T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
S A N A T Ç I L A R I
B
MAHMUT KARATOPRAK
192297 SAYI: 2014/12
ARALIK 2014
1953’te Kayseri’de do¤du, 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Önce Türkiye’de, sonra ‹sviçre ve Almanya’da çeflitli gazete ve dergilerde çal›flmalar yapt›. 2002’de yerleflti¤i Kayseri’de bafllad›¤› Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki ö¤retim görevlisi çal›flmas›n› aral›ks›z sürdürmektedir. 1984 Simavi Vakf› ve ‹stanbul Belediyesi Özel Ödülleri, 1977 Kültür Bakanl›¤› Özel Ödülü, 1977 ikincilik ödülü Skopje, 1973 üçüncülük ödülü Marostica-‹talya ödüllerinin sahibi Mahmut Karatoprak’›n Arnavutköy, Dere sokak, No: 3 adresindeki Galeri Selvin’deki resim segisi, bu ay›n ortalar›na de¤in sürecektir.
1 ARALIK 2014
F‹YATI: 4 TL
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize M
ilas Belediyesi’nin düzenledi¤i, Dördüncü Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›’na kat›lan, derece alan, sergilenmeye de¤er görülen eserlerin bir araya getirildi¤i yar›flma albümü.
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. ‹nternette, flu adresten izleyebilirsiniz: http://bizimmilas.com/turhan-selcuk-karikatur-albumu-2014/
Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 ARALIK 2014
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sebahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 24 / 11 / 2014
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya 2000
YIL:17 SAYI: 198
3 Dede Mirasımız Laiklik Mete Akyol 6 Baflkent Üniversitesi Kültür Merkezi Aç›l›fl›
12
Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Onursal Ödül B.D. Yaz› ‹flleri
17 Kaynak Tenkidi Dr. Sıtkı Aydınel 21 ‹nönü’nün Yan›t› Cengiz Özak›nc› 29 Atatürk’ün Venizelos Tarafından Barıfl Ödülü’ne Aday Gösterilmesi Cengiz Önal 33 Hakimiyeti Milliye Yazıları 34 Dahi mi Diktatör mü? Prof. Dr. Celal fiengör 39 Atatürk Devrimleri 46 Amerika Birleflik Devletleri ve Ermeni Sorunu Gürbüz Evren 51 Asya Tipi Üretim Tarz› Konur Ertop 57 100 Yafl›na Girifl An›s› Muazzez ‹lmiye Ç›¤ 61 Savafl ve Bar›fl Tekin Özertem 67 Herkes Ona “Bey” Derdi Dr. fiahin Musao¤lu 74 Bir fiair Yaflam›flt› Prof. Dr. fiadan Gökoval› 79 Beyin F›rt›nas› Orhan Velidedeo¤lu 82 Türk! Ö¤ün, Çal›fl, Güven! Afet ‹nan 83 Pembe Düfller Metin Gören 2
86 Anatomi Tiyatrosu Zeynep Aburas 87 Midas ve Altın Dokunufl Haluk Erdemol 92 Boston fieker Pekmezi Seli Sabriye Afl›r 96 Boru ve Kavflak Sorunu Can Pulak 99 E¤itim ve Bar›fl Bekir Özgen 103 Güzel Bir Rastlantı Yücel Aksoy 107 Ünlü Dahilerin Bilinmeyen Yönleri Gizay Temizsoylu 110 Gözün Üstünde Olsun Nuray Bartoschek 112 San Fruttuoso ‹zlen fien Toker 117 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay 121 Bir H›rs›z›n Portresi Nergis Öztürk 123 Midye ve Kum Tanesi Mehmet Uhri 127 Stadyum Konserleri Mehmet Ünver 132 Kırma Zeytin Muzaffer ‹zgü 138 40 Yıllık Tutaç Hobisi Sema Erdo¤an 143 Kolomb’un Amiral Gemisi Bulundu Deniz Bener 145 II. Aleksandr Mümtaz ‹dil 149 Güldü¤ün Kadar Öde Zeynep Aburas 38 56 66 136 151 152 154 156 158 160
‹lk Dersimiz Türkçe F›rçalayarak Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük
Dede Miras›m›z
Laiklik eksen y›ld›r ayr›nt›lar›n› hiçbir kitapta okumad›¤›m, hiçbir kifliden duymad›¤›m tarihsel bir gerçe¤i, seksen yafl›m›n ortas›nda geçen ay, Baflkent Üniversitesi’nde dinledi¤im bir derste ö¤rendim. Zil sesiyle bafllat›lan ve zil sesiyle bitirilen bir ders süresinin bu iki s›n›rl› zaman› ve dört yan›n› dört duvar›n kuflatt›¤› bir derslik mekan› içine s›¤d›r›lm›fl bir ders de¤ildi, bu. Aram›zdan ayr›ld›¤› 76 y›l önceki 10 Kas›m gününün bu y›ldönümünde, Atatürk’ü bir kez daha anmak için bir araya geldi¤imiz Baflkent Üniversitesi’nin Konferans Salonu’nda, süre s›n›rlar›n›n yok say›ld›¤› bir anma toplant›s›nda, sizin de yak›ndan tan›d›¤›n›z yazar›m›z Cengiz Özak›nc›’n›n ad› konferans, özü ders olan bir anlat›s›ndan ö¤rendim bu tarihsel gerçe¤i. O gün orada ondan ö¤rendiklerimi, bugün burada sizle paylafl›yorum: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin kuruluflunda Atatürk’ün temel tafl› yapt›¤› Laiklik, ço¤umuzun yanl›fl bildi¤i gibi, bir ‘Frans›z Devrimi ürünü’ de¤ildir; tam tersi, tarihteki uygulanmas›n› görüp, önce Frans›z Devrimi’nin, sonra Atatürk Devrimi’
S
nin örnek olarak ald›klar› ve yüzy›llar sonra bile baflar›yla uygulad›klar›, Türklere özgü bir ‘ça¤dafl yönetim’ biçimidir." Laikli¤in ilk ad›m› olan din ve devlet ifllerinin ay›r›m›, 1050’li y›llar›n sonlar›nda, tarihteki Türk Devletleri’nden Selçuklu Devleti’nin bafl› Tu¤rul Bey’in buldu¤u ve uygulad›¤› ça¤dafl ve ak›lc› bir yönetim biçimdir. Bu yönetim biçimi, 250 y›ll›k yaflam› süresince Selçuklu Devleti’nin yönetiminde baflar›yla uygulanm›flt›r. engiz Özak›nc› bu bilgileri yaln›zca iletmekle yetinmedi, belgelerle tümünün kaynaklar›n› da aç›klad›. Örne¤in, Tu¤rul Bey'in 3 fiubat 1057 günü, Hilafet ile Saltanat› ay›rarak, Saltanat› (dünyevi yönetimi) kendisi üstlenip, Halife'yi maafl›n› devletten alan bir cami imam› düzeyine indirdi¤ini ayr›nt›s›yla anlat›rken, bu bilginin yer ald›¤› ve Frans›z Devrimi’nden 41 y›l önce, 1748 y›l›nda bas›lm›fl olan "Hunlar›n, Türklerin tarihsel kökenleri..." (Mémoire historique sur l'origine des Huns et des Turcs...) adl› akademik kitab›n yazar›
C
3
BD ARALIK 2014
Frans›z Do¤ubilimci Joseph De Guignes’nun, Frans›z Devrimi'nin düflünsel temellerini atan ayd›nlardan biri oldu¤u bilgisini de verdi. itab›n›n, akademik özelli¤i nedeniyle yaln›zca ayd›n çevreleri etkiledi¤ini, yay›mland›¤›nda dönemin en çok okunan ve Frans›zlar› en çok etkileyen yazar› Voltaire’ in 54 yafl›nda oldu¤unu ve Guignes'in akademik kitab›ndan Tu¤rul Bey'in "Laik Devrimi"ni anlatan bölümü al›nt›lay›p kendi yaz›lar›na aktararak topluma yayd›¤›n› ve bu fikirleri
K
4
do¤rudan halk›n bilincine iflledi¤ini de anlatt›. Özak›nc›’n›n bize aktard›¤› önemli bir bilgiyi daha aktaral›m: Frans›z Devrimi’nin bu öncü kuramc›s› Guignes'nu 1700’lü y›llarda etkileyen Tu¤rul Bey’in "yönetim biçimi", yüzelli y›l kadar sonra, 1800’lü y›llar›n sonlar›nda da Askeri Lise ö¤rencisi genç Mustafa Kemal’i de etkilemifl. fi›pka Kahraman› Süleyman Hüsnü Pafla, Guignes’ nun bu kitab›n›n Türklerle ilgili bölümünü 1876 y›l›nda Osmanl›ca’ya çevirmifl ve… "Tarih-i Alem" (Dünya Tarihi) ad›yla yay›mlanan bu kitap, yay›mland›¤› 1876’dan itibaren, Askeri Lise’de ders kitab› olarak okutulmaya bafllanm›fl. Cengiz Özak›nc›, bu bilgileri de verdikten sonra ekledi: "fiimdi gö¤sümüzü kabartarak söyleyebiliriz" dedi. "Mustafa Kemal, laikli¤in ilk ad›m› olan din ve devlet ay›r›m›n› Voltaire’den ö¤renmifl,
BD ARALIK 2014
Frans›z’lardan alm›fl de¤ildir, tam tersi, laikli¤e ilk ad›m› Voltaire de, Mustafa Kemal de ayn› kaynaktan, büyük Frans›z do¤ubilimci Guignes’dan ö¤renmifllerdir ve her ikisinden farkl› olarak da Mustafa Kemal laikli¤e ilk ad›m› ayr›ca, Selçuklu Devleti Hükümdar› Tu¤rul Bey’In bu ça¤dafl uygulamas›n› örnek olarak al›p, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin yap›s›nda temel tafl› olarak kullanm›flt›r." Ve ac› bir tebessümle, asl›nda hiç de flaka olmayan bir de flaka yapt›: "Frans›z Büyükelçili¤i’ nin internetteki resmi sitesinde bafl tac› gibi korunan ‘Laiklik, bir Frans›z icad›d›r’ tümcesi de, umar›m Süleyman Hüsnü Pafla’n›n Tarih-i Alem kitab› bu bilgi ve belgelerden sonra "Ö¤renmenin yafl› yoktur" derler. de¤ifltirilir…" Ben, yaflam›m boyunca bilmedi¤im *** bir gerçe¤i geçen ay, yaflam›m›n 80’nci y›l›nda ö¤rendim ve… fiimdi hem, dünyan›n en ça¤dafl ve insan onuruna en uygun bir devlet yönetimini "icat eden" dedelerimin insanl›¤a bu arma¤anlar›yla gurur duyuyorum… 80 yafl›mda da olsa, hem de bu tarihsel gerçe¤imizi ö¤rendi¤imi gururla söyleyebilmekten de gurur duyuyorum. Dünyam›z› ça¤dafl bir yönetim biçimine kavuflturan dedelerimizin tüm torunlar›n›n da, bu gururumuza sahip ç›kmalar›n› ve ortak miras›m›z bu gururdan haklar› olan paylar›n› almalar›n› görmek de, ayr› bir gurur nedenim olacakt›r. Süleyman Hüsnü Pafla, meteakyol@butundunya.com.tr 5
BD ARALIK 2014
Türkiye’nin En Büyük Üniversite Kütüphanesi Baflkent Üniversitesi’nde Aç›ld›
"Baflkent Üniversitesi, Ülkemizin Yüz Ak›d›r"
XXX
BD ARALIK 2014
öylülerin, tezek kuruttuklar›, avc›lar›n keklik avlad›klar›, kent merkezinde yap›lan binalar›n temel kaz›lar›ndan ç›kan topraklar›n, y›k›lan binalar›n ifle yaramaz enkaz›n›n boflalt›ld›¤› AnkaraEskiflehir yolu kenar›ndaki Ba¤l›ca Köyü’nün, 21 y›l önceki "kufl uçmaz, kervan geçmez" yaln›zl›¤› ve sahipsizli¤indeki yer yer tepecikli, yer yer iniflli ç›k›fll› çorak alanlar›nda geliflen ve uzun y›llar en üst düzeylerde ülke ve millet sorumlulu¤u tafl›yan bir devlet adam›n›n, "Ülkemizin yüz ak›" övgüsü ve takdiriyle an›lmay› hakedecek denli geliflen Baflkent Üniversitesi,
K
Baflkent Üniversitesi Kütüphanesi’nin aç›l›fl›n› 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel, Prof. Dr. Mehmet Haberal ve beraberindeki heyet gerçeklefltirdi
kuruluflunun 21’inci y›l›nda hizmete geçirdi¤i ülkenin en büyük üniversite kütüphanesi ve örnek Kültür Merkezi ile flimdi, ö¤rencileri yan›s›ra tüm halk›m›za da dev bir kültür hizmeti sunmaya bafllad›. Baflkent Üniversitesi’nin Ba¤l›ca Yerleflkesi’nde, 32,250 metrekarelik bir alanda yükselen Kültür Merkezi, seçkin davetlilerin kat›ld›klar› bir törenle 20 Kas›m’da 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel taraf›ndan aç›larak ö¤rencilerin yan›s›ra, halk›n da hizmetine sunuldu aç›l›fl töreninde yapt›¤› konuflmas›nda Baflkent Üniversitesi’ne takdirlerini "Ülkemizin yüz ak›d›r" övgüsüyle ifade eden Süleyman Demirel, Baflkent Üniversitesi’nin kurucusu ve uzun y›llar yöneticili¤ini yapan Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdirlerini de, flu sözleriyle belirtti:
A
7
Aç›l›fla kalabal›k bir davetli grubu kat›ld›
"Baflkent Üniversitesi’nin dünyaca meflhur kurucusu, hepimizin sevgilisi Say›n Mehmet Haberal’›, huzurunuzda millet ad›na, kendi ad›ma tebrik ediyorum. Kendisine ve arkadafllar›na, bu kadar büyük gayret gösterdikleri için, bu kadar güzel eserler verdi¤i için ve inançla hergün, Türkiye’nin bir köflesinde, dünyan›n bir köflesinde bilim ve insanl›k için çal›flt›¤› için tebrik ediyorum." opra¤a ilk kazman›n vuruldu¤u 30 Haziran 1993 tarihinden üçbuçuk ay sonra, 1 Ekim 1993 günü, yap›m› tamamlanan ilk üç binas›nda Baflkent Üniversitesi’nde birinci e¤itimö¤retim y›l›na baflland›. Baflkent Üniversitesi’nin üç ay içinde filizlenen tohumlar›, o günleri izleyen gün, ay ve y›llarda koflar ad›m-
T
8
larla büyüyerek boy verdi, dal budak sald›, büyüdü, geliflti ve... Birkaç y›l içinde, Türkiye’nin "Bilim Y›ld›z›" kimli¤ine sahip oldu. Ve 20 Kas›m 2014’te, bu dev ç›nar›n yeni dallar›n› oluflturan yeni kurumlar›n›n aç›l›fllar› yap›larak, onlar da "Baflkent Üniversitesi Senfonisi" nin notalar› içindeki çal›flma ve geliflme yerlerini ald›lar. Özelliklerini ileride ayr›nt›lar› ile aç›klayaca¤›m›z, gerek yap›sal, gerek içerik ve çal›flma düzeni özellikleriyle Türkiye’nin en büyük üniversite kütüphanesi kimli¤iyle bilim yaflam›Davetliler Türkiye’nin en büyük üniversite kütüphanesini inceleme gezisinde
BD ARALIK 2014
9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel aç›l›fl töreninin konuflmas›n yaparken
“Bilimi yol gösterici olarak, rehber olarak seçmeyen ülkelerin ileriye gidebilmesi mümkün de¤ildir.” m›za kat›lan kütüphanesi yan›s›ra, özel tasar›ml› sahneleriyle Tiyatro, Bale, Opera ve Konser Salonlar›, Korservatuar Bölümü ve Kongre salonundan oluflan Kültür Merkezi’yle Baflkent Üniversitesi, ö¤rencileriyle birlikte önce Ankara olmak üzere tüm yurda kültür hizmeti verme görevine bafllad›. Mediko-Sosyal Merkezi, yurtlar›m›zda bar›nan ö¤renciler için özel çal›flma salonlar› Baflkent Üniversitesi’ni Ankara-Eskiflehir yoluna
ba¤layan Baflkent Bulvar› ve "Baflkent’e Girifl Kap›s›"yla da Baflkent Üniversitesi, bir yandan ö¤rencilerinin ö¤renim yaflamlar›na kalite katarken, bir yandan da halka hizmet için kollar›n› açmaktad›r. 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel’in onur konu¤u olarak kat›ld›¤› ve milletvekilleri yan›r›sa, ülkeye kültür, yarg›, siyaset ve bürokrasi alanlar›nda önemli hizmetlerde bulunan sayg›n kiflilerle, bu hizmetleri bugün sürdürmekte olan sayg›n kiflilerin kat›ld›klar› aç›l›fl törenindeki konuflan Süleyman Demirel’in, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti, onun kurucusu Büyük Atatürk’ün gösterdi¤i yolda, sendelemeden, sekteye u¤ramadan yoluna devam edecektir" sözleri izleyiciler taraf›ndan coflkuyla alk›flland›. avetliler taraf›ndan hayranl›kla izlenen ve s›k s›k alk›fllar aras›nda sürdürdü¤ü konuflmas›nda Süleyman Demirel’in flu sözleri de salonda büyük coflku yaratt›: "Türk halk›, bu Cumhuriyeti kuran Büyük Atatürk’ün gösterdi¤i yolu, iyi yol olarak seçmifltir. Ve ona minnettard›r. fiükran borçludur. Ve onu minnet ve flükranla her zaman için anar." "Bilimi yol gösterici olarak, rehber olarak seçmeyen ülkelerin ileriye gidebilmesi mümkün de¤ildir. Onun içindir ki, Büyük Atatürk, ‘Benim miras›ma girmek isteyenler varsa, ancak akl› rehber alanlard›r. Akl› rehber alanlar, benim miras›ma girebilir ama akl› rehber almayanlar› miras›ma dahil etmem’ diyor.”
D
9
BD ARALIK 2014
Konuflmas›nda, bir ülkenin yaflam›nda üniversitelerin önemini vurgulayan Süleyman Demirel, "Akl›n ve bilimin kayna¤›" olarak tan›mlad›¤› üniversitelerin ço¤almas›n›n ve halk taraf›ndan ra¤bet görmesinin, gelece¤in demokrat, Büyük Türkiyesi için çok önemli oldu¤una dikkat çekti. Demirel bu konudaki görüflünü aç›klamay› flöyle sürdürdü: "Gençlerimize verdi¤imiz gelecek sevgisi, ümidi ve güvenini takviye etmeye devam edelim. Okutmak yetmiyor, daha iyi okutmaya devam edece¤iz. Burada bunun çok güzel bir numunesini görüyoruz. Baflkent Üniversitesi, Türkiye’ye gerçekten çok büyük hizmetler etmifltir, etmeye de devam ediyor. Bu üniversitemiz, ülkemizin yüz ak›d›r." üleyman Demirel’in görüntülü ve sesli olarak Bütün Dünya’n›n internetteki www.butundunya. com.tr adresinden izleyebilece¤iniz bu konuflmas›n›n önemli birkaç bafll›¤›
S
XXX
"Üniversite sadece bilim için de¤ildir, ayn› zamanda hak, hukuk ve Cumhuriyet için de üniversite gereklidir. Üniversite, Cumhuriyet’in sahipli¤indedir." daha flöyledir: "Üniversite, bir ülkenin zenginleflmesi için çok önemli bir kap›d›r. Bir ülkenin gelece¤e bak›fl›nda iyi fleyler bulabilmesi için çok önemli bir Prof. Dr. Mehmet Haberal 9. Cumhurbaflkan› Demirel’e, bir “Baflkent Üniversitesi Teflekkürü” plaketi arma¤an etti.
BD ARALIK 2014
kap›d›r. Velhas›l üniversite, bir milletin gelece¤ine aç›lm›fl bir kap›d›r." "Üniversite sadece bilim için de¤ildir, ayn› zamanda hak, hukuk ve Cumhuriyet için de üniversite gereklidir. Üniversite, Cumhuriyet’in sahipli¤indedir." u sözlerinden sonra 1950’li y›llarda 30 bin üniversite ö¤rencisinin oldu¤u Türkiye’ de, bugünkü üniversite ö¤rencisi say›s›n›n 5,5 milyon oldu¤unu söyleyen Demirel, üniversitelerin ifllevleri konusunda flu görüflünü de belirtti: "Üniversite sadece bilim için de¤ildir, ayn› zamanda hak, hukuk ve Cumhuriyet içinde gereklidir. Üniversite Cumhuriyet’in sahipli¤indedir." Süleyman Demirel’in konuflmas›ndan sonra davetliler kendisini ayakta alk›fllarken, Prof. Dr. Mehmet Haberal kürsüye geldi ve 9. Cumhurbaflkan› Demirel’e, bir "Baflkent Üniversitesi Teflekkürü" plaketi arma¤an etti. Prof. Dr. ‹hsan Do¤ramac› Konferans Salonu’ndaki bu törenden sonra Süleyman Demirel, Prof. Dr. Mehmet Haberal’la birlikte Kongre ve Kültür Merkezi binas›n›n
B
Mete Akyol ehliyet denetiminde! (Soldan sa¤a) Prof. Dr. Ali Haberal, Prof. Dr. Mehmet Haberal, 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel, Dr. Aylin Cesur ve Mete Akyol
hizmete aç›l›fl›n› yapt›. Diz kapa¤›ndaki bir rahats›zl›k nedeniyle doktorlar›n, bir süre uzun yürüyüfller yapmamas›n› önerdikleri Demirel, kütüphane salonlar›n› Baflkent Üniversitesi Mütevelli Kurul üyesi ve dergimiz yönetmeni Mete Akyol’un kulland›¤› bir golf arabas›yla gezdi. Demirel golf arabas›na bindikten sonra "evsahibi" Prof. Haberal, konu¤una ufak bir uyar›da bulundu ve emin bir yolculuk için önce, sürücünün ehliyetini görmesi gerekti¤ini söyledi. Haberal’›n bafllatt›¤› bu flakay› sürdüren Süleyman Demirel, direksiyon bafl›ndaki Mete Akyol’dan sürücü ehliyetini göstermesini istedi. Demirel, Prof. Haberal ve çevredeki konuklar›n birlikte yapt›klar› ehliyet denetiminden sonra Süleyman Demirel, bir kütüphaneyi arabayla gezen ilk kifli kimli¤iyle de, tarihte bir kez daha yer alm›fl oldu. • 11
Prof. Dr. Mehmet Haberal, "Onur Üyesi" Kimli¤iyle Amerikan Cerrahlar Koleji Toplant›s›nda
Bütün Dünya YAZI ‹fiLER‹
P
rof. Dr. Mehmet Haberal, 2830 Ekim 2014 tarihinde San Francisco’da yap›lan Amerikan Cerrahlar Koleji’nin toplant›s›na ilk kez, dört y›l önce 2 Ekim 2010’da seçildi¤i "Onur Üyesi" kimli¤iyle kat›ld›. Amerikan Cerrahlar Koleji’ nin, "meslektafllar›m ve dostlar›m"
diyerek tan›mlad›¤› üyelerinin oybirli¤iyle "Onur Üyesi" seçildi¤i 2010 y›l›nda Prof. Dr. Mehmet Haberal, bir savc› taraf›ndan ileri sürülen "Türkiye Cumhuriyeti’ni y›kmak amaçl› terör örgütü kurmak veya yönetmek" iddias›yla tutuklu olarak cezaevinde bulunduruluyordu. Tarihinde ilk kez, üstelik özgürlü¤ünden yoksun b›rak›lm›fl konumdaki bir Türk cerrah›n› onur üyesi seçen Amerikan Cerrahlar Koleji’nin bu onursal karar›ndan ancak dört y›l sonra Prof. Prof. Dr. Dr. Mehmet Mehmet Haberal, Haberal, onursal onursal üyeli¤e üyeli¤e Prof. Haberal, ilk kez seçildikten seçildikten dört dört yıl yıl sonra sonra katıldı¤ı katıldı¤ı ilk ilk giyebildi¤i "Onur Amerikan Amerikan Cerrahlar CerrahlarKoleji Kolejitoplantısında, toplantısıda, Üyesi Cübbesi"yle ve ilk kez giydi¤i “Onur Üyesi” cübbesiyle. ilk kez "Onur Üyesi" 12
Prof. Dr. Mehmet Haberal, Amerikan Cerrahlar Koleji töreninde kimli¤iyle bu y›l "Kolej"in 26-30 Ekim 2014 tarihinde San Francisco’da yap›lan kongresine kat›labildi. ongre salonunda ad› anons edildi¤inde Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n tüm “meslektafl› ve dostlar›” bir anda aya¤a kalkt›lar ve dört y›l ayr› kald›klar›, fakat flimdi bir araya gelebildikleri "Özgür" Prof. Haberal’› dakikalarca ayakta alk›fllad›lar. "Meslektafllar› ve dostlar›" Prof. Haberal’› dört y›l sonra da olsa sonunda giyebildi¤i "Onur Üyesi" cübbesine sahip olabilmesi nedeniyle kutlarlarken, onun özgürlü¤üne kavuflup, "ait oldu¤u bilim ortam›"nda yeniden yerini almas›ndan ötürü duyduklar› sevinç ve mutluluklar›n› da ifade ettiler. Prof. Dr. Haberal ise, uzun süre ayr› kald›¤› dostlar› ve meslektafllar› ile yeniden ayn› çat› alt›nda bir araya gelmesinin ve onlarla özlem gidermesinin mutlulu¤unu yaflarken, "flimdi
K
Tüm meslektafl› ve dostlar› dört y›l ayr› kald›klar›, fakat flimdi bir araya gelebildikleri "Özgür" Prof. Haberal’› dakikalarca ayakta alk›fllad›lar. kendisinin demir parmakl›klar arkas›na itti¤i" son befl y›l›n›n buruklu¤unu da duyumsuyordu. Prof. Dr. Mehmet Haberal, 80 bin üyeli Amerikan Cerrahlar Koleji’ne 1986 y›l›nda üye olarak kabul edilmifl, 2010 y›l›nda, üyelerinin tümünün oylar›yla "onursal üye" seçilmifl, tutuklulu¤u nedeniyle dört y›l kat›lamad›¤› toplant›lara, dört y›l sonra bu y›l kat›lm›fl ve 28-30 Ekim 2014 tarihlerinde San Francisco’daki toplant›ya, ilk kez “Onur Üyesi” kimli¤i 13
BD ARALIK 2014
ile ve "Onur Üyesi" cübbesiyle kat›lm›flt›r.
1
913 y›l›nda Amerikal› ve Kanada’l› cerrahlar taraf›ndan kurulan ve bugün dünyan›n çeflitli ülkelerinden 80 bin seçkin biliminsan› üyesi bulunan dünyan›n en önemli ve sayg›n t›p kuruluflu Amerikan Cerrahlar Koleji’ne, yüz y›l› aflk›n geçmiflinde 130’u halen yaflamakta olan 460 biliminsan› “Onur Üyesi” seçilmifltir. Amerikan Cerrahlar Koleji’nin, kendisini onursal üyeli¤e seçti¤i dönemdeki baflkan› Prof. Dr. Lamar McGinnis, törenden sonra Prof. Haberal’› kutlarken, "Sayende ben de tarihe geçtim" dedi ve bu sözünü flöyle aç›klad›: "Bu kolejin tarihinde ilk kez bir kifli, özgürlü¤ünden yoksun b›rak›lmas› nedeniyle bir toplant›m›zda haz›r bulunamam›fl ve o kifli, bulu-
"Gerçekte üstün düzeydeki bu onur ve bu yüce paye, bana verilmifl olmas› nedeninin çok çok ötelerinde benim flahs›mda ülkeme ve milletime verilmifl olmas› nedeniyle önemlidir, anlaml›d›r."
namad›¤› o toplant›da, tüm üyelerimizin oylar›yla onursal üyeli¤e seçilmifltir. O kiflinin 'Onursal Üyeli¤i' belgesini, o kiflinin ad›na kardefline vermek görevini de, yani senin 'Onursal Üye' belgeni kardefline vermek görevini, baflkan olmam nedeniyle o y›l ben yerine getirmifltim. Böyle bir olay da tarihimizde ilk kez yafland› ve bu nedenle de, sayenizde ben de tarihe geçmifl oldum. Çünkü bu kuruluflun yüz y›l› aflk›n tarihinde böyle bir olay görülmemifltir ve bundan sonraki yüzy›llarda da görülmeyece¤inden eminim." Eski baflkan›n bu sözleri karfl›s›nda çok duyguland›¤›n› söyleyen Prof. Haberal, kendisine Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Amerikan Cerrahlar Koleji önceki baflkanlar›ndan Prof. Dr. Lamar McGinnis flöyle karfl›l›k verdi¤ini de
14
aç›klad›: "Bu olay benim ad›ma çok önemliydi ve gurur vericiydi ama ülkem ad›na da o derece üzüntü duydu¤um bir tabloydu." 25 Ekim’de, Amerikan Cerrahlar Koleji’nin flimdiki baflkan› Prof. Dr. Andrew Warshaw’ un yaklafl›k 300 özel davetliye verdi¤i yemekte davetlilere "Hoflgeldiniz" konuflmas› yaparken Prof. Dr. Mehmet Haberal’› göstererek flöyle dedi: "Bu akflam gerçekten çok mutluyuz. Çünkü uzun y›llard›r aram›zda olmayan, özgürlü¤ünden yoksun b›rak›lm›fl Profesör Mehmet Haberal art›k aram›zda. Bu gece bu özel
Soldan sa¤a: Prof. Dr. L. D. Britt Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Andrew Warshaw (Amerikan Cerrahlar Koleji Baflkan›)
mutlulu¤umuzu da yafl›yoruz." “Ev sahibi” Prof. Andrew Warshaw’›n bu sözlerinden sonra tüm davetliler aya¤a kalkt›lar ve Prof. Haberal’› dakikalarca, ayakta alk›fllad›lar. Amerikan Baflkan› Barack Obama’n›n ve ‹ngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’in özel temsilcilerinin ve Kolej’in iki baflkan yard›mc›s›yla da birlikte a¤›rland›¤› masadaki yerinden kalkan Prof. Haberal, baflta Prof. Andrew Warshaw olmak üzere, kendisini ayakta alk›fllayan tüm davetlileri selamlayarak alk›fllar›na karfl›l›k verdi. Prof. Haberal, o an duyumsad›kProf. Dr. Carlos A. Pellegrini (Washington Üniversitesi, Cerrahi Bilimler Bölümü Baflkan›, lar›n›, Türkiye’ye döndükten sonra flöyle aç›klad›: Amerikan Cerrahlar Koleji Bir Önceki "Ülkem ad›na heyecan Baflkan›) ve Prof. Dr. Mehmet Haberal 15
fiöyle diyordu Atatürk: "Söz konusu vatansa, gerisi teferruatt›r." duydu¤um, gurur duydu¤um bir tabloydu. Bir yönüyle de üzücüydü. Çünkü orada, özgürlü¤ünden yoksun b›rak›lm›fl bir kifli konumundayd›m ve o anda ülkemi düflünüyordum. Ve üzülüyordum…" merikan Cerrahlar Koleji’nin 2014 Kongresi’nin 27 Ekim’de yap›lan aç›l›fl oturumunda, yeni seçilen üyeler ve onursal üyelerin cübbelerini giyerek sahneye ç›kt›klar› s›rada, Türk bayra¤›n›n sahnede dalgalanmas›ndan tarifsiz etkilendi¤ini ve ve gurur duydu¤unu da belirten
A 16
Prof. Haberal, "Orada birçok ülkenin bayra¤› aras›nda, Türk bayra¤› da dalgalan›yordu.. Orada, Türk bayra¤›n›n dalgaland›¤› bir sahnede, dünyan›n en etkin bilimsel kurulufllar›n›n bafl›nda gelen Amerikan Cerrahlar Koleji’ nin hem üyesi olarak, hem onursal üyeli¤ine seçilmifl ilk Türk olmam nedeniyle çok özel bir gurur tafl›yordum. Ülkemi böyle bir ortamda, böyle üstün bir düzeyde temsil etti¤im için, ülkem ad›na mutluydum." Toplant›n›n aç›l›fl töreninde duyumsad›klar›n› Türkiye’ye döndükten sonra dostlar›yla paylafl›rken Prof. Haberal, bir ara tüm içtenli¤iyle flöyle dedi: "O an, Atatürk’ün unutamad›¤›m sözlerinden biri daha geldi akl›ma. fiöyle diyordu Atatürk: 'Söz konusu vatansa, gerisi teferruatt›r.' O andan sonra benim için de art›k herfley teferruatt›... Çünkü söz konusu, sadece vatand›..." •
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’da Yapt›¤› Bir Konuflman›n
Kaynak Tenkidi Tarih konusunda “kaynak tenkidi” diye bir terim vard›r. Bu terim, basit anlam› ile, bir eserde kullan›lan kayna¤›n asl›n› bularak, o konunun, do¤ru yaz›l›p yaz›lmad›¤›n› araflt›rmak ve do¤ruya ulaflmak demektir. iz de de¤iflik kitaplarda yaz›lan ayn› konudaki bir metnin farkl› yaz›lmas› nedeniyle bir “kaynak tenkidi” yaparak do¤rusunu bulmaya çal›flt›k. Ele ald›¤›m›z konu, Mustafa Kemal’in evlendikten sonra efli ile birlikte Anadolu’ya yapt›¤› ilk gezi olan Samsun’u ziyaretinde (22 Eylül1924) Samsun ‹stiklal Mektebi’nde ö¤retmenler taraf›ndan onurlar›na verilen çay ziyafetinde yapt›¤› konuflmad›r. Bu konuflma metni özellikle Dil Tarih ve Co¤rafya Fakültesi’nin ve sonradan da Atatürk Araflt›rma Merkezi’nin yay›mlad›¤› “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” adl› kitaplarda ve di¤er eserlerde de¤iflik flekilde
B
17
BD ARALIK 2014
yer alm›flt›r. Bu gezide, kendilerine refakat edenler aras›ndaki Özel Kalem Müdürü Hasan R›za Bey yap›lan konuflman›n notlar›n› tutmufltur. Bu arada Atatürk’e ait bir an›da yer alan ünlü sözünden bahsetmenin de uygun olaca¤› kan›s›nday›z: Atatürk, ‹slam tarihini yazmak için bir ‹slam bilginini M›s›r’a göndermifl ve bu flah›s Türkiye’ye döndükten sonra yazd›¤› eseri Atatürk’e takdim etmifltir. Atatürk bu kitab› dikkatle okumufl ve be¤enmemifltir. Çünkü, daha önce bu konuyu sadece yerli yazarlardan de¤il, yabanc› kaynaklardan da (Örnek: ‹talyan Profesör Leon Caetani’in yazd›¤› ve Hüseyin Cahit Yalç›n’›n tercüme etti¤i dokuz ciltlik ‹slam Tarihi’) okudu¤u için konuya hakimdir. Bunun üzerine flu meflhur sözü söylemifltir: “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sad›k kalmazsa de¤iflmeyen hakikat insanl›¤› flafl›rtacak bir mahiyet al›r.” tatürk’ün bu sözü, Türk Tarih Kurumu salonunda büyük harflerle duvarda yaz›l›d›r. Bu ifadeler bir tarih metodolojisi olacak de¤erdedir. Ve bugün –ne yaz›k kidaha da önem kazanm›flt›r. Çünkü, gerçekli¤i kan›tlanm›fl olan bir çok tarihi bilgi sapt›r›lmaktad›r. Bu an›y› da hat›rlad›ktan sonra tekrar konumuza dönelim. Birinci paragrafta “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” kitaplar›nda ”Dünyada her fley için medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürflit ilimdir fendir. ‹lim ve fennin haricinde
A
18
mürflit aramak gaflettir cehalettir.” sözleri yer almaktad›r. Oysa bunun do¤rusu ”medeniyet için” de¤il, ”maddiyat ve maneviyat için”dir. Bu paragraf›n tam metni flöyledir: “Dünyada her fley için maddiyat ve maneviyat için, hayat için en hakiki mürflit ilimdir fendir, yaln›z ilmin ve fennin yaflad›¤›m›z her dakikada safhalar›n›n tekamülünü idrak etmek ve terakkiyat›n› zaman›nda takip eylemek flartt›r. Bin, ikibin, binlerce sene evvelki ilim ve fen lisan›n›n çizdi¤i düsturlar›, flu kadar bin sene (sonra) tatbike çal›flmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak de¤ildir. Burada parantez içinde yaz›lan sonra kelimesi evvel diye yaz›lm›flt›r.” Bunun da hofl görülecek yan› yoktur. Bu konuflmada asl›ndan farkl› olarak yüziki adet yanl›fl tespit edilmifltir. Yerimizin s›n›rl› olmas› nedeniyle metnin tamam›n› buraya alamad›k. Resmi say›labilecek bir eserde bu kadar yanl›fl yaz›lmas› düflündürücüdür. 25 Eylül 1924 tarihli, Hakimiyeti Milliye gazetesinde bu konuflma
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sad›k kalmazsa de¤iflmeyen hakikat insanl›¤› flafl›rtacak bir mahiyet al›r.”
BD ARALIK 2014
Hakimiyet-i Milliye gazetesi, 25 Eylül 1924
do¤ru flekilde yay›mlanm›flt›r. Gazete metinlerini kaynak olarak gösterilmesi do¤ru bulunmayabilir; ancak hemen ifade etmek gerekir ki bu gazete Atatürk’ün emri ile yay›m hayat›na girmifl ve onun kontrolünde yay›mlanan bir gazetedir. Bu nedenle yanl›fl yaz›lmas› olas› de¤ildir. Ayr›ca Profesör Utkan Kocatürk’ün yazd›¤› “Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri” kitab›n›n 116. sayfas›nda da yine maddiyat ve maneviyat olarak yaz›lmaktad›r. Keza Atatürk Araflt›rma Merkezi yay›nlar› “Atatürkçü Düflünce El Kitab›,1998 129. Sayfas›nda ve Atatürk’ün Kültür ve Medeniyet Hakk›ndaki Sözleri” adl› kitapta 80. sayfada ayn› flekilde maddiyat ve maneviyat için denmektedir. Çok önemli olan bir kitap da Hasan R›za Soyak‘›n Atatürk’ten Hat›ra-
lar kitab›d›r. Bu kitab›n 49. sayfas›nda yine ayn› cümle mevcuttur. Yazar, Atatürk’ün konuflmas›n› o toplant›da tuttu¤u notlarla kitab›na aktard›¤›ndan bu kaynak çok önemlidir. Bunlara ilave olarak dünyaca tan›nan Profesör Halil ‹nalc›k , Atatürk ve Ça¤dafllaflma adl› eserinde 122. sayfada yine bu cümleyi kullanm›flt›r. Bu kadar belgenin bu cümlenin do¤rulu¤u hakk›nda yeterli kan›t olaca¤› aç›kt›r. Atatürk’ün buradaki (medeniyet için) sözü ile (Maddiyat ve maneviyat için) sözleri üzerinde önemle durmak ve yorumlamak gerekir. Kan›mca ikisi aras›ndaki fark bir hayli büyüktür. Atatürk, (Maddiyat ve maneviyat için) demekle, bilimin ve fennin sadece maddi alanda de¤il, manevi alanda da bir rehber, yol gösterici olmas› gerekti¤ini vurgulamak istemifltir. oplumumuzda manevi alanda en büyük etken “dindir”. Bu etken ço¤u zaman ön planda tutuldu¤una göre, Atatürk’ün, dinin yol göstericisinin de bilim olmas› gerekti¤ini vurgulamak istedi¤ini düflünmek herhalde yanl›fl olmayacakt›r. Daha önce de belirtti¤imiz gibi, ne yaz›k ki, dinimiz yanl›fl anlat›lm›fl “Kuran”›n yazd›klar›n›n tamamen d›fl›na ç›k›lm›fl, beyinler ak›l d›fl› hurafelerle doldurulmufl, dolay›s›yla bilimsel yorumlar›n d›fl›na ç›k›lm›flt›r. Atatürk’ün pek çok konuflmas›nda, dinimize vermifl oldu¤u de¤erin bu nedenle bozuldu¤unu ifade etmesi de bunun kan›t›d›r. Atatürk, dogmalardan uzak bilim-
T
19
BD ARALIK 2014
sel zihniyetin hem maddi, hem de manevi alanda yerleflmesini istedi¤i yine bir çok konuflmas›nda dile getirmifltir. (Bilimsel zihniyet konusu gelecek say›larda incelenecektir.) Ord. Prof. Ayd›n Say›l›, bir bilim adam› olarak Hayatta en Hakiki Mürflit ‹limdir (Ank:1989 s.133) adl› kitab›nda bu konuda mütevaz› bir üslupla “Bilimsel zihniyetin kökleflmesi ve yayg›n bir flekilde kavranmas›n›n ve insan düflünce ve davran›fllar›nda yer etmesinin, insanlar›n manevi bak›mdan yükselmelerine, daha faziletli ve yüksek ahlâkl› olmalar›na yard›m edebilece¤ini düflünmek bofl bir hayal olmasa gerekir.” diyerek, Atatürk’ün “maddiyat ve maneviyat” için de bilime dayan›lmas› gerekti¤i tarz›ndaki ifadesinin do¤rulu¤unu tekrar kan›tlam›flt›r. u noktada flu gerçe¤i de belirtmekte yarar görmekteyiz. Manevi bilimlerde de metot vard›r. Dilthey, manevi bilimleri, tabiat bilimlerinden ayr› ve ba¤›ms›z birimler haline getirmek isteyen gayretlerin tepe noktas›nda yer al›r. Keza Wilhelm Wildelband, Heinrich Rickert ad›ndaki Alman bilim adamlar›, manevi bilimlerin tabiat bilimi metodundan ayr› ve ba¤›ms›z bir metod gerektirdi¤ini savunurlar. Atatürk’ün bu sözdeki düflüncelerine kan›t olarak, yine kendi konuflmalar›ndan bir çok örnek verebiliriz . 1 Mart 1922 günü TBMM’in 3. Toplanma y›l›n› açarken Maarif konusuna de¤ierek “Efendiler buraya kadar bahsetti¤im hususlar Milletin
B
20
maddi kuvvetlerini gelifltiren ve yükselten tedbirlerdir. Halbuki insanlar yaln›z maddi de¤il, bilhassa maddi kuvvetler içinde bulunan manevi kuvvetlerin tesiri alt›ndad›r. Miletler de böyledir manevi kuvvetler ise, özellikle bilim ve iman ile yüksek bir flekilde geliflir. Bundan dolay› hükümetin en verimli ve önemli görevi milli e¤itim iflleridir.” demifltir. Bu konuflmas›nda Atatürk’ün manevi kuvvetlere büyük önem verdi¤i dikkat çekmekte, manevi kuvvetlerin insan hayat›nda oldu¤u gibi, uluslar›n hayat›nda da büyük önemi oldu¤u belirtilmektedir. Bu nedenle de uluslar›n maneviyat›n›n daima yüksek tutulmas› görevini de hükümete ve Milli E¤itim Bakanl›¤›’na vermektedir.
N
e yaz›k ki bu direktif de unutulmufltur. ‹lahiyatç› Prof. Dr. Öznur Özdo¤an, ”Maneviyat bireyin yaflam›nda de¤er, amaç ve anlam aramas› ile ilgilidir. Din maneviyat› besleyen sosyal bir amaçt›r” demektedir. Bu fikre göre maneviyat özellikle bir amaca ulaflmada maddiyat›n yan›nda ve ön planda tutulmas› gereken bir kavramd›r. Maneviyattan yoksun, di¤er bir deyimle morali bozuk bir insan veya millet hedefledi¤i iflleri kolay kolay baflaramaz. Örne¤in Kurtulufl Savafl›’nda oldu¤u gibi büyük maddi yoksunluklar içerisinde olmas›na karfl›n maneviyat›n› yüksek tutmas› ve Mustafa Kemal’in yüksek sevk ve idaresi alt›nda bu gücü iyi ifllemesi bizden çok daha kuvvetli düflmanlara karfl› baflar›l› k›l›nmas›n› sa¤lam›flt›r. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr
Otopsi 3 Mart 1924 Günü Meclis Görüflmelerinde 'Hilafet Meclis'te Olsun' Önerisine ‹smet ‹nönü'nün Yan›t›:
Cengiz Özak›nc›
Ba¤›rarak Söylemeye Mecburum! fiehitler ‹çin Bundan Büyük Sayg›s›zl›k Olamaz!
Mart 1924 günü Meclis'e sunulan "Hilafetin ‹lgas›,.." bafll›kl› yasa önerisi, "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda mündemiç oldu¤undan,.." ibaresi içeriyordu. Osmanl› Hanedan›'na ait olan hilafetin, hanedandan al›n›p, hilafet görev ve yetkilerinin meclis'çe üstlenilmesini savunan Halit Bey (Akmansü), Tunal› Hilmi Bey ve daha bir kaç milletvekili; Hilafet'in Meclis' çe üstlenilmeksizin kökten kald›r›lmas› sonucunu do¤uran "mana (anlam) ve mefhumunda (kavramda) münde-
3
miç" ibaresine karfl› ç›karak, bunun yerine, yasa metnine Hilafet'in Meclis'çe üstlenilmesi anlam›na gelen "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" ibaresinin konulmas›n› önerdiler. Bu öneri, bir y›l önce, 1923'te milletvekillerine da¤›t›lan Said Nursi imzal› beyannamede yer al›yordu. Milletvekillerinin ezici ço¤unlu¤u buna karfl› ç›kt›. Tart›flmalar bittikten sonra, kürsüye ç›kan Adalet Bakan› Seyyid Bey -geçen ay yay›mlanan yaz›m›zda uzunca özetini verdi¤imiz konuflmas›nda- "Hilafet 21
BD ARALIK 2014
TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" (Meclis'in görev ve yetkileri aras›na sokulsun) önerisinin, hem dinimize, hem de ‹slam Hukuku' na kökten ayk›r› düfltü¤ünü kan›tlam›fl; bu öneriyi savunanlardan Halit Bey d›fl›nda hepsi, "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" görüflünü terketmifllerdi.
Atatürk'ün bilimsel, güvenilir, her zaman okunmaya de¤er buldu¤u ‹smet ‹nönü'nün bu konuflmas›n›, ölümünün 41. y›ldönümünde 3 Mart 1924 günlü Meclis Zab›t Ceridesi'ndeki sayfa görüntüleriyle, -kimi sat›rlar›n alt›n› çizerek- tam metin halinde sunuyorum. "HEYET‹ VEK‹LE RE‹S‹ ‹SMET Pfl. - Muhterem efendiler,
eyyid Bey'in Meclis'te coflkuyla Makam-› Hilafet hakk›nda" alk›fllanan uzun konuflmas›n›n ibaresini izleyen sayfalar flöyledir: ard›ndan, oylamaya geçilmeden önce, son olarak, Baflbakan ‹smet Pafla (‹nönü) kürsüye ç›kacak ve "Hilafet TBMM' nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" (Hilafet görev ve yetkileri TBMM'ce üstlenilsin) önerisini iç ve d›fl siyaset aç›s›ndan irdeleyip çürütecekti. Atatürk, üç y›l sonra, Nutuk'ta, Seyyid Bey ve ‹smet ‹nönü'nün 3 Mart 1924 günü Meclis'te Hilafeti kald›ran yasa görüflmelerinde bir kaç milletvekilinin ileri sürdü¤ü "Hilafet TBMM' nin manevi flahs›nda mündemiç olsun" önerisini çürüten konuflmalar›n›n, bilimsel, güvenilir ve her zaman için okunup anlamaya de¤er oldu¤unu belirtmifltir.[i] TBMM Zab›t Ceridesi, sayfa 62.
S
22
BD ARALIK 2014
kald›r›rsak onlar› aldatm›fl olurduk, (v)D›fl ülkelerdeki Müslümanlar, Hilafet nedeniyle ‹stiklal Savafl›m›z› desteklemifllerdi; Hilafeti kald›r›rsak o destek kesilir ve düflman devletler desteksiz kalmam›zdan yararlan›rlard›, (v›)- Düflmanlar ‹stanbul'u, salt Hilafet merkezi oldu¤u içindir ki, Türkiye'ye b›rakm›fllard›, Hilafet'i kald›r›rsak, ‹stanbul'u bize b›rakmazlard›, (v››)Hilafet Meclis'te olursa, öteki ‹slam Devletleri, Türkiye'nin istedi¤ini yapar, dünyaki bütün Müslümanlar isteklerimizi yerine getirir bize ba¤l› olurdu, (v›››)- Meclis TBMM Zab›t Ceridesi, sayfa 63. Hilafeti kald›r›rsa, ‹smet ‹nönü, konuflmas›nda, baflta halk›n gözünden düfler, iç isyanlar Halit Bey ve Tunal› Hilmi Bey olmak ç›kard›... üzere bir kaç milletvekilinin "Hilafet smet ‹nönü, oylamadan hemen TBMM'de mündemiç olsun" (Hilafet önce yapt›¤› konuflmada, "Hilafet görev ve yetkisi, TBMM taraf›ndan TBMM'nin manevi flahsiyetinde üstlenilsin) önerisini dayand›rd›klar› mündemiç olsun" diyenlerin ileri gerekçeleri bir bir yan›tl›yordu. sürdü¤ü bu gerekçeleri yan›tlam›fl ve Onlara göre; Hilafet olmazsa: hepsini tek tek ele al›p çürütmüfltü. (›)- Cuma namaz› k›l›namazd›; (››)‹smet ‹nönü'nün Hilafet TBMM' hutbe okunamazd›, (›››)- ‹slamiyetin de mündemiç olsun önerisini çürügerekleri yerine getirilemezdi, (›v)türken verdi¤i yan›tlarda, günümüzü Askerlerimizi Hilafet'i kurtaraca¤›z diyerek cepheye götürmüfltük, Hilafet'i de ilgilendiren çok önemli saptamalar
‹
23
BD ARALIK 2014
TBMM Zab›t Ceridesi, sayfa 64
var. Bunlardan biri flöyle: "Halifelerin ta ilk günlerden beri, ‹slamiyet'i neflreden öz ve temiz ilk zaman idareleri ay›r›rsak, ondan sonra halifelerin mütemadiyen (sürekli) takibettikleri (izledikleri) bir "Siyaset-i ‹slamiye"yi (‹slamc›l›k Siyaseti)' ni takibetmektir. Bu "Siyaset-i ‹slamiye" (‹slamc›l›k Siyaseti) fludur: Müslümanl›kta bir tek "Hükümet-i ‹slamiye" (dünyadaki bütün Müslümanlar› yöneten tek "‹slam Hükümeti") vard›r ve bütün Müslüman 24
milletler, oraya tabi olacaklard›r. Efendiler, iflte bu yüzden bütün Müslüman milletleri, mütemadiyen (sürekli olarak) birbirini yemifllerdir. Herhangi bir "Millet-i ‹slamiye", kendini müstakil (ba¤›ms›z) ve kudretli (güçlü) addettikten (gördükten) sonra, di¤er "Hükumat-› ‹slamiye"nin (öteki ‹slam Hükümetleri' nin) müstakil (ba¤›ms›z) ve ayr› bir hükümet olmas›na tahammül etmemifltir (katlanamam›flt›r). Tarih bafltan bafla bununla doludur. fiimdi bizim siyasetimizde, bizim telakkiyat›m›zda (anlay›fl›m›zda) böyle kara bir noktadan eser var m›d›r?" (...) "Biz istiyoruz ki, bütün milletler gibi, bütün Müslüman milletler de ayr› ayr› tamam ve müstakil (ba¤›ms›z) olsunlar, yoksa; onlar ayr› ayr› tamam ve müstakil (ba¤›ms›z) olduktan sonra onlar›n istiklalini tamamlamak için ayr›ca bir noktaya merbut (ba¤l›) olacaklard›r esas›n› (ilkesini) müdafaa edemeyiz (savunamay›z). Hiç düflünmedik, hiç düflünmeyece¤iz." Görülece¤i üzere, ‹nönü, Hilafet'in ‹slamiyet'in bafllang›c›nda de¤il, fakat sonradan PAN-‹SLAM‹ST
BD ARALIK 2014
rup hilafeti yeniden kurmaya yeltenebilirler; fakat sak›n Türkiye'ye bulaflmas›nlar" sözleriyle, ‹nönü'nün 3 Mart 1924 günü yapt›¤› konuflmada, "Hilafet Meclis'in manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" önerisine karfl› yapt›¤› bu aç›klamalar›, pekifltirmifltir. ‹nönü, 3 Mart 1924 günü Meclis' te "Hilafet'i TBMM'de mündemiç k›lmam›z gerekir, çünkü biz ‹stiklal Savafl›'nda askerleri Hilafet u¤runa savafl›yoruz diyerek cepheye götürmüfltük, Hilafet'i Meclis'e almay›p kökten kald›r›rsak, onlar› aldatm›fl duruma düfleriz." diyenlere, Meclis kürsüsünden yan›t verirken, flöyle hayk›r›yordu: "Ba¤›rarak söylemeye mecburum! Güya ‹stiklal Muharebesi esnas›ndaki mücahedat (çabalar) Hilafet'e istinad olunan (dayand›r›lan) Hilafet'e isnad olunan (dayanan) her hangi bir tahrik; Makam-› Hilafet'i kurtaraca¤›z, flunu yapaca¤›z, bunu yapaca¤›z diye herhangi bir teflvik (yüreklendirme) sureti ile zuhura gelmifl (ortaya ç›km›fl)! Arkadafllar, Anadolu'nun bütün ovalar›n› doldurdu¤umuz gözleri aç›k yatan flehitler için bundan TBMM Zab›t Ceridesi, s. 65. büyük hürmetsizlik
DEVLET'e dönüfltü¤ünü; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ise PAN‹SLAM‹ST (Dünyan›n neresinde olursa olsun bütün Müslümanlar› yöneten tek odak) olmay›p ULUS-DEVLET (yaln›zca Türkiye s›n›rlar› içindeki ulusun yönetim oda¤›) oldu¤unu; bu nedenledir ki Hilafet'in TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç (Meclis'in görevleri aras›nda) olamayaca¤›n› aç›klam›flt›r. Dahas›, "‹slam Ülkeleri gelecekte ba¤›ms›zl›klar›n› elde ettikten sonra hepsi bir tek oda¤a ba¤lanacakt›r (yani Hilafet'i yeniden kuracaklard›r) biçminde bir ilkeyi savunamay›z, bunu hiç düflünmedik, hiç düflünmeyece¤iz" diyen ‹nönü, bu sözleriyle, Türkiye' nin gelecekte de Hilafet'i yeniden kurmak gibi bir amaç gütmeyece¤ini, Meclis kürsüsünden en yüksek sesle tüm dünyaya duyurmufltur.
nönü'nün bu sözleri, bir kaç milletvekilinin Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun önerisinin reddidir. Nitekim, Atatürk de üç y›l sonra Nutuk'ta "gelecekte ‹slam devletleri kendi aralar›nda bir konfederasyon vs. olufltu-
‹
25
BD ARALIK 2014
Mücahedatta muvaffakiyetimiz; (savaflta baflar›m›z) Makam-› Hilafet'in Türk Milleti'nin istiklali (ba¤›ms›zl›¤›) ve mukadderat› (yazg›s›) üzerinde her hangi bir rol oynamamas› fikrini fiilen (eylemli) ve maddeten (somut biçimde) tahakkuk ettiren (gerçeklefltiren) bir neticedir. Ufak bir hat›ra olmak üzere bunun (Hilafet u¤runa askerleri cepheye götürdük, iddias›n›n) tamamen aksini Heyet-i Celile'ye (Meclis'e) ifade ederim. En müflkül (zor) anlar›nda toplanm›fl olan "efrad-› millet"e (ulus bireylerine), zabitana (subaylara) askere (erlere) biz tehlikeleri sarahaten (aç›kça) söyledik: Arkadafllar, askerler, zabitler! Biliniz ki bütün dünya düflman›m›zd›r. (...) Halife sizi esir etmek isteyenlerle beraber olmufltur. Bunu aç›ktan a盤a söyledik. Tehlikeleri bilerek, düflünerek, görerek, muayyen (belirli) bir hedefe (amaca) do¤ru yürüyen 'sahib-i idrak' (anlay›fll›) adamlar gibi; toplanm›fl ve yürümüfllerdir. Hakikat bundan ibarettir. Memleketin dört bir köflesinde bunu bilen ve bu hat›rat› (an›lar›) tafl›yan yüzbinlerce mücahitler (savafla kat›lanlar) var." ‹nönü, askerlerimizin "Hilafet u¤runa savafl›yoruz" diye kand›r›-
Arkadafllar, Anadolu' nun bütün ovalar›n› doldurdu¤umuz gözleri aç›k yatan flehitler için bundan büyük sayg›s›zl›k olamaz! (sayg›s›zl›k) olamaz! (...) Mücahedat (savafl) esnas›nda flu tarzda, bu tarzda diye Makam-› Hilafet'e istinaden (dayanarak) her hangi bir kuvvet almad›k, bilakis (tersine) suitesirlerini (kötü etkilerini) gördük. Halife bütün nüfuziyle (etkisiyle), bütün vesaitiyle (araçlar›yla) son vaziyete (duruma) kadar milletin hayat› ve selameti (kurtuluflu) mevcudiyeti (varl›¤›) aleyhine k›yam etti (ayakland›). 26
BD ARALIK 2014
larak de¤il, tersine, Halife'nin düflmanla birlik oldu¤u ve Halife'ye karfl› savaflmakta olduklar› aç›k aç›k söylenerek cepheye götürüldükleri gerçe¤ini Meclis tutana¤›na geçiriyor; ve böylece, çeflitli yazarlarca bugün bile yay›lan Kurtulufl Savafl›'nda askerlerin Hilafet u¤runa diye kand›r›larak cepheye götürüldü¤ü sav›n› paramparça ediyordu. ‹nönü, "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" önerisini getirenlerin ileri sürdükleri bu gerekçenin de uydurma oldu¤unu gözler önüne sererken; Tunal› Hilmi Bey, ‹smet ‹nönü'nün dile getirdi¤i bu gerçe¤i "Hatta küçük çocuklar biliyor” diye ba¤›rarak onaylayacak; ve böylece, Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun önerisinin sahibi olan Halit Bey'den ayr›larak, onu önerisiyle baflbafla, yapayaln›z b›rakacakt›. nönü'nün coflkuyla alk›fllanan konuflmas› biter bitmez, oylamaya geçilmifl; ve yasa, hilafetin kökten kald›r›lmas› sonucunu do¤uran "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda mündemiç" ibaresiyle kabul edilmifl; böylelikle, Hilafet görev ve yetkilerinin Meclis'çe üstlenilmesi sonucunu do¤uracak olan "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" önerisi oybirli¤i ile reddedilmiflti. *** ‹nönü, bir saçmal›kla karfl›laflt›¤›nda gülerek flöyle dermifl: "Hadi can›m sen de!.." Son y›llarda, Hilafeti kald›ran yasan›n "Hilafet TBMM'nin manevi
‹
flahsiyetinde mündemiçtir" (Hilafet, Meclis'in görev ve yetkileri aras›ndad›r) anlam›na geldi¤ini ileri sürenler ço¤al›yor; öyle ki Said Nursi'nin Mesnevi-i Nuriye kitab›nda yay›mlanan 1923 tarihli beyannamesinde dile getirdi¤i ve 3 Mart 1924 günü TBMM' de, bir kaç milletvekilince yasaya sokulmak istenen, fakat yap›lan oylama sonucu reddedilen "Hilafet TBMM' nin manevi flahsiyetinde mündemiç" ibaresi; "Kemalist / Atatürkçü"ler aras›nda bile "yasan›n anlam› budur" denilerek yay›lmaya bafllad›. ‹nönü bugün sa¤ olsayd›, bu durum karfl›s›nda, Hilafetin kald›ran yasayla ilgili 3 Mart 1924 günlü TBMM tutanaklar›n› uzat›p, gülerek; "Hadi can›m sen de!" mi derdi? Hiç sanm›yorum. Hayretle gözleri yuvalar›ndan f›rlar; kan› beynine s›çrar; ve t›pk› 3 Mart 1924 günü Meclis'te yapt›¤› gibi, flöyle hayk›r›rd›: Ba¤›rarak söylemeye mecburum! fiehitler için bundan büyük bir sayg›s›zl›k olamaz! • cengizozakinci@butundunya.com.tr [i] Atatürk, Nutuk, 1934, c.2, s.302: "‹lk itiraz, Kastamonu Meb'usu Halit Bey taraf›ndan vaki oldu. Müzakerenin cereyan› s›ras›nda, Halit Beye bir iki zat daha iltihak etti. Tekliflerin lehine, uzun beyanatta bulunan bir çok k›ymetli hatipler kürsüye ç›kt›lar. Takrir sahiplerinden baflka, merhum Seyit Beyin ve ‹smet Paflan›n ilmi ve mukni hitabeleri her zaman için mütaleaya flayand›r." [Takrir sahipleri: (Yasa metnini yazanlar): Seyyid (‹zmir), Midhat (Marafl), Cevdet (Kütahya), Mahmud Esad (‹zmir), Salih (Bozok), R›za (Amasya), Ahmed Süreyya (Karesi) Tahsin (Ayd›n), Ferid (Çorum), K›l›ç Ali (Gazi Ay›ntab) Rauf (Rize), Ali Fethi (‹stanbul), Recep (Kütahya), M. Hilmi (Malatya)] 27
11
değerli grafik ustamızın belge ve bilgileriyle yer aldığı Türk Grafik Tasarım Tarihi'ne önemli ölçüde ışık tutacak ilk ve tek kaynak kitabı. Kitapta yer alan Ebüzziya Tevfik, Kenan Temizan, Münif Fehim, ‹hap Hulusi Görey, Emin Bar›n, At›f Tuna, Mesut Manio¤lu, Mengü Ertel, Sait Maden Turgay Betil, Necati Abac› grafik sanatlar dünyamızın iz bırakan sanatçılarıdır. Bugünün olanaklarıyla karşılaştırılamayacak kadar güç koşullarda kendilerini yetiştiren bu isimler, sadece grafik değil, sanatın hemen her alanında önemli çalışmalar yapmışlardır. Grafik ve tasarımla ilgilenen, ilgi / sevgi duyan, meslek olarak icra eden herkesin arşivinde bulunması gereken bir kaynak eser...
Alternatif Yay›nc›l›k: www.grafikkitaplari.com Robinson: www.rob389.com Analiz Yay›nc›l›k: wwwsatrancdukkanim.com
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
skerlik ve siyaset hayat›m›n bütün dönem ve aflamalar›n› dolduran mücadelelerimde daima hareket noktam, ulusal iradeye dayanarak Türk ulusunun ve vatan›n muhtaç oldu¤u amaçlara yürümek olmufltur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
A
58
Atatürk’ün Venizelos Taraf›ndan Nobel Bar›fl Ödülü’ne Aday Gösterilmesi
ustafa Kemal, Ulusal Savafl›m döneminde gitti¤i hemen her yerde yapt›¤› konuflmas›nda, ilk hedefinin, emperyalizmin tetikçisi olan iflgalci Yunan Ordusu’nun tek askerinin bile vatan topraklar›nda bulunmamas›n› sa¤lamak ve iflgalcileri Anadolu’dan söküp atmak oldu¤unu s›kça söylerdi. Türk ulusunu da bu hakl› davas›na sahip ç›kmaya davet eder ve tam ba¤›ms›zl›¤›n ancak topyekûn mücadele neticesinde elde edilebilece¤ini savunurdu... Öyle de oldu. Sakarya Meydan Muharebesi’nin ard›ndan yaklafl›k bir y›la yak›n bir süre hiçbir harekette bulunmadan ordunun gerekli haz›rl›klar›n› yapmas› beklenmifltir. O, askeri dehaya yarafl›r bir stratejiyle yapt›¤› planlar neticesinde hiç kimsenin ve özellikle de
M
emperyalist Bat›l› devletlerin ummad›¤› bir zamanda Büyük Taarruz’u bafllatm›flt›r. Bask›n tarz›nda bir savafl
M. Kemal Atatürk 29
BD ARALIK 2014
takti¤i olan Büyük Taarruz esnas›nda Yunan ordusunu on-on iki gün gibi bir zamanda, Afyon’dan ‹zmir’e kadar kovalayarak, iflgalcileri Anadolu Topraklar›’ndan söküp atm›fl ve büyük zaferi Türk ulusunun hak etti¤i büyük zafere ulaflmas›n› sa¤lam›flt›r. Emperyalist gücün ve özellikle ‹ngiltere ve onun destekledi¤i emperyalistlerin tetikçisi konumundaki ve silahland›rd›¤› Yunan ordusunun ald›¤› bu ders, iflgalcilerin ve/veya iflgal heveslilerinin bir daha Anadolu topraklar›na ayak basmalar›n› engellemifltir. Bütün bu yaflananlara karfl›n, Lozan Bar›fl Antlaflmas›’n›n imzalanmas›ndan sonra Mustafa Kemal’in en beklenmedik politik hamlesi komflu devletlerle ve özellikle de Yunanistan’la dostluk kurmas› olmufltur. Böylece “Dünyada Bar›fl” idealini gerçeklefltirmek yolunda ilk ad›m› atm›flt›r. Komflu devletlerle iyi ve kal›c› iliflkiler kurulmas› gereklili¤ine olan inanc› itibariyle, bir süre sonra da “Balkan Pakt›” ve “Sadabad Pakt›” imzalanm›flt›r. ikkat çekmeye çal›flt›¤›m konu, Ulusal Kurtulufl ve Ba¤›ms›zl›k Savafl›’nda karfl›m›zda bulunan güç, emperyalist gücün beslemesi ve tetikçisi konumundaki Yunan ordusudur… Üstelik Yunan ordusunun Anadolu hezimeti, hat›rlanaca¤› üzere, Yunanistan’da adeta siyasi bir depremin yaflanmas›na neden olmufltur. ‹htilal ve darbeler birbiri ard› s›ra gelmifl, Kral taht›n› terk edip, ‹ngiltere’ye kaçm›flt›r. Yunan Baflbakan›, Baflkumandan ve dört bakan idam edilmifl, Büyük
D
30
Yunan Baflbakan Venizelos Yunanistan hayali gündemden kalm›fl ve uzunca bir süre kenara itilmifltir. Mustafa Kemal’in ve komutas›ndaki Türk ordusunun bu hakl› zaferinin arkas›ndan yaflananlar da Yunanistan için yenecek, yutulacak hususlar de¤ildir. lk akla gelenlere flöyle bir bakt›¤›m›zda; Mudanya Görüflmeleri’nde ve bir süre sonra Lozan Bar›fl Konferans›’nda Yunanistan’›n ciddi bir ç›k›fl› da görülmemektedir. Yunanistan’›n, böylesi bir ç›k›fl› Gazi Mustafa Kemal’e ve dolays›yla Türk ulusuna karfl› yapacak ne siyasi gücü, ne de itibarı kalmam›flt›r. Yaflananlar›n üzerinden zaman geçtikçe, iki ülke aras›nda bafllayan karfl›l›kl› iliflkiler sonucunda kurulan dostluklar da yabana at›labilecek konular de¤ildir. Örne¤in Balkan Pakt› oluflturulurken Yunanistan, olaya oldukça
‹
BD ARALIK 2014
s›cak bakm›fl ve olumlu yaklaflm›flt›r. Türkiye ve Yunanistan aras›nda yaflanm›fl böylesi bir kanl› savafltan 15 y›l kadar sonra Yunanistan Baflbakan› Venizelos, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan sayg›s›n› ve hayranl›¤›n› bak›n nas›l ifade ediyor? enizelos, 12 Ocak 1934 tarihinde, Norveç’in Oslo kentindeki Nobel Bar›fl Ödülü Komitesi Baflkanl›¤›’na bir mektup gönderiyor. Mektubun içeri¤ini günümüz Türkçesiyle afla¤›da sunuyorum: “Say›n Baflkan, yedi asra yak›n bir süre zarf›nda Yak›n Do¤u ve Orta Avrupa’n›n büyük bir k›sm› kanl› mücadelelere sahne olmufltur. Mustafa Kemal Pafla’n›n düflmanlar›na karfl› yapt›¤› ulusal hareketin galibiyetle sonuçlanmas›n›n ard›ndan 1923 y›l›nda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas› bu istikrars›z duruma son vermifltir.
V
Bir ulusun hayat›nda bu kadar k›sa bir süre içinde böylesine köklü bir de¤iflim ender meydana gelir. Teokratik (Dine dayal› rejim) bir yönetimde yaflayan, din ile hukuk kavramlar›n›n birbirine kar›flt›¤›, çökme yolundaki bir imparatorlu¤un yerini, güç ve hayat dolu, modern ve ulusal bir devlet alm›flt›r. Büyük devrimci önder Mustafa Kemal Pafla’n›n bafllatt›¤› h›zla, padiflahl›k ve sultanlar yönetimi y›k›lm›fl ve gerçekten laik bir devlet kurulmufltur. Devam›nda da; Türk ulusunun, tümüyle ça¤dafl uygarl›klar›n önünde yer almas› için flevk ile ilerlemesi yolunda at›l›mlar yapm›flt›r. Bar›fl› destekleme ve güçlendirme hareketi, yeni ve seçkin “Mustafa Kemal Pafla’n›n bafllatt›¤› h›zla, padiflahl›k ve sultanlar yönetimi y›k›lm›fl ve gerçekten laik bir devlet kurulmufltur.”
31
BD ARALIK 2014
Türk Devleti’ne bugünkü görüntüsünü veren tüm iç reform hareketleriyle birlikte yürümüfltür. Türkiye, s›n›rlar› d›fl›nda bulunan Osmanl› vilayetlerini terk etmek hususunda tereddüt etmemifl ve antlaflmalarda belirtildi¤i üzere, kendi ulusal s›n›rlar› ile samimi flekilde yetinerek, Yak›n Do¤u’da bar›fl›n gerçek bir savunucusu olmufltur. Kanl› savafl›mlar nedeniyle uzun y›llar Türkiye ile düflman durumunda kalan biz Yunanlar, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun yerini alan bu ülkede meydana gelen bu köklü de¤iflikli¤in etkilerini duyan ilk kimseler olduk. Anadolu facias›n›n hemen sonras›nda kendini yenileyen Türkiye ile bir anlaflma f›rsat› görerek, elimizi uzatt›k. O da, bu uzanan eli samimiyetle kabul etti. Ciddi anlaflmazl›klarla ayr›lm›fl milletlerle samimi bir bar›fl örne¤i veren bu yak›nlaflmadan sadece, iki ülke için oldu¤u kadar Yak›n Do¤u bar›fl› için de yararl› sonuçlar do¤mufltur. Bar›fl›n borçlu oldu¤u bu k›ymetli katk›n›n sahibi Türkiye Cumhurbaflkan› Mustafa Kemal Pafla’d›r. Bu nedenle 1930 y›l›nda, Yunan Hükümet Baflkan› s›fat›yla ben Türk-Yunan Pakt›’n›n imzas› ile Yak›n Do¤u’da bar›fla do¤ru yeni bir devir bafllarken, Mustafa Kemal Pafla’y› Yüksek Nobel Bar›fl Ödülü için aday göstermekle fleref duyar›m. Say›n Baflkan, üstün sayg›lar›m›n kabulünü rica ederim. E. K. Venizelos, 12 Ocak 1934” 32
Oldukça ilginç… San›r›m dünyada baflka bir örne¤i olmayan bir geliflme… mperyalist güç odaklar›n›n sa¤lad›¤› destekle Anadolu’yu iflgale yeltenen ve sonunda da hezimete u¤rayan Yunanistan’›n Baflbakanl›¤›nda bulunan ve Türkiye’ ye de resmi ziyarete gelen E. K. Venizelos, tan›d›kça büyük sayg› duydu¤u ve hayran oldu¤u Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Nobel Bar›fl Ödülü’ne aday gösteriyor… E¤er Baflbakan E. K. Venizelos Nobel Ödül Komitesi’nde bulunsayd›, o dönemin Bar›fl Ödülü’ nün Gazi’ye verilmesi için çok gayret gösterirdi diye düflünüyorum. •
E
cengizonal@butundunya.com.tr
Gelecek Ay: Atatürk’ün tarihe yön veren ve Türk ulusuna ufuklar açan konuflmalar›
BD ARALIK 2014
YAZILARI
Siyasi ‹tibar›m›z imse inkâr edemez ki; Türkiye Cumhuriyeti, siyasi amaç ve hedefleri daha çok aç›k ve samimi olan devletlerin ön s›ralar›nda bulunuyor. Siyasetimizde aç›k olarak ifade edemeyece¤imiz hiçbir durumun olmad›¤› bir gerçektir. Bu iddia, sadece bizim taraftan gelmiyor, tarafs›z ve hatta bize düflman say›lan çevrelerde de bu kanaat yerleflmeye bafllam›flt›r. Bütün milletlerin bar›fla o kadar muhtaç olduklar› bir dönemde uluslararas› iliflkilerde dürüst olmak, aç›k ve olumlu bir yönde ilerlemek, hükümetlerin en do¤al görevleri olmas› gerekir. Türkiye bu görevini iç huzuru ile yerine getirmektedir. Ancak amaca ulaflmak için bu dürüstlük genellikle yeterli olmuyor. Dürüstlü¤ümüze ve samimiyetimize baflkalar›n› da inand›rmak zorunday›z. Gerçek fludur ki; kendimize ait olan de¤erleri s›n›rlar›m›z›n d›fl›ndakilere inand›rmakta, -normalden çok daha fazla- güçlükler çekiyoruz. Türklere ait en basit gerçekleri bile inand›rmak için yorulmak bilmeyen ve y›lmayan bir kararl›l›k ve cesaret ile sonu bilinmeyen uzun bir zaman ve tecrübe gerekir. Örne¤in D›fl Siyasetimizin bugün ulaflm›fl oldu¤u noktaya, ancak bu aflamalardan geçerek, böylesine bir kararl›l›k ve tahammül göstererek varabil-
K
dik. Türkiye Cumhuriyeti bu sayede genel siyaset ve güç dengesinde önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden de dünyan›n her taraf›nda nüfuz ve itibar› art›yor. Daima hat›rlanmal› ki; bu sonucu, milletin seçkin yetene¤i kadar, onu so¤ukkanl›l›k ve basiretle idare eden Büyük Lider’e borçluyuz. Geçen hafta bütçe görüflülürken, son Avrupa ziyaretindeki izlenimlerinden bahseden D›fliflleri Bakan›, Meclis’te flu sözleri söylemiflti: “Bu ziyaret izlenimlerinden, her yerde, Büyük Liderimize karfl› aç›kça belirtilen gerçek sayg›y› ve hükümetimizin izledi¤i aç›k ve samimi siyasetin oluflturdu¤u güveni özellikle ve memnuniyetle arz etmeyi uygun görürüm.” nutulmamas› gereken gerçeklerden biri de fludur: Her devletin siyasi ve d›fl sayg›nl›¤›, içerdeki durum ile vatandafllar aras›ndaki ahenk ve dayan›flman›n derecesi ile ilgilidir. Türk vatandafllar›, aralar›ndaki birlik, dayan›flma ve ortak amaç u¤runda kiflisel haklar›ndan vazgeçebilme yollar›nda yürümekte devam ederlerse gelecekten emin olabilirler. Böyle bir siyaset de; Cumhuriyet’in siyasi ve ekonomik sayg›nl›¤›n› art›ran önemli bir etken olur…
U
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi / 26 May›s 1929 33
BD ARALIK 2014
Dahi mi Diktatör mü?
P
rof. Dr. Celal fiengör'ün geçen ay
yay›mlanan Dahi Diktatör adl› kitab›, onu “ödünsüz” ve çoflkulu bir Atatürkçü olarak tan›yan okurlar› üzerinde flafl›rt›c› bir etki yaratt›. Onu y›llard›r tan›yan okurlar› bile, “Nas›l olur da ‘örnek bilim insan›’ Prof. fiengör, tüm bilimsel çal›flmalar›nda ve toplumsal yaflam›nda ilkelerini ad›m ad›m izledi¤i Atatürk'ü, bir diktatör olarak tan›mlayabilir?” kuflkular›n› birbirleriyle paylaflt›lar. 34
BD ARALIK 2014
Biraz da bu kuflkular›n dürtüsüyle “Dahi Diktatör”ü sat›r sat›r, sayfa sayfa ve“bir ç›rp›da” okudu¤umuzda, bu kitab› “yaln›zca kapa¤›na bakarak” de¤erlendirmeye kalkan kiflilerin ne denli çok yan›ld›klar›n› gördük. Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük bir dâhi oldu¤unun birçok kez vurguland›¤› kitapta, Prof. Dr. Celal fiengör’ün kendine özgü anlat›m biçemiyle gün ›fl›¤›na ç›kard›¤› birçok “Atatürk an›s›”n› da ö¤rendik. Peki... Kitab›n ad›n› oluflturan iki sözcükten biri olan "diktatör"le, Atatürk’ün hangi özelli¤ini aç›klamaktad›r Prof. fiengör? Bu soruyu Bütün Dünya, kitab› yay›mlayan Ka Kitap yay›mevinin Genel Yay›n Yönetmeni Emrah Akkurt’a sordu, o da sorumuzun yan›t›n› Prof. Celal fiengör'den istedi. “Dahi Diktatör”ün yazar› ile yay›mc›s›n›n, ricam›z üzerine yapt›klar› görüflmeyi afla¤›da okuyacaks›n›z. Emrah Akkurt: Kitab›n isminin okuyucu, özellikle de sizi yak›ndan takip eden okuyucu üzerinde flok etkisi yaratt›¤›n› söylemeliyim. Takip etti¤imiz kadar›yla, bu isme sitem etmenin ötesinde elefltiriler var. Neler söylemek istersiniz? Celal fiengör: Kitab›n ismine olan reaksiyon, diktatör ile zorba aras›ndaki fark› bilmemekten kaynaklan›yor. Diktatörlük bence fena bir fley de¤ildir; diktatörün, diktas›n› ne amaçla kulland›¤›na ba¤l›d›r. Atatürk fikirlerinden taviz vermek niyetinde de¤ildi, çünkü bunlar›n memleketinin ve milletinin bekas›, refah› ve emniyeti için yaflamsal önemi oldu¤una inanm›flt›. Tarih kendisini hakl› ç›kard›. Ancak bu fikirleri etrafl›ca tart›flmadan ve meclisin onay›n› almadan hiçbir zaman yürürlü¤e koymad›. Fikirlerinin
Celal fiengör’ün gündemdeki kitab› niçin do¤ru oldu¤unu düflündü¤ünü her seferinde son derece detayl› olarak çevresine ve meclise, s›k s›k da 35
BD ARALIK 2014
meydan konuflmalar›yla milletine anlatmaya çal›flt›. Ama fikirlerinde diretmeseydi, çevresini ve milleti zorlamasayd›, bugünkü müreffeh, emin ve modern Türkiye olamazd›; çevremizdeki ilkel toplumlara benzer ç›kard›k. E. Akkurt: Kitab›n›z›n arka kapak yaz›s›nda, "ak›l bizim için önemli mi, buna verilecek cevap Atatürk hala bizim için önemli mi sorusunun da cevab›d›r" diyorsunuz. Bu cümlenizi biraz açar m›s›n›z? C. fiengör: Atatürk yapt›¤› her iflte bilimsel yöntemle düflünmüfl, akl› ve bilgiyi tüm icraat›na temel yapm›flt›r. Atatürk'ün düflünceleri ve yapt›klar› ak›ll› ve bilgili bir insan›n do¤a bilimlerinde (asl›nda akl› bafl›nda tüm insanlar›n icraat›nda) kullan›lan elefltirel ak›lc›l›¤a dayan›r. Onun için, onun yerinde o dehâ ve bilgiye sahip kim olsa onun yapt›klar›n› yapard›. Mesela, Britanya Baflbakan› Lloyd George'un ‹ngiliz Parlamentosu’nda Anadolu'daki baflar›s›zl›¤›n› savunurken söyledi¤idir: Atatürk çap›nda bir deha dünyaya Lloyd George'un yüz y›l ile ifade etmeye çal›flt›¤› büyük zaman aral›klar›yla bir gelmektedir. Mesela Fizik bilimi sicim kuram› ile bugün içine girmifl oldu¤u krizden ç›kabilmek için Einstein çap›nda bir dehan›n gelmesini beklemektedir. Türkiye de ayn› durumdad›r ve bu genel bir insan sorunudur. Büyük 36
krizler, büyük dehalar› gerektirir çözülebilmek için. Tarih, kurallar, yasalar ile de¤il, kiflilerle oluflur. Tarihin kendi yasalar›, kendi anlam› yoktur. Ona kifliler anlam verir ve onu kifliler yönlendirir. Onun için, Atatürk'ün yerinde akl› onun gibi kullanabilecek kim olsa benzer fleyler yapard›, çünkü o zamanki Türkiye'nin karfl›s›ndaki problemlerin çözümünün en emin yolu, onun seçti¤i yoldu. E. Akkurt: Ak›l ile ak›ld›fl›n›n savafl›nda "akl›d›fl›" olan›n muazzam cazibesinin kolay bir izah› var m›? Yoksa bu bizim topluma has bir durum mu? C. fiengör: Ak›ld›fl›, efor gerektirmedi¤i için her zaman tercih edilir. Nas›l ki, spor yapmak zahmetli oldu¤u ve zaman ald›¤› için ekseri insanlar spor yapmaz, karfl›l›¤›n› da sa¤l›klar› ile öder. Toplumlar ve kifliler de çok zahmetli bir ifl olan sürekli düflünmeyi ihmal ederek, kendileri ad›na o zor ifli yapacak kiflilerin pefline düflerler. ‹nsan, yaflam› esnas›nda karfl›s›nda duran ve onu zorlayan, korkutan, telafla sürükleyen sorulara yalan söyleyerek cevap bulmaya çal›flm›flt›r. Her soru karfl›s›nda, onun hakk›nda bilgi edinmek, onun üzerine düflünmek ve akl›n buldu¤u çözümleri uygularken de her ad›mda o ad›m› kontrol etmek çok, ama çok zor bir ifltir. Ne yaz›k ki yaflam mücadelesinde baflka çare yoktur. Çok basit gibi gözüken bu durum,
BD ARALIK 2014
insanlar›n ezici ço¤unlu¤u taraf›ndan ya görülmemekte, ya da Marx'›n pek nadir olan do¤ru sözlerinden birinde dedi¤i gibi uyuflturucuyla geçifltirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Gençli¤in uyuflturucu sorunun temelinde de burada anlatt›¤›m düflünmenin zorlu¤u yatmaktad›r. ‹nsanlar› uyuflturucudan kurtarman›n yolu onlara düflünmenin güzelliklerini ve çekicili¤ini ve sonra da büyük faydalar›n› ö¤retmektir. E. Akkurt: Son olarak, "Atatürk bir diktatördü ama bir zalim de¤ildi" diyorsunuz. Fark› izah edebilir misiniz? C. fiengör: Atatürk, tüm yapt›klar›n› bir asker olarak çok küçük yafl›nda üstlendi¤i ulusunu ve vatan›n› korumak amac›na yönelik olarak yapm›flt›r. Bunlar› yaparken de yukar›da dedi¤im gibi yapt›klar›n› niçin yapt›¤›n› herkese aç›k seçik anlatmaya çok büyük
Atatürk, tüm yapt›klar›n› bir asker olarak çok küçük yafl›nda üstlendi¤i ulusunu ve vatan›n› korumak amac›na yönelik olarak yapm›flt›r.
önem vermifl, onlar› ikna etmeye çal›flm›flt›r. Ancak zaman›n dar, sorunun büyük oldu¤u durumlarda zorlamadan kaç›namam›flt›r. Zalim, sadisttir; Atatürk bazan çocu¤una bir tokat atmak zorunda kalan flefkatli bir baba gibiydi. Onun "gerekli olmayan savafl cinayettir" sözünü unutmayal›m. O savafla da, insan katline de karfl›yd›. Ancak, ulusun selameti mi, bir kiflinin yaflam› m› sorusu karfl›s›nda ulusun selameti demekten kaç›nmam›flt›r. Kendi yaflam›n› da ulusuna feda etmedi mi? • 37
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 C›vata (‹ta.)
a-Yar›flma b-‹ri bafll› vida c-‹skambil oyunu d-Kopça, konca 2 Tabu (Fr.)
a-Yal›t›m b-Kan gözesi c-Elefltirilemez d-E¤itici oyuncak 3 Efektif (Fr.)
a-Dalavera b-‹sterik c-Sofa d-Nakit para 4 Konkur (Fr.)
a-Yarıflma b-E¤lence türü c-Pencere düzeni d-Mahkeme 5 Çerezlik (Yun.)
a-Ö¤renim türü b-Makarna c-Kufl türü d-At›flt›rmal›k
6 Klon (‹ng.)
a-Yapay reçine b-Eflitlemek c-Kopyalama d-Eksiltmek 7 Figürasyon (Fr.)
a-Çok kar›fl›k b-Biçimleme c-Kavray›fl d-‹ntihal 8 Charter (Lat.)
a-Dolmufl uçak b-Pilot c-Uçufl kart› d-Tarama kumafl 9 Hijyen (Fr.)
a-Sa¤l›¤a uygunluk b-Ayr›nt› c-Mütenaz›r d-Cici, sevimli 10 Metraj (Fr.)
a-‹leti b-fierit perde c-Kümeleflim d-Uzunluk
11 Histeri (Fr.)
a-Duyu bozuklu¤u b-Cinsel sapk›nl›k c-Göz uyumu d-Tutumlu 12 Batik (Fr.)
a-Ressam sehpas› b-Gelin duva¤› c-‹nce ayr›m d-Süsleme yöntemi 13 Deplase (Fr.)
a-Yer de¤iflikli¤i b-Tel sicim c-Poker deyimi d-Tak›m oyunu 14 Dara (‹ta.)
a-‹laç miktar› b-Kab›n a¤›rl›¤› c-Büyüteç d-Bir bitki 15 Kerevet (Rum.)
a-Tahta sedir b-A¤aç kabu¤u c-Sarg› d-‹pek tül
(Fr.) Frans›zca, (‹ng.) ‹ngilizce (Rum.) Rumca, (‹ta.) ‹talyanca, (Lat.) Latince
Yan›tlar: 151. sayfada
Cengiz Özak›nc›:
Atatürk’ün devrimleri Bat›’ya de¤il, Türk Tarihi’ne dayan›r. Bütün Dünya Yazar› Cengiz Özak›nc› ‘10 Kas›m Atatürk’ü Anma Günü’ nedeniyle, Baflkent Üniversitesi’nde verdi¤i konferansta, Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm devrimlerinin kökenlerinin Bat›’ya de¤il, tamam›yla Türk Tarihi’ne dayand›¤›n› aç›klad›. engiz Özak›nc› “Bat›’dan Al›nd›¤› Savlanan Atatürk Devrimleri’nin Türk Tarihi’ne Dayanan Kökenleri” konulu konferans›nda Atatürk Devrimleri’ni anlayabilmek için, bu devrimlerin toplumda hangi dönüflümlere yol açt›¤›n› bilmemiz gerekti¤i gibi, kökenlerini de bilmemiz
C
BD ARALIK 2014
Baflkent Üniversitesi’nde gerçeklefltirilen konferans ilgi ile izlendi gerekti¤ini belirtti. Özak›nc›, Atatürk’ün devrimlerini Türk Tarihi’ne dayand›rmas›n›n, Türkleri ‘Barbar ve insanl›¤›n kanseri’ olarak niteleyen Bat›’ya yan›t niteli¤inde de oldu¤unu vurgularken, konuyu daha derinlefltirerek, Türklerin insanl›k tarihine kazand›rd›klar› pek çok ögenin Bat› ve Avrupa taraf›ndan esin kayna¤› olarak benimsendi¤ini ve kullan›ld›¤›n› da belgelerle dile getirdi. Bütün Dünya’n›n internetteki www.butundunya.com adresinden görüntülü olarak da izleyebilece¤iniz konferans›nda Özak›nc›, Atatürk Devrimleri’nin Türk Tarihi’ndeki köklerini, görseller ve tarihsel belgelerle flu bafll›klar ve bilgilerle aç›klad›: LA‹KL‹K “Meclis’in 01.11.1922 günü verdi¤i kararla Saltanat ile Hilafeti (Yani dünya yönetimiyle din yönetimini) ay›rmas›; dünyada Türkler Laik Devrim yapt› diye duyuruldu. 40
Frans›z Devrimi’nde bile Tu¤rul’un etkisi vard›r. Tu¤rul Bey’in devrimi yaln›zca Atatürk’ün laiklik devrimine de¤il, Frans›z Devrimi’ne de örnek olmufltur. Bu karar Atatürk'ün mecliste yapt›¤› uzun konuflma sonunda verilmifl; tarihi ders diyebilece¤imiz bu konuflmada, Atatürk, ‹slam Dünyas›’nda Saltanat ile Hilafet’in din iflleri ile devlet ifllerinin tarihte ilk kez Türklerce, Selçuklu döneminde birbirinden ayr›ld›¤›n› ve bunun bir kaç yüzy›l boyunca sürdü¤ünü anlatt›ktan sonra; ‘‹flte biz de flimdi aynen öyle yapmal›,
BD ARALIK 2014
din ifliyle devlet ifllerini, aynen atalar›m›z›n yapt›¤› gibi ay›rmal›y›z’ demifltir. Atatürk, bu devrimci at›l›m›n esin kayna¤›n›n, tümüyle ve yaln›zca Türk Tarihi, Selçuklu Dönemi’nde Tu¤rul Bey’in yöntemini örnek alarak yaflama geçirdi¤ini özellikle vurgulam›flt›r. Türkiye’de 1922’de gerçekleflen bu laik devrimin kayna¤›, Bat› de¤ildir, Frans›z Devrimi de¤ildir, esin kayna¤› tümüyle Türk/Selçuklu Tarihi’dir. Ve vahye dayal› dinlerde laiklik Selçuklu/Türk bulufludur. Türklerin insanl›¤a arma¤an etti¤i bir yönetim ilkesidir. Dünyada vahye dayal› din devletlerinde ilk laik devrim, Tu¤rul Bey taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir. aiklik, san›ld›¤› gibi, 1789 Devrimi’nde somutlaflan bir Frans›z buluflu de¤il; 1060 tarihli Selçuklu Devrimi’nde somutlaflan bir Türk bulufludur ve dünya çap›nda patenti, Tu¤rul Bey’e aittir. Laikli¤i Frans›zlar›n icat etti¤i bir uydurmad›r. Frans›z Devrimi’nde bile Tu¤rul’un etkisi vard›r. Tu¤rul Bey’in devrimi yaln›zca Atatürk’ün laiklik devrimine de¤il, Frans›z Devrimi’ne de örnek olmufltur. Frans›z Devrimi’nin düflünsel temellerini kuran isimlerden Frans›z do¤ubilimci Joseph de Guignes’in de
L
eserlerinde övgüyle Tu¤rul Bey’in yapt›klar›ndan söz etti¤ini görüyoruz. Yani Frans›z Devrimi’nde Türk etkisi, Tu¤rul Bey’in damgas› var.” E⁄‹T‹M VE Ö⁄RET‹MDE LA‹KL‹K ‹LKE VE DEVR‹M‹ “Laiklik kuflkusuz, yaln›zca din ve devlet ifllerinin ayr›lmas› de¤ildir; ak›lc› ve bilimsel e¤itim olmadan laiklik olamaz. Atatürk’ün ak›lc› bilimsel e¤itim devriminin kayna¤› da Bat› de¤il, Tu¤rul Bey’in ölümünden bir kaç y›l sonra, 1068’de Karahanl›lar Devlet Baflkan›’n›n özel dan›flman› olan Bilge Türk Yusuf’un Türkçe olarak yazd›¤› Kutadgu Bilig isimli kitapt›r. Atatürk’ün e¤itim ö¤retimde laiklik, yani akla ve bilime dayal› e¤itim ö¤retim ilke ve devriminin kökenlerini, Atatürk Devrimleri’nden yaklafl›k 850 y›l önce yaz›lm›fl bu kitapta görebiliyoruz. Türk Karahanl› Devlet Baflkan›’ n›n özel dan›flman› Türk Bilge Yusuf, 1068-70’lerde yazd›¤› Kutadgu Bilig
Kutadgu Bilig yazar› Yusuf Has Hacib’in Kaflgar’daki an›t› (solda) ve türbesi (sa¤da) 41
BD ARALIK 2014
kitab›nda, devlet baflkan›na uygulamas›n› ö¤ütledi¤i ilkeler, tümüyle ak›lc› bilimsel laik e¤itim ö¤ütleridir. Yusuf’un Ak›lc› Bilimsel E¤itim ö¤ütlerini, ilk bas›m› 2000 y›l›nda yay›mlanan ‹slam’da Bilimin Yükselifli kitab›mda ‘Proto-Atatürkçü’ (ÖnAtatürkçü) ilkeler olarak niteledim ve Atatürk’ün ak›lc› bilimsel e¤itim devriminin Türk Tarihi’ndeki kökü, kayna¤› olarak gösterdim.
Atatürk’ün laik ak›lc› bilimsel e¤itim devriminin kökü, Bat›’ya de¤il, 900 y›l önceki Türk Tarihi’ne dayanmaktad›r. Atatürk’ün ak›l ve bilimle ilgili pek çok sözü, Türk Bilgesi Yusuf’un 850 y›l önce Kutadgu Bilig’de dile getirdi¤i devletin ak›lc› bilimsel yani laik e¤itime yönelmesi ö¤üt ve ilkesinin, yüzy›llar sonra Atatürk’te dile gelmesi, yeniden yaflama geçirilmesidir. Atatürk’ün laik ak›lc› bilimsel e¤itim devriminin kökü, Bat›’ya de¤il, 900 y›l önceki Türk Tarihi’ne dayanmaktad›r. Atatürk, 1930’da büyük bir bölümünü bizzat yazd›¤› kitaba Medeni Bilgiler (uygar bilgiler) ad›n› vermiflti; ne ilginç bir rastlant›d›r ki, Yusuf’un 1070’lerde yazd›¤› kitaba verdi¤i Kutadgu Bilig ad› da, günümüz dilinde 42
kutlu uyum bilgisi, uygarl›k bilgisi yani medeni bilgiler anlam›na gelmektedir.” CUMHUR‹YET DEVR‹M‹ “Atatürk, Cumhuriyet Devrimi’ni aç›klarken, kayna¤› yine Selçuklu’dur. Baflkent Ankara’da ilan etti¤i Cumhuriyet’in kökenini de yine Bat›’ya de¤il, 1340’larda bir Selçuklu Beyli¤i olan Ankara’daki Ahi Cumhuriyeti’ne dayand›rm›flt›r. Atatürk’ün 7 May›s 1924 günlü Cumhuriyet Gazetesi’nde yay›mlanan aç›klamas› flöyledir: ‘Ben Ankara’y› co¤rafya kitab›ndan ziyade tarihten ö¤rendim ve cumhuriyet merkezi olarak ö¤rendim. Hakikaten, Selçuki idaresinin bölünmesi (inkisam›) üzerine Anadolu’da teflekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken bir “Ankara Cumhuriyeti”ni görmüfltüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet merkezi olarak tan›tt›¤› Ankara’ya ilk defa geldi¤im o gün de gördüm ki aradan geçen as›rlara ra¤men Ankara’da hâlâ o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor. Türkiye’nin hemen bütün bölgelerini (menat›k›n›) gezdi¤im ve gördü¤üm için hükmettim ki, o zaman isimleri cumhuriyet olmayan di¤er yerlerin bugünkü halk› da ayn› kabiliyetten asla uzak de¤ildir. Beni, Türkiye’nin en münasip merkez Ankara olabilece¤ini düflünmeye sevkeden ilk vesile çok eskidir ve bilimseldir (fennidir).’ Atatürk, üzerine basa basa, ‘Cumhuriyetimizin kayna¤› kendi öz tarihimizde, 1343-1354 aras› Selçuklular›n bir beyli¤i, "Ankara Cumhuri-
BD ARALIK 2014
yeti" vard›r. ‹flte Cumhuriyetimizin kökü budur’ diyor.” G‹Y‹M KUfiAM VE fiAPKA DEVR‹M‹ “Bugün ça¤c›l Bat›l› giysi denilenlerin hiç biri Bat› icad› de¤ildir. Ceket, gömlek, pantolon, binlerce y›l önce Asya’daki Türklerin giyimidir. Bat›, ceket gömlek, pantolon ve fötr flapkay›, ‹skit dedikleri Saka Türkleri’nden görüp alm›flt›r. ‹skit dedikleri Saka Türklerinin ceket, pantolon ve flapka giydi¤i, Yunanlar›n ise kumafla sar›nd›klar›; 2500 y›l önceye tarihlenen alçak kabartmalarda, an›tlarda, resimlerde, mozaiklerde, paralarda, aç›kça görülmektedir. Resimli Yunan vazolar›nda ve eski Yunan’dan kalma an›tlarda, ceket, pantolon, fötr flapka yoktur. Eski Roma’y› yans›tan
Ceket - Pantolon / ‹skit
sanat yap›tlar›nda ceket, pantolon, fötr flapka yoktur. Bizans mozaiklerinde ceket, pantolon, fötr flapka yoktur.
B
una karfl›l›k, ‹.Ö. 500’lere tarihlenen Iss›k Göl dolay›nda bulunmufl flimdi Rusya’da Hermitage Müzesi’nde korunmakta olan Alt›n Elbiseli Adam, ceketlidir, pantolonludur. Bu tüm dünyaca bilinen bir örnektir. Paz›r›k’ta bulunan yine ‹.Ö. 500’ lere tarihlenen hal›da resmedilmifl atl›n›n giyimi de ceket pantolondur. Bu örnekler, Bat› buluflu san›lan ceket, pantolon, fötr flapka gibi, giysilerin, kökeninin Asya Saka ‹skit Türk giyimi oldu¤unun yads›namaz kan›t›d›r. Fötr flapkan›n kökeni de yine Saka/ ‹skit denilen Türklerdir. Fötr flapka denilen, kökende K›rg›z Bafll›¤›’d›r. Görüntüler bunu kan›tlamaktad›r. 1000 y›l önceki Bat› sanat yap›tlar›n›n hiç birinde fötr flapka görülmeyifli, daha sonra tek tük görülen Alt›n Elbiseli Adam ilk fötr flapkalar›n da tam K›rg›z Bafll›¤› biçiminde oluflu, sav›m›z›n kan›t›d›r. Örnek, Fransa Kral› XI. Louise’in bafll›¤›n›n K›rg›z modeli oldu¤u apaç›k ortadad›r. 43
BD ARALIK 2014
y›l daha eski, Sümer Uygarl›¤›’yla ba¤lar›n› somut olarak gösterdim. Kitab›m›n ilgili sayfalar›ndaki görüntüleri karfl›laflt›r›nca; bu aç›kça anlafl›lmaktad›r. Yaz› Devrimi’nin gerekçeleri, nedenleri, sonuçlar›n› da bu kitab›mda ayr›nt›l› olarak inceledim. Ancak Arap kökenli yaz›n›n b›rak›l›p, Latin kökenli Türk Yaz›s›’na geçilmesi, Latin yaz›s›n›n Asyal› kökleri bilindi¤inde, yaz› devriminin Türkün bir cebinden ç›kan›n öteki cebine girmesi gibi bir olay oldu¤u görülecektir. Kırgızistan Cumhurbaflkan› Askar Akayev, geleneksel K›rg›z bafll›¤›yla Atatürk fes yerine fötr flapka yerlefltirirken, bu flapkan›n Türk kökenlerini vurgulam›fl ve 1923 Ocak fiubat Eskiflehir-‹zmit konuflmalar›nda “Buhara’da, ‹ran’da, Afgan’da flapka giyerler ve flapka ile namazlar›n› k›larlar” tümcesini kullanm›flt›r. Buhara Türk bafll›¤›n› örnek göstermifl; Türk Tarihi’ne gelenek ve göreneklerine dayand›¤›n› vurgulam›flt›r. Kad›n giyimiyle ilgili konuflmalar›nda da yine, geleneksel Türkmen kad›n› giyimini örnek vermifltir.” YAZI VE D‹L DEVR‹M‹ “Türkler, Arap yaz›s› kökenli yaz›dan önce, Orhun ya da Göktürk Abecesi diye adland›r›lan yaz›y› kullanm›fllard›. Bu yaz›n›n ‹.Ö. 700’lerin Etrüsk yaz›s›yla benzeflti¤i, çok bilinen, çok dile getirilmifl bir olgudur. Ancak ben, 1994’te yay›mlanan “Dil ve Din” adl› kitab›mda, Orhun/ Göktürk denilen yaz›daki damgalar›n, Etrüsk’ten 3000 44
il Devrimi’nin nedenlerini ve sonuçlar›n›, 1994’te yay›mlanan “Dil ve Din” kitab›mda ayr›nt›lar›yla iflledim. Bu devrimin kayna¤› da yine bir Selçuklu/Türk; Karamano¤lu Mehmet Bey’dir. Atatürk, 1270’lerde Selçuklu Türk Karamano¤lu Mehmet Bey’in, “Bundan böyle her yerde Türkçe konuflulacak” buyru¤unu yüzy›llar sonra yaflama geçirmifltir. Dil Devrimi Bat› öykünmesi de¤il, kökü Türk tarihinde olan bir devrimdir.”
D
YURTTAfiLIK DEVR‹M‹ “Atatürk, 1919’dan bafllayarak, bütün konuflmalar›nda, ›rk ayr›m›ndan uzak durmufl; bütün Türkiye halk›n› “özkardefller” olarak nitelemifltir. Bunu Bütün Dünya Dergisi’nde yay›mlanan, “Kandafll›k, Dindafll›k, Yurttafll›k” bafll›kl› yaz›mda ve di¤er yaz›lar›mda, örneklerle anlatt›m. Atatürk’ün ›rkç› olmad›¤› apaç›k otadad›r. Pek çok yazar, Atatürk’ün ›rka de¤il kültür birli¤ine önem verdi¤ini,
BD ARALIK 2014
80 y›ld›r döne döne vurgulam›flt›r. Atatürk’ün ›rkç› olmad›¤›n› söylemek yeni bir fley söylemek de¤ildir. Atatürk’ün ›rkç› olmay›fl›, kendini ayr› ›rktan olarak tan›mlayanlar› bile özkardefl, yurttafl sayan tutumu, Türk Tarihi’ne dayanmaktad›r. ‹skit / Saka Türkleri, afliret toplumundan yurttafl toplumuna geçifli sa¤layan “Varsay›msal Kandafll›k” kurumunu icat etmifllerdir.
“Atatürk, 1919’dan bafllayarak, bütün konuflmalar›nda, ›rk ayr›m›ndan uzak durmufl; bütün Türkiye halk›n› “özkardefller” olarak nitelemifltir. Bu uygulaman›n ad›, k›saca “kankardeflli¤i”dir; “Antl› ‹çreklik” kurumudur. Bu yöntemle, baflka ›rktan insanlar, kanlar›n› bir kupaya damlat›p kar›flt›r›p içerek, o andan itibaren ›rk ayr›m› gütmüyor, birbirlerini kandafl, soydafl sayarak, kaynafl›yorlard›. Atatürk’ün, 1932 y›l›nda Diyarbekir gazetesinde, ›rk soy ayr›mc›l›¤›na karfl› demeci flöyledir: ‘Diyarbak›rl›, Vanl›, Erzurumlu, Trabzonlu, ‹stanbullu, Trakyal› ve Makedonyal› hep
bir ›rk›n evlatlar›, hep ayn› cevherin damarlar›d›r.’ tatürk, Türk için belli bir antropolojik tan›m yap›lamayaca¤›n›, sar› saçl› mavi gözlü Türk oldu¤u gibi kara kafll› kara gözlü Türk de bulunaca¤›n›, bunun, Türklerin dünyan›n her yerine da¤›l›p o yöre yerlileriyle kar›flm›fl olmas›ndan kaynakland›¤›n›, tasada ve k›vançta ortak olman›n ulus oluflturmak için en önemli öge oldu¤unu vurgulam›flt›r. Atatürk’ün yapt›¤› devrimlerin gerçekten de Türk tarihinde öncülleri, kökenleri, kaynaklar› ve bilinci vard›r. Atatürk hiç bir devrimi yoktan var etmemifltir. Kendi tarihimizden esinlenmifltir, beslenmifltir; bu onun de¤erini küçültmez, tam tersine diyebiliriz ki, Atatürk, yaflad›¤› dönemde, Türk tarihinin gerçek anlamda tarih bilinci tafl›yan tek lideriydi. Türkiye ve dünya, bugün hâlâ yapt›klar›n› konufluyor. Bizler de onu yapt›klar›n› her gün daha büyük bir ilgiyle irdelemeyi, anlamay› sürdürece¤iz.” •
A
45
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Amerika Birleflik Devletleri ve Ermeni Sorunu Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Osmanl› Devleti vatandafl› olan Ermeniler, do¤uda ilerleyen Rusya ordusuna kat›lm›fl, Mart 1915’te ise Rus askerleri ile birlikte girdikleri Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir katliam yapm›fllard›. smanl› yönetiminin ‹stanbul’daki Ermeni toplumunun önde gelenlerine yapt›¤›, “Düflmanla iflbirli¤inden vazgeçin” uyar›s› dikkate al›nmam›fl, Ermeni komiteleri bölgedeki katliamlar›n› sürdürmüfltü. Bunun üzerine Osmanl› Devleti, 27 May›s 1915 tarihinde ald›¤› Tehcir karar› ile Do¤u Anadolu’daki 6 vilayette bulunan Ermenileri Suriye baflta olmak üzere
O
BD ARALIK 2014
güneydeki topraklara zorunlu göçe tabi tutmufltu. Ermeni lobileri, Tehcir s›ras›nda 1 milyondan fazla insan›n hayat›n› kaybetti¤ini iddia ederek, bunun bir soyk›r›m oldu¤unu ileri sürmektedir. Bütün Dünya’da, 1915 olaylar›n› soyk›r›m olarak kamuoyuna kabul ettirmek isteyen Ermeni lobilerinin, olaylar›n 100. Y›l› olan 2015’e yönelik stratejilerine ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeye dikkat çeken yaz›lar kaleme alm›flt›m. rmeni lobileri için Amerika Birleflik Devletleri kilit ülkedir. Çünkü Amerikan Kongresi’nden ç›kacak bir soyk›r›m yasas›n›n say›s›z dünya ülkesini etkileyece¤ini düflünmektedirler. Bu yaz›da, Amerika Birleflik Devletleri’ nin Ermeni sorununa olan ilgisinin tarihsel nedenlerine de¤inelim. ABD, Ermeni diyasporas›n›n en güçlü oldu¤u ülkedir. Say›lar› 1 milyonu aflan Ermeni as›ll› Amerikan vatandafllar›, Türkiye karfl›t› lobileri oluflturmakta, yönlendirmekte ve Amerikan Kongresi’nde al›nan kararlar› etkilemektedir. Oysa ABD, Erme-
E
Amerikan Kongresi
ABD, Ermeni sorunu yarat›l›rken en az etkin olan ve en son sahneye ç›kan ülkedir. ni sorunu yarat›l›rken en az etkin olan ve en son sahneye ç›kan ülkedir. Daha önceleri baz› Amerikan gemileri baflta ‹zmir olmak üzere birkaç Osmanl› liman›n› ziyaret ettiyse de, AmerikanTürk iliflkilerinin resmi bafllang›ç tarihi May›s 1830’dur. ‹stanbul’da ilk Amerikan temsilcili¤i, 1831 y›l›nda aç›lm›flt›r. Ayr›ca 1830 y›l›nda, ABD ile Osmanl› Devleti aras›nda imzalanan ticaret anlaflmas›, bu ülkeye Osmanl› topraklar› üzerinde en ayr›cal›kl› devlet statüsünü tan›makla kalm›yor, tüm ticari olanaklardan yararlanma flans› da veriyordu. ABD’nin, Avrupal› büyük devletler taraf›ndan Viyana Kongresi (1815) s›ras›nda ortaya at›lan, Osmanl› Devleti’nin durumunu içeren “Do¤u Sorunu”na tam anlam›
ile e¤ilmesi 1870’li y›llardan itibaren olmufltur. Amerikan misyonerleri ve okullar›, bu konuda önemli roller oynam›fllard›r. Osmanl› topraklar›ndaki Amerikan faaliyetleri, Protestan misyonerlerle bafllam›flt›r. Misyonerler, tüm Osmanl› vatandafllar›na yönelik çal›flmalar›n›, Müslümanlar üzerinde etkili olamamalar› yüzünden Rum ve Ermenilere yöneltmifllerdir. Protestanlaflt›rma hareketine Ermeni
1840’l› y›llardan itibaren, Ortodoks Rumlara yönelik çal›flmalar›n etkisiz oldu¤unu gören Amerikan misyonerler, tüm çal›flmalar›n›n merkezine Ermenileri koymufllard›r.
Osmanl› misyoner okullar› Kilisesi’nin de karfl› ç›kmas›na ra¤men, Osmanl› yönetiminin, 1850’de Ermeni Protestan Kilisesi’ni tan›mas› üzerine Amerikan misyonerler için yeni bir dönem aç›lm›flt›r. Müslüman ve Yahudiler d›fl›nda Protestan olmayan tüm Hristiyanlar da Amerikan misyonerlerin gözünde inançs›z ya da dinsiz olarak kabul edildi¤i için Ortodoks ya da Katolik olan Ermeniler ile Ortodoks Rumlar, sürdürülen çal›flmalar›n en önemli hedefleri durumundayd›lar. Özellikle 1840’l› y›llardan itibaren, Ortodoks Rumlara yönelik çal›flmalar›n etkisiz oldu¤unu gören Amerikan misyonerler, tüm çal›flmalar›n›n merkezine Ermenileri koymufllard›r. Öyle ki, Amerikan misyonunun ad› bile Ermeni misyonu olarak an›lmaya bafllanm›flt›r. Bu yeni geliflme Amerikan misyonerlerin bir bak›ma iflini de kolaylaflt›rm›flt›r. Osmanl› topraklar›n›n dört bir yan›na büyük bir h›zla yay›lan Amerikan misyonerleri, gittikleri her yerde
BD ARALIK 2014
okullar, misyon evleri kurarak, özellikle Ermeni nüfusun yo¤un olarak bulundu¤u vilayetlerde büyük bir güç kazand›lar. Kurulan Amerikan okullar› aras›nda en ünlü olanlar› ‹stanbul, Erzurum, Merzifon, Tarsus, Harput gibi merkezler baflta olmak üzere birçok vilayete yay›lm›flt›. Bunlar›n aras›nda en tan›nm›fl olan›, ‹stanbul’ da, 1840’da Cyrus Hamlin taraf›ndan kurulan “Robert Koleji”dir. Tamam› Ermeni gençlerinden oluflan ilk ö¤rencilerinin ard›ndan Robert Koleji’nde, di¤er Hristiyan topluluklar›n gelecekte kuracaklar› ba¤›ms›z devletlerin yöneticisi olacak ö¤renciler de e¤itim görmeye bafllayacaklard›r. Örne¤in, Bulgaristan’daki ba¤›ms›zl›k hareketini yönlendirenler, bu okulda e¤itim gören Bulgar ö¤rencilerdir. 914 y›l›na gelindi¤inde, Osmanl› topraklar›nda bulunan ve “American Board” misyoner teflkilat› taraf›ndan kurulan okul say›s› 426’ya, hastane say›s› da 9’a yükselmiflti. Erol Ulubelen, “‹ngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye” adl› kitab›nda yay›nlad›¤› belgelerden birinde flu ifadeler yer al›yordu: “Amerikan misyonerler, gerçek yüzlerini pek de gizlemeye gerek görmeksizin faaliyet göstermekteydiler. Kurduklar› okullar›, misyon evlerini, hastaneleri ve hay›r kurulufllar›n› Ermenileri, ayaklanmaya, isyan ve savaflmaya haz›rlayacak merkezlere çevirmifller, silah ve cephane depolar› haline getirmifllerdi… Misyonerler tamam›yla din tesirinde kalarak Ermenileri Müslümanlara
1
karfl› haz›rlad›lar, dinamit yapmas›n› ö¤rettiler ve her f›rsatta onlar› ‹slamlara karfl› kulland›lar…” BD’nin afl›r› Ermeni yanl›s› politikalar izlemesine yol açan geliflmeler, ‹ngilizlerin giriflimlerinden çok önceleri, bizzat Ermeni komitecilerinin propagandalar› ile bafllam›flt›r. Ermenilerin tüm dünyay› yanlar›na çekmek için baflvurduklar› yöntemler, kendilerine yard›mc› olmaya çal›flanlar› bile korkutacak kadar dehfletliydi.
A
Dr. Hamlin Robert Koleji’nin kurucusu olan Dr. Hamlin, 23 Aral›k 1893’te, “Boston Congregationalist Journal” isimli bir gazetede, bir Ermeni ihtilalcinin a¤z›ndan Ermeni taktiklerini anlatan bir mektubu yay›nlatm›flt›r. Mektupta, “‹mparatorlu¤un her yerinde örgütlenen H›nçak çeteleri, Türkleri ve Kürtleri öldürmek, köylerini yakmak için f›rsat gözleyecekler ve sonra da¤lara kaçacaklard›r. Bunun üzerine kuduran Müslümanlar, ayaklanarak savunmas›z Ermenilere sald›racak ve bunlar› öylesine bir canavarl›kla öldüreceklerdir ki, Rusya insanl›k ve Hristiyan uygarl›¤› ad›na memleketi iflgal etmek üzere ileri at›lacakt›r” 49
BD ARALIK 2014
denilmektedir. Duyduklar› karfl›s›nda dehflete düflen Dr Hamlin, “Tasarlanabilecek en insafs›z ve en fleytanca plan” deyince Ermeni ihtilalci, “Kuflkusuz size böyle görünmektedir. Fakat biz Ermeniler özgürlü¤ümüzü kazanmaya kesin kararl›y›z. Avrupa, Bulgaristan’da yap›lan korkunç fleylerle ilgilendi ve bu memleketi kurtard›. Milyonlarca kad›n ve çocu¤un kanlar›yla yükselecek olan bizim sesimize de kuflkusuz kulak verecektir” demifltir. ir ilk olmas› bak›m›ndan Adana’da yaflananlar da önemlidir. Adana’da, 1909 y›l›n›n Nisan ay›nda Ermenilerle Türkler aras›nda bafllayan sürtüflmeler giderek büyük çapl› çat›flmalara dönüflmüfl, kentin birçok bölgesinde yang›nlar ç›km›fl, olaylar bat› kamuoyuna yine Ermeni katliam› olarak aktar›lm›flt›r. Olaylar s›ras›nda Rusya, Fransa ve ‹ngiltere Mersin aç›klar›na savafl gemilerini göndermifltir. Ermeni lobilerinin bask›s›yla Amerikan Kongresi, 2 savafl gemisini, gözda¤› vermek amac›yla Osmanl› Devleti’nin karasular›na göndermifltir. 1913-1916 y›llar› aras›nda ‹stanbul’da görev yapan ABD Büyükelçisi Morgenthau, yak›n arkadafl› olan Baflkan Wilson’u ve Amerikan kamuoyunu etkilemek için dikkati Ermeniler üzerine çekerek, “Zavall›, korumas›z, soyk›r›m›na u¤rat›lm›fl H›ristiyanlara” yard›m etmek gerekir fleklinde ifadelerle, tamamen duygusal sömürüye dayanan bir kampanya yürütüyordu. Büyükelçi, 26 Kas›m 1917 tarihli
B
50
mektubunda, Baflkan Wilson’a flöyle diyordu: “Yazmay› düflündü¤üm kitapta, Almanya’n›n sadece Türkiye ve Balkanlar’a s›zma politikas›n› de¤il, ayn› zamanda böyle bir sistemin dünyan›n di¤er ülkelerindeki uygulamalar›n› da gözler önüne sermek istiyorum. Çünkü Türkiye’de Almanya’n›n fler ruhunun ortaya ç›kard›¤› en kötü sonuçlar›, bütün ça¤lar›n en büyük suçunu, biçare Ermeni ve Suriyelilerin katledildiklerini görmekteyiz. Hikâyenin bilhassa bu ayr›nt›s› ve Almanya’ n›n buna ses ç›karmay›fl›, inan›yorum ki, küçük flehir ve kasabalarda yaflayan birçok Amerikal›y› savafl›n di¤er yönlerinden daha çok ilgilendirecektir.” ABD yönetimine, bir Ermenistan kurulmas› ve bunun Amerikan mandas› alt›nda olmas› önerileri özellikle ‹ngiltere taraf›ndan yap›lm›flt›. Bu konuda Komiser Ravndal ile yap›lan konuflman›n bir bölümü flöyle: “Ermenilere bir arazi ve bafllang›çta bu arazinin bölünmezli¤i konusunda garanti verebiliriz. Ermeniler panik halindeler ve böyle bir garanti gereklidir. Karadeniz’de ve Akdeniz’ de birer liman çok uygun olabilir. Manda alt›nda bir kuflak geçtikten sonra, deneylere göre Ermeni devleti biçim de¤ifltirebilir.” Görüldü¤ü üzere gizli belgeler tarihi gerçekleri ortaya koymas› bak›m›ndan önemlidir. ABD’nin, ‹ngiltere’nin ve Rusya’n›n Ermeni sorununa iliflkin politikalar›n› belgeler üzerinden yazmaya devam edece¤iz. • gurbuzevren@butundunya.com.tr
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
1961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na çözümler:
Asya Tipi Üretim Tarz› May›s’› hemen izleyen Sonsuzlu¤a dönemde siyasetçilerin u¤urlad›¤›m›z yan› s›ra bilim adamlar›Prof. Sencer n›n, yazarlar›n, ayd›nlar›n oluflturdu¤u Divitçio¤lu’nu Kurucu Meclis, yeni anayasay› sayg›yla haz›rlam›fl, bu anayasa halk oylamas› anarak… ile yürürlü¤e girmiflti. Anayasa neredeyse kamuoyunun toplumun huzur ve refah›n› gerçeklefltirmeyi ve teminat alt›na almay› gözü önünde var oldu. Düzenlenen maddeler günü güne bas›nda duyuru- mümkün k›lacak demokratik hukuk luyor, üzerlerinde tart›fl›l›yordu. Ana- devletini bütün hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak için haz›ryasada hukuk devleti ilkesi, sosland›¤›” duyuruluyordu. yal devlet anlay›fl› benim1961 Türkiye Cumhuriyeti, senmiflti. Girifl bölümünAnayasas›’nda “insan haklar›na dayade bu anayasan›n, “‹nsan hak ve hürriyetlerini, TBMM tek yetkili nan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk milli dayan›flmay›, organ olmaktan devleti” diye tan›mlan›sosyal adaleti, ferdin ve
27
ç›kar›l›yordu.
51
Yarg›ya ba¤›ms›zl›k kazand›rmak için Yüksek Hakimler Kurulu oluflturulmufltu. yordu. Yeni anayasayla ço¤unlukçu demokrasi anlay›fl›ndan, ço¤ulcu demokrasi anlay›fl›na geçilmiflti Temel hak ve hürriyetler geniflletilmifl, üniversitelere, devlet radyosuna özerklik tan›nm›flt›. “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” ibaresi yerine “Ulus, egemenli¤i Anayasan›n koydu¤u esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullan›r” deniyor, böylece TBMM tek yetkili organ olmaktan ç›kar›l›yordu. Yasalar›n anayasaya uygunlu¤unu denetlemek amac›yla art›k Anayasa Mahkemesi vard›. Yarg›ya ba¤›ms›zl›k kazand›rmak için Yüksek Hakimler Kurulu oluflturulmufltu. “Devlet Planlama Teflkilat›”n›n kurulmas›yla, siyasal yönetim, planl› kalk›nma yolunu izlemeye bafllam›flt›. Y›llar boyunca bask› alt›nda tutulmufl, kovuflturulmufl ilerici düflünceler flimdi rahatça tart›fl›l›yordu. Toplum sorunlar› genifl biçimde ele al›n›yordu. Ayd›nlar geri kalm›fl ülkenin kalk›nmas›, ça¤dafl uygarl›¤a ayak uydurulmas› için öneriler gelifltiriliyordu. Toplumsal bilimlerin uzmanlar›, 52
ayd›nlar toplumsal sistemler üzerinde genifl biçimde durdular. “Sosyal devlet” tan›m›n›n anayasaya girmesi, o zamana dek yasakl› say›lm›fl “sosyalizm” görüflünün gündemde yerini almas›n› sa¤lad›. Sosyalist sistem sorunlar›n çözümüne katk› sa¤layabilir miydi? Böyle bir uygulama yerel, tarihsel gerçeklerle ba¤daflabilir miydi? am bu s›ralarda Frans›z sosyalistleri bizde “Asya tipi üretim tarz›” (ATÜT) diye ünlenecek bir konuyu tart›fl›yordu. Selahattin Hilav’›n çeviri ve yaz›lar›, Prof. Sencer Divitçio¤lu’nun bir kitab› ATÜT’ü kamuoyuna tafl›d›. Avrupa’da toplumsal s›n›flar›n oluflmas›, geliflmesi konusu üzerinde duran Karl Marks, Do¤u toplumlar›n›n bu modele uymad›¤›n› fark etmiflti. ‹ktisat tarihçisi Prof. Divitçio¤lu' nun “Asya Üretim Tarz› ve Osmanl› Toplumu” adl› yap›t›, siyasetçilerin, ayd›nlar›n, hatta edebiyatç›lar›n uzun süre elinden düflmedi. ATÜT Marksizmi benimseyenlere Bat›'dakinden
T
BD ARALIK 2014
farkl› bir toplum yap›s›na ba¤l› olmak, dolay›s›yla özgünlük yolunu da açm›fl oluyordu. Divitçio¤lu Osmanl› toplum yap›s›n›n Avrupa feodalitesinden ne kadar farkl› oldu¤unu gösteriyordu: Toprak mülkiyeti, Padiflah›nd›. Topraktan yararlanma hakk› timarl› sipahilere veriliyordu. Topra¤› iflleyen, timar sahibine üründen onda bir vergi veren reaya (köylü) idi. Bu nitelikler nedeniyle sipahi Avrupa’daki senyörden, reaya serften temelde ayr›l›yordu. arks, Do¤u'nun Bat›’dan farkl›l›¤›n›, toprakta özel mülkiyetin yoklu¤una ba¤lam›flt›. Elveriflsiz iklim ve arazi koflullar› nedeniyle ancak devletin gerçeklefltirebilece¤i kanallar, su yollar›, yapay sulama sistemleri Do¤u tar›m›n›n temeliydi. Marks, “Do¤u' daki bütün olaylar›n temelini toprakta özel mülkiyetin yoklu¤unda aramal›d›r... Bu, Do¤u cennetinin gerçek anahtar›d›r” demiflti. Asya'da do¤a koflullar›yla toprak örtüsü, tar›mda ancak devletin önayak olabilece¤i büyük ölçekli sulama tesislerini gerektiriyordu. Topra¤a devlet sahipti. Art› de¤erin büyük bir bölümüne el koyuyordu. Özel mülkiyetin olmay›fl›, devletin karfl›s›nda toprak sahibi bir
s›n›f›n var olmas›n› engellemiflti. Bu yüzden ortak ç›karlar› oldu¤u halde s›n›f ç›karlar›n› savunacak ba¤lardan yoksun, birbirinden yal›t›lm›fl köy topluluklar›, bask›c› devletin otoritesine karfl› ç›kam›yorlard›. ATÜT yaln›z iktisatç›lar›n, tarihçilerin, siyasetçilerin de¤il ayd›nlar›n, edebiyatç›lar›n da gündemindeydi.
M
Marks, Do¤u'nun Bat›’dan farkl›l›¤›n›, toprakta özel mülkiyetin yoklu¤una ba¤lam›flt›.
Tarihe ve topluma bak›fl›nda, ATÜT’ü temel alan edebiyatç›lar›n
bafl›nda, Kemal Tahir gelir “Devlet Ana” roman› bu görüflten beslenmifltir. Yazar›n konuyla ilgili görüflleri, roman›na da temel oluflturmufltu: Osmanl› devleti, kurulufl döneminde “timar” sistemini benimseyerek Bizans’›n bafllang›çtaki devletçi modeliyle Ortado¤u yönetim biçimini birlefltiriyordu. Dinsel inançlara ve insana sayg› besledi¤i için, Avrupa feodalizminden daha insanc›ld›. Baflta 53
BD ARALIK 2014
Kemal Tahir Balkan halklar› olmak üzere Do¤u Avrupa toplumlar›na bu nedenle çekici geldi. Osmanl›’n›n kolayca büyüyüp yay›lmas› böylece sa¤land›. Osmanl› toplumunun feodaliteye uzak bulundu¤unu ileri süren Kemal Tahir’in, saptamalar› flöyleydi: “Osmanl›l›¤›n, tarih içinde, üstüne ald›¤› ödev bence, topra¤› sahipsiz k›larak ça¤›n›n derebeylik düzenini küçük iflletmelere bölmek, bu küçük iflletmelerin zamanla belli ellerde toplanmas›n› fliddetle önlemektir. Osmanl›l›kta hemen bütün topraklar Allah’›nd›r. Padiflah Allah’›n vekili olarak bu topraklar› reayas›na kirac› gibi vermifltir. Buna karfl›l›k yetifltirdiklerinin vergisini ço¤unlukla mal olarak al›r. Bu düzeni sipahiler gözetir. Sipahi timarlar› gibi, vezir haslar›n›n da temelinde küçük iflletmeler vard›r. Osmanl› toprak yasalar›, bu küçük iflletmelerin büyümemesi gibi miras yoluyla küçülmemesini de kollar.” ATÜT’e karfl› ç›kanlar da az de¤ildi. Örne¤in tarihçi Prof. Halil ‹nalc›k, Osmanl› toplum yap›s›n›n ATÜT'le aç›klan›p aç›klanamayaca¤› sorusunu yan›tlarken, “Tarih model54
lerin, duygular›n de¤il, akl›n ›fl›¤›nda belgelerin bize gösterdi¤i dünyad›r. Zaman zaman ATÜT gibi modellerin öne geçti¤i tarih yorumlar› olmufltur. Modelin do¤rulu¤unu ispat için tarihi hakikatleri çarp›tmak, modele uydurmak gerçek tarihçilikle ba¤daflmaz. Bu, hipotez ve modellere karfl›tl›k de¤ildir. Kavram ve model hadiselerin kavranmas›nda ancak bir çerçeve olabilir,” demiflti
Halil ‹nalc›k ürkiye’de ATÜT’le ilgili ilk çevirileri, ilk yaz›lar› yay›mlayan felsefeci Selahattin Hilav’›n konuyla ilgili elefltirilere iliflkin görüflü flöyleydi: “Sol çevrelerde, bu varsay›m›n politik eylem aç›s›ndan ifle yaramaz hatta zararl› oldu¤u, bir çeflit geçmifli yüceltme olarak ele al›nd›¤› hatta ne idü¤ü pek belli olmayan ‘gericilik’le bir tutuldu¤u görülüyor. Oysa, Asya tipi üretim kavram›, bu kavram› ileri sürenlerin her zaman belirttikleri gibi, flimdilik sadece bir bilimsel çal›flma
T
BD ARALIK 2014
varsay›m›, yani tarihi ve günümüzü kavraman›n bir arac› olarak ele alınıyor ve uygulanmaya çal›fl›l›yor… Elefltirmelerin ayn› düzeyde olmas›; tarih aç›s›ndan bu varsay›m›n de¤er
Selahattin Hilav tafl›mad›¤›n›n gösterilmesi gerekir. Politik ölçütlerle bilimsel bir varsay›m› elefltirmek mümkün de¤ildir.” elahattin Hilav, Kemal Tahir’in “Devlet Ana” roman›n› incelerken de yazar›n klasik Türk toplumunu nas›l de¤erlendirdi¤i konusu üzerinde özellikle durmufltu: “Klasik Türk toplumundaki s›n›flaflma olay›, Kemal Tahir’in gözünde, Bat›’daki s›n›flaflma olay›ndan farkl›d›r. Bundan ötürü, klasik Türk toplumundaki s›n›flar ve s›n›f mücadelesi de Bat›’dakinden farkl›d›r. Yazar böylece Türk toplumundaki sömürülen s›n›flar›n siyasi davran›fl ve mücadele özelliklerini, yani bu davran›fl ve savaflkanl›¤›n Bat›dan farkl› oldu¤unu, temel felsefi düflüncesine uygun olarak aç›klam›flt›r. Halk kitlelerinin ve emekçi s›n›flar›n,
S
Türkiye’de, çok zorlukla harekete getirebilmesini; en korkunç aldatmacalar ve yan›lmalar içinde bulunuflunu, somut olarak görmüfl ve bu gerçe¤i hiçbir yüceltmeye giriflmeden, oldu¤u gibi canland›rm›flt›r. Bu aç›klamalar, Kemal Tahir’in, klasik Türk toplumunu, Bat› geliflme çizgisinin d›fl›nda yer alan baflka bir üretim biçimi aç›s›ndan gördü¤ünü, yani Asya tipi üretim tarz›na yak›n buldu¤unu göstermektedir.”
1
960’larda Türkiye’de toplumsal de¤iflim tart›flmalar› s›ras›nda heyecanlar yaratan ATÜT, uzun süredir gündemde de¤il. Prof. Suna Baflak’›n konuyla ilgili ayr›nt›l› bir incelemesi de “Asya Tipi Üretim Tarz›'na Veda” bafll›¤›n› tafl›yordu. Prof. Avc›lar, incelemesini sunarken, “Bu çal›flma gerek akademik gerekse entelektüel ve ideolojik sebeplerle Osmanl› toplum yap›s›n› aç›klama gayreti içinde olanlar›n, özellikle Osmanl›'y› ATÜT'le aç›klama çabas› sarfedenlerin ve ATÜT'ün teorik, emprik ve ideolojik aç›dan sorgulan›fl›n›n ele al›nd›¤› ATÜT'e veda yaz›s›d›r,” demiflti. ATÜT’ü Türkiye’ye tan›tanlar, savunanlar (son olarak 2014 Eylül’ünde sonsuzlu¤a u¤urlanan Prof. Sencer Divitçio¤lu) art›k aram›zda de¤il. ATÜT için yaz›lanlar ise Türkiye’nin geliflme, dönüflme, kalk›nma tarihinde yerini ald›.• konurertop@butundunya.com.tr 55
F›rçalayarak Serdar Günbilen
56
BD ARALIK 2014
18 A¤ustos 1914
100 YAfiINA G‹R‹fi ANISI
Yüre¤i rnek al›nas› Atatürk k›z›, ayd›n Türkiye Cumhuriyeti Atatürk ve Vatan kad›n›, de¤erli biliminsan› ve... Benim yak›flt›rd›¤›m Sevgisi ile çarpan ad›yla “Ulusal Ablam›z” de¤erli ve büyük insan Muazzez ‹lmiye Ç›¤ Muazzez ‹lmiye Ç›¤, büyüklü¤üyle ters orant›l›, kendine Bütün Dünya özgü alçakgönüllü¤ünün de¤ifltirilemez kurallar› uyar›nca için yazd› “sessiz sedas›z”bir biçimde 100’üncü Yafl›’na ulaflt› ve bu mutlu gününü, yine o kendine özgü de¤ifltirilemez kurallar› uyar›nca “sessiz sedas›z” bir biçimde, komflular›yla birlikte kutlad›. Yaln›zca kendisi için de¤il, onu örnek alan, izleyen ve seven birçok kifli için de çok önemli olan 100’üncü Yafl Y›ldönümü nedeniyle, bu “eskimeyen eski dostum”dan, 100’üncü yafl›yla ilgili olarak görüfl ve duygular›n›, Bütün Dünya okurlar›yla paylaflmas›n› istedim. ‘Ulusal Ablamız’ bu iste¤imi, Muazzez ‹lmiye Ç›¤’›n komflular›n›n bugüne de¤in yazd›¤› tüm yaz›lar›n› haz›rlad›klar› ‘100. yafl günü’ pastas› yay›mlamak isteyen yayımcılar için
Ö
57
BD ARALIK 2014
ileri sürdü¤ü flu de¤iflmez kofluluyla kabul etti: “Ben ne istersem yazar›m, tek sözcü¤üne bile kimseyi dokundurtmam.” Yaflam›n›n birinci yüzy›l› boyunca tüm yay›mc›lar›na kabul ettirdi¤i bu “bilinen” koflulunu Ulusal Ablam, yaflam›n›n ikinci yüzy›l›n›n ilk günlerinde, bana da kabul ettirmek istedi ve üstelik benim için bir de özel kural ekledi: “Yazacaklar›m›n tek sözcü¤üne, seni bile dokundurtmam…” De¤erli Muazzez ‹lmiye Ç›¤’›n sizle paylaflmak için, size özel olarak yazd›¤› “100’üncü Yafl Y›ldönümü duygu ve görüflleri”ni, onun sevimsiz ve h›rç›n kurallar›na karfl› gelmekten korktu¤um için de¤il, tam tersi, onun sevimli ve sayg›n kiflili¤ine olan sayg›ma toz kondurtmamak özenimle, “tek sözcü¤üne bile, ben bile dokunamadan” aynen yay›ml›yoruz. / Mete Akyol Yazan: MUAZZEZ ‹LM‹YE ÇI⁄
ay›n ve De¤erli Dostum Mete Akyol’a telefonda 100 yafl›m› nas›l tamamlad›¤›m› anlat›rken bu söylediklerimi Bütün Dünya dergisi için yaz›ya dökmemi rica etti. K›rar m›y›m hiç onu? Hemen ka¤›d› kalemi elime ald›m... Yaln›z bu yaz can›m hiçbir fley yazmak istemiyordu. Kaç kez bir fleyler yazmak için bafllad›m ve hemen
S
vazgeçiverdim. Fakat Say›n Mete Akyol’un arzusu benim için bir emirden de üstündü ve hemen ne olursa olsun yazmaya bafllad›m. Bana, 100 yafl›na geldiniz, ne hissediyorsunuz diye soruyorlar. Do¤rusunu isterseniz hiçbir fark göremiyorum. O geçen uzun y›llar sanki dün gibi. Kafam çal›fl›yor, gözlerim görüyor, kula¤›m duyuyor, biraz yürümekte zorluk var, o da daha genç iken de olmufltu. Hislerimde ise hiçbir de¤ifliklik yok. Yine üzü-lünce a¤l›yor, sevinince gülüyor hatta kahkaha at›yorum. Güzel fleyler seyretmekten çok zevk al›yorum, hayvanlar› seviyor, çiçeklere bay›l›yorum. Okumak yazmak en büyük e¤lencem. Bu y›l Nisan ay› sonunda sevgili kardeflim, tek dayana¤›m Prof. Dr. Turan ‹til’i kaybetmem beni çok y›kt›. Ona ra¤men Muazzez ‹lmiye Ç›¤, yafl gününde komflular› Ülün ve Mehmet Toker ile
BD ARALIK 2014
Muazzez ‹lmiye Ç›¤, Torunu Ömer Dedeo¤lu, solda Büyük k›z› Yuli Ç›¤ ve sa¤da küçük k›z› Esin Ç›¤ ile yine de bu olay›n normal oldu¤unu, yak›nda kendim de ona kavuflaca¤›m› düflünüyor bu büyük ac›ya al›flmaya çal›fl›yorum. vet, koca bir yüzy›l› yaflad›m. Böylece Osmanl› Devleti’nin y›k›l›fl›n›, ülkenin düflmanlarla sar›ld›¤›n›, onlardan kurtulmak için kad›n erkek, çoluk çocu¤un bütün güçleri ile nas›l çabalad›klar›n›, eflekler s›rt›nda düflmandan kaç›fl›m›z›, Kurtulufl Savafl›’n› ve onun zaferini, Cumhuriyetin kuruluflunu bugün gibi hat›rl›yorum. Cumhuriyet kuruldu¤u zaman ne okuma yazmadan ne bilim ve sanattan haberi olmayan bir milletin 10 y›l içinde nas›l ayakland›¤›n› görüp yaflad›m. O gün-lerde ne büyük bir vatan sevgisi, nas›l bir heyecan vard› bütün millette. Ortaya at›lan devrimlere sar›l›yor, verileni ö¤reniyordu. O yokluk, o fakirlik içinde Bat›’ya çeflitli bilim dallar›nda, sanatta yetiflmeleri için gençler gönderiliyor, müzeler, güzel sanatlar okullar› aç›l›yor, Bat›’ dan getirilen profesörlerle yüksek
E
okullar, üniversiteler kuruluyor, fleker, ka¤›t, çimento, kumafl fabrikalar› yap›l›yor, tren yollar›, karayollar› infla ediliyor, yabanc›lar›n ellerinde olan kurumlar millilefltiriliyor, ölçüler, takvim de¤ifliyor, yeni bir yaz› ö¤renmek için halk okullara kofluyordu. Bu dünyada efli görülmemifl bir devrimdi. Avrupa’n›n 400 y›lda yapt›¤› Rönesans’› biz 15 y›la s›¤d›r›yorduk, ak›l alacak gibi de¤ildi. Bu yap›lanlar öyle köklü olmufl, halk›m›z onlar› bütün içtenlikle kabul etmiflti ki, aradan geçen 90 y›l içinde ödüller alan bilim insanlar›m›z, eserleri dünya müzelerini ve parklar›n› süsleyen ressam ve heykelt›rafllar›m›z, eserleri dünya çap›nda icra edilen müzisyenlerimiz, dünyada ödül alan bale ve opera sanatç›lar›m›z oldu. Sinamac›l›kta bile dünya çap›nda ödüller ald›k. Bunlar› görüp duydukça son derece mutlu oluyorum. Devrimimiz tuttu, köklendi. Bunlar› yok etmeye çal›flan karfl› devrimciler daha do¤rusu yobazlar bofl durmad›, çok da ilerlediler. Ama Atatürk’ün 59
BD ARALIK 2014
yakt›¤› bu ›fl›¤› kimse söndüremeyecek ve kimse Türk Milleti’ni eski günlere götüremeyecektir. Bana 100 yafl›ma nas›l girdi¤im soruldu, bense bütün devrimi biraz olsun yazmadan edemedim.
ona hay›r diyemedim. 21 Haziran Cumatesi günü Mersin Akdeniz Belediye toplant› salonunda oldukça kalabal›k bir toplulukta ben ve birkaç kifli konuflma yapt›k. Bundan sonra ne kadar istemesem de bulundu¤umuz sitede k›zlar›m ve sevgili komflular›m›z bir parti haz›rlam›fl. 30 y›l önce Çukurova Holding’in deste¤iyle yap›lan, 44 evden oluflan, genifl bahçeli, yüzme havuzlu, tenis kortlar› ve basketbol sahas› olan deniz kenar›ndaki bu sitede bir araya geldik. En önemlisi, bu sitede oturanlar›n tamam› kuruluflundan bu yana, birbirlerini tan›yor olmalar› k›z›m›n evi sat›n almas›nda etkili olmufltur.
elelim 100 yafl kutlamalar›na: Baflta Truva Derne¤i Baflkan› Say›n ‹lhan Gülek 95 yafl›mda yapt›¤› gibi yine büyük bir flenlik yapacakt›. Onu 95’te yapt›n›z diyerek zorla vazgeçirdim. Bu defa Osmaniye’ de Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derne¤i Baflkan› dostum Say›n ‹brahim Çenet de ‹stanbul’da büyük bir etkinlik yapmay› istedi. Halbuki ben Mersin’e gelmifltim üstelik çok sevdi¤im biricik kardeflimi kaybetmifltim, o yüzden hiçbir flenlik istemedi¤imi ve ayn› zamanda Mersin’ de oldu¤umu söyledim. Bu kez Mersin ‹çel Sanat Kulübü ile birlikte “Umudun Yüzy›l›” ad› alt›nda konuflmalardan oluflan bir toplant› yapmaya karar vermifller. Art›k
ayat›m›n son y›llar›n› cennette yafl›yorum, diyorum. Bu evin al›nmas›n› kendilerine komflu olmam›z› sa¤layan k›z›m›n okul arkadafl›, ailemizin ikinci k›z› say›lan sevgili Ülün ve efli Mehmet Toker’e ne kadar teflekkür etsem azd›r. Sevgili Ülün ve Mehmet Toker üstünde benim resmim olan çok büyük bir do¤um günü pastas› yapt›rm›fl, böylece mumlar› söndürerek 100 yafl›m›, büyük bir dostluk ve sevgi çemberi içinde kutlad›k. Bu etkinlikler, telefon ve telgraflarla bana yüz yafl›ma girdi¤imi hat›rlatan bütün dostlara sonsuz teflekkürler. Bundan sonra tek iste¤im ülkemin Atatürk yolunda huzura kavuflmas› ve h›rs›z yobazlar›n eskiden oldu¤u gibi seslerinin kesilmesi. •
Muazzez ‹lmiye Çı¤, bir süre önce yitirdi¤i kardefli Prof. Dr. Turan ‹til (solda), aile dostları Mete Akyol ve efliyle
G
60
H
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
Savafl veBar›fl Bir ay sonra 20. yüzy›l› temelinden sarsan, Birinci Dünya Savafl›’n›n 100. y›l›n› geride b›rakm›fl olaca¤›z.
O
n milyonlarca insan›n birbirini yok etmeye çal›flt›¤› bu dünya savafl›n›n ard›ndan geriye sadece milyonlarca ölü, milyonlarca kay›p ve yine milyonlarca yaral› kald›.(1) Bir de savafl›n bitiminden yirmi bir y›l sonra bir baflka ç›lg›nl›¤a, ‹kinci Dünya Savafl›’na yol açan afl›r› milliyetçilik, faflizm, nasyonal sosyalizm gibi ba¤naz düflünce ve siyasal ak›mlar… Birinci Dünya Savafl› denince, hep Erich Maria Remarque’nin ilk gençlik
y›llar›mda okudu¤um Garp Cephesinde Yeni Bir fiey Yok (2) adl› roman› gelir akl›ma. Savafltan on bir y›l sonra1929 y›l›n›n Ocak ay›nda - Almanya’ da yay›mlanan bu roman, bir y›l sonra
Erich Maria Remarque (1898-1970)
BD ARALIK 2014
geldi¤inde de Stefan Zweig, Thomas Mann, Heinrich Mann, Franz Werfel, Sigmund Freud, Albert Einstein’›n eserleri ile birlikte Naziler taraf›ndan meydanlarda yak›lan kitaplar›n bafl›nda yer alm›fl; 2010 y›l›nda da Yaflar Kemal taraf›ndan 20. yüzy›l› en iyi temsil eden roman olarak seçilmifltir. (3) avafl, insanl›k tarihi boyunca tüm kültürlerin alt edemeyip boyun e¤dikleri bir olgu olarak süregeldi. Sözel ve görsel, tüm güzel sanatlar da savafllara-kimi istisnalar hariçyengileri yücelterek, yenilgileri yererek yer verdiler. Savafl, hep yaflam›n bir parças› olarak ele al›nd›. Ma¤ara duvarlar›ndaki resimlerden, sözlü, yaz›l› destanlardan bafllayarak bu hep böyle. Zaman zaman savafllar›n yol açt›¤› ac›lar sergilenip, kahramanl›k ideali sorgulanm›fl olsa da… Sanat tarihinin ilk savafl karfl›t› eserleri “Bar›fl Üçlemesi” diye bilinen Aristofanes’in yazd›¤› Lysistrata, Bar›fl ve Kömürcüler adl› oyunlard›r. Lysistrata, ülkemizde bir çok kez ayn›
S Garp Cephesinde Yeni Bir fiey Yok adl› roman›n Almanca bask›s› Ahmet Necat taraf›ndan dilimize çevrilmifl;1930 y›l›nda da Lewis Milestone taraf›ndan All Quit On The Western Point ad› ile beyaz perdeye aktar›lm›flt›r. Sonraki y›llarda da baflta Behçet Necatigil, sevgili Nihal Ye¤inobal›, Burhan Arpad olmak üzere çeflitli çevirmenler taraf›ndan çevrilip yay›mlanarak ülkemiz okurlar›na sunulmufltur.
V
atanseverlik duygular›, ba¤naz ö¤retmenleri taraf›ndan k›flk›rt›l›p Birinci Dünya Savafl›’na gönüllü olarak kat›lan bir grup Alman gencinin öyküsüdür bu roman. Savafl›n korkunç gerçekleri ile yüzlefltikten sonra yaflama ba¤l›l›klar›n› ve yaflama sevinçlerini yitirifllerinin öyküsü… Yay›mland›¤› y›l yirmi alt› dile çevrilmifl olan bu bafl yap›t, Hitler iktidara 62
Aristofanes (MÖ 456 - 386)
BD ARALIK 2014
adla sahneye konmufl, y›llar önce de Lale Oralo¤lu Tiyatrosu taraf›ndan “Kad›nlar ›-›h Derse” ad› ile sahnelenmifltir. ristofanes’ten sonra yaklafl›k 2300 y›l boyunca-Jaroslav Haek, mizahi karakteri Aslan Asker fivayk’›n maceralar›n› kaleme al›ncaya kadar - do¤rudan savafl karfl›t› bir eser ortaya konmam›fl / konamam›flt›r. Nedeni: Savafl karfl›tl›¤›n›n egemen güçler taraf›ndan hofl karfl›lanmam›fl, toplumlar›n kültürlerinin böyle
A
Bu arada Lev Tolstoy’un 1869 y›l›nda yay›nlanan, Savafl ve Bar›fl adl› dev yap›t›n›, savafl›n kazanan›n›n olmad›¤›n› vurgulamas› nedeniyle görmezlikten gelmek elbette ki mümkün de¤il. Yazar›n›n ‹lyada destan› ile benzefltirdi¤i bu eserinin 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan bafllayarak oluflmaya bafllayan ve giderek olgunlaflan savafl karfl›t› görüflleri büyük ölçüde ektiledi¤ini düflünmek ve söylemek gerekir. Biz gelelim yine Birinci Dünya Savafl› sonras›na:
Sözel ve görsel, tüm güzel sanatlar da savafllara-kimi istisnalar hariçyengileri yücelterek, yenilgileri yererek yer verdiler. bir inanç ile yo¤rulmufl olmas›. 1917 y›l›nda Jeremias adl› eseri ile savafl› nefretle yeren Stefan Zweig ile Erich Maria Remamarque’nin Hitler’in h›flm›ndan yurt d›fl›na kaçarak kurtulmufl olmalar› da bunun kan›t›. Birinci Dünya Savafl› sonras› savafl karfl›t› sanat eserleri aras›nda ‹gor Fyodoroviç Stravinski’nin besteledi¤i, sözlerini Charles-Ferdinand Ramuz’un bir Rus halk hikayesinen yararlanarak yazd›¤› Bir Askerin Öyküsü (1918) adl› eseri de önemli bir yer tutmaktad›r. Bunlar benim bilebildiklerim.
Baflta Stefan Zweig olmak üzere ne Erich Maria Remarque’nin ne Jaroslav Haek’in ne ‹gor Stravinski’nin eserleri, ne de o günlerin dünyas›n›n önde gelen kimi düflünürlerinin çabalar›, insanlar›n savafltan yana olan güdülenmelerini etkileyerek dönüfltürmeye, k›sacas› ‹kinci Dünya Savafl›’n› önlemeye yetmedi. Zehirli gazlar›n yan› s›ra atom bombas›n›n da kullan›ld›¤› bu korkunç savafl boyunca kentler yerle bir oldu; cephelerde ve cephe gerilerinde yine on milyonlarca insan öldü. Bir o kadar› da bedenen ve ruhen yaralan›p sakat kald›. Alt› milyon 63
BD ARALIK 2014
Çanakkale Savafl›na kat›lan 1900 do¤umlu (Rumi 1315) gençler: Onbeflliler Yahudi de Hitler ve iflbirlikçileri taraf›ndan soyk›r›ma u¤rad›. anat›n her alan›nda savafl karfl›tl›¤›, ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda giderek güçlenerek yer almaya bafllad›. Burada ad› say›lamayacak kadar çok yaz›l›, görsel, iflitsel eser ortaya ç›kt› ve milyonlar taraf›ndan paylafl›ld›. Ama bütün bu eserler de savafl kültürünü yok etmeye yetmedi. So¤uk savafl y›llar›nda -Kore’de, Vietnam’da, Yugoslavya’da ve bir çok Afrika ülkesinde- topyekûn olmasa da dünyan›n dört buca¤›nda say›s›z savafllarda yine milyonlarca insan öldü ve hâlâ da ölmeye devam ediyor. Ellerindeki ölüm saçan silahlar› yukar›ya kald›r›p putlaflt›rarak kamyonlar›n, kamyonetlerin kasalar›nda genç insanlar 盤l›k 盤l›¤a savaflmaya gidiyorlar. Kendilerini zafer
S
64
vaatleriyle sefalet ve ölüme yollayan sahte kahramanlar› kendilerinin yaratt›klar›n›n; onlar›n ç›karlar›na hizmet ettiklerinin fark›nda olmadan öldürüyor ve ölüyorlar. ençlik y›llar›mda beni etkileyen savafl karfl›t› eserlerden biri de Maurice Rostand’›n Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra yazd›¤› Öldürdü¤üm Adam adl› eseri oldu. Fernando Arrabal’›n Cephede Piknik adl› oyunundan da oldukça etkilendim. Ama en çok Naz›m Hikmet’in K›z Çocu¤u adl› fliiri burdu yüre¤imi. Zaman zaman savaflta, karfl› cephede savaflan arkadafllar›mdan biri ile karfl› karfl›ya gelsek acaba ne yapard›k diye düflünür oldum. Hâlâ da düflünürüm. ‹çimizde, yan›m›zda, ötemizde savafllar sürüp gidiyor. Bir dünya
G
BD ARALIK 2014
savafl› daha kap›m›z› çald› çalacak. Peki ya bar›fl? Bar›fl için hiç mi ümit yok? Var elbette...
E
vrensel ve kal›c› bar›fla uzanan yolda en önemli görev bence sanata ve sanatç›lara düflüyor. Dinler bu ifli beceremedi. Bütün dinler öldürmeyin dedikleri halde -her dinden, her mezhepten- sürüyle insan birbirini öldürmeye kofluyor. Sanat›n kal›c› bar›fl› sa¤lamas› her türlü dogmadan uzaklafl›p özgürleflmesine ba¤l›. Ve de egemenlerin çeflitli bahanelerle sanat›n toplumla buluflmas›n›n önüne engeller koymamalar›na! Sanat; k›s›tlanmad›kça, sansürlenmedikçe bar›fla, özgürlük ve kardeflli¤e uzanan yolun daha çabuk katedilece¤inden; insanlar›n baflkalar›n›n topraklar›na, özgürlüklerine, emeklerine göz dikmekten utan›p vazgeçe-
ceklerinden; vatanlar›n› savunmak zorunda kalmad›kça savaflmayacaklar›ndan kuflkum yok. Ya insanl›k savafl› alt edecek, ya da savafl insano¤lunu.• tekinozertem@butundunya.com.tr 1- Resmi kay›tlara göre tüm ülkelerden 65.038.810 askerin kat›ld›¤› I.Dünya Savafl›’nda 8.556.315 kifli ölmüfl, 21.219.452 kifli yaralanm›fl 7.750.945 kifli de kay›p veya esir olmufltur. 2- Özgün ad› Im Westen nichts Neues olan bu eser 1930 y›l›nda Muallim Ahmet Halit Kitabhanesi taraf›ndan ‹stanbul’da Burhanettin Matbaas›’nda bast›r›larak yay›mlanm›flt›r 3- Dünyan›n önde gelen yay›nevlerinden Editions Gallimard, kuruluflunun 100. y›ldönümünde bir anket düzenlemifl, dünyaca ünlü 31 romanc›dan 20. yy’› temsil eden roman› seçmelerini ve bir yaz› kaleme almalar›n› istemifl, Yaflar Kemal de nedenini yazarak bu roman› seçmifltir.
Savafl ve Bar›fl Hakk›nda Atatürk: Fikirler cebir ve fliddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez. Atatürk: Harp zorunlu ve kaçınılmaz olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeyle karflı karıflya kalmadıkça harp bir cinayettir. Baraccico: Kan dökenin kanı temiz kalmaz. Benjamin Franklin: Savaflın iyisi, barıflın kötüsü yoktur. Buckel: Yurdu savunmanın en ucuz yolu e¤itimdir. Cenap fiehabettin: Güç olan kahramanca ölmek de¤il,
kahramanca yaflamaktır. Chateaubriand: Hiçbir fley silahla kazanılan zafer kadar
geçici de¤ildir. E. E. Cummings: Gece gündüz sizi baflkalarına benzemeye
zorlayan bir dünyada kendiniz olarak kalabilmeyi baflarmak, hayatın en zorlu savaflını vermek demektir. 65
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin 1- Futbolun befli¤i denen ülke hangisidir? a-‹ngiltere b-Brezilya c-Almanya d-Güney Afrika 2- Hem ac›kl› hem güldürü özelli¤i olan gösterilere ya da olaylara ne ad verilir? a-Dramatik e¤lence b-Karma tiyatro c-Sosyolojik dram d-Traji komik
5- Almanya’da ortaya ç›kan ve faflizme benzeyen bask›c› rejime ne ad verilir? a- Nasyonal sosyalizm b- Milliyetçi sosyalizm c- Diktatorya d- Nasyonal faflizm 6- Türk Dil Kurumu hangi y›l kurulmufltur? a- 1938 b- 1932 c- 1950 d- 1945
7- Hipopotam hangi hayvan›n di¤er ad›d›r? 3- Bask›n karaktere ne a- Timsah ad verilir? b- Su ayg›r› a- Maço c- Deniz anas› b- Dominant d- Yunus bal›¤› c- Egemen d- Diktatör 8- Gözde uyum gücünün azalmas› 4- A¤an›n topra¤›n› nedeniyle yak›n objeleri iflleyerek ürünün bir net bir biçimde k›sm›na ortak olana ne görememe durumuna ad verilir? ne ad verilir? a- Maraba a- Miyop b- Glokom b- Irgat c- Presbit c- Rençper d- Göz tembelli¤i d- Tar›mc›
9- Türkiye’nin ilk futbol stadyumu hangisidir? a- Ali Sami Yen b- Mihatpafla c- Taksim d- Kas›mpafla 10- Kent soylu ne anlama gelir? a- Kibar b- Asilzade c- Ayk›r› d- Burjuva 11-Dünyan›n en eski ikinci ve en küçük metrosu olan Karaköy Beyo¤lu aras›ndaki tünel hangi y›l hizmete girmifltir? a- 1905 b- 1875 c- 1911 d- 1880 12- K›rkbir adet ince ve renkli tahta çubukla oynanan zeka ve el becerisi gerektiren oyunun ad› nedir? a- Çer çöp b- Tahtal› c- Mikado d- Anlak Yan›tlar: 151. sayfada
BD ARALIK 2014
Azerbaycan’›n ünlü bestecisi Üzeyir Bey Hac›beyli
Herkes ona "Bey" derdi Yazan: Dr. fiAH‹N MUSAO⁄LU Azerbaycan Yazarlar Birli¤i Üyesi
lusal görev yapmak için gönderildi¤i ve birbuçuk y›l kald›¤› Bakü’de, Haydar Aliyev ad›na Harp Okulu ve Harp Akademisi kuruluflunda görev alan Balyoz Davas› san›¤› emekli Kurmay Albay Suat Ayt›n’a, Azerbaycan halk›n›n teflekkürlerini ve özlem duygular›n› iletti¤i “Hardasan Suat Ayt›n?” bafll›kl› yaz›s›yla Bütün Dünya okurlar›n›n kendisini de tan›ma olana¤› buldu¤u Azerbaycan Yazarlar Birli¤i üyesi Doktor fiahin Musao¤lu, yine Bütün Dünya arac›l›¤›yla, Türk halk›na bu kez, “Azerbaycan’›n gururu, dünyaca ünlü bir sanatç›y› ve bir vatansever”i tan›t›yor.
U
67
BD ARALIK 2014
Sanatsal yüceli¤i ülkesi yan›s›ra, ülkesinin s›n›rlar› d›fl›nda da üstün bir hayranl›k, sayg›nl›k ve takdirle karfl›lanan Azerbaycan’›n ünlü bestecisi Üzeyir Bey Hac›beyli’yi “ikinci vatan›” Türkiye’de tan›t›rken Dr. fiahin Musao¤lu, Türk halk›n›n dilinden düflürmeyecek denli çok sevdi¤i ve sözlerini Azerbaycan’›n unutulmaz kahramanlar›ndan Ahmet Cevat’›n yazd›¤› “Ç›rp›n›rd›n Kara Deniz, bak›p Türk’ün bayra¤›na” adl› yap›t›n bestesinin bu büyük besteciye ait oldu¤u bilgisini de kulaklar›m›za f›s›ld›yor. Dr. fiahin Musao¤lu erkes ona “bey” derdi, “beyim” derdi… Gerçekten de çevresinde sevilen ve say›lan bir insand›. Henüz 13 yafl›na bile gelmemifldi, ama ak›ll› ve efendi tav›rlar›yla, kendini daha o yafllar›nda herkese sevdirebilmiflti. 1897 y›l›nda çevresindeki kifliler taraf›ndan “Bey” olarak kabullenildi¤inde, henüz 12 yafl›ndayd›. Arap, Fars, Rus dili ve edebiyat›n› mükemmel ö¤renmesinin yan›s›ra müzik alan›nda da dikkat çekecek kadar ilerleyen genç yetenek, o yafl›nda nota bilgisine sahip olmufl, özellikle tar, keman çalmaya bafllam›flt›. 1897 y›l›nda “Mecnun Leyla’n›n mezar› bafl›nda” adl› bir tiyatro yap›t›nda, a¤abeyi ile birlikte sahneye ç›kt›¤›nda, ünlü bir besteci olarak giderek ilerleyece¤i önündeki yolun ilk ad›m›n› atm›flt›. Ama o bütün bunlardan habersiz, kendi çocukluk yaflam›n›, çocukça yaflamay› sürdürüyordu. Bir gün çoçuk arkadafllar›yla birlikte Han k›z› flaire -Hurflud Banu Natavan'›n ikametgâh›n›n bahçesine girmifl, elma çalarken yakalanm›flt›.
H
68
Bahçeden gelen sesi duyan Han k›z› ç›kt›¤›nda tüm arkadafllar› kaçm›fl, o ise kaçamam›fl, hareketsiz kalm›flt›. Bafl›ndaki papa¤›n alt›na gizledi¤i elmalar, Han k›z›n›n karfl›s›nda selam vermek için bafl›n› öne e¤di¤inde yere dökülmüfllerdi. Natavan han›m bunu görünce sordu: "Sen kimsin? Ve burada ne yap›yorsun?" "Ben sizin hayran›n›z›m ve burada elma topluyorum." "Beni tan›d›n m›?" "Evet. Siz Han k›z› Natavan Han›m’s›n›z, hemi de flairesiniz." Ve hemen onun fliirlerini ezberden söylemeye bafllad›. Tabii ki bu, Natavan han›m›n hofluna gitmifl ve onu ba¤›fllam›flt›. 898 y›l›nda 13 yafl›nda iken, öyküler yazmaya bafllam›fl ve bunlar› resimledikten sonra “Kitab›mezheke" (Gülmece kitab›) ad› alt›nda toplam›fl, kitap olarak yay›mlam›flt›. Döneminde 15 kurufla sat›lan bu kitap, büyük ilgi toplam›flt›. Buraya kadar yazmad›¤›m ad›n› flimdi aç›klayaca¤›m bu kifli, yaflam›m
1
BD ARALIK 2014
O, milletine afl›k olan bir vatansever, toplumuna hizmet eden bir beyin, milletine sahip ç›kan bir sanatç›d›r.
Lenin Madalyas› Ödülü sahibi (1938) Azerbaycan ‹limler Akademisi'nin ö¤retim üyesi (1935) 1941'de Köro¤lu Operas› yap›t› ve 1946'da Arfl›n Mal Alan müzikli komedisi yap›t›ndaki üstün baflar›lar› nedeniyle SSCB'nin iki "Devlet ödülü" sahibi... Profesör (1940) 1941 ve 1948 y›llar›nda Stalin Ödülü sahibi 1928-1929 ve 1939-1948 y›llar› aras›nda Azerbaycan Devlet Konservatuar› Rektörü... Besteci, bilim adam›, yazar, çevirmen, orkestra flefi, kültür tarihçisi… Bir sözle (özetle) halk›n›n, milletinin ›fl›¤›, insanl›k evlad›, dünya vatandafl›…Üzeyir Bey Hac›beyli'dir.
boyunca benim kahraman›m olmufltur. Türkiye'de ad›n› kimse bilmese de, inan›yorum ki, tek bir flark›s›yla onu herkes mutlulukla an›msayacak ve anacakt›r. O, milletine afl›k olan bir vatansever, toplumuna hizmet eden bir beyin, milletine sahip ç›kan bir sanatç›d›r. Onu tan›mak her Türk o¤lunun görevidir! O, ço¤umuzun anonim bildi¤i, B‹R HAYATIN KISA TAR‹H‹ ama halk›n "diller ezberi" (dillere 1885: 18 eylül günü Dilber destan) olarak sevdi¤i ve coflkuyla Karaba¤’›n fiufla kazas›n›n A¤cabedi söyledi¤i “Ç›rp›n›rd›n Kara Deniz” köyünde evin dördüncü çocu¤u olarak flark›s›n›n bestecisi... O, Yirminci Yüzy›l Azeri müzi¤inin büyük klasi¤i, Türk ‹slam dünyas›nda ve bütün Do¤u aleminde ilk operan›n müellifi... O, eski milli, sonraki Sovyet ve flimdiki ça¤dafl Azerbaycan Cumhuriyeti'nin milli marfllar›n›n tek müzik sahibi... Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birli¤i'nin (SSCB) halk Üzeyir Bey Hac›beyli bir koroyu yönetiyor sanatç›s› (1938) 69
BD ARALIK 2014
Üzeyir Bey Hac›beyli
tan çocuklar için çeviriler yaparak ders kitaplar› haz›rlad›, bir taraftan da Rusça-Türkce ve Türkce-Rusça sözlük kitaplar› yay›mlad›. Gazete ve dergilerde çal›flt›, makaleleri, mizahi yaz›lar› ve karikatürleriyle dikkat çekti. 12 Ocak 1908 tarihinde Bakü'de ünlü yard›msever ve ülkenin ilk milyoneri Hac› Zeynalabdin Ta¤›yev'in tiyatrosunda, sözleri üstad flairimiz M. Fizuli'ye, bestesi ise kendine ait olan ilk müzik yap›t›n›, Leyla ve Mecnun operas›n› sahneledi. Bu sanatç›, çok genç olmas›na karfl›n büyük ün kazanm›fl olan olan Türk as›ll› besteci ve yazar Üzeyir Bey Hac›beyli idi.
dünyaya göz açt›. Babas› Ebdülhüseyn Bey, as›lzade olmas›na karfl›n bir devlet memuruydu. Annesi fiirin Han›m Aliverdibeyova da Beyler hanedan›na mensuptu. 1892: ‹lk dini tahsilini fiufla'da medresede ald›. Arap, Fars dillerini ö¤rendi. 1896: ‹lk müzik e¤itimini ve sanatç› ruhuna göre ise halk müzi¤inin bilicisi olan day›s› Aliverdibeyova borçlu. 1897-1899: Tahsilini fiufla RusTürk okulunda sürdürdü. 1899-1904 y›llar›nda Gürcüstan'›n Gori ö¤retmen lisesinde okurken, keman ve teori dersleri de ald›. 1904- K›sa bir süre Hadrut köyünde ve daha sonra, 1905- Bakü'de ö¤retmenlik yapt›. 1905-1907 y›llar›nda bir taraf-
enüz 22 yafl›nda iken ad›n› dev besteciler aras›na katmay› baflaran Üzeyir Bey’in bu operas›, Do¤u'da ve Türk‹slam dünyas›ndaki ilk opera olarak tan›mlanm›flt›r. Ayn› zamanda ilk “milli opera” olarak da kabul edilen bu yap›t, Bat› operas› format›nda “fiabeh” ad› verilen "halk-müzik oyunlar›" ruhunda kaleme al›nm›flt›r. Bu, Fuzuli lirik anlat›m›n zengin Do¤u kaynaklar›ndan güç alarak Üzeyir dünyas› ile ça¤dafl Bat›'n›n major-minor sentezi üslubunda dünya müzi¤ine verilen bir arma¤and›r. Daha sonra... 1909-1911 y›l›nda müzik e¤itimini önce Moskova'da daha sonra St. Petersburg Konservatuar›'nda sürdürdü. Onun Rusya'daki müzik e¤itimi konservatuvar›n duvarlar› d›fl›na da
70
H
BD ARALIK 2014
taflt›. Klasik Avrupa ve Rus bestecilerinden baflka, Mozart´›n, Wagner´in Beethoven'in, Richard Strauss´un, Çaykovski´nin, fiestakoviç´in, Gliyer´in, fiaropin´in, Grennikov´un yap›tlar›ndan çok etkilendi. Solfejde ünlü müzisyenlerden N. M. Laduhinin, armonide N. N. Sakolovski'nin ö¤rencisi oldu, de¤iflik ustalardan piyano ve org dersleri alarak yo¤un bir çal›flma dönemine girdi.
befl kez filme al›nm›fl ve ‹ngilizce, Almanca, Frans›zca, Çince, Farsca, Gürcüce, ‹talyanca ve ‹spanyolca'ya çevrilerek dünyan›n birçok ülkesinde sanatseverlere ulaflm›flt›r. 1915, fieyh Senan, Rüstem ile Zöhrab, fiah Abbas ve Hurflud Banu, Kerem ile Asl›, Kar› ile Koca, O Olmas›n Bu Olsun- Mefledi ‹bad, Arfl›n Mal Alan, Harun ve Leyla, operalar› ve müzikli komedilerini besteledi. 1915'de Üzeyir Hac›beyli, besteci olan kardefli Zülfükar Hac›beyli ve gazeteci Ceyhun Hac›beyli ile birlikte Hac›beyli Kardefllerin Müzik Cemiyeti’ni kurdu. 1918-1920 y›llar›nda, Büyük tarihi flahsiyet Mehmet Emin Resulzade taraf›ndan temeli konulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti
u da çok geçmeden, öz meyvesini verdi. Hele St. Petersburg’ da iken yazmaya bafllad›¤› Arfl›n Mal Alan komedisi (25 Ekim 1911) ona çok büyük ün getirdi. Bu operet, 70 dile çevrildi, 50 den fazla ülkede sahneye konuldu. Arfl›n Mal Alan, New-York, fiikago, Boston, Filadelfiya, Paris, Londra, Berlin, Ankara, Tahran, Kahire, Varflova, Sofya, Pekin gibi baflkentlerde sahneye konulmufl ve alk›fllarla karfl›lanm›flt›r. Bugün Viyana'n›n büyük caddelerinin birinde yükselen Üzeyir Bey'in büstü, onun baflar›lar›na yap›lan alk›fllar›n bir simgesi niteli¤indedir. Arfl›n Mal Alan komedisi sinemaya ilk kez 1916 y›l›nda Q. Belyakov taraf›ndan "sessiz sinema" olarak Arfl›n Mal Alan adl› komediden sahneler aktar›lm›fl, daha sonra
B
71
Üzeyir Bey Hac›beyli’nin heykeli döneminde Üzeyir Bey, Azerbaycan gazetesinde çal›flmaya bafllad› ve bu dönemde yazd›¤› vatanseverlik, milliyetçilik duygular›n› coflturan yaz›lar›yla milli hislerin, milli iradenin ve vatan sevgisinin afl›lanmas›nda halk üzerinde büyük etkileri oldu. Ömrü ancak iki y›l sürdürülebilen Azerbaycan Demokratik Cumhuriyet'i, Sovyetler taraf›ndan "gasp edilmesine" karfl›n Üzeyir Bey millete hizmetini sürdürmekten geri kalmad›. 1920'de Halk Maarif Komiserli¤i yan›nda Güzel Sanatlar ‹flleri ‹daresi’nde müzik bölümü baflkan› oldu, 1921'de Bakü´de Azerbaycan Devlet Türk Müzik Okulu'nu kurdu, 1928-1929 ve daha sonra ise 19381948 y›llar›nda Azerbaycan Devlet Konservatuar›'n›n rektörü oldu. 1938'de SSCB Halk Sanatç›s› unvan›yla ödüllendirilen "Hac›beyli" ad›, halk›n "ezbere bildi¤i" yap›t› Köro¤lu ad›yla özdeflleflmifltir. Onun 1937'de bitirdi¤i bu opera, Azerbaycan epik operas›n›n flaheseri 72
olarak kabul edilmektedir. Köro¤lu karakteri halk›n içinden ç›km›fl ve bu hayat› yaflam›fl bir kahraman› simgelemektedir. Onun bir elinde k›l›ç varsa, öteki elinde ise çald›¤› saz› vard›r. O hem bir kahramand›r, hem bir afl›kt›r. serde dövüfl ve lirik sevgi sahneleri, klasik opera biçimindeki aryalarla, "kütlevi" koro sahneleri, birbirleriyle ba¤lant›l›d›r. Eserin senfonik dili de kendine özgü bir özellik tafl›maktad›r. Milli halk sazlar› tar, balaban, zurna, bat› müzik ayg›tlar› keman, klarnet, kaboyla birlikte seslendirilmifltir. Sovyetler döneminde gerçekleri aç›kdan, ayd›n flekilde söylemenin ve yazman›n olanaks›z oldu¤unu anlayan büyük besteci, müzi¤in kod alt› diline üstünlük vermifl, sözle söylemediklerini Köro¤lu’nun azameti ile coflturucu müzi¤inde ifade etmifltir. Asl›nda Leyla ve Mecnun milli müzi¤imizin köküyse, Köro¤lu bu a¤ac›n gövdesi, kollar› ve dallar›d›r.
E
BD ARALIK 2014
Bu opera yap›t›yla Hac›beyli, ikinci kez devlet ödülüne layik görülmüfl, bu olay nedeniyle Sovyetler Birli¤i' nin o dönemdeki baflkan› Jozef Stalin, Üzeyir Bey onuruna Azerbaycan heyetine saray›nda özel bir ziyafet vermifltir. Ziyafette Stalin, Üzeyir Bey'i 1905-1907 y›llar›nda Bakü'den özel olarak tan›d›¤›n› ve o y›llardan buyana kendisini hiçbir zaman unutmad›¤›n› söylemifl, onun Köro¤lu ve Arfl›n Mal alan operas›ndan övgüyle söz ettikten sonra sanatç›n›n Askerin Aryas› yap›t›n› ezbere okumufltur. u noktay› da özellikle belirtmek isterim: Üzeyir Bey Hac›beyli, her zaman yüksek düzeyde olan kiflili¤ini ve sanat›n› milli s›n›rlar›n da ötesine tafl›yarak, dünya çap›nda üstün bir düzeye ulaflt›rm›flt›r. Devrinin tüm usta müzisiyenleri R. Qlier, D. fiestakoviç, S. Prokofyev, D. Kabolevski, Y. fiaropin, M. Kobal, ‹. Muradeli onu, "Do¤u'nun en büyük bestecisi" olarak kabullenmifl, ona her zaman, lay›k oldu¤u üstün bir sayg› ve hayranl›k göstermifllerdir. Bir yanda Ça¤dafl Azerbaycan müzi¤inin kurucusu usta besteci, kudretli söz adam›, yazar ve di¤er yanda, parçalanm›fl vatan›n› ve bölünmüfl halk›n› kültürel ba¤larla birlefltiren eflsiz devlet adam›, dev bir vatansever... Zengin ve karmaflayla geçen mükemmel bir ömür, ac›-tatl› günler, yo¤un çal›flmalar, bu de¤erli besteciyi giderek yormaya bafllad›. Ama o yine de var gücüylü yeni
fi
besteler, yeni yap›tlar üretmeyi sürdürüyordu. Son operas› olan Firuze üzerinde çal›fl›rken kalbi ilk uyar›s›n› yapt›. Üst üste geçirdi¤i krizler sonras›nda 23 Kas›m 1948 akflam› Bakü´de ömrünün 63'üncü y›l›nda gözlerini ebedi olarak dünyaya yumdu. Son sözleri, ünlü Azerbaycan halk yazar› Samed Vurgun'a yineledi¤i, bir klasik flairin flu dizesi olmufltu: Köçmek gerek bu dari- fenadan (fani dünyadan) yavafl yavafl… On binlerce kiflinin kat›ld›¤› büyük bir matem töreniyle halk›n›n omuzlar›nda son yolculu¤una ç›kar›lan bu büyük besteci, Bakü´nün Fahri H›yaban (onur yolu) adl› ulusal onur mezarl›¤›nda, sonsuzluk uykusuna yat›r›lm›flt›r. Yaflam›nda çok üstün makamlar ve bu makamlar›n sahipleri taraf›ndan üst düzeyde birçok ödülle onurland›r›lan Üzeyir Bey Hac›beyli, yaflam› sonras›nda ödüllerin en büyü¤üne ve en onurlusuna sahip olmufltur. zerbaycan halk›, sanatç›n›n do¤um günü olan "18 Eylül" gününü “Müzi¤in günü” olarak kabul ederek, insanl›¤›n ve kültürün oldu¤u denli, ulusunun da bu büyük hizmetkar›n› her y›l›n 18 Eylül'ünde bir kez daha anmakta ve… ‹çlerinden yükselen bu büyük sanatç›y›, ödüllerin en yüce ve en onurlu olan "Halk›n sevgisi ve sayg›s›" ödülüyle her y›l bir kez daha, onurland›r›rken, bir yandan da onun an›s›n› bugün de yaflat›yor olman›n gururunu duyumsamaktad›r. •
A
73
BD ARALIK 2014
Bir flair yaflam›flt›. “Kara Elmas Diyar›” Zonguldak gibi karayd› yazg›s›.
t› yaflam›fl Bir flair ak’ta Zonguld Onur’du Ad› Rüfltü Bilseydi aca¤›n› hat›rlan a, den sonr Ölümün olurdu. Memnun ecatigil Behçet N
Ad› Rüfltü Onur’du 74
BD ARALIK 2014
Yazan: Prof. Dr. fiADAN GÖKOVALI
vet, yaflam›flt›... 1920 -1942 aras›; yani topu topu 22 y›l! Demek; ortalama ömürle k›yasland›¤›nda “Kelebe¤in Ömrü” kadar… fiairli¤ini bir yana b›rak›rsak, “Kara Elmas Diyar›” Zonguldak gibi karayd› yazg›s›. Zay›f bünyesine, yakas›n› b›rakmayan “ince” hastal›¤a, yoksullu¤a karfl›n, yeralt› maden iflçili¤i dahil, bulabildi¤i her ifli yapt›. Ama, c›l›zl›¤›na karfl›n hiç ihmal etmedi¤i bir ifli daha vard›; Zonguldak liman›nda, ‹stanbul’dan gelecek vapuru beklemek! O vapurla gelen gazete-dergi paketlerini al›p, al›c› kitapç› ya da gazeteciye götürüyordu. Niçin? Çünkü o paketlerdeki dergilerde fliirleri görmek için acele ediyordu! Sanat dergilerindeki fliirleri okumak için sabredemiyordu. Hele bir de kendi fliiri yay›mlaflm›flsa, Rüfltü’nün keyfine diyecek olmazd›. “fiairlerin has›” Attila ‹lhan’a göre, kimi insan, “flair-i maderzat” (do¤ufltan flair) olurdu. Galiba öyleydi Zonguldak / Devrek do¤umlu Rüfltü… Yaflad›¤› hemen her olayla, özellikle ölümle ilgili, duyguland›r›c› fliirler yaz›yor; arkadafllar›na, en çok da kendisi gibi, anadan flair do¤mufl Muzaffer Tayyip
E
75
BD ARALIK 2014
da “gördün mü, benim fliirimi be¤endi!” diye hava atm›flt›. Baz› kifliler, baz› sanatç›lar›n yap›tlar›n›, flairlerin fliirlerini derleyip toparlamak için dünyaya getirilmifltir. Ekber Babayev’in Naz›m’a, “hadi övünmüfl olay›m, benim Bal›kç›’ ya yapt›¤›m gibi!”
Devrekli flair Rüfltü Onur Uslu’ya okuyor; dahas›, “bakal›m hangimizin fliirini be¤enecek” diye, ayn› k›za fliirler yaz›yorlard›. Bir kezinde, Muzaffer Tayyip, Rüfltü’nün fliirini kendisinin diye yollam›fl, sonra
ÜÇGEN‹N B‹R KÖfiES‹ Müzikte birbirini tamamlayan ikililer, fliirde üçlü, dörtlü, beflli, alt›l›, yedili gruplar vard›r: Türk beflleri, Yahya Kemal-Münir Nurettin, Nahit Hilmi Özeren-Rak›m Elkutlu; Orhan VeliMelih Cevdet-Oktay Rifat gibi... Salah Birsel, Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüfltü Onur da bir üçlü oluflturmufltu. Üçgenin iki köflesi, erkenden ölüverince gayret, Salah Birsel’e düfltü. fiu rahatl›kla söylenip/ yaz›labilir; Salah a¤abey olmasayd›, Rüfltü Onur’un fliirleri, yaz›lar›, ard›ndan yaz›lanlar
fiadan Gökoval›’y› yak›ndan tan›yal›m: Halikarnas Bal›kç›s› ve Azra Erhat taraf›ndan “Manevi O¤ul” seçilen yazar›m›z, bu iki “kültür miras›” de¤erlerimizin miras›n›, onlar›n yaflamlar›ndaki canl›l›klar›yla koruyabilmifl ve sürdürebilmifl olmas› nedeniyle de özel bir baflar›n›n ve ünün sahibidir. 1939’da Gökova, Mu¤la’da do¤mufl, ‹zmir ‹ktisadi, Ticari ‹limler Akademisi’ni bitirdikten sonra turizm alan›nda yüksek lisans çal›flmas› ve doktora yapm›fl, ‹letiflim Bilimleri alan›nda doçent olduktan sonra, 1980’li y›llarda Ege Üniversitesi, Bas›n Yay›n Yüksek Okulu (bugünkü ‹letiflim Fakültesi) ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sürdürdü¤ü akademik çal›flmalar›n› 1994’de “Üniversite Doçenti” ve 2002’de “Üniversite Profesörü” olarak taçland›rm›flt›r. Türkiye’de kültür turlar›n› bafllatan öncüler aras›nda yer alan, turist rehberi kokartl› yazar›m›z›n, ço¤u Türkiye’nin turistik yörelerini tan›tan ve bir bölümü birkaç yabanc› dile çevrilen yirmiden fazla kitab› vard›r. fiadan Gökoval›, Türk Dil Kurumu “Radyo-Tv Dil Ödülü” ve “Bas›n fieref Kart›” sahibi olmas›n›n onuru yan›s›ra ayr›ca, sa¤l›¤›nda ad› verilen Akyaka’daki “fiadan Gökoval› Soka¤›”, Gökova’daki “Prof. Dr. fiadan Gökoval› Caddesi” ve Mu¤la’daki “Prof. Dr. fiadan Gökoval› Aç›k Hava Tiyatrosu”nun varl›klar›yla, özel bir onurun da sahibidir.
BD ARALIK 2014
yok olup, unutulup gidecekti. "Kikirikname fiairi", olanca fliir ve deneme yo¤unlu¤u içinde, can yoldafl› Rüfltü Onur’un kal›t›n› derledi, toparlad›. Bu hakk› ödenmez çal›flma "Rüfltü Onur: fiiirleri-Mektuplar›Ard›ndan Yaz›lanlar" adl› kitapta topland›. Bu paha biçilmez yap›t, SEL Yay›nlar›’nca yeniden yay›mland›. Ben y›llard›r Rüfltü Onur fliirlerini dost meclislerinde, özellikle Türkiye turlar›nda Devrek’ten, Zonguldak'tan geçerken okurum. ‹çtenlikle yazay›m: Dinleyenler, böylesine üzgün ve özgün flairi daha önce tan›mad›klar› için hay›flan›r…
Nasibin dalda çocuk Uzan uzan dallara Nasibin yolda çocuk Düfl düfl yollara. Bir tevekkül, bir inan›fl seziliyor: Ne karanfil saks›da Ne flark›lar de¤iflti Mevsimler de¤ifltikçe pencerelerde Yine ilk fliirlerinden itibaren, sona, bir veda havas› var: Elveda ey hayat, elveda dünya Elveda bahçesinden geçtiklerim Elveda kahvesini içtiklerim Elveda yar›m b›rakt›¤›m rüya. Bafl›na gelenleri, en yak›nlar›na, özellikle Muzaffer Tayyip ile Salah
yi yaz›lm›fl kitab›n özeti, kendisidir. ‹yi bir yazar, bir kitab›nda fazlal›k olsa, gereksiz sözcük, tümce ya da bölümleri yazmaz ya da kendisi ç›kar›rd›. ‹yi bir fliir kitab›ndan da, fliir ç›kar›lmaz. Elimizdeki (bu yaz›ya konu) kitap da öyle. Yine de, bir dergi yaz›s›n›n olmas› gereken s›n›r›n› zorlamayaca¤›m. Yapaca¤›m tek fley; kitapta ya da belle¤imdeki iflaretli baz› fliirleri ya da alt›n› çizdi¤im dizeleri aktarmak, haklar›nda görüflümü belirtmek:
‹
RÜfiTÜ ONUR'DAN D‹ZELER ‹lk denemelerinden itibaren türkü oturakl›l›¤›, mani k›vrakl›¤› görülüyor flairimizin:
Rüfltü Onur’un son yay›mlanan kitab› 77
BD ARALIK 2014
Benden zarar gelmez Kovan›ndaki ar›ya Yuvas›ndaki kufla; Ben kendi halimde yaflar›m fiapkam›n alt›nda. Sebepsiz gülüflüm caddelerde Memnuniyetimden Ve bu ç›lg›nl›k delicesine ‹çimden geliyor. Dilsiz de¤ilim susamam Öyle ölüler gibi Bu güzel dünya ortas›nda.
Rüfltü ve Mediha Onur Birsel’e ille de fliirle anlat›r: Otele gitsem Yahut vapura binsem Kafakoçan› soruyorlar Halbuki flair oldu¤umu Kafakoçan›ma yazmam›fllar. Yine Birsel'e yazd›¤› bir mektupta, oldu¤u yerde olmamak, olmad›¤› yerde olmak özlemi var: Beni kaç›r kaptan Bu küçük flehirden Ç›mac› olurum gemine, Hatta kürek çekmek de gelir elimden Ak›nt›ya karfl›. Al›n flu "isimsiz" fliirin ilk dörtlü¤ünü, as›n belle¤inizin duvar›na: Bir avuç toprak sana Bir avuç toprak bana Dünyada de¤ilse de Karanl›kta yan yana. "An›t fliir" sayd›¤›m "Memnuniyet"inde, tam bir iç duruluflu, herfleye karfl›n, yaflama sevinci dikkati çeker: 78
izden rica ediyorum: Kitaplar, antolojiler kar›flt›r›n, belle¤inizi yoklay›n; Yoksul ve hasta bir flairin durumunu, Rüfltü Onur’un, Cahit S›tk› Taranc›’ya adad›¤› "Hülasa” dan daha iyi anlatan fliir bulabilir misiniz?: Ben ölsem be anac›¤›m Nem var ki sana kalacak? Ceketimi kasap alacak Pardesümü bakkal Borcuma mahsuben… Ya aflklar›m Ya fliirlerim n’olacak Ya da sen ele güne karfl› Nas›l bakacaks›n insan yüzüne? Hülasa anac›¤›m Ne ambarda dar›m Ne evde kar›m var. Ç›plak do¤urdun beni Ç›plak gidece¤im... Bundan sonras› m›? Bundan sonras›, yaflasayd› yazacaklar›. •
S
Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu
Beyin F›rt›nas› Son y›llarda -özellikle gazetelerde- Türkçemizin kullan›m› çok bozuldu. Yaln›z sözcüklerin de¤il, baz› atasözü, deyim ve kavramlar›n da yanl›fl ya da yersiz kullan›ld›¤› görülüyor.
B
u bozulman›n nedeni, haberin gazeteye h›zl› ulaflt›r›lmas› gere¤i, ya da gazetenin bask› h›z› olarak gösterilse de, yeterli kültürü edinmifl, dilini özümsemifl bir habercinin / yazar›n, yanl›fllar›ndan dolay› böyle ucuz savunmalara s›¤›nmas› hofl karfl›lanmaz. Ekim ay›n›n son haftas›nda bir Dilini özümsemifl gazetede iri puntolarla, AKUT’tan ‘beyin bir habercinin / f›rt›nas›’ bafll›¤›yla verilen haberde; “Türkiye’nin arama-kurtarma platforyazar›n, yanl›fllamundaki öncü kurulufllardan AKUT (...) r›ndan dolay› Baflkent’te beyin f›rt›nas› yapt›. Beyin ucuz savunmalara f›rt›nas› toplant›s›nda 250 gönüllü bir s›¤›nmas› hofl araya geldi. Genel Merkez’de görev yapan 6 bölüm ve alt birimler ile ülke karfl›lanmaz. genelindeki 35 ekibin kendilerini tan›tmak için haz›rlad›klar› sunumlar izlendi. Yönetim Kurulu’nun 7 üyesinin gönüllülerden gelen tüm sorular› yan›tlad›¤› toplant›da çarp›c› tespitler ortaya ç›kt›. Bir gönüllü, AKUT’u 2033 y›l›nda nerede gördüklerini sordu... Baflkan Nasuh Mahruki, ülke 79
BD ARALIK 2014
standartlar›n›n önünde olduklar›n› belirterek ‘2033’te Türkiye nerede ise AKUT 5 ad›m ötesinde olacakt›r’ dedi.” ‹yi, hofl, güzel de, k›saltarak al›nt›lad›¤›m yukar›daki haberde sözü edilen beyin f›rt›nas› nedir ve ne ifle yarar?.. Bölümlerin, alt birimlerin ve 35 ekibin sunumlar›n›n izlendi¤i toplant›n›n neresinde estirildi bu beyin f›rt›nas› ve ne sonuç al›nd›?.. Bu haberden yaln›zca, AKUT’un bünyesindeki bölüm, alt birim ve ekipler aras›nda bilgi aktar›m› yap›ld›¤› anlafl›l›yor.
Bölümlerin, alt birimlerin ve 35 ekibin sunumlar›n›n izlendi¤i toplant›n›n neresinde estirildi bu beyin f›rt›nas› ve ne sonuç al›nd›?..
O
ysa, beyin f›rt›nas› (Brainstorming), gerek duyuldukça gerçeklefltirilen bilimselleflmifl bir uygulamad›r. Bir sorunun çözülmesine katk› için toplanan ilgililer konu üzerinde ak›llar›na ne gelirse aç›kça belirtir. Bu görüfller çok saçma veya olanaks›z görülse de elefltirilmez. Amaç, beyinde f›rt›na yaratarak düflünceyi tetiklemek, ça¤r›fl›mlar oluflturmakt›r. Buna flöyle bir örnek verilir: ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda Kuzey Denizinde bir Alman savafl gemisinin motorlar› ar›zalan›r, gemi 80
kontrolsüz kal›r; sürüklenmemek için demir atarlar. Bir süre sonra gözetleme kulesinden alarm verilir: Bafl›bofl bir may›n, dalgalar›n etkisiyle gemiye yaklaflmaktad›r. Kaptan bütün mürettebat› toplar ve may›n› uzak tutma konusunda önerilerini sorar. Çok çeflitli, mant›kl›/mant›ks›z öneriler aras›nda bir tayfan›n, “Gemideki bütün askeri güverteye dizelim ve may›n yaklaflt›¤›nda ayn› anda üfleyip bir hava ak›m› yaratarak onu uzaklaflt›ral›m” demesi, kaptanda olumlu bir düflünce oluflmas›na yol açar; gemide so¤utma ve havaland›rmada kullan›lan ne kadar büyük vantilatör varsa güverteye ç›kar›l›p may›na karfl› ayn› anda çal›flt›r›lmas›n› emreder. Düflünüldü¤ü gibi, bu büyük vantilatörlerin yaratt›¤› rüzgâr›n etkisiyle may›n›n yön de¤ifltirmesi sa¤lan›r ve tehlike atlat›l›r. Beyin f›rt›nas›’n›n en yayg›n ve etkili kullan›m› yaz›l› olan›d›r (Brainwriting). Yaz›l› beyin f›rt›nas› denilen bu yöntem, yarat›c› düflünce üretmede, sorun çözmede kullan›l›r. Bu yöntem ile yarat›c› düflünce canland›r›larak çok say›da olumlu sonuç üretilmesi sa¤lanabilir. Özellikle büyük flirketler, daha verimli çal›flma yollar› aramak, daha çok kazanç elde etmek... gibi nedenlerle çal›flanlar›na, konuyla ilgili ak›llar›na ne geliyorsa yazmalar› için formlar da¤›t›r. Verilen süre sonunda toplanan yaz›l› görüfller grupland›r›l›r ve yararl› düflünceler belirlenir; ona göre yeni yönelifller saptan›r. Yaz›l› Beyin F›rt›nas›’n›n küçük
BD ARALIK 2014
çapl› bir uyarlamas›n›, 1990’l› y›llarda Ankara ve ‹stanbul’da düzenledi¤im “Etkili Konuflma ve Sosyal ‹letiflim” seminerlerimde yapt›m. Kat›l›mc›lara “anneler gününde” annelerine ne gibi hediyeler alabileceklerini sorarak bu konuda ak›llar›na ne gelirse yazmalar›n› istedim. Hediye çeflitlerinin grupland›r›lmas› sonunda bir anneye verilebilecek hediyelerin 100’leri aflan çeflitlili¤i ve ilginçlikleri kat›l›mc›lar› flafl›rt›rd›. *** ukar›da sözünü etti¤im gazete haberinde Beyin f›rt›nas› ya da Beyin f›rt›nalamas› denilen yöntemin kullan›ld›¤› izlenimini edinemedim. Anlafl›lan o ki, f›rt›nan›n laf› edilmifl; ama estirilememifl...•
Y
orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
K A D I N L A R Erkekler yasalar›, kad›nlar ise ahlâk› yarat›rlar. John Keates
Kad›nlar›n bize verdi¤i ilhamla flaheserler yarat›yoruz. Aleksandre Dumas
Hayata tahammül edebilmek için onu mutlaka bir kad›nla paylaflmak gerekir. Anatole France
Kad›n kitaba benzer, sevgi ve flefkatle okumak gerekir. Emil Kraepelin
Kad›nlar dünyay› yaflan›l›r hale getiren varl›klard›r. Onlara daima sayg› gösterin. Johann Cristoph Schiller
Kad›n as›k yüzleri güldüren, yafll› yüzleri gençlefltiren aynaya benzer. Herodas
BD ARALIK 2014
Türk! Ö¤ün, Çal›fl, Güven! Bu sözleri Ankara’daki Güven An›t› için yazd›r›rken yan›nda bulunmufl ve aç›klamalar›n› dinlemifltim.
O
diyordu ki: “Türklük esast›r. Bu mevcudiyeti, tarih içinde araflt›rmak, müselsel (birbirine ba¤l› olarak gelen) bir tarih içinde, tespit edilecek Türk medeniyeti ile övünmek, yerinde olur. Fakat bu övünmeye lay›k olmak için bugün çal›flmak laz›md›r. Her sahada, bilhassa medeniyet âlemine eser vermek için çal›flkan olmay› hedef tutmal›d›r.” 27 Mart 1937’de ise Atatürk, gençlere hitap ederken flöyle diyor: “Yorulmadan beni takip edece¤inizi söylüyorsunuz. Fakat arkadafllar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaks›n›z. Benim sizlerden istedi¤im fley yorulmamak de¤il, yoruldu¤unuz zaman dahi, durmadan yürümek, yoruldu¤unuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir haldir. Fakat insanda yorgunlu¤u yenebilecek manevi bir 82
kuvvet vard›r ki, iflte bu kuvvet yorulanlar› dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatlar›! Yorulsan›z da beni takip edeceksiniz! Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençli¤i gayeye bizim yüksek idealimize durmadan yorulmadan yürüyecektir.”
Ankara, Güven Park An›t› Atatürk, çal›flkan bireylerin oluflturdu¤u bir ulusun gelece¤e güvenebilece¤ini düflünmüfltür. Tarihiyle övünebilen, çal›flmaya dayanabilen uluslar gelece¤ine güvenle bakmakta elbette hakl› olacaklard›r. • Kaynak: Atatürk Hakk›nda Hat›ralar ve Belgeler, Afet ‹nan, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar› 2007
Sporun Dünyas› Metin Gören
Pembe Düfller Futbolda Dünya fiampiyonu olmufltuk. Ülke bayraml›klar›n› giymiflti, pembeye çalan renklere bezenerek. Bir coflku seli ak›yordu, kentlerden kasabalara de¤in. ürkiye, Türkiye sesleri yeri gö¤ü inletiyordu adeta. Pembe pembe balonlar uçufluyordu semada. Ve gözlerimizin içi gülüyordu, pembe pembe. Y›llarca süregelen bilinçli bir u¤rafl›n pembe meyvelerini tüketiyorduk, ifltahla. Alt yap›larda baflar›yla oluflturdu¤umuz sistemin, oyuncu yetifltirme programl› mükemmel yap›s›n› harekete geçirince, ard› arkas› kesilmeyen bir üretim bafllam›flt›, pembe renkli
T
BD ARALIK 2014
fabrikalar›n bacalar›ndan pembe renkli dumanlar ç›karken... iz bu ifli sonunda baflarm›flt›k, pembe düflünceleri pembe sayfal› gazetelere ve ekran› pembe televizyonlara tafl›yarak. Art›k yabanc› sporculara, devflirmelere gereksinim duymuyorduk. Biz bu ifli baflarm›flt›k, siyasal güçlerin pembe renkli masalar›nda. Avrupa titriyordu, dünya telafl içinde, her aç›dan geliflen pembeler diyar› ülkemi izliyordu kuflkulu gözlerle. Nice rakipleri alt etmifltik, flampiyonay› düzenleyen Patagonya Cumhuriyeti'nin Pata (!!!) kentinde. Görkemli stat Pembe'nin (!!!) tribünlerinden, pembe hal› gibi oyun alan›na inen muhteflem gösteri, futbol ustalar› ülkeleri Almanyay›, Arjantini, ‹spanyay› ve sonunda
B
84
Brezilyayı dize getirmeye yetmiflti. Bizim çocuklar›m›z, (Kavgas›z gürültüsüz. Meflale yakmadan, onlar› oyun alanlar›na f›rtlatmadan) pembe renkli, kramponlar› koyuya çalan pembe ayakkab›larla ne de güzel halletmifllerdi. ünya fiampiyonu olmufltuk, y›ld›z oyuncular›m›z›n sihirli (!!!) oyunlar›yla. Zaten; Mustafa ile Nusret dünyan›n en büyük tak›mlar›ndan biri Real Madrid'te oynuyorlard›. Barcelona'da Kadir vard›, ‹ngiltere 'nin Chelsea tak›m›nda Selahattin, Liverpool'da Galip, Manchester United tak›m›nda Avrupa gol kral›m›z Mehmet oynuyordu. Almanya’da onlarca oyuncumuz vard›, gurbetcilerin harika çocuklar›yd› bunlar. ‹talya’da "Dolce-Vita" (Tatl› Hayat) yafl›yordu bizimkiler; pembe renkli Palermo tak›m› formas› alt›nda. Çizme ‹talya Ahmet'ten söz ediyordu, y›llard›r. Tam yetmifl teknik direktörümüz dünyan›n her taraf›na da¤›larak futbolda egemenlik kurmufllard› pembe düflünceleri uygulamaya geçirerek. Dünya futbolunda egemen rengin ad› Türkiye pembesiydi. Dünya flampiyonu olmufltuk. Çocuklar›m›z› pembe giysileri içinde, pembe uçaklarla ülkelerine tafl›d›k, pembe saraylarda oturanlar›n huzurlar›na ç›kard›k, alk›fllar eflli¤inde. Ülkeyi yönetenlerin, bir türlü önü al›nmayan, pembe h›rs hayalleri, gelece¤e; yeni ufuklara do¤ru giderken birden siyah bir toz bulutu kaplad›, her yan›. Göz gözü görmüyordu sanki. Pembenin tonlar› kaybolmufltu,
D
BD ARALIK 2014
Dünya futbolunda egemen rengin ad› Türkiye pembesiydi. Dünya flampiyonu olmufltuk. yeniden karalar ba¤lam›flt›k, gerçekler bir tokat gibi yüzümüzde patlarken. Sporda kargaflal› günler yeniden bafllad›. Kanl›, b›çakl› günlere döndük birden bire. Türk Sporunun Çöküflü dizileri bu kez pembe televizyon ekranlar›nda de¤il, beyaz camlardan yans›d› yüzümüze ve ruhumuza... Düflle gerçek aras›nda inatla tafl›mac›l›k yapan beyinsel oluflumdan yoksunlar›n yönetimleri bilmem kaç›nc› kez duvara vurdu. erçeklerin ay›rd›nda olman›n mant›¤›yla matematiksel hesaplar yaparken, ya¤mur bulutlar› da¤›ld›, siyah tonlar spor dünyam›zdan çekildi, pembe bahçeler olufltu yeniden. Yedi atletimizin dünya rekorlar› k›rd›klar›n›n pembe haberi geldi. Haberler pembe pembe ak›yordu adeta, önü al›namad›. Halterde dünya flampiyonu oldu¤umuzu müjdeledi pembe ulaklar. Basketbol Milli Tak›m›m›z›n Amerika'y› yendi¤i ve sekizinci kez dünya flampiyonu oldu¤u haberiyle yerimizde z›plamaya bafllad›k. Olimpiyat Oyunlar›’nda kürsülere sporcu ç›karmaktan do¤rusu b›kt›k, usand›k.
G
Dünyan›n en iyi futbol ligine sahip (!!!) ülkemizin derbilerine yay›n talebinin zirve yapt›¤›n› gösterir pembe haberi okuyan spikerin, pembe giysiler içinde oldu¤unun ay›rd›nda olduk mu bilemedik. Dünyan›n en büyük organizasyonu Olimpiyat Oyunlar› ev sahipli¤ini yine bize vermek istediler, yeter dedik istemedik. Futbolda Dünya Kupas› organizasyonunu da bize ihale etmek isteyenlere de, pembe yanakl› bizim yöneticiler, ''‹zin verin de hiç olmazsa bu y›l
organizasyon almadan rahat bir y›l geçirelim '' dediler. Do¤rusu çok hakl›lar. Pembe düfller ülkesi Türkiye’ye bu denli ifl verilmez ki. Gerçekten b›kt›rd›lar. (!!!) Kolombiyal› flair Alfonzo'nun bir fliirini an›msad›m, pembelerin etkisinde: Hayal dünyas›nda gezinirim / baz› baz›. Pupa yelken açar›m/ ufuklara. Bir düfl görür/ uyan›r›m. Gemi batmadan / bo¤ulmadan. Ama içimi bir heves kaplar / yine binmek isterim o gemilere. Bir kez daha anlad›m ki; Türk Sporu'nda moda renk pembedir.Ve asla de¤iflmeyecektir. Çünkü; Pembe ile düfl, yumurta ikizleri gibidir.• metingoren@butundunya.com.tr 85
BD ARALIK 2014
Kamuya aç›k otopsi: Anatomi tiyatrosu Yazan: ZEYNEP ABURAS
1
600’lü y›llar›n Hollandas›’nda anatomik incelemeler halka aç›k flekilde “anatomik tiyatro” ad› alt›nda yap›lan sosyal etkinliklerdi. Belirli bir ücret ödeyerek halktan insanlar bu aktiviteye kat›labiliyorlard›. Hollandal› ressam ve bask› ustas› Rembrandt van Rijn’›n 31 Ocak 1632 tarihli, ‘Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi’ isimli tablosu da, böyle bir anatomik incelemeyi anlat›yordu. ‹ncelemeyi yapan cerrah Dr. Nicolaes Tulp, beraberinde bir yak›n izleyiciler grubu ile resmedilmiflti. ‹ncelemenin yap›ld›¤› masan›n ucunda, resmin sa¤ köflesinde büyükçe bir anatomi kitab›n›n aç›k durdu¤u görülür. Eserdeki kat›l›mc›lar›n hepsi resimde yer alabilmek için Rembrandt’a ödeme yapan halktan seçkin insanlard›r. O dönemde böyle bir etkinli¤i bu flekilde en yak›ndan izlemenin ne denli prestijli oldu¤u bilindi¤i için, bu eserde portrelerinin yer almas›n›n da bu seçkin kat›l›mc›lara bir çeflit gurur sunmufl olaca¤› düflünülmektedir. O dönemde önemli kiflilerin portresinin yap›lmas› gelene¤inin çoklu biçimde uygulan›fl›, portresi yap›lanlar için de daha düflük bir maliyet tafl›d›¤› için oldukça popülerdi. Dr. Tulp’un sa¤ taraf›nda arkada yer alan figürün elindeki parflömen kat›l›mc›lar›n isimlerini ve olay›n tarihi Eserdeki aç›kça göstermektedir.
kat›l›mc›lar resimde yer alabilmek için Rembrandt’a ödeme yapan halktan seçkin insanlard›r.
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Midas ve
Alt›n Dokunufl G
eçen say›m›zda talihsiz Arachne’nin öyküsünü anlat›rken onun ifllerini görmek için Tmolus Da¤›’ndan (Bozda¤) ve Pactolus Nehri’nden (Sart Çay›) da¤ ve su perilerinin geldi¤inden söz etmifltik. Ovidius‘un Dönüflümler kitab›n›n bir karakteri olan kral Midas’›n bafl›ndan geçenler de ayn› yörenin öyküleri aras›ndad›r. Ovidius an›lan kitab›n›n XI. bölümünde yer alan ‘Midas ve Alt›n Dokunufl’ bafll›kl› öyküsünü Dionysos’un (Roma’da Bacchus) yöreye gelmesiyle bafllat›r. Do¤an›n insan› çoflturan yan›n› temsil eden ba¤c›l›k ve flarap tanr›s› Dionysos Trakya’da Orpheus’un Dionysos-Rubens 87
BD ARALIK 2014
Silenos yolda - Piero di Cosimo (14621521), Üstte / Sarhofl Silenos ve çevresi, Anthony van Dyck (15991641) ve Rubens (1577-1640), Altta (Bkz: BD 2014/6) ac›kl› sonuna tan›k
olduktan sonra içini kaplayan hüznü da¤›tmak için çok sevdi¤i TmolusPactolus yöresine gelir. Bütün yolculuklar›nda oldu¤u gibi flen flakrak bir kalabal›k efllik eder ona. Do¤an›n esriklefltirdi¤i ç›lg›n ve vahfli kad›nlar alay› Bakkhalar ile belden afla¤›s› keçi görünümlü çirkin Satyrler. Bu efllikçiler alay›nda Dionysos’a en 88
yak›n olan yafll› satyr Silenos’tur. Çünkü Dionysos’u küçüklü¤ünden beri tan›r ve onun e¤itimi ile de meflgul olmufltur. Satyrlerin simgesidir ve bu nedenle satyrlere ‘Silenler’ de denir. Silenos sürekli esrik gezer ve yolculuklar›n› eflek üstünde yapar. Bütün satyrler gibi o da çirkindir. (Filozof Platon (Eflatun) çirkinli¤inden dolay› Sokrates’i Silenos’a benzetir). Böyle bir yarat›¤›n bir tanr›n›n ak›l hocas› olmas› do¤an›n garip bir cilvesi olarak görülebilir.
D
ionysos’un flenlikli alay› yörede gezinip e¤lenmeyi sürdürürken günlerden bir gün Silenos’un aralar›nda bulunmad›¤›n› fark ederler. Silenos ormanlar›n, ba¤lar›n aras›nda dolafl›rken kaybolmufl ve gül kokular›n›n yay›ld›¤› bir bahçede uyuyakalm›flt›r. Bu bahçe
BD ARALIK 2014
Midas’›n özenle oluflturdu¤u gül bahçesidir. Bak›c› köylüler tan›mad›klar› bu sarhofl ihtiyar› esir al›p Midas’a götürürler. Midas görür görmez tan›r Silenos’u. Kendisi de dünyevi zevklere düflkün oldu¤undan Dionysos gözde tanr›s›d›r, onun çevresini de iyi tan›r. Nitekim Dionysos onuruna yap›lan ba¤bozumu flenlikleri en sevdi¤i dinsel etkinliklerdendir. Silenos’u eski bir dostu gibi karfl›lar ve on gün on gece süren bir flölenle a¤›rlar onu.
S
ilenos da ikram edilen yiyecek ve flaraplar›n etkisiyle çoflar ve tatl› diliyle denizafl›r› yerlerden ilginç öyküler anlatarak Midas’› ve çevresini e¤lendirir. On birinci gün Midas Silenos’u efle¤ine bindirerek hâlâ Lidya ba¤lar›nda eyleflen Diony-
Midas sofrada-Frans Francken (15811642), Üstte / Midas Dionysos’a yalvar›yor - Nicolas Poussin (1594-1665), Altta sos’a götürür onu. Dionysos babas› gibi sevdi¤i Silenos’u tekrar karfl›s›nda gördü¤ünde çok sevinmifl. Gösterdi¤i ilgi ve konukseverlikten dolay› Midas’› ödüllendirmek istemifl. Bir dilekte bulunmas›n› istedi¤inde Midas “Bana 89
BD ARALIK 2014
Midas Pactolus’ta ar›n›yor-N. Poussin, Solda / Midas ve k›z›- Walter Crane (1845-1915) Sa¤da öyle bir ödül ver ki,” demifl, “dokun- ›rmakta y›kad›¤›nda oluflan alt›n damlalar›n› Danae’ye ya¤an alt›n ya¤muru du¤um her fley sapsar› alt›n olsun.” (Bkz: BD 2013/5) ile k›yaslarken tanr›ionysos bunun ak›ll›ca yap›lan lara yak›n duyumsam›fl kendini. Fakat bir dilek olmad›¤›n› sezmifl, saray›na var›p da sofraya oturdu¤unda sevinci bo¤az›nda dü¤ümlenmifl. ama ses ç›karmadan yerine Önündeki neye el att›ysa alt›n›n sert getirmifl. Midas sevinçle dönmüfl saray›na. Yolda tanr›sal gücünü s›na- sar›l›¤›yla sonlanm›fl difllerinde. madan edememifl. Geçerken yerden Susuzluktan bo¤az› kurumufl. Aç ve susuz kalman›n yan› s›ra art›k zengin ald›¤› bir tafl›n, dallardan kopard›¤› bir yapra¤›n, tarladan kopard›¤› m›s›r ama mutsuz bir insana dönüfltü¤ünü koçan›n›n, dokundu¤u her fleyin alt›na gören Midas’›n yapt›¤› seçimin yanl›fldönüfltü¤ünü gördü¤ünde sevincinden l›¤›n› farketmesi ve bundan geri havalara uçmufl. Elma kopard›¤›nda dönme çabas›na giriflmesi uzun sürmeelinde alt›na dönüflen elmay› toprak mifl. Dizlerinin üstüne çöküp ellerini ana Gaia’n›n dü¤ün hediyesi olarak kald›rarak “Ey, Dionysos!” diye yaHera’ya verdi¤i alt›n elmayla, ellerini karm›fl, “günah iflledim, ac› bana,
D
90
BD ARALIK 2014
ba¤›flla, bu sar› iflkenceden kurtar beni.” Tanr›lar hatas›n› kabul edeni ba¤›fllar. Dionysos da öyle yapm›fl. “Demek aptalca yapt›¤›n seçiminden piflman oldun,” demifl, “ o zaman Pactolus’a git, kayna¤›n› bul, suyun ça¤layarak ç›kt›¤› yerde bafl›n› ve gövdeni ayn› anda suya sok; günah›n› y›kas›n sular.”
M
idas teflekkürlerle ve sevinçle Pactolus’a koflmufl; tepelere t›rman›p ›rma¤›n kayna¤›n› bulmufl ve sulara atm›fl kendini. Dionysos’un ba¤›fllad›¤› tanr›sal hediye gövdesinden s›yr›l›p ça¤layan sulara kar›flm›fl. O günden beri ›rma¤›n afla¤› k›y›lar›nda alt›n taneciklerine rastlan›r olmufl. Midas bunlardan yararlanamam›fl, ama yörenin son kral› Croesus (Krezüs) zenginli¤ini Pactolus’un alt›nlar›na borçluymufl. Midas’›n ‘Alt›n Dokunufl’ öyküsü günümüzde hofl bir eklentiyle de
anlat›l›yor. Buna göre Midas sevgili k›z›n›n yana¤›n› okflarken onu da alt›ndan bir heykele dönüfltürüyor. Do¤al olarak piflmanl›¤› daha da koyulafl›yor. Mitolojik öyküye yap›lan bu eklentiyi ünlü Amerikan yazar› Nathaniel Hawthorne’nun (18041864) çocuklar için yazd›¤› mitolojik öyküler kitab›nda görüyoruz. Orijinal öyküye kendince katk›da bulunan ünlü yazar›n an›s›n› canl› tutmak ad›na, kitab›nda yer alan ve Midas ile k›z›n› betimleyen bir çizimi sayfalar›m›za almay› uygun gördük. Ovidius öyküsünün sonunda “Art›k zenginlikten nefret eden Midas ormanlarda ve ma¤aralarda münzevi bir yaflam sürmeye bafllad›. Fakat akl›n› keskinlefltirmeyi baflaramad›. Onun k›t akl› sahibinin bafl›na bir kez daha dert açmak üzereydi,” derken yeni bir öyküye geçer. Bu öyküyü gelecek say›m›za b›rak›yoruz. • halukerdemol@butundunya.com.tr
Ak›ll› Mahkûm Bir kad›n, cezaevinde yatan efline flöyle bir mektup yazd›: "Sevgili kocac›¤›m, evimizin arka bahçesinde salatal›k yetifltirmek istiyorum. Bahçeyi kime kazd›rmam› ve bu ifl için en çok kaç dolar ödemem gerekti¤ini bana yazabilir misin lütfen?" Adam efline flu yan›t› yazd›: "Sevgili kar›c›¤›m, sak›n arka bahçeye dokunma... Çünkü soygundan sonra tüm paralar› oraya saklad›m." Bir hafta sonra adam, eflinden bir mektup daha ald›: "Sevgili kocac›¤›m, ne oldu bilmiyorum ama dün buraya birkaç adam geldi ve arka bahçemizi kazarak, bahçenin alt›n› üstüne getirdiler." Cezaevindeki koca, eflinin bu mektubuna flu yan›t› verdi: "Salatal›klar› yetifltirmeye bafllayabilirsin..." 91
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Boston fieker Pekmezi Seli
Tarihin en yap›flkan alflılmadık bir gürültüyle Ocak 1919 günü felaketi irkildi. Semt istasyonunu Boston, Massachu-
15
setts'te, polis memuru Frank McManus, ö¤le saatlerinde görevi baflındayken bir ça¤rı aldı. Birkaç dakika sonra, semt polis istasyonunun kendisinden bekledi¤i günlük raporunu bildirmek üzereydi ki,
92
çarçabuk geri aradı ve anonsunu geçti: “Hemen tüm kurtarma araç ve personelini buraya sevk edin! Commercial Soka¤ı'ndan bir pekmez dalgası iniyor!..” Dakikalar sonra, olan olmufltu. O
BD ARALIK 2014
aniden duyulan, gök gürültüsüne benzer çatlama sesinin sokakta yankılanmasının arkasından, devasa tankın içerisindeki fleker pekmezi flehrin sokaklarına do¤ru akmaya bafllamıfltı. Patlayan tank, küçük bir tank de¤ildi. Tankın çapı otuz metre, yüksekli¤i ise on befl metreyi buluyordu. Dökme demirden yapılmıfltı ve kapasitesi 2.22.5 milyon (7,5 milyon litreden fazla) galon civarındaydı. Yarılan tanktan soka¤a akan pekmez dalgası, befl metreden fazla yükseklikteydi ve tankın çevresindeki bölgede saatte elli befl kilometre hızla ilerliyordu. Bu dalgadan kaçabilmek mümkün de¤ildi. Her fley bir anda olup bitmiflti ve önüne çıkan her fley, bu fleker pekmezi selinin içine batıyordu. Yaflanan felaket sonucu 21 kifli yaflamını yitirdi, 150 kifli de yaralandı. Ölenlerin bazıları pekmezin içinde bo¤uldu, bazıları ise Massachusetts Körfezi'ne do¤ru sürüklendiler.
aflamını kaybedenlerin yarısı, felaketin yaflandı¤ı gün hayatlarını yitirirlerken; di¤er yarısı ise ilerleyen günlerde, a¤ır yaraları ve enfeksiyonları nedeniyle kurtarılamadılar. Tankın patlamasıyla oluflan
Y
T
arihte, 'Boston fieker Pekmezi Felaketi' ya da 'Büyük fieker Pekmezi Seli' adıyla yer eden bu felaketin yaflandı¤ı dönemde; fleker pekmezi Amerika'nın en çok kullanılan tatlandırıcısıydı. Her tür kurabiye, pasta, ekmek ve özellikle de içki yapımında kullanılıyordu. Bu yaygın kullanım alanlarına ba¤lı olarak da, Boston'un sahil fleridine yayılmıfl birçok fleker pekmezi fabrika ve depoları bulunuyordu. Tankın sahibi the United States Industrial Alcohol Co.’da, patlayan tankın içerisindeki fleker pekmezini, rom yapımında kullanmaya hazırlanıyordu 93
BD ARALIK 2014
fiehirdeki sokaklar›, sinemalar›, iflyerleri, otomobilleri ve evleri fleker pekmezinden tamamen ar›nd›rmak alt› aydan fazla sürdü.
Yaflanan felaket Washington Post gazetesinin ilk sayfas›nda yer ald› basınç ve pekmez dalgası, çevredeki binalara, evlere ve dükkanlara da zarar verdi. Tankın bir parçasının kolonları devirmesi nedeniyle üzerinden tren geçen bir köprü de kısmen yıkıldı. Sel durduktan sonra ise, kurtarma ve temizlik çalıflması bafllatıldı. Yaralılar ekipler tarafından çıkarıldı.
t arabaları bile pekmeze saplanıp kalmıfllardı. Onları oldukları yerden çıkarmak mümkün olmayınca, atları vurmak zorunda kaldılar. Yangın musluklarından gelen tazyikli su bile pekmezi temizlemeye yetmeyince, flehre körfezden tafl›nan deniz suyu püskürtüldü. fiehrin sokaklarını, sinemalarını, iflyerlerini, otomobillerini ve evlerini fleker pekmezinden tamamen arındırmak altı aydan fazla sürdü. Sokaklar, caddeler bu süre boyunca hep kahve-
A
Felaket sonras›nda üretim tank›n›n kapa¤›n› kesmeye çal›flan bir iflçi
94
BD KASIM 2014
rengi kaldı. Sonraki otuz yıl boyunca da sokaklardan ve kaldırım tafllarının arasından fleker pekmezi çıktı¤ına dair haberlerle karflılaflıldı. Felaketten sonraki her sıcak yaz gününde halk, sokakların hâlâ fleker pekmezi koktu¤unu söylüyordu. zmanlara göre, pekmez seline kapılan insanların kurtulma olasılı¤ı yoktu. Su moleküllerinden 5-10 bin kat daha yapıflkan olan pekmezin içerisinde, yüzme bilenlerin bile yüzebilmeleri mümkün de¤ildi. Felaketin arka planında iki ayrı sebep bulundu. Bunların ilki, tankın 13 Temmuz'da, tam kapasiteyle (aflırı) doldurulmasıydı. Fermantasyon sırasındaki karbondioksit artı¤ı da, tankın içindeki basıncın artmasına ve patlamaya neden olmufltu. ‹kinci nedense, hava flartlarındaki
U
ani de¤ifliklikle ilgiliydi. Bir önceki gün hava yalnızca iki dereceyken, kaza günü, mevsim normallerinin üstüne çıkarak kırk dereceye yaklaflmıfltı. Bir çok kifli, bu ani de¤iflim sonucunda fleker pekmezinin genleflmesiyle tankın aflırı basınca maruz kaldı¤ını düflünüyordu. Tankın sahibi the United States Industrial Alcohol Co'nun teorisi ise bambaflkaydı. Mahkemeleri uzun yıllar meflgul eden dava sürecinde, flirket, tankın patlamasının bir sabotaj sonucu gerçekleflti¤ini iddia ediyor ve kesinlikle sorumluluk kabul etmiyordu. fiirketin bu iddiasını destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadı¤ından, mahkeme 1925 yılında kazanın sadece yapısal dayanıksızlıktan kaynaklandı¤ına karar verdi. ‹çki fabrikası yaklaflık bir milyon dolar para cezası ödemeye mahkûm edildi. • sabriyeasir@butundunya.com.tr 95
fiimdiki Zaman Can Pulak
Boru ve Kavflak Sorunu
T
üm kurumlarda, tüm hizmetlerde genelde bir bozukluk ve aksakl›k görülüyor. Yönetim ustalar› bunu, tecrübeli ve kaliteli personelin eksikli¤ine ba¤l›yorlar. De¤iflen, emekliye ayr›lan, y›llar›n bilgi ve donan›m›na sahip olanlar›n yerine, deneyimsiz ve iyi yetiflmemifl kifliler geçirilince, günlük yaflam›m›zdaki s›k›nt›lar giderek art›yor. Geçmiflte çok iyi çal›flan, teknik personeli yurt d›fl›nda yetiflen Devlet Su ‹flleri ve Karayollar› gibi dev kurulufllar›m›z, günümüzde olmayacak problemlere imza at›yorlar. Uzaklara gitmeyelim ve Bodrum’ dan örnekler verelim. Türk turizminin bu önemli merkezine y›llar sonra su getirildi. ‹ki barajdan gelen bu su, tüketiciye bir türlü sa¤l›kl› bir flekilde ulaflamad›. Kilometrelerce döflenen borular s›k s›k patlad› ve yol üzerindeki yerleflim yerlerinde felaketlere sebep oldu. Hani bir defa patlasa neyse, Güvercinlik defalarca sular alt›nda kald›, evleri ve iflyerlerini sular bast›.Vatandafllar periflan oldu. fiimdi zararlar›n karfl›lanmas› için herkes mahkemelerde u¤rafl›yor. Niye devaml› patlar ki bu borular? Sonuçta anlafl›lm›fl ki, kaliteli boru 96
kullanmak yerine ucuzu döflenince, dikifli tutturamam›fl DS‹. fiimdi devlet müteahhiti suçluyor, müteahhit devleti. Peki kimdir bunun sorumlusu? ‹halenin flartlar›n› kim tespit etmifl, müteahhidi ve kulland›¤› malzemeyi kim kontrol etmifl? Bodrum’a suyu getirdik diye dev ilanlar› yollara asanlar, kafalar›n› befl dakikal›¤›na yapt›klar› ifle çevirselerdi, ifllerini ciddiye alsalard›, böyle bir rezalete sebep olurlar m›yd› hiç? fiimdi borular de¤ifliyor, ucuzlar›n yerine kalitelisi konuluyor, her yer yeniden kaz›l›yor. fiu masrafa bak›n, becereksizler yüzünden iki defa bedel ödüyor bu millet. Çok merak ediyorum, buna sebep olanlar ceza görecek mi, hesap verecek mi acaba? imdi geliyorum, Bodrum’da araç kullanan tüm sürücülerin korkular›na ve genel flikayetine. Asl›nda bu flikayet sadece Bodrum’u de¤il, tüm ülkeyi zorluyor. Kavflaklardan bahsetmek istiyorum sizlere, hani flu Karayollar›n›n yapt›¤› ve devaml› kazalara sebep olan kavflaklardan… Ortalara koskoca göbekler yap›yorlar ve karfl›l›kl› gelen araçlar› adeta kazalara davet ediyorlar. Dörtyollar›n
fi
ço¤unda sürücüyü bekleyen bu tuzaklar› görmüflsünüzdür. Mesela Bitez kavfla¤›, Ortakent-Yahfli aras›, Torba girifli, Yal›kavak sapa¤›, hangi birini saysam ki… Dört bir taraftan gelen araçlar›n sürücüleri, kafakafaya vuruflmamak için, ter döküyorlar adeta. Devaml› kazalar oluyor bu yüzden. Gidin bak›n, hergün kavfla¤a çarpan arabalar›n söktükleri bordür tafllar›n› görürsünüz. Kim yapt› bu kavflaklar›, hangi mimar›n elinden ç›kt› bu projeler, hangi mühendislerin eseridir bu münasebetsizlik? ‹çlerinde hiç araba kullanan yok mu? Hele bir Torba kavfla¤› var ki, burada kaza yapmayana ödül vermek gerekiyor…
S
ordum, soruflturdum, bir de ak›ll› kavflaklar ad›n› vermifller bunlara. E¤er bu kavflaklar ak›ll›ysa, sürücüler aptal ve geri zekal› olmal›. Karayollar›na göre bu ak›ll› kavflaklar, milletin can›n› daha fazla yakmadan yeniden ele al›nmal› ve gerekli düzenlemeler yap›lmal›d›r. Karayollar›n›n emekli olmufl efsane ve tecrübeli genel müdürlerini arad›m, buldum. Bu rezaletin sebeplerini sordum. Vard›klar› ortak kanaat, deneyimli ve donan›ml› teknik personel noksan›. Bu ifllerin öyle yeni mezunlarla, geçmiflinde baflar›l› projelerde yer almam›fl kadrolarla ve iyi yetiflmemifl elemanlarla yap›lmas› mümkün de¤il. Sadece kavflaklar de¤il ki iyi
Kavflaklar, milletin can›n› daha fazla yakmadan yeniden ele al›nmal› ve gerekli düzenlemeler yap›lmal›d›r. yap›lmayan. ‹lleri ve ilçeleri birbirine ba¤layan yollarda da, bir sürü aksakl›k var. Bodrum-Güvercinlik aras›nda koca koca kayalar yollara düflüp, trafi¤i tehlikeye sokuyor. Milas- Yata¤an aras›nda da ayn› durum var. Yap›lm›fl yollar tepelerden inen kayalarla tahrip oluyor. Haydi sil bafltan bafll›yor ifller, yine yeni masraflar, yine soka¤a at›lan paralar. Yahu flunu yaparken do¤ru dürüst yapsan›za… Hay›r. Bölünmüfl yollar metoduyla ifller de¤iflik ve tecrübesiz müteahhitlere verilince, sürekli kalite azal›yor, projenin bir bölümü iyi giderken, geri kalan› bozuluyor… Türkiye’de ifller giderek deve hikayesine dönmeye bafllad›. Deveye sormufllar, “Boynun neden e¤ri?” diye... deve cevap vermifl: “Nerem do¤ru ki?..” canpulak@butundunya.com.tr 97
Akflam yemek listesinde vars›n›z de¤il mi diye sordu Bush. ‹stifa etmek zorunda kalan Valinin müflteri listesi geldi akl›ma, güldüm. Evet dedim listedeyiz, hatta ben listede 11 numarayd›m, bugün bir eksilme olmufl 10 numaraya terfi ettim”...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Anadolu’nun Dünyas› Bekir Özgen
E¤itim ve Bar›fl Birey, özgür ve üretken de¤ilse, insanlaflamaz. ANIM: Dar anlamda “bar›fl”; devletler aras›nda savafl olmamas›, dostluk iliflkileri kurulmas› durumudur. Genifl anlamda ise; toplumda çat›flmas›z, kavgas›z, bir yaflam ortam› sa¤lanmas›d›r. ‹nsanlar›n yar›nlara güvenle bakabilmesi, erinç ve gönenç içinde insan gibi yaflayabilmesidir. Bu da tüm halklar›n ortak idealidir. Bu anlamda e¤itim, insan›n fleytansal yanlar›n› törpüleyip, meleksel yanlar›n› güçlendirme; baflka bir tan›mla insanlaflmas› sürecidir. ‹nsan,
T
nas›l insanlafl›r pekiyi? A¤›rl›kl› olarak ak›l ve do¤rularla ulafl›labilecek bu adresi bulmak kolay m›? Birey, özgür ve üretken de¤ilse, insanlaflamaz. Kendisi ve çevresiyle bar›fl›k olamad›¤› sürece, uygarlaflma yolunda ataca¤› ad›mlar yetersiz kald›¤› gibi, erdem ve güzellik alanlar›nda da yaya kal›r. G‹R‹fi: Tarihin sayfalar› hep savafl ve bar›fl› yazar. ‹nsano¤lunun evrensel güvenine, özgürlü¤üne ve kardeflli¤ine 99
BD ARALIK 2014
d›r. Özveri gibi, yüreklilik gibi, dayanç gibi, kararl›l›k gibi, sevgi gibi ço¤u erdemin birlikteli¤ine iflaret etmekte; büyük ücretler ödenerek sat›n al›nabildi¤ini ortaya koymaktad›r. Bu nedenle de bar›fl›n ödülünün, bütün ödüllerin üstünde oldu¤u söylenebilir.
yönelik y›¤›nlarca yap›tlar yaz›lm›flt›r. ‹ncelemeler yap›lm›fl, filmler çevrilmifltir. Besteler, güfteler söylenmifltir. Atasözleri ve deyimler üretilmifltir. Savafl› ve kötülükleri önlemek ad›na uluslar aras› örgütler kurulmufltur. Ne ki, savafl durmam›flt›r, durdurulamam›flt›r. ‹nsan insan›, kardefl kardefli vurmay› sürdürmüfltür. Belli ki, bu iki karfl›t olgu, hem bireysel hem de toplumsal birer gerçekliktir. Ve ikisini de yaratan insan›n kendisidir. te yandan bar›fl›n dostunun az, düflman›n›n çok oldu¤u da bir gerçektir. Bu da bar›fl›n büyük bir bedeli oldu¤unu ortaya koymakta-
Ö 100
BARIfi ‹Ç‹N E⁄‹T‹M: Bireyin de¤iflimini sa¤lama görevi e¤itimden beklene gelmifltir. Ça¤dafl e¤itim, bilimsel bilgiyi yarat›p teknolojiyi insan›n hizmetine sunarken, yerküreyi bir anlamda küçültmüfl bulunmaktad›r. Dünyada olup bitenler aya¤›m›za kadar gelmifl; yemek odam›za, salonumuza girmifltir. Yaflam büyük ölçüde kolaylaflm›flt›r. Ne var ki, yaflam›n temel ilkesi olan bar›fl ihmal edilmifl; neredeyse unutulmufltur. Bar›fl e¤itimi, bir türlü, ça¤dafll›¤›n olmazsa olmaz› yap›lamam›flt›r. Bireyin biliflsel, duyuflsal ve becerisel davran›fl niteliklerinin bar›fl içinde geliflip gerçekleflebilece¤i uslara yerlefltirilememifltir. Demokrasi öne ç›kar›lmak istenmiflse de, demokrasinin ön koflulu olan bar›fl, göz ard› edile gelmifltir. Bar›fl e¤itimi verilemeyince de, savafllar meydan› bofl bulmufl; gittikçe azg›nlaflm›fl; peflinde y›k›mlar, ölümler, ac›lar ve gözyafllar› b›rakm›flt›r. Bu olumsuz gidiflin yar›n da sürece¤ini savlamak bir kehanet de¤ildir. Zira demokrasi sanca¤›n› elinde bulunduranlar, silah endüstrisini de
BD ARALIK 2014
tekellerine alm›fllard›r. Ulusal gelirlerini büyük ölçüde silah sat›m›ndan elde eder olmufllar; gönençlerini baflkalar›n›n hastal›¤›ndan, k›y›m›ndan, ölümünden sa¤lar duruma gelmifllerdir. Bugün, dünyadaki toplam silah sat›fl›n›n büyük ço¤unlu¤unun yoksul ülkelere yap›lmakta olmas› bunun kan›t›d›r. Ve ne yaz›k ki, savafl›n neden oldu¤u sa¤l›k harcamalar› astronomik rakamlara ulaflm›flt›r. Evrensel boyutlu bir bar›fl e¤itimi verilmezse, öyle görünüyor ki, daha çok savafllar yaflanacak, dünya k›y›mlar üzerine k›y›mlar görecektir. OLAYIN TÜRK‹YE BOYUTU:
Bugünkü görüntüsüyle, ne yayg›n ne de örgün e¤itimde, kendi toplum dokumuza uygun bir bar›fl e¤itimi yürüttü¤ümüz söylenebilir. Böyle oldu¤u için de bencilli¤in kaba yöntemlerle d›flavurumu olan savafl, her f›rsatta kendini gösterebilmektedir. Bir anarfli furyas› bafllam›flt›r. Trafik anarflisi, s›¤›nmac› anarflisi, pompal› tüfek anarflisi, yarg› anarflisi alm›fl bafl›n› gidiyor. Kavga derseniz, hiç bitmiyor. Evde, sokakta, parlamentoda h›z›n› kesmiyor. Küslük-k›rg›nl›k m›? Salg›n ve çok yayg›n. ‹ktidarla muhalefet, okuyanla okumayan, Türk'le Kürt, Aleviyle Sünni birbirlerine yan bakmay› sürdürüyorlar. Politikac›lar, iktidarlar›n› yurttafllar›n ötekilefltirilmesi üzerine kurabiliyorlar. Bar›fl için savaflmazlarken, savafl için bar›flmay› marifet sayabiliyorlar. Bu durumda yurttafl›m›z flaflk›n. Sonucu k›n›yor ama, bar›fl e¤itimini
kurumsallaflt›racak olan›n devlet; bar›fl düflüncesini halka yayacak olan›n da e¤itim oldu¤unun ayr›m›nda de¤il. ekiyi, biz bir kavga, yapt›r›m toplumu muyuz? Öyleyse e¤er, niçin? “Dayak cennetten ç›kmad›r,” diyen bir disiplin anlay›fl›n› benimsedi¤imiz için mi? Yine bu nedenle mi, bir yandan evde eflimizi, spor alanlar›nda rakiplerimizi dayaktan geçirirken; öte yanda say›lar› az da olsa kimi ö¤retmenlerimiz, okulda ö¤rencilerini dövmekten vazgeçmiyorlar. Gelin hiç olmazsa bu noktada dürüst olal›m. Ve bar›fl e¤itimini vermekle yükümlü olan e¤itim ordumuzun, kendilerinin de durmadan cezaland›r›lmakta oldu¤unu itiraf edelim. Bol ceza al›rlarken, neredeyse hiç ödül almad›klar›n› kabul edelim. Bütün bu olumsuzluklar yetmiyormufl gibi, bir de ders kitaplar›n›n içeriklerinden kaynaklanan savafl a¤›rl›kl› yaklafl›mlar var. Tarih dersleri, ö¤rencilerimize cengaverlik ve dövüfl dersleri olarak okutulmakta.
P
Ülkemizi ve dünyam›z› kavga ve savafl belas›ndan kurtaracak en etkili yat›r›m›n, tutarl› bir “bar›fl e¤itimi” oldu¤u söylenebilir. 101
BD ARALIK 2014
‹lkokul Sosyal Bilgiler yap›tlar›nda savafllara ayr›lan yer, bar›fla ayr›lanlar›n on kat›n› geçmektedir. Savafllar›n nedenlerine, s›n›fsal kökenlerine yeterince de¤inilmemekte; tarih ile uygarl›k ba¤›nt›s› kurulamamaktad›r. ÇÖZÜM: Ülkemizi ve dünyam›z›
kavga ve savafl belas›ndan kurtaracak en etkili yat›r›m›n, tutarl› bir “bar›fl e¤itimi” oldu¤u söylenebilir. Araflt›rmalar, kiflilerin, düflman imgesinden ancak ve ancak e¤itim yoluyla ar›nd›r›labilece¤ini kan›tlamaktad›r. ÖNER‹LER: Bar›fl e¤itimi için:
Örgün ve yayg›n e¤itim arac›l›¤›yla etkin bir demokrasi e¤itimi yaflama geçirilmelidir. Bunu yaparken, gençlere özgürlük ve sorumluluk birlikte verilmeli; fliddetin nedenleri, etkileri ve sonuçlar› üzerinde durulmal›d›r. Demokrasinin bir uzlaflma rejimi oldu¤u herkese, yaflan›p yaflat›larak benimsetilmelidir. Bireylerin özgün oldu¤u, birinin di¤erine benzemedi¤i, 102
farkl› de¤er ve düflünce dizgeleriyle yaflama ba¤land›klar›; bu olgunun da do¤al oldu¤u alg›lat›labilmelidir. ¤itimin özel ve genel amaçlar› aras›ndaki insan haklar›, devletleraras› hukuk, de¤iflik kültürlere sayg› öne ç›kart›labilmelidir. Ders konular› bu do¤rultuda seçilip, ifllenebilmelidir. Savafllar›n yengini olmad›¤› vurgulanmal›; utkunun cephelerde de¤il, ancak beyinlerde kazan›labilece¤i anlat›labilmelidir. “Yurtta bar›fl, Dünya’da bar›fl” isteminin ancak tutarl› bir bar›fl e¤itimiyle gerçeklefltirilebilece¤i düflüncesi, önce yönetenlere kabul ettirilebilmelidir. Yoksa ezilen, ›rz›na geçilen, açl›¤a tutsak ettirilen, kobay gibi kullan›lan ve de öldürülenlerin arkalar›ndan a¤lamaktan öte yapabilecek bir fley kalmayacakt›r. Unutmamal›y›z ki, bar›fl, onurla elde edilmezse, bar›fl olmaktan ç›kar.•
E
bekirozgen@butundunya.com.tr
Do¤anın Gizemi Yücel Aksoy
Güzel Bir Rastlant›
Y›l 1960... Amerikal› yalan makinas› uzman› Clee Backster, yo¤un ve yorucu geçen bir ifl gününün sonunda odas›nda otururken birden akl›na esti ve yalan makinas›n›n elektrodlar›n›, deve taban› ad› verilen bitkinin iri yapraklar›ndan birine ba¤lad›. ackster’in amac›, bitkiye su verildi¤inde, suyun emilifli ve yapraklara ulaflmas› sürecinde bitkinin buna herhangi bir tepki gösterip göstermeyece¤ini, gösterecekse de, nas›l ve ne kadar çabuk bir tepki olaca¤›n› anlamakt›. Bitkide kayda de¤er bir reaksiyon saptamad›. Saptayamad› çünkü suyun bitki içindeki hareketi tamamen fizyolojik bir olayd›. Clee Backster ‹nsanda galvanometrenin yani yalan makinas›n›n yaz›c› ucunu s›çratacak kadar güçlü bir tepki elde etmenin
B
103
BD ARALIK 2014
hareket etti¤inde hiçbir tepki olmad›. Acaba bitki, gerçek ve yapmac›k niyetleri de ay›rt edebiliyor muydu? Bitkinin ola¤and›fl› bir yan› m› vard›? Poligraf ayg›t›n›n bir kusuru olabilir miydi? Ya da kendisinin?... alan makinas› uzman› Clee Backster, dünyan›n her yan›ndan gelen polislere ve görevlilere, bu aletin, di¤er ad›yla poligraf ayg›t›n›n nas›l kullan›ld›¤›n› ö¤retmektedir. Ayg›t iki k›s›mdan oluflur: Bitkilerin ilkel alg›lar›n› Galvanometre ve araflt›ran Clee Backster Acaba bitki, yaz›c›…. gerçek ve yapmac›k Bir canl›n›n, örne¤in denek en etkin yolu, niyetleri de ay›rt olarak kullan›lan onun yaflam›n› ve edebiliyor kiflinin gövdesinmutlulu¤unu tehden zay›f bir elekdit etmektir. Backmuydu? trik ak›m› geçirilirken, ster de bu düflünceden bu kiflinin en küçük duygusal yola ç›karak bitkinin yapraklar›ndan birini, o s›rada elinde tuttu¤u dalgalanmalar›, galvanometrenin grafik k⤛d› üzerindeki hareketli yaz›s›cak kahve fincan›na sokuverdi. Ayg›t yine belirgin bir tepki vermedi. c› ucunun titreflmesine neden olur. Daha vahfli bir sald›r› yapmaya karar Yani, düflünce ve duygu uyar›s›yla insan gövdesinin elektrik geriliminde verdi. Elektrodlar›n ba¤l› oldu¤u yapra¤› yakacakt›. Kafas›nda yakma oluflan de¤iflmeler ölçülüp kaydedilebilir. Backster’in gördükleri bir rastdüflüncesini canland›rmas›yla birlikte, yaz›c› uçta bir hareket oldu. Backster lant› m›yd› yoksa gerçek miydi? Bunu yerinden bile k›p›rdamam›flt›. Peki ne saptayabilmek için birtak›m deneyler olmufltu? Bitki akl›ndan geçenleri mi ve çal›flmalar yapmas› gerekti¤ini duyumsuyordu. Backster için yeni bir okumufltu? ufuk aç›lm›flt›. Bitkilerin, ruhsal doyum sa¤layan ibrit almak için odadan d›flar› ç›k›p geri döndü¤ünde, grafik estetik titreflimlerini sezen insano¤lu, üzerinde yeni ve ani bir dalga- yaflam›n›n en mutlu, en duygulu anlalanman›n kaydedildi¤ini gördü. Ama r›n› bir bitki grubu ile anlamland›rmadaha sonra, yapra¤› yakacakm›fl gibi ya çal›fl›r. Çiçekler, do¤umdan ölüme
Y
K 104
BD ARALIK 2014
kadar çeflitli ortamlarda, duygular›m›z› ifade etmede bize yard›mc› olmufllard›r. Do¤an bir bebe¤in getirdi¤i mutlulu¤u, gönderilen sepet sepet çiçeklerle paylafl›r›z. Do¤um günü, evlilik y›ldönümü ve buna benzer kutlamalarda duygular›m›z›, yine gönderdi¤imiz buketlerle belirtmeye çal›fl›r›z. Sevgimizi ifade etmek için çiçe¤in yard›m›n› isteriz. Ve sevdiklerimizi son yolculu¤una u¤urlarken yine duygular›m›z› ifade edebilmek için çiçeklerden yard›m isteriz. K›saca, duygusall›¤›m›z› en iyi flekilde ifade edebilmek için bitkilerden, çiçeklerden yard›m isteriz.
duygular›n› ifade edebilece¤ini, duygusal düflünce ve davran›fllardan etkilenebilece¤ini incelemek, kimsenin akl›na gelmemiflti. ören göz için insana say›s›z Tanr›sal mesajlar vard›r do¤ada... Backster için de bu deneyim, yepyeni bir çal›flman›n kap›s›n› açm›flt›. Önce, olay›n kendi gözünden kaçm›fl mant›kl› bir izah› olup olmad›¤›n› araflt›rd›. Deneyleri tekrar tekrar kendi yapt›, yard›mc›lar›na yapt›rd›. Onunla da yetinmedi, ülkenin baflka yerlerindeki meslektafllar›ndan yard›m istedi. Sadece deve taban› ile de¤il, otuza yak›n de¤iflik bitki üzerinde çal›flmalar yapt›, yapt›rd›. Hepsi de benzer sonuçlar gösteren bu deneyler, yaflama baflka bir görüfl aç›c›ndan bakmas› gerekti¤ini söylüyordu. Yapt›¤› çal›flmalar sonras›nda çok önemli sonuçlar elde etti. Örne¤in, bitkilerin baflkalar›n›n düflüncelerini sezme yetenekleri vard›; yani duyu ötesi alg›lama yapabiliyorlard›.
G
itkiler bizim yaflam kayna¤›m›zd›r. Bitkiler olmaks›z›n ne soluk alabilir ne de g›dalanabiliriz. Her yapra¤›n alt yüzündeki milyonlarca k›p›r k›p›r a¤›z, havadaki karbon dioksidi al›p oksijen verme ifline adam›flt›r kendisini. Hergün, toplam elli milyon kilometrekarelik yaprak yüzeyi, insanlar ve hayvanlar için gerekli oksijen ve besin üreten, fotosentez mucizesini geçeklefltirmektedir. Tüm çal›flmalar, ‹nsano¤lu, bu denli bitkilerin fizyolojik yararlar› olan bitkilerin yaflamlar› ile ilgiliydi. yaflamlar›n›n incelenOnlar›n da ruhsal bir mesine çok eski tarihleryaflam› olabilece¤i den beri ilgi duydu ve kimsenin akl›na botanik, bir bilim dal› gelmemiflti. olarak önem kazand›. Ancak, tüm çal›flmalar, bitkilerin fizyolojik yaflamlar› ile ilgiliydi. Onlar›n da ruhsal bir yaflam› olabilece¤ini,
B
105
BD ARALIK 2014
yok. Bir üçüncü, bir dördüncü... Backster yine baflar›l› olamad›. Poligrafta bir bozukluk olabilece¤i düflüncesiyle ayg›t› gözden geçirdi; B‹TK‹LER DE BAYILIR gayet güzel çal›fl›yordu. Peki aksayan Yine bir rastlant› sonucu Backster, neydi? Bütün bitkiler sanki kendinden bitkilerin de korkudan bayg›nl›k geçmifl gibiydi. geçirebilece¤ini saptad›. O anda Backster’in Büyük bir tehlike Backster, akl›na bir soru karfl›s›nda kald›kbitkilerin de geldi. lar›nda ya da kenkorkudan bayg›nl›k “Çal›flmalar›n›z dilerine zarar herhangi bir yönü verilebilece¤ini geçirebilece¤ini ile bitkilere zarar duyumsad›klar›nsaptad› veriyor mu?” da, insandakine çok “Evet” diye yan›tlad› benzer flekilde bayg›nl›k bayan fizyolog “Üzerinde çal›flt›¤›m geçiriyorlard›. Olay flöyle geliflti: bitkilerin kuru a¤›rl›klar›n› ölçmek için bir f›r›nda yakar›m onlar›.” anadal› bir bayan fizyolog, Bitkilerin bay›lma nedeni belli çal›flmalar›ndan çok etkilendi¤i olmufltu. Konu¤un salonu terketmesinBackster’i bir gün ziyarete den ancak 45 dakika sonra bitkiler geldi. Backster misafirine, daha önce kendilerine gelebildiler. yapt›¤› say›s›z deneylerinden bir örnek Bu deneyim Backster’e, bitkilerin verme düflüncesiyle hemen bir poligde insanlar gibi bay›labileceklerini raf ayg›t›n›n elektrodlar›n›, bitkinin göstermifl oldu.• yapra¤›na yerlefltirdi. Aleti çal›flt›ryucelaksoy@butundunya.com.tr d›…. Bitkiden hiç yan›t gelmedi. ‹kinci bir bitkiyi denedi, yine yan›t Gelecek ay: Bitkilerin bellekleri var m›? Yukar›daki deney bunun en güzel örne¤iydi.
K
Atatürk’ün a¤aç sevgisi Y›l 1930. Atatürk Yalova köflküne giderken bir bahç›van›n koca bir ç›nar a¤ac›n› kesmek üzere oldu¤unu görür. "Yahu" der; "Sen hayat›nda hiç böyle bir a¤aç yetifltirdin mi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye?" Bahç›van "Paflam a¤ac› kökleri köflkün temelini kald›rd›, yapraklar› da köflkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köflkü kaybedece¤iz ya a¤ac› kesece¤iz. Onun için de biz a¤ac› kesiyoruz." der. Atatürk bir an düflünür; "Hay›r, gerekirse köflkü a¤açtan uzaklaflt›r›r›z."der. ‹stanbul’daki köprü alt›ndaki tramvay raylar›n› Yalova’ya tafl›t›r. Kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köflkün alt›na tramvay raylar›n› döfleyerek köflkü a¤açtan 4 metre 80 santim kenara çekerek ve hâlâ "Cumhuriyetimiz gibi ayakta duran ç›nar a¤ac›n›n kurtuluflunu sa¤lar. 106
Bilinmeyen Yönleri Yazan: G‹ZAY TEM‹ZSOYLU
A
Onlar yapt›klar›yla, baflar›lice Harikalar Diyar›nda adl› roman›n lar›yla hayranl›k uyand›ran yazar› Lewis Carroll, bir matematik dehas› dehalar. Ama herkes gibi idi. Kelime üretmekte s›radanl›klar›, tak›nt›lar›, Lewis Carroll de üstüne yoktu. ‹ngide¤iflik al›flkanl›klar› lizce’de onun türetti¤i var. Kimi uyuman›n onlarca kelime hâlâ kullan›lmaktad›r. Kütüphanelerde daha gereksizli¤ine inan›yor, kolay bulunabilmesi için kimi u¤urlu nesneleri kitap ad›n› cildin s›rt›na olmadan çal›flam›yor, yazma fikri onundur. kimi baz› rakamlar›n Scrabble kelime oyunuu¤ursuzlu¤una inan›yor. nun ilk örne¤ini yapt›. En ‹flte baflar›l› insanlarla ilgili sevdi¤i ulafl›m arac› kendi icad› olan üç tekerlekli ilginç bilgiler ve onlar›n bisikletti. s›rad›fl› özellikleri.
BD ARALIK 2014
B
M
o¤ol kabilelerini birlefltirerek dünya tarihinin bitiflik aflar›l› s›n›rlara sahip en büyük imparayazar tam bir kitap kurduydu. torlu¤unu kuran fiahsi kütüphanesinde 15 bin Cengiz Han küCengiz Han kitap vard›. ‘John Baryelcorn’ çükken klan reiisimli eseri ads›z alkolikler si olan babas›n›n zehirlenmesiyle birli¤inin reisli¤i üstlenmifl ancak alaya okuma listeal›nm›flt›. 12 yafl›ndayken üvey sinde yer kardefllerinden birini öldürdü. al›r. London Çok genç yaflta evlendi¤i kar›s› befl yafl›nda Börte kaç›r›l›p tecavüze u¤rad›. içkiye baflla‹mparatorlu¤u Çin'den Macarisd›, 40 yafl›ntan'a kadar uzanan bu hükümda öldü. O dar›n gazab› ancak o öldü¤ünde kadar çok bitti. Adet oldu¤u üzere iflaretsiz içiyordu ki, bir mezara gömüldü. Cenaze bu yüzden bafl›na say›s›z kaza alay›n›n geçti¤i yerlerde tek bir geldi. Bir seferinde Oakland kifli bile sa¤ b›rak›lmad›. O¤ulR›ht›m›’nda tökezleyerek denize lar›, ileride yerini bulabilmek düfltü ve kendini San Francisco için küçük bir deveyi annesinin Körfezi’nde buldu. gözü önünde kurban ederek babalar›n›n mezar›na koydu. Difli deve yavrusunu görmek için ikola Tesla bir dahiydi ama sürekli mezara döndü¤ünden de¤iflik fobileri vard›. 3’lü kabrin yerini sadece o biliyordu. say›lar konusunda saplant›l›yd›. Ancak yafllanan devenin Kalaca¤› bir de ölmesiyle Nikola Tesla otel odas›n›n mezarla numaras›n›n ilgili mutlaka 3 ‘e bölünebiliyor olmas› tüm gerekliydi. Mücevherden nefret bilgiler ederdi, özellikle de inci küpelerden. yok Resmi yemekler d›fl›nda, her zaman oldu. tek bafl›na yemek yiyen Tesla, asla bir kad›nla baflbafla yemek yemedi. Asla evlenmedi ama bekar olmas›n›n ve hatta aseksüel olmas›n›n onun bilimsel yeteneklerine yard›mc› oldu¤unu düflünüyordu.
Jack London
N
108
BD ARALIK 2014
Franz afka, et yemeyi Kafka cinayetle bir tutacak kadar kat› bir vejetaryendi. Vasiyetinde yak›n arkadafl› Brod’dan Yarg›, Ocakç›, Dönüflüm, Ceza Sömürgesi ve Köy Doktoru hariç bütün eserlerini yakmas›n› istedi. Arkadafl› Max Brod onun vasiyetini yerine getirmeyerek Kafka’n›n yazarl›k kariyerine büyük katk› sa¤lad›.
K
L
ondra'da dünyaya gelen Woolf, Victoria devri yazarlar›ndan Sir Leslie Stephen'›n k›z›yd›. Eflcinsel olan Woolf'un eserlerinde eflcinsel yak›nl›klar›na bol bol rastlan›rd›. Konuflmay› çok severdi. Bir seferinde 48 saat aral›ks›z konuflmufltu. Bütün eserlerini ressam olan k›z kardeflinin çal›flma biçiminden ilham alarak, ayakta yazm›flt›r. Ceplerine tafllar doldurup Ouse nehrine atlayarak intihar etmifltir.
Virginia Woolf
olstoy’un 16 yafl›ndaki kar›s›yla yapt›¤› evlilikten 5’i hayat›n› kaybeden12 çocu¤u oldu. Rus köylüsünün yoksul, periflan durumu onu çok Lev Tolstoy üzüyordu. Bütün servetini köylülere da¤›tt›, her haliyle onlar gibi yaflamaya bafllad›. Kaba saba giyiniyor, giydi¤i her elbiseyi kendisi dikiyordu. 48 y›ll›k evlili¤inin ard›ndan kar›s›na “Benim yafl›mdaki insanlar›n s›kça yapt›klar› bir fleyi yap›yorum. Son günlerimi tek bafl›ma ve sükunet içinde geçirebilmek için dünyadan vazgeçiyorum” yazan bir not b›rakarak evini terk etti¤inde 82 yafl›ndayd›. Birkaç gün sonra bir tren istasyonunda donarak öldü.
T
D
r. Kellogg, a¤a- John H. beyi ile piflirKellogg dikleri m›s›r›n yanl›fll›kla preslenmesi sonucu de¤iflik bir flekil elde ettiler. Bu hamuru silindirden geçirip kurutarak gevrek haline getirmeye karar verdiler ve ilk ürünlerini hastalar›na verdiler. fieker ve süt ile kar›flt›r›lan bu gevrek çok popüler oldu ve kahvalt› gevre¤ine dönüflecek olan ilk ürün böyle üretilmifl oldu. 109
Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek
Herkes baflkalar›n›n hatalar›n› bütün ç›plakl›¤›yla görür de, kendi hatalar›na kör yaflar ço¤u kez.
Gözün
Üstünde Olsun Yeni y›la çeyrek kala gözlerim
üstümde. Aynada gözlerimin içine bakarak "‹flte böyle bak bana her zaman, duru, dürüst, ruhunu ortaya ç›kar›rcas›na. Asla gözlerini kaç›racak, egonun tüm yaflam›n› yönetmesine izin verecek denli zay›f düflme, unutma, gözüm hep üstünde" diyorum. Sevdi¤im dostlar›ma da s›kça “Gözün üstünde olsun.” diyorum. E¤er bu sözü ilk kez duyuyorlarsa benden “Nas›l yani?” dercesine bak›yorlar yüzüme. Aç›klayay›m: Gözlerimiz ço¤unlukla baflkalar›na odakl›. Baflkalar›n›n ne yapt›¤›, nereye gitti¤i, kiminle birlikte oldu¤u, ne yedi¤i, ne içti¤i, 110
BD ARALIK 2014
hayat›n içinde nas›l durdu¤unu gözlemleriz ama ayn› merak ve duyarl›l›kla gözlerimizi kendi yaflant›m›za çevirmek akl›m›za bile gelmez. Bu nedenle herkes baflkalar›n›n hatalar›n› bütün ç›plakl›¤›yla görür de, kendi hatalar›na kör yaflar ço¤u kez. Geçici anl›k zevkleri, mutluluk sand›¤› için, özlemini duydu¤u iç huzurunu yakalayamaz bir türlü. Bir hatadan di¤erine koflarken kendi yaflam›n› mercek alt›na almay› hiç düflünmez.
O
ysa yaflam hayatla dans etmektir. Bafltan ç›kar›c› bir sevgili gibidir hayat. Bu dans› uyum içinde yapmaya gereken özeni göstermez, kollar›nda bafl›m›z dönerek dans ederken birden aya¤›m›za basabilir. Bazen üstümüze düfler, egomuzu okflar, fl›mart›r bizi hayat; bazen de ani bir u dönüflü yaparak yönünü de¤ifltirir, neye u¤rad›¤›m›z› flafl›r›r›z. Bazen sevgiyle sar›p sarmalar, bazen tan›mazl›ktan gelip s›rt›n› döner. Kimi zaman bir tüy hafifli¤inde ayaklar›m›z› yerden keser, kimi zaman ayaklar›m›zdan zincire vurulmufl gibi k›p›rdayamay›z hiçbir yere. Sat›r bafllar›n› okumak yetmez hayat›n s›navlar› geçmek için, kimsenin göremedi¤i sat›r aralar›n› okuyabilmek gerek. “Ben art›k büyüdüm, her fleyi biliyorum” demek yetmez. Büyümek ve ö¤renmenin s›n›rlar› olmad›¤›n› ö¤renmek, ö¤rendiklerimizi uygulamak gerek. Yaflamak, bazen bir güne bir ömrü s›¤d›rabilmektir. Yaflad›klar›m›zla büyümek, yaflayamad›klar›m›zla hâlâ küçücük bir çocuk olup toplad›-
¤›m›z çak›l tafllar›nda mutlulu¤u yakalayabilmektir. Herkesi bir fleylere ikna etmek zorunda olmak de¤ildir yaflamak. Kendimize karfl› dürüst olabilmek ve kendi ruhumuza ihanet etmemektir. Ne yaz›k ki pek ço¤umuz bedenimize gösterdi¤imiz özeni ruhumuza göstermiyoruz. fi›k, tertemiz, göz al›c› giysilerle dolaflan ruhu kirlenmifl insanlarla dolu dört bir yan›m›z. Egomuz "Sak›n ha, ba¤›fllama kimseyi" diyor. Ruhumuzu “Sen her fleyin en iyisini bilirsin, sen en güzelsin” sözleriyle bafltan ç›karmaya çal›fl›yor. Sahte mutluluklarla, baflkalar›n›n hayatlar›yla oyalan›rken, hayat› ›skalad›¤›m›z›n, kendi yaflam›m›z› ne denli bol keseden harcad›¤›m›z›n ay›rd›na bile varam›yoruz ne yaz›k ki. Yaflamak, yaflad›k‹flte bu nedenlerle “Gözün üstün- lar›m›zla büyümek, yaflayamad›klar›de olsun.” diyorum m›zla hâlâ küçücük dostlar›ma. bir çocuk olup Unutmayal›m hayat toplad›¤›m›z çak›l k›sa, bazen kurallar› tafllar›nda mutlulu¤u yakalayabily›kal›m, kolay affedelim, yürekten mektir. sevelim. Umutlar›m›z sadece say›larda kalmas›n, daha iyi bir y›l olmas› için biz de çabalayal›m. Bar›fl ve adaletin egemen oldu¤u, mutlu, sa¤l›kl›, huzurlu, baflar›l›, sevgi dolu ve hayat› "fark›nda" olarak yaflayabilece¤imiz bir y›l olmas›n› diliyorum. Gözünüz üstünüzde olsun!• nuraybartoschek@butundunya.com.tr 111
Gezdikçe Gördükçe
ahildeki çak›llara uzan›p duran dalgalar›n ucundaki köpükler ‹zlen fien Toker dantel gibi, bembeyaz. Yeflilin farkl› tonlar›ndaki çam, mefle ve zeytin a¤açlar›, onu korumak istercesine deniz kenar›ndaki manast›r›n etraf›n› sarm›fl. Masmavi cam göbe¤i rengindeki deniz, dalgalarla manast›ra ulaflmaya çal›fl›yor sanki. Güneflin sar› Renkleri, ›fl›klar› küçük koyu ›s›t›rken tüm insan› ve do¤ay› renkler büyük bir uyumla bütünlefliyor. Portofino’dan bindi¤im tekne muhteflem bir uyumla yaklafl›k 20 dakika sonra bu koydaki bütünlefltiren köy San Fruttuoso köyüne yaklafl›yor. Manast›r ve koyun denizden görünü-
San
S
ruttuoso
BD ARALIK 2014
müne bakarken, burada yaln›zca renklerin de¤il, insan ve do¤an›n da muhteflem bir uyum içinde oldu¤unu düflünüyorum. ‹talya’n›n Liguria bölgesindeki Camogli kasabas› yak›n›ndaki köy, Portofino Ulusal Park› içinde yer al›yor. San Fruttuoso Manast›r›, Doria Kulesi ve bir kaç binadan ibaret olan bu minicik köye park›n içindeki patika yoldan yaklafl›k 2 saatlik bir yürüyüflle ya da denizden tekneyle ulafl›labiliyor. Camogli, Santa Margherita Ligure, Rapallo ve Portofino’ dan kalkan teknelerle koya gelinebiliyor.
San Fruttuoso Manast›r› y›llar içinde çeflitli de¤iflimler geçirmifl, Benediktin manast›r› olmufl, korsanlar›n mekan›, bal›kç›lar›n mütevaz› evi, sonra yüzy›llar boyunca Doria Prensli¤i’nin mülkü olmufl. 1983 y›l›nda Frank ve Orietta Pogson Doria Pamphilj taraf›ndan FAI’ye ba¤›fllanm›fl. ‹talya’n›n sanatsal ve do¤al miras›n› kurtarmay›, korumay› ve halka açmay› amaçlayan bir sivil toplum kuruluflu olan FAI’nin yönetimindeki manast›r flimdi tarihi bir mekan olarak ziyaret edilmesinin yan›s›ra zaman zaman sergi ve etkinliklere de ev sahipli¤i yap›yor. ekneden iner inmez, geçmifli 10.-13.yüzy›la dayanan manast›r›n Akdeniz’e bakan cephesine do¤ru yürüyorum. Üçlü Gotik pencerelerin oldu¤u iki katl› bölüm burada bulunan eski bir
T
113
BD ARALIK 2014
Romanesk yap›n›n üzerine 13. yüzy›lda Doria ailesi taraf›ndan yapt›r›lm›fl. Tafl binay› sahildeki çak›llara ba¤layan kemerlerin alt›na giriyorum. Do¤a manast›r›n önüne bir sahil yapmadan önce, denizden gelen tekneler binan›n bu tafl›y›c› kemerleri alt›na girerek yüklerini do¤rudan buradaki kilerlere boflalt›yormufl. Art›k kemerlerin alt›nda su yerine çak›l tafllar› olsa da bu bölümde hâlâ kay›klar var. uradan manast›r›n arkas›na geçip girifl kap›s›na ç›k›yorum. Bilet giflesinde kitaplar, kartpostallar, zeytinya¤› ve anahtarl›k gibi hediyelik eflyalar da sat›l›yor. Manast›r ve yak›n›ndaki Doria Kulesi’ne girifl sa¤layan biletlerden elde edilen gelir, bak›m-onar›m çal›flmalar›nda kullan›yor. Yap›n›n restorasyonu s›ras›nda bulunan, manast›r›n tarihine ve keflifllerin yaflam›na ›fl›k tutan; Liguria, Güney ‹talya ve ‹slam dünyas›ndan izler tafl›yan eserler ana binadaki müzede sergileniyor. Alt kattaki mezar odas› bölümünde de Cenova’l› soylu Doria ailesinin baz› üyelerinin mezarlar› bulunuyor. Manast›rdan sonra yan›ndaki kiliseye giriyorum. Buradaki Hz.‹sa heykeli San Fruttuoso aç›klar›nda, denizin içinde bulunan The Christ of the Abyss (Cristo degli Abissi)’in bir kopyas›. Guido Galletti taraf›ndan yap›lan 2,5 metrelik bronz heykel, 1954’de denizcileri ve dalg›çlar› korumak için denize, yaklafl›k 17 metrelik derinli¤e b›rak›lm›fl. Bölgedeki k›rm›z› mercan, ahtapot, orfoz, müren ve di¤er bal›klar›
B
Do¤a manast›r›n önüne bir sahil yapmadan önce, denizden gelen tekneler binan›n bu tafl›y›c› kemerleri alt›na girerek yüklerini do¤rudan buradaki kilerlere boflalt›yormufl. 114
görmek için dal›fl yapanlar heykeli yak›ndan, dal›fl yapamayanlar da alt› cam gezi teknelerinden görebiliyor. Denizin derin, lofl sular›nda yüzünü ve kollar›n› gökyüzüne, ›fl›¤›n kayna¤›na do¤ru uzatm›fl halde duran heykel, 10 y›l önce yerinden ç›kar›l›p yenilenerek tekrar denizin alt›na indirilmifl. iliseden ç›k›p, zeytin a¤açlar›n›n oldu¤u teraslar›n yan›ndan geçerek Doria Gözetleme Kulesi’ne do¤ru yürüyorum. Doria ailesinin imparatorluk kartal› simgesini tafl›yan kule koyun iki cephesine hakim konumuyla manast›r› ve temiz su kaynaklar›n› korsanlardan korumak için yapt›r›lm›fl. 1562’de Amiral Andrea Doria taraf›ndan yap›lan kuleye dik merdivenlerle ç›k›l›yor. Kuleden devam eden patika köyün daha dar olan ikinci plaj›n›n yan›ndan geçerek Portofino’ ya ulaflan yürüyüfl yolunun bafllang›-
K
Dal›fl yapanlar 2,5 metrelik bronz heykeli yak›ndan, dal›fl yapamayanlar da alt› cam gezi teknelerinden görebiliyor. c›n› oluflturuyor. Kulenin önündeki merdivenlerden deniz kenar›na inerek, yaln›zca yaz aylar›nda aç›k olan üç lokantadan iskeleye yak›n olan›na giriyorum. Merdivenlerden yukar› ç›k›nca sa¤›mda önünde iri bir saks› fesle¤enin oldu¤u mutfa¤›, solumda yemek salonunu görüyorum. Yemek salonundaki küçük flöminenin etraf›na denizden ç›kar›lan amforalar dizilmifl. Duvarda Cristo degli Abissi’nin etraf›nda bal›klar›n yüzdü¤ü bir foto¤raf› as›l›, hemen yan›nda da lokanta sahibinin ailesiyle ve büyük bir bal›kla 115
BD ARALIK 2014
çekilmifl foto¤raflar› var. Salonun önündeki balkondaki masalardan birine oturuyorum. Kenara dizilmifl sardunya saks›lar›n›n arkas›ndaki manzara büyüleyici; manast›r, kule, plaj ve masmavi deniz çok güzel görünüyor. asalara çeflit çeflit yemekler servis ediliyor; pizza, makarna, mozzarella-domates, ahtapot salatas›, sar›msakl›-fesle¤enli sosla haz›rlanm›fl midyeler, yan›nda roka ile servis edilen incecik kesilmifl ton bal›¤› filetosu... Misket limonlu dondurma da mis gibi süt ve limon kokuyor. San Fruttuoso günübirlik gelen ziyaretçilere tarihi manast›r/kule gezisi, çevre yürüyüflleri, dal›fl, yüzme
M 116
ve günefllenme gibi farkl› seçenekler sunuyor. Manast›r ve kule geçmifli düflletiyor. Sahildeki tafllar›n üzerinde günefllenirken, bir tafl at›m› uza¤›n›zdaki küçük lokantalardan gelen güzel kokular size yemek saati geldi¤ini hat›rlat›yor. P›r›l, p›r›l, berrak sularda yüzerken bal›klara; yürüyüfl yaparken farkl› bitkilere, çiçeklere rastlayabiliyorsunuz. Dönüfl için tekneye binifl saati geldi¤inde benim gibi gözünüz ve gönlünüz koyda kalarak San Fruttuoso’dan ayr›l›yorsunuz. Denize aç›l›rken; sessizli¤in rengi beyaz, do¤an›n rengi yeflil, huzurun rengi mavi ve s›cakl›¤›n rengi sar› da sizi teselli etmek istercesine teknenin etraf›n› sar›yor. • izlensen@butundunya.com.tr
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay
Kad›nlara Direksiyon Yasak
1
türmek için araba sürmek zorunda kalan Kuveytli bir kad›n gözalt›na al›nm›flt›.
2
Sigara ‹çilmeyen Sigara Firmas›
Ünlü sigara markas› Camel’›n üreticisi Reynolds American, çal›flanlar›n›n sigara içmesini yasaklad›. Firman›n ald›¤› karara göre, büro, konferans salonlar›, koridor ve asansörlerde Kad›nlar›n araba sürmesini yasaklayan tek ülke olan Suudi Arabistan’da yasa¤› protesto eylemine yine izin verilmedi. Kad›nlar›n toplum içindeki konumu, Kral Abdullah bafla geçti¤inden beri az da olsa iyileflme göstermesine ra¤men, 2011’deki Arap Bahar› sonras› Suudi Arabistan krall›¤› ipleri daha s›k› tutuyor ve kurallara uymayanlara karfl› hoflgörü göstermiyor. Kas›m 2013’te hasta babas›n› hastaneye gö117
BD ARALIK 2014
Ocak 2015’den itibaren sigara, puro ve pipo içilemeyecek. Elektronik sigara gibi d›flar›ya duman vermeyen ürünler ise serbest olacak. Firman›n sözcüsüne göre bu yasa¤›n gerekçesi, sigara içmeyenlere sayg› göstermek.
Rahibenin ‹lginç fiark›s›
3
4
Çiftçi Güzeller
Uganda’n›n bu y›lki güzellik yar›flmas›na kat›lan güzeller podyumda de¤il çiftlikteki hünerlerini sergiledi. Yar›flmaya bir anlam katmak isteyen organizatörler, açl›k sorununun çözü-
‹talya’da “The Voice” flark› yar›flmas›n› kazanan Rahibe Cristina Scuccia ilk albümünü ç›karmaya haz›rlan›yor. Rahibenin ç›k›fl parças› olarak seçti¤i flark›, Madonna’n›n 80’li y›llarda dillerden düflmeyen flark›s› “Like a virgin” (Bir bakire gibi). 26 yafl›ndaki Scuccia “fiark›y› kendim seçtim. Skandal yaratmak gibi bir amac›m mü için çiftçili¤in gelifltirilmesine u¤raflan Silahl› Kuvvetler ile iflbirli¤i yapt› ve yar›flman›n temas›n› “gençleri çiftçilik alan›nda daha giriflimci olmaya teflvik” olarak belirledi. ‹nek sa¤maktan keçilerle ilgilenmeye kadar türlü ifllerle s›nanan yar›flmac›lardan finale kalmay› baflaran 19 güzele, bilgilerini s›nayan sorular soruldu. Kazanan ise 23 yafl›ndaki mühendis Leah Kalanguka oldu.
5 yok. Cinsellikle ilgili k›s›mlar› bir kenara b›rak›p sözlerini okursan›z, aflk›n insanlar› yenileyecek ve geçmifllerinden kurtaracak kadar güçlü oldu¤u anlat›l›yor. Zaten bu yüzden flark›y› pop de¤il daha yumuflak bir tarzda söyledim” dedi. 118
Beyin Tümör ile Mücadele
Harvard Üniversitesi bilim insanlar›, beyin tümörüne savafl açan kök hücreler gelifltirdi. Fareler üzerinde yap›lan deneyde, beyinlere jelle yerlefltirilen kök hücrelerin salg›lad›¤› toksinler tümörü yok etmeyi baflar›rken sa¤l›kl› hücrelere hiçbir zarar
BD ARALIK 2014
ortalama 2 bin y›l sürdü¤ü san›lan kutup de¤ifliminin asl›nda 100 y›ldan k›sa bir süre içinde gerçekleflebilece¤ini belirtti. Milyonlarca y›l boyunca ayn› yo¤unlukta kalan manyetik alanlar baz› dönemlerde gizemli bir flekilde zay›fl›yor ve 180 derece yer de¤ifltirmeye bafll›yor.
7 vermedi. Bir kök hücre uzman› bu geliflmeyi “kanser tedavisinin gelece¤i” olarak niteledi. Deney 5 y›l içinde insanlar üzerinde denenecek. Kök hücreler kan kanserine iyi gelse de tümörlerde ifle yaram›yordu.
6
Duygular› Yans›tan Telefon
Ak›ll› telefon üreticisi bir firma, arkas›nda göz hareketi yapma fonksiyonu bulunan yeni bir telefon gelifltirdi. World IT Show’da sergilenen tele-
Kutuplar Yer De¤ifltirecek
Kuzey ve Güney kutuplar›n›n 100 y›ldan k›sa bir süre içinde “yer de¤ifltirebilece¤i” aç›kland›. Dünya’n›n manyetik alanlar›yla ilgili yürütülen yeni bir çal›flma, pusulalar›n kuzeyi güney, güneyi de kuzey olarak göstermesinin uzak bir senaryo olmad›¤›n› ortaya koydu. ABD’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden bir ekip,
fon, sahibinin duygular›n› arkas›ndaki ekranda bulunan gözler sayesinde yans›tma özelli¤ine sahip. Bu gözler, ak›ll› telefon sahibinin kulland›¤› programlara ve yazd›¤› mesajlara göre; k›zg›nl›k, mutluluk, k›rg›nl›k gibi duygular› ifade eden flekillere girebiliyor.
8
Bitkisel Hayatta Bilinç Aç›km›fl!
Araba kazas› veya kalp krizi sonras› beyinlerinde ciddi hasar oluflan ve 119
BD ARALIK 2014
bitkisel hayata giren hastalardan baz›lar›n›n, san›ld›¤›n›n aksine bilinçlerinin tamamen kapal› olmad›¤›, yaln›zca iletiflim kuramad›klar› için bunu belli edemedikleri ortaya ç›kt›. Bu hastalar bazen uyan›k gibi dursalar da etraflar›nda olan bitenden haberdar olmad›klar› düflünülüyordu. Cambdebilmesi için bir süre daha al›flt›rma yapmas› gerekiyor. Göze yerlefltirilen sensör, özel gelifltirilen gözlükteki kameradan gelen sinyalleri topluyor.
10
Dünyan›n En Yoksul Lideri
ridge Üniversitesi bilim insanlar›, bu durumdaki hastalar›n baz›lar›n›n beyin sinyallerinde gizli emarelere rastlad›. Bulgular, komadaki veya bitkisel hayattaki baz› kiflilerin zihinlerinin aç›k olabilece¤ini gösterdi.
9
Biyonik Göz ile Görebiliyor
ABD’nin Kuzey Karolina eyaletinde yaflayan 66 yafl›ndaki Larry Hester, ›fl›¤› görüntüye dönüfltürebilen “biyonik göz” sayesinde yeniden görmeye bafllad›. Ömrünün yar›s›n› kör olarak geçiren Hester, biyonik gözün dü¤mesine ilk bas›ld›¤›nda yerinden s›çrad› ve surat›na kocaman bir gülümseme yay›ld›. Hester, ABD’de biyonik göz takma flans›na eriflen 7’nci kifli. Ancak Hester’›n ilerleme kayde120
Basit bir çiftlik evinde yaflayan, maafl›n›n yüzde 90’›n› ba¤›fllayan ve makam arac› yerine kendine ait 1987 model bir araba kullanan Uruguay Devlet Baflkan› Jose Mujica, maafl›n›n ba¤›fllamad›¤› yüzde 10’luk k›sm›yla mütevaz› bir hayat sürdürüyor. Mujica, 12 bin dolarl›k maafl›n›n yüzde 90’›n› ba¤›fllam›fl; kalan 1200 dolar›n da evinin karfl›s›ndaki ah›r›n okul yap›lmas› için harcanmas› emrini vermifl. • sezinsan@butundunya.com.tr
B
Not Defterimden Nergis Öztürk
ir H›rs›z›n
Portresi
Genç Macar sanatç› Arpad Sebesy, milyoner Elmer Kelen ile portresini yapmak için anlaflm›flt›. ortenin kolay bir çal›flma ile gerçekleflemeyece¤i en bafltan belli oldu. Çünkü Elmer Kelen sadece üç kez yar›mflar saatlik pozlar verebilece¤ini belirtti. Arpad Sebesy portrenin önemli bir k›sm›n› ak›ldan ve Kelen’in foto¤raflar›na bakarak yapmak zorunda kalsa da ortaya ç›kan tabloyu be¤endi. Kelen ayn› fikirde de¤ildi ve portrenin kendisine yeterince benzemedi¤ini ileri sürerek para ödemeyi reddetti. Mesle¤inin henüz çok bafllar›nda olan genç ressam, saatlerce titizlikle çal›flarak ortaya ç›kard›¤› eserin kibirli milyoner taraf›ndan be¤enilmemesi nedeni ile çok üzülmüfltü. Onca eme¤i heba olmufltu. Ancak Sebesy, ofisinden ayr›lmadan önce milyonerden portrenin kendisine benzemedi¤i için kabul edilmedi¤ini belirten bir yaz› vermesi talebinde bulundu.
P
121
BD ARALIK 2014
Bu iste¤i masumane ve mant›kl› bulan Elmer Kelen bu kadar basit bir flekilde kurtuldu¤una sevinerek yaz›y› an›nda haz›rlay›p ressama uzatt›. radan birkaç ay geçmiflti ki, Macar Ressamlar Derne¤i Budapeflte Güzel Sanatlar Galerisi’nde bir sergi organize etti. Sergiyi gezen bir kifli Elmer Kelen’i arayarak sergide portresinin bulundu¤unu ve alt›nda “Bir H›rs›z›n Portresi” yazd›¤›n› söyledi. Sergiyi gezen herkesin tablonun önüne geldi¤inde de Kelen’in ad›n› telaffuz etti¤ini de ekledi. Apar topar galeriye gelen Elmer Kelen, hemen müdüre ç›karak itibar›n› yerle bir etti¤i gerekçesiyle resmin derhal kald›r›lmas›n› istedi. Bir yandan portreye di¤er yandan Kelen’e bakan ve benzerli¤in verdi¤i flaflk›nl›¤› üzerinden atamayan müdür kem küm ederken, cüretini daha da art›ran Kelen, bu kez de müdürü, galeriyi ve derne¤i tazminat talebi ile mahkemeye vermekle tehdit etti. ‹yice tedirgin olan müdür çareyi Arpad Sebesy’yi ça¤›rmakta buldu. Müdür ve Kelen ile buluflan ressam çantas›ndan Kelen’in resmin kendisine benzemedi¤i için almay› reddetti¤ini belirten imzal› mektubu ç›kar›p, daha birkaç ay önce yazd›¤› yaz›y› milyonere uzatt›. Sus pus olan milyoner için art›k
A
122
Sergiyi gezen bir kifli Elmer Kelen’i arayarak sergide portresinin bulundu¤unu ve alt›nda “Bir H›rs›z›n Portresi” yazd›¤›n› söyledi. paras›n› ödeyip portreyi almaktan baflka çare kalmam›flt›. Ancak eme¤in yan› s›ra, hatas›n›n da bedelini ödeyerek… Portrenin fiyat› befl kat›na ç›km›flt›! Sebesy, güçlüklere teslim olmay› kabul etmemiflti. Öfke ve ac›ya teslim olmaktansa, bunun yerine yarat›c› ve yararl› bir kap› açacak bir yol düflünmüfltü. Yani genç ressam, de¤erli bir tecrübe edinmiflti: Yeni f›rsatlar, bizi ço¤unlukla en s›k›nt›l› anlar›m›zda ziyaret eder… • nergisozturk@butundunya.com.tr
Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri
Midye ve KumTanesi “B›rak beni gideyim, görece¤imi gördüm” dedi kum tanesi. Midye ise içine giren kum tanesine cevap vermedi. Kum tanesi inatla konuflmay› sürdürdü.
T
"Tamam denizin derinliklerini görmeyi ben istedim ama bu karanl›k kabu¤un içinde olmak de¤ildi arad›¤›m, ne olur b›rak gideyim. Sahildeki bir kum tanesi olarak denizin içindeki dünyay›, derinlikleri hep merak etmifltim. Rüzgar savurdukça k›y›ya yaklaflsam ve hatta arada dalgalara bulan›p ›slansam da bir türlü denizin içini göremedim. Sahile gelip ayaklar›n› ›slatan insanlar gibi denize hep kenardan bak›p içindeki dünyay› hayal etmeye çal›flt›m. Dalgalar›n yuvarlay›p sahile att›¤› çak›l tafllar›ndan denizin bambaflka renkli bir dünya oldu¤unu iflittikçe merak›m
artt›. Ama buras› çok karanl›k ve korkuyorum b›rak beni gideyim." "Zaman› gelince gidersin, sab›rl› ol bakal›m. Hem seni ben ça¤›rmad›m o kadar uzaktan nas›l geldin sen buralara anlat bakal›m." dedi midye. Kum tanesi midyeden gelen yan›ta sevindi. Karanl›¤›n verdi¤i korku biraz olsun yat›flt›. Yaln›z de¤ildi.
BD ARALIK 2014
“Gökyüzünün o görkemli ama durgun mavisinin suyun içinde renkten renge girece¤ini ve bu kadar güzel görünece¤ini hiç düflünmemifltim.” "Rüzgar›n sakin esti¤i bir gündü. Sahilde insanlar vard›. Kuruyan deniz tuzuyla üzerine tutundu¤um küçük tafla uzanan el, taflla birlikte beni de denize f›rlatt›. Kaç kez denizin yüzeyinde s›çrad›¤›m›z› hat›rlam›yorum ama sanki deniz bizi içine almamaya çal›flt›. Sonra yavafllad›k, ›slan›p derinlere yuvarland›k. Bu arada tutundu¤um tafltan ayr›ld›m ve bir süre suyun içinde sal›nd›m. Gerçekten bambaflka bir dünyadayd›m. Suyun içinde ne gökyüzü ne de günefl oldu¤u gibi kalabiliyordu. Gökyüzünün o görkemli ama durgun mavisinin suyun içinde renkten renge girece¤ini ve bu kadar güzel görünece¤ini hiç düflünmemifltim. Günefl ise suyun içinde parçalan›yor, birden fazla günefle ayr›fl›yor, üstelik yak›p kavurmuyordu. Baflka fleyler de gördüm. Ne oldu¤unu anlamad›¤›m baflka fleyler de vard›. Rüya gibiydi. Ama çok k›sa sürdü. ‹ki beyaz kabu¤un aras›ndan geçip kendimi burada buldum. Buras› çok karanl›k, korkuyorum. B›rak gideyim." "Kabuklar›m›n aras› güvenlidir.
Zaman› gelince gidersin. Sen bana d›flar›y› anlat biraz. Orada ne var, nas›l bir yer?"
D
124
"D›flar›s› buraya hiç benzemiyor. Buradaki renklilik, canl›l›k d›flar›da yok. Burada her fley yumuflak halbuki d›flar›da günefl ve rüzgar her fleyi kurutup sertlefltiriyor. Buradan bak›nca alacal› bulacal› görünen o mavi gökyüzü d›flar›da hiç de öyle. Bir de içini ›s›tan bazen yak›p kavuran günefl var. Burada çok say›da varm›fl gibi göründü¤üne bakma, inanmayacaks›n ama asl›nda tek. Sahilden gelip suyun içine bak›nca iç içe iki dünya var sanki. Üstelik ikisi de gerçek. Hangisi daha iyi diye sorsan cevap vermesi zor. En iyisi hep bir tarafta kal›p öteki taraf› hiç tan›mamak. Birindeyken ötekinde akl›n kal›yor. Ha bir de rüzgar var d›flar›da." "Rüzgar de neymifl?" "Nas›l desem, burada su nas›l hareket edip dalga yap›yorsa orada da rüzgar esip seni oradan oraya savurabiliyor. Bir de su buradakilerin nas›l
BD ARALIK 2014
hep yumuflak kalmas›n› sa¤l›yorsa rüzgar d›flar›dakileri kurutup sertlefltiriyor. Tan›san sevmezsin. Gecenin karanl›¤› ise san›r›m her iki tarafta da ayn›." Midye d›flar›y› kolaçan etmek için kabuklar›n› hafif aralay›nca içerisi ayd›nland›. K›sa süreli de olsa bir yengecin sald›r›s›na u¤rad›lar ama yengecin gücü kabuklar› aflmaya yetmedi. Midye, kum tanesine sahile b›rakmak için zeminde ilerleyip sahile yönelirken kum tanesinden çok zamand›r merak etti¤i suyun ötesini, ötedeki dünyay› anlatmay› sürdürmesini istedi.
Zaman›n durdu¤u bir yolculu¤a koyuldular. Gökyüzünü y›ld›zlar› anlatarak bafllad› kum tanesi. Sonra a¤açlar› kufllar› anlatt›. S›ra insanlara gelince zorland›¤›n› hissetti. Suda yaflayamayan ama yine de su kenar›ndan ayr›lmayan canl›lar olduklar›n› hiç birinin di¤erine benzemedi¤ini, hatta ayn› insanlar›n
zaman içinde farkl›l›k gösterdiklerini anlatt›. Midye kendine benzer canl› olup olmad›¤›n› sordu. Az önceki yengeç gibi kal›n kabuklu böcekler ve yine kabuklu salyangozlar gördü¤ünü ama midyeye benzer bir fley görmedi¤ini söylemesi hafiften gururunu okflad›. Kum tanesi en büyük flaflk›nl›¤›n› denizin içindeki dünyada mevsimlerin olmad›¤›n› ö¤renince yaflad›. "Nas›l yani hep böyle yeflil, hep böyle canl› m› kal›yor ortal›k? S›cakl›k da m› de¤iflmiyor?" S›cakl›k de¤ifliyor ama baflka de¤ifliklik olmuyor." "Yani hep bahar› yafl›yorsunuz. O zaman nas›l yeniliyorsunuz kendinizi?" "Buras› su alt›. Ne günefl yakabilir, ne de rüzgar kurutabilir. Hep taze kal›r, her sene kabu¤umuzu kal›nlaflt›r›p biraz daha büyürüz. Büyüdükçe daha görünür hale geliriz. Korunabilmek için kabu¤umuz kal›nlafl›r ve sertleflir. D›fl›m›z içimizden daha fazla
”‹nsanlar belki bir kabahat ifllemifl ve denizlerden kovulmufllard›r. Su kenarlar›ndan uzaklaflmamalar› da bu yüzdendir, belki de.”.
BD ARALIK 2014
büyür ama içimiz hep yumuflakt›r. Ara s›ra senin gibi küçük kum tanelerini al›r bir süre tafl›r gevezelik eder b›rak›r›z. Buras› senin geldi¤in dünyaya benzemez. Sen yine o be¤enmedi¤in kuru buldu¤un dünyana dön, buralar sana göre de¤il."
B
"Biliyor musun? Asl›nda insanlar yanl›fl dünyada yafl›yorlar. Onlar da sizin gibi mevsimleri hiç yaflamadan öylece hep büyüyor ve büyüdükçe kabuklar› kal›nlafl›yor. Küçükken kumda oynay›p flen flakrak gülen o sevecen insanlar›n büyüdükçe nas›l as›k suratl› sert, duygusuz görünüfllü olabildiklerine bir türlü ak›l erdiremiyordum. Az önce d›flar›da midyeye benzer canl› var m› diye sormufltun de¤il mi? San›r›m insanlar sana benziyor. ‹çleri yumuflak olsa da büyüdükçe kabuklar› sertlefliyor ve kendilerini koruyabilmek için hep kabu¤u kapal› yafl›yorlar. Belki bir kabahat ifllemifl ve denizlerden kovulmufllard›r. Su kenarlar›ndan uzaklaflmamalar› da bu yüzdendir, belki de." Sahile vuran dalgalar›n sesi artt›kça kum tanesi heyecanland›. Sahile yaklaflm›fllard›. Ancak kötü bir sürpriz onlar› bekliyordu. Önce irice bir yengeç midyeyi aralamaya u¤raflt›. Yengeci hedef alan bir ahtapot her ikisini de sarmalad›. Yengeç ahtapotun kollar›ndan kurtulmay› baflarsa da midye kurtulamad›. Ahtapot midyeyi birkaç kez kayaya vurunca midyenin bir kenar› k›r›ld›. Midye fazla direnemedi. Teslim olmadan önce kum tanesine “Beni de götür, b›rakma” dedi.
126
Olanlar› üzüntü içinde izleyen kum tanesi cans›z kabukla birlikte sürüklenerek sabaha do¤ru sahile vurdu. Her fley birdenbire olmufl, bir veda bile edememiflti. Kum tanesi üzgündü ama kabu¤u b›rakmam›flt›. Günefl yükselip ortal›k kurudu. fiiddetlenen rüzgar kum tanesini kabuktan d›flar› savurur gibi olunca midyenin onun için kabu¤unda b›rakt›¤› küçük yuvac›¤› fark etti. Yuvarlan›p o küçük yuvaya girdi. Bir daha ayr›lmad›lar. O günden sonra kum tanesi, kal›n beyaz bir midye kabu¤unun içinde koyu renkli bir nokta olarak kald›. Kum tanesi sözünde durmufl midyeyi b›rakmam›flt›. Zamanla deniz, günefl ve rüzgar ile afl›n›p ufalanan kabuk, kum tanesine dönüflüp kumsala kar›flana kadar birbirlerinden ayr›lmad›lar. Midye ve kum tanesinin öyküsü söylenceye dönüfltü. Dünyalar› uzak ve farkl› olsa da hayatlar›nda birbirlerine yer aç›p paylaflmay› bilenler için midye kabuklar›n›n iç yüzündeki o siyah noktalar okuyabilenler için dile gelip midye ile kum tanesinin öyküsünü anlat›r.• mehmetuhri@butundunya.com.tr
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
z a m l u t u n U
Stadyum Konserleri Bu dünyada bar›fl, huzur ve özgürlük içinde yaflamak gibi özlemler hemen her kufla¤›n ortak düflüdür. Bunun d›fl›nda her kufla¤›n ayr›ca kendi döneminde gerekleflmesini bekledi¤i düflleri vard›r.
nnem ve babam savafl› yaflam›fl ve savafl›n getirdi¤i yokluklar›n çilesini çekmifllerdi. En büyük dilekleri: Kavgas›z, dövüflsüz ve bereket içinde yaflanan bir dünyaya
A
kavuflmakt›. Bunu özlüyorlard›. Yetmiflli y›llarda gençlik dönemini yaflayan bizim kuflak ise çok flansl›yd›. Çok farkl› bir zamandayd›k. “Çiçek Çocuklar›”, San Francisco’dan tüm
127
BD ARALIK 2014
dünyaya yay›lm›fllar, gittikleri her yere bar›fl›n ve özgürlü¤ün söylemini götürüyorlard›. O dönemin en geçerdi diliyse müzikti. Aflk› ve bar›fl› müzik anlat›yordu bizlere. Amerika ve ‹ngiltere’den bafllay›p tüm dünyaya ve ülkemize yay›lan bu müzik hemen herkese hükmediyordu adeta. Devir büyük müzik topluluklar›n›n ve milyonlarca hayrana sahip ola¤anüstü müzisyenlerin dünyay› ele geçirme devriydi. Her gün gazetelerde dünyan›n büyük kentlerinde verdikleri muhteflem stadyum konserleriyle ilgili haberleri g›ptayla okuyorduk. Deep Purple, Led Zeppelin, Rolling Stones, The Who ve di¤er dev topluluklar ne yaz›k ki, o s›ralar bu tür organizasyonlar› yapamayan ülkemizden çok uzakt›lar. Doksanl› y›llara kadar dev topluluklar›n stadyum konserleri-
Onlar› büyük stadyum konserlerinde görebilme flans›na ancak doksanl› y›llarda kavuflabildik. ne sahne olan ülkelerdeki müzikseverleri k›skanarak geldik. Keflke bizde de böyle büyük organizasyonlar yap›lsa ve o muhteflem rock topluluklar› bizim kentlerimizde de konserler verseydiler. Hep bunu özlüyorduk. Onlar› büyük stadyum konserlerinde görebilme flans›na ancak doksanl› y›llarda kavuflabildik. ‹lk kez o tarihlerde ülkemiz bu muhteflem müzik olaylar›na sahne oldu. ‹zledi¤im ilk muhteflem Metallica’n›n konserinde ‹nönü stad›ndaki k›rk bin izleyici ayaktayd›.
128
BD ARALIK 2014
stadyum konseri büyük heavy metal toplulu¤u Metallica’n›n ‹stanbul ‹nönü stad›ndaki konseriydi. Hiç unutmuyorum, aylar önce bilet alm›fl ve pek çok müzikseverle birlikte büyük bir heyecanla beklemeye bafllam›flt›m. ‹lk kez bir düfl gerçekleflecek ve bir dünya devini ‹stanbul’da, binlerce hayran›n›n önünde izleyecektik. O gün, konserin bafllamas›ndan saatler önce tribünde yerimi alm›flt›m. ‹lk kez bu denli büyük bir heavy metal sever toplulu¤u bir arada görüyordum. Stad›n içi çok erken saatlerden itibaren dolmaya bafllam›fl, çimenlik alanda ayakta duracak bir kar›fll›k yer kalmam›flt›. Öyle ki yaflanan büyük izdihamdan dolay› ambulanslar sahaya girip saatlerce s›cakta beklemekten ve kalabal›ktan fenalaflanlar› hastaneye götürüyorlard›. Ço¤u Metallica’n›n amblemini tafl›yan tiflörtler giymifl, hevay metal felsefesine uygun aksesuarlar takm›fl onca insan› bir arada gördü¤ümde kendi kendime: “Bu insanlar bugüne kadar neredelermifl” dedi¤imi an›ms›yorum. Kolay de¤il, bir kufla¤›n düflü o gece gerçekleflecek ve ilk kez büyük bir dünya devini karfl›m›zda görecektik. Öte yandan dakikalar geçmek bilmiyordu.
M
etallica’n›n sahne alma zaman› geldi¤inde ‹nönü stad›ndaki k›rk bin izleyici ayaktayd›.
K›yamet kopuyordu desem yalan olmaz. Ifl›klar›n kararmas›yla bu coflku ak›l almaz bir boyuta ulaflt› ve topluluk “Enter Sandman” isimli parçalar›yla konserlerine bafllad›. Senelerdir bekledi¤imiz bir düfl gerçekleflmifl, Metallica’n›n befl eleman› karfl›m›zda yerlerini al›p muhteflem konserlerine bafllam›fllard›. Böylesine tarihi bir an› yaflad›¤›m için kendimi flansl› sayarak ben de bu coflkuya kat›ld›m. Üç saate yak›n süren konser kelimenin tam anlam›yla muhteflemdi ve günlerce kulaklar›m›zdan gitmeyecek bir müzik ziyafeti yaflam›flt›k. tadyum konserlerinin zevkini bir kez alan bir daha b›rakamaz. Nitekim doksanl› y›llarda, ülkemiz müzikseverlerinin uzun zamand›r gerçekleflmesini bekledi¤i özlemleri gerçeklefltirmek için pefl pefle stadyum konserleri düzenlenmeye baflland›. Büyük organizatörler izleyicinin ilgisini de¤erlendirmek için dünya müzi¤inin devlerini ‹stanbul’a getir-
S
129
BD ARALIK 2014
meye bafllam›fllard›. etallica’n›n konserinden sonra ülkemize ilk kez gelecek olan büyük rock toplulu¤u Scorpions’u beklemeye bafllad›k. Yine bir yaz gecesi, yine ‹nönü stad›nda a¤›rlad›¤›m›z topluluk, tribünlerde yanan meflalelerin ›fl›klar› alt›nda muhteflem bir konser verdi. “Wings Of Change” ve Rock You Like A Hurricane” isimli parçalar›n› seslendirirlerken stat adeta y›k›l›yordu.
M
tribünde yerimizi alm›flt›k. Alt topluluklar›n performanslar› ard›ndan büyük ›fl›k ve ses gösterileriyle adeta sahneye ›fl›nlanan sanatç›, televizyon kliplerindeki kadar muhteflem dans gösterileriyle konserine bafllad›¤›nda ortal›k y›k›l›yordu. Seyirci senelerce TV kanallar›nda izledi¤i bu efsane sanatç›y› karfl›s›nda buldu¤u için adeta coflmufltu. Konser bafllad›¤› gibi muhteflem bir flekilde sürdü ve bir rüya gibi belleklerimize kaz›nd›. Michael Jackson’un ard›ndan s›ra
Madonna Scorpions Scorpions’un ard›ndan s›ra pop müzi¤inin devi Michael Jackson’› ‹stanbul’da a¤›rlamaya gelmiflti. Konserden günler öncesinden bafllayarak Michael Jackson hakk›nda gazetelerde haberler yay›nlan›yor, Türk izleyicisi heyecanla onu bekliyordu. Konser günü yine saatler öncesinden
Michael Jackson hakk›nda gazetelerde haberler yay›nlan›yor, Türk izleyicisi heyecanla onu bekliyordu. 130
Michael Jackson
Madonna’y› ilk kez ‹stanbul’da izlemeye gelmiflti. Pop’un kraliçesi ‹nönü stad›nda unutulmaz bir konser verdi¤inde stadyum konserleri art›k ray›na oturmufl, her konseri izleyecek say›ca bir seyirci varl›¤› oldu¤u anlafl›lm›flt›. O dönemin en büyük sürpriziyse; neredeyse ergenlik ça¤lar›m›zdan bu yana hemen her gün haklar›nda haberler okudu¤umuz efsane topluluk Rolling Stones’u, Ali Sami Yen stad›nda izleyebilmekti. Mick Jagger ve arkadafllar›n› karfl›m›zda buldu¤umuzda bir düfl daha gerçekleflmifl yine unutulmaz bir konser izlemifltik. Konser bitip stadyumdan
BD ARALIK 2014
ayr›l›rken kendi kendime, bu yaflad›klar›m gerçek mi, dünya gözüyle onlar› da gördüm sonunda diyordum.
O
dönem keza büyük sanatç› Elton John, asi topluluk Guns And Roses ve Brian Adams da stadyum konserleri için ‹stanbul’a geldiler ve seyircimizle bulufltular. Hatta baz›lar› son-
Jon Bon Jovi
Yak›n zamandaysa Jon Bon Jovi, ‹stanbul’a gelip, muhteflem bir stadyum konseri verdi. Mick Jagger ve grubu raki y›llarda tekrar geldiler. ‹ki binli y›llarda Madonna’y› yeniden ‹stanbul’da izledik. Metallica, ‹nönü Stad›ndaki ilk konserleri ard›ndan defalarca ‹stanbul’a gelip, seyircileri ile bulufltu. Keza bir di¤er efsane topluluk olan “U2”yu da, ‹stanbul’da izleyebildik. Stadyum konserlerinin yan› s›ra büyük aç›k alanlarda da dünya çap›nda topluluklar› a¤›rlad›k. Milyonlarca hayran› olan Judas Priest bunlardan biriydi. Yak›n zamandaysa Jon Bon Jovi, ‹stanbul’a gelip, grubuyla birlikte muhteflem bir stadyum konseri verdi. Bu tür konserlere ayr›lan uygun
yerlerin say›s›n›n artmas› ülkemize gelen dünyaca ünlü büyük topluluklar›n trafi¤ini de artt›rd›. Bu durum elbette ki müzikseverlerin yan› s›ra hayranlar›yla buluflan topluluklar› da memnun etmiflti. Yetmiflli y›llarda Avrupa ve Amerika’ daki müzikseverleri k›skanan bizim kuflak, doksanl› y›llardan bafllayarak ülkemizde büyük stadyum konserlerine ve aya¤›m›za kadar gelen dünya çap›nda büyük topluluk ve sanatç›lara doydu. n büyük dile¤im; bu konserlerin hiç durmadan önümüzdeki y›llarda da organize edilmesi. Müzik özgürlü¤ün, bar›fl›n ve dostlu¤un evrensel dilidir çünkü.•
E
mehmetunver@butundunya.com.tr 131
BD ARALIK 2014
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
K›rma Zeytin Biz o zeytini çok seviyoruz. ‹kimiz de ben de, sabah kahvalt›s›nda taba¤›m›za kaç tane zeytin koyar›z! o, yo öyle saymay›z, art›k kaç tane olursa. Çatal›m›z› bir bat›r›r›z, uf uf, flu yeflil zeytinin güzelli¤ine bak. At a¤z›na, yum gözünü, çi¤nemeye baflla. Neden mi bu denli lezzetli zeytinimiz? Çünkü onu bakkaldan almad›k. Marketten de almad›k. A¤açtan toplanm›fl zeytinleri pazardan babam al›r getirir. Daha kap›dan ba¤›r›r: “Çocuklar zeyitinimiz geldi!..”
Y
132
Babam Cuma pazar›ndan al›r. Yar›n günlerden ne? Cumartesi... Tamam ikizlerin zeytin haz›rlama günü. Tam da her y›l ayn› aylarda yapar›z. O a¤açtan silkelenip toplanm›fl yeflil zeytinleri, sofral›k yapmak benle ikiziminiz görevi. Bunu seve seve yapar›z. Babam bize zeytini nas›l k›raca¤›m›z› ö¤retti. Annem de, k›r›lm›fl zeytini nas›l sofral›k yapaca¤›m›z› ö¤retti. Haydi bakal›m F›rat, haydi bakal›m Ferhat... Kollar› s›vay›n...
BD ARALIK 2014
fiimdi zaman oyun zaman› de¤il, eve sofral›k zeytin haz›rlama zaman›. Ferhat’la gazete ar›yoruz. Ben de k›rma tafl›n› ar›yorum. nnem de, babam da güldüler. Annem, “Durun çocu¤um, bir yar›n olsun” dedi. Sonra babam sordu: “Kaç kilo zeytin ald›n Hakan?” “Her y›l oldu¤u gibi, yine on kilo...” Onun befl kilosunu ben k›raca¤›m, befl kilosunu da Ferhat. Yar›n bafll›yoruz. Küt de... Küt... Küt de... Küt. Yine alt›m›zda oturan Nilüfer Teyze ç›kar gelir, Buyursun gelsin. Zaten komflu hakk›n› gözetece¤iz. Kocaman bir tabak dolusu Nilüfer Teyzelere... Biz zeytini taflla k›rar›z. Babac›¤›m tafl› vururken elimize çarpmayal›m diye tafl haz›rlad›. Kocaman yass› bir tafl›n ortas›n› oydu, zeytin çekirde¤i büyüklü¤ünde bir çukur açt›. ‹flte zeytini o çukurlu¤un içine koyaca¤›z. Sonra da elimizdeki taflla, üzerine, küt!.. Bir kezinde Ferhat kaç tane zeytin
A
Babam bize zeytini nas›l k›raca¤›m›z› annem de, k›r›lm›fl zeytini nas›l sofral›k yapaca¤›m›z› ö¤retti. k›rd›¤›n› saym›flt› da flimdi say›s›n› unuttum. Ben de, “Bir iki üç” diye bafll›yorum ama sonra saymaktan vazgeçiyorum. K›rd›¤›m› önümdeki kavanozun içine at›yorum. abahleyin kahvalt›m›z› marketten ald›¤›m›z zeytinle yapt›k. Zeytinler kocamand› ama, hem ekfliydi, hem de tuzluydu. Böyle yumuflam›fl gibi, a¤z›na ald›n m›yd› eziliveriyordu. Ama bizim yapaca¤›m›z zeytin, sert olacakt›, zeytin zeytin kokacakt›. A¤z›na att›¤›n her zeytinden sonra çatal›n yine zeytin taba¤›na uzanacak, ikinci zeytine saplanacakt›. Sonra, yapt›¤›m›z zeytinde bir de eme¤imizin tad› vard›. Annemin yapt›¤› sarman›n içindeki annemin eme¤inin tad› gibi, güvercin içinde babam›n eme¤inin tad› oldu¤u gibi. Annem babam ifle gittiler. Onlar
S
133
BD ARALIK 2014
Cumartesi günleri de çal›fl›yorlar. Haydi bakal›m, ilk ifl zeytinlerin k›r›lmas›. Eh, bugün art›k iflimiz gücümüz bu, belki ö¤leden sonra zaman kal›rsa kardeflimle ç›kar, parka gideriz, oyun oynar›z. Bakal›m... erlere gazete serdik. Sonra onun üzerine annemin oturma odas›na b›rakt›¤› naylon örtüleri koyduk. Çünkü zeytin k›r›l›rken ya¤ s›çrat›yordu. Ben de Ferhat da mutfak dolab›ndaki oyuk tafllar›m›z› ve vurma tafllar›m›z› ald›k, geldik. Onun önünde bir y›¤›n annemin sabah y›kay›p gitti¤i kocaman kocaman yeflil zeytinler, benim önümde yeflil
Y
zeytinler. Birer tane de bofl kavanoz, ama kocaman kavanoz... “Haydi bakal›m Ferhat, yar›fl bafll›yor. Kim kavanozu önce dolduracak?” “Ben...” “Hay›r ben...” “Görürsün...” “Sen görürsün...” Küt de küüt... Küt de küüüt... T›p, k›r›lm›fl zeytin kavanozun içinde. “fiark› söyleyelim mi Murat?” “Söyleyelim Ferhat...” Eh art›k okul flark›s› da olur, baflka flark›lar da olur. Onlar bitince zeytin flark›lar› da olur. “Zeytin tatland› m› Ferhat?” “Birkaç günü var Serhat. Tatlansa da bir yesek. Yedikten sonra umh umh desek...” Ve iki kardeflin kahkahalar›... Her kardefl üç kavanoz dolduraca¤›z... Ha gayret kardefller, kald›r tafl› vur zeytine, kald›r tafl› vur zeytine. Aaa, yar›fl bafllad› bile. ‹kimiz de arada bir bafl›m›z› kald›r›p karfl›s›ndakinin kavanozuna bak›yoruz. “Yar›s›n› geçtiii!..” “Kavanozun üstüne yaklafl›yor!..” caba annemiz bize ö¤le yeme¤i için ne yapt›? Ama önce bu kavanozlar dolunca meyvelerimizi yiyelim, güç toplayal›m, tekrar tafl›n bafl›na otural›m. Ö¤leye dek birer buçuk kavanoz zeytini k›rd›k. Annem çok sevdi¤imiz k›ymal› makarna yapm›fl, içinde kocaman
A 134
kocaman kavrulmufl so¤an parçac›klar›... Oh yemekten sonra üzüm hoflaf› da var... Eee kolay m›, bugün ben de, kardeflim de a¤›r iflçiyiz. Yemekten sonra biraz dinlenme, biraz balkondan soka¤› izleme. Sonra yine marfl marfl tafllar›n bafl›na. Unutmufluz art›k kardeflimle yar›flmay›. Bafl›m›z› tafltan ve zeytinden kald›rd›¤›m›z yok... Ay galiba Nilüfer Teyze evde yok. Son kavanozun yar›s›n› da geçtik. fiimdi f›kra m› anlatal›m, yoksa birbirimize bilmece mi soral›m. Ay bilmecelerin hepsini biliyoruz, f›kralar› da öyle... Haydi zeytin haydi, bit art›k kollar›m›z yoruldu. Puflamak yok, aflamak yok, bu zeytinler bugün k›r›lacak. K›r›ld›... Bir alk›fl iki kardefl. Birbirimizi alk›fll›yoruz. ucaklad›k kavanozlar›m›z›, bir bir mutfa¤›n befl yan›na dizdik. Ben banyodan küçük hortumu kapt›m geldim. Alt› kavanozu da suyla doldurdum. Çünkü onu ancak su tatland›racak. Ama kavanozlar›n suyu hergün de¤iflecek. Kolay kolay... Bundan sonras› çok kolay... Gazeteleri ben toplad›m, naylon örtüyü Ferhat toplad›. Örtüleri y›kad›k, balkona ast›k. Bu ifl için giydi¤imiz flortlar› ve tiflörtleri ç›kar›p banyoya koyduk, ellerimizi, yüzlerimizi y›kad›k... ‹flte o zaman ben, “Uf!..” dedim. Kardeflim de bana yan›t verdi: “Uf ki ne uf!..” Sonra ikimiz birden ba¤›rd›k: “Ama yemesi çok güzel...” Hay›r hay›r ifl bitmedi. Her gün okuldan geldikten sonra kavanozlar›n suyunu de¤ifltiriyorduk. Bir hafta
K
sonra da kavanozdan zeytin al›p a¤z›m›za att›k, “Tatlanm›fl m›?” “I-›h tatlanmam›fl...” Haydi bir hafta daha geçsin... Geçti. O akflam annemi de babam› da kap›da bekledik. Hemen, çatal›n ucundaki zeytini uzatt›k... “Umh çok güzel tatlanm›fl” dedi annem. Babam da ayn› fleyi söyledi. Yooo annece¤im, babac›¤›m, bundan sonras› da bizim görevimiz... “Siz limonlar› do¤ray›n, parçalay›n, babac›¤›m, anneci¤im...” Limonlar dilimlendi, parçaland›... O limon parçalar›n› üç kavanozun içine ben yerlefltirdim, kar›flt›ra kar›flt›ra, üç kavanozun içine de Ferhat yerlefltirdi. fiimdi ne kald› geriye? En kolay› kald›. Tatlanm›fl, limonlanm›fl zeytinleri zeytin ya¤›yla ya¤lamak... Bundan kolay ne var, dök ya¤›, kavanozu o yana bu yana çevir... Ve ba¤›r, “Ey ev halk›, zeytin haz›rd›r, buyrun yiyelim!..” Ve Pazar, sabah kahvalt›s›nda bizim evde yeni zeytinin bayram› vard›r, zeytin bayram›...• muzafferizgu@butundunya.com.tr 135
UFAK TEFEK B‹LG‹LER
Sabahat Önen
Botsvana Cumhuriyeti, okul zorunlulu¤unun olmad›¤› çok az say›da ülkeden biridir.
“Bu müzikle olmaz” Makas, The Beatles grubu müzi¤e ilk Antik Ça¤’da bafllad›¤› y›llarda dönemin ünlü M›s›rl›lar müzik flirketi “bu müzikle taraf›ndan kesinlikle olmaz” diyerek albüm bulunmufl yapmay› reddetmifltir. ve kullaAhtapotlar›n farkl› özelliklerinn›lmaya den biri, kalplerinin 3 tane bafllanolmas›d›r. m›flt›r.
Egzersizden önce içilen bir fincan yeflil çay fiziksel dayan›kl›l›¤› artt›r›r.
Bir Kalp Yetmez
‹nsanlar en dürüst iliflkiyi yüz yüze olduklar›nda kuruyorlar. En fazla yalan ise telefonda konufluldu¤unda söyleniyor.
En sessiz oda Dünyan›n “en sessiz odas›” olarak Guinness Rekorlar Kitab›’na geçen “Yank›s›z oda”n›n sessizli¤ine en çok dayanabilen kifli, odada sadece 45 dakika durabilmifltir 136
BD ARALIK 2014
Kaieteur fielalesi Potaro Nehri üzerinde yer alan Kaieteur fielalesi, Niagara fielaleleri’nden 5, Victoria fielalelerinden ise 2 kat yüksektir.
Pirinç Ülkesi Dünyada en çok pirinç üretimi Tayland ‘da gerçekleflmektedir. fiafl›rt›c› Gerçek Her y›l maymunlar taraf›ndan öldürülen insan say›s›, uçak kazalar›nda ölen insan say›s›ndan daha fazlad›r.
Fuzuli (1480-1556) 16. yüzy›lda yaflam›fl, Divan edebiyat›n›n en büyük flairidir. As›l ad›, Mehmet olup 1480’ de Irak’ta do¤mufl ve hep burada yaflam›flt›r. ‹yi bir ö¤renim görmüfltür. Do¤du¤u çevreden hiç ç›kmam›fl oldu¤u halde di¤er flairleri de takip etmifl ancak üsluplar›ndan etkilenmemifltir. Kanuni Sultan Süleyman 1534’te Ba¤dat’› fethetti¤i zaman padiflaha kaside yaz›p sundu¤u gibi, veziriazam Damat ‹brahim Pafla, vezir Rüstem Pafla, niflanc› Celalzade Mustafa Çelebi gibi devlet ileri gelenlerine de kasideler yazm›flt›r. Kanuni, flaire günde 9 akçe ayl›k ba¤latm›fl ancak Fuzuli’nin bu ayl›¤› alamamas› üzerine niflanc› Celalzade Çelebi’ye yazd›¤› mektup fiikayetname ad›yla ün kazanm›flt›r. Günümüz Türkçesiyle “Selam verdim, rüflvet de¤ildir diye almad›lar” sözleri Fuzuli’ye aittir. Fuzuli’nin divan edebiyat›na etkisi çok büyüktür. Yaflad›¤› dönemde sanat ve bilim dilinin Arapça ve Farsça olmas› onu etkilememifl, dünyaya Türkçe ile de sesini duyurmufltur. fiairli¤inden baflka di¤er eserleriyle de çok ünlüdür. Mesnevi tarz›nda yazd›¤› ve bugüne de¤in çok say›da bask›s› olan ve dünya dillerine de çevrilmifl olan eseri Leyla ve Mecnun Rusya’da opera olarak da bestelenmifltir. 1556’da Ba¤dat’ta vefat etmifltir. Eserlerinden baz›lar›; Beng-ü Bade, K›rk Hadis, Su kasidesi’dir. 137
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
N
ecla Piflmanl›k 40 y›ld›r hobi amaçl› tutaç yap›yor ve bu tutaçlar› sevdiklerine arma¤an ediyor. Bugüne kadar üretti¤i tutaç say›s› 100 bini aflm›fl. Tutaç üretmek 76 yafl›ndaki Necla Piflmanl›k için bir terapi ayn› zamanda. Bir sabahl›ktan artan parçalarla bafllayan bir hobisi onunkisi. Necla Piflmanl›k, 20 Ocak 1938 Tarsus do¤umlu. ‹lkokulu bitirdikten sonra dikifl ö¤renmek için Akflam Sanat Okulu’ na devam eder. Mahalleliye diktikleriyle gelifltirir kendini.
138
BD ARALIK 2014
Dikti¤i her tutac› özenle kesip biçiyor Art›k herkesin ad›n› bildi¤i güzel dikifl diken genç bir terzidir o. Ard›ndan kendi çeyizlerini hatta gelinli¤ini diker. “ Gelinli¤imi de kendim diktim. Güzel bir gelinlikti. Daha sonra paras› olmay›p alamayanlara da verdim. O kadar çok genç k›z benim gelinli¤imle evlendi ki… Saklamay› çok isterdim ama özelli¤ini kaybetmeye bafllay›nca kesmek zorunda kald›m.”
sonunda mutfak önlü¤ü yapmaya karar verir. ‹ki önlük ç›kar›r. Birini siyah dantellerle, di¤erini beyaz bir biyeyle çevirir. Kumafl›n geri kalan› ile bir k›zartma eldiveni ve bone yapar. Koca sabahl›k. Bakar ki az da olsa hâlâ kumafl var, birkaç tane de tutaç ç›kar›r. “Dikifllerimi tamamladı¤›m gün misafirlerim geldi. O kadar çok be¤endiler ki. Aaa Necla Han›m nereden ald›n, biz de alal›m diye sordular.”
Tutaç hobisi nas›l olufltu? Evlenmeden önce kendisine kadife kumafltan daire klofl, ‹spanyol kol, kruvaze yaka, bir sabahl›k diker. Bir kaç kez giyer ama kullanamaz. Kumafl›na verdi¤i para bir yana eme¤i bir yana. Atmaya k›yamaz, çünkü bir kez dahi y›kanmam›flt›r. Günlerce nas›l de¤erlendiririm diye düflünür ve
endi yapt›¤›n› söyleyince soranlar çok flafl›r›rlar. O gün soranlar da dahil her gören tutaç istemeye bafllar. Necla han›m›n tutaç yapma ve hediye etme süreci de böyle bafllar. Y›ldan y›la yapt›¤› tutaç say›s› artarken kendi yarat›c›l›¤›n› da ortaya koyar, tutaçlar flekillenir.
K
139
BD ARALIK 2014
Dikti¤i tutaçlar› sevdiklerine arma¤an etmenin mutlulu¤unu yafl›yor.
‹çindeki renklerden biriyle uyumlu olmal›. Kullan›m amac›n›n yan› s›ra renklere olan tutkusu ve güzel bir görsellik için kendine göre bir el sanat› yapmaya çal›fl›yor. “Tutaç›n içine alt›-yedi kat Amerikan bezi yerlefltiriyorum ve makinede s›r›yorum. Sonra kumafllar›n› kesip Amerikan Bezi ortada kalacak flekilde teyelliyorum. Son ifllem olarak da biyesini geçirip makineye çekiyorum.” Bu hobinin bir maliyeti de var elbette. “Denizlide yaflayan torunumu ziyarete gitti¤imde çok uygun t-shirtler al›yorum. Biyeler için esnek kumafla ihtiyac›m var çünkü. Üstelik ucuz.”
Bir tutaç nas›l haz›rlan›r? Necla Piflmanl›k’›n bu hobisi asl›nda bir geri kazan›m. Art›k, at›l, hatta at›lmak üzere olan hemen her kumafl› de¤erlendiriyor. Eline bir kumafl geçmeye görsün. Saatlerce bu kumafl›n bir santimetresi bofla gitmeden neler yapabilirimin hesab›n› yap›yor. Ölçüyor, biçiyor, kal›plar ç›kart›yor ve kumafl› büyük bir titizlikle kal›plara uyarl›yor. Kumafl›n araya verilmesi diye bir fley söz konusu de¤il. ‹flte bu nedenle tutaçlar bazen kalp, bazen daire bazen damla bazen de kare flekline dönüflüyor. Simetrik olmas›na da çok dikkat ediyor. Bir desen ya da flekil var ise onu arkal› önlü denk getirmek için kendince formüller bulmaya çal›fl›yor. Tutac› çevreleyen biyenin rengini belirlemek de önemli. 140
N
ecla Piflmanl›k’›n haz›rlad›¤› tutaçlar›n ifllevleri ebatlar›na göre farkl›l›k gösterebiliyor. Kumafl bofla gitmesin diye küçük ebatta haz›rlad›¤› tutaçlar› dileyen çantas›na dileyen buzdolab›na dileyen da mutfa¤›nda aksesuar olarak kullanabilir. S›cak tencerelerin üzerine
Necla Piflmanl›k’›n bu hobisi asl›nda bir geri kazan›m. Art›k, at›l hatta at›lmak üzere olan hemen her kumafl› de¤erlendiriyor.
BD ARALIK 2014
konuldu¤u nihaleler de üretiyor. Tutaç haz›rlamak san›ld›¤› kadar da kolay de¤il asl›nda. Özellikle biyelerini geçirmesi. “Biye geçirmek gerçekten zor. Bana nas›l yap›yorsun, bunun bir s›rr› m› var diye geliyorlar. Gösteriyorum ama yine de benimki kadar iyi yapamad›klar›n› söylüyorlar.”
Tutaç hediye etmenin mutlulu¤u Her biri özenle haz›rlanm›fl bir el sanat› ürünü olan bu güzel tutaçlar istenilse paraya çevrilebilir ve bir gelire dönüfltürülebilirdi. “40 y›lda 100 bini aflk›n tutaç ürettim ama satmak amac›yla tutaç dikmek akl›m›n ucundan dahi geçmedi. Söyleyenler oldu. Y›lbafllar›nda, bayramlarda hatta dü¤ünlerde hediye tutaç paketleri ve sepetleri haz›rl›yorum. ‹nsanlar öyle mutlu oluyorlar ki. Daha ne olsun. Benim için paran›n verece¤i mutluluktan daha büyük bir mutluluk bu. Y›llar önce tutaç arma¤an ettiklerimle zaman zaman karfl›la-
fl›yorum. Hâlâ kullan›yoruz diyorlar ya o yeter bana.”
Emektar dikifl makinesi K›rk y›l› aflk›n süredir rahmetli babas›n›n dikifl ö¤renmeye bafllad›¤› dönemde ald›¤› dikifl makinesini kullan›yor. Onun için en güzel sesi ç›karan bir enstrüman bu makine. Makinenin ç›kard›¤› ses onun için en güzel müzik üstelik. “‹lk dikifl dikti¤im makinem asla beni yar› yolda b›rakmad› ve ilk günkü gibi çal›fl›yor hala. O t›k›r t›k›r sesini o kadar çok seviyorum ki. Ben bu ses olmadan yaflayamam… Her tutaç dikiflimde benim için en yeni ve en güzel besteyi yap›yor. Komflular›ma da soruyorum size ses geliyor mu rahats›z oluyor musunuz diye. Onlar da yok diyorlar. Belki nezaketen diyorlar ama ben de hediyenizi al›yorsunuz diye tak›l›yorum.” Dikifl makinesi, hobisini gerçeklefltirdi¤i bir araç belki ama onsuz yapamayaca¤›n› belirtiyor her f›rsatta. D›flar›ya ihtiyaç duymadan evdeki
BD ARALIK 2014
tüm ufak tefek ifllerini de halledebilmenin kolayl›¤›n› yafl›yor. Vakti zaman›nda dikiflten para da kazanm›fl. “Eski mahallemde çok dikifller diktim ve para da kazand›m. Ama durumu iyi olmayanlara hediye ediyordum ya da ne verirsen diyordum. Onlar da bu eme¤imi karfl›l›ks›z b›rakm›yorlard›. Çamafl›r makinemin olmad›¤› dönemlerdi, müstakil bir evde de oturuyordum. Çamafl›r kazan› kurard›m. Komflulardan biri y›kar biri durular biri asard›. Nevresim yoktu tabi. Yorganlar›m› kaplamaya gelirlerdi. El eli y›k›yor, el de yüzü. Para teklif ederdim almazlard›. Çocuklar›n›n önlüklerini de dikerdim. Bazen sadece kumafl› getirir biçtirirlerdi. Sonra dikemez geri getirirlerdi, dikerdim. Bir dayan›flma vard›. fiimdiki gibi de¤ildi...” ecla Piflmanl›k’ ›n evinde hali haz›rda hediye edilmeyi bekleyen 10 koli tutaç var. Kaç koli olaca¤› hakk›nda fikir yürütemedi¤i dikilmeye haz›r tutaçlar da… Necla P›flmanl›k’›n hobi amaçl› yapt›¤› ve hediye etti¤i bu tutaçlar›n sa¤laml›k garantisi de var. ‹flte bu nedenledir ki y›llar önce hediye alanlar hâlâ kulland›klar›n› belirtip teflekkür ediyorlar. “Makinede kolayl›kla y›kan›yor,
N 142
herhangi bir bozulma olmuyor, kumafllar› da pamuklu olarak özellikle seçti¤i için solma da olmuyor.”
Hobisi terapi yerine geçiyor Necla Piflmanl›k’a alt› y›l önce kalp pili tak›lm›fl. Soka¤a ç›kam›yor. Merdiven inifl ç›k›fl› yasak. “Bir tek doktor kontrolüne gidip geliyorum o kadar. Ben eve mahkûmum. Ama flansl› bir mahkûm. Bu makine benim can yoldafl›m. Bana flark›lar besteliyor ve dinletiyor. Günler nas›l geçiyor anlam›yorum. Bu makine olmasa ne yapard›m bilemiyorum.”
Hobi emeklisi Necla Piflmanl›k elindekileri tamamlad›ktan sonra b›rakma karar› alm›fl gibi. Buna uyabilece¤inin garantisini veremese de flimdilik niyeti böyle. “Belki en güzel desenliler hediye olarak verildi ama elimdekilerden renk ve desenlerini en çok be¤endiklerimden çocuklar›ma ve torunlar›ma miras kals›n diye birer tane ay›raca¤›m. Geri kalanlar› da genifl kat›l›ml› bir gün düzenleyip da¤›tmak istiyorum. Paketler haz›rlayaca¤›m yine. Rastgele kimin flans›na ne ç›karsa…” Kendisine çok iyi bakan Necla Piflmanl›k’›n üç çocu¤u befl torunu var. Tek arzusu ise torununun torununu görmek, yani toruntaht olmak. “Bu yafla gelmemi hep do¤al ortamlarda bulunmaya ve do¤al yiyecekler yemeye borçluyum. Torunumun çocu¤unu gördüm. Ve inflallah onun da çocu¤unu görece¤im.” • semaerdogan@butundunya.com.tr
Çeviri: DEN‹Z BENER
ristof Kolomb’un 1492 y›l›ndaki deniz seyahatinde Atlas Okyanusu’nu geçerken kulland›¤› gemilerden en büyük olan› Santa Maria’n›n kal›nt›lar›na, Haiti’ nin Kuzey k›y›lar›nda rastland›¤› belirtiliyor. Amerika’n›n en iyi sualt› arkeolojik araflt›rmac›larından biri olan Barry Clifford’un öncülü¤ündeki bir ekip taraf›ndan yap›lan çal›flmalar sonucu, 10 y›l kadar önce Karayipler ülkesi Haiti’nin kuzeyinde rastlanan gemi enkaz›n›n Santa Maria’ya ait oldu¤u tespit edildi. Clifford, bulduklar› kal›nt›lar›n, Kolomb’un 1492’de Amerika k›tas›na yapt›¤› ilk yolculu¤unda kaptanl›¤›n› yapt›¤› sancak gemisi Santa Maria’ya ait oldu¤una emin olduklar›n› dile getirdi. Deniz manyetometreleri, yan taramal› sonar ekipmanlar ve dalg›çlar›n çal›flmalar›yla küçük bir alanda yapt›klar›
K
Kolomb’un Amiral Gemisi Santa Maria Bulundu incelemenin yan› s›ra, Kolomb’un kiflisel günlü¤üne yazd›klar›n›n da bu bulguyu destekler nitelikte oldu¤unu anlatan Clifford, flimdi enkaz›n bulundu¤u tüm alanda inceleme yapmak için izin verilmesini beklediklerini söyledi. Befl as›r önce, Kolomb ve filosunun Haiti aç›klar›nda seyrederken kayal›klara çarpmas› sonucu batan Santa Maria ile ilgili ulafl›lan yeni bilgiler, tarihçileri de heyecanland›rd›.
143
500 y›l önce Haiti aç›klar›nda batan Kolomb’un amiral gemisine ait oldu¤u öne sürülen buluntular
Sualt› bilimleri ve sualt› arkeolojisi alan›nda çal›flan bilim adamlar›n›n yan› s›ra, tüm tarihçilerin de ilgiyle izledikleri bu yeni araflt›rmalar›n, Amerika k›tas›n›n keflfi ile ilgili en önemli tarihi bulgulardan ve dünyan›n en önemli denizalt› kefliflerinden biri olaca¤› dile getiriliyor. aiti’nin kuzey k›y›lar›nda incelemelerini sürdüren dal›fl ekibinin bafl›ndaki Clifford, “Tüm co¤rafi, arkeolojik ve sualt› topo¤rafyas›na dair kan›tlar, bu bat›¤›n Kolomb’un ünlü gemisi Santa Maria oldu¤unu gösteriyor.” diyor. Yap›lan araflt›rmalar›n sonunda elde edilecek bulgular, Amerikan TV kanal› History taraf›ndan çekilecek bir belgesel ile anlat›lacak.
H 144
SANTA MAR‹A
Santa Maria, La Nina ve Pinta La ile birlikte, Asya için bir bat›ya geçit bulmak amac›yla A¤ustos 1492’de ‹spanya’dan yelken açt›. Yaklafl›k 36 metrelik uzunlu¤u ile seferin en büyük gemisi olan Santa Maria (Aziz Meryem), 1492’nin Noel günü Haiti yak›nlar›nda bir resif üzerine karaya oturdu. Bunun üzerine Kolomb, sefere birlikte ç›kt›¤› denizcilerle, geminin gövdesini oluflturan ahflap fleritlerin bir k›sm›n› kullanarak, yak›n bölgede baz› basit yap›lar infla ettirdi. Hatta bu yap›lardan birisi de, La Navidad ad›n› verdikleri basitçe yap›lm›fl bir kale idi. Bir y›l sonra Colomb 17 gemi ve bin 200 adam›yla birlikte tekrar bölgeye ulaflt›¤›nda, La Navidad’›n külleri ile karfl›laflt›.
BD ARALIK 2014
Tarihten Damlalar
Suikastçilerin Hedefindeki Çar
Mümtaz ‹dil
II. ALEKSANDR Çarl›k Rusyas›n›n fokur fokur kaynad›¤›, halk›n yönetimden yaka silkti¤i bir dönemde, hapishaneler a¤z›na kadar mahkûmlarla doluyken, Piyer ve Pol kalesinde yaflanan bir olay, Rusya’da suikastlar döneminin bafllamas›na neden olacakt›. 876 y›l›nda, Çar›n k›fll›k saray›n›n tam karfl›s›ndaki Piyer ve Pol kalesinde Bogolyubov ad›nda genç bir mahkûm yat›yordu. Bogolyubov üniversite ö¤rencisiyken bir “tedhifl” olay›na kar›flm›fl ve hapishaneye düflmüfltü. Bir gün hücresine götürülürken, Petersburg Polis fiefi General Trepov ile karfl›laflm›flt›. Trepov, bafl›nda flapkayla dolaflan Bogolyubov’a, flapkas›n› ç›karmas›n› emretti. Bogolyubov ise bu emre karfl›l›k flapkas›n› daha da s›k› kafas›na geçirdi. Trepov deliye dönmüfltü. Emirlerinin an›nda ve harfi harfine yerine getirilmesine al›fl›k olan general, hemen Bogolyubov’u iflkence odas›na ald›rm›fl ve yüz kamç› att›rm›flt›. Bogolyubov, kamç›lar›n açt›¤› yaralar nedeniyle uzun süre kendine gelememiflti.
1
BD ARALIK 2014
Ama Trepov’un bu ani ve fevri hareketi di¤er mahkûmlar, hatta Çara karfl› hoflnutsuzluk besleyen kesimler aras›nda büyük öfke yaratt›.
O
laya en çok sinirlenen ise Vera ‹vanovna Zasuliç ad›nda bir kad›nd›. Vera hem General Trepov’dan nefret ediyor, hem de Bogolyubov’a gizli bir hayranl›k duyuyordu. Hayran oldu¤u Bogolyubov’un intikam›n› almaya karar veren Zasuliç, bir gün Polis fiefi General Trepov’un odas›na bir ifl bahanesiyle girmifl ve saklad›¤› tabancay› aln›na do¤rultarak, Trepov’u orac›kta öldürmüfltü. ‹flin tuhaf taraf›, Zasuliç, iflledi¤i cinayetten sonra büyük bir so¤ukkanl›l›kla polislerin gelip kendisini tutuklamas›n› beklemiflti. Zasuliç art›k bir halk kahraman› olmufltu. Rusya’da daha fazla kalmas› hayat› için tehlike yaratt›¤›ndan, yak›n dostlar› bu efsane kad›n› ‹sviçre’ye kaç›rd›. Vera Zasuliç’in yarg›land›¤› s›ralarda Piyer ve Pol kalesinde 193
Vera ‹vanovna Zasuliç 146
mahkûm bulunuyordu ve bunlar›n aras›nda çok say›da kad›n mahkûm da vard›. Aralar›ndan biri de, befl y›ld›r yarg›lanmay› bekleyen ve daha sonralar› “Devrimin Büyükannesi” ad›n› alacak olan Kievli Katerina Breflkovskaya’yd›. Breflkovskaya’n›n yan›ndan hiç ayr›lmayan, onu bir gölge gibi takip eden k›z›l saçl› genç bir k›z ise dikkatleri çekiyordu. Sofya Prevskaya ad›ndaki bu genç k›z Petersburg Valisi’nin öz k›z›, E¤itim Bakan›’n›n
Sofya Prevskaya da ye¤eniydi. Vali son derece zalim bir adamd› ve genç k›z da bu zalimli¤in sonucunda kendini halk›n yan›nda hissetmiflti. ‹flte bu k›z, Çar II. Aleksandr’a düzenlenen say›s›z suikastlardan birini gerçeklefltirecekti. Hemen mahkemeye sevk edilen Zasuliç için idam cezas› neredeyse kaç›n›lmazd›, ama as›l flaflk›nl›k Zasuliç’in h›zla yarg›lan›p, mahkemenin beraat karar› vermesiyle yaflanm›flt›. Ama polisler ifli mahkemeye b›rakmak niyetinde de¤illerdi. Zasuliç mahkemeden ç›karken, polis ekipleri onu yeniden tutuklamaya kalk›flm›fl, ama
BD ARALIK 2014
Çar II. Aleksandr’a düzenlenen say›s›z suikastlerden biri tam bu s›rada yaklaflan atl› bir araba Zasuliç’i polislerin elinden çekip alm›fl ve bilinmeyen bir yere götürmüfltü. Petersburg Polis fiefi Trepov’a düzenlenen bu aç›k suikast, Rusya’da Çarlara karfl› düzenlenecek suikastlar›n da ilk halkas›n› oluflturuyordu. Bir süre sonra, akflam yeme¤i için sofray› son bir kez gözden geçiren Çar›n K›fll›k Saray›’ndaki hizmetli, tam Çara gidip, “Ekselanslar›, yemek haz›r,” diyecekken ans›z›n korkunç bir patlama duyuldu. Saray›n yemek salonu, patlaman›n fliddetinden çöktü ve 11 asker hemen orac›kta öldü. K›rk kadar da asker yaralanm›flt›. Suikast, Çar II. Aleksandr’a düzenlenen suikastlar›n bafllang›ç çan› gibiydi sanki. Bomba zaman›ndan önce patlam›flt› ve ayr›ca Çar II. Aleksandr, bir arkadafl›yla koyu sohbete dal›p da yeme¤e gecikince, tesadüfen kurtulmufltu, ama flimdilik... Hemen soruflturma bafllat›lm›fl, k›sa süre içinde de Stefan Kalturin ad›nda bir marangoz suikast› tertipleyen kifli olarak yakalanm›flt›.
Marangoz, Çar›n yemek masas›n›n alt›na yirmi kilo patlay›c› yerlefltirmiflti. II. Aleksandr’›n yemek salonuna gelece¤ini tahmin etti¤i s›rada da fitili ateflleyip kaçm›flt›. Ama Çar beklenen dakikada orada de¤ildi.
D
önelim Vera Zasuliç’in beraat›ndan sonraki olaylara: Zasuliç’in beraat›ndan sonra tüm Rusya’da suikast olaylar› bir 盤 gibi büyümeye bafllad›. 21 fiubat 1879’da Knyaz Kropotkin öldürüldü. Yine ayn› günlerde Petersburg’da General Mezentçev bir suikasta kurban gitti. Suikastç› bir atla kaçmay› baflarm›flt›. Bu kaç›fl, suikastç›lar› daha da yüreklendirmiflti. 23 Mart 1879’da General Doretlen bir baflka suikastç›n›n sald›r›s› sonucu hayat›n› kaybetti. Bir süre sonra, baflar›lar›ndan emin olan suikastç›lar hedef olarak Çar II. Aleksandr’› seçtiler. 14 Nisan 1879’da Çara ilk suikast yap›ld›. Bir gezinti s›ras›nda, Solovyev ad›ndaki suikastç› Çara befl el atefl 147
BD ARALIK 2014
Çara suikast düzenleyip yakalanan Zhelbayov, Perovskaya, Kibalchich ve Mikhailov 3 Nisan 1881’de idam edildiler. ettiyse de hiçbirini tutturamad›. Yakaland› ve idam edildi.
‹
kinci suikast 1 Aral›k 1879’da, o s›ralarda serbest b›rak›lm›fl olan Sofya Prevskaya’n›n baflkan› bulundu¤u bir grup taraf›ndan K›r›m’ da, Çar›n geçece¤i tren yoluna bomba koyularak yap›ld›. Bomba zaman›nda patlad› ve birçok vagon harap oldu, ama II. Aleksandr k›sa süre önce, rastlant› sonucu bir baflka trene geçti¤i için yara almadan kurtuldu. K›fll›k saray›ndaki bombal› sald›r›dan da gevezeli¤i nedeniyle kurtulan Çar nihayet kendisini ölürmeye çal›flanlar oldu¤unu fark etmiflti. Can›n› kurtarman›n bir yolu da halk›n baz› taleplerini yerine getirmekti. Bu nedenle hemen bir Duma kurulmas›n› emretti. Böylelikle halk›n devlet ifllerine dolayl› da olsa kat›lmas›n› sa¤lam›fl 148
olacakt›. Halkla bar›flman›n yollar›n› ar›yordu II. Aleksandr. Bu karar 1 Mart 1881’ de al›nm›flt› ve bir gün sonra yürürlü¤e girecekti. Yapt›¤› iflten memnun biçimde Çar, askeri bir törenle saraydan ayr›larak Petersburg d›fl›nda bir yerlere gitti. Art›k suikast olmayaca¤›ndan emindi. Ama karar henüz yay›mlanmam›flt› ve bunun kendisi için ne kadar pahal›ya patlayaca¤›n› bilmiyordu. Yeniden saraya dönerken, dar bir geçitte bindi¤i araban›n alt›na havluya sar›lm›fl bir bomba at›ld›. Patlayan bomba muhaf›zlardan baz›lar›n› öldürdü, ama Çara bir fley olmam›flt›. Çar büyük bir aymazl›k ve flaflk›nl›k içinde arabas›ndan indi ve yaral› ve ölü muhaf›zlar›n yan›na gitti. Arabac› ve muhaf›zlar “Hemen uzaklaflal›m Çar hazretleri, burada durmayal›m. Henüz tehlike geçmedi,” diye uyard›larsa da, Çar oral› olmad›. ‹kinci bomba II. Aleksandr’›n hemen ayaklar›n›n dibinde patlad›. Ölümcül bir bombayd› ve iki baca¤›n› da kopard›. Hâlâ yafl›yordu Çar, ama çok kan kaybediyordu. Araba h›zla saraya girdi ve Çar› revire tafl›d›lar. Doktorlar yo¤un bir kurtarma ifline giriflseler de, II. Aleksandr’› kurtarmak mümkün olmad›. Revirin kap›s›nda veliaht III. Aleksandr bekliyordu. Doktorlar, III. Aleksandr’a, art›k babas›n›n hayatta olmad›¤›n› söylediklerinde, iri k›y›m adam o anda oldu¤u yere y›¤›l›p a¤lamaya bafllad›...• mumtazidil@butundunya.com.tr
Komedi Gösterilerinde "Pay-per-laugh" Modeli
Güldü¤ün Kadar Öde
Giriflin ücretsiz oldu¤u fakat her kahkahan›z için belirli bir ücret ödeyece¤iniz bir "stand-up" komedi flovuna kat›ld›¤›n›z› düflünün. Yazan: ZEYNEP ABURAS
e kadar fazla gülerseniz, o kadar fazla ödersiniz. E¤er hiç gülmezseniz, para ödemezsiniz. Bu sistemde, bilet için yapt›¤›n›z ödemenin karfl›l›¤›n› alamam›fls›n›z hissiyle salondan ayr›lman›z mümkün de¤il. Bu tür bir ‘kahkaha bafl› ödeme’ (pay-per-laugh) yöntemi, Barselona’
N
daki bir komedi kulübü olan Teatreneu’da deneniyor… ‘Kahkaha bafl›na ödeme’ modelini, tiyatro salonundaki her bir koltu¤un arkas›na monte edilmifl ve yüz tan›ma yaz›l›m› yüklenmifl tabletler mümkün k›l›yor. Bu yüz tan›ma teknolojisi, her kahkahay› alg›lay›p kaydederek, her bir kahkahan›z için yaklafl›k 0,30 euro 149
Kahkaha kaydeden tabletler hesab›n›za ekliyor. Cannes Lions Uluslararas› Yarat›c›l›k Festivali’nde de pazarlama ödülüne de¤er bulunan bu sistemde, seyircilerin ç›k›flta ödeyecekleri hesab› düflünerek gerilmemeleri için de bir ‘kota’ düflünüldü. Seyircilerin ödeyecekleri maksimum bilet tutar› 24 Euro ile s›n›rland›r›ld›. Seyirciler kahkaha ve ödeme bilgilerini önlerindeki koltu¤a yerlefltirilmifl tablette görebiliyor ve kendi biletinin ödemesini gösteri sonunda yap›yor. Teatreneu’daki yetkililere göre, kurduklar› bu yenilikçi sistem ‘Güldü¤ün Kadar Öde’ yöntemi sayesinde, seyirci say›lar›nda flimdiden
Gösteri sonunda ödeme 150
yüzde 35 art›fl sa¤land›. Gösteri berbatsa ve sizi güldürmediyse, ç›k›flta herhangi bir ödeme yapman›z gerekmiyor. ‘Kahkaha bafl›na ödeme’ modeli sayesinde, bilet fiyatlar›n›n sabit oldu¤u normal sisteme k›yasla, bilet fiyatlar›nda 6 Euro civar›nda bir art›fl
sa¤land›. Teatreneu yetkilileri, bu sistemin ‹spanya’daki di¤er baz› komedi kulüpleri taraf›ndan da uygulanmaya baflland›¤›n› ifade ediyorlar. Uygulaman›n nedeni, ‹spanyol hükümetinin tiyatro gösterilerindeki vergiyi yüzde 8’den yüzde 21’e ç›karmas›yd›. Bu uygulama sonucu, tiyatro izleyicisi yüzde 30 azalm›fl ve ‹spanyollar Amerikan filmlerine yönelmifllerdi. Teatreneu yöneticileri bu durumu da mizahi bir aç›dan ele ald›lar ve yeni bir sistem icat ettiler: Güldü¤ün Kadar Öde (Pay-per-laugh) •
BD ARALIK 2014
ARALIK AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
OYUN SONU: Beyaz Kazan›r 1.fic5 Kc5+ 2.fif6 fid5 3.Ve6 fid4 4.Vb6 fid5 5.fif5 Kc6 6.Vd8+ Kd6 7.Va5+ fid4 8.Ve5+ 1-0 KURGUMAT: Umut Sayman(Sachová Skladba 2014) 2#1.Ad6 exd6 2.Ve4+# (1.fif4 2.Vf5+#, 1…fid4 2.Vc3+# , 1…fixd6 2.Vc7+#) “Bilginizi Denetleyin”
1-(b) ‹ri bafll› vida
9-(a) Sa¤l›¤a uygunluk
2-(c) Elefltirilemez
10-(d) Uzunluk
3-(d) Nakit para
11-(a) Duyu bozuklu¤u
4-(b) E¤lence türü
12-(d) Süsleme yöntemi
5-(d) At›flt›rmal›k 6-(c) Kopyalama
13-(a) Yer de¤iflikli¤i
7-(b) Biçimleme
14-(b) Kab›n a¤›rl›¤›
8-(a) Dolmufl uçak
15-(a) Tahta sedir
Kare Bulmaca
1-(a) ‹ngiltere 2-(d) Traji komik 3-(b) Dominant 4-(a) Maraba 5-(a) Nasyonal sosyalizm 6-(b) 1932 7-(b) Su aygırı 8-(c) Presbit 9-(c) Taksim 10-(d) Burjuva 11-(b) 1875 12-(c) Mikado
151
BD ARALIK 2014
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Yi¤it Eren Güney, ‹stanbul
K›vanç Atefl, Zonguldak
Anne Ceylan ve Kızı Alya Tunca, Ankara 152
Asya Özgen, Ankara
Esma Güraras, Ankara
Bahar Özses, ‹stanbul
Cem ve Nehir Akgünlü, Ankara
BD ARALIK 2014
Dilay Erel, ‹stanbul
Evin Babat, Hollanda
Harun Açıkgöz, Aydın
Remle Gökçe, Alanya
Hilal Yasemin Tafldemir, Alanya
Nil fiahin, Ankara
Mustafa Kerem Çelik, ‹stanbul
‹smail Efe Ünalan, Ankara
Fatih Elmas, Antalya
Yi¤it Elmas, Antalya 153
BD ARALIK 2014
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Foto¤rafta görülen öykü ve romanc›m›z.- Bir cetvel türü. 2-‹shal, yüksek ateflle bafllayan öldürücü bir virütik hastal›k.-Kanun.Tarla s›n›r›. 3-Kendi ç›karlar› u¤runa baflkalar›na yak›nl›k gösteren kifli.- Eski dilde matematik. 4-Genellikle ticaret eflyas›n›n sakland›¤› yer, depo.Görevden alma. 5-Bodrum yak›nlar›nda tarihi bir yerleflim birimi.- Sahiplik.Tanr›tan›maz. 6-Müstahkem yer.Makine Kimya Endüstrisi’nin k›sa ad›.Is›n›n üretilmesini, iletilmesini ve kullan›lmas›n› inceleyen fizik dal›. 7Elçilik.- Eski bir tarihi anlatmak için kullan›lan sözcük. 8-Helyumun simgesi.Ankara’n›n bir ilçesi.- Olumsuzluk belirten bir ek. 9-Bal›k yakalama gereci.Sonsuza de¤in. 10- Papay› seçen, dan›flmanl›¤›n› yapan baflpapazlardan her biri.- Bir nota. 11-Geri, s›rt.- Eski dilde atefl.- Yabanc›. 12- Afrika’da bir nehir.- ‘ …. Gökçe’ (karikatüristimiz).Çeflitli renk ve büyüklükteki karelerden oluflan kumafl.-13-K›ta.- Eren, ermifl. 14-Gözün en iç tabakas›.- Hile.- Ek. 15-Bir nesnenin yere bakan yüzü.- Ifl›k veya ses dalgalar›n›n yans›t›c› bir yüzeye çarparak geri dönmesi- Tuza¤a düflürülen fley. 16-‘…. Fleming ‘ (James Bond karakterinin yarat›c›s› olan yazar).Küçük ma¤ara.- Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Afrika k›tas›ndaki son topraklar›n› kaybetti¤i antlaflma. 17Litvanya’n›n plaka imi.- Bir kuruluflu, derne¤i simgeleyen sembol. 18-Bir göz rengi.- Eski dilde ayak. 19- Fas›la.Havadar, ayd›nl›k. 20-Bas›mc›l›kta bir kelimenin harflerini ay›rmak için kullan›lan harflerden daha k›sa ve küçük metal çubuk.- Akdeniz’e özgü bitki örtüsü.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘Orhan ….. …..’ (‘F›rt›na Ve Kar, ‘‹flte Sevdi¤im Dünya’ adl› yap›tlar›ndan da tan›d›¤›m›z edebiyatç›m›z)-Tömbeki denilen bir cins tütünün duman›n›n sudan geçirilerek içilmesini sa¤layan araç. 2-Kal›n ve kaba bir kumafl.- Uranüs’ün bir uydusu.- Kelt mitolojisinde periler kraliçesi.- Bir okyanus ad›. 3-Karbonatl› kum tafl›.Baz› giyeceklere sertlik vermek için kullan›lan bir tür kumafl.- Kayna¤› mitolojiye dayanan kiriflli bir çalg›. 4-Bir ba¤laç.- Japonya’da bir kent.- Island›¤› zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuflak ve ya¤l› toprak.- Bir haber ajans›n›n simgesi. 5-Birbirini kesen demir yolu kavfla¤›.- Bir nota.- Bulafl›c› bir hastal›¤›n yay›lmas›n› önlemek için belli bir bölgenin kontrol alt›nda tutulmas› biçiminde uygulanan sa¤l›k önlemi. 6- Bir alan ölçüsü birimi.- Çok genç, körpe.Fas›la.- Briçte sanzatunun k›sa yaz›l›fl›. 7Rey.- Bir baflkas›na o anda söyleyerek yazd›rma.- Avrupa’da bir baflkent- Ac›, üzüntü. 8-Halay›k.- fiaka olmayan, gerçek.Kronik.- Eski M›s›r’da günefl tanr›s›. 9Kederli, hüzünlü kad›n. ’ Akflam olur mektuplar hasretlik söyler/ Zagrep radyosunda ….. marlen türküsü (Attila ‹lhan) -Necati Cumal›’n›n bir yap›t›.- Temiz. 10Amaç, erek.- ‹nsan ve hayvanlara musallat olan zararl› bir asalak.- Osmanl›larda t›mar sahibi bir s›n›f atl› asker. 11-Zilli bir çalg›.‹stanbul’un bir semti. 12-Do¤u Anadolu bölgesinde yaflayan bir halk.- Kirpik boyas›.- Genellikle tah›l ölçmede kullan›lan belirli hacimdeki kap. 13- Düzen.- Eski dilde su.- Protein de¤eri bak›m›ndan zengin bir tür fasulye. 14- Kay›p.- Rütbesiz asker- Müjde. 15- Labada.- Döl efli.- Hane. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z ANAND fiAfiIRTTI
O
yun skorlar› 2,5-2,5 berabere iken, 6.turda, Eski Dünya fiampiyonu Hint Büyükusta Viswanathan Anand, yandaki konumda beklenen hamleyi yapamayarak siyahlarla kazanç elde etme avantaj›n› kaçırdı ve herkesi flafl›rtt›. Her halde, vezir kanad›nda tasarlad›¤› plana odaklanan Anand, -belki de Dünya fiampiyonu rakibinden böyle basit bir hata beklemedi¤inden olacak – h›zla 26…a4? oynad›. (Oysa Beyaz›n 26…Axe5 27.Kxe8 Ac4+ 28.fid3 Ab2+ 29.fie2 Kxg8 ile bofl kaleye gol atar gibi bir piyon öne geçmesi iflten bile de¤ildi.) Yapt›¤› hatan›n görülüp de¤erlendirilmemesine sevinen Carlsen, hemen kendini toparlad›: 27.fie2 oynay›p konumunu düzeltti. Sonra oyun flöyle devam etti. 27…a3 28.f3 Kd8 29.fie1 Kd7 30.Fc1 Ka8 Anand, oyunda denetim gücünü kaybetti. “a” piyonunu koruyacak ama “h” piyonu boflta kalacak bu kez. 31.fie2 Fa4 32.Fe4+ Fc6 33.Fxg6 fxg6 34.Kxg6 Fa4 35.Kxe6 Kd1 36.Fxa3 Ka1 37.fie3 Fc2 38.Ke7+ Siyah terk etti. 1-0 Çünkü siyah flah›n› 8.yataya kaçarsa 39.Kxh6 ile merdiven mat› tehdidi var. KURGUMAT ÇÖZME YARIfiMASINI Y‹NE SAYMAN YAPACAK Geçen y›l ülkemizde ilk kez ve 30 ülke ve 36 merkezle ayn› zamanda ‹zmir’de yap›lan kurgumat çözme yar›flmas›n›n bu y›lki Türkiye organizasyon sorumlulu¤u ve görevi WFCC (Dünya Satranç Kurgucular› Federasyonu) taraf›ndan yine ödüllü kurgumat düzenleyicisi (problemist) ve satranç antrenörü Umut Sayman’a verildi. 25 Ocak 2015’te tüm Dünya ile ayn› anda bafllayacak yar›flmaya kat›l›m›n yüksek olmas› bekleniyor. Yar›flma, Deneyimliler, Deneyimsizler ve 12 Yaflalt› olmak üzere 3 kategoride ve 2 hamlede, 3 hamlede, çok hamlede, yard›ml› mat, kendini mat ve etüd dallar›nda yap›lacak.
156
BD ARALIK 2014
SENYÖRLERDEN ‹K‹ KONUM Vladimir Stepovoj – Hür Yasin, Dünya Senyörler fiampiyonas›, Girit, 2014 Turnuvada baflar›l› oyunlar ç›karan Hür Yasin, 20…Axe4! hamlesini kaç›rm›yor.(21.Vxe4? c2 -+) 21.f3 Aef6 22.Axc3 Ad5 Açmaza yükleniyor. 23.Fd2 Fb4 24.Kac1 Kc4 25.Vd3 Kfc8 26.Ac5 Fxc3 27.Axd7 Fxd2 28.Kxc4 Kxc4 29.Kxc2 Ka4 30.Kb2 Kxa2 O kadar yo¤unlaflma bu piyon içindi. 31.Vb3 Kxb2 32.Vxb2 Ae3+ Beyaz terk etti.(33.fif2 Ad1+ çatal. 33. fih3 Vh5+#, 33.fig1 Ve1+#) Kürflat Karatafl – Eoro Patola, Dünya Senyörler fiampiyonas›, Girit, 2014 ‹skandinav Savunmas›ndan gelen yandaki konumda Karatafl cesur bir feda ile ata¤› renklendiriyor: 23.Kxe6! Vc8 24.Fh3! Kd5 25.Kxc6 Vd8 26.Axf7! Axf7 27.Kxc7 d5’teki kalenin sallant›da oluflu beyaza rahat manevra olana¤› sa¤l›yor. Beyaz kazanca yetecek denli maddi üstünlük elde etti. 27…Ag5 28.Fg4 fih7 29.Vxb7 Kb8 30.Kxg7+ fih6 31.Ve7 art›k de¤iflim zaman›.54.Fe6+! fixe6 55.g8V+ 1-0 KURGUMAT Umut Sayman (Sachová Skladba 2014)
OYUN SONU Karatafl-Patola, 2014
2#
Beyaz Kazan›r
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 151. sayfadad›r. 157
Bize Gönderilen Kitaplardan aflarak birinci s›raya geçen Kurtuba Üniversitesi’nde felsefe, matematik, astronomi, simya ve t›p dallar›nda büyük bir etkinlik görülüyordu. Bilimleri, sanat›, edebiyat› ve felsefeyi ön plana ‹slam’›n Bat› ç›karan, “Endülüs mucizesi” diye an›lan Cephesi Endülüs uygarl›¤› Avrupa Rönesans’Ma¤rip, Endülüs, ›n›n ve Ayd›nlanma’n›n kaynaklar›ndan Sicilya ve M›s›r biri oldu. Sicilya ise, ‹talya’ya ve Kuzey Afrika’ya yak›n olan co¤rafî konumu Zeki Tez nedeniyle Do¤u-Bat› dünyas› aras›nda önemli bir köprü görevini üstlendi. Hayykitap Bizansl›lar›n egemen oldu¤u Sicilya üzerinden ‹slam’›n ordular› harekete ekke’nin do¤usunda kalan ülkelerin geçti, Roma önlerine kadar geldi.(...) “Maflr›k”, bat›s›ndakilerin “Ma¤rip” Zeki Tez “Her fleyi Bat›’dan ö¤rendik” diye an›ld›¤› dönemden yola ç›kan Zeki diyenlere de güzel bir yan›t veriyor. Tez mimaride, bilimde, sanatta, edebiyatta, astronomi ve felsefede Ma¤rip’te kutup oluflturan ‹slam’›n Haçl› Avrupa ve dolays›yla dünya kültürünü Seferleri nas›l etkiledi¤ini anlat›yor. 711’de Berberî savaflç› Tar›k bin Ziyad, 12 bin Thomas kiflilik ordusu ile sonradan ad›yla Asbridge an›lacak olan “Cebelitar›k” (Tar›k Da¤›) bo¤az›ndan Avrupa anakaras›na geçti. Say Yay›nlar› ‹spanya topraklar›nda geri dönüfl umudunu k›r›p askerlerini ölümüne savaflt›rabilmek için tüm gemilerini açl› Seferleri’yle özdeflleflmifl yakt›rd›. Askerlerine: “Önünüzde düfl- Selahaddin Eyyubi ve Aslan Yürekli man, arkan›zda deniz...” diye seslendi. Richard gibi kahraman hükümdarlar›n Vizigot Kral› Roderik’in yaklafl›k 100 yan› s›ra Franklar, Abbasiler, bin kiflilik ordusunu yendi. Do¤an Selçuklular, Memluklar gibi büyük Endülüs uygarl›¤›, Arap kültürünün güçlerin bu mücadeledeki rolü Avrupa k›tas›n› derinden etkilemesinin hakk›nda ayr›nt›l› bilgilerin sunuldu¤u en önemli zemini oldu. O zamanlar kitap tarih merakl›lar› için bir ziyafet dünyan›n en ünlü üniversiteleri olan oldu¤u kadar, modern Ortado¤u Kahire ve Ba¤dat üniversitelerini de sorununu iyi anlamak isteyenler için
M
H
158
BD ARALIK 2014
de temel baflvuru kayna¤› niteli¤inde. Yazar›n yal›n belirlemeleri var: “‹nsan her zaman tarihi yanl›fl yorumlama e¤ilimine sahiptir. Haçl› seferleriyle paralellik oluflturma alan›ndaki tehlike çok ciddidir. Son iki yüzy›ld›r hiç bir temele dayanmayan bir öykü yayg›nlaflt›. Buna göre Haçl› Seferleri ‹slam ile Bat› aras›ndaki iliflkilerde öncülük yapm›fl, iki taraf aras›nda derin bir düflmanl›k oluflturarak bu iki kültürün sürekli ve y›k›c› bir savafl içinde bulunmas›na yol açm›flt›r. Ortaça¤ ile günümüz aras›nda do¤rudan ve sürekli bir uyuflmazl›k ba¤lant›s› kuran bu görüfl, uygarl›klar aras›nda yayg›n, neredeyse kaç›n›lmaz ve muazzam bir çat›flma bulundu¤u düflüncesinin benimsenmesine yard›mc› oldu. Oysa zaman zaman ac›mas›z hatta yaban›l davran›fllarda bulunmalar›na karfl›n Haçl›lar ne Bat›l› Hristiyanlar ne de Müslüman toplumlar›n üzerinde kal›c› bir iz b›rakabildiler. Asl›nda kutsal topraklar u¤runa verilen savafl ortaça¤ sonlar›na do¤ru neredeyse unutulmufl gibiydi ve ancak yüzy›llar sonra yeniden canland›r›lmaya kalk›fl›ld›. Belki de Haçl› Seferlerinin bizim dünyam›za anlataca¤› bir fleyler vard›r... (...) Günümüz dünyas›ndaki yan›lg›lar›m›z›n da kayna¤›d›r. E¤er propagandalar etkisiz k›l›nmak ve düflmanl›klar ortadan kald›r›lmak isteniyorsa ortaça¤daki bu savafllarla ilgili gerçekler araflt›rmal› ve anlafl›lmal›d›r. Bunu yaparken de Haçl› Seferleri geçmiflte ait olduklar› yerde b›rak›lmal›d›r.”
Metropol Rüyalar› Beytullah Ergin Borobey Yason Yay›nc›l›k
B
ir zamanlar çok kaybettikleri için art›k kaybedecek hiçbir fleyi olmayanlar›n ve çok sevdikleri için art›k hiçbir fleyi sevmeyeceklerin hikayesi” olan bir ‹stanbul roman›. “‹stanbul, resmi kay›tlara göre onbefl milyon, bana sorarsan›z yirmi milyonluk bir metropol... Kalabal›¤›ndan, çilesinden, trafi¤inden ne kadar flikâyet edilse de nihayetinde en içli anlar› içinde bar›nd›rarak zorla insanlar› kendine ba¤layan bir flehr-i muazzama. Bütün bunlar›n yan›nda nice sevdalar›, ayr›l›klar›, hayalleri, umutlar›, bünyesinde bar›nd›ran, kimilerine göre “para” kimilerine göre “aflk” flehri. Fatih’in bile bir “hayal” ile fethetti¤i bu matuh flehirde yaflayan milyonlarca insan var ve bu ayn› zamanda milyonlarca rüya demek! ‹flte bu roman, tarihin gözleri önünde zaman›n gergef gibi iflledi¤i bu flehrin, geçmiflten gelece¤e uzanan, görülmüfl ve görülecek rüyalar›na aç›lan bir kap›s›. Aflk; hiç bu kadar gerçek anlat›lmad›...” Hepsinin kendine özgü bir havas› olmas›na karfl›n birbiri ile ba¤lant›l› toplam on iki rüya ve bir uyan›fl bölümünden olufluyor bu yolculuk. 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: UMUT ÇAKMAK, MU⁄LA
160
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize M
ilas Belediyesi’nin düzenledi¤i, Dördüncü Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›’na kat›lan, derece alan, sergilenmeye de¤er görülen eserlerin bir araya getirildi¤i yar›flma albümü.
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. ‹nternette, flu adresten izleyebilirsiniz: http://bizimmilas.com/turhan-selcuk-karikatur-albumu-2014/
Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
S A N A T Ç I L A R I
B
MAHMUT KARATOPRAK
192297 SAYI: 2014/12
ARALIK 2014
1953’te Kayseri’de do¤du, 1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Önce Türkiye’de, sonra ‹sviçre ve Almanya’da çeflitli gazete ve dergilerde çal›flmalar yapt›. 2002’de yerleflti¤i Kayseri’de bafllad›¤› Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki ö¤retim görevlisi çal›flmas›n› aral›ks›z sürdürmektedir. 1984 Simavi Vakf› ve ‹stanbul Belediyesi Özel Ödülleri, 1977 Kültür Bakanl›¤› Özel Ödülü, 1977 ikincilik ödülü Skopje, 1973 üçüncülük ödülü Marostica-‹talya ödüllerinin sahibi Mahmut Karatoprak’›n Arnavutköy, Dere sokak, No: 3 adresindeki Galeri Selvin’deki resim segisi, bu ay›n ortalar›na de¤in sürecektir.
1 ARALIK 2014
F‹YATI: 4 TL