T Ü R K
S A N A T Ç I L A R
TURHAN SELÇUK
OCAK 2015
Sh. 62
Uluslararas› üne sahip de¤erli karikatür ve çizgi ustas› Turhan Selçuk’un, birer özgün tablo niteli¤indeki “Candide” çizimleri, 11 Ocak 2015 tarihine de¤in, Bankalar Caddesi, Felek Sokak No: 1, Karaköy, ‹stanbul adresindeki Schneidertemple Sanat Merkezi’nde sergilenmektedir.
Sh. 19
Sh. 13
Sh. 47
Sh. 5
Sh. 109
A
tatürk döneminin tek partisi CHP kasdedilerek "Dikili A¤açlar› m› var; bu memlekete çivi mi çakt›lar" denmeseydi bu kitap elinizde olmayacakt›. Yukar›daki sözlerin cevab› niteli¤indeki bu kitab› okuyanlar bu sözleri söyleyenlerin ne kadar haks›z, yanl›fl bir yarg›da bulunduklar›n› ibretle göreceklerdir. Kitapta okuyucular›m Osmanl›'dan bir gram alt›n almayan üstelik Osmanl›'n›n borçlar›n› ödemek zorunda kalan genç Cumhuriyetin 15 y›lda yapt›klar›n›, nas›l Cumhuriyet Tarihi'nin en yüksek kalk›nma h›z›n› yakalad›klar›n› ve 1930-39 döneminde dünyada kalk›nan ülkeler aras›nda ‹ngiltere ve Amerika'y› geride b›rakarak Japonya ve Almanya'dan sonra en çok kalk›nan üçüncü ülke olduklar›n›n öyküsünü hayretle okuyacaklard›r.
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 OCAK 2015
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, ‹lkay Erdem, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Prof. Dr. fiadan Gökoval›, Metin Gören, Ça¤dafl Güner, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sabahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 23 / 12 / 2014
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 199
2000
3 Bir Kültür Emekçisi Talat Sait Halman Mete Akyol 5 21. Yüzyıl ve 2015 Dünyası Dr. Ö¤üt Yazman 9 Bir Kanun ve Mustafa Kemal Pafla Dr. Sıtkı Aydınel 13 Prof. Haberal’dan Uluslararası Bilimsel Etkinlik Rekoru
19
Farklı Bir Kültür Bakanı
Talat Sait Halman Mete Akyol
22 Anıtkabir fieref Defteri Yahya Aksoy 25 Atatürk’ün Tarihe Yön Veren Konuflmalar› Cengiz Önal 31 Hilafet TBMM’de De¤ildir Cengiz Özak›nc› 37 Talat Pafla Cinayeti Gürbüz Evren 43 Atatürk’ün, Türk Büyüklerinin Heykelleri Projesi Sinan Meydan 47 Fazıl Hüsnü Da¤larca fiadan Gökoval› 52 Gülen Düflünceler ‹lkay Erdem 55 Ortanın Solu Anlayıfl›ndan Sosyal Demokrasi’ye Konur Ertop 61 Para’nın Çeflitli Adları Ahmet Ömer Arkan 62 Sıra Dıfl› Bir Arkadafll›k 65 ‹nsanl›k Halleri... Orhan Velidedeo¤lu 2
69 M.Emin Resülzade Suat Aytın 75 Sabiha Gökçen’in Bir An›s› 76 Midas’ın Kulakları Haluk Erdemol 80 Kargo Gemisi Deniz Bener 81 Yeni Bir Yıla Bafllarken Nuray Bartoschek 83 Kaleciler Metin Gören 87 Zaman Kitabı Halit Yıldırım 91 Bitkilerin Bellekleri Var Mı? Yücel Aksoy 95 Peigneur ‹zlen fien Toker 100 Gölge Etme Baflka ‹hsan ‹stemem Nergis Öztürk 102 Lady Godiva Saniye Özden 103 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay 107 Spor ve Sporcuya Dikkat Can Pulak 109 Mediciler Mümtaz ‹dil 114 Asprin Zeynep Aburas 119 Hofl Geldin ‹novasyon Tekin Özertem 126 Portofino ‹zlen fien Toker 131 Michio Kaku ile Gelece¤e Bak›fl 136 El-Kuveyt Sabriye Afl›r 139 Kısır Partisi Muzaffer ‹zgü 143 Savafl En Çok Kad›nlar› Vuruyor Sema Erdo¤an 148 Ünlü Dahilerin Bilinmeyen Yönleri Gizay Temizsoylu 42 54 60 124 151 152 154 156 158 160
F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük
Bir Kültür Emekçisi
Talat Sait Halman Türkiye geçen ay, bir “eski bakan”›n öldü¤ü haberini duydu, fakat bu ölümle ne denli büyük bir de¤erini yitirdi¤inin ay›rd›na varamad›. ürk halk›n›n büyük bir bölümü onun ad›n› yaln›zca bir “bakan” olarak duydu¤u için, ölüm haberini de “Eski bir bakan ölmüfl” s›radanl›¤›yla karfl›lad›. Ve “Eski Kültür Bakan›” Talat Sait Halman’›n Türkiye için ne denli büyük bir de¤er oldu¤unu bilemedi¤i için, onun ölümüyle u¤rad›¤› kayb›n›n ne denli büyük oldu¤unun da ay›rd›na varamad›.
T
Talat Sait Halman, okudu¤uyla, ö¤rendi¤iyle yetinen, bilgilerini kendine saklayan “ad› var, eylemi yok” türünden, kendi ›fl›¤›n› yaln›zca kendi için kullanan s›radan bir kültür adam›yla benzerli¤i olmayan, o türün d›fl›nda bir beyinsel ve yüreksel yap›ya sahipti. O, okudu¤unu, ö¤rendi¤ini hammadde yap›p, onlar› kendi düflünce yetene¤i ve bilgi zenginli¤iyle harmanlayarak yeni düflünceler, özgün
BD OCAK 2015
Kendine özgü bu özel yap›s› nedeniyle “Masa ve koltuk” kavram›, onun gözünde bir makam simgesi de¤il, üzerinde yaln›zca iflini yapabildi¤i bir atölye tezgah›yd›. yorumlar üreten, sonra da bu duygu ve düflünce üretimini, olanaklar›n›n s›n›rlar›n› da zorlayarak, makaleleriyle, fliirleriyle, çevirileriyle, kitaplar›yla, radyo konuflmalar›, konferanslar› ve dersleriyle ulaflabildi¤i kiflilerle paylafl›ma sunan tam bir “Kültür emekçisi” idi. Kendine özgü bu özel yap›s› nedeniyle “Masa ve koltuk” kavram›, onun gözünde bir makam simgesi de¤il, üzerinde yaln›zca iflini yapabildi¤i bir atölye tezgah›yd›. 4
Talat Sait Halman, aram›zdan ayr›l›fl›ndan birkaç ay önce, de¤erinin bilindi¤i Baflkent Üniversitesi'nde, Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan özel bir plaketle ödüllendirilmiflti. onferans salonlar›ndaki, yurtiçi ve yurtd›fl›ndaki üniversitelerin dersliklerindeki kürsüleri ise, bu atölyedeki üretimini sundu¤u birer paylafl›m sergileri olarak kullandı. Talat Sait Halman, bu özelli¤iyle, gerçek anlamlar›yla bir “Kültür Emekçisi”, bir “Kültür adam›” ve… Bir “Kürsü adam›” idi. Türk halk›n›n büyük bir bölümünün, sa¤l›¤›nda onun de¤erini anlayamam›fl olmas›n›n tek tesellisi, onun ölümüyle ne denli büyük bir kayba u¤rad›¤›n›n da ay›rd›na varamam›fl olmas›d›r. Ki bu yorumu kabullenmek de, Türk halk›n›n küçük bölümü için, apayr› bir büyük ac›d›r.•
K
meteakyol@butundunya.com.tr
Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman
Yüzy›l 21.ve
2015
Dünyas› ünya üçüncü bin y›la ve yeni eden sular›n gösteriflli cümbüflü ve meydanlardaki nefleli kalabal›klar yüzy›la büyük umutlarla renkli televizyonlarla izleniyordu. girmiflti. Tarihçiler ise yeni bir yüzy›l›n 1999 y›l› ilk önce Pasifik Okyanus’unda bir küçük ada devleti bafllang›c›n› milat takviminden farkl› Kiribati’de bitti. Halk, deniz k›y›s›nda zamanlarda bafllat›p bitirebiliyor. Bu yöresel danslarla biten bin y›l› u¤ur- belirleme genel kabul görüyor. Yüzy›l önce 1914’te Avusturya Velilarken Pasifik’te 2000 y›l›n›n ahd›na Saraybosna’da ilk ›fl›klar›n› Samoa halk› Yeni bir düzenlenen suikast ile sevinç 盤l›klar› ile tarihsel süreç Birinci Cihan Savafl›’ karfl›l›yordu. Dünyan›n bafllamas›, 19. n›n bafll›ca flehirlebafll›yor ve baz› sonu ve 20. rinden renk renk itici güçler harekete Yüzy›l›n Yüzy›l›n bafllang›c›d›r. lazer ›fl›klar›yla dans
D
geçiyor.
5
BD OCAK 2015
20. Yüzy›l, bilim ve teknoloji alan›nda çok önemli bulufl ve ilerlemeler yan›nda milyonlarca can kayb›yla iki Dünya Savafl›’n› içeren fliddetin yüzy›l›d›r. Demir Perde’nin kalkmas›, Berlin Duvar›’n›n 9 Kas›m 1989’da y›k›lmas› ve Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas› ise 20. Yüzy›l›n sonu kabul edilir. Bunun için 21. Yüzy›l, 2000’deki milat miad›ndan önce (prematüre) do¤du denilebilir.
‹lk Çeyrek ve Ç›k›fl Kap›lar›na Hücum 2015 y›l›na girerken, erken do¤an 21. Yüzy›l’›n ilk 25 y›l› tamamlan›yor. II. Dünya Savafl› sonras› Sovyet egemenli¤i alt›nda kalm›fl ülkelerde bafllayan ba¤›ms›zl›k ve demokrasi özlemi, Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya’da görüldü¤ü gibi devaml› bast›r›lm›fl ve çok kan dökülmüfltü. Sovyetlerin da¤›lmas›yla ba¤›ms›zl›¤a aç›lan kap›lara hücum edildi. ‹ki y›l içinde Litvanya, Estonya,
Ukrayna, Beyaz Rusya, Türkmenistan, Tacikistan, Kazakistan, Gürcistan, Moldova, Azerbaycan, Özbekistan, K›rg›zistan ve Ermenistan ba¤›ms›zl›klar›n› ilan ettiler. Rusya’n›n olas› tehdidinden kurtulmak için Avrupa’ dakilerin birço¤u 1999-2009 döneminde NATO üyesi de oldular. Avrupa Birli¤i on ülke ve 90 milyon nüfuslu en kapsaml› genifllemesini gerçeklefltirdi. Sekiz ülke 2004’te, Bulgaristan ve Romanya da 2007’de tam üye oldular.
Yeni Bir So¤uk Savafl m›? “Tek Kutuplu Dünya’dan” söz ediliyordu. Fukayama yeni dönemi “Tarihin Sonu” diye tan›ml›yordu. Da¤›lm›fl ve çökmüfl bir güç, dünya politikas›nda eski günlerini ar›yor, tekrar “kabul görme” isteklerini gizlemiyordu. Kremlin Saray’›nda Yeltsin’in görevini Putin’e devir töreni 31 Aral›k 1999 günü yay›nlan›rken içinde nükleer silahlara kumanda eden elektronik panolar›n bulundu¤u söylenen iki metal çantan›n tesliminin gösterilmesi anlaml›yd›.
2015’e Do¤ru
Avrupa Birli¤i on ülke ve 90 milyon nüfuslu en kapsaml› genifllemesini gerçeklefltirdi. 6
Yeni bir tarihsel sürecin bafllad›¤› ve baz› itici güçlerin harekete geçti¤i flöyle aç›klanabilir: •ABD’nin tek süper güç görüntüsü, Çin Halk Cumhuriyeti’ni ve Rusya Federasyonu’nu denge
11 Eylül 2001 New York’taki terörist sald›r›lar›n›, ABD ve NATO’nun Afganistan’a girifli izledi. unsuru olacak stratejik ortakl›k aray›fllar›na yöneltti. fianghay’da befl ülke (Çin, Rusya, Kazakistan, K›rg›zistan, Tacikistan) 1996’da fianghay ‹flbirli¤i Örgütü’nü kurdular (fi‹Ö). zbekistan’›n 2001 de kat›l›m› ile üye say›s› alt› oldu. Askeri, ekonomik, kültürel konularda örgütün kapsam› geniflletilmektedir. Gözlemci grubundaki Hindistan, ‹ran, Pakistan, Afganistan, ve Mo¤olistan gelecekte üye olabilecek gibi görünüyor. •11 Eylül 2001 New York’taki ‹kiz Kulelere, Pentagon ve Beyaz Saray’a terörist sald›r›lar›n›, ABD ve NATO’nun Afganistan’a girifli izledi.
Ö
ABD ve müttefik güçler 2003’te Irak’›
iflgal etti. Saddam Hüseyin idam edildi. 2010’da ABD ve ‹ngiltere Irak’tan çekilmeye bafllad›. •2010 y›l›nda önce Tunus’ta sonra M›s›r, Libya, Suriye, Cezayir, Bahreyn’ne yay›lan demokrasi istekleri büyük kitlelerin protestolar› ile
Sudan’da Darfur iç savafl›nda 400.000 kifli öldü. 7
BD OCAK 2015
Arap Bahar› denilen hareket ‹ç çat›flmalar ve savafllarla bütün Kuzey Afrika ve Ortado¤u ülkelerine yay›ld›. bafllad›. Arap Bahar› denilen hareket ‹ç çat›flmalar ve savafllarla bütün Kuzey Afrika ve Ortado¤u ülkelerine yay›ld›. Libya’ya NATO da müdahale etti. Kaddafi öldürüldü. •Ifi‹D terör örgütü Suriye ve Irak’ ta kanl› çat›flmalarla bir k›s›m topraklar› ele geçirdi. ‹ç savafllardan kaçan milyonlarca insan baflka ülkelere göç etti. •Sudan’da Darfur iç savafl›nda 400.000 kifli öldü. 2,5 milyon kifli yer de¤ifltirdi. •ABD ve Avrupa’ya yönelik kaçak göçmen ak›n› da, denizden toplanan cesetlerle devam ediyor. Bütün bunlar, Hegel ve Huntington’un söyledi¤i “ uygarl›klar çat›flmalar›n›n’ belirtileri de¤il midir? Ukrayna krizi Bat› ile Rusya aras›nda halat çekme yar›fl›na döndü. Bu arada Rusya, K›r›m’› kendisine ba¤lad›. Bat›, nota verdi ve ekonomik yapt›r›mlar uygulamaya bafllad›. Bunlara depremler, seller, iklim 8
Bütün bunlar, Hegel ve Hunting’ tonun söyledi¤i ” uygarl›klar çat›flmalar›n›n belirtileri de¤il midir? de¤iflmesi, kurakl›k, yeni salg›n hastal›k (ebola) gibi felaketler eklendi.. *** lt› gibi üstü de kar›fl›k fay hatlar› ile kaynayan ve aniden patlayan savafllar ve ac›larla yüklü dünya, belirsizlikler içinde büyük de¤iflimlere gebedir. 21. yüzy›l›n ilk çeyre¤inin sisler içindeki son perdesi budur. Yol zor ve uzundur. ‹nsanl›¤›n ve uluslararas› toplumun bar›fl›n sa¤lanmas›, demokrasi içinde korkunun ve yoksullu¤un ortadan kald›r›lmas› gibi temiz amaçlara yöneldi¤i bir gelecek özlemi ve umudu ile yeni bir y›la giriyoruz.
A
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
Bir Kanun ve Mustafa Kemal Pafla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluflundan sonra ç›kart›lan kanunlar›n birço¤u yürürlükten kald›r›lm›fl veya yürürlükte olsa bile kurulan siyasi partilerin farkl› yaklafl›mlar› nedeniyle, ne yaz›k ki uygulanamaz duruma getirilmifltir. ysa o kanunlar›n baz›s› bugün dahi yürülükte olmas› gereken de¤erdedir. Çünkü bugün toplumumuzun her yönden Atatürk’ün hedefledi¤i uygar ve ça¤dafl bir düzeye, hatta o düzeyin üstüne ç›kmas› için o kanunlar›n gerekçeleri bütün canl›l›¤› ve gereksinmeleri ile ortada
O
durmaktad›r. Yürürlükten kald›r›lan kanunlar›n biri de ‘Dü¤ünlerde men-i israfat’ (Dü¤ünlerde savurganl›¤› yasaklama kanunudur). Bu kanun, köylülerin TBMM’ne baflvurular› üzerine, Trabzon Mebusu Hüsrev Bey taraf›ndan önerilmifltir. Gerekçede: ’Köylümüz 9
BD OCAK 2015
Yürürlükten kald›r›lan kanunlar›n biri de (Dü¤ünlerde men-i israfat) Dü¤ünlerde savurganl›¤› yasaklama kanunudur. k›na geceleri, araba alaylar› vb sebepler yüzünden çok masrafl› olan dü¤ün geleneklerini yerine getirmek için pek periflan oluyor, mutluluk oca¤› diye kurulan aile borç içinde kal›yor, dü¤ün sahipleri sefalete düflüyor. Bunu önleyici bir kanunun ç›kar›lmas›n› arz ederim’ deniyor ve 28 Mart 1921 de 55 No ile Meclis taraf›ndan afla¤›daki kanun kabul ediliyor... Madde 1 Dü¤ünlerde genel olarak çeyiz sergilenmesi, çeyizin aç›ktan nakli, erkek taraf›ndan iki kattan fazla hediye verilmesi, dü¤ün günlerine mahsus olmak üzere çalg› çald›r›lmas› ve ziyafet verilmesi, niflan, çevre merasimi, a¤›rl›k verilmesi gibi savurganl›k yasakt›r. Madde 2 Her liva’n›n (il ve ilçe aras›nda bir idari teflkilat) buna ait talimatlar yapmas› ve gerekli önlemler almalar› mecburidir. Madde 3 Sünnet dü¤ünleri de bu hükümlere tabidir. Madde 4-7 verilecek cezalar›, bu davalar›n sulh mahkemelerinde görülece¤ini, dü¤ünlerde yasaklanan eflyalar›n aç›k artt›rmaya ç›kart›larak sat›laca¤›n› ve bütçeye gelir kaydedi10
lece¤ini kayda ba¤lam›flt›r. u yasan›n demokratik koflullara uymayaca¤› söylenebilir. Fakat hâlâ buna benzer olaylar birçok yörede devam etmekte ve savurganl›klar en üst düzeylere ç›kmaktad›r. Bu nedenle tasarruf zihniyetinin topluma ve devlete yerlefltirilmesi bugün için daha da önemlidir. O dönemde, içinde bulunulan zaman›n gereksinimleri göz önünde bulundurularak bu derece kiflisel harcamalar›n bile önemsendi¤i ve yasalar ç›kart›ld›¤› dikkate al›n›rsa, Mustafa Kemal’in do¤rudan bu kanundan bahsetmemekle birlikte tasarruf zihniyetini halka yaymak ve yeni kurulan devletin refah› için herkesin mant›kl› ve özverili davranmas›n› teflvik etme çabas›, onun ülke ç›karlar›n› her fleyin üstünde tuttu¤unun bir di¤er kan›t›d›r. Mustafa Kemal’in bu zihniyeti , topluma ve devlet idaresine yönelik afla¤›daki sözleri, bugün de de¤erini kaybetmemifltir. Önce, hemen belirtmeliyiz ki, Mustafa Kemal Atatürk her TBMM aç›l›fl›ndan yeterli bir müddet önce, Bakanl›klardan o y›l içinde gerçeklefltirdikleri faaliyetler ile ilgili raporlar al›r ve bunlar› iyice inceledikten sonra, Meclis aç›l›fl›nda düflüncelerini aç›klard›. Yapt›¤› konuflma y›l içinde yap›lanlar› ve yeni yasama y›l›nda yap›lacak iflleri içerirdi. Bu ifller, bakanl›klar için ayn› zamanda birer direktif idi ve planlamalar›n›n esas›n› teflkil ederdi. O y›l içinde de bunlar›n ne kadar›n›n gerçekleflti¤ini yak›ndan izlerdi. Devrimlerin her biri bu planlamalara dayan›yordu.
B
BD OCAK 2015
1 Mart 1922 tarihinde Meclisi açarken: “Efendiler, bu gün ikinci toplanma y›l›m›z› tamamlayarak üçüncü toplanma y›l›m›za giriyoruz. Bu eriflimden dolay› Cenab› Hakka flükürler ederim. Bu geçen y›l içinde yüce Meclisce ve ordu taraf›ndan gösterilen çal›flmay› da sayg›yla anar›m.” diyerek söze bafllam›fl ve uzun konuflmas›nda, mali duruma da de¤inerek:
Bu günkü mücadelemizin amac›, tam ba¤›ms›zl›kt›r. Ba¤›ms›zl›¤›n tam sa¤lanabilmesi ise ancak mali ba¤›ms›zl›k ile mümkündür. “Bu günkü mücadelemizin amac›, tam ba¤›ms›zl›kt›r. Ba¤›ms›zl›¤›n tam sa¤lanabilmesi ise ancak mali
ba¤›ms›zl›k ile mümkündür. Bir devlet mali ba¤›ms›zl›ktan mahrum olunca o devletin bütün hayati bölümlerinde ba¤›ms›zl›k sakat durumdad›r. Çünkü her devlet organ› ancak maliye ile yaflar. Mali ba¤›ms›zl›¤›n korunmas› için flart, bütçenin denk olmas›d›r. Bundan dolay›, devlet yap›s›n› yaflatmak için d›fl ülkelere baflvurmadan, ülkenin gelir kaynaklar› ile yönetecek çözüm önlemleri bulmak gereklidir ve bulunabilir. Efendiler, milli prensibimiz en üst düzeyde tutumluluk olmal›d›r. Bundan dolay› mali yönetimimiz halk›n bask› alt›nda tutulup ezilmesinden kaç›nmakla birlikte, elden geldi¤ince d›flar›ya borçlanmadan ve gere¤inden çok harcamadan var olan gelirle yetinmek ilkelerine dayanmaktad›r. fiimdiki durumda yararlan›lmayan gelir kaynaklar›ndan yararlanmak ve halk›n vergi yükünü azaltmak için baz› maddeler üzerinde tekel konulmas› gerekmektedir’. onuflmas›na devamla, “‹stanbul hükümeti’nin yapt›¤› gibi ödemek zorunda de¤ilmiflcesine amaçs›z kullan›lmas›na ve tüketilmesine ve mali ba¤›ms›zl›¤›n tehlike alt›na sokulmas›na kesin olarak karfl›y›z. Biz memlekette mamuriyeti (bay›nd›r olma durumu), üretimi ve halk›n refah›n› sa¤l›yacak, gelir kaynaklar›m›z› gelifltirecek yararl› borçlanmalara taraftar›z.” ‹flte yukar›da belirtti¤imiz yasan›n ana fikri ile ilgili oldu¤u için Mustafa Kemal’in söylemlerini tekrar hat›rlatmak istedik. •
K
sitkiaydinel@butundunya.com.tr 11
Zeytinda¤›, insan›n kan›n› donduran tarihi bir süreci "bir imparatorlu¤un çöküflünü" o zamana göre en duru Türkçeyle karfl›m›za getiriyor. Kitapta Mehmetçi¤in Yemen'de, Aden'de, Kanal'da, Gazze'de, Arap Çölleri'nde nas›l k›r›ld›¤›n›, yenilgiden sonra bir vagon dolusu "mecidiye alt›n›n›" nas›l b›rakt›¤›m›z› hayretler içerisinde okuyacaks›n›z. Cemal Pafla'n›n emir subay› olarak, o günlerde en yak›n›nda olan Falih R›fk›, Zeytinda¤› kitab›yla tarihimize bir ibret belgesi b›rak›rken, her biri destan olabilecek, askerin günlükleri ve adeta kumar masas›nda kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek. Bu kitab› okumak adeta bir borçtur ve bir vazifedir. Behçet Kemal Ça¤lar
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
1 ayda, 61 bin km yol 85 saatlik uçufl süresi ile
Prof. Haberal’dan Uluslararas› Bilimsel Etkinlik Rekoru Baflkent Üniversitesi Kurucusu ve Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, dünyan›n en büyük cerrahlar kuruluflu olan 80 bin üyeli Amerikan Cerrahlar Koleji’nin Yöneticiler Kurulu (Board of Governors) üyeli¤ine seçildi. Bu yeni görevi kendisine resmi bir yaz›yla bildirilen Prof. Haberal, Türkiye’ye döndükten sonra “Bilimsel Çal›flmalar Takvimi”ndeki program› gere¤i önce Pakistan’a gitti, onu Arjantin, Kazakistan ve K›rg›zistan’da kat›ld›¤› bilimsel etkinlikler izledi. Özetlenmifl bilgilerini afla¤›da bulaca¤›n›z bu gezilerinde Prof. Haberal, bir ayl›k süre içinde 85 saat uçarak 61 bin kilometre yol aflt› ve kendine ait “uçufl süresi ve mesafesi rekoru”nu geride b›rakarak, bu konuda yeni bir rekorun sahibi oldu.
ABD (San Francisco) Prof. Haberal, geçen ay San Francisco’da yap›lan Genel Kongresi’nde Amerikan Cerrahlar Koleji’nin Yöneticiler Kurulu (Board of Governors) üyeli¤i13
BD OCAK 2015
ne seçildi. 80 bin üyeli kuruluflun yönetiminden sorumlu Yöneticiler Kurulu, özel uzmanl›k, yönetim ve liderlik özelliklerine sahip cerrahlar aras›ndan Genel Kongre’de seçilen üyelerden oluflmaktad›r. Amerikan Cerrahlar Koleji’nin “Üst Yönetim Kurulu”nu (Board of Regents) oluflturan 22 üyeyi kendi bünyesi içinden seçen Yöneticiler Kurulu’n›n di¤er görevleri aras›nda, bu kurulla kolejin 80 bin üyesi aras›ndaki iletiflimi ve iflbirli¤ini sa¤lamak ile ülkelerinin bulundu¤u co¤rafi bölgeleri ve mesleklerindeki uzmanl›k alanlar›n› temsil etmek de yer al›yor..
Pakistan (‹slamabad) Bu yeni görevini üstlenmesinden bir hafta sonra Prof. Dr. Mehmet Haberal, Pakistan’da 100. karaci¤er naklinin gerçeklefltirilmesi nedeniyle Kas›m
Prof. Dr. Haberal, Pakistan Devlet Baflkan› Mamnoon Hussain’e, ziyaretinin an›s›na bir plaket verdi. 14
ay› bafl›nda, ‹slamabat’ta düzenlenen sempozyuma onur konu¤u olarak kat›ld› ve konuflmas›nda, Türkiye’de organ naklinin “bafllad›¤› ortam›n koflullar›ndan, bugün gelinen düzeyin” tarihsel öyküsünü anlatt›. Prof. Haberal, sempozyuma kat›lan Pakistan Cumhurbaflkan› Mamnoon Hussain’e bu ilgisi nedeniyle teflekkür etti ve kapan›fl yeme¤ine kendisine, Baflkent Üniversitesi’nin bir an› plaketini sundu. Yurda dönüflünde, kat›ld›¤› sempozyumu de¤erlendiren Prof. Haberal, Pakistan’da kronik organ hastas› say›s›n›n fazla oldu¤unu belirtti ve “Ülkede karaci¤er naklinin h›zla geliflmesinin bu nedenle son derece önemli oldu¤unu” söyledi.
Arjantin (Buenos Aires) Türkiye’ye dönüflünde Ankara’da yaln›zca bir gün kalabilen Prof. Dr. Mehmet Haberal, aylar önce davet edildi¤i bir törene kat›lmak için ertesi gün Arjantin’e gitti ve ülkenin sayg›n üniversitelerinden UCES taraf›ndan kendisine onursal doktora verilmesi nedeniyle düzenlenen törene kat›ld›. Dünyan›n öbür ucunda, Türk bayra¤›n›n dalgaland›¤› ve ‹stiklal Marfl›’n›n yank›land›¤› bu törende kendisine onursal doktora sunulan Prof. Haberal, duygular›n›, “Ülkem ad›na gurur duydum” sözüyle özetledi, sonra bir
Arjantin T›p Akademisi’nin girifli
Prof. Roberto N. Praider, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Fortunato Benaim (Üstte) Benaim Yan›k Vakf› iflbirli¤i anlaflmas›n› imzalarken (Yanda) konuflma yaparak, Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi’nin e¤itim sistemi ve düzeyi konusundaki aç›klamalarda bulundu. UCES Üniversitesi’ndeki törenden sonra Arjantin Ulusal T›p Akademisi’nde düzenlenen bir törende Prof. Haberal’a, Akademi’nin “onursal üyelik” unvan› verildi. Prof. Haberal bu törende yan›k tedavisi konusunda bir konferans verdi ve UCES Üniversitesi ile Benaim Yan›k
BD OCAK 2015
Prof Haberal’a Arjantin Ulusal T›p Akademisi taraf›ndan onursal doktora ve onursal üyelik verildi. Haberal törende duygular›n› “Ülkem ad›na gurur duydum” sözleriyle özetledi. Vakf› ve Baflkent Üniversitesi aras›nda iflbirli¤i çal›flmalar›n› öngören anlaflmalara imza att›.
Kazakistan (Astana) Prof. Mehmet Haberal, Arjantin T›p Akademisi’nde konuflma yaparken
Prof. Mehmet Haberal’a verilen Onursal Doktora Belgesi 16
dönüflü Prof. Haberal, aylar önce davet edildi¤i “Yeni bir olay”›n bafllang›c›n› yapmak üzere bu kez Kazakistan’a gitti. Türkiye’de ilk karaci¤er naklini gerçeklefltirdi¤i 8 Aral›k 1988 tarihinden 26 y›l sonra, 8 Aral›k 2014 tarihinde Prof. Haberal, Kazakistan’da çocuklarda ilk karaci¤er naklini gerçeklefltirerek, ülkenin t›p tarihinde yeni bir dönemin bafllamas›na öncülük etti. Birlikte gitti¤i Baflkent Üniversitesi’nden 15 kiflilik bir bilimsel ekiple Prof. Haberal, Kazakistan’da önce bir yafl›ndaki
BD OCAK 2015
Kazakistan Ulusal Bilimsel T›p Araflt›rma Merkezi Baflkan› Abay K. Baigenzhin ve Prof. Dr. Mehmet Haberal K›rg›zistan (Bishkek) Prof. Haberal, Kazakistan’dan K›rg›zistan’a geçti ve Yeltsin Üniversitesi’nde (K›rg›z- Rus Slav Üniversitesi)‘Türkiye’de organ nakli’ konulu bir konferans verdi. Konferans›n sonunda kendisine
Prof. Haberal, Kazakistan’da ilk karaci¤er naklini gerçeklefltirerek, ayn› olay›n yeni bir tarihsel temelinin Kazakistan’da at›lmas›na öncülük etti. çocu¤un, day›s›ndan al›nan karaci¤erle, daha sonra da eriflkin bir hastan›n, eflinden al›nan karaci¤erle yeniden yaflama dönmelerini sa¤larken, bu kardefl ülke t›p tarihinde yepyeni bir dönemi bafllatm›fl oldu.
K›rg›z - Rus Slav Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vladimir I. Nfader ve Prof. Dr. Mehmet Haberal 17
BD OCAK 2015
Prof. Haberal, K›rg›z-Rus Slav Üniversitesi ile Baflkent Üniversitesi iflbirli¤i anlaflmas›n› imzalad›.
K›rg›zistan’›n First Lady’si Raisa Atambayeva Prof. Haberal’dan ziyaretinin an›s›na haz›rlanan arma¤an› kabul etti. “onursal profesörlük” unvan› verilen Prof. Haberal’a üniversite yetkilileri, K›rg›zistan’da bir sayg› simgesi olarak kabul edilen “kalpak ve kaftan” arma¤an ettiler. Yeltsin Üniversitesi (K›rg›z- Rus Slav Üniversitesi) ile Baflkent Üniver18
sitesi aras›nda bilimsel çal›flmalarda iflbirli¤i yapmak için bir protokol de imzalayan Prof. Haberal, Türkiye’ye dönmeden önce K›rg›zistan Cumhurbaflkan›’n›n efli Raisa Atambayeva taraf›ndan onuruna düzenlenen ö¤le yeme¤ine kat›ld›.•
BD OCAK 2015
Farkl› Bir Kültür Bakan›
Talat Sait Halman “11 bakan”la ayn› gün istifa etti; ama “12. bakan” olamad›.
Yazan: METE AKYOL
Kendi d›fl›nda hemen herkes onu “Türkiye’ nin ilk Kültür Bakan›” olarak tan›m›flt›r, öyle bilmifltir ama... Bu tan›m›n do¤ru olmad›¤›, o nedenle bir bilgi olarak kabul edilemeyece¤i bilgisi galiba yaln›zca kendinde kald›. Çünkü o, “Türkiye’nin ilk Kültür Bakan›” olmad›¤›n› çok iyi biliyordu. Ve bu bilgisini yaln›zca, bu bilginin do¤ru olup olmad›¤›n› merak edip, soran pek az kifliyle paylaflm›flt›. 19
BD OCAK 2015
971 y›l›nda onbir bakan, Prof. Nihat Erim Kabinesi’nden istifa etmifl ve bu toplu istifa olay› o y›l›n tarihine “Onbirler Olay›” olarak geçmiflti. Ayn› kabineden ayn› gün istifa emesine karfl›n Kültür Bakan› Talat Sait Halman’›n ad› “onbirler” aras›nda yer almam›fl, istifa eden bakanlar›n say›s› onbirden onikiye ç›kmam›flt›. Birkaç kabine arkadafl›na sitem etmesinin d›fl›nda Talat Sait Halman’›n, nedenini ve öyküsünü kimseyle paylaflmad›¤› bu olay›, onun an›s›na sayg›m› koruyarak, tam 40 y›l sonra ben aç›kl›yorum:
1
Özellikle Devlet Sanatç›s› Suna Kan ve efli elefltirmen Faruk Güvenç’in, Baflbakan Prof. Nihat Erim’e mektup göndererek kendisini flikayet etmeleri, Talat Sait Halman’› çok üzdü. Kültür Bakan› Talat Sait Halman, o y›l Türkiye’yi ziyaretinde ‹ngiltere Kraliçesi Elizabeth onuruna Topkap› Saray›’nda Türk Müzi¤i’nin üstad sanatç›s› Münir Nurettin Selçuk’un bir konser vermesini sa¤lam›flt›. Bu olaydan birkaç ay sonra da, Itri’nin ölümünün 259’uncu y›ldönümü nedeniyle düzenlenen bir konserin Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras› 20
Salonu’nda düzenlenmesine izin verince, Devlet Konservatuar› kökenli sanatç›lar›n›n a¤›r elefltirilerine hedef oldu. Özellikle Devlet Sanatç›s› Suna Kan ve efli elefltirmen Faruk Güvenç’in, Baflbakan Prof. Nihat Erim’e mektup göndererek onu flikayet etmeleri, kendisini çok üzdü. Bu konuda görüfllerini almak istedi¤imde beni bakanl›k makam›na davet etti: “Yar›n sabah saat 10’da bekleyeyim” dedi. “Yan›tlar›m› çok özenle haz›rlamak isterim.” Kültür Bakanl›¤› makam›nda onu, makam masas›n›n üstünden ay›rmad›¤› kocaman daktilosu bafl›nda buldum. “Sen gelmeden ben bafllam›flt›m yan›t›m› haz›rlamaya” dedi ve ekledi: “Sekreterime söyledim, görüflmemiz süresince kesinlikle hiçbir telefon ba¤lamayacak” dedi. “Rahat rahat görüflebiliriz...” una Kan ve Faruk Güvenç çok yak›n dostlar›md›. Bir iki y›l önce ayn› gazetede birlikte çal›flt›¤›m›z Kültür Bakan› Talat Sait Halman da hem dostum, hem meslekdafl›md›. Bir yandan sanatç›lar Suna Kan ve Faruk Güvenç’in, üç günden buyana gazetelerde yay›mlanan dostum Say›n Bakan hakk›ndaki “gerici” suçlamalar›na göz at›yor, bir yandan da Say›n Bakan’›n, dostlar›m Suna Kan ve Faruk Güvenç hakk›ndaki “öfkeye varan” sözlerini not ediyordum. Yetmedi... Bir yandan da, bu dostumun, o dostlar›m hakk›ndaki sözlerini nas›l yay›mlayabilece¤imi
S
BD OCAK 2015
Talat Sait Halman, makam odas›nda daktilosuyla düflünüyordum. onikiye de¤in her yerde arad›k Talat’›, O gün Kültür Bakanl›¤›’ndan fakat bir yerde bulamad›k... Sanki yer ç›kt›¤›mda saat 12’yi befl on dakika geçiyordu. Bir büfede ayaküstü birfley- yar›lm›fl, içine girmiflti... O nedenle ler yedikten sonra gazeteye geldi¤im- onay›n› alamad›k...” Erim Hükümeti’nin Kültür Bakan› de, arkadafllar›m radyonun bafl›nda Talat Sait Halman da hükümetteki toplanm›fllar, büyük bir merakla ö¤le görevinden onbir kabine arkadafl›n›n 13 haberlerini dinliyorlard›. istifa etti¤i ayn› gün istifa etti. “Prof. Nihat Erim Kabinesi’nin ‹fllemleri ö¤leden sonra yap›ld›¤› için onbir bakan› istifa etmifl...” onun istifa haberi, radyo ve televizalat Sait Halman’›n ad›, onbir yonda, ancak akflam 19 haberlerinde kiflilik listede yoktu. Kendisini yer alabildi ama... Erim Kabinesi’nden telefonla arad›m, ulaflamad›m. o gün istifa eden bakanlar›n say›lar› ‹stifa eden bakanlar listesinde bulunan hep onbirde kald›, olay tarihe “Onbirler olay›” olarak geçti, hiçbir aile dostumuz Avukat Atila Sav’a telefon ettim. ‹stifa haberini do¤rulad› zaman onikiye ç›kmad›... Dostum Kültür Bakan›’n›n, ama, Talat Sait Halman’›n neden dostlar›m iki sanatç›n›n suçlamalar›na aralar›nda olmad›¤› soruma doyurucu yan›t› ne mi oldu? Onlar önce, on bir yan›t veremedi: yüz bin milyon parçaya bölündü, sonra “Asla politik konufluyorum sanma da yand›, bitti, kül oldu...• lütfen” dedi. “Sabah saat ondan
T
21
ANITKAB‹R fiEREF DEFTER‹
Yazan: YAHYA AKSOY
A
tatürk'ün aziz naafl›n› 15 y›l (1938-1953) süreyle misafir eden Ankara Etno¤rafya Müzesi, halk›m›z›n kültür de¤erlerin toplanaca¤›, arflivlenece¤i, sergilenece¤i ve tan›t›laca¤› müze olarak, 1925 y›l›nda Ankara'n›n eski namazgâh An›tkabir
tepesinde yap›lmaya bafllanm›fl, 1927’ de tamamlanarak, 1930 'da ziyarete aç›lm›flt›r. Kültür temelleri üzerinde kurularak yükselen Türkiye Cumhuriyeti'nin örnek kurulufllar›ndan birisidir. Büyük önder Atatürk'ün aziz naafl›, Etno¤rafya Müzesi'ndeki geçici kabrinden 10 Kas›m 1953 'de al›narak, ebedi istirahatgâh› olarak, flehre hakim bir konumda olan Rasat Tepesi'nde ulusal özel projelerle yap›lan An›tkabir'e defnedildi. Devlet adamlar›n›n özel kabirleri, resmi ve özel tüm ziyaretçilere aç›k tutulur. Burada tutulan fleref defterleri-
BD OCAK 2015
ne yerli ve yabanc› ziyaretçiler taraf›ndan izlenimler, düflünceler ve görüfller not edilir. Bu görüfl ve düflünceler tarihe ›fl›k tutarlar.
A
n›tkabir, 700 dönümlük bir alan üzerinde kurulmufl olup, bina Bloku; Mozele, Avlu, aslanl› yol ve on adet kuleden oluflmufltur. An›tkabir'deki on kule, herbiri Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti için özel anlam ve de¤erler ifade eden isimlerle an›l›r: ‹stiklâl Kulesi, Hürriyet Kulesi, Mehmetçik Kulesi, Müdafaai Hukuk Kulesi, Zafer Kulesi, Bar›fl Kulesi, Cumhuriyet Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Milli Misak Kulesi, ‹nk›lâp Kulesi. An›tkabir'in girifl bölümünde yer alan 33 basamakl› merdivenden sonra bafllayan yürüyüfl yolunun sa¤›nda ve solunda, sonsuzlu¤a giden kuvvet ve sessizli¤i anlatan, büyük kurtac›n›n manevi huzuruna giden insanlar›n duygu ve düflüncelerini yo¤unlaflt›racak heykeller, aslanlar, kuleler yer al›r. "Tarih: Bir milletin kan›n›, hakk›n›, varl›¤›n› hiçbir zaman inkâr edemez." 1919 Kulelerin tepelerinde, eski Türk çad›rlar›ndan esinlenmifl birer tunç m›zrak ucu vard›r. Kulelerin iç ve d›fl yüzleri travertenle kapl›d›r. Tavanlar› ise eski Türk kilimlerinden seçilmifl motiflerle donat›lm›flt›r.
An›tkabir 700 dönümlük bir alan üzerine kurulmufltur "Dünya vatandafllar› haset, açgözlülük ve kinden uzaklaflacak flekilde terbiye edilmelidir." 1935 An›tkabir'de yer alan bu on kulede, ulusumuzun ve devletimizin var oluflunu belgeleyen yüce kavramlar, Atatürk'ün sözleri ile kabartmalar, yaz›lar ve kompozisyonlarla anlat›l›r.
B
u kavramlar ve sanatsal kompozisyonlarla ayn› zamanda Ulu Önder'in ölümsüz kiflili¤i de yans›t›l›r. "Bütün tarihi hayat›m›zca hürriyet ve ‹stiklâle timsal olmufl bir milletiz." 1927 renkli tafllarla hal› deseni ifllemeli meydan'›n Çankaya yönünde 29,5 metre uzunlu¤undaki bayrak dire¤i üzerinde Türk Bayra¤› sürekli dalgalan›r. Atatürk'ün "Milli hudutlar›m›z 23
dahilinde hür ve müstakil yaflamak istiyoruz." sözünün ve An›tkabir Atatürk Müzesinin yer ald›¤› Milli Misak (Milli Ant) Kulesi'nde An›tkabir fieref defteri bulunur ve devlet adamlar› ziyaretlerinde duygu ve düflüncelerini bu deftere yazarlar. Bu belgeler tarihi nitelik tafl›rlar. Ülkelerin dostluk, bar›fl ve dayan›flmalar›na ›fl›k tutarlar. Atatürk'ün aziz naafl›, 10 Kas›m 1953 günü Etno¤rafya Müzesi'nden An›tkabir'e nakledilirken, on befl y›l süre içerisinde yerli ve yabanc› devlet adamlar›nin ve protokolü oluflturan flah›slar›n imzalad›klar› ve Atatürkle ilgili olarak tarihe not düflecek izlenimlerini yazd›klar› befl adet fleref defterinden üçü y›llar önce maalesef kaybolmufltur. ski Cumhurbaflkanlar›ndan ‹smet ‹nönü ile Celâl Bayar'›n ve o dönemin devlet adamlar›n›n belgesel nitelikteki görüflleri bu defterler aras›ndad›r. "Bütün ünlüler aras›nda
E 24
Devlet adamlar›n›n ziyaretlerinde duygu ve düflüncelerini yazd›¤› An›tkabir fieref Defterleri tarihi nitelik tafl›rlar. Atatürk, en büyü¤üne nail oldu. Ulusunu ça¤dafllaflt›rma ünü..." De Gaule, 1968 "Mümtaz bir asker, büyük bir devlet adam›, milletinin ö¤retmeni ve önderi olan Atatürk ad›, Sovyetler Birli¤i'nde bilinmekte ve derin sayg› görmektedir..." A. Kosigin, 1966 "Savaflta ve bar›flta kahraman, Türk Milleti'nin Ata's›na hürmetlerimi sunar›m." ‹ngiltere Kraliçesi Elizabeth, 1971 Bütün dünya devlet adamlar›n›n büyük bir hayranl›k ve sayg› duydu¤u ulu önder Atatürk, güvencemiz, gurur kayna¤›m›z ve önderimiz olarak sonsuza uzanan sönmeyen bir ›fl›k gibi ülkemizi ve dünyay› ayd›nlatmaya devam edecektir. Tarihi nitelik tafl›yan An›tkabir fieref Defterlerini korumak, ulusal bir görevdir. •
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
ence; bir millette flerefin, haysiyetin, namusun ve insanl›¤›n vücut ve beka bulabilmesi, mutlaka o milletin özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤a sahip, ça¤dafl olmas›yla kaimdir. Ben flahsen bu sayd›¤›m vas›flara, çok ehemmiyet veririm. Bu vas›flar›n kendimde mevcut oldu¤unu iddia edebilmek için milletimin de ayn› vas›flar› tafl›mas›n› esas flart bilirim.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk
B
59
Atatürk’ün Tarihe Yön Veren ve Türk Ulusu’na Ufuklar Açan Konuflmalar›
ürkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, Türk Ulusu’nun ça¤dafl uygarl›k seviyesi’ne ulaflmas› için devrimler yapan ve dolay›s›yla ufuklar açan büyük devrimci önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk Ulusu ve dünyan›n birçok ezilmifl ve sömürülmüfl mazlum uluslar› için büyük ve önemli ifller baflard›¤› tarihin tespitidir. Dünyan›n, ça¤›n›n lideri olarak tart›flmas›z kabul etti¤i Atatürk’ü tan›mak, bilmek ve onun ifade ettiklerini ö¤renmek oldukça önemlidir. Büyük Önder’in de adeta alt›n› kal›n çizgilerle çizerek belirtip tarihe kaydetti¤i, “Beni görmek demek behemehâl yüzümü görmek
T
de¤ildir. Benim fikirlerimi, benim duygular›m› anl›yorsan›z ve hissediyorsan›z bu kâfidir.” fleklindeki sözleri konunun önemini bir kez daha vurgulamaktad›r. Mustafa Kemal’i anlamak, tan›mak, bilmek ve fikirleri ile yapmak istediklerini ö¤renmek için elbette
BD OCAK 2015
birçok kaynaktan yararlanmak mümkündür. Ancak öyle bir kaynak var ki, orada Atatürk hakk›nda yaz›lanlar ve anlat›lmak istenilenler, baflkaca hiçbir aç›klama ve ayr›nt›ya gerek kalmaks›z›n, tek bafl›na sanki her fleyi bize vermektedir. Elbette Sabiha Gökçen’den bahsediyorum. Manevi k›z› Sabiha Gökçen, “Atatürk’ün ‹zinde Bir Ömür Böyle Geçti”(*) adl› an›lar›n›n sunu k›sm›nda flöyle söylüyor:
“Gün ›fl›d› ›fl›yacak. Ankara’da sabah oluyor handiyse. Bu ›fl›nlar ilk kez An›tkabir’e vuruyor. Oradan yans›y›p yay›l›yor dalga dalga görkemli flehrin üstüne. Moru sar›ya, sar›y› beyaz sar›ya götüren bu hayat veren ›fl›klar›n ilk düfltü¤ü yerde, bir baflka hayat veren yafl›yor. Tutsak, ezilmifl, sömürülmüfl, insanl›ktan uzak yaflama terk edilmifl bir ulusu silkeleyen, flerefli mazisine yak›fl›r bir yaflam 26
ortam›na çeken, ona ba¤›ms›zl›¤›n tad›n› tatt›ran, özgürlü¤ün kutsall›¤›n› ö¤reten, insan olman›n en yüce onurunu veren bir baflka hayat veren yafl›yor. u ikincisinin anlam› en az birincisi kadar önemli bizim için. Günefl dediniz mi; ilikleriniz ›s›n›r, a¤açlara su yürür, dallar baharlafl›r, cans›zlar canlan›r. An›tkabir’de yatan›n ad›n› and›n›z m› da öyle olur iflte… Atatürk dediniz mi; silkinirsiniz, uyan›rs›n›z, uygarl›¤a do¤ru, kardeflli¤e do¤ru, bar›flasevgiye do¤ru, insan› insan eden ilkelere do¤ru, ayd›nl›k yar›nlara do¤ru koflarak canlan›rs›n›z. ‹kisi de can verendir. ‹kisi de hayat verendir. Biri do¤ada, di¤eri düflünde, sosyal yaflamda, ulus bilincinde, yurt sevgisinde… Ne zaman güneflten yoksun kalsan›z önce ürperir, sonra üflür, daha sonra sarar›p solars›n›z. Çarp›t›r sizi güneflsiz olmak. Hasta olursunuz. Benli¤inizin usul usul yok oldu¤unu, kemirildi¤ini, iskeletinizin çöktü¤ünü hissedersiniz. Atar damar atmaz, iflleyen yürek çarpmaz, gören gözler görmez olur. Yaflayamazs›n›z güneflsiz bir dünyada. Bu öteki için de böyledir. Atatürk için de…
B
nun ilkelerinden uzaklaflt›kça ayn› toprakta yaflayan, ayn› bayra¤›n kutsal sevincini tafl›yanlar, bu binlerce, on binlerce, yüz binlerce flehit kan›yla sulanm›fl olan bu topraklar›n gerçek de¤erini bilmez olurlar. Ay y›ld›zl› al-beyaz bayra¤›n kutsall›¤›ndaki lezzete
O
BD OCAK 2015
varamaz, düflman kesilirler. Durur damarlar›ndaki asil kan, akmaz olur. Muhtaç oldu¤u kudret, onu bu ihanetinden dolay› terk eder gider. Soluk al›pveriflinde özgürlü¤ü de¤il, sömürülmeye yönelifli, tutsakl›¤›n zincirleniflini yaflar. Gören gözlerinde alabildi¤ine uzanan kendi yurt topraklar› de¤il, ona göz dikmifl olanlar›n içeridekilerle iflbirli¤i yaparak yang›n yerine çevirdikleri, iflgal alt›nda bir harabedir. ‹çmek için uzand›¤› tertemiz suda gördü¤ü; kirli, alçak bir düflman çizmesinin aksidir. Atatürk ilkelerinden uzaklaflt›kça, bu gaflet ve dalalete düfltükçe, görebilece¤iniz manzaralar, duyabilece¤iniz fleyler bunlard›r iflte. Kar›n›z, bac›n›z, anan›z ve sevdice¤iniz size ait de¤ildir art›k. Evim diyece¤iniz eviniz, mal›m diyece¤iniz mal›n›z, yurdum diyece¤iniz topra¤›n›z, denizim diyece¤iniz deniziniz, özgürlü¤üm diyece¤iniz
Atatürk ve Sabiha Gökçen özgürlü¤ünüz, tarihim diyece¤iniz tarihiniz, dinim diyece¤iniz dininiz, Tanr›m diyece¤iniz Tanr›n›z ve bayra¤›m diyece¤iniz bayra¤›n›z yoktur art›k. Bu nedenledir ki, nas›l güneflsiz bir dünyada yaflayamazsan›z, Türk Ulusu olarak, Atatürk ilkelerinden yoksun bir dünyada da yaflayamazs›n›z. (…) ‹nsan yaflad›¤› süreyi, iki tarih aras›ndaki zamana s›¤d›racak olursa, çok yanl›fl bir harekette bulunmufl olur. Asl›nda tarihler önemli de¤il, aradaki yaflam›n size neler verip neler ald›¤›, dolays›yla size neler kazand›rd›¤› önemlidir. Hele hele tarihleri tarih, topraklar› vatan, bayraklar› bayrak ve afliretleri ulus yapanlar›n yan›nda ise yazg›n›z, iflte o zaman de¤er yarg›lar›n›z da, zaman›n gel-gitleri de çok önem kazan›r. (…)
Atatürk dediniz mi; silkinirsiniz, uyan›rs›n›z, uygarl›¤a do¤ru, kardeflli¤e do¤ru, bar›flasevgiye do¤ru, insan› insan eden ilkelere do¤ru, ayd›nl›k yar›nlara do¤ru koflarak canlan›rs›n›z.
27
BD OCAK 2015
1981 y›l› Mustafa Kemal’in do¤umunun yüzüncü y›l›. Tam yüz y›l. Bir as›r yani. Atatürk do¤al› bir as›r olmufl öyle mi? Ya öleli? Öleli mi? Atatürk ölür mü hiç! ‹nsan›, topra¤›, bayra¤›, uygarl›¤›, özgürlü¤ü, ba¤›ms›zl›¤› ve onuru bir araya getirenler ölür mü? Bunlardan yoksun yaflayanlara taze kan, yürek, bilek kuvveti, ak›l ve irade gücü verenler ölür mü? Mustafa Kemaller ölmez! Aksine Atatürk olup ölümsüzleflirler! Türk’ü öldürmeden Atatürk’ü, Atatürk’ü öldürmeden de Türk’ü öldüremez, yok edemezsiniz! u söz manevi ya da mecazi bir anlam tafl›yabilir. Ama öyle ya da böyle, gerçe¤in ta kendisidir! Bizim içerideki ve d›flar›daki düflmanlar›m›z ne zaman baflkald›racak olsalar, önce Atatürk’e dil uzat›rlar. Onu, küçük düflürmeye, yeryüzünde bir baflka benzeri olmayan baflar›s›n› ve devrimlerini kötülemeye çal›fl›rlar. Bunda baflar›ya ulaflsalar; emin olun Türk Ulusu’nu da silerler haritadan. Ama böyle davranan dilleri koparacak, böyle düflünen talihsiz
B
Onun, ebedi istirahatgâh›nda rahat uyumas›n› sa¤layan, hiç kuflku yok ki, Cumhuriyet’i emanet etti¤i gençlerdir. 28
kafalara hak ettikleri dersi verecek olan nesiller yetiflmifltir çok flükür! Onun, ebedi istirahatgâh›nda rahat uyumas›n› sa¤layan, hiç kuflku yok ki, Cumhuriyet’i emanet etti¤i gençlerdir. Bu gençler bazen onsekizinde ç›kar karfl›m›za, bazen de altm›fl›nda, yetmiflinde ve hatta sekseninde, doksan›nda. Onlar, yafllar› ne olursa olsun, yüreklerinde ve kafalar›nda Atatürk meflalesi yand›¤› için gençtirler! (…) ‹nan›yorum ki, Atatürkçü Düflünceyi benimseyen ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerini yaflam flekli olarak kabul edip, benimseyenlerin say›s› artt›kça; Atatürk’ün ruhu flad oluyor, mekân› ›fl›klarla doluyor ve bu ortamda ebedi istirahatgâh›nda uyuyordur. Asl›nda biliyor musunuz Atatürk uyumaz! Su uyur, düflman uyur ama Atatürk asla uyumaz! itekim bunu son y›llarda yaflad›¤›m›z ac› olaylar da göstermifltir ki; gerçekten de Atatürk uyumamaktad›r. Türk Ulusu’na ve onun vatan belledi¤i Anadolu topraklar›na göz dikmifl, hain emeller peflinde koflan ve çeflitli çirkin oyunlar sergileyen d›flar›daki düflmanlar ile içerdeki düflman ve iflbirlikçilere karfl› tek bafl›na bir düflünce, ideal ve ayn› zamanda bir yaflam felsefesi olarak, Türk Ulusu’nu ve Atatürkçülü¤ü benimsemifl di¤er mazlum milletleri kucaklam›fl, ba¤r›na basm›fl bir durumda bekliyor. (…) Güneflten uzaklaflmay›n›z! Dayanamazs›n›z ölürsünüz! Atatürkçü
N
BD OCAK 2015
Düflünce’den, onun ilkeleri ve devrimlerinden uzaklaflmay›n›z çökersiniz, tutsak olursunuz, benli¤inizi yitirirsiniz, adeta susuz, havas›z kal›r nefes alamaz, bo¤ulursunuz. Atar damar›n›z atmaz, iflleyen yüre¤iniz art›k çarpmaz olur. Anan›z, Bac›n›z, kardefliniz, yavuklunuz, topra¤›n›z ve bayra¤›n›z olmaz. Bunlar›n hiç biri kalmaz elinizde. B›rakmazlar size namusunuzu ve inançlar›n›z› yaflamak için gerek duydu¤unuz fleyleri. Hiç birini b›rakmazlar! Biliniz ki; Türk’ün en büyük ve tek dostu yine Türk’tür. Türk’ü Atatürk’le ve Atatürk’ü de Türk’le yaflat›n›z! Bu en büyük görevdir!” u anlat›mlara söylenebilecek baflkaca söz olabilir mi? Böylesine ifadelerle anlat›lan dünyada baflka lider ya da liderler var m›? ‹flte bu gerçekler ›fl›¤›nda, ça¤›n›n tart›flmas›z lideri, Türk Ulusu’nun ba¤›ms›zl›k önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, bugüne de¤in yapt›klar› ile bundan böyle gelecek kuflaklar›n ufkunu ayd›nlatacak, ›fl›¤› olabilecek uygulamalar›n›n gerekti¤i flekilde anlafl›labilmesi için farkl› tarihlerde ve ülkenin çeflitli yerlerinde
B
yapt›¤› konuflmalar›ndan bir k›sm›n› sizlere aktarmay› kendime görev edindim. Konuflmalar›n tamam›, takdir edilebilece¤i üzere, elbette buraya s›¤mayacak kadar çok ve genifl kapsaml›d›r. O nedenle baz› konuflmalar› buraya almaya çal›flt›m ve konuflmalarda, sizlerin hofl görüsüne s›¤›narak, özü etkilemeyecek bir k›s›m k›saltmalar yapt›m. ‹flte o konuflmalar›, tarihsel s›ras›na uygun olarak, sizlere sunuyoruz...• cengizonal@butundunya.com.tr Gelecek ay: Atatürk’ün Erzurum Kongresi Aç›l›fl Konuflmas› 29
Meflrutiyet'in ilan›na rastlayan 23 Temmuz'dan sonra gelen ilk günün, yani 24 Temmuz'un Gazeteciler Bayram› olarak kabulünde önemli bir role sahip olan Refik Halid Karay, "Bizde gerçekten demokrasi, bas›n hürriyetine iliflmeden iktidarda durabilecek bir hükümete kavufltu¤umuz gün gerçekleflmifl olacak," diyordu. DenemeTan, Akflam, Yeni ‹stanbul ve Aydede'de yay›mlanan yaz›lardan bir araya getirilen Bu Gazeteciler'de siyasetin, edebiyat›n ve en çok da hayat›n içinden geçen bir yazar›n tan›kl›klar›n› okuyacaks›n›z. Çözülmez bulmacalara hep yeni bulmacalar ekleyerek herkesi flafl›rtan dil cambaz› bir yazar›n penceresinden bas›n dünyam›z›n dününe dair her fley...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Otopsi Cengiz Özak›nc›
'Hukuksal Yorum Bilim'e Göre:
Hilafet, TBMM'de De¤ildir H
ukuk bilimlerinde 'Hukuksal Yorum Bilimi' (Legal Hermeneutics) özel bir akademik uzmanl›k alan› olup; 'sözel yorum', 'sistematik yorum', 'tarihsel yorum', 'amaçsal (teleolojik) yorum' vb. gibi yasa yorum yöntemleri yan› s›ra, 'Mant›k (evleviyet ve karfl›t anlam)', 'hukuk kural›n›n tarihçesi', 'hukukun genel ilkeleri', 'karfl›laflt›rmal› hukuk', 'örf ve adet kurallar›' vb. gibi bir çok yasa yorum araçlar› vard›r. Bu 'yasa yorum yöntemleri'nden birini inatla savunup, di¤erlerini geçersiz sayan hukuk bilginleri oldu¤u gibi,
bu yöntemlerin her birini de¤erli say›p belli bir düzen içerisinde hepsine baflvurulabilece¤ini savunan hukuk bilginleri de ço¤unluktad›r; ve yasalar›n, varsa yasa koyucunun aç›klamalar›na uygun olarak yorumlanmas›, hukuk bilginlerinin pek ço¤u taraf›ndan benimsenmifltir. Yasalar 'Hukuksal Yorum Bilim' yöntem ve araçlar›yla nas›l yorumlan›rlarsa öyle uygulan›rlar. 'Hukuksal Yorum Bilim' yöntemleri aras›nda bulunan 'Tarihsel Yorum' uyar›nca, yasalar, yasa koyucunun amac›na ayk›r› olarak yorumlanamazlar. 31
BD OCAK 2015
Hilafeti kald›ran 3 Mart 1924 günlü yasa konusunda yaz›l›p söylenenleri bu çerçevede irdeledi¤imizde, 'Hukuksal Yorum Bilimi' alan›nda hiç bir uzmanl›¤› bulunmayan yüzlerce yazar›n, yetkili olmad›klar› bu alanda bilgiçlik taslad›klar›n› ve kamuoyunu yan›lt›c› yay›nlar yapt›klar›n› görüyoruz. Oysa, "Ben tarihçiyim, ben yazar›m, ben düflünürüm, benim usyürütme yetene¤im güçlüdür; bana göre bu yasan›n yorumu fludur" demek, bilim d›fl› bir tutumdur. Bu nedenle, hilafeti kald›ran yasayla ilgili yaz›lar›mda, yasan›n yorumunu 'Hukuksal Yorum Bilim'cilere b›rakarak; yasa koyucunun bu yasayla ilgili kendi yorumunu, aç›klamalar›n› yans›tmay› yeterli buluyorum. asa koyucu; TBMM'dir ve TBMM'nin bu yasayla ilgili
Y
resmi aç›klamas›na göre: Hilafet TBMM'de de¤ildir. fiöyle ki: "Hilafetin ‹lgas›,.." (kald›r›lmas›) bafll›kl› 3 Mart 1924 günlü yasan›n 1. maddesi, metnin yazarlar›ndan Adalet Bakan› Seyyid Bey'in aç›klamalar› ›fl›¤›nda: "Halife hal'edilmifltir (taht›ndan indirilmifltir). Hilafet, (sözcü¤ün soyut ve genel anlam›yla) 'hükümet' ve (sözcü¤ün soyut ve genel anlam›yla) 'cumhuriyet' mana (anlam) ve mefhumunda (kavram›nda) esasen ("Pan-‹slamist Devlet"e dönüflmeden önceki, bozulmam›fl ilk biçmiyle) mündemiç (içerilmifl) oldu¤undan, makam-› hilafet (hilafet makam›) mülgad›r (kald›r›lm›flt›r)" biçmindedir. Özcesi, ulusal Cumhuriyet, ulusal Meclis, ulusal
32
Hükümet vard›r; Pan-‹slamist Devlet demek olan Hilafet, kald›r›lm›flt›r.
H
ilafet'in TBMM'ye sokulmaks›z›n kökten kald›r›lmas› sonucunu do¤uracak olan bu metin 3 Mart 1924 günü Meclis'e sunuldu. Milletvekilleri bu metin üzerinde söz alarak görüfllerini belirttiler. Hilafetin Osmanl› Hanedan›'ndan al›nmas›n› fakat kökten kald›r›lmay›p TBMM'nce üstlenilmesini isteyen Halit Bey (Akmansü), Tunal› Hilmi Bey, Kadibeyo¤lu Zeki Bey gibi bir kaç milletvekili, hilafetin kökten kald›r›lmas›na yol açacak olan "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda mündemiç" ibaresinin metinden ç›kart›lmas›n› ve bunun yerine "Hilafet Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" (=Hilafet TBMM'nin tüzel kiflili¤ine, TBMM'nin görev ve yetkileri aras›na sokulmufltur) ibaresinin konulmas›n› önermifllerdi. "fiahsiyeti Maneviye" / "Manevi fiahsiyet" ibaresi, Osmanl› Hukuku'nda "Tüzel Kiflilik" anlam›na geliyordu. "TBMM'nin flahsiyet-i maneviyesinde (manevi flahsiyetinde) mündemiç" demek; "TBMM'nin TÜZEL K‹fi‹L‹⁄‹NDE (görev ve yetkileri aras›nda)" demekti. Bu ibarenin t›pk›s›, 1924 Anayasas›'n›n 40. maddesinde "Baflkumandanl›k Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin flahsiyet-i maneviyesinde mündemiç" biçminde geçmekteydi ki, günümüz Türkçesiyle anlam›: Baflkumandanl›k, TBMM'nin görev ve yetkileri aras›ndad›r, demekti. "Hilafet, TBMM'nin Manevi flahsiyetinde
BD OCAK 2015
mündemiç" demek ise, benzer biçimde, "Hilafet, TBMM'nin görev ve yetkileri aras›ndad›r" demekti. Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun önerisi, daha önce Said Nursi'nin 1923 y›l› bafl›nda Ankara'da milletvekillerine seslenen bildirisinde yer alan Hilafet'in TBMM'nin manevi flahsiyetince üstlenilmesi ça¤r›s›ndan kaynaklan›yordu. illetvekilleri 3 Mart 1923 günü Meclis'te saatlerce tart›flm›fllar; tart›flmalar bittikten sonra, oylamaya geçilmeden önce, kürsüye ç›kan Adalet Bakan› Seyyid Bey ve ard›ndan Baflbakan ‹smet ‹nönü, Hilafet'in Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olmas›n› öneren bir kaç milletvekilinin ileri sürdükleri gerekçeleri tek tek çürütmüfl ve Hilafet'in hangi dini ve siyasi nedenlerden dolay› TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olamayaca¤›n› yads›namaz biçimde kan›tlam›fllard›. ‹slam bilginleri, kimi hadislere dayanarak, Hilafet'in Araplar›n Kureyfl kabilesine ait oldu¤unu; Kureyfl kabilesinden olmayan›n Hilafet'inin geçersiz oldu¤unu; Gerçek Hilafet'in Peygamberimizden 30 y›l sonra sona erdi¤ini saptam›fllard›. Türkiye Cumhuriyeti ve TBMM, ‹slam bilginlerinin Gerçek Hilafet için zorunlu sayd›¤› bu gibi özellikleri tafl›m›yordu. Peygamberimizin ölümünden 30 y›l sonra, Hilafet, dünyadaki bütün Müslümanlar› tek odaktan yönetmeyi amaçlayan Pan-‹slamist Devlet'e dönüflmüfltü. Türkiye Cumhuriyeti ise
M
Ulusal Devlet oldu¤undan, Hilafet'i üstlenemezdi. Seyyid Bey ve ‹smet ‹nönü'nün oylama öncesi yapt›klar› bu gibi aç›klamalardan sonra, Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç (= TBMM'nin tüzel kiflili¤inde, görev ve yetkileri aras›nda) olsun önerisinde bulunan bir kaç milletvekili, bu öneriden vazgeçmifller; bir tek Kastamonu milletvekili Halit Bey (Akmansü), yasan›n, hilafeti TBMM'ne sokmaks›z›n kökten kald›ran "hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç" ibaresiyle kabul edilmifl olmas›na; yani hilafet görev ve yetkilerinin TBMM'nce üstlenilmesi anlam›na gelen "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiçtir" önerisinin reddedilmesine sinirlenip istifa etmiflti.
Türkiye Cumhuriyeti ve TBMM, ‹slam bilginlerinin Gerçek Hilafet için zorunlu sayd›¤› bu gibi özellikleri tafl›m›yordu. Adalet Bakan› Seyyid Bey'in, 3 Mart 1924 günü, Meclis'te, milletvekillerinin konuflmalar› bittikten sonra, oylamadan önce kürsüye ç›k›p, "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç" olsun önerisini Kur'an, Hadis ve ‹slam Hukuku'ndan örneklerle çürüten konuflmas›, onun kürsüye ç›kmas›ndan önce Halit Bey'in bu 33
BD OCAK 2015
önerisini savunmufl olan bir kaç milletvekilini vazgeçirmifl; Seyyid Bey'in "Hilafet yoktur, Cumhuriyet vard›r!" sözlerini ayakta alk›fllayan milletvekilleri, bu konuflman›n, Hilafeti kald›ran yasan›n, bizzat yasa koyucu TBMM taraf›ndan yap›lm›fl aç›klamas› olarak yay›mlanmas›na karar vermifllerdi. Nitekim, yasa koyucunun (TBMM'nin) Hilafeti kald›ran yasayla ilgili dünya kamuoyuna yapt›¤› resmi aç›klama olarak kabul edilen bu konuflma; milletvekillerinin oybirli¤iyle ald›¤› karar uyar›nca, TBMM taraf›ndan, TBMM matbaas›nda, 63 sayfal›k bir kitapç›k olarak bast›r›l›p da¤›t›lm›flt›. Necmettin Erbakan'›n Hilafet propagandas›na giriflti¤i 1969'dan bugüne dek yüzlerce yazar, binlerce
makalede, yukar›da aktard›¤›m›z gerçekleri yok sayarak, Tunal› Hilmi Bey, vs. bir kaç milletvekilinin Meclis tutana¤›na geçmifl "Hilafet TBMM'nin manevi flahfliyetinde mündemiçtir diyelim" sözlerini aktararak; "‹flte yasan›n anlam› ve yasa koyucunun amac› budur" diyor. vet, Tunal› Hilmi Bey, vs. öyle dediler; ancak daha sonra Seyyid Bey onlar›n bu görüflünü çürütmek üzere kürsüye ç›kt›, Hilafet'in TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olmas›n›n dinen, hukuken olanaks›z oldu¤unu Kur'an'dan, Hadis'ten, ‹slam Tarihi'nden, ‹slam Hukuku'ndan örnekler vererek kan›tlad›; Seyyid Bey'in bu konuflmas›ndan sonra, Tunal› Hilmi
E
Hilafeti kald›ran yasan›n, yasa koyucu TBMM taraf›ndan yap›lan resmi aç›klamas› olarak "Hilafetin Mahiyeti fier'iyyesi" bafll›¤›yla TBMM Matbaas›nda bas›larak yay›lan 63 sayfal›k kitap, Adalet Bakan› Seyyid Bey'in 3 Mart 1924 günü Meclis'te yapt›¤› konuflma metnidir. 34
BD OCAK 2015
Bey vs. milletvekilleri, Meclis tutana¤›nda saptanm›fl olan o sözlerini terkedip Seyyid Bey'in bu aç›klamas›n› onaylad›lar. Nitekim, yasa koyucu (TBMM), Hilafeti kald›ran yasa görüflülmekte iken söz alan Halit Bey, Tunal› Hilmi Bey, Kadirbeyo¤lu Zeki Bey, fieyh Safvet Efendi, vs. milletvekillerinin, Seyyid Bey'den önce yapt›klar› konuflmalar› de¤il, fakat o milletvekillerinin bile dinledikten sonra kendi görüfllerini terkettikleri Seyyid Bey'in konuflmas›n› (üstelik o milletvekillerininin de oylar›yla) oybirli¤iyle, Hilafeti kald›ran yasan›n resmi aç›klamas› olarak kabul etti ve resmen yay›mlad›. TBMM matbaas›nda bast›r›l›p yay›lan 63 sayfal›k bu kitap, yasa koyucu (TBMM)'nin yasaya iliflkin resmi aç›klamas›d›r ve ifl bu resmi aç›klaman›n içeri¤i, "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olsun" (= Hilafet, TBMM'nin tüzel kiflili¤inde, görev ve yetkileri aras›na sokulsun) önerisinin reddinden ibarettir. 'Hukuksal Yorum Bilimi'nin 'Tarihsel Yorum' yöntemi uyar›nca, Hilafeti kald›ran yasa, yasa koyucunun (TBMM'nin)
Prof. Dr. Necmeddin Erbakan'›n 1969 seçimlerindeki hilafet propagandas› (Milliyet, 25.09.1969)
ifl bu 63 sayfal›k resmi aç›klamas›na ayk›r› olarak yorumlanamaz. erçek bu iken, Hukuksal Yorum Bilimi alan›nda uzmanl›¤› ve yetkisi bulunmayan yüzlerce yazar, Hilafetin ilgas› (kökünden kald›r›lmas›) bafll›¤›n› tafl›yan yasan›n ilk maddesinde; "TBMM", "manevi", "flahsiyet" sözcükleri hiç geçmedi¤i halde, neredeyse yar›m yüzy›ld›r, b›kmadan usanmadan, yasan›n "Hilafet TBMM'nin manevi flahsiyetindedir" anlam›na geldi¤ini propaganda ediyor ve yasa koyucunun (TBMM'nin) 3 Mart 1924'te reddetti¤i bu ibareyi, "kabul edilen yasan›n anlam› budur" diye sunmay› inatla sürdürüyor. Bu nedenle bir kez daha söylüyoruz: Yasa koyucu (TBMM), Adalet Bakan› Seyyid Bey'in 3 Mart 1924 günü Meclis'te, Hilafet'in TBMM'nin manevi flahsiyetinde mündemiç olmad›¤›n› ve olamayaca¤›n› kan›tlayan 63 sayfal›k konuflmas›n›, Hilafeti
G
35
Refah Partisi Milletvekili Hasan Mezarc›'n›n 1992 y›l›nda TBMM'ne sundu¤u yaz›l› soru önergesi (yukar›da ve afla¤›da solda) ve önergeye verilen yan›t. (afla¤›da sa¤da)
Refah Partisi Milletvekili Hazan Mezarc›'n›n 1993 y›l›nda "Demirel Halife Olsun" önerisi.
kald›ran yasan›n resmi aç›klamas› olarak yay›nlam›fl; "Hilafet yok, Cumhuriyet var" demifltir. Yorumda yasa koyucunun (TBMM'nin) aç›kla36
mas›n› temel alan Hukuksal Yorum Bilim ilkelerine göre: Hilafet TBMM' nin manevi flahsiyetinde mündemiç (=TBMM'nin tüzel kiflili¤ine, görev ve yetkileri aras›na konulmufl) de¤ildir. • cengizozakinci@butundunya.com.tr
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Talat Pafla
C
inayeti
Almanya’n›n yan›nda Birinci Dünya Savafl›’na kat›lan Osmanl› Devleti’nde yönetim Talat, Enver ve Cemal Paflalar›n elindeydi. Hangisinin di¤erinden daha etkin oldu¤u konusunda çeflitli görüfller vard›r. ncak bu yaz›da bir Ermeni taraf›ndan Berlin’de öldürülen Talat Pafla’n›n durumuna de¤inece¤iz. ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen 3 isminden biri olan Talat Pafla, Ermeni Tehciri nedeniyle hedef haline gelmiflti. Bugün Bulgaristan s›n›rlar› içinde olan K›rcaali kentinde, 1874 y›l›nda do¤an Talat Pafla, ‹çiflleri Bakanl›¤› ve Sadrazaml›k yani Baflbakanl›k
A
görevlerinde bulunmufltur. Almanya’n›n savafl› kaybetmesi
Talat Pafla
BD OCAK 2015
Enver Pafla ve silah b›rakmas›n›n ard›ndan müttefiki Osmanl› Devleti de yenilgiyi kabul etmek zorunda kald›. Yenilginin tescili ise 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi idi. Bu sadece Osmanl›’n›n de¤il ‹ttihat ve Terakki’nin de yenilgisi anlam›na geliyordu. Geliflme üzerine Parti yönetimi 1 Kas›m 1918’de yapt›¤› toplant›da, ‹ttihat ve Terakki’nin kapat›larak yerine Teceddüd F›rkas›’ n›n kurulmas›na karar verdi. Yine ayn› gün, aralar›nda Talat, Enver ve Cemal Paflalar›n bulundu¤u 8 ittihatç›, bir Alman denizalt›s›na binerek ‹stanbul’dan ayr›l›p, Karadeniz’e aç›larak, K›r›m Yar›madas›’ndaki Sivastopol’e do¤ru yola ç›kt›lar. Buraya ulaflt›klar›nda da, kendilerini bekleyen bir Alman trenine binerek Berlin’e hareket ettiler. Bir süre sonra, Enver Pafla’n›n trenden gizlice indi¤i anlafl›ld›. Di¤er ‹ttihatç›lar ise Berlin’e ulaflt›lar. Talat Paflan›n Berlin’deki yaflam›na ve u¤rad›¤› suikasta 38
Cemal Pafla geçmeden önce Ermeni sorunu ile ba¤lant›s›na bakal›m. üzy›llar boyunca birlikte, sorunsuz yaflayan Türkler ve Ermenilerin aniden birbirlerine düflman oldu¤unu kimse söyleyemez. Öncelikle Rusya, ‹ngiltere ve Fransa, ard›ndan Amerika Birleflik Devletleri ve Almanya’n›n sömürgeci politikalar›, Ermenileri, Osmanl› Devletini parçalamak için müttefik olarak seçmeleri iki kardefl halk›n
Y
Do¤uda ilerleyen Rusya ordusunda yer alan Ermeniler, Mart 1915’te Rus askerleri ile birlikte girdikleri Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir katliam yapt›lar.
BD OCAK 2015
aras›n›n aç›lmas›n›n temel nedenleridir. Ermeniler, söz konusu sömürgeci güçlerin kontrolüne girmelerinin ard›ndan, ba¤›ms›zl›k taleplerini dile getirmekle yetinmeyip, isyanlar ç›karm›fl, kurduklar› komiteler arac›l›¤›yla Anadolu’nun birçok bölgesinde sald›r›lar düzenlemifl, katliamlar yapm›flt›r. Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda ise vatandafl› olduklar› ülkenin ordusuna karfl› savaflmak üzere düflman saflar›na kat›lm›fllard›r. o¤uda ilerleyen Rusya ordusunda yer alan Ermeniler, Mart 1915’te Rus askerleri ile birlikte girdikleri Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir katliam yapt›lar. Osmanl› yönetiminin ‹stanbul’daki Ermeni toplumu önde gelenlerine yapt›¤›, “Düflmanla iflbirli¤inden vazgeçin” uyar›s› dikkate al›nmam›fl, Ermeni komiteleri bölgedeki katliamlar›n› sürdürmüfltür. Bunun üzerine Osmanl› Devleti, 27 May›s 1915’te ald›¤› Tehcir karar› ile Do¤u Anadolu’daki 6 vilayette bulunan Ermenileri, Suriye baflta olmak
D
Talat Pafla
üzere imparatorlu¤un güneydeki topraklar›na zorunlu göçe tabi tuttu. Ermeni lobileri, Tehcir s›ras›nda 1 milyondan fazla insan›n hayat›n› kaybetti¤ini iddia ederek, bunun bir soyk›r›m oldu¤unu ileri sürmektedir. Dönemin ‹çiflleri Bakan› Talat Pafla, Tehcir karar›n›n al›nmas›nda etkisi oldu¤u gerekçesiyle Ermeni komitecilerin hedefi haline gelmiflti. Ermeniler, Tehcir s›ras›nda yaflanan ölümlerden büyük oranda Talat Pafla’ y› sorumlu tutuyordu. Di¤er hedefler ise Enver ve Cemal Paflalar›n yan› s›ra, Beyrut Valisi Azmi, Doktor Bahaddin fiakir, Doktor Naz›m, polis müdürü Bedri ve Cemal Azmi Bey gibi önde gelen ‹ttihatç›lard›. Talat Pafla, an›lar›nda, Ermeni sorununa iliflkin olarak flöyle diyordu: “Olaylar›n birinci dereceden suçlusu, kendi siyasi ç›karlar› için Ermenileri k›flk›rtm›fl olan Ruslar ve ikinci derecede de, onlara alet olan Ermeni komitecileridir. Ruslar›n amac›, Ermenilerin nüfusun ancak onda birini oluflturduklar› bölgelerde, ço¤unlukta bulunan di¤er halk› çeflitli
BD OCAK 2015
yollarla yok ederek, bir Ermeni devleti kurmakt›…”
T
alat Pafla bir süre ülkeden uzaklafl›p, Avrupa’da kalmak istiyordu. Alman denizalt›s› ile Sivastopol yolunda iken, yan›ndaki di¤er ‹ttihatç›lara, “Siyasi hayat›m›z bitmifltir. ‹ster hakl› ister haks›z yere olsun, bir kere üstümüze milletin kin ve gazap yüzü döndü. Bir köfleye çekilip oturmal›y›z. Herhangi birimiz, herhangi bir nedenle en ufak bir k›p›rdanma içinde olmamal›y›z. Gerçi vicdanlar›m›za karfl› mahkûm de¤iliz. Çünkü milletimiz kurtarmak ve yurdumuzu yükseltmek istedik. Fakat talih bize yar olmad›” sözleriyle bundan sonra izlenecek yolu anlatm›flt›. Talat Paflan›n bu sözleri, Kafkaslarda ordu kurarak Türkistan’› ayakland›rmak isteyen Enver Pafla’ya uyar› niteli¤indeydi. Ancak Enver Pafla ayn› görüflte de¤ildi ve iflte bu yüzden, Sivastopol’den hareketinden sonra trenden inerek ortal›ktan kaybolmufltu. Berlin’e ulaflan Talat Pafla ise yaklafl›k 3 y›l bu kentte yaflayacakt›. Berlin’deki eski ‹ttihatç›lar›n yan› s›ra Türk ö¤rencilerle s›k s›k bir araya gelen Pafla 2 adres de¤ifltirmiflti. Son olarak, Charlottenburg semtindeki bir eve efliyle birlikte yerleflen Talat Pafla takip edildi¤inin fark›nda de¤ildi. Ayn› sokakta, Talat Pafla’n›n tam karfl›s›ndaki binada bir daire kiralayan Sogomon Teyleryan isimli bir Ermeni, Paflay› sürekli izliyordu. Pafla, her gün saat 11 civar›nda evinden ç›k›p yürüyor, sonra ö¤len yeme¤i için eve dönüyordu. 40
Takvimler, 15 Mart 1921’i gösterdi¤inde, evinden ç›kt›ktan k›sa bir süre sonra arkas›ndan yaklaflan Sogomon Teyleryan, çok yak›ndan Talat Paflan›n kafas›na atefl etti. Pafla olay yerinde hayat›n› kaybetti. Silah›n› at›p kaçmaya çal›flan Teyleryan ise çevredekiler taraf›ndan yakaland›. Talat Pafla, Mehmed Sai ad›na düzenlenmifl bir pasaport ile Berlin’e gelmiflti. K›sa süre sonra öldürülen kiflinin Talat Pafla oldu¤u anlafl›ld›. Katil Teyleryan, cinayeti, Tehcir s›ras›nda ailesinin öldürülmesi nedeniyle iflledi¤ini söylüyordu. Dava bafllad›¤›nda Ermeni lobilerinin etkisinde Bat› medyas›, Teyleryan’› hakl› gösterecek yay›nlar yap›yordu. Dava, sadece Almanya’da de¤il, dünya kamuoyu taraf›ndan da yak›ndan izleniyordu. Teyleryan’›n avukat›, mahkemeye delil olarak Talat Paflaya ait oldu¤u
Talat Pafla’n›n vuruldu¤unda üzerinde olan kanl› gömle¤i ileri sürülen ve Ermeni k›y›m›n› emreden telgraflar› sunaca¤›n› bildirmiflti. Paris’teki Ermeni komitesi taraf›ndan yay›nlanan bir kitapta yer
BD OCAK 2015
Mahkemede sadece Ermeni iddialar› lehinde flahitlik edenlere söz verildi ve sonuçta Teyleryan beraat etti. alan ve Andosyan adl› bir Ermeni taraf›ndan düzenlenen bu telgraflar›n sahte oldu¤u biliniyordu. Avukat sözünü etti¤i telgraflar› son anda davadan çekti. Ancak Türk taraf›n›n flahitleri dinlenmedi. Sadece Ermeni iddialar› lehinde flahitlik edenlere söz verildi. Sonuçta mahkeme Teyleryan’›n beraat›na karar verdi. Talat Pafla’n›n öldürülmesinin ard›nda ‹ngiliz gizli servisinin bulundu¤u söylenmektedir. Cinayeti iflleyen Teyleryan’› ‹ngiltere gizli polis flefi Sir Basil Thompson’un kulland›¤› ileri sürülmüfltür. Yaklafl›k 3 ay sonra, Bahaeddin fiakir ve Cemal Azmi Beyler de Berlin’de öldürüldüler. Bu cinayetleri de, ‹ngiliz gizli servisinin yönlendirdi¤i Ermenilerin iflledi¤i iddia ediliyordu, ama katiller bulunamad›. Talat Pafla ile Berlin’e gelen Cemal Pafla ise bir süre Almanya’da yaflad›ktan sonra, ‹sviçre’ye yerleflti. Buradan Rusya’ya geçen Cemal Pafla, ard›ndan Afganistan’a gitti. Daha sonra Fransa ve Almanya’da bulundu. Gürcistan’›n Tiflis kentine gelerek, Anadolu’ya geçmek için izin istedi¤i Mustafa Kemal’den haber beklerken, yan›ndaki biri binbafl› di¤eri te¤men 2 yaveri ile birlikte, 21 Temmuz 1922’ de Ermeni komitecileri taraf›ndan vurularak öldürüldü. Bu cinayetlerin
arkas›nda ‹ngiliz gizli servisinin oldu¤unu söyleyenler Malta sürgünleri konusuna iflaret ederler. ‹ngiltere’nin Ermeni k›y›m› ad›n› verdi¤i 1915 olaylar›nda suçlular› bulmak ve cezaland›rmak amac›yla 1919-1922 döneminde, aralar›nda sadrazam, vali, ordu komutan›, fleyhülislam, pafla, profesör, yazar ve gazetecilerin bulundu¤u Osmanl› Devleti’nin önde gelen 144 yöneticisini tutuklayarak Malta’daki ‹ngiliz hapishanesine götürmüfltü. Sevres Anlaflmas›’n›n 230. Maddesi uyar›nca önce ‹stanbul’da kurulan mahkemenin, Bo¤azl›yan Kaymakam› Kemal Bey’in 10 Nisan 1919’da suçsuz oldu¤u halde idam karar› vermesi ve cezan›n infaz edilmesi üzerine, ‹stanbul’da gösteriler bafllam›flt›. Halk›n tepkilerinden çekinen ‹ngilizler, mahkemeyi Malta’ ya tafl›d›. Dava sürecinde yap›lan tüm araflt›rmalara ra¤men Ermeni k›r›m› oldu¤una dair bir delil bulamam›flt›. Bunun üzerine Mahkeme tüm san›klar›n beraat›na karar verdi. Sürgünlerin ço¤u TBMM Hükümeti’nin elindeki ‹ngiliz esirlerle de¤ifl-tokufl yap›larak serbest b›rak›ld›. flte bu nedenlerden ötürü ‹ngiltere’ nin 1915 olaylar›ndaki sorumlulu¤unu unutturmak için Talat ve Cemal Paflalar ile Bahaeddin fiakir ve Azmi Beyleri öldürttü¤ü belirtilmektedir. Talat Pafla’n›n geçici olarak Berlin’de defnedilen cenazesi, Alman hükümeti taraf›ndan Türkiye’ye gönderildi ve 25 fiubat 1943 tarihinde, ‹stanbul’da, Hürriyet-i Ebediye flehitli¤ine gömüldü. •
‹
gurbuzevren@butundunya.com.tr 41
F›rçalayarak Serdar Günbilen
42
Sakl› Tarih Sinan Meydan
Atatürk’ün, Türk Büyüklerinin Heykelleri Projesi
Atatürk ve Cumhuriyet karfl›tlar›n›n dillerine dolad›klar› tezlerin hiçbir bilimsel temeli yoktur. eni Türk harflerinin kabul edildi¤i 1928’de Türkiye’de okuma yazma oran› erkeklerde % 7 kad›nlarda % 0,4’tür. Yuvarlak bir hesapla toplumun % 92’si okuma yazma bilmemektedir. Yani, yeni Türk harflerinin kabulünden önce (okuyup yazamad›¤› için) toplum zaten köklerinden/ tarihinden kopuktur; zaten toptan bir “cehalet” durumu söz konusudur. Ayr›ca yeni Türk harflerinin kabulünden k›sa bir süre sonra (1935’ te) okuma yazma oran› toplamda
Y
% 23’e yaklaflm›flt›r. Atatürk Cumhuriyeti, iddialar›n aksine ”Osmanl› düflmanl›¤›” yapmam›flt›r. Ama bugün hanedan severlerin yapt›¤› gibi tarih biliminden tamamen uzak flekilde bir “Osmanl› sevicili¤i” de yapmam›flt›r. Atatürk Cumhuriyeti, devrimci bir mant›kla ve her fleyden önce bilimsel ilkelere uygun olarak Osmanl› tarihine yaklaflm›fl; gerekti¤inde elefltirmifl, gerekti¤inde övmüfltür. Örne¤in, Atatürk’ün 1930’da haz›rlatt›¤› dört ciltlik “Tarih” 43
BD OCAK 2015
serisinin 3. cildi bafltan sona Osmanl› tarihine ayr›lm›flt›r. Ancak burada Osmanl› tarihi belgelere dayal› olarak objektif bir flekilde anlat›lm›flt›r: smanl›’n›n fetihçili¤i, halk›, özellikle Türkleri ve Türkçeyi ihmal etmesi, son zamanlardaki siyasi ve ekonomik ba¤›ml›l›¤›, akl› ve bilmi göz ard› edip geri kalmas› elefltirilmifl; ancak özellikle belli bir döneme kadar bilim, sanat, kültür, siyasi ak›l vb konulardaki baflar›lar›ndan dolay› övülmüfltür. Atatürk Cumhuriyeti, genelde tarihi, özelde Osmanl› tarihini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir laboratuvar› olarak görmüfl
O
Mimar Sinan Heykeli
Atatürk’ün, “Türk Tarihini Araflt›rma Kurumu”na hitaben el yaz›s›yla yazd›¤› “Sinan’in heykelini yap›n›z” buyru¤unun bu belgesi, 12 y›l önce yazar›m›z Songül Saydam’›n yaz›s›na ek olarak yay›mland›¤› Bütün Dünya’n›n Temmuz 2002 tarihli say›s›ndan al›nm›flt›r.
ve tarihteki, özellikle Osmanl› tarihindeki yanl›fllar› çok sert bir flekilde elefltirerek Cumhuriyet’in genç kuflaklar›n›n benzer yanl›fllara düflmesini önlemek istemifltir. Atatürk Cumhuriyeti’nin bizi köklerimizden/ tarihimizden kopard›¤› iddias›n›n tam tersi, Atatürk Cumhuriyeti sayesinde (Tarih bilimine verilen önem, Tarih Kurumu, Tarih Kurultaylar›, Üniversiteler, Enstitüler vb.) Türkiye’de gerçek anlamda bilimsel bir tarih yaz›m› bafllam›fl, bu süreçte objektif, elefltirel bir Osmanl› tarihi yaz›m› da geliflmifltir. Çok daha önemlisi, Türk tarihi, Osmanl› hanedan tarihinin darl›¤›ndan kurtar›l›p çok daha eskilere, Anadolu’nun ve Orta Asya’n›n derinliklerine uzat›lm›flt›r. Üstelik bu tarihsel derinlik, dünyaca ünlü bilim insanlar›n›n da kat›ld›¤› tarih, dil ve antropoloji çal›flmalar›yla sa¤lanm›flt›r.
BD OCAK 2015
Böylece Atatürk Cumhuriyeti bizi köklerimizden/ tarihimizden koparmam›fl, tam tersine Osmanl› döneminde kopuk oldu¤umuz köklerimize/ tarihimize ba¤lam›flt›r. tatürk genelde tarihe, özelde Türk tarihine ve onun içinde de Osmanl› tarihine büyük bir önem vermifltir. Ülkemizin en önemli Osmanl› tarihçileri (bilimsel tarihçilik yapan tarihçiler) Cumhuriyet döneminde yetiflmifltir. Atatürk, manevi k›z› tarihçi Afet ‹nan’a ünlü Osmanl› denizcisi Piri Reis’in hayat›n› araflt›rt›p yazd›rm›flt›r. Çok daha önemlisi Atatürk, ülkenin dört bir yan›na, yap›p ettikleriyle ça¤›n› aflmay› baflarm›fl Türk, Osmanl› büyüklerinin heykellerini yapt›rmak istemifltir. Atatürk, 22 Ocak 1923’te Bursa’ da, “…Ayd›n ve dindar olan milletimiz ilerlemenin vas›talar›ndan biri olan heykelt›rafll›¤› en son derecede ilerletecek ve memleketimizin her köflesi ecdad›m›z›n ve bundan sonra yetiflecek evlatlar›m›z›n hat›ralar›n› güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir…” demifltir. Yani Atatürk sadece kendi heykellerini de¤il “ecdad›m›z›n heykellerini” de yapt›rmak istemifltir. Ankara’da, ‹stanbul’da ve Edirne’de Türk büyüklerinin heykellerinin dikilmesini istemifltir. Afet ‹nan’›n nakletti¤ine göre Atatürk, “Mimar Koca
A
Barbaros Heykeli / Befliktafl Sinan’›n eserlerinin en yo¤un bulundu¤u ‹stanbul’da ve son flaheserinin yap›ld›¤› Edirne’de ona bir an›t dikilmelidir. Ancak Cumhuriyetimizin baflkenti Ankara’da da (Gençlik Park›’n›n genifl park›n›n iki taraf›na) bütün Türk büyüklerinin heykelleri ve an›tlar›n›n dikilmesi gelecek nesillere örnek olmalar› bak›m›ndan laz›md›r.” demifltir.1 Atatürk, Türk Tarih Kurumu’na gönderdi¤i 2 A¤ustos 1935 tarihli bir telgrafla “Sinan’›n heykelini yap›n›z” emrini vermifltir.2 Atatürk, “Mimar Sinan’›n heykelini uydurup yapmak caiz de¤ildir. fievket Aziz ile iflbirli¤i 45
BD OCAK 2015
yap›n›z!” diyerek bu konuda özenli çal›fl›lmas›n› istemifltir. Bunun üzerine fievket Aziz Kansu ‹stanbul’a gelmifl, Mimar Sinan’›n mezar›n› aç›p kemikleri ve kafatas›n› incelemifltir. ‹ncelemelerinde Sinan’›n orta boylu, gayet narin yap›l› bir insan oldu¤u anlafl›lm›flt›r. Ayr›ca Kayseri’de Mimar Sinan’›n köyüne gidilmifl, foto¤raflar çekilmifl, bir heyet Mimar Sinan’›n özelliklerine iliflkin bilgiler toplam›fl ve bu verilere dayal› olarak Tarih Kurumu, Mimar Sinan’›n ilk heykelini yapm›flt›r. Tarih Kurumu Sekreteri Ulu¤ ‹¤demir heykeli Atatürk’e sunmufltur. Atatürk heykeli görür görmez bafl›n› kald›r›p, “Tamam olmufl… ‹flte Mimar Sinan böyledir!’ demifltir.3 tatürk’ün emrine ra¤men Mimar Sinan’›n heykel an›t›n›n yap›m› gecikmifl, an›t ancak 1956 y›l›nda Ankara Dil ve Tarih Co¤rafya Fakültesi’nin önüne dikilmifltir.4 Atatürk ayr›ca Süleymaniye’de bir de Sinan Sitesi yapt›rmak ve Sinan’›n bütün serlerini restore ettirmek istemifltir.5 Atatürk, Mimar Sinan’›n yan› s›ra, Barbaros Hayrettin Pafla’n›n, Timur’un, ‹bn-i Sina’n›n, Kanuni Sultan Süleyman’›n ve Fatih Sultan Mehmet’in heykellerinin yap›lmas›n› istemifltir.6 Afet ‹nan’›n aktard›¤›na göre Atatürk, “‹stanbul’da Fatih’in, Kanuni Süleyman’›n ve Türklü¤ünden fleref duyulan di¤er Osmanl› devlet adamlar›n›n heykellerini ve abidelerini görmeyi arzulam›flt›r. Nitekim kendi zaman›nda büyük denizci Barbaros Hayrettin’in ‹stanbul’a dikilecek heykeline özel ilgi göstermifltir.”7
A
46
Atatürk, Fatih Sultan Mehmet’in heykelini ‹stanbul’da K›zkulesi’ne yapt›rmak istemifltir. ‹nan’›n aktard›¤›na göre, “Atatürk, Fatih için onun flan›na lay›k bir abide eser düflünmüfl ve özellikle K›zkulesi’nden her geçti¤i zaman burada böyle bir an›t› görmeyi çok arzu etti¤ini belirtmifltir.” E¤er oras› uygun olmazsa Sultanahmet Meydan›, Rumeli Hisar› veya Fatih’in gemilerini karadan yürüttü¤ü yerlerden birini önermifltir.9 Atatürk’ün iste¤iyle yap›m›na bafllanan Befliktafl Barbaros Hayrettin Pafla An›t› 25 Mart 1944’te ‹smet ‹nönü taraf›ndan aç›lm›flt›r.10 Atatürk bir taraftan heykel sanat›n›n geliflmesini amaçlam›fl, di¤er taraftan ad›n› tarihe alt›n harflerle yazd›rm›fl Türk büyüklerinin bu sanatla yaflat›lmas›n› istemifltir. örüldü¤ü gibi Atatürk, bu topraklarda öncelikle Yunan tanr›lar›n›n, tanr›çalar›n›n heykellerini de¤il, Türk tarihinin/ Osmanl› tarihinin abide isimlerinin heykellerini diktirmeye çal›flm›flt›r. Bu, ça¤dafl bir sanatla/ heykel sanat›yla ulusal kültürü canland›rma, tan›tma ve yaflatma çabas›d›r. Atatürk’ü anlayamad›k! •
G
sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynakça: 1 Afet ‹nan, Mimar Koca Sinan, s.67’den Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara, 1999, s. 161162. Afet ‹nan, Atatürk Hakk›nda Hat›ralar ve Belgeler, Haz, Ar› ‹nan, 5. Bas., ‹stanbul, 2007,s. 245. 2 ‹nan, Atatürk Hakk›nda Hat›ralar ve Belgeler, s.244,248. 3 Niyazi Ahmet Bano¤lu, Nükte, F›kra, Çizgilerle Atatürk, ‹kinci Kitap, ‹stanbul, 1954, s. 314,315. 4 ‹nan, age, s.244, dipnot 80. 5 age, s. 248. 6 Feridun Akozan, “Atatürk Sanat ve Sanatkar”, Atatürkçülük, II.Kitap, ‹stanbul, 1988, s.148. 7 ‹nan, Atatürk Hakk›nda Hat›ralar ve Belgeler, s. 243. 8 age, s. 250 9 age, s. 249,250, 10 ‹nan, age, s.250.
fiairin Dünyas› fiadan Gökoval›
Türkçenin Ses Bayra¤›
Faz›l Hüsnü Da¤larca ”fiadan Gökoval›’ya yazabildiklerimin havarilerinden birine” 15.IV.1988
Tarih:15 Nisan 1988. Günlerden Cuma. Saat 20.30 sular›. Gaziosmanpafla Bulvar›ndaki (‹zmir) bir otobüs terminalinde, elim yüre¤imde çarpa çarpa bekliyorum. aflayan En Büyük Türk fiairi” Faz›l Hüsnü Da¤larca gelecek. Daha do¤rusu, gelece¤ini umuyorum. Ya gelmezse? B›rak›n “Salihli fiiir ‹kindileri”ni yürütmeyi, ‹zmir’de yaflamak bile bana haram olur! Çünkü ‹zmir fliir camias›nda bir söylentidir gidiyor: ”Duydun mu, Da¤larca geliyormufl?”
"Y
“Nereye?” “Salihli fiiir ‹kindileri”ne. fiadan (Gökoval›) öyle diyormufl. “Atmas›n fiadan, din kardefliyiz. Adam, “Suturuga’dan sonra hiçbir yere gitmem” demedi mi?” Evet, ben söylemifltim. Uzun görüflmelerden, kendisi “evet”ledikten sonra söylemifltim bunu. “Keflke söylemesem” miydi acaba? 47
BD OCAK 2015
Akl›m bu soru ve sorunla bo¤uflurken, iki ‹zmir güzeli yaklaflt›: ”Siz fiadan Gökoval›’s›n›z, Da¤larca’y› bekliyorsunuz, de¤il mi?” “H›mm, fley, evet” gibilerden bir fleyler geveledi¤im s›rada, iki katl› bir otobüsün tekerleri durdu, motoru sustu. ‹nen yolcular› say›yoruz: Bir, iki, on iki, … yirmi iki… 32 … k›rk iki. Yok iflte, yok! Lise ça¤lar›m›zda dedi¤imiz gibi, “ald› m› beni müteessir, oldum mu teessür?” Bafl›ma kaynar kazan su dökülse raz›y›m, gökler üstüme çöktü. “Servi gibi umutlar döndü flimdi i¤deye!” am bafl›m›z› baflka yöne çevirmiflken, otobüsün üst kat›ndan, ayak seslerine kar›fl›k baston sesine benzer ses duyduk. Umutsuzca, otobüsün ç›k›fl kap›s›na bakmam›zla, iki güzelle birlikte 盤l›¤›m›z ‹yonya göklerini ç›nlatt›: ”Geldi, Da¤larca geldi!” K›zlar, dev ozan›n birer koluna girdi. Da¤larca, birlikte geldi¤i edebiyat tarihçisi Mahir Özcan’a fiu fiadan var ya, bu adama mukavemet (karfl› koymak) mümkün de¤il! Neden benim yaln›zca iki kolum var? Befl kolum olsayd›, her birine birer dilber sokard› Gökoval›. Me¤er, flairimiz en önden iki yer istemifl; ona da önden iki yer, ama otobüsün üst kat›nda önden iki yer vermifller. Tahmin edersiniz, Bal›kç› babam ve Azra anamla birlikte Gökova Körfezine. Atlad›k arabaya, do¤ru Prof. Dr. Veli Lök’ün Karatafl’taki evine. Zira,
T
48
flairimiz gelmemek için, bacaklar›n› gerekçe göstermifl, ben de tafl› gedi¤ine koymufltum: ”Öyleyse mutlaka gelmelisin. Nedeni ise, günümüzün Hekim Galen’i Veli Lök ‹zmir’de. Sen flimdi orta gençsin ama, o seni erken gençli¤ine döndürür. “‹nsan haklar› savunman›” Veli Hoca ve zarif efli açt›lar kap›y›. Veli Hoca, beflikte bebek okflar gibi muayene etti aziz konu¤umuzun iki aya¤›n›. ‹nan›n, Lök okflarken, Da¤larca’n›n ac›s›n›n hafifledi¤ini gözlerinden anl›yordunuz. Oooh! O gece, “zalim yast›k diken” olmuyor yüzüme. Rahat uyku. rtesi gün, bir otobüs dolusu sanat düflüncüsü yola koyuluyoruz. ‹zmir’e 90 km yak›nl›ktaki, Lydia baflkenti Sardis üzeri, Salihli’ye gidiyoruz. Rehber (yani ben), geçti¤imiz yerlerin söylencelerini, tarihini, co¤rafyas›n› seriyor yol arkadafllar›n›n önüne. Elbette Da¤larca fliirleriyle: Söyle sevda içinde türkümüzü Aç bembeyaz bir yelken. Neden herkes güzel olmaz, Yaflamak bu kadar güzelken? ‹nsan dallarla, bulutlarla bir Ayn› maviliklerden geçmifltir. ‹nsan nas›l ölebilir, Yaflamak bu kadar güzelken?
E
“fi‹‹R ‹K‹ND‹LER‹”NDE Salihli’nin havas›n› koklayan Can Yücel’in dedi¤i gibi, “‹kindiyin saat beflte” de¤il, 14.00’te “‹kindi”miz
BD OCAK 2015
bafll›yor. Y›ld›z Kenter’in “Dört teker takmal›, ‹stanbul’a götürmeli” dedi¤i 500 kiflilik Zafer Keskiner Tiyatrosunun dev a¤z›, tam o kadar fliir sevdal›s›n› yutuyor. Ondan fazla kifli, “Da¤larca ‹kindisi”ni, tiyatronun sergi salonlar›ndaki dev ekranlardan izliyor. nce 500 kiflilik koroyu, orkestra flefi gibi yönetiyor ve flairimizin yay›mlanmam›fl bir dörtlü¤ünü söyletiyorum: S›cakl›¤›nd›r Ç›kmak ister d›flar›. ‹flte, s›cakl›¤›nd›r, Benim tutmak istedi¤im içerde. Da¤larca, Zafer Keskiner’in kula¤›na e¤ilip, “iyi ki gelmiflim” diyor ve ekliyor: ”Salihli, haritalarda neden küçücük gösteriliyor?” Çocu¤undan yafll›s›na (pardon, orta gencine) kadar bir nice Salihli’li, Da¤larca fliirleriyle ç›nlat›yor tiyatro salonunu.
Ö
Dil ustalar› Misket Dikmen ile Fikret Alan, fliirin nas›l okunmas› gerekti¤ini gösteriyor; Misket Tek gel sevmeler üzeri Sevgiler üstüne tek git. Söyle bir bir türkülerin, Anlamad›lar m›, çek git! Fikret Kardafl, senin dediklerin yok, Halay çekilen toprak, bu toprak de¤il, Ç›k hele Anadolu’ya, Kamyonlarla, ka¤n›larla gel gayr›, O kadar uzak de¤il. ... Kardafl, görmüyorum ama, hâlâ duyabiliyorum; Geçmifl zamanlar geleceklerden parlak de¤il. Vakte flahadet edercesine yükselmifl, Akflam par›lt›s›ndan büyük zaferler üzerine,
fiadan Gökoval› Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n kolunda 49
Da¤lar dalgalanmakta, bayrak de¤il!” Bir Salihli güzeli al›yor mikrofonu, profesyonel sanatç›dan fark› yok: Kim aldatm›fl bu kadar insan›, Ki, kimseler ald›rm›yor ölüme. Ölüm, ey göklerden büyük, S›¤d›ram›yorum gönlüme! Nas›l, yaflamay› b›rakmak nas›l? Bir memleket mi, bir elbise mi ki? Ben nas›l yok olurum, anlam›yorum, Dünya yok olabilir belki! onra, Salihli için sürpriz de¤il: ‹lçenin en üst mülki amiri ç›k›yor sahneye, tabii ki o da ezberden; Da¤larca’n›n ünü dünyada yayg›n fliiri “Dünyan›n Bütün Çocuklar›na Karfl› Yaz›lm›flt›r” Hepiniz, el ele bir halka yapsan›z, Rüyadan ve flark›dan bir halka Ve almasan›z kimseyi Aran›za benden baflka. ... Seyretsem yüzünüzü birer birer Ve birer birer seyretseniz beni.
S
Garip saadetler duysak, Bayraml›klar kadar yeni. Salihli’nin do¤ufltan sanatç› Belediye Baflkan› Zafer Keskiner, Da¤larca’n›n “Rahatl›k” fliirini büyük bir rahatl›kla okuyor: Sen büyüdü¤ün vakit çocu¤um, Yine çiçekler açacak dallarda. Dallarda açan çiçekler gibi Yine çocuklar uyuyacak masallarda. ... Sen büyüdü¤ün vakit çocu¤um, Yine meltemler geçecek denizlerden. Denizlerden geçen meltemler gibi, Yine çocuklar olacak rahatl›k veren! iirin da¤› Da¤larca ç›k›yor sahneye. Alk›fl tufan› içinde baz› tümcelerini seçebiliyoruz: “Salihli, yazma gücümü art›rd›. Sizler gibi fliiri anlayan ve sevenler oldukça, flair de, fliir de olacakt›r. Görecek tek gözüm, kalem tutacak iki parma¤›m kalana kadar fliir yazaca¤›m!..” “Bahar / 88, F.H. Da¤larca ‹kindi-
fi
Sen büyüdü¤ün vakit çocu¤um, Yine meltemler geçecek denizlerden. Denizlerden geçen meltemler gibi, Yine çocuklar olacak rahatl›k veren!
BD OCAK 2015
Yaflar›m bir daha Okusa beni Bir daha!
si’ni kapat›rken, izleyenlere, “‹z Dergisi Da¤larca” özel say›s›n› takdim ediyoruz. çan çiçekler gibi, patlayan sevinç fiflekleri gibi Salihli sokaklar›na da¤›l›rken, herkesin dilinde, Da¤larca flairimizin, “Dünyan›n En ‹yi Yedi fiiiri”nden biri seçilmifl an›tsal fliiri: Bir Günlük Tanr›n›n Yapt›¤› Tanr› olsam bir günlü¤üne Toplasam ayd›nl›klar› bir elime karanl›klar› bir elime Uyan›r uyanmaz Sonra üst üste kapasam avuçlar›m› Sallasam iyice bir Birbirine katsam iyice Sonra serpsem ormanlara kentlere… ma¤aralara dek Hah desem Yeryüzü kals›n da karanl›klar kalmas›n. Tanr› olsam bir günlü¤üne Alsam çarfl›larda ne varsa ekmek peynir Elma armut ›spanak kereviz
A
F›nd›k badem ne varsa hepsini alsam avuçlar›ma Sallasam kar›flt›rsam birini ötekine besinlerin Sonra serpsem köylere kentlere evlere çad›rlara kulübelere Hepsini En uza¤›ndan en küçü¤ünden En yak›ndakine en büyü¤üne dek Kocaman bir kardefllikle eflit Hah desem Yeryüzü kals›n da açl›klar kalmas›n Tanr› olsam bir günlü¤üne Toplasam insanlar› ülkelerden avuçlar›ma incitmeksizin Güney Amerika'dan Hint'ten Misisipi'den Avusturalya'dan Afrika'dan Çin'den tek tek Sallasam sallasam yavafl yavafl Birbirine iyice kar›flt›lar m›yd› Yeniden serpsem ovalara da¤lara k›y›lara adalara Ta içim ayd›nl›k Hah desem, Yeryüzü kals›n da ayr›l›klar kalmas›n Faz›l Hüsnü Da¤larca 51
Gülen Düflünceler Yazan: ‹lkay Erdem Resimler: Ça¤dafl Güner
Zümrütün K›l› ve Ifl›¤› Ünlü ressam ve flair Bedri Rahmi Eyübo¤lu, can dostu Âfl›k Veysel’den dinledi¤i flu öyküyü aktar›yor: “Bir padiflah›n eline dünyan›n en iri zümrüdü geçmifl ama zümrüt kusurluymufl. ‹çinde bir k›l varm›fl. Bu k›l yüzünden zümrüt gerçek de¤erini bulamam›fl. Bütün kuyumculara dan›flm›fllar, sonuç alamaAfl›k Veysel m›fllar. Hiçbir kuyumcu, zümrüdü h›rpalamadan k›l› ç›karmay› denemeye bile cesaret edememifl. Birden küçük bir kara böcek belirmifl ve öykü bu ya, dile gelmifl, konuflmaya bafllam›fl: ‘E¤er beni k›rk gün k›rk gece bu zümrütle karanl›k bir odada yaln›z b›rak›rsan›z, zümrüde hiç zarar vermeden, ya¤dan k›l çeker gibi içindeki o k›l› çeker ç›kar›r›m.’ Kabul etmifller, böcekle zümrüdü bir kutuya kapatm›fllar, karanl›k bir yere b›rakm›fllar. K›rk gün sonra kutuyu açt›klar›nda bir de bakm›fllar ki, zümrüdün içindeki k›l, oldu¤u yerde duruyor. O an öfkeyle ç›k›flm›fllar böce¤e: 52
‘Sen bizi aldatt›n, sen bizimle alay ettin, kara böcek’ demifller. ‘Hani zümrüdün içindeki k›l› ç›karacakt›n? Bak, oldu¤u yerde duruyor k›l...’ Kara böcek hiç ald›rmam›fl bu suçlamalara: ‘Siz bafl›n›z›n çaresine bak›n. Ben zümrütten almam gerekeni ald›m’ demifl ve... Kanatlar›n› ç›rpm›fl, havalanm›fl, uçmaya bafllam›fl. ‹flte o an görmüfller, kara böce¤in kuyruk bölümündeki p›r›lt›yı... Ve iflte o an ay›rd›na varm›fllar kara böce¤in zümrütteki bir k›l parças›n› almakla zaman kaybetmeyip, zümrüdün p›r›lt›l› ›fl›¤›n› ald›¤›n›n ve kara böceklikten, ateflböcekli¤ine yükseldi¤inin...”
Verem ‹stidad› Cumhuriyet dönemimizin ilk büyük elefltirmeni, tutkulu öztürkçeci Nurullah Ataç, “laf› gedi¤ine oturtma” ustas›yd› da. “Ünü yetene¤inden büyük” buldu¤u kiflileri i¤nelemekte üstüne yoktu. Yak›n arkadafl› flair Melih Cevdet Anday, tan›k oldu¤u onun bu “gedik kaMelih Cevdet Anday patan” sözle-
BD OCAK 2015
rini zaman zaman yaz›lar›nda zevkle anard›. ‹flte, Melih Cevdet Anday’›n kaleminden, Ataç’›n o sözlerinden biri: “Bir gün, ‘ince hastal›k’ merakl›s› Edebiyat-› Cedide flairlerinin konufluldu¤u bir sohbette ünü yetene¤inden büyük bir flair, kendini söz konusu edilen flairlerle ayn› çizgide görürcesine bir övünmeyle ‘Gençli¤imde bende de verem istidad› vard›’ deyince, sözü Nurullah Ataç alm›fl ve flöyle demiflti: ‘O hastal›k da m› istidat olarak kald› sizde beyefendi?”
“fiu anda ne devletimin temsilciyim, ne de büyük flairim” dedi. “fiu anda ben sadece bir sarhoflum.”
Ya Evlenin, Ya Evlenin Efliyle s›k s›k tart›flan ünlü düflünür Sokrat, evlilik konusunda ne düflündü¤ünü soran ö¤rencilerine, flu karfl›l›¤› vermiflti: “Evlenin; sonunda ya mutlu olursunuz ya filozof.”
Ya Sen Neden Burada De¤ilsin?
ABD’li yazar, filozof, flair, tarihçi, kölelik karfl›t›, vergi direniflçisi Henry Döneminde “Büyük Üstad” David Thoreau (1817 - 1862), olarak tan›nan ünlü flair, ABD’nin Meksika’ya açt›¤› tiyatro yazar› ve diplomat savafla karfl› ç›kanlardand›. Abdülhak Hâmit Tarhan, Ödemesi istenilen vergilerin Bombay’da görevli oldu¤u Meksikal›lar›n öldürülmesinde günlerde gitti¤i bir gece kullan›laca¤›n› bildi¤inden, vergi kulübünde bir akflam içkiyi vermeyi reddetmifl, bunu da ilan biraz fazla kaç›rm›fl, çevreetmifl ve hapse at›lm›flt›. Kendisi sindeki kiflilere karfl› yak›gibi özgürlükçü ve bar›flç› fl›ks›z davran›fllarda düflünceler tafl›yan arkadabulunmaya bafllam›flt›. fl›, ünlü flair Ralph Waldo Birlikte oldu¤u arkaEmerson, onun hapsedildafllar›ndan biri, onu di¤i haberini duyar duymaz uyarmak gereksinimi ziyaretine kofltu. duydu: Emerson, yak›n arkada“Aman efendim, siz fl›n› demir parmakl›klar bu yabanc› ülkede devarkas›nda gördü¤ünden letimizin temsilcisi olarak derin bir üzüntüyle sordu: bulunuyorsunuz; üstelik, “Henry, neden buradabüyük bir flairimizsiniz” s›n?” dedi. Abdülhak Hamit dedi. “Davran›fllar›n›z› Tarhan Thoreau’nun yan›t› flöyle biraz kontrol alt›na alabilir misiniz?” oldu: “Waldo, sen neden burada Arkadafl›n›n bu uyar›s›na Büyük de¤ilsin?” • Üstad, flöyle karfl›l›k verdi:
Sarhoflum Sarhofl…
53
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Salta (‹ta.)
6 Rölöve (Fr.)
a-Deniz tuzu b-Eczane terimi c-K›sa ceket d-Dramlaflt›rma
a-Renk körlü¤ü b-Yo¤unluk ölçer c-K›vr›k flapka d-Art› elektrot
2 Septik (Fr.)
7 Hartuç (Fr.)
a-Korkunç b-Elek, kalbur c-Kuflkucu, flüpheci d-Nefes, soluk 3 Küvet (Fr.)
a-Yunak teknesi b-Töretan›maz c-Süs eflyas› d-Yasad›fl› 4 Steril (Fr.)
a-Savafl gemisi b-Moda yaratan c-Resim türü d-Ar›n›k 5 ‹ndikatör (Fr.)
a-Barut kesesi b-Gösterge c-Düflünüfl yolu d-Yönelteç
a-Eski kafal› b-Silmetafl c-Barut kesesi d-Toprak kap 8 Agnostik (Fr.)
a-Karmakar›fl›k b-Bilinmezci c-Özgü anlat›m d-Baflkalafl›m 9 Partikül (Fr.)
a-Gelenekçi b-Özgü anlat›m c-Gezegen d-Parçac›k 10 Spesifik (Fr.)
a-Çok özel b-Al›ml› kad›n c-Çok masrafl› olan d-Çok efendi
11 Rüstik (Fr.)
a-Betili sanat b-Kopça c-‹skambil oyunu d-Ahflap kornifl 12 Talesemi (Fr.)
a-Mitral bozukluk b-Bir kan hastal›¤› c-Yürek kas› d-Anahtar 13 Tünik (Fr.)
a-Kumar paras› b-Saç tuvaleti c-Uzun bluz d-Devingen 14 Safizm (Fr.)
a-Bitki familyas› b-Cinsel sapk›nl›k c-Bas›nç ölçmek d-Düflünüfl yolu 15 Ç›ngar (Yun.)
a-Metal niflan b-Kargafla c-May›n d-Utanmak
(Fr.) Frans›zca (‹ta.) ‹talyanca, (Yun.) Yunanca
Yan›tlar: 151. sayfada
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
1961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na çözümler:
Ecevit’li Y›llar
Ortan›n Solu Anlay›fl›ndan Sosyal Demokrasi’ye ürkiye’de çok uzun y›llar yannamesi, ilerde 1961 Anayasas›’nda Komünizm düflmanl›¤›, topyerini bulacak ilkeleri dile getirmiflti: lumsal sorunlar›n çözümüne “Yasalar›n Anayasaya uygunluyönelik neredeyse bütün düflünceleri, ¤unu denetleyecek bir anayasa maheylemleri bask›s› alt›nda tuttu. So¤uk kemesi oluflturulacakt›r. Demokratik Savafl döneminde bu tutum daha da anlay›flta, halk egemenli¤ine dayanan, yo¤unlaflt›. Kurulu düzene bütün karfl› sosyal adalet ve güvenlik ilkelerine ç›kanlar komünist diye suçlan›yordu. dayanan bir devlet düzenine uygun Ayd›nlar sosyalist, solcu sözanayasa oluflturulacakt›r.” 1961 cüklerini dahi kolay kolay 1961 anayasas›nda sosyal kullanam›yordu. CHP’ Anayasas› yeni adalet, sosyal devlet kavnin 1959 y›l›nda ilân siyasal oluflumlar›n ramlar›na yer verilmesi, edilen ‹lk Hedefler Beyeni siyasal oluflumlar›n
T
önünü açt›.
55
BD OCAK 2015
önünü açt›. Yine de ayd›nlar›n, politikac›lar›n kendilerini “sosyalist, solcu” diye tan›mlamalar› kolay de¤ildi. 1965 seçimlerinden k›sa bir süre önce ana muhalefet partisi genel baflkan› ‹nönü CHP’nin, “ortan›n solunda bir parti” oldu¤unu duyurdu. ‹nönü, kamuoyunda kuflkuyla karfl›lanabilecek sol, solcu kavramlar›na bu yaklafl›m›ndan sonra ortan›n solunun, “komünizmi ve faflizmi önleyecek bir politika” oldu¤unu da dile getirecekti. ‹nönü,
Bülent Ecevit Ortan›n Solu’nu devletçilik, reformculuk, laiklik ve sosyal adaletten yana olmak diye tan›ml›yordu. CHP’nin baflar›s›z geçen 1965 seçimlerinin ard›ndan, partide Ortan›n Solu anlay›fl›n› benimseyen genç bir kadro yönetime geldi. Eski Çal›flma
Ecevit, Partisine yeni bir geliflme yolu aç›klarken, “Halk öncelikle somut sorunlar›n›n çözümünü beklemekte tamamen hakl›d›r; (...) CHP halk›n somut sorunlar› ile ilgilenmelidir.” diyordu. Bakan› Bülent Ecevit, Genel Sekreter oldu. CHP’nin benimsedi¤i Ortan›n Solu ilkesi, komünizme alabildi¤ine uzak bir noktay› gösterse de AP, tutucu kamuoyunda etkili olacak “Ortan›n Solu-Moskova yolu” sözüyle CHP’yi karalamaya koyulmakta gecikmedi. Ecevit, Partisine yeni bir geliflme yolu aç›klarken, “Halk öncelikle somut sorunlar›n›n çözümünü beklemekte tamamen hakl›d›r; CHP yeni halkç› tutumuna uygun olarak kadrolar›n› da tutarl› hale getirmelidir; öteden beri yüzeysel bir devrimcilik anlay›fl›yla üzerinde durulan baz› temalar biraz geri plana itilip, halk›n somut sorunlar› ile ilgilenmelidir.” diyordu. 969 y›l› bütçe görüflmelerinde Ecevit’in TBMM’deki çok ayr›nt›l›, uzun elefltirisi iktidardaki AP’nin bozuk yönetimini, Türkiye’nin tarih içindeki siyasal yolculu¤unun eksik,
1
56
BD OCAK 2015
yanl›fl yanlar›n› genifl biçimde sergilerken kendi partisinin öngördü¤ü köklü düzen de¤iflikli¤ine yönelik program› da aç›klam›fl oluyordu. (Söz konusu bütçe elefltirisi Ecevit’in art›k hayatta olmad›¤› günümüzde de süregelen Türkiye gerçeklerini genifl ölçüde konu edinmektedir!) “Türk halk›n›n kaderi bu olmamal›yd›,” diyen Genel Sekreterin ekonomiye yönelik o günkü baz› saptamalar› flöyledir: “Bütçe aç›klar› y›ldan y›la büyümektedir. Bu aç›klar genifl ölçüde yoksul halk›n s›rt›ndan yamanmaktad›r. Devlet yönetimi gitgide pahal›laflmakta, müsrifleflmektedir. Devletin masraflar› artarken devlet gelirlerindeki art›fl h›z› yavafllamaktad›r. Hayat pahal›l›¤› ve genifl halk topluluklar›n›n yoksullu¤u artmaktad›r. Plan hedeflerinden plan› etkisiz k›lacak kadar sap›lmaktad›r. S›naileflmemiz yavafllamaktad›r. Programlanm›fl kamu yat›r›mlar› genifl ölçüde aksamaktad›r. Tar›mdaki geliflme, Plan hedeflerinin çok gerisinde kalmaktad›r. ‹hracat›m›z azalmakta, d›fl ticaret a盤›m›z büyümekte, borçlar›m›z›n yükü ve flartlar› a¤›rlaflmaktad›r.” Ecevit, “D›fla ba¤›ml›l›¤›m›z h›zla art›yor,” diye yak›n›r. ‹ktidar›n yabanc›lara sa¤lad›¤› olanaklar› elefltirir: “Yerli sanayimiz, ulusal ekonomimiz, devlet eliyle ve hem özel sektörü, hem de devlet sektörüyle yabanc› sermayeye teslim edilmeye bafllam›flt›r. Hükümet yabanc› sermayeye yeni imkânlar sa¤lamaktad›r: Türkiye’nin flimdiye kadar kapal› tutulan en büyük petrol alan›n›, Türki-
ye’nin büyük bir k›sm›n› kapsayan 3. ve 4. bölgelerini açm›flt›r. Sigara imalinde; sigara imalat› alan›nda, devlet tekeli yerine fiili bir yabanc› tekel kurulmufl olacakt›r. Tar›m sanayii, g›da sanayii yabanc›lara gidiyor. Yerimizin alt›nda ne varsa gidiyor, üstünde ne varsa gidiyor. Hattâ ‘milli’ olaca¤› söylenen savunma sanayiimizin bile kilit noktalar›, hakim tepeleri bir bir yabanc›lar›n eline gidiyor, ondan sonra da Adalet Partisi iktidar›, milliyetçili¤i, vatanseverli¤i kimseye b›rakm›yor.” lefltiride bütçenin “dengeden yoksun, yap›c› olmaktan uzak ve halka s›rt›n› dönmüfl” olmas›n›n nedenleri s›ralanmaktad›r: “Besleme özel sektör yaratma çabalar›, ‹ktisadi Devlet Teflekkülleri’ndeki baflar›s›z yönetim, idarede bozuk düzen ve israfç› tutum.”
E
Ecevit miting alan›nda 57
BD OCAK 2015
Ortan›n Solu program›, köye yönelik önemli düzen de¤ifliklikleri getiriyordu. Bunlar›n bafl›nda toprak reformu geliyordu. Partisinin bu bütçeye red oyu verece¤ini aç›klayan Genel Sekreter iktidara önemli uyar›larda da bulunur: “Yoksullu¤a karfl›, sömürüye karfl›, pahal›l›¤a karfl›, partizanl›¤a karfl› ve hepsinin üstünde, demokrasimize ulusal birli¤imize ve ba¤›ms›zl›¤›m›za yönelen tehlikelere karfl›, bir huzursuzluk birikimi, Türk halk›n› derinden derine sarmaktad›r. Gençli¤in, zaman zaman gençlik atefliyle taflk›nl›k noktas›na varan tepkisi, asl›nda, toplumun derinlerine kadar inmifl bir huzursuzlu¤un d›fla vuran sesidir. O sese kulak veriniz! O sese kulak vermeyenler için iktidar, günden güne güçleflecek ve yak›n zamanda sona erecektir. Oy hakk›n›n de¤erini bilen ve sorunlar›n›n bilincine eren Türk halk›, ülkede huzuru, sosyal adaleti ve birli¤i oylar›yla gerçeklefltirecektir.” Partisinin o y›l seçimlerde izleyece¤i yola Ecevit’in “Mülkiye Cuntas›” diye adland›r›lan çal›flma arkadafllar›yla birlikte haz›rlad›¤› 58
program yön verdi. Bu ayr›nt›l› belge, “‹nsanca bir düzen kurmak için halktan yetki istiyoruz -CHP’nin Düzen De¤iflikli¤i Program›” bafll›¤›n› tafl›yordu. Bildiri, köklü bir düzen de¤iflikli¤i öngörüyor, bu de¤ifliklikle ilgili öneriler gelifltiriyordu. Aç›klamalar›n ekseni, Ortan›n Solu anlay›fl›yd›: “Türkiye’deki düzenin bozuk oldu¤u, adaletsiz oldu¤u, h›zl› geliflmeyi ve s›naileflmeyi engelledi¤i, art›k, devrimci ayd›nlarla birlikte, genifl halk topluluklar›n›n da büyük ölçüde benimsedi¤i bir gerçektir. Tutucu güçlerin ve partilerin, kurulu düzeni savunabilmeleri, savunmalar›n› hakl› gösterebilmeleri gitgide güçleflmektedir. Fakat, düzen de¤iflikli¤inin nas›l olmas› gerekti¤i üzerinde, henüz, bütün devrimci güçler görüfl birli¤ine varabilmifl de¤illerdir. CHP, bu konuda kendi görüflünü, halkla birlikte oluflturmufltur. Bu oluflturma s›ras›nda, Ortan›n Solu tutumunu da daha çok ayd›nl›¤a ve öze kavuflmufltur.”
O
rtan›n Solu program›, köye yönelik önemli düzen de¤ifliklikleri getiriyordu. Bunlar›n bafl›nda bafl›nda toprak reformu geliyordu. “Toprak iflleyenin, su kullanan›nd›r” ilkesini dile getirmiflti. Köykentler kurulmas› gerekti¤i savunuluyordu. Genifl kapsaml› kooperatifleflme amaçlan›yordu. Programda Do¤u Anadolu’yla ilgili sorunlar için çözüm gelifltirilmiflti: “Devlet Do¤uya jandarmayla, komandoyla, may›nla, silahla, bask›yla de¤il; okulla, fabrikayla, yolla,
suyla, ›fl›k ve enerjiyle, krediyle, kooperatifçilikle, sa¤l›k hizmetleriyle ve hepsinin üstünde, sosyal adaletle ve halka dönük, halka yak›n bir yönetimle gidecektir.” Programa göre, “her türlü siyasal etki ve bask›n›n d›fl›nda… özerk bir kamu kuruluflu niteli¤inde, bir Güzel Sanatlar Kurumu kurulmal›yd›…” rogram daha, do¤al kaynaklardan ekonomiye e¤itimden d›fl politikaya, sosyal güvenlikten hukuka uzanan bütün alanlar› kapsamaktad›r. Bu izlence Bülent Ecevit’e Genel Sekreterlikten sonra CHP Genel Baflkanl›¤›nda, Baflbakanl›kta da yol gösterecektir. ‹lerde kendi partisini kurduktan sonra sürdürece¤i siyasal serüvene temel oluflturacakt›r. Ancak 1970’lerde Ortan›n Solu yerine art›k Demokratik Sol deyimi daha çok kullan›lmaya baflland›.1974’te tüzük de¤iflikli¤iyle CHP kendisini, Demokratik Sol bir parti olarak tan›mlad›. 12 Eylül’den sonra ise Ortan›n Solu sözü kullan›lmaz oldu. Ecevit’in savundu¤u Ortan›n Solu düflüncesi, ona seçmenlerinin Umudumuz Ecevit diye kucak açmas›n› sa¤lam›flt›. Bu ilke, 1961 sonras› Türkiye’sinde toplumsal yelpazenin en önemli bir kanad›n› flekillendirdi. Ecevit ülkesinin sorunlar›na sahip oldu¤u zengin bilgi ve kültür de¤erleriyle yaklafl›yordu. Düflüncelerini usta bir yazar olarak etkili biçimde dile getiriyordu. Türkçeyi en güzel kullananlardand›. Düflüncelerini genifl topluluklara bu
P
Ecevit ülkesinin sorunlar›na sahip oldu¤u zengin bilgi ve kültür de¤erleriyle yaklafl›yordu. anlat›m gücüyle aktard›. Ecevit’in siyasal görüfllerini dile getiren yaz›lar›nda, konuflmalar›nda düflünce derinli¤i, duyarl›¤›, heyecan›, inanc› söz konusu olunca onun flair kimli¤i de göz önünde tutulmal›d›r. Öte yandan fliirlerindeki kapsaml› dünya görüflüne, siyasal birikimine de dikkat edilmelidir. Örne¤in Pülümürün Yafls›z Kad›n› fliiri, anlat›m arac› olarak fliir sanat›n›n olanaklar›n› kullan›rken köklü uygarl›k bilinciyle, derin yurt sevgisiyle beslendi¤ini de göstermektedir. • konurertop@butundunya.com.tr 59
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin 1-Kolonya ismini nereden alm›flt›r? a-‹talyan berberden b-Köln isimli Alman flehrinden c-‹çindeki kimyasaldan d-Yap›m›nda kullan›lan bir bitkiden
5-Afla¤›dakilerden hangisi tam anlam›yla kal›tsal özellikler gurubuna girmez? a-Göz rengi b-Saç rengi c-Vücut a¤›rl›¤› d-Kan gurubu
2-Bir taraf›n di¤erine aflk›n› gösterip arzulad›¤› karfl›l›¤› alamad›¤› aflk türü hangisidir? a-Koflulsuz aflk b-Karfl›l›ks›z aflk c-Platonik aflk d-Saplant›l› aflk
6-Devlet Tiyatro ve Operas›n›n ilk genel müdürü kimdir? a-Vasfi R›za Zobu b-Muhsin Ertu¤rul c-Haz›m Körmükçü d-Behzad Budak
3-‹kinci dünya savafl›nda ilk atom bombas› hangi flehre at›lm›flt›r? a-Tokyo b-Berlin c-Pekin d-Hiroflima
7-Rusya’n›n Moskova dan önceki baflkenti hangisidir? a-Kiev b-Kuybiflev c-St. Petersburg d-Gorki
4-Osmanl›’da bir döneme ad vermifl, Hollanda’ya götürüldükten sonra ekonomisine büyük katk› sa¤lam›fl çiçek hangisidir? a-Lale b-Zambak c-Gül d-Han›meli
8-Dünya’n›n en yüksekte bulunan gölü hangisidir? a-Hazar b-Superior c-Loch Ness d-Titicaca
9-Türkiye’de ilk klon projesi olarak bilim tarihine geçen kopya koyun projesi hangi üniversitemizde gerçekleflmifltir? a-Ankara Üniversitesi b-‹stanbul Üniversitesi c-Ege Üniversitesi d-Atatürk Üniversitesi 10-Batman yak›n›ndaki Hasankeyf’te kimlere ait eserler bulunmaktad›r? a- Artuko¤ullar› b-Tataro¤ullar› c-Karamano¤ullar› d-Dulkadir Beyli¤i 11-Kanatl› böcekler neden ›fl›¤a do¤ru gider, ona çarpar, etraf›nda dolafl›rlar? a-‹ntihar etmek için b-Ifl›¤› ay zannetmeleri yüzünden yön sistemleri flafl›rd›¤› için c- Efl bulmak için d- Ifl›¤› atefl böce¤i zannedip yemek istedikleri için Yan›tlar: 151. sayfada
Yazan: AHMET ÖMER ARKAN
Bir hay›r kurumuna verildi¤inde BA⁄Ifi Bir siyasi kuruma verildi¤inde DESTEK Okul hesab›na yat›r›ld›¤›nda OKUL TAKS‹D‹ Parça parça ödendi¤inde TAKS‹T S›nav öncesi üniversiteye yat›r›ld›¤›nda HARÇ Kabaday›ya zorunlu olarak verildi¤inde HARAÇ Köyde k›z al›rken BAfiLIK Boflanma sonras› efle ödendi¤inde NAFAKA Belirli bir süre için al›nd›¤›nda BORÇ
Para’n›n Çeflitli Adlar› Belirli bir süre için verildi¤inde ALACAK Devlete verildi¤inde VERG‹ Polise verildi¤inde CEZA Patron taraf›ndan kazan›ld›¤›nda KÂR Patron taraf›ndan kaybedildi¤inde ZARAR Patrondan iflçiye verildi¤inde ÜCRET
BD OCAK 2015
Devletten memura verildi¤inde MAAfi Patron takdiri olarak verildi¤inde PR‹M Emekliye ayr›l›rken ödendi¤inde ‹KRAM‹YE ‹flten ç›kar›lan iflçiye ödendi¤inde TAZM‹NAT Emeklilik sonras› devletten al›nd›¤›nda EMEKL‹L‹K Çocuklara verildi¤inde HARÇLIK Bankadan al›nd›¤›nda KRED‹ Müflteriden garsona ödendi¤inde BAHfi‹fi Terör olay›nda ödendi¤inde F‹DYE Kanuna ve ahlaka karfl›n ödendi¤inde RÜfiVET
61
BD OCAK 2015
S IRA DIfiI B‹R ARKADAfiLIK Savafl Meydan›nda Bafllayan
ir denizci olarak savaflt›¤› Gelibolu’da, savafl alan›nda bir kaplumba¤a ile karfl›laflan ‹ngiliz asker Henry Friston, ülkesine döndü¤ü gemiye bu yeni arkadafl›yla bindi ve 61 y›ll›k dostluklar› böylece bafllam›fl oldu. 1916’da denizci olarak Kraliyet Donanmas›’na kat›lan 21 yafl›ndaki Henry Friston, Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda geldi¤i Çanakkale’de, yaralanan askerleri feribota tafl›d›¤› zor görevine bafllad›. Çanakkale’ye gelmesinin üzerinden henüz k›sa bir süre
B
geçmiflti ki, yan›nda patlayan bir bomba onu havaya savurdu. Yere düflmesinden sonra toparlanmaya çal›fl›rken yan› bafl›nda bir hareket fark eden Friston, bunun, bomban›n etkisiyle ters dönmüfl ve ayaklar› havada kalm›fl bir kaplumba¤a oldu¤unu gördü. O an, karfl›laflt›¤› bu masum canl›n›n savafl›n kurban› olmamas› gerekti¤ini düflündü. 6 May›s 1916’ da, on gün kadar görev yapt›¤› Çanakkale’den ayr›l›rken,
BD OCAK 2015
Pafla, Henry Friston’un 83 yafl›nda yaflam›n› yitirmesiyle ayr›ld›lar. Ali Pafla, Henry’den sonra 10 y›l daha yaflad›. Henry’nin o¤lu Don’un bakt›¤› Ali Pafla da, 1987 y›l› Ekim ay›nda, 100 yafl›ndayken öldü. Henry ve Ali Pafla hayattalarken, Don arac›l›¤›yla bu öyküye tan›kl›k eden ve her ikisiyle de tan›flan ‹ngiliz yazar Michael Foreman, Ali Pafla’n›n öyküsünü kitap haline getirdi. Çocuk kitaplar› yazar› Foreman’›n karikatürlerle de renklendirdi¤i kitap, The Amazing Tale of Ali Pasha ismini tafl›yor. • Kaplumba¤a “Ali Pafla”n›n öyküsünü anlatan kitap ülkesine savafl alan›nda karfl›laflt›¤› s›ra d›fl› arkadafl›yla birlikte döndü. Suffolk’ta Friston Ailesi ile birlikte yaflamaya bafllayan kaplumba¤aya ‘Ali Pafla’ ismini veren Henry Friston, bir kaplumba¤an›n isteyebilece¤i her türden taze sebze ve meyvenin bulundu¤u bir çiftlik evinde, Ali Pafla’ya rahat bir yaflam olana¤› sa¤lad›. atta, hasta ve yaral› hayvanlar› iyilefltirmeyi amaç edinmifl ünlü bir sosyal kurulufl olan Tailwaggers Club da, Ali Pafla ve sahibi Henry Friston’a ‘yaflam boyu onursal üyelik’ sertifikas› ve madalyas› verdi. Uzun y›llar süren bu dostlukta, Henry Friston ve Ali
H
Kaynak: http://www.theguardian.com/childrensbooks-site/gallery/2014/dec/06/michael-foreman-alipasha-in-pictures 63
‹nsanl›¤›n yüzüncü y›ldönümünde hat›rlad›¤› Birinci Dünya Savafl› Türkiye için ayr› bir anlam tafl›yor. Önüyle sonuyla bu savafl Türklerin on y›l›n› ald›, bir imparatorlu¤u y›kt›, bir kufla¤›n yitip gitmesine neden oldu. Çocuklar bu savafl y›llar›nda apayr› ac›lar çekti, ama bu konu pek az ele al›nd›. Nejat Akar'›n çocuk hekimi titizli¤i ve duyarl›l›¤›na usta araflt›rmac› kimli¤ini ve yazarl›¤›n› ekleyerek ortaya ç›kard›¤› 1. Dünya Savafl›nda Çocuklar, kimi zaman öfkelenerek, ço¤u zaman da içiniz ac›yarak okuyaca¤›n›z, Nejat Akar'›n sordu¤u soruyu size hep sorduracak bir yap›t... Dr. Ceyhun Balc›
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu
‹nsanl›k Halleri...
elir ‹daresi Baflkanl›¤›’n›n genelgesi uyar›nca, yurt d›fl›nda vefat eden yurttafllar›m›z›n cenazeleri Türkiye’ye getirilirken hudut kap›lar›ndaki gümrük ifllemleri için düzenlenen beyan formu üzerinden damga vergisi al›n›yordu.
G
Bu abes uygulama sürdürülürken bir yurttafl›m›z›n iletisi üzerine Say›n Prof. Dr. fiükrü K›z›lot, Hürriyet gazetesinde olaya de¤inir: Yurt d›fl›ndan gelen cenazenin vergisi Bafll›¤› okuyunca, ‘Hepsini anlad›k ama, yurt d›fl›nda ölen vatandafl›n cenazesi Türkiye’ye girerken de mi vergi olur?’diye tepki gösterece¤inizi tahmin ediyorum. (…) Almanya’da yaflarken ölen bir vatandafl›n cenazesi uçakla ‹zmir’e getirilmifl. Gümrük ifllemleri s›ras›nda, Maliye Bakanl›¤›’ n›n bir yaz›s›na istinaden, 15 Euro karfl›l›¤› 26.30 YTL. Damga Vergisi istenmifl. Ölümün üzüntüsü içinde zaten periflan olan kardefli ‘Ne vergisiymifl, ölüden de mi vergi istiyorsunuz? Böyle bir uygulamay› devletime yak›flt›ramad›m. Allah aflk›na, cenaze gümrü¤e tabi ticari mal m› ki vergi al›n›yor? Ölüden vergi al›n›r m›?’ diye tepki göstermifl. Bakm›fl ki gümrük yetkilileri ›srarl›, paray› ödemifl. 65
BD OCAK 2015
Kuflkusuz, buradaki tepki paran›n tutar›na de¤il, olay›n mant›¤›na. Konu sevimsiz. Maalesef, ölüm olay›ndan da vergi al›n›yor. (?!)” (19 Kas›m 2006) *** “Ölmenin de vergisi olur mu?” demeyin. Neler olmuyor ki !.. Notlar›m›n aras›nda elime geçen bu gazete kesi¤i (kupürü) bana, Almanya’da gurbetçi yurttafllarla yapt›¤›m söyleflilerde dinledi¤im f›kra gibi baz› olaylar› an›msatt›: 1970’li y›llar... Almanya’ya gidifllerimde kald›¤›m de¤iflik bölgelerin Türk Konsoloslu¤una u¤rar, ifli
m›flt›. Bu davran›fl, Azrail’e davetiye ç›karmaktan baflka ne olabilirdi ?
ir baflka zaman, bir baflka yöre: Yine konsolosluk binas›n›n bahçesinde gurbetçilerimizle söylefliyorum. Anlatt›klar› olaya güleyim mi, a¤layay›m m› bilemedim. Her birinin bir ucundan yakalayarak anlatt›¤›, anlat›rken de kat›la kat›la güldü¤ü olay, inan›l›r gibi de¤ildi. Yaflam, bütün ac› / tatl› yönleriyle sürüp giderken insan öyle flafl›rt›c› olaylarla karfl›lafl›yor ki, ne kadar ac› olursa olsun olaya de¤il, olufl biçimine gülmekten kendisini alam›yor: Çok yak›n iki arkadafltan ”Allah aflk›na, birinin babas› Almanya’da cenaze gümrü¤e vefat eder. Cenazenin Türkitabi ticari mal m› ye’ye götürülmesi için Almanya’daki gerekli ifllemki vergi al›n›yor? lerin çoklu¤u, formalitelerin Ölüden vergi b›kt›r›c›l›¤› nedeniyle periflan olurlar. al›n›r m›?” Bir süre sonra di¤er arkadafl, annesinin vefat› üzerine gere¤i oraya gelen gurbetçi yurttafllar›- köyünde yaln›z kalan babas›n› Almanya’ya getirtir. Ancak, birkaç ay sonra m›zla söyleflir; dertlerini ve bazen baba, kalp krizi geçirir ve ölür. de ilginç an›lar›n› dinlerdim. Bu ziyaretlerimden birinde karfl›laflt›¤›m, (Anlatanlar gülerek, “Almanya’n›n sar›fl›n, c›b›ldak g›zlar›n› görünce kalbi hem de e¤itimli bir gurbetçimizin izinli olarak Türkiye’ye her dönüflünde dayanamam›fl, c›zlam› çekmifl” diyorFord Mustang arabas›n›n gaz pedal›na lard›). Bizim uyan›k iflçi vatandafl›m›z, a¤›r bir tu¤la dayay›p gaza basmak daha önce arkadafl›n›n babas› nedeniyzahmetinden (?) kurtuldu¤unu ve le çektikleri s›k›nt›lar›, ac›lar›, periyan›na ald›¤› iki kasa biray› içe içe, hiç durmadan Bolu’ya vard›¤›n› övü- flanl›¤› tekrar yaflamamak için çare arar ve harika bir yol bulur. (?) nerek anlatmas›; arkadafllar›n›n da fiehrin hurdal›¤›ndan ald›¤› az bunu do¤rulamas›, beni çok flafl›rt66
B
BD OCAK 2015
kullan›lm›fl bir buzdolab›n›n içini ço¤unun can› yanm›flt›. boflalt›r, babas›n›n cenazesini dolab›n (1974’de, eflimle birlikte Almaniçine yat›r›r; dolab› da bir güzel ambalajlay›p pikap arabas›n›n kasas›na, birkaç parça eflya ile Pikaba yüklenilen birlikte yükler ve yola buzdolab›n›n da, ç›kar. Amac›, gece boyu eflyalar›n da hiç durmadan yol al›p Türkiye’ye kapa¤› yerinde yeller atmak. esmektedir... Belgrat’› geçtikten bir süre sonra; biraz Ya cenaze ???... dinlenmek için arabay› yolun kenar›nda uygun bir yere çeker; ama uykusuzluk, gerginlik ve yorgunluk ya’dan dönerken Zagreb yak›nlar›na¤›r basar, uyuyakal›r... Uyand›¤›nda, daki bir benzin istasyonunda karfl›laflayaklar›n›n uyufluklu¤unu gidermek t›¤›m Türk TIR floförü- dinlenmek için arabadan indi¤inde karfl›laflt›¤› için bile olsa- yol kenar›nda park ac› sürprizle floka girer: etmemem konusunda beni uyarm›flt›.) Pikaba yüklenilen buzdolab›n›n *** da, eflyalar›n da yerinde yeller nadolu’muzun yollar›nda esmektedir... da nice ilginçlikler yaflan›Ya cenaze ???... yor. Afla¤›daki olay› da bir Uyan›k gurbetçi kime ne diyecek; Çorumludan dinlemifltim: derdini kime anlatacak, kimi suçlaAmasya’dan Çorum’a eflya yacak? getiren kamyon floförü, bofl olarak dönecekken yolu üzerindeki köyden vet, çevremdeki gurbetçiler yafll› bir vatandafl, cenazesi için olay› anlat›p kahkahalarla Çorum’da yapt›rd›¤› tabutun anayolgülerlerken ben de, yurttafl›n dan köye sapan yol a¤z›na kadar yaflad›¤› floka ve çaresizli¤ine de¤il, götürülmesini rica eder. fioför, “sevapbuzdolab›n› çalan Yugoslavlar›n, t›r” diyerek tabutu kamyona yükletir, dolab›n kapa¤›n› açt›klar› andaki ‘floke muavinine de “Sen arkaya atla, emmiolufl’ hâllerini gözümün önüne getire- yi (amcay›) yan›ma alay›m” der ve rek gülüyordum. yola ç›karlar. Bu arada k›sa süren bir fiu bir gerçekti ki, o y›llarda yaz ya¤muru da onlara efllik eder. gurbetçilerimizin aymazl›¤› (gafleti) Bir süre sonra yol kenar›nda, sonucu Yugoslavya’da ‘otoyol Amasya’ya gitmek isteyen üç kifli el h›rs›zl›¤›’ çok yayg›nlaflm›fl ve pek kald›r›r. fioför durur ve ördeklere
A
E
67
BD OCAK 2015
“atlay›n arkaya” der. (Yoldan al›nan yolculara, floförler aras›nda ‘ördek’ denirmifl.) öy yolu sapa¤›na var›nca floför kamyonu durdurur, tabutu indirmeleri için arkadakilere seslenir ama arkada kas›klar›n› tutarak gülen muavinden baflka kimse yoktur. Muavin, gülme krizini dindirdikten sonra anlat›r: “Hani, bir ara ya¤mur ya¤m›flt› ya, ben de ›slanmamak için tabutun içine yat›p kapa¤›n› kapatm›flt›m; uyuyakalm›fl›m. Konuflma seslerine uyand›m ve ‘ne oluyor’ diye kapa¤› aralad›¤›m anda adamlardan birinin, “Ulan, ölü diriliyor” diye ba¤›rmas› üzerine üçü birden “anov, anov, anov” diyerek kendilerini kamyondan afla¤› att›lar. Allahtan, yol yokufla sarm›flt›
K
da h›z›m›z fazla de¤ildi; yoksa sakatlanabilirlerdi...” Olur mu böyle fleyler? Oluyor iflte!.. Geçmifl y›llarda, daire biçimindeki levhalara yaz›lan ünlü bir deyifl vard›: [Hacerdir ..... ziynet verir yâkut,] haddizât›nda, [fiecerdir...... dehflet verir tâbut.] [Taflt›r asl›nda, süs verir yakut. A¤açt›r asl›nda, korku verir tabut] ‹nsanlar yaflad›kça neler görüyor, neler duyuyor; nelere gülüp nelere a¤l›yor... Ne kadar ac›mas›z da olsa, yaflam her yönüyle devam ediyor!.. Her fley insanlar için; her fley insanl›k halleri... Hay›rl›, u¤urlu, sa¤l›kl›, nefleli nice y›llara... • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr
Üç Bacakl› Tavu¤un Peflinde
Zengin bir genç, flehir d›fl›nda spor otomobiliyle 150 km h›zla gidiyordu. Birden, yan›nda bir tavu¤un koflmakta oldu¤unu hayretle gördü. Tavuk, üç bacakl›yd›. Genç adam, tavu¤u görebilmek için gaza bast› ama tavuk da daha h›zl› koflmaya bafllad›. Zengin genç otomobilin h›z›n› 180 km’ye ç›kard›. Tavuk bu kez öyle h›zl› kofltu ki, bir anda gözden kayboldu. Genç otomobilini yolun kenar›na çekti ve kafas›n› toparlamaya çal›flt›. Yol kenar›ndaki bir çiftçi yaklaflt› ve gence bir fleye gereksinim duyup duymad›¤›n› sordu. Zengin genç, "Söylesem inanmazs›n, 180 km h›zla gitmeme karfl›n, üç bacakl› bir tavuk, beni geçti…" dedi. Çiftçi hiç flafl›rmad›: "O tavuklar› biz üretiyoruz" dedi. "Bizim evde annem, babam ve ben üçümüz birlikte otururuz. Üçümüz de tavu¤un en çok budunu severiz. Sofrada kavga etmemek için bir çözüm arad›k ve… Y›llarca u¤rafl›p, bu üç bacakl› tavuklar› ürettik." Zengin genç meraklanm›flt›. "Peki, tad› nas›l bari?" dedi. "Üç budun lezzeti de ayn› m›?" Çiftçi gülmeye bafllad›: "Dört y›l oldu üretmeye bafllayal› ama bir lokma bile tadamad›k." dedi. "Çünkü, birini bile yakalayamad›k…" 68
BD OCAK 2015
Azerbaycan’›n Yi¤it Evlad›
Mehmet Emin Resülzade Yazan: SUAT AYTIN kinci vatan›m diyerek 1947 y›l›nda s›¤›nmak zorunda kald›¤› Türkiye’de sekiz y›l “sessiz yaflayan” Türk dünyas›n›n bir “yi¤it evlad›”, 1955 y›l›nda yaflam›n› yitirdi¤i Ankara’da sonsuzluk uykusunu, 60 y›ldan buyana ayn› sessizlik içinde sürdürmektedir. “Bu “yi¤it evlad›m›z”, büyük düflünür, politikac› ve Azerbaycan Devleti’nin ilk Meclis Baflkan› Mehmet Emin Resülzade’dir. Sa¤l›¤›nda oldu¤u denli, ölümünden sonra da Türk kamuoyu taraf›ndan pek bilinmeyen Resülzade, yaflam›n›n önemli bir bölümünü hiçbir ödün vermeksizin cezaevleri ve sürgünlerle geçirmesine ve u¤runda büyük ac›lara katlanmas›na karfl›n, sevgili Azerbaycan’›n›n 1991 y›l›nda tam ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmas›n› görememifltir. Mehmet Emin Resülzade,
‹
69
BD OCAK 2015
884 tarihinde Bakü’nün bir köyünde dünyaya gelmifl, ö¤renimini teknik okulda tamamlamas›na karfl›n, siyasal ve toplumsal konulara ilgisi nedeniyle çal›flma yaflam›na gazetecilik ve yazarl›kla, siyasal yaflam›na ise “örgütçülük”le bafllam›flt›r. Resülzade 1902 y›l›nda henüz onsekiz yafl›nda iken “Müslüman Gençlik Teflkilatı”n› kurmufltur. Dönemin yönetimine karfl› kurulan ilk siyasal kurum olan bu örgüt, ilk eylemini 1 May›s 1903 tarihinde Tag›yev Tiyatrosu’nun önünde büyük bir gösteri yaparak Rus Çar›’n› protesto ederek gerçeklefltirmiflti. Bu gösteride Mehmet Emin Resülzade ilk kez ba¤›ms›zl›k ve özgürlük kavramlar›n›n önemini vurgulam›flt›. Örgütün “Ba¤›ms›zl›k ve özgürlük” amaçl› eylemleri sürerken 1904-1905 Rus-Japon savafl› Rusya aleyhine sonuçlanm›fl, Çar II. Nicola Rusya’da hürriyet havas›n›n do¤mas›na yol açan 30 Ekim 1905 tarihli manifestoyu ilan etmek zorunda kalm›flt›. Bu manifesto ile “Kifli dokunulmazl›¤› ile temel hak ve özgürlüklerin halka ba¤›fllanmas›, daha önce seçme seçilme hakk›na sahip olmayan s›n›flara bu hakk›n verilmesi, yasama organ›n›n yetkilerine tecavüz edilmemesi”, Çar II. Nicola taraf›ndan kabul edilmifl oluyordu. Resülzade, bu özgürlük ortam›ndan yararlanmakta gecikmemifl ve “Himmet”, “Tekamül”, “Yoldafl” dergilerinde yaz›lar yazmaya bafllam›flt›. Fakat Rusya’da özgürlük iklimi fazla uzun sürmemifl, Resülzade’nin yaz› iflleri müdürü olarak görev tapt›¤› “Tekamül” dergisi 1907’de kapat›lm›fl
1
70
ve kendisi, yüzlerce ayd›nla birlikte ‹ran’a sürgüne gönderilmiflti.
Resülzade’nin ‹ran’daki Çal›flmalar› ‹ran’da da “rahat durmayan” Resülzade, 1908-1910 y›llar›nda ‹ran’da devrim hareketine kat›lm›fl, meflrutiyetin ilan edilmesi üzerine Tahran’a giderek, “‹ran-› Nev” (Yeni ‹ran) gazetesinin yönetmenli¤ini yapmaya bafllam›fl. Bu kez ‹ran’›n Rus bask›s›ndan kurtulmas› için sert yaz›lar yazmaya bafllayan, yaz› yazmakla da yetinmemifl, bir grup ‹ran’l› ayd›nla birlikte ‹ran Demokrat Partisi’ni kurmufltu. Resülzade’nin bu çal›flmalar› Rus yetkilileri rahats›z etmifl, onlar›n “Bu gazetecilik de¤ildir” bask›lar› üzerine Resülzade ‹ran’dan s›n›rd›fl› edilmiflti. esülzade bu kez ‹stanbul’a s›¤›nm›fl, 1911-1913 y›llar›nda Rusya’n›n bask›lar›na karfl› direniflini burada, Rusya’dan kaçan Türk topluluklar›n›n temsilcilerini örgütleyerek, onlarla birlikte sürdürmeye bafllam›flt›. Resülzade’nin bu direniflinden ayr› olarak, ‹stanbul d›fl›nda da Rusya’ya karfl› benzeri çal›flmalar›n ay›rd›na varan Rus Çar›, Romanov Hanedan›’n›n tahta ç›k›fl›n›n 300’üncü y›ldönümünü bahane ederek genel af ilan etmifl ve Rusya d›fl›ndaki vatandafllar›na can güvenli¤i vaat ederek onlara, ülkelerine dönmeleri yollar›n› açm›flt›. Bu olanaktan yararlanan Resülzade Bakü’ye dönmüfltü ama, yine de polisin dikkatini çekmek istememifl, sessiz bir biçimde ve “uslu
R
bir kifli” olarak, bir y›l kadar bir ticarethanede çal›flm›flt›. Resülzade “uslu kifli” kimli¤ini daha fazla sürdürememifl, önce “‹kbal” gazetesinin bafl yazarl›¤›n› yapm›fl, daha sonra “fielale” dergisinde ve “Aç›k Söz” gazetesinde yazmaya bafllam›fl, daha daha sonra ise beklenen sonla buluflmufl, gazetede ç›kan bir yaz›s› nedeni ile birkaç ay cezaevinde kalm›flt›. Resülzade’nin Azerbaycan’da ç›kard›¤› ilk gazete olan “Aç›k Söz” gazetesinin belirgin özelliklerinden biri de milli bir ruh tafl›mas›d›r. Bu milli ruh, Türkçülük ilham› yaz›lar›nda halka, Türkçülü¤ün ön plana ç›kar›ld›¤› “ulusal ruh” afl›layan Resülzade’nin, bu amaçla ç›kard›¤› “Aç›k Söz” adl› gazetesi, Ulusal Azeri Demokrat taraftarlar›n›n sözcüsü olarak yay›n›n›, 1918 y›l› Mart ay›na de¤in sürdürmüfltü. Rus Çarl›¤›n›n 1917 fiubat ay›nda devrilmesinden sonra, Nisan 1917’de Kafkasya Müslümanlar Kurultay› düzenlenmifl ve burada Resülzade Türk topluluklar›n›n Milli Devletlerini kurmalar› tezini hararetle savunmufltu. Burada daha da ileri giderek, Kafkasya’n›n co¤rafi bak›mdan Rusya’dan ayr›lmas›n›, Azerbaycan’›n bir ba¤›ms›z ülke olarak kendi kendini yönetmesi gerekti¤i görüflünü ileri sürmüfltü. zerbaycan Cumhuriyeti’nin ilan› Bolfleviklerin Rusya’da idareyi ele geçirmeleri üzerine Kafkasya’da, Azerbaycanl›, Ermenistanl› ve Gürcistanl›lar›n içinde
A
Resülzade’nin Azerbaycan’da ç›kard›¤› ilk gazete olan “Aç›k Söz” gazetesinin belirgin özelliklerinden biri de milli bir ruh tafl›mas›d›r. bulundu¤u Mavera-y› Kafkasya ad›yla federatif bir hükümet kurulmufltu. Yaklafl›k bir y›l faaliyette bulunan Mavera-y› Kafkasya Hükümeti Gürcistan’›n ayr›lmas›yla sona ermifl, bu geliflme üzerine, 28 May›s 1918 tarihinde Azerbaycan Misak-› Milli’si (Azerbaycan Ulusal Meclisi) ilan edilmifl ve Mehmet Emin Resülzade baflkanl›¤a seçilmiflti. 7 Aral›k 1918 tarihinde parlamentonun aç›l›fl›nda Resülzade’nin aç›l›fl konuflmas›nda söyledi¤i “Bir kere yükselen bayrak, 71
BD OCAK 2015
Resülzade Kafkasya’n›n Rusya’dan ayr›lmas›n›, Azerbaycan’›n bir ba¤›ms›z ülke olarak kendi kendini yönetmesi gerekti¤i görüflünü ileri sürmüfltü. bir daha inmez” sözü, tarihe geçmifltir. Ama ne yaz›k ki, ba¤›ms›zl›k 23 ay kadar devam etmifl ve 27 Nisan 1920 tarihinde Rusya ani bir sald›r› ile Azerbaycan’› iflgal etmiflti. Bir süre kaçak olarak saklanan Resülzade daha sonra yakalanarak hapse at›lm›flt›r.
Stalin’in Resülzade’yi Ziyareti Mehmet Emin Resülzade, Çarl›k Rusyas›’n›n y›k›lmas› için Stalin’le de çal›flmalarda bulunmufltu. Stalin’in, Çarl›k karfl›t› faaliyetlerinden ötürü tutuklanarak Bakü yak›nlar›ndaki Bay›l hapishanesine at›lmas› üzerine Resülzade arkadafllar› ile Stalin’i kurtarmak istemifl ancak baflar›l› olamam›flt›r. Stalin ile Resülzade’nin 1903-1905 aras› devam eden, daha sonra da Ekim 1917 devrimine de¤in süren dostlu¤u 27 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin K›z›l Ordu taraf›ndan iflgali üzerine sona ermiflti.
Resülzade Moskova’da Resülzade tutuklu iken, daha önce 72
yard›m›na kofltu¤u Stalin taraf›ndan hapishanede ziyaret edilmiflti. Bir saatten fazla süren görüflme sonunda Stalin netice almak için, Resülzade’ye Bakü’de mi kalmay› yoksa Moskova’ ya m› gitmeyi tercih etti¤ini bildirmesini ister. Bunun üzerine Resülzade flu karfl›l›¤› verir: “Madem ki bize hürriyet mutasavverdir, o halde dört duvar›n aras›nda mahpus olarak düflünüp karar almaktansa bütün meseleleri hürriyet havas› içinde salim bir kafa ile düflünüp halletmeyi tercih ederim” der. Birkaç gün sonra cezaevi yetkilisi Pankratov tekrar Resülzade’yi yan›na ça¤›rarak “Yoldafl Stalin size dar›lm›fl” der. Daha sonra iste¤i uygun görülerek Moskova’ya gitmesine izin verilir. Orada kald›¤› iki y›l içinde sürekli kontrol alt›nda tutulan Resülzade sonunda Finlandiya’ya kaçm›fl, oradan 16 Eylül 1922 tarihinde Berlin’e gitmifl, sonra da Paris üzerinden büyük güçlüklerle ‹stanbul’a ulaflm›fl, Azerbaycan’›n ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤ü için çal›flmalar›n› burada sürdürmeye bafllam›flt›.
Türkiye’deki Yaflam› ve Faaliyetleri ‹lk olarak “Azerbaycan Cumhuriyeti Keyfiyet-i Teflekkülü ve fiimdiki Vaziyeti” (‹stanbul 1922) adl› eseri yay›mlanm›flt›r. Bu eser, Azerbaycan d›fl›nda yay›nlanan ve Azerbaycan özgürlük ve ba¤›ms›zl›k savafl›m›n›n bir bak›ma Misak-› Millisi olmufltur. Resülzade, Türkiye’de bulundu¤u süre içinde çok say›da eser yay›mlanm›flt›r. Bunlar›n bafll›calar›: Asr›m›z›n
Siyavufl’u -Yeni Kafkasya Mecmuas›-‹stiklal Mefkuresi ve Gençlik- Rusya’ da Siyasi Vaziyet - Azeri Türk Mecmuas› - Odlu Yurt Mecmuas› esülzade ve arkadafllar›n›n Türkiye’deki çal›flmalar› Sovyetleri rahats›z etmifl, TürkSovyet iliflkilerinin geliflmesi u¤runa ve Sovyetlerin iste¤i üzerine 1930 y›l›nda Avrupa’ya gönderilmifltir. ‹kinci Dünya Savafl› süresince Avrupa’da bulunan Resülzade savafl›n bitmesinden sonra 1947 y›l› Eylül ay›nda Türkiye’ye dönmüfltür. Çal›flmalar›na Ankara’da devam eden Resülzade’nin, o günlerde ekonomik s›k›nt›lar›na bir çözüm olabilmesi için çal›flt›¤› Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n ad› ve armas› bugün, Ankara’n›n büyük liselerinden birinin aln›nda, Mehmet Emin Resülzade ad›yla bir bütün oluflturarak yer almaktad›r.
R
Mehmet Emin Resülzade Anadolu Lisesi / Ankara zade, flimdi Cebeci Asri Mezarl›¤›’ndaki 156 ada ve 12 parsel numaral› an›t mezar›nda, “Birinci Vatan”›ndan uzakta, fakat “‹kinci Vatan›”ndaki öz kardefllerinin öz topra¤›nda, Türk ve Azerbaycan bayraklar›n›n gölgesinde, öz kardeflleriyle yanyana yatmaktad›r. Ruhu flad olsun... •
Resülzade’nin Ölümü Hayat› yokluk ve sürgünlerle geçen Resülzade 6 Mart 1955 tarihinde Ankara Üniversitesi Hastanesi’nde yaflama gözlerini kapam›flt›r. Cenazesi 8 Mart 1955 tarihinde Ankara Hac› Bayram Camii’nde k›l›nan cenaze namaz›ndan sonra Ankara Cebeci Asri Mezarl›¤›nda topra¤a verilmifltir. Çok sevdi¤i ve u¤runda çok ac› çekti¤i Azerbaycan’›n, 1991 y›l›nda tam ba¤›ms›zl›¤a kavufltu¤unu göremeden hayata veda eden büyük devrimci ve devlet adam› Mehmet Emin Resül-
Resülzade’nin Ankara Cebeci Asri Mezarl›¤›’ndaki an›t mezar› 73
K
entlerin de yaflamlar› vard›r kendilerince… Liman›na binip gidilemeyen gemilerin demirledi¤i, bozac›lar›, fl›rac›lar›, flambalisi, boyozu, kap› önü oturmalar›, gö¤ü tutan H›d›rrellez ateflleri, ünsüz ünlüleri ile bir kente, ‹zmir’e ve geçmifle dair dam›t›lm›fl an›lar›n kitab› Geride Kalan…
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD OCAK 2015
‹
Atatürk'ün "manevi k›z›" Sabiha Gökçen’in Bir An›s›
smet ‹nönü bir gün yorgun ve sinirli bir halde Çankaya'ya ç›k›yor. Kahveden sonra Atatürk soruyor: “Hayrola ‹smet?.. Sende bir fevkaladelik var bugün. Ne oldu? Neye sinirlendin?” “Türk Hava Kurumu'nun toplant›s› vard› da...” “Eee, ne olmufl varsa?...” “Fuat beyi (THK Baflkan›) epey terlettim... ‹stifaya falan kalkt›.” “Çal›flkan çocuktur Fuat... Kurumu da iyi yönetiyor.” “Bunlara bir diyece¤im yok... Fakat can›m› s›kan bir fley oldu.” “Neymifl o?” “Hesaplarda bir kurufl oynuyor.” “Bir kurufl mu?” Atatürk’ün, hayretle sordu¤u bu soru üzerine ‹smet ‹nönü konuyu ayr›nt›lar›yla aç›klad›: “Daha önceki toplant›da dikkatimi çekmiflti... ‘Bu bir kuruflun nereye gitti¤ini ö¤rensinler’ diye talimat vermifltim. Bulamam›fllar... Fuat beyin hassasiyetini anl›yorum... Ama milletimiz ondan daha
hassast›r... Verdi¤i paran›n nereye gitti¤ini mutlaka bilmek ister... ‹stifa bu gibi hallerde en kolay ç›kar yoldur... Ama kimseyi rahatlatmaz... Hatta söylentilere bile sebep olur.” Atatürk, bu aç›klama üzerine ‹nönü’ ye hak verdi: “Demek mesele bu...” dedi ve flöyle devam etti: “Bir kuruflun hesab›n›n seni bu kadar üzmesinde hakl›s›n... K›rk para (bir kurufl) günün birinde 40 lira, 40 lira da 400 lira olur... Bu da giderek büyür halk›n a¤z›nda... Cumhuriyet'i kurarken böyle bir kurufllara çok ihtiyac›m›z olmufltu…” Bu sözünden sonra Atatürk sordu: “Peki ne yapt›n sonunda?” “Memurlar› seferber ettim... Ve bir kuruflun yanl›fll›kla baflka bir hesaba geçirildi¤ini bulup, ç›kartt›rd›m... Bizim milletimiz cömerttir, elindekini, avucundakini verir... Ama verdi¤inin do¤ru dürüst yerlere harcand›¤›n› görmek de ister... Buna inanmak ister.” • Gönderi: Üstün Küsefo¤lu (Atatürk'ün ‹zinde Bir Ömür Böyle Geçti- Sabiha Gökçen anlat›yor-Türk Hava Kurumu Yay›n›- 1982) 75
BD OCAK 2015
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Midas’›n
Kulaklar› (Andrea Vaccaro-1670)
G
eçen say›m›zda yer verdi¤imiz ‘Midas ve Alt›n Dokunufl’ öyküsünü Midas’›n yapt›¤› yanl›fl seçim sonucu Ovidius’un onu ‘k›t ak›ll›’ biri olarak tan›mlad›¤›n› ve bu niteli¤inin onun bafl›na bir kez daha dert açaca¤› öngörüsünde bulundu¤unu belirterek noktalam›flt›k. Pactolus ›rma¤›nda y›kan›p alt›n dokunufl gücünden veya lanetinden ar›nd›ktan sonra Tmolus da¤›n›n orman ve kuytular›nda münzevi bir yaflam sürmeye bafllayan Midas’›n 76
yeflilli¤i ve suyu bol k›rsal yörelerin sakini olan tanr›sal bir varl›kla karfl›laflmas› kaç›n›lmazd›: Pan. Gövdesi ve yüzü insan, ayaklar› keçi görünümlü, boynuzlu ve keçi sakall› olan Pan küçük bafl hayvanlar›n ve çobanlar›n tanr›s›yd›. Azg›n tekeler gibi güzel nympha’lar›n (da¤, a¤aç ve su perileri) pefline düflerdi. Be¤endi¤i, fakat ondan kaçan Syrinks ad›ndaki nympha bir su kenar›ndaki kam›fllar›n içine at›l›p kendini onlardan birine dönüfltürdü¤ü anda
BD OCAK 2015
hüzünlendiren ezgiler yükselirdi. Flütünü çalarken rahats›z edildi¤inde çabucak öfkelenir, o korkunç görünümüyle di¤er sakinlerin üzerine yürüyünce korkuyla kaç›flanlar aras›nda panik yarat›rd›.
M
Pan elini atm›fl ve hangisinin Syrinks oldu¤unu bilemeden kopard›¤› yedi kam›fl› uzunluk s›ras›na göre dizip balmumuyla birlefltirerek bir tür müzik aleti yapm›flt› onlarla (Panflüt). Giderek kendi kiflili¤i ile özdeflleflen bu çalg› Pan’›n elinden düflmez olmufltu. A¤açlar›n gölgesine oturup flütünü çalar dururdu. Üfledi¤i kam›fllardan k›rsalda yaflayanlar› bazen canland›ran bazen de
ünzevi yaflam›nda yaln›zl›k çeken Midas Pan’›n sad›k bir izleyicisi olmaktan, yüz buldu¤u ölçüde onunla yarenlik etmekten ve onun çald›¤› havalar› dinlemekten hofllan›yordu. Midas’›n övgü dolu sözlerinin yan› s›ra Pan’›n sald›rgan tav›rlar›ndan kaç›nmak isteyen nympha’lar›n sözde övgüleriyle giderek kendini be¤enmifllik duygular›na kap›lan Pan herkese meydan okumaya, bu arada lir çalmakla tan›nan tanr› Apollo’yu bile küçük gören sözler sarf etmeye bafllam›flt›. Arachne’nin meydan okumas›na öfkelenen Athena gibi (Bkz.BD 2014/11) Apollo’nun
•Pan flütünü çal›yor (Üstte)- Walter Crane (1845-1915) •Pan Syrinks’in peflinde (Yanda) Rubens (15771640) 77
BD OCAK 2015
da Pan’›n meydan okumas›na sessiz kalmas› beklenemezdi. Yar›flma ça¤r›s›nda bulundu. Tmolus da¤›n›n eteklerinde yap›lacak yar›flman›n hakemli¤ini da¤›n tanr›s› Tmolus üstlendi. Önce Pan çald›. Flütünün kam›fllar›n› belki de kam›fllardan biri olan Syrinks’in an›s›yla her zamankinden daha canl› üfleyerek k›rsal
ezgilerini yayd› ortal›¤a. Sonra da Apollo’ya geldi s›ra. Görkemli giysileri içinde bir kayaya oturarak hünerli parmaklar›n› gümüfl lirinin tellerinde gezdirdi. Tmolus büyülenmiflti. Zafer çelengini Apollo’ya sundu. Çevredeki bütün varl›klar sessizlikleriyle Tmolus’un karar›na kat›l›rken c›l›z bir ses yükseldi a¤açlar›n aras›ndan. Midas’t› bu. Karar›n do¤ru olmad›¤›n› söylüyordu. Uzun süredir dinledi¤inden Pan’›n ezgileri kula¤›na daha aflina gelmiflti •Midas’›n seçimi(Üstte) Francesco Primaticcio (15041570) •Frans Francken (1581-1642)
78
besbelli. Apollo bu küstahl›¤a tepkisiz kalamazd›. Mademki bu sözlerin sahibi kula¤a hofl gelen ile gelmeyeni ay›rt edemiyordu o zaman kulaklar› insan kula¤› olarak kalamazd›.
M
idas’a dönerek “Bu yarg›ya varan akl›na uygun olsun kulaklar›n,” dedi. Midas’›n kulaklar› dönüflmeye bafllad›. Uzad›lar, k›r tüylerle kapland›lar. Bafl› ayn› kald›, ama kulaklar› eflek kula¤›na dönüfltü. Midas bir kez daha yanl›fl seçim yapm›flt›. Utanç içinde kulaklar›n› soylulara özgü mor renkli bir bafll›kla (veya Frig flapkas›yla) saklamaya çal›flt›. Yaflad›¤› ma¤arada bir hizmetçisi vard›. Saçlar›n› kestirirdi ona. Hizmetçi tafl›d›¤› s›rr› hiç kimseyle paylaflam›yaca¤›n› biliyordu, ama bu bu s›rr› sonsuza dek içinde tutamayaca¤›n›n da fark›ndayd›. Uzaklara gitti, bir çukur kaz›p f›s›lt›yla s›rr›n› döktü içine, sonra toprakla doldurdu çukuru. Aradan zaman geçti. Çukurun oldu¤u yeri gür
Midas’›n seçimi-Abraham Govaerts (1589-1626) bir sazl›k kaplad›. Rüzgâr esti¤inde sazl›ktan gelen u¤ultular çukurda gömülü s›rr› ayn› f›s›lt›yla yayd›lar çevreye. Ovidius d›fl›ndaki bir kayna¤a göre Midas öküz kan› içerek intihar etmifl. Di¤er baz› kaynaklara göre Apollo benzer bir yar›flmaya daha kat›lm›fl. Bu kez karfl›s›na flüt de¤il, kaval çalan satyr Marsyas ç›km›fl. an ile Marsyas’›n görünümlerinin benzerli¤i öykülere ilginç bir ortak özellik kat›yor. Midas’›n talihsizli¤ini tuvallerine yans›tan ressamlar›n yap›tlar›ndan derledi¤imiz seçkide baz› tablolarda Apollo’nun mitolojide anlat›ld›¤› gibi elindeki lir ile, baz›lar›nda da keman benzeri yayl› bir çalg›yla betimlendi¤ini görüyoruz.•
P
halukerdemol@butundunya.com.tr Not: fi›r›nga sözcü¤ü (‹ng: syringe; Fr: seringue) i¤nenin içindeki ince olukla kam›fla benzedi¤inden Syrinks sözcü¤ünden kök alm›flt›r. 79
BD OCAK 2015
Orman Tafl›yan Kargo Gemisi! Yazan: DEN‹Z BENER
Avusturalya’n›n Sydney kentinin bat›s›ndaki Homebush Körfezi’nde, hizmet d›fl› b›rak›larak hurdaya ayr›lm›fl s›rad›fl› bir gemi bulunuyor. SS Ayrfield isimli gemiyi s›rad›fl› k›lan ise, hurdaya ayr›lan di¤erleri gibi pasa teslim olmay›p; gövdesinde bir orman yetifltirmesi… 1911’de ‹ngiltere’de SS Corrimal ad›yla infla edilen gemi, ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda Pasifik’teki Amerikan kuvvetlerine malzeme tafl›ma görevini üstlenmiflti. 1950’de sat›lan ve Newcastle-Sydney aras›nda kargo gemisi olarak kullan›lmaya devam edilen SS Ayrfield, 1972’de ise tescili iptal 80
edilerek Homebush Körfezi’ne gönderildi. 2000’deki Olimpiyat Oyunlar› öncesine kadar, hurda gemilerin terk edildi¤i bir nokta olan ve pek çok bat›k gemiye de evsahipli¤i yapan Homebush Körfezi, SS Ayrfield’›n da üçüncü ve belki de kendisine en çok yak›flan ismini (Yüzen Orman) kazanmas›na an be an tan›kl›k etti. Bugün, SS Ayrfield’›n da, benzer kaderi yaflad›¤› pek çok gemi gibi gövdesi paslansa da, güvertesinde say›s›z a¤ac›n oluflturdu¤u ormanla, di¤erlerinden ayr›lmay› baflar›yor. SS Ayrfield, infla edildi¤i y›llardaki hizmet amac› olan ‘savafl’›n aksine; bugün, ‘yaflama’, gövdesindeki ormana yurtluk ediyor. 103 yafl›ndaki gemi; insanl›¤a mesaj verircesine, körfezde parçalar›na ayr›lmay› bekleyen di¤er hurda gemilerin yan›nda dokunulmazl›¤›n› koruyor. •
Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek
YEN ‹ B‹R YI LA BAfiLARKEN
Y
eni bir y›l›n, yepyeni günlerinde içinizi karartmak istemiyorum ama… Hani bir de asla görmezden gelemeyece¤imiz gerçekler var ki, yeni y›l, eski y›l, hiç bir fleyin gücü yetmiyor onlar› de¤ifltirmeye… Deve kuflu gibi bafl›m›z› kuma gömerek yaflamak sorunlar›n giderek büyümesine neden oluyor yaln›zca . Haberleri izlemek ya da okumak gelmiyor içimden. ‹zledikçe gö¤süme a¤r›lar giriyor çünkü. “Dünya nereye gidiyor? ‹nsanl›k nereye gidiyor?” diye düflünmekten kendimi alam›yorum. Okullarda rehin al›nan
ö¤rencileri, ö¤rencilerinin gözleri önünde öldürülen ö¤retmenleri, bir yanda milyonluk arabalara binenleri, öte yanda açl›ktan ölenleri, yalanlar›, dolanlar›, dost görünümlü y›lanlar› görmeye yüre¤im dayanm›yor art›k. Ay›rd›nda m›s›n›z bilmiyorum ama giderek uzaklafl›yoruz birbirimizden ve kendimizden. Üretmekten çok tüketmeye, sevmekten çok fliddete, paylaflmaktan çok bencilli¤e s›rt›n› dayam›fl teknolojik robotlar toplulu¤una dönüflüyoruz h›zla. Sevgiler, h›zla bafllay›p, ayn› h›zla bitiyor. Bir ay öncesine dek sizin için can›n› verece¤ini söyleyen kifli, 81
BD OCAK 2015
bir ay sonras›nda sizi can›n›zdan bezdirerek ard›na bakmadan gidiyor. Çocuklar›m›z daha ellerindeki son teknoloji üretimi modern oyuncaklar›n›n tüm ifllevlerini ö¤renmeden yeni ç›kan oyuncaklar› almam›z için diretiyorlar. ençlik dizileri avaz avaz “süslen, püslen, tak tak›flt›r, egonu yar›flt›r; baflkas› seni harcamadan sen onu harca” diye ba¤›r›yor. Yaln›zca çocuklar ya da gençler mi etkilenen? Ne yaz›k ki hay›r. Anneler, babalar, kad›nlar, erkekler, herkes kendi pay›na düfleni al›yor bu ahlâki kirlilikten. “Düflünme, tüket, harcanma, harca“ politikas› bulafl›c› bir h›zla yay›l›yor. Peki, bize ne oldu, nas›l oldu da bu noktaya geldik? Ne zaman uzaklaflmaya bafllad›k özümüzden? Ne zaman teknolojik tüketim robotlar›na dönüfltük? Nerede hata yapt›k? Hani nerede o s›cac›k yürekler, bir dilim ekme¤ini baflkalar›yla paylaflanlar? Nerede karfl›l›kl› sevginin, sayg›n›n, güvenin, anlay›fl›n hüküm sürdü¤ü yuvalar? Nas›l özümüze dönebiliriz yeniden? E¤itim sisteminde yap›lan de¤iflikliklerin gündemde oldu¤u bugünlerde benim de bir önerim var. Evet, okullardaki e¤itim programlar›na kesinlikle yeni dersler eklenmeli. Hele öyle bir ders var ki akl›mda, sadece ülkemizde de¤il, tüm dünyada “zorunlu” ders olarak okutulmal›.
G
82
‹nançlar, politik görüfllerin çok üzerinde bir ders bu sözünü etti¤im: “‹nsanl›k” dersi. ‹yili¤in, güzelli¤in, do¤rulu¤un, dürüstlü¤ün, k›sacas› “insan olman›n” anlat›ld›¤›, dünya üzerine sevgi, iyilik, güzellik tohumlar› ekmifl, insanl›¤a ›fl›k olup yol göstermifl düflünürlerin sözlerinin, yaflam görüfllerinin ö¤retildi¤i bir ders. Sevgi sözcü¤ünün içinin nas›l doldurulaca¤›n›, dürüstlü¤ün nas›l yalana, dolana karfl› dimdik durabilece¤inin anlat›ld›¤› bir ders. ‹nsan› insan yapan de¤erlerin yeni bafltan anlat›laca¤›, an›msat›laca¤›, ö¤retilece¤i bu dersi uygulaman›n en büyük zorlu¤u ise, ne yaz›k ki tüm okullara bu de¤erleri yaflam biçimi olarak benimsemifl ve kendi yaflam›nda uygulayan e¤itimcileri bulabilmek olacakt›r. Yeni y›l›n bu yepyeni günlerinde ne olur, hiç de¤ilse kendi ailemizden, eflimizden, dostumuzdan bafllayarak, tutal›m omuzlar›m›zdan ve sarsal›m birbirimizi, masallarda bile unutulmaya bafllamadan önce sevgi, iyilik, güzellik, do¤ruluk, paylaflmak ve dürüstlü¤ün önemini an›msayal›m, an›msatal›m birbirimize. eni y›l›m›z› bofl dileklerle de¤il, emekle, sevgiyle doldural›m hep birlikte. Daha yaflan›las›, daha insanca bir dünyay› hep birlikte oluflturabilmek dile¤i ve umudu ile. •
Y
nuraybartoschek@butundunya.com.tr
Sporun Dünyas› Metin Gören
Övgüde, Öfkede Son Hedef
Kaleciler
Frans›zlar›n varoluflçu filozoflar›ndan Albert Camus, ''Hayatta ne ö¤rendiysem, futboldan ve kalecilikten ö¤rendim. Çünkü top hiçbir zaman bekledi¤im köfleden gelmedi'' demiflti. ünyan›n en büyük kalecilerinden, o zamanki ad›yla Sovyetler Birli¤i Milli Tak›m›n›n ünlü oyuncusu Lev Yashin' in aç›klamas› ise daha ilginçti: “Meflin yuvarlakla iliflkilerimiz rakipler benim kaleye penalt› atarken bafll›yor. Sihirli küre at›fl esnas›nda sanki kula¤›ma f›s›ld›yor, oyuncunun hangi köfleye ataca¤›n› söylüyor. Ben de o tarafa yöneliyor ve penalt› at›fl›n›n gol olmas›n› önlüyorum. fiimdiye dek tam 150 penalt› kurtar›fl›m›n sihri budur.'' Lev Yashin Gerçek olan ise futbol denilen temafla
D
BD OCAK 2015
att›¤› golle herfleyin unutuldu¤u; kalecilerin makûs talihinin süreçsizli¤i anlam›nda olamaz m› ?. Ve kalecilerin, hakemler, oyuncular ve binlerce izleyicilere karfl›n oyun alan›nda yaln›z insanlar oldu¤unu söyleyen ‹talya Milli Tak›m› ve Juventus'un dünya çap›ndaki kalecisi Buffon hakl› m›d›r ?..
Futbol denilen temafla sporunda övgü de, öfke de sonunda kalecilerin bafl›nda patl›yor. sporunda övgü de, öfke de sonunda kalecilerin bafl›nda patl›yor. Karfl›laflman›n son dakikas›na dek harika kurtar›fllar yaparak alk›fllanan bir kalecinin, oyunun bitmesine az bir zaman kala yedi¤i gol yüzünden, nas›l suçland›¤›n›n en canl› tan›klar› futbol severler de¤il midir? Oysa ki ayn› tak›m›n formas›n› giyen bir golcü oyuncunun karfl›laflma süresince ak›l almaz f›rsatlardan yararlanmad›¤› izlenirken, son dakikada 84
talyan kalecinin aç›klamas›n› do¤rulayan, ''Kaleciler s›k›ld›klar› zaman, kendi kendilerine konuflurlar. Ben de konuflurdum, biri duysa, her halde bu adam akl›n› yitirmifl diyebilirdi.'' söyleminin sahibi Hollanda Milli Tak›m› ve Manchester United tak›m›n›n ünlü kalecisi Van Der Sar'a ne demeli? Ya da Adana Demirspor'un 130 kg a¤›rl›¤›ndaki kalecisi Haflim'in Ankara'da s›f›r›n alt›nda 10 derecede oynad›klar› Ankaragücü karfl›laflmas›nda, kalesine gönderilen bir flutun tüm gayretine ra¤men gol olmas› sonucu ''Ulan
‹
Van Der Sar
BD OCAK 2015
hain top, hakk›n› vermedik mi, niye gol oldun?.. '' fleklinde konuflacak dek yaln›zl›k çekti¤ini, aradan y›llar geçtikten ve o gün kale arkas›nda görevli top toplay›c›dan dinledikten sonra Buffon'a bir kez daha hak vermez misiniz? Kalecilere verilen unvanlara ne demeli. File Bekçisi, Uçan Çuval, Kova... ile Bekçili¤inin; bir alan›, bir yeri koruma anlam›nda oldu¤unu biliriz ama çuval ile kovan›n, kaleci niteliklerine ayk›r› sözcükler oldu¤unu özümsemiflizdir. Bunlar›n, ezeli rekabetin Anadolu tak›mlar›na dek yay›lmas›n› ise futbolun espri zenginli¤i olarak kabul ederiz. Ama; dünyay› çepeçevre saran futbolun, ›rk, dil, din gözetmeksizin nice y›ld›z kaleciler ç›kard›¤›n› da göz ard› edemeyiz. Futbol literatürüne “akrep vuruflu”nu kazand›ran Güney Amerikal› kaleci Higuita'y› an›msamal›y›z. Ç›lg›n kalecinin dünya kupalar›ndaki gösterisini, bir forvet oyuncusu gibi rakip kale önlerine dek gitti¤ini, bugünkü genç futbol izleyicilerine anlat›rken kuflkusuz zorluk çekeriz. Bir kalecinin rakip filelere, futbol yaflam› boyunca, serbest vurufllardan (Frikik) tam 62 gol att›¤›n› belirtirken, Chilvert'in, sihirli gol ayaklar› akl›m›za gelir. Turgay fieren'in Berlin Panterli¤ini, Varol Ürkmez'in inan›lmaz reflekslerini ve de ''En büyük kaleci bile bafl›n›n üzerine yap›lan
F
Dünyay› çepeçevre saran futbolun, ›rk, dil, din gözetmeksizin nice y›ld›z kaleciler ç›kard›¤›n› da göz ard› edemeyiz. vurufllar› kurtaramaz. Kalecilerin en zay›f alanlar› bafllar›n›n üzerinden geçen toplard›r.'' söylemini an›msar›z. Özcan Arkoç akl›m›za tak›l›r. Göztepe'nin milli tak›ma dek ç›kan müthifl yetenek Ali'nin erken ölümü akl›m›za gelir, bir kez daha üzüntü girdab›nda kayboluruz. ‹zmirsporlu Seyfi'nin aya¤›yla adrese teslim Kaleci Higuita “akrep vuruflu”nu yaparken
at›fllar›n› düflünürüz. Geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz Pire lakapl› Demirsporlu Mehmet Erhallaç'›n, y›ld›z oyuncu Lefter'in penalt›lar›n› kurtararak, Fenerbahçeli futbolcuyu çileden ç›kard›¤› bir kez daha akl›m›za gelir. Ve rotam›z› yeniden Avrupa'ya 85
rün sistem oluflturdu¤unu biliriz. Kimi tak›m; 3-52 oynar, kimi 4-3-3, ya da 4-4-2. Soldan sayar›z, tümünde 10 rakam›n› buluruz. Futbolun onbir kifliyle oynand›¤› bilinir ama sistemlerin neden on oyuncu üzerine kurguland›¤› sorulmaz, sorulsa bile yan›t al›nmaz. Bu sistemin oluflumunda kalecilerin yeri yoktur. Çünkü; onlar›n ceza alan›n› kapsayan s›n›rl› bir egemenlikleri vard›r. ‹flin sistem anlam›ndaki oluflumuna kar›flmaz, kar›flt›r›lamazlar. Oysa ki onlar›n futbol oynamas›na izin verilen belgede (Lisans) kaleci yazmaz, o da di¤erleri gibi sporcu kimli¤indedir. UEFA Baflkan› Frans›z Michel Platini'ye sordular; ''Sistem oluflturulurken kaleciler dahil edilmiyor. Bu konuda bir aç›klama yapabilir misiniz ?'' Yan›t; ''Yapamam, çünkü ben de bilmiyorum ama söz veriyorum bir bilene soraca¤›m. Gerçekten kaleciler sistem oluflturulurken niye yoklar?'' ‹talyan kaleci Buffon'un söylemini an›msad›m ve de kalecilerin yaln›zl›¤›n›. Sistemin en büyük parças› olduklar› halde, rakamsal oluflumlarda devre d›fl› b›rak›lanlar›. Övgüde ve öfkede son hedef kalecileri. Yani file bekçilerini... •
Futbolun onbir kifliyle oynand›¤› bilinir ama sistemlerin neden on oyuncu üzerine kurguland›¤› sorulmaz.
çevirir, modern futbolun yarat›c›lar›ndan Almanya'n›n en son dünya kupas›n› kazanmas›nda baflrol oyuncusu Bayern Münih kalecisi Neuer'i fleref kürsüsüne ç›kararak alk›fllar›z. spanyollar›n formsuz günleri geride b›rakan Real Madrid kalecisi Casillas'tan yeni bir gündem olufltururuz. Ve sonra akl›m›za bir olumsuzluk tak›l›r, y›llardan beri yan›t› verilmeyen bir konuyu öfke saçmadan yineleriz. Futbolda; sistemler vard›r. Oyuncu yeteneklerine göre teknik direktö-
‹ 86
metingoren@butundunya.com.tr
BD OCAK 2015
Zaman Kitab› Yazan: HALİT YILDIRIM
‹nsanlar›n biraz daha zamanlar› olmas› için her fleyi yapabileceklerini söyleyip, zaten sahip olduklar› zamanlar›n› yine de bofla harcamalar› flafl›rt›c›d›r. ir günü hepimizin 24 saat olarak yaflad›¤›m›zdan hareketle, zaman›n insano¤lunun yaflam›nda herkes için eflit olarak da¤›t›ld›¤›n› söyleyebiliriz. Ancak,
B
büyük yaflamlar› olan insanlar› di¤erlerinden ay›ran ise bu saatleri nas›l kulland›klar›d›r. Çok çal›flmak, her zaman verimli olmak de¤ildir. Zira 8 saatte yap›lacak ifle 10-12 saat ay›rmak, gevflek davranmaktan baflka bir fley demek de¤ildir. Nitekim baflar›s›z yöneticilerin bir özelli¤i de aile hayatlar›ndan fedakârl›k etmeleridir. Genelde ailenin ihmali, hem ifl verimini düflürür, hem de aile hayat›n› olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle önemli olan günde 16 saat 87
BD OCAK 2015
çal›flmak de¤il; günde 8 saat verimli çal›flabilmektir. Bunu da güzel ve verimli olarak zaman›n etkin bir flekilde planlamas› ile sa¤layabiliriz. Kendimize etkin bir planlama haz›rlamada, al›flkanl›klar›m›z› ve içinde bulundu¤umuz flartlar› göz önünde bulundurmam›z gerekir. Hepimizin sahip oldu¤u zaman ayn›d›r. Ama bu, pek az insan için yeterlidir. Sorun zamanda de¤ildir. bizdedir! Lesley Alderman’›n, ülkemizde ilk bas›m› Kas›m 2014’de yap›lan “Zaman Kitab›” adl› yap›t›ndan birkaç paragraf› afla¤›da aktar›yorum:
Toplant› verimlili¤i üzerine ipuçlar›: Sürekli toplant›lar düzenleyen biriyseniz, size Pace Productivity’den bu toplant›lar› verimli k›lman›za
yard›mc› olacak baz› öneriler: Bir gündem haz›rlay›n ve toplant› öncesi bunu da¤›t›n. Bu gündemde toplant›n›n amac›n› ve tart›fl›lacak konular› aç›k ve anlafl›l›r bir flekilde listeleyin. Toplant› süresini kesin olarak belirtin. Toplant›y› saat bafl› yerine buçuklarda bafllat›n. Araflt›rmalar, buçuklara konmufl toplant›lar›n zaman›nda bafllama ihtimalinin daha yüksek oldu¤una iflaret ediyor. Toplant›lar› ö¤leden sonraya planlay›n. Araflt›rmalar günün sonuna do¤ru olan toplant›lar›n daha k›sa oldu¤unu gösteriyor. Çal›flanlar ç›k›fl saati yaklaflt›kça daha verimli oluyor.
Hangi ülke dinlenmeye ve hiçbir fley yapmamaya en çok zaman› harc›yor? ‹talya ve ‹spanya bu konuda bafl› çekiyor! Centre for Time Use Research (Zaman Kullan›m› Araflt›rma Merkezi) 22 ülkede zaman›n nas›l kullan›ld›¤›n› incelemifl ve ‹talyanlarla ‹spanyollar›n günde 1 saat 17 dakika hiçbir fley yapmadan dinlendiklerini bulmufl. Bunu 1 saat 14 dakika ile Türkiye, 1 saat 7 dakika ile Slovenya, 1 saat 6 dakika ile ABD takip ediyor
Çal›flanlar›n ne kadar izin hakk› var?
Lesley Alderman’›n Zaman Kitab› 88
Çal›flanlar izin haklar›n›n yetersizli¤inden flikâyet edebilir ama gerçek flu ki Amerika’da çal›flanlar›n sadece yüzde 57’si izinlerinin tamam›n› kullan›yor. Dünya çap›nda yap›lan bir arafl-
BD OCAK 2015
t›rman›n sonuçlar›, izin haklar›n› kullanmada Frans›zlar›n yüzde 89 ile bafl› çekti¤ini, Japonlar›n ise yüzde 33 ile en alt s›rada olduklar›n› ortaya koyuyor. Türkiye ‘de ise % 74’dür.
katacakt›r. Önümüzdeki 30 y›l boyunca haftada 4 gün 1’er saat spor yaparsan›z ömrünüzü yaklafl›k 1,4 y›l uzatacaks›n›z.
Size h›zl› bir özet: Bir araflt›rmada, yetiflkin Amerikal›lar›n günün 8,5 saatini oturarak geçirdi¤i bulunmufltur. “Sorun de¤il, nas›l olsa ben her sabah 1 saat spor yap›yorum,” diye düflünebilirsiniz. Ne yaz›k ki, günlük spor aktiviteleri bile sürekli oturman›n zararlar›n› gideremez. Bütün gün masa bafl›nda oturuyorsan›z, her 20-30 dakikada bir yerinizden kalk›n, kendinizi esnetin ve masan›n etraf›nda birkaç tur bile olsa yürüyün. Bir masan›n etraf›na dizilmek verine toplant›lar›n›z› yürüyerek yap›n. Hayat› oturarak geçirmeyin. Yapaca¤›n›z her bir saatlik yüksek tempolu egzersiz ömrünüze iki saat
Evli erkekler bekâr erkeklerden daha çok çal›fl›yor. Evli kad›nlar ise bekâr kad›nlardan daha az çal›fl›yor. E-Posta Zaman›. Posta var m›? Elektronik posta kullan›c›lar›n›n büyük k›sm› (yüzde 87) posta kutular›n› günde bir kereden fazla, yüzde 29’u ise günde 4 kereden fazla kontrol ediyor. Yahoo’nun anketine göre, insanlar›n üçte biri gelen e-posta kutular›n› temizlemektense tuvalet temizlemeyi tercih ettiklerini ifade ediyor. fiafl›rt›c› ama genç sürücülerin yüzde 43’ü araba kullan›rken mesajlaflt›klar›n› itiraf ediyor. Yüzde 60’› trafik ›fl›¤› k›rm›z› yanarken mesajlaflt›¤›n›, yüzde 73’ü de dur ›fl›¤›nda telefonuna göz att›¤›n› ifade ediyor. Kad›nlar hafta içi ifle gitmek için haz›rlan›rken ne kadar zaman
Yazar›m›z› Tan›yal›m: Üsküdar, 1946 Do¤umlu Halit
Y›ld›r›m, çeflitli Kamu kuruluflunda görev yapt›ktan sonra son olarak Ankara’da Merkez Bankas› ‹dare Merkezi’nde Birim Baflkan› (Yönetici) olarak çal›flm›fl, 2012 y›l› bafl›nda emekli olmufltur. ‹ki erkek çocuk ve 2 torun sahibidir. Görev sürecinde bir y›l ABD (Arizona) ve üç y›l da Belçika- NATO (SHAPE)Brüksel /Mons Karargâh›ndaki bulunmufltur. Her hafta en az bir kitap okur, özetini ç›kar›r ve arkadafllar›n› da s›kmamak ad›na her hafta de¤il de 15 günde bir bu derleme ve özetleri çevresi ile paylafl›r. 89
BD OCAK 2015
harcar? ‹ngiltere’deki kad›nlar giyinmek, kiflisel bak›m ve temizlik için pazartesi sabahlar› ortalama 1 saat 16 dakika ay›r›rken, Cuma sabahlar› bu süre sadece 19 dakikad›r. Pazartesi sabahlar› kad›nlar haftaya iyi bir bafllang›ç yapma gayretiyle kendilerine özen gösterebilirler ama cuma gününe kadar haftan›n yorgunlu¤uyla, “Aman bofl ver, kim ald›r›r. Bir kot giyer giderim,” diye düflünebilirler. Kad›nlar sohbet ve dedikoduya ne kadar zaman harcar? Günde befl saat! Yap›lan bir araflt›rmaya göre, kad›nlar arkadafllar›yla sohbet edip dedikodu yapmak için günde 5 saat harc›yorlar. Ayr›ca günde 24 dakikay› kilolar›ndan, diyetlerinden ve kaç beden giydiklerinden bahsederek geçiriyorlar. Arkadafllarla ne kadar zaman geçiriyoruz? Dunbar The New York Times’da flöyle diyor: “Bir iliflkiye yat›r›m yap›lan zaman onun kalitesini belirledi¤ine göre, insanlarla yüz yüze, teker teker etkileflimde bulundu¤umuzda beflten fazla yak›n arkadafl›m›z olmas› imkans›zd›r.” Dunbar’a göre, insanlar›n kapasitesi sadece 150 arkadaflt›r. “Türümüzün bafl›ndan beri bu 150 olmufltur çünkü zihnimizin kapasitesi bu say›y› art›rmaya elveriflli de¤ildir,” fleklinde ifade eder kitab›nda. Bunu facebook kullan›c›lar›na anlat›n. Ortalama 90
Facebook kullan›c›s›n›n 200’ün üzerinde “arkadafl›” var. Do¤um ve zaman. Kad›nlar ilk do¤umlar›n› ortalama 25,4 yafl ve sonras›nda gerçeklefltiriyorlar. 1970’te bu de¤er 21,4’müfl. Kad›nlar daha uzun süre do¤um sanc›s› çekiyor. ‹lk defa anne olanlar için do¤umun ilk aflamas› 50 y›l önce 2 saatken günümüzde bu süre 2,6 saate ç›km›fl. Neden? Anneler eskiye göre daha ileri yaflta do¤um yap›yor ve daha kilolular. Her ikisi de do¤umu uzatabilen faktörlerdir. Ayr›ca günümüzde do¤umlarda anestezi uygulama ihtimali daha fazlad›r ve bu da do¤um sürecini yavafllatmaktad›r. •
Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy
Bitkilerin
Bellekleri Var m›? Bitkilerin bellekleri var m›yd›? Cleve Backster bu sorunun yan›t›n› araflt›rmak amac›yla bir çal›flma haz›rlad›. Ö¤rencilerinden alt›s›, yap›lacak deney için gönüllü oldular.
B
ir odaya, ayn› türden iki saks› bitkisi yerlefltirildi. Küçük bir kutunun içine alt› küçük k›vr›l›p kapat›lm›fl k⤛t konuldu. K⤛tlardan birinde, odadaki bitkilerden birini kökünden sökmek, Cleve Backster ayak alt›na al›p çi¤nemek ve bütünüyle öldürmek fleklinde bir yönerge yazıl›yd›. Cinayet, bütünüyle
BD OCAK 2015
gizli ifllenecekti. Yani ne Backster ne de di¤er ö¤renciler suçlunun kim oldu¤unu bilmeyeceklerdi. Suçu iflleyecek olan bile içeri girip k⤛d› aç›ncaya kadar ne yapaca¤›ndan habersiz olacakt›. Çünkü kap›dan içeri flartlanm›fl olarak girerse bitkide korku sinyalleri saptanabilirdi ki bu da deneyi sapt›rabilirdi. Katili, yaln›zca odada bulunan ikinci bitki bilecekti. Deney tamamland›. Backster bile henüz katilin kim oldu¤unu bilmiyordu. Backster odaya girdi, sa¤ kalan
cinayet nedeniyle polis, Backster’in yard›m›n› istedi. Cinayetin ifllendi¤i odada iki büyük bitkinin olmas› Backster için ola¤anüstü f›rsatt›. Hemen haz›rl›klar›n› yapt›, bitkilere poligraf ayg›t›n› ba¤lad›. Arada caml› bölme olan yandaki odaya fabrika çal›flanlar› teker teker, sanki sorgulama yap›lacakm›fl gibi al›nd›lar. Katil aralar›ndaysa, bitkiler buna mutlaka tepki verecekler, cinayet de çarçabuk çözülecekti. Fakat istenilen sonuç al›namad›. Tüm fabrika elemanlar› odaya girip ç›karken, bitkiler büyük bir suskunluk içindeydi.
S Demek ki bitkilerin sadece duygular› alg›laman›n ötesinde, geçmifli de an›msayan bellekleri vard›.
onuç baflar›s›zd›. Peki önceki deney mi rastlant›sal bir geliflme gösterip, Backster’i yan›ltm›flt›? Hay›r!... Sonradan, katilin fabrikadan biri olmad›¤› anlafl›ld›. Böylece Backster’in ilk deneyinin do¤rulu¤u, daha do¤rusu yanl›fl olmad›¤› da kan›tlanm›flt›. Backster, bu çal›flmalar s›ras›nda bitkilerin, kendisinin niyetini alg›lama kapasitelerinin bir tür “duyud›fl› alg›lama (Extra Sansorial Perception) olmas› gerekti¤ini düflündü. “ESP”, bilinen befl duyusal alg›laman›n ötesindeki alg›lama anlam›na geliyor.
bitkiye poligraf ayg›t›n› ba¤lad› ve sonra da teker teker deneye kat›lan ö¤renciler içeri girdiler. Di¤er befl ö¤renciye hiç tepki vermeyen bitki, gerçek suçlunun her yan›na yaklaflt›¤›nda, yaz›c›n›n ibresini ç›lg›n gibi oynat›yordu. Demek ki bitkilerin sadece duygular› alg›laman›n ötesinde, geçmifli de an›msayan bellekleri vard›. Bu çal›flmadan k›sa bir süre sonra New Jersey’deki bir fabrikada ifllenen
B‹TK‹ ‹LE SAH‹B‹ ARASINDAK‹ DUYGUSAL BA⁄ Yine rastlant›sal geliflmeler, Backster’i bir baflka çal›flmaya yönlendirdi. fiöyle ki: ‹flyerindeki günlük çal›flmalar s›ras›nda Backster bazen sinirlenip sa¤a sola ba¤›r›yor, bazen de nefleli kahkahalar at›yordu. Onun bu davran›fllar›na, odas›nda bulunan ve sürekli
92
BD OCAK 2015
yapra¤›na poligraf aleti ba¤l› olan bitki tepki veriyordu. Özellikle belirtmek gerekir ki bu tepkiler, mutlaka Backster’in odas›nda oldu¤u anda de¤il, daha uzak yerlerde oldu¤unda da saptan›yordu.
hiçbir engel ve mesafe tan›madan bitkiye ulaflabiliyordu. Peki bu isteyerek ya da istemeyerek engellenebilir miydi? Bu sorunun yan›t›n› alabilmek için bitkiyi kurflundan yap›lm›fl bir kab›n içine, hattâ Faraday kafesine koyarak d›fl etkilerden korumaya ackster hemen yeni bir çal›flma çal›flt›. Ama her iki perdeleme yöntemi haz›rlad›. Senkronize edilmifl de, bitkiyi insana ba¤layan iletiflim kronometreler yard›m›yla, kanal›n› engelleyemedi. bitiflik odadan, koridorun sonundan, baflka KAR‹DESLER‹N katlardan, ve FERYADI Bitkiler, giderek sokakBackster, insan ögesikiflinin kendilerine nin tamamen aradan tan, hatta 20 gönderilen sevgi kilometre ç›kar›ld›¤› bir deney uzaktaki bir tasarlamas› gerektimesajlar›n› hemen yerleflim yerin¤inin ay›rd›ndayd›. alg›l›yordu den, bitkilerin Çünkü ne olursa olsun, kendi düflünce ve çal›flmay› yapan kifli, o deney davran›fllar›na karfl›l›k verdi¤ini ile ilgili birtak›m düflünceleri akl›ndan saptad›. geçirdi¤i anda, çal›flman›n tarafs›zl›¤› Yine bitkiler, kifliCleve Backster nin kendilerine gönderdi¤i sevgi mesajla- deney ortam›nda r›n› da hemen alg›l›yordu. Bu sevgi ba¤› sadece Backster için geçerli de¤ildi. Bir kez bir kifliyle ba¤lant› kurduktan sonra, bu kifli nerede ve kiminle olursa olsun, bu ba¤lant›y› koruyabiliyorlard›. ‹nsan›n düflünce ve duygular›n› ne tür bir enerji dalgas›yla bir bitkiye iletebilece¤i konusunda bir görüflü yoktu Backster’in. Cleve Backst Ama bu titreflimler
B
BD OCAK 2015
engellenmifl oluyordu. Öyleyse süreci otomatiklefltirecek bir yöntem gelifltirmesi gerekiyordu. Bunun için iki buçuk y›l çal›flt›.
G
elifltirdi¤i yöntem, odan›n içinde ve yak›n›nda insan olmad›¤› rastgele bir zamanda, otomatik bir mekanizmayla birtak›m canl› hücreleri öldürmek ve buna bitkilerin verece¤i tepkiyi saptamakt›.
Backster’in bu çal›flmas›na 7.000’i aflk›n bilim adam› ilgi gösterip, araflt›rma sonuçlar›n› içeren raporun kendilerine gönderilmesini istedi. Bu çal›flma için, tropik bal›klar› beslemek için yem olarak sat›lan canl› minik karideslerden ald›. Bu karidesleri so¤uk su ile dolu bir çana¤a koydu. Alttaki baflka bir kapta su kayn›yordu. Haz›rlad›¤› ayg›t, üstteki çana¤› devirip, karidesleri kaynar suyun içine dökecekti. Mekanik bir programlay›c›, ayg›t› rastgele bir zamanda harekete geçiriyordu. Bu nedenle, olay›n zaman›n› önceden bilmek Backster 94
ve yard›mc›lar› için olanaks›zd›. Farkl› zamanlarda da, içlerinde sadece su bulunan baflka çanaklar altlar›ndaki kaynayan suya boflalacakt›. Üç bitki, üç ayr› odada bulunan üç ayr› galvanometreye ba¤land›. Dördüncü bir galvanometre ise, sabit de¤erli bir dirence ba¤lanarak ayg›tlara güç veren elektrik ak›m›nda olabilecek oynamalar› ve deneyin yap›ld›¤› çevredeki olas› elektromanyetik de¤iflmeleri saptama olana¤› sa¤land›. Yine deney s›ras›nda ›s› ve ›fl›¤›n da sabit tutulmas› için her türlü önlem al›nd›. Karideslerin s›cak suya dökülmelerine, üç ayr› bitki de ayn› anda ve çok güçlü tepki gösterdiler. Deney ve sonuçlar›, 1968 y›l›n›n sonunda Uluslararas› Parapsikoloji Dergisi’nde, “Bitki Yaflam›nda ‹lkel Alg›lama Belirtileri” bafll›¤›yla yay›mland›. ackster’in bu çal›flmas›na 7.000’i aflk›n bilim adam› ilgi gösterip, araflt›rman›n ayr›nt›l› sonuçlar›n› içeren raporun kendilerine gönderilmesini istedi. Yaklafl›k 30 Amerikan üniversitesinden bilim adamlar› ve ö¤renciler, Backster’in deneylerini yinelemek amac›yla izin istediler. Birçok kurum da, yeni deneylere gerekli fon sa¤lamak konusunda destek oluyordu. Backster, araflt›rmalar›n› sürdürürken, bir süre sonra deneylerinde poligraf yerine EKG (kalp elektrosu) daha sonra da EEG (beyin elektrosu) kullanmaya bafllad›. Çünkü bu aletler poligraftan çok daha duyarl›yd›lar. • yucelaksoy@butundunya.com.tr
B
Gelecek ay: Bitkiler Say› Say›yor
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Bir delikten ak›p giden göl:
Peigneur K
üvetinizi doldurursunuz ve banyo keyfinizi bitirdikten sonra da, sizin suyun içerisinde rahatlaman›z› sa¤layan en büyük yard›mc›y›, küvetinizin t›kac›n› kald›rarak biriktirdi¤iniz suyun ak›p gitmesini sa¤lar, o s›rada da kendi oluflturdu¤unuz girdab› izlersiniz.
Ço¤umuzun yaflad›¤› bu görüntünün oldukça büyük bir ölçeklisi, üstelik herhangi bir do¤al afet de¤il yine insanlar taraf›ndan yap›lm›fl›, 1980 y›l›nda yafland›. Bu kez t›kac› kald›ran bir petrol flirketi, ak›p giden su ise büyükçe diyebilece¤imiz Peigneur Gölü idi… Amerika Birleflik Devletleri’nin Louisiana eyaletinde, 20 Kas›m 1980 95
Peigneur Gölü’nün boflald›ktan sonraki durumu Perflembe günü sakin bir sabahla, s›radan bir gün gibi bafllam›flt›. Günefl, 1300 dönümlük bir alan› kaplayan ancak derinli¤i 3 metre civar›ndaki Peigneur Gölü’nün üzerinden yeni yeni yükseliyordu. New Iberia yak›nlar›ndaki Peigneur Gölü’nde yer alan ve Live Oak Gardens isimli bir botanik parka ev sahipli¤i yapan Jefferson Adas›, olanca güzelliyle gün do¤umunu karfl›l›yordu. Fakat adan›n bu güzelli¤ine koflut olarak, çevresi petrol ve gaz kuyular›yla sar›lm›fl durumdayd›. u sondaj kuyular›ndan biri de, 20 numaral› kuyuda deneme çal›flmalar› yürüten Texaco flirketinin yüklenicilerinden Wilson Kardefller isimli bir flirketti. Sondaj›n ilk aflamas›nda 374 metrelik ifllem sorunsuz biçimde yap›lm›flt›. 375. metreye gelindi¤inde ise, sondaj kulesindeki iflçiler bir tuhafl›k oldu¤unu fark ettiler. Kuledeki 12 iflçi, sondaj kulesinin e¤ilmeye bafllad›¤›n› görünce, oray› terk etmeye karar verdiler. Sondalar›, Peigneur Gölü’nün çamurlu dibinin 375 metre alt›na kadar inmiflti
ve hemen ç›karmalar› mümkün de¤ildi. Wilson Kardefller çal›flanlar›, bu durumu ba¤l› olduklar› Texaco flirketinin New Iberia’daki merkezine bildirdiler. Sondaj platformundan uzaklaflarak üç yüz metre kadar ilerideki sahile ç›kt›lar.
GÖL AKIP G‹D‹YOR K›sa bir süre sonra, Texaco’nun 5 milyon dolarl›k sondaj›, iflçilerin s›¤
B
96
Sondaj yap›lan bölgenin yer alt› katmanlar›n› gösteren kroki
BD OCAK 2015
oldu¤unu düflündükleri Peigneur Gölü’nün içinde kaybolup gitti. Sondaj›n ard›ndan da, gittikçe büyüyen bir girdap meydana geldi. Önce yavaflça dönen su, daha sonra devasa bir girdaba dönüflmüfltü. Gölün dibinde genifl bir krater meydana gelmiflti. Sanki biri dev bir küvetin dibindeki t›kac› çekmifl gibiydi. Krater giderek geniflledi ve sonunda altm›fl metre çap›na ulaflt›. Su giderek daha h›zl› bir flekilde delikten afla¤› ak›yordu. Yirmi kilometre kadar ilerde Delcambre Kanal› ile Mexico Körfezi’ne ba¤lanan göl, kanaldaki suyun da bir metre alçalmas›na ve ak›nt›n›n tersine dönmesine yol açt›. Kanal suyunun kratere boflald›¤› noktada yirmi metre yükseklikte eyaletin en büyük flelalesi oluflmufltu. Girdap, Texaco’nun sondaj platformunu, civardaki bir baflka sondaj aletini, bir römorkörü, kanaldaki on
Sondaj›n oluflturdu¤u, sonradan altm›fl metrelik çapa ulaflan delikten, Peigneur Gölü’nü meydana getiren yaklafl›k 6 milyon litre su ak›p gitmiflti. bir adet tekneyi, bir tekne yükleme dokunu, Jefferson Adas›’n›n bir k›sm›n› ve botanik bahçeleriyle birlikte, bir karavan›, kamyon ve traktörleri, bir park alan›n›, tonlarca çamur, a¤aç ve tespit edilemeyen pek çok fleyi içine çekip yuttu. Sondaj›n oluflturdu¤u, sonradan da altm›fl metrelik çapa ulaflan delikten, Peigneur Gölü’nü meydana getiren yaklafl›k 6 milyon litre su ak›p gitmiflti.
Peigneur Gölü’
Peigneur Gölü ve çevresinin Google görüntüsü 97
BD OCAK 2015
B MADENDE ALARM Bu s›rada, gölün alt›ndaki tuz madeninde çal›flan elektrikçi Junius Gaddison, bir gürültü duymufltu. Neredeyse dizlerine kadar gelen, maden zeminindeki çamurun giderek yükseldi¤ini fark edince, duydu¤u gürültünün öneminin ay›rd›na vard› ve hemen alarm› çald›. Madenin ›fl›klar› üç kez yan›p söndü. Bu, acil tahliye anlam›na geliyordu. O sabah, yüzeyden 450 metre derinli¤e kadar inen madenin çeflitli katlar›nda çal›flan 50 madenci, madeni h›zla boflaltmaya bafllad›lar. Ve hepsi de madenden ç›kmay› baflard›lar. u arada Texaco kuyusunun sondaj çal›flmas›n›n yap›ld›¤› noktada bir do¤al gaz yang›n› ç›kt›. Göl yüzeyinde oluflan muazzam emme gücü, geride ak›l almaz bir tahribat b›rakm›flt›. Wilson Kardefller iflçileri de olup biteni hayret içinde izlemifller, olup bitene anlam verememifllerdi. Texaco, bir tuz kubbesinin hemen yan›nda sondaj yap›yordu.
B 98
Peigneur Gölü üzerindeki Jefferson Adas›’n›n çevresinde, çok say›da sondaj kuyusu yer al›yordu. Sondaj platformunun çok yak›n›nda da, Diamond Crystal Tuz Madeni bulunuyordu. Texaco tuz madeninin yak›nlar›nda oldu¤unu biliyordu. Fakat sondaj noktalar›n›n, Diamond Crystal Tuz Madeni’nin üçüncü tabakas›na kadar ulaflt›¤›n› bilmiyordu. Maden flirketi ile petrol sondaj› yapan flirketin gerekli iletiflimi sa¤layamay›fl›, bir felakete yol açm›flt›. Gölü oluflturan tatl› su, sondajla birlikte afla¤›daki tuz madenine ulaflm›fl, tünellerinin ço¤u dört fleritli bir otoyol geniflli¤inde ve yirmi befl metre yüksekli¤indeki tuz madeninin çevresindeki tuzun yan› s›ra, tuz sütunlar› bile erimifl ve tüm maden su ile çamura bo¤ulmufltu. Tuz eridikçe, sondaj›n açt›¤› delik de büyümüfltü.
YEN‹DEN OLUfiTU Madenciler, bu felaketten kurtulmufllard› ama onlar› yüzeyde bekleyen bir baflka felaket daha vard›: ‹flsiz kalmalar›. Çünkü iki günün sonunda maden tamam›yla suyla dolmufl, ekipmanlar›
BD OCAK 2015
Gölün yak›nlar›ndaki ahflap bir evin oturdu¤u zemin suyun çekilmesiyle birlikte çamurlafl›nca, oluflan bal盤›n içinde kald›. kullan›lamaz hale gelmifl ve maden kapat›lm›flt›. Geçti¤imiz fiubat ay›nda yaflam›n› yitiren Leonce Viator Jr de, ye¤eniyle birlikte teknesiyle bal›¤a ç›km›fllard›. Fakat altlar›ndaki göl çekilip gidince, tekneleri çamura sapland› ve evlerine yürüyerek döndüler. Deli¤in yak›nlar›nda olmamalar› ise, büyük flanst›. Üç köpek d›fl›nda can kayb› olmam›flt›. acian›n ard›ndan inceleme için gelen uzmanlar, ne yapacaklar›n› flafl›rm›fllard›. Çünkü tüm deliller de, Peigneur Gölü ile birlikte oluflan delikten afla¤›ya yitip gitmiflti. Olaydan sonra, Diamond Crystal Texaco’ya, Texaco da Diamond Crystal’e dava açt›. Jefferson Adas› üzerindeki Live Oak Gardens isimli botanik park ise, her iki flirketi birden dava etti. Sonunda, Texaco ve Wilson
F
Kardefller, mahkeme d›fl›nda anlaflma sa¤lad›klar› Diamond Crystal’e 32 milyon, Live Oak Gardens’a ise 12,8 milyon dolar ödemeyi kabul ettiler. Tuz madeninin üzerindeki toprak sa¤lamlaflt›r›ld› ve yaflam normale döndü. Live Oak Gardens kalan topraklar üzerinde yeniden infla edildi. Delik nedeniyle kaybolan teknelerden dokuz tanesi, kaybolduklar› gibi yeniden ç›k›verdiler. Sondaj aletleri ve römorkörü ise bir daha gören olmad›. fiiddetli su ak›nt›s›n›n tarad›¤› Delcambre Kanal› yar›m metreyle bir metre aras›nda derinleflti. Ve tuz madeninin yuttu¤u üç metre derinli¤indeki Peigneur Gölü, Mexico Körfezi’nden Delcambre Kanal›’yla gelen su sayesinde yeniden doldu ve dört yüz metrelik derinli¤e ulaflt›. sabriyeasir@butundunya.com.tr 99
Not Defterimden Nergis Öztürk
Gölge etme baflka ihsan istemem!
B
üyük ‹skender, Thebai
kentini y›k›p yoluna devam ederken, Yunanlar›n Asya’ya fetih düzenlemek için oluflturduklar› Helen Birli¤i’nin bafl›na geçmek için Korint kentine geçti. Kentteki herkes, önünde sayg›yla e¤ildikleri Büyük ‹skender’e hürmetlerini sundular, iltifatlarda bulundular. Halk›n, methiyeler düzdükleri Büyük ‹skender karfl›s›nda nas›l davranacaklar›n› bilemedikleri günlerde ‹skender ve beraberindekiler Korint’teki tiyatronun üstündeki bir tepeye t›rmanmaya 100
bafllad›lar. Bu s›rada, çevresindekilerin garip bir k›l›kla ortal›kta dolaflan ve kendisine filozof denilen Diyojen’den söz etmeleri üzerine Büyük ‹skender, bu tuhaf adamla tan›flmak istedi¤ini söyledi. Diyojen, yaln›zl›¤› seven, yoksulluk içinde sokaklarda yatan, kendine yetmenin ve sadelik ilkelerinin savunucusu bir münzeviydi. Gerçek erdemin kiflinin kendine egemen olmas›na, tutku ve ba¤›ml›l›klar›ndan kurtulmas›na dayand›¤›na inan›yor ve kiflinin en k›s›tl› yaflam koflullar›nda
BD OCAK 2015
bile, mutlu olabilece¤ini göstermeyi amaçl›yordu. Bu nedenle k›yafetleri de dahil neyi var neyi yoksa birilerine vermifl ve f›ç›dan bozma bir bar›nakta, özgür ve tasas›z biçimde yaflamay› seçmiflti. zerindeki ihtiflaml› z›rh› ile sakinlerinin merakl› bak›fllar› alt›nda Korint sokaklar›ndan geçen Büyük ‹skender, sonunda kendisine anlat›lan Diyojen’i buldu. Büyük ‹skender, bir süre dikkatle paçavralar içindeki Diyojen’e bakt›. Bu s›rada ‹skender’in iflgüzar adamlar›, istifini hiç bozmayan Diyojen’i, “Sen ne yapt›¤›n› san›yorsun, karfl›ndakinin kim oldu¤unu bilmiyor musun?” diyerek tartaklad›lar. Hiç de¤ilse aya¤a kalkmas›n› umduklar› Diyojen ise, yerinden bile k›m›ldamad›. Adamlar›na tepki gösteren Büyük ‹skender, onlar›n sordu¤u soruyu ise bir kez daha tekrar etti: “Durun, dokunmay›n! Görmüyor musun? ‹skender geliyor, diye insanlar yerlere yat›p kalk›yorlar. Sen yoksa ‹skender’i tan›m›yor musun?” “Tan›yorum” diye yan›tlad› Diyojen, “‹yi tan›yorum sizi, iyi biliyorum” dedi. ‹skender, “O halde söyle” dedi, “Kimim ben?” Diyojen’in, “Bendemin bendesisin (esirimin esirisin)” yan›t›n›n karfl›s›nda flafl›ran ve at›ndan inen Büyük ‹skender, “Bu da ne demek?” diye sordu. Diyojen, büyük imparatorun bu sorusunu, “Sen toprak için insan öldürüyorsun. Dünya benim esirim, kölem. Sen de benim köleme köle
Ü
olmuflsun. Kim kime aya¤a kalkacak?” diye yan›tlad›. Çok iyi konuflan ve üstün zekal› bu adam›n bu yan›t› karfl›s›nda, büyük bir filozof oldu¤unu anlayan Büyük ‹skender, gülümsedi ve Diyojen’e sordu, “Dile benden ne dilersen. Senin için ne yapabilirim?” iyojen, birkaç dakika öncesine kadar huzurla güneflin tad›n› ç›kard›¤› f›ç›s›ndan, hiçbir heyecan belirtisi göstermeksizin Büyük ‹skender’in yüzüne bakt› ve “Evet” dedi, “Sizden bir iste¤im olacak.”
D
Sen de benim köleme köle olmuflsun. Kim kime aya¤a kalkacak? Büyük ‹skender, “Hadi söyle bakal›m” dedi, “Ne istiyorsun?” Diyojen, çevredekilerin flaflk›n bak›fllar› aras›nda iste¤ini aç›klad›: “Gölgeniz çok büyük ve bütün güneflimi kapat›yor. Mümkünse, durmak için güneflle aramda olmayan baflka bir yer seçebilir misiniz?” Hiç beklemedi¤i bu istek karfl›s›nda bir kez daha afallayan Büyük ‹skender, yana do¤ru bir ad›m at›p, kenara çekildi. Ve günefline kavuflmaktan son derece mutlu görünen Diyojen’e, veda cümlesini söyledi: “E¤er ‹skender olmasayd›m, kesinlikle Diyojen olmak isterdim!..”• nergisozturk@butundunya.com.tr 101
Coventrydeki Lady Godiva an›t›
L A D Y G O D İ VA Yazan: SAN‹YE ÖZDEN
üzy›llar önce ‹ngiltere, Coventry’de yaflayan Lady Godiva, halk›na kötü davranan kocas› Lord Leofric’in aksine güzelli¤i ve iyi kalplili¤i ile bilinirdi. Cömertti, yaflam›n› adeta hastalara ve fakirlere adam›flt›. Coventry’de yaflayanlar›n sayg› duyduklar› ve sevdikleri Lady Godiva’n›n efli Lord Leofric ise, gücünün esiri olmufl ve halk› küçümseyen, iyi davranmayan bir adamd›. Kocas›n›n, kentin mali durumunu iyilefltirmek için gittikçe a¤›rlaflt›rd›¤› vergiler halk›n belini bükmüfl, bu konu Lady Godiva’n›n da meselesi haline gelmiflti. Kocas›ndan ›srarla, uygulad›¤› a¤›r vergileri kald›rmas›n› isteyen kad›na, bir gün
Y
102
Lord Leofric ilginç bir teklif sundu: “Ç›plak biçimde sokakta atla dolaflacaks›n. Yard›m etmek istedi¤in halk e¤er bu s›rada sana bakmazlarsa söyledi¤ini kabul edece¤im.” Lady, kocas›n›n teklifini kabul etti ve ertesi sabah ç›r›lç›plak biçimde bir at›n üzerinde kenti dolaflt›. Tüm perdeler kapal›yd›, sokaklarda Lady Godiva’n›n at›n›n ayak sesleri yank›lan›yordu. Lady Godiva’n›n güvendi¤i halk onu yan›ltmam›fl ve tek bir perde bile aralanmam›flt›. Lord Leofric sözünü tuttu ve vergileri hafifletti. y›l boyunca Lady Godiva’n›n cesaretine övgülerle anlat›ld› ve upuzun saçlar› bedenine uzanan genç kad›n y›llar boyu ressamlara da ilham kayna¤› oldu.•
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay
Çikolatay› Unutabiliriz
1
¤inde, aradaki fark›n 14 kat artarak 1 milyon metrik tona ulaflabilece¤i tahmin ediliyor. Kakao üretiminin azalmas›ndaki en önemli sebebin Bat› Afrika’daki kurakl›k oldu¤u belirtiliyor.
2
Acil Durum Hatt›
Bir ‹ngiliz kad›n, komflusunun kedisinin kendisine garip garip bakt›¤›n› söyleyerek, acil durum hatt›ndakiler-
Büyük çikolata üreticileri, h›zla artan çikolata tüketimi nedeniyle, 2020’den itibaren kakao talebini karfl›lamakta yetersiz kalabileceklerini aç›klad›. Verilere göre, 2013’te dünyada üretilen miktardan 70 bin metrik ton daha fazla kakao tüketildi. Dünyan›n, son 50 y›l›n en büyük çikolata k›tl›¤›yla karfl›laflabilece¤ini, tüketilenden az kakao üretildi¤i belirtildi. 2020’ye gelindi103
BD OCAK 2015
den yard›m istedi. ‹ngiltere’nin güneybat›s›nda bulunan Gloucestershire flehrinde yaflayan kad›n, panik halinde acil telefon hatt› 999’u aray›p flikâyette bulundu. Ancak, acil durum hatt›ndaki yetkililer, kad›na yard›mc› olamayacaklar›n› söyledi. Bu ilginç telefon konuflmas›ndan sonra, Gloucestershire polisi bir araflt›rma yapt› ve acil aramalar›n %90’›n›n acil olmayan durumlarda yap›ld›¤›n› fark etti. Bugünlerde Emniyet Teflkilat›, insanlara acil durum hatt›n›n ne zaman aranmas› gerekti¤ine dair konferanslar düzenliyor.
Gece Çal›flanlar Daha Yafll›
3
lerinin 6,5 y›l yaflland›¤›n› ortaya koydu. Araflt›rmaya göre, normal uyku düzenine geri dönenlerin zihinlerindeki hasar›n düzelmesi içinse 5 y›l gerekiyor. Yafl ilerledikçe beynin de vücut gibi yaflland›¤› bilinen bir gerçek. Gündüzleri uyan›k, geceleri ise uyumam›z üzerine tasarlanm›fl biyolojik saate uyulmamas› haf›za, düflünme h›z› ve biliflsel yeteneklere büyük ölçüde sekte vuruyor.
4
Kad›n Polislere Bekaret Testi
‹nsan Haklar› ‹zleme Örgütü (Human Rights Watch) Endonezya’da kad›n polisler ifle al›n›rken yap›lan bekâret
Biyolojik saati bozan gece vardiyalar› kanser ve obezite gibi hastal›klara yol açt›¤› gibi beynin iflleyifline de sekte
vuruyor. Britanya’daki Swansea Üniversitesi ve Fransa’daki Toulouse Üniversitesi’nin ortaklafla yürüttü¤ü bir araflt›rma, 10 y›l› aflk›n bir süre boyunca vardiyal› çal›flanlar›n beyin104
testini k›nad›. Örgüt, testin “küçük düflürücü ve ayr›mc›” oldu¤unu ifade etti. Yay›nlanan aç›klamada, kad›n polislerin ve polislik baflvurusu yapanlar›n ifadelerine yer verdi. Endonezya Emniyet Teflkilat›, test yap›lan kiflilerin duruma “negatif tepki vermedi¤i” aç›klamas›n› yaparak, testin bekaret için de¤il cinsel yolla bulaflan hastal›klar› tespit etmek amac›yla yap›ld›¤›n› söyledi.
BD OCAK 2015
5
Vatans›z ‹nsanlar
Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Komiserli¤i (UNHCR), en az 10 milyon vatans›z insan›n oldu¤unu ve 10 dakikada bir vatans›z çocu¤un dünyaya geldi¤ini aç›klad›. Bu duruma dikkat çekmek için bafllat›lan küresel kampanya çerçevesinde, 10 milyon imza toplanmas› öngörülüyor. UNHCR Baflkan› Antonio Guiterres’e göre, vatans›z insanlar varolufllar›n› bir suç olarak görüyor ve temel vatandafll›k
haklar›ndan mahrum kal›yor. “Hiçbir yere ait olmayan insanlar›” bar›nd›ran ülkelerin bafl›nda Myanmar, Fildifli Sahili, Tayland, Nepal, Letonya ve Dominik Cumhuriyeti geliyor. Ayr›ca BM, Suriye’deki çat›flmalar nedeniyle, yeni bir vatans›z halk oluflmas› tehlikesine karfl› uyar›yor.
6
ald›. Papa¤an Fred için Avustralya’ daki Bonorong Hayvan Koruma Park›’nda do¤um günü partisi düzenlendi. Ortalama 40 y›l yaflayan türdefllerini geride b›rakan Fred’in 1’inci Dünya Savafl›’na flahitlik etmifl olabilece¤i tahmin ediliyor. Bak›c›s› Petra’ ya göre kad›nlar› daha çok seven ve kendisini görmeye gelenlere gagas›yla çubuk uzatmaktan hofllanan Fred’in en çok kulland›¤› ifadeleri ise “Merhaba, ben Fred” ve “Polly kraker istiyor.”
7
‹nsan D›flk›s› ile Çal›flan Otobüs
Çevre dostu araçlara her geçen gün yenisi eklenirken, Britanya’da insan d›flk›s›yla çal›flan otobüsler ilk seferine ç›kt›. Londra merkezli enerji flirketi
100 Yafl›na Basan Papa¤an
Tam 100 yafl›na basan Fred adl› Kakaduya papa¤an›, Britanya Kraliçesi 2’nci Elizabeth’ten de kutlama mesaj› 105
BD OCAK 2015
GENeco taraf›ndan gelifltirilen BioBus adl› otobüs, insan d›flk›s› ve yemek art›klar›ndan üretilen biyometan gaz›yla çal›fl›yor. Bio- Bus, 40 yolcu al›yor. Uzmanlar, befl kiflinin üretti¤i y›ll›k d›flk› miktar›n›n otobüsün deposunu doldurmaya yetece¤ini, bu durumda otobüsün 305 km aral›ks›z yol alabilece¤ini belirtti. Mazot ile çal›flan bir otobüse k›yasla daha az gaz sal›n›m›na neden olan Bio-Bus’›n çevre kirlili¤ini azaltmas› hedefleniyor.
8
rinin protestolar›na sahne olan etkinlikte, eylemciler polisin sert müdahalesiyle uzaklaflt›r›ld›. Dünyadan büyük tepki çeken festivale hayvan haklar› örgütü PETA’dan da k›nama geldi.
9
Güvenlik Sistemi Tekin De¤il
‹spanya’da Bo¤a Vahfleti
‹spanya’da her y›l gerçeklefltirilen El Toro Jubilo festivalinde yine bo¤a yak›ld›. Gece yar›s› yap›lan festivalde,
ziftle kapl› hayvan›n yak›lmas›n› izleyenler, törende “bo¤an›n gücünün övüldü¤ünü” düflünüyor. ‹spanya ’n›n Medinaceli bölgesinde yüzy›llard›r gerçeklefltirilen ve bo¤alar›n yak›ld›¤› festival, hayvan haklar› aktivistlerinin durdurma ça¤r›lar›na ra¤men bu y›l da yap›ld›. Hayvan haklar› aktivistle106
Rusya merkezli bir internet sitesinin, aralar›nda Türkiye’nin de oldu¤u 250’nin üzerinde ülkeden on binlerce güvenlik kameras› görüntüsünü canl› olarak yay›nlad›¤› ortaya ç›kt›. Sitenin eriflmeyi baflard›¤› kameralar aras›nda evlerdeki güvenlik sistemleri ve bebek monitörleri de var. Türkiye’den 170 güvenlik kameras›ndan canl› yay›n yap›l›rken, en çok dikkat çeken mekânlar aras›nda otel, üniversite, devlet daireleri, hastane, evlerin odalar›, kuyumcular ve ofisler yer al›yor. Kapal› devre kamera sistemlerine yabanc›lar›n nas›l eriflim sa¤land›¤› sorusu ise bilgisayar korsanl›¤› ile aç›klan›yor. • sezinsan@butundunya.com.tr
fiimdiki Zaman Can Pulak
Spor ve Sporcuya Dikkat Gençleri uyuflturucudan ve kötü al›flkanl›klardan korumak için spora önem vermemiz gerekiyor. Bu konuda devlete de, belediyelere de, güçlü kurulufllara da büyük ödevler düflüyor. evcut spor kulüplerini desteklemek ve yaflatmak, saha ve kapal› salon say›lar›n› artt›rmak,amatör sporlar› yaymak ve mali aç›dan güçlendirmek flart. Oysa geliflmeler aksini gösteriyor. Baz› yerlerde kulüpler, baz› kulüplerde amatör flubeler peflpefle kapat›l›yor. Paras›zl›k ve destek noksan›, sporun ve sporcunun g›rtla¤›na adeta yap›flm›fl vaziyette. Mu¤la ve Ayd›n’›n büyükflehir yap›lmas›, bu yüzden pek çok belediyenin kapat›lmas›, çok say›da spor kulübünün de kap›s›na kilit as›lmas›na sebep oldu. Örne¤in Bodrum’da,Yal›kavakGündo¤an-Mumcular ve di¤er spor kulüpleri kapand› kapanacak. Böyle giderse, Mu¤la’n›n çok say›da kulübü yok olacak. Öyle olursa spor yapan binlerce genç, sokakta kalacak ve gidecek yer bulamayacak. Bu durumda gençleri, ellerimizle internet kafelere ve meçhul serüvenlere itece¤iz. Onlar› spordan al›rsak karanl›¤a sürükleyece¤iz. Nereye gidecek bu gençler, bofl
M
vakitlerini nas›l de¤erlendirecekler? Spor kulüplerini kapamak, onlar› yaflatmak ve say›lar›n› ço¤altmak yerine kap›lar›na kilit as›lmas›na seyirci kalmak, yap›labilecek yanl›fllar›n en büyü¤üdür. Gençlerin sadece futbola yönlenmesi belki yanl›fl bir politika olabilir. Ama bu yanl›fll›k bile, çocuklar›n bir bölümünü sahada kontrol alt›nda tutuyor, onlar› kötülüklerden koruyordu.
F
enerbahçe’nin ve sonra da Trabzonspor’un ünlü milli futbolcusu Serkan Balc›’y› hat›rlad›n›z m›? Bodrum’da yetiflti bu
Serkan Balc›
BD OCAK 2015
Önemli olan Bodrum’un çocuklar›na spor yapt›rmak, onlar› spor sahalar›na çekmek, onlar› sokaklar›n say›s›z tehlikelerinden korumakt›r. sporcumuz, Yal›kavak futbol tak›m›nda keflfedildi, buradan zirvelere t›rmand›. Peki, flimdi Roma’da oynayan Fenerbahçe’nin Salih Uçan’›, Marmaris’te yetiflmedi mi? u kulüplerin kapanmas› demek, hem istikbal vaat edebilecek gençlerimizin önünü kesmek, hem de onlar› soka¤a mahküm etmek demektir. Yal›kavak kulübü flimdi kapand›, inflallah ayn› ak›bet Marmaris’i zorlamaz. ‹l ve ilçeleri yönetenler, bu ciddi soruna e¤ilmek ve spora sahip ç›kmak zorundalar. Aksi halde gençli¤in sa¤l›¤›n› ve gelece¤ini tehlikeye düflürürüz. Evet, ilçe kulüplerinin lig usulüne göre deplasmanlara gitmeleri, as›l tak›m›n d›fl›nda genç ve y›ld›z ekiplerinin de il ve ilçelerde müsabaka ve rekabete zorlanmalar› çok masrafl› olup, kulüplerin gelece¤ini tehlikeye atmaktad›r. Art›k sponsor bulmak giderek zorlafl›yor. Formalara reklam alma yolu da iyice t›kand›. Bu durumda ne olacak, kim sahip ç›kacak kulüplere? ‹lçe kulüplerinin profesyonelli¤i de
B
108
yeniden gözden geçirilmeli. Ayran› yok içmeye, atla gider gezmeye misali futbolculara büyük paralar ödeniyor, büyük transfer ücretleri veriliyor. O paralar amatör futbola ve amatör branfllara harcansa, çok say›da gencimizin spor yapmas›na f›rsat yarat›lm›fl olmaz m›? Bodrum’a d›flar›dan yabanc› futbolcu getirmek, üstelik bunlara tonla para ödemek yanl›fl bir politikad›r ve Bodrum’un gençli¤i ile sporuna hiçbir fayda sa¤lamaz. Önemli olan Bodrum’un çocuklar›na spor yapt›rmak, onlar› spor sahalar›na çekmek, onlar› sokaklar›n say›s›z tehlikelerinden korumakt›r. Bodrum’u yönetenlerin buna dikkat etmeleri laz›m. Futbolun d›fl›ndaki amatör branfllara da a¤›rl›k vermeliyiz. Bodrum’da basketbol y›llard›r iyi durumdad›r. Okul tak›mlar› bile, büyük kulüplere ve milli tak›ma sporcu gönderirler. Bu imkân› gelifltirmeli ve daha iyi, daha ak›lc› bir yol izlemeliyiz. Voleybolu aya¤a kald›rmal›y›z. Tenisi güçlendirmeliyiz. Hepsinden önemlisi, su sporlar›n› teflvik etmeliyiz. Bodrum’u dünya yelken gençli¤inin merkezi yapmal›y›z. Bunun için her türlü imkân›m›z vard›r. Verin Karaada’y› yelkencilere, dünyan›n tüm yelkencieri burada kamp yaps›nlar, yetiflsinler, yar›fls›nlar. Bu yolla sadece sporu de¤il, turizmi de desteklemifl oluruz. Karaada betona yenik düflece¤ine, Türk ve dünya yelkencilerine merkez olsun. Minik çad›rlarla, prefabrik tahta yap›larla hem do¤a korunsun, hem de dünyaya parmak ›s›rtan bir model ortaya ç›ks›n. ‹yi olmaz m›?.. canpulak@butundunya.com.tr
Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil
MAFYANIN DO⁄UfiU
1 15. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru Macchiavelli, Botticelli, Boccaccio’nun sevgili kenti Floransa’n›n semalar›nda korku ve dehflet bulutlar› dolafl›yordu. erkes havada bo¤uk bir kin ve nefret kokusu oldu¤unu hissediyordu. Çok de¤il, birkaç gün içinde sanatç›lara kol kanat geren ünlü Medici ailesinin saray›n›n duvarlar›na y›¤›nla ceset as›lacakt›. Floransa’n›n da içinde bulundu¤u
H
Toskana eyaleti, o y›llarda siyasi bir rejim bunal›m› içindeydi. Toskana deneyimli bir eyaletti. Tüm rejimleri görmüfltü: Diktatörlü¤ü, soylular›n muktedirli¤ini, halk›n egemenli¤ini, sermaye s›n›f›n›n yönetimini, derebeylerin egemenli¤ini, halk 109
BD OCAK 2015
ayaklanmalar›n›, demokrasiyi, totaliter rejimi... K›saca hepsini... Sürekli darbeler, katliamlar, sürgünler ve bitmeyen bir kaos egemen olmufltu eyalet ve bundan da en çok Floransa etkileniyordu. Her iki ayda bir seçimler yenileniyor, anayasa iflleri çözmekte yetersiz kal›yordu. Bir y›¤›n yeni aile türemiflti ve hepsi de birbirine düflmand›. Halk ise olanlar› yaln›zca seyretmekle yetiniyordu.
Med‹c‹ Hanedan› Kuruluyor Floransa, 1434’te Cosimo de Medici isimli bir tefeciye teslim oldu. Cosimo de Medici son derece huysuz ve sevimsiz, ama siyaseti ve iktidar sarhofllu¤unu da çok iyi bilen bir adamd›. Elindeki alt›nlar›, çevresindekilere borç veriyor, verdi¤i borcu tahsil edemedi¤i zaman ise son derece ac›mas›z olabiliyordu. Tefecilikle geçiniyordu. Güçlü bir parti kurarak tüm Floransa’y› ele geçirme iste¤i ise giderek kabar›yordu. Floransa, tefecilerin gizli egemenli¤i alt›nda inliyordu. Floransa’n›n tüm varl›kl› aileleri tefecilik ve kuyumculukla u¤rafl›yordu. Cosimo de Medici, kendisine borçlanan ve ödemeyen müflterilerinden intikam›n›, onlar› eyalet saray›n›n duvar›na baflafla¤› asarak al›yordu ve buna da kimse müdahale edemiyordu. Bu korku, di¤er borçlular›n borçlar›n› flu veya bu flekilde ödemeleri konusunda korku ve dehflet yarat›yordu. Bir gün Floransa’n›n ileri gelenlerinden bir heyet Cosimo’yu ziyaret ederek, Floransa’n›n giderek tenhalafl110
t›¤›ndan yak›nd›lar. ‹ronik bir yaklafl›md› bu. Daha fazla insan› saray duvarlar›na baflafla¤› asmas›n› istemiyor, bunu da nüfus gibi saf bir gerekçeye ba¤l›yorlard›. Sürekli insanlar öldürülüp eyalet saray›n›n duvar›na as›l›yordu. Günde en az üç ceset toplan›yordu bu duvarlardan. osimo de Medici, gelen heyete, “Para kaybetmektense, kentin tenhalaflmas›n› tercih ederim,” diye cevap verdi ve ekledi: “Elini ceketinin dü¤mesinden uzaklaflt›ramayanlar, gücün iplerini zaptedemezler.” Medici hanedan›n›n kurucusu
C
Cosimo de Medici
BD OCAK 2015
Lorenzo’nun elindeydi. ‹ktidar kendisine teslim edilirken, mütevaz› bir nutuk çekti. Bu a¤›r görevi s›rf halk›n›n yarar› için kabul etti¤ini belirtti. Bundan tam üç gün sonra ise, “S›rt›ma bir hançer saplanmas›na elbette izin vermeyece¤im,” diyerek sözünden çark etti. Bu sözler, dehfletin yaklaflt›¤›n›n iflaretiydi.
O Lorenzo de Medici
Daha sonra “Büyük Lorenzo” d‹ye an›lacak olan Lorenzo y‹rm‹ yafl›ndayken kend‹n‹ ‹talya’n›n en zeng‹n kantonunun bafl›nda bulmufltu. olan Cosimo de Medici, 1 A¤ustos 1454’te, yetmifl befl yafl›ndayken Careci’deki sayfiye evinde öldü. Floransa’n›n yönetimi, ihtiyar Cosimo’nun iki torununa, Lorenzo ile Julien’e geçti. Cosimo adeta bir krall›k kurmufl ve iktidar verasetle babadan o¤ula geçer hale gelmiflti. Daha sonra “Büyük Lorenzo” diye an›lacak olan Lorenzo yirmi yafl›ndayken kendini ‹talya’n›n en zengin kantonunun bafl›nda bulmufltu. Julien ona yard›mc› oluyordu. ‹pler
s›ralarda henüz ününün doru¤unda olmayan genç Michelangelo, aç karn›n› Lorenzo ile Julien’in sofras›nda doyuruyordu. Brunelleschi, Donatello, Botticelli de Lorenzo’nun emrinde çal›fl›yor, onun himayesinde varl›klar›n› sürdürüyorlard›. “Büyük” Lorenzo en çok da kentin varl›kl› ve soylu ailelerine bu Floransa’y› dar ediyordu. Bu ailelerden hiçbirinin devlette ifl bulmas› mümkün de¤ildi. Evlenmeleri bile yasaklanm›flt›. Lorenzo kimi uygun görüyorsa, ancak onunla evlenebilirlerdi. Lorenzo döneminde Floransa halk›, iflin aç›kças›, mutlu günler yafl›yordu. Bu tuhaf bir çeliflkiydi ayn› zamanda, zira Lorenzo’nun izni olmadan hiçbir fleyin yerine getirilmedi¤i, evlenmelerin bile Lorenzo’nun iste¤ine ba¤l› oldu¤u bu kentte insanlar›n mutlu olmas› sadece aç kalmamalar›yla ilgiliydi. Çok zengin bir konumda olan Floransa, Roma’n›n bile ifltah›n› kabart›yordu. Lorenzo ise bütün bunlar›n fark›nda olarak halk›n› mutlu tutmaya, onlar› en az›ndan tok tutmaya çal›fl›yordu. Müthifl bir diplomatik zekaya sahipti. 111
BD OCAK 2015
Büyük Lorenzo destek verdi¤i sanatç›larla birlikte
Dehflete G‹den Yolda Tu¤lalar Döflen‹yor Sonunda 1477 k›fl› geldi. Floransa göklerinde beklenen kara bulutlar belirmeye bafllad›. Medici ailesinin en büyük düflmanlar›ndan Pazzi ailesinin bir üyesi, Francesco Pazzi, Roma’daki Katolik Kilisesi’nde mali ifllerden sorumluydu. Roma Katolik Kilisesi’nin mali durumu o s›ralarda hiç iyi de¤ildi. Papa’n›n yak›n akrabalar› hazineyi boflaltm›flt› ve para s›k›nt›s› had safhadayd›. Dini bütün Katolikler, Roma’y› beslemekte çok hasis davran›yorlar, kiliselere ba¤›fllar kurumufl kuyudan çekilen su gibi c›l›z ak›yordu. Pazzi ailesi, maliyeci akrabalar› Francesco Pazzi arac›l›¤›yla Roma’n›n yoksul halinden yararlanmaya karar verdi. Francesco Pazzi ile Papa’n›n ye¤eni Riario Papa’y› ikna etti. Floransa’da Pazzi ailesi yöntimi ele 112
geçirirse e¤er, yafll› Jacopo Pazzi Roma’y› yoksulluktan kurtarmaya söz veriyordu. Francesco ile Riario’ya, Piza Baflpiskoposu Salviatti de yard›m ediyordu. Bu plan Roma’y› da rahatlatacakt› elbette ve Papa için de cazipti. Sonunda Papa raz› oldu ama tek bir flart kofltu: “Kan dökülmeyecek.”
Ü
ç kafadar, Floransa kap›s›nda Pazzi ailesinin en yafll›s› Jacopo Pazzi ile bulufltular. Komploda kullanacaklar› adamlar› da ça¤›rd›lar. ‹ki genç rahip de onlara kat›lm›flt›, ama Lorenzo’ya as›l darbeyi indirme görevi Papal›k Muhaf›z Taburu’ndan Montesecco adl› bir subaya verilmiflti.
Plana göre her ‹k‹ kardefl‹ ayn› mekanda buluflturmak ve ‹k‹s‹n‹ b‹rden orada öldürmek gerek‹yordu. Plana göre her iki kardefli ayn› mekanda buluflturmak ve ikisini birden orada öldürmek gerekiyordu. Bunun nedeni basitti. Kardefllerden biri ölür,
di¤eri kurtulursa, Floransa’da taraftar› yayg›n olan Medici ailesi hemen kendini toparlar ve karfl› harekata giriflebilirdi. Bu yüzden de iki kardeflin ayn› anda öldürülmesi flartt›. Ama Mediciler çok temkinli bir aileydi. Onlar› yuvalar›ndan ç›karmak ve ikisini bir araya getirmek için çok kurnazca bir fleyler bulunmal›yd›.
B
ilerek ya da bilmeyerek Papa bu konuda yard›mc› oldu. 20 yafl›nda olan ye¤enlerinden Rafael Riario’yu Kardinal tayin etmiflti. Hem bir kardinalin Floransa’ya u¤ramas›, hem de “suikast” ekibinden biri olmas› nedeniyle Riario bu ifl için biçilmifl kaftand›. Yeni Kardinal kendi bölgesine giderken Floransa’ya u¤rayacakt›. Dolay›s›yla da onun onuruna büyük bir flölen düzenlenecekti. Lorenzo ve Julien’in bu ziyafete kat›lmamas› söz konusu bile olamazd›. Darbeciler için müthifl bir f›rsatt› bu. Ama beklenen olmad›. Rafael Riario için düzenlenen flölene Lorenzo yaln›z geldi. Julien rahats›zd›, gelememiflti. Darbeciler telaflland›lar. Zaman onlar›n aleyhine iflliyordu. Ama flans onlardan yanayd›. 26 Nisan 1478 gecesi yine Floransa’da ve Medicilerin saray›nda büyük bir ziyafet vard›. Francesco Pazzi ve adamlar› bu kez ifli bitire-
Julien de Medici ceklerinden emin, haz›rl›klar›n› tamamlad›lar. Katiller hançerlerini haz›rlam›fl, ziyafetin ana noktalar›nda yerlerini alm›fllard›. Lorenzo ortal›kta dolafl›yordu, ama Julien görünürde yoktu. Julien’in iki seferdir davete kat›lmamas› katillerde kuflku yaratt›. Kim bilir, belki Julien ölmüfltü ve bunu Medici ailesi sakl›yordu. emen ifli araflt›rmaya koyuldular. O gece suikast gerçekleflmedi, ama Julien’in flu veya bu biçimde ölmüfl olmas› hedefi küçültmesi aç›s›ndan önemliydi. Ama bekledikleri gibi olmad›. Julien yafl›yordu. Çok narin bir yap›s› odu¤u için, yine hastal›¤› nedeniyle flölene kat›lamam›flt›. • (Sürecek)
H
mumtazidil@butundunya.com.tr
Magna Carta 39. Madde (1215 y›l›nda imzalanan, kral›n ilk kez yetkilerini k›s›tlayarak, halka baz› hak ve özgürlükler tan›yan ‹ngiliz belgesidir.)
“Özgür hiç kimse ülke kanunlar›na göre yasal bir flekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun b›rak›lmayacak, kanun d›fl› ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek, ne flekilde olursa olsun zarara u¤rat›lmayacakt›r.” 113
BD OCAK 2015
Aspirin 116 y›ld›r taht›ndan inmeyen ilaç A¤r› kesici ve iltihap azalt›c› olarak yüz y›ldan fazla süredir kullan›lan minik beyaz ilaç Aspirin, en önemli icatlardan biri olarak kabul ediliyor. Yazan: ZEYNEP ABURAS
zun y›llar boyunca yaln›zca a¤r› kesici özelli¤i bilinerek kullan›lan Aspirin’in, pek çok hastal›k ve sa¤l›k sorunu üzerindeki olumlu etkileri y›llar içerisinde yap›lan araflt›rmalarla kan›tland›. 1940’l› y›llarda California’daki bir doktor, a¤r›lar› için Aspirin verdi¤i hastalar›n›n kalp krizi geçirmedi¤ini gözlemledi. Bu olumlu etkinin
U
114
ne yolla gerçekleflti¤inin anlafl›lmas› ise 25 y›l ald›. Y›llar içerisinde hakk›nda yap›lan say›s›z araflt›rmayla; Aspirin’in ezilerek maskesi yap›ld›¤›nda yüzümüzdeki akne, sivilceler ve lekeler için olumlu etkisinden, kanser konusundaki koruyuculu¤una kadar, genifl bir yelpazedeki pek çok yarar› Bayerin 1890 y›l›nda üretti¤i Aspirin
BD OCAK 2015
ortaya konuldu. On binlerce insan üzerinde yap›lan araflt›rmalarda, uzmanlar›n Aspirin’in olumlu etkilerinden yararlanabilmemiz için yüksek dozda kullan›lmas›na ihtiyaç duyulmad›¤› sonucunu ç›kard›klar›n› an›msat›yor ve Aspirin al›p almamaya, dozunun ne olaca¤›na mutlaka doktorunuzla birlikte karar vermenizi önererek; tarihe yön veren bu markan›n öyküsünü gelin bir de Aspirin’in a¤z›ndan sizlere sunuyoruz… .
E
veriliyordum. Daha sonralar› 1’er graml›k ka¤›t pofletlerde sunulmaya ve hastalara da¤›t›lmaya baflland›m. 1900 y›l›nda Bayer beni klasik tablet formda satmaya bafllad›. Dünyada bu formda sat›lan ilk ilaç ben oldum. 1909’da, yani do¤umumdan sadece on y›l sonra Amerika’da en çok reçetelenen ilk on ilaçtan biri oldum. 1920’lerde tüm dünyadaki araçlar üzerinde reklam›m yap›l›yordu. Bir zamanlar bu arabalarda da¤›t›l›yordum. 1950’de Guinness Rekorlar Kitab›’nda en iyi a¤r› kesici olarak yer ald›m. ‹nan›lmaz bir heyecan yaflad›m! 1967 y›l›nda bölmeli paketler halindeki yeflil ve beyaz renkli karton kutum sat›fla sunuldu. Uzaya bile gittim! 1969’da Amerikal› Astronot Neil Armstrong ay üzerinde yürüyen ilk insan unvan›n› kazand›¤›nda onun yan›ndayd›m!
tkin maddem Asetilsalisilik Asit; k›saca ASA da diyebilirsiniz. Asl›nda kökenim 3.500 y›l öncesine dayan›yor. Tüm doktorlar›n babas› say›lan Koslu Hipokrat, atefl, a¤r› ve do¤um a¤r›lar› için sö¤üt a¤ac› kabuklar›ndan elde edilen bir özsuyu reçetesi yazm›flt›r. Bu özsudaki etken madde, bugün bildi¤iniz ad›yla, gerçekten de a¤r›y› azaltan ASA’d›r. 1897-Babas› için etkili bir antiro-matizmal ilaç arayan Bayer kimyageri Dr. Felix Hoffmann etken maddem olan Asetilsalisilik Asidi (ASA) dünyada ilk kez kimyasal olarak saf ve stabil formda sentezledi. 6 Mart 1899 benim do¤um günüm. . ‹lk ticari fleklim, 1899 y›l›nda eczanelere sunuldu. Bafllang›çta eczanelere 250 graml›k fliflelerde toz halinde Dr. Felix Hoffmann
BD OCAK 2015
Aspirinin 1920’lerded kullan›lan da¤›t›m ve reklam araçlar› 1971’de kuzenim Aspirin Plus C Almanya’da piyasaya sürüldü. ‹çeri¤indeki C vitamini ile h›zl› ve uzun süreli etki sa¤larken, ba¤›fl›kl›k sistemini de desteklemesiyle kabul gördü. Özellikle so¤uk alg›nl›¤› ve gripte k›r›kl›¤a iyi gelmesiyle ün sald›… ‹flte bu adam! 1970’li y›llar›n bafllar›nda hakk›mda genifl çapl› araflt›rmalar yürüten ‹ngiliz bilimadam› Profesör John Vane, benim etki
mekanizmam› aç›kl›¤a kavuflturdu. Birçok önemli çal›flmaya da zemin haz›rlayan ve ASA’n›n farkl› hastal›klara karfl› kullan›l›p gelifltirilmesinde önemli rol oynayan bu araflt›rma Prof. Sir John Vane’e 1982 y›l›nda Nobel T›p Ödülü’ nü kazand›rd›. 1978 y›l›nda üzerinde ad›m›n yaz›l› oldu¤u balon gökyüzünü fethetti. . eee… Y›l 1999! Tam 100 yafl›nday›m ve hiçbir zaman yafllanmad›¤›m› bir kez daha kan›tlad›m! . Bayer, büyük gün 6 Mart 1999’da, en iyi bilinen ürünü olan benim için çok özel bir do¤umgünü arma¤an› tasarlad›. Bayer’in Leverkusen’deki gökdelen idari binas› dünyadaki en büyük
V
Dünyadaki en büyük aspirin paketi / 1999 116
BD OCAK 2015
m›fl. Buna göre; yüksek tansiyona iyi geliyorum. Her gün al›nan 100 miligraml›k tabletim, büyük ve küçük tansiyonu belirgin oranda düflürüyor. Ancak uzmanlar uyar›yor: Beni sabah de¤il, geceleri içmelisiniz.
Kalp dostuyum:
Prof. John Vane Aspirin paketine dönüfltürüldü. Guinness Rekorlar Kitab›’na “Dünyan›n En Büyük Aspirin Paketi” olarak geçti. ‹nan›lmaz büyük bir kutlama oldu ve gördüm ki 100 y›l sonra bile herkes taraf›ndan sevilip güveniliyorum! tken maddem ASA’dan her y›l yaklafl›k 50 bin ton üretiliyor. Bu miktar 500 mg’l›k tabletlere s›k›flt›r›labilseydi, 100 milyar adet tabletim elde edilirdi. Bunlar› yan yana koysayd›k 1 milyon kilometrelik bir zincir oluflturabilir ve bu uzunlukta bir zincir dünyadan Ay’a kadar gidip gelebilirdi. Ben migren ve romatizmal a¤r›lara da iyi gelen bir ilac›m. Her y›l hakk›mda 3500’den fazla bilimsel araflt›rma yap›l›yor. Bu araflt›rmalardan baz›lar›n›n sonuçlar› sizleri de flafl›rtacak…
E
Tansiyonu düflürüyorum: ‹spanyol biliminsanlar›, beni araflt›r-
Günde en az 75 miligram benden almak, kan› inceltip damar iltihaplanmas›n› önlüyor. Bu da kalp hastal›klar› riskini yüzde 30 oran›nda düflürebiliyor. Gö¤üs a¤r›s› hissedildi¤inde bir Aspirin çi¤nemek, olas› kalp krizini bafltan önlemeye yard›mc› oluyor ve kriz geçirilmiflse bile bunun yaratt›¤› tahribat› azalt›yor.
Günefl yan›¤›na iyi geliyorum: Yaz›n bir anda korunmas›z olarak güneflin alt›nda kalmaktan
Her y›l hakk›mda 3500’den fazla bilimsel araflt›rma yap›l›yor. kaynaklanan yan›klar can› çok yakar ve ard›ndan cildin kabarc›klar fleklinde su toplamas›na neden olur. Çok fazla günefl alt›nda kald›ktan en az biriki saat sonra al›nacak iki adet Aspirin tabletim, hem yanmay›, hem de cildin su toplamas›n› azalt›r. 117
BD OCAK 2015
Nas›r› yumuflat›yorum: 5-6 adet tabletimi, toz haline getirip yar›mflar çay kafl›¤› su ve limon suyu ile kar›flt›r›n. Nas›rl› bölgeye bu kar›fl›m› sürdükten sonra, üzerini s›cak ve nemli bir bezle 10 dakika örtüm. ‹çeri¤imdeki asit, nas›r› yumuflatacak ve sünger tafl›yla biraz ovduktan sonra nas›r›n›z düzelecektir.
Prostat riskini azalt›r›m: Ünlü sa¤l›k merkezi Mayo Clinic’in uzmanlar› taraf›ndan 1400 erkek üzerinde 5,5 y›l boyunca yap›lan araflt›rma, prostat riskinin, her gün Aspirin içen erkeklerde iki kat azald›¤›n› gösterdi.
Uçuklar› geçiriyorum: Macar uzmanlar taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmaya göre, her gün al›nacak 125 miligram Aspirin tabletim, uçuklar›n cilt üzerindeki ömrünü ortalama 8 günden 5 güne düflürüyor. Ayr›ca uçu¤a neden olan iltihab› azaltarak, etkilenmifl bölgenin daha çabuk iyileflmesini sa¤l›yor.
Kolon kanserine karfl› yine ben: Aile bireylerinizden biri kolon kanseriyse her gün benden içmenizde büyük fayda var. Zira araflt›rmalara göre günde 81 miligram Aspirin alan erkeklerde kolon kanseri riski, almayanlara göre yüzde 50 oran›nda düflebiliyor.
Haf›za dostuyum: Hollanda’daki Erasmus T›p Merkezi’nde görevli bilimadamlar› taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmaya 118
göre, birkaç y›l boyunca düzenli Aspirin kullananlarda Alzheimer hastal›¤›na yakalanma riski, bu ilac› düzensiz kullananlara göre yaklafl›k yüzde 80 oran›nda daha az ortaya ç›k›yor.
Bir nevi korumay›m: Felcin nedeni kan p›ht›laflmas›. Benim en önemli özelli¤im de p›ht›laflmay› önlemek. Her gün al›nacak bir Aspirin’in, felç geçirmifl erkeklerde yeni bir felç riskini yüzde 25 oran›nda önledi¤i biliniyordu. Bundan yola ç›kan uzmanlar, genel olarak felç riski tafl›yanlarda da ayn› oranda etkili olaca¤›n› düflünüyor. Hatta baz› araflt›rmalar bu oran›n daha da yüksek olabilece¤ini gösteriyor. Tam 116 yafl›nday›m ve sözümona güçlü geçinen yeni ilaçlar›n hepsinden daha sa¤l›kl›y›m! Hafif ve orta fliddetli a¤r›larda ben yeterim! Güçlü a¤r› kesicileri doktorunuza dan›flmadan kullanmay›n. Yan›n›zdan beni ay›rmay›n. Nice 116 y›llara! •
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
Hofl Geldin (!) ‹novasyon Son y›llarda ‹ngilizceye son derece hakim “ayd›nlar›m›z›n” çaba ve katk›lar› ile Türkçemizin sözcük da¤arc›¤›na yeni bir sözcük daha eklenmifl oldu: ‹novasyon! ç y›ld›r da Türkiye ‹hracatç›lar Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanl›¤›’n›n deste¤i ile Türkiye ‹novasyon Haftas› ad›nda bir etkinliklik düzenleniyor. Televizyonlarda yay›nlanan reklamda duyuruldu¤u üzere büyük inovatif fikirlere imza atm›fl isimlerle Türkiye gelece¤in s›n›rlar›n› keflfetmek için ileriye kofluyor. ‹yi de bu nas›l koflmak? Bir çizgi çizip “Ey millet! Nedir
Ü
bu inovasyon? Hele anlayan beri gelsin!” diye ünlesem, ülkemin kaç vatandafl› çizginin bu yan›nda toplan›r dersiniz? Ya da öte yan›nda kaç kifli kal›r? Televizyonlarda yay›nlanan sözünü etti¤im reklamdan Türkiyemizin neyin haftas›n› kutlad›¤›n› anlayabilenlerin say›s›n›n kaç oldu¤una dair maya kat›lm›fl hamur gibi kabaran merak›m› kendi çabamla bilimsel olarak gidermem ne yaz›k ki olas› 119
de¤il. fiöyle bir tahmin yürüteyim demek de… Çünkü o zaman iflin içine atmasyon girer. Atmasyon, halk›m›z›n dilimizde yer eden sonu “siyon” ile biten, anlam›n› herkesin bilmedi¤i sözcüklere tepki olarak üretti¤i çok önemli ve anlamlı bir sözcük. Uyduruk, palavra (*) demek. novasyona gelince: Bu sözcü¤ün dilimizdeki karfl›l›¤› yenileflim, yenileflme, yenilefltirme, yenilik, yenilik yapma, icat... Latince kökenli Innovatus sözcü¤ünden Innovation olarak geçmifl ‹ngilizce ve Frans›zcaya. Yaz›l›fl› her iki dilde ayn› olmakla birlikte ‹ngilizcede inoveyfl›n, Frans›zcada inovasyon olarak okunup söylenmekte. Bizim okur yazar tabakam›z›n kültürel birikiminin alt›nda derin bir Frans›z kültürü yatt›¤›ndan olacak (!) ‹ngilizceyi ana dilleri gibi özümsemifl ayd›nlar›m›z (!) dilimize katt›klar› sonu …tion ile biten tüm ‹ngilizce sözcükler gibi bu sözcü¤ü de inoveyfl›n olarak de¤il de Türkçe (!) inovasyon olarak söyleyip yazmaktalar. Bu nedenle olsa gerek
‹
120
Gördüm ki inovasyon Dil Kurumu taraf›ndan 2007 y›l›nda kabullenilmifl. Anlam› da yenileflim, yenilik olarak aç›klanm›fl. inovasyon, dilimizdeki 6500 civar›ndaki Frans›zca sözcükler listesinde de¤il de 600 civar›ndaki ‹ngilizce sözcükler listesinde yer almıfl.(**) irkaç y›ld›r karfl›ma ç›kmaya bafllayan bu sözcü¤ün dilimizde ne zamand›r kullan›ld›¤›n› merak edip kendi çap›mda bir araflt›rma yapt›m: Önce kitapl›¤›mdaki Türk Dil Kurumu’nun 1988 bask›s› Türkçe Sözlük’üne bakt›m. Bu bask›s›nda inovasyon diye bir sözcük yok. Demek ki sözcü¤ün dilimize resmen
B
BD OCAK 2015
kabulü 1988 sonras› deyip Hazreti Google’a (!) baflvurdum. Gördüm ki Dil Kurumu taraf›ndan 2007 y›l›nda kabullenilmifl. Anlam› da yenileflim, yenilik olarak aç›klanm›fl. Derinlemesine akademik bir araflt›rma yapma olana¤›m olmad›¤›ndan bu kadar yeter dedim. Bu sözcü¤ün dilimizdeki geçmifli olsa olsa on-on befl y›l, yayg›n kullan›l›fl› ise üç befl y›l deyip noktay› koydum.
takt›¤›m› düflünenler olacakt›r kuflkusuz. Tak›nt›m sadece bu sözcü¤e de¤il dilimize her geçen gün artarak giren tüm yabanc› sözcüklere. Bilginin, bulufllar›n her gün katlanarak büyük bir h›zla artt›¤› günümüzde ve daha da artaca¤› kuflkusuz yak›n/uzak gelecekte ortaya ç›kacak yeni bulufllar›, oluflumlar›, düflünceleri kendi dilimizle ifade edemeyecek olmam›z›n do¤raca¤› sonuçlar›n endiflesi bu… Çok yak›n geçmiflte bir bakan›n yarama Endifle ve ma akl›m hep korkumun nedeni tuz basarcas›na “Türki‹ngilizceyi çok aç›k: Dilimize ye’nin Müslüman bir sular seller gibi oldu¤unu, ‘konumu yer eden tüm okuyup, yazan ve itibariyle’ mucitler ç›kayabanc› sözcükler ramad›¤›n›, bunun için konuflan ayd›nlar›m›z›n (!) niye inovasyon gibi bundan sonra gençlerimizi ara eleman yerine yenilik, yenilik- yer edecek yabanc› olarak yetifltirmeye odakçilik, yenileflme icat vb. lanmam›z gerekti¤ini” sözcüklerin sözcüklerinden birini söylemifl olmas›n›n dilimizi daha da ye¤lemediklerinde. flaflk›nl›¤›… k›s›rlaflt›r›p Bir ikisine sorduVe böyle giderse yozlaflt›raca¤›. ¤umda ald›¤›m yan›t: gelece¤in dünyas›nda sözcü¤ünün anlam›n›n ikinci s›n›f bir topluma Türkçemizde tek bir sözcükle dönüflece¤imiz korkusu… karfl›lanamamas› oldu. Fakat bence Endifle ve korkumun nedeni çok bu yan›t geçerli de¤il. Çünkü ‹ngiliz- aç›k: Dilimize yer eden tüm yabanc› ce, Frans›zca sözlüklerde de innova- sözcükler gibi bundan sonra yer tion sözcü¤ünün anlam›, bu dillerde edecek yabanc› sözcüklerin dilimizi tek bir sözcükle de¤il birden fazla daha da k›s›rlaflt›r›p yozlaflt›raca¤›. sözcükle aç›klanmakta. Konfüçyüs’un günümüzden yaklafl›k Okurlar›n aras›nda, niçin durup 2500 y›l önce söyledi¤i gibi bilinmez dururken bu inovasyon sözcü¤üne bir sona daha da yaklafl›yor olmam›z.
A
121
BD OCAK 2015
“Dilde bozukluk varsa söylenen fley, söylenmek isteneni anlatmaz. E¤er, söylenen istenen anlam› yans›tmazsa yap›lmas› istenen fley yap›lmaz. E¤er istenen yap›lmazsa ahlâk ve sanat bozulmaya bafllar. Ahlâk ve sanat bozulursa adalet yoldan ç›kar.. Adalet yoldan ç›karsa halk ne yapaca¤›n› bilemez, bunal›ma sürüklenir. ‹flin nereye varaca¤› bilinemez.” demifl Konfüçyüs…
Türk Dil Kurumu’ nun güncel Türkçe sözlü¤ündeki toplam sözcük say›s› 111.027. Bunun 14.981’i yabanc› kökenli...
ürkçenin yabanc› sözcüklere kucak açmas›n›n geçmifli bilindi¤i gibi çok eskilere uzanmakta. Büyük Selçuklu Devleti’ nin kuruluflundan bafllayarak sayacak olursak, geçen 974 y›l›n ard›ndan bugün dilimize yerleflmifl 6516 Arapça, 1375 Farsça olmak üzere toplam 7891 sözcük var. Buna karfl›l›k Tanzimat döneminin bafllang›c›ndan, 1839 y›l›ndan bu yana geçen 175 y›lda benimsedi¤imiz Frans›zca sözcük say›s› 5540. Osmanl› devletinin kuruluflundan bafllayarak bir karfl›laflt›rma yapacak olursak 623 y›l boyunca dilimizde yer eden Farsça ve Arapça sözcüklere karfl›n, 175 y›lda dilimize yerleflen Frans›zca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Rumca, Almanca ve ‹ngilizce vs sözcüklerin toplam› 8119. Bu say›lar çeflitli kaynaklarda üç afla¤› befl yukar› farkl› olsa da Türk Dil Kurumu’nun güncel Türkçe sözlü¤ündeki toplam sözcük say›s› 111.027. Bunun 14.981’i de yabanc› kökenli... Peki neden? Nedeni basit. T›pk› bugün oldu¤u gibi geçmiflte de öykündü¤ümüz, hayranl›k duydu¤umuz yabanc›
dillerdeki kavram ve sözcükleri aynen al›p, dilimizi iflleyip gelifltirme becerisini gösterememifl olmam›z. Yani dilde yenilikçi, yarat›c› olamay›fl›m›z; buna gerek duymamam›z.
T
122
BD OCAK 2015
Farsça ve Arapça ile bafllayan bu etkileflimin sonucunda ortaya ç›km›fl lisan-› Osmani denilen; halk›n konuflup anlamad›¤› bir dil olarak Osmanl› Türkçesi. Sadece saray ve çevresinin anlad›¤›, konuflup yazd›¤› resmi yaz›flma ve edebiyat dili olarak sürdürmüfl varl›¤›n›. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun gücünü yitirmesi ve yok olmas›n›n nedeni de bu. Lisan-› Osmani’nin üretken bir dil olamamas›, rönesans ile bafllayan düflünsel dönüflüme; kültürel, sanatsal ve bilimsel yenilikleri, düflünceleri ifade edecek gerçek bir dilden kök alan yeni sözcükler üretememesi… Türkiye Cumhuriyeti’nin bilim ve sanatta bugünkü düzeye gelebilmifl, bir ölçüde de olsa ça¤dafl uygarl›k düzeyine ulaflabilmifl olmas›n›n nedeni
de Atatürk’ün mucizesi dil devrimi. smanl›ca’n›n okullar›m›zda zorunlu ders olarak okutulmas›n›n önerilip konufluldu¤u günümüzde bir yandan da yabanc› sözcüklerin pefline tak›lm›fl gidiyoruz. ‹novasyon ve tüm yabanc› sözcükleri kullanmak yerine dilimizde bu sözcükleri karfl›layan üretken, dal veren kök sözcükler benimseyip kullan›lmad›kça hiçbir alanda yenileflim mümkün olmayacak. Duyurulur… •
O
tekinozertem@butundunya.com.tr * Palavra da dilimizdeki ‹spanyolcadan (palabra) dönüflen sözcüklerden. ** Kesin say› verememenin nedeni farkl› kaynaklara göre say›n›n az farkla da olsa de¤iflkenli¤i
Atmamas› gerek!
Bir adam doktora gitti ve derdini anlatt›: "Doktor Bey, kalbim çok h›zl› at›yor." Doktor, hastas›n› özenle muayene ettikten sonra karar›n› bildirdi: "Atmamas› gerek." Doktorun bu sözü üzerine adam solu¤u, en yak›n eczanede ald›. "Sizde at mamas› var m›?" Eczac›, "Bizde at mamas› olmaz... Karfl›daki veterinere soracaks›n›z" dedi. Adam veterinere gitti, befl kutu at mamas› sat›n ald› ve bunlar› befl ay süreyle kulland›. Sonuçtan memnundu. Fakat beflinci kutu at mamas› bitince, kalbinin h›zl› at›fllar› yeniden bafllad›. Hemen veterinere gitti, birkaç kutu at mamas› daha istedi. "Maalesef, bizde hiç kalmad›" dedi veteriner. "Hepsi bitti." Bu yan›t üzerine telafla kap›lan adam, soluk solu¤a doktoruna gitti ve durumu bildirdi: "Doktor Bey, at mamas› bitmifl" dedi. Doktor, duraksamadan karfl›l›k verdi: "Bitmemesi gerek..." 123
UFAK TEFEK B‹LG‹LER
Sabahat Önen
Yard›mlaflma Timsah, av›n› yedikten sonra a¤z›n› açarak bekler. Ya¤mur kufllar› timsah›n difllerinde kalan art›klar› temizler ve beslenirler. Bir hektar çam orman› 40 ton toz emer.
Paratoner Gibi A¤aç
Panik Sorusu “Sana bir fley sorabilir miyim” sorusu ilk anda insanda panik duygusu yaratmaktad›r. Kokteyller içki tad›n› gizlemek amac›yla içki yasa¤›ndan do¤mufltur.
Mefle a¤ac›, üzerine en fazla y›ld›r›m düflen/çeken a¤açt›r.
Portakal Gerçe¤i Dünyada üretilen portakallar›n sadece %20'si meyve olarak sat›l›yor. Kalan›, portakal suyu, kozmetik ürünü ve benzerleri için ifllenmektedir.
Y›lanlar, genellikle üç metre öteyi göremezler. “Hava Raporlu” Kule ‹stanbul Üniversitesi Kampüsü içinde bulunan Beyaz›t Kulesi'nin ›fl›klar›, mavi yand›¤› zaman havan›n ertesi gün aç›k olaca¤›n›, yeflil yand›¤› zaman ya¤murlu, sar› yand›¤› zaman sisli olaca¤›n›, k›rm›z› yand›¤› zaman ise karl› bir gün beklendi¤ini bildirmektedir.
124
BD OCAK 2015
Zirvenin ‹smi “Everest Da¤›” ismini, 1852’de ekibiyle buran›n Dünyan›n en yüksek da¤› oldu¤unu keflfeden ‹ngiliz da¤c› Sir George Everest’ten alm›flt›r.
Tozun Kayna¤›
Dünya'daki toz bulutlar›n›n ana kayna¤› Afrika'daki Sahra'd›r.
Amazon’a Borçluyuz Amazon Ya¤mur Ormanlar›, Dünya oksijen ihtiyac›n›n %20’den fazlas›n› üretmektedir.
Blaise Pascal (1623 – 1662) Frans›z matematikçi, fizikçi, yazar ve mucit olan Pascal küçük yafllardan beri bilimle u¤raflm›flt›r. Henüz 12 yafl›nda iken, hiç geometri bilgisine sahip olmad›¤› halde daireler ve eflkenar üçgenler çizmeye bafllayarak, bir üçgenin iç aç›lar›n›n toplam›n›n iki dik aç›ya eflit oldu¤unu kendi kendine keflfetmifltir. Kendi buluflu olan “Pascal Üçgeni” Blaise Pascal’›n ad›yla literatürde an›lmaktad›r. 16 yafl›nda “Konikler Üzerine Deneme” adl› kitab› yay›nlanm›flt›r. Pascal, babas›n›n aritmetik ifllerini kolaylaflt›rmak için tasarlad›¤› alet bugünün hesap makinesidir. Atmosfer bas›nc›, s›v›lar›n dengesi, hidrolik pres, aritmetik üçgen konular›nda birçok çal›flma yapm›fl Torricelli’nin çal›flmalar›n› genellefltirerek bas›nç ve vakum kavramlar›n› aç›kl›¤a kavuflturmufltur. ‹zdüflümsel geometri konusunda kayda de¤er bir bilimsel eser yazm›fl, Pierre de Fermat ile birlikte olas›l›klar hesab›n› bulmufltur. Edebiyatta, Frans›z klasik döneminin en önemli yazarlar›ndan biri olarak kabul edilir. Pascal’›n felsefe ile ilgilenmesinin en büyük nedeni inançlar› idi. Bu konudaki en bilinen eser, (Pensees) “Düflünceler” adl› yap›t›d›r ve genç yafl›nda vefat etmesi sebebiyle bu eserini tamamlayamam›flt›r. Gençlik y›llar›ndan sahip oldu¤u rahats›zl›klar nedeniyle 1662’ de hayata veda etmifltir. 125
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
P
‹talya’n›n bir aflk flark›s›yla ünlenen beldesi
ortofino
126
BD OCAK 2015
P
ortofino ‹talya’n›n en nadide tatil beldelerinden biri. Kuzeybat›daki Ligurya bölgesindeki Cenova iline ba¤l› olan bu lüks kasaba, yaln›zca zengin ve ünlülerin de¤il, günübirlik gezmeye gelen ziyaretçilerin de gözdesi. Bir zamanlar›n küçük bal›kç› köyü, Fred Buscaglione’nin 1958’de besteledi¤i “Portofino’da Aflk” flark›s›yla tan›n›nca ad› romantizm ve aflkla an›lmaya bafllam›fl. Vittorio Paltrinieri ve Dalida’n›n yorumlar›yla daha da ünlenen flark›n›n tek ‹ngilizce cümlesi “Aflk›m› Portofino’da buldum.”
dilden dile, kulaktan kula¤a yay›l›p; sanatç›lar, ünlüler, gezginler ve zenginler geldikçe beldenin ünü de artm›fl. Arabayla gezilmeyecek kadar küçük, kalabal›k ve park etme sorunu olan bir yer oldu¤u için Portofino’ya tekne ile gelmek daha iyi bir seçim. Cenova, Rapallo ve Camogli’den gelme imkan› olsa da Cenova’dan Santa Margherita’ya trenle gidip oradan tekneye binmeyi tercih ediyorum. 15 dakika sonra Portofino göründü¤ünde modern k›sa öykü yazar› Guy de Maupassant’›n 1889 y›l›nda yazd›klar›n› an›msayarak onun duygular›na ortak oluyorum. “...Kendinizi zeytinliklerin ve kestane a¤açlar›n›n oluflturdu¤u yemyeflil bir burnun gizli giriflinde buluyorsunuz. Bu küçük köy, Portofino ay›n hilal flekliymiflcesine sessiz r›ht›m›n etraf›n› çevreliyor. Bu harika do¤al liman› denizle birlefltiren geçitten yavaflça ilerleyip yeflil ve taze a¤açl›klarla çevrelenmifl evlerden oluflan bir amfitiyatroya do¤ru ilerliyoruz. Herfley birkaç bal›kç› teknesinin uyurcas›na durdu¤u sakin sular›n
127
St. Giorgio Kilisesi aynas›na yans›yor.” Y›llarca teknelere s›¤›nak olan bu koyda art›k bal›kç› teknelerinin yan›nda lüks ve görkemli yatlar da var. Baz› büyük yatlar›n içinde jakuzili havuzlar, hatta helikopter pisti bulunuyor. Daha küçük tekneler koya yanaflamayan dev yatlar›n konuklar›n› karaya tafl›yor. skelede indikten sonra etraf›na kafeler, restoranlar ve fl›k ma¤azalar›n s›raland›¤› deniz kenar›ndaki yoldan Piazzetta denilen meydana yürüyorum. Koyun etraf›ndaki birbirine bitiflik binalar bej, pembe, turuncu ve sar› tonlardaki pastel renklerle boyanm›fl. Pencerelerdeki koyu yeflil panjurlar bir k›sm›n›n farkl› desenlerle süslendi¤i yap›lar›n ortak yönünü oluflturuyor. Denizden tepeye do¤ru bak›nca a¤açlar›n aras›na gömülmüfl gibi duran görkemli villalar dikkat çekiyor. Divo Martino kilisesine ç›kan merdivenlerden evlerin arkas›ndaki yola yürüyorum. Kas›mpat›, yasemin, begon-
‹
128
vil, zakkum gibi farkl› çiçekler, limon ve manolya a¤açlar›, y›llar önce Truman Capote, Friedrich Nietzche ve Virginia Woolf’a ilham veren Portofino’nun sokaklar›n› güzellefltiriyor. Gucci, Hermes, Dior, Louis Vuitton gibi ünlü markalar›n ma¤azalar›n›n oldu¤u Via Roma caddesinden yürü-
BD OCAK 2015
an›msat›yerek yeniden meydana Y›llarca tekne- vermelerini yor. A¤açlar›n aras›ngeliyorum. Bu kadar lere s›¤›nak olan dan afla¤›daki denize popüler ve küçük bir yer olmas›na ra¤men bu koyda art›k lüks bak›p bir zamanlar burada birbirleriyle do¤al güzelliklerin ve yatlar da var. yar›fl›p, suyun üzerine mevcut yerleflimin koruns›çrayan yunus bal›klar›n› mas›na özel bir önem verildüfllüyorum. Bir süre sonra San di¤i anlafl›l›yor. Ço¤u 60 yafl›n Giorgio Kilisesi’ne geliyorum. 12. üzerinde olan yaklafl›k 600 kiflinin yüzy›lda yap›lan, 2. Dünya Savafl›’nyaflad›¤› Portofino’da yap›laflman›n kontrol edildi¤ini, binalar›n bak›m›n›n daki bir bombard›manda y›k›ld›ktan yap›lmas›na özen gösterildi¤ini ö¤re- sonra yeniden infla edilen sar› renkli Barok kilise masmavi denize do¤ru niyorum. uzanan yüksek kayal›klar›n üzerine yap›lm›fl. Kilisenin arkas›nda mumlar, eydandaki restoranlar›n arkas›ndaki parke tafll› dar heykeller ve kandillerle süslenmifl bak›ml› bir mezarl›k var. sokaktan yokufl yukar› Yolun devam› beni Brown Kalesi’ Brown Kalesi’ne do¤ru yürümeye ne götürüyor. 16.yüzy›lda yap›lan bafll›yorum. Bu yol daha sonra patikaya dönüflerek Portofino Park›’ kale, 19.yüzy›lda bir villaya dönüfltürülmüfl, özel mülk olarak birkaç kez n›n güney ucundaki kayal›k buruna kadar devam ediyor. Burunun harita- el de¤ifltirdikten sonra 1961’de Portodaki flekli bana Romal›lar’›n burada fino kentine sat›lm›fl. Çiçekler, gül kurdu¤u yerleflim yerine Portus bahçeleri ve a¤açlar›n oldu¤u genifl Delfini yani Yunuslar›n Liman› ad›n› bir park içinde yer alan kalenin
M
129
BD OCAK 2015
Piazzetta Meydan› odalar›n› gezdikten sonra bahçedeki terasa ç›k›yorum. Buradan afla¤›daki kiliseler, orman›n içindeki malikaneler, deniz k›y›s›ndaki rengarenk yap›lar, liman ve masmavi deniz muhteflem görünüyor. Portofino’nun burada yaflamak isteyen birçok kifli olmas›na ra¤men yap›laflma kurban› olmadan do¤a ile uyum içinde kalabilmifl olmas›na seviniyorum. ›sa bir süre sonra San Fruttuoso’ya gidecek tekneye binece¤im için a¤açlar›n aras›ndaki patikadan limana do¤ru iniyorum. Biraz daha vaktim olsa burnun ucundaki deniz fenerine gidebilir, gün bat›m›n› izleyebilir, Portofino’nun gece ›fl›kland›r›lm›fl halini görebilirdim belki. Ancak ben de birçok günübirlik ziyaretçi gibi kapanma saati gelen bir müzeden ayr›l›rcas›na tekneye binerken yapabileceklerimi de geride b›rak›yorum. Berrak sularda yüzmek, dal›fl yapmak, Portofino Park›’ndaki farkl› rotalarda yürümek, deniz k›y›s›ndaki kafelerden birinde kahve içip etraf› izlemek,
K
130
Portofino’nun yap›laflma kurban› olmadan do¤a ile uyum içinde kalabilmifl olmas›na seviniyorum. kalenin bahçesindeki bankta kufl seslerini dinleyerek kitap okumak gibi. Tekneden Portofino’ya bakarken her y›l 23 Nisan’da yap›lan San Giorgio Festivali’nde bu sahilde oldu¤umu düfllüyorum. Binalar ince ›fl›klarla süslenmifl, kilise çanlar› çal›yor. Hava iyice karar›p, herkes deniz kenar›nda Piazzetta meydan›nda topland›¤›nda büyük flenlik atefli yak›l›yor, alevler etraf› ayd›nlat›rken ateflte bal›klar pifliriliyor, flark›lar söyleniyor. Ben de tan›d›k bir ezgiyi m›r›ldan›yorum içimden: I found my love in Portofino (Aflk›m› Portofino’da buldum), perché nei sogni credo ancor (çünkü hâlâ hayallere inan›yorum) • izlensen@butundunya.com.tr
Dünyan›n en zeki 100 insan›ndan Yaflayan en zeki insanlardan biri olarak kabul edilen ünlü fizik ve gelecek kuramc›s› Michio Kaku, biri olarak kabul edilen bilimadam›n›n gelece¤e gelece¤in teknolojilerinin hayat›m›z› ve iflimizi ait öngörüleri nas›l de¤ifltirece¤ini, 27 Kas›m 2014 günü ülkemizde konuk oldu¤u bir toplant›da anlatt›. Bilim dünyas›n›n en ünlü isimlerden biri olan Michio Kaku, Einstein’›n “birleflik alan kuram›”ile “ifl, ticaret ve finans alanlar›n› etkileyen e¤ilimlerin gelece¤i” konular›nda çal›flmaktad›r. Dr. Michio Kaku’nun, konuk oldu¤u Teknoloji Zirvesi’nde yapt›¤›“Bugünden Gelece¤e Bak›fl” bafll›kl› konuflmas›n›n tam dökümünü, bu say›m›zdan bafllayarak okuyucular›m›za sunuyoruz…
-1-
Sayın Hikmet ULU⁄BAY ve Say›n Selen EK‹N’e teflekkürlerimizle lk olarak bir itirafta bulunaca¤›m. Bazen bu övgüler ve onurland›rmalar ters tepebiliyor. K›sa süre önce New York Magazine beni New York’taki en zeki 100 insandan biri olarak gösterdi. Ben de, “Ne büyük bir fleref.” Diye düflündüm. Ancak
haks›zl›k etmek gibi olmas›n ama Madonna’n›n da ayn› listede yer ald›¤›n› kabul etmem gerekiyor. Önümüzdeki y›l da, Lady Gaga beni listeden tamamen silecek. Bugün sizlere gelecekten bahsedece¤im. 131
BD OCAK 2015
Gelece¤iniz, tahmin edilmesi çok tehlikeli bir olgudur. Amerikal› büyük filozof ve beyzbol oyuncusu Yogi Berra’dan al›nt› yapaca¤›m. Yogi Berra demifl ki, “Tahmin etmek genelde çok zordur. Özellikle de gelecekle ilgiliyse.”
Radar›, mikro dalgalar› biz icat ettik. Hastanelerde, röntgen cihaz›n› biz icat ettik. MR çekmeyi, pozitron emisyon tomografisini biz icat ettik. Biyoloji laboratuvar›nda, elektron mikroskobunu icat ettik. DNA moleküllerini s›raya dizdik. Sak›n unutmay›n, Uzay Program›’n› biz bafllatt›k. GPS uydusunu biz bulduk. Ve biz fizikçiler, tahmin yapmaya da bay›l›yoruz. ‹nternetin kurulmas›na yard›mc› oldu¤umuz s›ralarda bir fizikçi flöyle bir tahminde bulundu: “‹nternet, yüksek kültür, yüksek sanat ve yüksek toplum için bir forum ifllevi görecek.” Bugün ise internetin yüzde 5’lik k›sm›n›n pornografiden olufltu¤unu biliyoruz. Ama bunun sebebi internete eriflimi olan ergen çocuklar. Ninelerimiz ve dedelerimiz ‹nternete girene kadar bekleyin. O zaman ‹nternetin yüzde 50’si pornografiden oluflacak. Bafllamadan önce, size uyar› niteli¤inde bir hikaye anlatay›m. Yaklafl›k 200 y›l önce büyük Frans›z devrimi gerçekleflti.
Ben bugün bundan bahsedece¤im. Ben bir fizikçiyim. Peki neden, gelecekten bahsetmesi için bir fizikçi ça¤r›l›yor. Transistörü biz icat ettik. Lazeri biz icat ettik. ‹nterneti biz kurduk. World Wide Web’i biz yazd›k. Unutmay›n, televizyonu da biz icat ettik. Radyoyu da biz icat ettik.
ir gün üç beyefendi giyotinin önünde idam edilmeyi bekler. Bir rahip, bir avukat ve benim gibi bir teorik fizikçiden oluflur bu üçlü. Bafllar›n› giyotine kapt›rmak üzeredirler. ‹lk önce rahibin bafl›n› koyarlar. Sonra ona, “Son sözün var m›?” diye sorarlar. Rahip “Evet” der.
132
BD OCAK 2015
Konferanstan bir görüntü “Evet, var.” Ve son sözünü söyler: “Tanr›, cennetteki Tanr› can›m› ba¤›fllayacak” der. Oras›n› görece¤iz. Tüm gözler b›ça¤a kilitlenir. B›ça¤› kald›r›rlar b›çak bafllar inmeye ve rahibin boynuna vurmadan az önce durur. Kalabal›k flok olur! Böyle bir fley daha önce görülmemifltir. Kalabal›ktan, “Rahibi b›rak›n bugün Tanr› konufltu” sesleri yükselir. rd›ndan s›ra avukata gelir. Avukat›n bafl›n› yerlefltirirler giyotine. Sonra ona da, “Son sözün var m›?” diye sorarlar. “Evet” der avukat. “Evet,var.” Ve o da son sözünü söyler: “Belki adaletin ruhu, adalet can›m› ba¤›fllar.” der. Tüm gözler b›ça¤a kilitlenir. B›ça¤› kald›r›rlar b›çak bafllar inmeye ve avukat›n boynuna vurmadan az önce durur. Bu sefer Paris sokaklar›nda flenlik bafllar. Halk, “Tanr› konufltu, adalet konufltu” diye ba¤›r›r. Sonra s›ra fizikçiye gelir. Giyotine bu kez, fizikçinin bafl›n› yerlefltirirler... Sonra ona da, “Son sözün var m›?” diye sorarlar. “Var” der fizikçi. Sonra söyleye-
ce¤ini söyler: “Ben Tanr›’y› pek tan›mam, yasalar hakk›nda ise hiçbir fley bilmem ama bir fleyi çok iyi biliyorum” der. “Yukar› bakarsan›z makaradaki halat›n s›k›flt›¤›n› siz de görürsünüz.” Sonra flöyle sürdürür sözlerini: “Halat› çözerseniz, b›çak gayet iyi iner.” Büyük hata. Çok büyük hata... ‹p çözülür, b›çak iner ve zavall› fizikçinin kafas› gider. Bu da bize flunu gösterir. Biz fizikçilerin ne zaman çenemizi kapataca¤›m›z› bilmemiz gerekir. ine de, bugün ben BBC Television, Discovery Channel ve Science Channel ad›na görüflme flerefine eriflti¤im dünyan›n en iyi 300 bilim insan›n›n çenesini sizlere açaca¤›m. Kitab›m, “Gelece¤in Fizi¤i” bundan 20 y›l, 50 y›l hatta 100 y›l sonras›ndan bahsederek uluslararas› en çok satanlar listesine girdi. Bir önceki kitab›m, “Olanaks›z›n Fizi¤i” 500 y›l gelece¤e kadar gidiyor. Biz fizikçiler, gelecekte o kadar uza¤› görebiliyoruz, çünkü biz ne icat ediyoruz? Biz gelece¤i icat ediyoruz. 20.yüzy›l› biz icat ettik. fiimdi de 21. 133
BD OCAK 2015
na yolculuktan bahsediyorum. Bu kitapta merak edilen sorular› yan›tl›yorum. Mesela bir zaman makinesine bindiniz diyelim. Siz do¤madan önceki zamanda annenizin gençli¤iyle tan›fl›rsan›z ve anneniz size afl›k olursa ne olur? Annenizin gençli¤i, siz do¤madan önce size afl›k olursa büyük s›k›nt›ya girersiniz. fiimdi de son kitab›m. Son kitab›m, evrendeki en büyük gizemle ilgili. ‹nsan akl›. Bilinen evrendeki en karmafl›k yap›, insan beynidir. Ancak fizik kullanarak, art›k laboratuvarlarda telepati deneyleri yap›yoruz. Zihin okuyoruz. Telekinezi çal›fl›yoruz. Zihin gücüyle eflyalar› hareket ettiriyoruz. An›lar› kaydediyoruz. Rüyalar› resmediyoruz. Art›k bir rüyay› resmedebiliyoruz. Gelecekte, uyand›¤›n›z zaman bir tufla basacaks›n›z ve önceki gece gördü¤ünüz rüyan›n videosunu izleyebileceksiniz.
Michio Kaku’nun, Gelece¤in Fizi¤i (üstte) ve Olanaks›z›n Fizi¤i adl› kitaplar› Yüzy›l› icat ediyoruz. Bu kitapta uzay gemilerinden bahsediyorum. Telekineziden, ›fl›nlanmadan ve hatta zama134
u an içinizden flöyle diyor olabilirsiniz. “Siz gelece¤i tahmin edemezsiniz. Geçmiflte hiç edemediniz” Kimse 2008’ deki krizi tahmin edememiflti. Tam do¤ru de¤il. 2008’deki krizden bahsedelim. Öncelikle, bu servet nereden geliyor ki? Servet nereden geliyor? Nihayetinde servet bilim ve teknolojiden geliyor. Ama bilim dalgalar halinde gelir. Bu dalgalar da servet dalgalar›n› yarat›r. Ama servet yerinde durmaz, bir yere gitmesi gerekir. Peki nereye gider? Genelde bir balon oluflturur. Balon patlad›¤›nda da kriz meydana gelir. fiimdi inovasyon dalgalar›ndan
BD OCAK 2015
bahsedelim. 1800’lü y›llarda fizikçiler fermodinami¤in gizemini çözdü. Bir y›¤›n kömür al›p o kömürden ne kadar enerji ç›karabilece¤imizi hesaplad›k. Bununla birlikte, sanayi devrimi bafllad›. Bir anda buhar gücüne sahip olduk. Lokomotifler yap›ld›, fabrikalar kuruldu. Servet yarat›l›yordu. Tar›msal toplumlarda daha önce görülmemifl büyüklükte bir servet. Ancak servetin bir yere gitmesi gerekiyordu. Peki, nereye gitti? Londra Menkul K›ymetler Borsas›’na. Bir balon oluflturdu, dev bir balon. Ama sürdürülemiyordu. Balon1850’de patlad› ve
kapitalizmin ilk krizini meydana getirdi. Kriz o kadar büyüktü ki bir felsefenin oluflmas›na sebep oldu. Marksizm ad›nda bir felsefe. ma fizikçilerde yerinde duram›yordu. ‹kinci servet ve inovasyon dalgas›n›n oluflumunu bafllatt›k. Biz fizikçiler, elektri¤in, manyetizman›n ve içten yanmal› motorun gizemini çözdük. Bu da daha büyük bir balonun do¤mas›na önayak oldu. Amerika Menkul K›ymetler
A
Borsas›’n›n balonu. Kamu ve otomobil sermayesi. Balon devasa boyutlardayd› ama sürdürülemiyordu. Balon, 80 y›l sonra, 1929 y›l›nda patlad›. undan 80 y›l sonra biz fizikçiler üçüncü inovasyon dalgas›n› oluflturduk. 80 y›l sonra ileri teknoloji devrimini bafllatt›k. Lazerler, bilgisayarlar, internet, ‹pod’lar, ‹pad’ler, tabletler, GPS. Hepsi fizikten geliyor. Bu daha da büyük bir balon yaratt›. Efli benzeri görülmemifl büyüklükte bir balon. Bu da sürdürülemiyordu. 2008 y›l›nda
B
patlad›. Bu günün sorusu ise flu: ‹lk dalga buhar gücüyse ikinci dalga elektrikse üçüncü dalga bilgisayarlarsa dördüncü dalga ne olacak? Dördüncü dalga ne olacak? Dördüncü dalgay› farkl› alanlar oluflturacak. Moleküler bilim, biyoteknoloji, nanoteknoloji, yapay zeka. Hepsi de bilgisayarlar ve mobil teknoloji ile bütünleflecek. Dördüncü dalgay› konuflal›m. Bu karfl›n›zdaki Moore Kanunu...• (Sürecek) 135
Çeviri: SABR‹YE AfiIR
6 bin koyunla birlikte Basra Körfezi’nde batan gemi
El-Kuveyt Okyanuslar›n dipleri, hedeflerine asla ulaflamam›fl gemilerin enkazlar›yla doludur. Bu gemilerin baz›lar› alt›n ve de¤erli mücevherat tafl›yordu. Baz›lar›ysa savafl sonucu batm›flt›. El-Kuveyt isimli yük gemisiyse, çizgi roman kahraman› Vakvak Amca (Donald Duck) dehas› olmasa, tarihte bir dipnot olarak bile an›lamayacakt›…
E
l-Kuveyt isimli yük gemisi 14 Eylül 1964’te, tafl›d›¤› yaklafl›k 6 bin koyunla birlikte Basra Körfezi’nde yan yatm›flt›. Limana 87 derece aç›yla yan yatan El-Kuveyt, herkesin gözleri önünde denizin dibine do¤ru bat›yordu. Bu durum, Kuveyt halk› için yaflamsal bir sorunun da habercisiydi. Çünkü Kuveyt’in tek içme suyu kayna¤› deniz suyuydu ve deniz suyunu içilebilir hale getirmek, sudaki tuzu ar›tmak amac›yla tuz rafinerileri bile kurulmufltu.
136
BD OCAK 2015
A
ncak bu rafineriler, elbette El-Kuveyt’in yolcular› olan yaklafl›k 6 bin koyunun çürüyerek halk›n içme suyuna kar›flmas›n› engelleyemeyeceklerdi. Kuveyt halk›n›n tek su kayna¤›n› kurtarmak için, geminin enkaz›n›n hiç bekletilmeden ç›kar›lmas› gerekti¤i aç›kt›. Ama kimse bunun nas›l olaca¤›n› bilmiyordu. Çözüm, o s›ralarda Kuveyt’te çal›flan Danimarkal› bir mühendisten, Karl Kroyer’den geldi. Geminin öylece yan yatm›fl bat›yor halini gördü¤ünde, akl›na y›llar önce okudu¤u bir çizgi roman geldi. 1949 May›s’›nda ç›km›fl Walt Disney çizgi roman›nda, Vakvak Amca (Donald Duck)’n›n da benzer bir sorunla karfl› karfl›ya kald›¤›n› hat›rl›yordu. Çizgi roman›n öyküsünde, Vakvak Amca’n›n amcas› Varyemez’in yat› denizde bat›yordu. Vakvak Amca ve üç ye¤eni (Can, Cin ve Cem) harika bir çözüm bulmufllard›: Yat›n içini pinpon toplar›yla doldurarak suyun üzerine ç›kmas›n› sa¤lamak. Kroyer de benzer bir yöntemi denemeye karar verdi. ‹ki bin groston
Çözüm, o s›ralarda Kuveyt’te çal›flan Danimarkal› bir mühendisten, Karl Kroyer’den geldi. Geminin öylece yan yatm›fl bat›yor halini gördü¤ünde, akl›na y›llar önce okudu¤u bir çizgi roman geldi. a¤›rl›¤›nda bir yük gemisinin yükselmesini sa¤layacak kadar pinpon topu bulmak elbette kolay bir ifl de¤ildi. Kroyer, bunun yerine, polistiren tozunu kaynatarak inci büyüklü¤ünde içi hava dolu toplar elde edecek bir sistem gelifltirdi. Asl›nda, basitçe kendi küçük pinpon toplar›n› yap›yordu. Balonlar haz›rland›ktan sonra, bunlar› geminin omurgas›na yerlefltirecekti. Bütün kazanlar, pompalar ve kimyasallar hava yoluyla Danimarka’dan Kuveyt’e getirtildi. Makineler sürekli olarak çal›flt›. Ve bu ç›lg›nca plan ifle yarad›…
137
BD OCAK 2015
27 milyon polistiren topu ve üç ay süren çal›flmalar sonucunda, ElKuveyt baflar›yla su yüzüne ç›kar›ld› 150 ton köpük, yani 27 milyon polistiren topu ve üç ay süren çal›flmalar sonucunda, El-Kuveyt baflar›yla su yüzüne ç›kar›ld› ve güvenli bir flekilde k›za¤a çekildi. Kuveyt’in su kayna¤› kurtar›lm›flt›. Gemiyi kurtarmaksa, toplam 435 bin dolara mal olmufltu. Geminin iki milyon dolarl›k sigortas› oldu¤u için, sigorta flirketi masraflar› karfl›lad›.
B
u ola¤and›fl› kurtar›fl›n haberleri ve resimleri dünyan›n her yerindeki gazetelerde bas›ld›. ‹yi reklam yap›lm›flt› ama
138
gemiyi ç›kartan flirket BASF, ifllemin patentini almak için baflvurdu¤unda reddedildi. Vakvak Amca, büyük flirkete s›k› bir darbe indirmiflti. Vakvak Amca’n›n dâhiyane çözümü önceden bas›lm›fl oldu¤u için, kamusal bilgi olarak de¤erlendiriliyordu. E¤er flirket özgün fikrin nereden al›nd›¤›n› dünyaya hiç aç›klamam›fl olsayd›, büyük olas›l›kla patenti alacakt›. Hepsi bir yana, diyebiliriz ki, Kuveyt halk› su kaynaklar›n› kurtard›¤› için Vakvak Amca isimli kurmaca karaktere ve çizeri Carl Barks’a teflekkür borçludur.•
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
K›s›r Partisi Büyüklerimiz aralar›nda ne partiler yap›yorlar, ne partiler. Pekiyi, biz çocuklar›n niçin partisi olmas›n? azen bizim evde annemin on-onbefl arkadafl› toplan›yorlar, haydi bakal›m kahkahalar, söylefliler, flakalar, neler neler. Bu arada partiyi yapan da konuklar› için neler haz›rlam›flsa, birbir önlerine koyuyor. Ama her zaman ayn› kiflinin evinde yap›lm›yor bu parti. Arkadafllar aras›nda s›ras›yla yap›l›yor. Art›k biz çocuklar›n da partisi var. Okuldan dört arkadafl›m, apartman›m›zda üç arkadafl›m, bir de karfl›daki apartmandan üç arkadafl›m partimizi kuruverdi. Bizim partimizin bir ad› var. “K›s›r Partisi”... Evet evet, kimin evinde toplan›rsak k›s›r yap›p yiyoruz. Öyle de çok seviyoruz ki k›s›r›. K›s›r›n yan›nda meyve suyu, kola falan yok, ayran var.
139
BD OCAK 2015
S›ra kimdeyse o arkadafl›m›z on çocu¤a yetecek denli marketten ayran al›yor... Eh art›k, bir kafl›k k›s›r›m›zdan, bir yudum ayran›m›zdan... Bu kez s›ra bende. K›s›r partisi bizim evde yap›lacak. Ayran da benden. Bugün ö¤leden sonra, saat on alt›da. Ben flimdi parti için ne haz›rlayaca¤›m? Önce kocaman bir tepsi. Öyle bir tepsi ki içi on çocu¤a yetecek denli k›s›r als›n. nneci¤im öyle kocaman bir tepsi ald›. Tabaklar› haz›rlad›m. Kafl›klar› p›r›l p›r›l. Ya ayran bardaklar›? Onlar da haz›r. Hem de hepsinin kulpu var. Ayran› barda¤›n kulpundan tutup yudumlamak o denli güzel ki!.. Haydi, gelin art›k arkadafllar!.. Saat kaç? Uuuv daha bir saat var. Kimin evinde parti varsa, parti saatinde evde annemiz durmuyor, ya kom-
140
fluya gidiyor, ya da çarfl›ya. Benim annem hep üst dairedeki Feryal Teyze’ ye gidiyor. Ay, annem gidiyor. Demek arkadafllar›m›n gelmesi çok yak›n. Bakal›m önce kim gelecek? Aaaa, önce Ela geldi. Bugün Ela k›s›r için ne getirecek? Bir önceki parti sonunda haz›rlam›fl›z böyle bir listeyi. Orada bu parti için ne getirece¤i bir bir yaz›l›. Ela arkadafl›m, bu partinin so¤anc›s›. Bana açm›fl elindeki torbadan annesinin ince ince do¤rad›¤› so¤an› gösteriyor. “Hem de taze so¤an Aykut, gördün mü?” diyor. “Ay, görmez miyim Ela. Kimbilir bugün k›s›r›m›z ne lezzetli olacak.” H›h, yine kap›n›n zili çal›yor. Kap›y› açt›. “Ooo, Ark›nc›¤›m hofl geldin...” Hofl geliyorlar ama eli bofl gelmiyorlar. Bu partinin domatesçisi Ark›n. Az önce annesinin ince ince do¤rad›¤› k›pk›rm›z› domatesi bana gösteriyor. Haydi bakal›m, k›s›r›n so¤an›, domatesi geldi... Bundan sonra?.. Yine kap›n›n zili çald›. Kofltum kap›y› açt›m. Aaa, ‹nci ve Ifl›l gelmifller... “‹ncici¤im hofl geldin. Ifl›lc›¤›m hos geldin...” Hemen ‹nci ellerindeki torbas›n› uzat›yor. ‹nci’ ninkinde maydonoz var. Mine’nin elinde hiç bir fley yok... Pekiyi Mine ne getirecekti? fiöyle listeye
göz ucuyla bak›yorum... Aaaa bugün Mine yo¤urucu. Eh en zor ifl. Ama bunu Mine severek yapacak. Çünkü bir önceki partide parma¤›n› kald›rm›fl, “Gelecek partide ben yo¤urucuyum. Bak›n benim kar›flt›rd›¤›m k›s›r› bir yeyin de görün, aman parmaklar›n›za dikkat edin. Sak›n yemeyesiniz” demiflti de, hepimizi güldürmüfltü. Onun için flimdi Mine’ye bir alk›fl... Mine alk›fl› al›r almaz ellerini havaya kald›rd›, parmaklar›yla k›s›r› kar›flt›r›yormufl gibi yapt›. Oh, bir dakika sonra da kap›da nanecimiz Kuzey vard›. Yemyeflil iki demet naneyi torbadan ç›karm›fl, yeflillik satan bir pazarc› gibi ba¤›r›yordu: “Haydi naneye gel naneye, kokuya gel yeflile geeeel!..” kahkahalar›m›zla oday› ç›nlatt›k. Berk daha kap›da bafllad› sat›c› gibi ba¤›rmaya, “Limoncu geldi limoncu, sulu sulu limon!..” Üç limonu arka arkaya havaya at›p tutuyordu. Haydi bakal›m limoncumuza bir iki alk›fl. Eh, kim kald› geriye? Salçac›m›zla, bulgurcumuz. Aaa aa hiç salçac›, bulgurcu olur mu? Ufuk ve Can gelecekler. Ufuk salça getirecek, Can da en önemli fleyi getirecek. K›s›r›n bulguru. Bulgur olmasa k›s›r olmaz. Aaaa, ya¤c›y› unuttum, yani Ifl›l’›,
Ifl›l da k›s›r›n zeytinya¤›n› getirecek. Ay sanki ad›n› duyar duymaz hemen kap›da belirdi. Elindeki flifleyi uzatt›. Ve ard›ndan ba¤›rd›: “S›zmaaaa...” Hepimiz flaflk›n flaflk›n bakt›k. Ifl›l yine ba¤›rd›: “Lezzetli k›s›r s›zma zeytinya¤›yla yap›l›r... Bunu kim söylüyor biliyor musunuz, anneannem söylüyor. O en lezzetli k›s›r› yapan insand›r.” aydi bakal›m, bir alk›fl da Ifl›l’›n anneannesine. Eh, muflamda serilmifl, masan›n üzerinde k›s›r için gerekli herfley haz›r. Pekiyi ne eksik? Demek ki Ela da masaya bak›yormufl, hemen, “‹nce bulgur yok, bulgur...” diye ba¤›rd›. Hep birlikte bir, “Aaaa!” diyoruz. Bulgur yoksa k›s›r da yok.” Pekiyi bulguru kim getirecekti? Can getirecekti. Saat on alt›y› on geçiyor. Nerde kald› bulgurcumuz. Ufuk ba¤›r›verdi: 141
“Gel art›k gel bulgurcu, midemiz kaz›n›yor!..” Birbirimize bak›yoruz ama kula¤›m›z zilde, gözlerimiz kap›da. Ya Can gelmezse? Bakmad›m ki, anneme de sormad›m. Evimizde ince bulgur var m› yok mu? Kofltum mutfa¤a, dolaplara bakt›m. Dolab›n birinde torban›n içinde bulgur buldum. Kapt›m salona döndüm. “Bilmem ki bu ince bulgur mu, yoksa kal›n bulgur mu?” Ifl›l, “Ben bakay›m” dedi. Bakt›. Hay›r kal›n bulgurmufl, bununla k›s›r olmazm›fl... Eeee? Hepimizin kafas›nda soru iflareti, “Ya Can gelmezse?..” Oflayan var, poflayan var. “Can unuttu mu?” diyen var, “Okulda söyledim ona” dedim. Dedim ama Can ortada yok ki... Kap›n›n zili çald›, aman aman kimse bu denli alk›fl almad›. Kimseye bu denli 盤l›k at›lmad›. Bu 盤l›k ince bulgur 盤l›¤›yd›. “fiey uyumuflum arkadafllar, özür dilerim.” Hep birden ba¤›rmaya bafllad›k... “Uykucu uykucu... Sana bugün 142
iki kafl›k k›s›r var, baflka yok...” Mine sab›rs›zlan›yordu. Hemen masan›n bafl›na geçti. Ba¤›rd›: “Kimse benim iflime kar›flmayacak, masaya gelmeyecek!... Buyrun siz k›s›r söyleflisi yap›n...” Masada bir sürah› su vard›. Getirilenlerin hepsi y›kanm›flt›. Mine bir bir onlar› tepsinin içine koymaya bafllad›. Ay hani hiç masaya bakmayacakt›k ya... En iyisi müzik... Evet evet müzik. Hemen müzik ayg›t›n›n dü¤mesine bast›m. Ohh odan›n içini sevdi¤imiz müzik doldurdu. ‹stesek bu flark›y› hep beraber söyleyebiliriz. Niçin söylemeyelim ki... Ba¤›rmaya bafllad›k. Ellerimizi ç›rp›yor, nefle içinde birbirimize bak›yorduk. ‹ki arkadafl›m›z dans ediyorlard›. Bir arkadafl›m›z da hoplay›p z›pl›yordu. Onca sesin aras›nda Mine’nin sesini duydum. Beni ça¤›r›yordu. Bardaklara ayranlar› doldurmam› söylüyordu. Kofltum, buzdolab›ndan ilk ayran fliflesini ald›m, bardaklara doldurmaya bafllad›m. Ayran›n bardaklara dolduruldu¤unu gören sesini k›s›verdi. Art›k kim Mine’yi dinler? irer birer masan›n bafl›nda toplan›verdik. Ay ay ay, flu koku, flu güzellik!.. Mine elindeki kepçeyle bir bir tabaklara k›s›r› dolduruyordu. O, daha taba¤› masaya b›rakmadan biri kap›yor, kafl›klamaya bafll›yordu. Ayn› kan›dayd›k... Bu k›s›r hepsinden güzel olmufltu. Eline sa¤l›k Mine!..• muzafferizgu@butundunya.com.tr
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Savafl En Çok
Kad›nlar›
Vuruyor
Ülkelerindeki iç savafltan kaçan Suriyeli kad›nlar Türkiye’ de yaflama tutunmaya çal›fl›yor. az› kad›nlar için durum de¤iflmez iken, ilk kez çal›flan kad›nlar için durum zor. Çukurova’n›n bereketli topraklar›na döktükleri terlerinin karfl›l›¤›nda kazand›klar› para yaflamlar›n› sürdürmek için yeterli olmasa da, flu an için savafl›n gölgesinden kurtulmufl olmak her fleyden önemli. Savafltan kaçma
B
Çukurova’daki Suriyeli Kad›nlar nedenlerinin ilk s›ras›nda çocuklar›n›n can güvenli¤i var. Tüm yokluk ve olumsuzlu¤a karfl›n yaflam› sürdürülebilir k›lmak da onlar›n görevi. Savafl en çok kimleri etkiliyor? Kad›nlar› ve çocuklar›… Adana’da tarlalarda çal›flan, çad›rlarda kalan ve çeflitli mahallelerde evlerde kirac› olarak oturan yirmiden fazla kad›nla savafl›n etkisini konufltuk. Kad›n olman›n zorlu¤una bir de savafl korkusu eklenmifl Suriyeli kad›nlarda. Neden ç›kt›¤›na bir türlü anlam veremedikleri bu iç savaflta 143
BD OCAK 2015
Suriyeli göçmenlerin yaflad›¤› kamptan bir görünüm çocuklar› için mülteciler. ‹ç savafl›n bafllad›¤› günden bugüne bombalamalar s›ras›nda yaflad›klar› çaresizlikleri, nas›l korunmas›z olduklar›n›, çocuklar›n› al›p kendilerini soka¤a att›klar›n› anlatt›lar. Sanki sokaklar korunakl›ym›fl gibi… O an için tehlike geçince eve dönüp korku içinde bir sonraki tehlikeyi beklemek, her gün ayn› korkuyla yaflamak… Durum dayan›lmaz bir hal al›nca kaçmak da kaç›n›lmaz olmufl. Açl›k
da cabas›. Baz›lar› pasaportla girifl yapm›fl olsalar da kaçak olarak girifl yapanlar ço¤unlukta. 300-500 kiflilik gruplar halinde Türkiye’ye girifl yapan Suriyelilerin Adana’ y› tercih etmelerinin ilk nedeni tarlalarda çal›flabilmek ve k›fl› s›cak bir ortamda geçirebilmek. Günlük 20-30 TL yevmiye ile tarlalarda aileleriyle birlikte çal›flan kad›nlar kald›klar› çad›rlardan da sorumlular, afl bekleyen çocuklardan da. Yani yaflam› sürdürülebilir k›lmak da onlar›n görevi. Su yok, elektrik yok, deterjan yok… Ayaklar› yal›n, üstleri y›rt›k her türlü pisli¤e maruz kalan çocuklar da yar› aç yar› tok çocukluk günlerini geçiriyorlar. lk u¤rak yerimiz bir marul tarlas› idi. Konuflmak istemeseler de iflverenlerinin iste¤ini k›ramad›lar, sorular›m›za yan›t verdiler. Onlara bu ifli bulan elçi ise tercüman›m›z oldu.
‹
19 yafl›ndaki Suriyeli Azize, yazar›m›z Sema Erdo¤an ile 144
BD OCAK 2015
Savafl nedeniyle iflsiz kalan ö¤retmen efli ve eflinin ailesi ile dört ay önce Rakka’ dan gelen 19 yafl›ndaki Azize’nin bir yafl›nda bir o¤lu var. Yafll› babas›na bakmak zorunda oldu¤u için hiç okula gitmeyen Azize, ülkesinde hiç çal›flmad›¤› için tarlada çal›flmakta zorlan›yor. “Çocu¤um hayatta kals›n, onun karn›n› doyurabilelim diye geldik. Çad›rda yaflamak çok zor ama her gün bomba düflecek korkusu yok en az›ndan.” elabyad’dan 500 kifli ile birlikte gelen 5’i erkek 6’s› k›z 11 çocuk annesi 40 yafl›ndaki Nicah da savafl korkusu ve açl›k nedeni ile kaçanlardan. “Bombard›man uçaklar› geldi¤i zaman çocuklar›m a¤l›yordu. Her an tepemize bir bomba düflmesini bekliyorduk. Gecemiz gündüzümüz yoktu. ‹fl yoktu, afl yoktu. Kaçmaktan baflka çaremiz de…” Ülkesinde de pamuk ve karpuz tarlalar›nda çal›flt›¤› için zorlanmayan Nicah iç savafl›n nedenini bilemiyor. Türkiye’ ye al›flamad›¤›n› ve iç savafl biter bitmez dönmek istedi¤ini belirtiyor. Ailelerinden genç insanlar› yitirenler de var. Ölüm korkusu katlan›nca efli ve 4 k›z›yla ‹dlip’ ten gelen 40 yafl›ndaki Hatice bypass ameliyat›
T
Türkiye’ye al›flamad›¤›n› söyleyen Nicah ve çocuklar›
45 yafl›ndaki Zeliha’n›n anlatt›klar›, savafl›n kad›nlar üzerindeki etkisinin bir baflka yüzünü daha ortaya ç›kar›yor. oldu¤u için tarlada çal›flam›yor. “Çad›rda yemek ve çamafl›r gibi iflleri yapmaya çal›fl›yorum ama su yok. En çok da ilaç bulmakta s›k›nt› çekiyorum.” ahçelievler Mahallesi’nde kurulu derme çatma elliden fazla çad›rda yaflayan Suriyeli kad›nlar için yaflam çok daha zor. Onlar›n da kaç›fl nedeni ayn›. Üzerle-
B
145
BD OCAK 2015
anlatt›klar› ürkütücü. “Ifi‹D kap› kap› dolafl›p kara örtüler da¤›tt› ve bunlar› takacaks›n›z diye s›k› s›k› tembih etti. Yüzünüz aç›k pencereden dahi görünürseniz çocuklar›n›z›n, kocan›z›n bo¤az›n› keseriz gözünüzün önünde. Hiç bir fley almadan kaç›p geldik ama tüm kad›nlar›n yan›na ald›¤› tek fley kara Kampta yaflayan Suriyeli çocuklar örtüler. Olur ya dönersek ve onlarla yine karfl›lafl›rsak rindeki k›yafetlerin d›fl›nda getirdikleri bu örtüler bize laz›m.” tek fley Ifi‹D taraf›ndan da¤›t›lan kara örtüler. Son befl-alt› ayd›r Ifi‹D’in u çad›rlarda yaflayanlar›n en bask›s› öyle çok art›yor ki. Geçen büyük sorunu iflsizlik. Berey›lki bombard›manda inflaat iflçisi ketli topraklar diye geldikleri olarak çal›flan eflini kaybeden 45 Çukurova’ da toplam 20 gün çal›flayafl›ndaki Zeliha’n›n anlatt›klar›, bilmifller. Hiç bir yard›m alamad›klasavafl›n kad›nlar üzerindeki etkisinin r›ndan yak›n›yor ve ya¤murun bir baflka yüzünü daha ortaya ç›kar›ya¤mamas› için dua ediyorlar. Çünkü yor. Kad›nlar çocuklar›, eflleri ve çad›rlar fliddetli bir ya¤murda onlar› yak›nlar› öldürülmekle tehdit ediliyor. koruyamayacak. Çad›rlar›n içine Türkçeyi çok iyi konuflan Zeliha’n›n gelince… Yerde incecik bir yayg› var sadece. Yatak, yorgan ve yast›k say›s› befli geçmez. Bir çad›rda en az 15-20 kifli kal›yor. Çocuklar›n üstü bafl› y›rt›k, ayaklar›nda çorap yok ayakka-
B
Yazar›m›z, Türkçeyi çok iyi konuflan Zeliha ile 146
Kampta hamur açma iflini çocuklar da üstlenebiliyor b› yok. Yaflam tüm olumsuzluklar›na karfl›n devam ediyor. Sürmeli kara gözleriyle hüzünlü bak›fllar›yla konuflan, sesini duymad›¤›m 19 yafl›ndaki Ayfle, amca o¤lu Cesim ile evleneli 24 saat dahi olmam›flt›. Nas›l bir dü¤ünle evlenmek isterdin sorusuna hüzünlü bak›fllar› bir yan›t iken çiçe¤i burnundaki damad›n yan›t› “Suriye’ye döner dönmez güzel bir dü¤ün yapa-
Ayfle ile Cesim kampta evlili¤e ilk ad›m› atanlardan
ca¤›m “oldu. Adana’n›n çeflitli mahallelerinde 350-750 TL aras›nda de¤iflen ayl›k kiralarla evlerde kalan Suriyeliler de var. Onlar›n en büyük sorunu ise çocuk say›lar›n›n çok olmas›ndan dolay› istenmemeleri. Bu kad›nlar görüntü vermekten kaç›n›yorlar. Çocuklar›n›n gürültü yapmamalar› için sürekli olarak a¤›zlar›n› kapad›klar›n› belirtirken bir kad›n, bir di¤er kad›n da çocuklar›yla ‘suri suri’ diye alay edildi¤inden, mahalleli kad›nlar›n kendileri ile konuflmad›klar›ndan yak›n›yor. Ülkelerindeki iç savafl›n nedenini bilemediklerini belirten kad›nlar bir zarar görürüz düflüncesi ile konuflmaktan da kaç›n›yorlar. Onlar için çocuklar›n›n can güvenli¤i okula gidememekten ya da e¤itimlerini yar›da b›rakmaktan daha önemli. Geride b›rakt›klar›na duyduklar› özlemle belirsiz bir bekleyifl içinde Suriyeli kad›nlar…• semaerdogan@butundunya.com.tr 147
Bilinmeyen Yönleri Yazan: GİZAY TEMİZSOYLU
E
Onlar yapt›klar›yla, baflar›dgar’›n do¤umundan bir y›l sonra lar›yla hayranl›k uyand›ran babas› evi terk etti. Karanl›k öykülerin dehalar. Ama herkes gibi yazar› Edgar’›n annesi s›radanl›klar›, tak›nt›lar›, Edgar Allan ertesi y›l veremden öldü. de¤iflik al›flkanl›klar› Virjinya'dan ‹skoç tütün Poe tüccaKimi uyuman›n r› John Allan onu yan›gereksizli¤ine inan›yor, na ald›. Üniversiteye kimi u¤urlu nesneleri kaydoldu fakat sadece olmadan çal›flam›yor, bir y›l okulda kald›. kimi baz› rakamlar›n Kumar borçlar› ve u¤ursuzlu¤una inan›yor. alkolikli¤i ile de ünlenmiflti. fiaibeli ölümünün ‹flte baflar›l› insanlarla ilgili ard›ndan cenazesine ilginç bilgiler ve onlar›n sadece 4 kifli kat›ld›. s›rad›fl› özellikleri. 148
BD OCAK 2015
S
ayg›n bir avukat ve kat› bir disiplin merakl›s› olan babas›na inat olarak 8 yafl›na kadar kas›tl› olaSalvador Dali rak yata¤›n› ›slatan Dali' nin babas›yla olan gergin iliflkisi 17 yafl›ndayken annesini kaybetmesiyle daha da bozuldu. Annesinin ölümünü, ''Hayat›mda yedi¤im en büyük darbe'' diye nitelendiren Dali, bir resminin kabataslak çizilmifl görüntüsüne flöyle yazm›flt›: ''Bazen annemin portresine zevkle tükürürüm''. Resim, heykel, foto¤raf, film gibi pek çok alanla ilgilenen Dali, 23 Ocak 1989'da öldü. Ölümünün yaklaflt›¤› s›ralarda bir baflka tutkusu olan bilimle de u¤raflt›. Öldü¤ünde baflucunda iki fizikçi ve bir matematikçinin kitaplar›n› buldular: Stephen Hawking, Erwin Schrödinger ve Matila Ghyka.
E
flcinsel olan Walt Whitman’›n ilham kayna¤›, büyük bir hayran› oldu¤u transandantalist ak›m›n öncüsü ABD' li flair ve yazar Emerson idi. En büyük aflk› ABD Baflkan› Abraham Lincoln’dü. fiiir yazmad›¤› veya Abraham Lincoln’e duydu¤u aflk› anlatmad›¤› zamanlarda banyo küvetinde içki içerek ba¤›ra ba¤›ra flark›lar söylerdi.
Walt Whitman
R
oman›n Shakespeare’i olarak an›lan Balzac öldü¤ünde 51 yafl›ndayd› ama arkas›nda onlarca ölümsüz eser Honore de b›rakm›flt›. Para kazanmak için Balzac denedi¤i pek çok meslekte baflar› sa¤layamam›fl bu yüzden edebiyata dönüfl yapm›flt›r. Tam bir kahve tutkunu olan Balzac’›n günde yaklafl›k 50 fincan kahve içti¤i söylenirdi, hatta kahve yapacak birisi olmad›¤›nda Balzac kahve çekirdeklerini çi¤nerdi. 149
BD OCAK 2015
K
iflili¤in 5 farkl› dönemden abas›n› 11 Hans. C. geçerek geliflti¤ini öne yafl›ndayken Andersen süren Psikoanalitik Kuram'›n kaybeden ünlü kurucusunun zorlu bir çocukluk masalc›, sefalet içinde büyüdü. dönemi olmuflGençlik y›llar›nda da sürekli afla¤›- Sigmund tur. ‹nsan psikolanan Andersen, zengin, ama yaln›z Freud lojisini cinselli¤e oldu¤u y›llarda da s›k›nt›l› günler indirgedi¤i için sürekli elefltirilen yaflad›. Masallar› tam 150 dile Freud'un flafl›rt›c› özelliklerinden çevrilen çocuklar›n biri, evlenene sevgilisi yazar, kadar hiç kimmutsuz yaflaseyle birlikte m›n› belki de olmamas›d›r. ''masallarla'' 1923'de unutmak kendisine üst istiyordu. çene ve damak Kötümser ve kanseri tan›s› ac›kl› bir dille yazkondu. ‹zleyen d›¤› masallar onun y›llarda 33 kez hüzünlü hayat›ndan ameliyat oldu. izler tafl›yordu. Sürekli protez takmas› gerekti¤inden uzun y›llar konuflma ve yemek iffany’de Kahyeme s›k›nt›s› çekti. 1938'de Truman valt›’n›n ünlü Naziler'in Viyana'ya girmesiyle Capote yazar›n›n tak›nt›lar› birlikte en küçük çocu¤u Anna ile ise oldukça fazla ve ilginç. Capobirlikte Avusturya'y› terk etmek te, eserlerini yata¤›nda sigara ve zorunda kalarak Londra'ya yerleflkahve içerek yaz›yordu. Capote, ti. Ölümüne dek tedavi ve çal›flmaküllükte en fazla üç izmarit bulunlar›na burada devam etti. duruyor, bu say›n›n üzerinde Freud, prensipleri gere¤i sigara içerse kalan izmaritleri kiflisel hiçbir özel belge, an› deftecebine at›yordu. ri, mektup b›rakmam›fl, hepsini Ayr›ca u¤ursuzyakm›flt›r. lu¤una inand›¤› Bu nedenle, Freud'a dair en rakamlar› telekapsaml› bilgiler ilk olarak yak›n fonda çevirmidostu ‹ngiliz psikaytr Ernest yor, o numaraJones'un 1953'te yay›mlanan üç n›n bulundu¤u ciltlik Sigmund Freud'un Yaflam› otel odas›nda ve Yap›tlar› adl› kitab›yla ortaya kalm›yordu. ç›kar›ld›.
B
T
150
BD OCAK 2015
OCAK AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
OYUN SONU: ‹lham Aliev, 10.ARVES Çözüm Müsabakas› 2.lik Ödülü, 2004 1.d3! Fxd3 2.exd3 Ah8 3.d4 fic3 4.d5 fid4 5.d6 fie5! 6.d7 fif5 7.d8A! Ag6 8.Ae6! KURGUMAT: Umut Sayman, 2 # (Rochade, Aral›k 2014) 1. Vh6! 1. ... fic3 2. Vc1# (1. ... fib5 2. Fd3# 1. ... fid5 2. Ff7#) “Bilginizi Denetleyin”
1-(c) K›sa ceket
9-(d) Parçacık
2-(c) Kuflkucu, flüpheci
10-(a) Çok özel
3-(a) Yunak teknesi
11-(d) Ahflap kornifl
4-(d) Ar›n›k 5-(b) Gösterge
12-(b) Bir kan hastal›¤›
6-(c) K›vr›k flapka
13-(c) Uzun bluz
7-(c) Barut kesesi
14-(b) Cinsel sapk›nl›k
8-(b) Bilinmezci
15-(b) Kargafla
Kare Bulmaca 1-(b) Köln isimli Alman flehrinden 2-(b) Karfl›l›ks›z aflk 3-(d) Hiroflima 4-(a) Lale 5-(c) Vücut a¤›rl›¤› 6-(b) Muhsin Ertu¤rul 7-(c) St. Petersburg 8-(d) Titicaca 9-(b) ‹stanbul Üniversitesi 10-(a) Artuko¤ullar› 11-(b) Ifl›¤› ay zannetmeleri yüzünden yön sistemleri flafl›rd›¤› için
151
BD OCAK 2015
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Katia Ömerovna Akyol, Londra
Beliz Türken, Eskiflehir 152
Ifl›l Gündüz, Ankara
Irmak Özen, Ankara
Tuna Erol, ‹stanbul
Dilay Elif Bilgin, Ankara
Zeynep Ergin, Karabük
BD OCAK 2015
Berrak Albayrak, Mersin
Ada Öztürk, Silifke
Ümran Çal›flkan, ‹zmir
Ya¤›z Can Erkan, ‹stanbul
Fatmanur Konuk, Zonguldak
Nisa Akgün, ‹stanbul
‹rem fiahin, Ankara
Berfu So¤ukp›nar, Ankara
Elif Sevinç, Bartın
‹lay Karagenç, ‹stanbul 153
BD OCAK 2015
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz, fotografta görülen edebiyatç›m›z. 2-Bafllang›c› belli olmayan. -Fas›la.-Güzel sanatlarda bir dal. 3-Gömülü veya sakl›yken bulunan de¤erli fleylerin bütünü.- Avrupa’da bir yanarda¤.Bir peygamber. 4-Uluslararas› çal›flma örgütü’nün k›sa ad›.- Çürümekte olan karbonlu maddelerden ç›kan renksiz bir gaz. 5-Toplum töresine uygun davranma.- Kar›fl›k renkli.- Tanr›.- Lityumun simgesi. 6-Posta arabas› sürücüsü.- Üye.Bursa’n›n bir ilçesi. 7-Lübnan’›n plaka iflareti.- Samilerin, Arami kolunun do¤u bölümünde olan bir Hristiyan toplulu¤undan olan.- Bir nota. 8-‹sviçre’de bir akarsu.- Kalsiyumun simgesi.- Avrupa’da bir baflkent.- Rubidyumun simgesi. 9-Birleflik krall›¤›n yabanc› dildeki k›saltmas›.- Dantel veya nak›fl ipli¤i yuma¤›.Müslümanl›kta kutsal bir ay. 10-Eski dilde ayak.- Gemileri iskele, r›ht›m veya flamand›raya ba¤lamaya yarayan kal›n halat. 11-Baz› oyunlarda, vurmak için kullan›lan dü¤ümlenmifl mendil..- Karadeniz’e özgü bir tekne türü.- Bilinmeyene ba¤lanma. 12-Bir tür hafif ve kaba ayakkab›.- Derinin gözeneklerinden s›zan, yap›flkan, tuzlu s›v›.- Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 13-Mu¤la’n›n bir ilçesi.- ‘R›fat …..’ ( Edebiyatç›m›z).- Sakat kimse. 14Bir cetvel türü.- Bedenin her bir uzvu.Deniz, göl k›y›s›.- Rusçada evet. 15- ‘…. ‹nan’ (Tarihçimiz)- Dava veya iddiada gerçe¤e uygunluk, do¤ruluk.- Güzel sanat.- Hava üfleme gereci. 16-Eski dilde k›z evlat.- Utanma duygusu. 17-Arap harflerinin en çok kullan›lan el yaz›s› biçimi. - Ukrayna’n›n plaka imi. 18‹kiyüzlülük.- Yi¤it, kahraman kimse. 19Çeliflki.- Fakat. 20-Yunanistan’da bir liman kenti.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-18751931 y›llar› aras›nda yaflam›fl olup, ‘Eylül’, ‘Bö¤ürtlen’, ‘Son Y›ld›z’ adl› yap›tlar›nda da tan›d›¤›m›z edebiyatç›m›z.- A¤›z bofllu¤u ile yemek borusu aras›nda uzanan k›sa kanal.- Brezilya’da plajlar›yla ünlü bir kent. 2-S›k›nt›, üzme.- Vücutta kan depolamaya yarayan organ.- Birbirinden uzak iki yüksek yer aras›nda, havada gerilmifl kablolar üzerinde kayarak hareket eden as›l› tafl›t. 3-Tat.- Y›rt›c› bir hayvan.- ‹çindeki kat› bir madde erimifl bulunan s›v›. 4-Asya’da bir nehir.-Metallerin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluflan madde.- Bir say›n›n kendisiyle çarp›m›.- ‹stanbul’un bir semti.5-Üzerinde yemek de yenilebilen yuvarlak büyük tepsi.- Sözünü geri alma, cayma.- Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap.- Eski dilde su.- Kolun bilekten parmak uçlar›na kadar olan, tutmaya ve ifl yapmaya yarayan bölümüne verilen ad. 6-Bir göz rengi.- Milli içece¤imiz.- Tanr›ça.-Bir tembih sözü. 7-Galyumun simgesi.- Vaka, hadise.- Müstahkem yer. 8Azotlu gübre.- Paylama.- Asker kemeri.‘…Ve Siyah (Halit Ziya Uflakl›gil’in bir yap›t›). 9- Türlü nedenlerle baflar›ya ulaflamam›fl kifli.- Hafif bir ya¤murluk türü.Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi.Büyükbafl hayvanlara özgü öldürücü bir hastal›k. 10-Üretim.- Kabaca evet.- Do¤urganl›k özelli¤i olan. 11- Uzaklaflmak.Gözleri görmeyen.- ‘On ….’ (Cecil DeMille’nin bir filmi). 12-Bir soru sözü.- Orta Anadolu’da bir göl.- Denizcilikte askeri bir rütbe. 13-Ham›z.- Titrek, titreyen. 14-Küçük kitapç›k.- Boyu üç metreyi bulan, s›cak denizlerde yaflayan y›rt›c› ve tehlikeli bal›k. 15-Ege Bölgesinde bir ilimiz.A¤layan, inleyen. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z ANAND fiAfiIRTMAYA DEVAM ED‹YOR
E
ski Dünya Satranç fiampiyonu Hintli Viswanathan Anand(45), oyunculuk kariyerinin sonuna geldi¤ini kendisinden beklenmeyen yenilgilerle iyice belli etmeye bafllad›. Carlsen’le oynad›¤› ve geçen ay yay›mlad›¤›m›z Dünya flampiyonlu¤u maç›nda kazand›ran hamleyi göremeyip unvan› rakibine kapt›rd›ktan baflka bu kez de Londra Klasik Y›ld›r›m Turnuvas›’nda genç ‹talyan büyük usta Caruana karfl›s›nda bir yenilgi ald› ki evlere flenlik! (D1) Yandaki konumda satranç bilgisayar programlar› 37.Kc8+ hamlesiyle beyaza yani Anand’a kesin üstünlük veriyor. Üstelik Anand da bu görünen hamleyi yap›yor. 37…Ff8 (37…Af8 oynanamaz çünkü 39.Axg7 Kxg7 40.Kxf8+ ve sonraki hamlede mat.) ) 38.Kxg6 hxg6 39.Kxf8+ fih7 40.Af6+ fig7 Buraya kadar Anand -Caruana, Londra Klasik (D1) her fley yolunda, eski flampiyondan beklenen (41.Kg8+ fih6 42.Kd8 devam yolu ile) kaliteyi geri al›p figür öne geçmek ama o da ne?! Anand 41.Ka8? oynay›p herkesi bir kere daha flafl›rt›yor. 42.fig2 Kb4 43.Kxa5 g5 44.Ka8 g4 45.fig3 Kb3+ 46.fif4 fih6 47.Kh8 fig7 (D2) Oyun beraberlikle bitebilir, nas›l? (48.Kg8 fih7 49.Kh8 fig7 yinelenen hamlelerle) Ama Anand gününde de¤il. Bir çocu¤un bir flekere kanmas› gibi kale kazand›¤›n› san›p mat oluyor. 48.Kh7 fig6 Anand -Caruana, Londra Klasik (D2) 49.Kxd7 Kf3+ # 0-1 F‹L‹P‹NL‹’N‹N DE⁄‹RMEN‹ Wesley So (2755) - Robert M Perez (2332) Millionaire Chess Las Vegas USA (1.1), 09.10.2014 Las Vegas’ta bir turnuvada birinci gelen Filipinli genç Vesley So R.Perez’le oynad›¤› partiyi kazan›rken 1925 y›l›nda Torre’nin eski Dünya fiampiyonu
156
BD OCAK 2015
Lasker’i yendi¤i oyunu an›msatan de¤irmen kombinezonuyla dikkat çekti. Materyal durumunun eflit oldu¤u yandaki konumda siyah›n savunmas› çok sa¤lam görünüyor. Ancak beyaz, bir dizi ataklarla çok ö¤retici bir biçimde kazan›yor. 23.Ag5!! Beyaz, çok dakik. 23...Ac5 fiimdi siyah 23...exd5 ile at fedas›n› kabul etseydi, 24.Fxg7+ fixg7 25.Ae6+ sonras›nda aile çatal›na düflerdi. 24.b4 h6 25.Af3 Ad7 Lanetli at flimdi al›nabilirdi ama 25...exd5 26.bxc5 dxc4 27.Ah4 Ae7 28.Fxg7+ fixg7 29.cxb6 cxb6 30.Vxc4 sonras›nda beyazlar konumsal bir üstünlük elde ederdi. 26.Ah4 exd5. E¤er siyah piyonu 26...fih7 ile korusayd›, 27.Axg6! ile yüzleflmek zorunda kalacakt›. Bundan sonra 27...fixg6 28.e5+ fif7 29.exd6 cxd6 ve Beyaz›n flah av› 30.Kxe6!! ile devam edecek ve 30...fixe6 31.Vg6+ Ff6 32.Fh3+# 27.exd5 Axb4? Siyah, bafl›na geleceklerden habersiz. 28.Axg6+ fig8 29.Ae7+!! Siyah terk eder. fiimdi siyah 29...fih8 oynarsa 30.Fxg7+ fixg7 31.Vg6+ fih8 32.Vxh6#Siyah›n buradaki en iyi seçene¤i 29...Vxe7! 30.Kxe7 Axc2 Ünlü de¤irmen kombinezonu devreye giriyor, 31.Kxg7+ fih8 32.Kxd7+ Savunma at›n›n yok edilmesiyle Morphy’nin gizli mat› için gerekli flartlar olufltu, 32...fig8 33.Kg7+ fih8 34.Kg5+ fih7 35.Fe4+ ve sonra mat. (Gönderi: Umut Sayman) KURGUMAT Umut Sayman (Rochade, Aralık 2014)
OYUN SONU ‹lham Aliev, 2004 (10.ARVES Çözüm Müsabakası 2.lik Ödülü)
2#
Beraberlik
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 151. sayfadad›r. 157
Bize Gönderilen Kitaplardan Mustafa Kemal’in yaflam›n›n ve yap›t›n›n yorumlan›fl biçi-mi, yazar›n siyasal gorusune ve ço¤u zaman milliyetine bile ba¤l›yd›... Bat›l› ülkelerde bu konu de¤iflik bir duruma Kemal Atatürk ve getirilmifl ve getirilmekte; Hitler, Ça¤dafl Mussolini ve Lenin’in yan›na Atatürk Türkiye de konularak, bütün bu kifliler, “otoriter” Johannes ya da “totaliter” rejimlerin benzer Glasneck temsilcileri olarak nitelenmektedir.... Lenin’i, anti-emperyalist Türk Kurtulufl Onur Yay›nlar› Savafl›’n›n önderi Atatürk’ü, emperyalizmin en haydutça, en gerici ve en çok kana susayan biçiminin rof. Dr. Johannes Glasneck’in çal›fl- temsilcileri derekesine koymak, tarihi mas› ölümünden bir y›l sonra 2010’da kabaca de¤ifltirme anlam›na gelmekle yeniden Almanca bas›ld›. Onur yay›n- kalmaz... lar› da Arif Gelen’in çevirisi ile kitab› okurlar›yla buluflturuyor. Meslektafl› Dr. Peter Prieskil Almanya’da hem Troya’dan ‹da Da¤›’na Johannes Glasneck’i hem de yap›tlar›n› Troas’ta tan›t›m etkinliklerine kat›l›yor. Kitap Yolculuk yurta ve dünyada gündemde. “Onun için çok kifli yazd›, kiflili¤i konusunda Heinrich çok yorumlar yap›ld›... Bu Türk generali Schliemann ve devlet adam›, “tarih yapan kiflilerdendi”. Onlar için bu, daha çok Say Yay›nlar› yaln›z bir seçkin grubun, yaln›z birkaç sivrilmifl “büyük kifli”nin dünya olaylar›n› belirledi¤i sav› konusunda einrich Schliemann kimileri bir kan›tt›. Halk y›¤›n› ise uyufluk ve tembeldir, bu türlü insanlar›n elinde için arkeolojinin babas› kimileri için yo¤rulan bir hamurdur. Ancak onlar›n ise defineci, soyguncu. Onu ve yapsesi, bu y›¤›n› uykusundan uyand›r›r. t›klar›n› yarg›lama ve tart›flma sürüp Ama düflünen okur için, Türkleri giderken kendi kaleminden ç›kan bir yabanc› boyunduru¤undan kurtaran ve yap›t› ilk kez ‹lhan P›nar’›n çevirisi yeni bir devlet kuran bu Mustafa Kemal Dr. Erkan Serçe’nin sunusuyla Türkyaln›z m›yd›? sorusu ortaya ç›km›flt›. çe yay›mland›. Osmanl› toprakla-
P
H
158
BD OCAK 2015
r›ndaki tarihi eserleri s›radan tafl olarak gören yöneticilerin zafiyetinden yararlanan Schliemann kaç›rd›¤› defineden pay vermeyince dava edildi, yasakl› oldu. Sonra bir yolunu bulup çocuklu¤undan beri düfllerini süsleyen Homeros’un ‹lyada ve Odysseia’n›n izlerini sürdü. Bu kitab›nda mitolojik, arkeolojik veriler kadar o y›llar›n hava durumundan bölgede yaflayanlar›n yaflam koflullar›na pek çok bilgiyi not etmifl, Schliemann: “Tüm Türk köylerinde neredeyse her evin çat›s›nda leylek yuvas› vard›r. ‹nsan bu manzaradan sadece Rumlar›n yaflad›¤› köylerde mahrum kal›r... Çünkü Türkler leyle¤i neredeyse kült derecesinde görürler. bunlardan dolay› Rumlar leyle¤e, “Türklerin kutsal kuflu“ derler ve kendi evlerinde bu kuflun yuva yapmas›na izin vermezler. Türklerin övgüye de¤er bir baflka özellikleri de yolcular›n ve hayvanlar›n su ihtiyac›n› karfl›lamalar› için yollara yapt›klar› çeflme gelene¤idir. Bütün yollar birbirine benzeyen çeflmelerle kapl›d›r ve her çeflmede mutlaka yolcunun içebilmesi için zincirlerle ba¤l› ahflaptan ve bak›rdan bir tas bulunmaktad›r. (...) Buradaki Türklerin aç›k yüreklili¤i, nezaketi ve s›n›r tan›mayan konukseverlikleri beni çok duyguland›rd›; o kadar yoksul olmalar›na ra¤men bana ve adamlar›ma yo¤urt ve ekmek ikram ettiler ve üstüne üstlük tüm israrlar›ma ra¤men para almad›lar!”
Siyah Beyaz Yaz›lar Attila Aflut K›y› Yay›nlar›
K
alemini satmayan, do¤ru bildi¤ini e¤meden bükmeden yazan say›l› gazetecilerden biridir, Attila Aflut. Yereli, ulusal›, evrenseli buluflturan, sevgiyi sayg›y› yan›ndan eksik etmeyen, “gazetelerin tarihin müsveddesi” oldu¤una inanarak geçmifle sahip ç›kan, gelecek için “benden bu kadar!”, “ne haliniz varsa görün!” demeden inad›na yaz›p çizen Aflut, 1996-1998 y›llar› aras›nda Ankara’da Ertan Günçiner ve Soner Yalç›n yönetiminde ç›kan, da¤›t›m çukurunda bo¤durulan ama Türk Bas›n Tarihinde özel bir yer edinen “Siyah Beyaz” gazetesinde ç›kan yaz›lar›n› bir araya getiriyor, bu yeni yap›t›nda. Trabzon’da onurluca yay›n yapan K›y› dergisinin kardefl kuruluflu K›y› Yay›nlar› aras›nda ç›kan kitapta Aflut, “karanl›k Zamanlar”, “‹nsanlar ve Haklar›”, “Hüzün Güncesi”, “Yaflam›n içinden”, “Medya Medya” ve “Günlerin Köpü¤ü” adlar›n› tafl›yan bölümlerde toplumsal belle¤i diri tutmaya çal›fl›yor: Bask›lar, gözalt›lar, iflkenceler, tutuklamalar... Atilla Aflut, BirGün Gazetesinde köfle yaz›lar› yaz›yor. 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: D‹DEM AKGÜL, R‹ZE
160
A
tatürk döneminin tek partisi CHP kasdedilerek "Dikili A¤açlar› m› var; bu memlekete çivi mi çakt›lar" denmeseydi bu kitap elinizde olmayacakt›. Yukar›daki sözlerin cevab› niteli¤indeki bu kitab› okuyanlar bu sözleri söyleyenlerin ne kadar haks›z, yanl›fl bir yarg›da bulunduklar›n› ibretle göreceklerdir. Kitapta okuyucular›m Osmanl›'dan bir gram alt›n almayan üstelik Osmanl›'n›n borçlar›n› ödemek zorunda kalan genç Cumhuriyetin 15 y›lda yapt›klar›n›, nas›l Cumhuriyet Tarihi'nin en yüksek kalk›nma h›z›n› yakalad›klar›n› ve 1930-39 döneminde dünyada kalk›nan ülkeler aras›nda ‹ngiltere ve Amerika'y› geride b›rakarak Japonya ve Almanya'dan sonra en çok kalk›nan üçüncü ülke olduklar›n›n öyküsünü hayretle okuyacaklard›r.
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313 Gsm: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
S A N A T Ç I L A R
TURHAN SELÇUK
OCAK 2015
Sh. 62
Uluslararas› üne sahip de¤erli karikatür ve çizgi ustas› Turhan Selçuk’un, birer özgün tablo niteli¤indeki “Candide” çizimleri, 11 Ocak 2015 tarihine de¤in, Bankalar Caddesi, Felek Sokak No: 1, Karaköy, ‹stanbul adresindeki Schneidertemple Sanat Merkezi’nde sergilenmektedir.
Sh. 19
Sh. 13
Sh. 47
Sh. 5
Sh. 109