T Ü R K
R E S S A M L A R
fiEKER AHMET PAfiA
EYLÜL 2015
1841- 1907 y›llar› aras›nda yaflayan ve tüm yap›tlar› özel bir önem içeren fieker Ahmet Pafla, yaflad›¤› süre içinde yap›t› Paris’teki dünyaca bilinen Louvre Müzesi’ne kabul edilen ilk Türk ressamd›r. Yukarda gördü¤ünüz “Narlar ve Ayvalar” adl› yap›t›n›n en çok dikkat çekici özelli¤i, geometrik aç›dan sepetteki ayva ve narlar›n diziliflleri ve birbirleriyle oluflturduklar› düzendir. “Narlar ve Ayvalar” yap›t›n›n bir baflka özelli¤iyse, ›fl›¤›n ve renklerin oluflturduklar› uyum ve resmin gerçekçi durufludur. Ünlü ressamlar›m›zdan Osman Hamdi’ye hocal›k yapan Frans›z Jean Leon Gerome’nin fieker Ahmet Pafla’ya “üstad›m” (mon maitre) diye hitap etmesi, sanat çevrelerinde bugün de sayg›yla an›lmaktad›r. Fransa Devleti, üstün sanat yetene¤i nedeniyle takdirlerini belirtmek amac›yla, fieker Ahmet Pafla’ya törenle, Fransa Devlet Onur Niflan› (Legion d’honneur) vermifltir.
Dr. S›tk› Ayd›nel:
Kaya Boztepe:
Atatürk Devriminin Hedef ‹lkesi Ça¤dafl Bir Toplumdu S. 7
Nutuk’u Okumak Yetmiyor, Anlamak da Gerek S. 19
Cengiz Özak›nc›:
Yüz Y›ll›k Yanl›fll›k S. 23
Dr. Ö¤üt Yazman: Önümüzdeki Büyük Tehlike
Dünya Nüfusu S. 60
Konur Ertop: Fikret Otyam’›n Anadolu’danYans›tt›¤› Halk Yarg›s›:
Türk’ü Bölmeye Çal›flana Lanet S. 37 Gürbüz Evren: Destan Kahraman› Gazi Osman Pafla S. 55
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
BD EYLÜL 2015
fi
Y
H
B
U
Y
URDUN
VLATLARIYIZ
EP‹M‹Z
S
Ç‹N
ASTAYIZ
EP‹M‹Z
E H
‹
EH‹TLER‹M‹Z
B
U
Y
URDUN
AH‹PLER‹Y‹Z
XXX
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 EYLÜL 2015
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Kaya Boztepe, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Nevin Dedeo¤lu, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Okur-BütünDünya Yaz›flma Adresi: okurlabasbasa@butundunya.com.tr Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 24 / 08 / 2015
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr
Önce Bar›fl Sonra Bar›fl “Beni hat›rlay›n›z” M. Kemal Atatürk
abercili¤in temelindeki kural, “Haberin temelinin, haberin zirvesinde oldu¤udur.” Bu kurala göre haberdeki en önemli bilgi, her zaman, haberin en tepesindeki yerindedir. Gazeteci o en önemli bilgiyi oraya, okura öncelikle ulaflt›rmak için de¤il, yaz› iflleri yönetmenini heyecanland›rmak için yerlefltirir. »
H
BD EYLÜL 2015
Çünkü onu heyecanland›r›p uyand›rd›¤›nda, onun da okurlar› heyecanland›raca¤›n›, okurlar› uyand›raca¤›n› bilir. Bu görevini yaparken yaz› iflleri yönetmeni, habercinin yöntemini kullan›r. O da haberi, en sivri ucunu uzatarak ulaflt›r›r okuyucuya. Okuyucular›n da, gazetecilerin de ad›na “manflet” dedi¤imiz bu sivri uc gerçekte, “haberin temelindeki en önemli bilgidir.” Manflet, heyecans›z okuyucular› heyecanland›r›r; uyuyan okuyucular› uyand›r›r. *** u kadar gazetecilik dersi yeter. fiimdi kollar›m›z› s›vayaca¤›z, birlikte gazetecilik yapaca¤›z. Yaz› iflleri masas›na siz de oturacaks›n›z ve… Mustafa Kemal'i ad›m ad›m izleyen Yunus Nadi, Falih R›fk› Atay, Yakup Kadri Karaosmano¤lu ve Ahmed Emin Yalman'›n gönderdikleri haberlerin manfletleriyle siz de okuyucular›m›z› uyand›rmam›za yard›mc› olacaks›n›z. Kimi Kurtulufl Savafl›'n›n bütün dehfletiyle sürdü¤ü ve yurttafllar aras›nda “Meclis bu durumda ne yapacak?” kuflkular›n›n giderek yayg›nlaflt›¤› günlerde Mustafa Kemal'e sordu¤u “Paflam, her kerameti Meclisten mi bekleyece¤iz?” sorusuna Mustafa Kemal'in yan›t›n› bildiriyor, kimi Cumhuriyetin Onuncu Y›ldönümünde Mustafa Kemal'in verdi¤i söylevi, kimi onun Adana'da çiftçilere konuflmas›n›, kimi özel “mülakat”›n›,
B
4
kimi ‹zmit Bas›n Toplant›s›'ndaki sözlerini, kimi TBMM'deki uyar›lar›n›, kimi yerli ve yabanc› gazetecilere demeçlerini bildiriyor: “Evet, ben her kerameti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bekleyenlerdenim. Çünkü öyle bir döneme geldik ki, bütün kararlar meflru olmal›d›r (yasal olmal›d›r), bütün kararlar meflruiyete dayanmal›d›r (yasalara uygun olmal›d›r), Millet Meclisi taraf›ndan al›nmal›d›r ve bu millete e¤er gerçekler anlat›l›rsa bu milletin de, bu milletin temsilcilerinin de baflka türlü düflünmesine imkan olmad›¤› görülecektir.” “Önce herkesin kesinlikle bilmesi gerekir ki, Türkiye demek, halk›n›n yazg›s›na do¤rudan do¤ruya el koyarak oluflan TBMM Hükümeti demektir. Yine herkesin aç›k seçik bilmesi gerekir ki, bugünkü Türkiye halk›n›n ve hükümetinin ham hayal peflinde koflarken kendi evini unutan ve harap b›rakan serüvencilerden olmad›¤›d›r.” “Arkadafllar, yüce meclisinizin, bilinen güçlükler içinde yaratmay› baflard›¤› ordular, gerçekte Viyana surlar›na dayanan eski Osmanl› ordular›ndan biri de¤ildir. Ancak kendisinde bulunan yüksek insanc›l ülkü bak›m›ndan, onlardan daha üstün nitelikte ve de¤erde bir çelik parças›d›r. TBMM hükümetinin ordusu, topraklar ele geçirmek, ya da devletler y›kmak, devlet kurmak için flunun bunun elinde ihtiras arac› olmaktan ar›nm›flt›r.” “TBMM içtenlikle bar›fl
BD EYLÜL 2015
“Milletler ve demokrasiler iflbirli¤i yapabilirler ve yapmal›lar. Fakat bu iflbirli¤i ancak tek bir gayeye yönelik oldu¤u zaman faydal› ve mümkündür: Bar›fl.” istiyor. Gerçekten bar›fl iste¤imizi herkes anlayabilir.” “Mutlaka flu ve bu sebepler için, milleti savafla sürüklemek taraftar› de¤ilim. Savafl mecburi ve hayati olmal›. Gerçek düflüncem fludur: Milleti savafla götürünce vicdan›mda azap duymamal›y›m..” “Ulusun ba¤›ms›zl›¤› tehlikeye girdi¤i zaman, ulus ordular›n› kendi toplar ve yaln›z bir hareket tarz› kabul eder. O da kurtulufl u¤runda sonuna kadar kan›n› dökmek. Bu gerekçe d›fl›nda savafl cinayettir.” “Türkiye Cumhuriyeti’nin en köklü ilkelerinden biri olan ‘Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl’›n amac›, insanl›¤›n, uygarl›¤›n refah ve ilerlemesinde en temelli yap›flt›r›c› olmas›d›r..” “Milletler ve demokrasiler iflbirli¤i yapabilirler ve yapmal›lar. Fakat bu iflbirli¤i ancak tek bir gayeye yönelik oldu¤u zaman faydal› ve mümkündür: Bar›fl.” “Ulusumuz bir an önce bar›fla kavuflmak istiyor.” “Görüyorsunuz ya! Bir çok zaferler kazand›m fakat bunlar›n en büyü¤ünden sonra bile her akflam
savafl alanlar›nda ölen bütün askerleri düflünerek derin bir ac› duydum.” *** “Bar›fl” ve “Yasall›k” kavramlar› baflta olmak üzere, Mustafa Kemal Atatürk'ün devlet, savafl, insanl›k ve sa¤lam ahlak konular›ndaki görüfllerini aç›klad›¤› konuflmalar›n›n manfletlerini siz de gördünüz. Birlikte gazetecilik yap›yoruz ya… fiimdi bu manfletleri önce gazetelerimizin tepelerine yerlefltirece¤iz, sonra da, onlar›n orada oluflturduklar› haber zirvelerinin sivri uçlar›n› okuyucular›m›z›n kimine sertçe, kimine yumuflakca bat›raca¤›z ve onlar› ancak bu yöntemle “derin uykular›ndan uyand›raca¤›z.” Daha sonra da herbirinin kula¤›na, Atatürk'ün “Beni hat›rlay›n›z” sözünü küpe olarak takaca¤›z. Bu görev, gazetecilikten de önce, hepimizin yurtsever bir yurttafl olmak sorumlulu¤umuzun gerektirdi¤i görevimizdir. Çünkü bugün ulusça muhtaç oldu¤umuz “aranan kan”, önce derin uykular›m›zdan uyanabilmektir, sonra da Atatürk'ü hat›rlamakt›r... meteakyol@butundunya.com.tr 5
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 207
2000
3 Önce Bar›fl Sonra Bar›fl Mete Akyol 7 Atatürk’ün Düflünce Hayat› ve Bir Hedef Dr. Sıtkı Aydınel 13 Atatürk’ün Tarsus’ta Çiftçilerle Konuflmas› Cengiz Önal 17 Hakimiyeti Milliye Yazıları 19 Nutuk’u Anlaman›n Önemi Kaya Boztepe 23 Yüz Y›ll›k Yanl›fll›k Cengiz Özak›nc› 31 Ahimesut Numune Köyü Sinan Meydan
37
Fikret Otyam’›n Yazd›klar›nda Türkiye’nin 60 Y›l› Konur Ertop
43 Özlem de Özlenenler de Artarken Mete Akyol 49 Operam›z›n Dünü ve Bugünü Tekin Özertem 55 Gazi Osman Pafla Gürbüz Evren 60 Dünya Nüfusu Üzerine Dr. Ö¤üt Yazman 65 3F=? Metin Gören 67 Alt›n Post ve Argo Denizcileri Haluk Erdemol 73 Büyük Adamlar Mümtaz ‹dil 77 Mümtaz ‹dil Mete Akyol 79 Ünlülerin Biyografileri Stefan Zweig Mümtaz ‹dil 6
84 Çocuklar›m›z› Geri Ver! Yaflar Öztürk 89 Baflar›n›n Ard›ndaki Gerçekler Halit Y›ld›r›m 93 Türkiye’de Bir Japon Mucizesi Nevin Dedeo¤lu 97 Yapra¤›n Gizemi Yücel Aksoy 101 Okullar Aç›l›yor Muzaffer ‹zgü 105 Seyahate mi Ç›k›yorsunuz? Aylin Yengin 109 Onlar› Hat›rl›yor musunuz? 110 ‹reon ‹zlen fien Toker 114 Söz ve Öz Üzerine Yahya Aksoy 117 Neler Olmuyor Ki Dünyada Sezin San Sungunay 121 Kalayc›l›k Mesle¤inin Son Ustalar› Sema Erdo¤an 127 Ölümcül Tasar›m Hatas› Sabriye Afl›r 132 Uzak Ülkeleri Düfllemek Mehmet Ünver 137 Unutulmufl Lavanta Mehmet Uhri 141 Fotograf›n da Bir Tarihi Var fiükran Kaleci 146 Anne ve Baba ‹çin 24 Kural Zeynep Aburas 149 Barda¤› Yere B›rak! 12 48 64 151 152 154 156 158 160
F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
Atatürk’ün Düflünce Hayat› ve Bir Hedef Düflünüyorum öyle ise var›m. Deskartes Tefekkür icraattan da üstündür.
efekkür sözlük anlam› ile düflünme, zihin yorma, düflünülme demektir. Ancak daha kapsaml› incelendi¤inde bu kavram›n her hangi bir düflünce olmaktan daha öte, anlam ayr›nt›lar›n›, kavray›fl edinimini de içine alan derin derin düflünme, sa¤lam ve ciddi zihin yorma ve bilgi birikimi a¤›rl›kl› bir düflünme süreci anlam›na geldi¤ini görürüz.
T
7
BD EYLÜL 2015
“Böyle de¤erlendirilince, tefekkür insanlar› ö¤renmeye de iter. Daha da önemlisi gerekli bilgileri edinerek, muhakeme ve elefltirme, hatta zevkli olma yeteneklerini gelifltirmeyi sa¤lar.” Ord. Prof. Ayd›n Say›l›
26
26 Mart 1937’de Ankara’da ö¤renimde bulunan Bursal› gençlerin Halkevi’nde düzenledi¤i Uluda¤ gecesinde yapt›¤› konuflmada gençlerin (Da¤ bafl›n› duman alm›fl) marfl›n› söylemeleri üzerine, Atatürk eski bir an›s›n› anlatt›: “Ben 1919 senesi May›s ay› içinde Samsun’a ç›kt›¤›m gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yaln›z büyük Türk milletinin asaletinden do¤an ve benim vicdan›m› dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vard›. ‹flte, ben bu ulusal kuvvete, bu Türk ulusuna güvenerek ifle bafllad›m. Anadolu içlerine k›r›k bir otomobille gidiyordum. Yan›mda öteden beri yard›mc›l›¤›m› yapan Salih ve Cevat Abbas‘tan biri bulunuyordu. O k›r›k otomobil Anadolu yollar›nda ilerlerken ben daima düflünür ve yard›mc›ma flimdi flak›d›¤›n›z flark›y› söyletirdim. Ben, Türk ufuklar›ndan bir gün mutlaka bir günefl do¤aca¤›na ve bunun hareket ve kuvvetinin bizi ›s›taca¤›na, bundan bir güç do¤aca¤›na o kadar emindim ki bunu sanki gözlerimle görüyordum. O flark›y› okutup tekrar ettirmekten amac›m Türk’ün bu günefli do¤unca baflar›l› olaca¤›m› anlatmakt›r. Bu sebepledir ki, demin söylenen flark› benim on sekiz senelik bir an›m› tazeledi.” Bu sözler Atatürk’ün niteliklerin-
8
den birini daha belirtmektedir. O da karar vermeden ve uygulamadan önce neyi, nas›l yapaca¤›n› ve karar›n› uygularken önüne ne gibi engellerin ç›kabilece¤ini ve bunlar› nas›l aflabilece¤ini uzun uzad›ya düflünmesi baflta gelen niteliklerinden birisidir. Bu ayn› zamanda, onun ak›l gücü ile ufuk ötesini görebilecek kadar bir niteli¤ini de ortaya koymaktad›r. ‹flte bu nedenle yaz›m›za tefekkür kavram›n› aç›klamakla bafllad›k. Atatürk de tefekkür sahibi olarak yukar›daki tan›mda da, Ord. Prof Ayd›n Say›l›’n›n belirtti¤i gibi bilgi birikimini artt›rmak için yüzlerce kitap okudu¤unu ve hatta bununla da yetinmeyerek, Köflkte akflam sofralar›nda da bilim adamlar› ile tart›flarak bilgilerini pekifltirdi¤ini biliyoruz. Okudu¤u kitaplar aras›nda Yunan klasiklerini de mutlaka okumufl ve Deskartes’i de incelemifltir. Modern felsefe’nin kurucusu say›lan filozofun bu sözü dünya’da pek çok bilim adam›n› etkiledi¤i gibi Atatürk’ü de etkilemifltir. Atatürk önce akl›m›z› kullanmam›z› önermifltir.
D
üflünce ak›l yolu ile olur. Düflünmeden do¤ruyu bulamay›z. Bir olayda do¤ru karara varabilmek için olaya etki yapan bütün faktörleri dikkate almak gerekir. Bu da muhakeme ile olur. Bu faktörlerin verece¤imiz karara art› veya eksi etkilerini teker teker ortaya koymak, art›lar›n çok oldu¤una karar vermek gerekir. Falih R›fk› Atay Atatürk ile Enver Pafla’y› Çankaya adl› eserinde muka-
“Efendiler, yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz devrimlerin gayesi, Türkiye Cumhuriyeti M. Kemal Atatürk halk›n› tamamen ça¤dafl ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir toplum durumuna ulaflt›rmakt›r.” yese ederken “Enver Pafla, savaflta önüne bir duvar ç›karsa onu y›kmaya çal›fl›r, Atatürk ise etraf›ndan dolaflma çarelerini arar” demektedir. Bu cümle yorumlan›rsa Atatürk’ün düflünce hayat›n›n ve muhakeme yetene¤inin ne mükemmel oldu¤u ortaya ç›kar. Atatürk de gerekti¤inde çok riskli kararlar vermifltir. Çanakkale’de, Kurtulufl Savafl›’nda verdi¤i kararlar harbin kazan›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Çünkü, durumu çok iyi muhakeme etmifl, karfl›s›na ç›kabilecek risklere karfl› al›nacak önlemleri de çok iyi uygulam›flt›r. Bütün bunlar Atatürk’ün düflünce hayat›n›n ne kadar güçlü oldu¤unun kan›t›d›r. 27 Ekim 1922 de Bursa ö¤retmenlerine yapt›¤› bir konuflmas›nda flunlar› söylemifltir: “Milleti Millet yapan, ilerleten, ve yükselten güçler vard›r. Düflünce güçleri ve sosyal
güçler. Düflünceler anlams›z, mant›ks›z safsatalarla dolu olursa, o düflünceler hastad›r. Keza sosyal hayat ak›l ve mant›ktan mahrum, yarars›z ve zararl› bir tak›m inançlar ve geleneklerle dolu olursa felç olur. Özellikle düflünce ve sosyal güçlerin kaynaklar›n› temizlemekten bafllamak gerekir.”
B
u sözlerde, zihniyet kavram› da gizlidir. Zihniyet: Bir toplum veya topluluklarda bireylerde görüfl ve inan›fl etmenlerinin etkisi ile beliren düflünce yolu, inan›fl biçimi; düflünme, ak›l yürütme, bilgiyi kullanma yetisi demektir. Atatürk, “…düflünce ve sosyal güçlerin kaynaklar›n› temizlemekten bafllamak gerekir” demekle bir “zihniyet de¤iflikli¤i” yapmaya çal›flm›flt›r. Bu kavram› pek çok konuflmas›nda tekrar etmifltir. Onun hedeflerinden 9
“Uygarl›k yolunda yürümek ve baflar›l› olmak, hayat›n flart›d›r. Bu yol üzerinde bekleyenler veyahut bu yol üzerinde ileri de¤il geriye bakmak bilgisizli¤i ve dikkatsizli¤inde bulunanlar uygarl›¤›n coflan seli alt›nda bo¤ulmaya mahkûmdurlar.” birisi de budur. Bu, en zor olan›d›r. Çünkü, toplumu, y›llar›n kökleflmifl, bofl inançlar›ndan ve geleneklerinden s›y›r›p atmak, gerçekten çok zordur. Bu hedefle ilgili önemli bir sözü, 30 A¤ustos 1925 günü Kastamonu’da söylemifltir: “Efendiler, yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz devrimlerin gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen ça¤dafl ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir toplum durumuna ulaflt›rmakt›r. Devrimlerimizin temel ilkesi budur. Bu gerçe¤i kabul edemeyen düflünceleri darmada¤›n etmek gerekir. fiimdiye kadar milletin beynini pasland›ran, uyuflturan bu anlay›flta bulunanlar olmufltur. Her halde bu anlay›flta bulunan uydurma fleyler bütünüyle uzaklaflt›r›lacakt›r. Onlar ç›kar›lmad›kça beyne gerçeklik nurlar›n› yerlefltirmek olanaks›zd›r.” 10
30
A¤ustos 1924’de Dumlup›nar’da flu ifadeyi kullanm›flt›r: “Milletimizin hedefi, milletimizin ideali; bütün dünyada tam anlam›yla ça¤dafl bir toplum olmakt›r. Bilirsiniz ki dünyada her toplumun varl›¤›, k›ymeti, özgürlük ve kurtulufl hakk›, sahip oldu¤u öze uygun yapaca¤› ça¤dafl eserlerle mümkün olur. Uygar eser oluflturmak yetene¤inden yoksun olan milletler, hürriyet ve kurtulufllar›ndan ayr›lmaya mahkûmdurlar. ‹nsanl›k tarihi bafltan bafla bu söylediklerimi do¤rulamaktad›r. Uygarl›k yolunda yürümek ve baflar›l› olmak, hayat›n flart›d›r. Bu yol üzerinde bekleyenler veyahut bu yol üzerinde ileri de¤il geriye bakmak bilgisizli¤i ve dikkatsizli¤inde bulunanlar uygarl›¤›n coflan seli alt›nda bo¤ulmaya mahkûmdurlar.” Mustafa Kemal Pafla ‹zmir’de
BD EYLÜL 2015
Halide Edip’in ”Savafl bitti, flimdi rahatlad›k” anlam›na gelen sözlerine karfl›l›k “Halide Onbafl› savafl bitmedi as›l savafl flimdi bafll›yor” diye karfl›l›k vermesi, Kurtulufl Savafl›n›n zaferle sonuçlanmas›ndan sonra yeni Türk Devletini kurmak için kurum ve kurulufllarda yap›lacak birçok devrimler yan›nda, en zoru olan Türk toplumunu tümüyle ça¤dafl ve uygar bir duruma getirilmesi hedefini düflündü¤ünü ima etmifltir. Burada söz konusu edilen hedefin tamamen elde edilebildi¤ini ne yaz›k ki söylemek zor olsa bile, büyük ço¤unluk bu hedef etraf›nda birleflmifl ve yaflamlar›na ça¤dafl ve uygar bir biçimde devam etmektedirler.
A
tatürk’ün düflünce sistemi bütün dünyada ün kazanm›flt›r. Buna en güzel örnek Norveçlilerin çözülmesi zor bir sorun karfl›s›nda
kald›klar›nda, o sorunu çözebilmek için “Mustafa Kemal gibi düflün.” deyiflleridir. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr NOT: Da¤ bafl›n› duman alm›fl marfl› Türkiye Cumhuriyeti’nde 19 May›s gençlik ve spor marfl› olarak bilinir. Selim S›rr› Tarcan, ‹stanbul Darülmualimin Mektebinde beden e¤itimi ö¤retmeniyken spor e¤itimi görmek üzere ‹sveç’e gönderilmifltir. Bu marfl esas›nda ‹sveç’te üç genç k›z›n ormanda söyledi¤i bir aflk flark›s›d›r. Bunun bestesini ‹sveçli müzisyen Felix Körling yapm›flt›r. Ayn› zamanda flüt çalan Selim S›rr› Tarcan’›n hofluna giderek Türkiye’ye getirmifl. Ayn› mektepte edebiyat ö¤retmeni olan Ali Ulvi (Elöve) Bey’den bu flark›n›n Türkiye’de bir marfl olarak yaz›lmas›n› istemifltir. Selim S›rr› Tarcan’da flark›n›n notalar›nda baz› de¤ifliklik yaparak besteyi marfl formuna getirmifltir. ‹flte bu marfl Atatürk taraf›ndan çok sevilmifl, gençlik ve spor marfl› olarak literatüre geçmifltir.
ATATÜRK’ÜN SÖZLER‹
“Ba¤›ms›zl›k ve hürriyetlerini her ne bahas›na ve her ne karfl›l›¤›nda olursa olsun zedeleme ve kay›tlamaya asla müsamaha etmemek; ba¤›ms›zl›k ve hürriyetlerini bütün mânasiyle koruyabilmek ve bunun için gerekirse, son ferdinin, son damla kan›n› ak›tarak, insanl›k tarihini flanl› örnek ile süslemek; iflte ba¤›ms›zl›k ve hürriyetin hakiki mahiyetini, genifl mânas›n›, yüksek k›ymetini, vicdan›nda kavram›fl milletler için temel ve ölmez prensip... Ancak bu prensip u¤runda her türlü fedakârl›¤›, her an yapmaya haz›r milletlerdir ki, devaml› olarak insanl›¤›n hürmet ve sayg›s›na lây›k bir topluluk olarak düflünülebilirler.”
11
F›rçalayarak Serdar Günbilen
12
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
iz cahil dedi¤imiz zaman mektepte okumam›fl olanlar› belirtmiyoruz. Belirtti¤im ilim ve gerçe¤i bilmektir. Yoksa okumufl olanlardan en büyük cahiller ç›kt›¤› gibi, hiç okumas›n› bilmeyenlerden de, özellikle sizlerin içinizde görüldü¤ü gibi gerçe¤i gören büyük âlimler ç›kar! Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
B
66
Atatürk’ün Tarsus’ta Çiftçilerle Konuflmas› (18 Mart 1923)
arsus’un Sayg›de¤er Çiftçileri! Ad›n›za konuflan arkadafl›n›z, beni çok duyguland›ran sözleriyle sizlerin kalbinizde, vicdanlar›n›zda, beyinlerinizde var olan duygular›n ve düflüncelerin, benim taraf›mdan bilindi¤ini ifade ettiler. Bu söz gerçekten do¤rudur. Ben ne düflündüklerinizi bilen, ne hissettiklerinizi duyan, ne dertleriniz oldu¤unu anlayan bir arkadafl›n›z, bir kardefliniz olmakla övünmekteyim. Bildi¤im, duydu¤um, anlad›¤›m bu fleylerin esas› sizlerde, büyük kalplerinizde var olan cevherdir. Bu k›ymetli cevherdir ki, Türk Ulusu’ nu kazadan belâdan, yok olman›n felâketinden
T
kurtard› ve onun en kuvvetli dayanma temeli oldu. Sizler için, memleket için, her taraftan çi¤nenen vatan› kurtarmak için, di¤er arkadafllarla beraber hizmete at›lmam, bana baflar›m›za güvenmek cesaretini veren, hep sizlerin kalp ve vicdanlar›n›zdaki
13
BD EYLÜL 2015
duygulardan haberli oluflumdur. Sevgili Çiftçiler! fiimdiye kadar sizi anlayan, sizin büyük ruhunuzu takdir eden bu arkadafl›n›z›n sizin için, sizin refah›n›z ve gelece¤iniz için neler düflündü¤ünü, bundan sonra da inflallah maddi kazançlar›yla ö¤renmifl olacaks›n›z. Bu konu için flimdi burada fazla söz söylemeyi gereksiz say›yorum. Yaln›z bir iki kelime arz edeyim: fiimdiye kadar yani üç buçuk y›l önceye kadar vatan›n birçok unsurlar› içinde en çok zahmet, s›k›nt› ve ac› çeken sizdiniz. Herkesten çok çal›flan siz oldu¤unuz halde, en çok cefay› çeken de siz oldunuz. Vatan en çok sizin eme¤inize dayand›¤› halde en az mutlu olan yine sizdiniz. Bunun nedeni sizinle ilgilenilmemesiydi. Sizi düflünen pek az kimse vard›. Siz çiftçiler o eski hükümette, genellikle hemen hiç düflünülmüyor, belki akla bile gelmiyordunuz. Sizi ne zaman düflündüklerini çok iyi bilirsiniz. Sizi ya savafla gönderecek askeri toplamak,
14
Vatan en çok sizin eme¤inize dayand›¤› halde en az mutlu olan yine sizdiniz. Bunun nedeni sizinle ilgilenilmemesiydi. ya da hazinelerini doldurmak gerekince vergi toplamak için hat›rlarlard›. Bundan dolay› çal›flan sizdiniz; kazanan, ölen sizdiniz. Sonuçta siz yoksullu¤a mahkûm olurdunuz. Sizin faaliyetinizden, özverinizden baflkalar› yararlan›rd›. Art›k bundan sonra böyle olmayacakt›r! Art›k her fleyden önce kendinizi düflünecek, kendi evinizi bay›nd›r k›lacak, kendi rahatl›¤›n›z› sa¤layacaks›n›z. Baflkalar›n›, gerekti¤inde ikinci derecede düflüneceksiniz. Hepinizin malumudur ki, Türk Ulusu’nun ço¤unlu¤u sizlersiniz ve yine bilirsiniz ki, ülkemiz flu iki hususa çok önem verir: Biri çiftçi, di¤eri asker! Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetifltiren bir ulus olmakla k›vanç duyar›z. ‹yi çiftçi yetifltirdik; çünkü topraklar›m›z çoktur, iyi asker yetifltirdik; çünkü o toprak-
BD EYLÜL 2015
lara da göz diken düflmanlar fazlad›r. O topraklar› sürenler, o topraklar› koruyan hep sizlersiniz. Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olaca¤›z. ncak bundan sonra asker oluflumuz art›k eskisi gibi baflkalar›n›n h›rs›, flan ve flöhreti, keyfi için de¤il; sadece bu aziz topraklar›m›z› korumak içindir. Ülkemiz’in her yerinde ve her noktas›nda oldu¤u gibi, siz Tarsus çiftçileri de burada tarlalar›n›z› çi¤neyen düflmana karfl›, saban› b›rakarak, silâhla karfl› koydunuz. Tarsus’ta düflmanla burun buruna savaflt›n›z. ‹çinizde savaflç›l›kla ünlenen kahramanlar ç›kt›. Onlar hem kendileri için, hem memleketiniz için, hem bütün vatan için kahraman oldular. Bu kahramanlara yard›m edenler, bu savaflç›lara emin olunuz; böyle bir sonucu dünyada hiçbir ulus kolayl›kla elde edememifltir. Türk Ulusu çok de¤erli, yetenekli ve di¤er milletlere göre çok üstün oldu¤unu bu mücadelede gösterdi¤i bilinçle, kararla, kahramanl›kla çok güzel kan›tlad›. Bu yetene¤i bundan sonra da bay›nd›rl›k alan›nda gösterecektir. Çiftçilerimizin gayretleriyle ülkemizin verimli tarlalar› birer bay›nd›rl›k kayna¤› olacakt›r. fiüphesiz bu bay›nd›rl›¤›, dünyadaki düflmanlara karfl› savunmak için k›ymetli bir ordumuz da bulunacakt›r.
A
Sayg›de¤er Çiftçiler, hep yaln›z sizden ve askerden söz etti¤im için, buraya kadar yaln›z bu iki unsur üzerinde söz söyledi¤im için di¤er
unsurlara o kadar önem vermedi¤im anlam›n› ç›karmay›n›z. S›rt›n›za giydi¤iniz elbise, aya¤›n›za geçirdi¤iniz kunduradan en ufak fleylere kadar sanat sahiplerine muhtaçs›n›z. Bütün bu ihtiyac›n›z› sa¤lamak için paran›z› düflmanlara vermemek lâz›md›r. Kazanc›n›z›n bofla gitmemesi için, baflkalar›na haraç verici olmamak için kendinizden olan sanatkârlara koflacaks›n›z. Onlara yard›m etmek hem borcunuz, hem yarar›n›zd›r. Elbette yaln›z flahsi ihtiyac›n›z› hafifletmek için çal›flm›yorsunuz. ‹htiyac›n›zdan fazla ürünleri d›flar›ya gönderecek ve onlar› alt›na çevireceksiniz. Bunu yapabilmek için tüccarlara ihtiyac›n›z vard›r. E¤er tüccarlar bizden olmazsa ulusal servetin önemli bir k›sm› flimdiye kadar oldu¤u gibi yine yabanc›larda kalacakt›r. Onun için ulusal ticaretimizi yükseltmek zorundas›n›z. ütün bu basit fakat hayati gerçekleri bilerek, bilmeyenlere de yolu ile anlatarak amac›m›za yürüyece¤iz. Hepiniz çok güzel anlam›fls›n›zd›r ki, Bizi o amaca varmaktan engelleyen iki kuvvet vard›r: Birincisi; d›fl düflmanlard›r... Bunlar bizi bir sömürge yapmak için geliflmemizi istemeyenlerdir. Gayretleri ortadad›r ve çeflitli giriflimler sonucunda, Türk Ulusu’nun yani sizlerin topyekün örgütlü ortak mücadele kararl›l›¤›n›z sonucunda boylar›n›n ölçülerini alm›fllard›r.
B
Çiftçi Arkadafllar ve Sayg›de¤er Babalar Bizim için bunlardan daha 15
zararl›, çok daha tehlikeli ve daha öldürücü bir s›n›f daha vard›r. O da içimizden ç›kabilecek olan ve ço¤unlukla dini kendilerine kalkan yapan ve ‹slam dinini her türlü ç›karlar› için kullanmaktan çekinmeyen flerefsiz, onursuz ve karaktersiz dinci hainlerdir. Akl› eren, ülkesini seven ve gerçe¤i gören kimselerden böyle ve benzerleri gibi düflmanlar ç›kmaz. ‹çimizde böyleleri ç›karsa onlar ya akl› ermeyen cahiller, ya memleketi sevmeyen kötüler, ya da gerçe¤i göremeyen körlerdir. Bu zavall› zihniyete mensup olanlar›n hemen tamam› bizi sömürmek isteyenlere kay›ts›z-flarts›z teslim olmufl iflbirlikçilerdir. urada bir ayr›nt›y› özellikle belirtmek istiyorum: Biz cahil dedi¤imiz zaman mektepte okumam›fl olanlar› kastetmiyoruz. ‹fade etmek istedi¤imiz ilim ve gerçe¤i bilmektir. Yoksa okumufl olanlardan en büyük cahiller ç›kt›¤› gibi, hiç okumas›n›
B 16
bilmeyenlerden de, özellikle sizlerin içinizde görüldü¤ü gibi, gerçe¤i gören gerçek âlimler ç›kar. Sözlerime son verirken bir daha tekrar dikkatinizi flu noktaya çekmek istiyorum: Param›z›, hayat›m›z› d›fl düflmanlar›n sataflmas›ndan kurtarmak, bu vatan topraklar›n›n d›fl düflmanlara esir olmas›na izin vermemek ne kadar lâz›msa, ayn› zamanda ve onlardan daha fazla bir uyan›kl›l›kla iç düflmanlara, içerideki zararl› adamlara da dikkat etmek ve o iflbirlikçi hainlerin her hareketlerini gözden kaç›rmamak zorunday›z. Biz ancak bu gayretle, bu duyarl›l›kla çal›flarak baflar›l› olaca¤›z. Bütün dünya Türkiye’nin sayg›de¤er varl›¤›na imrenecek ve ulusumuza lây›k oldu¤u ve hak etti¤i yüksek yeri ay›racakt›r. Böyle bir Ulus’un mensubu oldu¤um için çok mutluyum ve övünüyorum.• cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Konya’da Türk Oca¤›ndaki Konuflmas›)
BD EYLÜL 2015
Uluslararas› Siyasette Do¤ru ve Dürüst Olmak Hükümetçe sat›n al›nm›fl olan Adana-Tarsus-Mersin demiryolu hatt›, birkaç gün önce Frans›zlardan teslim al›nd›. Bu hat, Haziran’›n beflinci gününden itibaren Devlet Demiryollar› ‹daresi taraf›ndan iflletiliyor. ransa ile yap›lan antlaflma hükümlerine dayanan bu durum, siyasette ”dürüst ve do¤ru” olman›n, karfl›l›kl› iyi niyetin do¤al sonucudur. Kuflku yok ki, en iyi antlaflmalar, birçok yanl›fl görüfllere karfl›n, sadece bir taraf›n hukuk ve ç›karlar›n› göz önünde bulunduran ve bir taraf›n bask› ve zorlamas›yla kabul ettirilenler de¤ildir. Bu çeflit antlaflma-
F
Adana-Tarsus-Mersin demiryolu hatt›ndan bir görüntü (28 Nisan 1886)
lar›n uluslararas› iliflkilerde ne kapanmaz yaralar açt›¤›n› gördük. ‹ki devlet aras›nda bir antlaflma yap›l›rken; e¤er her iki taraf›n karfl›l›kl› fleref ve yararlar› ayn› derece ve ölçü ile hesap edilmez, karfl›l›kl› hukuk ve adalette denge gözetilmezse, al›nacak sonuca asla güvenilemez. Biz, Türk-Frans›z antlaflmas›n›n böyle bir husustan ar›nd›r›lm›fl oldu¤u-
BD EYLÜL 2015
Mersin Gar› (1889)
na inan›yoruz. Birkaç gün önce Frans›z Büyükelçisi, gazetelere yapt›¤› samimi bir aç›klamas›nda; “Antlaflman›n her iki taraf›n hukuk ve ç›karlar›n› sa¤lad›¤›n›… ‹ki taraf›n karfl›l›kl› iyi niyetiyle, Akdeniz’den Dicle’ye kadar olan s›n›r›n kesin olarak tespit edilmifl…” bulundu¤unu ve bu anlaflman›n iki ülkenin karfl›l›kl› iliflkileri bak›fl aç›s›ndan önemini özellikle kaydetmifltir. erçekten aradaki, üzerinde henüz mutabakata var›lmam›fl hususlar hallolduktan sonra Türkiye ile Fransa’n›n dostluk ve yak›nl›k siyasetinde daha ileriye gitmelerine hiçbir engel kalm›yor. fiunu da ekleyelim ki, böyle anlaflmaya uygun bir duyguya sahip olduktan sonra, Eylül’de görüflmelerine bafllanacak olan Suriye’deki emlak ifllerinin de kolayl›kla çözülece¤ine kesin gözüyle bak›labilir. ‹mzalanan antlaflma metninde, “…silahl› çetelerin ortadan kald›r›lmas›, göçebelerin kontrolü, s›n›r-
G
18
lar›n siyasi ve ekonomik yönetiminin düzenlenmesi…” gibi maddeler bulunmaktad›r. Bu maddelerin bizim için önemi büyüktür. Çünkü do¤rudan do¤ruya ülkemizin siyasi ve ekonomik güvenini ilgilendiriyor. fiimdiye kadar s›n›rlardaki güvensizlikten, göçebelerin sald›r›lar›ndan, Suriye’deki Frans›z yönetiminin bütün bu hareketlere karfl› kay›ts›z kal›fl›ndan s›kça flikâyet ediflimizin nedeni buydu. E¤er antlaflma metninin düzenlenmesinde hâkim olan bu anlay›fl, ayn› aç›kl›k ve do¤ruluklar uygulamas›nda da mevcut olursa, umar›z ki, iki taraf›n birbirinden flikâyet edecek hiçbir konusu kalmaz. Dolayıs›yla Ankara ile Paris iliflkilerinde aç›lacak olan saf ve samimi bir hava içinde hem siyasi, hem de ekonomik yeni geliflmeler birbirini izler… ‹flte bu geliflmelerin dayand›¤› gerçekler; Uluslararas› Siyaset’te Dürüst ve Do¤ru Olmak ilkesine ba¤l›d›r! • Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 9 Temmuz 1929
Nutuk’u Anlaman›n Önemi Yazan: KAYA BOZTEPE
Çanakkale’yi gezerken yak›n›m›zda bulunan bir gurubun bafl›ndaki rehberin anlatt›klar›yla dehflete düfltüm. Müdahale etmeden önce bir süre dinledim. Yazan: KAYA BOZTEPE
e¤er biz Çanakkale’yi gökten inen evliyalar sayesinde kazanm›fl›z. “Ayn› evliyalar Balkan savafl›nda, Sar›kam›fl’da nerelerdeydi?” diye seslenmiflim o öfkeyle. “fiimdi durumu gözlerinizin önüne getiriniz. Ben kuvvetlerimi alay erlerim on dakika dinlensin diye b›rakm›flt›m. Düflman da bu tepeye gelmifl. Demek ki benim askerlerimden bana daha yak›n! Kaçan erlere ‘Dur, düflmandan kaç›lmaz!’ dedim.
M
Mustafa Kemal Çanakkale’de
BD EYLÜL 2015
‘Cephanemiz kalmad›’ dediler. ‘Cephaneniz yoksa süngünüz var, süngü tak ve yere yat!’ dedim. Hemen Conkbay›r›’na do¤ru ilerlemekte olan piyade alay› ile cebel bataryas›n›n yetiflebilen erlerinin benim bulundu¤um yere gelmeleri için yan›mdaki emir subay›m› geriye yollad›m. Erler süngü tak›p yere yat›nca, onlar› izleyen düflman erleri de yere yatt›. Kazand›¤›m›z an iflte bu and›r!" flte böyle söylüyor Ulu Önder Atatürk. Çanakkale ve Gelibolu savunmas›n› yapan 5. Ordu komutan› Liman Von Sanders’in aksine düflman›n nereden ç›kartma yapaca¤›n› gören Mustafa Kemal Pafla, Conkbay›r› yönünde ilerleyen bir tabur kuvvetindeki Anzak birli¤ine karfl› bir tabur sürerek 27. Alay’›n sa¤ kanad›n› örtmenin yeterli olmayaca¤›n›, tehdidin çok daha ciddi oldu¤unu görmüfl, emrindeki süvari bölü¤ünü Kocaçimen’e yönlendirmifl, bu öngörüsüyle hem sürpriz bir bask›nla 57. Alay’›n toptan imha edilmesini önlemifl, hem de düflman› durdurmufltur. Bu onun ne ilk ne de son baflar›s›d›r. Bu baflar›lara gölge düflürmek isteyen, onu unutmam›z› isteyen “dahili ve harici bedhahlar” tarih boyunca olmufltu, hep de olacakt›r. Mustafa Kemal Atatürk'ün dehas›, varl›¤›, eserleri ve bize hediye etti¤i, Cumhuriyet baflta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerimize ne flartlarda kavufltu¤umuzu bir kez daha görüp, onu yine sonsuz bir minnetle anabilecek nesiller yetifltirmek istiyorsak
‹
20
onu iyi anlamal› ve iyi anlatmal›y›z. Onu en iyi anlay›p, anlatman›n yolu ise, yine onun kaleminden ç›kan, belgelerle tarihi, olan biteni en ince detaylar›na kadar ifade eden Nutuk’u okumakla gerçekleflebilir. Atatürk de deri ve kemikten bizim gibi bir cand›. Hatalar insana mahsus, mutlaka her fleyi mükemmel olmayabilir; hatalar› olmufl olabilirdi. E¤er varsa da bütün hatalar›n› toplay›p milyonlarla çarpsan›z ve dünyada gelmifl, geçmifl bütün hatal›lar›n listesini oluflturup herkesin ismini hata derecesine göre alt alta yazsan›z dahi, burada Mustafa Kemal'in ismini göremezsiniz. Ortada bu kadar çok eser, al›nmas› gereken ders, araflt›r›lmas› gereken bir mucize varken, Allah’›n rahmetine kavuflmufl Ulu Önderimizin özel hayat›na girip cevap verme imkan› olmayan konularda inceden inceye kurgular
BD EYLÜL 2015
Bizim ilk hedefimiz önce onun eserlerini ve ilkelerinin kavram›n› özümsemek, Cumhuriyet tarihimizi çok iyi ö¤renmek ve ö¤retmek olmal›d›r. yapan, sat›r aras› mesajlar veren, hele bölücü terör ve benzeri konularda kafa buland›ran bir “karfl› cephe senaryosuna ve zihniyetine” karfl› verilebilecek en güzel cevap, belgelerle ortaya konmufl, uzun ve yorucu bir çal›flman›n ürünü olan Nutuk’dur.
A
tatürk sadece çok iyi bir komutan de¤ildi. Bir düflünür, bir bilge, bir liderdi. Yüzy›llar boyunca sömürülmüfl ve uyutulmufl bu halk›, ümmet olmaktan millet olmaya, kul olmaktan, vatandafl olmaya, senelerce savaflmaktan öksüz, yetim, yorgun, b›kk›n ve güçsüz kalm›fl insanlar› örgütleyip flaha kald›rmaya baflka kimin gücü yetebilirdi? En yak›n arkadafllar› dahi onun yapmak istediklerini anlayam›yor, hatta düflüncelerinden çekiniyorlard›. Hilafetsiz, kulluk yap›lmayan bir yönetim düflünebilenlerin say›s› bir elin parmaklar›n› geçmezdi. Bir yandan düzenli bir ordu kurmaya çal›fl›rken bir yandan da Cumhuriyet’in temellerini bir Meclis’le oluflturmaya çal›flan Mustafa Kemal Atatürk, neler yapt›¤›n›, nas›l yapt›¤›n› ve ne zorluklarla karfl›laflt›¤›n› Türk halk›na belgelerle anlatm›flt›r. Nutuk’un son k›sm›nda da gelecek nesilleri uyaran Atatürk, milletine kazand›rd›¤› bu eserleri koruma ve kollama görevini de gençlere
vermifltir. Hangi flartlar alt›nda, bir vatan nas›l yoktan var edildi sorusunu analiz edebilen vicdan sahibi insanlar bunu bilirler. Oturduklar› yerden bu günün koflullar› içerisinde o günlerin elefltirisini yapanlar ya ak›ls›z ya da art niyetlidir. Bizim ilk hedefimiz önce onun eserlerini ve ilkelerinin kavram›n› özümsemek, Cumhuriyet tarihimizi çok iyi ö¤renmek ve ö¤retmek olmal›d›r. Türkiye co¤rafyas›, komflular ile olan iliflkiler, dinin siyasete alet edilmesi, ülkeyi bekleyen tehlikeler, bu tehlikelere karfl› al›nmas› gereken önlemler ve bir aksiyon filmi gibi geliflen olaylar› ibret ve keyifle ö¤renmek ve ö¤retmek istiyorsak Nutuk’u okumam›z ve özümsememiz laz›m. imi insan detaylar› inceler, ancak ana hatlar› göremez. Kimi ana fikri görür, ancak önemli ipuçlar› ve detaylar› atlar. Bütün bunlar›n hepsini, olaylar›n öncesini ve sonras›n› analiz eden, iç ve d›fl etkenleri hesaplayan, bütün bunlara göre tedbir al›p planlar yapan Atatürk ise bir istisnad›r. Bugün de, ülke olarak yaflad›¤›m›z s›k›nt›lar›, problemleri daha net görebilmek, neler yapmam›z gerekti¤ini kavray›p zaman›n ötesinde olmak için, fikri hür, vicdan› hür, irfan› hür gençler yetifltirebimek için, onun fikirlerini, yaflad›klar›n›, yapt›klar›n›, öngörülerini
K
21
BD EYLÜL 2015
anlamam›z, okumam›z ve okutmam›z gerekir. Bu da ancak gençleri teflvik ederek, özendirerek, tavsiyelerde bulunarak, yol göstererek, okullarda, evlerde, derneklerde toplay›p Laik Cumhuriyeti, Atatürk’ü filmlerle, keyifli an›lar ve sunumlarla, konferanslarla anlatarak gerçekleflebilir.
Ö
zellikle okumay› pek de sevmeyen gençlerimize Falih R›fk› Atay’›n Çankaya isimli eseriyle ulaflmaya çal›fl›yorum. Vahdettin’i
‹nönü’nün Hat›ralar, Metin Toker’in Demokrasimizin ‹smet Paflal› Y›llar›, Prof. Dr. fierafettin Turan’›n Türk Devrim Tarihi, Bilal fiimflir’in
vatan haini de¤ilmifl, hatta Atatürk’ü Anadolu’ya kendisi göndermifl fleklindeki yalanlara karfl› gerçekleri belgelerle bir tokat gibi çarpan Turgut Özakman’›n ruhu flad olsun. Vahdettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele isimli eserinde hiç bir soruyu cevaps›z b›rakmayacak bir çal›flma yapan Özakman’›n Kurulufl belgeseli, Dirilifl, fiu Ç›lg›n Türkler ve Cumhuriyet eserlerini ders olarak okutmak, filmlerini izletmek laz›m. Son derece güzel analizlerle gerçekleri ç›plakl›kla ifade eden Sinan Meydan’›n baflta Parola Nuh ve Nutuk’un Deflifresi kitaplar›, ‹smet
‹ngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan ‹zmir’e, Do¤an Avc›o¤lu’nun Milli Kurtulufl Tarihi ve Türkiye’nin Düzeni, U¤ur Mumcu’nun Gazi Pafla’ya Suikast ve Kaz›m Karabekir Anlat›yor isimli eserlerini de fliddetle tavsiye ediyorum. Okuyun ve okutun. Göreceksiniz ki bugün oynanmak istenen senaryo, asl›nda yeni de¤il, eski senaryodur, ayn› senaryodur. Sadece oyuncular de¤ifliyor. Laik Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadafllar›n› sevgiyle, sayg›yla, rahmetle an›yorum. •
22
Otopsi Cengiz Özak›nc›
YÜZ YILLIK YANLIfiLIK Atatürk, Birdwood, Harington ve Çanakkale 1915 "Yüzy›ll›k Yaln›zl›k" Marquez'in bir roman›; benim anlataca¤›m "yaln›zl›k" de¤il, "yanl›fll›k"; ancak bu "yanl›fll›k" romanlara tafl ç›kartacak türden. nce 50 y›l geriye gidelim. Sadi Borak'›n 10 Kas›m 1964 günlü Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanan, "Çanakkale Olaylar› Aras›nda: Mustafa Kemal ve Birdwood" bafll›kl› yaz›s›n› okuyal›m: Anzak (A.N.Z.A.C.) kolordusunun Komutan› General Birdwood 1915 te Ar›burnu'nda, ayn› y›l›n A¤ustos'unda yine o bölge ile Conkbay›r›'nda Mustafa Kemal'e karfl› savaflm›fl ve
Ö
ma¤lûp olmufltur. Bu General, Mütarekede Pera Palas Otelinde Mustafa Kemal ile dikkate de¤er bir konuflma yapm›flt›r. Doktor Râsim Ferit (Talay)'›n Hikmet Bayur'a anlatt›¤›na göre olay flöyle geçmifltir: General Birdwood, ‹stanbul ‹flgâl Komutan›1 olarak karargâhiyle Perapalas Oteline yerleflir. Çanakkale'den dönmüfl2 olan Mustafa Kemal de ayn› oteldedir. Bir gün, Birdwood'un refakat subay› 23
BD EYLÜL 2015
General Birdwood
Sadi Borak, 10.11.1964, Cumhuriyet.
sporcu Sedat R›za Bey, Dr. Râsim Ferit Bey'e müracaat ederek 'Birdwood'un Mustafa Kemal'le görüflmek istedi¤ini, bu görüflmenin sa¤lanmas› için arac›l›k etmesini' rica eder. Doktor, General'in bu arzusunu Mustafa Kemal'e bildirir, o da: "Gelsin." der. ‹ngiliz Generali son derece sayg›l› davran›r ve birkaç nezaket sözünden sonra aralar›nda flöyle bir konuflma geçer: "Ekselâns, bizi nas›l yendiniz?" Mustafa Kemal: "Sizin de, bizim de tarih ceridelerimiz var: tarih yazar." Birdwood: "Sizin a¤z›n›zdan ö¤renmek Istiyorum." 24
Bunun üzerine Mustafa Kemal, Dr. Râsim Ferit Talay'dan k⤛t ve kalem ister. O da bir reçete k⤛d› ile alt›n kurflun kalemini verir. Mustafa Kemal bir kroki çizer ve onu göstererek söyle der: "fiu tarihte karaya ç›kt›n›z; filânca saate kadar siz flu, biz bu durumda idik. Her fley lehinizde idi. Neden flu çizgide durdunuz, ilerlemediniz?" "Askerlerimiz çok yorulmufltu." Bundan sonra Conkbay›r›'n›n krokisini çizen Mustafa Kemal: "Siz filân gün flu istikamette hareket ettiniz ve flu durumu ald›n›z. Niçin ilerlemediniz?" Birdwood: "Biz ilerledikçe arkadan su yetiflmedi. Askerimiz susuz kald› ve durdu." "Görüyorsunuz ki ben bir fley yapmad›m; önce yorgunluk, sonra susuzluk ordunuzu durdurdu." Aya¤a kalkan Birdwood: "Sizin gibi kahraman ve ulüvvu cenap sahibi bir General tan›mad›m,"
BD EYLÜL 2015
der. ‹ki General kalkar, kucaklafl›r ve sonra otururlar. Giderken Birdwood: "Müsaade ederseniz," der; "bu k⤛tla bu kaleml hât›ra olarak saklayay›m.'' Ve saklar. *** ¤er bu konuflma gerçekse; demek ki Çanakkale'de iflgalci ordular› yenilgiye u¤ratan, Mehmetçiklerimiz de¤ildi; dahas›, Atatürk de orada bir komutan olarak iflgalcileri yenilgiye u¤ratacak bir fley yapmam›flt›; iflgalciler, yorgunluk ve susuzluk sonucu yenilmifllerdi; üstelik de bunu Atatürk kendi a¤z›yla söylüyordu. Sadi Borak, bu anlat›y›, Yusuf Hikmet Bayur'un tam bir y›l önce 10 Kas›m 1963'te yay›mlanan "Atatürk - Hayat› ve Eseri" adl› kitab›ndan aktarm›flt›. Bayur, Atatürk döneminde Cumhurbaflkanl›¤› Genel Sekreterli¤i, Büyük Elçilik, Bakanl›k, Milletvekilli¤i gibi önemli görevlerde bulunmufl; Atatürk'ten sonra Menderes'in
E
Demokrat Partisi'nden milletvekili olmufl; 27 May›s döneminde Yass›ada' da yarg›lan›p 4 y›l 2 ay hapis cezas›na çarpt›r›lm›flt›. "Tarih Profesörü"ydü; profesörlü¤ü s›radan bir profesörlük olmay›p "Profesörlerin Profesörü" anlam›na gelen "Ordinaryus Profesör"lüktü. Bu kitab› da 1963 aff›yla hapisten ç›kt›ktan sonra Atatürk'ün ölüm y›ldönümüne denk getirilerek, 10 Kas›m 1963 günü yay›nlanm›flt›. Mustafa Kemal-Birdwood anlat›s›, o günden bugüne, 50 y›l boyunca baflka yazarlar›n kitaplar›nda, makalelerinde, köfle yaz›lar›nda Bayur kaynak gösterilerek aktar›lacak ve okullarda, tarih derslerinde ö¤retilecekti. Sadi Borak bu anlat›y› çok be¤enmifl olmal› ki, ilk yaz›s›ndan 16 y›l sonra 25 Nisan 1980 günü, iflgal güçlerinin Gelibolu'ya ç›kt›klar› günün y›ldönümüne denk getirerek, Cumhuriyet gazetesinde bir kez daha yay›mlad›. 1983'te "Ata ve ‹stanbul"
Yusuf Hitmet Bayur, "Atatürk Hayat› ve Eseri" (1963) (altta) Y.H. Bayur'un kitab›n›n, 10 Kas›m 1963 günlü Cumhuriyet gazetesinde yay›nlanan duyurusu. (yanda)
Yusuf Hikmet Bayur 25
BD EYLÜL 2015
kitab›nda yine yay›mlad›. Kurmaca "Mustafa Kemal-Birdwood" görüflmesi, 1983'te Türk Tarih Kurumu'nca yay›mlanan U. Kocatürk'ün "Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi" kitab›nda "gerçek olgu" gibi gösterildikten sonra; süreç içinde baflka kitaplara aktar›larak yay›lacakt›.3 Oysa, Birdwood ile Mustafa Kemal hiç görüflmemifl-lerdi. Bu gerçe¤i ilk kez Sn. Sermet Atacanl›, ilk bas›m› 2006'da yap›lan "Atatürk ve Çanakkale'nin Komutanlar›" adl› kitab›nda ortaya koydu. Kitab›n "‹stanbul'da Yap›ld›¤› Söylenen Atatürk-Birdwood Görüflmesi ‹le ‹lgili Bir Düzeltme" bafll›kl› bölümünde: "Bu anlat›mda bir yanl›fll›k vard›r." diyordu Sn. Atacanl›; "Zira Birdwood o tarihte ‹stanbul'da de¤il, Bat› Cephesi'nde Almanlara karfl› savaflan kuvvetlerin bafl›ndad›r. Bu hususu ayr›nt›l› bir biçimde kaleme alm›fl oldu¤u otobiyografisinde de görmek mümkündür. ‹stanbul'a ilk gelifli ise, hem kendi an›lar›nda yaz›ld›¤› üzere, hem de ziyareti s›ras›nda Türk bas›n›nda yer alan ve metni ileride verilecek demeçten anlafl›laca¤› gibi, çok sonra, 1935 y›l›ndad›r. Bu görüflmeyle ilgili olarak ya Hikmet Bayur'un, ya da Dr. Rasim Ferit'in Birdwood'u muhtemelen 26
Sermet Atacanl›, "Atatürk ve Çanakkale'nin Komutanlar›", ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, 2015. Resim / Sermet Atacanl›, "Ar›burnu Müdafaas›" ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, 2015.
Müttefik ‹flgal Kuvvetleri Komutan› ‹ngiliz General Charles Harington ile kar›flt›rm›fl olabilecekleri akla gelmektedir." *** eki, Bayur'un kitab›nda bu konuflma Birdwood ile de¤il de Harington ile Atatürk aras›nda gösterilseydi; iflgal ordular› Çanakkale' de Mehmetçi¤e de¤il de susuzlu¤a ve yorgunlu¤a yenildi diyen o sözler Atatürk’e ait denebilecek midir? Birdwood ile Harington'u kar›flt›rm›fl olabilecekleri düflünülen kiflilerin, Atatürk'ün sözlerini de eksik ya da yanl›fl aktarm›fl olabilecekleri, niçin akla gelmiyor? 1918'de Pera Palas'ta Atatürk Harington Konuflmas› nas›l muhtemel görülebiliyor? Usumuzu kurcalayan bu sorular›n
P
BD EYLÜL 2015
yan›tlar› flöyle: Hasan ‹zzettin Dinamo, 1966'da yay›mlanan "Kutsal ‹syan" adl› roman›nda, bir Mustafa Kemal - Harington Karfl›laflmas› uydurmufltur. Romana göre, Mustafa Kemal 1918'de Pera Palas'ta kald›¤› günlerde, otelin lokantas›nda yeme¤ini yemifl, ilerideki masada oturan Harington, ona garsonla haber göndererek, kahve içmek üzere kendi masas›na ça¤›rm›fl; Mustafa Kemal garsona, ben ev sahibiyim, o konuk, o benim masama gelsin, diyerek Harington'un davetini reddetmifl. Yay›mland›¤› 1966'dan bu yana "roman› gerçek sanan"(!) pek çok yazar, Mustafa Kemal'in 1918'de Pera Palas'ta ‹flgal Kuvvetleri Komutan› Harington'la karfl›laflt›¤›n› ve onu iflte böyle tersledi¤ini yazm›flt›r.5 Atatürk, Bayur'un kitab›nda aktard›¤› konuflmay›, Sn. Atacanl›'n›n hiç karfl›laflmad›klar›n› saptad›¤› Birdwood'la yapm›fl olamaz; ancak madem ki pek çok yazar, Atatürk'ün Pera Palas'ta Harington ile karfl›laflt›¤›n› yazmaktad›r; öyleyse Atatürk'ün o konuflmay› Birdwood ile de¤il de Harington ile yapm›fl oldu¤u ileri sürü-
lebilecektir. Ancak, bunun iki güçlü engeli vard›r. Birincisi: dergimizin Genel Yay›n Yönetmeni Sn. Mete Akyol, 24.05.1981- 06.06.1981 tarihleri aras›nda, Milliyet gazetesinde, Atatürk'ün manevi o¤lu Abdurrahim Tuncak'la yapt›¤› uzun söylefliyi yay›mlam›flt›r. u söyleflide, Atatürk'ün 1918'de Pera Palas'ta kald›¤› günlerde, arada bir annesinin, k›zkardeflinin ve kendisinin bulundu¤u eve de u¤rad›¤›n› belirten Tuncak, Pera Palas'ta di¤er masadaki ‹ngiliz subaylar›n Atatürk'ü garson arac›l›¤›yla kahve içmek üzere masalar›na davet ettiklerini; buna karfl›l›k, garsona; "onlar bu ülkede misafir, ev sahibi benim, onlar gelsin benim kahvemi içsinler" diyen Atatürk'ün, bafl›ndan geçen bu olay› evde gülerek anlatt›¤›n› söylemifltir. Atatürk'ün olay› anlat›rken, ‹flgal Kuvvetleri Komutan› Harington'dan söz etmedi¤i gürülmektedir. Olaya Harington ad›n› sokan, "Kutsal ‹syan" yazar› H.‹. Dinamo'dur. ‹kincisi: Atatürk'ün 1918'de Pera Palas'ta Harington ile karfl›laflm›fl olmas›
B
Hasan ‹zzettin Dinamo ve AtatürkHarington karfl›laflmas› kurgusunun ilk kez yer ald›¤› roman› "Kutsal ‹syan" (1966) 27
BD EYLÜL 2015
Dergimizin Genel Yay›n Yönetmeni Mete Akyol'un, Atatürk'ün manevi o¤lu A. Tuncak'la yapt›¤› söyleflinin, konumuzu ilgilendiren 01.06.1981 günlü bölüm bafll›¤›.
olanaks›zd›r. Harington'un 1940'ta ‹ngiltere'de yay›mlanan otobiyografisini6 okudum ve yazd›klar›n›, ‹ngiliz "The Times" gazetesinin 1915-1923 y›llar› aras›nda yay›mlad›¤› Harington haberleriyle karfl›laflt›rd›m. Sonuç: Harington, Çanakkale Savafl›'nda yoktur. 2 Kas›m 1920'ye dek ‹ngiltere'dedir.7 ‹ngiltere'de iken ‹flgal Güçleri Komutan› olarak atanm›fl ve ‹stanbul'a, 8 Kas›m 1920 günü ulaflm›flt›r.8 Daha önceden ‹stanbul'da kendisi için haz›rlanm›fl olan Krupp Acentas›'na ait Huber Köflkü'ne yerleflmifltir; yani 28
Pera Palas otelinde kalmam›flt›r.9 2 Ekim 1923 günü Londra'ya dönmek üzere ‹stanbul'dan ayr›lm›flt›r.10 Atatürk, o gelmeden önce, 16 May›s 1919 günü ‹stanbul'dan Anadolu'ya geçmifl ve o ‹stanbul'dan ayr›ld›ktan çok sonra ‹stanbul'a gelmifltir; ikisi hiç bir zaman ayn› tarihlerde ‹stanbul'da bulunmam›fllard›r. T›pk› Sn. Atacanl›'n›n çok önemli ve de¤erli kitaplar›nda, çok do¤ru olarak saptad›¤› üzere, Atatürk ile Birdwood hiç karfl›laflmad›klar› gibi; Atatürk ile Harington da -belgelerle saptad›¤›m›z üzere- yaflamlar› boyunca hiç bir zaman biraraya gelip karfl›l›kl› konuflmam›fllard›r. Dolay›s›yla, Çanakkale Savafl›'nda iflgal ordusu "yorgunlu¤a ve susuzlu¤a yenildi" gibi sözler, Atatürk taraf›ndan, Birdwood'a söy-
BD EYLÜL 2015
1920-1923 aras› ‹stanbul'da ‹flgal Kuvvetleri Komutan› olan General Sir Charles Harington'un 1940'ta yay›mlanan özyaflam anlat›s›.(solda) The Times gazetesinin 03.11.1920 günlü say›s›nda, Harington'un atama, yola ç›k›fl ve ‹stanbul'da Krupp'un Huber Köflkünde kalaca¤›na iliflkin haber. (sa¤da)
Atatürk ile Birdwood hiç karfl›laflmad›klar› gibi; Atatürk ile Harington da yaflamlar› boyunca hiç bir zaman biraraya gelip karfl›l›kl› konuflmam›fllard›r. lenmifl olamayaca¤› gibi; Harington'a da söylenmifl olamaz. ‹flgal ordusunun Çanakkale Kara Savafllar›'nda yenilgi sürecini bafllatan an; ilk gün -yani ç›kartma birliklerinin mataralar›, kendilerine iki gün yetecek suyla dolu iken- onlar›n Gelibolu Yar›madas›'ndaki su kaynaklar›na do¤ru h›zla ilerleyifllerinin,
Atatürk taraf›ndan süngü hücumuyla durduruldu¤u; ve ard›ndan ç›kt›klar› sahile geri püskürtülecekleri and›r. Atatürk bunu "kazand›¤›m›z an, bu and›r" sözleriyle vurgulam›flt›r. E¤er iflgalci birlikler, Atatürk taraf›ndan, ilk gün ve tam o anda durdurulmufl olmasalard›, onlar daha ilk günden su kaynaklar›n›n bulundu¤u yerleri ellerine geçirmifl olacaklard›. ‹flgal ordusu, evet su sorunu yaflad›; ancak bu, ç›kartman›n ilk gününde, karfl›lar›na onlar›n nereye ç›kartma yapacaklar›n› önceden kestiren ve su kaynaklar›na do¤ru ilerleyifllerini tam zaman›nda durduran bir askerin: Atatürk'ün ç›km›fl olmas› nedeniyledir. ‹flgalci devletlerin savafl raporlar›nda ve ‹ngiliz Savafl Bakan› Churchill'in kitab›nda, Atatürk'ü "Kaderin Adam›" olarak nitelemesi; bu nedenledir. 25 Nisan 1915 sabah› Gelibolu Yar›madas›'na ç›kan Anzak askerleri29
BD EYLÜL 2015
nin yenilgisine neden arayanlar›n az›msanmayacak bir bölümü, bu sonucu ‹ngiliz komutanlar›n beceriksizli¤ine ba¤lamakta; kimi tarihçiler de Anzaklar› "efleklerin önderlik etti¤i arslanlar" sözleriyle övmektedir. Bu benzetide, ‹ngiliz komutanlar "eflek", Anzak askerleri "arslan" oluyor. Oysa Çanakkale'de ne ‹ngiliz komutanlar "eflek", ne de Anzaklar "arslan"d›; yaln›zca karfl›lar›na "Kaderin Adam›" (Atatürk) ve yurdunu kan›n›n son damlas›na dek savunan gö¤sü iman dolu arslan Mehmetçikler dikilmiflti; hepsi bu... arihçi Yusuf Hikmet Bayur'un 1963'te yay›nlad›¤› Mustafa Kemal - Birdwood diyalo¤u, ‹ngilizleri Anzaklar›n suçlamalar›ndan aklamaya ve Atatürk'ün Çanakkale Savafl›'ndaki baflar›s›n› -kendi a¤z›ndan ç›km›fl gibi sunulan sözlerle- yok sayd›rmaya yönelik bir Psikolojik Savafl arac› olarak kullan›l›yor. Tarihin bir Psikolojik Savafl arac› olarak kullan›lmas›; "dünyan›n en eski mesle¤i" denli eskidir. Tek avuntumuz, propaganda arac› olmaktan sak›nan dürüst tarihçilerin -say›lar›
T
azalm›fl olsa da- varl›¤›d›r. • cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça: 1.General Birdwood, hiç bir zaman ‹stanbul ‹flgal Kuvvetleri Komutan› olmad›. 2.Mustafa Kemal, 1918 y›l›nda ‹stanbul'a Çanakkale'den dönmüfl de¤il, Adana'dan gelmifltir. 3.Birdwood-Mustafa Kemal görüflmesini "gerçek" olarak gösteren kitaplardan örnekler: Yusuf Hikmet Bayur, "Atatürk - Hayat› ve Eseri", 1963, s.230-231. / Die Welt des Islams, 1964, 9-10. ciltler, s.106. (Bayur'u kaynak göstererek.) / Sadi Borak, 10.11.1964 Cumhuriyet gazetesi. / Sadi Borak, "Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk", 1966, s.29. / Sadi Borak, 25.04.1981, Cumhuriyet gazetesi. / Utkan Kocatürk, "Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi", 1983, s.8 [Kayna¤›: 16 Kas›m 1918 : Atatürk’ün Pera Palas’ta Çanakkale savafllar›na kat›lm›fl olan ‹ngiliz Generali William Birdwood ile görüflmesi (Sadi Borak, "Ata ve ‹stanbul", 1983., s.88-89)] / Jak Deleon, "‹stanbul'un Yaflayan Tad›", 1989, s.19 / Alev Coflkun, "Samsundan Önce Bilinmeyen 6 Ay", 2008, s. 58 (Birdwood olmayabilir, Harrington olabilir, ad›n› belirtmeyece¤iz, kayd›yla) / Erol Mütercimler, "Fikrimizin Rehberi", 2008, s. 439, 440. - 2014, s.462. 4. Sermet Atacanl›, "Atatürk ve Çanakkale'nin Komutanlar›", Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, fiubat 2015, s.320. 5. Harington - Mustafa Kemal karfl›laflmas›n› "gerçek" olarak gösteren kitaplardan örnekler: Hasan ‹zzettin Dinamo, "Kutsal ‹syan" Ocak 1966, c.1, s.206. [fiemsi Belli'nin "Makbule Atadan Anlat›yor: A¤abeyim Mustafa Kemal" adl› kitab›nda (Selis Kitaplar y., 2005) Abdurrahim Tunçak'›n 2 Mart 1956 günlü Dün ve Bugün dergisinde (say› 18, s.23-25) "Atatürk'ün de Makbule Han›m›n da Manevi Evlad›y›m" bafll›kl› bir söyleflisinin yay›mland›¤› belirtilmektedir. (a.g.e-s. 63, dn.20) / Celal Bayar, "Ben de Yazd›m", 1972, c.8, s.2549-2550. / fievket Süreyya Aydemir, "Tek Adam", 1974, c.1, s.357. / Jak Deleon, "Eski ‹stanbul'un Yaflayan Tad›", 1989, s. 18. / fierafettin Turan, "Mustafa Kemal Atatürk: Kendine Özgü Bir Yaflam ve Kiflilik", 2004., s.171. ("bir kayna¤a göre", kayd›yla.) / Erol Mütercimler, "Bu Vatan Böyle Kurtuldu", 2005., s.173. / Erol Mütercimler, "Fikrimizin Rehberi", 2008, s. 439. (2014, s.461-462.) 6. General Sir Charles Harington, "Tim Harington Looks Back", John Murrey, 1940. (Bkz: Appendix 1, s.81., 83., 86., 100.,101.) The Times, 03.11.1920. 7. The Times, 8. 10.11.1920. The Times, 9. 03.11.1920. 10. The Times, 12.10.1923
”Ba¤›ms›zl›k ve hürriyetlerini her ne bahas›na ve her ne
karfl›l›¤›nda olursa olsun zedeleme ve kay›tlamaya asla müsamaha etmemek; ba¤›ms›zl›k ve hürriyetlerini bütün mânasiyle koruyabilmek ve bunun için gerekirse, son ferdinin, son damla kan›n› ak›tarak, insanl›k tarihini flanl› örnek ile süslemek; iflte ba¤›ms›zl›k ve hürriyetin hakiki mahiyetini, genifl mânas›n›, yüksek k›ymetini, vicdan›nda kavram›fl milletler için temel ve ölmez prensip... Ancak bu prensip u¤runda her türlü fedakârl›¤›, her an yapmaya haz›r milletlerdir ki, devaml› olarak insanl›¤›n hürmet ve sayg›s›na lây›k bir topluluk olarak düflünülebilirler.” M. Kemal Atatürk 30
Sakl› Tarih
BD EYLÜL 2015
Sinan Meydan
Atatürk’ün Ak›ll› Projelerinden Biri
AH‹MESUT (Etimesgut)
NUMUNE KÖYÜ tatürk’ün önderli¤indeki Türk Ba¤›ms›zl›k ve Ayd›nlanma Savafl›’n›n “ayd›nlanma” k›sm› en tabandan; köyden ve köylüden bafllar. Atatürk’e kadar bu topraklarda köylü, maalesef yüzy›llarca ihmal edilmifl, unutulmufl, buna karfl›l›k vergi yükü alt›nda ezilmifl, cepheden cepheye sürülmüfl; yetmemifl, afla¤›lanm›fl, topraks›z, afls›z, evsiz, barks›z, dahas› e¤itimsiz ve cahil b›rak›lm›flt›r. Atatürk, Cumhuriyeti kurarken nüfusun yüzde 80’i köylüdür. Türkiye’deki 40 bin köyün 37 bininde ne yol, ne dükkân ne de okul vard›r. Köylü sa¤l›ks›z koflullarda
A
Atatürk, “Üreten köylü milletin efendisidir,” slogan›yla yola ç›km›flt›r.
BD EYLÜL 2015
hastal›klarla bo¤uflmaktad›r. Türkiye’ de e¤er gerçekten bir ayd›nlanma bafllayacaksa bunun köyden bafllamas› gerekti¤i çok aç›kt›r. ‹flte Atatürk, bu nedenle “Üreten köylü milletin efendisidir,” slogan›yla yola ç›km›flt›r.
D
aha Kurtulufl Savafl› y›llar›nda 1922’de köylüye tar›m araç gereçleri ve tohum da¤›t›m›na bafllanm›fl, üreten köylüye her konuda kolayl›k sa¤lanm›flt›r. 1923’teki ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde köy kalk›nmas›n›n temel ilkeleri belirlenmifltir. 1924’te, yüzy›llard›r köylüyü ezen Aflar Vergisi kald›r›lm›fl, yine 1924’te Köy Kanunu ile devlet-millet el ele köylerin kalk›nd›r›lmas›na bafllanm›flt›r. Kanunun uygulanmas›yla birçok batakl›k kurutulmufl, köye tar›m ve sa¤l›k hizmetleri götürülmüfl, baz› köylerde kütüphaneler kurulmufl, baz› köylere posta ve telefon teflkilat› götürülmüfl, verimsiz tarlalar ›slah edilmifl, a¤açland›rmaya büyük önem verilerek 1924-933 aras›nda köylere 1.821.900 a¤aç dikilmifltir. Atatürk, köy kalk›nmas›n› köyde sa¤l›k, köyde e¤itim, köyde üretim ve toprak reformu olarak planlam›flt›r. Bu amaçla köy okullar› kurulmufl, dispanserler aç›lm›fl, gezici doktorlar görevlendirilmifl, köy e¤itmenleri projesi gelifltirilmifl, Halkevlerinin köycülük flubeleri kurulmufl, köylüye düflük faizli kredi verilmifl, ücretsiz tohum, fidan, ilaç ve topraks›z köylüye toprak da¤›t›m›na bafllanm›flt›r. ‹flte köy kalk›nmas›na yönelik çal›flmalardan biri de Atatürk’ün Örnek Köyler Projesi’dir. 1928’de bafllayan bu proje 32
gelifltirilip 1934’te -Daha önce Bütün Dünya dergisinde anlatt›¤›m- ‹deal Cumhuriyet Köyü Projesi ortaya ç›km›flt›r. Atatürk’ün köy kalk›nmas›na yönelik öncü çal›flmalar› 1940’larda dünya çap›nda bir köy kalk›nma projesi olan Köy Enstitüleri’nin do¤ufluna kaynakl›k etmifltir. Atatürk, 1928’de EskiflehirAnkara hatt› üzerinde "numune köyler" kurulmas›na karar vermifltir. Asaf ‹lbay’a kulak verelim: “Cumhurreisi Mustafa Kemal Pafla bir gün Naf›a Müdürü Süleyman S›rr› Bey’i ve beni davet ederek flu emri verdi: (…) Hükümet merkezi ile Eskiflehir ovas› boylu boyuna bir çöl stepini and›r›yor. Her 25 kilometrede bir numune köyü kurmay› düflünüyorum. Bu suretle Eskiflehir ile Ankara aras› demiryolu güzergâh› boyunca asri, yeflil köyler ile süslenmifl olur. Bu iflleri alakal› vekâletlere ve Ankara vilayetine tevdi edece¤im. Fakat as›l olan su ve sulama ifllerdir. Öncelikle Nafiaca bu hususta bir avan proje haz›rlanmas›n› istiyorum…” tatürk’ün iste¤iyle Yahflihan' dan Eskiflehir'e kadar olan bu bölgedeki bofl arazilere kurulan numune köylere muhacirler yerlefltirilecektir. Devlet 1.480.684 lira bütçe ay›rarak Antalya, Samsun, ‹zmir, Bilecik, Cebelibereket, Mersin, Manisa ve Ankara'da 69 adet “numune köy” yapm›flt›r. Atatürk’ün örnek köyler projesinin ilk önemli uygulamas› Ankara Etimesgut Numune Köyü’dür.
A
BD EYLÜL 2015
Buras› Atatürk’ün “Modern Ankara Projesi”ne yak›fl›r flekilde ve tüm Türkiye’ye örnek olacak biçimde ça¤dafl bir köy olarak düflünülmüfltür. ‹mar›, suyu, elektri¤i, sosyal tesisleri, tar›msal faaliyetleri, sa¤l›k, e¤itim ve ulafl›m olanaklar› ile modern bir köy kurulmufltur. timesgut Numune Köyü’nün kurulufl hikâyesini yine Asaf ‹bay’dan dinleyelim: “Atatürk taraf›ndan yine bir gün Orman Çiftli¤i’ne davet edilmifltim. Gazi, Ankara’ya 20 kilometre mesafede ve demiryolu üstünde Ahimesut ad›nda bir çiftlik sat›n alm›fl, burada bir numune köyü kurulmas›n› tensip buyurmufltu. Topra¤›n tesviye haritas› da yap›lm›fl idi. Burada kurulacak köyün umumi hatlar› hakk›nda direktifleri do¤rudan do¤ruya kendisi veriyordu. Bu esnada Ahimesut köy plan›n›n haz›rlanmas›n› emrettiler. Türk köylüsünün hususiyetlerini de dikkate alarak, Avrupa köylerinden
E
baz› numuneleri örnek tutarak bir köy plan› çizdim, adalar›n taksimat›n› yapt›m, yol güzergâhlar›n› tayin ettim. Hükümete ait binalar› ve çarfl› mevkilerini iflaret ettim. Bu esnada köy kuraca¤›m›z sahan›n yükseldi¤i k›s›mda bir ormanl›k tesisi de unutulmad›.” ‹lbay, bu plan› tamamlad›ktan sonra Atatürk’e götürmüfl, Atatürk plan› be¤enmifl ancak baz› elefltirilerde bulunmufltur. Günefl ve rüzgâr yönüne göre köyün baz› binalar›n›n mevkilerini ve baz› binalar›n yol durumlar›n› hatal› bulmufltur. Asaf ‹lbay’›n ifadesiyle, “Bir flehir mütehass›s› imifl gibi nüfuzlu bir görüflle, hatalar›n nas›l tashih edilece¤ini” söylemifltir. Atatürk’ün düzeltmeleri do¤rultusunda mimar Ernst Arnold Egli’nin 1928’de haz›rlad›¤› plana göre örnek köy kurulmaya bafllanm›flt›r. Örnek köyün kurulufl süreci flöyledir: 16 May›s 1928 tarihli Bakanlar Etimesgut Plan›
33
BD EYLÜL 2015
Kurulu Kararnamesiyle Mübadeleyle gelen göçmenlerin yer-lefltirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin ilk örnek köyünün oluflturulmas› amac›yla
34
Ahimesut Çiftli¤i’nin sat›n al›nmas›na karar verilmifltir. 28 May›s 1928 tarih ve 66694 say›l› Bakanlar Kurulu Kararname-
BD EYLÜL 2015
siyle örnek köyün inflas›na bafllanm›flt›r. 1 Haziran 1928’de Ahimesut’un nahiye olmas›na karar verilerek 19 köy Ahimesut’a, Ahimesut da Ankara’ya ba¤lanm›flt›r. 10 Haziran 1928 tarih ve 6723 say›l› Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile göçmenlerin gelmesine ve çocuklar›n›n e¤itimi için yat›l› okul yap›lmas›na karar verilmifltir. 9 Eylül 1928 tarih ve 7110 say›l› Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle örnek köye 2,5 kilometre mesafeden su getirilmesine karar verilmifltir. 21 Ekim 1928 tarih ve 7255 say›l› Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle örnek köye ihale yoluyla çarfl›, çamafl›rhane, hamam, kahvehane ve han yapt›r›lmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. 19 Mart 1929 tarih ve 7753 say›l› Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle örnek köy arazisinin sulanmas› için bent ve kanallar›n yap›m› ihale edilmifltir. 19 Haziran 1929 tarih ve 8128 say›l› Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle örnek köyün elektrik trafosunun inflas›na bafllanm›flt›r. 21 Haziran 1930 tarih ve 9582 say›l› Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle örnek köyün yat›l› okuluna ö¤retmen lojmanlar› ve k›z yurdu yap›lm›flt›r. Ahimesut örnek köyü ülkemizin, hatta dünyan›n o günkü zor ekonomik koflullara ra¤men 6 ay gibi k›sa sürede bitirilmifltir. 28 May›s 1928’de kurulmas›na karar verilen 50 haneli örnek köy, 10 Aral›k 1928’de tamamlanm›flt›r. (Örnek köyün sosyal ihti-
yaçlar›na yönelik tesislerin inflaat›na ise 1929’da bafllanm›flt›r.) Örnek köy tamamland›¤›nda her bak›mdan modern bir yerleflim yeridir: Bahçeli modern küçük evleri, yat›l› okulu, ö¤retmen lojmanlar›, k›z yurdu, suyu, elektri¤i, güzel trafosu, sulama kanallar›, tar›m alanlar›, modern ah›rlar› ve a¤›llar›, çarfl›s›, çamafl›rhanesi, kahvehanesi, modern hamam›, Selçuklu tarz› han›, numune hastanesi, istasyon binas›, radyo verici istasyonu, THK Etimesgut Türkkuflu Tesisleri (1941-THK Etimesgut Uçak Fabrikas›) ve Gazi Köflkü (Nahiye Müdürlü¤ü) ile bozk›r›n ortas›nda açm›fl enfes bir Cumhuriyet çiçe¤i gibidir. Örnek köyde sokaklar do¤u-bat› ve kuzey-güney yönünde düzgün flekilde uzan›r. Her sokak bahçeli evlere aç›lm›flt›r. Paralel olarak uzanan sokaklar› kuzey-güney do¤rultusunda kesen ana caddeler ayn› zamanda mahalleleri oluflturmufltur. Kurulufl plan›nda üç mahallede toplam 50 ev vard›r. 5 nüfuslu bir ailenin bar›nabilece¤i flekilde yap›lan bu evler, bir salon, mutfak-banyo ve kiler olarak kullan›lan bir oda ve bu bölüme birleflik olan ah›r ve samanl›ktan oluflmufltur. urulufl plan›nda evlere bitiflik olarak yap›lan samanl›k ve ah›rlar hem oldukça dar olan evleri geniflletmek, hem de yang›n tehlikesine karfl› daha sonraki y›llarda evlerin uza¤›na tafl›nm›flt›r. Evlerin bahçelerinin uzunlu¤u 40, geniflli¤i 25 metredir, böylelikle her ev bir
K
35
BD EYLÜL 2015
dekarl›k alana sahiptir. Ayr›ca hane bafl›na yaklafl›k 150'fler dekarl›k tarla ve ba¤ arazisi vard›r. Bu tarla ve ba¤lar da köyün d›fl›ndad›r. Yine köyün d›fl›nda kalmak flart›yla koyun besicili¤i için modern a¤›llar yapt›r›lm›flt›r. Örnek köyde yollar›n ve kald›r›mlar›n yap›m›na ve sokak aralar›n›n a¤açland›r›lmas›na büyük bir önem verilmifltir. Kömürle çal›flan buharl› silindir makineleri kullan›larak düzgün yollar yap›lm›flt›r. Örnek köyün kendisi gibi yap›m›nda kullan›lan araçlar ve yöntemler de moderndir. Örnek köy, günün koflullar› içinde çevreye de hizmet verebilecek bir durumdad›r. Örnek köy elektrikle ayd›nlat›lan ilk köylerden biri olmas› bak›ndan da önemlidir. Örnek köyde 1930 y›l›nda “Etimesgut Toplumsal Sa¤l›k Numune Dispanseri”/ Etimesgut Numune Hastanesi kurulmufltur. Ayn› zamanda çevre köylere de hizmet veren bu hastane özellikle s›tma ile mücadelede büyük bir baflar› elde etmifltir. Batakl›klar›n kurutulmas›nda burada görev yapan doktorlar Atatürk'ün de övgüsünü kazanm›flt›r.
köylerle birlikte 4985 kiflidir. Selahattin Kandemir “Türkiye seyahatnamesi-Ankara Vilayeti” adl› eserinde Etimesgut'u flöyle anlatm›flt›r: "… Etimesut istasyonuna gelince manzara birdenbire de¤iflir. Bu ›ss›z, kimsesiz görünen genifl stepler ortas›nda böyle mamur ve yepyeni bir köy insan› hayrete düflürür. ‹flte buras› flimdiki Ankara'n›n bat› kap›s›d›r. Ve her yolcu, bu genifl ve yüksek kap›dan geçerken Cumhuriyet neslinin yapm›fl oldu¤u büyük eserler önünde bir kere daha hürmetle e¤ilir. Dünkü hayat ile bugünkü aras›ndaki fark› bütün canl›l›¤› ile gösteren bu yeni inflaatlar, evler, mektep, hükümet dairesi, hal, istasyon vs etraf›nda yemyeflil bir saha görünür'” Etimesgut Örnek Köyü 20032011 aras›nda yavafl yavafl yok edilmifltir. Bugün Atatürk’ün bu örnek köyünden geriye yaln›zca sa¤l›k yap›s› olarak kullan›lan yat› mektebi, han (otel) ile yol kenar›nda y›k›lmadan ayakta durmay› baflaran elektrik trafosu kalm›flt›r. •
vler göçmenlere teslim edilirken senet karfl›l›¤›nda teslim edilmifl, bu senetler 1934’te tapuya çevrilmifltir. Ahimesut örnek nahiyesine yerlefltirilen göçmenler Bulgaristan'dan, özellikle de Rusçuk' tan gelmifltir. 50 haneye mensup 301 soydafl›m›z Ahimesut örnek köyünde yap›m› tamamlanan evlere yerlefltirilmifltir. 1928’de 50 hane olarak yerleflime aç›lan Ahimeust’un/ Etimesgut'un nüfusu kendisine ba¤l›
Kaynakça: Sinan Meydan, Akl-› Kemal, “Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri”, 5 cilt bir arada (özel bask›) ‹stanbul, 2015, s.298-314, 836. Asaf ‹lbay, Çocukluk Arkadafl›m Atatürk ve Mustafa Kemal’le 45 Y›l, ‹stanbul, 2014, s.74, 86. “Örnek Köyün Kurulmas›”, http://www.etimesgut.bel.tr, (Son eriflim, 16 Haziran 2015). Tarih IV, “Kemalist E¤itimin Tarih Dersleri”, (19311941), 4. Bas, ‹stanbul, 2004, s. 339. Selahattin Kandemir, Türkiye Seyahatnamesi-Ankara Vilayeti, ‹stanbul, 1932. “Etimesgut Numune Köyü”,http://aocarastirmalari. arch.metu.edu.tr/etimesgut-koy, (Son eriflim, 16 Haziran 2015). “Ahimesut Numune Köyü”, Halk, S.10, Y›l 1, 15 Nisan 1929, s. 5.
E
36
sinanmeydan@butundunya.com.tr
Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop
Fikret Otyam’›n Yazd›klar›nda
Türkiye’nin
60 Y›l›
Fikret Otyam, 1964 tarihli “Hu Dost” kitab›nda, Hac›bektafl türbesini ziyaretinden, Alevilerle görüflmelerinden, onlar›n dünya görüflünden, sorunlar›ndan söz ederken an› olarak Hac›bektafl tafl›ndan yap›lma on iki dilimli bir teslim tafl› ald›¤›n› anlat›r.
“Teslim” kulun bütün istencini Tanr›ya vermesi, kendisinde hiçbir varl›k görmemesidir. Tafl›n üzerindeki dilimler on iki imama iflarettir. 37
BD EYLÜL 2015
A
levi de Bektafli de olmayan Fikret Otyam teslim tafl›n› boynundan hiç ç›karmad›. Cenazesi Antalya’daki Cemevinden kald›r›ld›, “teslim tafl›”yla birlikte Hac›bektafl’ta topra¤a verildi. K›sa süre önce Cumhuriyet ayd›nlanmas›na gönül vermifl Turhan Selçuk’la ‹lhan Selçuk da son duraklar›n›n Hac›bektafl Dergâh› olmas›n› istemifllerdi. Bu öncü ayd›nlar›n AleviBektafli düflüncesinde hangi de¤erleri varsayd›¤›n›, Otyam’›n “Hu Dost” kitab›nda buluruz. “Gide Gide” bafll›kl› “Gezi Notlar›” dizisinin bu cildi bafllarken Seksenlik Alevi Mustafa Day›, “‹kilikten kime fayda gelmifltir, kim umdu¤unu bulmufltur? Birlik yolundan flaflmamak, bizim yolumuzdur. Türk’ü ikiye bölene, çal›flana lanet…” diye konuflur. Bölücülük nedir? Aleviler, “Tanr› ayn› Tanr›, Muhammet ayn› Muhammet, inan›lan kitap ayn› kitap, yani Kuran!.. Fakat bölücü anlay›fl hepsini yol ayn›yken ikiye ay›rm›fl,” diye yak›nmaktad›r. Bir köyün hocas›, “K›z›lbafllar›n yüzüne bakmay›n, yüzünüzün nuru gider. Onlar›n ekmekleri yenmez,
kestikleri yenmez, çullar› çi¤nenmez. Onlar›n oturduklar› yer flartlanmay›nca ad›m at›lmaz,” dermifl! Baflka biri de, “K›z›lbafllar›n gitti¤i hamama gitmeyin, k›rk y›l baflka hamamda y›kansan›z pisli¤iniz gitmez!” diye vaaz verirmifl. Aleviler, “Bugünedek süregelen ikili¤in bafl› ekonomiktir, sosyal anlaflmazl›kt›r… Sonra post kavgas›, kurulmas› istenen halk demokrasisine ç›karc›lar›n karfl› gelmesi ve araya din sorununun da girmesidir,” diyor. Fikret Otyam’a Hac› Bektafl’›n dilinden insan olman›n hiç de kolay olamayan- yolu yordam› anlat›lm›flt›r: “Senlik benlik bilmeyeceksin… ‹yili¤i bafla kakmayacaks›n. Kötülük dahi etseler cevab›n iyilik olacakt›r. Gösteriflten kaçacaks›n. Herkesi eflit göreceksin. ‹nsanlar›n hayr›na koflmay› kendine ifl bileceksin.”
Otyam, “Gelin Canlar Bir Olal›m” kitab›nda da Almanya’daki Alevileri, onlar›n yaflamlar›n›, sorunlar›n› anlat›r.
38
em ayininde flöyle alt›n ö¤ütler s›ralan›r: “Bu yola girecekler haram yemeyecek, yalan söylemeyecek, zina etmeyecektir. Komflu hakk› Tanr› hakk›d›r. Komflu hakk›na dokunulmaz. Gönül k›r›lmaz. Emanete h›yanet edilmez. (…) Elinizle komad›¤›n›z bir fleyi kald›rmay›n, dilinizle verdi¤iniz sözden dönmeyin. Yalan,
C
BD EYLÜL 2015
iftira g›ybet (dedikodu) ve bühtan (iftira) etmeyin.” Otyam, “Gelin Canlar Bir Olal›m” kitab›nda da Almanya’daki Alevileri, onlar›n yaflamlar›n›, sorunlar›n› anlatacakt›r. ivasl› Binali Gülçiçek, Köln’de yaflayan örgütçü, politikac›d›r. “Alevilik konusunda yüzy›llard›r süregelen önyarg›lar, yanl›fl bilgilendirmeler, sürtünmelerin muhakkak giderilmesi gerekiyordu. Alevilerin gerçek yönünü, anlam›n›, buradaki insanlarla anlatmak zorunlulu¤unu hissetmifltim, her iki kesim aras›ndaki tats›zl›klar› ortadan kald›rmaya büyük özen gösterme zorunlulu¤u duydum,” diye konuflur. Bu amaçla “Alevli Kültür Merkezi”ni kurmufltur. ‹nsanca, kardeflçe temellere dayanan yeni bir dünyan›n nas›l gerçekleflece¤ini, yine Köln’de, tüp bebek uygulamas›n›n öncü ad› Dr. ‹smet Turanl› dile getirir: “Gün gelecek Otyam; insano¤lu gerçekten insanlaflacak, çevresinin koflulland›rmas›na izin vermeyecek, bencilli¤i yenecek; kimse rengi, dili, dini yüzünden afla¤›lanmayacak. Bu salt bilim yard›m›yla de¤il, bar›flç›lar›n, sanat›n, çevrecilerin, hattâ turizmin yard›m›yla olacak…” Köln’deki doktorun1994’teki gelecek tasar›m›na hâlâ ulaflamad›k. Fikret Otyam “Gide Gide” bafll›kl› Anadolu yolculuklar›na bafllayal› ise neredeyse 60 y›l oldu. O yaz› dizilerinin a¤›rl›k noktas› do¤u ve güneydo¤u illerimizdi. Halk›n yaflam güçlü¤ü, topraks›zl›k, sulama s›k›nt›s›, yok olan
S
Otyam, say›s›z yolculuklar›nda o çevrelerde yaflayanlarla birebir iliflki kurdu, sorunlar›n› yaz›lar›nda say›p döktü. ormanlar, mevsimlik iflçiler, iç göçd›fl göç, ezilen kad›nlar›m›z, inanç sömürüsü, devlet organ›yla sakat iliflkiler, kaçakç›l›k, s›n›rda may›nl› topraklar, e¤itimsizlik, Kürt kökenli, Arap kökenli yurttafllar›n sorunlar› günümüzde de çözüm bekliyor. Otyam say›s›z yolculuklar›nda o çevrelerde yaflayanlarla birebir iliflki kurdu, sorunlar›n› yaz›lar›nda say›p döktü. Anlatt›klar› aras›nda azalaca¤›na 盤 gibi büyümüfl olumsuz durumlar az de¤il: “Gaziantep’te asayifl var m›? Onu da gazetelerden, halktan ö¤rendim. Antep’te güvenlik gevflektir. Ne yapars›n›z bu da demokrasi gere¤i. 1950’den bu yana tarikatç›l›k alm›fl 39
BD EYLÜL 2015
yürümüfl. Rufailer, Nakflibendiler, Mevleviler ayinlerini evlerde gruplar halinde yap›yorlarm›fl! Bilhassa Rufailer, Kadirilerin faaliyeti bir hayli fazlaym›fl…”
Ç
iftçiler tar›mdan beklediklerini alamaz: “Halk sebzecidir. Gelgelelim Allah baba k›zd› bizlere, su vermeyip günefl verdi. Sebzeler tüm kurudu gitti. Millet zararda.” Sulama sorunu “Gide Gide”lerin bafll›ca konular› aras›ndad›r: “Ah su… Ah su… Harran’a su… Kalk›nma, bereket, döviz hep Harran’da yat›yor. Nas›l yatmak? K›rklar uykusu gibi de¤il… Ölü gibi… Kald›rmak gerek…” Zamanla “Güneydo¤u Anadolu Projesi” gerçekleflecek, bu çorbada tuzu bulundu¤unu ileri süren Otyam -hakl› olarak- övünecektir. Keban Baraj›n›n temel atma töreniyle ilgili foto¤rafta “F›rat, Türk halk›na ›fl›k, su, ve medeniyet getirecek” yaz›s›n›n alt›nda gazetecilerin kuflatt›¤› Demirel’i görürüz. Fikret Otyam aç›klar: “‹lk göza¤r›m Keban Baraj› ve Hidroelektrik Santrali’nin temel atma töreni, y›l 1966. Gepegenç Baflbakan Demirel’e uzatm›fl›z mikrofonlar›m›z›… O ne güzel, ne heyecanl›
bir gündü!” Röportajlar›n önemli alanlar›ndan biri e¤itim-ö¤retimdir: “Antep’te okula devam etmeyen, ettirilmeyen binlerce çocuk var… Antep köylerinde Türkçe bilmeyen çocuklar, analar, babalar var. 467 köyün dörtte birinde okul var. De¤iflik töreler var, bu varlara ne zaman okul eklenirse kader de¤iflecektir. Memleketin kaderi okul’dad›r. Yol’dad›r.” Anayasa Türkiye Devletinin dilinin Türkçe oldu¤unu söyler ama Türkçeyi bilmeyen yurttafllar hiç de az de¤ildir: “fiu Zeynep alt› yedi yafl›nda… Görürsin daha Türkçe bilmez. Niye bilmez? Çünkü mektebe gitmez. Neden gitmez? Çünkü mektep yok… Neden mektep yok?” Sustu. Düflündü. Devam etti: ”Ben olsam flu koca Harran topraklar›na boyuna mektep açar›m. Biz Türküz Beg, biz Türküz… Türküz a, Türkçe bilmezik! Askerlikte ö¤renirik, sonra unutan unutur, unutmayan benim gibi yar› yamalah dillenir. Bilsen de kimle söz eden? Millet Arapça konuflur, Arapça dertleflir… Mektep olsa nah flu k›z gibi bi y›¤›n var!” Din sömürüsü çok yükseklere t›rmanm›flt›r: “Evlat, evlat! Bu dünya evliyalar›n yüzü suyu hürmetine
“‹lk göza¤r›m Keban Baraj› ve Hidroelektrik Santrali’nin temel atma töreni, y›l 1966. (...) O ne güzel, ne heyecanl› bir gündü!”
40
BD EYLÜL 2015
ayakta duruyor, Kitab›n yüzü suyu hürmetine duruyor! Evlatlar›m›z› kâfir yap›p ç›kt›k… Dinden imandan ayr›ld›k! Müslümanlar hâflâ kâfir olup ç›kt›lar. O ö¤retmen piçleri, o yezitler, Allah› Peygamberi tan›m›yorlar ki, kitab› bilsinler! Bunlar ilim irfan adam› de¤il, piç güruhu! Yalan m›?”
Otyam’›n anlatt›¤› yolculuklardan biri 27 May›s’tan hemen önceki günlerin tarihini tafl›r. Dönemin siyasal ortam›, bask› rejimi yaflam›n her alan› derinden etkilemifltir: “Zulüm vard› yurdun her yerinde… Baflta Ulus -ana muhalefet partisinin gazetesi, Otyam’›n çal›flt›¤› yay›n organ›-, gazeteler kapat›lm›flt›… Komisyonlar kurulmufl, bu yurdun namuslu insanlar›na kan kusturuyor, gözda¤› veriyor, mahkemesiz zindanlara t›k›yordu! Bir kötü yel esiyordu yurdumuzun üzerinde…”
ikret Otyam’›n anlatt›¤› Türkiye 60 y›l içinde elbette birçok yönden de¤iflti, geliflti. Sorunlar›n çözülemedi¤i yönler de kald›. Otyam Otyam yaflam›n›n sonuna de¤in o yaflam›n›n sonuna de¤in o sorunlar üzeride durdu. Hasta sorunlar üzeride durdu. Hasyata¤›nda zehir zemberek siyasal ta yata¤›nda zehir zemberek elefltiriler kaleme ald›: siyasal elefltiriler kaleme ald›. Usta foto¤rafç›, usta ressam, usta Hurflit hazretle epey gezdik. röportaj yazar›n›n bütün yap›tlar› Çarflafl›, peçeli kad›nlar› görünce ayd›nlanma düflüncesiyle, derin yurt gözleri parl›yor: ”Dinimizin Kâbe sevgisiyle temellenmifltir. • örtüsü, bunlar diyor! Müslümanla konurertop@butundunya.com.tr kâfiri ay›r›yor.”
F
E¤er yürüdü¤ün yolda engeller yoksa o yol seni bir yere götürmez. *** Baz› insanlarla yüzleflmek zordur, haks›z ç›kars›n. Çünkü onlar›n galip gelecekleri ikinci bir yüzleri daha vard›r. *** Dünyada iki tane trajedi vard›r. Biri kalbinizdeki tutkuyu yitirmek, di¤eri ise kaybetti¤iniz tutkuyu geri kazanmakt›r. George Bernard Shaw 41
F‹KRET OTYAM’IN ARDINDAN 19.12.1926 - 9.8.2015
Özlem de Özlenenler de Artarken Yazan: METE AKYOL
T
ürkiye’de Alevi kimli¤inin özgürce aç›klanamad›¤›, Alevi sözcü¤ünün özgürce a¤›zlara bile al›namad›¤› 1960’l› y›llarda Fikret Otyam, kendi a¤z›ndan damla damla bal damlatarak, bizim a¤›zlar›m›za avuçlar dolusu bal tad› ak›tarak anlat›rd› Alevi dostlar›yla paylaflt›¤› muhabbetlerini... Otyam’› dinledikçe, dinledikçe kendimizi kapt›r›r, onun üç dört gün önce kalkt›¤› muhabbet sofralar›ndaki
yerinde bu kez, kendimizi bulurduk. Bizim de sofradan kalkma saatimiz geldi¤inde, o gece Otyam’a m›, onun Alevi dostlar›na m› hayran kald›¤›m›z› birbirine kar›flt›r›rd›k, bu kar›fl›kl›¤› düzeltmeye de kalk›flmazd›k. Ankara’daki dostlar›n›n bir bölümü, Alevi’lerle tan›flmadan önce onlar› Otyam’›n sevgisinde tan›m›fllard›r, Alevi’leri tan›d›kça Otyam’› daha çok sevmifllerdir. Güvendi¤ine, sizi de güvendirecek denli temeline de¤in 43
BD EYLÜL 2015
güvenirdi; sevdi¤ini, size de sevdirtecek denli saç›n›n teline de¤in severdi, Otyam. Dostlar›yla aras›nda sevgi duygusunun yan›s›ra her zaman, güven inanc› da var olmufltur. *** nun da her olanak buldu¤unda görmek istedi¤i, konuflmak istedi¤i, kendisine tak›lmas›n›, flaka yapmas›n› istedi¤i bir numaral› “sevdi¤i” elbette ‹smet ‹nönü’ydü ama… ‹nönü’nün çevresindeki gazetecilerden biz üçümüz, dördümüz gibi Otyam da, “‹nönü’yü sevmekten”
O
Fikret Otyam’›n foto¤raf sergisinde ‹smet ‹nönü ve Otyam birlikte
de önce, “‹nönü taraf›ndan sevilmeyi” seviyordu. Benim iki günde bir, kimi zaman da bir günde iki kez sordu¤um “Koçero ne zaman yakalanacak, Say›n Paflam?” sorumu duyunca ‹smet ‹nönü’nün kula¤›m› çekmesi beni ne denli çok mutland›rm›flsa, kendisine ‹nönü’nün birgün çok zarif bir biçimde etti¤i sitem de, Fikret Otyam’› o 44
denli çok mutland›rm›flt›. “Bu sitemiyle ‹smet Pafla hem bir Türk beyefendisi kimli¤ini bir kez daha kan›tlam›fl oldu, hem de hakk›nda bilmedi¤imiz bir tarihsel gerçe¤i aç›klam›fl oldu” diyerek bu an›s›n› ayr›ca, biraz da böbürlenerek anlat›rd›. Onun her anlatt›¤›nda duydu¤u mutlulu¤u flimdi ben de duyumsayarak ve ben de onun ad›na, onun böbürlenmek hakk›n› kullanarak, burada size anlatay›m o “sitem” olay›n›: 1960’l› y›llar›n ortalar›ndaki o gün Baflbakan ‹smet ‹nönü’yle görüflme olana¤› bulamam›fl, o nedenle makam otomobilini izlemeye koyulmufltuk. ‹lk durdu¤u yerde otomobilden iner inmez Pafla’y› “yakalay›p”, bir ç›rp›da sorular›m›z› soracak ve kendisinden, halk›n merakla bekledi¤i görüfllerini alacakt›k. ‹smet ‹nönü’nün otomobili Pembe Köflk’ün bahçe kap›s›ndan girince, biz de bahçe kap›s›nda taksilerimizden indik ve aras›ndaki 50-60 metrelik yolu bir nefeste kofltuk, evinin kap›s›nda arabas›ndan indi¤inde ‹nönü’nün karfl›s›ndaki yerlerimizi ald›k. ‹smet ‹nönü her zaman yapt›¤› gibi gözlerini yine hepimizin yüzlerinde dolaflt›r›rken birden durdu, sonra Fikret Otyam’a do¤ru yürüdü. Neler olaca¤›n› merakla ve de heyecanla bekliyorduk.
BD EYLÜL 2015
“Ne mazeretin vard›?” diye sordu ‹smet ‹nönü. “Bu sabah neden sakal trafl› olmad›n, Otyam?” Fikret Otyam, hiç beklemedi¤i bu soru karfl›s›nda ne yan›t verece¤ini flafl›rd›, bocalad› ve tam birfleyler söylemeye çal›fl›rken ‹smet ‹nönü, Otyam’a söyledi, hepimize duyurdu: “Ben cephede düflman karfl›s›na ç›kmadan önce bile trafl oldum her sabah, Otyam” dedi. Yaln›zca Fikret Otyam de¤il, o an ‹nönü’nün karfl›s›ndaki biz hepimiz, bu dersimizi sanki suskunlu¤umuzla sindirece¤imizi sand›¤›m›zdan olmal›, a¤›zlar›m›z› açamad›k, bir gazeteciler korosu disiplini içinde, birlikte sustuk, oldu¤umuz yerde kalakald›k. ‹smet ‹nönü evine girdikten sonra da döndük, biraz önce bir nefes al›ml›k sürede kofltu¤umuz yolu a¤›r a¤›r ad›mlayarak, bahçe kap›s›n›n önünde bizi bekleyen taksilerimize bindik, gazetelerimize da¤›ld›k.
ikret Otyam’la ortaklaflt›¤›m›z kimbilir kaç an›m›zdan birini daha, o da, ben de, uzun y›llar unutamam›fl›zd›r. O an›m› da anlatay›m: TRT Televizyonu’nun ilk y›llar›nda “video” henüz yoktu. Aç›k Oturum, tart›flma ve haberler d›fl›ndaki programlar›n yay›ndan bir iki saat önce üstünkörü bir “prova”s› yap›l›rd›. TRT Televizyonu’nda Cumartesi akflamlar› yay›nlanan program›mda o haftaki konu¤um, yak›n dostum Fikret Otyam’d›. Otyam’la yak›n dost oldu¤umuzu yaln›zca meslekdafllar›m›z de¤il, o günlerin bir avuç nüfuslu Ankara’s›nda çok kifli de bilirdi. Program›n provas›nda Otyam’›n Anadolu gezilerindeki fotograflar›n› da gösteriyor, o fotograflarla ilgili olarak verdi¤i bilgileri de dinliyordum. Ekrana bir ara, sizin flimdi bu sayfada gördü¤ünüz fotograf geldi. Belliydi ki fotograf, bir dinlenme an›nda çekilmiflti. Fotografla ilgili
F
45
BD EYLÜL 2015
ayr›nt›l› bilgiyi, Otyam verdi: “Nemrut Da¤›’na ç›karken bir mola an›m›z› gösteriyor bu foto¤raf” dedi. “‹ki küçük rehberim, ben ve kat›r›m görülüyoruz.”
Bir tan› koyabilmemiz için doktor olmam›za gerek yoktu. Fikret Otyam kesin bir gülme krizine tutulmufltu ve bir türlü kurtulam›yordu bu krizden.
as›l olsa provaday›z ya… Nas›l olsa Otyam’la yak›n dostuz ya… fiakan›n tam s›ras›yd›: “Sa¤daki sizsiniz, de¤il mi?” diye sordum saf saf. Fikret Otyam’›n o an kocaman bir “pof” sesiyle patlayan kahkahas›, bir gökgürültüsü flidetiyle ve bir makineli tüfek atefli temposuyla kesik kesik ve durmaks›z›n devam etti. Bir dakika, iki dakika derken üç, dört, befl dakika geçti, Otyam’›n kahkahas› geçmedi. Kahkahalar uzad›kça, iflin rengi de de¤iflir gibi oldu. Bir tan› koyabilmemiz için doktor olmam›za gerek yoktu. Fikret Otyam kesin bir gülme krizine tutulmufltu ve bir türlü kurtulam›yordu bu krizden. Kabloyla bina içinde yay›nlanan provay› odalar›ndaki ekranlardan izleyen TRT yöneticileri birer birer stüdyoya inmeye bafllad›lar. Bir daire baflkan› “Doktor ça¤›ral›m” diyor, televizyon binas›nda olay ç›kmas›n› istemeyen bir müdür, “Cankurtaran ça¤›rsak da, hastanede baksalar durumuna” biçimde ak›l veriyor. ‹mdad›m›za, program›m›z›n yönetmeni Ayla Erdemli yetiflti. Stüdyoya f›rt›na gibi girdi ve konuklu¤una filan ald›rmay›p, Fikret Otyam’a sert bir sesle emir verdi:
N
46
“Lütfen dikkatlice sa¤ elinizin baflparmak t›rna¤›na bak›n›z, Fikret Bey” dedi. “Göreceksiniz, gülmeniz hemen kesilecektir.” Otyam bir an bile duraksamadan bu emri yerine getirdi, sa¤ elinin baflparmak t›rna¤›na dikkatlice bakt› ve… Hayret! O an kesildi gülmesi. O gece stüdyoda önce önlemimizi, sonra yerlerimizi ald›k. ‹lk önlem karar›n› yönetmenimiz uygulad›, yeni bir kazaya neden olmamas› için “kat›rl› fotograf›” yay›ndan kald›rd›. kinci önlemimizi, Otyam’la kafa kafaya verdik, kendimiz ald›k. “Stüdyoda yüz yüze bakmayal›m, göz göze gelmeyelim” dedik. Bu önlemimizi baflar›yla uygulad›k ama… ‹kimiz de o denli ileri gitmifliz ki… Bizi yak›ndan tan›mayan, aram›zdaki dostlu¤un dokunulmazl›¤›n› bilmeyen kimi seyirciler üzerinde “iki darg›n adam” izlenimi bile uyand›rm›fl›z. “Kesinlikle aralar›na bir kara kedi girmifltir” diye TRT’ye telefon üstüne telefon etmifller. Bizi yak›ndan tan›mayan seyircilerimiz meraklar›n› o an giderememifllerdir ama… Otyam’la aram›zdaki
‹
BD EYLÜL 2015
dostlu¤umuzun dokunulmazl›¤›na dokunabilmeye de¤il bir kara kedinin, koskoca bir karakat›r›n bile gücünün yetmeyece¤ini y›llar geçtikçe, kuflku yok, onlar da görmüfllerdir. *** tyam da, ben de, bu ve benzer an›lar›m›z›, ilerideki y›llarda yeri ve s›ras› geldi¤inde, dostlar›m›zla da paylaflt›k. Güvenilir eski dostluklar›m›z› anlat›rken “Kara kedi, kara kat›r” benzetmesini bir “örnek” olarak kulland›k… Bir “Türk beyefendisi”, bir “örnek insan” yap›s›ndan söz ederken
O
de, “‹smet ‹nönü’nün, savaflta düflman karfl›s›na ç›kmadan önce bile sakal trafl› olacak denli uygar bir kiflilik ve ‘örnek’ bir insan yap›s›na sahip oldu¤unu” özellikle vurgulad›k… fiimdi o güzel olaylar› ve o güzel insanlar› zaman zaman, günlük mesleksel ve toplumsal iliflkilerimiz s›ras›nda an›msad›kça… Söylemesi bile kolay de¤il. Yaln›zca an›msamakla yetinmiyoruz; an›msad›kça özlemlerini de çekiyoruz, özlemlerini çektikçe varlıklarına gereksinim de duyuyoruz, o güzel olaylar›n da, o güzel insanlar›n da... •
Yaflam›n›zdaki ‹deal Yafllar›n›z ‹nsan yaflam›n›n en mutlu dönemi, tüm sorumluluklardan uzak geçen çocukluk günleri olabilir. Ancak her insan, yaflam›n›n kimi dönemlerinde, öteki dönemlere oranla, daha mutlu, baflar›l› ya da daha flansl›d›r. Yirmili yafllara dek daha kolay ö¤renilir ve genifl çapl› bilgi birikimi yap›labilir. Ancak bu bilgiyle do¤ru sonuçlara varabilmek için, yafl›n›z›n biraz ilerlemesi gerekir. Yirmibefl yafl›nda belli bir zekâ düzeyine ulaflan kifli yaflam› boyunca bu düzeyi korur hatta bu düzeyin üstüne ç›kabilir. ‹nsanlar 30 ile 39 yafllar› aras›nda en yarat›c› dönemlerindedirler. Yarat›c› güce sahip kifliler genellikle ilerleyen yafllar›nda da yarat›c›l›klar›n› sürdürebilirler. 40–50 yafllar aras› genel olarak kiflilerin en çok para kazand›klar› dönem olarak belirlenmifltir. Ö¤renim süresi uzun olan meslek sahiplerinin ise ancak 60’l› yafllar›nda en yüksek ücreti ald›klar› ortaya ç›km›flt›r. K›sa bir e¤itimden geçenler k›rk yafllar›nda, e¤itim görmemifl iflçiler ise otuz yafllar›nda tam maafl almaya hak kazan›rlar. Psikologlara göre her insan befl yafl›na geldi¤inde kiflili¤inin genel hatlar› belirlenir. ‹nsan büyüdükçe olgunlafl›r ve kiflili¤inde de¤iflimler olur. K›rkl› yafllarda kifliler kendi yaflamlar›n› sorgulamaya bafllarlar. Bu sorular insan›n kiflili¤inin de¤iflmesine yol açabilece¤i gibi, zor bir dönemin bafllang›c› da olabilir. En ideal dönemin 30–45 yafllar aras› oldu¤u, bu dönemde insanlar›n kendi yeteneklerini iyi bildikleri ve bu yeteneklerini kullanabilmeleri için yeterli güce sahip olduklar› kabul ediliyor. Psikolojik araflt›rmalara göre, insan›n kendi problemlerinin sorumlulu¤unu tafl›maya bafllad›¤› dönem, en ideal dönemidir. Bu dönemde kifli, kendi yaflam›n› kendisinin yönlendirebilece¤ini ö¤renmekte ve sorunlar› için çevresinde suçlular aramaktan vazgeçmektedir. ‹deal yafl fiziksel olarak 30–45 aras› olabilir, ama siz mutlu olabildi¤iniz her gün ideal yafl›n›zdas›n›z.• Sally Winters 47
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Analitik (Fr.)
a-Uydurma b-Yard›mc› c-Ödenti d-Çözümleyici 2 Brifing (‹ng.)
a-Etkin b-Bilgilendirme c-Seçenek d-Gövdebilim 3 Teknik (Fr.)
a-Yol, yöntem b-Kavrama c-Gösteri d-Da¤›t›c› 4 Vestiyer (Fr.)
a-Ak›mölçer b-Belgelik c-Ask›yeri, ask›l›k d-Engebe
6 Tansiyon (Fr.)
a-Damar aktarma b-Veri c-Taslak d-Kan bas›nc› 7 Reflektör (Fr.)
a-Tatbilir b-Küresel c-Yans›t›c› d-Üçleme 8 Seans (Fr.)
a-Oturum b-Yer fizi¤i c-Ayarlama d-Kar›fl›k, dolafl›k 9 Sistem (Fr.)
a-S›ra d›fl› b-Düzen c-Yans›z, tarafs›z d-‹mce
5 Yakamoz (Rum.) 10 Makro (Fr.)
a-Par›lt› b-Sesli duyuru c-Kar›flt›r›c› d-Çizelge
a-Dar, küçük b-Kurgu c-Ö¤üt d-Büyük, genifl
11 Handikap (‹ng.)
a-Engel b-Kaz›bilim c-Atak d-Bulufl 12 Faktör (Fr.)
a-K›flk›rt›c› b-Etmen c-Verim d-Buluflma 13 Envanter (Fr.)
a-Döküm b-Tez c-Eflzaman d-Dolafl›m 14 Grev (Fr.)
a-Toplumcu b-Destekleyici c-Gösteri d-‹fl b›rak›m› 15 Aroma (‹ta.)
a-Özel b-Özgül c-Hofl koku d-Oturmufl
(Fr.) Frans›zca (‹ng.) ‹ngilizce (‹ta.) ‹talyanca (Rum.) Rumca
Yan›tlar: 151. sayfada
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
AKM’nin Terkedilmiflli¤inin Gölgesinde
Dünü ve Bugünü RICHARD WAGNER’in
toplu sanat eseri / Gesamtkunstwerk, olarak niteledi¤i Opera Sanat›, Rönesanstan bafllayarak Avrupa kültür ve sanat›n›n geliflmesine; çeflitlenerek zenginleflmesine büyük katk›larda bulunmufltur. Bunun en önde gelen kan›t› geçmifl y›llardan günümüze ulaflan, her biri birer mimari sanat eseri olan opera binalar›d›r. Opera sanat› sadece bir sahne gösterisi olarak de¤il, içerdi¤i çok sesli müzik ile Avrupa toplumlar›nda demokrasinin ve toplumsal çok seslili¤in geliflimini de büyük ölçüde etkilemifltir. 49
BD EYLÜL 2015
OSMANLI ‹MPARATORLU⁄U
döneminde 17. yüz y›l›n üçüncü çeyre¤inde bir saray du¤ününe Avrupa’dan bir opera toplulu¤unun davet edilmesi düflünülmüfl ise de istek gerçekflmemifltir. III. Ahmet’in elçi olarak Fransa’ya gönderdi¤i Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Paris’te ilk kez izledi¤i bir opera temsilini bütün ayr›nt›lar› ile padiflaha gönderdi¤i raporlarda anlatt›ysa da Bat› kültürüne büyük ilgi duyan III Ahmet’e de bir opera temsili izlemek k›smet olmam›flt›r. Tarihimizde ilk kez opera izlemek 1797 y›l›nda besteci ve flair Padiflah›m›z III. Selim’e nasip olmufltur. Otuzbirinci Osmanl› Padiflah› olan, çok iyi Frans›zca bilen, bat› kültürü ile yetifltirilmifl ve bat› müzi¤ini seven otuz birinci padiflah›m›z Abdülmecit, yirmi y›l süren hükümdarl›¤› s›ras›nda ‹talya’dan gelen ve Pera’da / Beyo¤lu’nda temsiller veren
Tarihimizde ilk kez opera izleyen Padiflah III. Selim 50
opera topluluklar›n› desteklemifl; müslüman Osmanl› gençlerinin de bu sanat› ö¤renmelerini teflvik etmifltir. Elbette ki bunda gelece¤in Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras›'n›n çekirde¤ini oluflturacak M›z›ka-i Hümayun’u kuran ve bafl›na ‹talyan müzisyen ve besteci Donizetti’yi getiren babas› II. Mahmud’un büyük etkisi olmufltur. II. Mahmud’u da III. Selim yetifltirmifl, e¤itimi ile yak›ndan ilgilenmifltir. Kimilerince tezat olarak alg›lanabilecek olmakla beraber Osmanl› padiflahlar› aras›nda opera sanat›na en çok de¤er veren ve opera ile en çok ilgilenen padiflah otuz y›l süren istibdat dönemi ile ünlü II. Abdülhamit olmufltur. Çocukluk ve gençlik y›llar›nda Frans›z Alexandre Efendi ile uzun süre M›z›ka-i Hümayun’un flefli¤ini üslenen ‹talyan müzisyen Guatelli Pafla’dan müzik dersleri alan Abdülhamid zaman›nda saray orkestras› ve bandosunda ço¤u yabanc› müzisyenlerden oluflmufltur. Y›ld›z Saray›’nda ‹talyan opera topluluklar›n› a¤›rlayan, ‹zmir Sanayi Mektebi ö¤rencilerinden oluflan okul bandosunu saraya davet eden, dinleyip madalya ile onurland›rm›flt›r.* Sevdi¤i operalar› içeren kay›p opera repertuvar›, Saray Tiyatrosu'nun yöneticisi olarak görevlendirdi¤i ‹talyan opera sanatç›s› Arturo Stravolo'nun varisleri taraf›ndan 2012 y›l›nda Y›ld›z Saray› Vakf›'na teslim edilmifl; bu belge ile II.Abdülhamit de opera ve çok sesli bat› müzi¤ini seven bir Osmanl› padiflah› olarak tarihe geçmifltir.
BD EYLÜL 2015
Arturo Stravolo’nun varisleri taraf›ndan Y›ld›z Saray› Vakf› yöneticilerine teslim edilen, Sultan II. Abdülhamit’in opera repertuar›. ÜLKEM‹ZDE OPERANIN bafllang›ç
y›llar›nda Frans›z sanatç›lar yo¤unluktayken, 19. yüzy›ldan 20. yüzy›la dek ‹talyan operac›lar ön alm›fllar, Arflak Haçaturyan, Dikran Çuhac›yan baflta olmak üzere Osmanl› vatandafllar›n›n önemli katk›lar›, Milli Osmanl› Operet Kumpanyas› gibi özel giriflimler ile ‹stanbul’da opera gelene¤i 1914 y›l›nda Darülbedayi-i Osmani / ‹stanbul Belediyesi fiehir Tiyatrosu’nun kuruluflundan bafllayarak Tepebafl› Dram Tiyatrosu’nun 1970 y›l›nda yan›p kül olmas›na kadar sürmüfltür. 1969 y›l›nda dünyan›n dördüncü büyük kültür merkezi olarak hizmete giren ‹stanbul Kültür Saray›’nda Devlet Tiyotrosu Opera ve Bale Genel Müdürlü¤ü’nün temsilleri ile sürecek iken bu görkemli bina da 1970 y›l›nda yanm›fl; 1978 y›l›na kadar opera tiyatro
temsilleri belirli aral›klarla Taksim Sahnesi’de devam etmifltir. 1978 y›l›nda yenilenerek ‹stanbul Kültür Saray› olarak aç›lan binan›n ad› 1980 darbesinden sonra Atatürk Kültür Merkezi olarak de¤ifltirilmifl; 2005 y›l›nda da dönemin Kültür Bakan› Atilla Koç taraf›ndan ekonomik ömrünü tamamlad›¤› gerekçesi ile y›k›m›na karar verilerek faaliyetten men edilmifltir. AKM’nin bu günkü yürek parçalayan durumu Atilla Koç’un ‹stanbul ve Türkiye’ye arma¤an etti¤i bir yüz karas›d›r. Avuntumuz ‹stanbul Devlet Operas› ve Balesi’nin çal›flmalar›n› tüm olanaks›zl›klara ra¤men Kad›köy Belediyesi taraf›ndan yenilenen eskinin Süreyya Sinemas›’nda sürdürüyor olmas›d›r. Cumhuriyet döneminde opera sanat›n›n ülkemizde yeniden de¤er kazanmas›, 1936 y›l›nda Carl Ebert yönetiminde Ankara Devlet Konservatuvar›’n›n aç›lmas› ile bafllar. 1949
Atatürk Kültür Merkezi 2005 y›l›nda dönemin Kültür Bakan› Atilla Koç taraf›ndan ekonomik ömrünü tamamlad›¤› gerekçesi ile y›k›m›na karar verilerek faaliyetten men edilmifltir. 51
Atatürk Kültür Merkezi günümüzde kaderine terkedilmifl bir yap› durumunda
y›l›nda ç›kar›lan 5441 say›l› yasa ile de tiyatro, opera ve bale sanatlar› devletin kanatlar› alt›na al›n›r. fiah R›za Pehlevi’nin ziyareti nedeniyle konusunu bizzat Atatürk’ün belirledi¤i, Ahmet Adnan Saygun’un besteledi¤i; 1934 y›l›nda Türk Oca¤›’nda sahnelenen Özsoy Operas› Cumhuriyet dönemi Ankaras›n›n ilk opera temsilidir. Düzenli opera temsilleri Devlet Tiyatro Opera ve Balesi Genel Müdürlü¤ü'ne atanan Muhsin Ertu¤rul döneminde bafllar. Sergi saray› binas›, 1948 y›l›nda opera ve tiyatro binas› olarak yeniden düzenlenmifl; opera, tiyatro, bale temsilleri ve Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras› dinletileri kentin kültür yaflam›n›n ayr›lmaz bir parças›, Ankara da gerçek bir baflkent olmufltur. ‹ZM‹R’E GEL‹NCE: 18. Yüz y›lda alt› opera binas› olan ‹zmir’de benim çocuklu¤umda opera vard› ne de opera 52
binas›. Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Genel Müdürlü¤ü’nün yaz aylar›nda Kültürpark Aç›khava Tiyatrosunda sahneledi¤i, bir kaç temsil d›fl›nda ‹zmirliler opera seyretme olana¤›na sahip de¤illerdi. Ta ki 1982 y›l›na kadar! ‹zmir’de düzenli ve yerleflik opera temsilleri Devlet Opera ve Balesi’nin 1982 y›l›nda, Elhamra Sinemas›’ndaki gösterileri ile bafllad›. Çal›flmalar›n› halen orada sürdürüyor. 1950 öncesi ‹zmir Belediyesi’nin bir opera saray› yapt›r›lmas› için ayr›lan bütçe, dönemin Belediye Baflkan› Osman Kibar taraf›ndan yollar›n asfaltlanmas› için harcand›. Osman Kibar da tarihe Asfalt Osman olarak geçti. Güzelyal›’ daki çok amaçl› Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezi’ni saymazsak ‹zmir’in gerçek bir opera binas› hâlâ yok. Bugün, Mersin, Antalya ve Samsun da dahil olmak üzere Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlü¤ü’
BD EYLÜL 2015
nün alt› kentimizde opera sahnesi ve kadrrosu mevcuttur. ‹zmir Karfl›yaka Belediyesi’nin yapt›rd›¤› Opera ve Tiyatro binas›n› da buna eklersek geriye kalan 75 ilimiz 75 yetim… ELBETTE K‹ HER ‹LDE ille de opera ve bale olacak diye bir beklenti söz konusu de¤il. Beklentim var olanlar›n iyilefltirilmesi; kapatt›k kapataca¤›z tehditlerine son verilmesi, sanatç›lar›n, teknik elemanlar›n maddi s›k›nt›lar›n›n giderilmesi, geliflimleri için gerekli olanaklar›n sa¤lanmas›, mevcut eleman gereksinimlerinin karfl›lanmas›. Opera sanat›na gerekli önemin verilmesi, sayg› duyulmas› ve yurt çap›nda daha da yayg›nlaflt›r›lmas›. Dünyan›n kültür baflkentlerinden
biri olan ‹stanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nin utanç verici durumuna son verilip eski görkemli haline kavuflturulmas›… Geçmifle öykünen ama geçmiflten bihaber ülkemizde önümüzdeki yeni dönemde yine her türlü güçlü¤e gö¤üs gerecek opera ve bale sanatç›lar›m›z ile ödeneklisi ödeneksizi tüm tiyatro ve orkestra sanatç›lar›m›za kolayl›k ve baflar›lar diliyor; yaz›m›, bafll›¤›n› küçük bir ekle yineliyerek sonland›r›yorum: AKM’nin terkedilmiflli¤inin Gölgesinde Operam›z›n Dünü ve Bugünü... Yar›n›? • tekinozertem@butundunya.com.tr * Tekin Özertem, Geride Kalan; Bence Kitap, 2015
............................................................................................................. DÜfiÜNCE HATALARI Güzel insanlar› daha hofl, daha dürüst ve zeki olarak gördü¤ümüzü ortaya koyan onlarca araflt›rma var. Çekici insanlar›n daha kolay kariyer
yapt›¤› da kan›tland›. Bu etki okul döneminde bile kan›tlanabilir; ö¤retmenler daha güzel görünümlü ö¤rencilere daha iyi notlar verir. Bu yüzden dikkatlice bak›n. Öne ç›kan özelli¤i d›flar›da b›rak›n. Dünya çap›nda orkestralar, adaylar› bir perdenin arkas›nda çald›rarak yaparlar bunu. Böylece, cinsiyetin, ›rk›n ve d›fl görünümün de¤erlendirmelerini etkilemesini engellemifl olurlar. Kariyerinde basamak yükselmifl insanlar ortalama üç ay sonra tekrar eskisi kadar mutlu ya da mutsuz oluyor. Porsche marka en yeni model
arabaya sahip olma sevdas›nda olanlar da. Bilim bu etkiye hedonik uyum ad›n› veriyor: Çal›fl›yoruz ve yükseliyoruz, bunun sonucunda kendimize daha çok ve daha güzel fleyler alsak da daha mutlu olmuyoruz. Harvard Üniversitesi’nden psikolog Dan Gilbert loto kazananlar›n› inceledi ve mutluluk etkisinin ortalama üç ay sonra söndü¤ünü tespit etti. Paran›n bankan›za yatmas›ndan üç ay sonra, öncesinde ne kadar mutlu ya da mutsuzsan›z o kadar mutlu ya da mutsuz olacaks›n›z. Bir aflk bitti¤inde de dünya bafl›m›za y›k›l›yor. Ist›rap içindeki eski âfl›klar bir daha asla mutlulu¤un zerresini bile hissedemeyeceklerinden son derece emin-ama ortalama üç ay sonra tekrar gülüyorlar. Rolf Dobelli’nin, Hatas›z Düflünme Sanat› kitab›ndan 53
Lessing çok say›da roman› ve k›sa hikâyesinde, daha çok 20. yüzy›l›n toplumsal ve siyasi karmaflas›na yakalanm›fl bireylerin yaflamlar›n› ele al›yor. Eserlerinin bafll›ca temalar›n›n feminizm, cinsiyetler aras› savafl ve bütünlük peflinde koflan bireyler oldu¤u söylenebilir. Lessing'in ço¤unlukla Afrika'n›n güneyinde ya da ‹ngiltere'de geçen eserlerindeki solcu, ba¤›ms›zl›¤›na son derece düflkün ve feminist kad›n kahramanlar, t›pk› yazarlar› gibi, içinde yaflad›klar› toplumlar›n kültürel k›s›tlamalar›na karfl› baflkald›r›yor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Tarih yazan
Gazi Osman Pafla Tarihimizdeki en önemli savunma savafl› Çanakkale’de verilmifltir. Bu savafltan önce, 187778’deki Osmanl›-Rus Savafl› s›ras›nda Türk askerinin yazd›¤› bir direnifl destan› vard›r. Plevne Savunmas› olarak bilinen bu destan›n baflkahraman› ise Gazi Osman Pafla’d›r. 55
BD EYLÜL 2015
R
us ordular›n›n 10 günde ele geçireceklerini ilan ettikleri Plevne’yi Gazi Osman Pafla komutas›ndaki Türk ordusu 145 gün savunarak, savafl›n sadece asker ve silah say›s› üstünlü¤ü ile kazan›lamayaca¤›n›, komutan›n ald›¤› kararlar›n, uygulad›¤› stratejilerin de önemli oldu¤unu göstermifltir. Mustafa Kemal, Plevne’nin, askeri ö¤rencilik döneminde en çok üzerine düfltü¤ü konulardan biri oldu¤unu, Gazi Osman Pafla’ya duydu¤u hayranl›¤› birçok kez dile getirmifltir. Bu yaz›da Plevne Savunmas›n› ve Gazi Osman Pafla’n›n bir savafltan di¤erine, bir co¤rafyadan ötekine nas›l on binlerce kilometre yol kat ederek kofltu¤unu özetleyece¤iz. 1833 YILINDA Tokat’ta dünyaya gelen Gazi Osman Pafla, Harp Okulunu en baflar›l› ilk 3 ö¤renciden biri olarak bitirince s›navs›z Kurmay s›n›f›na al›nm›flt›r. ‹flte tam bu s›rada, 1853’te K›r›m Savafl› patlak verince, askeri kariyerinde ilk kez cepheye gitmifltir. Savafl›n ard›ndan 1859’da Bursa’ ya gönderilen Pafla, buradan da 1861’de Rumeli’ndeki birli¤ine tayin edilmifltir. Gazi Osman Pafla’n›n uzun mesafeli tayinleri ise bundan sonra bafllam›flt›r. 1863’te ç›kan isyan› bast›rmak üzere Rumeli’nden Lübnan’a gönderilen Pafla, 1400 kilometre uzunlu¤undaki bir yolu kat etmifltir. Gazi Osman Pafla, buradaki görevini baflar›yla tamamlam›flken, o s›rada ç›kan isyan üzerine Girit’e gönderilmifltir. Ada’daki isyan›n bast›r›lmas›ndaki baflar›s› nedeniyle de, rütbesi albayl›¤a yükseltilmifltir. ‹stanbul’a dönen Gazi Osman Pafla, 1868 y›l›nda ç›kan isyan üzerine 5 bin 50 kilometre uzakl›ktaki Yemen’e gitmifl, burada 56
Gazi Osman Pafla
kazand›¤› baflar›lar nedeniyle rütbesi tu¤generalli¤e yükseltilmifltir. Gazi Osman Pafla, Yemen’de rahats›zlan›nca 1871 y›l›nda, Makedonya’daki Manast›r kentine tayin edilmifl, ama önce ‹stanbul’da 2 hafta dinlenmesine izin verilmifltir. Pafla, yeni görev yeri için de, 5 bin 850 kilometrelik bir yolculuk yapm›flt›r.
BD EYLÜL 2015
Buradan da, 1873 y›l›nda, ayn› bölgedeki Yenipazar’da bulunan tümenin komutanl›¤›na getirilmifl, yararl› çal›flmalar›, tümgenerallik rütbesini almas›n› sa¤lam›flt›r. Bir süreli¤ine ‹stanbul’a al›nan Gazi Osman Pafla, 1874 y›l›nda önce 1200 kilometre mesafede bulunan Arnavutluk’taki ‹flkodra’ya, buradan da Bosna’ya atanm›flt›r. Bosna valisi ile baz› sorunlar yaflayan Pafla, 1875 y›l›nda, 2 bin 575 kilometre uzakl›ktaki Erzurum’a, 4. Ordu kurmay baflkanl›¤›na tayin edilmifltir.
25 bin kiflilik bir kuvvetle Plevne’ye gelen Pafla, 10 saat gibi k›sa bir sürede, kenti Ruslardan alm›flt›r. BU DÖNEMDE, Balkanlarda Rusya’n›n etkisi ile devam eden huzursuzluklar isyanlara dönüflünce, bölgeye gönderilen önemli komutanlar aras›nda Gazi Osman Pafla da yer alm›flt›r. Pafla, 1876’da, Erzurum’a 2100 kilometre mesafedeki S›rbistan’›n Nifl kentindeki birli¤e komutan atanm›flt›r. Ruslar, Haziran 1877’de Osmanl›’ya savafl ilan etti¤inde, Gazi Osman Pafla Vidin’deki birli¤in komutanl›¤›n› yürütüyordu. Rus ordusunun Ni¤bolu’ yu ele geçirdikten sonra Plevne’ye de
girmesi üzerine, Osmanl› Genelkurmay›, Pafla’y› kenti geri almakla görevlendirdi. 25 B‹N K‹fi‹L‹K bir kuvvetle Plevne’ye gelen Pafla, 10 saat gibi k›sa bir sürede, kenti Ruslardan alm›flt›r. ‹flte bu tarihten itibaren Gazi Osman Pafla, Plevne destan›n› yazmaya bafllayacakt›r. Yo¤un bir Türk nüfusun yaflad›¤› Plevne surlar›, tahkim edilmifl mevzileri olan bir kale de¤ildi. Aksine her taraf› aç›k ve savunmas› zor bir yerdi. Bulgaristan’›n baflkenti Sofya’ n›n yaklafl›k 200 kilometre kuzeyinde bulunan Plevne, Balkanlardaki önemli yollar›n kavfla¤›nda ve Osmanl› ordusu için de stratejik bir de¤erdeydi. Plevne’nin düflmesi demek, Ruslara Edirne yolunun aç›lmas› demekti. Bu nedenle, Plevne’de yap›lan ilk savafl›n kazan›lmas› ‹stanbul’da büyük sevinç yaratm›fl, Padiflah 2. Abdülhamit, Gazi Osman Pafla’y› tebrik etmifltir. Ruslar, ald›klar› takviye birliklerle 18 Temmuz 1877’de bir kez daha Plevne’ye sald›rm›fl, ancak Gazi Osman Pafla karfl›s›nda ikinci kez yenilgiye u¤ram›fllard›r. Ruslar, ikinci kez yenilmenin s›k›nt›s›yla, bölgeye Rusya’dan yeni birlikler y›¤m›fl, Eylül ay›na kadar sald›r› haz›rl›¤› yapm›flt›r. Ancak 7-11 Eylül 1877’de, 3. Kez yenilen Rus ordusu, bozguna u¤rayarak kaçmak zorunda kalm›flt›r. Gazi Osman Pafla karfl›s›nda al›nan 3 yenilgi Rusya’da büyük tepki toplam›flt›. Ruslar, Plevne’yi geri almak için 2 özel ordu kurmaya bafllay›nca, Gazi Osman Pafla, Orhani57
Plevne Muharebesi’ni betimleyen tablo
ye’ye çekilmek için ‹stanbul’dan izin istedi. Talebi reddedilen Pafla’ya, fievket Pafla komutas›nda bir yard›m konvoyu gönderildi. 12 Ekim’de Plevne’ye ulaflan konvoy, iki ay yetecek erzak getirecektir. U¤rad›klar› 3 yenilgide 50 bin kay›p veren Ruslar, taktik de¤ifltirerek, Plevne’yi kuflatmaya ve ç›k›fl yollar›n› kapatmaya karar verdiler. RUSLARIN yeni yönteminin baflar›l› olaca¤›n›, Plevne’nin kaybedilece¤ini anlayan Osmanl› Genelkurmay›, 29 Ekim 1877’de, Gazi Osman Pafla’ya gönderdi¤i talimatta, Orhaniye’ye çekilmesini istedi. Pafla ise Eylül ay›nda, Plevne’den ayr›lmay› önerdi¤ini, ama bunun reddedildi¤ini an›msatarak, tasfiye için çok geç kal›nd›¤›n› bildirdi. Kas›m ay›n›n bafllar›nda Ruslar, yard›m yollar›n›n kesilmesi 58
nedeniyle daha fazla direnemeyece¤ini söyleyerek, Gazi Osman Pafla’dan teslim olmas›n› istediler. Pafla bu talebi reddetti. Ancak yiyecek ve cephane s›k›nt›s›n›n büyümesi üzerine Grandük Nikola’ya bir mektup göndererek, en az 8 ay yetecek erzak ve cephane oldu¤unu, ama silahs›z olarak, Sofya’ ya çekilmesine izin verilmesi halinde Plevne’yi teslim edece¤ini bildirdi. Grandük ise bunun blöf oldu¤unu ve Türk askerinin 1 haftal›k yiyecek ve cephanesinin kalmad›¤›n› biliyordu. ‹flte bu s›rada, Süleyman Pafla komutas›ndaki Türk ordusu, Elena bölgesini kontrol eden Rus ordusunu kuflatarak, 22 Kas›m’da ma¤lubiyete u¤ratm›flt›. Plevne yolu aç›lan Süleyman Pafla, Gazi Osman Pafla’ya yard›m etmek yerine Ruscuk’a yürüyünce, buradaki Rus ordusu önünde büyük bir bozgun yaflad›. Böylelikle Gazi Osman Pafla’n›n son umudu da tükenmiflti. So¤uk hava ve k›fl flartlar›n›n
BD EYLÜL 2015
bafllad›¤› günlerde, Plevne’de ne ilaç kalm›flt› ne de erzak. Öyle ki, yakacak odun bile bulunamaz olmufltu. Daha önce Gazi Osman Pafla’n›n, sivillerin kaleden ayr›lmas› önerisi Ruslar taraf›ndan kabul edilmedi¤i için halk periflan durumdayd›. GAZ‹ OSMAN PAfiA, art›k yolun sonuna gelindi¤ini anlam›flt›. Ya burada kal›p, açl›k, so¤uk ve hastal›ktan ölmeyi ya da bir yarma hareketi ile savaflarak kurtulmay› seçecekti. Sonuçta yarma hareketine karar veren Pafla, emrindeki 40 bin kiflilik gücü ikiye bölerek sald›r›ya geçti.
Gazi Osman Pafla, art›k yolun sonuna gelindi¤ini anlam›flt›. Ya burada kal›p, açl›k, so¤uk ve hastal›ktan ölmeyi ya da bir yarma hareketi ile savaflarak kurtulmay› seçecekti. ‹lk kuvvet, yaklafl›k 1,5 kilometre mesafede olan Rus mevzilerine zor da olsa ulaflt›. Buradaki birçok top ve siperi ele geçirdi. Ancak 1 kilometre ileride Ruslar›n ikinci hatt› vard›. Bu 2 hat aras›nda durmak mümkün de¤ildi. Geriden gelen ikinci kuvvet beklenen baflar›y› gösteremeyince,
al›nan mevziler de kaybedildi. Bir süre bekleyen Gazi Osman Pafla, yenilgi haberini al›nca bölgeden ayr›ld›. Aç›lan topçu ateflinde at› ölen Pafla, sol aya¤›ndan yaraland›. Vid deresinin k›y›s›ndaki bir kulübeye götürülen Pafla, burada tedavi edilirken, Rus ordusu da bölgeye gelmiflti. Rus generallerden biri, teslim olma konusunu konuflmak üzere Pafla’n›n yan›na geldi. Görüflmelerin ard›ndan kulübeye gelen General Ganetski, Gazi Osman Pafla’y› gösterdi¤i direnifl ve kahramanl›k nedeniyle kutlad›ktan sonra, askere teslim olma emrini vermesini rica etti. Pafla, k›l›c›n› Ganetski’ye teslim ettikten sonra orduya silah b›rakma emrini iletti. Askerlerin ço¤u ise istemeye istemeye silahlar›n› indirdi. BÖYLEL‹KLE 10 Aral›k 1877’de Plevne savunmas› resmen sona ermifl oluyordu. Gazi Osman Pafla’n›n yaralan›p esir düflürmesi haberi Osmanl› topraklar›nda büyük üzüntü yaratt›. ‹stanbul’da ise halk sevgisini göstermek için Pafla’n›n 2 o¤lunu, biri k›rm›z› di¤eri beyaz bir ata bindirerek, sokaklarda büyük sevgi seli ve tezahürat alt›nda gezdirdi. Yaklafl›k 3,5 y›l Rusya’da esir tutulan Gazi Osman Pafla ise yap›lan görüflmelerin ard›ndan serbest b›rak›larak, 13 Mart 1878’de ‹stanbul’a döndü. Bu yaz›da, Gazi Osman Pafla’ n›n sadece Plevne Savafl› öncesindeki görevlerini ve tayinlerini ele ald›k. Plevne kahraman›n› yazmaya devam edece¤iz.• gurbuzevren@butundunya.com.tr 59
BD EYLÜL 2015
Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman
DÜNYA NÜFUSU ÜZER‹NE Dünya’n›n ve Dünya Ekonomisinin en önemli unsuru insand›r. Do¤um, ölüm ve göç e¤ilimleri ve say›lar› ile nüfus art›fl› ve yafl da¤›l›m›na göre nüfus yap›s›, ekonominin bütün sektörlerini derinden etkiler. efah düzeyi ile ekonomik kalk›nma her ülkenin nüfusu ile ba¤lant›l›d›r. nüfusunun yaklafl›k olarak tahmin edilmesi 1750 y›l›nda bafllar. Daha geriye do¤ru tahminlerde nüfusun milatta 210 milyon oldu¤u, 1000 y›l›nda 275 milyona
R 60
ulaflt›¤› san›lmaktad›r. 1750’de Dünya’da 728 milyon kifli yafl›yordu. 18. Yüzy›l›n sonlar›ndan itibaren nüfus art›fl› h›zlanm›fl ve 1960 y›l›nda 3 milyar› geçmifltir. 1960-2000 aras›ndaki 40 y›lda ise nüfus 3 milyardan 6 milyara ç›km›flt›r. 2015 y›l›nda 7,2 milyar olan dünya
BD EYLÜL 2015
nüfusu, Birleflmifl Milletler son tahminlerinde orta dereceli art›fl h›z›na göre 2025’te 8,1 milyara 2050’de 10,9 milyara ve 2100’de 9,6 milyara ulaflacakt›r.
Malthus’un Nüfus Kuram› ‹lk nüfus bilimci ‹ngiliz Thomas Robert Maltus, 1789’da “Nüfus Art›fl› Hakk›nda Araflt›rma” adl› ünlü kitab›n› Thomas R. Maltus yay›nlad›. Çok büyük tart›flmalara neden olan bu çal›flmada Malthus, nüfusun geometrik dizi ile artmas›na karfl›, g›da üretiminin aritmetik diziyle artt›¤›n› belirterek bunun sürdürülemeyece¤ini belirtiyordu. Malthus’un görüfllerine kat›lan ve karfl› ç›kanlar çok farkl› görüfllere sahip düflünür, yazar ve siyasetçiler, devlet adamlar› ise topluca Neo (yeni) Maltusçular diye adland›r›ld›.
ekonomik kalk›nma ve halk›n refah düzeyine olumsuz etkileri nedeniyle s›n›rlamalar getirilmifltir. 1930’lar Avrupas›nda ‹talya’da Mussolini, nüfus art›fl›n› özendiren bir program uygulad›. Hitler, Almanya’da daha ileri gidip iki çocuklu aile yerine dört çocuklu aile modelini uygulayarak Alman nüfusunun (Aryen ›rk›n›n) iki kat›na ç›kar›lmas›n› istiyordu. Bu amaçla yo¤un bir propaganda kampanyas› yürütülüyor, kanunlar ç›kar›l›yordu. Üçten fazla çocu¤u olan kad›nlara “ annelik onur madalyas› ,“ sekiz çocuklulara “ alt›n madalya” veriliyordu.
Çin Yeniden kurulufl aflamas›ndaki iç savaflta Çin’de çok büyük can kay›plar› verilerek Mao Çe Tung, 1949’da Çin Halk Cumhuriyetinin kuruldu¤unu ilan etti. O zaman çok genifl topraklara sahip ülkede halk›n % 90’› köylerde yaflayan 450 milyon nüfusu vard›. Mao, nüfusun artmas›n› istiyordu. Nüfus art›fl› özendirildi. 20 y›l içinde Çin’in nüfusu bir
200 Y›ll›k Hikâye ‹ki yüz y›ldan fazla bir süredir konuflulan nüfus (demografi) zamanla çeflitli bilim dallar›n›n inceleme konusu oldu. Zamanla baz› ülkelerde yönetimler siyasal, askeri ve ekonomik nedenlerle nüfus art›fl›n› özendirmeye çal›flm›fl, baz› ülkelerde ise h›zl› nüfus art›fl›n›n 61
milyar› geçti. Görüldü ki ne kadar h›zl› kalk›n›rsa kalk›ns›n, halk›n refah düzeyinde h›zl› nüfus art›fl› nedeniyle bir düzelme olmuyordu. Bunun üzerine Çin’de ailelerin tek çocuk yapmalar› istendi. Yasalar ç›kar›ld›. Do¤um için devletten izin alma zorunlulu¤u getirildi. (1979/ 1980) On y›l içinde toplam do¤urganl›k oran› 5,9’dan 2,9 a düfltü. 1995’e gelindi¤inde daha büyük azalma ile yüzde 1,7 ‘ye düflerek oldukça kararl› bir duruma geldi. Tek çocuk zorunlulu¤u insan haklar› aç›s›ndan dünyada çok elefltirildi. Çin’de ise iki çocuk isteyen aileler çok de¤iflik kaçamak yollar arad›. 2013 y›l›n›n sonunda Çin hükü-
meti, tek çocuk politikas›n› b›rakt›¤›n› ve 2 çocu¤a izin verilece¤ini aç›klad›. S›n›rlamay› gevfletmenin temel nedeni, toplam nüfus içinde yafll› nüfus oran›n›n artmas›yd›. Bu durum gelecek nesillerin yükünü çok art›racak ve buna ba¤l› çeflitli ekonomik ve sosyal sorunlara neden olacakt›. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti, 1 milyar 359 milyon nüfusu ile dünyan›n en çok nüfusa sahip ülkesidir.
Hindistan Dünyan›n en çok nüfuslu ikinci ülkesi ise 1 Milyar 238 milyon nüfuslu Hindistan’d›r. Bölgeler aras› gelir da¤›l›m›ndaki büyük farklar nedeniyle
yoksullu¤un yayg›n oldu¤u k›rsal bölgelerde h›zl› nüfus art›fl› devam etmektedir. Bu nedenle Hindistan aile planlamas› program›n› dünyada ilk 62
kez uygulamaya koymufltur. 1951 y›l›ndan bafllayan bu programa göre “bir aile iki çocuk” slogan› kullan›larak do¤um kontrolü devletçe desteklenmifl gerekli sa¤l›k yard›mlar› yan›nda isteyen aileler için gönüllü k›s›rlaflt›rma da (sterilization) yap›lm›flt›r.
E¤itim ve Aile Yap›s› Güney- Bat› Hindistan’da çok kalabal›k Kerela eyaletinde 32 milyon insan yaflamaktad›r. Okyanus k›y›s›ndaki ekosistemin tropikal iklim etkisiyle nüfus art›fl› daha az ve kararl› bir geliflme göstermektedir. Çünkü buradaki halk küçük aile tipini benimsemifltir. Çünkü bölge insanlar›n›n e¤itim düzeyleri çok yüksektir. E¤itim düzeyinin yüksekli¤i ve özellikle kad›n nüfusun iyi e¤itim almas› küçük aile tipinin benimsenmesine yol açmaktad›r.
‹ran Günümüzde 76,5 milyon nüfusu olan ‹ran, nüfus art›fl h›z›n› azaltmak için 1980- 2010 döneminde evlenecek çiftlere önceden do¤um kontrol kurslar› açm›fl ve bu kurs belgesini alanlar evlenebilmifltir. Küçük aile özendirme politikas›na 2012 y›l›nda son verilmifl ve do¤um kontrolü ile ilgili ürünlerin reklam› yasaklanm›fl ve do¤um kontrolü yasa d›fl› kabul edilmifltir.
E¤itim düzeyinin yüksekli¤i ve özellikle kad›n nüfusun iyi e¤itim almas›, küçük aile tipinin benimsenmesine yol açmaktad›r. Sonuç Dünya çalkant›l› bir dönemden geçerken nüfus sorunu ülkeden ülkeye farkl› görünümler sergiliyor. Yafll› nüfus oran›n›n yükseldi¤i, nüfus art›fl›n›n duraklad›¤› ülkeler yan›nda h›zl› nüfus art›fl›n›n devam etti¤i Afrika ve Asya’daki ülkeler var. Çat›flma bölgelerinden kaçan nüfusun mülteci ak›n›, fakir bölgelerin nüfus itici gücünün neden oldu¤u göçmen ak›n› dalga dalga sürüyor. Bunlar ve Türkiye nüfusu gelecekte baflka yaz›lar›m›z›n inceleme konusu olacakt›r. • ogutyazman@butundunya.com.tr 63
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin 1-Hangi gölümüz dalgalar›n tafl›d›¤› kumlar›n kapat›lmas›yla oluflmufltur? a-Beyflehir b-Tortum c-‹znik d-Büyük Çekmece
5-Dünya insan haklar› günü hangi gün kutlan›r? a-5 Aral›k b-10 Aral›k c-15 Aral›k d-20 Aral›k
2-Soyut geometricili¤i benimseyen resim anlay›fl›na ne denir? a-Empresyonizm b-Deltiyolojizm c-Süprematizm d-Kübizm
6-Bin adet binden oluflan say› afla¤›dakilerden hangisidir? a-Milyon b-10 Milyon c-Milyar d-10 Milyar
9-Kitab-› Bahriye adl› eseri ve yapt›¤› haritalarla ünlü denizci afla¤›dakilerden hangisidir? a-K›l›ç Ali Reis b-Piri Reis c-Murat Reis d-Barbaros Hayrettin
10-Alay dan büyük, Tümen den küçük askeri birli¤e ne ad verilir? a-Tabur 7-Afla¤›dakilerden 3-‹lk boflanma fuar›n›n hangisi Türklere özgü b-Tugay düzenlendi¤i ülke c-Garnizon alfabedir? afla¤›dakilerden hangisidir? d-Bölük a-Sanskit a-Almanya b-Kiril b-Belçika 11-Kutuplara c-Orhon c-Norveç yak›n yerlerde, d-Latin d-Avusturya düflük s›cakl›k ve 8-Yollar yürümekle kurakl›¤a uyum 4-Mustafa Kemal afl›nmaz sözünü hangi sa¤lam›fl Atatürk 1923 y›l›nda siyasetçimiz olan bitki örtüsüne Latife Han›m’la hangi ne ad verilir? söylemifltir? flehirde evlenmifltir? a-Savan a-Bülent Ecevit a-Ankara b-Flora b-Tansu Çiller b-‹stanbul c-Süleyman Demirel c-Tundra c-‹zmir d-Bozk›r d-Mesut Y›lmaz Yan›tlar: d-Bursa 151. sayfada
Sporun Dünyas› Metin Gören
3F=? iyasal oluflumlar›n geriye do¤ru giden zaman dilimlerinde, diktatörlerin uygulama yöntemleri dikkat çekmifltir. Adolf Hitler'in üstün ›rk z›rvalamas›, Mussolini'nin efsane teknik direktör Pozzo ile ‹talya Milli Tak›m› oyuncular›na, zarif(!) bir mektup ve haznesinde tek kurflun bulunan bir tabancay›, final karfl›lafl-
S
General Franco
mas› öncesinde soyunma odas›na göndermesi ilginçti. ‹spanya'n›n faflist genarali Franco'nun ''halk›n› uyutma'' üzerine kurgulad›¤› yöntemler, Afrika canavar› ‹di Amin'in kazanamayan sporculara uygulad›¤› ''K›rbaçlama '' metodlar›, ayn› canavarlar›n yönetti¤i halk›na karfl› komik güç gösterisi olmal›yd›. Tüm bunlar; kendi ak›betlerini de¤ifltirmedi. Uyuyan, uyutulan ve uyan sistem sonunda çöktü. Ve sonunda sistemin alt›nda kalan ve ezilerek can verenler de onlar oldu. Hitler'in; Amerikan›n yetifltirdi¤i ünlü siyahi atlet Owens'in elini s›kmamas›, dayatt›¤› ve dayatmakta inat etti¤i ak›l almaz uygulamalar›n kendi beyninde yaratt›¤› sinir katsay›lar›n›n 65
BD EYLÜL 2015
patlama an›yd›. Faflist yönetimlerin, beslenme kaynaklar› halk›n ilgi gösterdi¤i oluflumlard›. Örne¤in spor ve bunun vazgeçilmez dal› futbol. E¤lenerek unutturmak, olabildi¤inden daha fazla halk› siyasetten uzak tutabilmek. Festivaller. Ünlü sanatç›lar› zorla, ölüm tehditleri alt›nda halk›n aras›na sokabilmek. Ve din... ilisenin e¤emenli¤i. Örgüte hizmet eden papazlar›n ak›l almaz sözsel cambazl›klar›. ‹sa'n›n anas› Meryem Ana'n›n faflist liderin ülkesine huzur ve bereket getirdi¤ini gösterir, siparifl tablolar. Ve olabildi¤ince ''Tanr›'n›n evi'' kilise inflaatlar›.Ve de sac aya¤›n›n en büyük direnifl gücü futbol. Sonuna, gidebilece¤i en son noktaya dek, “sihirli küre”nin içinde yaflayabilmek. Franco'nun Real Madrid sempatizanl›¤›, Mussolini'nin Lazio fanatikli¤i... Ad›; Antonio de Oliveira Salazar. Portekiz'in faflit lideri. Mussolini yanl›s›, Nazi hayran›, afl›r› sa¤c›, bir odek dinci ve de gelenekçi. Ak›l almaz boyutlarda muhafazakar. Ülkesi Portekiz'in bafl›na dert
K
66
olan bir lider tipi. Ve üç F'nin yarat›c›s› uygulay›c›s›, isim babas›, do¤urgan anas›, uyutan›. Özcesi Fado (E¤lence), Fatima (Din) ve Futbol üçgenin y›llar öncesindeki Bermuda fieytan›. Kimine göre; rahip k›l›¤›nda ölümü, zulmü ça¤›ran bir faflist. Ay›rgaç. Ülkesindeki futbol sempatizanlar›n› bile ''Benim dedi¤im olacak, benim tak›m›m tutulacak ''
Antonio de Oliveira Salazar
diye diye sonunu haz›rlayan bir vahflet modeli. Kilise zangoçlar›n› sürekli denetleyen ve çanlar›n gere¤inden fazla çal›nmas›n› isteyen bir dinsel kafatasç›. Sonunda onlar yok oldular. Onlar kald›:Yurtseverler. ‹spanya da, Almanya da, ‹talya da, Portekiz de. E¤lenceyi uluslaras› düzeyde düzenliyorlar.Yaradan› seviyorlar. ‹çsel ve gönül birli¤i içinde ibadetlerini sürdürüyorlar Dayatmac›lar› yok ettiler. Futbol ise onlar için vazgeçilemez bir keyif. Taraftar olman›n, özgürce ba¤›rman›n tad›n› ç›kar›yorlar. Onlar olmas› gerekeni yap›yorlar. ‹flleri ay›rarak, bilinçle...• metingoren@butundunya.com.tr
Mitolojiden Yans›yanlar
BD EYLÜL 2015
Haluk Erdemol
Alt›n Post ve
Argo Denizcileri Konstantinos Volanakis Argo- (1837-1907)
GEÇEN SAYIMIZDA kral Pelias’›n taht›n yasal varisi olan ‹ason’dan kurtulmak için kurnaz bir oyunla onu tehlikelerle dolu bir yolculu¤a sürükledi¤inden söz etmifltik. Pelias yolculuk için muhteflem bir gemi yapt›raca¤›na söz verdikten sonra sözlerini flöyle ba¤lam›flt›: “Yapt›raca¤›m gemi bugüne dek
3 limanlar›m›zdan yelken açan en büyük ve en sa¤lam gemi olmakla kalmayacak, tayfalar› da en hünerli ve cengâver gençlerden oluflacak. Hemen her tarafa haberciler sal›p Alt›n Post’u geri getirmek u¤runa onur ve ün kazanmak isteyenlere ça¤r›da bulunaca¤›m.” Pelias ‹ason’u daha da yüreklen67
BD EYLÜL 2015
DERKEN EL‹NDE L‹R‹,
dirmek ve böylece sözünden caymamas›n› sa¤lamak amac›yla elinden geleni yap›yordu. Gönüllüler birer ikifler gelmeye bafllarken Teselya’n›n en ünlü gemi yap›m ustas› Argos çal›flmaya bafllam›flt› bile. Pelion da¤›ndan en uygun a¤açlar kesilip liman›n a¤z›na indiriliyor, çevredeki yörelerden marangoz ve demirciler ça¤r›l›yordu. 50 kürekli olarak tasarlanan geminin yap›m› h›zlan›rken sefere kat›lmak için gelenlerin aras›nda ‹ason’un Kheiron’un yan›nda geçirdi¤i y›llardan tan›d›¤› gençlerin yan› s›ra bir nesil sonra Truva Savafl›’n›n ç›kmas›na neden olacak Spartal› Helena’n›n ikiz kardeflleri Castor ile Polydeukes (veya Polluks), o savafl›n en ünlü kahraman› olacak Akhilleus’un babas› Peleus, kuzey rüzgâr› Boreas’›n o¤ullar› Calais ile Zetes ve Herakles (Herkül) gibi tanr› soyundan gelenler de vard›. Hele Herakles’in gelmesi büyük sevinç ve heyecan yaratm›flt›. 68
ozan Orpheus da ç›kageldi. Kheiron onunla Pelion orman›nda karfl›laflm›fl ve bu zorlu yolculuk s›ras›nda ezgileriyle gemicileri flenlendirece¤ini düflünerek sefere kat›lmas› için yüreklendirmiflti onu. Ustas›n›n ismini onurland›rmak için Argo ismi verilen gemi, yap›m› tamamlan›p limanda toplanan kalabal›¤›n yard›m›yla denize indirildikten ve gerekli erzak yüklendikten sonra Pelias saray›nda bir flölen verdi. Apollo’ya iki bo¤a kurban edildi. Orpheus’un ezgileri eflli¤inde yediler, içtiler, yorgunluk giderdiler. ‹ason hem gemiye kaptanl›k hem de sefere baflkanl›k yapacak bir komutan seçilmesini önerdi. Asl›nda kendi kiflisel görev seferiydi bu, ama herkesin gözü Herakles’in üzerindeyken ismini öne ç›karmak yerine uzun süre birlikte olaca¤› arkadafllar›n›n görüfllerini alman›n daha uygun olaca¤›n› düflündü. Sonuç bekledi¤i gibi ç›kt›. Herakles’i seçenler ço¤unluktayd›. Fakat Herakles komutan olmak istemedi; bafl›ndan geçenler yüzünden bu sorumlulu¤u ‹ason’dan baflkas›n›n yüklenemeyece¤ini söyledi. Sabah yola ç›kmak üzere sözlefltiler. Gün a¤ar›rken limandan gelen u¤ultulu bir sesle uyand›lar. “Kalk›n ... gemiye,” sözcüklerini
BD EYLÜL 2015
seçebildikleri bu yank›l› sesin nereden geldi¤ini anlam›fllard›. Argo’dan geliyordu. ‹ason’u bebekli¤inden beri koruyup kollayan Athena babas› Zeus’un Dodona’daki kutsal korulu¤undan kestirdi¤i t›ls›ml› mefle a¤açlar›ndan birinin kerestesini u¤ur getirsin diye geminin omurgas›na koydurmufltu. gecikenleri tek tek toplad› ve vedalaflmalardan sonra Argo ile yolcular› Argonaut’lar (Argo Denizcileri) ‹olkus’un Pagasae liman›ndan Ege’ye aç›ld›. S›rt›nda tafl›d›¤› yeni ö¤rencisi Akhilleus ile Pelion eteklerinde dikilen Kheiron Argo’ya el sallad›, ama hiç kimse görmedi onu. Hedefi olan Colchis’e varmak için Argo’ nun Hellespontos’dan (Çanakkale Bo¤az›), Propontis’den (Marmara Denizi) ve Bosphoros’dan (‹stanbul Bo¤az›) geçerek Pontos’a (Karadeniz) ç›kmas› gerekiyordu. Ege’yi arkada b›rakmadan önce Lemnos (Limni) Adas› ç›kt› karfl›lar›na. Dinlenmek ve erzak tazelemek için mola vermek amac›yla yaklaflt›klar›nda Ada’n›n kenti Myrina’n›n kale kap›lar›ndan k›y›ya do¤ru kofluflan bir asker grubu gördüler. Yaklaflan her gemiyi düflman görüp gerekli savunma önlemlerini almak her ada ve k›y›
DÜMENC‹ T‹PHYS
kenti için ola¤an bir durumdu. ‹ason daha fazla yaklaflmadan kay›kla bir haberci gönderip düflmanca amaç gütmediklerini iletince k›y›daki askerlerin kaleye geri döndüklerini ve arkalar›ndan kale kap›lar›n› kapatt›klar›n› gördü. K›y›dan dönen haberci flaflk›nl›k içindeydi. “O askerlerin hepsi kad›nd›,” dedi, “demir atmadan beklememizi söylediler.” Haberci hakl›yd›, çünkü Lemnos o s›ralar erkeksiz bir adayd›. Ada’n›n erkekleri Trakya k›y›lar›na yapt›klar› ya¤malama seferleri s›ras›nda esir ald›klar› kad›nlara ba¤lan›p efllerine yüz çevirdiklerinden Aphrodite’nin
‹ason ve arkadafllar› Lemnos kad›nlar› aras›nda - Piero di Cosimo (1462-1521)
lanetine u¤ram›fllar ve sonuçta Lemnos kad›nlar› bir ç›lg›nl›k nöbetine kap›larak Ada’daki bütün erkekleri öldürmüfllerdi. Ada’dan kurtulan tek erkek eski kral olmufltu, çünkü k›z› Hipsipyle onu kay›rm›fl, gizlice bir sandala koyup denize sal›vermiflti babas›n›. Do¤al olarak Ada’n›n kraliçeli¤ini elinde tutan Hipsipyle 69
BD EYLÜL 2015
SONUÇTA ARGO DEN‹ZC‹LER‹
ikizlerden Euneus’un zamanla Lemnos’un kral› olup Troya kuflatmas› s›ras›nda Yunanlara gemiler dolusu flarap gönderdi¤ini hiçbir zaman ö¤renemeyecekti. Argo Hellespontos’a do¤ru dümen tutarken Orpheus’un iste¤i üzerine Samothrake (Semendirek veya Semadirek) Adas›’na u¤rad›lar. Buradaki eski Cabiri Kültü’nün denizcileri kutsayarak yolculuklar›n›n esenlik içinde geçmesini sa¤lad›¤›na inan›l›rd›. Orpheus’un Kült’ü öven ezgileri eflli¤inde Cabirilere sayg›lar›n› sunduktan sonra ‹mbros’un (Gökçeada) yan›ndan geçerek Hellespontos’a yöneldiler. Bo¤az’›n s›k› gözetim
kente buyur edildi; Ada sakinleriyle efllefltiler. Do¤al olarak ‹ason Hipsipyle’nin özel ve onur konu¤u oldu. Herakles karaya ç›kmam›fl, Argo’ ya bekçilik etmek için gemide kalmay› ye¤lemiflti. Yoldafllar›n›n görevlerini unuturcas›na uzun süre Ada’da kalmalar› üzerine onlar› uyaran, yola devam ça¤r›s› yapan da o oldu. Argos Lemnos’dan ayr›l›rken kucaklar› bebekli, gözleri yafll› onlarca kad›n u¤urlad› onlar›. ‹ason Hipsipyle’ ye bir o¤lan do¤urursa onu ‹olkos’a, babas›n›n yan›na gönderebilece¤ini, seferden dönmedi¤i takdirde annebabas›n›n kederli günlerinde çocukla avunacaklar›n› söylemiflti. ‹ason daha sonra adal› kad›nlar›n Hipsipyle’nin babas›n› kay›rd›¤›n› ö¤renince onu adadan kovduklar›n› ve do¤urdu¤u
alt›nda oldu¤unu ve Troya kral› Laomedon’un (Troya savafl› s›ras›nda kral olacak Priamos’un babas›) Yunan gemilerine geçifl izni vermedi¤ini biliyorlard›. Bu nedenle geçifl için gecenin karanl›¤›na s›¤›nd›lar; rotay› Trakya k›y›s›na yak›n tutarak Bo¤az’› sorunsuz geçip Troya topraklar›n› arkada b›rakt›ktan sonra tekrar Anadolu k›y›lar›na dümen k›rd›lar. Art›k Propontis’e (Marmara) ç›km›fllard›. Güven içinde ilerlediler. Dolionlar›n yaflad›¤› yörenin simgesi olan Dindymum Da¤›’n› (Kap›da¤)
Argo denizcilerinin gerçek niyetini ö¤renince bir yandan onlara yard›m etmek isterken öte yandan tedbiri elden b›rakmadan onlar› kalenin d›fl›nda tutman›n uygun olaca¤›n› düflünüyordu. Fakat sayg› duydu¤u ve Ada’n›n en yafll›s› olan dad›s›n›n söyledikleri akl›n› kar›flt›rm›flt›. Ona göre Argo denizcilerini kentin içinde konuk etmek kendileri için daha iyi olacakt›, çünkü onurlu bir göreve bafl koymufl, bu gözüpek ve soylu erkekler bir süre için al›konursa Ada’da yeni bir erkek nesli oluflturmak mümkün olabilirdi.
Argos Lemnos’dan ayr›l›rken kucaklar› bebekli, gözleri yafll› onlarca kad›n u¤urlad› onlar›.
70
BD EYLÜL 2015
gördüklerinde ete¤indeki yar›madan›n körfezinde demir att›lar. K›y›daki askerler taraf›ndan dostça karfl›lan›p kral Kyzikus’un huzuruna ç›kar›ld›lar. Kral kurdu¤u kente kendi ad›n› vermiflti. (Kyzikus: Erdek civar›). KRAL YEN‹ EVLENM‹fiT‹. Konuklar›n› dü¤ün flölenine davet etti. Dostça ve flenlikli bir gecenin sonunda denizciler sabah demir almak üzere Argo’ya çekildiler. U¤urlamalar eflli¤inde denize aç›ld›ktan sonra sert rüzgârlar yüzünden yol alamad›lar. Yelkenleri indirip küreklere as›lmak da ifle yaramay›nca usta dümenci Tiphys Argo’yu geriye döndürüp k›y›ya yanaflt›rmaya karar verdi. Karanl›k
bast›rm›flt›. Yar›maday› hedefleyip kuytu bir koya girdiklerinde sald›r›ya u¤rad›lar. Dolionlar karanl›kta düflman sanm›flt› onlar›. Çarp›flt›lar. Gün a¤ar›rken Dolionlar›n ço¤u kaçm›flt›. Kumsalda kalan ölülerin aras›nda Kyzikus da vard›. Argo denizcileri bir gece önce kendilerini konuk eden Kral için yas tutarken bir kötü haber de saraydan geldi. Yeni gelin kraliçe can›na k›ym›flt›. Argo denizcileri için art›k bu durakta Kral ve Kraliçe’nin cenaze törenlerine kat›lmak ve rüzgârlar›n dinmesi için tanr›lara yakarmaktan baflka yapacak bir fley kalmam›flt›. Argo’nun seferini gelecek say›m›zda sürdürece¤iz. • halukerdemol@butundunya.com.tr
EDE B ‹Y AT D Ü N Y ASIN D AN FI K RA L A R
Macar flair Sandor Petofi, nehrin karfl› k›y›s›na geçmek zorundayd› ama hiç paras› yoktu. Sandalc›ya, ”Arkadafl, dedi. Sana verecek param yok, ama istersen çok güzel bir ö¤üt verebilirim.” Kay›kç›, kabul eder ve karfl›ya geçerler. Petofi, k›y›ya ad›m›n› atar atmaz verir ö¤üdünü: ”Bana yapt›¤›n› baflkalar›na yapma, yoksa aç kal›rs›n... ******* Cervantes art›k ihtiyarlam›flt›. Bir gün bir köy meyhanesinin önünde durup genç ve güzel meyhaneci k›za aflk›n› ilan etmeye bafllad›. K›z pek yüz vermedi tabii:
”Otuz y›l önce buradan geçmifl olsayd›n›z belki aflk›n›za karfl›l›k verebilirdim.” dedi. Cervantes gülümsedi önce: ”Otuz y›l önce de geçtim buradan. Ama o zaman annenize rastlam›flt›m ve t›pk› sizin sözlerinizi söylemifltim ben de ona... ******* Halit Fahri Ozansoy bir ziyafete davet edilmiflti. Ertesi gün Ercüment Ekrem Talu ya rastlad›. Talu tak›ld› arkadafl›na, "Dün gece nerelerdeydin yahu?" "Sorma kardesim, kendimde de¤ildim." Talu bafl›n› sallad›: "Kimbilir ne rahat etmiflsindir!" 71
“O
”
rwell söz konusu oldu¤unda biçem, insand›r. George Orwell'›n umars›zca yoksul ve yoksun olanlar aras›nda geçirdi¤i zaman›n bu canl› anlat›s›, okuru toplumun en afla¤› katman›nda sars›c› bir yolculu¤a ç›kar›yor. Henüz otuzuna gelmemifl gayretli bir yazarken kaleme ald›¤› bu kitap, Orwell'›n geceleri tahtakurusu dolu otellerde ve en düflkün berdufl yatakhanelerinde kalarak; Paris'te bulafl›kç›l›k yaparak; art›klarla, sigara izmaritleriyle geçinerek; düfller kuran bir kald›r›m ressam›, açl›ktan ölmenin efli¤inde bir eski Rus subay› vb. düflkünlerle birlikte yaflayarak yoksullukla ve ‘modern vahfletlerle' ilk kez karfl› karfl›ya geliflini belgeler. Orwell'›n sert ve ‘insan' kalemi; iflsizli¤in, yoksullu¤un ve açl›¤›n dünyas›n› yani dünyam›z› tüm ç›plakl›¤› ve vahfletiyle gözler önüne seriyor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tarihten Damlalar Mümtaz İdil
Matematik notunuz sizi “büyük adam” yapmaz:
Büyük Adamlar 1909 yılı Nobel Kimya ödülü sahibi, Leipzig Üniversitesi’i hocalarından Wilhelm Ostwald’ın “Büyük Adamlar” diye bir kitabı var.
O
WilhelmOstwald
stwald, bir kimyacı olmasına rağmen, Davy, Faraday, Meyer, Ludwig Helmholtz gibi bilim insanlarının tanınmasına da çok yardımcı olmuştu. Daha sonra 1940’lı yılların başınd Maksim Gorki, Sovyet Bilimler Akademisi’nde bir kurul oluşturarak “Ünlü İnsanlar” adlı bir dizi başlattı ve bu dizi dünyadaki hemen tüm bilim adamı, yazar, sanatçı, felsefecilerin hayatlarını birer biyografik roman 73
BD EYLÜL 2015
olarak inceledi ve yazdı. Ülkemizde de Etkin Yayınları bu kitapların bir bölümünü Rusça aslından çevirterek yayınlamayı sürdürüyor. Biyografiler, giderek okur kitlelerini daha çok ilgilendirmeye, dahilerin nasıl bir yaşam sürdüklerini merak etmelerine neden oluyor. Tesla gibi bir dehanın çok az bilinen hayatı üzerine müthiş çalışmalar yürütüldü ve neredeyse hiçbir gizi kalmadı artık bu bilim adamının. Yine Einstein, Leibniz, Goethe, Kafka, Gogol gibi dönemine damgasını vurmuş insanların da hayatları hiç olmadığı kadar ilgi çekmeye başladı.
O
stwald, Büyük Adamlar adlı kitabını yazdığında, aynı dönemlerde yaşayan Stefan Zweig gibi bir usta edebiyatçı da bir çok insanın biyografisi üzerinde çalışıyordu. Ostwald’ın amacı, bilim insanlarının yaşam öykülerini anlatarak bir ulus içinde büyük adamların nasıl yetiştiklerini göstermekti. Kendisi Büyük Adamlar’ı yazmasıyla ilgili şöyle bir anısına yer veriyor kitabının önsözünde: “Bir gün dönem başındaki ilk dersimi verdikten sonra sınıftan çıkmıştım. O sırada yanıma öğrencilerimden bir Japon doktor geldi. Kibarca selamladıktan sonra, ‘Sayın profesör,’ diye söze başladı. ‘imparatorumuzun bir isteğini size sunmak için karşınızdayım.’” “Nasıl yardımcı olabilirim?” 74
“Sayın Profesör,’ diye devam etti Japon doktor. “Küçük yaştaki çocukların hangilerinin ileride büyük adam olabileceğini önceden bilmek mümkün müdür? Bu konuda Japonlar için bir kitap yazmanız söz konusu olabilir mi?’ ” “Böyle bir kitap ne işinize yarar,” diye sordum. “Bu konuda şimdiye kadar hiç düşünmemiştim doğrusu.”
J
apon doktor yutkunduktan sonra, “Sayın Profesör,” diye söze tekrar girdi. “Size şöyle özetleyeyim: Ülkemizin ve ulusumuzun çok eski ve köklü bir tarihi var, ancak biz Japonlar, uygarlık alanına daha yeni adım atmış çok genç bir ulusuz. Yapıcı ve yaratıcı özellikleriyle yaşamın içinde yer alacak insanlara çok ihtiyacımız var. Biz, halkımız arasından büyük adam olmaya aday, çok sayıda zeki çocuğu seçip yetiştirmek zorundayız. Yaşamın ağır ve acımasız koşulları, bazı çocukların yeteneklerinin gelişmesine engel oluyor. Japonya’da böyle
BD EYLÜL 2015
WilhelmOstwald
çocuklara elimizden geldiğince yardım etmeye karar verdik. Meclisimiz, en yoksul halk tabakalarından zeki çocukların eğitim ve öğretimi için bütçede her yıl birkaç milyonluk ödenek ayırıyor. Her öğretmen, eğitim uzmanı, doktor, memur, köy muhtarı vb., üstün yetenekli bir kız veya erkek çocuğa rastladığında, bunu hemen Eğitim Bakanlığı’na bildirmekle yükümlü. Böyle bir çocuk keşfedildiğinde, hemen devlet himayesine alınıp, eğitim ve öğretimi ile kişisel yeteneklerinin gelişimine en üst düzeyde özen gösteriliyor. Ama bazen umutlar boşa çıkıyor. Bazı çocuklar yıllarca özenle eğitildiği halde, onlardan beklenen verimi alamıyoruz. Onların öğrenimi için harcanan emek ve paralar boşa gitmiş oluyor. İşte bizim şu andaki sorunumuz ‘büyük
adam’ olabilecek çocukların ne gibi nitelikler taşıdığını önceden bilebilmek.” İşte Ostwald, bu görüşmenin ardından Büyük Adamlar kitabını yazmaya karar veriyor. Ünlü bilim adamı, sanatçı veya toplumun akıl önderleri ile ilgili biyografiler genç nüfusun yaşam çizgilerini çizmelerinde çok önemli rol oynuyor. Eğitim konusunda tam bir şaşkınlık ve kaosu yaşadığımız sır değil. Lise, üniversite veya meslek sınavlarında sorulan soruların bir çoğu yanlış çıkıyor, eğitim tamamen test çözmeye indirgeniyor ve çocuklar analiz ve sentez işlemlerinden iyice uzaklaştırılıyor. Ezbere dayalı bir eğitim üzerine kurulan sınav sistemleri çocukların kendilerini geliştirmelerine olanak tanımıyor. Doğal olarak da üniversiteden mezun olduktan sonra kendi meslek alanlarında çalışmaya başladıklarında bocalıyorlar.
A
dettir, ortaokul veya lise düzeyinde bir öğrenciyle karşılaştığında büyükler hemen çocuğa “matematik ile arasının” nasıl olduğunu sorarlar. Zekâyı ve yeteneği “matematik” bilgisine indirgeyen bu soru, çocuk için anlaşılmazdır, ama büyükler için göstergedir. Oysa zekanın artık matematik notuyla hiçbir ilgisi olmadığını dünya alem biliyor. Einstein’ın “bir doğruya birden fazla dikme inilmez” kuramına itiraz ettiği için lise çağında sınıftan kovulduğunu anlatmak bir çocuğa ne kadar büyük moral vere75
BD EYLÜL 2015
cektir. Zira yıllar sonra Einstein bunun yanlış olduğunu kanıtlıyor. Bilim ve tarih sayfaları, onlarca benzer hikayelerle doludur. Zekânın tek bir kalıba sığdırılması ve bunun dışına çıkanlara geri zekâlı muamelesi yapılması çağı çok gerilerde kaldı. Mozart mı daha zekidir Einstein mı sorusu tam anlamıyla abesle iştigal bir sorudur artık. On milyona yakın insanın piyano çaldığı Çin Halk Cumhuriyeti yerine, evlerdeki piyanoların ardiyeye atıldığı ülkemizden Fazıl Say’ın çıkmasını neyle açıklayabiliriz o zaman? Gerçek değişim, kimi eski şeyleri bambaşka görmeye başlamaktır. Pencereniz kirliyse dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır. Siz kendinizi sevmiyorsanız başkaları niye sevsin? Anne-babanız doğumunuzdan sorumludur, yaşamınızdan değil. Kendinize yön arıyorsanız, yolunu kaybetmiş birine sormayın. Dostluk, ayrı oldukları zaman insanları birlikte tutar. Özveri, çiçeğin köküdür. Geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil. Birçok insan, yaşamının büyük bölümünü olduğundan başka görünebilmek için boşa geçirir. İlerlemenizin önündeki en büyük engel kendinize güvensizliğinizdir. Acı, mutluluğa göre daha çok şarkı 76
Biyografi eserlerinin daha çok yaygınlaşması, basılması ve hatta okullarda ders olarak okutulması gerek. Dostoyevski adlı edebiyat ve psikoloji dehasının hangi koşullar içinde devleştiğini bilmek, tüm çocuklar ve gençler için bir umut kapısı oluşturacaktır. Leibniz ile Newton arasındaki rekabet ve çekişme, aynı konular üzerinde çalışıp da birbirlerini “kışkırtmaları” yeni Newtonlar, Leibnizler yaratacaktır. mumtazidil@butundunya.com.tr Kaynak: “Büyük Adamlar”, Yazan: Grigory Petrov, Çeviren: A.Mümtaz İdil, Etkin Yayınevi
bestelemiştir.
Her davranışında başkalarının onayını arayan kişiler yaşamın birçok güzelliğini ıskalar. Yüzeyde hazine bulamazsınız. Mucizeler, enerjinizi korkularınıza değil, düşünüze verdiğinizde başlar. Karşınızdakini dinliyor musunuz, yoksa konuşmak için sıra mı bekliyorsunuz? İkiyüzlülük yalnızca sahibi tarafından görülemez. Yaşamınızı para kazanma denemesi olarak kullanmayın. Cennete gitmenin iki yolu vardır: Gerçekten öldüğünüzde ve gerçekten yaşadığınızda Müziği notaların arasındaki sessizlik meydana getirir. Gönderi: Yılmaz K. Kazancı
Sürekli yazar›m›z Mümtaz ‹dil, kültür dünyas›na kazand›rd›klar› evrensel nitelikteki yap›tlar›yla insanl›¤›n, insan yap›s›na yarafl›r bir düzeyde geliflmesine katk› sa¤layan yazarlar›n yaflam öykülerini, bu aydan bafllayarak, kendine özgü biçemiyle Bütün Dünya okurlar›na anlatacak. Bu konudaki ilk yaz›s›n› ilerideki sayfalar›m›zda okuyaca¤›n›z yazar›m›zla ilgili olarak Mete Akyol’un kaleme ald›¤› bir “tan›t›c› yaz›”y›, afla¤›da bulacaks›n›z. ÜNLÜLER‹N B‹YOGRAF‹LER‹
DERG‹M‹ZDEK‹ ÜNLÜ YAfiAM ÖYKÜLER‹N‹N YAZARI
MÜMTAZ ‹D‹L
S
on birkaç y›ldan buyana OdaTv’ deki siyasal içerikli ve Bütün Dünya’daki kültür dersi nitelikli yaz›lar›n›n bafl›nda gördü¤ünüz “Mümtaz ‹dil” ad›, okurlar›n karfl›s›na önce, Dostoyevski, Maksim Gorki ve Petrov adlar›yla birlikte ç›km›fl, okurlar›n belle¤indeki yerine de önce, bu ünlü Rus yazarlar›n adlar›yla yanyana yerleflmiflti. Dostoyevski’nin “Budala”, “Delikanl›”, “Kumarbaz” adl› romanlar›yla, Maksim Gorki’nin “Foma”, “Çocuklu¤um, Ekme¤imi Kazan›rken”, “Benim Üniversitelerim” ve Grigory Petrov’un “Büyük Adamlar” adl› yap›tlar›n›n Türkçe çevirilerinde yazar›n imzas› yan›nda yeralan ikinci imza, “Mümtaz ‹dil” idi. Mümtaz ‹dil, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Co¤rafya Fakültesi’nin Rus Dili ve Edebiyat› Bölümü’nden
Yazan: METE AKYOL
mezun olmufltur ama… Tümcemizi duraksatan “ama”n›n sonras›n›, kendi tamaml›yor: “Rus Dili ve Edebiyat› Bölümü’nden Rusca ö¤renemeden mezun oldum.” Mümtaz ‹dil, anlafl›lmas› zor olan bu aç›klamas›n›, daha da zor anlafl›lan bir aç›klamayla “aç›kl›yor”: “Ankara Üniversitesi DTCF Rus Dili ve Edebiyat› Bölümü’ne girdi¤im 1969-1970 ö¤retim döneminde Rusça yasakt›. Bu nedenle Rusca ö¤renemeden mezun oldum.” Daha sonras›n› flöyle sürdürüyor: “Daha sonra Hacettepe, A.Ü.E¤itim Fakültesi, o zamanki ad›yla Ankara ‹ktisadi Ticari ‹limler Akademisi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans programlar›na kat›ld›m. Frans›z Kültür Derne¤i’nin ‘konuflma’ programlar›na kadar devam ettim. 77
BD EYLÜL 2015
‹ngilizce ve Rusçay› kendi olanaklar›mla gelifltirmeye çal›flt›m. Mezuniyet sonras› Okutsan firmas›nda Ruslara çevirmenlik yaparak çal›flma yaflam›ma bafllad›m.” aln›zca üniversite yaflam›yla de¤il, bu yaflam› öncesiyle ilgili olarak da çeflitli ilginç an›lar› var Mümtaz ‹dil’in. Adana’n›n Pozant›’ s›nda dünyaya gelmifl olmas›na karfl›n, hiçbir Adanal›’ya “hemflehrim” diyemiyor; çünkü kendini “Adanal›” saym›yor. Adanal›lara “hemflehrim” diyememesi bir yana, iki kardefli var, ikisine de “hemflehrim” diyemiyor. Çünkü üç kardeflin üçü de bir baflka “flehir”de dünyaya gelmifller. “Babam demiryollar› çal›flan› oldu¤u için atand›¤› her yeni görev bölgesinde bir çocuk sahibi olmufl denebilir. Beni Adana’n›n Pozant› kasabas›nda kucaklam›fllar, küçük kardeflimi Konya Karaman’da, en küçü¤ümüzü de Zonguldak’ta. Zaten Zonguldak da son durak oldu, oradan emekliye ayr›ld›.” Babas› TCDD’den emekli olduktan sonra bu son durakta trenden inmifl ve tüm aile birlikte Zonguldak’a yerleflmifller. “‹lk okulu çeflitli illerde okumufltum. Zonguldak’a yerleflince ortaokulu ve liseyi Zonguldak’da Mehmet Çelikel lisesinde tamamlad›m.” Zonguldak’ta babas›yla “trenden indi¤inde” bafllad›¤› ö¤renim yaflam›n› Ankara’da tamamlad›ktan sonra kendini yeniden trende bulmufl: “Devlet memurlu¤una baba mesle¤i olarak girdim ve 8 y›l TCDD ve Ulaflt›rma
Y
78
Bakanl›¤›’nda çal›flt›ktan sonra devlet memurlu¤unu b›rakt›m, ANKA Ajans›’nda gazetecili¤e bafllad›m.” 1985 y›l›n›n o gününden sonras›n› 2015 y›l›n›n bugününde flöyle özetliyor Mümtaz ‹dil: “ANKA’dan sonra sürekli ifl de¤ifltirdim. S›ras›yla, Sabah gazetesinin ç›kard›¤› Aktüel dergisinde Ankara ‹stihbarat flefli¤i, Kültür Bakanl›¤› Telif Haklar› ve Sinema Genel Müdür Yard›mc›l›¤› ve Genel Müdürlü¤ü, Bakan Dan›flmanl›¤›, “Siyah Beyaz” gazetesi haber müdürlü¤ü, Günayd›n gazetesi köfle yazarl›¤›, yeniden bakanl›k bas›n müflavirli¤i, tekrar bakan dan›flmanl›¤›, tekrar gazetecilik, tekrar Kültür Bakanl›¤› Bas›n Müflavirli¤i, Çorum Kültür Müdürlü¤ü, Kültür Bakanl›¤› Müsteflar Yard›mc›l›¤› ve emeklilik. fiimdi 2007’den buyana Odatv Ankara temsilcili¤i ve yazarl›¤›, 2009’dan buyana Bütün Dünya dergisi yazarl›¤›, Da¤arc›k Ankara Temsilcili¤i, Gaziantep Haberler’in Ankara Temsilcili¤i, Halk›n Dostlar› sitesinin genel yay›n yönetmenli¤i görevlerini yürütüyor, çeflitli internet sitelerinde makale yazmay› sürdürüyorum. Çeviriler d›fl›nda yay›nlanm›fl kitaplar› flunlar: “Gerçeklik ve Roman” (Akademi Kitabevi 1984 araflt›rma inceleme birincilik ödülü), “Sovyet Roman›”, “Atak Oyunun iki Dehas›: Alyehin-Tal” (satranç), “Sevgi Soysal: Bir Sevginin Öyküsü”, “Rasputin”, “Caligula”, “Spartacus”, “Dostoyevski” (biyografik romanlar), “Sayg›n Kel Adam›n Ölümü” (deneme), “100 Soruda Satranç”.
ÜNLÜLER‹N B‹YOGRAF‹LER‹
Stefan
Zweig Dr. B., bir grup insan›n geminin büyük salonlar›ndan birinde bir yere kümelendi¤ini görünce merak edip yanafl›r. Kalabal›k, bir satranç tahtas›n›n etraf›nda toplanm›fl, oyunu nas›l sürdüreceklerini, hangi hamlenin daha iyi oldu¤unu tart›flmaktad›r. Yazan: MÜMTAZ ‹D‹L
D Stefan Zweig
R. B SESS‹ZCE uzun uzun
tahtaya bakar. Ne için böyle toplu halde oynad›klar›n› sorar, aralar›ndan biri gemideki dünya satranç flampiyonu Mirko Czentovic’e karfl› hep birlikte oynad›klar›n› anlat›r. 79
BD EYLÜL 2015
Dr. B., UZUN UZUN TAHTAYA bakt›ktan sonra, “At› f4’e oynarsan›z beraberlikle bitirebilirsiniz belki oyunu, baflka hangi hamleyi yaparsan›z yap›n oyunu kaybetmiflsiniz,” der. Kalabal›k merakla Dr. B.’ye döner. Aralar›nda yeniden tart›fl›rlar ve Doktorun dedi¤ini yaparak dünya flampiyonunun karfl›s›na geçerler. Mirko Czentovic (büyük olas›l›kla dünya flampiyonlar›ndan Capablanca’d›r bu, zira o da paray› çok seven ve para karfl›l›¤› satranç oynayan bir oyuncudur), kalabal›¤›n yapt›¤› hamleye k›sa bir bak›fl att›ktan sonra bafl›n› kald›r›r ve kalabal›¤›n içinde ilk dafa gördü¤ü Dr. B.’nin gözlerinin içine bakar. ‹flte! Direnç ordad›r. Biri oyuna müdahale etmifltir ve müdahale eden oldukça “kuvetli” bir oyuncudur. ‹lk kez kalabal›k karfl›s›nda “galibiyet” flans›n›n tehlikede oldu¤unu hisseder, zira o da bilmektedir ki At hamlesinden sonra gelecek hamleyle rakipler beraberli¤i sa¤lamaya yak›nd›r. Tekrar Dr. B.’nin yüzüne bakar. Bu, teketek bir satranç maç› daveti gibidir. Stefan Zweig’in, t›pk› bir satranç oyunu gibi kurgulad›¤› bu uzun öyküde as›l tema “direnç” üzerine kurgulanm›flt›r. 2. Dünya Savafl› s›ras›nda Nazilerin eline düflen Dr.B., hapishanede ele geçirdi¤i bir satranç kitab›yla kendi kendine satranc› ö¤renir. Ekmek hamuruyla yapt›¤› 80
Stefan Zweig
tafllarla oyununu ilerletir, daha sonra tamamen zihninde oynayarak müthifl bir satranç ustas›na dönüflür. Ama ne yaz›k ki bu, bir daha satranç oynamamas› noktas›na getirir Doktoru. Oynarsa ç›ld›rma ihtimali yüksektir. 28 KASIM 1881’DE do¤an Stefan Zweig varl›kl› bir aileden gelmektedir. Çok iyi bir e¤itim alm›flt›r. Daha çocuk yafllar›nda ‹ngilizce, Frans›ca, Latince ve Yunancaya hakimdir. Avusturya ve Alman üniversitelerinde felsefe e¤itimi görür. Edebiyata fliir ile bafllar, daha sonra roman, biyografi, denemeler ve uzun öykülerle dünyan›n en önemli yazarlar›ndan biri haline gelir. Zweig’›n en flafl›rt›c› özelli¤i, eserlerinde kulland›¤› dilin ola¤anüstü bir örgü içinde olmas›d›r. Bu yüzden de hangi dile çevrilirse çevrilsin, Zweig’›n ustal›¤› yok olmaz, okurun ilgisi de hiç azalmaz. Sanki kendine
BD EYLÜL 2015
bir dil labirenti kurmufltur ve bunun takip edilmesi sonucu ortaya ç›kan eser asla bozulamaz, çarp›t›lamaz ve çirkinlefltirilemez. Bu nedenle, yukar›da k›saca özetledi¤im “Satranç” adl› uzun öyküsü, Zweig’ ›n yazma biçimine çok iyi bir örnektir. 1933 y›l›yla birlikte, yani Hitler döneminin Almanya’ da bafllamas›yla, Yahudi as›ll› Zweig’ ›n da yaflam› de¤iflir. Bir gün evi bas›l›r ve Naziler evinde silah aramas› yaparlar. Evde silah bulunmaz, ama Zweig da art›k bir daha dönmeyece¤i ülkesini terk ederek ‹ngiltere’ye kaçar, Londra’ya yerleflir. Türkçe’ye ilk “Ac›mak” ad›yla çevrilen roman›nda Zweig gerçek ac›man›n ne istedi¤ini bilen bir ac›ma oldu¤unu anlat›r. “Gücünün sonuna kadar ve hatta o sonun s›n›rlar›n› aflsa bile, tüm ac›lara katlanarak, o felakete ortak olmaya kararl›d›r.” Yine 2. Dünya Savafl› s›ras›nda geçer bu roman da. Te¤men Hoffmiller, yeni görevi için Viyana’da bir tabura gönderilir ve çevresiyle tan›flma, yak›nlaflma fasl› bafllar. Bu s›rada da Kekesfalvalar ile tan›fl›r. Kekesfalva varl›kl› bir ailedir. Muhteflem konaklar›na ziyaretleri giderek s›klafl›r. Te¤men Hoffmiller ile Kekesfalvalar›n kötürüm k›zlar› aras›nda yak›nl›k oluflur, ama Hoffmiller bu
yak›nl›ktan rahats›zd›r. Kad›n›n kendisine giderek ba¤lanmas› onu tedirgin eder ve Zweig müthifl bir psikolojik analize girerek roman› neredeyse gerilim heyecan›na sokar. Zira ortada sevgi ile ac›ma duygusunun yaman bir çat›flmas› söz konusudur. Zweig, dünyan›n en çok okunan yazarlar›ndan biri olmay› ele ald›¤› konular› gerçekten bir satranç oyuncusu titizli¤iyle ifllemesine borçludur.
Zweig, dünyan›n en çok okunan yazarlar›ndan biri olmay› ele ald›¤› konular› gerçekten bir satranç oyuncusu titizli¤iyle ifllemesine borçludur.
S
ONUÇTA KEND‹ HAYATINI
da sonland›rd›¤› intihar olay›n› iflledi¤i Amok Koflucusu eserinde yaflam›n bir anlam› kalmad›¤›nda insan›n kendi hayat›na son vermesinin mümkün olaca¤›n› ifller. Bu asl›nda Zweig’in gençli¤inden beri kafas›ndaki bir saplant›d›r. Örne¤in, Zweig gibi intihar yoluyla hayat›n› sonland›ran Ernest Hemingway’in veya Jack London’un hiçbir eserinde “intihar” izine rastlanmaz, ama Zweig’de intihar bafll› bafl›na Amok Koflucusu’nda ifllenmifltir. Amok Koflucusu kitab›, Zweig’›n en iyi öykülerini toplad›¤› önemli bir kitap olarak edebiyat tarihindeki yerini ald›. Öykülerin tümünün ortak özelli¤i de “intihar” olgusunu ifllemesi aç›s›ndan ilginç. Fouche, çok güçlü 81
BD EYLÜL 2015
ama kendini gizlemesini de çok iyi bilen bir Frans›z siyaset adam›. Zweig, Frans›z Devrimi’nin bafl›ndan itibaren hiç etkisini kaybetmeden ve gücünü de koruyarak Napolyon döneminin sonuna kadar varl›¤›n› sürdüren Fouche’yi didik didik inceler kitab›nda. Kitap ayn› zamanda Frans›z tarihinin de bir incelemesidir ve devrimi tüm görkemiyle anlat›r. Fouche, tüm siyasi yaflam›n› “ihanet” üzerine kurmufltur ve Zweig de bu çeliflik durumu çok renkli bir dille anlat›r.
Z
WEIG’IN EN ÇOK ÜRÜN
verdi¤i alanlardan biri de biyografi eserleridir. Dönemin bir çok ünlü isminin yaflam›n› anlatan kitaplar yay›mlad›: Balzac, Dickens, Dostoyevski, Hölderlin, Nietzsche, Rolland, Stendhal, Fouche, Kleist, Erasmus, Casanova, Tolstoy, Magellan, Freud ve Ö¤retisi... Di¤er eserleri ise flöyle s›ralanabilir: Yar›n›n Tarihi, Bir kad›n›n 24 Saati, Dünün Dünyas›, Yürek Çöküntüsü, Günlükler, Satranç, Y›ld›z›n Parlad›¤› Anlar, Lyon’da Dü¤ün, Kar›fl›k Duygular, Herkesin Dostu Anton, Ac›mak, Amok Koflucusu, Yak›c› S›r, Ruh Yoluyla Tedavi, De¤iflim Rüzgar›, Calvin’e Karfl› Castellio ya da Köleli¤e Karfl› Özgür Düflünce, Mektuplaflmalar, Buluflmalar. Demem flu ki, e¤er bir yazardan bafllay›p da k›smen 19. yüzy›l›n sonu ve 20. yüzy›l›n bafl›ndaki dünyay› merak ediyorsa okurlar, Stefan Zweig’ ›n “Dünün Dünyas›” adl› otobiyografik eserinden bafllas›nlar. O karanl›k
82
günlerin, s›k›c› savafl y›llar›n›n bile ne denli bir özleme dönüfltü¤ünü görmek mümkün. Zweig’in ölümü ise oldukça trajik. Brezilya’da ikinci kar›s› ile birlikte intihar etti. Kar›s› Lotte Zweig ile birlikte Petropolis’teki bir otel odas›nda ölü bulundular. ‹laç alm›fllard›. ‹kisi de yatakta uyur gibi uzanm›fl haldeydiler. Polis kap›y› k›rarak içeri girmifl ve onlar› bu halde bulmufltu. Bafluçlar›nda bir de veda mektubu bir de Petropolis Valisi’ne verilmek üzere bir not bulunuyordu. Zweig, Avrupa’da olan vahfleti ve insanl›k d›fl› olaylar› kald›ramad›¤›n› söylüyordu. Onun için dünya art›k yaflanacak yer olmaktan ç›km›flt›. Brezilya iyiydi, korumal›yd›, bu ülkede insan
Stefan Zweig ve kar›s›n›n ölümü
mutlu da olabilirdi, ama Avrupa’n›n kendini yok etmesi, mahvolmas› karfl›s›nda hayat›n› yeniden kurma flans› kalmam›flt› ve bu nedenle de ölümü tercih etmiflti. fiöyle yaz›yordu Petropolis valisine yazd›¤› notun sonunda: “Bütün dostlar›m› selamlar›m! Umarum, uzun gecenin ard›ndan do¤acak sabah›n k›z›ll›¤›n› görebilirler! Fazlas›yla sab›rs›z olan ben, onlar›n önünden gidiyorum.” •
“Y
üzy›ll›k Yaln›zl›k'› yazmaya bafllad›¤›mda, çocuklu¤umda beni etkilemifl olan her fleyi edebiyat arac›l›¤›yla aktarabilece¤im bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir k›z kardefl, gelece¤i sezen bir büyükanne ve mutlulukla ç›lg›nl›k aras›nda ayr›m gözetmeyen, adlar› bir örnek bir y›¤›n h›s›m akraba aras›nda geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ard›mda b›rakmakt› amac›m. Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› iki y›ldan daha k›sa bir sürede yazd›m, ama yaz› makinemin bafl›na oturmadan önce bu kitap hakk›nda düflünmek on befl, on alt› y›l›m› ald›. Büyükannem, en ac›mas›z fleyleri, k›l›n› bile k›p›rdatmadan, sanki yaln›zca gördü¤ü ola¤an fleylermifl gibi anlat›rd› bana. Anlatt›¤› öyküleri bu kadar de¤erli k›lan fleyin, onun duygusuz tavr› ve imgelerindeki zenginlik oldu¤unu kavrad›m. Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› büyükannemin iflte bu yöntemini kullanarak yazd›m. Bu roman› dikkat ve keyifle okuyan, hiç flafl›rmayan s›radan insanlar tan›d›m. fiafl›rmad›lar, çünkü ben onlara hayatlar›nda yeni olan bir fley anlatmam›flt›m, kitab›mda gerçekli¤e dayanmayan tek cümle bulamazs›n›z.
”
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD EYLÜL 2015
Kültür Dünyası Yaflar Öztürk
Fareli Köyün Kavalc›s›
ÇGeriVer!
ocuklar›m›z›
Fareli Köyün Kavalc›s› masal›n› duymayan bilmeyen yoktur. Almanya’n›n Hameln kentine mal edilen bu söylencenin arka perdesinde asl›nda tüm zamanlar›n ac› gerçe¤i, kanayan yaras› yat›yor. Siyasal, dinsel, ›rkç›... kaval sesinin pefline tak›lan ya da takt›r›lan, gidip ve geri dönmeyen çocuklar›n öyküsü:
84
BD EYLÜL 2015
SÖYLENCEYE GÖRE Hameln kasabas›n› fareler iflgal eder. Halk, yetkililer ne yapacaklar›n› bilmez durumdayken rengarenk giysileriyle bir kavalc› ortaya ç›kar. Kasabay› farelerden kurtarabilece¤ini söyler ve karfl›l›¤›nda para ister. Yönetici de kabul eder. Kavalc› kaval›n› çalmaya bafllar bafllamaz bütün fareler pefline tak›l›r ve onlar› kasaban›n yak›n›ndaki nehre sürükleyip bo¤ar. Kasabay› farelerden temizleyen kavalc› sevinç içindeki halk›n aras›nda dolaflan yöneticiden paras›n› ister. Yöneticinin söz verdi¤inden çok daha az para vermek istemesine k›zan kavalc› kasabay› terk eder. Farelerden kurtuldu¤unu düflünen kasaba halk› rahatlam›flt›r. 26 Haziran Aziz Paul ve John günü kavalc› yeniden rengârenk giysiler içinde ortaya ç›kar ve sokaklarda kaval›n› çalmaya bafllar. Peflinden sürükledi¤i köyün çocuklar› ile gözden kaybolur. Kaval sesini duyamayan sa¤›r bir çocukla, gidenlere yetiflemeyen engelli bir çocuk sabah kasabaya döndüklerinde bafllar›na gelenleri herkese anlat›rlar. Kasaba halk› ne çocuklar›ndan ne de onlar› peflinden sürükleyen kavalc›dan
bir iz bulamazlar... Masal için adres Almanya gösterilse de Sümer’den Hint dünyas›na, Latin Amerika’dan ‹slam yaz›n›na, dünyan›n dört bir yan›nda böylesi söylencelerin izi var. Söylencenin ötesinde bir durum yani toplu çocuk yitimlerinin oldu¤unu do¤rulayan yaz›l› belgeler de aradan kendini gösteriyor: “1212’deki Çocuklar›n Haçl› Seferi, fareli köyün kavalc›s›n›n
1212’deki Çocuklar›n Haçl› Seferi, fareli köyün kavalc›s›n›n kutsanan baflka bir sürek av›yd› ve benzeri olaylar her yere yay›ld›. kutsanan baflka bir sürek av›yd› ve benzeri olaylar her yere yay›ld›.” Bu ve benzeri belgeler masal kadar ilgi uyand›rm›yor. 1284’DEN 10 YIL SONRA yaz›ld›¤›
söylenen bir baflka belgede “Çocuklar›m›z (130 çocuk) ayr›lal› on y›l oldu!” diyor. Olay kasabada bir vitraya ifllendi¤i gibi say›s›z ressama da konu oldu. Goethe’den, Berthold Brecht’e kadar bir çok flair bu konuda fliirler
BD EYLÜL 2015
Hameln kentindeki kilisede öyküyü betimleyen vitray
yazd›. Robert Browning’in dizeleriyle söylence dünyaya yay›ld›. OKUMA YAZMA bilmeden çocuklar›n Fareli Köyün Kavalc›s›yla tan›flmalar›n› sa¤layan Grimm Kardefllerin derlemesinden esinlenerek say›s›z
Hameln kentindeki Kavalc› heykeli 86
tiyatro, film, çizgi film yap›ld› ve kitaplar yay›mland›. Hemen hemen hepsi sahnenin önünü anlat›yordu. Bugün Hameln kenti Fareli Köyün Kavalc›s› masal›n› turizm geliri kap›s› yapsa da kentin sokaklar›nda ac›n›n izleri var: sesinin yasakland›¤› “Bungelosenstrasse” soka¤›, çocuklar›n kayboldu¤u yerdeki Poppenberg an›t›, Latince “Bu kap›, büyücü 130 çocu¤u flehirden götür-dükten 272 y›l sonra yap›lm›flt›r” sözlerinin ifllendi¤i Kent kap›s›n›n yaz›t›. Ezop masallar›n›n sonunda bir k›ssadan hisse yer al›r. Fareli Köyün Kavalc›s› masal›n› sonunda ise sessiz bir 盤l›k var: Çocuklar›m›z› geri ver! Bu sadece bir masal de¤il insanl›k tarihi boyunca kanay›p duran bir yara, ac› bir gerçek. Nedense gündeme gelmiyor. Üstelik fareli köyün kavalc›lar› dünyan›n dört bir yan›nda ana babalar›n, yetkililerin, yetkisizlerin gözü önünde hâlâ çocuklar›, gençleri al›p götürmeyi sürdürüyor. Araflt›rmalar Ortaça¤da “Fareli Köyün Kavalc›s›”n›n 1212’de Almanya’da Nicholas, Fransa’da Etienne/ Stephen adl› gençlerin bafl›n› çekti¤i “Çocuk Haçl› Seferleri” ne rengârenk giysiler içinde kasaba kasaba dolafl›p, kaval çalarak asker toplayan görevli oldu¤unu ve Hameln’deki 130 çocuk bu amaçla al›n›p götürüldü¤ünü gösteriyor. Horkheimer bunu “Ak›l tutulmas›” olarak de¤erlendiriyor:
BD EYLÜL 2015
“‹sa'n›n doktrini de -kendi içeri¤i ve anlam›na karfl›n- Haçl›lardan ça¤dafl sömürgecili¤e kadar en gözü dönmüfl sald›rganl›¤›n arac› olmufltur.” Fareli Köyün Kavalc›s›’n›n müzi¤inin pefline düflen çocuklar karadan Avrupa'n›n Akdeniz sahillerine yürüdü. Bir ço¤u yollarda öldü. Musa gibi denizin yar›l›p Kudüs'e yol aç›lmas›n› beklediler. Kurakl›ktan umutland›lar. Deniz yar›lmad›¤› gibi gelifl yolculu¤unda ölümün pençesinden kurtulanlar›n bir k›sm› geri dönüflte yaflamlar›n› yitirdi. "Kutsal Topraklara Götürece¤iz" diye kalan çocuklar› gemilerine alan tacirler çocuklar› kutsal topraklara tafl›d› ama köle pazarlar›nda satt›. Köle olmaktan daha kötü duruma düflenler vard›: Dilenci çetelerinin tutsakl›¤›na, "o¤lanc›l›k" pazar›na sürüklenenler... ASLINDA ‹NG‹L‹ZCE’DE “To be a pied piper” demek tam da “fareli köyün kavalc›s›” olmay› tan›ml›yor: “Her yafltan insan› bir araya getirip etkileri alt›na alan kifli ya da kifliler.” Akla ilk gelenler: “Politikac›lar, pop y›ld›zlar›, gurular, mesihler, fleyhler...” ‹lginçtir, Frans›zcada “piper”: (kufllar›) 盤›rtkan düdü¤ü çalarak tuza¤a düflürmek, aldatmak, kand›rmak demek. 193 üyesi olan Birleflmifl Milletlerin, çat›flmalarda çocuklar›n kullan›m›n›n yasaklanmas›n› öngören karar›na imza atan ülke say›s› 126. Gel gör ki günümüzde en az 300 bin çocu¤un fareli köyün kavalc›s›n›n peflinden gidip çocuk asker oldu¤u tahmin ediliyor. Son y›llarda
”Kavalc›n›n peflindeki” çocuk askerler
savafllarda yaflam›n› yitiren çocuklar›n say›s› 15 milyonu aflt›. Savafl›n bir parças› olmak istemeseler de atefl en çok kad›n ve çocuklar› yak›yor. Dünyada flu anda devletler aras›nda klasik savafl yok gibi görünse de “düflük yo¤unluklu çat›flma” ad›yla kamufle edilen savafl hemen hemen her yerde. S›n›r tan›mayan savafl var. Sadece Afrika’da, aralar›nda 9 yafl›nda olan 100 bin kadar çocuk asker. Unicef, Amnesty International, 87
BD EYLÜL 2015
deyince illa da s›cak çat›flma olmas› veya çocuklar›n bizzat bu çat›flmalara kat›lmas› da gerekmiyor. Savafl›n arka bahçesinde bu çocuklar oyun oynam›yor. Savafl›n ortas›na at›lacaklar› saati bekliyor. Eli silah tutamayanlar intihar, canl› bomba, kurye, ajanl›k ifllerine kofluluyorlar. Sapanlar, tafllar ellerde çat›flma alanlar›na siper olarak kullan›l›yorlar. Bu yüzden Koalisyon, çocuklar›n askeri amaçla dolayl› olarak kullan›m›n› da çocuk asker kavram› kapsam›nda de¤erlendiriyor. Hititlerden kalan Karatepe kabartmas›ndaki "Kaval Çalan Adam" motifleri, Antik Yunandan kalan baflta vazolar› süsleyen resimlerde de görü-lüyor. Yunan mitolojisinde Pan, Hindu inanc›nda Kriflna kaval›yla çevresindekileri büyüler. “içi bofl fley” anlam›na gelen “Kav”dan türetildi¤i söylenen kaval›n gücünü en çok çobanlar kullan›r. Ço¤u lider de toplumu sürü olarak görür. Kavalc›lar, çobanlar kaval›n sesiyle sürülerini ister cennet çay›rlara, otla¤a; isterse de uçuruma cehennemin çukuruna götürebiliyorlar. Savafl›n öldürdü¤ü çocuklar›n›n hesab›n› soramayan insanl›k, savafla sürüklenen çocuklar›na da sahip ç›kam›yor. Herkes evinin önünü süpürürse sokaklar temiz olur diye bir deyim var ya, her ev çocu¤unu savafl borazan› çalanlardan ya da fareli köyün kavalc›lar›ndan koruyabilse sokaklara bar›fl gelir. •
Savafl›n öldürdü¤ü çocuklar›n›n hesab›n› soramayan insanl›k, savafla sürüklenen çocuklar›na da sahip ç›kam›yor. Human Right Watch gibi uluslararas› kurulufllar Burundi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Çad, Fildifli Sahili, Gine, Liberya, Myanmar, Ruanda, Sudan, Uganda’n›n aç›kça çocuklar›n asker olarak kullan›lmas›na izin verdiklerini rapor ediyor. Bu insanl›k suçuna ve Çocuk Haklar› çi¤nenmesine kat›lanlar›n yarg›lanmas›n› istiyor. Raporlarda ne yaz›k ki Türkiye de yer al›yor. Savafllara kurban edilen çocuklar› kurtarmay›; çat›flmalara sürükleyenleri, kullananlar› ve bu do¤rultuda buyruk verenleri yarg›n›n önüne ç›karmay›; kamuoyuna insanl›k suçu iflleyenlerin gerçek yüzünü göstermeyi amaç edinen ve ç›rp›nan uluslararas› dayan›flma çat›s› var: Çocuk Askerlerin Kullan›m›nı Durdurma Koalisyonu. HER YIL 12 fiUBAT tarihinde evrendeki tek yaflam alanı yerkürede “K›rm›z› El Günü” düzenleyerek fareli köyün kavalc›lar›na tepki gösteriliyor. 18 yafl›ndan küçük herhangi bir devletin; düzenli ya da düzensiz silahl› güçlerin; silahlanm›fl gizli / aç›k, yasal / yasad›fl› siyasi, dini, ›rkç› örgütün üyesi olan ya da yap›lan herkes çocuk asker say›l›yor. Çocuk askerler 88
yasarozturk@butundunya.com.tr
BAfiARININ
ARDINDAK‹ YALIN GERÇEKLER ‹flimizde daha verimli ve baflar›l› olmak, daha iyi bir yaflam sürebilmek için daha çok kazanabilmek, hayattan zevk al›rken ailemize ve dostlar›m›za da daha çok zaman ay›rabilmek hepimizin öncelikli hedefleridir.
Yazan: HAL‹T YILDIRIM
ncak bu düflüncelerimizi eyleme geçirebilecek davran›fllar›m›z› olufltururken de herkesi memnun edemeyiz, o yüzden hiç denememeliyiz. Asl›nda, bunu denedi¤imizde, memnun edemeyece¤imiz tek kifli yine kendimiz olaca¤›zd›r… Bunu ça¤r›flt›ran anlaml› bir Rus atasözü de “‹ki tavflan›n birden pefline düflerseniz, ikisini de yakalayamazs›n›z.”der… ‹nsanlar asl›nda yürümek ve konuflmak, çiklet çi¤neyip harita okumak gibi, ayn› anda bir veya iki ifli yapabilir, ancak bilgisayarlarda oldu¤u gibi, ayn› anda iki ifle odaklanamazlar. Dikkatimiz ileri geri s›çrar. Bilgisayarlar aç›s›ndan bir sorun teflkil etmese de, bu durumun insanlarda ciddi bir yan etkisi vard›r. ‹ki uça¤a ayn› piste inifl izni verilebilir; bir hastaya yanl›fl ilaç verilebilir,
A
89
BD EYLÜL 2015
yetifltirmekti. Büyük düflünebilirdim, ama ifle ufaktan bafllamaktan baflka bir seçene¤im yoktu. Ben de öyle yapt›m ve aradan befl y›l geçtikten sonra a¤aç; elma vermeye bafllad›. Ancak ben elimden geldi¤ince büyük düflündü¤ümden, bilin bakal›m ne oldu? Evet, bildiniz. Sadece tek bir a¤aç; dikmemifltim ve bugün bir enelde de, hepimiz “hay›r” meyve bahçesinin sahibiyim. demek konusunda bir ölçüde Hayat›m›z da bunun gibidir. Tam zorlan›r›z. Bunun birçok anlam›yla olgun bir hayat, sahip nedeni vard›r. Yard›mc› olmak ister, olmak mümkün de¤ildir. Küçük düflünkarfl›m›zdaki insan› incitmek istemez, dü¤ünüzde, muhtemelen hayat›n›z da yard›msever ve düflünceli olmak ister, küçük kalacakt›r. Büyük düflündü¤üduygusuz ve so¤uk biriymifl gibi nüzdeyse hayat›n›z›n büyüme flans› görünmek istemeyiz vb. Ama son olur. Seçim sizindir. Büyük bir hayat› tahlilde, bir gün “Hay›r” demesini seçti¤inizce, o noktaya varmak için ö¤renmek zorunda kalaca¤›m›z› ac› ufak ufak ilerlemeniz gerekir.” diyen deneyimlerin sonunda Gary Keller - Jay er-geç ö¤renece¤izPapasan’›n kiflisel Küçük dir… iflledikleri “Bir düflündü¤ünüzde, geliflimi “Y›llar önce, bahTek fiey (The One muhtemelen çemde bir elma a¤aThing)-Ola¤anüstü c›m olsun istemifltim. Sonuçlar›n Ard›ndaki hayat›n›z da Sonra, olgun bir elma Gerçek” isimli küçük kalacakt›r. Yal›n a¤ac› sat›n alman›n kitaptan birkaç paragraf› Büyük mümkün olmad›¤›n› sizin için derledik: anlad›m. Tek seçenedüflündü¤ünüzde James Patterson ¤im küçük bir tane al›p “Suzanne'nin Nicholas emekleme ça¤›ndan henüz ç›km›fl bir çocuk küvette tek bafl›na b›rak›labilir... ‹çinde potansiyel trajediler tafl›yan tüm bu olaylar›n ortak noktas›, insanlar›n ayn› anda çok say›da ifl yapmaya kalk›flmas› ve asl›nda yapmalar› gereken fleyleri yapamamas› ve unutmas›d›r.
G
ise hayat›n›z›n büyüme flans› olur.
BD EYLÜL 2015
Günlükleri” adl› roman›nda, “Yaflam›, befl topu havaya at›p tuttu¤unuz bir oyun olarak hayal edin” derken, bu befl topa flu adlar› veriyor: ‹fl, Aile, Sa¤l›k, Arkadafllar, Dürüstlük. “Siz bu befl topun havada kalmas›n› sa¤l›yorsunuz. Ama bir gün ifl topunun lastik oldu¤unu anl›yorsunuz. O topu yere düflürseniz de geri z›plad›¤›n› görüyors›n›z. Di¤er dört top, aile, sa¤l›k, arkadafllar, dürüstlük adl› toplar ise, camdan yap›lm›fllar. O toplardan birini düflürdi¤inizde, onun onar›lamad›¤›n› görüyorsunuz. Çiziliyor, çatl›yor, hatta paramparça oluyor.” Ne kadar çok çabalarsan›z çabalay›n, çal›flma gününüzün haftan›z›n, ay›n›z›n, y›l›n›z›n ve hayat›n›z›n sonunda yap›lmam›fl bir fleyler kalacakt›r. Her fleye yetiflmek, her fleyi halletmeye çabalamak budalal›kt›r. Sizin için en önemli olan fleyi yapt›¤›n›zda bile, geride yap›lmam›fl birtak›m fleyler kald›¤› duygusu ile, dengesizlik hissiyle bafl bafla kalacaks›n›z. 23 Haziran 1885’te, Andrew Carnegie, (D. Rockefeller'in ard›ndan, dünya tarihinin en zengin ikinci adam› olacakt›) Pittsburgh'un bir kasabas›nda, Curry Ticaret Okulu’nda ö¤rencilere “‹fl Hayat›mda Baflar›ya Giden Yol" bafll›kl› konuflmas›nda hitap ediyordu:
Ve iflte size baflar›n›n ana koflulu, büyük s›r: enerjinize, düflüncelerinize ve sermayenize yaln›zca u¤raflt›¤›n›z ifl ba¤lam›nda konsantre olun. Tek bir konuya e¤ilin, o konuda savafl vermeye, öncü olmaya azmedin, Baflar›s›zl›k endiflesi sermayelerini sa¤a sola da¤›tanlar, yani bir anlamda beyinlerini sa¤a sola da¤›tanlar için geçerlidir. Bu insanlar›n orada, burada, flurada, her yerde yat›r›mlar› vard›. “Bütün yumurtalar› bir sepete koymay›n,” anlay›fl› tamamen yanl›flt›r. Ben size "bütün yumurtalar›n›z› bir sepete koyman›z› ve sonra o sepete göz kulak olman›z›” söylüyorum. Çevrenize bak›n›n ve dikkat edin; bunu yapan insanlar genellikle baflar›l› olan insanlard›r. Tek bir sepete göz kulak olmak ve tafl›mak kolayd›r. Bu ülkede birçok yumurtan›n k›r›lmas›na neden olan fley, çok fazla sepet tafl›makt›r. epimiz mutlu olmay› isteriz, ama mutlulu¤u aramak, onu bulman›n en iyi yolu de¤ildir. Sonsuz mutlulu¤u elde etmeye giden en garantili yola, hayat›n›z› daha büyük bir fley haline getirdi¤iniz, günlük eylemlerinize anlam ve amaç katt›¤›n›z andan sonra girersiniz… Robert Levine, Zaman›n Co¤rafyas› adl› kitab›nda, birçok insan›n "saat" bazl› çal›fl›rken "Saat
H
91
Birlikte zaman geçirdi¤iniz insanlar büyük baflar›lar elde etmifl insanlarsa, bu durum sizin baflar›n›z› da etkileyebilir.
befl olmufl, yar›n görüflürüz.” di¤erlerinin “etkinlik” bazl› "Ancak iflim bitti¤inde paydos ederim..."çal›flt›¤›na iflaret eder. fiöyle düflünün Mand›ra çiftçisinin belirli bir saatte paydos etmesi flans› yoktur; evine ancak inekler sa¤›ld›ktan sonra gidebilir. Ayn› fley, sonuçlar›n önemli oldu¤u her meslekte, her pozisyon için geçerlidir. En verimli insanlar, etkinlik bazl› çal›fl›rlar. Tek fiey'leri yap›lana dek paydos etmezler. Zamanla, birlikte tak›ld›¤›n›z insanlar gibi düflünmeye, hareket
etmeye, hatta onlar gibi görünmeye bafllars›n›z. Ama sizi etkileyen, bu insanlar›n davran›fl biçimleri ve sa¤l›k al›flkanl›klar› de¤ildir sadece. Göreceli baflar›lar›ndan da ayn› flekilde etkilenirsiniz. Birlikte zaman geçirdi¤iniz insanlar büyük baflar›lar elde etmifl insanlarsa, bu durum sizin baflar›n›z› da etkileyebilir. Çevrenizdeki insanlar›n iyi taraflar›n› görün ve üzerinizde, sizi istedi¤iniz yöne sevk edecek türden bir etkiye sahip olduklar›ndan emin olun. •
Zorunlu Müflteri Hizmeti
Londra’dan uçakla Stornoway’e gidecek bir yolcu, Glasgow’da uçak de¤ifltirecekti. Fakat Londra’dan kalkacak uçak gecikme yap›nca, Stornoway yolcusu telaflland›. Hostese gecikme yüzünden Glasgow uça¤›n› kaç›raca¤›n› söyledi. Hostes, “Merak etmeyin” dedi. “Uça¤›n›z› kaç›rmayacaks›n›z. Glasgow’a indi¤imizde, Stornoway uça¤›n›n alanda bekledi¤ini göreceksiniz.” Gerçekten de uçak Glasgow’a indi¤inde yolcu, Stornoway’e kalkacak uça¤›n alanda bekledi¤ini gördü. Merdivenlerden inerken hostese duygular›n› belirtmeden edemedi: “Çok duyguland›m” dedi. “Uça¤› yaln›zca benim için mi beklettiniz?” Hostes tüm içtenli¤iyle gerçe¤i aç›klad›: “Yaln›zca sizin için de¤il, pilotumuz için de beklettik” dedi. “Stornoway’e gidecek uça¤›m›z›n pilotu da sizinle ayn› uçaktayd›...”• 92
Türkiye’de Bir apon Mucizesi J Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU
K›rflehir -Kaman Kaleköyük kaz›s›
Bir Japon bilimadam›, 40 y›l önce geldi¤i Türkiye’den, Japonya’ya dönemiyor. “Çünkü ifllerimi bitiremedim” diyor. “Türkiye’de yapmam gereken daha çok ifl var…” Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU
r. Sachihiro Omura, 1972 y›l›nda geldi¤i Ankara’da, ö¤renimi tamamlay›p, doktor arkeolog olarak yaflama at›lmadan önce, bir otobüs dura¤›nda tan›flt›¤› meslekdafl› ve “memleketlisi” Dr. Masako’yla elele vermifller ve birlikte “Türkiye’ye demir atm›fllar.”
D
Dr. Sachihiro Omura 93
BD EYLÜL 2015
Dr. Omura, 1986 y›l›ndan buyana K›rflehir’in Kaman ilçesi yak›nlar›ndaki Kaleköyük’ü kaza kaza, bugünü tarihin 10 bin y›l derinli¤ine götürecek bir yol aç›yorlar. “30 y›lda ancak 4200 y›l derinli¤ine ulaflabildik” diyor. “Önümüzdeki 5 bin y›l kadar öteye ulaflabilmemiz için bize 50-60 y›ll›k bir süre gerekiyor.” Dr. Omura’n›n, Türkiye’deki “Henüz bitmeyen ifli”, tarihin 10 bin y›l ötesine henüz ulaflamam›fl olmas›. “Yolun yar›s›nday›z flimdilik” diyor. “Önümüzde gidilecek 5 bin y›ll›k bir süre var...” *** ürkiye’ye gelmek istemesinin nedeni olarak Hitit’lerle ilgili bir kitap oldu¤unu söylüyor. Dr. Omura. “O kitab› okudu¤umda 16 yafl›mdayd›m. Hitit’ler kafama tak›ld›. Kesinlikle Türkiye’ye gitmem gerekti¤ine karar verdim.” Öyküsünün devam›n› flöyle anlat›yor: “19 yafl›mdayken Japonya' n›n en büyük gazetesi Asahi'de Türkiye'den bir müsteflar gelece¤ine dair bir haber gördüm. Onu çok merak
T
Dr. Omura ve ö¤rencileri kaz› s›ras›nda 94
Dr. Omura: “Önümüzdeki 5 bin y›l kadar öteye ulaflabilmemiz için bize 50-60 y›ll›k bir süre gerekiyor.” ettim. Büyükelçili¤e gittim. Fakat kap›daki görevli, giysilerime bak›p beni içeri almad›. Tam ç›kt›m, gidiyordum arkamdan birisi kofla kofla geldi. 'Çok istiyorsan müsteflar›n kald›¤› oteli söyleyeyim oraya git' dedi. Orada da kap›c› beni sokmad› ama 'Telefonunu yaz ka¤›da bir flans›m›z› deneyelim' dedi. Ertesi gün beni arad›lar. Arayan Turgut Özal'd›. ’Türkiye'ye gelmek istedi¤ini yazm›fls›n, havaliman›na gel, ben yar›n dönece¤im.’ dedi. Uçak 5'teydi ve ben de o zamana kadar hiç uça¤a binmedi¤im için pasaport ve gümrük iflleri nas›l olacak bilmiyordum. Tam 5'te havaliman›na gittim. Ama herkes gitmiflti. Çok üzüldüm. ’Ben yanl›fl yapt›m?’ dedim. Oradaki görevli bana bakt› ’Sen Omura'm›s›n?’ dedi. ’Allah Allah siz beni nereden tan›yorsunuz?’ dedim.
Kaleköyük kaz›s› çevre düzenlemesi
’Turgut Özal Bey sizi çok bekledi, niye gelmedin?’ dedi. Sonra benimle irtibat kurdular ve 1972 y›l›nda Türkiye'ye geldim, Ankara Üniversitesi, Dil Ve Tarih Co¤rafya Fakültesi’nin Arkeoloji Bölümü’nde doktora yapt›m.” 986 y›l›nda Japon Prensi Mikasa Türkiye’ye geldi¤inde, o tarihteki Baflbakan Turgut Özal ile Prensesin tercümanl›¤›n› Omura yapm›fl. “Fakat bir baflbakanla özel konular konuflulmas› ay›p olur diye ben Özal’a Omura oldu¤umu söyleyemedim. Bir gün anlatay›m derken Özal vefat etti. Çok üzüldüm. K›z›lay' da radyoda dinledim. Keflke bir kere daha görüflseydim ve teflekkür edebilseydim. Çünkü o destek vermeseydi Kaman flimdiki haline gelmeyecekti.” Dr. Omura, “Kendinizi art›k bir Türk gibi hissetti¤iniz oluyor mu?” sorusunu gülerek karfl›l›yor: “Türkler beni yabanc› olarak görmüyorlar ki ben kendimi yabanc› olarak hissedeyim” diyor. “Sadece
1
Türkler de¤il, yabanc›lar da benim Türk oldu¤umu zannediyorlar zaten. Ve bunca y›l›m› geçirdi¤im Kaman’ da, halkla en ufak bir sorun ç›kmad› aram›zda.” Halk o kadar içtenlikle bütünleflmifl ki, Dr. Omura’yla, ona “Ömer A¤a” ad› bile takm›fllar. “Türkler'in yabanc›lara karfl› bu kadar s›cak olduklar›n› da bilmiyordum” diyor. *** nadolu Arkeolojisi Araflt›rmalar› Enstitüsü Baflkan› Dr. Omura Kaman’daki kaz›lar›ndan baflka bu ilçeye bir de, çok ilginç bir müze ve bir de Japon Bahçesi kazand›rd›. Japon Hükümeti'nin "Kültürel Miras› Koruma Projesi" çerçevesinde hibe olarak yapt›¤›
A
95
Kalehöyük Arkeoloji Müzesi, çevre düzenlemesiyle Japonya d›fl›ndaki en büyük botanik bahçesi ve "En iyi yeflil müze" ödülünü kazanm›fl Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi, 830 metrekare aç›k, 470 metrekare kapal› alan olmak üzere toplam 1.500 metrekarelik alan› kaps›yor. Müzede sergi salonlar›, sinevizyon köflesi, kütüphane, inceleme, araflt›rma, foto¤raflama ve restorasyon çal›flmalar›na olanak sa¤layan labarotuvar, kafe, depolar ve teknik bölümler bulunuyor. Çevre düzenlemesi, kaz›s› yap›lmakta olan bir höyük tarz›nda düzenlenen müzede, kaz›larda ele 96
Japon Prenses Akiko Kalehöyük Arkeoloji Müzesi gezisi s›ras›nda
geçen buluntular yan›s›ra, kaz› yöntem ve çal›flmalar› da sergileniyor. Japonya d›fl›ndaki en büyük botanik bahçesi, bir "Japon bahçesi" stilinde yap›lan çevre düzenlemesiyle Müze’ de, 2011 y›l›nda kazan›lan "En iyi yeflil müze" ödülü de sergileniyor. •
Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy
Yapra¤›n Gizemi 17. YÜZYILDA yaflam›fl olan Belçikal› fizikçi Jan Baptista Van Helmont, yapt›¤› bilimsel deneylerinden birinde, bir sö¤üt a¤ac›n›n büyümesini gözlemleyerek çeflitli ölçümler yapt›. Önce, henüz fidan halinde olan a¤ac›, sonra da a¤ac›n yetifltirilece¤i büyükçe saks›n›n içindeki topra¤› tartt›. Aradan befl y›l geçtikten sonra bir kez daha a¤ac› tartt›¤›nda, a¤›rl›¤›n›n 75 kilogram artt›¤›n› saptad›. Topra¤›n›n ise, yine ayn› geçen süre içinde sadece birkaç gram kaybetti¤ini hayretle gördü. Sö¤üt a¤ac›na bu denli a¤›rl›k kazand›ran, salt saks›daki topraktan ald›¤› Jan Baptista Van Helmont besinler de¤ildi.
97
BD EYLÜL 2015
Bitki, besinini baflka koflullarda sa¤l›yor olmal›yd›. Ama nas›l?... Van Helmont bu sorunun yan›t›n› o günün koflullar›nda bulamad›. Bilimadamlar›n›n bu bilgiye ulaflmalar› 20. yüzy›l›n ortalar›n› buldu. Bu do¤a gizemi, baz› aflamalar› günümüzde dahi tam olarak anlafl›lamam›fl olan “Fotosentez” ifllemidir. Daha aç›k bir tan›mlamayla, özellikle yeflil yaprakl› bitkilerin kendi besinlerini kendilerinin üretmeleridir. dengesidir. ‹nsanlar ve hayvanlar dünyan›n ilk döneminde atmosferde do¤adan oksijeni bedenlerine ald›ktan metan, su buhar›, hidrojen ve amonyak sonra onu kullan›p karbondioksit olarak d›flar› atarlar. Dünyan›n oksijen depolar› bulunuyordu. Buna karfl›l›k serbest oksijen yoktu. Uzun süreli biyokimya- belirli oranda oldu¤u için, bu tüketim sonucu yetersiz kalabilirdi.. Ancak, sal evrim sonucu oluflan canl›lar fotosentez yapmaya bafllad›lar. Sonuç- fotosentez sayesinde hiçbir canl› oksijen açl›¤› çekmez. Böylece do¤ada ta, atmosferde yavafl yavafl oksijen gaz› birikti. Bu biriken oksijen gaz›n›n oksijen ve karbondioksit dengesi bir bölümü güneflten gelen ultraviyole korunmufl olur. Atmosferdeki oksijen miktar›n› dengede tutacak baflka bir (morötesi) ›fl›nlar›n etkisiyle ozon gaz›na dönüfltü. Ozon hafif gazlardan do¤al kaynak yoktur. Bu yüzden bitkilerin varl›¤› flartt›r. oldu¤u için atmosferin en üst Fotosentezin ikinci bölgesinde toplanarak rolü, yeryüzünün bir katman oluflturdu. besin dengesi üzeriBu sayede, canl›lar›n nedir. Do¤adaki yaflam› için tehlikeli canl›lar, beslenme olabilecek ultraviyole Atmosferdeki yönünden iki gruba ›fl›nlar›n›n dünyaya ayr›l›r: Kendi besinini ulaflmas› filtrelendi. oksijen miktar›n› yapabilenler (ototrofFotosentez yapan dengede tutacak lar) ve besinini bitkiler, a¤açlar, do¤abaflka bir do¤al d›flar›dan haz›r alanlar daki baz› dengelerin korunmas›nda en kaynak yoktur. Bu (heterotroflar). Yeflil yaprakl› bitkilerin önemli rolü oynamakyüzden bitkilerin hemen tümü ototrof tad›rlar. Birincisi, canl›lard›r. Ve do¤adaki oksijen varl›¤› flartt›r.
‹LER‹ SÜRÜLEN bir varsay›ma göre
98
BD EYLÜL 2015
onlar›n besin arama gibi bir s›k›nt›s› yoktur. Bu alçakgönüllü canl›lar›n besin kaynaklar›, sadece hava, su ve günefl enerjisidir. AHASI DA VAR: Sayd›-
D
Geri kalan› ise, olufltuklar› yerlerden, çeflitli mekanizmalarla, kalburlu borular ad› verilen iletim sistemi ile bitkinin di¤er bölümlerine tafl›n›r ve çeflitli tatlar kazan›p depo edilirler. Ama tatlar inan›lmaz de¤iflik… Örne¤in, incir gibi tatl›; limon gibi ekfli; biber gibi ac›… Formül belli: su + karbondioksit + günefl enerjisi… fiimdi bu maddelere bir göz atal›m: Bitkilerde depo ürünler niteliklerine göre temel olarak dört gruba ayr›l›rlar: fiekerler, niflastalar, ya¤lar, azotlu maddeler… Baz› bitkiler, fotosentez sonucu
¤›m›z üçünü kullanarak hem kendine besin sa¤lar, hem de di¤er canl›lara (insan ve hayvan) birbirinden de¤iflik ve güzel yiyecekler sunarlar. K›saca formüle edecek olursak, yeflil bitkiler, su+karbondioksit+günefl enerjisini kullanarak karbonhidrat olufltururlar ve a盤a ç›kan oksijeni de havaya verirler. Yapraklar, bitkilerin Bitkilerdeki tüm farkl› tatlarda ve hem nükleer enerji üreten konumdaki besinler, fotosentez santralleri, hem besin üresonucu olufluyor. ten fabrikalar›, hem de önemli reaksiyonlar› gerçeklefltirdikleri laboratuvarlar›d›r. Gizemli do¤ada insan› hayretten hayrete düflürecek o kadar çok fley var ki. Bir a¤ac›n dallar› k›pk›rm›z› elmalarla dolu; bir di¤erinde limonlar, ötekinde nar… ürettikleri maddeleri do¤rudan do¤ruYerde karpuz, kavun, yan›nda ya fleker olarak depo ederler. fieker domates, biber, patl›can, fasulye.. pancar›, fleker kam›fl›, havuç, kavun, Daha derinlerde patates, havuç, karpuz vb. çokça fleker depo eden bitpancar... Saymakla bitmez… kilerdendir. Üstelik fleker, baz› bitkiPeki bunlar nas›l oluyor diye lerde sakkaroz, baz›lar›nda glikoz, basordu¤umuzda tek bir yan›t› var: z›lar›nda ise fruktoz olarak depolan›r. “Fotosentez”… Tüm bu farkl› fieker, eriyik halde bitkinin tatlarda ve konumdaki besinler, depolar›na tafl›n›r ve istenildi¤inde fotosentez sonucu olufluyor. kullan›lmak üzere burada niflasta Fotosentez sonucu oluflan olarak toplan›r. Örne¤in patatesin karbonhidrat›n (flekerlerin ve niflasta- toprakalt› yumrular›, fasulye, baklan›n n›n) bir k›sm›, solunum s›ras›nda tohumlar›, bu¤daygillerden, bu¤day, bitkinin kendisi taraf›ndan kullan›l›r. arpa, çavdar, m›s›r tanecikleri de birer 99
BD EYLÜL 2015
niflasta deposudur. “‹stenildi¤inde kullan›lmak üzere” dedik. Kim isteyecek? Elbette bitkinin kendisi… Tekrar ekilmek üzere topra¤a at›ld›¤›nda bitkinin besine gereksinimi var. Yeflil yapra¤› yok ki fotosentez yaps›n. ‹flte tohum diye isimlendirdi¤imiz oluflum, depodaki besini kullanarak bir an önce bafl›n› topraktan d›flar› ç›karmaya çal›fl›r. ‹TK‹LERDEK‹ DEPO ürünlerinin bir di¤eri de ya¤lard›r. Bitki ya¤lar› s›v›d›r ve tohumlar baflta olmak üzere bitkilerin farkl› bölgelerinde depo edilirler. Örne¤in, ceviz, f›nd›k, susam, pamuk gibi bitkilerin tohumlar›nda depo edilirken, zeytin ve palmiyelerin meyvelerinde birikir. Depo edilen ya¤ miktar› ise, bitkinin türüne göre oldukça de¤iflkendir. Örne¤in, ortalama olarak susam tohumunda %50-55, f›nd›k tohumunda % 50, pamuk tohumunda %14-25, zeytin meyvesinde ise %12 oran›nda ya¤ bulunur. Bitkisel ya¤lar çok yüksek enerjiye sahiptir. Bitkilerde depo edilen bir de azotlu bileflikler yani proteinler vard›r. Fasulye, bakla, bezelye, nohut gibi bitkilerde oldukça bol protein vard›r ve besleyici özellikleri çok fazlad›r. Yaprak laboratuvarlar›nda üretim ak›l almayacak kadar s›n›rs›z.. Bitkilerin özellikle ac›, ekfli, kekremsi olmas›n› sa¤layan maddeler, ikincil olarak depo edilen metabolik ürünlerdir. Nedir bu metabolik ürünler? Bitkinin beslenmesi amac›yla üretilmeyip, ancak bu reaksiyonlar çerçevesinde oluflan ara
B
100
ürünlerdir. Bunlar›n bafll›calar› eterik ya¤lar, çeflitli alkaloidler, reçineler, mumsu yap›lar ve asitlerdir. Örne¤in bitkinin ac› olmas›n› sa¤layan, içerdi¤i alkaloiddir. Eterik ya¤lar ise bitkilere koku ve aroma kazand›r›r; adaçay›, kekik, gül, yasemin vb. gibi… Limon kabu¤undaki limon asitini (sitrik asit) de unutmayal›m. ‹nsan› flaflk›na çeviren bir baflka olay daha… Baz› bitkiler etobur oluyor yani böcek vs. canl›larla besleniyorlar ve bunlar› sindirebilmek için gereken enzimleri de kendileri sa¤l›yorlar. Fotosentez denilen ola¤anüstü do¤a olay›n›, bir yaprak üzerinde bulunan mikroskopik düzeyde küçücük klorofil molekülleri sa¤l›yor ve bunun için onun gereksinimi olan, yukar›da da belirtildi¤i gibi, sadece su + karbondioksit + günefl…. ‹NSAN VE HAYVANLARIN yafla-
yabilmeleri için a¤aç, bu döngünün olmazsa olmaz›. Ancak insano¤lu do¤aya gören gözlerle bakmay› unuttu¤undan beri, önü al›namaz a¤aç katliamlar› yapmaktad›r. Konuya duyarl› kimselerin feryatlar›n›, maddi ç›karlar› u¤runa duymazdan ve görmezden gelip, cinayetlerini aral›ks›z sürdürüyorlar. Do¤an›n gizemi sonsuz ve görkemli iflleyifli ak›l almaz… ‹nsano¤lunun tek yapaca¤› ise, bu iflleyifle sayg› göstermesi, onu korumas› ve bu inan›lmaz düzeni Yaratan’›n önünde sayg›yla, sevgiyle e¤ilmesi… • yucelaksoy@butundunya.com.tr
Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü
Okullar Aç›l›yor Okulumu öyle çok özledim ki... Ah ah, okullar kapanmadan önce de yaz tatilini özlüyordum. Öyle her y›l tatil yapam›yoruz. Deniz k›y›s›na gidemiyoruz. ma bazen günü birlik babam bizi bir k›y›ya götürüyor, orada denize giriyor, yüzüyoruz. Abimle o günler arkadafl gibiyiz. Annemin evde yapt›¤› köfteyi yerken flakalafl›yoruz. Denize girince birbirimizin yüzüne su at›yoruz. Hatta abim kumun üzerinde uyurken onun aya¤›n› g›d›l›yorum, uykudan uyand›r›yorum.
A
Bana k›zd›¤› için kumda kovalamaya bafll›yor. Elbette yakal›yor ama salt gülüyor, kolumu b›rak›yor. Eve geldi¤imizde o gece yataklar›m›za erken girip hemen uyuyoruz. Arkadafllar›m› çok özledim. Duru’yu öyle bir özledim ki. Onunla biz ayn› s›rada oturuyoruz. Ta birinci s›n›ftan beri... Bu y›l dördüncü s›n›f›z. 101
BD EYLÜL 2015
Gelecek y›l ortaokula gidece¤iz. Yine Duru’yla ayr›lmayaca¤›z ki. Çünkü ortaokul da ilkokulumuzun içinde. Arada salt bir duvar var. “Yine ayn› s›raya otururuz de¤il mi Lara?” diye bana soruyor. Sar›l›veriyorum o zaman Duru’nun boynuna... Pekiyi, baflka hangi arkadafl›m› çok özledim? Düflünüyorum... Ay›ram›yorum ki, hepsini çok seviyorum, Pekiyi en çok kimi? Ö¤retmenimi... Evet evet ö¤retmenimi çok özledim. Can›m ö¤retmenim, bizi birinci s›n›ftan beri okutuyor. h keflke, ortaokulda da bir dersimize Çiçek ö¤retmenimiz gelse. Örne¤in matematik dersine... Yo yo, Türkçe dersine gelsin... Bize öyle güzel fliirler, öyle güzel öyküler okuyor ki. Çiçek ö¤retmenim, soluklanmalarda da bizimle birlikte. Nedense gidip ö¤retmen odas›nda oturmuyor. Bahçede yan›m›za geliyor, bizimle top oyunyor, bilmeceler soruyor. Bazen de evde yap›p getirdi¤i kurabiyelerden bize da¤›t›yor. Koca
A
102
bir torba kurabiye birkaç dakika içinde bitiyor. Evet, kaç gün var? Tastamam dört gün var. Dört gün sonra ö¤retmenime kavufluyorum... Duru’ya bir telefon açay›m, bakay›m tatilden dönmüfller mi? “Aloo Durucum...” “Ay can›m Lara...” Benim telefonum yok, annemin telefonu. Onun için de çok k›sa konuflmam gerek. Annem öyle söylüyor, “K›sa konufl k›z›m, fazla para yazmas›n...” Duru da dört günü sab›rs›zl›kla bekliyormufl. Aman aman deniz k›y›s›nda öyle bir yanm›fl, öyle bir kararm›fl ki, pazartesi onu gördü¤ümde tan›yamayacakm›fl›m... H›h, tan›y›verdim...
Ya öteki arkadafllar›m?.. Ay ne çok özlemiflim... S›n›f›n en yaramaz çocu¤u Hakan’› bile özlemiflim. “Durucum!..” “Larac›m!..” Nas›l sar›l›yoruz birbirimize... ‹kimizin de birbirimize anlataca¤› o denli fley var ki, belki bunlar› anlatmak bir haftam›z› al›r.
BD EYLÜL 2015
Olsun... Duru benim konuflmam› seviyor, ben onun konuflmas›n› seviyorum. Ya öteki arkadafllar›m?.. Ay ne çok özlemiflim... S›n›f›n en yaramaz çocu¤u Hakan’› bile özlemiflim. “Hakan nas›ls›n?” “Turp gibiyim...” ilo alm›fl, yana¤› k›zarm›fl. Zil çal›yor. Ders y›l›n›n ilk zili... Ay can›m insan zil sesini sever mi? Sever. Arkadafllar›n› özlemiflse, ö¤retmenini özlemiflse, isterse kula¤›n›n dibinde davul çals›nlar, yine de sever. S›ram›z›n yeri belli... 4-A s›n›f›y›z... Ozan ön s›rada yerini alm›fl bile... Öteki s›n›flar›n ö¤retmenleri bir bir gelip s›n›flar›n›n önünde durdular. Pekiyi bizim ö¤retmenimiz nerede? Çiçek ö¤retmen nerede? Gözmüz hep kap›da... Bazen de bahçe kap›s›na bak›yoruz, acaba gecikti mi ö¤retmenimiz diye. ‹ki müdür yard›mc›s› da o yüksek yerde, bize
K
bak›yorlar, arada bir çabuk s›ra olmam›z için düdük çal›yorlar. 4-B’nin ö¤retmeni ö¤rencilerinin saçlar›n› okfluyor, sorular soruyor. Biz bütün s›n›f gözlerimizi okul yap›s›n›n kap›s›na dikmifl, o kap›dan güleryüzlü ö¤retmenimizin ç›kmas›n› bekliyoruz. Belki ç›k›verse, alk›fllayaca¤›z bile... Ama ç›km›yor... Aaaa 4-B s›n›f›na girmek için kap›ya do¤ru yürüyor... Ya biz?.. Müdür yard›mc›s› Sevim Han›m sesleniyor, “Ne bekliyorsunuz 4-A? Töreni birinci soluklanmada yapaca¤›z. Haydi s›n›f›n›za ç›k›n...” Ö¤retmenimiz? Çiçek ö¤retmenimiz? Belki de törenin soluklanmada yap›laca¤›n› biliyor. O zaman gelecek... Hepimiz flaflk›n flaflk›n birbirimizin yüzüne bak›yoruz. Bu bak›flla hepimiz birbirimize ayn› soruyu soruyoruz, “Ö¤retmenimiz nerede? Çiçek ö¤retmenimiz nerede?” S›n›fa gidiyoruz. Yüzelerimiz as›l›yor, kimse konuflmuyor, kimse birbirine tatil
BD EYLÜL 2015
Müdür Bey “Ö¤retmenimiz evlendi çocuklar, onun için baflka bir ile gitti...” diyor. S›n›ftan kocaman bir 盤l›k yükseliyor. A¤layanlar ço¤unlukta.
an›lar›n› anlatm›yor. S›n›ftan ç›t ç›km›yor. Hakan birden yerinden kalk›yor, pencereden d›flar› bak›yor, sonra, “Arkadafllar müjde, ö¤retmenimiz geliyor...” diyor. ir alk›fl, bir alk›fl... Ama Hakan bize dönmüfl, niye dilini ç›kar›yor ki? “Sizi kand›rd›m...” Hepimiz birden, “Ama Hakaaan!..” diye ba¤›r›yoruz. Hakan s›r›tarak yerine oturuyor. Bir arkadafl›m›z ba¤›r›yor, “Belki de hastalanm›flt›r ö¤retmenimiz...” Baflka biri: “Belki de izin alm›flt›r ö¤retmenimiz...” Duru kula¤›ma f›s›ld›yor, “Çok özledim ö¤retmenimi Lara...” “Ben de Duru, ben de...” Müdür bey kap›dan girdi. “Aferin çocuklar, ne güzel böyle sessiz oturuyorsunuz...” dedi. S›ralara iyice yaklaflarak, iflte, ah iflte...
B
104
“Ö¤retmenimiz evlendi çocuklar, onun için baflka bir ile gitti...” diyor. S›n›ftan kocaman bir 盤l›k yükseliyor. A¤layanlar ço¤unlukta. Müdür bey konufluyor, “Üzülmeyin çocuklar, çok yak›nda yeni ö¤retmeniniz gelir...” Dinlemiyoruz... Müdürümüz, sesli konufluyor, “Anl›yorum çocuklar, çok iyi anl›yorum” diyor... Cebinden bir not ç›kar›yor. “Ö¤retmenimizden, Çiçek han›mdan” diyor... Ka¤›d› ö¤retmen masas›n›n üzerine b›rak›p ç›k›yor... onmufl kalm›fl›z, susmufl kalm›fl›z... Kaç dakika sonra Tunca yerinden kalk›yor, masaya yaklafl›yor ve ö¤retmenimizin bize yazd›¤› mektubu okuyor... Ö¤retmenimizin mektuptaki son tümcesi, “Hepinizi çok seviyorum yavrular›m!.. Sizi çok özleyece¤im yavrular›m!..” Ya biz ö¤retmenim, ya biz?..
D
muzafferizgu@butundunya.com.tr
BD EYLÜL 2015
S Ç
eyahate mi ›k›yorsunuz?
Derleyen: AYL‹N YENG‹N
¤er yak›n zamanda yurtd›fl›na seyahat etmeyi planl›yorsan›z, telefonunuza bu uygulamalar› indirmek isteyeceksiniz. Farkl› ülkelere seyahat etmenin zorluklar› olabilir -dil sorunu, yollarda kaybolma gibi sorunlar e¤lenceli bir tatili bir anda korkunç bir kâbusa çevirebilir. Neyse ki, modern teknoloji, seyahat etmeyi her zamankinden daha kolay bir hale dönüfltürüyor. ‹flte her gezginin ihtiyaç duyabilece¤i 6 temel uygulama:
E
Önce telefonunuza bu yararl› uygulamay› indirin!
6
D‹L ENGEL‹N‹ AfiIN Farkl› bir ülkeye seyahat etti¤inizde, yerel halk›n sizin dilinizi konuflmad›¤›n› ve trafik levhalar›n›n bilmedi¤iniz bir dilde yaz›lm›fl oldu¤unu fark edebilirsiniz. 105
BD EYLÜL 2015
‹flte burada devreye Google Translate’in iflaretleri ve konuflmalar› an›nda tercüme eden uygulamas› devreye giriyor. Uygulaman›n çok pratik ve basit bir kullan›m› var ve yabanc› bir ülkede hayat›n›z› son derece kolaylaflt›rabilece¤inden emin olabilirsiniz. Android ve iOS’ta ücretsiz
bile, arada s›rada ifli telefonunuzda b›rakmakta yarar var. Google'›n navigasyon uygulamas› Google Maps bunun için var. YER‹N‹Z‹ Bu uygulama size olduTESP‹T ED‹N ¤unuz yerden, gidece¤iSeyahate ç›kanlar›n niz noktaya yürüyerek, karfl›laflabilecekleri bir arabayla ve hatta toplu di¤er sorun, nerede tafl›ma araçlar›yla nas›l olduklar›n› tespit edeme- varaca¤›n›z konusunda meleridir. Daha önce hiç çok yararl› yol tarifleri gitmedi¤iniz bir yerde sunabilir. Android ve kaybolmak çok kolayd›r iOS’ta ücretsiz ve otelinizin yerinin “fluralarda bir yerde” ARABA oldu¤undan emin olsan›z KULLANMA-
kullanabilece¤iniz en iyi sürüfl navigasyon uygulamas› olan Waze’i indirmenizde yarar var. Google’›n uygulamalar›ndan biri olan Waze, bir sürücünün sahip olabilece¤i en etkin navigasyon uygulamas› say›l›yor. Bu uygulama, di¤er kullan›c›lar›n bilgilerinden faydalanarak size en h›zl› rota-
2
3
NIN KEYF‹ E¤er seyahatte araba kiralamak istiyorsan›z,
lar›, trafi¤in yo¤unlu¤undan kurtulabilece¤iniz güzergâhlar›, polis kontrolleri ile trafik kamerameralar›n›n çokça oldu¤u kavflaklar›, yolda karfl›laflabilece¤iniz tehlikeleri ve daha fazlas›n› bildiriyor. Android ve iOS’ta ücretsiz.
BD EYLÜL 2015
4
S‹Z‹N PARANIZLA KAÇA? Sat›n alaca¤›n›z hediyelik eflyan›n size ne kadara mal olaca¤›n› m› merak ediyorsunuz? Ya da akflam yeme¤ine
kendi paran›zla ne kadar ödeyece¤inizi mi? XE Currency bu anlamda, indirebilece¤iniz en iyi para birimi dönüfltürme uygulamas›. Tek yapman›z gereken para birimini seçip, ne kadar oldu¤unu belirtmek, gerisini ona b›rak›n. Android ve iOS’ta ücretsiz NEREDE NE Y‹YEL‹M E¤er turist tuzaklar› size göre de¤ilse ve otantik yerel yemekleri tatmaktan hofllan›yorsan›z ya da belli bir kasaban›n, köyün en meflhur yerel mutfa¤›na ait bir lezzeti denemeyi tercih ediyorsan›z, öyleyse Foodspotting’i indirmek isteyeceksiniz. Bu uygulama, dünyan›n
5
de bir o kadar tats›z bir deneyimdir. Bir kez daha, ak›ll› telefonunuz size bu konuda yard›mc› olabilir. ‹htiyac›n›z olan tek fley bir bahflifl çevirmeni, yani size o ülkenin
hemen her yerindeki yerel lezzetler konusunda öneride bulunmak, yak›n›n›zdaki restoranlar›n bir listesini sunmak ve can›n›z›n çekti¤i lezzetleri nerede bulabilece¤iniz konusunda ipuçlar› vermekte birebir. Android ve iOS’ta ücretsiz BAHfi‹fi ZAMANI Bahflifli az tutmak utanç verici olabilir, ama unutmay›n ki çok fazla bahflifl
6
yerel bahflifl oran›n›n yüzdesini söyleyebilecek ve ödedi¤iniz hesaba göre b›rakaca¤›n›z bahfliflin miktar›n› hesap edebilecek bir uygulama. Bird Tipping uygulamas› Android’te ücretsiz. Global Tipping iOS’te 0,99 USD. 107
Onları
Hatırlıyor
Filmleri klasikler aras›na girmifl, pek ço¤u aram›zdan ayr›lm›fl ancak günümüzde ›fl›klar›yla hâlâ düfllerimizi ayd›nlatan bu film y›ld›zlar›ndan kaç›n› hat›rl›yorsunuz? Sizler için haz›rlad›¤›m›z bu küçük bulmaca ile hem film dünyas›na olan ilginizi, hem de belle¤inizi test edebilirsiniz. Adlar›n› bildi¤iniz sanatç›lar› afla¤›da alfabetik olarak yer alan isimlerin yan›ndaki kutucuklara iflaretleyebilir, 34 isimli testteki baflar›n›z›n de¤erlendirmesini kendiniz yapabilirsiniz. (Yan›tlar 151. sayfadad›r)
1
2 3
5
10
6
7
8
11
14
12
9
13
16 15
4
musunuz? 18
19
20
21
17
22
26
31
23
24
28
27
32
33
29
25
30
34
Audrey Hepburn, Bette Davis, Brigitte Bardot, Bob Hope, Burt Lancaster, Cary Grant, Clark Gable, David Niven, Dean Martin, Dustin Hoffman, Elizabeth Taylor, Esther Williams, Gary Cooper, Gregory Peck, Jack Lemmon, James Stewart, Jane Mansfield, Jerry Lewis, John Wayne, Kim Novak, Kirk Douglas, Marilyn Monroe, Marlon Brando, Michael Caine, Montgomery Clift, Rita Hayworth, Robert Redford, Sean Connery, Shirley Temple, Sophia Loren, Steve Mc Queen, Tony Curtis, Walt Disney, Zsa Zsa Gabor
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
›n Tanr›ça Hera’n n›lan Do¤du¤una ‹na Köy
‹reon Yafll› adam deniz k›y›s›ndaki lokantan›n ahflap küpefltelerine kollar›n› dayam›fl, suyun dibine dikkatle bakarken, sevinçle “‹flte geldi!” diye ba¤›rd›.
S
aatine bakt› ve “Tam zaman›nda, saat 6.15, t›pk› dünkü gibi” dedi. Servis yapt›¤› masalar›n yan›ndan geçip içerideki mutfa¤a do¤ru giderken ben de oturdu¤um sandalyeden kalk›p az önce durdu¤u yere geldim. Sakin ve berrak denizin içindeki büyük bir kayan›n üzerinde k›p›rdamadan duran ahtapot da en az deniz kadar sakindi. Yafll› adam›n “Al bakal›m bugünkü k›smetini” diyerek suya b›rakt›¤› küçük gümüfl renkli bal›¤› kollar›ndan biriyle yakalad› ve birkaç saniye içinde yuttu. 110
Adam gülerek bana döndü, “3 gündür ayn› saatte ayn› yere geliyor, ödüllendirmek laz›m de¤il mi?” dedi. Ben de ilk defa böyle bir sahneye tan›kl›k etmenin mutlulu¤uyla gülümseyerek onaylad›m. u an Yunanistan’›n Samos adas›’n›n güneyindeki ‹reon köyü’nün bana yaflatt›¤› unutulmaz anlardan yaln›zca biriydi. Akflam yeme¤i için geldi¤im lokantan›n ahflap sandalyelerinde otururken günefl batmaya bafllad›¤›nda etraf›mdaki herfley yavafl yavafl farkl› renk tonlar›na büründü. Denizin di¤er taraf›ndaki Türkiye’nin Kufladas›
B
k›y›s›, köyün plaj›, liman› ve deniz k›y›s›ndaki evler alt›n sar›s› bir ›fl›kla okflan›p, hafifçe esen rüzgarla sanki “‹yi geceler” öpücü¤ü verilen minik bir bebek gibi geceye u¤urland›. Denizin rengi önce maviden, griye döndü, hafifçe pembeleflti¤inde deniz gökyüzündeki pembe bulutlara dokunur oldu. O zaman bal›klar›n da hareket saati geldi. Denizin yüzeyinde yer yer k›p›rt›lar bafllad›, bir grup küçük bal›k uçarcas›na yar›m metre kadar ileri s›çray›p, suya dald›. Yan masadaki küçük çocu¤un denize att›¤› ekme¤e gelen bir baflka bal›k grubu da ekme¤in etraf›na kümelenerek dilimi küçük ›s›r›k darbeleriyle küçült-
sard›. O¤la¤›n yemek saati bitip, kaptan turist grubunun masas›na geçince çocuklar da saklambaç oynamak için köy meydan›na gitti. eniz k›y›s›ndaki lokantalar›n masalar› turistlerle doldukça, çeflitli mezelere ek olarak bal›k ve di¤er deniz ürünleriyle dolu tabaklar servis edilmeye baflland›. Ampelos da¤› eteklerindeki ovan›n deniz k›y›s›ndaki ‹reon eskiden yaln›zca bir bal›kç› köyüyse de art›k a¤›rl›kl› olarak turizmden gelir elde ediyor. Merkezine 1 km uzakl›ktaki, köye ad›n› veren Heraion antik kentini ziyaret edenler ‹reon’a da geliyor. Her y›l A¤ustos ay›n›n ilk yar›s›nda yap›lan ‹reon Müzik Festivali, deniz k›y›s›ndaki lokantalar, plajlar, otel ve pansiyonlar da köye gelenlerin say›s›n› art›r›yor.
D
meye bafllad›. Bir gezi teknesi burnunu bize do¤ru döndürdü¤ünde, köflede denize do¤ru uzanan küçük ahflap iskelenin ne ifle yarad›¤›n› anlad›m. ‹skeleye yanaflan tekneden yaklafl›k 25 kiflilik bir turist grubunun ard›ndan, teknenin kaptan›yla birlikte küçük, sevimli bir o¤lak indi. Turistler kendilerine ayr›lan yemek masalar›na otururken, köyün çocuklar› da kaptan›n ucuna tak›lm›fl emzikle bir biberona dönüfltürdü¤ü gazoz fliflesinden süt içirdi¤i o¤lak yavrusunun etraf›n› 112
Tanr›ça Hera’n›n burada do¤du¤una inan›ld›¤›ndan, Antik Yunan döneminin en önemli mabetlerinden biri olan Hera Tap›na¤› Heraion Antik Kenti’nde infla edilmifl. Tanr›ça Hera’n›n burada do¤du¤una inan›ld›¤›ndan, Antik Yunan döneminin en önemli mabetlerinden biri olan Hera Tap›na¤› flimdi UNESCO Kültür Miras› listesinde yer alan Heraion Antik Kenti’nde infla edilmifl. Dor ve Ion tarzlar›n›n kar›fl›m›yla 25 metre yüksekli¤inde, 108,73 metre uzunlu¤unda ve 54,68 metre geniflli¤inde infla edilen Hera Tap›na¤› ne yaz›k ki art›k yerinde de¤il. Bir zamanlar yüzün üzerinde kolonun oldu¤u antik kentte bu kolonlardan yaln›zca biri ayakta kalabilmifl. Arkeoloji çal›flmalar›nda bulunan eserler de yurtd›fl›ndaki müzelerde ve Samos Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Lokantadan ç›k›p, köy meydan›n›n yan›ndan limana do¤ru yürüyorum. Meydan›n köflesindeki köy
kahvesinde oturanlar›n ço¤u sohbet edip, kahve içerken birkaç kifli de tavla oynuyor. Yolun kenar›nda yafll› bir adam, büyükçe bir sepetin içine dizdi¤i kekik, adaçay› gibi otlar› sat›yor. Plajda iki kifli denizde tafl sektiriyor. Bir sörf tahtas› üzerine uzanm›fl olan sahibi kollar›yla denizde aç›l›rken, ona ba¤l› baflka bir sörf tahtas›n›n üzerinde ayakta duran köpek keyifle kuyru¤unu sall›yor. Bahçeleri begonvil, ortanca ve yasemin çiçekleri, limon ve portakal a¤açlar›yla dolu evler, oteller ve lokantalar›n aras›ndan geçen yoldan yürümeye devam ediyorum. imana geldi¤imde büyük kayalardan oluflan dalga k›ran›n bafllad›¤› yerdeki banklardan birine oturuyorum. Yan›mdaki di¤er bankta sohbet eden iki han›mla selamlafl›yoruz. Karfl›mdaki irili ufakl› bal›kç› teknelerine ve önlerine y›¤›lm›fl sar› renkli bal›k a¤lar›na bakarken lokantadaki ahtapot geliyor akl›ma. Acaba daha kaç gün k›smetini almaya gelebilecek diye düflünmeden edemiyorum. •
L
izlensen@butundunya.com.tr 113
SÖZ ÖZ ve
Üzerine! Yüz dinle, bin düflün, bir tek söz söyle Sözünden bilinir irfân demifller Mir'âti Yazan:YAHYA AKSOY
ir ingiliz devlet adam›, "‹nsanlar› sözcükler idare eder" demifl. Tarih boyunca devam edip gelen ve son günlerde giderek artan anlaml› ve anlams›z yada yerli-yersiz söz yar›fl›n› gördükçe söz üzerine söylenmifl görüfl ve düflünceleri okuyucu ile paylaflmak gereksinimi duydum. Siyasi hayatta, devlet yönetiminde, bilimsel kurumlarda ve toplumsal sorunlarda görüflleri ve düflünceleri ifade ederken,
B
114
insanlar›n ünlü bir halk sözünü hat›rlamalar› fayda sa¤layacakt›r: "Bin düflün bir konufl." Yanl›fl söz söyleyen kiflinin diline söyledi¤i halk sözü: "Dilim, seni dilim dilim yerim." Dilini yeme, dilini yutma ve dilini satma ama yerinde ve zaman›nda kullan. "Eline, diline ve beline sahip ol" sözü ünlüdür. ‹nsan ne çekerse dilinden çeker, dil yaras› yaralar›n en büyü¤üdür demifller. ‹nsano¤luna flöyle demek gerekiyor:
Aman yanl›fl söyleme, dilini de yeme. Dil kalbe ba¤l›d›r söz için, dil mideye ba¤l›d›r yemek için. Dil, hem söz için hem de yemek için en gerekli bir organ olup, dili yok olan insan, hem yeme¤in, hem sözün ve hem de dünyan›n tad›n› alamaz. "Akl›na ve a¤z›na geleni oldu¤u gibi söylemeden önce dokuz yutkun, dur düflün ve sözün nereye varaca¤›n› iyi hesap et", diyen halk›m›z›n, as›rlar›n süzgecinden süzülüp gelen deneyimlerinden ve söylemlerinden yararlanmakta yarar bulunmaktad›r. Nasrettin Hoca'n›n hemflehrisi flair fievki Akar, bir fliirinde flöyle diyor: "Kimileri kuru s›k›, kimi desteksiz at›yor / Piflmifl afla kimi zehir, kimi so¤uk su kat›yor...." oplumda söz sahibi kiflilerin sözler bir söz söylemekte ve halk o sözü alarak yollara düflmekte, dilden dile kiflisel bilgi ve anlay›fla göre de¤iflik anlamlara ve yerlere sürüklenen söz adeta "yerle yeksan" olmakta, ak›l ve mant›k
T
Düflünce yorgunu toplum fikir karmaflas› içinde gerçeklerin ayd›nl›¤›n› bulan›k gözlerle, gönüllerle izlemekte ve karamsarl›¤a sürünmektedir. ölçülerini taflan yaklafl›mlar, yorumlar ve forumlar günlerce halk› meflgûl ederek esas sorunlardan uzaklaflt›rmaktad›r. Bofl söz ve faydas›z çabalarla toplumsal dinamizm yorgunlu¤a sürüklenirken ulusal birlik, hoflgörü, sevgi, dayan›flma ve kardefllik havas›n›n yerini sevgisizlik, sayg›s›zl›k, düflünce karmaflas› almaktad›r. Düflünce yorgunu toplum fikir karmaflas› içinde gerçeklerin ayd›nl›¤›n› bulan›k gözlerle, gönüllerle izlemekte ve karamsarl›¤a sürüklen115
BD EYLÜL 2015
mektedir. Bu ortamlar bulan›k suda bal›k avlamak isteyenlerin ifline gelmektedir. Bilge Lâ Edri’nin söyledi¤i gerçek olmaktad›r: "Güden çoban sürüyü döndürünce ters yöne / Geçmez mi sürüdeki topal koyun en öne." Sözünü özünden söyleyen Yunus Emre flöyle demekte: Keleci bilen kiflinin yüzünü a¤ ede bir söz / Sözü piflirip diyenin iflini sa¤ ede bir söz. / Söz ola kese savafl›, söz ola bitire bafl›/ Söz ola a¤›l› afl›, bal ile ya¤ ede bir söz. Toplumumuz "sözü piflirip" söyleyecek olanlar› ve "a¤›l› afl› bal ile ya¤" edecekleri aramakta. Özü do¤ru, sözü do¤ru olanlarla, yalanc›lar› halk›n toplumsal bilinci de¤erlendirir. "Akil" denilen kifliler ak›llar›n› de¤il de duygular›n› öne ç›kararak her kafadan birtak›m sesler ç›kar›nca, söz söyleme yerine baflka unsurlar› koyunca toplumunda kafas› kar›flmakta. Toplumsal kafa kar›fl›kl›¤›n›n hangi sosyal çalkant›lara gidebilece¤ini de iyi hesap etmek gerekir. "Erdemin bafl› dil" diyen ve Türk dili üzerine 11. yy'da yazd›¤› Divanü Lügat-‹t -Türk eseri ile ünlü Kâflgarl› Mahut için, Faz›l Hüsnü Da¤larca yazd›¤› fliirde flöyle demekte: “Büyük savafllar›nda Türkçe'nin / Sen dil eri / ‹flte yap›t›n gözalan göklerle ulafl›r / Ta bugüne dek / Ta oralara, ileri Uygurlara ait bir atasözü : “Yüzün süsü gözdür, dilin süsü sözdür," demekte. Kutadgu Bilig'de flu sözlerin yer ald›¤›n› görmekteyiz: “Diline dikkatli ol ki difllerini 116
k›rmayas›n" Söz, öz, kem göz ve dil üzerine halk›m›z aras›nda say›s›z deyim ve halk hikâyesi de bulunmakta. Söz söylemek isteyenler bunlardan yararlanmal›d›rlar.
Faz›l Hüsnü Da¤larca
özün üzünü alarak gelece¤e arma¤an b›rakan filozoflarbilgeler ölümsüz olarak yaflamaktalar. Kötü sözler ve sahipleri günlük olur, uzun yaflamazlar. Yunuslar, Karacao¤lan ve daha niceleri bugünlere geldiler ve yar›nlara akarak yaflayacaklar. Bir bilgenin deyifli ile yaz›y› noktalamak gerekiyor: "Piflkinin halini anlayamaz ham/ K›sa kesmek gerek sözü vesselâm." •
S
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay
Yoksulluk Ayr›mc›l›¤›na Ceza
1
Buna göre ülkede nüfusun yüzde 14,3'ü yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yafl›yor.
2 Fransa'da yoksullar› afla¤›laman›n suç say›lmas›n› öngören yasa tasar›s›n›, Parlamentonun alt kanad› da onaylarsa, ülkede yoksullara ayr›mc›l›k yapmak suç say›lacak. Yasalaflmas› halinde, yasay› çi¤neyenler en fazla 3 y›la kadar hapis ve 45 bin Avro para cezas› alabilecek. Fransa'da y›ll›k kazanc› 11.916 Avronun alt›nda olanlar, resmi olarak yoksul say›l›yor.
Dört Bacakl› Y›lan
Brezilya’da 113 milyon y›ll›k y›lan fosili bulundu. Bilim insanlar›, ilk kez bir dört bacakl› y›lan fosiline rastland›¤›n› söylüyor. Bu fosil, y›lanlar›n denizden gelmedi¤i, karada evrim geçirdi¤i tezini destekliyor. 19,5 santimetrelik fosile Tetrapodophis amplectus ad› verildi. Hayvan›n ön ayaklar› (kollar›) 4, arka ayaklar› da 117
BD EYLÜL 2015
7 milimetre uzunlu¤unda. Hayvan›n, vücuduna oranla daha zay›f kalan bacaklar›n› yürümek için de¤il, av›n› kavramak için kulland›¤› tahmin ediliyor.
Hintli Ö¤rencilere Müjde
3
Çiçe¤in anavatan› Endonezya'n›n Bat› Sumatra bölgesindeki ya¤mur ormanlar›. Deniz seviyesinden 120 ila 365 metre yükseklikteki tepelerde yetiflen çiçeklerin nesli, ormanlar›n yok edilmesi nedeniyle tehdit alt›nda. Hindistan'›n Maharafltra bölgesinde ö¤rencilerin tafl›d›¤› okul çantalar›n›n belli bir a¤›rl›¤› geçmesini yasaklayan düzenleme, velileri ve ö¤rencileri sevindirdi. Yeni düzenlemeye göre, çocuklar kendi a¤›rl›klar›n›n yüzde 10'undan daha a¤›r çanta tafl›yamayacak. A¤›r çantalar›n geliflim ça¤›ndaki çocuklarda boyun ve s›rt a¤r›lar›na yol açt›¤› ve yorgunluk yarat›p ö¤rencilerin stres seviyesini yükseltti¤i belirtiliyor.
4
Dünyan›n En ‹lginç Bitkisi
Japonya'daki bir parkta dünyan›n en eski bitki türlerinden biri, befl y›l aradan sonra çiçek açt›. ‹ki metre boyunda olan ve kötü kokusu nedeniyle ceset çiçe¤i (Amorphophallus titanum) ad› verilen bu bitki, açt›ktan bir ya da iki gün sonra soluyor. 118
5
‹spanyada Evlilik Yafl› Düzenlemesi
Evlilik yafl›n›n en düflük oldu¤u ülke ‹spanya'da, asgari evlilik yafl› 16'ya ç›kar›ld›. Daha önce ‹spanya'da 14 yafl›ndaki gençler, hâkim izniyle evlenebiliyordu. UNICEF ile ‹spanya' daki çocuk haklar› gruplar› da karar› olumlu karfl›lad›.
BD EYLÜL 2015
6
En Eski Kur’an-› Kerim
‹ngiltere'de bin üç yüz y›l öncesine ait Kur'an-› Kerim bulundu. Birmingham Üniversitesi'nde dünyadaki en eski Kur'an-› Kerim olabilece¤i düflünülen kitaptan baz› bölümler bulundu. “Karbon 14” tarihleme metoduyla yap›lan incelemeler, kitab›n en az 1370 y›ll›k oldu¤unu gösteriyor. Hicaz Arapças›yla yaz›lm›fl olan Kur'an bölümlerinin "çok güzel ve flafl›rt›c› derecede okunakl› durumda" oldu¤u kaydedildi.
7
‹talya’da Yeni Siesta Yasaklar›
Ö¤leden sonra uykular› (siesta) ile bilinen ‹talyanlar, bu geleneklerine çok düflkün. Geçenlerde Controne kasabas› belediyesi, siesta saatlerinde köpek havlamas›n› yasaklad›. Ö¤leden sonra 14.00-16.00 saatleri aras›nda etraf› rahats›z edecek flekilde havlayan köpeklerin sahiplerine 25 ila 500 Avro para cezas› kesilecek. ‹talya'da birçok belediyede, siesta saatlerinde ev içi tadilat gibi gürültülü ifller yap›lmas›na karfl› yasaklar da var.
8
Sözcük fiampiyonu Dil Bilmiyor
Frans›zca Scrabble kelime oyunu flampiyonu tek kelime Frans›zca bilmeyen Yeni Zelandal› Nigel Richards. Belçika'n›n Louvain kentinde yap›lan finali kazanan Richards'›n bu y›l›n bafllar›nda Frans›zca Scrabble sözlü¤ünün tamam›n› 9 hafta içinde ezberledi¤i belirtildi. Bu sözcükler aras›nda argo terimler ve karmafl›k fiil çekimleri de yer al›yor. Daha önce de ‹ngilizce Scrabble fiampiyonlu¤unu elde eden Richards, halen Malezya'da yafl›yor. 119
BD EYLÜL 2015
9
Milletvekillerine Tweet Uyar›s›
‹ngiltere'de milletvekillerine içkiliyken “Tweet” atmamalar› ve mesajlar›n› yollamadan önce daima 60 saniye beklemeleri uyar›s›nda bulunuldu. Avam Kamaras› baflkan› taraf›ndan haz›rlat›lan raporda, Twitter'da gaf yapmamak için öneriler s›ralan›yor. ‹flte iki örnek: Gitmeyece¤iniz bir toplant› hakk›nda önceden Tweet atmay›n. Sürekli olarak hakk›n›zdaki övgüleri “re-Tweet” yapmay›n. Kendini be¤enmifl biri olarak alg›lanabilirsiniz.
10
Dünyan›n Benzeri Gezegen
Amerikan Havac›l›k ve Uzay Dairesi NASA, Dünya'ya çok benzeyen bir gezegen keflfedildi¤ini aç›klad›. 120
Gezegenin büyüklü¤ü, Günefl'e benzer bir günefle sahip olmas› ve 385 gün yörünge süresi bafll›ca benzerlikler. "Earth 2.0" (Dünya 2) ad› verilen gezegenin teknik ad›, Kepler-452b. Bu gezegene gelen günefl ›fl›nlar›, Günefl’ten gelen ›fl›nlara çok benziyor. Bu yüzden t›pk› Dünya’daki gibi, bu gezegendeki bitkilerin de fotosentez yapabilece¤i belirtildi.
Baflkas›n›n Kalbi ‹le 30 Y›l
11
‹ngiltere’de 30 y›ld›r baflkas›n›n kalp ve akci¤eriyle yaflayan bir adam, Guinness Rekorlar Kitab›’na girdi. Doktorlar, kalbi delik do¤an Andrew Whitby’nin birkaç y›ldan fazla yaflayamayaca¤›n› söylemiflti. 20 yafl›na kadar sorunsuz yaflayan Whitby’nin akci¤erlerinden birinin iflas etmesi üzerine, 1985’te kalpakci¤er nakli yap›lmas› kararlaflt›r›ld›. Bugün 51 yafl›nda olan Whitby, ameliyat›n 30’uncu y›l dönümünde halk› organ ba¤›fl› yapmaya ça¤›rd›. sezinsan@butundunya.com.tr
Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an
Kalayc›l›k Mesle¤inin
Son Ustalar› Bugün, teknolojiye yenik düflen ya da hala direnen çok say›da meslek var. ‹flte o mesleklerden birisi de “kalayc›l›k”.
B
iri 65 di¤eri 50 y›ld›r bu mesle¤i yapan iki usta Cabbar ‹hsan Yarafl›r ve Ali Gülero¤lu Adana’da bu mesle¤in son temsilcileri. Asl›nda uzun y›llard›r bu mesle¤in bitti¤ini belirtseler de hala direniyorlar… Onlar
vakti zaman›nda 200 kalayc›n›n bulundu¤u Kazanc›lar Çarfl›s›’n›n iki sevilen son ustas›…
Cabbar ‹hsan Yarafl›r Kalayc›l›k mesle¤ine 1965 y›l›nda 121
BD EYLÜL 2015
bafllayan Cabbar ‹hsan Yarafl›r 1932 Adana do¤umlu. 15 yafl›nda bir delikanl› iken bugünkü tezgah kendisine emanet edildi¤ine günün birinde bu mesle¤in son temsilcisi olaca¤›n› akl›n›n ucundan dahi geçirmemiflti elbette. “Tabii öyle hemen tezgah›n bafl›na geçmedim. Baba mesle¤i kalayc›l›k. ‹ki y›l ç›rakl›k yapt›m babam›n yan›nda. Sonra kalfa oldum. Ard›n- Cabbar ‹hsan Yarafl›r’›n al›n teri 65 y›ld›r atefle daml›yor. dan bu tezgah›n bafl›na geçtim. O dönemlerde mutfak eflyas› olarak bak›r kullan›m› derim.” Cabbar ‹hsan Yarafl›r’›n üç yayg›nd›. En çok da tabak kalayl›yor- o¤lu bir k›z› var. K›z› ö¤retmen olmufl duk. Mevsime göre kazan, le¤en vs.” o¤ullar› ise baflka mesleklere yönelmifller. “Çocuklar okudular, emekli abbar ‹hsan Yarafl›r ilkokul mezunu. Kendi deyimiyle gözü- oldular. O¤ullar›m flayet bu mesle¤i nü açt›¤›nda kalay görmüfl bir insan. yapmak isteselerdi kesinlikle karfl› Aradan geçen 65 y›l içerisinde mesle¤i ç›kard›m. Ben alternatif ürünlerle bu çok defa b›rakmay› düflünse de mesle¤in gelece¤i olmayaca¤›n› yapamam›fl. anlam›flt›m asl›nda. Baflka flans›m “Baflka ne ifl yapabilirdim ki. yoktu devam ettim öyle ya da böyle.” Bildi¤im tek ifl bu. Asl›nda ifllerimiz Ba¤kur emeklisi olan Cabbar önceleri çok iyiydi. Çok iyi para da ‹hsan Yarafl›r çal›flt›¤› dükkana y›ll›k kazand›k. 1950 den sonra, Demokrat olarak 5000 TL kira veriyor. Zaman Parti’ nin bafla gelmesiyle ifller zaman bu Ba¤kur maafl› kiraya destek de¤iflmeye bafllad›.” oluyor. Bak›ra alternatif ürünlerin yurda girmesine kendi cephesinden “onlar Ali Gülero¤lu geldi çelik geldi” cümlesiyle serzeKalayc›l›k mesle¤ine 18 yafl›nda niflte bulunuyor. bafllayan Ali Gülero¤lu 1950 Adana “‹fl yetifltiremedi¤imiz y›llar bir do¤umlu. Mesle¤in bir di¤er son hayal gibi. fiu anda ne kadar ifl yap›- temsilcisi olan Ali Gülero¤lu 50 y›ld›r yorsun diye sorarsan›z, siftah yapma- aral›ks›z çal›fl›yor. Onun da baba dan dükkan› kapatt›¤›m günler oluyor mesle¤i kalayc›l›k.
C
122
BD EYLÜL 2015
“Biz befl kardefltik. Babam›n maddi durumu da çok kötüydü. Bizi okula gönderecek durumu olmad›¤› için daha küçücük bir çocuk iken ç›rak olarak ald› yan›na.” Ali Gülero¤lu meslektafl› Cabbar ‹hsan Yarafl›r’a göre biraz daha iyimser. “1975’e kadar ifller iyiydi asl›nda. Bak›r›n tad› çok baflka ama…‹flte yeni yeni üretimler bak›r› mutfaklardan ç›kard›, bu mesle¤i de sona erdirdi. Bizimle birlikte de Adana’da yok olacak.” Adana’ n›n en tarihi yerlerinden biri olan Büyük Saat’te “Kazanc›lar” denilen tarihi çarfl›da meslekleri için direnen iki insan. “Bu çarfl›da eskiden 200 kalayc› vard›. ‹nanmas› zor de¤il mi bugünü görünce. Ben 30-40 y›ld›r buraday›m. Yavafl yavafl azald› ve bir bakt›k ki iki kifli kalm›fl›z.“ Günde ne kadar ifl yap›yorsunuz ne kadar kazan›yorsunuz diye bir soruyu farkl› bir yan›t al›r m›y›m diye ona da soruyorum ama “siftah yapmad›¤›m günler oluyor” yan›t› kal›p bir cümle gibi geri dönüyor.
“‹fllerin iyi oldu¤u dönemlerde traktörlerle 60-70 parça gelir, gecenin geç saatine kadar çal›fl›r yine de yetifltiremezdik. Ayr›ca köyleri de dolafl›rd›k. Nisan ay›nda bafllar 3-4 ay bizim dedi¤imiz köylere giderdik. O köyler de gidece¤imiz zaman› bilir, kap kacaklar›n› o zamana göre biriktirirlerdi. Her köyün kalayc›s› da belliydi asl›nda. Diyelim bir baflka kalayc› gitti hemen ç›kar›p bir kalayl› kap gösterirlerdi. Öyle bir ba¤l›l›k da vard› yani.” kuyamaman›n ezikli¤ini hâlâ içinde tafl›yan Ali Gülero¤lu dört çocu¤unu bu ekmek teknesinden kazand›¤›yla okutmufl. “Babam beni ve kardefllerimi
O
Ali Gülero¤lu’nun kalay öncesi düzeltme yapt›¤› ahflap tokmak 50 y›ld›r elinde. 123
BD EYLÜL 2015
‘unutma sen de onlar›n mimar›s›n’ diye moral verir hep.” Ali Gülero¤lu da Ba¤kur emeklisi ve çal›flt›¤› dükkan›na y›ll›k 4000 tl kira veriyor. O da zaman zaman kira eksi¤ine emekli maafl›ndan takviye yap›yor.
K
okutamad› ya… Bakar kör olarak yaflad›m diye düflünüyorum hep. Ö¤retmen olmay› çok isterdim. Neyse ki bu iste¤imi k›z›m yerine getirdi ve ö¤retmen oldu. Ne zaman bu ezikli¤imi dile getirsem bir dostum da bana
Kalay ifli nas›l yap›l›r? Kalay için gerekli olan malzemeler; Niflad›r, kalay, pamuk ve kömür kalayc›l›k iflinin temel malzemeleri. Önce kalaylanacak malzemeyi çok temizlemek gerekiyor. Sonra tezgaha al›p atefle tutuyorsunuz ve ard›ndan niflad›r› (niflad›r kalay› suland›r›yor) ve kalay› ekliyorsunuz. Zanaat ifli iflte burada bafll›yor. Kalaylanacak kaba göre kalay miktar›n› iyi belirlemek ve kab› çok h›zl› ve eflit bir flekilde kaplamak gerekiyor. Bak›r malzeme kullan›c›lar›na da burada bir ipucu verelim. Kalayl› bir kab› uzun süreli kullanmak istiyorsan›z ateflte yakmayacaks›n›z. 124
alayc›l›k mesle¤inde kullan›lan temel girdi malzemelerinin kg maliyeti çok yüksek de¤il. Bak›r: 80 TL, niflad›r:15 TL pamuk: 2,5 TL, kömür: 2,5 TL. ‹fl çok olmasa da üç-befl kurufl diyerek ustalar›n kalaya devam ettikleri ve kazançlar› flöyle: Büyük kazan100 TL, küçük cezve, su tas› ve orta boy tabak 5 TL.
Yeni kalayc›lar yetiflir mi? ‹hsan Cabbar Yarafl›r hat›rlayabildi¤i kadar›yla 10-15, Ali Gülero¤lu ise 34 kalayc› ustas› yetifltirmifl. Peki onlar flimdi nerelerdeler? Askerlik sonras› ya baflka ifllere yönelmifl ya da Almanya’ ya iflçi olarak gitmifller. Bu noktada az da olsa bir ortak hüzünleri var. “Her mesle¤in bir zorlu¤u var” dile pelesenk olmufl bir cümle gibiyse de bu mesle¤in sa¤l›¤› tehdit eden bir gerçe¤i var. S›cakl›k derecesini anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kald›¤› durumlarda “güneflin kap› komflusu” denilen Adana’da atefl karfl›s›nda bu ifli yapmak en büyük zorluk elbette. Kir-is-pas diye tabir etti¤imiz bir ifl ortam› var. Dükkana u¤rayan herkesin elini s›kamazlar o
Ali Gülero¤lu bir tencere veya cezve kalaylayabildi¤i günlerde mutlu oluyor.
nedenle çok isteseler de. Meslek hastal›¤› ise “nefes darl›¤›”. Kalay, kömür ve niflad›rdan yay›lan zehirli gazlar› soluyorlar y›llard›r. ‹flte bu nedenle sürekli olarak ilaç kullanmak zorundalar. Kalayc›l›k mesle¤i teknolojiye yenik düflse de do¤aya-do¤ala dönüfl hareketi içinde bak›r kullan›m›nda bir ak›m var gibi görünüyor. Cabbar ‹hsan Yarafl›r bunun mümkün olmayaca¤› görüflünde. “Olmaz. Bak›r cezveler ve tabaklar moda gibi olmaya bafllad› ama kalaylanmadan kullan›lmaz ki. Kalayc› kalmad›. Bu anlamda bak›ra dönüfl olmaz.Ama nas›l bir formül bulurlar bilemem.” eslek bu kadar zor ve para da kazand›rm›yorsa bu iki usta neden dükkânlar›n› kapatm›yor, evlerinde rahat rahat oturmuyorlar sorusu akla gelebilir. Ali Gülero¤lu evde oturamam diyor. “Evde ya da kahve köflelerinde oturaca¤›ma burada hem mesle¤imi sürdürüyorum, hem zaman›m› de¤erli k›l›yorum hem de üç-befl kurufl para kazan›yorum. Elektirik -su ve telefon
M
paras›n› ç›karsam yetiyor bana. Yoksa kendimi suçlu hissediyorum.” Dükkan komflusu Cabbar ‹hsan Yarafl›r da ayn› düflünceleri paylaflsa da b›rakma düflüncesinin son zamanlarda a¤›r bast›¤›n› belirtiyor. Tüm bu s›k›nt›lar içinde güzel olan fleyler de var elbette. “Mesle¤in son temsilcileri oldu¤umuz için bas›n ve foto¤rafç›lar taraf›ndan çok ilgi görüyoruz. Röportajlar yap›yor, foto¤raflar›m›z› çekiyorlar.” diyor Ali Gülero¤lu ve kendisini çok flafl›rtan güzel bir an›s›n› da anlat›yor. “Bir gün bir zarf geldi. Açt›m, içinden benim ifl yaparken çekilen bir foto¤raf›m ç›kt›. Çok flafl›rd›m. Bazen böyle duyarl›l›k gösterip gönderenler oluyor.” Bazen de hiç haberleri olmadan çekilen foto¤raflar› kâh bir gazetede kâh bir dergide ya da bir sergide yer al›yor ama onlar bunlar›n ço¤undan haberdar dahi olmuyorlar. Olur ya kalayc›l›¤› merak ederseniz Ali Gülero¤lu ve Cabbar ‹hsan Yarafl›r’›n kap›s› aç›k. Biraz acele etmenizde fayda var…• semaerdogan@butundunya.com.tr 125
Çocuk edebiyat›n›n nefleli kalemi Melek Özlem Sezer bu sefer flairli¤ini çocuklardan yana konuflturuyor... Bu fliirlerde kediler, çocuklar, kardan adamlar, nineler hayatla iç içe nefleyle boy gösteriyor. Hüzün bile fliirin süzgecinden tatl› tatl› damlay›p çocuklar›n düfl evrenine güzel resimler çiziyor. Diyorlar ki kötüymüfl kara kediler Peki, hiç sordunuz mu bakal›m Ne düflünüyor kedi halk›? Belki de onlara göre kara kediler kedilerin en güzeli, en yak›fl›kl›s›...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Ölümcül Tasar›m Hatas› N
ew York’un ekonomik aç›dan s›k›nt›l› geçen ve flehirde buna ba¤l› olarak suç oran›n›n hayli artt›¤› bir döneminde, o y›llar›n en yüksek binas› olarak aç›l›fl› yap›lan Citicorp Gökdeleni’ nin, yeni bir umut ›fl›¤› olmas› bekleniyordu. Ancak beklenenin aksine, bu dev binan›n binlerce insan›n ölümüne yol açabilecek bir felaket tehlikesi oldu¤unu ise, yaln›zca bir ö¤renci görebildi… 127
BD EYLÜL 2015
1
970’lerin bafl›nda, 53. Cadde üzerinde bir gökdelen infla etmek isteyen Citibank yönetimi, binay› planlad›klar› temel alan›n›n kuzeybat› köflesinde yer alan St. Peter’s Lutheran Kilisesi’yle görüflerek, projelerini yaflama geçirebilmek için uzlaflmak istediler. Kiliseye pek çok kez ba¤›fl yapmalar› ve tafl›nmalar› için ikna yolunu denemelerine karfl›n, kilise yönetimi gökdelenin inflas›na tek flartla onay verebilece¤ini aç›klad›: Ayn› köflede, Citicorp binas›yla hiçbir ba¤lant›s› olmayan ve üzerinden kolonlar›n da geçirilmedi¤i yeni bir kilise infla edilecek. Projenin mimarlar› ve yöneticilere göre, kilisenin bu
talebi çok fazla ve projeleri için de olanaks›zd›. Kilise yönetiminin bu net görüflü kendilerine bildirmesinden sonra, mimarlar yeni bir proje haz›rlamaya karar verdiler. Yeni projelerine göre, tasarlad›klar› 59 katl› devasa yap›, ilginç bir temel ve ilginç bir çat› görüntüsüne sahip olacakt›.
‹NfiA ED‹LD‹⁄‹NDE DÜNYANIN EN YÜKSEK 7. YAPISIYDI Manhattan’›n göbe¤indeki gökdelen, hem New York’un ekonomik aç›dan s›k›nt›l› geçen ve flehirde buna ba¤l› olarak suç oran›n›n hayli artt›¤› günleri için yeni bir umut ›fl›¤› vaat ediyor, hem de mühendislik aç›s›ndan birçok yenilik bar›nd›r›yordu. Bu elli dokuz katl› mühendislik harikas›, boyutuna göre son derece hafifti ve 175 milyon dolara mal edilmiflti. Her ne kadar uzaktan bak›ld›¤›nda gökdelenin en göze çarpan özelli¤i dik bir üçgen biçimindeki çat›s› olsa da, asl›nda en ilgi çekici k›sm› temeliydi. Mimarlar›n önüne ç›kan “kilise” engeli onlar› yeni bir tasar›m yapmaya mecbur k›lm›fl, kilise yönetimi gökdelenin infla edilebilmesi için tafl›nmak flöyle dursun, gökdelenin kilise binas›n›n üzerine do¤ru taflmas›na dahi “ayn› yerde yeni bir kilise yap›lmas›” flart›yla izin vermiflti. Citicorp binas› infla Yöneticilerin, bu “hava halinde (1975) sahas› kullan›m› izni” karfl›l›128
BD EYLÜL 2015
¤›nda yeni bir kilise yapmay› kabul etmekten baflka çaresi kalmad›. Mimarlar, Yap› Mühendisi William Le Messurier ile çal›flt›lar ve 59 katl› bu dev yap›y›, 35’er metre yüksekli¤indeki dört kolonun üzerinde infla ettiler. Kilise nedeniyle William kolonlar tam köflelerde Le Messurier de¤il daha içerideydi ve binan›n tam ortas›nda da genifl bir tafl›y›c› yap› vard›. illiam LeMessurier ile ekibi, bu ola¤and›fl› temel üzerinde binan›n ayakta durmas›n› sa¤lamak için çal›flt›lar ve binan›n kilisenin yirmi befl metre üzerinde havada as›l› kalmas›n› sa¤lad›lar. Köflelerdeki tüm destekleri de kald›rd›lar. 1974’te inflas›na bafllanan Citicorp Gökdeleni’nin infla çal›flmalar› 3 y›ldan fazla sürdü ve bina 1977 y›l›nda törenle aç›ld›. Üstelik, önlerine ç›kan kilise engeli nedeni ile yapt›klar› bu “zorunlu” tasar›m, zarif ve yenilikçi olarak de¤erlendirilerek büyük be¤eni kazand›. Hatta Avrupa’da modern mimarinin öncülerinden kabul edildi. Ancak, “üçgen çat›l› ve havada as›l› duran” gökdelenin öyküsü, bu kadar›yla bitmeyecekti…
W
Gökdelenin aç›l›fl töreninden bir y›l kadar sonra, 1978 y›l›n›n Haziran ay›nda, yeni projeleri üzerinde çal›flan Yap› Mühendisi William LeMessurier’in ofisindeki telefonu çald›. Telefonun di¤er ucundaki New Jerseyli üniversite ö¤rencisi, kendisine profesörünün verdi¤i bir araflt›rma ödevi kapsam›nda gökdeleni inceledi¤ini ve elde etti¤i bulgulara göre destek kolonlar›n›n yanl›fl yerlere konuldu¤unu söylüyordu. LeMessurier, kolonlar›n binan›n
129
BD EYLÜL 2015
kolonlar›n bu flekilde yerlefltirilmifl olmalar›n›n, binay› dört bir yandan esen fliddetli rüzgârlara karfl› da daha dayan›kl› k›ld›¤›n› aç›klad›. FELAKETE RAMAK KALA LeMessurier telefonu kapatt›¤›nda binan›n y›k›labilece¤i ihtimalini kesinlikle düflünmüyordu. Bu konuyu, kendi verdi¤i bir yap› mühendisli¤i dersinde de kullanmaya karar verdi. New York flehrinin yap› kurallar› sadece dikey rüzgârlar›n hesaplanmas›na dayand›¤› için, dört bir yandan esen rüzgârlar hiç hesaba kat›lm›yordu. Bunun üzerine, LeMessurier oturup hesap yapmaya bafllad›. Kulenin maketiyle rüzgâr tüneli testleri de yapan LeMessurier, binan›n befl dakika müddetle sürekli yüz kilometre h›zla esen bir rüzgâra maruz kald›¤› takdirde yüzde 50 ihtimalle y›k›laca¤›n› saptad›. Bu tip “kas›rga” denilen rüzgârlar ise, her 16 y›lda bir yaflan›yordu. Binan›n ba¤lant› noktalar›n›n fliddetli rüzgâr karfl›s›nda zay›f kala-
New York flehrinin yap› kurallar› sadece dikey rüzgârlar›n hesaplanmas›na dayand›¤› için, dört bir yandan esen rüzgârlar hiç hesaba kat›lm›yordu ortas›na de¤il köflelerine yerlefltirilmifl olmas› gerekti¤ini ifade eden ö¤renciye, kolonlar› binan›n her cephesinin tam ortas›na yerlefltirmelerinin gerekçelerini aç›klad› ve bunun tamamen güvenli oldu¤unu belirtti. Hatta 130
BD EYLÜL 2015
ca¤›n› gören LeMessurier, felakete ramak kald›¤›n› da anlam›fl ve bir karar noktas›na gelmiflti. Sessiz kalabilirdi ya da tüm kariyerini ve varl›¤›n› riske atarak durumu aç›klayabilirdi… Davalar nedeniyle büyük ihtimalle iflasa sürüklenecek ve sayg›nl›¤›n› yitirecekti. eMessurier karar›n› verdi ve Citibank yönetimine durumu aç›klad›. Binay› sa¤lamlaflt›rmak için yap›lacak çal›flma plan›n› da haz›rlayan LeMessurier, binan›n iki yüz adet tehlikeli ek yerinin her birine kaynak yap›larak H harfi fleklinde çelik bandajlar monte edilmesini önerdi. Böylece bina, bin y›lda bir rastlanacak rüzgârlara bile dayanabilirdi. Pani¤e neden olmamas› için, 8 A¤ustos’ta bafllayan ve üç ay süren sa¤lamlaflt›rma çal›flmas› boyunca, durumun ne denli tehlikeli oldu¤u
L
gizli tutuldu. New York’taki gazeteler de grevdeydiler ve hiçbir gazeteci, kurumlar›na yans›yan flüpheli birkaç ihbar› etrafl›ca araflt›rmad›. Çal›flma s›ras›nda, 1 Eylül’de Ella Kas›rgas›’n›n New York’a yaklaflmakta oldu¤unun rapor edilmesi, sa¤lamlaflt›rma ekibini k›sa süreli bir pani¤e sevk etti. Ancak kas›rgan›n denize yönelmesi, alarm durumunu sona erdirdi. Çal›flmalar, Ekim ay› ortalar›nda tamamland›. Yap›lan tahmine göre, 2 bin insan›n yaflam›na mal olabilecek bu korkunç hata, New Jerseyli bir üniversite ö¤rencisinin dikkati, LeMessurier’in de cesareti sayesinde giderildi. Bu denli tehlikeli bir krizin yafland›¤› ise, ilk kez 1995 y›l›nda New Yorker’da çal›flan Joe Morgenstern taraf›ndan “59 Katl› Kriz” bafll›¤›yla yaz›lana dek, 17 y›l boyunca kamuoyundan sakland›. • sabriyeasir@butundunya.com.tr 131
BD EYLÜL 2015
‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver
Uzak Ülkeleri Düfllemek lkemizde yay›mlanan ilk renki ansiklopediyle ilk ciltli ve çok ayr›nt›l› dünya atlas›na sahip olan flansl› çocuklardan biriydim. Rahmetli annem, her hafta bir bölümü yay›mlanan Ülkeler Ansiklopedisini aylarca teker teker toplam›fl ve sonras›nda ciltleterek göz kamaflt›ran bir bilgi hazinesi olarak önümüze koymufltu.
Ü
Dünya atlas›n›ysa Ca¤alo¤lu’ndaki bir kitabevinden sat›n alm›flt›. Bir düfl gibiydi o atlas. Dünya üzerindeki en uzak aday› ya da ülkeyi yaln›zca haritada göstermekle kalm›132
yor ayn› zamanda p›r›l p›r›l renkli foto¤raflarla da tan›t›yordu. Kardeflimle bay›lm›flt›k o atlasa. Hemen hergün önümüze koyuyor, Ülkeler Ansiklopedisini de onun yan›na aç›p
BD EYLÜL 2015
Pasifik ve Hint Okyanuslar›ndaki irili ufakl› adalar›n foto¤raflar›na bak›yorduk. Sobalar›n gürül gürül yand›¤›, ‹stanbul’un kimi zaman kar f›rt›nalar›, kimi zamansa sahilleri döven, y›k›c› lodos rüzgârlar› taraf›ndan esir al›nd›¤› günlerdi. Bo¤aziçi köprüleri henüz yap›lmad›¤›ndan karfl› yakada çal›flanlar, o kötü havalarda vapur seferleri durduruldu¤u için evlerine gelemezler, geç saatlere kadar seferlerin aç›lmas›n› beklerlerdi. Öyle gecelerden birinde annemin eve dönmesini beklerken yine ansiklopedimize dal›p gittik ve dünyan›n bir baflka ucunda Maldiv Adalar› diye bir ülke oldu¤unu ö¤rendik. Afrika’ n›n do¤usunda, uçsuz bucaks›z Hint Okyanusunun ortas›ndayd›. Foto¤raflar›na bakt›¤›m›zda masmavi bir denizle çevrelenmifl ve kumsala kadar inmifl hindistan cevizi a¤açlar›yla kapl› adalardan oluflmufl bir ülke oldu¤unu gördük. P›r›l p›r›l kumsallar›yla bir düfl kadar güzeldi o adalar. Hayran kalm›flt›k Maldiv'lere. D›flar›da fliddetli tipi, karayel f›rt›nas›yla birlikte çat›lar›, bahçeleri beyaza boyarken biz soban›n yan›nda dünya atlas›m›za gömülmüfl, o güne kadar hiç bilmedi¤imiz okyanus adalar›n›n güzelliklerine dal›p gitmifltik. ‹kinci
keflfimiz, Pasifik Okyanusundaki Fiji Adalar› oldu. Ansiklopedi adan›n halk›n› uzun bir etekli¤e benzer geleneksel giysileriyle tan›t›yordu. Keflifler döneminde Avrupal› denizciler taraf›ndan keflfedilmiflti o adalar. T›pk› Maldiv Adalar› gibi Fiji Adalar› da beyaz kumsallar ve yemyeflil palmiyelerle kaplanm›fl, kristal bir denizle çevrilmiflti. Ola¤anüstü güzellikte bir yerdi. Akl›m›z o adalarda kalm›flt›. Engin bir okyanusun ortas›ndaki o küçücük adalar›n halk›n›n nas›l
P›r›l p›r›l kumsallar› ile bir düfl kadar güzeldi o adalar. vakit geçirdi¤ini ve ne yiyip ne içtiklerini merak ediyorduk. Ansiklopedideki büyüleyici foto¤raflar ve ilginç bilgiler bizi öyle etkilemiflti ki, büyük atlas›n Pasifik Okyanusu sayfalar›n› açarak orada bir nokta gibi görünen baflka adalar› da keflfetme yar›fl›na girdik. Önce haritada minicik bir ada
buluyor sonra da ülkeler ansiklopedisinde o adayla ilgili foto¤raflar› ve bilgileri okuyorduk. Bu yöntemle Tahiti Adalar›n› bulduk. Uçsuz bucaks›z bir okyanusla çevrilmifl olan Tahiti ve Bora Bora Adalar› yine cesur Avrupal› denizciler taraf›ndan yakla133
BD EYLÜL 2015
fl›k ikiyüz y›l önce keflfedilmiflti. Foto¤raflarda adalar› kaplayan yeflil orman örtüsüne, mercan atolleriyle dolu denize, kumsallara kadar uzanm›fl palmiyelere ve yerli halk›n rengârenk k›yafetlerine hayran hayran bakarken zaman›n nas›l geçip, uyku saatimizin geldi¤ini unutmufltuk. Bir sonraki keflfimiz gerçekten
görkemliydi. Atlas›m›zda dünyan›n dördüncü büyük adas› olan Madagaskar’› keflfetmifltik. Bu büyük ada Afrika’n›n do¤usunda, Hint Okyanusu’nda yer al›yordu. En yak›n ülke Mozambik’ti ve kuzeyinde Komor adalar› yer al›yordu.
nümü için bilimadamlar›na çok faydal› bilgiler sundu¤unu yaz›yordu ansiklopedi. Ayr›ca haritaya bakt›¤›m›zda Afrika k›tas›yla Madagaskar adas›n›n co¤rafi girinti ve ç›k›nt›lar› sanki bir yap-bozun parçalar› gibi birbirlerine uyuyorlard›. O ayr›nt›l› haritada daha sonra Pasifik Okyanusu’ndaki Celebes ve Solomon Adalar›n›, Hint Okyanusu’ndaki Lakkadiv, Mauritus ve Seyflel Adalar›n› da keflfettik. Bir süre sonra, ansiklopedide gizemli bir geçmifle sahip oldu¤u yaz›lan birbirinden ilginç Güney Amerika ülkelerini incelemeye bafllad›k. Balta girmemifl Amazon ormanlar›, k›tan›n bir ucundan di¤erine uzanan And da¤lar›, henüz pek çok yeri keflfedilmemifl olan Patagonya, Atefl Burnu ve daha say›s›z ilginç bölgesinin foto¤raflar›yla bizi kendimizden alm›flt› bu k›ta. Özellikle Amazon bölgesi, leoparlar›n, dev y›lanlar›n ve o güne kadar hiç bilmedi¤imiz hayvan türlerinin yaflad›¤› derin ormanlar›yla günlerce incelenmeye de¤erdi. Art›k her akflam atlas›m›z› ve ansiklopedimizi aç›p, sobam›zdan yay›lan tatl› s›cakl›¤›n eflli¤inde sayfalara dal›p gidiyorduk.
ir ada büyük bir k›tadan nas›l kopabilirdi? Dahas› koptuktan sonra okyanusun ortas›na kadar nas›l uzaklaflabilirdi?
B
Ansiklopedide okudu¤umuz bir bilgi bizi çok flafl›rtm›flt›. Madagaskar adas›n›n bir milyon sene önce Afrika k›tas›ndan koptu¤unu yaz›yordu çünkü. Bize çok ilginç gelmiflti bu bilgi. Bir ada büyük bir k›tadan nas›l kopabilirdi? Dahas› koptuktan sonra okyanusun ortas›na kadar nas›l uzaklaflabilirdi? Yoksa Madagaskar kendi bafl›na yüzebilen bir ada m›yd›? Öte yandan Madagaskar’›n, Afrika k›tas›ndan kopup uzaklaflmas› sayesinde do¤al bitki örtüsüyle hayvan nüfusunun korundu¤unu ve böylece k›tan›n bir milyon sene önceki görü134
Bu sayede Güney Amerika ülkeleri hakk›nda ak›l almaz bilgilere ulaflm›flt›k. On alt›nc› yüzy›lda Avrupal›larca iflgal edilene kadar Peru isimli ülkede muhteflem ‹nka ‹mparatorlu¤u hüküm sürmüfltü. Mimari ve sanatta ak›l
almaz bir uygarl›¤a eriflen ‹nkalar muhteflem tap›naklar yapm›fllar ve o tap›naklar› alt›ndan heykellerle donatm›fllard›. Baz› tap›naklar›n çat›lar› bile alt›ndan kaplanm›fl ve bu sayede çok uzaktan bile p›r›l p›r›l par›ldamalar› sayesinde görülebiliyorlard›. Tüm bu bilgiler o devirde Güney Amerika’ya giden iflgalci ‹spanyollar›n tuttuklar› tarihi kay›tlar sayesinde ansiklopedilere girmiflti. Ne yaz›k ki muhteflem bir uygarl›¤a eriflmifl olan ‹nka ‹mparatorlu¤u yine iflgalci ‹spanyollar yaraf›ndan y›k›lm›fl, bütün o alt›n eserler ya¤malanm›fl, ‹nka kültürü ve dinine ait olan tüm eserler yok edilmifl, tap›naklar y›k›larak onlar›n tafllar›ndan baflka binalar yap›lm›flt›. O güne kadar böyle bir uygarl›¤›n hüküm sürmüfl
nkalar muhteflem tap›naklar yapm›fllar ve o tap›naklar› alt›ndan heykellerle donatm›fllard›.
‹
oldu¤undan haberimiz yoktu. O ansiklopedi sayesinde ö¤rendik. ‹nka ‹mparatorlu¤u’nun göz
kamaflt›r›c› eserleri bizi büyülemiflti. Bu sayede ansiklopedinin sayfalar›n› birer birer okuyarak Orta Amerika’da geçmiflte yaflam›fl olan Maya ve Aztek ‹mparatorlu¤una ait bilgilere dal›p gittik. En az ‹nkalar kadar sürükleyiciydi. Maya’ lar da ak›l almaz bir uygarl›k seviyesine ulaflm›fllar, dev piramitler, tap›naklar ve kaleler yapm›fllard›. Onlar 135
BD EYLÜL 2015
da çok iyi iflleyen bir sosyal ve askeri düzen kurmufllar, imparatorlukta yaflayan çok say›da insan›n beslenmesi, bak›lmas› ve korunmas› için son derece geliflmifl bir sosyal düzen kurmufllard›. Alt›n ifllemecili¤i, mimari ve heykeltrafll›kta parmak ›s›rtacak denli ustalaflm›fllard›. Piramitlerin ve tap›naklar›n yap›m›nda kulland›klar› mimari dehaya nas›l ulaflt›klar› hâlâ tam olarak anlafl›lamam›flt›. Ayr›ca bir yaz› sistemi de gelifltirmifllerdi. Ne yaz›k ki Maya ve Aztek
‹mpararatorluklar› da t›pk› ‹nka ‹mparatorlu¤u gibi Avrupa’dan gelen
‹spanyollar taraf›ndan y›k›lm›flt›. Tüm o muhteflem eserler ya¤malanm›fl, alt›n heykeller eritilip kal›plara dökülerek ‹spanya’ya götürülmüfl, yerli nüfusunun önemli bir k›sm› ateflli silahlarla yok edilmifl, hayatta kalanlarsa uzak bölgelere kaçm›fllard›. Bu bilgileri okudu¤umuzda o güne kadar hemen hiç bilmedi¤imiz ülkeler ve o ülkelerde geçmiflte yaflanm›fl savafllar, trajediler ve y›k›mlar gözlerimizin önünden bir film fleridi gibi geçmiflti. Öte yandan büyük bir hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›flt›k. Yüzy›llar önce muhteflem bir uygarl›k düzeyine eriflmifl olan ‹nka, Aztek ve Maya ‹mparatorluklar›n›n geriye hemen hiçbir fley kalmamacas›na yok edilmifl olmalar›na çok üzülmüfltük. Yine de flansl›yd›k. Annem sayesinde daha çocuk denecek yaflta bu bilgilere sahip olmufl, o güne kadar hiç bilmedi¤imiz ülkeleri ve uygarl›klar› ö¤renmifltik. Aradan elli seneye yak›n bir zaman geçti. O ilk renkli ansiklopedimizi kitapl›¤›mda hâlâ sakl›yorum. Büyük fedakârl›¤› ve ileri görüfllülü¤ü sayesinde küçük yafllarda ayd›nlanmam›z› sa¤layan anneci¤imizi de bu vesileyle rahmetle an›yorum.• mehmetunver@butundunya.com.tr
‹yi, basit; kötü ise çok yönlüdür. *** Zay›f, daima adalet ve eflitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile de¤ildir. Aristoteles 136
Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri
ULavanta nutulmufl Heybetli durufluyla ürkütücü görünse de son derece uysal bir köpekti. Kediler d›fl›nda kimseyle h›rlaflt›¤›n› görmemifltik. Çal›flanlar için hastanenin demirbafllar›ndand›. Hastane mutfa¤›ndan artanlarla karn›n› doyurur, günün büyük k›sm›nda hastane bahçesinden ayr›lmaz, sahibini beklerdi. »
137
BD EYLÜL 2015
S
ahibini ise tesadüfen tan›m›flt›m. So¤uk ve ya¤murlu bir k›fl günü hastaneye yetiflme telafl›ndayken arabam›n lasti¤ini de¤ifltirmek zorunda kal›nca selam bile verme gere¤i duymadan ya¤mura ra¤men yard›m etmifl lasti¤i birlikte de¤ifltirmifltik. Sabah ayaz›nda çöp toplay›c›s› pejmürde görünümlü birinin yard›m›yla yola devam edebilmifltim. Tan›fl›kl›¤›m›z böyle bafllam›flt›. K›l›¤›ndan ve görünüflünden anlafl›lmas› zor olsa da orta yafl›n üzerindeydi. Saçlar› erken a¤aranlardand›. Bafllang›çta pek ço¤umuz gibi benim de görmezden gelip sessizce uzak durdu¤um “çöpçü, tinerci, çingene” diye ötekilefltirdiklerimdendi.
koridorlarda oynayan çocuklar›n› yanlar›na çeker herkes biraz kamburunu ç›kar›p tespih böce¤i gibi kendi içine kapan›rd›. Aç›kças› gelip gitmelerine ses ç›karmad›¤›m için meslektafllar›m taraf›ndan elefltirildi¤im de olmufltur. Ama ben ondan çok fley ö¤rendim.Görünüflün ne kadar yan›lt›c› olabildi¤ini onu tan›y›nca daha iyi anlad›m. Sevgi dolu, vicdan sahibi ve yürekliydi. Bir araban›n çarp›p yaralad›¤› o koca köpe¤i s›rtlay›p hastaneye getirmifl yard›m etmemiz için ç›rp›nm›flt›. Hastaneye hayvan girmesinin yasak oldu¤u söylenince hayretle bakm›fl yard›m konusunda ›srarc› olmufltu. Binaya girmelerine izin verilmeyince hastane bahçesinde bir fleyler yapmaya çal›flm›flt›k. Cerrah ve ortopedist arkadafllar›m pansuman yapm›fl yetmeyince veteriner arkadafl›mdan yard›m istemifltim. Köpek ile günlerce ilgilenmifl, iyileflene kadar yan›nda kalm›fl daha sonra da hayat arkadafl› olmufltu. Az konuflurdu. ‹flini gücünü b›rak›p hastane bahçesinde günlerce köpe¤in bafl›n› beklemesi ço¤umuzun dikkatini çekmiflti. Duyarl› bir kaç meslektafl›mla dönüflümlü olarak yan›na u¤ray›p köpe¤e mama bahanesiyle ikisine de yiyecek b›rak›yorduk. Teflekkür filan etmezdi. Onun için, yard›m gerektiren durumlarda yard›mc› olmaktan daha do¤al bir durum yoktu. Herkesi de kendi gibi bilirdi. O gün lastik de¤ifltirmeme yard›mc› oldu¤unda da teflekkür edip harçl›k vermek istemifltim. “De¤mez”
Bazen “yenge han›ma götürürsün” diye kim bilir hangi parktan toplad›¤› çiçekleri masama b›rak›rd›. O gün bafllayan tan›fl›kl›¤›m›z sa¤l›k sorunu olan yak›nlar›n› veya sokak arkadafl›n› ara s›ra hastaneye getirip yard›m istemesiyle sürdü. Kendi için hiçbir fley istemezdi. Eli bofl da gelmezdi. Hiçbir fley getirmese bir kese kurutulmufl lavanta getirirdi. Bazen “yenge han›ma götürürsün” diye kim bilir hangi parktan toplad›¤› çiçekleri masama b›rak›rd›. O ve birlikte geldi¤i arkadafllar› hastane ortam›nda tedirginlik yarat›r, anneler 138
BD EYLÜL 2015
“Bitkiye zarar vermeden çiçeklerini topluyorum. Ben toplamasam öylece geçip gidecekler.”
diyerek arkas›n› dönüp gitmiflti. Yine bir sabah yiyecek ve birkaç parça giysi b›rakmak için u¤rad›¤›mda köpe¤in bafl›nda kimseyi göremedim. Merak›mdan ö¤lene do¤ru tekrar yanlar›na gitti¤imde bizimki oradayd› ve toplad›¤› lavanta çiçeklerini demet yap›p kurutmaya haz›rl›yordu. Sabah nerede oldu¤unu sorunca belediyenin orada burada dikti¤i lavantalar› kimseye görünmeden toplayabilmek için en uygun saatin sabah alacas› oldu¤unu söyledi. “Bu yapt›¤›n asl›nda yasak de¤il mi?” “Yasak ama kimsenin bu lavantalara göz ucuyla bile bakt›¤› yok. Bitkiye zarar vermeden çiçeklerini topluyorum. Ben toplamasam öylece geçip gidecekler. Gerçi eskiden ektikleri kal›c› lavantalar› art›k ekmiyorlar. Her sene yeniden ekilen daha gösteriflli olanlar›n› ekiyorlar. Buralarda eski ekilen lavantalar› görünce ifle koyuldum. Ne de olsa unutulmufl lavanta.” “Lavanta bulamazsan›z ne yap›yorsun?” “O zaman mevsimine göre parklardaki çiçekleri toplar›z. Olmad› çöpleri kar›flt›r›r para eden bir fleyler
arar buluruz.” “Zab›ta kar›flm›yor mu?” “Kar›flmaz olur mu? Can›m›za okuyor. Kaç kere karakola götürdüler. Komiser insafl› olmasa ifl büyüyecekti. Anlat›yoruz; belediye flehri güzellefltirmek için çabal›yor lavantas›na kadar ekip yeflillendiriyor. Ama kimsenin dönüp bakt›¤› yok. Bedava hizmet olunca milletin gözünde de¤eri yok. O bedava lavantay› toplay›p kurutup paketleyip tezgaha koyuyoruz. Sat›n ald›klar› zaman bir mutlu oluyorlar ki görmelisin.” “Yani onlar için üretilen bir çiçe¤i onlara sat›p iyilik mi yapm›fl oluyorsun?” “Eh onun gibi bir fley. Paraya pula bu kadar önem verenler s›ra kendilerine geldi mi hiç de¤er vermiyorlar. Kendilerini de¤ersiz bulanlar için belediyenin bedava hizmeti de bir fley ifade etmiyor. Para verip sat›n almad›klar›, sahiplenmedikleri hiçbir fley onlar için de¤erli de¤il. Kendi de¤erlerini de kazand›klar› para ile ölçüp onun bunun kazanc› ile karfl›laflt›r›yorlar. Bir süre ben de öyle birkaç iflte çal›flt›m, yapamad›m. Onlar gibi olmaktan korktum.” “Biraz abart›l› olmad› m›?” 139
BD EYLÜL 2015
“B›rak flimdi, doktor. Devlet hastanesinde hizmet bedava diye memnun olmay›p özel hastaneye bir sürü gereksiz para bay›l›p kendini iyi hisseden hiç mi hastan olmad›? Al›flverifl merkezlerindeki hayvan ma¤azalar›nda parayla sat›lan kedi köpe¤e ilgi duyanlar sokak köpe¤i diye flu zavall› köpe¤e bafl›n› çevirip bakmad› bile. Onlar›n de¤ersiz bulup görmedi¤i ne varsa allay›p pullay›p
onlara sat›yor mutlu olmalar›n› sa¤l›yorum. Geçimimi sa¤layacak kadar kazansam yeter. Milleti de anlamaya çal›flmay› uzun süredir b›rakt›m. Bir ifle yaram›yor.”
B
u arada bofl durmuyor, haz›rlad›¤› lavanta demetlerinden kuruyanlar›n çiçeklerini ay›kl›yordu. Günlerce o kocaman köpe¤in yan›ndan ayr›lmad›. Yaralar› kapan›p aya¤a kalkana kadar hep yan›ndayd›. Günü geldi¤inde köpe¤in iyileflti¤ini gitmesi gerekti¤ini söyledi. Helallefltik. O günden sonra hep birlikteydiler. Ara s›ra hastane yak›nlar›nda köpe¤i ile gezerken görüyordum. Bazen refüjlerdeki çiçeklerin toplan-
140
m›fl oldu¤unu gördü¤ümde hep o geliyordu, akl›ma. Sonra ne olduysa ortadan kayboldu. Bir iki tan›yan›na sordum kimse nerede oldu¤unu bilmiyordu. “Köpe¤imle birlikte çekip gidece¤im buralardan” der dururmufl. Tan›yanlar› gitti¤ine yormufllar. Aradan zaman geçti neredeyse onu ve köpe¤ini unutmufltuk. Bir gün, tedavi etti¤imiz köpe¤i hastane bahçesinde gezinirken gördük. Önce tan›makta zorland›k. Hayli süzülmüfl görünüyordu. Sahibi ortalarda yoktu. Gören de olmam›flt›. Köpe¤ini bizlere emanet etmek için geri döndü¤ünü bu kez çok daha uzaklara gitmeye niyetlendi¤ini düflünmeye çal›flt›k. Zaman geçti köpe¤e ve onun yoklu¤una al›flt›k. O günden beri hastane bahçemizde görünüflü heybetli olsa da uysal bir köpe¤imiz var. Ad›n› Lavanta koyduk. Hastanenin kadrolu eleman› gibi oldu. Pek uzaklaflm›yor. Meslektafllar›mdan sahiplenip evine götürmek isteyen oldu ama ikna edemedi. Hastane bahçesinden ayr›lm›yor. Sahibinin tedavi ettirip günlerce bafl›nda bekledi¤i yere iliflip hüzünlü gözlerle sesini ç›kartmadan hastane yolunu gözlüyor. Hani gün olur yolunuz hastaneye düfler de gözünüze hayli iri kirli beyaz bir köpek iliflirse korkmay›n. Unutulmufl lavantalar›n sahibini bekleyen hüzünlü Lavantad›r o. Zarars›zd›r... • mehmetuhri@butundunya.com.tr
Körüklü Kutudan, Dijital Kameraya
FBirotograf›n da Tarihi Var Yazan: fiÜKRAN KALEC‹
otograf. Teknolojinin kültür tarihine en büyük arma¤anlar›ndan biri... ‹nsano¤lunun çevresinde gördüklerini resme dökmesi ta ma¤ara dönemlerine dek uzan›yor. Görülen cisimlerin bir kopyas›n›n elde edilmesi, yani fotograf makinesinin icad› ise ancak 19’uncu yüzy›lda olanakl› olabiliyor. Ve insano¤luna bilmedi¤i, görmedi¤i dünyan›n kap›lar›n› aç›veriyor...
F
141
BD EYLÜL 2015
netleflmifl oldu¤unu fark arihte ilk etti. Buna dolapta bulufotograf› 1826 nan kimyasal maddelery›l›nda Frans›z den hangisinin neden fizikçi Joseph Niepce oldu¤unu araflt›rmaya çekmifl, kara kutu giriflti. Tüm kimyasal kullanarak görüntüyü maddeleri tek tek kurflun-kalay alafl›m› denemesine karfl›n bir özel bir plaka üzerine türlü istedi¤i sonuca düflürebilmiflti. Ancak ulaflam›yordu. Sonunda, bulan›k bir görüntünün dolab›n bir köflesinde elde edilmesi için bile Joseph Niepce k›r›lm›fl termometreden sekiz saat beklemek akan civay› fark etti. Modern fotografgerekiyordu. Niepce’nin fotograf ç›l›¤›n bafllang›c› oldu bu bulufl. tekni¤ini, eski orta¤› Louis Jacques 1839’a gelindi¤inde Daguerre Daguerre bir rastlant› sonucu daha da gelifltirdi. Daguerre’un amac› karanl›k ancak yirmi dakikal›k bir pozlamada net görüntüler elde edebiliyordu. Bu odada, gümüfl iyodür levhada a盤a ç›kan görüntüyü sabitlemenin yollar›n› fotograflar “Daguerreotype” ad›yla bulmakt›. Farkl› kimyasal maddelerin an›l›yordu. Portre fotograf› çektiren kiflilerin bafl› çevresine de k›p›rdamabulundu¤u dolab›na, daha sonra kullanmak ve temizlemek üzere bozuk malar› için k›skaçlar konuyordu. 1851’de Frederick Scott Archer görüntülü bir film levhas› koymufltu. Birgün levhay› ald›¤›nda görüntünün otuz saniyeden az bir zaman içinde negatif görüntüler kaydeden bir cam fotograf levhas› gelifltirdi. Kimyasal kar›fl›mla kapl› levha, kamera içine konuyor ve kurumadan ›fl›¤a tutuluyordu. Yine ‹ngiliz bilim adam› olan William Fox Talbot da fotograf› banyo etmenin farkl› bir yolunu bulmufltu. Ifl›¤a duyarl› kimyasal maddelere bat›r›lm›fl bir ka¤›d›n üzerine görüntü düfltü¤ünde parlak bölgeler karar›yor, karanl›k bölgeler beyaz kal›yordu. Negatif görüntünün üzerine ›fl›k tutarak arkas›na ›fl›¤a duyarl› baflka bir ka¤›t koyan Talbot, böylece pozitif Joseph Niepce Joseph Niepce taraf›ndan çekilen görüntüyü de elde etmeyi baflarm›flt›. tarihteki ilk fotograf
T
142
BD EYLÜL 2015
William Fox Talbot
Ve buna Eski Yunanca’da “Güzel resimler” anlam›na gelen kolotip ad›n› vermiflti. Dünyada ilk savafl fotograflar› 1853’teki K›r›m Savafl› s›ras›nda çekildi. otograf sanat›n›n yayg›nlaflmas›, George Eastman sayesinde oldu. Birlikte tatile ç›kmay› teklif eden, bu s›rada da fotografç›l›¤› denemek istedi¤ini söyleyen arkadafl›n›n teklifini k›ramayan Eastman befl dolar karfl›l›¤›nda tan›d›¤› bir fotografç›dan, tatile gitmeden önce küçük bir ders ald›. Do¤rusu fotografç›l›k hofluna gitmiflti. Bu konudaki yenilikleri yak›ndan izlemeye bafllad›. Çok geçmeden annesinin mutfa¤› laboratuvar› haline geldi. Kendi levhalar›n› kendisi yapmak istiyordu. Uzun denemelerden sonra kuru levha hayali gerçek oldu ve y›llarca biriktirdi¤i paray› bu ifle yat›rarak kuru levha imal eden küçük bir fabrika kurmay›
F
baflard›. 1881 k›fl›nda büyük partiler halinde siparifller ald›. Ancak levhalar›n dayanmay›p bozuldu¤u konusunda sürekli flikayetler geliyordu. Eastman da çaresiz, bunlar› yenileriyle de¤ifltirmek zorunda kal›yordu. ‹fller ters gitmeye bafllam›flt›; Eastman fabrikay› kapatmak zorunda kald›. Peflpefle gelen aksilikler Eastman’› y›ld›rmad›. ‹ngiltere’ye giderek en iyi kuru plak formülünü sat›n ald›. Ard›ndan makaraya sar›labilen fotograf filmini gelifltirdi. George Eastman herkesin sat›n alabilmesi durumunda fotograf›n ticari potansiyelinin büyük olaca¤›n› fark etmiflti. K›sa bir zaman sonra fabrikas›nda fotograf makineleri dahil her türlü fotograf malzemesini de yapmaya bafllad›. 1888’de, ilk fotograf makinesi olan Kodak No.1’i imal etti. 25 dolara sat›lan fotograf makinesi isteyen herkes taraf›ndan al›nabilir duruma gelmiflti. Makine, elde tafl›nabilir, basit bir kutu biçimindeydi; içinde yüz pozluk
George Eastman 143
BD EYLÜL 2015
George Eastman’in Kodak No:1 adl› fotograf makinesi
25 dolara sat›lan Kodak No.1 modeli ile fotograf makineleri isteyen herkes taraf›ndan al›nabilir duruma gelmiflti. filmiyle birlikte sat›l›yordu. Film bitince müflteri makineyi firmaya iade ediyor ve 10 dolar karfl›l›¤›nda makinesine yeni bir film takt›rabiliyordu. Böylece amatör fotografç›l›k do¤du. Fotograf sanat› Osmanl› topraklar›na da gezginler yoluyla girdi ve ilk kez yenilikçi padiflah II. Mahmut döneminde bafllad›. Bat›’n›n keflfi fotograf sayesinde Do¤u’nun gizemli dünyas› ayd›nlanm›flt›. Fotografç›lara niflan verilmesi gelene¤i Abdülmecid döneminde 144
görüldü ama fotograf sanat› en çok II. Abdülhamid zaman›nda desteklendi. Kendisi de fotograf çeken padiflah, ç›kar›lacak af için tüm cezaevlerindeki mahkûmlar›n gruplar halinde fotograflar›n› çektirtmifl ve mahkûmlarla ilgili tüm bilgilerin yaz›l› oldu¤u albümlere bakarak af karar› vermiflti. Ancak o dönemde, kimi tutucu çevrelerin de etkisiyle fotografç›l›k müslümanlar taraf›ndan de¤il, Hristiyan dinine mensup topluluklar taraf›ndan ilgi gördü. ‹mparatorlu¤un çeflitli yerlerinde yaflayan Ermeni aileleri, bu mesle¤i ö¤renmeleri için çocuklar›n› ‹stanbul’daki fotografhanelerde çal›flmaya gönderiyorlard›.
‹
lk fotograflar Asya ile Avrupa’y› birbirine ba¤layan, dönemin en önemli kentlerinden ‹stanbul’da çekildi. Fotograflarda görülen peçeli “Türk kad›nlar›” asl›nda Osmanl› giysileri içindeki Hristiyan kad›nlar›yd›. Anadolu topraklar›na ait ilk fotograflar 1840’ta ‹zmir’e gelen Frederic Goupil Fesquet taraf›ndan, Kurtulufl Savafl›’na ait fotograflar›n pek ço¤u da savafla kat›lan askerler taraf›ndan çekildi. Müslümanlar›n fotograf sanat›na ilgisi ise cumhuriyetin ilan› ile bafllad›. Bu dönemde kurulan fotograf stüdyolar›n›n ço¤unun ad› “Zafer”di. Türkiye’de ilk fotograf sergisi 1932’de Gazi Orta Ö¤retmen Okulu ve E¤itim Enstitüsü’nde aç›ld›. ‹lk
BD EYLÜL 2015
fotograf yar›flmas› ise Ankara Halkevi taraf›ndan 1933’te düzenlendi. Bu dönemde pek çok fotograf sanatç›s› Atatürk’ün fotograflar›n› çekmek için adeta yar›fl ederlerdi. Zamanla fotograf makineleri kaset filmli, basit ve ucuzlar›ndan otomatik olarak ayarlanabilenlerine, çekimden birkaç dakika sonra bas›lm›fl resmi veren polaroidlerden kullan›c›n›n istedi¤i gibi ayarlayabilece¤i karmafl›k denetim sistemlerine sahip olanlara dek uzanan çeflitte artt›. Fotografç›l›k y›llar boyu hem bir sanat biçimi, hem de hobi olman›n ötesinde pek çok bilimsel ve teknolojik alanda da kullan›ld›. Günümüzde kullan›m› h›zla yayg›nlaflan dijital fotograf makineleri ise adeta bir devrim yaratt›.
Günümüzde dijital kameralar cep telefonlar›na kadar girdi
Teknoloji h›zla ilerliyor. Cep telefonlar›na kadar giren dijital kameralardan sonra daha neler neler ç›kacak kimbilir ama ünlü karikatürist Latif Demirci’nin dedi¤i gibi “Herkes bir kamera sahibi olabilir ve birfleyler çekebilir... Önemli olan kameran› nereye koydu¤un.”•
‹K‹ KÜLTÜRÜN ‹fi KONUSUNDAK‹ YAKLAfiIMI
Japon yaklafl›m›:
Biri yapabiliyorsa, ben de yapabilirim. Kimse yapam›yorsa, ben yapmal›y›m. OrtaDo¤u Yaklafl›m›:
Vallahi, biri yapabiliyorsa, b›rak›n yaps›n. Kimse yapam›yorsa, ya habibi, ben nas›l yapabilirim?
Gönderi: ÜSTÜN KÜSEFO⁄LU 145
Anne ve Baba ‹çin
24Kural Yazan: ZEYNEP ABURAS
Tüm ac›yan yerleri öpün. Parklara çocu¤unuzla gidip birlikte sallan›n. Anne ve babalar›n da hata yapabilece¤ini gösterin, yeri geldi¤inde ondan özür dileyin. Çocu¤unuzun, yan›n›zda olmad›¤› anlarda onu ne denli sevdi¤inizi, özledi¤inizi aç›kca belirtin.
Çocu¤unuzu bir meyve, sebze bahçesine götürüp, meyveleri ya da sebzeleri kendisinin kopartmas›na izin verin, bunun yan›nda meyve, sebzelerin ne biçimde büyüdüklerini ve hangi a¤açlarda yetifltiklerini gösterin.
BD EYLÜL 2015
siz öne at›l›p, “‹kimiz birden size teflekkür ediyoruz” deyin.
Birlikte gazete, dergi okumaya çal›fl›n, e¤er okuyacak düzeydeyse b›rak›n, onun o komik okumas›yla zevk almaya çal›fl›n.
Çocu¤unuzla birlikte mutfakta birlikte bir yemek haz›rlay›n, sonra da oturup ikiniz birlikte yiyin, pizza, makarna, sandviç gibi pratik fleyler...
E¤er koflmaktan zevk al›yorsan›z, onun yan›n›zda bisikletle efllik etmesine izin verin. “Ben sana demifltim” demek yerine, “Olmad›¤›na üzüldüm can›m”, “Bir keresinde bana da ayn›s› olmufltu” ya da “Biliyorum bu senin için çok zor, tatl›m” gibi sözler söyleyin. Çocu¤unuzun yapt›¤› resimleri, karalamalar› duvara yap›flt›r›n ya da çerçeveleyip odas›na as›n. Çocu¤unuzu aile içindeki haberlere, olaylara yak›n tutmaya çal›fl›n böylece çocu¤unuz kendisini bu ailenin parças› olarak hissedecek, ileride sizinle olaylar› paylaflmakta zorlanmayacakt›r. Çocu¤unuzu duygular›n› söylemesine al›flt›rmak için onu devaml› destekleyerek, yan›t verin. Örne¤in, onun teflekkür etmesi gerekti¤inde,
Çocuklar›n›zla oynarken, ö¤renmelerine de dikkat edin. Çocu¤unuzun odas›n› onun seçece¤i renklere ve dekorasyona göre olmas›na dikkat edin, e¤er özel bir oda haz›rlayamayacaksan›z, onun istedi¤i renk ve biçimde olmas› gibi küçük detaylarla onun oldu¤u hissini verebilirsiniz. Çocu¤unuz için, güzel bir do¤um günü haz›rlay›n, onun sevdi¤i renklerden pasta, güzel arma¤anlar, flark›lar... Birlikte oturup film izleyin. Çocu¤unuzla birlikte bir vazoya çiçek yerlefltirin, birlikte çiçekleri seçip, yapraklar› ay›r›p, boylar›n› kesip, birlikte renklerine ve çiçek
Çocu¤unuzu duygular›n› söylemesine al›flt›rmak için onu devaml› destekleyerek, yan›t verin. 147
türlerine göre bir düzen yap›n.
bir zaman geçirmesini sa¤lay›n.
Çocu¤unuzun, iyi bir insan olmas›na yard›mc› olun, (teflekkür ederim, beni rahats›z etmeden telefon konuflmas› yapt›rd›¤›n için, gibi.)
Çocu¤unuza asla tutamayaca¤›n›z sözlerde, vaatlerde bulunmay›n; söz verirseniz mutlaka yerine getirmeye çal›fl›n.
Çocu¤unuz için çocuk dergilerine üye olun.
Bazen sizin yatak odan›zda uzan›p televizyon izleyin; onun istedi¤i birfleyi yaparak onu da sizin özel odan›za kat›n.
Onun resim yapmas›, oyun oynamas› için boya kalemi, ka¤›d›, yap›flkan, çocuklar için özel makas bulunduran bir kutu haz›rlay›n. Çocu¤unuzun arkadafllar›n› eve özel olarak ça¤›r›p, onlar için kurabiye, meyve suyu haz›rlay›p, güzel çocuk videoları koyup, güzel
Özel günlerin önemini birlikte karfl›lay›n, sizin do¤um gününüz, onunki, bayramlar, y›lbafl›, bu gibi özel günlerin gelmesini heyecanla beklemesine yard›mc› olur.• Gönderi: Kemal Yaflar fiahin
Gerçek Bar›fl ve Sevgi ‹çin Bu dünyada gerçek bar›fla ulaflacaksak ve savafla karfl› gerçek bir savafl vereceksek, ifle çocuklarla bafllamam›z gerekiyor. do¤al masumluklar› içinde büyürlerse savaflmam›z gerekmez. Meyvesiz, yarars›z kararlar vermemiz gerekmez. Tam tersine sevgiden sevgiye, bar›fltan bar›fla gideriz. Ta ki sonunda dünyan›n tüm köfleleri, tüm dünyan›n bilinçli ve bilinçsiz olarak açl›¤›n› duydu¤u bar›fl ve sevgiyle dolana dek...• Mahatma Gandhi 148
Barda¤›
Yere B›rak! Güne taze
Profesör, elindeki içi dolu bir barbir bafllang›ç da¤› s›k›ca tutarak dersine bafllad›. Bak›fllar›n›, s›n›ftaki tüm ö¤rencilerin için öneri! üzerinde gezdirerek, “Bu barda¤›n a¤›rl›¤› sizce ne kadard›r?” diye sordu. ¤renciler, “50 gram”, “100 gram”, “125 gram” gibi de¤iflik yan›tlar veriyorlard›. Profesör, “Barda¤› tartmad›kça gerçekten ben de bilemem” dedi ve devam etti: “Ama benim as›l sorum flu; bu barda¤› böyle birkaç dakikal›¤›na tutsayd›m ne olurdu?” S›n›ftaki pek çok ö¤renci, yüksek sesle bu kez ayn› yan›t› verdi: “Hiçbir fley!” Profesör yeni bir soru daha yöneltti: “Tamam, peki 1 saat boyunca bu barda¤› tutsayd›m ne olurdu?”
Ö
149
Ama en önemlisi, sorunlar› Bir ö¤renci çabucak her günün sonunda, yan›tlad› ve “Kolunuz uyumadan önce a¤r›maya bafllard›.” yere b›rakmakt›r. dedi. “Hakl›s›n” diye karfl›l›k verdi profesör ve sormay› sürdürdü: “Peki ya 1 gün boyunca tutsam ne olur?” ir baflka ö¤renciden, “Kolunuz iyice a¤r›r, adaleniz spazm yapar, belki de çözüm bulmak için hastaneye gitmek zorunda kal›rs›n›z.” yan›t› gecikmedi. Sorular›na yan›t alan profesör, en önemli noktalardan birine de¤indi: “Peki tüm bu sorunlar olurken barda¤›n a¤›rl›¤›nda bir de¤iflme ortaya ç›kt› m›?” Ö¤renciler bir a¤›zdan, “Hay›r.” diyerek yan›tlad›lar halen elinde barda¤› tutmakta olan profesörü… “Peki” dedi ö¤retmenleri ve sözlerini sürdürdü: “O halde, zaman içinde kolun a¤r›mas›na ve kas spazm›na yol açan olay neydi?” S›n›ftan henüz bir ses ç›kmam›flt› ki, profesör ikinci bir soru daha sordu:
B
150
“Ac›dan ve a¤r›dan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?” Ö¤rencilerinden “Barda¤› b›rak›rsan›z, rahatlars›n›z.” yan›t›n› alan profesör, onlara teflekkür ettikten sonra, sorular›n›n nedenini flu sözleriyle aç›klad›: “Yaflam›n problemleri de böyledir. T›pk› bu elimdeki bardak gibidir. Onlar› kafan›zda birkaç dakika tutarsan›z, bir sorun yaratmaz. Uzun bir süre düflünürseniz, bafl›n›z a¤r›maya bafllar. Ama hiç akl›n›zdan ç›karmazsan›z, art›k baflka bir fley düflünemez hale gelirsiniz; bu sizi bitirir. Elbette hayat›n›zdaki sorunlar› düflüneceksiniz; halletmeye çal›flacaks›n›z. Ama en önemlisi, onlar›, her günün sonunda, uyumadan önce yere b›rakmakt›r. Bu flekilde strese girmez ve sabah taze bir beyinle uyan›rs›n›z. Taze bir güne, yeni sorunlarla mücadele azmini kazanarak bafllam›fl olursunuz. Bu yüzden arkadafllar›n›za verece¤iniz en önemli tavsiye, ‘Barda¤› yere b›rak’ olmal›d›r.”•
BD EYLÜL 2015
EYLÜL AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
KURGUMAT: 1.b3! [2.Td5, Tf2#], 1...Td8/Txc8, Ta5, Bxb3 2.Tf2#, 1...e5 2.Td8#, 1...e3 2.Qc2#, 1...Txb3 2.Td5#. OYUN SONU: 1.b2 2.Kh8 b1A+ 3.fixc4 Ac3 (3…Ad2 4.fid3) 4.Ka8 + Aa4 5.fib5 1/2 ‹lk Dersimiz Türkçe Yanıtları 1-(d) 2-(b) 3-(a) 4-(c) 5-(a) 6-(d) 7-(c) 8-(a) 9-(b) 10-(d) 11-(a) 12-(b) 13-(a) 14-(d) 15-(c)
“Bilginizi Denetleyin”
Onları Hatırlıyor musunuz? 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17
Clark Gable Cary Grant Bob Hope David Niven Dean Martin Jerry Lewis Esther Williams Gary Cooper Dustin Hoffman Steve Mc Queen Brigitte Bardot Burt Lancaster Robert Redford Walt Disney Michael Caine James Stewart Shirley Temple
18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34
Elizabeth Taylor Montgomery Clift Sophia Loren Kim Novak Kirk Douglas Marilyn Monroe John Wayne Jane Mansfield Zsa Zsa Gabor Marlon Brando Bette Davis Rita Hayworth Gregory Peck Audrey Hepburn Tony Curtis Jack Lemmon Sean Connery
Kare Bulmaca
1-(d) Büyük Çekmece 2-(c) Süprematizm 3-(d) Avusturya 4-(c) ‹zmir 5-(b) 10 Aral›k 6-(a) Milyon 7-(c) Orhon 8-(c) Süleyman Demirel 9-(b) Piri Reis 10-(b) Tugay 11-(c) Tundra 151
BD EYLÜL 2015
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Meylin Naz Yazman, ‹stanbul
152
Emirhan Kerim Yılmaz, Düzce
Buse ve Ayça Öztürk, Eskiflehir
Beyza Naz Yi¤ittürk, ‹stanbul
Cemre Naz, Ece Küçükargun Ankara
Leyla Marie ‹nal, Hamburg
BD EYLÜL 2015
Begüm Nisa Sevgili, Ankara
Arel Mede, Fethiye
Artun Asker, Alanya
Eser Feyyaz Özçelik, K›r›kkale
Mehmet Kuyucu, Ankara
Kaan Efe Ay, ‹zmir
Eylül Karao¤lan, Kayseri
Yetkin Yasatekin, Ankara
Arel Aysel, ‹zmir
Özden Kaymak, Ankara
Seyfettin Erdem, Mersin
fievket Kan, fianl›urfa 153
BD EYLÜL 2015
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz fotografta görülen Türk Halk Müzi¤i sanatç›m›z. 2-Nuri Bilge Ceylan’›n ödüllü bir filmi.- ‹ri taneli bir bezelye türü.- Faiz, ürem. 3-Suyu bol olan yer.-Kilometrenin k›sa yaz›l›fl›.Bir nota.- Matem. 4-Birdenbire, apans›z.Göçücü bal›klar›n Akdeniz’den Karadeniz’e ç›kmas›. 5-Katmanl› kayaçlar›n içeri do¤ru çukur, alçak bölümü, ineçArapçada ben. 6-Belirti, emare.- Nesirde yap›lan uyak.- Yüksekö¤renimde yar›y›l içinde yap›lan s›nav.- ‹lgi eki. 7-Yunanistan’da bir kent.-Mikroptan ileri gelen hastal›k.- ‹nci Aral’›n bir yap›t›. 8- Zirkonyumun simgesi.- Baz› hayvanlar› yakalamak için kullan›lan tuzak.- S›tma hastal›¤›na sebep olan bir sivrisinek türü. 9-‹sviçre’de bir akarsu.- Belli, aflikar olan.-Matematikte sabit say›. 10-Önüne geldi¤i kelimeye çift anlam› katan yabanc› bir ek.- Aptal, budala. 11-Turpgillerden, yapraklar› salata olarak yenen baharl› bir bitki.- Taflk›rangillerden, k›rm›z›, pembe veya mor renkli çiçeklerini yaz bafl›nda açan bir bitki. 12-Bir nota.- Bir tembih sözü.- Mikroskop cam›. 13Çanakkale savafl›nda aç›lan ve birçok flehit verdi¤imiz cephe.- Güney Amerika’da yaflam›fl eski bir uygarl›k. 14-Nikelin simgesi.- Pozitif veya negatif yüklü atom.Diflin üst taraf›n› kaplayan sert tabaka.Bir binek hayvan›. 15-Anadolu’da kurulmufl eski bir uygarl›k.-Difl hekimli¤inde kullan›lan c›val› bir alafl›m.- Avuç içi. 16-‹çinde maden eritilen kap. 17- Hububat tozu.- Asya’da bir ›rmak. 18-Pastac›, terzi vb.nin kulland›¤› diflli, küçük demir çark.- Yeflile çalan toprak rengi. 19Yunan mitolojisinde bir kahraman. 20‹ki veya daha çok sesin ayn› anda kula¤a hofl gelecek biçimdeki uyumu.- Kaz da¤lar›n›n mitolojideki ad›.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘....... Celal’ (‘Aynaroz Kad›s›’, ‘Bir Kavuk Devrildi’ gibi eserlerinden de tan›d›¤›m›z tiyatro yazar›m›z)- Himalaya da¤lar›n›n en yüksek tepelerinden biri. 2-‹ki ucu aras›nda fazla uzakl›k olan.- Tar›mla ilgili olan.- ‹yiden iyiye, oldukça. 3-Zulmeden.Satrançta bir tafl.- Küçük bir limon cinsi. 4-‘Mustafa .....’ (M›s›r’l› ünlü film yönetmeni).- Kat›fl›ks›z, saf.- Derece, makam bak›m›ndan yükselme.- ‘....... Bacanos’ (Türk mus›kisi bestekar›m›z). 5-Ya¤l›, mayal› veya mayas›z hamurdan yap›lan çörek.- ‹skambilde birli.- Bir padiflah›n yönetiminde olan halk.- Renksiz ve kokusuz bir gaz. 6-Bir nota.- Soylu, soyu temiz olan.- Selenyumun simgesi.Avrupa’da bir halk.- Endonezya’n›n plaka imi. 7-Güç, kuvvet.- Düflünüleni, dolayl› olarak anlatan söz.- Sicilya’da bulunan bir yanarda¤.- Ceylan. 8-Güneydo¤u Anadolu’da bir petrol bölgesi.-Tunus’un plaka imi.- Avrupa’da bir baflkent.- Bir nota.- ‹syankar. 9-Baz› yörelerde ayrana verilen ad.- Türk müzi¤inde bir makam.Medeni, ça¤dafl.- Manganezin simgesi.‹lave. 10-Silah olarak kullan›lan, ucu sivri, iki a¤z› da keskin uzun b›çak.- ‹yilik, ihsan.Duyufl, düflünüfl ve inan›fltaki ay›r›c› özellik.- Bir peygamber. 11-Bir çeflit sivrisinek.- Özgü .....’(sinema ve dizi oyuncumuz).- Denizcilikte mesafe belirten birim. 12-fian, flöhret.- Manisa lalesi de denilen bir bitki.- Mektup. 13- Konuyu kapatal›m anlam›nda bir sözcük.- Trabzon’un bir ilçesi.- ‹slam bilginlerinin bir konuda fikir birli¤i etmeleri. 14-‘fievkiye ....’(Cumhuriyet döneminde sahneye ilk ç›kanlardan olan tiyatro ve operet sanatç›m›z.- Çok bükümlü iplikle dokunmufl bir çeflit ince kumafl.- Bir burç ad›. 15Ortalama.- Kayna¤› mitolojiye dayal› telli bir çalg›.- Oyunda berabere kalma durumu. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z BEN DE B‹R TURNUVA KAZANDIM
6
-8 A¤ustos 2015 tarihlerinde ‹stanbul Maltepe Park AVM Satranç
Turnuvas›nda 129 kat›l›mc› aras›nda birinci oldum. Milli oyuncular›n, çok güçlü genç yar›flmac›lar›n ve deneyimli satrançç›lar›n yar›flt›¤› 45dk. +30sn. zaman temposuyla oynanan turnuvada, 9 turda 8 puanla ipi gö¤üsledim. ‹flte o turnuvadan iki özel konum: Mustafa Y›ld›z - Klaus Kistner, Maltepe, 2015 Siyah, son hamlesi, 27...Kf8f3? ile 28…Vxg3 ya da 28.Kxf3 exf3 ile bitirici tehditlerde bulunuyor. Halbuki bu tehditlere karfl›l›k kolayca görünen bir savunma hamlesi beyaz› kurtar›yor: 28.Axe4! fiimdi siyah vezir istekte ve siyah ya at› atla alacak ya da vezirini kaçacak, her iki yolda da siyahlar, kalite geri kalacak. Ayr›ca e4’teki at g3’ü de koruyor. Beyaz›n at› tam bir aslan at. 28…Axe4 29.Kxf3 Ve2 30.Vxb7 Büyük güç kaybeden ve sald›r› umutlar› tükenen siyah terk etti. 1-0 Mustafa Y›ld›z – Coflkun Duman, Maltepe, 2015 Siyah son hamlesi Ae4d6 ile b7’deki kaleyi istedi. Beyaz›n seçenekleri: a) 31.Kxa7 Axc4 32.Axc4 Vxc4 b) 31.Kc7 ile c4 piyonunu savunmak dolay›s›yla bir piyon önde konumu tutmak beyaz için yeterli olabilirdi. Ama daha güzel bir seçenek arad›m: 31.Kxg7+ fixg7 Siyah, bu kaleyi almak zorunda yoksa 31…fih8?? 32.Vxh6+# olurdu. 32.Vg3+ fif6 33. Vh4+ fig7 34. Kg3+ fih7 Beyaz›n tüm figürleri sald›r›da görev ald›lar. 35. Ve7+ Af7+ 36.Vf6 Ag5 37.Vg6+ Siyah b›rakt› çünkü iki hamlede mat var: 37…fih8 38.Vh6+ Ah7 39.Vg7+# 1-0
156
BD EYLÜL 2015
AYIN OYUNU Azer Abdulayev – Levan Pantsulaia, MTS Logistics, 2015 1. d4 Nf6 2. c4 c5 3. d5 e6 4. Nc3 exd5 5. cxd5 d6 6. Nf3 g6 7. Bf4 a6 8. a4 Bg7 9. h3 O-O 10. e3 Re8 11. Be2 Ne4 12. Qb3 Nd7 13. O-O Ndf6 14. Nxe4 Rxe4 15. Bc4 Nh5 Bu durumda Abdullayev’in 16. Nd2 hamlesine kars› Pantsulaia, sürpriz bir flekilde (D) 16… Nxf4! oynayarak kalite feda etti. Ancak as›l sürpriz beyaz›n 17. Nxe4 hamlesinden sonra geliyor, 17… Nxg2!! 18. Kxg2 Qh4 (Hem 19…Qxe4 hem de 19…Bxh3 tehditleri beyaz› güç durumda b›rak›yor.) 19. Ng3 Bxh3+ 20. Kg1 f5 (Siyah konumu çok derinden alg›l›yor, e¤er 20... Be5 oynasayd› 21. e4 beyaza yaflam flans› tan›yabilirdi.) 21. Rfe1 (21. Qxb7 oynamak tehlikeli çünkü 21… Rf8 22. Rfe1 f4 siyaha güçlü sald›r› olanaklar› sa¤lar. ) 21... Be5 22. Qc2 Bxg3 23. fxg3 Qxg3+ 24. Kh1 Re8 Siyah, hücuma yeni bir kuvvet daha getiriyor. 25. Bf1 (25. Qh2 olmaz çünkü 25… Qf3+ 26. Kg1 Re4 sonras›nda beyaz, savunmas›z kal›r.) 25... Re4 26. Re2 Bg4 (26... Rh4 siyaha iyi gelmez çünkü 27. Rh2 Qf3+ 28. Bg2 sonras›nda beyaz, kendine bir Çin Setti kurar.) 27. Bg2 Bxe2 28. Bxe4 Qh3+ 29. Kg1 Qxe3+ 30. Kh2 fxe4 ve a¤›r maddi s›k›nt›lar içinde bunalan beyaz, oyunu terk ediyor. 0-1 Analiz: Umut Sayman
KURGUMAT Umut Sayman Olimpiya Dünyas› 2014 Tarifname Ödülü
OYUN SONU Salvio, 1634
2#
Siyah Oynar Berabere
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Do¤u’da Bir Y›l Abdülmecit Döneminde Türkiye Alexis de Valon Say Yay›nlar›
O
smanl›n›n bindi¤i dal› kesti¤ini hayk›ran kitaptaki sat›rlar akarken 170 y›l sonra insan sanki bugünü mü anlat›yor duygusuna kap›l›yor: “Türkiye’de yoksulluk diye bir fley bilinmiyordu oysa yoksulluk Bat›’n›n cüzzam hastal›¤›d›r ve bu hastal›¤›n yapt›¤› tahribat iktisatç›lar›n bilimsel kombinezonlar› yayg›nl›k kazand›kça yay›l›r... Barbar denen bu halklar›n geçmifline bir bütün olarak bak›ld›¤›nda belki de onlar›n asl›nda gerçek bilim ve en yüce bilgelik olan mutlulu¤a bizimkilerden daha yak›n olduklar› sonucu ç›kacakt›r. Bu böyle devam edemezdi ve Türkiye’nin Avrupa’n›n kurumlar›n› taklit etmesi gerekiyor... Çok kolay anlafl›laca¤› gibi Avrupa’da ancak uzun araflt›rmalardan sonra hayata geçirilebilen ve deneyimlerle her geçen gün de¤iflim geçirerek güçlenen kurumlar Türkiye’de her 158
türlü istismara yol açacakt›. Emir veren bir iktidar vard› ama emirlerin yerine getirilmesini denetleyen düzenli bir yönetim yoktu. Hiç bir zaman denetlenmeleri mümkün olmayan uzaklardaki memurlara güvenmekten baflka çare bulunmuyordu... çeflitli eyaletlerin valilerine kendileri için çal›flan baflka tekeller kurma hakk› vererek suç ifllendi. Kendi bafllar›na tasarrufta bulunamayacak kadar pasif olan bu paflalar ayr›cal›klar›n›n bir bölümünü belli bir ücret karfl›l›¤›nda astlar›na devrettiler, flu yada bu ürünü sadece kendilerinin sat›n alma hakk›n› baz› vurgunculara çok yüksek fiyatlara satt›lar. Halk› soyan, köyleri boflaltan ve hazineye gelir sa¤lamadan paflalar› zenginlefltiren bu önlemlerin en önemli sonucu görülmemifl, duyulmam›fl istismarlar ve ma¤duriyetler...”
MerleauPonty Emre fian Say Yay›nlar›
K
imi filozoflar›n ad› çok s›k an›l›r gel gelelim yap›tlar› ve etkileri ortada yoktur. Kimisinin de ad› san› bilinmez ama felsefenin ve hayat›n her alan›nda yan› bafl›m›zdad›r. Ça¤dafl Frans›z felsefesinin gölgede
BD EYLÜL 2015
kalan düflünürü Maurice MerleauPonty görsel sanatlar, nöroloji, psikanaliz, Gestalt psikolojisi, edebiyat, gösteri sanatlar›, Sinema, do¤a bilimlerini, toplum bilimlerini, hatta futbolu derinden etkileyen çal›flmalar yapt›. Kökleri Montaigne, Pascal, Descartes dallar›, meyveleri Sartre, Levinas, Husserl, Heidegger, Bergson, Lacan, Freud ile sarmafl dolafl uzanan birlikte uzad›. Savafllar›n, çat›flmalar›n, kavgalar›n kan gölüne çevirdi¤i dünyaya seslenifli var, Merleau-Ponty’nin. Eve geldi¤inde kendisine adeta yap›fl›p duran ve birlikte oyun oynamas›n› isteyen çocu¤una oylanmas› için parçalara ay›rd›¤› Dünya Haritas›n› uzat›p “Bunu düzelt!” diyen babas›n›n elinden parçalar› alan çocuk hemen geri geldi. fiaflk›n baba sordu: “Nas›l yapt›n?” Çocuk: “Paramparça haritan›n arkas›nda insan resmi oldu¤unu gördüm. ‹nsan› düzeltince dünya da düzeldi” yan›t› veriyor. ‹nsan›n zihni temizlenmeden, düzeltilmeden dünya temizlenebilir, düzeltilebilir mi? Dünyay› bu hale getiren insan zihni de¤il mi? Dünyay› düzeltmenin yolu ayd›nlanmadan yani insani düzeltmeden geçiyor. “Fikir Mimarlar›” ›fl›k olmufl, gökyüzündeki y›ld›zlar gibi yol gösteriyor. Kimileri için yel de¤irmenleri ile savaflan Donkiflot’luk, kimileri için göle maya çalan Nasrettin Hoca’l›k. Ya tutarsa demekten baflka flans›m›z var m›?
Bast›¤›n yerleri Tan›
Çanakkale Murat Ç›tak Papillon Yay›nlar›
B
u y›l 100. Y›l›n› kutlanan Çanakkale Zaferi an›s›na haz›rlanan kitapta: Çanakkale savafllar›nda Türk askerinin memleket ve aile hissiyat›; Harp Mecmuas›: fliirlerde siperler ve propaganda; Bahsedilmeyen savafl: Çanakkale Türk Hava Harekat›; Geldikleri gibi gidemez: ‹mroz deniz muharebesi; Yeralt›ndan gelen ölüm: Çanakkale la¤›m savafllar›; Çanakkale cephesi halk yard›mlar›, Savafla kat›lanlar›n dini ve etnik yap›s›; Yaflanm›fl hikayeler ve cephe mektuplar›; Çanakkale’de Türk savafl ahlak›ndan örnekler, Çanakkale komuta kademesi gibi harita ve foto¤raflarla da görsel anlamda zenginlefltirilmifl bölümler yer al›yor. Genifl bir kaynakça da eklenmifl. `Bast›¤›n Yerleri Tan› Çanakkale` adl› kitab›m›zda flehitler diyar› olarak an›lan bu topraklarda gerçekleflen savafl›n daha çok fazla bahsedilmeyen yönlerini, birbirinden de¤erli onlarca kaynaktan ve eserden faydalanarak ortaya koymaya çal›flt›k” diyor. 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: ÜSTÜN KÜSEFO⁄LU, ANKARA
160
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
R E S S A M L A R
fiEKER AHMET PAfiA
EYLÜL 2015
1841- 1907 y›llar› aras›nda yaflayan ve tüm yap›tlar› özel bir önem içeren fieker Ahmet Pafla, yaflad›¤› süre içinde yap›t› Paris’teki dünyaca bilinen Louvre Müzesi’ne kabul edilen ilk Türk ressamd›r. Yukarda gördü¤ünüz “Narlar ve Ayvalar” adl› yap›t›n›n en çok dikkat çekici özelli¤i, geometrik aç›dan sepetteki ayva ve narlar›n diziliflleri ve birbirleriyle oluflturduklar› düzendir. “Narlar ve Ayvalar” yap›t›n›n bir baflka özelli¤iyse, ›fl›¤›n ve renklerin oluflturduklar› uyum ve resmin gerçekçi durufludur. Ünlü ressamlar›m›zdan Osman Hamdi’ye hocal›k yapan Frans›z Jean Leon Gerome’nin fieker Ahmet Pafla’ya “üstad›m” (mon maitre) diye hitap etmesi, sanat çevrelerinde bugün de sayg›yla an›lmaktad›r. Fransa Devleti, üstün sanat yetene¤i nedeniyle takdirlerini belirtmek amac›yla, fieker Ahmet Pafla’ya törenle, Fransa Devlet Onur Niflan› (Legion d’honneur) vermifltir.
Dr. S›tk› Ayd›nel:
Kaya Boztepe:
Atatürk Devriminin Hedef ‹lkesi Ça¤dafl Bir Toplumdu S. 7
Nutuk’u Okumak Yetmiyor, Anlamak da Gerek S. 19
Cengiz Özak›nc›:
Yüz Y›ll›k Yanl›fll›k S. 23
Dr. Ö¤üt Yazman: Önümüzdeki Büyük Tehlike
Dünya Nüfusu S. 60
Konur Ertop: Fikret Otyam’›n Anadolu’danYans›tt›¤› Halk Yarg›s›:
Türk’ü Bölmeye Çal›flana Lanet S. 37 Gürbüz Evren: Destan Kahraman› Gazi Osman Pafla S. 55