2015/11

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R

1 KASIM 2015

KAYIHAN KESK‹NOK

192297

SAYI: 2015 /11

F‹YATI: 4 TL

KASIM 2015

1923 ‹zmir do¤umlu sanatç› Gazi E¤itim Enstitüsü Resim-‹fl Bölümü’nde ö¤renim görmüfl, Lozan Güzel Sanatlar Okulu’nda asistan olarak çal›flm›flt›r. Yurda döndükten sonra Gazi E¤itim Enstüsü’nde Resim-‹fl Bölümü’nde resim ö¤retmenli¤i yapan sanatç›, baflta Kültür Bakanl›¤› Atatürk ve Cumhuriyet Ödülü, Cumhuriyet Senatosu Atatürk Resim Yar›flmas› Birincili¤i, Kültür Bakanl›¤› Atatürk ve Devrimleri Resim yar›flmas› ödülü, Uluslararas› Plastik Sanatlar Derne¤i Onur ödülü baflta olmak üzere sanat yaflam›nda çok say›da ödül alm›fl, yurt içindeki sergileri yan›s›ra bir “Türk sanat elçisi” kimli¤iyle yurtd›fl›nda da onu aflk›n ça¤dafl Türk sanat› sergilerine kat›lm›flt›r. 2015 y›l›nda yitirdi¤imiz sanatç›n›n, Türkiye Büyük Millet Meclisi koleksiyonunda, ‹zmir ve Ankara müzelerinde, Yugoslavya Pocitelli kenti sanatç›lar kolonisi müzesinde ve özel koleksiyonlarda yap›tlar› bulunmaktad›r.

40. YIL

TÜRK‹YE’DE ‹LK BÖBREK NAKL‹N‹N 40. YILI (3.11.1975 - 3.11.2015)

Uluslararas› Prof. Mehmet Dr. S›tk› Ayd›nel: Atatürk Baflar›s› Ulusal Haberal TBMM’de Övüncümüz Oldu: Amerika Silah Prof. Aziz Cerrahlar Arkadafllar›n› Sancar’a Koleji Savunuyor S. 9 Nobel Ödülü S. 37 Kongresinde Hocas› Prof. Dr. Ö¤üt Yazman: Zeki Sar›han’dan Bir Kurtulufl Savafl› Öyküsü Starzl’a Türkiye’n›n Teflekkür Etti S. 20 D›fl Politikas› S. 49 Yamal› Gömlek S. 53


“Hocalar›n hocas›" Boratav, bu kitapta, son y›llarda yazd›¤› makalelerden, sundu¤u bildirilerden ve verdi¤i röportajlardan bir bölümünü bir araya getiriyor. Yar›m yüzy›l› aflk›n bir süre içinde edindi¤i birikimle ve özümseyerek olaylara/olgulara uygulad›¤› tarihî maddeci anlay›flla dünya ahvaline, memleketin haline çeviriyor bak›fllar›n›. Kitapta yer alan on befl bölüm, "Memleketin Haline Bakarken", "Türkiye Ekonomisi", "Dünyan›n Hali", "Marksist ‹ktisat" bafll›kl› dört k›s›m alt›nda toplan›yor. Seçki, memleketin, dünyan›n haline "endifleler ve ümitler içinde bakan" söylefli, yaz› ve konuflmalarla bafll›yor; Türkiye ekonomisine geçerek devam ediyor.

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 KASIM 2015

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Kaya Boztepe, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Nevin Dedeo¤lu, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Okur-BütünDünya Yaz›flma Adresi: okurlabasbasa@butundunya.com.tr Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 21 / 10 / 2015

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


40. YIL

TÜRK‹YE’DE ‹LK BÖBREK NAKL‹N‹N 40. YILI (3.11.1975 - 3.11.2015)


40 Y›l Önce 40 Y›l Sonra B u y›l›n Kas›m’›ndan tam k›rk y›l önce, Türkiye’de t›p alan›nda ulafl›lacak uluslararas› bir baflar›n›n ilk ad›m› at›l›yor, iki böbre¤i de çal›flmad›¤› için ölümle yüzyüze gelen “delikanl› aday›” yafllar›ndaki genç bir çocuk, annesinin verdi¤i böbre¤in kendi vücuduna tak›lmas› sonucu yeniden yaflama kavuflturuluyordu. Ölümün yaflam› yok edici gücünü ortadan kald›ran ve tüm güzellikleriyle yaflam› yeniden egemen k›lan bu ilk baflar›l› organ nakli ameliyat›, t›p alan›nda ülkede devrimsel bir at›l›m›n bafllang›c›n› oluflturuyordu. ‹nsanlar için bir çeflit yaflam güvencesi anlam›na gelen organ nakli ameliyat›n› 3 Kas›m 1975 tarihinde Türkiye’de bafllatan 31 yafl›ndaki uzman doktor Mehmet Haberal, bu hizmetini “Kesinlikle yerine getirmem gereken bir görevim” sözüyle tan›ml›yor, baflar›s›n›n gururunu ise “hizmetinde oldu¤u” ülke insanlar›yla paylafl›yordu. Amerika’daki uzmanl›k çal›flmalar›nda ve özellikle de, dünyada ilk

karaci¤er naklini gerçeklefltiren hocas› Prof. Dr. Thomas Starzl’dan ö¤rendi¤i organ nakli konusundaki bilgilerini Türkiye’de uygulamak için arad›¤› olana¤› genç doktor ancak o gün bulabilmiflti. Çal›flt›¤› Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören bir hastas› ona, böbrekleri çal›flmayan üç çocu¤unu kaybetti¤ini, ayn› hastal›k nedeniyle flimdi dördüncü çocu¤unu da kaybetmek üzere oldu¤unu söylemifl ve doktordan, “Hiç olmazsa bu çocu¤unu kurtarmas›n›” istemiflti. “Organ nakli” önerisini baba Mehmet Emin Çal›flkan’›n onayla-

Bu ameliyat, t›p aç›s›ndan insanlar›n yaflam güvencesinin bundan böyle yurdumuzda da sa¤lanaca¤›n›n kan›t›d›r 3


BD KASIM 2015

mas› ve efli Mürüvvet Çal›flkan’›n çocu¤una bir böbre¤ini vermeyi kabul etmesi üzerine uzman doktor Mehmet Haberal harekete geçmifl, 3 Kas›m 1975 tarihinde Hacettepe Hastanesi’nde, hocalar›n›n da ilgi ve merakla izledikleri Türkiye’deki baflar›l› ilk organ nakli ameliyat›n› yapm›flt›. “Türkiye’de ilk organ nakli ameliyat›” haberiyle, bu ameliyat›n uzman doktor Mehmet Haberal taraf›ndan yap›ld›¤› haberi, Hacettepe yönetimi taraf›ndan “her türlü olas›l›k gözönünde bulundurularak” bir ay süreyle gizli tutulmak istenmifl, fakat bu “giz” ancak 17 gün saklanabilmiflti. 20 Kas›m 1975 tarihli Milliyet gazetesinin birinci sayfas›nda Adliye baflkatibi Mehmet Emin Çal›flkan ve efli Mürüvvet Çal›flkan’›, çocuklar› ve yak›nlar›yla gösteren bir aile foto¤raf›n›n eflli¤inde, “Hacettepe’de bir

20 Kas›m 1975 tarihli Milliyet gazetesi 4

annenin böbre¤inin, çocu¤una tak›ld›¤›” haberi yay›mlan›nca, Haettepe Üniversitesi’nin 17 günlük gizi, bir anda toplumun övüncü oluvermiflti. *** 000 y›l›nda Roma’da, befl bin organ nakli cerrah›n›n kat›l›m›yla düzenlenen Dünya Organ Nakli Derne¤i’nin büyük kongresinde ad›, “ Dünyada Organ naklinin öncüsü” 14 biliminsan›ndan biri olarak aç›klanan ve Papa 2. Jean Paul taraf›ndan bu 14 biliminsan›na verilen “Organ Nakli Öncüsü Madalyas›”n›n sahibi ve ayr›ca... Onur üyesi de seçildi¤i 80 bin üyeli Amerikan Cerrahlar Koleji’ nin bugün yöneticileri aras›nda yer alan Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n, 40 y›l önceki bu devrimsel at›l›m›n›n bugün 40’nc› y›l›nda ulaflt›¤› düzeyde

2


BD KASIM 2015

Papa Jean Paul Prof. Dr. Mehmet Haberal’a madalyas›n› verirken (01.09.2000)

Haberal baflkanl›¤››nda bir transplantasyon ekibi yapm›flt›r. Hacettepe yetkilileri, baz› bilimsel nedenlerle ve olay›n istismar edilmesini önlemek amac›yla 3 kas›mda HACETTEPE’DE B‹R yap›lan ameliyat› ve ANNEN‹N BÖBREbaflar›l› sonuçlar›n› sakl› ⁄‹, ÇOCU⁄UNA tutmufllard›r. TAKILDI Kas›m ay› bafl›nda 3 kardefli de böbrek hastaadliyede bafl katip olan l›¤›ndan ölen Bahtiyar Mehmet Ali Çal›flkan, Çal›flkan’›n, yeni böbre¤i nefrit teflhisiyle Hacettekabul edip etmeyecepi Papa Jean Paul taraf›ndan pe’ye yat›r›lm›flt›r. 1 ay içinde anlafl›lacak. Prof. Dr. Mehmet Hacettepe’ de Bahtiyar Hacettepe Üniversitesi T›p Haberal’a verilen madalya Çal›flkan’›n iki böbre¤iFakültesinde Türkiye’de nin de çal›flmad›¤› görülmüfltür. ilk defa baflar›l› bir böbrek nakli ameliyat› gerçeklefltirilmifl, iki böbre¤i Hasta gencin babas›, “Daha önce 3 de çal›flmaz hale gelen 14 yafl›ndaki çocu¤unun ayn› hastal›ktan öldü¤ünü” bir gencin böbrekleri ç›kar›l›p, anne- söyleyerek, “Bu çocu¤unun kurtar›lsinden al›nan bir böbrek tak›lm›flt›r. mas›n›” istemifltir. Bunun üzerine, Dr. Haberal Ameliyat› Prof. Y›lmaz Sanaç’›n harekete geçmifl ve çocu¤un annesi asistan› Uzman Doktor Mehmet an›lmas› amac›yla, bu konuda 40 y›l önce yay›mlanan Milliyet’ teki haberi belge özelli¤iyle flimdi bir kez daha yay›ml›yoruz:

5


BD KASIM 2015

Prof. Dr. Haberal’›n Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanan söyleflisi (19.07.1980)

Mürüvvet Çal›flkan, bir böbre¤ini vermeyi kabul edince, 3 kas›m tarihinde ameliyat yap›lm›flt›r. Üç saat süren ameliyat›n yönetimini Dr. Haberal yapm›fl, ameliyatta çal›flan transplantasyon ekibinde ise, Prof. Y›lmaz Sanaç ve Doç. Ümit Saatç› da bulunmufltur. Ameliyat s›ras›nda Bahtiyar Çal›flkan’›n iki böbre¤i ç›kar›lm›fl, bunlar›n yerine annesi Mürüvvet Çal›flkan’dan al›nan bir böbrek tak›lm›flt›r. Ameliyattan bir gün sonra tak›lan böbrek çal›flmaya ve kan› süzme¤e bafllam›flt›r. Bahtiyar Çal›flkan mikroptan ar›nd›r›lm›fl özel bir bölüme al›nm›flt›r. Halen bu özel bölümde bulunmaktad›r. Çal›flkan, devaml› olarak doktor denetimi alt›nda tutulmaktad›r. Bahtiyar Çal›flkan’›n vücudunun tak›lan yeni böbre¤i at›p atmayaca¤› bir ay içinde belli olacakt›r. Ancak, sonucun flimdiden baflar›l› oldu¤u, Hacettepe yetkililerince belitilmektedir. 6

DR. HABERAL K‹MD‹R? Ameliyatta as›l sorumlulu¤u yüklenen bilim adam› Dr. Mehmet Haberal, daha önce Hüsnü Göksel’in yan›nda asistan olarak çal›flm›fl, sonra Prof. Y›lmaz Sanaç’›n asistanl›¤›na geçmifltir. Burada asistanl›k yaparken, iki y›l içinde Amerika’ya gönderilen Dr. Haberal, burada özellikle böbrek ameliyatlar› üzerinde çal›flm›flt›r. BABASI NE D‹YOR? Bahtiyar Çal›flkan’›n babas› Mehmet Ali Çal›flkan da, bir rahats›zl›k dolay›s›yla Hacettepe’de yatmaktad›r. Bir erkek ve iki k›z çocu¤unu ayn› hastal›ktan kaybettikten sonra dördüncü çocu¤unun kurtar›lma umudu belirmesinden duydu¤u sevinci ifade etmekte, baflta “Dr. Haberal olmak üzere ameliyata kat›lan bütün ekibe teflekkür ederim” demektedir. • meteakyol@butundunya.com.tr


Duy Kardeflim! A

yn› anan›n çocuklar›y›z biz... Anadolu’nun evlatlar›... Türkiye denen fidan›n, ayn› kökten f›flk›ran, tazecik dallar›... Birbirine havayla, suyla, toprakla de¤il sadece, can›yla, kan›yla da, tüm ruhuyla da kenetli, 92 y›ll›k, ama köklü, bir fidan›n dallar›y›z biz... Sökmek istemifller, cansuyu etmifliz birlikte, can›m›z›... Karlar ya¤d›rm›fllar üzerimize, günefl olmufl eritmifliz sevgimizin s›cakl›¤›yla... Atefllere vermifller de söndürmüflüz kan›m›zla... Anadolu denen fidana "Yi¤itlerle dolu diyar" dedirtmifliz biz, birlikte… Kurtulurken onlar›n baltalar›ndan, bir benden, bir senden, bir ondan gitmifl taptaze can.... Ad›m›z Hasan o¤lu Mehmet, Ahmet o¤lu Mustafa, Salih o¤lu Hüseyin olmufl tek

Yazan: NESL‹HAN YAfiAR

amaç için.... Ad›m›z Diyarbekirli Yi¤it Osman, ad›m›z Edirneli Yusuf olmufl. Laz Ali de¤il, Kürt Mahir de¤il, Çerkez Sami de¤il, ad›m›z Kahraman Mehmetçik olmus Vatan için... U¤runa kanlar, canlar ba¤›fllad›¤›m›z, rengini kat›ks›z yi¤it soyundan alan, gölgesinde huzur dolu serin nefesler ald›¤›m›z flanl› bayra¤›m›z, beraberce ekme¤imizi bölüfltü¤ümüz, kaderimizi ortaklaflt›¤›m›z ata miras›m›z Vatan›m›z, bana de¤il, sana degil, “biz”e emanet... Ey Hakkari’den ça¤›rsan Edirne’den duydu¤um kardeflim... fiimdi sen beni duy! Et t›rnaktan ayr›lmaz... Bu canlar bizde oldukça, bizden birbirimize düflman olmaz!.. Hiçbir gücün gücü yetmez, beni sana, seni bana düflman etmeye!

7


ATATÜRK’ÜN Ö⁄RETMENLER ‹LE ‹LG‹L‹ ÖZDEY‹fiLER‹

Derleyen: GAZ‹ GÜDER

Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka e¤iticilere, ö¤retmenlere muhtaçt›r. Onlard›r ki, toplumu gerçek bir ulus haline getirirler. Bir ulus, e¤itim ordusuna sahip olmad›kça savafl alanlar›nda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferler kal›c› sonuçlar veremez. Bir milleti hür, ba¤›ms›z, flanl›, yüksek bir toplum olarak yaflatan da, köleli¤e, yoksullu¤a düflüren de e¤itimdir. Dünyan›n her taraf›nda ö¤retmenler, insan toplulu¤unun en fedakar ve sayg›de¤er unsurlar›d›r. Ö¤retmenler! Cumhuriyetin fedakar ö¤retici ve e¤iticileri, yeni kuflaklar› sizler yetifltireceksiniz. Ve yeni kuflaklar sizin eseriniz olacakt›r. ‹lk ilham ana-baba kuca¤›ndan sonra, mektepteki ö¤retmenin dilinden, vicdan›ndan, terbiyesinden al›n›r. Milletleri kurtaranlar yaln›z ve ancak ö¤retmenlerdir. Ö¤retmenlerden, e¤itimcilerden mahrum bir ulus, henüz bir ulus nam›n› almak hakk›n› kazanmam›flt›r. Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutlulu¤a kavuflturmak için iki orduya ihtiyaç vard›r: Biri vatan›m›z› kurtaran asker ordusu, di¤eri ulusumuzun gelece¤ini yo¤uran irfan (bilim, kültür) ordusudur.


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Atatürk'ün Affedicili¤i Mustafa Kemal’in olumlu özellikleri öylesine çoktur ki onun sadece iyi tan›yanlar›m›z de¤il, iyi inceleyen bütün dünya bilim ve devlet adamlar› takdir etmektedirler. Zaman zaman, yapabildi¤im ölçüde bu özellikleri belgelere dayanarak okuyucular›ma arz etmeye çal›fl›yorum. fiimdi de onun cephedeki silah arkadafllar›n› haks›z elefltirilere karfl› müdafaa etmesine yer vermek istiyorum. ildi¤iniz gibi Mustafa Kemal Pafla 14 A¤ustos 1920 günü Büyük Millet Meclisi’nde Yunan ordusunun ileri harekat› üzerine elefltirilmeye çal›fl›lan Bekir Sami, Hac› Muhittin, Aflir Beyler hakk›nda verilen öneriler nedeniyle önce teflekkür etmifl, sonra da Bat› cephesinde ortaya ç›kan olaylardan dolay› muharebe koflullar›n›, ortam›, arazinin dayatt›¤› özellikleri

B


BD KASIM 2015

iyice irdelemeden yap›lan elefltirileri do¤ru bulmad›¤›n› ifade etmifltir çünkü.”Genelkurmay Baflkanl›¤›n›n ve yüce meclis baflkanl›¤›n›n olaylar› yak›ndan takip etti¤ini komutanlar›n verdikleri kararlar›n do¤ru olduklar› ve onaylad›klar›n›” beyan etmifltir. Özellikle Hamdullah Suphi ile yap›lan tart›flmada, ”Bekir Sami Bey Bursa’y› terk etmemifltir. Ben kendi imzam alt›nda Bursa iflgal edilmeden önce emir vermifltim. Bu nedenle askeri harekat gere¤i, Bursa iflgal edilmeden evvel oray› terk etmek do¤ru idi” demifltir. Di¤er elefltirilen komutanlar›n da yanl›fl hareket etmedi¤ini teker teker kan›tlam›flt›r. Bu olay TBMM’nin ilk günlerinden itibaren Mustafa Kemal ve arkadafllar›na savafl›n yönetimi konusunda fliddetli tenkitlerin yap›labildi¤ini; Mustafa Kemal’in cephedeki arkadafllar›n› savundu¤unu göstermektedir. Benzer elefltiriler Sakarya meydan muharebesinde ve büyük taarruzdan önce de stratejik durumu bilmeyen mebuslarca yap›lm›fl; sonuçta Mustafa Kemal verdi¤i cevaplarda ve uygulad›¤› stratejide daima hakl› ç›km›flt›r. i¤er önemli bir olay; Mustafa Kemal Erzurum Kongresi’ni açmak için Erzurum’da komutanlarla birlikte oldu¤unda Osmanl› hükümetinin ‹ngilizlerin bask›s›yla yakalan›p ‹stanbul’a gönderilmesi istenir. Bunun üzerine Mustafa Kemal bu emri gerçeklemesini beklemeyip istifa etmeyi ye¤ler. Bu arada Mustafa Kemal ile Samsun’a ç›kanlar aras›nda

D 10

bulunan kurmay baflkan› Manast›rl› Kâz›m Dirik hiç vakit kaybetmeden “Paflam” der, “Siz art›k istifa etti¤inize göre emirleri kimden alaca¤›m dosyalar› kimlere teslim edece¤im.” Mustafa Kemal bu sözler karfl›s›nda “Öyle mi efendim, Peki efendim.” demekle yetinir. Bu olaya tan›k olan Rauf bey (Orbay) daha sonra yazd›¤› an›lar›nda, “Mustafa Kemal’i 1909’dan beri tan›r›m. Ama o gün orada kurmay baflkan›n›n evrak›n› toplay›p karfl›s›nda dikildi¤i ve o sözleri söyledi¤i andaki ruh düflkünlü¤ünü hiç bir zaman görmedim.” diye yazmaktad›r.[1]

Kâzım Dirik

Mustafa Kemal Kaz›m Dirik’in bu hareketine çok üzülmüfl ve üzüntüsünü yan›nda bulunan Rauf Bey’e “Rauf gördün mü? Devlet makam ve mesnedinin k›ymetini gördün mü?” diye ifade etmifltir. Fakat büyük önder, ‹stanbul’dan Samsun’a beraber getirdi¤i kurmay baflkan›na do¤rudan bir k›rg›nl›k


Bütün bu olaylar Atatürk’ün

liderlik özelliklerinden olan “vefa”, “affedicilik”, “dava arkadafllar›na sahip ç›kmak”, “insanlar› gözden ç›karmak yerine, onlar›n yeteneklerinden istifade etmek” gibi özellikleri ortaya koymaktad›r. göstermemifltir. Kâz›m Dirik daha sonra general olmufl, valilik, genel müfettifllik gibi önemli görevlerde bulunmufltur. Y›llar sonra (1926 y›l›nda) ‹zmir suikast› ihbar› al›n›nca o s›rada Bal›kesir’de bulunan Mustafa Kemal’e ihbar› bildiren ve ‹zmir’e gelmesini erteleme önerisinde bulunan ‹zmir valisi Kâz›m Diriktir. Bütün bu olaylar birlikte de¤erlendirildi¤inde Atatürk’ün liderlik özelliklerinden olan “vefa”, “affedicilik”, “dava arkadafllar›na sahip ç›kmak”, “insanlar› gözden ç›karmak yerine, onlar›n yeteneklerinden istifade etmek” gibi özellikleri ortaya koymaktad›r. Atatürk’ün 8/9 Temmuz 1919 gecesi Erzurum’da askerlikten istifa etmesi olay›na de¤inmiflken, bununla irtibatl› bir konuyu daha vurgulamak istiyorum. O tarihten itibaren o art›k mirliva (tu¤general) Mustafa Kemal de¤il, ordudan istifa etmifl, sivil bir flah›st›r. Hakk›nda ‹stanbul hükümetince verilmifl tutuklama emri vard›r. Tutuklama emri daha önce de Erzurum vali Vekilli¤i’ne ve Erzurum’da bulunan 15. Kolordu komutan› Kâz›m Karabekir’e

gönderilmifl, fakat o s›rada orduda general olan Mustafa Kemal tutuklanmam›flt›r. Acaba Kâz›m Karabekir, padiflah›n ve Harbiye Naz›r›’n›n emrine uyup flimdi sivil bir flah›s olan Mustafa Kemal’i tutuklayacak m›d›r? Bu soru Mustafa Kemal’i tedirgin etmektedir. stifadan iki gün sonra (10 Temmuz’da) yaver Cevat Abbas Mustafa Kemal’in yan›na gelerek “Kumandan pafla (Karabekir) geliyor arkalar›nda bir bölük süvari var.” der. Karabekir içeri girer ve Mustafa Kemal’e “Emrinizdeyiz Paflam. Ben, subaylar›m, erlerim, kolordum hepimiz emrinizdeyiz.” der. Mustafa Kemal’in tereddütleri kaybolmufl, rahatlam›flt›r. Karabekir’i kucaklay›p öper. Baz› yazarlar bu olay› kurtulufl savafl›n›n dönüm noktas› olarak de¤erlendirmekte ve “Karabekir Mustafa Kemal’e bu jesti yapmasa idi kurtulufl savafl› bafllayamazd›” fleklinde iddialar ileri sürmektedirler. Oysa Atatürk’ü iyi inceleyen, tan›yan araflt›rmac›lar iyi bilirler ki, Atatürk bir hesap adam›d›r. Samsun’a ç›kmadan önce 6 ay

11


BD KASIM 2015

‹stanbul’da kalm›fl, Anadolu’ya geçip milli mücadeleye bafllamak için bütün hareket tarzlar›n› de¤erlendirmifl, karar›n› vermifltir. Bu dönemde fiiflli’deki evinde Kaz›m Karabekir’le

Kâz›m Karabekir

de görüflmüfl, kendisinin Erzurum’a giderek 15. Kolordu komutanl›¤›n› teslim almas›n› istemifl ve Anadolu’da beraber çal›flmak için anlaflm›fllard›r.[2] Karabekir Erzurum’da yukar›da

anlat›lan jesti yapmam›fl olsa bile Atatürk milli mücadeleyi bafllatmaya kararl›d›r. Bu u¤urda “afl›k oldu¤u” askerlik mesle¤inden ve rütbesinden feragat ederek “vicdani vazifeye milletin ba¤r›nda bir ferd-i millet olarak devam edece¤ini” aç›klam›flt›r.[3] Onu hiçbir kuvvet ve hiçbir olumsuz davran›fl bu karar›ndan vazgeçiremez. Gerek Kurtulufl Savafl›’nda gerekse devrimler döneminde en yak›n arkadafllar›n›n bile kendisine muhalefet etmeleri ve karfl›laflt›¤› büyük zorluklar, Atatürk’ü gençli¤inden beri kafas›na koydu¤u “ulusal egemenli¤e dayal› tam ba¤›ms›z Türkiye” idealinden bir ad›m dahi geriye götürememifltir. • sitkiaydinel@butundunya.com.tr [1] Rauf bey’in hat›ralar›ndan aktaran fievket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt 2, Ankara, Remzi Kitabevi,1964, S.105. [2] Atatürk’ün Samsun’a ç›kmadan önce ‹stanbul’da geçirdi¤i 6 ay için bak›n›z: Alev Coflkun, Samsun’dan Önceki 6 Ay, Cumhuriyet Yay›nlar›. [3] fievket Süreyya Aydemir, age, s.103.

ATATÜRK’ÜN BA⁄IMSIZLIK HAKKINDAK‹ SÖZLER‹

”Ben yaflayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâd› kalmal›y›m. Bu sebeple millî ba¤›ms›zl›k bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap etti¤i takdirde, insanl›¤› teflkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gere¤i olan dostluk, siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan sarf›nazar edinceye kadar amans›z düflman›y›m. *** "Biz bar›fl istiyoruz" dedi¤imiz zaman "tam ba¤›ms›zl›k istiyoruz" dedi¤imizi herkesin bilmesi lâz›md›r. Bunu istemeye hakk›m›z ve kudretimiz vard›r. On sene, yirmi sene sonra afla¤›laflarak ölmekten ise flimdiden fleref ve haysiyetle ölmeyi üstün tutmal›y›z. 12


Gençli¤in Dünyas› Kaya Boztepe

10

KASIM Kas›m ay›nda baflka bir fley gelmez akl›ma.

Sadece 10 Kas›m’› düflünürüm. Önce “Yas Günü” olarak adland›rd›k. Sonra da “Atatürk’ü Anma Günü”. Benim için ise yafl günü, do¤um günü, Atatürk’ü anlay›p, anlatma günüdür 10 Kas›m... sterim ki özellikle genç kuflaklar bilsin. Bizlerin bilip de, gençlerin de bildi¤ini zannetti¤imiz hikayeleri paylafl›r›m 10 Kas›m’da. Yine o dehan›n öngördü¤ü ve gençli¤e sesleniflinde de ifade etti¤i gibi onu ve eserlerini unutturmaya çal›flan bir zihniyet vard›r çünkü. ‹sterim ki o genç kuflaklar› Çanakkale’ye götüreyim. Gelen zaferlerin, oraya s›zan baz› sözde rehber örümcek kafal›lar›n anlatt›¤› gibi gökyüzünden inen dervifllerle gelmedi¤ini anlat›r›m. Havada çarp›flan mermilerin içinden ç›kan mucizeyi ve gelen baflar›lar› o ileri görüfllü genç komutan›n nas›l elde etti¤ini, onun

13


BD KASIM 2015

liderlik özelliklerini ön plana ç›kararak yaratt›¤› ayr›cal›¤›, ac›lar›, baflar›lar› ve zaferi anlat›r›m onlara.

Y

üzbinlerce askerin kan› döküldükten sonra “Çanakkale Geçilmez” sözünü dünyaya ezberlettiren genç Pafla’n›n ruh halini düflünsünler isterim. Henüz o zaferin ve ac›lar›n üzerinden çok az bir zaman geçmesine ra¤men, beceriksiz ve hain Saltanat›n sayesinde ayn› düflman askerlerinin ellerini, kollar›n› sallayarak ‹stanbul’a nas›l girdiklerini, bunu gören Atatürk’ün “geldikleri gibi giderler” derken, gençlerin gözlerini kapay›p o an› düflünmelerini isterim. “Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek de¤ildir. Benim fikirlerimi, duygular›m› anl›yorsan›z ve hissediyorsan›z bu yeterlidir” ifadesini bir vasiyet olarak kabul etmelerini, onu anlamalar› için elimden geleni yapar›m ben, özellikle de 10 Kas›m’da. Askeri dehas›n›n yan›s›ra, ümmet’den millet’e geçifli, padiflah’a kulluk etmekten birey olmaya, vatandafl olmaya, insan olmaya geçmek için neler yapt›¤›n› anlatmak isterim. Ankara’ya, Ulus Meydan›na giderim ben Kas›m ay›nda. Çocuklar›, gençleri ellerinden tutup Kurtulufl Savafl›m›z› yaflad›¤›m›z o tarihi Birinci Meclis’e, sonra da yaklafl›k 100 metre afla¤›da bulunan ‹kinci Meclis’e götürmek ve bu özel günü An›tkabir’de sonland›rmak isterim. ‹sterim ki tafl›ma kiremitlerle yap›lan o eski ‹ttihak ve Terakki Dernek Binas›n›, olmayan konforu, yokluklar içinde gerçeklefltirilen büyük zaferleri daha iyi anlas›n 14

genç kuflaklar. O flartlar alt›nda bile Meclis kurmadan, o meclisten karar ç›karmadan, halka anlat›p halk›n onay›n› almadan hareket etmeyen Atatürk’ü anlamalar›n› isterim. Lozan antlaflmas›n›n imzaland›¤› masay› gösteririm onlara. Gösterir, anlat›r›m ki “Lozan’da herfleyi kaybettik” diye ahlaks›zca yalan söyleyenlere Sevr Antlaflmas›n›, nereden nereye geldi¤imizin cevab›n› verebilsin o genç beyinler. Gerçekleri bilsinler ki dahili bedhahlar›n oyunlar›na gelmesinler. ‹sviçre, Fransa, ‹talya gibi ülkelerde bile kad›n›n seçme ve seçilme hakk› yokken Atatürk’ün bu hakk› Türk kad›n›na ne zaman tan›d›¤›n›, e¤itim, adalet, sanayi, finans, ak›llar›na gelebilecek hemen her konuda nas›l bir devrim yaratt›¤›n› anlat›r›m gençlere.

K

aç gence anlatabilirsin ki diye sorabilirsiniz bana. Denize ulaflamadan ölüp giden yavru kaplumba¤alar› koca sahilde tek, tek toplay›p denize atan adam gibi cevap veririm o zaman. “Gücümün yetti¤ince”. Ne ifle yarar ki diye sorars›n›z belki. O zaman da elinde bir kova suyla, döke, saça yang›n› söndürmeye giderken “senin tafl›d›¤›n suyla n’olacak” diye sorduklar› topal kar›nca’n›n cevab›n› tekrar ederim. Derim ki, “gidemesem de o yolda ölürüm, hiç de¤ilse rengim belli olur”. O yüce insan ve silah arkadafllar›n› sayg› ile, minnet ile, rahmet ile an›yorum. • kayaboztepe@butundunya.com.tr


Sakl› Tarih Sinan Meydan

ATATÜRK’ÜN VAS‹YET‹NDEK‹ ‹NSANLIK “S›rlar›yla ve Mesajlar›yla Atatürk’ün Vasiyeti ve Mal Varl›¤›”

“B

enim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacakt›r, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacakt›r” ve “‹ki Mustafa Kemal var: Bir ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal…” gibi sözleriyle dünyan›n gelip geçici oldu¤unu hiç unutmayan ve ölüm gerçe¤ine hep haz›r olan Atatürk, henüz hiçbir hastal›k belirtisinin görülmedi¤i, sapasa¤lam oldu¤u günlerde, 1933 y›l›nda bütün mal varl›¤›n› hazineye b›rakmak istemifl, ancak Medeni Kanun’daki “mahfuz hisse” nedeniyle üzerindeki mallar›n bir k›sm›n› mirasç›lar›na b›rakma zorunlulu¤uyla karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Atatürk, bu

zorunluluktan kurtulmak için -dünyada benzerine rastlan›lmad›k bir flekilde- “özel kanun” ç›kartt›rm›flt›r. Sonuçta 12 Haziran 1933 tarihli 2307 say›l› “özel kanunla” tüm mal varl›¤›n› hazineye b›rakm›flt›r. Dünya; mal, mülk sahibi olmak için “özel kanun” ç›karan devlet adamlar›n› çok görmüfltür de -Atatürk’ten baflka -tüm mal›n›, mülkünü milletine ba¤›fllamak için “özel kanun” ç›kartan baflka birini daha görmemifltir. Özel kanunla “mahfuz hisse” dâhil tüm mal varl›¤›n› milletine ba¤›fllayan Atatürk, daha 1933 y›l›nda bir de vasiyetname haz›rlamak istemifltir. 15


BD KASIM 2015

Hasan R›za Soyak’› dinleyelim: “Bu kanun (2307 say›l› özel kanun) ç›kt›ktan sonra vasiyetname tanzimini birer suretle ihmal etmifltik; burada benim büyük kusurum oldu¤unu itiraf ederim. Ne bileyim; tafl›d›¤› manadan dolay› olacak, böyle bir vesika tanzimine bir türlü elim varm›yordu ve her konufluldukça bir vesile ile ileriye at›yordum. ‘Hani seninle ara s›ra bir iflimizden bahsederdik’ sözleriyle Atatürk bana iflte bunlar› hat›rlat›yordu.” Atatürk’ün hastal›¤› iyice ilerleyince vasiyet konusu bir kere daha gündeme gelmifltir. Hasan R›za Soyak ve Kocaeli milletvekili Selahatttin Yarg›’n›n haz›rlad›¤› vasiyet

16

tasla¤›n› okuyan Atatürk, üzerinde baz› düzeltmeler yaparak 5 Eylül 1938 tarihinde Dolmabahçe’de flu vasiyeti yazm›flt›r: “Malik oldu¤um bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi, Halk Partisi’ne atideki flartlarla terk ve vasiyet ediyorum: 1. Nukut ve hisse senetleri, flimdiki gibi ‹fl Bankas› taraf›ndan nemaland›r›lacakt›r; 2. Her seneki nemadan bana nispetleri flerefi mahfuz kald›kça yaflad›klar› müddetçe, Makbule’ye ayda 1000, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye flimdiki 100’er lira verilecektir. 3. Sabiha Gökçen’e bir ev de alabilecek para verilecektir. 4. Makbule’nin yaflad›¤› müddetçe Çankaya’da oturdu¤u ev de emrinde kalacakt›r. 5. ‹smet ‹nönü’nün çocuklar›na yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacaklar› yard›m yap›lacakt›r. 6. Her sene nemadan mütebaki miktar yar› yar›ya Türk Tarih ve Dil Kurumlar›na tahsis edilecektir.” ‹lginçtir! Atatürk’ ün vasiyetinin genelde gözden kaçan


BD KASIM 2015

ilginç mesajlar› ve s›rlar› vard›r. Bu mesajlar› ve s›rlar› Hasan R›za Soyak’ tan ö¤reniyoruz. Örne¤in, “Bir maddede kendilerine ayl›k ba¤lanmas› vasiyet etti¤i han›mlardan beflinin soyadlar› yaz›l› idi; yaln›z Bayan Afet’in soyad› yoktu; o ailesinin soyad›n› kullanm›yordu. Henüz baflka bir ad da almam›flt›. Bunu görünce di¤erlerinin de soyadlar›n› yazmad›.” Vasiyette yaln›zca Sabiha Gökçen’in soyad›na yer vermifltir. Onun nedeni de “Sabiha’n›n Gökçen ad›n› soyad› olmaktan ziyade tayyarecili¤ini belirten bir s›fat olarak” görmesiydi.

Y

ine vasiyette geçen “vefatlar›na kadar” ifadesini çizip yerine “Yaflad›klar› müddetçe” notunu düflmüfltür. “Ona göre yaflamak esast›. Bir vasiyetnamede dahi olsa, bir insan›n ölümünden bahsetmeyi nezakete uygun bulmuyordu.”

K›z kardeflinin Çankaya’da oturdu¤u eve ait maddede “‹kametine müsaade edilecektir” denildi¤ini görünce bunu “emrinde kalacakt›r” fleklinde de¤ifltirmifltir. ‹smet ‹nönü’nün çocuklar›na ait maddeyi de “Kendisine bir hal olursa -Hasan R›za Temelli’yi kastederekkardefli çocuklar›na bakmaz” diye düflünerek yazm›flt›r.

A

tatürk’ün vasiyetindeki ‹nönü’ nün çocuklar›yla ilgili madde, çeflitli dedikodulara neden olmufltur. Örne¤in, güya Atatürk’e ‹nönü’ nün öldü¤ü söylendi¤i için Atatürk, ‹nönü’nün çocuklar›na e¤itim yard›m› yap›lmas›n› vasiyet etmifltir! Hatta Atatürk’ün ‹nönü’yü öldürtmeyi düflündü¤ü (!), bu nedenle çocuklar›na yard›m edilmesini vasiyet etti¤ini söyleyenler bile olmufltur. Bu iddialar›n tamam› yaland›r. 17


BD KASIM 2015

“Gerçek olan fludur: Atatürk senetleri” -10 Kas›m 1938- itibariyle herkesin iyili¤ini isteyen, buna çal›flan, flöyledir: politika icaplar›yla özel münasebetlerini titizlikle ay›rmay› Nükut Lira, Kurufl Lira, Kurufl bilen, arkadafll›klar›na ve Emekli Hesab›: 19.566.80 dostluklar›na içten ba¤l› olan 4 Numaral› fiahsi Hesab›: 53.453.18 çok mert ve vefakâr bir insand›; 2 Numaral› Hesap: 1.446.872.03 di¤er yandan ‹nönü o s›ralarda, Toplam: 1.519.892.01 safra kesesi iltihab› gibi tehli‹fl Bankas› Hisse Senedi (10 liral›k): 119.125 keli bir hastal›k geçiriyor ve Müessis Hisse Senedi (500 liral›k): 569 Atatürk bununla yak›ndan Toplam: 119.694 ilgileniyordu; emriyle her gün M. Kömürü T.A.fi Hisse Senedi: s›hhi durumu hakk›nda malu12.750 Nama Muharrer: 12.250 mat al›yor, kendisine arz ediHamiline Muharrer 125 Müessis Senet: yorduk. Hatta hastal›¤› zama25.125 Toplam: n›na rastlayan bir geliflinde Prof. Fissenger’i de Ankara’ya Genel Toplam: Para: 1.519.892.01 göndermifl, tedavisi ile Hisse Senedi: 144.891 alakadar etmiflti.”

B

u arada ‹nönü’nün çocuklar›n›n yüksek ö¤renimlerini yapmalar› için vasiyetnamede öne sürülen yard›ma gerek duyulmam›flt›r. Atatürk’ün vasiyetindeki mesajlardan biri de ikinci maddedeki “… bana nispetleri flerefi mahfuz kald›kça…” ifadesidir. Atatürk bu ifadesiyle “adlar› geçen alt› kiflinin kendisine yak›nl›klar›n›n aç›k bir gerçek oldu¤unu anlatmak istemifltir” Atatürk vasiyetini 6 Ekim 1938 tarihinde ‹stanbul 6. Noteri ‹smail Kunter’e teslim etmifltir. Atatürk’ün vasiyeti 28 Kas›m 1938 tarihinde Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimli¤i’nde aç›lm›flt›r. Atatürk’ün Mal Varl›¤› Atatürk’ün vasiyetindeki flartlarla CHP’ye devretti¤i “nakit ve hisse 18

Bu tablodan ortaya ç›kan sonuçlar flöyle özetlenebilir. 1. Atatürk ölürken, ‹fl Bankas›’ndaki Emekli Hesab›nda ve 4 Numaral› fiahsi Hesab›’nda emekli maafllar›ndan toplam 73 bin 19 lira 98 kurufl birikim yapm›flt›r. Tüm flahsi mal varl›¤› budur. Ayl›k ortalama 10 bin lira civar›nda cumhurbaflkanl›¤› maafl› alan Atatürk, neredeyse bütün maafl›n›, köflkün ihtiyaçlar›na, yolculuk masraflarına, çal›flanlara ve sosyal yard›m ve ba¤›fllara harcam›flt›r. Bu nedenle öldü¤ünde flahsi hesab›nda sadece birkaç ayl›k maafl› kalm›flt›r. 2. Atatürk’ün ‹fl Bankas› 2 Numaral› Hesab›ndaki 1 milyon 446 bin 872 lira 03 kurufl ile 114 bin 891 adet hisse senedi ise Hindistan’dan gelen paradan kalan 75 bin


BD KASIM 2015

10 bin lira civar›nda cumhurbaflkanl›¤› maafl› alan Atatürk, neredeyse bütün maafl›n›, köflkün ihtiyaçlar›na, yolculuk masraflar›na, çal›flanlara ve sosyal yard›m ve ba¤›fllara harcam›flt›r. lira, örnek çiftliklerin gelirleri ve Abbas Hilmi Pafla’n›n CHP’ye ba¤›fllad›¤› 900 bin liran›n de¤erlendirilmesiyle birikmifltir. Atatürk, flahsi harcamalar› için bu paralara asla el sürmemifltir. (Atatürk Hindistan’dan Milli Mücadele için kendisine gönderilen paran›n 120 bin liras›yla örnek çiftlikler, 250 bin liras›yla da ‹fl Bankas›’n› kurmufltur. Bu paradan geriye kalan› da ‹fl Bankas›’na koymufltur. Atatürk 1925’te kurdu¤u örnek çiftliklerini 1927 y›l›nda CHP’ye b›rakm›fl; çiftlikleri y›llarca çal›flt›r›p gelifltirip, iyice de¤erlendirdikten sonra 1937 y›l›nda hazineye ba¤›fllam›flt›r. Atatürk kendi üzerinde görünen bu çiftlik gelirlerine ve çiftlik ürünlerine asla el sürmemifltir. Çiftlik gelirlerini ‹fl Bankas› 2 Numaral› hesapta biriktirmifl, çiftlik ürünlerini ise paras›n› vererek sat›n alm›flt›r. Örnek çiftlikler, Türkiye’de modern tar›m ve hayvanc›l›¤›n geliflmesine büyük katk› sa¤lam›fl; ‹fl Bankas› ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik kalk›nmas›ndaki lokomotiflerden biri olmufltur.) 3. Atatürk, el sürmedi¤i ‹fl Bankas› 2 Numaral› hesaptaki 1.5 milyon liraya yak›n paray› vasiyetinde

üç büyük Cumhuriyet kurumuna; CHP denetiminde TTK’ya ve TDK’ ya b›rakm›flt›r. Atatürk düflmanlar›n›n dillerine dolad›klar› “Atatürk’ün malvarl›¤›” gerçe¤i budur. Görüldü¤ü gibi Atatürk’ün flahsi mal› olarak emekli maafl› ve cumhurbaflkanl›¤› maafl› d›fl›nda üzerinde tek kuruflu yoktur. Maflalar›n› da sosyal yard›mlar ve ba¤›fllar baflta olmak üzere köflk giderlerine harcam›flt›r. Ölürken flahsi hesab›nda sadece 73 bin 19 lira 98 kurufl birikmifl paras› vard›r. Atatürk’ün baflkaca aç›k veya gizli bir vasiyeti yoktur. Bu konudaki iddialar tamamen gerçek d›fl›d›r. Not: Atatürk’ün mal varl›¤›n›n tüm kaynaklar›n›, Atatürk’ün gelirlerini, giderlerini, ba¤›fllar›n›, Hindistan’dan gelen para vb. tüm ayr›nt›lar›yla Kas›m 2015’te ç›kan “Panzehir” adl› kitab›mda anlatt›m. sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynakça: Hasan R›za Soyak, Atatürk’ten Hat›ralar, C.1, 2, ‹stanbul 1973. Atila Sav, “Atatürk’ün Vasiyeti”, Cumhuriyet, 24 Nisan 1981 Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.30. Mazhar Levento¤lu, Atatürk’ün Vasiyeti, ‹stanbul, 1968. Türkiye ‹fl Bankas› Tarihi, ‹stanbul, 2001 Sinan Meydan, “Yalanlara, Çarp›tmalara, ‹ftiralara”, PANZEH‹R, ‹stanbul, 2015.

19


Prof. Dr. Mehmet Haberal Amerikan Cerrahlar Koleji Toplant›s›nda Hocas› Prof. Thomas Starzl’› Anlatt›


Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türkiye’deki tüm üyelerinin temsilcisi olarak yönetim kadrosunda yer ald›¤› Amerikan Cerrahlar Koleji’nin geçen ay Chicago’da befl gün süren yöneticiler toplant›s›na kat›ld›ktan sonra, Kolej’in 102’inci genel kurul toplant›s›nda yapt›¤› konuflmada, dünyada karaci¤er transplantasyonunu bafllatan hocas› Prof. Thomas Starzl’›n, t›p bilimine katk›lar›n› ve insan sa¤l›¤› konusunda sa¤lad›¤› önemli geliflmeleri anlatt›.

K

ongrenin “T›p biliminin öncüsü üç cerrah” onuruna düzenlenen ve bilimsel katk›lar›n›n flükran ve takdirle an›ld›¤› onur toplant›s›nda bu üç öncü cerrahtan biri olan ve toplant›ya tele-konferans yöntemiyle kat›lan

80 bin üyesi olan, dünyan›n en önemli ve sayg›n t›p kuruluflu Amerikan Cerrahlar Koleji’nin 102. bilimsel toplant›s›na, dünyan›n dört bir yan›ndan biliminsanlar› kat›ld›lar. 21


BD KASIM 2015

Prof. Thomas Starzl’la ilgili konuflma görevi, ö¤rencisi Prof. Dr. Mehmet Haberal’a verilmiflti.

H

ocas›n› anlatt›¤› konuflmas›na Prof. Haberal, “T›p alan›nda pek çok fley, Thomas Starzl’›n çal›flmalar›n›n ard›ndan geliflti. Tüm meslekdafllar›m gibi, Prof. Starzl’la ben de gurur duyuyorum” sözleriyle bafllad› ve onun takdir ve flükranla and›¤› çal›flmalar›n› ve t›p bilimine olan önemli katk›lar›n› ayr›nt›lar›yla anlatt›. Prof. Haberal, 40 y›l önce, 3 Kas›m 1975 tarihinde gerçeklefltirdi¤i ilk böbrek nakli ameliyat›yla bafllatt›¤› Türkiye’deki transplantasyonun tarihini ve geliflmesi konusunda da aç›klamalarda bulunurken, görevini yapm›fl bir ö¤rencinin hocas›na hesap verircesine bir sorumlulukla bu evrede kendisinin Türkiye ve dünyada gerçeklefltirdi¤i “ilk”leri de s›ralad›. 1978 y›l›nda “Türkiye’de ilk kez kadavradan böbrek nakli” yaparak devam ettirdi¤i bu geliflmeleri Prof. Haberal, 1979’da Türkiye’de “2238 say›l› Organ ve Doku Nakli Yasas›”

Ülkeniz için çok büyük ifller gerçeklefltirdiniz. Çok önemli transplantasyon ameliyatlar›; böbrek ve karaci¤er nakilleri yapt›n›z... ç›kar›lmas›ndaki öncülük çal›flmalar›yla sürdürdü¤ünü anlatt› ve bundan sonra gerçeklefltirdi¤i “ilk özellikli” geliflmeleri flöyle s›ralad›: “1979’da Türkiye’de ilk kez, yerli kaynakl› kadavradan böbrek naklini baflarmam›zdan sonra1983 y›l›nda, o güne de¤in tüm dünyada en fazla 36 saat bekletilebilen kadavra böbreklerin so¤uk iskemi sürelerinin 111 saate de¤in uzat›lmas›n› sa¤lad›k. Bu çal›flmam›z›, 1988 y›l›nda Türkiye’de ve bölgemizde kadavradan ilk baflar›l› karaci¤er nakliyle sürdürdük. 1990 y›l›n›n Mart ay›nda, Türkiye, Avrupa ve bölgemiz co¤rafyas›nda bir ilk olan, ‘Çocuklarda canl›dan k›smi karaci¤er naklini’ gerçeklefltirmemizden bir ay sonra, 9. Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel, Prof. Dr. Thomas Starzl ve Prof. Dr. Mehmet Haberal (2007)


BD KASIM 2015

”11-13 May›s 2016’da Amerikan Cerrahlar Koleji’nin bir toplant›s›n› ülkemizde düzenleyece¤iz” ayn› y›l›n Nisan ay›nda, dünyada ilk kez, ‘Eriflkinlerde canl›dan k›smi karaci¤er naklini’ ve iki y›l sonra 1992’de de, yine dünyada ilk kez, ‘Ayn› canl› donörden k›smi karaci¤er ve böbrek naklini’ gerçeklefltirdik.” Kongreye kat›lan meslekdafllar›n›n takdirleriyle karfl›lanan bu aç›klamas›ndan sonra Prof. Haberal, “Türkiye’deki transplantasyonun bu geliflmesinde hocas› Prof. Thomas Starzl’›n büyük pay› oldu¤unu vurgulad› ve hocas›ndan ö¤rendi¤i bilgilerle yeniden yaflama kavuflmalar›n› sa¤lad›¤› yüzlerce hastas›n›n teflekkürlerine

kendi kiflisel teflekkürlerini de ekleyerek, hocas›na hitaben “Art›k birer sa¤l›kl› bireyler olan eski hastalar›m da, ben de, size sonsuz teflekkürlerimizi iletiyoruz” dedi. Ö¤rencisinin konuflmas›ndan sonra yeniden söz alan Prof. Starzl, “Ben Prof. Starzl’›n ö¤rencisi olmaktan yaflam›m boyu gurur duydum” diyen Prof. Haberal’›n bu sözünün devam›n›n olmas›n› gerekti¤ini” söyledi ve bu “eksikli¤i” flöyle tamamlad›: “Ben de sizinle çok gurur duyuyorum, Mehmet. Ülkeniz için çok büyük ifller gerçeklefltirdiniz. Çok önemli transplantasyon ameliyatlar›, böbrek, karaci¤er nakilleri yapt›n›z. Çok büyük bir e¤itimcisiniz ve binlerce ö¤renciye e¤itim sa¤layan çok sayg›n bir üniversite kurdunuz, Baflkent Üniversitesi’ni ortaya ç›kard›n›z. Bu ola¤anüstü çal›flmalar›n›z için size yürekten teflekkürler ve tebrikler Mehmet. Söyleyeceklerim bunlar...” •

Prof. Dr. Mehmet Haberal, 1913 y›l›nda kurulan ve bugün 80 bin üyesi bulunan Amerikan Cerrahlar Koleji’nin onur üyeli¤ine tutuklu bulunduruldu¤u 2010 y›l›nda seçilmiflti. Kolejin tarihinde ilk kez, özgürlü¤ünden yoksun b›rak›lm›fl konumdaki bir Türk cerrah›n› onur üyesi seçen Amerikan Cerrahlar Koleji’nin Haberal için düzenledi¤i onursal üyelik törenine, o günlerde tutuklu olan Mehmet Haberal’› temsilen kardefli ve Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal kat›ld›. Amerikan Cerrahlar Koleji’nin, yüz y›l› aflk›n tarihinde flimdiye dek, Onursal üye seçildi¤i y›l, verdi¤i hukuk mücadelesi nedeniyle Amerikan Cerrahlar Koleji’nin toplant›s›na kat›lamayan Prof. Dr. Mehmet Haberal, kolejin geçen y›l dünyan›n dört bir yan›ndan 6 binin üzerinde bilim insan›n›n kat›ld›¤› toplant›s›na, kardefli Ali Haberal ile kat›ld›. 23


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Avrupa Parlamentolar›nda Mustafa Kemal Tart›flmalar› Fransa’n›n, Osmanl› topraklar›n› ele geçirme planlar›n›n en somut örne¤i, 9 May›s 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaflmas›’d›r. Daha önceki yaz›larda ele ald›¤›m söz konusu anlaflmay› özetlemekte yarar var.

F

rans›z Bakan Georges Picot ile ‹ngiliz Avam Kamaras› üyesi Albay Mark Seykes taraf›ndan haz›rlanan ve “Seykes-Picot Antlaflmas›” olarak bilinen bu gizli Antlaflmaya göre ‹ngiltere, Fransa’ya Musul petrollerini, Kilikya’n›n pamu¤unu ve Ergani bak›r madenlerini b›rak›rken, Frans›zlar da, Filistin’i ‹ngilizlere terk ediyordu. Fransa, söz konusu anlaflmadaki hedeflerine, Osmanl› Devletinin Birinci Dünya Savafl›’n› kaybetmesinin ard›ndan ulaflmaya bafllad›. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nin 7. ve 10. maddelerinden hareket eden Frans›zlar, Kilikya (Çukurova ve Suriye’yi kapsayan bölge), Antep, Marafl ve Urfa’y› iflgal ettiler.

24


BD KASIM 2015

11 Aral›k 1918 tarihinde, Frans›z

subaylar› yönetiminde 400 kiflilik yerli Ermenilerden kurulu bir Frans›z taburu Dörtyol’a, 17 Aral›k 1918’de ise yine ço¤u Ermeni olmak üzere 1500 Frans›z askeri Mersin’e girdi. Daha sonra da, Tarsus ve Adana’y› iflgal ettiler. 19 Aral›k 1918’de ise Frans›z iflgal komutan› General Hamlin’in Mersin’e ç›karak Adana’ ya, ard›ndan da, Toros tünellerinin kontrolünü düzenlemek üzere Pozant›’ya geçmesiyle bu bölge de iflgal edildi. Frans›zlar, Adana bölgesini iflgal eder etmez beraberinde getirdikleri Legion D’Orient’›n (büyük ço¤unlu¤u Ermenilerden oluflan alay) yan› s›ra Birinci Dünya Savafl›’nda göç edip, sonradan geri dönen Ermenileri de silahland›rarak, sahada görevlendirdiler. Frans›zlar, yabanc›s› olduklar› bu bölgede, Ermenilerin görüfllerini fazlas›yla önemsiyorlard›. Dönemin Frans›z Baflbakanlar›ndan Aristide Briand, iflgal bölgelerine iliflkin olarak gazetecilere yapt›¤› aç›klamada, “Adana Bölgesi ve Mersin Liman›’yla ‹skenderun, do¤al ve kusursuz bir körfez oluflturur. Buna karfl›l›k stratejik savunmay› sa¤layacak da¤lar, körfezden çok uzakt›r. ‹flte bu nedenledir ki, askeri etki saham›z›n s›n›rlar›n›, Ermenilerin onay ve istekleri üzerine, daha ileriye götürmek istedik” demektedir. Mustafa Kemal’in, 19 May›s

1919’da Samsun’a ç›kmas›yla bafllayan direnifl hareketinin büyüyece¤ini ilk anlayan Frans›zlar olmufltur. Mustafa Kemal’in baz› “Kuvay› Milliye” güçlerini güneye göndermesi, Frans›zlar› beklemedikleri bir durumla karfl› karfl›ya b›rakm›flt›. Çat›flmalarda, birlikleri a¤›r kay›plar vermeye bafllayan Frans›z subaylar, Paris’i, politikalar›n› gözden geçirmesi yönünde uyaran raporlar› ço¤altm›flt›r. Afyonkarahisar’da bulunan Frans›z Taburu Komutan› Binbafl› Jean Labonne, 7 Kas›m 1919 tarihli gizli raporunda, “Mustafa Kemal ve arkadafllar› Fransa’ya k›zg›n. ‹flgalimiz alt›ndaki baz› bölgelerde Müslüman halka eziyet edilmesinden flikâyetçiler” demektedir. Labonne raporun devam›nda, “Biraz fazla Ermeni yanl›s› politika izliyoruz ve Müslüman halk, gerek sivil gerek asker Ermenilerin kötü hareketlerini flikâyet etmekte haks›z

“Mustafa Kemal ve arkadafllar› Fransa’ya k›zg›n.”

Aristide Briand 25


BD KASIM 2015

de¤il. Antep’in iflgali için bir Ermeni lejyonu göndermekle hata ettik” itiraf›nda bulunmaktad›r.

S

öz konusu raporun ard›ndan geçen süre içinde Ermenilerin kontrol d›fl›na ç›kmas›, Frans›z subaylar›n emirlerine uymamas›, Afrika’dan getirilen Senegal ve Cezayir as›ll› Müslüman askerlerin, din kardefliyiz dedikleri Türklere karfl› savaflmakta gönülsüz olmas›n›n, camilere sald›ran

çekmenizdir. ‹stanbul hükümetini desteklemekten vazgeçmek ve ba¤›ms›zl›k için savaflan Mustafa Kemal’in ordusunun güçlendi¤ini, zafere ilerledi¤ini görmek gerekiyor” demifltir. Daha sonra kürsüye gelen milletvekili Antoine Bailly, aylar önce savundu¤u iflgale art›k neden karfl› ç›kt›¤›n› “Anadolu’da daha fazla kalman›n anlam› yok. Ermeni as›ll› askerlerimizin iflledi¤i cinayetleri gizleyemez, onlar› kontrol edemez hale geldik. Cezayir ve Senegalli askerlerimiz de, Ermenilere tepkili. Ankara’da Milli Meclis açarak Türklerin birli¤ini sa¤layan Mustafa Kemal’in art›k zafere do¤ru gitti¤ini görmek gerekir” sözleriyle aç›klamas›n›n ard›ndan sert tart›flmalar bafllad›. Baz› milletvekillerinin, “Mustafa Kemal’den mi korkuyorsun? Biz korkmuyoruz” diye laf atmas›n›n ard›ndan bir kez daha söz alan Bailly, “Korkmuyorum, sayg› duyuyorum. Mustafa Kemal’in ne denli büyük bir komutan oldu¤unu size en iyi Dardanelle’de (Çanakkale) savaflm›fl Frans›z subaylar› ve askerleri söyleyecektir. Bu subaylardan biri de, kardeflim Albay Sebastien Bailly’dir. Mustafa Kemal sadece Fransa’ya de¤il ‹ngiltere’ye de yenilgiyi tatt›ran komutand›r. Dünya Savafl›’nda yenilmifl Türkleri aya¤a kald›rmay›

“Mustafa Kemal sadece Fransa’ya de¤il ‹ngiltere’ye de yenilgiyi tatt›ran komutand›r.” Ermenilerle çat›flmaya bafllamas›n›n yank›lar› Paris’e de ulaflm›flt›. Konu, May›s 1920’den itibaren Frans›z Meclisi’nin Genel Kurulu’nda s›kl›kla ele al›nmaya baflland›. Baz› milletvekilleri, yapt›klar› konuflmalarda, Frans›z askerlerinin, iflgal edilen Türk topraklar›ndan bir an önce çekilmesini, Mustafa Kemal’in gücünün dikkate al›nmas›n› istiyordu. Frans›z Meclisi’nin 24 Haziran 1920 tarihli oturumunda söz alan Milletvekili Ernest Lafonne, hükümete seslenerek, “Sizden iste¤imiz bir an önce Kilikya’dan askerlerimizi 26


BD KASIM 2015

baflaran, onlara önderlik eden Mustafa Kemal ile dost olmak Fransa’n›n ç›kar›nad›r” yan›t›n› veriyordu.

E

rtesi gün, 25 Haziran 1920 tarihli oturumda ise daha sert tart›flmalar yafland›. Kürsüye gelen Milletvekili Maurice Daladier, “Topraklar›n› savunmaktan, ba¤›ms›zl›klar›n› kazanmaktan baflka bir fley düflünmeyen vatansever Türklerin, isyanc› gösterilip, Frans›z askeri makamlar› taraf›ndan kurfluna dizildiklerini itiraf etmek gerekir. Bu gerçekler daha fazla gizlenemez” demektedir. 27 Haziran 1920 tarihli oturumda, Mustafa Kemal bir kez daha konuflmalar›n oda¤›ndayd›. Frans›z iflgalinin sürmesinden yana görüfl bildiren milletvekilleri, Yunan ordusunun Türkleri silip süpürece¤ini, ‘Kemalist’ dedikleri isyanc› güçlerin da¤›laca¤›n› iddia eden konuflmalar yapt›lar. Bu iddialara karfl› söz alan milletvekili J. L. Montfort, “Adana, Marafl, Antep ve Urfa'da Türk direniflçilere yenildi¤imizi unutuyorsunuz. Bu direniflçiler, Mustafa Kemal’in gönderdi¤i güçlerdir. Birkaç gün önce bu kürsüde, M. Bailly, Mustafa Kemal’in Çanakkale’de hem bizi hem de ‹ngilizleri yendi¤ini anlatt›. Gerçekleri görmenin zaman› geldi. Ankara’da Milli Meclis de açan Türkler bizi atmadan, biz çekilelim” diye konuflunca

salondaki tansiyon yükseldi. Gerginlik sürünce de, görüflmeler bir sonra ki çal›flma gününe b›rak›ld›. Son tart›flmalar, Frans›z gazetelerinin Haziran’›n son haftas› boyunca ç›kan say›lar›nda geniflçe yer al›yordu. Bu gazetelerden Le Figaro, Meclis’te yap›lan konuflmalar›n özetini verirken, Le Petit Journal ile Le Matin, özellikle Ernest Lafonne, Antoine Bailly ve J. L. Montfort’›n sözlerini ön plana ç›kar›yor, “Milletvekillerinin dilinde Mustafa Kemal var. Çanakkale’de Frans›zlar› ve ‹ngilizleri yenen komutan yine ortaya ç›kt›. Frans›z askerleri için Kilikya’dan çekilme zaman› geldi. Mustafa Kemal’e ba¤l› direniflçiler iflgalimizi k›rd›” bafll›klar›n› kulland›klar› uzun haberler yay›nl›yordu. Frans›zlar için beklenen son yavafl yavafl gelmeye bafllam›fl, iflgal ettikleri Türk topraklar›nda tutunamayacaklar›n› anlam›fllard›. Bu konudaki kesin kararlar›n›, Türk ordusunun 13 Eylül 1920 tarihinde kazand›¤› Sakarya Meydan Savafl›’n›n ard›ndan verdiler.

“Ankara’da Milli Meclis de açan Türkler bizi atmadan, çekilelim”

P

aris Hükümeti, eski Bakanlardan H. Franklin Boullion’u, yeni Türk devletini tan›mak ve bar›fl yapmak için Ankara’ya yollad›. Bir süre Ankara’da kalan Boullion, birkaç kez de Mustafa Kemal ile görüflmüfltü. Paris’e döndü¤ünde, görüflmelerine iliflkin Frans›z D›fliflleri Bakanl›¤›’na 27


BD KASIM 2015

“Gördü¤üm kadar›yla, dünya sadece muzaffer bir komutan› de¤il, büyük bir devlet adam›n› da kazan›yor.” Mustafa Kemal, Franan›n eski Bakanlar›ndan Franklin Boullion ile verdi¤i 12 Aral›k 1921 tarihli raporunda, “Dilimizi gayet iyi bilen Mustafa Kemal ile Frans›zca konuflmak, ço¤u zaman iflimi kolaylaflt›rd›. Gördü¤üm kadar›yla, dünya sadece muzaffer bir komutan› de¤il, büyük bir devlet adam›n› da kazan›yor. Tarihte önemli bir yere sahip olacak. Fransa’ n›n böyle bir liderin dostlu¤una ihtiyac› var” diyordu.

F

ranklin Boullion ile yap›lan görüflmelerin ard›ndan, 20 Ekim 1921 tarihinde, Fransa ile Ankara Antlaflmas› imzaland›. Antlaflma, yeni Türk Devletinin Fransa taraf›ndan tan›nmas›n› sa¤lam›fl, güney cephesindeki savafl› bitirmifl, ayr›ca güneydeki s›n›rlar› da belirlemifltir. Ankara Anlaflmas›’n›n askeri alanda da büyük bir katk›s› olacakt›r, çünkü Fransa uçak, tüfek, üniforma baflta olmak üzere Türk ordusunun 28

gereksinim duydu¤u, malzemeleri de b›rak›p çekilecektir. Ankara Anlaflmas›’n›n imzalanmas›n›n öncesinde ve sonras›nda, Frans›z Milli Meclisi’nde yap›lan konuflmalarda, tart›flmalarda Mustafa Kemal’e iliflkin de¤erlendirmeleri, gazetelerde yay›nlanan haberleri, yorumlar› zaman zaman yazaca¤›m. Konuya iliflkin çok daha ayr›nt›l› bilgileri, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda, Avrupa’daki parlamentolarda Mustafa Kemal ile ilgili tart›flmalar› konu etti¤im ve halen üstünde çal›flt›¤›m yeni kitab›mda bulacaks›n›z. • gurbuzevren@butundunya.com.tr

"Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanl›k karfl›s›nda uflak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lây›k say›lamaz." M. Kemal Atatürk


Sporun Dünyas› Metin Gören

Unutturamaz seni hiçbir fley 1

940’lı y›llar›n s›k›nt›l› günlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin varolufl u¤rafl›nda, harfleri yanyana getirerek okuma-yazmay› çözmeye çal›flan bir ö¤renciydim. Adana Ziyapafla ‹lkokulu’nun portakal çiçe¤i kokan o harika bahçesinde ve sevgili ö¤retmenim Cavidan Yurtsever’in denetiminde beden e¤itimi dersleri yapard›k keyifle. Gazi Terbiye Enstitüsü mezunu ö¤retmenimin, hayat›m boyunca bana önderlik eden ulu önder Atatürk’ten al›nt›, “Spor; sa¤l›kl› ve ülkesine yararl› bir insan gibi yaflaman›n temel ilkesidir.” söylemini hiç unutmad›m. Ve okul müdürümüz Sami ‹çten’in yine Mustafa Kemal Atatürk’ün o harika söylemlerinden birini okul girifline ast›rd›¤› günü an›msar›m, derinli¤ine olmasa bile... “Gelece¤imizi emanet etti¤imiz çocuklar›m›z spor yapmal›d›r” demiflti Atatürk. Ve y›llar öncesinde daha neler söylememiflti, o büyük insan. 29


BD KASIM 2015

“Gelece¤imizi emanet etti¤imiz çocuklar›m›z spor yapmal›d›r” demiflti Atatürk. Yaflam›m›n her evresinde, sporu ve yararlar›n› belleklerimize bir dantel gibi iflleyen ö¤retmenlerimize ve Atatürk’e ne denli borçlu oldu¤umuzu an›msamal›y›z.

K

as›m ay›nda sararan yapraklar›; soluk yeflilin, koyu sar› ile kar›flmas›n›n hüznünü bir flair dizelerine, bir ressam›n ise tablolar›na yans›tmas› beceri iflidir. Sonbahar›n ileriye dönük ça¤r›flt›raca¤› k›fl günlerinin insan›n içini titreten olumsuzluklar›, hayat›m›z›n yaflanmas› gerekli bir dönemidir kuflkusuz. Bu ay›n belleklerimize kaz›nan hüznü, 10 Kas›m 1938’in dokuzu befl geçe’sinde gözyafl›na dönüflüyorsa, y›llardan bu yana An›tkabir yollar›na düflerek Ata’s›na gidenlerin say›sal üstünlü¤ü, bu vatan evlatlar›n›n vefa borcunun asla tükenmeyece¤inin tarihsel bir belgesidir. Atatürk’le yaflamak ve onun dahi fikirlerini yaflam›m›za uygulayabilmek, çocuktan gence, gençlikten yaflam›n›n son y›llar›na do¤ru yürüyen her Türk insan›n›n da sermaye birikimidir. Atatürk’le yaflamak de¤eri giderek artan ve beyin sermayesini yükselten bir olgudur.

30

Hiç kimse ö¤ütlememifltir 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar›’na Atatürk taraf›ndan gönderilen sporcular›m›za... Ve hiç kimse faflist lider Adolf Hitler’in verece¤i yeme¤e ”sak›n kat›lmay›n” talimat› vermemifltir. Ama orada genç Türkiye’nin genç temsilcisi sporcular›n, “Bizler cumhuriyetin varl›¤›n› içimize sindire sindire buraya gönderildik. Faflist bir liderle, insanlara zulmeden biriyle ayn› masada ayn› yerde olamay›z.” söylemleri, spor arflivlerinin tozlar› aras›nda ne yaz›k ki kaybolmufltur. Ünlü bestekar, rahmetli Ekrem Güyer’in bir flark›s› gençlik y›llar›mda beni hayli etkilemiflti. Baflım›zda kavak yelleri eserken sevdam›z› da¤lara tafllara yazarken, dilimizden düflmezdi bu flark›, “Unutturamaz seni hiçbir fley” Bir aflk flark›s›, bir baflka büyük aflkla bütünleflirken; varolan ve asla yok olmayacak sevgi tomurcuklar› nakil ifllemlerini kolayl›kla gerçeklefltirir. Günümüzün yaflam sürecinde yüce Atatürk aleyhine tav›rlar can›n›z› s›kt›¤›nda bu flark›y› en yüksek tonda söylemelisiniz; “Unutturamaz seni hiçbir fley...” • metingoren@butundunya.com.tr


Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

67

Atatürk’ün Konya’da K›z›lay fiubesinde Kad›nlar›n Çay Ziyafetinde Konuflmas›

ayg›de¤er Han›mlar ve Beyefendiler; Bu dakikada Konya’n›n çok seçkin k›ymetli han›mlar›yla, çok sayg›de¤er ayd›n hemflirelerimizle ve kendilerine efllik eden arkadafllar›yla hep bir arada bulunmaktan çok memnun ve duyguluyum. Bize böyle samimi, mutluluk verici, k›ymetli dakikalar gösteren Konya K›z›lay Kad›nlar fiubesi’ni teflkil eden han›mefendilere özellikle teflekkürlerimi arz ederim. Özellikle hemfliremiz han›mefendinin, cemiyetlerinin duygular›n›n tercüman› olarak hakk›mda söyledikleri son derece övgülere karfl› teflekkür ederim. Han›mlar, Efendiler! Bu son y›llar›n devrim hayat›nda,

S

ateflli özverilerle yüklü mücadele hayat›nda, milleti ölümden kurtararak kurtulufla ve ba¤›ms›zl›¤a götüren kararl› çal›flma hayat›nda, her millet bireyi çal›flmas›, gayreti ve eme¤i ile özveride bulunmufltur. Bunlar içinde en fazla yüceltilmesi, an›lmas› ve daima teflekkür ile tekrar edilmesi gereken bir emek vard›r ki, o da, Anadolu kad›n›n›n göstermifl oldu¤u çok yüce, çok yüksek, çok k›ymetli özveridir. Dünyan›n hiçbir


BD KASIM 2015

yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kad›n›n›n üstünde kad›n çal›flmas› gerçeklefltirdi¤ini söylememize imkân› yoktur ve dünyada hiçbir milletin kad›n› “Ben Anadolu kad›n›ndan daha fazla çal›flt›m, milletimi kurtulufla ve zafere götürmekte Anadolu kad›n› kadar gayret gösterdim.” diyemez. Han›mlar ve Efendiler! Kad›nlar›m›z asl›nda sosyal hayatta erkeklerimizle her zaman yan yana yaflad›lar. Bugün de¤il, eskiden hatta uzun zamandan beri, kad›nlar›m›z erkeklerle bafl bafla, mücadele hayat›nda, ziraat hayat›nda, geçinme hayat›nda, erkeklerimizden yar›m

ad›m geri kalmayarak yürüdüler. Belki erkeklerimiz ülkemizi istilâ eden düflmana karfl› süngüleriyle, düflman›n süngülerine gö¤üslerini germekle düflman karfl›s›nda varl›klar›n› ispat ettiler. Ancak erkeklerimizin oluflturdu¤u ordunun hayat kaynaklar›n› kad›nlar›m›z iflletmifltir. Kimse inkâr edemez ki, bu savaflta ve ondan önceki savafllarda milletin hayat 32

kabiliyetini tutan hep kad›nlar›m›zd›r. Çift süren, tarlay› eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, ürünleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklar›n›n duman›n› tüttüren, bütün bunlarla beraber s›rt›yla, ka¤n›s›yla, kuca¤›ndaki yavrusuyla, ya¤mur demeyip, k›fl demeyip, s›cak demeyip cephenin savafl malzemelerini tafl›yan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilâhi Anadolu kad›nlar› olmufltur. Bundan dolay› hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kad›nlar›m›z› flükran ve minnetle sonsuza dek kutlayal›m. Sayg›de¤er Han›mlar ve Beyler, Hepinizce bilinir ki, kad›nlar›m›z›n bu kadar özverisine ve hizmetine, erkeklerden hiçbir yerde geri kalmayan bu kadar becerilerine karfl›n düflmanlar›m›z ve Türk kad›n›n›n ruhunu bilmeyen yüzeysel bak›fllar, kad›nlar›m›za baz› yüklemelerde bulunmaktad›rlar. Kad›nlar›m›z›n hayatta tembelce yaflad›klar›n›, bilgi ve geliflme ile iliflkileri bulunmad›¤›n›, medeni ve sosyal hayat ile ilgili olmad›klar›n›, kad›nlar›m›z›n her fleyden mahrum kald›klar›n›, onlar›n Türk erkekleri taraf›ndan, hayattan, dünyadan, insanl›ktan, ifl-güçten uzak tutuldu¤unu söyleyenler vard›r. Ancak iflin gerçe¤i böyle midir? fiüphesiz ki Türk kad›n›n› bu flekilde görmek, Türk kad›n›n› hiç görmemektir. Yabanc›lar›n ve bizi düflman gözüyle görenlerin tan›mlay›p tan›tt›¤›


BD KASIM 2015

kad›nlar, bu vatan›n as›l kad›n›, Anadolu’nun as›l Türk kad›n› de¤ildir. Öyle kad›nlar bizim as›l hayat›m›zda ve as›l memleketimizde yoktur. Türk kad›n›n› yanl›fl görüp anlatanlar, özellikle büyük flehirlerimizde, geliflmifl, medeni zannedilen yerlerde baz› Türk han›mlar›n›n d›fl görünüfllerine bakarak aldan›yorlar. O kad›nlar›n d›fl görünüfllerini aleyhimizdeki kötü yorumlara uygun bir zemin olarak al›yorlar. Milletin genel hayat›na oranla çok s›n›rl› ve de¤ersiz olan o kad›nlar›, onlar›n d›fl görünüfllerinden ç›kard›klar› manay› bütün Türk kad›nl›¤›na yay›yorlar. ‹flte ilk düzeltilecek hata ve ilk ilân edilecek gerçek buradad›r. D›fl görünüflleriyle düflmanlar›m›za ve özellikle içimizdeki kötülere bilerek ve daha çok da bilmeyerek hakl› bir yalan sermayesi veren görüntülere, hepiniz biliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en fazla memleketimizin en büyük flehri olan, as›rlarca devletin baflkenti ve hilâfet merkezi bulunan ‹stanbul’da rastlan›yor. Düflmanlar›m›z bu görüntüdeki kad›nlardan ald›klar› izlenimler ile ac› hükümler veriyor ve diyorlar ki: Türkiye medeni bir millet olamaz. Çünkü Türk halk› iki parçadan oluflmufltur. Kad›n ve erkek diye iki k›sma ayr›lm›flt›r. Halbuki bir toplum ayn› amaca bütün kad›nlar› ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesi ve medenileflmesine bilimsel olarak imkân yoktur. Sayg›de¤er Han›mlar, düflmanlar›m›z› aldatan bu d›fl görünüfl, özellikle kad›nlar›m›z›n

O flekiller dinimizin gere¤i de¤il, karfl›t›d›r. Dinimizin önerdi¤i örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. giyinme fleklinden ve örtünme biçiminden do¤uyor. Gerçekten memleketimizin baz› yerlerinde, en fazla büyük flehirlerinde, giyim fleklimiz, k›yafetimiz bizim olmaktan ç›km›flt›r. fiehirlerdeki kad›nlar›m›z›n giyim ve örtünme biçiminde iki flekil olufluyor; ya afl›r›ya kaçm›fl (ifrat), ya da geri kalm›fl (tefrit) görülüyor. ani; ya ne oldu¤u bilinemeyen, çok kapal›, çok karanl›k bir d›fl görünüm gösteren bir k›yafet, ya da Avrupa’n›n çok serbest balolar›nda bile d›fl k›yafet olarak giyilemeyecek kadar aç›k bir giyim. O flekiller dinimizin gere¤i de¤il, karfl›t›d›r. Dinimizin önerdi¤i örtünme hem hayata, hem erdeme uygundur. Kad›nlar›m›z fleriat›n teklifi, dinin emri gere¤ince örtünselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar aç›lacaklard›. fieri olan örtünme, kad›nlar için zorluk gerektirmeyecek, kad›nlar›n sosyal hayatta, ekonomik hayatta, geçinme ve ilim hayat›nda erkeklerle iflbirli¤i etmesine engel bulunmayacak basit bir flekildedir. Bu basit flekil toplumumuzun ahlâk ve adab›na

Y

33


BD KASIM 2015

ayk›r› de¤ildir. Biz, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istedi¤imiz k›yafeti seçebiliriz. Bununla birlikte; daha güvenle, daha dürüst olarak yürüyece¤imiz yol vard›r. Büyük Türk kad›n›n› çal›flmam›za ortak k›lmak, hayat›m›z› onunla birlikte yürütmek, Türk kad›n›n› bilimsel, ahlâki, sosyal, ekonomik hayatta erkek orta¤›, arkadafl›, yard›mc›s› ve destekçisi yapmak yoludur. Han›mlar ve Efendiler, Örtünme flekli görünümde kolayl›kla, güvenle yürüyebilmek dinin, eski milli geleneklerin, ak›l ve mant›¤›n, ahlâk ve faziletin emretti¤i do¤al ve basit flekli kabul etmektir. ‹slâm dinimizin tarif etti¤i flekilden yararlanmak ve onu hayat›m›za uygulamak amaca varmak için yeterlidir. Kad›nlar›m›z›n her millette oldu¤u gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek önemi oldu¤unu söyleme¤e gerek yoktur. Bizim milletimizde kad›n, eskiden bu önemi gerçekten en 34

yüksek derecede kazanm›flt›r. Büyük atalar›m›z ve onlar›n analar›, tarihin ve olaylar›n tan›kl›¤›yla sabittir ki, cidden yüksek erdemler göstermifllerdir. Burada birçok noktalardan sayabilece¤imiz o faziletlerin en büyü¤ü ve en önemlisi k›ymetli evlâtlar yetifltirmeleriydi. Gerçekten Türk ulusunun bütün dünyada yaln›z Asya’da de¤il Avrupa’ da bile büyük üstünlükler göstermifl olmas›, gösteriflli hareketler yapm›fl olmas›, hep öyle k›ymetli analar›n erdem sahibi evlâtlar yetifltirmesi ve daha beflikten çocuklar›n›n ruhuna mertlik ve erdem afl›lamas› sayesindeydi. unu söylemek istiyorum ki, kad›nlar›m›z›n toplum görevlerinde üzerlerine düflen hisselerden baflka kendileri için en önemli, en hay›rl›, en faziletli bir görevleri de iyi anne olmakt›r. Zaman ilerledikçe, ilim gelifltikçe, uygarl›k dev ad›mlar›yla yürüdükçe, hayat›n, asr›n bugünkü gereklerine göre evlât yetifltirmenin zorluklar›n› biliyoruz. Analar›n bugünkü evlâtlar›na verece¤i terbiye eski devirlerdeki gibi basit de¤ildir. Bugünün analar› için gereken karaktere sahip evlat yetifltirmek, evlâtlar›n› bugünkü hayat için çal›flan bir parça haline koymak, pek çok yüksek özellik ve de¤erlerin sahibi olmaya ba¤l›d›r. Bundan dolay›


BD KASIM 2015

kad›nlar›m›z hatta erkeklerden daha çok ayd›n, verimli ve bilgili olmak zorundad›rlar. E¤er gerçekten milletin anas› olmak istiyorlarsa böyle olmal›d›rlar. Sayg›de¤er Han›mlar ve Beyler, Çok büyük teflekkür duygular›m›zla görüyoruz ve görmekteyiz ki, her yerde han›mlar›m›z erkeklerle fikir ve ayd›nlanma yolunda yar›fl›rcas›na yürüyorlar. Yine teflekkürle söylemek gerekir ki, hiç bir yerde kad›nlar›m›z erkeklerden afla¤› de¤ildir.

Kad›nl›k meselesinde görünüflteki flekil ve k›yafet ikinci derecededir. As›l mücadele alan›, kad›nlar›m›z için flekilde ve k›yafette baflar›dan fazla, ayd›nlanma, bilim ve gerçek faziletle süslenmek ve donanmakt›r.

emen her yerde kad›n ve erkek seviyesi aras›nda bir eflitlik görmekteyim. Bu durum övgüye de¤erdir. Kad›nlar›m›z›n, daha uygun olmayan flartlar alt›nda erkeklerden geri kalmay›fl› ve belki ayn› flartlar alt›nda erkeklerden ileri gidifli övünmeyi gerektirir. Ancak kad›nlar›m›z bununla gururlu olmal› de¤il, özellikle ayd›n han›mlar›m›z yabanc›lar›n, düflmanlar›n ve içimizdeki kötülük isteyenlerin kendilerine atfetmek ve yüklemek istedikleri gerçek ve do¤ru olmayan eksiklerin gerçekten var olmad›¤›n› ve do¤ru olmad›¤›n› göstermek mecburiyetindedirler. Bunu fiilen, maddeten, giyimleriyle, tav›r ve hareketleriyle, her fleyleriyle göstermifller ve ispat etmifllerdir. fiunu ilâve edeyim ki, kad›nl›k meselesinde görünüflteki flekil ve k›yafet ikinci derecededir. As›l mücadele alan›, kad›nlar›m›z için flekilde ve k›yafette baflar›dan fazla,

H

ayd›nlanma, bilim ve gerçek faziletle süslenmek ve donanmakt›r. Ben, sayg›de¤er han›mlar›m›z›n Avrupa kad›nlar›n›n afla¤›s›nda kalmayacak, tersine pek çok yönlerde onlar›n üstüne ç›kacak ayd›nl›k ve irfanla haz›rlanacaklar›na kesinlikle flüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardan›m. özlerime son vermeden önce sözlerini dikkatle dinledi¤im hemfliremiz Han›mefendi’nin benim ve eflim Lâtife’nin hakk›nda kardeflçe gösterdikleri tebriklerden dolay› kendilerine ayr›ca teflekkür eder, Konya han›mlar›na önderlik eden sizlerin karfl›s›nda bize mutlu dakikalar geçirtti¤iniz için hepinize teflekkür ederim.•

S

21 Mart 1923 Konya cengizonal@butundunya.com.tr

(Gelecek Ay: Konya Lisesindeki Konuflmas›) 35


BD KASIM 2015

Yabanc› Uzmanlar lkede esasl› düzenlemeler yapmaya karar verirken; yabanc› uzmanlardan yararlanma karar› da birlikte al›nmal›d›r. Çeflitli milletlerin tarihleri ortadad›r. Geliflmifl milletlerin seviyesine ulaflmak isteyen her ülke bu yoldan yürüdü. Al›nan sonuçlar olumludur. Cumhuriyet Yönetimi, düzenleme çal›flmalar›nda ayn› yolu izliyor. fiimdiye kadar getirilen uzmanlardan çok yararlan›lmaktad›r. Devrim kufla¤›, özellikle yaflam ve teknik alan›nda gerçekçi olmak zorundad›r. D›flar›dan ne yabanc› uzmanl›¤›na, ne de yabanc› sermayesine ihtiyaç duymamak bizim için bir amaç olabilir. Fakat bu amac›n çok uzak oldu¤unu unutmamal›y›z. Hiçbir ifl sahas›nda, teoriler ve soyut temenniler, deneyimin ve uzmanl›¤›n uygulama yetene¤inin yerini dolduram›yor. Onun için bir taraftan Avrupa’ya ö¤renci gönderirken, di¤er taraftan oradan uzmanlar› getirmek zorunday›z. Bugüne kadar, Avrupa’da yetifltirdi¤imiz ve bundan sonra da yetifltirece¤imiz ö¤rencilerden çok fleyler bekliyoruz. Ancak bu de¤erli gençlerimiz, uzun y›llar deneyim ve uygulama alan›nda yetiflinceye kadar yabanc› uzmanlardan da yoksun kalamay›z. Uzmanlar konusunda, bir k›s›m vatandafllar›m›z›n yanl›fl kanaatleri vard›r: Güya, Avrupa bize iyi

Ü

36

uzmanlar göndermiyor, oradan gelenler, yetenek ve uzmanl›k itibariyle, ihtiyac›m›za yeterli olacak düzeyde de¤ildirler. Gençlerimiz bunlar›n yerini doldurabilir. Böyle bir kanaate saplan›p kalmak, tehlikeli bir hayalperestlik olur. Bir kez, Türkiye’ye iyi uzman gelmedi¤i kanaati dayanaktan yoksundur. Türkiye’ye Moltke gibi, Von Der Golz gibi, Gambel gibi birinci derecede adamlar geldi. E¤er biz bunlardan yararlanamad›ysak, bunun sorumlulu¤unu baflkalar›na yüklemek haks›zl›k Meflrutiyet döneminde idi; maliyemizin düzenlenmesi için baz› uzmanlar getirilmiflti. Anlams›z bir gurur, kendi eksik bilgimize olan güvenimizin afl›r›l›¤› onlardan da yararlanmaya engel olmufltu. De¤erli olmak ne kadar büyük bir beceri ise, baflkalar›n›n de¤erlerini de görebilmek ve ölçebilmek de o kadar büyük bir erdemdir. Asl›nda gücü ve mesleki uzmanl›¤› eksik olanlar›n uzun süre yetki makamlar›n› korumaya olanak yoktur. Çünkü uzmanl›k da t›pk› inci gibidir. Onun gerçe¤ini sahtesinden ay›rmakta güçlük yoktur. Ülkemize gelen uzmanlar›n, uzmanl›k ve yeteneklerini takdir etmek, özellikle asla bunlar›n çal›flt›klar› kurulufllar›n memurlar›na düflmez. Bu hak ve yetki hükümetindir. Hâkimiyeti Milliye/13 Temmuz 1929


Dünya Döndükçe

BD KASIM 2015

Sabriye Afl›r

Türk Bilimadam› Aziz Sancar Kimya Alan›nda Nobel Ödülü’nü kazand›. 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü “DNA onar›m›” hakk›ndaki bilimsel çal›flmas›yla Prof. Dr. Aziz Sancar kazand›.

S

ancar ödülünü ayn› dalda ‹sveçli bilimadam› Tomas Lindahl ve Amerikal› bilimadam› Paul Modrich ile paylaflt›. Sancar, Orhan Pamuk’tan sonra Nobel alan ikinci, bilimsel alanda Nobel kazanan ilk Türk oldu. ‹sveç Kraliyet Bilim Akademisi, ödül sahiplerini aç›klad›¤› bas›n toplant›s›nda, Lindahl, Modrich ve Sancar’›n “hücrelerin hasar gören DNA’y› nas›l onard›¤›n› ve genetik bilgiyi nas›l koruma alt›na ald›¤›n›” ortaya ç›kard›klar› için Nobel Kimya Ödülü’ne lay›k görüldüklerini 37


BD KASIM 2015

bildirdi. Aç›klamada, “Üç bilim adam›n›n çal›flmalar›, hücrelerin nas›l iflledi¤ine yönelik son derece önemli bilgi sa¤layarak yeni kanser tedavilerinin gelifltirilmesine yol açt›” ifadesi kullan›ld›.

‹sveç Kraliyet Akademisi ödül sahiplerini bas›n toplant›s›nda tan›tt› ÇI⁄IR AÇAN B‹L‹MADAMLARI

‹nsan DNA’s›n›n her gün ultraviyole ›fl›nlar, serbest radikaller ve di¤er kanserojen maddeler nedeniyle zarar gördü¤üne iflaret edilen aç›klamada, flunlar kaydedildi: “Ancak bu tür d›fl sald›r›lar olmadan da DNA molekülleri, kal›t›msal olarak de¤iflken bir yap›ya sahiptir. Hücrenin genomunda her gün çok say›da de¤ifliklik meydana gelir. Daha da ötesi insan vücudundaki hücreler her gün milyonlarca kez bölünür ve bu esnada DNA kopyalan›r. ”Ödülümü Cumhuriyet devrinin bafllatt›¤› e¤itime borçluyum” diyen Aziz Sancar, Amerika’da dostlar›yla

38


BD KASIM 2015

DNA’n›n kopyalanmas› s›ras›nda baz› bozukluklar ortaya ç›kar. Genetik materyalin tam bir kimyasal kaosa düflmemesinin nedeni, hiç durmadan DNA’y› izleyen ve meydana gelen hasarlar› onaran moleküler sistemler bar›nd›rmas›d›r. 2015 Nobel Kimya Ödülü, bu onar›m sistemlerinin nas›l iflledi¤ini moleküler düzeyde gözler önüne seren çal›flmalar›yla alanlar›nda 盤›r açan üç bilim adam›na verilmifltir.”

D

aha önce de, kanser tedavisinde “ritmik saat” bulufluyla dünya çap›nda üne kavuflan Prof. Dr. Aziz Sancar ve ödülü paylaflt›¤› meslektafllar›, flu ifadelerle tan›t›ld›: “1970’lerin bafllar›nda bilim adamlar›, DNA’n›n son derece istikrarl› bir molekül oldu¤una inan›yordu ancak Lindahl, DNA’n›n asl›nda yeryüzünde yaflam›n geliflimini imkans›z k›lacak bir yavafll›kta bozuldu¤unu ortaya ç›kard›. Öngörüsü, Lindahl’›n DNA’n›n çökmesine sürekli engel olan moleküler bir makineyi keflfetmesini sa¤lad›. Aziz Sancar, hücrelerin

Prof. Dr. Aziz Sancar, North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde ö¤retim üyesi olarak görev yapan Gwen Boles Sancar ile evli.

ultraviyole ›fl›nlar›n›n DNA’da neden oldu¤u hasar› tamir etmek için kulland›¤› nükleotid eksizyon onar›m mekanizmas›n›n haritas›n› ç›kard›. Paul Modrich de hücrelerin, hücre bölünmesi esnas›nda DNA’n›n kopyalanmas›nda ortaya ç›kan hatalar› nas›l düzeltti¤ini buldu.” “BU ÖDÜLÜ CUMHUR‹YET DEVR‹N‹N BAfiLATTI⁄I E⁄‹T‹ME BORÇLUYUM”

Nobel Medya Merkezi’nden Adam Smith’e verdi¤i röportaj›nda, ödül ald›¤›

1946 y›l›nda Mardin Savur’da dünyaya gelen Aziz Sancar,

sekiz kardeflin yedincisiydi. Baflar›l› bir ö¤renci olan Sancar, ‹stanbul T›p Fakültesi’den 1971’de mezun oldu. 6 y›ll›k t›p e¤itiminin ikinci y›l›nda ald›¤› biyokimya dersinden etkilenen Sancar, biyokimya araflt›rmac›s› olmaya karar verdi. Üniversite e¤itiminin ard›ndan iki y›l boyunca doktorluk yapan Sancar, 1997’den itibaren de Amerika Birleflik Devletleri North Carolina-Chapel Hill’de North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde bilimsel çal›flmalar›n› sürdürüyor. ABD Ulusal Bilimler Akademisi’nin ilk Türk üyesi olan Sancar, pek çok ödülün yan› s›ra, haz›rlad›¤› 415 makalesine de say›s›z at›f ald›. 39


2007 y›l›nda üstün bilimsel nitelikleri ve insan sa¤l›¤›na yapm›fl oldu¤u üst düzey katk›lar› nedeniyle “6. Vehbi Koç Ödülü” verilen Prof. Dr. Aziz Sancar, ald›¤› 100 bin dolarl›k ödülünün tamam›n› da Türkiye’nin tan›t›m›na harcad›. Efli Gwen Sancar’la uzun süredir hayalini kurduklar› “Türk Evi” projelerini hayata geçiren Aziz Sancar, “Bu para gelince, hayattayken bu hayalimizi gerçeklefltirelim istedik. 100 bin dolar da kendi cebimizden koyduk ve evi 660 bin dolara ald›k. 19 May›s 2008 y›l›nda Türk evini açt›k.” diyor. Prof. Dr. Sancar ödülünü 10 Aral›k’ta Stockholm’de düzenlenecek törenle alacak. haberini sabah 5’te gelen bir telefonla ald›¤›n› ve flafl›rd›¤›n› anlatan Sancar, “Y›llardan bu yana ‘Ne zaman Nobel ödülü alacaks›n’ diye sormalar›ndan yorulmufltum, ülkem ad›na çok mutluyum.” dedi. Sancar, kendisini Nobel’e götüren baflar›s›n›n temellerinin ise Türkiye’de at›ld›¤›n› flu sözleriyle vurgulad›: “Çok iyi ö¤retmenlerimiz vard›. Bu ödülü memleketime ve Cumhuriyet devrinin bafllatt›¤› e¤itime borçluyum. Mardin’den Kars’a, Edirne’ye kadar bütün çocuklar›m›za bilim alan›nda e¤itim ö¤retim vermemiz laz›m. Özellikle k›zlar›m›z› okutmak laz›m. K›zlar›m›z› okutmazsak insan gücümüzün yar›s›n› kaybetmifl oluyoruz. Özellikle Do¤u ve Güneydo¤u’daki kardefllerimizden k›z çocuklar›n› okula göndermelerini tekrar tekrar rica ediyorum. Annem, babam okuma, 40

“Özellikle Do¤u ve Güneydo¤u’daki kardefllerimizden k›z çocuklar›n› okula göndermelerini tekrar tekrar rica ediyorum.” yazma bilmezdi. Onlar›n çocukluklar› Cumhuriyet’in ilk y›llar›yd›. Annem ve babam bizi okutmak için ellerinden geleni yapt›. Çok iyi ö¤retmenlerimiz vard›. Bizi çok iyi e¤ittiler. En önemli fley okumak. Bilimsel konularda, fizik, kimya, biyoloji, teknoloji alanlar›nda iyi e¤itim görmek Türkiye’nin görevidir. Bizim de bilime katk›m›z olsun.” • sabriyeasir@butundunya.com.tr


Otopsi Cengiz Özak›nc›

Kandafll›k Dindafll›k Yurttafll›k 1

982 y›l›nda Ermeni Terör Örgütü

ASALA’n›n cinayetlerini protesto etmek için kendisini yakan Artin Penik adl› Ermeni kökenli Türk yurttafl›m›z›n hastaneye kald›r›ld›ktan sonra çekilen görüntülü konuflmas›n› izliyorum. A¤›r yan›klarla hastaneye kald›r›lan Ermeni kökenli Türk yurttafl›, bu konuflmas›nda, ac›lar içerisinde k›vranarak: “Ermeniler ad›na cinayetler iflleyen ASALA katillerini protesto etmek için kendimi yakt›m. Ölece¤im ama piflman de¤ilim. fiimdi kurtulacak olsam ASALA’y› protesto etmek için kendimi bin kez daha yakar›m. Türkler ve Ermeniler kardefltir. Baflta Fransa olmak üzere Ermenilerle Türklerin

aras›n› açmak isteyenlere lanet olsun. Ben Ermeni kökenliyim ama Türküm, Atatürkçüyüm. Türk yurttafl›y›m!” diye hayk›r›yor ve bir kaç gün sonra da ölüyor. Kandafl›m›z olmayabilir, dindafl›m›z da olmayabilir, fakat yurttafl›m›zd› Artin Penik...

41


BD KASIM 2015

Türk diplomatlar›n› öldüren ASALA katillerini protesto etmek için kendini yakm›fl ve Türk yurttafll›¤›n› savunmak u¤runa ölmüfltü. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yurttafll›k ba¤›n›n ne denli önemli ve nelere kaadir oldu¤unu apaç›k gösteren en çarp›c› olaylardan biridir bu. Yaklafl›k iki y›l önce kat›ld›¤›m bir Ceviz Kabu¤u program›nda olay› ayr›nt›lar›yla anlatarak, Taksim’e bir Artin Penik an›t› dikilip kaidesine son sözlerinin kaz›nmas› ve her ölüm y›l dönümünde törenlerle an›lmas›

m›nda örgütleniyordu. Yasalar› da kandafll›¤› temel alan yasalard›. Öyle ki, bir afliret üyesi, di¤er afliretten birini öldürdü¤ü zaman, öldürenin aflireti tümüyle katil say›l›rd› ve o afliretten cinayetle hiç ilgisi olmayanlar bile yakaland›klar›nda bu cinayetten sorumlu say›l›r ve öldürülürdü. Kan davalar›, töre cinayetleri, topluluklar›n kandafl-afliretler biçiminde örgütlendikleri dönemin yasalar›ndan do¤uyordu; insanl›¤› bu ilkel durumdan kurtaran, din kardeflli¤ine dayal› dindafl örgütlenmeler olmufltu. Kan kardeflli¤inin yerini din kardeflli¤i; kandafll›¤›n yerini dindafll›k, afliret yasalar›n›n yerini din yasalar› ald›ktan sonra, suçun kifliselli¤i ve dolay›s›yla cezan›n da ancak o suçu iflleyen kifliye verilece¤i ilkesi egemen oldu. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda, kandafll›k ba¤lar›n›n yerini dindafll›k ba¤lar›n›n almas›, insanl›k tarihinde çok büyük bir ilerlemedir. E¤er geçmiflte kandafl afliret toplumlar›n yerini dindafl ümmet toplumlar; afliret hukukunun yerini din hukuku alm›fl olmasayd›, ça¤›m›zda yurttafl ulus toplum örgütlenmesine geçmek çok daha zor, belki de olanaks›z olacakt›. Dolay›s›yla yurttafl ulus toplumlar bugünkü varl›klar›n› -afliret hukukunu ortadan kald›rmadaki baflar›s› ölçüsünde- dindafl ümmet toplumlara, dinsel hukuka ve bir önceki ümmet evresine

Binlerce y›l önce, yeryüzünde insan topluluklar› afliretler, kabileler, klanlar biçiminde kandafll›k ba¤lam›nda örgütleniyordu. dile¤imi belirtmifltim. Sonraki dönemlerde, Saadet Partisi liderinin bu görüflü sahiplenip savundu¤unu okudum gazetelerde. Önerimin yank› bulmas›na sevindim. Evet, bu an›t en güzel biçimde yap›ls›n ve Ermeni kökenli Türk yurttafl› Artin Penik’in an›s› önünde hiç de¤ilse y›lda bir kez sayg›yla e¤ilelim.

B

ir “Yurtafl Artin Penik”in

oluflum süreci, binlerce y›l sürmüfltür. Binlerce y›l önce, yeryüzünde insan topluluklar› afliretler, kabileler, klanlar biçiminde kandafll›k ba¤la-

42


BD KASIM 2015

borçludur diyebiliriz. ‹nsanl›k ancak kandafl afliret ba¤lar› çözen, önemsizlefltiren, etkisizlefltiren, evcillefltiren, uygarlaflt›ran dindafl ümmet aflamas›ndan geçtikten sonrad›r ki yurt kardeflli¤ini odak alan yurttafll›k bilincine varabilmifl ve yurrtafl ulus toplum aflamas›na ulaflabilmifltir. Afliret ba¤lar›n› çözerek afliret savafllar›n› ortadan kald›rmak üzere “farkl› afliretten olsak da ayn› dindeniz, öyleyse din kardefliyiz, hiç de¤ilse ayn› dinden olanlar birbirleriyle savaflmazlar” anlay›fl›n› yerlefltirmeye yönelen dindafl ümmet döneminde, bu kez de once farkl› dinler aras›nda din savafllar› ç›km›fl, ard›ndan ayn› din içinde kanl› mezhep savafllar› patlak vermifl, dindafll›¤a dayal› ümmet toplum düzeni’nin ayn› dinden olan insanlar› bile bar›fl içinde bir arada yaflatamad›¤› yaflanarak ortaya ç›kt›ktan sonrad›r ki hem afliret savafllar›n› hem de din ve mezhep savafllar›n› ortadan kald›rmak üzere, yurt kardeflli¤i, yurrtafll›k efldeyiflle ulus-toplum ve ulus-devlet kavramlar› oluflmufltur.

U

lus’u oluflturan yurttafll›k kavram›, s›n›rlar› belli bir

ülkede yaflayan herkesi hangi soydan gelirlerse gelsinler, hangi dine inan›rlarsa inans›nlar yurt kardefli say›yordu. Yurt kardeflli¤i demek olan yurttafll›k’›n benimsenmesiyle, insanlar aras›nda soy ayr›l›¤› ya da din ve mezhep ayr›l›¤› nedeniyle kan dökülmesi önlenebilecekti. Yurttafll›k kavram›yla bir ve ayn› yasaya ba¤lan›p bir ve ayn› e¤itimi

alarak bir ulus oluflturabilen toplumlar, bilim ve teknik alan›nda dev ad›mlarla ilerliyor, afliret ya da ümmet aflamas›nda tak›lan toplumlarsa her bak›mdan geride kal›yordu. Osmanl›, son döneminde bu gerçe¤i kavram›fl, ümmetçi “Osmanl› Milletler ve Eyaletler Düzeni”nden, Osmanl› devleti s›n›rlar› içerisinde yaflayan herkesi eflit yurttafl sayan “Tek Osmanl› Milleti” anlay›fl›na geçmeye davranm›fl, ama devletin ömrü, ümmetçili¤e son verip “Tek Osmanl› Ulusu” tasar›s›n› gerçeklefltirmeye yetmemiflti.

1.

Dünya Savafl›’n›n ard›ndan

Ba¤›ms›zl›k Savafl›’yla ortaya ç›kan Türkiye Cumhuriyeti, kandafl afliret ve dindafl ümmet kavramlar›n› afl›p yurttafl ulus toplum kavram›na ba¤lanmaks›z›n, Türkiye’nin varl›¤›n›, birli¤ini koruman›n ve sürdürmenin olanaks›z oldu¤unu daha Osmanl› döneminde kavram›fl olan kadrolar›n çabalar›yla kurulacakt›. Türkiye’nin yurttafll›k temelinde ulus-devlet olarak kuruluflunun en önemli basamaklar›ndan biri olan Lozan görüflmeleri s›ras›nda, Türkiye’deki gayrimüslim az›nl›klara t›pk› Osmanl›’n›n “Milletler ve Eyaletler Düzeni’nde oldu¤u gibi ayr› millet ayr›cal›klar› verilmesi istendi. Türk sözcüler bu istemlere karfl› ç›kt›klar›nda; “Sizin anayasan›zda yasan›z›n Mecelle oldu¤u yaz›l›d›r. Mecelle ‹slam yasas› oldu¤una göre ve ‹slam yasalar› da gayrimüslimlere uygulanamayaca¤›na göre, gayrimüslimlerin kendi din mahkemelerini 43


BD KASIM 2015

gayrimüslim devlet sözcüleri, yeni Türkiye’de eskiden oldu¤u gibi gayrimüslimlere az›nl›k haklar› tan›nmas› konusunda diretmifllerdir. Lozan Antlaflmas›, görüflmeler yap›ld›¤› s›rada Anayasam›zda Mecelle benimsenmifl durumda oldu¤u içindir ki, az›nl›klara ayr›cal›k tan›yan maddelerle imzalanm›fl; fakat hemen sonra, Adalet Bakanl›¤›, gayrimüslim az›nl›k sözcüleri ile görüflmelere bafllayarak, Lozan Antlaflmas› 24 Temmuz 1923’te Türkiye’nin “‹sviçre Medeni Yasas›’n› D›fliflleri Bakan› ‹smet ‹nönü taraf›ndan imzalanm›flt› benimseyece¤iz, ‹sviçre’deki kurmalar› ‹slam’›n da bir gere¤idir. Müslümanlar ‹sviçre Medeni YasaÖyleyse kendi dininize uyun ve gayri- s›’yla yarg›lan›yor, ‹sviçre’deki müslimlere kendi din hukuklar›yla Museviler ve H›ristiyanlar da ayr› cemaatler olarak yaflama hakk› ‹sviçre Medeni Yasas›’yla yarg›lanmaktalar, siz de Türkiye ‹sviçre tan›y›n!” dendi. Medeni Yasas›’n› benimseyince bu Sözcülerimiz, Osmanl›’n›n bu ayr›cal›klar yüzünden da¤›ld›¤›n›, yeni yasayla yarg›lanacaks›n›z, bir Türkiye’de müslim ya da gayrimüslim itiraz›n›z var m›?” sorusunu yöneltherkesin eflit olaca¤›n›, tüm dinlerin mifltir. Musevi ve H›ristiyan cemaat üyelerine eflit olarak uygulanabilecek sözcüleri bu konuyu kendi kilise ve nitelikte tek bir yasa yap›laca¤›n›, havralar›nda din önderleri ve ileri müslimlerin de gayrimüslimlerin de gelenleriyle görüflmüfller, ‹sviçre uyabilece¤i nitelikte böyle bir Tek Medeni Yasas›’n›n benimsenmesi Yasa yap›ld›ktan sonra, art›k “az›nl›k ayr›cal›¤›” diye bir durumun kalmaya- durumunda, kendilerine Lozan’da tan›nan az›nl›k ayr›cal›klar›ndan ca¤›n› söylemifllerdir. vazgeçip eflit yurttafllar olmay› kabul ürk sözcülerin bu sav›, di¤er edeceklerini bildirmifllerdir. 1925’de önce Musevi cemaati, devletler taraf›ndan alaylarla ard›ndan Ermeni cemaati ve sonra da karfl›lanm›flt›r. Lozan görüflmeleri Rum Ortodoks cemaati, “‹sviçre yap›ld›¤› s›rada Anayasam›zda ‹slam Medeni Yasas› benimsenirse biz de yasas› olan Mecelle’nin uygulanaca¤› Lozan’daki az›nl›k haklar›m›zdan maddesi bulundu¤unu ve tüm dinlere vazgeçeriz Türk yurttafl› oluruz,” uygulanacak bir yasan›n yap›lmas›n›n demifllerdir. Bu cemaatlerin yaz›l› da olanaks›z oldu¤unu öne süren

T

44


BD KASIM 2015

olarak verdikleri az›nl›k haklar›ndan feragat dilekçeleri, devletin arflivlerindedir. ‹flte Türkiye’de yurttafll›k, müslimlerin ve gayrimüslimlerin ayn› medeni yasaya ba¤lanmalar›yla böyle kurulmufltur. elgelelim, Türkiye’deki az›nl›klar› kendi ç›karlar› do¤rultusunda k›flk›rtmak isteyen devletlerin hiç hofluna gitmemifltir bu durum. Örne¤in Almanya, Musevilerin az›nl›k haklar›ndan feragate zorland›klar›n›, bunu gönüllü olarak yapmad›klar›n›, dolay›s›yla feragatin hukuken geçersiz oldu¤unu öne sürmüfl ve Yunanistan da Türkiye’deki Rum Ortodoks cemaatinin zorla ve korkutularak az›nl›k haklar›ndan feragat ettiklerini ve bu feragatin hukuken geçersiz say›lmas› gerekti¤ini öne sürerek o dönemin Birleflmifl Milletler Örgütü durumunda olan Milletler Cemiyeti’ne baflvurmufltur. Milletler Cemiyeti bu itiraz› inceledikten sonra az›nl›klar›n zorlamayla de¤il kendi özgür istemleriyle az›nl›k ayr›cal›klar›ndan vazgeçip Türk yurttafl› olmay› ye¤lediklerine karar vermifl ve az›nl›k cemaatlerinin Lozan’da kendilerine tan›nan ayr›cal›klardan feragat dilekçelerini hukuken geçerli saym›flt›r. Bu süreçte: Milletler Cemiyeti Konsey Komitesi, baflvurular› inceleyerek itirazlar› Konsey’de görüflülmeye de¤er bulmam›flt›r. ‹tirazc› devlet-

G

ler, böyle bir durumda La Haye Adalet Divan›’na baflvurma hakk› Lozan Antlaflmas›’n›n 44. maddesiyle kendilerine tan›nm›fl oldu¤u halde, bunu kullanmayarak, az›nl›klar›n zorlamayla de¤il kendi özgür istemleriyle az›nl›k ayr›cal›klar›ndan vazgeçip eflit Türk yurttafl› olmay› ye¤lediklerini kabul etmifltir ve sonuç olarak, az›nl›k cemaatlerinin Lozan’da kendilerine tan›nan ayr›cal›klardan feragat dilekçeleri, hukuken geçerli say›lm›flt›r. Dolay›s›yla 1923’te Lozan’da -o s›rada Anayasam›zda Mecelle benimsendi¤i için zorunlu olarak tan›nan

Türkiye’deki az›nl›klar kendi iradeleriyle Türk yurttafl› olmay› ye¤lemifllerdir az›nl›k ayr›cal›klar›, 1926’ya gelindi¤inde -Mecelle’nin yürürlükten kald›r›l›p ‹sviçre Medeni Yasas›’n›n benimsenmesine ba¤l› olarak ortadan kalkm›fl, müslim ve gayrimüslim herkes, tek hukuka ba¤lanarak eflit haklara ve ödevlere sahip yurttafllara dönüflmüfltür. 990’lardan günümüze “az›nl›k

1

haklar›” ve “az›nl›k ayr›cal›klar›” kavramlar› yeniden ortaya at›l›p alevlendirilirken, 1926’da gerçekleflen az›nl›k haklar›ndan feragat dilekçelerinin Milletler Cemiyeti taraf›ndan hukuken geçerli say›ld›¤› gerçe¤i yok 45


BD KASIM 2015

say›lmaktad›r. Tart›flmalarda “Lozan’ da tan›nan az›nl›k haklar› o az›nl›klar›n verdikleri feragat dilekçeleriyle 1926’da ortadan kalkm›flt›r” demeye kalkanlar›n sesleri k›s›lm›flt›r. vet, 1926’da ülkemizde her türlü az›nl›k ayr›cal›klar› kalkm›fl ve yurttafll›k birli¤i kurulmufltu. Hem de öylesine kurulmufltu ki, 1933’te Bir Alman Musevisi’nin yazd›¤› “Musa Da¤da 40 Gün” adl› romanda Türkler Ermenilere soyk›r›m yapmakla suçland›¤›nda, Türkiye’deki Musevi ve Ermeni yurttafllar›m›z, bu roma-

E

Dahas›, Ermeni kökenli Türk yurttafllar›m›z 15 Aral›k 1935 günü ‹stanbul Pangalt› Ermeni Kilisesi’nde toplan›p bütün dünya bas›n›n› da ça¤›rarak, tüm dünyan›n gözleri önünde “Türkler Ermeni Soylar›m› yapt›lar” diyen bu roman› ve yazar›n portresini üzerine gaz dökerek yakm›fl ve “Bizler Ermeni as›ll› Türk yurttafllar›y›z, Türkiye’de Türkler ve Ermeni kökenliler yurt kardeflidir, yurttaflt›r, hepimiz kardefliz, yurttafl›z, iflte aram›z› bozmak isteyen romanc›n›n resmini de roman›n› da yak›yoruz!” diye hayk›rm›fllard›r. Bu gerçekleri unutulmaktan korumak ve bugün bir tak›m üniversitelerde biraraya gelerek “Türkler Ermeni soyk›r›m› yapm›flt›r” diyen bir tak›m “ayd›n” ( !)lar›n surat›na bu gerçekleri hayk›rmak, tüm yurttafllar›m›z›n boynunun borcu olmal›d›r. Emperyalistler kendileri d›fl›nda hiçbir ülkenin afliret ve ümmet aflamas›ndan kurtularak yurttafll›k aflamas›na ulaflmas›n› istemezler. Bu yüzden yurttafll›¤a yönelen bizim gibi ülkeleri kendi dinleriyle vurarak yurttafll›ktan uzaklaflt›rmaya çal›fl›rlar. Kendi diniyle vurmak konusunu bir örnekle aç›klayabilirim.

Emperyalistler kendileri d›fl›nda hiçbir ülkenin afliret ve ümmet aflamas›ndan kurtulup yurttafll›k aflamas›na ulaflmas›n› istemezler na karfl› ç›karak aya¤a kalkm›fl, Musevi kökenli Türk yurttafllar›m›z, Türk yurttafll›¤› ba¤lar›n› öne ç›kararak, kendi kandafllar› ve dindafllar› olan bu romanc›ya lanetler okumufl, Ermeni kökenli Türk yurttafllar›m›z da 1935’te kandafll›k ve dindafll›k ba¤lar›n› geriye itip Türk Yurttafll›¤› ba¤lar›na s›ms›k› sar›larak; “hay›r bu roman yalan söylüyor, Türk kardefllerimiz asla bizlere soyk›r›m yapmad›lar, bu roman bizim aram›z› bozmak istiyor,” diye hayk›rm›fllard›r. 46

ilirsiniz ‹ncil’de “bir yana¤›n›za tokat atanlara öteki yana¤›n›z› da uzat›n” buyru¤u vard›r. Kifli H›ristiyansa bu buyru¤a uymakla yükümlüdür. fiimdi ben bir H›risti-

B


BD KASIM 2015

yan’a bir tokat atsam, o da dönüp bana vurmaya kalksa, ben de ona ‹ncil’i aç›p: “Sen bir H›ristiyans›n, senin kitab›nda bir yana¤›n›za vurana öteki yana¤›n›z› da uzat›n yaz›yor, bir yana¤›na vurdum, flimdi sana düflen ‹ncil’e uyup öteki yana¤›n› uzatmakt›r” desem, iflte bunun ad› kifliyi kendi diniyle vurmakt›r.

P

eki Müslümanlar da kendi

dinleriyle vurabilirler mi? Evet. Nas›l m›? Karfl›n›za geçip; “Hazreti Muhammed Medine Vesikas› yapm›flt›r. Buna göre bütün afliretler özerk olarak örgütlenmifltir. Öyleyse flimdi siz de böyle yapacaks›n›z. E¤er Müslüman›z diyorsan›z, Türkiye’deki bütün afliretlere, mezheplere, dinlere Peygamberinizin 1400 y›l önce yapt›¤› gibi ayr› ayr› özerklik tan›yacaks›n›z, yoksa dinden ç›km›fl say›l›rs›n›z,” derler ve Türkiye’yi “Allah! Peygamber! Kur’an! Hadis! Sünnet!” diye diye bölerler! Nitekim bir tak›m siyasal dinci

yazarlar aynen bunu söylemekte ve Müslümanlar› emperyalistler ad›na kendi dinleriyle vurmaya çal›flmaktad›r. Oysa onlar›n bugün Peygamber’in Sünneti diyerek uygulatmaya çal›flt›klar› o Medine Vesikas›, Peygamber döneminde yaln›zca bir kaç y›l yürürlükte kalabilmifl ve sonra bizzat Peygamber taraf›ndan yürürlükten kald›r›lm›fl, dolay›s›yla bugün uygulanmas› gerekmeyen bir belgedir. Kandafll›k ve dindafll›k ba¤lar›n› birer alt kimli¤e dönüfltüren ulus bilincini, baflka bir deyiflle yurttafll›¤›, yurt kardeflli¤i bilincini korumak, pekifltirmek, günümüzün en canal›c› u¤rafl› olmal›d›r. Tüm sorunlar›m›z›n çözümü, yurttafll›k ba¤lar›m›z›n bütün di¤er ba¤lar›n üzerinde tutularak korunmas›na ba¤l›d›r. Kandafll›k ya da dindafll›k ba¤lar›n› öne ç›kart›p afliret ya da ümmet aflamas›na geri dönmemizi isteyen emperyalistlerin tuzaklar›na düflmemek için, yurttafll›k ba¤lar›m›za sar›lal›m ve bu ba¤›m›z› koparacak her türlü giriflime var gücümüzle karfl› ç›kal›m. • cengizozakinci@butundunya.com.tr

"Do¤udan flimdi do¤acak olan günefle bak›n›z. Bugün günün a¤ard›¤›n› nas›l görüyorsan, uzaktan bütün do¤u milletlerinin de uyan›fllar›n› öyle görüyorum. Ba¤›ms›zl›k ve egemenliklerine kavuflacak olan çok kardefl millet vard›r. Sömürgecilik ve emperyalizm yer yüzünden yok olacak ve yerlerini milletler aras›nda hiç bir renk, din ve ›rk fark› gözetmeyen yeni bir ahenk ve iflbirli¤i ça¤› hakim olacakt›r." *** "Bir memleketin, bir memleket halk›n›n düflmandan zarar görmesi ac›d›r. Fakat kendi ›rk›ndan büyük tan›d›¤› insanlardan vefas›zl›k, felaket görmesi daha ac›d›r." Mustafa Kemal Atatürk 47


F›rçalayarak Serdar Günbilen

48


Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman

Türkiye’nin D›fl Politikas›

ürkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflunun ve Atatürk devrimlerinin evrensel de¤erinin önemli bir unsuru da D›fl Politika ilkeleri ve uygulamalar› olmufltur. (1)

T

ORTAK YURTTAfiLI⁄A DAYALI ULUS ANLAYIfiI

Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinde ‹slamc› bir anlay›flla Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çok uluslu yap›s›n› (Panislamizim) sürdürmedi¤i gibi Asya’n›n Türk soyundan gelen halklar›n› da kapsayacak büyük bir Türk devleti kurmak (Panturanism) düflüncesini de gerçekçi bulmam›flt›.


BD KASIM 2015

Yeni Devlet, ulusal soydafll›k ile gerçekçi ve savunulabilir s›n›rlar içinde ortak yurttafll›¤a dayand›r›lm›flt›r. Halk, bireyler tebaa de¤il, eflit yurttafllardan oluflan bir toplum olarak ümmet olmaktan ç›km›fl, millet olmufltur. Padiflahl›k ve halifelik sona ermifltir. Türkiye Cumhuriyeti, parlamenter demokrasiye sahip, halk›n›n ço¤u müslüman bir ülkede dünyada ilk ve tek laik devlet olmufltur. DIfi POL‹T‹KANIN TEMELLER‹

Cumhuriyet’in d›fl politikas›n›n 100 y›la yaklaflan geçmiflinde temel bir süreklili¤e sahip oldu¤u görülür. Yak›n›nda yaflanan çat›flmalar ve savafllara karfl›n Türkiye bunlar›n d›fl›nda bar›fl içinde bir istikrar örne¤i olarak kalabilmifltir. D›fl politikadaki bu süreklilik iki önemli temele dayandırılabilir.

istikrar› sürdürebilmenin ikinci önemli temeli ise Atatürk’ün “Yurtta bar›fl, dünyada bar›fl” ilkesidir. Bu ilke, Atatürk’ün Türkiye’ye miras› ve uluslararas› topluma arma¤an›d›r. Sevr’den sonra Lozan konferans›na Ankara ve ‹stanbul hükümetleri birlikte davet edilmiflti. Galip devletler, böylece paylafl›m isteklerini kolayca kabul ettirebileceklerini sanm›flt›. Atatürk, kurtulufl savafl›yla kurulan yeni Türk Devleti’nin Türkiye’yi tek bafl›na temsil etmesi gerekti¤ini belirterek ikili yap›y› önlemifl ve Lozan Bar›fl konferans› bundan sonra

OSMANLI M‹RASI

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolar›, Lozan Konferans› ba¤›ms›z Osmanl› Devlet (1923) gelene¤i içinde yetiflmiflti. Onlar, ‹mparatorlu¤un üç k›tada bafllayabilmiflti. Ancak ulusal egemensavaflarak çöküfl sürecini ve yap›lan likle ba¤daflmayacak tekliflerde ›srar, hatalar› biliyordu. Kurtulufl Savafl›’nda savafl tehditleri ve ‹ngiliz delegesi ve sonras›nda sivil ve askeri Osmanl› Curzon’un “beklemeye tahammülüm bürokrasisi, Padiflahl›kla ba¤lar›n› yok” tafras›na karfl› Türk Delegasyonu kopar›p Anadolu’ya geçmifl, görüflmelerden çekilmiflti. (4 fiubat 1923) karfl›lafl›lan zorluklar›n giderilmesinde Bundan bir kaç gün sonra Gazi etkili olmufllard›r. Mustafa Kemal ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde flöyle diyordu: “Nihayet bugün ATATÜRK’ÜN M‹RASI Bar›fl› ve bütün cihan bilsin ki bu millet tam 50


BD KASIM 2015

denetimi baflar› ile üzerinden atan Müslüman halklar aras›nda tektir.” (2) YURTTA BARIfi DÜNYADA BARIfi Mustafa Kemal savafl

ba¤›ms›zl›¤›n›n sa¤land›¤›n› görmedikçe yürümeye bafllad›¤› yoldan bir an dahi geri kalmayacakt›r.” (17 fiubat 1923) Görüflmeler yeniden 23 Nisanda bafllad› ve 24 temmuz 1923 günü yeni Türkiye Devleti’nin siyasal ve ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n›, dünya milletlerinin tescil etti¤i bir anlaflma olarak imzaland›. Türkiye uzman› Harvard’l› tarihçi Roderick Davison flunlar› yazm›flt›: “Türkiye, 1918’de yenilmifl uluslar aras›ndayd›. Bir iki y›l içinde kendi aleyhine verilen karar› de¤ifltirip yeni bir bar›fl anlaflmas› için itilaf (galip) devletleriyle eflit statüde görüflmelere giriflen tek devlettir. Kendilerine olumlu bir uluslararas› ortam yaratmaya yönelik Türk mücadelesi, yabanc›

s›ras›nda: “Bir kere daha tüm dünyaya ifade etmek isteriz ki, biz uluslararas› hukuk ve kurulufllarla uyumlu biçimde yaflamak isteyen uygar bir toplumuz.” “Bir ulusun hayat› söz konusu olmad›kça savafl bir suçtur.” diyor; her zaman bar›fl görüflmelerine Türkiye’nin haz›r oldu¤unu belirtiyordu. Bu hümanist yaklafl›m, Türkiye Cumhuriyeti’nin bar›flç› d›fl politikas›n›n di¤er önemli bir unsurudur. Yeni Devlet, emparyalist devletlerle savaflarak kurulmufltur. Ama onlara has›m olma-

Kendilerine olumlu bir uluslararas› ortam yaratmaya yönelik Türk mücadelesi, yabanc› denetimi baflar› ile üzerinden atan Müslüman halklar aras›nda tektir. y› sürdürmemifltir. Yunanistan, ‹ngiltere ile dostluk iliflkileri kurmufl, tehditlerini sürdüren 51


‹ngiliz Kral› VIII. Edward’›n Dolmabahçe’de Atatürk taraf›ndan karfl›lan›fl› (4 Eylül 1936)

‹talya ile iliflkilerini düzeltmifl, Suriye’de mandater devlet olan Fransa ile ortaya ç›kan anlaflmazl›klar› karfl›l›kl› anlay›fla dayal› bir bar›fl ortam›na çevirmifltir. Ça¤dafl uygarl›¤› hedefleyen laik yap›s›yla uluslararas› bar›fl çal›flmalar›na kat›lm›fl, savafl karfl›t› BriandKellogg Pakt›’n› ilk imzalayan devletlerden biri olmufltur. Atatürk’ün d›fl politikas›n›n çok belirgin bir özelli¤i de tarihte bir çok örne¤ine rastlanan ba¤›ms›zl›ktan sonra gelen askeri rejimlerin pervas›zca girifltikleri macerac› d›fl politikalara sapmay›fl›d›r. “Hay›r” demesini bildi¤i kadar, durmas›n› ve nerede duraca¤›n› da bilmifltir. CUMHUR‹YET HÜKÜMETLER‹

Çok partili hayata geçildikten sonra da göreve gelen hükümetlerin program›nda Atatürk’ün d›fl politikas›na ba¤l› kal›naca¤› belirtilmifltir. AKP’nin Meclis ço¤unlu¤una sahip son Hükümetinde Baflbakan Ahmet Davuto¤lu’nun okudu¤u programda ise 52

Atatürk ve D›fl Politi-kas›ndan hiç söz edilmemifltir. (1 Eylül 2014 ) ‹lginç olan›, daha önce ileri sürdükleri “komflularla s›f›r sorun” dan da hiç bahsedilmemifltir. Yabanc› yazarlar “from zero problems to zero friends” -Türkiye “s›f›r sorun”dan “s›f›r dost”a nas›l geldidiyerek d›fl politikadaki periflanl›¤› anlat›yorlar. (3) Ne yaz›k ki Türkiye “s›f›r sorun’dan ”s›rf sorun-s›f›r dost” noktas›ndad›r. Atatürk’ün d›fl politika ilkelerinin de rafa kald›r›ld›¤›, ona hakaret edenlerin özel sofralarda a¤›rland›¤› günlerdeyiz. • ogutyazman@butundunya.com.tr (1) Ö¤üt Yazman, “ T.C.’nin Evrensel De¤eri” Bütün Dünya Ekim 2014. (2) Roderic Davison, (1972) “Turkish Diplomacy from Mudros to Lausanne” New York. (3) Piotr Zalewski, “ How Turkey went from zero problems to zero friends ” Foreign Policy, 22 August 2013.

Bilelim ki milli benli¤ini bilmeyen milletler baflka milletlere yem olurlar. M. Kemal Atatürk


Kurtulufl Savafl›’ndan Zeki Sar›han

YAMALI GÖMLEK

urtulufl Savafl›’n›n önder kadrosu, milletin bütün fertleri gibi kad›nlar›n aktif deste¤i olmadan bu savafl›n kazan›lamayaca¤›n›n bilincindeydiler. Kad›nlar› harekete geçirmenin en etkili arac›, K›z›lay’›n o zamanki ad› olan Hilali Ahmer’dir. Bu kuruluflun merkezi ‹stanbul’dayd› ve Balkan ve Birinci Dünya Savafl›’nda askerler için yard›m toplamak, göçmenlere yard›m etmek

K

ve yaral›lara bakmak gibi pek önemli ifller görmüfltü. fiimdi bir Kurtulufl Savafl› verilmekteydi ve Hilali Ahmer’i büyük görevler bekliyordu. 16 Mart 1920’de ‹stanbul’un iflgali üzerine yurtseverler gruplar halinde Ankara’ya geçtiler. Bunlardan birisi de Halide Edip Han›m’d›r. Onun ilk yapt›¤› ifllerden biri ‹stanbul’dan gelmifl ve Ankara’n›n yerlisi olan 53


Kurtulufl Savafl›’nda Türk kad›nlar›

kad›nlar› Hilali Ahmer’de örgütlemek olmufltur. Ankara Hilali Ahmer Kad›nlar Kolu’nun bütün Türkiye kad›nlar›na yapt›¤› “örgütlenin” ça¤r›s›na ilk yan›t veren illerden biri, Sivas Kongresi’nden beri zaten yurt savunmas› için yo¤un bir çal›flma ve örgütlenmenin bulundu¤u Kastamonu’dur. rada Müdafaai Hukuk Cemiyeti, Ö¤retmenler Cemiyeti, Gençlik Kulübü faaliyet halindedir. Halide Edip’in ça¤r›s› üzerine 1921 Nisan’›nda bunlara Kastamonu kad›nlar› da kat›lm›flt›r. 20 Nisan 1921’de Mevlevi Dergâh›’nda yap›lan toplant›ya koflan kad›nlar, 12 kad›ndan oluflan bir Hilali Ahmer Kad›nlar Merkezi, 5 kiflilik de bir yönetim kurulu oluflturmufllard›r. Kimdir bu kad›nlar? O zaman›n geleneklerine göre kad›nlar›n adlar› ulu orta söylenmez, babalar›n›n, efllerinin adlar›yla tarif edilirlerdi. Adlar› belli olanlar yaln›zca

O

54

Haf›z Selma, Haf›z Nebiye, Münire, Zekiye, Bedriye’dir. Di¤erleri komutan, il yöneticisi, memur ve flehir ileri gelenlerinin eflleri, k›zlar›, anneleri olarak an›lmaktad›r. Kastamonu Hilali Ahmer Kad›nlar Kolu, k›sa sürede Kastamonu ilçelerine de dal budak salm›flt›r ve kad›nlardan yard›m toplamaya bafllam›flt›r. Bu kentte yay›mlanan ve Kurtulufl Savafl›m›z›n en özgün gazetelerinden biri olan Aç›ksöz, 9 May›s 1921 tarihli say›s›nda yard›m yapan kad›nlar›n adlar›n› ve yard›m miktarlar›n› yay›mlamaktad›r. Taflköprü ilçesinde aç›lan yard›m kampanyas›na kat›lan 34 kad›n›n ad› yay›mlanm›flt›r: “Bir köylü kad›n 30 kurufl Miraç o¤lu Ahmet A¤a’n›n efli 200 kurufl Terzi Hasan Efendi’nin efli 100 kurufl Sinoplu Madam Terzi han›m 100 kurufl Tütüncü Salih Efendi’nin efli


BD KASIM 2015

50 kurufl Orman Bekçisi Nuri Efendi’nin efli 20 kurufl Belediye kalemesi Asiye han›m 150 kurufl Muzaffereddin K›z Mektebi Baflö¤retmen Yard›mc›s› Mahrure Han›m 250 kurufl.” Liste böyle uzay›p gidiyor. Kastamonu Kad›nlar›, Türkiye için ölüm kal›m günleri olan Sakarya Savafl› s›ras›nda 700 yatakl› bir hastaneyi flu eflya ile donatm›fllard›r: 406 yatak, 4.108 yorgan, 1.030 yast›k, 558 çarflaf, 68 sürahi bardak, 272 maflrapa, 859 havlu, 104 minder, 322 terlik, 114 bak›r sahan, 225 bak›r tas, 1.415 çatal kafl›k, 25 lamba, 17 büyük tencere, 26 tülbent, 178 top Devrekâni bezi ve benzeri eflya… Bu kampanyaya Kastamonu’da yaflayan Rumlar da 225 tak›m yatak vererek kat›lm›fllard›r. astamonu Hilali Ahmer kad›nlar› Sakarya boylar›nda yaralan›p bu hastaneye getirilen askerleri ziyaret ederek onlara sigara, fleker ikram etmifllerdir. Vatan için dövüflürken yaralanan subay ve er için arkas›nda böyle bir kad›n ordusunun bulundu¤unu bilmek kadar güçlü bir moral kayna¤› olabilir mi? Kastamonu kad›nlar›, yaral›lara ve onlar›n çocuklar›na yard›m için konser de düzenlemifllerdir. Burada 157 lira 50 kuruflluk bilet, 16 lira 30 kuruflluk rozet satm›fllard›r. 247 lira 20 kuruflluk da yard›m toplam›fllard›r. Konser sonunda çok duygulanan bir kad›n, kula¤›ndaki küpeyi ç›kararak

K

üstündeki bütün paras› ile birlikte Hilali Ahmer’e ba¤›fllam›flt›r. Kastamonu Hilali Ahmer kad›nlar›n›n düzenledi¤i bir eflya piyangosu ise herkesi duyguland›rm›flt›r. Riyazülbenat Okulu’nun üst kat›nda düzenlenen sergiye tam 1.030 parça eflya ba¤›fllanm›flt›r. Yoksul bir kad›n, eflya piyangosu için verece¤i baflka bir fleyi olmad›¤› için yamal› bir gömlek vermifltir.

Yoksul bir kad›n, eflya piyangosu için verece¤i baflka bir fleyi olmad›¤› için yamal› bir gömlek vermifl;

bunu verirken de utanc›ndan a¤lam›flt›r. Bunu verirken de utanc›ndan a¤lam›flt›r. Sergiyi düzenleyenler yamal› gömle¤i salonun baflköflesine asm›fllard›r. Üzerine iki sat›r bir yaz› yazm›fllar, di¤er eflyalarda ba¤›fllayan›n ad› bulundu¤u halde bu yamal› gömle¤i veren kad›n›n ad› yaz›lmam›flt›r. Bu olay herkesi çok duyguland›rm›flt›r. Aç›ksöz gazetesi; bu ba¤›fl›, mal› olup da vermeyenlere örnek göstermifltir. “As›l onlar a¤las›n” diye yazm›flt›r…• zekisarihan @gmail.com Kaynak: Aç›ksöz, Say› 162, 18 Nisan 1921, Say› 180, 9 May›s 1921, Say› 181, 10 May›s 1921. Aç›ksöz Say› 261, 20 A¤ustos 1921’den Mustafa Eski, Kastamonu Bas›n›nda Milli Mücadele’nin Yank›lar›, s. 12. 55


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

Bilginizi Denetleyin 5-Yol üzerinde ç›k›nt› yapmayacak biçimde döflenmifl özel raylarda hareket eden yolcu tafl›t›na ne ad verilir? a-Tren b-Troleybüs c-Metrobüs 2-Christoph Colomb d-Tramvay Amerika k›tas›n›n k›y›lar›na ilk ayak bast›- 6-Zehirler, zehirlerin belirtileri ve ¤›nda, hangi ülkenin etkileriyle ilgili bayra¤›n› dikmifltir? araflt›rma yapan bilim a-‹spanya dal›n›n ad› nedir? b-‹talya a-Toksikoloji c-Fransa b-Hematoloji d-Portekiz c-Bakteriyoloji 3-Ayasofya’n›n müze d-Rinoloji olarak insanlar›n ziyaretine aç›lmas› hangi 7-Baz› tah›llarda tarihte gerçekleflmifltir? bulunan ve g›da sanayinde k›vam verici a-1932 olarak kullan›lan, glüten b-1935 maddesine karfl›, ince c-1944 ba¤›rsa¤›n ömür boyu d-1945 süren bir hassasiyet 4-‹slam dininin kutsal göstermesinden kitab› olan Kuran’da kaynaklanan rahats›zl›¤a ayetlerden meydana ne denir? a-Anaflaksi gelen sureler kaç b-Egzama bölümden oluflur? c-Çöl yak a-99 b-114 d-Ast›m c-121 d-134 1-Afla¤›dakilerden hangisi Nobel ödülleri kapsam›nda de¤ildir? a-Fizik b-Kimya c-Ekonomi d-Sinema

8-Dal›n gövde içinde bafllang›ç yeri olan ve kesilmifl tahtalarda dairesel bir flekil biçiminde görülen koyu renkteki bölümüne ne ad verilir? a-Kütük b-Budak c-Omaca d-Kabuk 9-Bin adet binden oluflan say› afla¤›dakilerden hangisidir? a-Milyon b-10 milyon c-Milyar d-10 Milyar 10-Afla¤›dakilerden hangisi atmosferin bafll›ca bileflenlerinden birisi de¤ildir? a-Azot b-Argon c-Karbondioksit d-Helyum 11-Afla¤›dakilerden hangisi di¤erlerinden farkl›d›r? a-fi›r›nga b-Enjektör c-Damla d-‹¤ne Yan›tlar: 151. sayfada


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Gözüpek bir eylemci oldu¤u kadar bir gönül adam›

Baflaran’›n Yolu Tonguç’un Yoluydu

E

E¤itimci, ayd›nlanmac› yazarozan Mehmet Baflaran bir fliirinde kendisini flöyle tan›mlam›flt›: Kimli¤im mi? Türkiye dedim Do¤umum mu? 17 Nisan Sorun beni Bedreddin’den Yunus’tan, Dedem Pir Sultan Yolum Tonguç yolu. Lüleburgaz’›n Ceylan köyünde do¤an yoksul köylü çocu¤u Mehmet’e

okuman›n, ö¤retmenlik mesle¤inin kap›lar›n› Köy Enstitüleri açt›. O nedenle do¤um tarihi diye Köy Enstitülerinin kuruldu¤u günü gösteriyordu. Gözüpek bir eylemci oldu¤u kadar bir gönül adam›yd›. Hasan Âli Yücel’in, Köy Enstitüleri tasar›s›n› yaflama geçiren Tonguç’un, e¤itim emekçisi Ferit O¤uz Bay›r’›n yolunu izledi. Usta belledi¤i yazarlar aras›nda Orhan Burian, Sabahattin Eyübo¤lu, Vedat Günyol gibi öncü 57


BD KASIM 2015

ayd›nlar bulunuyordu. Ulusal-evrensel kültürü, ayd›nlanma ö¤retisini, sanat›n gizlerini onlardan ö¤rendi. Yaflam› boyunca bütün bu öncülerin ilkelerine ba¤l› kald›, yap›tlar›nda o ilkeleri uygulad›. Kitaplar›ndan biri, Ayd›nlanma Yolunda… E¤itim Emekçisi Ferit O¤uz Bay›r bafll›¤›n› tafl›r.

B

Baflaran bu yap›t›nda, ayd›nlanma

devriminin vazgeçilmez ilkeleri olarak ba¤land›¤› de¤erleri, Köy Enstitüleri tarihine damgas›n› vurmufl bir e¤itimcinin yaflam öyküsünden yola ç›karak sergilemiflti. ‹lkö¤retim Genel Müdürü Tonguç, flube müdürü Bay›r’› tan›mlarken flöyle demifl: “Ömrü boyunca geceyi gündüze katarak ilkö¤retimle, ö¤retmen yetifltirme iflinin geliflmesine hizmet eden, bu u¤urda her türlü özveriyi göze alan, daima müspet düflünen ve ileri fikirlere ba¤l› bir arkadafl…”

Ferit O¤uz Bay›r 58

Bu sözlerde enstitülerin kurucular› kadar o kaynaktan bütün yetiflenlerle onlardan biri olan ö¤retmenyazar Mehmet Baflaran’›n kendisini de buluruz. Onun Enstitü kayna¤›ndan edindi¤i birikimi kendi meslek yaflam›nda nas›l sürdürdü¤ünü, ölümünün ertesinde, ö¤rencisi olmufl yazarlar içtenlikle dile getirdi. Zeki Coflkun flöyle diyordu: “Yaflam yolculu¤unun henüz bafllar›nda, lisenin ilk s›n›f›nda, ilk gençlik ça¤›ndayd›k. Bafl›m›zda esen kavak yellerine tarihin, içinde yer ald›¤›m›z co¤rafyan›n ve toplumun sert kas›rgalar› efllik ediyordu. Ö¤retmenimiz, rehberimiz ama bunlardan önce de koruyucumuzdunuz. Savrulmadan, k›r›lmadan, hiçbirimizin k›l›na zarar gelmeden yaflam, düflünce ve e¤itim yolculu¤umuzun sürebilmesi için gözümüzün içine bak›yor, üstümüze titriyordunuz. Yaz›n›n, edebiyat›n estetik tasar›m ve üretim oldu¤u kadar, toplumsal yükümlük getirdi¤ini de... Köyü ve insan›n› dönüfltürmeden hiçbir fley yap›lamayaca¤›n› da sizden ö¤rendim, ö¤rendik.” Metin Celal’in anlatt›klar› aras›nda da flunlar vard›: “Ö¤rencilerine tatl› dille, güler yüzle divan fliirinin en zor dizelerini anlat›p aç›klamakla kalm›yor, ola¤and›fl› anlat›m›yla ilgimizin tüm ders boyunca sürmesini de sa¤l›yordu. Ciddiyetini hiç bozmadan, ifli hiç suland›rmadan ama dostane bir dille… Hem de size önem verdi¤ini belirtecek flekilde herkese ismi ve


BD KASIM 2015

Metin Celal

soyad› ile hitap ederek. Belle¤i çok güçlüydü. Baflaran’›n dersleri sadece edebiyat ders kitab›yla, müfredatla s›n›rl› kalmazd›. Ça¤dafl edebiyattan, dünya klasiklerinden de söz ederdi. Verdi¤i ödevler de al›fl›lageldik ev ödevlerinden farkl›yd›. Kitap okumay›, okudu¤unu anlamay›, kendini do¤ru ifade etmeyi ö¤retecek ödevler verirdi.” Metin Celal’in dile getirdi¤i bir an› ise dikkat çekicidir: “Lislerde ilk ö¤renci eylemleri bafllam›flt›. Fizik dersinde ç›kan siyasi bir tart›flma neticesinde solculuk yapt›¤›m›z suçlamas›yla neredeyse bütün s›n›f disipline verilmifltik. Disiplin kurulu üyelerinden biri de Mehmet Baflaran’d›. Bizi sorular›yla ustaca yönlendirip olay›n nas›l

gerçekleflti¤ini ö¤renmifl sonra da ceza almadan disiplin kurulundan ayr›lmam›z› sa¤lam›flt›. Kuruldan ç›kt›ktan sonra da e¤er siyaset yapacaksak do¤ru düzgün kitaplar okumam›z gerekti¤ini söylemifl, kitap adlar› vermiflti.” 1976 y›l›n›n bir lise s›n›f›nda ö¤rencilerin dünyas›n› karartabilecek böyle bir olay›n benzerleri Baflaran’›n da yaflam› boyunca pek çok kez bafl›ndan geçti. Hasano¤lan Köy Enstitüsü’nü bitirerek Aksu Köy Enstitüsü’nde göreve bafllam›flt›. Tam da bu s›rada enstitüleri karalayan siyasal hareket doru¤a t›rmand›. Baflaran’la enstitü ç›k›fll› arkadafllar› hep birlikte askere al›nd›. Bundan sonraki geliflmeler, Memetçik, Memet roman›na konu olmufltur. Askerlikleri ertelenmifl ö¤retmenlerin -cezaland›r›r gibitoptan Yedeksubay Okulu’na gönderilmelerini, bu an›romanda deneyimli bir meslektafllar› pek do¤ru bir biçimde de¤erlendiriyordu: “Eskilerden Hamdi Esmer Hoca üzgün. ‘Çok bi ince oyun bu’ diyor. ‘Herbir fley ç›kabilir alt›ndan. Sizleri Enstitülerden uzaklaflt›rmak istiyorlar anlad›¤›ma göre. Bu yafl›ma geldim, böyle hükümet görmedim. Okuyana, kitaba düflman gözüyle bak›yor yahu!’”

Kitap okumay›, okudu¤unu anlamay›, kendini do¤ru ifade etmeyi ö¤retecek ödevler verirdi.

59


BD KASIM 2015

Köyü ayd›nlatmay›, kalk›nd›rmay› amaçlayan e¤itim hamlesini bir düflman olarak görmeye bafllam›fllardır. Yeni dönemin Enstitü düflman› kesilmifl e¤itimcileri, art›k bambaflka de¤er yarg›lar›na ba¤l›d›r: “Usta m›, ö¤retmen mi yetifltirece¤iz burada? Nedir o ö¤retmene, ö¤renciye bir örnek giysiler, postallar giydirmekler… Tümüne s›rtlar›yla tafl tafl›tmaklar, ayn› sofrada yemek yedirmeler? ‹fllikler, tar›m alanlar›… Bunlar›n bir anlam› yok mu yani? Enstitünün ad› ‘kolhoz’a ç›km›fl halk aras›nda. Bina yapt›r›lacaksa, verilsin müteahhitlere efendim. Asker k›fllalar› gibi ter kokuyor her yan. N’oluyoruz yani? ‹flletme mi, inflaat alan› m›, okul mu buras›? Ya o dillere düflen k›zerkek iliflkileri…”

Y

Yedek Subay Okulu’nda s›navlarda baflar›s›z olduklar› sav›yla alaya ç›kar›lan enstitülüler sürgün alaylar›nda ayr›ca çile çekecektir. Örne¤in bir yüzbafl›n›n yeni dönemde yayg›nlaflm›fl söylentileri nas›l s›ralad›¤›n› aktarmaktad›r an›lar›nda Baflaran: “Köy Enstitüleriyle Komünizmi köylere yayma¤a kalkt› baz› hainler. Bereket erken davran›ld›, yap›fl›ld› yakalar›na…” Sonra da onaylatmaya çal›fl›r dediklerini: “ ‘Do¤ru de¤il mi Hasano¤lanl›?..’ Böcüler uçuflmaya bafllad› gözlerimin önünde, tepemin tas› att› atacak. (…) ‘Ne susuyorsun ulan! Neydi sizin o Moskova’dan emir alan bafl›n›z›n ad›?’ 60

Patlad›m: ‘Yalan, tümü yalan bunlar›n! Köylünün okumas›n›, gözünün aç›lmas›n› istemeyenlerin uydurmalar›. ‹ftiralar›!..’ Dünya duruvermiflti sanki, öylesine ola¤anüstü bir suskunluk uzad›. K›zard›, morard› Azrail’in yüzü. Dondu kald›. (…) ‘Götürün hapse!’ dedi sadece, ekmek, yemek verilmeyecek!..’ ” An›-romanda Baflaran’›n, Yedek Subay Okulu’ndan çavufl ç›kar›lmas›yla ilgili karar›n kald›r›lmas› istemiyle Milli Savunma Bakanl›¤›’na karfl› açt›¤› davaya, bu davan›n reddedilmesine de ayr›nt›lar›yla yer verilmifltir. Bu y›prat›c› zaman kesintisinin ard›ndan mesle¤ine dönebilen Baflaran, binlerce ö¤renci yetifltirdi. Deneyimli e¤itimci, ayd›nlanmac›l›¤›n ›fl›¤›nda Hasan-Âli dönemini de¤erlendirirken günümüze uzanan geliflmeleri de elefltiri masas›na yat›rm›flt›r: “Köy Enstitüleri, Dünya Klasikleri’nin çevrilmesi, liselerde yaz›n e¤itiminin ça¤dafllaflt›r›lmas›, yeni ve ilerici devinimler, hep gizli bir plan›n uygulanmas›yd› gericilere göre. Korkunç bir hava yarat›lm›flt› ülkede ve bu hava içinde Hasan-Âli /Kenan Öner davas› bafllad›. O gün bu gündür, karfl› devrim sürmektedir. Ülkemizde ‘demokrasi’ ad›na Atatürk’e, devrimlere sald›r›lmakta, tam ba¤›ms›zl›ktan, o do¤rultuda gelifltirilmifl kurumlardan uzaklafl›lmaktad›r. Giderek Cumhuriyet lisesini, bilimsel bilgi veren okulu da,


BD KASIM 2015

dinsel ö¤reti yandafl› kurtlar yemifltir.” Baflaran, Türkiye Ö¤retmenler Sendikas›’n›n kurucular›ndand›. Meslektafllar›n›n haklar›n› aramalar›na öncülük etti. Kendisi de yaflam› boyunca haks›zl›klardan yakas›n› kurtaramad›. Bafl›na gelen olaylardan birini flöyle özetlemifltir: “Kendi maafl›mla Almanya’ya gönderilecektim, bir y›ll›¤›na. Kursa kat›ld›m. Her bir haz›rl›k yap›ld›. Pasaport emrim ç›kt›, masraf›n› yat›rd›m…” Ama pasaportunu almaya gitti¤i gün ‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n kendisiyle ilgili karar›n› ö¤renir: “Almanya’ya gitmem sak›ncal›yd›. Dan›fltay da de¤ifltiremedi bu gerçe¤i. Böylece, Almanya büyük bir tehlikeden kurtulmufl oldu.”

Bu olay›n ayr›nt›lar› onun Giz Kokan Suskunluk kitab›ndad›r. Baflaran’›n ayd›n, e¤itimci, yazar kimliklerine öncülük eden alan, elbette fliirdi. Sabahattin Eyübo¤lu Ahlat A¤ac› kitab›n›n bafl›nda, onun fliirini konu edinirken edebiyat›m›z›n derin, gür bir kanal›n› tan›ml›yor, sanat›m›za bir geliflme yolu gösteriyordu: “Köyün flehirde flehirin köyde eriyebilece¤ini ve bu erimeden en lezzetli fikir meyvalar›m›z›n do¤aca¤›n› insan Baflaran ve Baflaran gibileri gördükçe anl›yor. Ahlat A¤ac› iki köklü a¤ac›n ta kendisidir.” Baflaran bu yoldan yaflam› boyunca hiç uzaklaflmad›.•

“Almanya’ya gitmem sak›ncal›yd›. Dan›fltay da de¤ifltiremedi bu gerçe¤i.”

konurertop@butundunya.com.tr

ARKADAK‹ YOLCULAR

Amerika’da 22 no’lu karayolunda görev yapan polis, minimum 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bir arac›n 22 km h›zla gitti¤ini farkederek arac› durdurmufl. Arac› kullanan çok yafll› bayan sürücü: "Polis bey çok mu h›zl› gidiyordum?" diye endifle ile sormufl. Polis: "Han›mefendi, aksine çok yavafl 22 km h›zla gidiyor ve bütün trafi¤ini etkiliyorsunuz!” Yafll› bayan, "Ama, otoyolun giriflinde 22 yaz›yordu polis bey" demifl Polis: "Han›maefendi o 22, otoyolun numaras›. Bu yolda minimum 50 km h›zla gitmelisiniz." Kad›n, "Tamam, bundan sonra h›zlanaca¤›m" demifl. Arkadaki 3 yafll› kad›na gözü tak›lan Polis "Han›mefendi bu arkada oturan kiflilerin nesi var? Çok korkmufl gözüküyorlar?" Kad›n yan›tlam›fl: "Vallahi ben de anlamad›m, 160 no’lu karayolundan ç›kt›¤›m›zdan beri böyleler."

61


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Karizma (Fr.)

a-Özel b-Tümleflik c-Büyüleyici d-Sayg›nl›k 2 Okazyon (Fr.)

a-Fırsat, kelepir b-Görünüfl c-Bindirim d-Oturum 3 Fenomen (Fr.)

a-Görüngü b-K›r›c› c-Sanr› d-Karmafl›k 4 Viyadük (Lat.)

a-Denetçi b-Tap›nma c-Karfl›lamak d-Köprü yol 5 Patent (‹ng.)

a-Tuzak b-Bulufl c-En üstün d-Köfleleme

6 Rölanti (Fr.)

a-Dirençli b-El aynas› c-Yavafllat›lm›fl d-Olay, olgu 7 Efekt (‹ng.)

a-Kargafla b-Tahta set c-Çözümleme d-Sesleme 8 Duble (Fr.)

a-Sa¤lam bafll›k b-Gemi bayra¤› c-Çift d-Sert içki 9 Kriter (Fr.)

a-Ölçüt b-Büyültme c-S›rnafl›k d-Dalaverac› 10 Masaj (Fr.)

a-K›flk›rtma b-Ovma c-Geveze d-Sarg›

11 Baz (Fr.)

a-Ö¤retici b-Süs eflyas› c-Gezegen d-Temel 12 Trend (‹ng.)

a-E¤ilim b-Renksizlik c-Antlaflma d-Belgesel 13 Frikik (‹ng.)

a-Egemen b-Serbest vurufl c-Düflünüfl yolu d-‹pek tül 14 Prestij (Fr.)

a-Gizlicilik b-F›ç› cinsi c-Sayg›nl›k d-Tekdüze 15 Banner (‹ng.)

a-Çal›flt›r›c› b-Uyarlama c-Reklam band› d-Fiyaka

(Fr.) Frans›zca, (Lat.) Latince, (‹ng.) ‹ngilizce

Yan›tlar: 151. sayfada


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

‹nsanl›k tarihinde bütün büyük medeniyetlerin, inançlar›n en baflta gelen önermesi:

Nosce te Ipsvm Bu kez yaz›m›n bafll›¤›n› Latince koydum. Niye mi? Bilim dili oldu¤u kadar felsefe ve sanat dili olarak da oldukça zengin kadim bir dil oldu¤u için. stelik günümüzde konuflulan bir çok dile de kaynakl›k etmifl. Bu zenginli¤i kendisinden daha da kadim bilim, felsefe ve sanat dili olan Antik Yunancaya borçlu. Dünyaca ünlü nosce te ›psvm vecizesi de Antik Yunan vecizesi gnothi seauton 'un Latince çevirisi. Bizim dilimiz Türkçemizdeki karfl›l›¤› kendini bil demek… Kimi okuyucunun; “Peki neden yaz›n›n bafll›¤›n› Latince koyup da laf› bunca dönüp dolaflt›rd›n, a Tekin Özertem” Do¤rudan 'Kendini Bil' diye döflenseydin ya flu bafll›¤› yaz›n›n en bafl›na kendini bil diye!”

Ü

63


düflündü¤ünü hisseder gibiyim. Hay›r, amac›m laf› döndürüp dolaflt›rmak de¤il. Araya yabanc› sözcükler s›k›flt›r›p, bilgiçlik taslay›p züppelik etmek de! Birazc›k dikkat çekmek düflüncesi yatsa da bu seçimimin alt›nda as›l vurgulamak istedi¤im “Kendini Bil” sözünün, ne denli kadim bir deyifl oldu¤unu, kendini bilmenin ne kadar önemli bir erdem oldu¤unun yaz›n›n bafll›¤›ndan bafllayarak alt›n› çizmek. ntik Yunancas›n›n Delphi'deki(1) Apollon Tap›na¤›'n›n giriflinde alt›n harflerle yaz›l› oldu¤unu bildi¤imiz bu öz deyifli ilk kim söylemifl belli de¤il. Rivayet muhtelif: Spartal› Chilon diyenler de var, Miletli Thales, Sokrates, Pisagor, Atinal› Solon diyenler de. Kimi kaynaklar da mitolojiye, Apollon'un flair k›z› Phemonoe'ye gönderme yap›yorlar. Latin flairi Decimus Junius Juvenalis da bu öz deyiflin cennetten ç›kma oldu¤unu söylemifl. ‹flin bu yan› tarihçilere ait. Bence kimin söyledi¤i de¤il, söylenmifl olan sözün içerdi¤i derin anlam ve düflünce önemli… Sadece Bat› kültürlerinde de¤il, Do¤u kültürlerinde de yüz y›llar önce-

sine dayanan erdemlerin en bafll›cas› kendini bilmek, kendini tan›mak. Hem dini hem felsefi anlamda. Budizm'den tutun da bir zamanlar›n ‹slam uygarl›¤›na kadar. Yaflamlar›n›n bir bölümü ayn› y›llara raslayan Mevlana ve Yunus Emre'nin(2) de önemle vurgulam›fllar kendini bilmenin ne denli önemli bir erdem oldu¤unu:

A

64

Yunus Emre

‹lim ilim bilmektir ‹lim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsen Ya nice okumakt›r.


BD KASIM 2015

“Yarabbi bildir de ben beni bileyim, beni bilen ben ile kendime geleyim.” demifl Mevlânâ Celâleddînî Rûmî ! Yunus Emre de “‹lim ilim bilmektir/ ‹lim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsen/ Ya nice okumakt›r.” diye sürdürmüfl. ünümüzde de halk aras›nda “Sen seni bil sen seni, seni seni bilmez isen patlat›rlar enseni” diye yar› alayc› yar› uyar›c› bir deyifle dönüflmüfl. Sezen Aksu'nun “Sen seni bil sen seni / sen s›k› tut çeneni / eline diline hakim ol/ yoksa öcüler yer seni.” sözlerini içeren flark›s› da bunun kan›t›. Bu dönüflümü olumsuzlayan bir durufl. Alayc›, alayc› oldu¤u kadar da elefltirel bir karfl› ç›k›fl Sezen Aksu'nun “Yerimiz mi dar yenimiz mi?” diye bafllayan “Hadi Bakal›m” adl› bu flark›s›. Ben de “hadi bakal›m” deyip s›ralayay›m sorular›m›: Söyler misiniz lütfen, ne demek bu özdeyiflin anlam›? Ne demek kendini bil? Neden söylenmifl bu söz? Ve neden hâlâ özen ve önemle vurgulanarak söylenerek tekrarlanmakta bu sözün içerini, özünü kavram›fl düflünürlerce? Asl›nda yan›t basit! Yan›t basit de kendini bilmeyi baflarabilmek pek kolay de¤il! E¤er kolay olsayd›, insanlar, en az›ndan bu sözün Apollon Tap›na¤›'n›n girifline alt›n harflerle yaz›ld›¤›ndan günümüze uzanan bunca yüz y›l sonra bu kadar yabanc› olmazlard› kendilerine. Kültürler bu sözün özüne göre

G

flekillenir, yaflam daha bir anlam kazan›rd› k›sa ömürler süresince. Acaba tap›na¤›n d›fl›na, girifle de¤il de içine, ç›karken insanlar›n görebilecekleri flekilde yine kap›n›n üzerine mi yaz›lmal›yd› bu özlü söz diye düflünürüm zaman zaman. ‹badet sonras›nda ar›nm›fl olarak tap›naktan ç›k›l›rken görülüp okusayd› daha güçlü mü yer ederdi kendini bilmek insanlar›n günlük yaflamlar›nda? Belki de derim kendi kendime, tap›na¤›n girifline yaz›lm›fl olmas›n›n nedeni tap›na¤a girenlerin içeride hadlerini bilmelerini, ayaklar›n› denk almalar› gerekti¤ini hat›rlatmak içindir diye geçiririm akl›mdan. Olamaz m›? Bal gibi de olur! Sonra da yine kendim itiraz ederim bu komplo teorime (!) mabedin d›fl›na yaz›lmas›n›n nedeni belki de mabede ibadete gelenler kadar gelmeyenlerin de okuyup düflünmesi içindir diye. O zaman da bir tebessüm yay›l›r dudaklar›ma, akl›ma Sokrates ile ilgili bir söylence gelir: Bir gün pazardan dönerken, mabedin önünde bir ö¤rencisi ile karfl›lafl›r Sokrates. Ö¤rencisi,

Sokrates 65


BD KASIM 2015

“Hocam neden siz de herkes gibi mabede gelmiyorsunuz? Herkes sizi dinsiz diye suçluyor!” diye üzüntüsünü dile getirip serzeniflte bulunur hayat›nda hiç mabede gitmemifl Sokrates'e. Biraz düflündükten sonra: “Siz ne yap›yorsunuz orada?” diye sorar Sokrates bu duyarl› ö¤rencisine. “Dua ediyoruz, hocam. Tanr›lardan dileklerde bulunuyor, günahlar›-

söyleyemez, herkesi inand›rsa da kendisini inand›ramaz diye. Öyle gibi gelir ama asl›nda öyle de¤ildir. Gerçek: ‹nsanlar›n kendilerini kand›rmay› kolayca baflarabildikleridir. endini bilmek, bir insan›n kendini de¤erlendirip yaflam›ndaki e¤ri ve do¤rular› görebilme, eksiklerini giderip gediklerini kapatma; iyi, do¤ru ve güzelden yana olma ve kendini adil bir flekilde yarg›lamay› becerebilme yetene¤idir. Erdemlerden yana olmak, insan› sevmek, insanlar›n yarar›na davranabilmek demektir. Sahip oldu¤u mevki ve makam›n›, gücünü ve mevkiini insanlar›n yarar›na kullanabilmeyi insanlar ancak kendilerini bilerek, bilmeye gayret ederek ö¤renebilirler. Bu da ancak e¤itim sonucunda elde edilen davran›fl de¤iflikli¤i ile mümkündür. Yolda gördü¤ü bir tafl› kendi aya¤›na tak›lmasa da baflkalar›n›n aya¤›na tak›l›r endiflesi ile al›p kenara koymad›¤›nda bunun fark›na varabilmektir. Baflkalar›n›n ac›lar›n› paylaflabilmek, ac›lara neden olmamakt›r. Neyi ne kadar bilip bilmedi¤inin fark›nda olmakt›r. Ve hepsini s›ralayacak olursak sayfalar dolusu daha bir çok fley… Aksi son derece tehlikeli bir kiflilik bozuklu¤u, bir hastal›k. Üstelik oldukça etkin ve bir salg›na dönüflebilecek, toplumlar› içlerinden çökertebilecek

K

Kendini bilmek, bir insan›n kendini de¤erlendirip yaflam›ndaki e¤ri ve do¤rular› görebilme, eksiklerini giderip gediklerini kapatma; iyi, do¤ru ve güzelden yana olma ve kendini adil bir flekilde yarg›lamay› becerebilme yetene¤idir. m›z› affetmelerini istiyoruz.” diye yan›tlan›r sorusu. “‹flte ben de bunun için gelmiyorum. Benim tanr›lara ak›l ö¤retecek halim yok. Ne yapacaklar›n› benden daha iyi bilirler.” Gelelim yukar›da sordu¤um, “Ne demek kendini bil?” sorusunun yan›t›n›n neden basit, kendini bilmeyi baflarabilmenin neden güç oldu¤una. Bunu biraz açmam gerek. Bir söz vard›r, duymuflsunuz ya da okumuflsunuzdur; insan asla kendine yalan 66


BD KASIM 2015

kadar tehlikeli bir hastal›k… Bu hastal›¤›n sa¤›lt›lmas›nda/ tedavisinde sanat›n ifllevselli¤i ve gereklili¤i büyük bir önem tafl›yor . Çünkü sanat hem insan›n hem toplumlar›n aynas› ve de yol göstericisidir. Kendini bilmek, bilebilmek sanat sayesinde evrilebilen kültürel bir olgudur. Bu iddal› tan›m›m kan›t› bu öz deyiflin Apollon Mabedi'nin ön yüzüne hem de alt›n harflerle yaz›lm›fl olmas›d›r. Çünkü Apollon, mitolojide sanatlar›n müzi¤in, fliirin tanr›s›d›r. Alt›n harflerle yaz›lm›fl olmas› da bu erdemin insan yaflam›ndaki de¤erini vurgulamaktad›r. ld›rmazl›k, bencillik gibi kiflisel eksiklik ve bozukluklar›n büyük ölçüde artarak ço¤ald›¤› günümüzde kültürümüzün iyiden, do¤rudan, güzelden ve insandan yana evrilmesi büyük bir önem ve öncelik tafl›yor. Harf Devrimi, Atatürk'ün ölüm y›ldönümü, Atatürk Haftas›, Dünya Çocuk Haklar› Günü, Ö¤retmenler Günü, Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü gibi önemli gün ve haftalar› içeren kas›m ay›nda bu konuyu ele al›p ifllememin nedeni bu tür önemli gün ve haftalar›n anlam›n› gere¤ince kavram›fl bir topluma dönüflmenin

A

ancak kendini bil'mek ile mümkün olabilece¤ine olan inanc›m. Amac›m ”Kendini Bil”menin ne demek oldu¤undan yola ç›k›p bu erdemin toplumlar için de ne denli önemli oldu¤unun, toplumlar›n, uluslar›n kendilerini bil'memelerinin nelere yol açaca¤›ndan söz etmekti. Ama öncelikle iflin kiflisel boyutuna de¤inmemek de olmazd›. Sevgili Sezen Aksu'nun “Hadi Bakal›m”›n›n bafl›nda sordu¤u soruyu cevaplayarak, yenim dar de¤il ama yerim dar diyerek “Kendini Bil”menin toplumlar, uluslar için önemine bir sonraki yaz›mda de¤inece¤im. Yaz›n›n bafll›¤› da bu kez ister istemez nosce te ›psvm II olacak. Kas›m ay›n›n önemine iliflkin bir baflka önemli not da 1 Kas›m günü yap›lacak 26. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin, 1 Kas›m 1922 y›l›nda kald›r›lm›fl olan “Saltanat›n” 93. Y›l dönümüne denk gelmifl olmas›… Kendini bilen, düflünüyorsam var›m diyen insanlar›n giderek ço¤ald›¤› kendini bilen bir toplumda / ülkede yaflamak umut ve dile¤i ile…• tekinozertem@butundunya.com.tr 1-Delphi, Yunanistan'da Korent körfezinin kuzey k›y›s›nda milattan önceki ça¤larda fliir ve müzik tanr›s› Apollon'un tap›na¤›n›n oldu¤u kasaban›n ad›d›r. Eski Yunanl›lar›n inan›fllar›na göre de yeryüzünün orta noktas›d›r. 2-Mevlana :1207 - 17 1273 / Yunus Emre: 1241-1320

“‹nsanlar da¤lar›n doruklar›n›, denizin dalgalar›n›, genifl nehirleri ve koca okyanusu seyretmek için yolculuk yaparlar, ama en yüce mucize olan kendilerini görmeksizin geçer giderler. Aziz Augustin (‹tiraflar) “‹lac›n kendindedir farketmiyorsun. ‹lletin kendindedir görmüyorsun. Zannedersin ki sen küçük bir parças›n; halbuki sen büyük bir alem saklars›n” Hz. Ali

67


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

Yabanc› Sözcükler:

Gala Büyük flehirlerimizde, özellikle ‘memur ve ö¤renci kenti’ olarak tan›mlanan Baflkent Ankara’da ekinsel etkinlikler eylül ay›nda filizlenip ekim / kas›m aylar›nda boy atar ve yaz dinlencesine girilen haziran ay›na kadar canl›l›¤›n› korur. pera, tiyatro, sinema vb. sanatsal etkinlikleri sunmak, tan›tmak amac›yla düzenlenen ve sonbahar/ k›fl mevsiminde yo¤unlaflan böylesi toplant›lar için kullan›lan yabanc› kaynakl› gala sözcü¤ü yan›nda, prömiyer, lansman, diva, duayen, vizyon ve hatta matine/suare gibi sözcükler -do¤ru ve yerinde mi kullan›ld›¤› düflünülmeden- gazete sayfalar›nda uçuflturulur. Bat› kaynakl› olup dilimize de yerleflen bu sözcüklerin en cafcafl›s›, en yayg›n› ve de en yanl›fl kullan›lan› “gala”d›r.

O

68

fienlik, festival anlam›ndaki “gala”y› sözlükler, ansiklopediler, bilgisunarlar flöyle tan›mlar: Gala: “(Fr. < ‹tl.) Bir filmin, bir oyunun vb. gösterime girmeden önce elefltirmenlere, de¤iflik konumdaki ilgililere ve dost çevresine sunulmas›.” “(Fr. < ‹sp.) Bir tiyatro ya da filmin, genellikle ça¤r›l› olarak resmi elbise ile gidilen ve davetliler huzurunda yap›lan ilk oynan›fl› veya gösterilifli...” “Bir oyun veya filmin ilk gösteriminde oyuncular›n da kat›ld›¤› büyük


BD KASIM 2015

tören. Önceden yer ay›rt›larak yüksek girimlik ödeyen izleyicilerin yan› s›ra seçkin ça¤r›l›lara ve gösterimde rol alan sanatç›lara yer verilen özel gösterim...” “Halk›n be¤enisine sunulacak olan görsel veya yaz›nsal sanat etkinliklerinin tan›t›m› için düzenlenen ve halka mal olmufl ünlülerin ça¤r›l› oldu¤u tören...” “Daha çok opera için kullan›lan ve protokolün resmi giysiyle kat›lmas› zorunlu gösteri...” “Resmi törenlerin sonunda verilen flölen.” *** u genel tan›mlar› harmanlarsak, bir gösterimin gala olabilmesinin öncelikli gerekleri flöyle s›ralanabilir: 1- Sinema, tiyatro, opera gibi sanatsal bir sahne oyununun ilk ve özel gösterimi olacak. 2- Davetli beyler gösterime resmi giyimle, bayanlar tuvaletli olarak kat›lacak. 3- Yap›t›n sunumundan sonra, davetli ve kat›l›mc›larla bir arada bulunan sanatç›lar, karfl›l›kl› görüfl aktar›m›nda bulunabilecek. 4- Galaya gelen kat›l›mc›lar, önceden saptanan , desteklenmesi gereken bir yard›m kuruluflu belirlenmiflse, ba¤›fl olarak yüksek girimlik ödeyecek. *** Gala ile ilgili yukar›daki

B

tan›mlar› destekleyen birkaç gazete haberi: “New York’ta düzenlenen MET galas› bu y›l da y›ld›zlar›n ak›n›na u¤rad›. Davetiyelerin 25 bin dolara sat›ld›¤› galaya kat›lan ünlü y›ld›zlar s›n›rlar› zorlayan transparan elbiselerle k›rm›z› hal›da boy gösterdiler...” “Film, özel gösterimle Ankaral› sinema severlerin karfl›s›na ç›kacak. Gala sonras›ndaki söyleflide sinemaseverler soru sorarak merak ettiklerini ö¤renme olana¤›n› bulacak.” “Berlin Galas›!.. Alhambra Sinemalar›’nda gerçekleflen galaya iki binden fazla izleyici kat›l›rken, yüzlerce seyirci fuayede oyuncular›

GALA’n›n bir di¤er önemli özelli¤i, ‘gece toplant›s›’ olmas›d›r. ‹çeri¤inde ‘gece’ anlam› da bulunan ‘gala’ sözcü¤ü, ‘gala gecesi’ biçiminde kullan›lmamal›. görmek için bekledi. Alk›fllar eflli¤inde karfl›lanan oyuncular› görmek için insanlar adeta birbirleriyle yar›flt›.” “Zorlu AVM’de yap›lan filmin galas›nda izdiham yafland›.” “Geliri, Down sendromlu çocuklara ba¤›fllanacak bu filmin galas›, önceki akflam ünlü isimlerin kat›l›m›yla gerçeklefltirildi.” “... filmin galas›, önceki akflam Özdilek Park AVM’de yap›ld›. Kütüphanesi olmayan 20 köy okuluna kütüphane kurmak için düzenlenen 69


BD KASIM 2015

galaya ünlü davetliler ellerinde kitaplarla geldiler...” *** ALA’n›n bir di¤er önemli özelli¤i, ‘gece toplant›s›’ olmas›d›r. ‹çeri¤inde ‘gece’ anlam› da bulunan ‘gala’ sözcü¤ü, ‘gala gecesi’ biçiminde kullan›lmamal›. Pek çok yay›n organ›nda bu sözcük “gala gecesi” biçiminde kullan›l›yor ki, “ay mehtab›”, “deniz sahili” der gibi, “gece toplant›s› gecesi” denmifl oluyor. (!) Gerçi, dilde özleflmenin öncülerinden ünlü gazeteci Falih R›fk› Atay (1894-1971)’›n bile “Bir gala gecesi, localar ve koltuklar, her yer zengin kad›n tuvaletlilerle dolar...” demesine

G

bakarak, bas›n›n bugün “dü¤ün gecesi”, “k›na gecesi” dercesine “gala gecesi” demesini hofl görebilir miyiz? Ya, futbol maçlar›n›n bafllamas›yla ilk karfl›laflma için “gala” diyenler... Befliktafl - Trabzonspor karfl›laflmas›n› iri/kal›n harflerle manflete tafl›yan bir büyük gazete: “Olimpiyat’ta Dev Gala...”(!) Yak›n zamanda, ayn› gazetenin spor sayfas›ndan bir baflka bafll›k: “19 May›s stadyumunda gala gecesi: Ankaragücü, seyircisi önünde ilk maç›na ç›k›yor...” (!?) Ne denir!.. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

DÜfiÜNCE S‹STEM‹N‹Z‹ DE⁄‹fiT‹REB‹L‹RS‹N‹Z

Duygular›m›z›n fark›nda oldu¤umuz sürece olumlu yönde de¤iflebimmemiz mümkündür. Fark›ndal›¤›m›z varsa yap›lmas› gereken, olumluya dönüfltürülmesi gereken düflünce yap›m›z›n de¤ifltirilmesidir. Aksi takdirde olumsuz düflünme sistemi olumsuz duygulara ve davran›fllara dönüflür. Sonras›nda ise insan›n tahammülsüz, yaflam›n ise son derece keyifsiz hatta çekilmez hale gelmesi kaç›n›lmazd›r. Öyleyse öncelikle düflünme sistemlerinde de¤iflime bafllayabiliriz. ‹nsanlar› en rahats›z eden duygulardan birisi de k›rg›nl›klard›r. Sonras›nda affedip affetmeme konusunda karars›zl›klar bafllar. Bu karars›zl›¤›n temelinde ise “affedersem tekrar yapabilir” düflüncesinin yanl›fll›¤› hakimdir. Oysa affetmek unutmak demek de¤ildir. Siz, affederek yaflad›¤›n›z olumsuzlu¤u çok daha iyi hat›rlayabilir, bu sayede de anlayabilirsiniz. Bir di¤er düflünce flekli de; “affedersem de¤iflmifl olurum, asl›nda o de¤iflmeli” yönündeki düflüncedir. ‹nsan›n ne hayat› ne de baflkalar›n› de¤ifltirmesi mümkün de¤ildir. Baflkalar›n› de¤ifltirme düflüncesi sadece kendinize eziyet ve gereksiz vakit kayb›d›r. ‹nsan, yaln›zca kendi duygu ve düflüncelerini de¤ifltirebilme gücüne sahiptir. Ayr›ca; hayat›n adil oldu¤u, kötülerin cezaland›r›ld›¤› ve iyilerin ödüllendirildi¤i düflüncesi de yanl›flt›r. Herkes isteyebilir ancak kimse kimseye hayat›n adil oldu¤u garantisini veremez. Hayat her bir insan›n adalet beklentisini karfl›lama do¤rultusunda de¤ildir, belirli dengeler üzerine kurulmufltur. Güzel bir söz ile tamamlamak gerekirse; Adalet beklentisi içinde olanlar için: ‹yi bir insan oldu¤unuz için dünyan›n size adil davranmas›n› beklemek, vejetaryen oldu¤unuz için bir bo¤an›n size sald›rmamas›n› beklemek gibidir. 70


Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

Alt›n Post ve

Argo Denizcileri 5 Geçen say›m›zda Argonotlar› Marmara’dan Karadeniz’e Konstantinos Volanakis Argo- (1837-1907) Bosphorus’a do¤ru yönelirken b›rakm›flt›k. hineus’un Çarp›flan Kayalar hakk›nda anlatt›klar›ndan dolay› herkes heyecan içindeydi. Geçifli geceye b›rakmamaya özen göstererek dikkatle yaklaflt›lar. Çarp›flan Kayalar dalgalar›n köpükleriyle oluflan sisin arkas›nda göründü¤ünde heyecanlar› korkuya dönüfltü. Dev bir a¤›z gibi duran aç›kl›¤›n önüne geldiklerinde Phineus’un dedi¤ini yapt›lar.

P

ç›kmak için

Yanlar›nda getirdikleri güvercini Argo’nun burnundan ileri do¤ru f›rlatt›lar. Güvercin aralar›na girer girmez Kayalar kapanmaya bafllad›. Hareketin oluflturdu¤u girdapl› sular›n üzerinden süzülen kuflu seyrederken ‹ason derin bir endifleye kap›ld›. Kufl belki geçebilirdi, ama Argo bir kufl olmad›¤›na göre bu engeli nas›l aflacakt›? Phineus’un sözlerine güven71


Bu bölüm için sunabildi¤imiz tek sanat yap›t›nda ressam Charles de la Fosse (16361716) Argonotlar›n Colchis’e ayak basmalar›n› betimlemektedir. Bu resim Versay Saray›’n›n Diana salonunu süslemektedir.

mekten baflka çareleri yoktu. Beklediler. Güvercin geçmeyi baflarm›fl, ç›karken kuyruk tüylerinden birini kapt›rm›flt› sadece. Kayalar aç›lmaya bafllarken var güçleriyle küreklere as›ld›lar, fakat kayalar›n hareketiyle oluflan ters ak›nt› Argo’nun h›z›n› birden kesmifl, üstelik gemi iki yana çarp›p geri gelen dalgalar›n s›k›flt›rmas›yla geçiflin ortas›nda kalakalm›flt›. Kürekler bofla inip kalk›yordu. Argonotlar üzerlerine do¤ru gelen kayalara bakarken kendilerini ancak bir mucizenin kurtarabilece¤ini düflünüyorlard›. O mucize tam zaman›nda geldi: Apollonius’un anlat›m›yla, “O zaman Athena sol eliyle kayalardan birini tutarken sa¤ eliyle Argo’yu ittirip yoluna devam etmesini sa¤lad›. Böylece gemi kanatl› bir ok gibi süzüldü, geçti.” Güvercinin kuyruk tüyünü kapt›rd›¤› gibi Argo da k›ç dire¤inin süslü ucunu b›rakm›flt› 72

arkada. Argo geçtikten sonra Çarp›flan Kayalar bir daha kapanmad›lar, çünkü aralar›ndan bir insan geçince Kayalar’›n hareketsiz kalmas›n› buyurmufltu tanr›lar. rgo art›k Karadeniz’deydi. K›y›y› sa¤da gözden yitirmeden ilerlediler. fiafakta vard›klar› Thinias Adas›’nda (Kefken Adas›) ›fl›kl› Apollo’ya bir keçi kurban ettikten sonra Sangarius’un (Sakarya Nehri) a¤z›n› geçip Mariandini’lerin yaflad›¤› yörede karaya ç›kt›lar. (Kdz. Ere¤li civar›.) Buradaki ma¤aralar›n yeralt› diyar›n›n girifllerinden birisi oldu¤una inan›l›rd›. (Bugünkü Cehennema¤z› Ma¤aralar›.) Herakles 12 u¤rafl›n›n birinde bu ma¤aralardan inerek Hades’in bekçisi Kerberos isimli canavar köpe¤i kaç›rm›flt›. Yörenin kral› Lykus Argonotlar› dostça karfl›lad›. Bafllar›ndan geçenleri dinledi. Kendisini komflu yörenin sald›rgan kral› Amykus’tan kurtaran bu yabanc›lara ikramlarda bulundu. Ne yaz›k ki Denizciler burada kald›k-

A


BD KASIM 2015

lar› süre içinde iki kay›p verdiler. Biri hastal›ktan biri de yaban domuzu sald›r›s› sonucu öldü. Argo birkaç gün sonra Paflagonia sular›na girdi. Do¤al koruna¤› ile yörenin gözde liman› olan Sinope’ye (Sinop) vard›lar. Nehir tanr›lar›ndan Asopos’un k›z› olan Sinope’yi Zeus kaç›rarak bu k›y›lara getirmifl, fakat k›z›n bakire kalma dile¤ine sayg› göstererek onu burada b›rak›p uzaklaflm›flt›. (Jüpiter gezegeninin uydular›ndan biri Sinope ad›n› tafl›maktad›r.) Argonotlar mola s›ras›nda karfl›laflt›klar› üç genci aralar›na alarak bofl kalm›fl olan kürek bafllar›n› doldurdular. Bu üç savaflç› Herakles’in 12 u¤rafl›ndan biri olan Amazonlar seferine kat›lm›fl, yollar›n› kaybederek bu k›y›lara düflmüfllerdi. Argonotlar Thermodon (Terme) Irma¤›’n›n sulad›¤› komflu yörede Amazonlar›n yaflad›¤›n› biliyorlard›. Onlarla karfl›laflmamak için Sinope’deki molay› k›sa kesip bu kez biraz daha aç›ktan dümen tuttular. ›y›ya yak›n küçük Aretes (veya Ares) Adas›’n›n (Giresun Adas›) yan›ndan geçerken yaban›l kufllar›n sald›r›s›na u¤rad›lar. Tepelerinden her geçifllerinde demir gibi sert tüyler b›rakan bu kufl sürüsünü savuflturmak için Phineus’un ö¤ütlerine uyarak ikiye ayr›ld›lar. 25 denizci kürek çekerken 25 denizci de hem ok ve k›l›çlar›yla kufllara karfl› koydu hem de kalkanlar›yla kürekçileri korudu. K›y›ya ulaflmay› baflar›p kaya oyuklar›na s›¤›narak tehlikeyi atlatt›klar› günün akflam›nda fliddetli

K

bir f›rt›na koptu. fiafak vakti k›y›ya vuran gemi parçalar› aras›nda bayg›n durumda dört kazazede buldular. Yard›mlar›yla kendilerine gelen gençlerin anlatt›klar›n› dinleyince hem flafl›rd›lar hem de sevindiler. Kazazedeler Friksus’un o¤ullar› olduklar›n›, onun vasiyeti üzerine Colchis’ten Yunan topraklar›na giderken f›rt›nada gemilerinin batt›¤›n›, amaçlar›n›n dedeleri Athamas’tan babalar›na kalan krall›¤› geri almak oldu¤unu söylediler. Friksus alt›n tüylü koçla Colchis’e vard›ktan sonra kral Aetes’in k›z› Chalciope ile evlenmiflti. Bu gençler onlar›n çocuklar›yd›. Argonotlar yazg›n›n garip bir cilvesiyle karfl›laflm›fllard›. Kendileri Friksus’u Colchis’e getiren Koç’un postunu geri almak

Friksus alt›n tüylü koçla Colchis’e vard›ktan sonra kral Aetes’in k›z› Chalciope ile evlenmiflti. için Colchis’e giderken Friksus’un o¤ullar› olan bu gençler baba oca¤› bildikleri yere, yani Argonotlar›n sefere ç›kt›klar› topraklara gidiyordu. Ak›llar›na düflen bir fley daha vard›: Bu gençler Alt›n Post’u elinden almak için gerekirse çat›flmaya girecekleri kral Aetes’in torunlar›yd›. ‹ason kim oldu¤unu, Argo’nun seferini, yani Friksus’un an›s›n› tafl›yan Alt›n Post’u yabanc› ellerden al›p ait oldu¤u yere 73


BD KASIM 2015

götürmek amac›yla yola ç›kt›klar›n› anlat›nca Friksus’un o¤ullar› bir yandan kuzenleri ‹ason’la karfl›laflman›n sevincini yaflarken öte yandan babalar›n›n an›s› ile dedelerine karfl› cephe alman›n korkusu aras›nda ikilemde kald›lar. Fakat karar vermeleri uzun sürmedi. Babalar›n›n miras›n› geri almak u¤runa ç›kt›klar› seferi ondan kalan kutsal emanetle, hem de kuzenleri ‹ason’un baflkanl›¤›nda sürdürmek genç yüreklerinde yeni bir heyecan yaratm›flt›. Argonotlar’a kat›ld›klar›n› ve do¤up büyüdükleri Colchis yöresinde onlara yard›mc› olacaklar›n› söylediler. Günler sonra ufukta heybetli Kafkas Da¤lar› göründü. Colchis’e ulaflm›fllard›. Phasis (bugünkü Rioni) Nehri’ne girip Argo’yu korunakl› bir girintiye çektiler. abah olunca ‹ason arkadafllar›n› toplay›p bundan sonras› için yapmay› düflündü¤ü fleyleri paylaflt› onlarla. Friksus’un o¤ullar›yla birlikte kral Aetes’in karfl›s›na ç›k›p Alt›n Post’u istediklerini aç›kça söyleyerek önce Kral’›n tepkisini beklemek uygun olacakt›. Olumsuz bir yan›t halinde baflka bir yol, gerekirse zor kullan›p kullanmamay› daha sonra düflünürlerdi. Sözlerini herkes onaylay›nca ‹ason ve kuzenleri Kral’›n huzuruna ç›kmak için uygun biçimde haz›rlan›p Colchis’in baflkenti Aea’ya do¤ru yola ç›kt›lar. Zaman›n co¤rafyas›nda güneflin do¤du¤u ufuklar›n, yani Do¤u’nun bilinen en uç diyar› Colchis’in hüküm-

S

74

dar› olan ve günefl tanr› Helios’un o¤lu olmakla övünen Aetes güçlü bir krald›. ‹lk eflinden olan k›zlar› Chalciope ile Medea ve ikinci eflinden olan o¤lu Apsyrtus ile birlikte ›fl›lt›l› saray›nda mutlu bir yaflam sürüyordu. Bat›’dan gelen yabanc›lardan hofllanmamakla birlikte Alt›n Koç’un s›rt›nda ülkesine gelen Friksus’a tanr› misafiri gibi davranm›fl ve Koç’u kurban ettikten sonra onun de¤erli postuyla kendisini onurland›ran bu genci k›z› Chalciope ile evlendirerek ailesine kabul etmiflti. Chalciope dört o¤lan do¤urduktan sonra Friksus’un ölümüyle dul kalm›flt›. er kral gibi Aetes’in de taht korkusu vard›. Gelecek hakk›nda s›k s›k bilicilere dan›fl›rd›. Torunlar› ergenli¤e eriflti¤inde biliciler ailesinden birinin ihanetine u¤rayaca¤› öngörüsünde bulunmufllard›. Aetes bu ihanetin torunlar›ndan birinden gelece¤i endiflesiyle onlar› Colchis’ten uzaklara göndermeyi düflünmüfl ve bahane olarak da babalar›n›n miras›n› sahiplenmeye yönlendirmiflti onlar›. Yolculuklar› için eski bir gemi vermekle de korkusundan tamamen kurtulmay› düflünmüfltü. Torunlar›n›n yolda ölümden kurtularak Argonotlarla birlikte geri dönece¤ini ve kurtulmak istedi¤i ihanetin onlardan de¤il, ailesinin baflka bir bireyinden gelece¤ini bilemezdi. Argonotlar›n Colchis’te bafl›ndan geçenleri ve Alt›n Post’u almay› baflar›p baflaramad›klar›n› gelecek say›m›zda sürdürece¤iz. •

H

halukerdemol@butundunya.com.tr


Kültür Dünyas› Yaflar Öztürk

Stefan Zweig

Erasmus’u Anlat›yor

Avrupa'n›n bütün kalem E rasmus, sahipleri ve yarat›c›lar› aras›nda ilk bilinçli Avrupal›, bar›fl u¤runa savaflma yüreklili¤ini de göstermifl, dünyadan ve düflünceden yana olan hümanist idealin en güçlü savunucusuydu... » Stefan Zweig

Resim: Hans Holbein-1523


BD KASIM 2015

eryüzünde akl›n ve mant›¤›n gerçek düflman› say›p reddetti¤i tek fley ise ba¤nazl›k oldu. ‹yi niyetlili¤inde ve insanlar›n iyili¤ini istemesinde içtendi... Hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanl›¤› sevdi. Erasmus'un gözünde, baflkas›n›n düflüncesine karfl› hoflgörü ile ba¤daflt›r›lamaz her davran›fl, yeryüzünün ezeli kötülü¤üydü. Ona göre birey ve toplum aras›ndaki bütün çekiflmeler, k›flk›rt›c›lar gerginlikleri sürekli körüklemeseler, bütün anlaflmazl›klar bar›fl yoluyla sonlanabilirdi. Bu yüzden Erasmus, ba¤nazl›¤›n her türlüsüne karfl› ç›kt›. S›rtlar›nda ister papaz, ister profesör cüppesi tafl›s›n, at gözlü¤ü takanlar›n hepsinden uzak durdu. Her alanda baflkalar›n›n onu herhangi bir düflünceyi benimsemeye zorlamas› karfl›s›nda direndi. Düflüncede ba¤›ms›zl›k, Erasmus için en do¤al nitelikti. Erasmus'a göre, Hazreti ‹sa ile Sokrates, Hristiyan ö¤retisi ile antikça¤ bilgeli¤i aras›nda farkl›l›k yoktu. Kendisi kutsanm›fl bir din adam› oldu¤u halde, sonsuz bir hoflgörü ile putperestleri de düflünce cennetine alm›flt›. Erasmus'a göre felsefe, Tanr›'y› aray›fl›n bir baflka ve ilahiyat kadar yüce bir yoluydu. Her türlü düflman-

Y

76

l›¤a karfl› ç›km›fl "Erasmus Anlay›fl›" n›n güçsüz kalmas›n›n sebebi ise bellidir. Sadece toplumun esenli¤ini amaçlayan bir ideal, genifl halk kitleleri için hiçbir zaman tümüyle yeterli olamaz; ucuz kafalar›n var oldu¤u yerde, salt sevginin yan› s›ra nefret de o karanl›k hakk›n› ileri sürer. Somut olan, her zaman kitleye soyut olandan daha kolayl›kla nüfuz eder. Nefret, ba¤nazl›¤›n ateflini körükleyebilecek en büyük güçtür. Buna karfl›l›k hümanizm, ba¤r›nda nefrete yer vermemifltir. Erasmus'un kiflisel trajedisi ise, Avrupa’da tarihin gördü¤ü en ç›lg›n, dinsel ve ulusal kökenli kitle patlamalar›ndan birinin dalgalar›

Desiderius Erasmus


BD KASIM 2015

salt gözlemci kalma iste¤i boflunad›r. Zamanla o da, sa¤ ya da soldaki anaforlardan birine sürüklenir. Erasmus'un trajedisi, bu noktada bafllar. O, ilk Alman reformcusu olarak Katolik Kilisesi'ni ak›lc› yasalara göre yeniden düzenlemek istemiflti. Ancak kader onun karfl›s›na, Luther'i ç›kard›. Ve Martin Luther'in demir gibi yumru¤u, Erasmus'un yaln›zca kalem tutmaya al›flk›n parmaklar›n› bir vuruflta parçalay›verdi.

Nefret, ba¤nazl›¤›n ateflini körükleyebilecek en büyük güçtür. Buna karfl›l›k hümanizm, ba¤r›nda nefrete yer vermemifltir. aras›nda kalm›fl olmas›d›r. Savafl bazen öylesine fliddetli gerilimler do¤urur ki, bütün yeryüzü ikiye bölünür ve oluflan kocaman çatlak, her kifliden, yürekten geçer. Böyle kesin bölünmeler, toplumsal ya da dine ba¤l› bir nedenden ötürü ortaya ç›kan karfl›tl›klardan do¤abilir ve ba¤nazl›k için, barut f›ç›s›na düflen k›v›lc›m›n kayna¤› önemli de¤ildir; o, yaln›zca çevresini atefle bo¤ar. Savafl tanr›s› ise, akl›n dizginlerini kopar›p yeryüzüne sald›rmak için kitle ç›lg›nl›¤›n›n bu tür bunal›ml› anlar›n› seçer. Böyle bir durumda düflünürün

ristiyan dünyas›, yüzy›llar boyu sürüp gidecek bir çekiflmeye düfltü. Katolikler Protestanlara, Kuzey Güney’e, Cermenler Romal›lara karfl› ç›kt›lar. O anda bir Alman için Papa ya da Luther yanl›s› olmak, ‹nci’li seçmekten baflka ç›kar yol yoktu. Erasmus ise, önderlerin aras›nda yans›z tek kifli olarak kald›. Ama çevresinde ba¤nazl›ktan baflka bir fley yoktu. Erasmus ise salt adalete hizmet etmek istiyordu. Kültür varl›¤›n› bu kargafladan ç›karabilmek için kendine ortada bir yer seçti ve en tehlikeli noktaya gelmifl oldu. Erasmus iki ayr› ucu birlefltirmeye çabalad›. Bafllang›çta her iki uçta yer alanlar, onu kendi aralar›na alabileceklerini sand›lar. Ama bu özgür kafa, hiçbir dogman›n savunuculu¤unu üzerine almad›¤› anlafl›l›r Martin Luther anlafl›lmaz, dört bir yandan

H

77


BD KASIM 2015

alaylara hedef oldu. Protestan Luther, onun ad›n› lanetledi; Katolik Kilisesi ise bütün kitaplar›n› yasaklad›. Ancak Erasmus’un yans›zl›¤› bozulmad›. "Hiçbirine kat›lmak istemiyorum" ilkesine son nefesine kadar ba¤l› kald›, kendinden yana olman›n bütün sonuçlar›n› cesaretle üstlendi. anatç›, partilerin saf›nda de¤il, onlar›n üzerinde kalmal›yd›, anlams›z, mutsuzluktan baflka bir fley getirmeyen nefretle savaflmal›yd›. Erasmus'un bu bilinçli duraksamalar›, dönek diye suçlanmas›na, alaylara hedef olmas›na yol açt›. Gerçekten de Erasmus, hiçbir zaman aç›ktan a盤a meydan okumad›. Bir kam›fl gibi e¤ilip büküldü sa¤a sola salland›, ama bunu her e¤iliflten sonra yine do¤rulabilmek için yapt›. Kitle ç›lg›nl›¤›n›n yol açt›¤› en vahfli çarp›flmalar sürüp giderken, zaman zaman arka yollardan geçerek korundu. ‹nsanl›¤a olan inanc›n›, ça¤›n›n nefret f›rt›nalar›ndan zedelenmeksizin kurtarmay› baflard›. Ça¤dafllar› aras›nda hep yaln›z, fakat ba¤›ms›z ve özgür kald›. Ne var ki bar›flç› çabalar harcayanlar› pek sevmeyen tarih; kendini sessiz sedas›z

S

insanl›¤a adayan bu kulunu görmezden geldi. Reform hareketinin etkili oldu¤u yerlerde din savafllar›n›n alevleri yükselir, yak›l›p y›k›lan flato ve kaleler, her ba¤naz kafan›n ayr› biçimde yorumlad›¤› Hazreti ‹sa'n›n ne denli kirletildi¤ine tan›kl›k eder. Bütün bu kaosun ortas›nda, Erasmus'un ince hatl›, belli belirsiz bir ac›n›n izlerini tafl›yan yüzü yükselir. Hiçbir iflkence dire¤ine ba¤lanmam›flt›r. Eli k›l›ç tutmam›fl, çehresinde hiçbir zaman afl›r› bir tutkunun izleri belirmemifltir. Holbein'›n f›rças›yla ölümsüzleflen, içinde mavi par›lt›lar uçuflan s›cak gözleri, bak›fllar›n› o kitleler kargaflas›ndan bugüne kayd›r›r. Yüzünde, kaderine boyun e¤ifl vard›r. ‹nsano¤lunun ezeli ç›lg›nl›¤›na yabanc› de¤ildir, ama öte yandan hafif, fakat kendinden emin bir gülümseme de titrer dudaklar›nda. Çünkü bir bildi¤i vard›r: Bütün tutkular›n kaderi, günün birinde gevflemektir. Ak›l ise beklemesini ve direnmesini bilir. Kimi zaman, çevresindekiler sarhoflluk içerisinde tozuttuklar›nda, susmak zorunda kal›r. Ama onun sesini duyuraca¤› günün de gelece¤ini bilir.• yasarozturk@butundunya.com.tr

ERASMUS’UN KALEM‹NDEN

Ben bir özgürlük severim. Bir kesime hizmet etmeyece¤im ve edemem. *** Kendimi tarif etmek, kendime s›n›r çizmek olur; kudretimin ise asla s›n›r› yoktur. *** Talih, cesaretli ve at›lganlara güler yüz gösterir. *** ‹tiraf edin ki, güzel, hofl olarak yapt›¤›n›z ne varsa, hepsini bu delili¤e borçlusunuz. 78


Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy SUYUN G‹ZEM‹

Suya

SUYUN G‹ZEM‹

Yaz› Yaz›lmaz Denir! Geçen yaz›m›zda , Dr. Masaru Emoto’nun suyla ilgili ilginç araflt›rmalar›n› aktarmaya bafllam›flt›k. Önceki yaz›m›zda da belirtti¤imiz “Yeryüzünde her oluflum bir enerjidir ve kendine göre bir titreflimi vard›r. Düflünce de bir enerjidir ve onun da bir titreflimi vard›r. O halde, olumlu ya da olumsuz herhangi bir düflünceyi suya yönlendirdi¤imizde, bundan etkilenecektir” sav›ndan yola ç›karak yine ilginç bir çal›flma bafllatt› Dr. Emoto ve çal›flma ekibi…. u kez suya sesli mesajlar vererek, oluflan kristalleri görüntülediler. Aral›ks›z 12 y›l sürdürdü¤ü araflt›rmalar› s›ras›nda 10.000’den fazla deney yapt› ve say›s›z kristal foto¤raf› çekti. Suya pozitif titreflimler yüklendi¤inde elde edilen kristaller birbirinden güzel, parlak, düzgün flekilli ve say›ca çok oluyor, aksi flartlarda ise kristalleri ya flekilsiz oluyor ya da hiç oluflmuyordu. Örne¤in, “her fley yolunda gidecek” sözcü¤ü,

B

Dr. Masaru Emoto


BD KASIM 2015

Mutluluk

Sen Güzelsin

sanki kristallere güven verirmiflcesine harika görüntüler olufltururken, “her fley kötü gidiyor” sözcü¤ünde neredeyse hiç kristal yoktu. “Sen güzelsin” ile “sen çirkinsin” sözcükleri taban tabana z›t görüntüler vermiflti. Yine “anneci¤im”, “melek”, “umut”, “mutluluk”, “birlik” sözcüklerinden elde edilen kristaller sanki birer sanat flaheseri gibi flekiller olufltururken, “fleytan”, “mutsuzluk”, “ümitsizlik”, “tükenmifllik” sözcükleri kristal bile oluflturamam›flt›. K›saca su, olumlu sözcük ve düflüncelere, sanki bunlardan çok keyif ald›¤›n› göstermek istercesine birbirinden güzel, göz al›c› kristaller oluflturarak yan›t verirken, tersine, olumsuzluklara karfl› isteksiz davran›p, içine kapan›yor. onferans›n› dinleyenlerden biri Dr. Emoto’ya “fiayet suya önce olumsuz bir söz, örne¤in ‘beni rahats›z ediyorsun’ desek, hemen ard›ndan ‘seni seviyorum’ ya da ‘sen ne güzelsin!’ desek, su yine güzel kristaller oluflturabilir mi?” diye sorar. Ald›¤› yan›t “Elbette!... Özellikle ‘sevgi’ ve ‘teflekkür’ sözcükleriyle en güzel su kristallerini elde ettik” olur.

K 80

Sevgi ve fiükran

Bir baflka söyleflide “Çekti¤iniz foto¤raflardaki en güzel su kristalini yakalamak için ne yapt›n›z?” diye soruldu¤unda, Dr. Emoto hiç düflünmeden “Sevgi ve minnettarl›k ifadeleri kulland›m” diyor ve konuflmas›n› sürdürüyor: “Neden sevgi ya da minnettarl›k sözcüklerini ayr› ayr› de¤il de birlikte kulland›¤›m› aç›klayay›m: Sevgi, genellikle bizim baflkalar›na verdi¤imiz, minnettarl›k ise

Enerjinin en büyük ve en güzel formu verilen pozitif enerjiyle al›nan pozitif enerji aras›ndaki uyumdan do¤ar. baflkalar›n›n verdi¤i enerji karfl›s›ndaki olumlu duygular›m›zd›r. Enerjinin en büyük ve en güzel formu ise verilen pozitif enerjiyle al›nan pozitif enerji aras›ndaki uyumdan do¤ar. Hepimiz asl›nda bu iki de¤erin peflindeyiz. Evrende mevcut uyumun temel nedeni de bu iki kavramd›r. Evrene bakt›¤›m›zda, baz› fleyleri kaos olarak alg›lasak bile, ortaya


BD KASIM 2015

ç›kan büyük resim, asl›nda tam bir uyumdur.” Dr. Emoto, Sudaki Mucize (The Miracle of Water) kitab›nda flunlar› söylüyor: “‹çti¤iniz su ne denli temiz olursa olsun, dikkatsizce kulland›¤›m›z negatif sözler ve size egemen olmalar›na izin verdi¤iniz negatif düflünceler, içti¤iniz suyun güzel formlar›n› bozar. ‹çinizdeki su kristalleri, bulundu¤unuz çevre ve düflündü¤ünüz ya da kulland›¤›n›z sözcüklere göre her an de¤iflirler. Sözcükler ne denli temiz ve pozitif olursa, içinizdeki su da o denli temiz ve pozitif kal›r.”

Sözcükler ne denli temiz ve pozitif olursa, içinizdeki su da o denli temiz ve pozitif kal›r. “Sözcükler asl›nda birer titreflimdir. ‹çinizdeki su güzel sözcüklerle etkilendi¤inde, sizin do¤rudan bir katk›n›z olmadan, sa¤l›¤›n›z›n daha

iyi oldu¤unu duyumsars›n›z. Bunun tersi durumlarda ise, yani olumsuz sözlerden etkilendi¤inizde, bunlar›n negatif titreflimlerinin bedeninizde olumsuz etkileri olur. Bu nedenle negatif ve y›k›c› sözcüklerin insan bedeni üzerinde y›k›c› etkilere sahip olmalar› flafl›rt›c› gelmemeli. Tek bir sözcü¤ün bile üzerinizdeki olas› etkileri, tahmin edemeyece¤iniz kadar büyük olabilir.” “Su, bana insan ruhunun zarafetini ve sevginin yeryüzündeki büyük olumlu etkisini ö¤retti. ’BEN NEY‹M K‹?’ deyip geçmeyelim. Bak›fllar›m›zda ve niyetlerimizde dünyay› de¤ifltirecek güç var. ‹nsan bedenindeki su, çevresiyle rezonans içindedir. Sevgi ve huzurun iyilefltirici gücünden daha üstün bir fley olmad›¤›n› anlar›z. Sevgi dolu oldukça negatif güçleri ortadan kald›r›p bedenimize yeniden dinçlik ve sa¤l›k kazand›r›r›z. Düflündüklerinizin ve söylediklerinizin kalitesinde yaflars›n›z.” Buraya kadar aktarmaya çal›flt›¤›m›z çal›flmalar› ve düflünceleri Dr. Emoto’nun genifl imgeleme gücü gibi görünse de, teknolojinin bugün geldi¤i düzey, anlat›lanlar› bilimsel olarak aç›klayabiliyor, daha ötesi kan›tl›yor. Bilindi¤i gibi su molekülü kimyasal olarak iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluflur. Bu iki hidrojen atomu oksiÜzerlerine nefret ve Sevgi sözcükleri yaz›lan kavanozdaki pirinçlerin 1-2 ay sonraki durumu 81


BD KASIM 2015

nimizin de %70’i jenle bir zincir SU MOLEKÜLÜ sudur ve içi s›v› dolu oluflturacak flekilde trilyonlarca hücre birleflmez; ayn› tarafta dedi¤imiz odac›klaryer alarak molekülün dan oluflur. Bu denli bir taraf›n›n art› yüklü çok say›da hücre hem olmas›n› sa¤lar. Di¤er birbirleriyle hem de taraf ise oksijenden d›fl ortamla inan›lmaz dolay› eksi yüklüdür. bir iletiflim içindedir. Yüklerin bu flekilde Düflüncelerimiz, da¤›l›m› ile su güçlü bir dipolar (iki kutuplu) molekül olur. konufltuklar›m›z, vücudumuzdaki suya kaydolur. Ve su, hücreler aras› bilgi Bu sayede moleküller birbirini çekerek kümler oluflturur. Bu kümeler al›flveriflini sa¤lar. “Düflündüklerinizin ve söyleise bellek hücresi görevi görür. Modern araçlar sayesinde suyun her diklerinizin kalitesinde yaflars›n›z” derken bu kastediliyor. Negatif düflünbir bellek hücresinde 440.000 bilgi hücresi bulundu¤u kaydedilmifltir. Bu celer ya da çevreden gelen negatif hücrelerin her biri, çevre ile kendine titreflimler bedenimize zarar verir. Emoto, negatif duygu ve düflüncelerözgü bir etkileflim türü sa¤lamakla den kurtulmak için yap›lmas› gereken yükümlüdür. Bilgiler, sanki bir manyetik bant gibi kaydedilir. Suyun tek fleyin, negatif duygunun tam z›dd› kimyasal özelli¤i de¤iflmemifltir. Su olan duyguyu devreye sokmak yine H2O’dur ama su moleküllerinin oldu¤unu söylüyor. Örne¤in, stresli geçen bir günün oluflturdu¤u kümelere yüklenen bilgiler nedeniyle yap›s› de¤iflmifltir. gerginli¤ini aç›k havada, çiçekli bahSuyun yap›s› demek, onun molekülle- çelerde yürüyerek, sakin bir köflede rinin nas›l organize oldu¤u demektir. dinlendirici bir müzik dinleyerek, ›l›k Yap›land›r›lm›fl suyun enerjisi, normal bir dufl alarak atabiliriz. Sevdi¤imiz biri ile yapt›¤›m›z telefon konuflmas› suya göre kat kat daha fazlad›r. sonras›nda genellikle “Seninle konuflr. Emoto’nun çal›flmalar›ndan mak bana çok iyi geldi, çok rahatlaflu sonuç ç›kar›labilir. Günlük d›m” deriz. Dr. Emoto’nun çal›flmalar›ndan da anlafl›l›yor ki, yaflam yaflamda kulland›¤›m›z sözcükler, sadece di¤er insanlarla iletiflim kayna¤›m›z olan su, düflünce de dahil olmak üzere çevre koflullar›ndan an›nkurmay› sa¤layan araçlar olarak görülür. Elbette birer iletiflim arac›d›r da etkileniyor. Formül ise çok basit: “Düflündüklerinizin ve söyleama çok önemli bir görevi daha vard›r diklerinizin kalitesinde yaflars›n›z.” ki kendilerine yüklenen titreflimleri O halde karar bizim!..• tafl›rlar. yucelaksoy@butundunya.com.tr Biliyoruz ki yeryüzünün %70’i sularla kapl›. Yine biliyoruz ki bede- Gelecek say›: Roraima Da¤›n›n Gizemi

H

H

O

D 82


A

ralar›nda bir çok Fortune 500 flirketlerinin de bulundu¤u ifl dünyas›nda üst düzey yöneticilik yapan Kaya Boztepe baflta Wal-Mart zinciri olmak üzere organik, dönüflümlü ürün, ar›tma ve do¤al enerji projelerini bafllatt›. Dünyan›n birçok flehrinde holding ve flirketlere gerek bu konularda, gerek yöneticilik, ifl idaresi, insan kaynaklar›, pazarlama ve kiflisel giriflim konular›nda e¤itim ve seminerler veren Kaya Boztepe Amerika’daki Türk radyo ve TV’si ile Türk Amerikan Gençlik Derne¤i kurucusu ve ilk Baflkan›d›r. Yazar, konuflmac› ve e¤itim dan›flman› olan, uzun y›llar Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Kongre Baflkanl›¤› görevinde bulunan Kaya Boztepe, halen Türk Amerikan Dayan›flma ve Dostluk Grubu Baflkanl›¤› görevini yürütmektedir.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

Jack London’un roman›na esin kayna¤› olan karakter

David Rasmunsen David Rasmunsen’i tan›r m›s›n›z? Öyle tarihi bir kiflilik de¤il, ama dünyan›n en serüvenci yazarlar›ndan biri say›lan Jack London’un romanlar›ndan birine birebir olmasa da kaynak oluflturmas› aç›s›ndan önemli.

84


BD KASIM 2015

yr›ca, yaflam için verilen mücadelede yanl›fl ad›mlar›n insan›n bafl›na ne gibi felaketler getirebilece¤ine de bir örnek. T›pk› Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Ermeni as›ll› ABD’li yazar William Saroyan’›n babas›n›n New York’ta “nar” satmaya kalk›p da iflas etmesi gibi, Rasmunsen de Alaska’da yumurta satmaya kalkarak kendi sonunu haz›rlam›flt›r. David Rasmunsen, Kaliforniya’n›n Los Angeles kentinde yaflayan kendi halinde bir adamd›r. Giriflimcidir. 1800’lü y›llar›n ikinci yar›s›nda Alaska’ya bafllayan “Alt›na Hücum”dan o da çok etkilenir, ama farkl› flekilde. Herkes alt›n aramak için ekipmanlar›yla birlikte bir gemiye, tekneye atlay›p Alaska yolunu tutarken, Rasmunsen’in akl›na daha parlak bir fikir gelir. Bu Alaska denilen meçhul ve so¤uk yerde insanlar›n yiyecek ihtiyac›n›n çok fazla oldu¤unu, bal›ktan baflka bir fley yemediklerini

A

düflünerek, onlara yumurta götürmeye karar verir. Düzinesi 15 sentten bin düzine yumurta sat›n al›r. Rasmunsen’in akl›nda yumurtalar› Alaska’n›n Dawson kentinde düzinesini 5 dolardan satmak vard›r. Bu da 5 bin dolar taze para anlam›na gelmektedir ki, ço¤u insan Alaska’ya alt›n aramaya gidip, eli bofl dönmüfltür. Yumurtalar için 150 dolar harcar. Bölgeyi iyi bilen ve do¤aya karfl› dayan›kl› bir K›z›lderili yard›mc› bulur. Acil durumlar için bir y›¤›n araç-gereç ve bir de tekne sat›n al›r. Toplam bin dolar para harcar ve yola koyulur. Sadece yumurtalar›n bulundu¤u yerden tekneye tafl›nmas› için 1 poundluk a¤›rl›¤a 50 sent ödemeyi kabul eder. Alaska’ya yaklaflt›kça s›cakl›k s›f›r›n alt›na düflmeye bafllar. Alaska’ n›n baflkenti Juneau’ya vard›¤›nda kötü kötü öksürmeye bafllar ve midesi rahats›zlan›r. Daha da kuzeydeki Stewart’a ulaflt›¤›nda baca¤›n›n bir k›sm› donmufltur ve ayak parmaklar›ndan birkaç tanesini kaybetmifltir. 85


BD KASIM 2015

dizer ve beklemeye bafllar. Yumurtalar›n donmamas› için de alt›na battaniyesini sermifltir. S›rt›na da kal›n bir gocuk geçirir. Üflümesi geçmemifltir. Ayak parmaklar›nda ve bacaklar›nda dayan›lmaz bir s›z› vard›r. Kangren olma tehlikesi ile karfl› karfl›ya oldu¤unun da fark›nda de¤ildir. Bekleyerek ac›s›n›n ve a¤r›lar›n›n geçece¤ini ummaktad›r. irkaç gün sonra satt›¤› yumurtalar› alan müflterilerinden biri gelip, “bu yumurtalar bozuk” diye ç›k›fl›r. O andan sonra da tek bir yumurta bile satamaz. Getirdi¤i tüm yumurtalar elinde kald›¤›ndan Rasmunsen için hayat bitmifltir. Tam bu s›rada Big Jim Murray ad›nda bir adam Rasmunsen’e tüm yumurtalar› köpeklere yedirmek üzere 200 dolar teklif eder. Rasmunsen, tüm hayallerinin y›k›ld›¤› bir anda gelen bu adam› hemen kovar ve birkaç saat sonra da kendini asar. Tipik bir Jack London hikayesidir bu, ama Jack London taraf›ndan yaz›lmam›flt›r. Rasmunsen gibi Jack London da alt›n aramak üzere Alaska’ ya gitmiflti. “Yanan Gün Ifl›¤›” roman›nda bu maceras›n› biraz da abartarak ve kendini yücelterek anlat›r. Büyük bir ihtimalle London, Rasmunsen’in bu dramatik öyküsünü biliyordu ve “Yanan Gün Ifl›¤›” roman›na da onun öyküsü temel oluflturdu. •

B

Getirdi¤i tüm yumurtalar elinde kald›¤›ndan Rasmunsen için hayat bitmifltir. Rasmunsen, Dawson’a ulaflt›¤›nda elindeki yumurtalardan bir k›sm›n› hemen satar ve kendine bir yer bulur. Buldu¤u yer son derece korumas›z ve sa¤l›ks›z bir ahflap kulübedir. ‹çeride atefl yakacak flömine düzene¤i de olmad›¤›ndan, Rasmunsen kap›n›n önünde atefl yak›p ›s›nmaya çal›fl›r. Yemek yapacak kap kacak da bulamaz. Sefilli¤in son aflamas›ndad›r art›k. Sat›fl ifllerini bu kulübede yapar. Yumurtalar› özenle kulübenin önüne 86

mumtazidil@butundunya.com.tr


ÜNLÜLER‹N B‹YOGRAF‹LER‹

Gelmifl geçmifl en büyük serüven yazarlar›ndan biri

Jack London Yazan: MÜMTAZ ‹D‹L

Jack London, Rasmunsen’den biraz daha flansl›yd›. Daha dayan›kl›yd›, daha deneyimliydi en önemlisi de 9 mermisi vard›. Koyukuk ›rma¤›n›n buzullar› çözülünceye kadar 9 mermiyle 9 sincap öldürebilirse, yan›ndaki K›z›lderili arkadafl›yla yaflayabilecekti. 87


Y

anan Gün Ifl›¤›

roman›nda olmaz› baflard› ve 9 sincap öldürdü ve arkadafl› ile birlikte hayatta kald›. Gelmifl geçmifl en büyük serüven yazarlar›ndan say›lan Jack London’un Yanan Gün Ifl›¤› roman› yazar›n en çok okunan romanlar›n›n bafl›nda gelir. ‹nsanüstü bir yetenek betimlenir romanda ve bir bak›ma gerçekten de Jack London’un kendisidir anlat›lan. Ancak, ne Alaska’da alt›n bulmufltur London ne de Kaliforniya’ ya döndü¤ünde paras›n› kapt›ran zengin bir adamd›r. Ama edebiyat aç›s›ndan en önemli roman› Martin Eden’dir. Bir anlamda otobiyografik bir roman olan Martin Eden’de Jack London, sevgilisi Ruth’u ve ayyafll›¤a varan hayat›n›, e¤itimini ve yazarl›¤›n› anlat›r. Romanda Ruth, Jack London’un okumas›n› ve bir meslek edinmesini ister. Bu nedenle de sürekli onu okula gitmeye zorlar. Ancak London’un “örgün e¤itim” ile aras› hiç yoktur. Okulda da haylaz bir adam olarak stürekli sorun ç›kartmakta, olmad›k fleylere itiraz etmektedir. Ruth da art›k b›km›flt›r. Karnesi önüne gelip de, dil dersi d›fl›nda tüm derslerinden “çakm›fl” oldu¤unu 88

görünce, son tehditini savurmakta da gecikmez: “E¤er okumayacaksan, bu birlikteli¤imizin bir anlam› yok Jack...” London’un buna yan›t› haz›rd›r: “Bir s›n›f, donanmaya benzer Ruth. Donanmada en h›zl› giden amiral gemisi, en yavafl giden yük gemisine ayak uydurmak zorundad›r. Yaln›z giden h›zl› gider...” Ayr›l›rlar. London’un Ruth’tan sonraki hayat› alkol ve alt›n maceralar›yla doludur. Hiç alt›n bulamadan döndü¤ü Alaska’dan, onlarca öyküyle dönmüfltür. Jack London, mücadeleci bir tipin en somut örne¤idir. Irwing Show, onun bir keresinde Çinli korsanlar›n gemisine tek bafl›na atlad›¤›n› ve 8 Çinli korsan› bertaraf etti¤ini söyler.


BD KASIM 2015

Buna benzer bir y›¤›n dinamik öyküsü vard›r London’un ve yazd›¤› romanlarda mutlaka kendisinden söz etmektedir. Bugün art›k Jack London gibi yazar kalmam›flt›r. Gezginci yazarlar›n en sonuncusu say›lan Andre Malraux’ dan sonra, masa bafl›ndan dünyay› gezmenin de getirdi¤i rahatl›kla, yazarlar bütünüyle felsefe ile bütünleflen düflünce biçimine yönelmifllerdir. Bu da, belki ters gelecek ama, felsefenin de zay›flamas›na neden olmufltur. Nitekim, ilk kez tarihte

al›r ve tek bafl›na denize aç›lmaya bafllar. Macera ve serseri hayat› bafllam›flt›r. Jack London’un sosyalist fikirleri, bu serserilik günlerinde, yani iflsizler, serseriler aras›nda geçirdi¤i günlerde olgunlafl›r. Çal›flma koflullar›n›n a¤›rl›¤› yüzünden birçok uzvunu ve hayat›n›n önemli dönemlerini kaybeden insanlar London’u etkilemifltir. Düzenin çarp›kl›¤›na ve iflçilerin bu düzeni de¤ifltirecek tek güç oldu¤una inanarak yeniden Oakland’a döner ve kendini kitap okumaya verir.

Çal›flma koflullar›n›n a¤›rl›¤› yüzünden birçok

uzvunu ve hayat›n›n önemli dönemlerini kaybeden insanlar London’u etkilemifltir. felsefe bilimin arkas›nda kalm›flt›r. Her fleyi etkiledi¤i gibi, gazetecili¤i de etkilemifltir masa ba¤›ml›l›¤›. Masa bafl› üretimin insanl›¤› getirdi¤i son nokta budur. London’un cenaze töreninde Upton Sinclair, onun bu sevgisinden söz edip bunu da Martin Eden roman›nda “Ruth” olarak ölümsüzlefltirdi¤inden söz edince, ön s›ralarda bulunan bir kad›n›n bafl›n› öne e¤erek törenden h›zla uzaklaflt›¤› anlat›l›r. 1876 y›l›nda, San Francisco’da dünyaya gelen Jack London, çok erken yafllarda okumaya bafllad›. En büyük tutkusunun okumak ve bir flekilde dünyaya dolaflmak oldu¤u söylenir. 13 yafl›ndayken ilk teknesini sat›n


BD KASIM 2015

Darwin hayat›nda

Yüksek ö¤renimini tamamlamaya karar verir ve bunun için Oakland lisesine yaz›l›r. Liseye yaz›ld›¤›nda 19 yafl›ndad›r ve arkadafllar›na uyum sa¤lamakta zorluk çekmektedir. Bu y›llarda çeflitli derneklerle ve sosyalist partiyle iliflkisi olur. Tutuklanmalarla, kovuflturmalarla devam eden y›llar birbirini izler. Bir yandan da yaz›lar›na devam eder. Art›k yazd›klar›nda maceran›n yan› s›ra insan›n do¤a ve çevresiyle mücadelesi ana konuyu oluflturmaktad›r. Dünya literatüründe “sosyalist” bir yazar olarak ün yapan Jack London asl›nda hem metafizik hem idealist felsefe hem de marksist felsefeyi bir arada yaflatmaya u¤raflan bir yazard›. Son roman› Y›ld›zlar Korsan› bütünüyle metafizik ve sosyalist düflüncenin birleflmesini amaçlad›¤› baflar›s›z bir roman olarak tarihe geçti. 90

çok önemli bir yer tutarken, Nietzsche ve Marks da çok etkiliyordu London’u. Ama üçünü ayn› kal›pta eritecek bir “yöntem” bulam›yordu bir türlü. Hem üstün insan diye bir varl›¤a ulaflmak istiyor hem de sosyalist düflünceyi benimsiyordu. Sonunda London, iflçi kesiminin en çok okudu¤u yazar durumuna geldi. Amerikan okurunun be¤endi¤i orta ve zengin s›n›f› anlatan yazarlardan farkl› bir üslup ve konu yaratmay› baflarm›flt›. Fabrika iflçisi olsun, tar›m iflçisi olsun, tayfas›ndan, gazete da¤›t›c›s›na kadar bütün iflçiler, Jack London’u tekrar tekrar okurlar. Amerikan iflçi s›n›f›n›n bir numaral› yazar› haline gelmeyi baflard›. Jack London’a dünya çap›nda ün kazand›ran ve sosyalist edebiyat›n en ünlülerinden olan eseri Demir Ökçe’ de Marks’›n düflüncelerinden yararland›. Ama ölümünden sonra, en iyi ve yetkin roman›n›n, bir çeflit otobiyografi olan Martin Eden roman› oldu¤u kabul edildi. Son sosyalist nitelikli roman› Yanan Gün›fl›¤› ise gerek serüven roman› gerekse de mücadele roman› olarak unutulmazlar aras›na girdi. 1916 y›l›nda odas›nda ölü bulundu. ‹ntihar edip etmedi¤i hâlâ tart›flmal›d›r. • mumtazidil@butundunya.com.tr


B

fiiir ve fiair

"Ben bahar› mevsim bilirdim / Gözlerin ömür oldu bana / Y›llar› ümitle yitirdim / Kar olup ya¤d›n saçlar›ma." Gönüllerin sesi olan fliirler, flark›larda na¤me, türkülerde ezgi olup gönüllere ve dillere geri dönerler. fiiir, flark› ve türkülerin ve dünyan›n temel ögesidir. Yo¤un duygular› ile alg›lar›, sesle uyumu ve uyumla anlam› bütünlefltirerek söz sanat›na aktaran flair, bir ça¤layan gibi gürleyerek yücelerden sonsuzlu¤u serinletir. Bir deniz rüzgâr› gibi ›l›k ›l›k eserek gönüllere su serper, gözlerde umut, rüzgârda ses, ozanda nefes olur. Dizelerden yapt›¤› basamaklarla yücelere ç›kar. Yaratt›¤› eserin temas›nda kendini bulur. Güzel sanatlara tema, kanat ve kol olur.

Yazan: YAHYA AKSOY

Prof. Dr. Erhan Güzel, Matematik ve fiiir makalesinde flunlar› ifade ediyor: "fiiir, yüksek bir matematiksel düzenek olan evrenin küçük bir örne¤idir. fiairin özgün bir kurgulamayla ka¤›da aktard›¤› yetenek-matematiksel zekâ uyumu, belki de evrenin gizli flifrelerini bar›nd›rd›¤› için fliir her ça¤da insanlar›n vazgeçilmezi olmufltur." ‹talya'n›n Verona kentinde do¤an ünlü flair Catullus (‹Ö 84-54) ‹znik kentine gelir, daha sonra Troia'ya kardeflinin mezar›n› ziyarete gider ve bu ziyaretini fliire aktar›r: "Birçok ülkeler, birçok denizler aflt›m geldim / Yeralt›na bu ac›kl› göçüne, kardeflim / Son ödevi yapmak için ölümünde sana / Sessiz külüne sesleneyim diye bofluna. / 91


BD KASIM 2015

Yazg› ay›rd› seni bir kere benden art›k / Zamans›z yitirdi¤im mutsuz kardeflim yaz›k. / Ana-babam›n eski türesince bugün de / ‹flte ac› sunular›m yeralt› göçünde / Bol bol döktü¤üm kardeflçe göz yafllar›m› al / Sonsuzluk içinde, kardeflim, güle güle kal." Bat›da edebiyat elefltirisi söz konusu oldu¤u zaman "Yeni Elefltiri Okulu"nun kurucusu olan Eliot'un seçkin yeri her zaman ve herkesce tart›flmas›z kabul edilmekte. Eliot'un, edebiyat üzerine düflünceleri, deneme ve elefltiri yaz›lar› özet olarak flu bafll›klar› tafl›makta ve bize fliir ve flair hakk›nda fikir vermekte: "Gelenek ve fiiir / Metafizik fiairler / Din ve Edebiyat / fiiirde Musiki / Küçük fiiir Nedir / fliirin Sosyal Görevi / fiiir ve Tiyatro / Elefltirinin s›n›rlar›..." Edebiyat›n ve fliirin görevi,

içinde yarat›ld›¤› kültürün de¤erlerini ça¤›n ve flairin perspektifinden güzel bir biçim içinde sunmakt›r...

T. S. Eliot 92

Sanat eseri, bir toplumun sosyal gerçeklerini ve ideal edindi¤i de¤erleri didaktik olmaks›z›n yarat›c›s›n›n perspektifinden sunan, içinde yaflad›¤›m›z kargaflaya bir düzen getiren bu düzen duygusunu içimizde de uyand›rarak bizi önce kendimizle, sonra da toplumla bar›flt›ran organik bir bütündür.

B

Böyle bir sanat eserinin nihaî

görevi Virgil'in Dante'yi terketti¤i noktada ilahî gerçe¤in s›n›rlar›nda b›rakmakt›r. Eliot'a göre, "fiiir dili, konuflma dilinin ve ondaki musikinin en kusursuz fleklini sunmak zorundad›r." Evrensel say›lmas› gereken flairlerin, "verimlilik, çeflitlilik, bütünlük ölçütlerini yans›tmas› esas›n› getiren Eliot, "T›pk› bir heykeltrafl gibi flair de kulland›¤› maddeye sad›k kalmal›d›r; yarataca¤› melodi ve ahengi iflitti¤i seslerde bulmal›d›r" demekte. Ça¤›m›zda fliir, ço¤unlukla okunmak için yaz›lmaktad›r. As›rl›k karaa¤açlar›n dallar›nda ar›lar›n v›z›lt›s›ndan ve güvercinlerin a¤›tlar›ndan baflka söylenecek fleyler de vard›r. fiiirin bütünündeki musikiyi yaratan duygu dalgalar›n› ve ritmini vermek için, fliirin duygu yükü daha yo¤un ve daha az yo¤un olan k›s›mlar› aras›nda geçifller yer al›r. fiiirde duygu unsurunun az oldu¤u k›s›mlar, yo¤un oldu¤u bölümlerle k›yasland›¤› zaman, nesre daha yak›n bir dilde ifade edilecektir. "Öyle ki hiç bir flair, nesir diline hâkim olmad›kça, büyük bir fliir yazamaz."


BD KASIM 2015

Nasrettin Hoca'n›n Akflehir'li hemflehrisi usta flair fievki Akar, "Kitab-› Kebir" öykü fliirinde örümcek, kar›nca ve ar›da ilahi gücü görür: "Kilim oldum dokundum bir örümce¤in yerinde / Ar›nd›m y›kan›p kar›ncan›n terinde / Kuran, ‹ncil, Zebur, Tevrat iki nokta iki hat / ‹lahiyat› okudum ar›n›n eserinde." Gönül dilini ve sevgiyi, bir yüre¤in iki yar›s› olan ve sular› coflan iki nehir gibi okyanuslara akan Mevlânâ ve fiems'te görmekteyiz: "Senin sevgin yüzündendir ki, göz güneflten nur al›r, bulut topraktan su içer." Ça¤lar ötesinden gelen ve gelece¤e izler b›rakan bir rüzgâr ve su gibi ak›p gitmekte olan sanat dallar› aras›nda yer alan fliir, tarihle ve insanla yafl›tt›r. Dünyaca ünlü fiili'li flair Pablo Neruda, ölümünün 40. y›l›nda fliirlerinden yap›lan flark›larla an›lmakta. Ünlü bilgin ‹bn-i Sinâ,"‹lim ve sanat takdir edilmedi¤i yerden göç eder" demifl. Atatürk, sanat› ”bir ulusun hayat damar›" olarak görmüfltür. Y. K. Beyatl› ve R.E. Ünayd›n gibi ünlü flair ve yazarlar› T.C. büyükelçisi olarak yurt d›fl›nda görevlendirmifltir. Bacon: "Sanat, do¤aya eklenmifl insan demektir" diyor.

A. Maurois, Yaflama Sanat› eserinde: "Tablonun, heykelin, fliirin, trajedinin ham maddelerini sa¤layan do¤ad›r; insan, akl›n›n isteklerini yerine getirmek için bu maddelere flekil verir, onlar› düzene sokar " demekte. fiiirsel anlat›m› kullanan yazarlar›n eserleri, okuyucuyu büyüler. T›pk›, insan ruhunun derinliklerine inip orada çözümlemeler yaparak flifrelerini

"Öyle ki hiç bir flair, nesir diline hâkim olmad›kça, büyük bir fliir yazamaz."

Garcia Marquez

çözen, sihirli sözcüklerle hayal gücünü, dil ve gönül zenginli¤ini fliirsel anlat›mla harmanlayan,yak›n tarihte ölümüyle tüm dünyada yank›lar yaratan Latin Amerika'n›n nobel ödüllü yazar› G. Garcia Marquez gibi. (1927-2014) Anadolu'yu gençli¤e arma¤an eden ünlü flair Mehmet Emin Yurdakul, "B›rak beni hayk›ray›m" fliirinde flunlar› yazm›flt›r: 93


BD KASIM 2015

Mehmet Emin Yurdakul

"B›rak beni hayk›ray›m, susarsam sen mâtem et; / Unutma ki flâirleri hayk›rmayan bir millet, / Sevenleri toprak olmufl öksüz çocuk gibidir..."

bir vazoda açm›fl iki gül, / ‹flte bir saks›da eflsiz kuflkonmaz, / Gülleri gördükçe gönlüm bir bülbül, / Saks›ya bakt›kça içimde bir haz." demekte. Usta flair Fikret Sezgin, tüm flairlerin canevini yans›tan dörtlü¤ünde flöyle demekte: "Nerde a¤layan çocuk, göz yafl›nda ben var›m / Nerde kurumufl dudak, ben orada p›nar›m / Yaflam dedi¤imiz hep, bir zorunlu yolculuk / Kalacak han istersen, can evimi açar›m." fiairler, ozanlar ve yazarlar, dünya kültür miras›na hizmet eden, insanl›¤›n ortak sesi olarak, önce kendi diline ve toplumuna sonra da insanl›¤a karfl›

B

Bofl durmay› kendine ihanet sayan ve Bursa Cezaevi’nde kitaplar dolusu fliirler yazan Nâz›m Hikmet bir fliirinde flöyle demekte: "Bizi esir ettiler, / Bizi hapse att›lar; / Beni duvarlar›n içinde, / Seni duvarlar›n d›fl›nda, / Ufak ifl bizimkisi, / As›l en kötüsü, / Bilerek bilmeyerek, / Hapishaneyi insan›n kendi içinde tafl›mas›... ‹nsanlar›n bir ço¤u bu hale düflürülmüfl." Kültür hayat›m›za uzun y›llar önemli hizmetler vermekte olan Ajans Türk, sekiz "fiiir Takvimi "ç›karm›fl ve ünlü flairlere yer vermifltir. A. K. Tecer bir dörtlükte, "‹flte

Naz›m Hikmet

sorumludurlar. fiairlerin sesi, insanl›¤›n sesi ve gönlü insanl›¤›n evidir. •

fiiirin orta hallisi veya kötüsü için kurallar, ustal›klar bir ölçü olabilir; ama iyisi, yükse¤i, harikuladesi akl›n kurallar›n› aflar. Onun güzelli¤ini tam olarak görenler, bir flimfle¤in ihtiflam›na benzer bir p›r›lt› görmekle kal›rar. Büyük fliir muhakememizi tatmin etmez, allak bullak eder. Montaigne


BD KASIM 2015

Otoyollar Göçmen Kufllar› Yoldan Ç›kar›yor

Yazan: ZEYNEP GÖKTEPE

D

ünya üzerinde gitmek istedi¤imiz yere bizi en k›sa, en h›zl›, en güvenli ve en düzenli biçimde ulaflt›ran otoyollar me¤er, göçmen kufllar›n gökyüzündeki göç yollar›n› kar›flt›r›yor, kufllar›n önemli bir bölümünün önce yollar›n› kaybetmelerine, sonra da kendilerinin kaybolup, yok olmalar›na neden oluyormufl. Birbirimizle daha çok yak›nlaflmam›z› sa¤layan otoyollar bu yapt›klar›yla da kalm›yor, ayr›ca kufllar›n “yoldan ç›kmayan” bölümünün

bizden daha çok uzaklaflmalar›na da neden oluyorlarmufl. Çünkü onlar›n gözleriyle gördükleri ve kulaklar›yla duyduklar›na göre, dünyam›z›n otoyollarla örülmüfl bölümlerinde, gökyüzünün en vahfli yarat›klar›ndan daha korkunç olan ve “kendilerinden uzak durulmas›” gereken vahfli yarat›klar yaflamaktad›r. Bizim kulaklar›m›za, gördüklerimizin arka plan›ndaki bir u¤ultu olarak gelen otoyoldaki trafi¤in sesi, gökyüzündeki göçmen kufllar›n kulaklar›na, 95


BD KASIM 2015

Göçmen kufllar›n yüzde 31’i “araç ve motor sesleri”ni duyduklar›nda yollar›ndan ç›k›yorlar... yok edici bir canavar›n “tehdit edici nara”s› ürperticili¤iyle gelmektedir. Bu “tehdit” karfl›s›nda kendilerini güvenli bir ortama almak isteyen göçmen kufllar, yollar›ndan ç›k›p, tehlikeli canavar›n sesinin duyulmad›¤› bir yer ararlarken kimi zaman yönlerini de flafl›rmakta ve güçsüz kal›p, gökyüzünün yaln›zl›¤›nda kaybolmaktalar.

B

u durumu saptayan Amerika’ n›n Idaho Eyaleti’ndeki “Boise State Üniversitesi” nin araflt›rma ekibi üyeleri, araflt›rma çal›flmalar›n›n “elle tutulur” bir kan›t›n› oluflturmak için ilginç bir uygulama yapt›lar. Idaho’nun Lucky Peak Devlet Park›’n›n ormanl›k bölümünde, üzerinden göçmen kufllar›n göç yollar›n›n geçti¤i yar›m kilometre uzunlu¤unda bir “hayalet yol” oluflturdular ve kufllar için ana rahats›zl›k nedeni olan 96

otoyollardaki trafik seslerini kaydederek bu sesleri, dev hoparlörler arac›l›¤›yla hayalet yolda yans›tt›lar. Belirli noktalara yerlefltirilen hoparlörlerin seslerinde bir azalma olmamas› için bu hoparlörlerin herbirini besleyen 18 kilo a¤›rl›¤›ndaki pilleri düzenli olarak denetleyip, gerekti¤inde de¤ifltirmek zorunda kalan araflt›rmac›lar, iki y›l süren çal›flmalar› sonunda, hayalet yola giren tüm göçmen kufllar›n say›lar›n› saptad›lar, davran›fllar›n›, sa¤l›k ve fiziksel durumlar›n› gözlemlediler. Sonuç, ilgi çekiciydi: Göçmen kufllar›n yaklafl›k yüzde 31’i hayalet yoldaki “araç ve motor sesleri”ni duyduklar›nda bu yoldan ç›k›yorlar, kendilerini güvene almak için, bu seslerin duyulmad›¤› yerlere yöneliyorlard›. Duyduklar› sese karfl› direnerek yollar›na devam eden kufllarda ise sa¤l›k sorunlar› ve davran›fl


BD KASIM 2015

bozukluklar› gözlemlenmiflti. Boise State Üniversitesi’nin bu araflt›rma çal›flmas›na flimdi, dünyan›n bir baflka yöresinden, Avustralya’dan destek geliyor.

J

maya çal›flt›klar›n›n da göz ard› edilmemesini an›msat›yor. “Kendilerini her an avlayabilecek avc› hayvanlar›n seslerini duyabilmek için kulaklar›n› ‘dört açarak’ uçmak zorunda olan göçmen kufllar, bu nedenle çevredeki yüksek seslerden uzak durmak istiyorlar” diyor ve hepimize kibarca bir uyar›da da bulunuyor Prof. Laurence: “Göçmen kufl-

ames Cook Üniversitesi ö¤retim üyelerinden Prof. William Laurance, bu araflt›rmada görevli olmamas›na karfl›n, Amerika’daki meslekdafllar›n›n çal›flmalar›na önemli katk›da bulunuyor. Prof. William Göçmen kufllar› Laurance, sadece “rahats›z eden” seslerin tek kayna¤›n›n otoyol de¤il trafik olmad›¤›n› inflaat, televizyon ileri sürüyor ve baflta ve insan seslerinin inflaat ve televizyon de göçmen kufllar› olmak üzere, kentlerdeki insan seslerietkiledi¤ine nin de göçmen kufldikkat çekiyor. lar› çeflitli biçimlerde etkiledi¤ine dikkat çekiyor. Prof. Laurance, göçmen kufllar›n göç ederken, kendilerini avlamak isteyen lar bizden ç›kan ya da bizim ç›kard›y›rt›c› kufllar›n sald›r›lar›ndan korun- ¤›m›z ‘yüksek sesler’i duydukça, o seslerin geldi¤i alan›n y›rt›c› ve avc› hayvanlarla dolu oldu¤unu düflünüyor olabilirler.”

P

rof. Laurence’›n söylediklerinin bir anlam› da, yaln›zca kalabal›k ortamlarda oldu¤umuzda de¤il, çevremizde kimselerin olmad›¤›n› sand›¤›m›z ortamlarda da “yüksek ses”le konuflmamaya özen göstermemiz gerekiyor galiba, en az›ndan göçmen kufllar› rahats›z etmemek için... • 97


fiimdiki Zaman Can Pulak

Sel Felaketinin Ard›ndan fet geliyorum demez. Aniden geldi¤inde yapacak bir fley yoktur. E¤er can kayb› yoksa, ucuz atlatt›k demek ve yaralar› hep birlikte sarmak gerek. Herfleyi devletten, belediyeden beklemekte belki hakl›y›z ama, afet geçiren kentte yaflayanlar›n da tafl›n alt›na ellerini koymalar› laz›m. Selden zarar görmeyenler, felaketi maddi ve manevi yaflayan hemflehrilerimizin yard›m›na kofltular m›? Dükkanlar›n temizlenmesine, mallar›n kurtulmas›na yard›m ettiler mi? Gençlerimiz destek verdiler mi esnaf›m›za, sular›n boflalt›lmas›nda, çevrenin çamurdan ar›nmas›nda görev ald›lar m›? Felaketlerin tümünde yafll›s›yla genciyle, çiftçisiyle iflçisiyle, kad›n›yla erke¤iyle hepimiz görev yapmal›, çaresiz insanlar›m›z›n yan›nda yerlerimizi almal›y›z. Bunu böylece belirttikten sonra, suçlu arama gayretlerine de bir nebze de¤inmek istiyorum. Suçlu sadece yönetimler de¤il, siz ve biz, yani hepimiziz. Afetleri durduracak gücümüz yok ama, ihtiraslar›m›z› ve kazanç h›rslar›m›z› frenleyebiliriz. Su yollar›na, dere yataklar›na evleri yapmasak, peynir kal›plar› gibi konutlar› yanyana dizmesek, a¤açlar›

A

98

kesip yeni kooperatiflere alan üretmesek, belki afetlerin faturas›n› bu kadar a¤›r ödemeyiz. Ama art›k ifl iflten geçti. Birbirimizi suçlamaya devam edece¤imize, art›k bundan sonra neler yapmal›y›z, onlar› konuflal›m, tart›flal›m ve çareler üretelim. Yeri gelmiflken bir hakk› da teslim etmeli ve bayramda bile geceligündüzlü, dur-durak bilmeden, uykusuz ve yorgun çal›flan kamu personeline, belediye hizmetlilerine flükranlar›m›z› sunmal›y›z. Bu kadro hâlâ mazgallar› temizlemeye, flehri kaplayan tafl ve kayalarla inflaat hafriyatlar›n› toplamaya, yollar› onarmaya devam ediyor. Asl›nda bu ifli, hafriyatlar› ortada b›rakan inflaat flirketlerine yapt›rmak ve kendilerine flöyle okkal› cezalar yazmak laz›m. yle ya, belediye hâlâ devam eden inflaatlar›n hafriyatlar›n›, dar kadrolar ve imkâns›zl›klar içinde temizlemeye u¤rafl›yor. Oysa Bodrum’dan para kazanan inflaatç›lar ve hafriyat› ortal›k yerde b›rakanlar, 1000 kiflilik bir iflçi kadrosunu Belediyenin emrine verselerdi, ortal›k çok daha kolay temizlenir, yaralar çok

Ö


BD KASIM 2015

daha kolay sar›l›rd›. Her neyse, Bodrum’a çok büyük geçmifl olsun. Hiç de¤ilse can kayb›m›z yok. Bak›n Fransa’n›n film festivaliyle ünlü Cannes sahil flehrinde, geçen haftaki sel felaketi bizden çok daha büyük zararlar verdi ve 16 kifli hayat›n› kaybetti. Anlafl›lan bundan sonraki ya¤›fllar, daha fliddetli ve farkl› olacak. ‹klimler de¤ifliyor, f›rt›nalar art›yor, zelzeleler birbirini izliyor. Do¤a intikam›n› al›yor bizden. Hofl Bodrum selden önce, Büyükflehir yasas› felaketini yaflad›. Halen de yaflamaya devam ediyor. Bu ak›lalmaz yanl›fll›k süratle düzeltilmez, sahil ve turizm kentlerinde eski düzene dönülmezse, afetlere hemen müdahele daha da zorlaflacak. Onun için büyükflehir belediyesi, ald›¤› araç ve gereçleri hemen yerlerine yollaman›n yolunu bulmal›d›r. Ankara ise yapt›¤› kas›tl› yanl›fll›ktan hemen dönmeli, oy için büyükflehir flemsiyesinin alt›na ald›¤› tüm belediyeleri, ayn› yetkilerle yerlerine iade etmelidir. ir kentin afetlere karfl› A-B-C planlar› olmal›d›r. Bodrum’un böyle planlara sahip olmad›¤›n›, son sel felaketinde gördük. Ayn› fliddette bir ya¤mur daha ya¤arsa, ne yapaca¤›z hiç düflünüldü mü? Ayr›ca felaket oldu¤unda, tüm çevre belediyelerin tüm imkânlar›yla

B

afet bölgelerine koflmalar› gerekir. Örne¤in ‹zmir-Ayd›n-Mu¤laDenizli hatta Antalya belediyesinin bile devreye girmesi laz›m. Maalesef Mu¤la geç kald›, ‹zmir ise birkaç gün sonra göstermelik bir-iki araç gönderdi. Di¤erleri seyirci konumundan

ç›kmad›lar bile. Oysa afetlerde herkes görev almal›, eldeki imkânlar›n tümü afet bölgelerinde kullan›lmal›d›r. fiimdi oturup bunlar› konuflman›n, eksikleri tamamlaman›n tam zaman›d›r. Sel tekrar gelirse ne yapaca¤›z? Deprem olursa nas›l hareket edece¤iz? Allah göstermesin ülkemize bir sald›r› olursa, nerede toplanaca¤›z, nas›l davranaca¤›z? Suriyeliler yüzünden tetikteyiz ama bir salg›n hastal›k yay›l›rsa, nas›l önlem alaca¤›z? ‹darecilerin biran önce bu kararlar› almalar›, gerekli planlar› yapmalar› ve bunlar› gizlilik bölümü hariç Bodrum’lularla paylaflmalar› flart. Bodrum’a tekrar geçmifl olsun dileklerimizi iletirken, Allah’›n ülkemizi ve bizleri afet ve felaketlerden korumas›na dua edelim.• canpulak@butundunya.com.tr 99


BD KASIM 2015

Yafll›l›k Olgunluk ve Bilgelik “Hayat bir oyuna benzer. Uzunlu¤u de¤il, iyi oynan›p oynanmad›¤› önemlidir.” Seneca Yazan: HAL‹T YILDIRIM

afllanmak garip bir duygudur; o kadar gariptir ki, bir gün gelip baflkalar› gibi bizim de yafllanaca¤›m›za bile inanmakta zorluk çekeriz. Kendi yüzümüz ve kalbimizde gerçekleflmifl olan de¤ifliklikleri, yafl›tlar›m›z üzerinde zaman›n b›rakt›¤› izleri ve tesirleri gözlemlemek suretiyle alg›layabiliyoruz, sanki bir aynadan akseder gibi. Her zaman beraber oldu¤umuz gözlerimiz için biz, hep bir delikanl› veya bir genç k›z olarak kal›r›z. Gençli¤imizin utangaçl›klar›n› ve ümitlerini bile içimizde saklar›z. Gençlerin, kuflaklar aras›nda bize verdikleri s›ray› gerçekçi olarak irdeleyemeyiz. Bazen duydu¤umuz “amca”, “teyze”, “dede”, “nine” gibi bir söz flafl›rtabilir.

Y

100


BD HAZ‹RAN 2015

Yafllanmak, bir da¤a t›rmanmaya benzer. Ç›kt›kça yorgunlu¤unuz artar, nefesiniz daral›r. Ama görüfl aç›n›z genifller... caba, bu unvanlar› kabul edecek yafl ve düflünce yap›s›nda m›y›z? Bunu kendimize sormakta geç mi kald›k dersiniz? Bedenlerimiz, ruhlar›m›z›n olgunlaflmas›na k›yasla, çok daha bilindik kal›plar içerisinde yafllan›r. Yaflland›kça nas›l bir görünüm alaca¤›m›z›, yafll›l›¤›n çeflitli dönemlerinde, nas›l olaca¤›m›z hakk›ndaki al›fl›lagelmifl kal›plaflm›fl düflünceler, benli¤imizden çok, görünüflümüzle ilgilidir. Olgunluk, “‹nsanlar›n bilgi, görgü ve hoflgörü bak›m›ndan gere¤i kadar geliflmifl olma durumu, yetkinlik, Kemâl” fleklinde sözlüklerde betimlenmektedir. Sürekli baflkalar›n›n düflünce ve fikirlerini hesaba katan insanlar hiç bir zaman olgunlaflamazlar. Onlar hep baflkalar›n›n ne düflündü¤üne ba¤›ml› kalacaklard›r. Onlar, hiçbir

A

fleyi özgün flekilde yapamazlar, söylemek istediklerini dürüstçe söyleyemezler, çünkü hep baflkalar›n›n duymak istediklerini söylerler. Bu yolla da, bir insan›n olgunlaflabilece¤ini düflünemeyiz. Herkes bir y›lda bir yafl yafllan›r. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yafl daha büyümek ve olgunlaflmak için, mutlak bir fleyler yapmak, üretmek, kendini gelifltirecek f›rsatlar› bulmak ve kullanmak gerekir. “Yafllanmak, bir da¤a t›rmanmaya benzer. Ç›kt›kça yorgunlu¤unuz artar, nefesiniz daral›r. Ama görüfl aç›n›z genifller.” ‹ngmar Bergman

*** oplumdan topluma ve zamandan zamana de¤iflmekle beraber, her toplumda ve devirde kabul edilmifl bir ortalama yaflam süresi vard›r. Bu ortalama

T

101


BD KASIM 2015

yaflam süresi, Antik Roma’da yaklafl›k 22 y›l iken, 1800’lü y›llar›n Avrupa’ s›nda 41-42 y›la, bugün ise Bat› Toplumlar›nda 75-80 y›la ç›km›flt›r. ‹htiyarl›k denilen olgu, beyaz saçlardan ve yüz burufluklu¤undan çok, art›k oyunun oynand›¤›n› ve bitmek üzere oldu¤unu, sahnenin baflka insanlara b›rak›lma zaman›n›n geldi¤ini hissettiren bir duygudur. Yafll›l›¤›n as›l büyük derdi, bedenin kuvvetten düflmesi de¤il, fakat ruhun lakayıtl›¤a / ilgisizli¤e kap›lmas›d›r. Burada herkesçe bilinen bir özdeyifli ifade etmek gerekirse, "Her yafll›n›n içinde hapsedilmifl bir genç insan vard›r ve d›flar›ya ç›kmak için deliler gibi ç›rp›nmaktad›r.” Yafllanma, asla tek boyutlu bir süreç olarak alg›lanmamal›d›r. Toplumdaki gözlemlerimize dayanarak, 65 yafl›nda olup, 45 yafl›nda gösteren ya da 65 yafl›nda olup 85 yafl›nda gösteren insanlar›n oldu¤unu söyleyebiliriz. Atatürk bofluna dememifl; “Yirmi yafl›ndaki yobaz, ihtiyar; yetmifl yafl›ndaki idealist ise zinde bir gençtir.” Çünkü her insan farkl›d›r ve tektir. *** smet ‹nönü 1954’te 70 yafl›ndad›r. Evde viyolonsel dersi almaya bafllar. Annesi söylenir: “O¤lum, bu yafltan sonra ö¤renip de ne yapacaks›n?”

‹smet Pafla öyle düflünmüyor. “Anne benim gelece¤im var, gelece¤im!” yan›t›n› verir. ‹nsan›n yapaca¤› bir fleyler varsa, yafll›l›¤› göze çarpmazm›fl. Çiçero’ya yafll›l›¤›nda sorulan, “Üstad, yeniden gençli¤e dönmek ister miydiniz?” sorusuna verdi¤i yan›t anlaml›d›r: “Yar›fl› birinci bitiren bir at, neden bir daha bafllang›ç çizgisine dönmek istesin ki…” Çiçero’nun yafll›l›k üzerine söylevi flu sözlerle biter: “Keflke sizler de bu ça¤a gelseniz de, benden dinlediklerinizin do¤ru oldu¤unu kendi deneylerinizle anlayabilseniz.”

Her yafll›n›n içinde hapsedilmifl bir genç insan vard›r ve d›flar›ya ç›kmak için deliler gibi ç›rp›nmaktad›r.

‹ 102

D

o¤ru yafllanma sadece uzun de¤il daha iyi yaflamakhastal›klardan kaç›nmak, faaliyetleri sürdürmek, en yüksek fiziksel ve zihinsel sa¤l›¤› korumak anlam›na gelir. Do¤ru yafllanmay› belirleyen fleyin, sadece yaklafl›k üçte biri, hâlihaz›rda bireysel genetik kodlar›m›zda programlanm›flt›r. Di¤er üçte ikisi, çevremizden ve büyük ölçüde yaflam tarz›m›z› oluflturan, yapt›¤›m›z tercihlerden kaynaklan›r. ABD’li genel cerrah Dr. David Satcher, Amerikal›lar›n sa¤l›kl› yaflamak için orta fiziksel etkinlik-her gün en az 30 dakika, haftada befl gün-, her gün en az befl porsiyon meyve ve


Bilgi büyük bir güçtür ancak, bilgelik bu gücün kullan›lmas›, hayata uygulanmas› ve baflkalar›na aktar›lmas›d›r.

sebze yemek; tütünden, yasa d›fl› uyuflturucudan ve alkol kullan›m›ndan kaç›nmay› içeren tavsiyeleri kapsayan reçetesini takip etmelerini önerir. “Bana s›k s›k kötü al›flkanl›klar› de¤ifltirmek, insan›n bedeniyle ilgilenmesi ve böylece insan›n beynini korumaya yard›m etmek için hangi yaflta çok geç olaca¤› sorulur. fiunu aç›k ve yüksek sesle söylememe izin verin: Asla çok geç de¤ildir.” *** ilgelik, bilgililik midir? San›r›m de¤il. Bilgi büyük bir güçtür ancak, bilgelik bu gücün kullan›lmas›, hayata uygulanmas› ve baflkalar›na aktar›lmas›d›r. Di¤er bir söylem ile bilgelik, tümüyle nesnel olan "bilgi" ile öznel say›labilen "erdem"in birlefliminden oluflan olgunluk ve insan›n öz varl›¤›n› bilmesinden do¤an bir içsel ayd›nl›kt›r. Herkes do¤ufltan zeki, cesaretli,

giriflimci, sosyal ve uyumlu olabilir ama kimse do¤ufltan bilge olamaz. Bilgelik aray›fl›, bir kimsenin, kendi güçlerini kullanmas›n›n aray›fl› da oldu¤undan, çok soylu bir çabad›r. E¤er bir kimse, güçlü ve zay›f noktalar›n›n bilincine varm›flsa, öz güveninin artt›¤›n› hissediyorsa, engelleri aflarken ahlâk kurallar›n› çi¤nemiyorsa, bilgelik yolunda önemli mesafeler alm›fl demektir. Bu durumda da ifli bitmifl de¤ildir. Birtak›m bilgileri haf›zaya yerlefltirmek, kifliyi bilgelik yoluna götürmez. Hatta öyle bilgiler vard›r ki, kifliyi bilge yapmak bir yana, bu bilgiler onun için sadece bir yüktür. Bu yüzden bilge insan, kendine faydas› dokunmayacak bilgi ile ona gerekli olan bilgi aras›ndaki fark› bilebilendir. Ama bir bilgin öyle de¤il... Ço¤u bilgin tafl›makta oldu¤u gereksiz bilgiler yüzünden bilgeli¤e yönelemez. Olgunluk ve yafllanma aras›nda çok

Ço¤u bilgin tafl›d›¤› gereksiz bilgiler yüzünden bilgeli¤e yönelemez.

B

103


önemli ve büyük bir fark vard›r ve insanlar›n kafas›, bu konuda hep kar›fl›k kalm›flt›r. ‹nsanlar, yafllanman›n olgunlaflmak oldu¤unu zannederler, ancak yafllanma bedene ait bir olgudur. Herkes yafllan›yor, herkes ihtiyarlayacak ama olgunluk her zamanda yaflla paralel ilerlemiyor. Olgunluk, içsel bir geliflimdir. ¤er bir kimse, güçlü ve zay›f yönlerinin bilincine varm›flsa, öz güveninin artt›¤›n› hissediyor, engelleri aflarken ahlâk kurallar›n›

E

YAfiAMIN

çi¤nemiyorsa, bilgelik yolunda önemli mesafeler almaya bafllam›fl demektir. Bu nokta, bilgeli¤e giden yolun daha bafllang›c›d›r. Bilgelik yolculu¤u, bir noktaya ulafl›ld›¤›nda biten “s›radan bir yolculuk” de¤ildir; hiçbir ara dura¤› ve son noktas› olmayan “ucu aç›k” bir süresiz yolculuktur. Bilgelik, ruh ve sezgiyle de ilgili bir durumdur ve akl› kullanarak olgunlaflt›kça geliflir. Özetle, önemli olan yafllanmadan bilge olabilmektir... • ALTI

TEMEL‹

Dua etmeden önce: ‹nan Konuflmadan önce: Dinle Harcamadan önce: Kazan Yazmadan önce: Düflün Vazgeçmeden önce: Dene Ölmeden önce: Yafla

104


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay

‹ran’da Eflitlik Mücadelesi

1

‹ran'da kad›nlar›n eflitlik mücadelesine destek amac›yla onlarca erkek taraf›ndan sosyal medya kampanyas› yürütülüyor. Kampanya, futbolcu Nilüfer Ardalan'›n Malezya'daki bir maça gitmesine kocas›n›n izin vermemesi nedeniyle bafllad›. ‹ran'da uygulanan evlilik sözleflmesi, kad›n›n yurt d›fl›na seyahat edebilmesini, çal›flabilmesini, boflanma baflvurusunda bulunmas›n› kocas›n›n iznine ba¤l›yor. Fakat kocalar isterse bu haklardan vazgeçebiliyorlar.

2

Daha Ak›ll› Arama Motoru Geliyor

‹nternetin genifl kitlelerin kullan›m›na sunulmas›ndan bu yana arama motorlar› en s›k ziyaret edilen siteler aras›nda yer al›yor. Google, cep telefonlar›n›n küçük ekranlar›nda uzun uzun yazman›z› istemeyecek bir arama motoru gelifltirmeye bafllad›. Yak›nda piyasaya sürülecek olan yeni arama motoruna “Now-on-Tap” ad› verildi. Yeni arama motoru, ne aramak istedi¤inizi tahmin eden, kelimelerin anlam›n› bilen bir arama motoru olacak. 105


BD KASIM 2015

3

Canl›lar›n Beden Takvimi

Canl›larda mevsimlerin geçiflini takip eden “kimyasal takvim” ortaya ç›kar›ld›. Canl›lar›n vücudunda yer alan baz› hücrelerin, günlerin uzunlu¤una göre yaz ya da k›fl moduna geçti¤i belirtiliyor. Vücut saati, uyku, beslenme gibi günlük ihtiyaçlar› içeren bir döngü. Y›ll›k devir ise göç, k›fl uykusu ve çiftleflme gibi faaliyetleri harekete geçiriyor. Kuzular›n neden ilkbaharda do¤du¤u buna bir örnek. Hem günlük hem de y›ll›k devir, günefl ›fl›¤›yla kontrol ediliyor.

4

Her ‹nsan›n Kendi Bakteri Bulutu Var

Oregon Üniversitesi uzmanlar›, insanlar›n kendilerine has bir bakteri 106

bulutuyla çevrili oldu¤unu aç›klad›. Yap›lan araflt›rmada, insanlar›n kendilerine has mikrobik bulutlar›yla kimlik tespiti yap›labilece¤i kan›tland›. Vücudumuzdaki bakteri, virüs ve mantar türlerinden oluflan bu buluttaki organizma say›s›, kendi hücre say›m›z›n on kat›. Araflt›rmac›lar, bu bakteri bulutunun kimlik tespiti için adli t›pta kullan›labilece¤ini savunuyor.

5

Linçin Nedeni S›¤›r Eti

Hindistan'da buzdolab›nda s›¤›r eti bulundurdu¤u ve ailece s›¤›r eti yedikleri dedikodular› yay›lan bir adam linç edildi. Sald›r›da Ahlak’›n 22 yafl›ndaki o¤lu da a¤›r yaralanarak hastaneye kald›r›ld›. Uttar Pradefl eyaletinde öldürülen Muhammed Ahlak 50 yafl›nda bir tar›m iflçisiydi. ‹nek ve öküzler ülke nüfusunun yüzde 80'ini oluflturan Hindular taraf›ndan kutsal say›l›yor. Geçen y›l konan s›¤›r eti yeme yasa¤›, hükümetin ne yenip ne yenemeyece¤ine kar›flmamas› gerekti¤ini söyleyen kesimlerin tepkisine yol açm›flt›.


BD KASIM 2015

6

Formula 1 Pilotu Ehliyet Ald›

Dünyan›n en genç Formula 1 pilotu olan Max Verstappen, flehir içi ve flehirleraras› yollarda otomobil kullanabilecek. 18 yafl›na basan Verstappen, direksiyon s›nav›nda heyecanland› ancak s›nav› baflar›yla geçerek sürücü ehliyeti almaya hak kazand›. Formula 1 dünya s›ralamas›nda 32 puanla 12’inci s›rada yer alan Hollandal› pilot, 1 y›l önce süper lisans›n› alm›flt›. Bu Formula 1 ehliyeti, Verstappen'a Grand Prix yar›fllar›na kat›lma olana¤› sa¤l›yor.

7

kad›n›n, sahte kimlikle yaflayan Petra Pazsitka oldu¤u tespit edildi. Gerçek kimli¤ini itiraf eden kad›n, kendi iste¤iyle kayboldu¤unu söyledi.

8

Robot ‹nsana Güvenebilir mi?

Kendi ‹ste¤iyle Kaybolmufl

Alman polisi, 1984'te ortadan kaybolan bir kad›n›n y›llard›r Düsseldorf’ta yaflad›¤›n› aç›klad›. Kaybolan bir baflka genç k›z› öldürmekten hüküm giyen bir zanl›, o dönem 24 yafl›nda olan Petra Pazsitka’y› da öldürdü¤ünü söylemifl; bu nedenle genç kad›n resmen ölü ilan edilmiflti. Geçen ay bir soruflturmada, kimli¤i olmayan bir

Toronto Ryerson Üniversitesi taraf›ndan tek bafl›na seyahat ettirilen robot hitchBOT, ABD’de sald›r›ya u¤rad›. Kanada’da bir grup onunla kamp yapm›fl; Almanya’da ise bir birahaneye götürülmüfltü. Almanya’da kat›ld›¤› bir TV program›nda, “‹nsanlar hakk›nda son derece olumlu 107


BD KASIM 2015

düflüncelere sahibim” diyen robotun Twitter hesab›nda 47 binden fazla takipçi vard›. Robotlar›n insanlara güvenip güvenemeyece¤ini s›nayan bu proje, flimdilik rafa kald›r›ld›.

9

Dü¤üne Gitmeme Faturas›

ABD'nin Minnesota eyaletinde bir çift akrabalar›n›n dü¤ününe kat›lamay›nca, posta kutular›nda beklenmedik bir fatura buldu. Baker çifti, çocuklar›n› anneannelerine b›rak›p dü¤üne gitmeyi planlam›fllard›. Ancak anneanne, hastalanan baflka bir torununa gitmiflti. Davetiyede de "lütfen çocuk getirmeyin" yaz›yordu. Dü¤üne gitmekten vazgeçtiler. Bir ay sonra ise gelinin postayla göndermifl oldu¤u bir zarfta iki kiflilik dü¤ün yeme¤i faturas› vard›.

10

‹yi Bakteriler Ast›ma Karfl›

11

Havalanmayan Uça¤a Büyük ‹lgi

Havalanmayan Uça¤a ‹lgi Büyük Hindistan’da havac›l›k sektörü h›zl› gelifliyor olsa da, milyonlarca Hintli için uçak bileti alabilmek hala bir hayal. Ancak bu, uça¤a binemeyecekleri anlam›na gelmiyor. Bahadur Çand Gupta isimli eski bir pilot, kullan›m d›fl› kalm›fl bir uça¤› Delhi’nin d›fl 108

mahallerinden birine tafl›tt›. Gerçek bilete paras› yetmeyen Hintliler için bu uça¤›n bileti, 1 ABD dolar›ndan daha az. Ancak havalanmasa bile, tüm uçak hizmetleri usulden de olsa var.

Kanadal› uzmanlara göre, bebeklikte “iyi bakterilere” maruz kalmak, ileride ast›m hastal›¤› yaflanmas›n› önlüyor. 319 çocukta yap›lan incelemede ise dört farkl› türde bakteri bulunmayan çocuklar›n ast›m riskinin daha yüksek oldu¤u görüldü.


Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek

GIUSEPPE VERDI’N‹N EN ÖNEML‹ ESER‹ Size “Dünyaca tan›nm›fl, ‹talyan besteci Giuseppe Verdi’nin en önemli eseri hangisidir ?“ diye sorsam yan›t›n›z ne olurdu?

imdi “Giuseppe Verdi de nereden ç›kt›, bu dergide daha önce Giuseppe Verdi’nin yaflam öyküsü birkaç kez yay›mlanm›flt›.” Diye düflünebilirsiniz ama yan›t› ö¤rendi¤iniz zaman sizin de benim gibi çok flafl›raca¤›n›za ve “Ah keflke bizde de böyle eserler b›rakan sanatç›lar olsa!” diyece¤inize inan›yorum. Bu soruyu biri bana sorsayd› benim de yan›t›m en çok bilinen eseri “‹l Trovatore” olurdu san›r›m ama do¤ruyu söylemek gerekirse Verdi’nin bildi¤im tüm eserlerini saysam da bu soruya asla do¤ru yan›t veremeyecektim.

Giuseppe Verdi


BD KASIM 2015

Viyolonsel sanatç›s› ve Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuar› e¤itimcisi Münif Akal›n bir video izletinceye dek ben de Verdi’nin bu en önemli ve çok özel eserini hiç duymam›flt›m. Videoda yafl› seksenin üzerinde opera sanatç›s› bir bayan, fl›k bir evde piyano eflli¤inde arya söylüyordu. Sorunun yan›t› sanatç›n›n söyledi¤i eser de¤ildi. Münif hoca “Buras› neresi biliyor musunuz?” diye sordu. Benim “Bilmiyorum” dememi beklemeden yan›t› verdi: “Buras› bir huzurevi.” iz de benim gibi “Olabilir, bir opera sanatç›s› emekli olup, yaflland›¤› zaman huzurevine yerleflebilir.” diye düflünebilirsiniz önce. Peki, o huzurevinde kalanlar›n hepsinin müzikle u¤raflan sanatç›lar oldu¤unu ö¤renseniz flafl›r›r m›yd›n›z? Ben de hem flafl›rd›m, hem de öyle etkilendim ki, bu özel eseri sizlere

S

de tan›tmak istedim. Evet, bu çok özel huzurevi Giuseppe Verdi’nin “Çal›flma hayat›m süresince yapt›¤›m en önemli eser.” diye söz etti¤i evi. Verdi ölümünden sonra evinin yafll›, ekonomik koflullar› iyi olmayan emekli müzisyenler için bir huzurevi olmas›n› istemifl. Milano’da 1869 -1899 Y›llar› aras›nda mimar Camillo Boito taraf›ndan infla edilen evde Verdi 1901 y›l›nda hayat› son buluncaya dek çal›flm›fl ve yaflam›fl. Evin huzurevi olarak ilk emekli müzisyeninin gelifl tarihi ise 1902. O zamandan bu zamana pek çok emekli müzisyenin huzurla yaflam›n› sürdürdü¤ü bu özel huzurevinde yaflayabilmek için ‹talyan vatandafl› olmak, müzisyen olmak, 60 yafl›n üzerinde olmak ve ekonomik koflullar›n›n iyi olmamas› koflulu var. Evde sürekli yaflayamasalar da di¤er ülkelerden gelen yabanc› müzisyenler ve yak›nlar› evde konuk olarak k›sa süreli kalabiliyorlar.


Yafll›lar›n yan› s›ra yerel konservatuardan burs kazanan birkaç ö¤renci de huzurevi konuklar› aras›nda olunca tahmin edebilece¤iniz gibi Huzurevi yaflayan bir opera binas›na dönüflmüfl. enç konservatuar ö¤rencileri s›navlar›na deneyimli müzisyenlerle haz›rlan›yorlar. Evde Verdi’ye ait enstrümanlar var ve klasik bak›mevi görünümünden uzak. Yaln›zca ekonomik gücü iyi olanlar›n kalabilece¤i, klasik tarzda dekore edilmifl, pahal› bir otel görünümü olsa da, burada paran›n hükmü geçmiyor. Tam tersine kabul edilmenin en önemli koflulu ekonomik koflulu yetersiz, emekli bir müzisyen olmak. Giuseppe Verdi arkadafl› Giulio Monteverde’ye yazd›¤› mektupta “Çal›flmalar›m›n içinde en be¤endi¤im eserim Milano’da yafll› müzisyenler için yapt›rd›¤›m ev.” diye yazm›fl. Bir sanatç› için bundan daha güzel bir mutluluk olabilir mi? Zaman zaman hepimiz çocukluk ya da gençlik y›llar›m›zda be¤eniyle izledi¤imiz sanatç›lar›n pek ço¤unun insan›n içini

G

s›zlatan koflullarda yaflad›klar›n›, yaflamlar›n›n trajik bir biçimde son buldu¤u haberlerini üzülerek okuyor izliyoruz. Umar›m, Verdi’nin bu en güzel eseri, baflka sanatç›lara da ilham kayna¤› olur ve onlar›n ruhu da sanata y›llar›n› vermifl sanatç›lar›n bedenlerinde sonsuza dek yaflar. Milano’ya yolunuz düflerse Buanarotti meydan›nda “Casa di Riposo per Musicisti - Fondazione Verdi “ olarak bilinen Verdi’nin Huzurevi’nde bir solukluk huzur molas› vermeyi unutmay›n. • nuraybartoschek@butundunya.com.tr 111


BD KASIM 2015

Babas›ndan

Gelin K›z›na Çeviri: AYL‹N YENG‹N

“Sevgili Kay, Heyecan dolu mesaj›n› bu sabah ald›m ve gerçe¤i söylemek gerekirse o denli de flafl›rmad›m. Üniversiteye gitti¤in günden buyana, annenle ben, bu y›l içinde Bob’la evlenmek isteyebilece¤inizi düflünüyorduk. 112


BD KASIM 2015

Biraz endifleli olarak, bana neler hissetti¤imi soruyorsun. Olaya, düflündü¤ün denli karfl› de¤ilim. Genç yaflta yap›lan evliliklerin bir bölümü kötü sonuçlan›yor, ama bir ço¤u da mutlu. ‹ster 16 yafl›nda, isterse 60 yafl›nda evlenin, bir evlilikte ö¤renilecek çok fley oldu¤unu göreceksiniz. As›l önemlisi, böyle bir olgunlaflmay› sa¤layacak gerekli ortam›n olup olmad›¤›. ‹stersen, genç yaflta evlenmenin olumlu ve olumsuz yönlerini iyice inceleyelim. Evlili¤in en iyi yönü, dünyan›n en eski ve en acil sorununa getirdi¤i çözüm: Cinselli¤e. Evlilik, yapal›m m›, yapmayal›m m›, yapsak m›, yapmasak m› gibi ikilemlere kesin sonuç getirir. Herkesin kabul etmesi gereken birfley var; korkusuzca ve piflmanl›k duymadan yap›lan seks, incinmifl bir ruh haliyle yap›landan on bin kat üstündür. ‹kinci bir olumlu yönü, esnekliktir. Kiflilikleriniz de¤iflmez, davran›fllar›n›z kat› diye birfley yoktur; uyum sa¤layabilirsiniz, gerek birbirinize, gerekse ‹ster 16 yafl›nda, yeni çevrelere ve yeni sorunlara. ‹çinizdeki isterse 60 yafl›nda canl›l›kla, ifllerin yolunda gidece¤ine dair evlenin, bir evlilikte olumlu bir yön bulacaks›n›z. ‹fller yolunda gitmese de, hatalar düzeltilebilir. Genç ö¤renilecek çok evlenmenin bir iyi yan› da, uzun süreli fley oldu¤unu romantik bir yaflam›n›z olaca¤›. göreceksiniz. Kimileri, bunun bir evlili¤i ayakta tutmak için yeterli olmayaca¤›n› düflünebilir. Kimbilir, belki de haklar› var. Ama yeryüzünde hiçbir fley, kendi kabu¤undan s›yr›l›p, bir baflkas›n›n parças› olma duygusu kadar heyecan verici, gizemli ve tatmin edici olamaz. San›r›m, genç yaflta evlilik yapman›n tüm 113


BD KASIM 2015

olumlu yönleri üzerinde durdum, art›k kötü yönlerini de s›ralaman›n zaman› geldi, gizli güçlüklerini ve tehlikelerini. ‹flte bir evlili¤i mahvedecek befl önemli etken. 1. Parasal sorunlar 2. Çocukca davran›fllar 3. Kültür fark› 4. Yasal çat›flmalar 5. Evlilik öncesi hamilelikler Befl numaral› etkene, afla¤›lay›c› gözlerle bakt›¤›n› seziyorum. Pekala, onu yok sayal›m. (Bunu yapabildi¤imiz için flansl› say›l›r›z. Genç yaflta evlenen k›zlar›n büyük bir ço¤unlu¤u hamile. Her iki taraf›n olaya içerlemesi ve d›flar›dan gelen bask›lar yüzünden, bu tür, ister istemez zoraki say›lan evlilikler ne yaz›k ki çok k›sa sürüyor.) Ama Bob’la sen, öbür tehlikelere karfl› ne yapmay› düflünüyorsunuz? Gelin sizi, her bir etken 25 puan olmak üzere, toplam 100 puan üzerinden de¤erlendireyim. Parasal sorunlar› ele alal›m. Genç çiftlerin gelirleri oldukça s›n›rl›d›r. Çal›flsalar bile, genç kocalar›n maafllar› oldukça düflüktür. Bu da hatalara, e¤lenceye, hastal›¤a ve bebe¤e yer yok demektir. Bob, e¤itimini sürdürürken, sen çal›flmay› öneriyorsun. Bu ak›ll›cadan çok, asilce bir davran›fl. ‹kinizin de, kazand›¤›n›z parayla geçinebilece¤inizi sanm›yorum. E¤er Bob’un ailesi size maddi aç›dan yard›mc› olursa, bu onun aile reisi rolü için henüz haz›r olmad›¤› anlam›na gelir. Kimi konularda hâlâ 114

ailesine ba¤›ml› olacak, bu da kimi konularda anlaflmazl›klara yol açacakt›r. Öyleyse bu konuda, Bob’la sana, 25 üzerinden en fazla bir 10 verebilirim. Peki, toylu¤a ne demeli? Bence hiçbirimiz tam anlam›yla olgun say›lmay›z. Olgunlu¤a eriflmek, insan›n tüm yaflam› boyunca süren bir dönemdir. Hepimiz, vermektense, almaya al›flm›fl›zd›r, kendi istek ve kazançlar›m›za öncelik vermeye. Hangi yaflta olursa olsun, insan›n kendi isteklerini bir yere kadar, ikinci plana atmas›, zekâ, sab›r ve zaman gerektirir. San›r›m Bob’la sen, gerekli zekâya sahipsiniz; bence zamanla sab›rl› olmay› da ö¤reneceksiniz. Bu konuda, 25 üzerinden 20 puan hak ettiniz. Bir sonraki etken, çiftler aras›ndaki kültürel farkl›l›klar. E¤er çiftlerin her biri, de¤iflik kültürel kademelerden geliyorlarsa, aralar›nda sorun ç›kmas› rastlant›sal de¤il, kaç›n›lmazd›r. ‹fadelerinde, yemek yeme tarzlar›nda, geleneklerinizde ve arkadafl çevrelerinde farkl›l›klar ve anlaflmazl›klar olur. Sizin aran›zdaki kültürel farkl›l›klar› gözönüne al›rsak, bu konuda da 25 üzerinden 20 puan vermeyi uygun görüyorum. fiimdi de aile içi yasal çat›flmalar› ele alal›m. Genç evlilikler söz konusu oldu¤unda, aileler durmadan elefltirir, kar›fl›r ve uygunsuz isteklerde bulunurlar. Ne bizim, ne de Bob’un ailesinde böyle bir sorunun konu edilece¤ini sanm›yorum. ‹tiraf etmeliyim ki,


mektubunu al›r almaz, "Hey, dur bir dakika, neler oluyor?" gibi birfleyler düflündüm, ama bu bir baba olarak sana duydu¤um flefkatten baflka birfley de¤ildi. Bir baba, tüm yaflant›s› boyunca kendini çocu¤unun tek koruyucusu olarak görür ve bir yabanc›n›n onun yerini almas›na dayanamaz, hepsi bu! Zeki bir k›z buna gücenmez, her kad›n›n sahip oldu¤u sab›r dolu kararl›l›kla hareket eder. Aile içi yasal çat›flmalar konusunda da 20 puan› hak ettiniz. Bu size, 100 üzerinde 70 puan kazand›r›r. Geçer bir not mu? Evet ama tam s›n›rda. Bu da, hofluna gitmeyecek olan bir soru sormama yol aç›yor: Neden bir süre daha beklemiyorsunuz? Verece¤in yan›t› biliyorum: ‹deal efli buldun, baflka hiç kimse ilgini bile çekmiyor, 1 y›l sonra da -ya da 20 y›l- ayn› fleyleri hissediyor olacaks›n. Belli olmaz, bakars›n›z bir y›l içinde, ikinizden biri farkl› duygular içine girebilir. Bunun kesinlikle olaca¤›n› söylemiyorum; demek istedi¤im, bir süre beklemek, birbirinize karfl› duydu¤unuz duygular›n perçinleflmesine yarar. Böyle bir testi hiç anne baban›za uygulamad›n›z, ama birbirinize uygulaman›z gerekebilir. Bazen, uzun süreli, dayanakl› bir sevgi, evlilik bask›s› olmadan daha rahat geliflim gösterebilir. Neden, Bob’la sen de, son karar›n›z› verip evlenmeden önce, içinizde bu tür duygular›n geliflmesini beklemiyorsunuz? Beklemek zor olabilir, biliyorum. Ama özellikle k›zlar için,

romantik bir dönem olabilir, düfllere dalabilece¤i, cinselli¤e ad›m ad›m yaklaflt›¤› harika bir dönem. Böyle bir süreç -bulafl›k y›kamaks›z›n, faturalarla u¤raflmak ya da bebe¤in alt›n› de¤ifltirmeksizin-ak›l almaz ölçüde tatmin edici olabilir. Önerime uy ya da uyma, yaln›zca birfleyden emin olman› istiyorum: Hiçbir fley sana olan duygular›m› de¤ifltirmeyecektir. Yaklafl›k 18 y›l önce, do¤du¤un k›fl gününü an›ms›yorum. Sabaha karfl›yd›, d›flar›s› kapkaranl›kt›, hastane ise sessiz ve aniden bir bebe¤in 盤l›¤› duyuldu, uzaktan gelen, keskin, güçlü bir 盤l›k. Do¤um odas›, koridorun öteki ucundayd›, arada iki ya da üç kapal› kap› vard› ve iflin asl› hiçbir fley duymamam gerekirdi. Ama ta içimde birfleyler, o 盤l›¤›n sana ait oldu¤unu söylüyordu bana. Ve öyleydi de. O günden beri, her ne olursa olsun, ne kadar zaman geçerse geçsin ya da arada ne kadar çok kap› olursa olsun, her zaman birbirimizi duyaca¤›m›z› biliyorum. Belki duygusal bir düflünce tarz› ama bazen bunun do¤ru oldu¤una inan›yorum. Seni her zaman sevecek olan, Baban.” • 115


A

tatürk ve Hekimler, Savafl meydanlar›nda görevli fedakâr hekimlerimizin öyküsü... Mustafa Kemal Atatürk’ün hekim arkadafllar› ve cephelerde görevli fedakâr hekimlerimiz... Trablusgarp Savafl›, Balkan ve I. Dünya Savafl› y›llar›... Milli Mücadele ile devam eden ‘On Y›ll›k Savafl’... Uçsuz bucaks›z cepheler... Subay ve erlerle birlikte, bir cepheden di¤er cepheye koflan fedakâr T›bbiyeliler... Kapal› kalm›fl bir tarih, ilk kez bir araya getirilen an›larla, orijinal foto¤raf ve belgelerle bu kitapta yer al›yor. Prof. Dr. Metin Özata, ‘On Y›ll›k Savafl’ sürecinde görev yapan Türk hekimlerini bilimsel bir titizlikle inceliyor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BD KASIM 2015

Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker

Kaptan Neil Mc Eacharn’›n rüyas›:

Villa Taranto’nun Botanik Bahçeleri 1930 y›l›nda ‹skoçya’l› Kaptan Neil Mc Eacharn Venedik’ten ülkesine dönerken gazetede bir ilan görür; ‹talya’n›n kuzeyindeki Maggiore Gölü’ne tepeden bakan bir park›n içindeki villa sat›l›kt›r. üflledi¤i genifl bahçeyi oluflturmak için bir süredir arazi arayan kaptan, yolculu¤unun rotas›n› hemen Verbania Pallanza’ya çevirir. Göl k›y›s›ndaki bir tepede, kestane a¤açlar›ndan oluflan bir orman›n içinde yer alan Villa Crocetta’y› sat›n al›r. Böylece dünyan›n farkl› yerlerinden binlerce bitki türünü biraraya getiren, hem çeflitlilik hem de estetik aç›s›ndan muhteflem bir botanik bahçesi oluflturma hayalinin ilk ad›m›n›

D

117


BD KASIM 2015

Teras Bahçeleri

atm›fl olur. Kaptan Mc Eacharn’in büyük bir gemicilik flirketi ile Avustralya’da demir-kömür madenleri ve genifl arazileri olan zengin bir ailenin o¤lu olarak dünyaya gelifli yaflam›n› iki büyük tutkusuna adamas›na da imkan verdi; bitki bilim ve gezmek. Her k›tadan farkl› ülkelerdeki üniversiteler, ünlü botanik uzmanlar› ve çiftçiler ile iletiflime geçti; dünyay› dolaflt›, tohum ve bitkiler sat›n alarak bahçesine getirdi. Bir k›sm› ilk kez Avrupa’ya gelen nadir bitkiler, bahçeye kök salm›fl

olan yafll› kestane, kay›n, çam ve manolya a¤açlar› ile bulufltu. Arazi, çevredeki komflu alanlar›n sat›n al›nmas›yla 16 hektarl›k büyük bir botanik bahçesine dönüflürken villaya da kaptan›n atalar›ndan biri olan Taranto Dükü Mareflal McDonald’›n an›s›na Villa Taranto ad› verildi. Bugün ‹talya’n›n VCO bölgesinin idari yönetimine ait oldu¤u için Villa Taranto ziyarete aç›k olmasa da villan›n bahçeleri 1952 y›l›ndan beri binlerce ziyaretçiyi a¤›rl›yor. Botanik de¤ere sahip 20.000 bitki çeflidi, 80.000 so¤anl› çiçek türü ve 15.000 s›n›r bitkisi türüne yuva olan bahçeler 19 Mart’tan 1 Kas›m’a kadar her mevsimde de¤iflik renklere bürünüyor. Ben de Eylül ay›n›n son gününde do¤a sar› ve turuncu tonlara dönerken, göl k›y›s›ndaki Villa Taranto adl› iskelenin karfl›s›ndaki 118


Victoria Seras›

Buradaki havuzda büyük yeflil tepsiler gibi duran yapraklar›n›n çap› Haziran-Temmuz aylar›nda 2 metreye ve 10 kiloluk bir çocu¤u tafl›yabilecek güce ulaflan nilüfer çiçeklerine hayran kal›yorum. girifl kap›s›ndan bu ola¤anüstü bahçelere giriyorum. ilet giflesinden verilen haritada, farkl› bölümlerden oluflan genifl araziyi dolaflt›ran, rakamlarla iflaretlenmifl bir yürüyüfl rotas› ve nadir bulunan bitkilerle ilgili bilgiler yer al›yor. Mozaik tafllarla yaz›lm›fl rakamlar› izleyerek yürüdü¤üm bu rota beni yaklafl›k iki saat süren rüya gibi bir yolculu¤a ç›kar›yor. Rengârenk çiçekler ve dev a¤açlar aras›ndan, heykellerle süslü Putti çeflmesi ve ‹talyan stili bahçenin yan›ndan yürüyorum. Nisan ay›nda lalelerin, flim-

B

Y›ld›z Çiçe¤i

diyse rengarenk y›ld›z çiçeklerinin etraf›na s›raland›¤› k›vr›larak dönen labirent beni Victoria Cruziana adl› tropik nilüferlerin oldu¤u seraya getiriyor. Buradaki havuzda büyük yeflil tepsiler gibi duran yapraklar›n›n çap› Haziran-Temmuz aylar›nda 2 metreye ve 10 kiloluk bir çocu¤u tafl›yabilecek güce ulaflan nilüfer çiçeklerine hayran kal›yorum. Bu seran›n biraz ilerisindeki Kaptan Neil Mc Eacharn’›n an›t mezar›n›n oldu¤u, pencereleri çiçeklerle süslü rengarenk vitraylardan oluflan küçük kilisenin önünde de küçük bir nilüfer havuzu bulunuyor. “Güzel bir bahçe büyük olmak zorunda de¤il ama bir kaç metrelik 119


K›fl Bahçesi

bir alanda ve bir balkonda olsa bile birinin rüyas›n›n gerçekleflmesi gibi olmal›…” diyen Kaptan Mc Eacharn’ ›n ‹talya’ya arma¤an etti¤i bu bahçeler her ay farkl› çiçeklerle renkleniyor. Nisan’da lale, menekfle, zambak, nergis ve çi¤demler; May›s’ta açelya, kat›r t›rna¤›, manolya ve leylaklar; Haziran’da zakkum, lilyum, lavanta ve lotus çiçekleri; Temmuz’da gardenya, petunya, karanfil, y›ld›z çiçekleri; A¤ustos’ta nilüfer ve ortancalar; Eylül ve Ekim’de k›fl kamelyalar› aç›yor. inik flelalelerle süslü teras bahçeler, Valletta vadisi, Ponte Köprüsü, nilüferlerle kapl› havuzlar, k›fl bahçesi, kaktüs köflesi, Kaptan’›n bitki müzesi derken burada geçirdi¤im zaman su gibi ak›p

M

Y››ld›z Çiçe¤i Labirenti

gidiyor. Dünyadaki farkl› ülkelerden gelen birçok bitki türü bu bahçelerde beraberce büyüyor, yafllan›yor. Buradaki huzurun tüm dünyaya yay›lmas›n› dilerken mevsim itibariyle art›k solmufl olan lotus çiçekleriyle dolu göletin yan›ndaki merdivenlere oturuyorum. Haziran-Temmuz aylar› aras›nda çiçek açan lotus çiçekleri çamurlu ve kirli ortamlarda yetiflmesine ra¤men her zaman tertemiz ve güzel kalmay› baflar›yor. Safl›¤›ndan ve temizli¤inden ödün vermeden incecik gövdesiyle ›fl›¤a yönelip, ayd›nl›¤a uzanarak çiçek aç›yor. Nilüferlerden farkl› olarak bu çiçekler üç metre uzunlu¤una ulaflabilecek kadar büyüyebiliyor. Ben de çiçeklere bakarken, insanlar›n da t›pk› çamurun içinde büyüyüp kendi kendini temizleyen bu eflsiz çiçekler gibi kalplerini temizleyip, iyilik ve sevgiyle doldurarak huzur ve bar›fla sahip ç›kmalar›n› diliyorum.• izlensen@ butundunya.com.tr



BD KASIM 2015

Tümü de, y›lmadan ve usanmadan yüzy›llardan buyana ayn› ortak ifllevlerini, gözlerini k›rpmadan sürekli yerine getirirler. eniz fenerlerinin varl›klar›n›n nedeni, karanl›kta kalan gemilerin önlerini ayd›nlatmak, onlar›n do¤ru yollar›ndan sapmalar›n› önlemektir. Üç yan› dört denizle sar›l› ülkemizde bugün bu görevi yapmakta olan 354 deniz fenerimiz var. Antalya Körfezi’nin en bat› ucundaki “Gelidonya Deniz Feneri”, yaln›zca ad›n›n

122

ilginçli¤iyle de¤il, konumu aç›s›ndan da bu fenerlerin içinde en çok ilgi çekenidir. “Tafll›k” ya da “Yard›mc› Burnu” olarak da adland›r›lan “Gelidonya Burnu”ndaki deniz fenerinin gemiciler ve yöre halk› aras›nda kullan›lan “Gelidonya” ad›, yüzy›llar öncesinin Likyal›lar›’n›n “Güvercin” anlam›ndaki “Khalidonya” sözcü¤ünden geliyor. Gelidonya Feneri’ni öteki fenerlerden ay›ran konumunun önde gelen özelli¤i ise, Türkiye’deki tüm deniz fenerlerine “tepeden bakmas›” d›r. ‹ki kilometrelik bir t›rman›flla ulafl›lan Türkiye nin en yüksek konumdaki bu feneri, deniz düzeyinden 226 metre yüksekliktedir ama, bu boyu yetmiyormufl gibi, tepesine ayr›ca, 9 metre uzunlu¤unda bir de silindir kule oturtulmufltur. Hiçbir deniz fenerinde bulunmayan bu konum özelli¤i d›fl›nda Gelidonya Feneri’ nin daha ilgi çekici bir konum özelli¤i ise, “do¤al bir masal ortam›” ya da “Masals› bir do¤a ortam›” içinde bulunmas›d›r.


Arkas›nda Markiz da¤lar› ile karfl›s›nda “Befladalar” ad›yla an›lan befl ayr› ada aras›ndaki “Akdeniz’e özgü yeflillikler” ortas›nda bir manolya zerafetiyle yer ald›¤› görüntüsüyle Gelidonya feneri, karanl›klar ortas›nda ›fl›¤a gereksinim duyan gemicilerin oldu¤u denli, büyük kentlerde do¤aya özlem içinde yaflayan kiflilerin de görütüsüne gereksinim duyduklar› bir do¤a tablosudur. Gelidonya Feneri konusunda daha fazla yazmak, heyecanl› bir macera roman›n›n sonunu önceden söylemeye benzeyecektir. O nedenle ben yazmay› burada noktalayay›m, siz de ilk kavuflaca¤›n›z olanakta buray› gözlerinizle görmeye gelin. Fazla ayr›nt›ya girmeden “navigasyon” bilgisi de vereyim: Karaöz-Adrasan yolunda bulunan yol göstergesini izleyin… Önce görkemli bir manzaray› seyrederek orman içinde yükseleceksiniz… Sonra iki

yan›nda da zeytin a¤açlar›n›n s›raland›¤› bir patikadan, yine görkemli bir manzaray› ad›m ad›m izleyerek yürüyerek fenerin oldu¤u küçük düzlü¤e ulaflacaks›n›z. Karfl›n›zdaki befl adayla fenerin bulundu¤u ana kara parças› aras›ndaki denize dikkatle bakacaks›n›z ve denizen o bölümünde, yüzy›llardan buyana de¤il, biny›llardan buyana süren güçlü bir ak›nt›y› gözlerinizle göreceksiniz. kl›n›zda bulunsun: Denizin bu bülümündeki f›rt›na ve ak›nt›, biny›llard›r denizcilerin korkulu rüyas› olmufltur. Say›s›z gemilerin geçit bulamad›klar› bu bölümdeki bat›klardan biri de 3300 y›ll›k bir Fenike teknesidir ve… Dönüflte yolunuz Bodrum’dan geçerse, görürsünüz. O tekne flimdi Bodrum Sualt› Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor ve siz ziyaretçilerini bekliyor… • 123


Muzaffer ‹zgü’nün Renkli çizimlerle yenilenen “Anneannemin Ak›l Almaz Maceralar›” serisi kitapl›¤›n›zda yer almaya haz›r. Anneannem Hayvanlar Aras›nda Metin ile sevgili anneannesi Hikmet Han›m’›n konuklar› var. Bir muhabbet kufluyla bafllayan konuk a¤›rlama serüveni nerelere kadar gidiyor; çok flafl›racaks›n›z. Anneannem Askere Gidiyor Torunu Metin’i her zaman flafl›rtmay› ve güldürmeyi baflaran anneanne Hikmet Han›m’›n bafl›na öyle bir fley geliyor ki bu kez flafl›rma s›ras› kendisinde: Sevimli anneanne “askerlik ça¤r›s›” al›yor. Metin ve ablas› f›rsat› kaç›r›r m›! Bu durum onlar› çok e¤lendiriyor. Anneannem Kar K›z› Kardan adam› herkes yapar. Ama bir “kardan k›z” yapmak kaç kiflinin akl›na gelmifltir ki… Üstelik kitap okuyan bir kardan k›z!.. Metin’in becerikli anneannesi Hikmet Han›m çocuklar› yine flafl›rt›yor ve sevindiriyor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü

Ö¤le Yeme¤inde Ne Var? Ö¤retmenim her Pazartesi günü son derste hepimize ayn› fleyi sorar. “Söyle bakal›m bana, flimdi eve gidince ö¤le yeme¤inde ne yiyeceksin?” e bilsin bu y›l aram›za kat›lan Tunç? Hemen s›ralamaya bafllad›: “Hamburger yiyece¤im ö¤retmenim, sonra patates cips, bir de kola içece¤im.” S›n›fdaki arkadafllar›m hepimiz Tunç’a bak›yoruz, gülmemek için kendimizi zor tutuyoruz. Ö¤retmenim Tunç’un bafl›n› okflad›. “Çok ifltahl›s›n Tunç ne güzel! Pekiyi ikinci kolay› ne zaman içeceksin?” “Onu da akflama do¤ru içece¤im ö¤retmenim, ama yan›nda yine cips yiyece¤im.” Bana sordu, “Sen Suna, ne yiyeceksin k›z›m?”

N

125


BD KASIM 2015

“Çok seviyorum ö¤retmenim... “Ooo çok güzel, yan›nda cac›k Ama anneannemin yapt›¤›n› daha çok var m›?” seviyorum...” “Var ö¤retmenim...” Ö¤retmenim Tunç’a döndü: ¤retmenim gülüyordu, saç“Tunç, sen kabak dolmas›n› sevilar›m›z› okfluyordu, gözleriyor musun?” mizin içine bak›yordu. Tunç yüzünü buruflturdu, “Acaba bugün hanginize ö¤le ye“I-›hh, dedi. Bir kez babaannem me¤i yemek için konuklu¤a gelsem?” yapm›flt› da, bir ›s›r›k ald›m...” dedi. Hep bir a¤›zdan ba¤›rd›k. “Sonra?” “Bize gelin ö¤retmenim, bize ge“Sonra taba¤›ma b›rakt›m.” “Pekiyi Tunç... Erol sen söyle ba- lin!..” Hepimiz biliyorduk, ö¤retmenikal›m, bu ö¤leyin yemekte ne var?” “Kuru fasulye ö¤retmenim... Ya- 3miz bizimle flakalafl›yordu. “Hay›r dedi ö¤retmenim, hiçbirin›nda da taze so¤an var. Bir kafl›k kuru fasulyeden, h›rt diye bir ›s›r›k taze nizle gelmeyece¤im. Tunç’lara gidece¤im...” so¤andan...” Hepimiz birden üzülmüfl gibi, “Çok mu seviyorsun kuru fasulye“Aaaa!” diye ba¤›rd›k, Tunç’a bakmayi Erol?”

Ö

4

Hepimiz biliyorduk, ö¤retmenimiz bizimle flakalafl›yordu.

5 126

6


ya bafllad›k. Tunç heyecanlanm›flt›. Ne diyece¤ini bilmiyordu. Gülüyordu ama telafll›yd›. Yoksa ö¤retmeninin her zaman yapt›¤› fley miydi, her hafta bir ö¤rencisinin ö¤le yeme¤ine konuk mu oluyordu? “H›››, Tunç?..” “Elbette buyrun gelin ö¤retmenim...” dedi Tunç. “Ama sizin evde yemek yokmufl...” “Hamburgerci bizim apartmana çok yak›n, size de al›r›m ö¤retmenim.” y ne tatl›yd› ö¤retmenim, sanki bir anda çocuk olmufltu. “H›h, ben hamburger sevmem ki...” dedi. “finitzel al›r›m ö¤retmenim...” “H›h, onu da sevmem.” “Ekmek aras› döner al›r›m ö¤retmenim...” Tam bir çocuk benim ö¤retmenim... Bafl›n› tuttu birden, “Ay Tunç’cu¤um döneri yiyince hemen bafl›m dönüyor...” Tunç tavana bak›yor, yere bak›yor, kendi yediklerini düflünüyor, ö¤retmeni için ö¤le yeme¤i ar›yordu. “Patiflko al›r›m ö¤retmenim...” Hepimizin gözleri aç›l›verdi. Ö¤retmenim de gözlerini iri iri açt›, sordu: “Ne o Tunç?” “Patiflko ö¤retmenim... Bizim

A

Bir y›¤›n parmak kalkt›. Ö¤retmenim öyle mutlu, öyle tatl› bak›yordu ki bize...

evin karfl›s›nda var. Patatesin içine ühüüü neler neler koyuyorlar, patates iki patates büyüklü¤ünde flifliyor ama öyle lezzetli oluyor ki...”

B

elli ki Tunç patiflkoyu düflünüordu, belki de ›s›r›k üzerine ›s›r›k at›yordu, flimdi dü-

flünde. “I-›h, onu da sevmem Tunç... Sen en iyisi annene veya babana söyle, yar›n veya öbür gün beni görmeye 127

7


BD KASIM 2015

gelsin, hem tan›fl›r›z, hem de hangi yeme¤i sevdi¤imi onlara söylerim... Ö¤retmenim arkadafllar›ma ö¤le yeme¤inde ne yiyeceklerini sormay› sürdürdü. “Sen ne yiyeceksin Burcu?” “Güveç ö¤retmenim...” “Aaa çok güzel... Kim yapt› güveci?” “Babam yapt› ö¤retmenim... Benim babam öyle güzel güveç yapar ki, kardeflim de, ben de annem de bay›l›r›z...” “Senin annen de çal›fl›yor, baban da, de¤il mi Burcu?” “Evet ö¤retmenim...” “Haydi bakal›m, güvecin yan›nda yeflil biber yemeyi unutma. Hart hurt ›s›r ve ye...” “Pekiyi ö¤retmenim...” “Çocuklar, içinizde babas› yemek yapan kimler?” Aaa bir y›¤›n parmak kalkt›. Hiç bilmiyordum. Ö¤retmenim öyle mutlu, öyle tatl› bak›yordu ki bize. “Elbette babalar›m›z da yemek yapacaklar. Çünkü ço¤unuzun annesi çal›fl›yor. Hem insan güzel bir yemek

yapmas›n› biliyorsa, niçin yapmas›n, niçin çocuklar›yla birlikte yemesin, de¤il mi?” “Evet ö¤retmenim...” “Ak›n, söyle bakal›m, senin baban hangi yeme¤i güzel yapar?..” “Karn›yar›k ö¤retmenim... Böyle bol k›ymal›, üzerinde böyle upuzun ya tam bir biber, onun bafl›nda k›pk›rm›z› bir yar›m domates...” “Ay ay yeter Ak›n, a¤z›m›n suyu akacak nerdeyse yeter...” Hepimiz güldük. kinci dönemdi. Günlerden pazartesiydi. Ö¤retmenim yine eve gidince yiyece¤imiz yemekleri soruyordu. S›ra Tunç’a geldi. Tunç a¤z›n› flap›rdata flap›rdata anlatmaya bafllad›. “Ö¤retmenim bamya yeme¤i yiyece¤iz, nohutlu, bol ekflili, bol sarm›sakl›, flap flap... Yan›nda da bir flap flap flap bulgur pilav› ö¤retmenim... fiap flap flap... Gece yatmadan önce bulgur pilav›n› babam, bamya yeme¤ini annem yapt› ö¤retmenim...”•

muzafferizgu@butundunya.com.tr

YALAN SÖYLEMEME SÖZÜ

fiirket sahibi ifl baflvurusu yapan gencin doldurdu¤u formu incelerken sordu: “Ama son üç y›l içinde ne gibi ifller yapt›¤›n› burada belirtmemiflsin.” “Cezaevinde idim” cevab›n› verdi genç. Bunu o kadar do¤al söylemiflti ki, adam hayret etti: “Sanki bir gurur vesilesi yap›yormufl gibi yan›tlad›n.” Genç adam aç›klad›: “Cezaevinden ayr›ld›¤›m gün müdür, art›k yalan söylemeyece¤ime dair benden söz istedi ve ben de bu sözü verdim.” fiirket sahibi, dürüst ve sözüne sad›k gence gülümseyerek, “Yar›n sabah saat sekizde burada ol ve hemen ifle baflla.” dedi. 128


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Bir

Spor Rozetleri Koleksiyoneri

AcarY›ld›z car Y›ld›z, 60’ l› y›llarda önemli voleybol tak›mlar›ndan biri olan ‹ETT’nin maç›na gitti çocuklu¤unda. Maç ç›k›fl›nda tak›m kaptan›na hayranl›¤›n› belirtmek için seslendi. Kaptan›n o sempatik çocu¤un bafl›n› okflamas›, rakip tak›m›n verdi¤i rozeti hediye etmesi ile o an için fark›nda olmasa da yaflam›nda bir hobi sayfas› aç›ld›. ‹flte o bir tek rozet y›llar içerisinde

A

kartopuna dönüfltü. Bugün 20 bin rozetlik bir koleksiyonun sahibi. Acar Y›ld›z, 8 Nisan 1957 y›l›nda ‹stanbul’ da do¤du. Özel Turizm Otelcilik Meslek Lisesi’ nden mezun olduktan sonra bafllad›¤› Bo¤aziçi Üniversitesi Elektronik Mühendis Yard›mc›l›¤› Bölümü’nü ikinci


s›n›fta b›rakt›. Emekli olmas›na karfl›n Gümrük müflaviri olarak çal›flma yaflam›n› sürdürüyor. Acar Y›ld›z bir “rozet koleksiyoneri”. Sadece spor rozetleri biriktirdi¤i için spor camias›na yak›n olunmal› m› sorusu geliyor akla. “Rahmetli babam eski bir futbol hakemi idi ama futbol d›fl›nda voleybol ve basketbol maçlar›na da götürürdü. Do¤al olarak iyi bir sporsever oldum. Ayr›ca Üsküdar Anadolu Tak›m›’n›n genç, amatör ve profesyonel A tak›m›nda da forma giydim.” ‹ETT’de Muamelat Müdürü

Acar Y›ld›z 20 bin rozetlik büyük bir koleksiyonun sahibi

olarak görev yapan ve gençli¤inde de ‹ETT’de futbol oynam›fl olan futbol hakemi babas› ile spor karfl›laflmalar›na gitti¤i o günler, çocukluk dönemine imza atm›fl en güzel an›lar› da bar›nd›r›yor. “‹ETT 60’l› y›llar›n sonunda voleybolda çok baflar›l›yd›. Antrenmanlar›n› da bugünkü Mecidiyeköy’ deki Cevahir ‹fl Merkezi olan eski otobüs garaj›n›n içinde yaparlard›. S›k s›k antrenmanlar›n› izledi¤im için tak›m›n en küçük parças› olmufltum. Bir gün Avrupa Kupas› maç›na gittik. Spor ve Sergi Salonu’nda Çek Spartak Zetor Brno tak›m› ile maçlar› vard›. Biz de ‹ETT yedeklerinin hemen arkas›nda yerimizi alm›flt›k. Seramoni bitti¤inde tak›m kaptan› Aziz Kalo¤lu Futbol oynad›¤› y›llarda Üsküdar Anadolu Tak›m›’nda

130


BD KASIM 2015

kenara gelince ona seslendim, o da benim kafam› okflay›p, rakibin verdi¤i rozeti uzatt›. O rozet benim için adeta bir olimpiyat madalyas›yd›.” aptan Aziz Kalo¤lu’nun yan›nda baflka bir fley olsayd› ya da cebinde birkaç bozukluk. Bu kadar etkili olur muydu? Bir çocu¤u mutlu etmeye yeterdi belki ama bir koleksiyonun kap›lar›n› aralamazd› elbette. Rozet biriktirmeyi bir sevdaya benzeten Acar Y›ld›z, 50 y›ld›r devam eden bu sevdas›n› amatör bir koleksiyon olarak nitelendiriyor. “Benim koleksiyonumda yer alan rozetlerin tamam› sporla ilgili. Hem de tüm dünyay› kapsayan. Olimpiyat komiteleri, bugüne kadar yap›lm›fl yaz ve k›fl olimpiyatlar›, Akdeniz Oyunla›, Üniversite Oyunlar›, EYOF, ‹slam Oyunlar› gibi birçok spor oyunlar›, Dünya ve Avrupa fiampiyonalar›, spor federasyonlar›, spor kulüpleri gibi… Onlar› kategorilerine göre ay›rarak özel olarak yapt›rd›¤›m çerçevelere yerlefltirerek evimde kendime ait odamda sergiliyorum.” Koleksiyonunun sergi salonu flu an için evinde ay›rm›fl oldu¤u bir oda. Her ne kadar bir odadan di¤er odalara

K

Koleksiyonlar›ndan örnekler..

taflm›fl olsa da. “Rozet say›s›n› art›rmak için birçok yöntem gelifltirdim. Yap›lan spor organizasyonlar›na gidiyorum. Türkiye’ den ve di¤er ülkelerden koleksiyonerlerle fazla rozetlerimizi de¤ifltiriyoruz. En önemlisi ise bugüne kadar sporun her kademesinden tan›d›¤›m spor adamlar›ndan temin ediyorum.” Dünya’da ve Türkiye’de rozet koleksiyonu yapanlar var elbette. Ancak Türkiye’ de sadece spora ait yani tek konulu rozet koleksiyonu yapan yok. Bu özelli¤i ile Acar Y›ld›z’›n koleksiyonu bir ilk. Ev ortam›nda böyle bir u¤rafl› içinde olman›n s›k›nt›lar› da var. “Bu konuda eflime büyük bir teflekkür borcum var. Beni fazlas›yla destekliyor. Hayat›m› bu koleksiyon takvimine göre planl›yorum diyebilirim.” Acar Y›ld›z’›n en büyük arzusu rozet koleksiyonunu çok say›da insan›n görmesi. Rozetlerin güvenli¤ini sa¤lama konusunda problemler oldu¤u için bugüne kadar sergileme iste¤ini gerçeklefltirememifl. “Sergilenen rozetlerin güvenli¤i 131


BD KASIM 2015

için özel bir alarml› koruma sistemi gerekmekte. Sunum için camdan haz›rlanm›fl mobilyalar da gerekti¤inden maliyet konusunda baz› sorunlar ç›k›yor. Bu sorunlar› çözebildi¤imiz takdirde sergi mümkün olabilir. Bir de sponsor gerekiyor tabii ki.” Koleksiyona bafllad›¤› ilk günün heyecan›n› hâlâ tafl›yor ve yafl›yor. “Hâlâ o heyecan› yafl›yorum ve bu heyecan›mdan hiçbir fley kaybetmedim. Elimden geldi¤i kadar›yla flu anda 20.000 olan rozet say›s›n› ço¤altmak istiyorum.” Bir hobisini gerçeklefltiren herkes mutlu olur elbette. Acar Y›ld›z için ayn› zamanda spora olan sevgisinin bir ispat› ve d›fla vurumu bu koleksiyon. Bir Fenerbahçe sevdal›s› ve 2000 y›l›ndan beri Fenerbahçe kongre üyesi. Armut dibine düfler misali babas› gibi sar›-lacivert renklere gönül veren k›z› Buket de 3 y›ld›r Fenerbahçe’de kongre üyeli¤i yap›yor. Acar Y›ld›z bofl zamanlar›n› da sporun içinde geçiriyor. Fenerbahçe Derea¤z› tesislerinde tak›m›n eski sporcular›

ve yöneticileri ile flu anda görev yapan amatör spor branfllar›ndaki teknik ve idari yöneticilerle birlikte vakit geçirmek, sohbet etmek gibi… “Burada tesislere gelen duayenlerden Halit Deringör, Eyüp Karaday›, Erol Demiroma, Erol Pekelman, Altan Ayano¤lu, Köksal Özbek, Hüseyin Kozluca, Halil Da¤l›, Osman Göktan, Ogün Alt›parmak, Ayd›n Yelken, Yüksel Gündüz gibi birçok eski sporcu ve spor yazar› ile sohbet ediyor, onlar›n deneyimlerinden ve hat›ralar›ndan yararlan›yorum. Tabii ki bu isimlerin ve daha fazlas›n›n ellerindeki rozetleri bana vermifl oldu¤unu tahmin edebilirsiniz.” car Y›ld›z’ ›n seyretmedi¤i spor branfl› hemen hemen yok gibi. “Rozet aflk› birçok spor müsabakas›n› seyretmem için önemli bir neden. Buz hokeyinden su topuna, tenisten badmingtona kadar birçok uluslararas› müsabakalara giderek hem bu sporlar› izleyip seyir ve bilgi sahibi oluyorum, hem de rozet toplamaya ve birçok yabanc› dostlar edinmeye devam ediyorum.” Bu müsabakalarda çok ilginç olaylar da yafl›yor. “Bir gün Taksim’ deki otellerden birinde Dünya Halter Konfederasyonu’nun toplant›s› oldu¤u bilgisini ald›m ve hemen oraya gittim. Aruba’ dan Fiji’ye kadar tahminen 40-50 kadar rozet buldum. Daha ilginci lobide sohbet esnas›nda etraf›mdakilerden birinin Fiji, birinin Aruba

A

Fenerbahçe rozet koleksiyonu serisinden bir bölüm 132


BD KASIM 2015

di¤erinin de Bat› Samoal› oldu¤unu fark ettim. Bu kolay kolay yaflanacak bir olay de¤ildi. Belki bir d›fliflleri bakan›na bile nasip olamazd›.” Acar Y›ld›z fark›nda olmadan rozetlerle birlikte birçok materyal ve objenin de sahibi oluyor. “Böylece binin üzerinde maç bileti bir o kadar flama, anahtarl›k, madalya, kol dü¤mesi, kravat i¤nesi, çeflitli objeler, kitaplar, maç programlar›, sporla ilgili bas›lm›fl para ve pullara da sahip oldum. Bunlar da her ne kadar say› olarak ciddi rakamlara ulaflsa da koleksiyonlar›n› yapt›¤›m› söyleyemem.”

rozete sahip oldu¤u branfl ise voleybol. “Sevgili dostum ve kardeflim uluslararas› voleybol hakemi ‹lhami fienyurt sayesinde voleybol camias›nda yer alan, özellikle Türk hakemlerine büyük bir teflekkür borcum oldu¤unu söylemeliyim. Ellerinde bulunan bütün rozetleri verdikleri gibi, hala maçlara gittiklerinde benim için rozet toplamaya devam ediyorlar. Bir de ayr›ca yurt d›fl›ndaki birçok hakemden de hala rozet buluyorum. Bunlar›n bafl›nda Yunan Nonda geliyor. Ve tabii ki Türk ve yabanc› spor kulüpleri. Onlar›n da say›s› 5000’in üzerinde.”

iddi ciddi u¤rafl verdi¤i “Rozet Koleksiyonu” nu hep ‘benim tarz›m amatörce’ fleklinde de¤erlendiriyor Acar Y›ld›z. “Koleksiyonumu yeni görenler maddi de¤erinin ne oldu¤unu ve bunun sonucunun ne olaca¤›n›, nereye varaca¤›n› soruyor. Aç›kças› bu iki soru beni çok üzüyor. ‹nsanlar herhangi bir hobi, koleksiyon veya u¤rafl›n manevi katk›lar› konusunda maalesef eksikler.” Koleksiyonunda çok önemli rozetler var. “1932 Los Angeles Olimpiyatlar›’ndan 2016’ da yap›lacak Rio Olimpiyatlar›’na kadar bütün olimpiyat rozetlerim mevcut. Dünyadaki futbol federasyonlar›n›n 220 civar›nda rozetine sahibim. Bu federasyonlar›n rozetlerinin de¤iflik versiyonlar›n› da düflünürsek 1500 civar›nda futbol federasyonu rozetine sahibim.” Futbol rozetlerinin d›fl›nda en çok

ategorilerine ayr›lan 20 bin rozet 70’in üzerinde çerçevede yer al›yor ve odan›n duvarlar›n› süslüyor. Türkiye’nin çeflitli illerinde ve yurt d›fl›ndaki koleksiyonerlerle teknolojinin imkanlar›ndan yararlanarak haberlefliyor ve yard›mlafl›yorlar. Fazla rozetlerin foto¤raflar›n› elektronik ortamda paylafl›p posta yolu ile temin edebiliyorlar. “Öyle san›yorum ki elim aya¤›m tuttu¤u sürece bu ifl devam edecek. Hem yeni rozetler he de yeni dostlar bulaca¤›m.” Acar Y›ld›z için rozet biriktirmek anlat›lmaz yaflan›r. “Klasik bir söylemdir ama gerçekten de öyle. Benim evlad›m gibi koleksiyonum. Ve beni çok mutlu ediyor. Tatile ç›kt›¤›n›zda ald›¤›n›z keyif, uzun zamand›r görmedi¤iniz bir dostu görmenin mutlulu¤u. K›saca mutlulu¤un bir yolu.” •

C

K

semaerdogan@butundunya.com.tr 133


Yahya Aksoy, yer kürenin en eski ve en önemli karayolu olan ‹pek Yolu'nda okuyucuya kültürel bir yolculuk sunuyor. K›rk y›l önce çal›flkan bir ö¤renci olarak tan›d›¤›m ve daha sonralar› üstlendi¤i görevlerde baflar›lar›na ve olaylar› sunufltaki becerisine yak›ndan tan›k oldu¤um Aksoy'un yazd›klar›n›n okuyucuyu saraca¤›na eminim.Prof. Dr. fierafettinTuran, (E.) Kültür Bakanl›¤› Müsteflar›Tarih çok bilgenin ad›n› sayd›, Kimisi güneflti, kimisi ayd›...Bunlardan bir Yahya Aksoy vard› ki;Tarihi ‹pek Yolu'na kültürü yayd›... Prof.Dr.‹brahim Agah Çubukçu, (E.) Türk Tarih Kurumu Bflk. VekiliSay›n Yahya Aksoy bu eseri ile bu alandaki ölümsüzler aras›na girmifltir. Çal›flmas›nda, ilgili literatür ile beyin arflivini birlefltirmifl, bize sosyal bilimlerin birçok dal›nda kaynak olabilecek çal›flmas›n› kazand›rm›flt›r. Dr. Yaflar Kalafat, Araflt›rmac› / Yazar-

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Aylin Abla’dan Ö¤ütler Aylin Yengin

2 Basit Ad›mda Çizik Ahflap Mobilyalar›n›z› Tamir Etmenin Yolu Bu kolay ev yap›m› çözümle, ahflap mobilyalar›n›zda zamanla oluflan çirkin çizikleri yok edebileceksiniz. Üstelik mutfak raflar›n›zda duran malzemelerle… Çizilmifl Mobilyalar›n›z K›sa gözünüze çok hofl görünen mobilyalar›n›z› art›k hiç be¤enmedi¤inizi fark Sürede Yepyeni Olsun edebilirsiniz. Peki, bu mobilyaGünlük hayat›n do¤al bir sonucu lar›n›z›n ilk günkü, yepyeni olarak mobilyalar›n›z zamangörünümlerine yeniden la çiziklere ve afl›nmalara Sirke ve maruz kal›r. Giderek Zeytinya¤› ile kavuflabileceklerini söylesek? Size, ahflap artan y›pranma ve afl›nma Mobilyalar›n›z› mobilyalar›n›z› z›mpasonucunda, bir zamanlar

Yenileyin

135


BD KASIM 2015

ralamadan ya da onlar› profesyonel bir cilac›ya göndermeden, çiziklerini çok ucuza giderebilece¤iniz bir yöntem sunsak, ne dersiniz?

‹fllem

u çözümün en iyi yan› do¤al olmas› ve her mutfakta bulunan malzemelerle kolayca elde edilebilmesi. Ayr›ca içinde, solunum yollar›n›za zarar verebilecek hiçbir kimyasal madde bar›nd›rmad›¤›ndan, bu ifllemi yaparken mobilyalar›n›z› evin d›fl›na tafl›man›za da gerek kalmaz. Bu yöntem, koyu ya da aç›k renkli ahflap mobilyalar›n›z için birebir ifle yarasa da, tahta yer döflemelerinde pek etkili de¤ildir. Not: Bu yöntemle en iyi sonucu, üzerinde herhangi bir cila ya da kaplama bulunmayan ahflap malzemelerle alabilirsiniz.

B

Ucuz Yöntem Bu etkili formül için sadece iki malzemeye ihtiyac›n›z var: sirke ve zeytinya¤›. 1/4 bardak beyaz sirke ile 1/2 bardak zeytinya¤›n› bir kâsenin içine dökün. 136

Bezinizi kar›fl›ma bat›r›p, mobilyan›z›n ahflap yüzeyine iyice yayarak sürün. Bütün kar›fl›m› kulland›¤›n›zdan emin olun, yüzeyin tümüne ayn› ifllemi uygulay›n. Birkaç saat bekleyip bu büyülü formülün ifle yaramas›na izin verin. Ard›ndan temiz ve kuru bir bezle, ya¤ fazlal›¤›n› silin. Baz›lar› sirkenin güçlü kokusundan hofllanmayabilir. Bu durumda, kokulu ya¤lar ya da ev kokular›ndan yararlanabilirsiniz.

Nas›l ‹fle Yar›yor?

Sirke, yap›s› itibar›yla her türlü çizik ve y›pranmay› yok edecek kadar asit bir maddedir. Kar›fl›m›n içindeki sirke yüzeydeki lekeleri ve çizikleri yok ederken, zeytinya¤› ise ahflab›n zamanla kaybetti¤i rengini ona geri kazand›rarak ihtiyac› olan nemi ve dokuyu korumas›na yard›mc› Evinizin havas›n› olur. Koyu renkli kokulu ya¤larla ahflap eflyalar için, beyaz sirke yerine, de¤ifltirebilirsiniz do¤al tannin aç›s›ndan daha zengin olan elma sirkesi kullanmay› tercih edebilirsiniz. Bu flekilde,


BD KASIM 2015

rengi atm›fl gibi görünen çiziklere yepyeni bir görünüm kazand›rabilirsiniz. Ayr›ca, koyu renk ahflap mobilyalar› onar›rken, haz›rlad›¤›n›z kar›fl›ma bir miktar ö¤ütülmüfl kahve eklemek de ifle yarayabilir.

SONRA

ÖNCE

Sonuç: Herkese gururla gösterebilece¤iniz pürüzsüz bir ahflap yüzey. Bu yöntemle, ahflap mobilyalar›n›z› aylaca koruyabilir-

siniz. Gerekti¤i takdirde, 4-5 ayda bir ufak rötufllar yapabilirsiniz. • aylinyengin@butundunya.com.tr

BEDEN‹M‹Z SU KITLI⁄I ÇEKT‹⁄‹NDE Bedenimiz su k›tl›¤› çekti¤inde kandaki suyu kullan›rsa, yüksek tansiyon hastal›¤›na yakalanabiliriz.

Beden su k›tl›¤› çekti¤inde omurlardaki suyu kullan›rsa, bel ve boyun f›t›¤› hastal›¤›na yakalanabiliriz. Bedenimiz su k›tl›¤› çekti¤inde kemiklerdeki suyu kullan›rsa, gut- artrit gibi romatizmal hastal›klara yakalanabiliriz. Beden su k›tl›¤› çekti¤inde akci¤erdeki suyu kullan›rsa, ast›m hastal›¤›na yakalanabiliriz. Beden su k›tl›¤› çekti¤inde pankreastaki suyu kullan›rsa, fleker hastal›¤›na yakalanabiliriz.

Beden su k›tl›¤› çekti¤inde midedeki suyu kullan›rsa, ülser hastal›¤›na yakalanabiliriz. Ba¤›rsaklarda su eksilirse, kab›zl›k meydana gelir ve kolon kanseri olma tehlikesi yaflar›z. Hücrenin su eksikli¤i çok artarsa, beynimiz hücreye oksijen göndermeyi keser. Oksijen kesilmesi sonucunda da hücre kanserleflme sürecine girer !!!

137


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

Ateflini Arayan Soba Elimdeki foto¤raf makinesi ile çekinerek dükkan›na bakt›¤›m› görünce “Yaklafl hele, nesin, kimsin, soba m›s›n, baca m› yoksa sac m›? bir anlayal›m, sonras›na bakar›z“ diye seslendi. abah alacas›n›n da¤›ld›¤› güneflin yükselmeye bafllad›¤› Divri¤i çarfl›s›nda o s›cak yaz günü neredeyse tüm dükkânlar kapal›yken Sobac› dükkân›n› açm›fl kald›r›ma içerden ç›kard›¤› soba ve di¤er aksamlar› yerlefltiriyordu.

S

138


BD KASIM 2015

arfl› aç›lmam›flken s›cak yaz günü dükkân›n› erkenden açan yafll› Sobac› dikkatimi çekmifl foto¤raf›n› çekmek için f›rsat kolluyordum. O ise içeriden ç›kard›¤› tabureyi iflaret edip yukar›daki sözlerle dükkân›na davet etti. Uzaktan çay oca¤›na el edip iki çay istedi. Oturmadan önce bir göz odadan ibaret dükkâna girip bak›nd›m. ‹lk bak›flta antikac› oldu¤unu düflündürecek kadar eski ve y›pranm›fl dükkân›n içi farkl› boylarda soba, soba borular› ve benzer aksam ile doluydu. Bir kenarda istenen ebatta boru yapabilmek için galvanizli saç ve di¤er malzemeler göze çarp›yordu. Çaylar›n gelmesiyle kap› önüne ç›k›p Sobac›’n›n yan›ndaki tabureye oturdum. Kim oldu¤umu nereden geldi¤imi ne arad›¤›m› sordu. Bu arada her geçen selam veriyor, bizimki de her seferinde yerinden kalk›p selama yan›t veriyordu. Dükkân›n önüne akflamdan park eden beyaz arabaya içerlemifl söylenip sahibini gören bilen olursa gelsin çeksin diye haber gönderiyordu. 60 y›l› aflk›n süredir ayn› yerde ayn› dükkânda babadan kalma sobac›l›¤› sürdürüyordu. Bafllang›çta saçtan elleriyle yapt›klar› sobalar›, sonra döküm sobalar› ve günümüzün sobalar›n› anlatt›. Soba yapmay› b›rakm›fl olsa da soba tamiri ve soba borusu yapmay› sürdürüyordu. “Yaz günü soba arayan oluyor mu? Bu iflin tatili yok mu?” diye sorunca hafiften gülümsedi.

Ç

“Hayat›n tatili mi olurmufl? Çal›flmadan olmaz, kar›ncas› ar›s›, kelebe¤i çal›fl›rken dur biraz tatil yapay›m demek yak›fl›k al›r m›? Ölene kadar çal›flacaks›n ki yaflad›¤›n hayat bir fleye benzesin.” “Yani emeklilik de mi yok?” “Yok elbet. Emeklilik de neymifl. Elin tuttu¤u gözün gördü¤ü kadar çal›flacaks›n. Çocuklara, torunlara maymun mu olay›m?”

S

onra “Neden sobac›l›k? Baflka bir iflle u¤raflmak istemez miydin?” diye sordum. Bir süre susup çay›n› yudumlad›. Pek cevap vermek istemiyor gibiydi. “Baflka yapacak ifl yok muydu?” diye üsteledim. Dikkatlice yüzüme bakt›. Bafltan afla¤› süzdü. “Sen beni bofl ver. Ç›k›p buralara kadar gelip gezip bak›nd›¤›na göre


BD KASIM 2015

bir fleyler eksik kalm›fl olmal›. Arad›¤›n neyse seni oradan oraya sürüklüyor anlafl›lan. Umar›m bulursun.” “Sen hiç aranmad›n m›?” “Bu dükkâna babam ve amcamla gelirdik. Arkadafllar›m okula gider yazlar› tatil yapar bense çal›fl›rd›m. Bilirsin, delikanl›l›k y›llar› haylazl›k ve hep bir fleylere öfkelenmekle geçer. Nefret ederdim bu dükkândan. Elime makas› al›p sac kesmeye bafllad›¤›mda 11 yafl›nda bile de¤ildim. Ama ne gidecek yerim, ne gücüm ne de cesaretim vard›.” “Peki ya sonra?” “Önce babam öldü amcam›n eline bakt›k. Sonra o da ölünce iki aile üstüme kald›. Bu nefret etti¤im dükkâna tutunmak ve çal›flmak zorunda kald›m. O gün bugün çal›fl›r›m. Bu dükkân kaç aile doyurdu, kaç çocuk büyüttü. Benim görevim de böyle yaz›lm›fl dedim bu kap› ve pencereden gördü¤üm neyse hayat benim için o oldu. Hayat›, insanlar› burada bu dükkânda tan›d›m, burada ö¤rendim.”

A

ya¤a kalk›p dükkâna girdi eline bir sac ve bir de sacdan yap›lm›fl soba borusu ald›. “Söyle bakal›m. Sence hangisi daha de¤erli? Böyle ifllenmemifl sac gibi p›r›l p›r›l düz mü olmak istersin yoksa k›vr›l›p bükülüp onun bunun elinde flekil de¤ifltirmifl boruya dönüflmek mi?” diye sordu. “‹lle bir soba aksam› olacaksam soban›n kendi olup ifle yaramay› tercih ederdim” diye yan›tlay›nca yüzü ayd›nland›. “fiimdi oldu. Anlaflaca¤›z galiba 140

seninle. Bu soruyu kime sorsam ham sac gibi öylece oldu¤u gibi kalmak istedi¤i yan›t›n› verirler. Bir tek benim küçük torun boru olmak istedi¤ini söylemiflti. Ne hikmetse herkes oldu¤u gibi kalmay› marifet san›yor. E¤ilip bükülmeden yaflamay› onur addediyor. Bu dünyaya ham gelip ham gitti¤inin fark›nda bile olmadan geçip gidiveriyor.” “Sen nas›l yan›tlard›n kendi sorunu?” “Bu soruyu kendime sormay› uzun süre önce b›rakt›m. Ama bu Sobac› dükkân›ndan görebildi¤im kadar›yla insanlar da az çok soba aksam›na benziyor. Kimi neyin parças› oldu¤unu bile bilmeden bu sac levha gibi yafl›yor ve bofl teneke hesab› en çok onlar›n t›ng›rt›s› iflitiliyor. E¤ilip bükülmeden ifle yaramadan yaflamay› marifet san›yor en çok t›ng›rt› bofl saçtan ç›kt›¤› için herkes onlarda hikmet var zannediyor.” “Peki ya di¤erleri?” “Geri kalanlar›n büyük k›sm› soba borusuna benziyor. Hep göz önünde oluyor, kendi bafllar›na ifle yaramay›p el ele tutuflmadan ifl görmüyorlar. Bir fley üretmeseler de içinden geçenleri öylece aktar›p gidiveriyorlar. Ancak hep ateflten uzak duruyorlar. Boru olup di¤er borularla birleflmeyi herkese benzemeyi aktard›klar› ile yetinmeyi biliyor bununla mutlu oluyorlar. Boru olmazsa soba yanmaz biliyor kendilerini fasulye gibi nimetten san›yorlar. Buradan bak›l›nca bence dünyay› o soba borusuna benzeyen tipler yönetiyor.” “Peki ya sobalar. Onlara benze-


BD KASIM 2015

“Buradan bak›l›nca bence dünyay› o soba borusuna benzeyen tipler yönetiyor.” yen yok mu?” “Var elbet. Dünyan›n ac›s›n› külfetini onlar çekiyor. Ancak öyle yaln›zlar ki, kimse onlar› görmüyor, sesini duymuyor. Onlar ise inad›na atefli içine al›p ac›y› e¤irmeye, çevreye ›fl›k ve s›cakl›k olarak vermeye çabal›yorlar. Ö¤retmenlerin hemen hepsi benim için sobad›r. Atefle s›ca¤a direnip evcillefltirir ve çevrelerine yayarlar. Herkes onlara güvenir. Boru gibi dayan›ks›z olmad›klar›n› bilir. Ama yine de seslerini duymazlar.” “Peki ya sen bunlardan hangisisin? Bunca bilgiyi derledi¤ine ve içimi ›s›tacak biçimde aktarabildi¤ine göre benim gözüme emektar ve deneyimli bir soba gibi görünüyorsun.” “Yok, o kadar de¤il. Boru istemeyen küçük bir eski zaman mangal› olup içimde atefli zapt edebiliyor ve yayabiliyorsam ne mutlu bana. Beni bofl ver, as›l sen ne oldu¤una karar ver de yoluna öyle devam et.” “Tavsiyen var m›?” “Kimseyi, özellikle kendini kand›rma. Sobay› unutturup duman›n s›cakl›¤›yla ortal›¤› ›s›tt›¤›n› iddia eden sahtekâr soba borular›ndan olma yeter. Onun bunun ateflini kullan›p kimsenin atefline külüne sahip ç›kma. Neysen, ne kadar olabiliyorsan o kadar ol. Gerçi bu topraklarda boru gibi olup

hak etmedi¤i halde nimetten say›lmaya e¤ilimli o kadar insan var ki san›rs›n hayat sadece onlar›n bildi¤i gibi. Uzak durman› ve onlar gibi olmaman› tavsiye ederim.” Bu sözlerden sonra Ali Baba’n›n çay oca¤›na el edip iki çay daha söyledi. Bu arada birkaç foto¤raf›n› çekmeme izin verdi. Tamir için gelen soban›n paslanan sac›n› sökmeye bafllad›. Yafl›na ra¤men elleri hayli güçlü olmal›yd›. Soban›n sac›n› elma soyar gibi k›sa sürede ç›kar›verdi. Bir ara kafas›n› kald›r›p “sahi ne ifl yap›yordun” diye sordu. evap veremedim. Israrla yüzüme bak›p yan›t bekledi¤ini görünce “Hiç… Ateflini kaybetmifl garip bir sobay›m, onun bunun atefline yanafl›p ›s›nmaya çal›flan, ateflini arayan bir sobay›m, san›r›m” diye yan›t verdim. Bir fleyler söyleyecek gibi oldu sonra vazgeçti. Bir süre daha elindeki soba ile ilgilendi. Çay›m›n son yudumunu devirdi¤imi görünce eliyle kalk git dercesine iflaret yap›p; “Hadi git art›k oyalanma. Arad›¤›n› kendinde ara, orada burada zaman yitirme. Umar›m bulursun” dedi ve tekrar ifline döndü. Selam verip yan›ndan uzaklaflt›m. Günefl yükselmifl s›cak geçecek bir günü daha iflaret ediyor, Divri¤i çarfl›s› ise yeni aç›l›yordu. Geri dönüp uzaktan bizimkine bakt›m, o küçücük kap› ve pencerenin ard›nda elindeki sobay› adam etmeyi sürdürüyordu. Kap›n›n önündeki beyaz araba ve sahibinden ise henüz haber yoktu. •

C

mehmetuhri@butundunya.com.tr 141


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Otoyollar›

Neden Hiç Sevmiyorum? ehirleraras› yollar›n, taflradaki kasabalar›n tam yüre¤inden geçti¤i altm›fll› y›llarda, Anadolu’ da seyahat etmek benim için çok zevkliydi. Oysa günümüzdeki otoyollar o flirin kasabalar›n epeyce uza¤›nda kald›lar. Bu yüzden asl›nda her birinde görülmeye de¤er ilginç yaflamlar›n oldu¤u o küçük yerleflim birimlerini yaln›zca birbirlerine yak›n infla edilmifl evlerden oluflmufl bir ayr›nt› olarak görüyoruz uzaklar›ndan geçip giderken. Bense, hâlâ belle¤imden silinmeyen an›larla dolu olan geçmiflin, o zevkli otobüs yolculuklar›n› özlüyorum. Nas›l özlemeyeyim ki?

142

O eski stabilize yollar bizi, günün ve gecenin de¤iflen saatlerinde, hiç tan›mad›¤›m›z insanlar›n yaflad›¤› ve evvelce hiç görmedi¤imiz küçücük kasabalar›n tam ba¤r›ndan geçirir, o sayede birkaç dakikal›¤›na da olsa misafirleri olurduk. D›flar›da kar f›rt›nas›n›n olanca fliddetiyle sürdü¤ü gece yar›lar›, koltuklar›na yerleflti¤imiz s›cac›k otobüslerin pencerelerinden bakarak içinden geçti¤imiz kasabalar› gözlemlemeye çal›fl›rd›k. Ço¤u ahflap ve cumbal› baz›lar›ysa y›¤ma olarak yap›lm›fl evlerin perdeleri s›ms›k› örtülmüfl, ›fl›klar› kapat›lm›fl olurdu o so¤uk gecelerde.


BD KASIM 2015

‹çlerinde birilerinin yaflay›p yaflamad›¤›n› merak ederdik hep. Sonra, çat›lardaki tafl bacalardan ç›kan soba duman›n› fark ederdik. O zaman birkaç metre ötesinden geçip gitti¤imiz o küçük kasaba evinde yaflayan birileri oldu¤unu anlar, nedenini bilemedi¤imiz bir sevinç duyard›k.

öyle bir düflünsenize: Sabah, büyük bir kentten kalkm›fl olan otobüsünüz gün boyu yol ald›ktan sonra gecenin geç bir saatinde, ad›n› san›n› bilmedi¤iniz küçük bir kasabadan geçiyor. D›flar›da kar, tipi, boran savrulup dururken, parke tafll› darac›k kald›r›mlar boyunca s›ralanm›fl evlerde kilimlerin üzerine serilmifl yün döfleklerde uyuyan, ya da uykuya bofl verip s›cak sobalar›n›n bafl›nda toplanm›fl bir aile var. Elinizi uzatsan›z tutaca¤›n›z kadar yak›nlar size. Ve siz saniyelerle ölçülecek kadar k›sa bir sürede yanlar›ndan geçip gidiyorsunuz. Belki otobüsünüzün sesi bir anl›¤›na tatl› uykular›n› bölüyor ve bir kez daha hiç tan›mad›klar› yolcular›n evlerinin dibinden h›zla geçip gitti¤ini düflünüp, yeniden yorganlar›na gömülüyorlar. Altm›fll› y›llarda hep yapt›k o yolculuklar›. Ço¤unlukla gecenin geç saatlerinde, o uzak kasabalarda kepenkleri indirilmifl dükkânlar›n ve sessizli¤e gömülmüfl evlerin önünden geçip gittik. Çoktan el ayak çekilmifl olurdu. Yaln›zca baz› evlerin pencerelerinde soluk ›fl›klar görünürdü. "Henüz yatmam›fllar" diye geçirirdik içimizden. Yaz geceleri ise kavak ve sö¤üt

a¤açlar›n›n dallar›na sar›, k›rm›z›, mavi renklerde lambalar as›lm›fl çay bahçelerinin önünden geçerdik. Tahta masalarda tek tük insanlar seçilirdi. Yatmak için vaktin erken oldu¤unu düflünen, ya da gidecek baflka bir yerleri olmad›¤› için orada zaman geçiren kasabal›lard›. Çay bahçeleri kaflla göz aras›nda gerilerde kal›rken otobüsümüz ortal›klarda kimselerin dolaflmad›¤› lofl ›fl›kl› caddelerden bozk›rlar›n karanl›¤›na do¤ru ak›p giderdi. Karanl›¤›n içinde kaybolmufl ve ad›n› bile bilmedi¤im o küçük kasabalarda yaflayan insanlar› tan›mak isterdim hep. Yaflamlar›n› merak ediyordum. Gün boyu ne yapt›klar›n›, nas›l vakit geçirdiklerini, gecenin sessizli¤inde odalar›na çekilene kadar geçen süre içinde nelerle u¤raflt›klar›n› bilmek isterdim. Keflke o yolculuklardan birinde

143


otobüsümüz bir gece yar›s› ar›zalansayd› da o kasaba evlerinden birine tanr› misafiri olarak s›¤›nsayd›k diye çok düfllemiflimdir.

B

aflka mevsimlerde de geçerdik o kasabalardan. O tek fleritli eski yollar güllerin ve han›melilerin kokular›n›n günün ilk ›fl›klar›na kar›flt›¤› yaz sabahlar›, bizi o küçük yerleflimlerin yüre¤ine kadar götürürdü. Bu kez yaflayanlar›n ço¤u uyanm›fl olurdu. At arabalar›, kat›rlar ve ender olarak da eski püskü traktörlerle tarlalar›na, ba¤lar›na gitmek üzere yollara düflmüfl olurdu kasabal›lar. Otobüsümüz bu kez yavafllayarak geçerdi. Kasaba girifline kadar asfalt olan flehirleraras› yol birden yerli tafllarla döflenmifl sars›nt›l› bir yola dönüflürdü. Önünden geçti¤imiz bahçeli küçük evleri, o bahçelerdeki hatmi, akflamsefas› ve filbahri çiçeklerini, sar› ve k›rm›z› renkli güllerin sard›¤› çardaklar› merakla izlerdik. Baz› bahçelerde ev halk›n›n tafl ve kilden yapt›¤› ilkel f›r›nlar olurdu. Yol kenarlar›ndaki çeflmelerin önünden geçerdik. Ortal›kta dolaflan büyükbafl hayvanlar bir süreli¤ine yolu kapa144

t›rlard›. Otobüsün aç›k camlar›ndan soludu¤umuz gübre ve saman kokusu buralarda, ç›k›p geldi¤imiz büyük kentten farkl› bir yaflam tarz›n›n hüküm sürdü¤ünü hissettirirdi bize. Kasaban›n merkezi yerinde darac›k bir çarfl›dan geçerdi otobüsümüz. O zaman›n flehirleraras› yollar› özellikle kasabalar›n içlerinden geçecek flekilde yap›ld›¤› için bazen rengârenk bir çarfl›n›n içinde buluverirdik kendimizi. fioförümüz h›z› iyice keser, bizler de bu sayede çevreyi daha iyi görebilme f›rsat› bulurduk. Genellikle keçe atölyelerinin, kavanozlarda renkli flekerlerin bulundu¤u bakkal dükkânlar›n›n ve kumaflç›lar›n önünden geçerdik. Kumafllar›n parlak renkli desenleri gözümüzü al›rd›. Sonra çömlekçiler, tenekeciler, hal› tezgâhlar› derken, karaa¤açlar›n alt›nda suskunlu¤unu yaflayan bir mezarl›ktan geçip yine asfalt flehirleraras› yola kavuflurduk. Befl dakika geçtikten sonra kasaba gerilerde kalm›fl olurdu. Y›llar önce bir eylül gecesiydi. Ablam›n ö¤retmen olarak atand›¤› Anadolu kasabas›na giden bir flehirleraras› otobüsün içindeydik. Vakit gece yar›s›n› epeyce geçmiflti. Yolcular›n ço¤u uyuklamaktayd›lar. Bir ara içinden geçti¤imiz karanl›¤›n uza¤›nda bir yerlerde sanki yüzlerce atefl böce¤i yan›p sönüyorlarm›fl gibi p›r›lday›p duran ›fl›klar dikkatimi çekti. O bölgede hiçbir yerleflim biriminin olmad›¤›n› biliyordum.


Otobüsümüz o yöne do¤ru ilerliyordu. Biz yaklaflt›kça, ›fl›klar büyüdüler ve daha genifl bir alan› ayd›nlatmakta olduklar›n› fark ettim. ‹yice yaklaflt›¤›m›zda ne olduklar›n› anlad›m: Uzaklardan görüp de atefl böce¤ine benzetti¤im ›fl›klar, tütün tarlalar›nda gece yar›s› çal›flmakta olan rençperlerin etraflar›n› görmek için uzun s›r›klara ast›klar› fenerlerin ›fl›klar›yd›. Kad›n, erkek, çoluk, çocuk gecenin o saatinde kafalar›n› bile kald›rmadan tütün k›rmakla meflguldüler. Otobüsümüzün son h›zla yanlar›ndan geçip gitti¤ini bile fark etmediler. Buna karfl›n memleketimizin evvelce hiç görmedi¤im bir ucunda ve gecenin bir yar›s›nda, geçim derdi u¤runa tütün k›ran insanlara dokunacak kadar yak›nlar›ndan geçmifl, fener ›fl›¤›nda fidelerin üzerine e¤ilmifl rençperlerin görüntüsü kolay kolay unutamayaca¤›m bir foto¤raf karesi gibi belle¤ime kaz›nm›flt›.

K

eflke o eylül gecesi, floförümüzün akl›na esip tam da tütün tarlalar›n›n ortas›nda zorunlu bir mola verseydi. Örne¤in, on dakikal›¤›na içinden geçti¤imiz ovan›n temiz havas›n› teneffüs etme molas› olsayd›. D›flar› ç›k›p, tütün fidelerinin geceye

yayd›¤› kokuyu içimize çekerken, s›r›klar›n ucundaki fenerlere yard›mc› olmak istercesine karfl› da¤lar›n cephelerinde yans›yan mehtab›n ›fl›¤›n› seyretseydik. Kim bilir belki de var güçleriyle tütün k›rmakta olan rençperler bizi yanlar›na ça¤›r›p, gazocaklar› üzerinde piflirdikleri çaylar›ndan ikram ederlerdi. O gece bunu çok istemifltim. Ne yaz›k ki gerçekleflmedi bu beklentim. Günümüzde, flehirleraras› otoyollar o küçük kasabalara hiç u¤ram›yorlar. Hatta flehirlerin bile uza¤›ndan geçiyorlar. Ahflap, kâgir ve y›¤ma konutlar›n içinde yaflayan insanlar da uzaklarda kald›. Bu yüzden pencerelerindeki soluk ›fl›klar› ve k›fl geceleri bacalar›ndan yükselen soba dumanlar›n› göremiyoruz. Onlar da bizi göremiyorlar. Sade yaflamlar›, can s›k›nt›lar› ve ço¤unlukla gerçekleflmemifl olan düflleriyle o insanlar bize, biz de onlara uzak kald›k. fiimdilerde, flehirleraras› bir otobüs yolculu¤una ç›kt›¤›m›zda, o kasabalar› uzaklardan zorlukla seçilen hareketsiz kartpostallar olarak görebiliyoruz yaln›zca. Sonra h›zla geçip gidiyoruz epeyce ötelerinden ve herkes yine kendi yaflam›nda kal›yor.• mehmetunver@butundunya.com.tr 145


Pompei Freski Tanrݍa Flora

Yazan: AYfiEGÜL ÇEL‹K

on y›llarda, mitolojinin içinden gelen karakterlerle s›kça karfl›lafl›r olduk. Üç bafll› ejderler, y›lan saçl› kad›nlar, filmlerden, dev afifllerden, büyük ekran televizyonlar›m›zdan günlük yaflant›m›z› gözlüyorlar adeta. Ülkemizde de serüvenleri ilgiyle izlenen mitolojik karakterler, insan yüzlü tanr›lar, atefl kusan devler, orman cinleri, yüzy›llardan sonra yeniden insan›n gündelik yaflam›n›n birer 146

Tanr› Zeus’un asl›nda bir “difli” (di¤er bir deyiflle tanr›ça!) oldu¤unu duymak sizi flafl›rt›r m›?


BD KASIM 2015

parças› haline geldiler. Günümüz insan› bu karakterleri diline kondurdu¤u “Herkül kadar güçlü, Afrodit kadar güzel” gibi deyimlerle karfl›lad›. Böylelikle eski dünyan›n kahramanlar› bin y›llar› afl›p aram›za kar›fl›verdiler. Çeflit çeflit tanr›çan›n ad›n›, onlarca kahraman›n özelliklerini, maceralar›n› ö¤rendik, art›k çocuklar bile onlar hakk›nda fikir sahibi oldular. Peki ama bu çeflit çeflit kahraman›n, tanr› ve tanr›çan›n yirminci yüzy›lda sanat malzemesi olarak kullan›lmalar›ndan önceki durumlar› hakk›nda ne biliyoruz? Örne¤in, herkesin aflina oldu¤u, tanr› Zeus’un asl›nda bir “difli” (di¤er bir deyiflle tanr›ça!) oldu¤unu duymak sizi flafl›rt›r m›? 3000’lerde, yani günümüzden 5000 y›l önce anaerkil tap›m›n yafland›¤› Ege Uygarl›¤›, oldukça h›zl› say›labilecek bir biçimde ataerkil tap›ma geçmifltir. Ataerkil tap›m, ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi, anaerkil inançlar›n tersine, varl›¤› erkek ilkeye ba¤lar. Fiziksel güce ba¤l› yaflam da kalma gerçe¤i tar›m toplumunda güçlü olan› yani erke¤i ön plana ç›kararak, kad›n›n do¤urganl›¤›na duyulan flaflk›nl›k ve ba¤l›l›¤› k›smen azaltm›flt›r. Ancak bu köklü de¤iflim, Ege’nin genç say›labilecek toplumsal yaflam›nda kolay sindirilememifl, eski inançlar›n sentezleri ancak yeni durumlarla ba¤daflt›r›larak de¤iflebilmifltir. Bugün

tan›d›¤›m›z, aflk, savafl, bereket, günefl vd. tanr›lar› bu de¤iflim sonucunda ortaya ç›km›flt›r. E¤er dinler antropolojisine, mitolojiye, efsanelere özel bir ilgi duymuyorsak, Antik Yunan tanr›lar› hakk›nda bildiklerimiz yaln›zca beyazperdenin bize aktard›¤› kadar›d›r; insan biçimli, insan arzulu, insan zay›fl›klar›na sahip ancak bir türlü ölmeyen yarat›klard›r Antik Yunan tanr›lar›. Onlar›n böyle tasar›mland›klar› bir gerçek, ancak Yunan tanr›lar›n›n bugün tan›d›¤›m›z hallerine gelmeden önce geçirdikleri karanl›k bir dönem vard›r ki, yaflad›klar› çeflitli karmafl›k iliflkiden çok daha önemlidir. Bir zamanlar kad›n tanr›, yaln›zca duvar kabartmalar›nda, küçük tafl heykelciklerde somutlaflan büyük bir gücü simgeliyordu. Son derece soyut ve büyüklü¤üyle korkunç say›labilecek bir güç; toprak ana, bereket ana, yarat›c›l›¤›na efl bulunamayan ana tanr›ça gibi... Tan›mland›¤›nda; mevsimleri, zaman›, yaflam›, varoluflu herfleyi aç›klayan korkunç ve tasavvur 147


BD KASIM 2015

edilemez bir varl›k! Ege uygarl›¤›nda bask›n ve uzun süreli bir ana tanr›ça tap›m›na rastlan›r. En eski Ege uygarl›klar›ndan Minos’da ölülerin topluca bir mezara gömülmüfl olduklar› görülür. Girit ve Kyklad’larda ise erken Minos döneminden itibaren ölüler ayr› ayr› gömülmüfllerdir. Bu yeni gömme usulü, klan›n art›k da¤›lmaya bafllamas›n›n bir belirtisi say›lm›fl, söz konusu kültürlerde kabileden devlete gidifli gösteren bir aflama olarak kabul edilmifltir. Kutsal ve ana say›lan topra¤›n tüm bireylerin birleflti¤i ortak yer olmas›, iflte bu dönemde bireysellik kazanmaya bafllar. De¤iflen toplumsal yap›yla birlikte anaerkil inançta da çatlamalar bafllam›flt›r. Tanr›çalar›n tahtlar›n›n salland›¤› bu dönemin izi Atina’n›n günlük yaflant›s›nda kolayca görülebilir: Art›k kentleflmifl olan, Atina’da

Demeter ve ‹osion 148

bir yurttafl, resmi olarak kiflisel ad›, baba ad› ve bucak ad›yla tan›n›rd›. Bucak, do¤umunun kay›tl› oldu¤u kent ya da köy yöresiydi. Yunanlar’›n tipik klan adlar›nda Yunanca’da diflil olan “id” ö¤esine dayanan ve ata ad›n› belirten “idas” biçiminde bir sonek vard›r. Günümüze uyarlayacak olursak, annenin soyad›yla an›lmakt›r bu. Ayn› biçimde erkek kardefl anlam›nda kullan›lan Adelpos sözcü¤ünün kökü; “ayn› döl yata¤›ndan do¤mufl” anlam›na gelir. Bütün erkek çocuklar için kullan›lan bu sözcük yine ana yanl› bir geçmifli gösteren dilbilimsel bir örnektir. ncak, Ege’nin kudretli tanr›çalar›, zamanla bölünen klan düzenine efllik etmek zorunda kald›lar, bu yeni zamanda yaflamda kalmak anlam›na gelen fiziksel güç kayna¤› gere¤i simge olarak “erkek”i kulland›¤›ndan tanr›çalar da belirgin eril niteliklerle donanmaya bafllad›lar ve de¤iflmekte olan yeni toplum biçimine uyarak sessiz sedas›z dönüfltüler. Atalar› Minos’lu olan Demeter (topraktaki bereketin tanr›ças›), erken dönemlere ait pek çok yontuda tasvir edilmifl, pek çok efsanede boy göstermifltir. Yaln›z Demeter’in bu dönemde art›k bir erkek orta¤›


BD KASIM 2015

vard›r. (Efli ya da o¤lu gibi) Bu erkek, bo¤a ile özdefllefltirilmifltir. Bo¤a da gücünden duyulan korkuyla birçok topluma tanr›sal ilhamlar vermifl bir erkek ögedir (G›lgamefl ve karfl›s›na dikilen göklerin bo¤as› ya da Minos ecesini kendine âfl›k eden Minotaurus gibi). Demeter’in yan›ndaki ister gerçek bir bo¤a, ister bo¤a maskeli bir kral olsun, tanr›ça yaln›z de¤ildir çünkü erkek tanr› sessiz sedas›z gündeme gelmeye bafllam›flt›r art›k. Demeter’in, Iason’la üç kez sürülmüfl bir tarlada sarmafl dolafl olmas› sonucunda tüm insanlar tarla sürmeyi ve saban kullanmay› ö¤renirler. nsano¤lunun tar›m toplumuna dönüflmüfl oldu¤unu müjdeleyen bu yeni dönemde, topra¤› sürerek gücünü sabitlefltiren erkek de söylencelerde belirmeye bafllar ve yarat›c› kad›n imgesi erkeksi niteliklerle donan›r. ‹nsano¤lunu, yeni keflfi olan toprak ve tanr›sal arma¤an sabanla bir süre için oldu¤u yerde b›rakarak yeniden modas› geçmekte olan tanr›çalara dönelim, çünkü burada karfl›m›za ç›kan tablo ilginçtir. Tanr›lar›n yaflad›¤› yüce Olympos da¤›n›n ecesi, tanr›lar tanr›s› Zeus’un efli Hera, anaerkil niteliklerini b›rakan ilk Tanr›ça Hera tanr›çad›r. Hera, önce

Troya’y› kuflatan Akha’lar›n tanr›ças› oldu ve böylece erken bir tarihte Olympos ecesi, yeni ataerkil dünyan›n egemeni Zeus’un efli olarak ululand›. Olympia’daki en eski tap›nak Hera tap›na¤›d›r. Olimpiyat oyunlar›n›n kurucusu olarak gösterilen tanr› Herakles’in ad›n›n sözcük anlam›na bakacak olursak bunun “Hera’n›n baflar›s›” anlam›na geldi¤ini görürüz. Söylencelerde daima Hera’n›n nefretini üstüne çeken Herakles, her defas›nda onunla çat›fl›r ve Hera’ya karfl› savafl›rken gösterdi¤i yi¤itlikler giderek ününün yay›lmas›n› sa¤lar ve sonuçta Zeus’un bu gayrimeflru o¤lunu da (t›pk› Herkül gibi) Olympos’a alarak ölümsüzlük verdi¤i söylenir. Roma’da Herakles’e oldukça erken bir dönemde tap›lm›flt›r. Ancak ona tap›l›rken yan›nda gösterilen kad›n da efli olarak düflünülmüfl ve çeflitli arkeolojik bulgularda bu kad›nla Hera aras›nda büyük benzerlikler gözlemlenmifltir. E¤er bu kad›n Hera ise, Hera önceden Zeus’un de¤il de Herakles’in efli demektir. Öyleyse kolayca Zeus’un ilk eflinin kim oldu¤u bilinmiyor denebilir. Yaln›z Aristoteles’in dedi¤i gibi Hellenler’in eski yurdu Dodona kenti dolaylar›nda baflka bulgular devreye girer, zira 149


kesme iflini yapan kad›n›n kutsall›¤›yla birleflmifltir ve t›pk› saban gibi, bilgi ile birlikte insanl›¤a bir tanr› ya da tanr›ça taraf›ndan verilmifltir. Önceleri kad›n kutsall›¤›yla birleflerek ululaZeus Tap›na¤› - Dodona nan balta art›k Zeus’ta bulunmaktad›r. Karia’l› Zeus çift tarafl› baltayla simgelenmektedir. Amazon ecesini öldürdükten sonra onun silahlar›n› kuflanan Herakles bu baltay› soyuna geçirmifl soy içinde el de¤ifltiren balta sonunda bafltanr› Zeus’a arma¤an edilmifltir. Yani Zeus Karia’da bir kad›n›n elinden ald›¤› Hitit baltas›yla simgelenmifl ve tap›m görmüfltür. Dodona’da eski bir Zeus tap›na¤› vard›r. Anlat›ld›¤›na göre, Dodona’da Di¤er bir deyiflle Zeus, gücü ilk Hera’ya Dione ya da Dia ad›yla sahibinden devralm›fl ve bu Ege tap›l›yordu. Zeus’un (Hint Avrupa tarihinin kay›tlar›na art arda eklenen dilinde Dyeus) diflisinden baflka birfley çeflitli efsanelerle geçmifltir. T›pk› de¤ildir Dione. Yaln›zca ataerkil bir topra¤›n bereketini sa¤layan tanr›çan›n Hint Avrupa tanr›ças› olarak, aslolan bir erkekle sarmafl dolafl olmas›ndan erkek tanr›ya göre adland›r›lm›flt›r. sonra tüm insanl›¤›n saban bilgisine Bu iki kültürün ataerkil Yunan’da kavuflmas› gibi. kaynaflmas›, tanr›ça ile tanr›n›n Öyle görünüyor ki, yirmibirinci evlili¤iyle kolaylaflt›r›lm›fl, yüzy›lda, yeni yüzler kondurarak kabullenilebilinir yeni bir simgeye izledi¤imiz tanr›çalar›n, filmin ilk kavuflturulmufltur. yar›s›ndaki çehreleri bildiklerimizden çok farkl›, çok daha renklidir ve özümüz simgelere geldiefsaneler tarihin bir çok bilinmezine ¤ine göre tanr›çalar›n yerlerini öykülerle sessizce ›fl›k tutmaya devam erkek tanr›lara b›rakma öyküsü- etmektedir.• ne bir simge daha ekleyebiliriz; balta. Thompson, George “Eski Ege” Cilt Birçok toplumda kutsal say›lan balta- Kaynakça: 1 Mansel, Müfit. “Ege Uygarl›¤›” Kabaa¤aç, Cevat n›n as›l kullan›c›s› kad›nd›r. Baltan›n fi. “Anadolu Tar›lar›” Champbell, J. “Yarat›c› kutsall›¤› ilkel toplumlarda a¤aç Mitoloji” 150


BD KASIM 2015

KASIM AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

OYUN SONU: 1.b5 [1.a5? fib5–+] 1...fid5 2.a5! [2.fib3? c4+ 3.fib4 fid4 4.b6 c3=] 2...fid6 3.fib3 h5 4.fic4 [4.a6? fic7 5.fic4 fib6–+] 4...h4 5.a6! fic7 6.fixc5 h3 7.b6+ fib8 [7...fic8 8.fic6 h2 9.b7+ fib8 10.fib6 h1V 11.a7#] 8.fic6 h2 9.a7+ fia8 10.fic7 h1V 11.b7+ fixa7 12.b8V+ fia6 13.Vb6#

1-(c) Büyüleyici

9-(a) Ölçüt

2-(a) F›rsat, kelepir

10-(b) Ovma

3-(a) Görüngü 4-(d) Köprü yol

KURGUMAT: 1. Afg4! 1. ... dxe3 2. Vd5 2. ... fif1 3. Vh1# 1. ... fid2 2. Va2+ 2. ... fid3/c1/c3 3. Vc2# 2. ... fie1 3. Fg3# 1. ... d3 2. Va2 ad lib 3. Fg3#

5-(b) Bulufl 6-(c) Yavafllat›lm›fl

11-(d) Temel 12-(a) E¤ilim 13-(b) Serbest vurufl

7-(d) Sesleme

14-(c) Sayg›nl›k

8-(c) Çift

15-(c) Reklam band›

Kare Bulmaca “Bilginizi Denetleyin”

1-(d) Sinema 2-(a) ‹spanya 3-(b) 1935 4-(b) 114 5-(d) Tramvay 6-(a) Toksikoloji 7-(c) Çöl yak 8-(b) Budak 9-(a) Milyon 10-(d) Helyum 11-(c) Damla 151


BD KASIM 2015

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Bedir Emir Çekmece, Antakya

Karya Keskinok, Ankara 152

Melek Defne Kara, Mersin

Muhittin Mert Kara, Mersin

Lidya Keskinok, Ankara

fiimal Ilgaz, Ankara

Lialusin Sarıgül, ‹stanbul

Utku Takır, Bartın


BD KASIM 2015

Ka¤an Mumcu, Trabzon

Bensu Tafldelen, ‹stanbul

Bilge Ka¤an Kargal›, Bal›kesir

Nil Belli, ‹skenderun

Ça¤lar Mete Yi¤it, Ankara

Ülkü Bilge Özbayram, Ankara

Ekrem Türk, Ankara

Tilbe Melis ve Beren Eflkin, Kocaeli

Deniz Sever, ‹stanbul

Ece Gencel ve Duru Sunay, ‹zmir 153


BD KASIM 2015

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Fotografta görülen ve ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de yaverli¤ini yapm›fl olan asker ve siyasetçimiz. - Hatay ilinin bir ilçesi. 2-Bir göz rengi.- Orta Avrupa’n›n en uzun nehirlerinden biri.- Karadeniz’de bulunan bir iç deniz. 3-Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Milli E¤itim Bakan› olan siyasetçimiz.Çarfl›larda ayn› ifli yapan esnaf›n bulundu¤u yer. 4-Onay.-Genellikle televizyonda gösterilmek üzere haz›rlanan, bir müzik parças›n› görüntü eflli¤inde veren film.Hitit. 5-Anlam.- Geminin yürümesine hizmet eden direk, seren, ip, halat ve yelken tak›m›.-Satrançta özel bir hareket. 6-S›n›r niflan›.- Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, huni biçiminde genifl a¤›zl› bal›k a¤›.-Bir cetvel türü. 7-Dana budundaki kemiksiz ve sinirsiz olan en büyük kaba et.- Bir peygamber.-Haysiyet, fleref. 8-Hektometrenin k›sa yaz›l›fl›.Dayanak.- Antalya’n›n bir ilçesi. 9-Bir iflte al›c› ile sat›c›n›n aras›n› bulan kimse.- Difli geyik.- Bayramlarda caddelere kurulan süslü kemer. 10-Bir parçan›n notalar›n› ara vermeden birbirine ba¤layarak söylemek.- Olumsuzluk belirten bir ek.Akla ve gerçe¤e ayk›r›. 11-Antalya iline ba¤l› turistik bir belde.- Boru sesi. 12Paulo Cuelho’nun bir yap›t›.- ‘.... Gardner (ABD’li bir aktrist).- Pamuktan dokunmufl basma. 13-Voleybolda bir maç›n her bir bölümü.- Küçük erkek kardefl.- Tarihsel de¤eri olan eski eflya. 14-fiekerkam›fl›ndan yap›lan sert bir içki.- Maksim Gorki’nin bir yap›t›.- Lezzet. 15-Kavimle ilgili.- Bir nota.- Eski dilde su.- Arka, geri. 16-So¤ukla s›cak aras› olan iklim. 17-‹nand›rmaya çal›flma.- Güzel sanat. 18-Bir soru sözü.Bakla ile yap›lan bir meze türü.- Nazi hücum k›tas›. 19-Bravo anlam›nda bir sözcük.-Toros da¤lar›n›n bat› uzant›s› olan s›rada¤lar. 20- Cinsel objeleri ça¤r›flt›ran.Sodyumun simgesi.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-1932 y›l›nda Dünya güzeli ünvan›n› kazanm›fl olan güzelimiz.- Gözün en iç tabakas›. 2Erzurum’un bir ilçesi.- Kabe’nin hac zaman› d›fl›nda ziyaret edilmesi.- Bir çeflit ac› k›rm›z› biber.- Terazi gözlerinden her biri. 3-Bir çeflit ‹talyan makarnas›.- Mondros mütarekesinin imzaland›¤› ‹ngiliz z›rhl›s›.Rütbesiz asker. 4-Üye.- ‹stek, talep.‹terbiyumun simgesi.- Uzun ve k›v›rc›k saç. 5-A¤z›n çevresinde yer alan omurgal›larda çi¤nemeyi sa¤layan kemik donan›m›.- Sivrisinekler taraf›ndan yay›lan öldürücü bir hastal›k.- Cömert.- ‹liflkin. 6-Merkür gezegeninin di¤er ad›.- Bu¤day, arpa, yulaf vb.nden elde edilen ve ard›çla kokuland›r›lan bir tür alkollü içki.- Osmanl› döneminde yaflam›fl ünlü minyatür sanatç›s›. 7-Bir ço¤ul eki.- ‘..... Öztekin (sinema ve tiyatro sanatç›m›z).-Marmara denizinde bulunan bir ada. 8-Vilayet.Kilometrenin k›sa yaz›l›fl›.- Gelenek.- Fakat, lakin. 9-‹stanbul’un Fatih ilçesinde bir semt.- ‹ri taneli bir bezelye türü.- ‘.... Lüpen’ (Maurice Leblanc’in ak›ll› ve kibar bir h›rs›z› karekterize etti¤i bir yap›t›). 10Birçok farkl› kültürün efsane ve mitolojisinde bulunan do¤aüstü yarat›k.Bir geminin izledi¤i yol.- Çevresine oranla alçakta bulunan co¤rafi düzlük.- Manganez elementinin simgesi.- Avuç içi. 11Makinelerin üzerindeki koruyucu metal kapaklar.- Ball›babagiller familyas›ndan, siyah›ms› mor renkli çiçekleri olan, hofl kokulu, bat› Akdeniz kökenli bir tür. 12Matem.- Bir fleyin akmas›na yarayan üst yan› aç›k boru.- Baryumun simgesi.Uzakl›k iflareti. 13-Bugünkü orta Meksika bölgesinde 14. ve 16. yüzy›llar aras›nda yaflam›fl bir halk.- Türlü nedenlerden baflar›ya ulaflamam›fl kimse.- Çok h›zl› koflabilen y›rt›c› bir hayvan. 14-Bir zaman birimi.- Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu flerit. 15-Piston.- Söz dinleme, boyun e¤me. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z AYIN OYUNU Ask›da Piyonlar›n Yönetimi Sorunu

Jules Moussard (2487) - Etienne Bacrot (2694) Fransa fiampiyonas› Saint-Quentin (10), 19.08.2015

B

eyaz, c5–piyonuna karfl› dura¤an bir bask› kurmufl. Geliflimini tamamlayan siyah›n ise ask›da piyonlar› yönetmesi oldukça etkileyici. 16...Ve7 c5 karesini destekleyen siyah ayn› zamanda a3-f8 çapraz›nda ve e dikeyinde batarya da haz›rlam›fl oluyor. Bu yöntem özellikle ask›da piyonlarda karfl›m›za s›kl›kla ç›kar. 17.Ae1 Bafl›na geleceklerden habersiz olan beyaz, mant›¤›n emretti¤i gibi c5–piyonuna sald›rmaya devam eden bir manevray› tercih ediyor. [Daha iyi seçenek belki 17.h3 olabilirdi, ancak yaflam› yine de zor koflullarda devam ederdi. 17...Ae4! Siyah, flafl›rt›c› bir biçimde güven alt›ndaki flaha sald›r› düzenlemeyi göze al›r. E¤er Beyaz …Axf2 tehdidine karfl› önlem almak için 18.Ff1 oynarsa 18...Ag5 19.Ae1!? d4! Siyah, uzun çapraz› açmak için dinamik bir piyon fedas› yapar. 20.fxe3 Vxe3+ 21.fif1 [21.fih1’e 21...d4 sonras›nda 22...Vxh3 ile oyun sona ererdi.] 21...d4! Siyah, fillerinin çaprazlar›n› açarak hücum atefline yeni odunlar at›yor. [Siyah›n tehdidi: 22… Fxg2+ 23.fixg2 Vg3+ 24.fif1 Vxh3+ 25.fie1 Vh1+ 26.fid2 Kxe2+!! Siyah flah› a盤a ç›karmak için kale feda ediyor. 27.fixe2 Ke8+ 28.fif2 Fg3+!! Müthifl bir celbetme, beyaz flah, adeta bir hortuma yakaland› ve gö¤e çekiliyor, 29.fixg3 Ke3+ 30.fif2 Kf3+ 31.fie2 Vg2+ 32.fid1 Kxd3+! 33.fie1 Vg1+ 34.fie2 Ke3+ ile oyunu kazan›r.] 22.Aaxc5 Beyaz, siyah› yakalad›¤›ndan emin!? [Beyaz, e¤er flah›n›n çevresinde savunma pakt› oluflturmaya çabalarsa, 22.Af2 d3! sonras›nda kamikaze piyon ortal›¤› birbirine katar. 23.Axd3 Fh2! 24.Af2 Vg3 25.fie1 Vxg2 26.Ad3 Vg1+ 27.fid2 siyah›n tozu dumana katmas›ndan sonra kendini siperlerin arkas›na atan beyaz flah henüz kurtulmufl say›lmaz, çünkü duvarlar y›k›lmak içindir! 27...Kxe2+!! 28.fixe2 Vg2+ 29.fid1 Ff3+ 30.fie1 Ke8+ 31.Fe5 Fg3+] 22...Axc5 23.Fxd4 ve Beyaz›n Ali Cengiz oyunu sonras›nda siyah çatala geldi. Ancak 23...Fxg2+ sonras›nda görünüyor ki, Asl›nda tuza¤a beyaz düflüyor ve dimyata giderken evdeki bulgurdan oluyor. 24.fixg2 Vg3+ 25.fif1 Vxh3+ 26.fig1 Fh2+ ve Siyah, Damiano’nun Filli Mat› motifiyle oyunu bitiriyor. 27.fih1 Fg3+ 0-1 Analiz: UMUT SAYMAN

156


BD KASIM 2015

KABUSNAME’DE SATRANÇ 2.Murat (1404-1451) döneminde Türkçeye çevrilen ünlü Kabusname, geçen ay tan›t›m›n› yapt›¤›m›z ve Uzun Firdevsi taraf›ndan yaz›lan Satranç-namei Kebir adl› kitab›n da kaynak kitab›d›r. Asl›nda tasavvuf ve siyasi ö¤üt kitab› (siyasetname) olan Kabusname’de bir bölümün bafll›¤› flöyledir:

“LAT‹FE ETMEK ve SATRANÇ OYNAMA⁄I BEYAN EDER Ey o¤ul, zinhar (sak›n) kimseyle latife etmeyesin ki, ay›duptururlar (söylemifllerdir): Pes (öyle ise) ne denli cehdin (gayretin) varsa kimse ile latife k›lmaktan sak›n. Hassa (ayr›ca) ki ol latife ac› ac› sö¤mek, fahifl fahifl (yüksek yüksek) keleciler (sözler) ola. Hassa ki arada satranç ki bu âdeme gönül darl›¤› çok vaki olur (insan›n içi s›k›l›r, bunal›r), ya satrançta oturmufl ola (açmaza düflmüfl olsun). Ve an› dahi uc (kumarda ortaya konan para veya nesne) ile oynama. Me¤er ki bir tavuktan, ya bir sohbetten, ya buna benzer nesne ile ki flahane bahane ola sohbete ulaflma¤a. Akça ile oynama ki akça ile nerd ve satranç oynamak kumard›r, zinhar kumarbazl›ktan sak›n ki müdbirler (talihsizler, kötü insanlar) sanat›d›r. Andan gerü senden ulu kifli ile satranç oynarsan edep oldur ki satranç ise evvel ol oynaya (ilk oynayan ol). Amma ey o¤ul esrüklerle (sarhofl) ve kiflilik bilmeyenlerle, yüzsüzlerle ve a¤›r canl› heriflerle (kaba insanlarla) oynama. Gönderi: SUAT BOZTEPE, SAMSUN

KURGUMAT Umut Sayman Strate Gems, 2015

OYUN SONU ‹lham Aliev Özel Ödül (e4 e5, 2013)

3#

Beyaz oynar kazanır

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan

Avrupa’da Türk ‹zi Oryantalizm ve “Turquerie” Zeki Tez Hayykitap

D

ünyada “Do¤u” sorunu/karasevdas› doruklarda oldu¤u bir süreçte Zeki Tez, Bat›n›n zihin dünyas›nda Do¤u’nun ve özellikle Türklerin ne flekilde yer etti¤ini ve yans›malar›n›n neler oldu¤unu ilmek ilmek ördü¤ü yap›t›nda anlat›yor. “Oryantalizm demek, özellikle bir ‹ngiliz ve Frans›z kültür giriflimini dile getirmek, içine hayli farkl› alanlar›, hayal gücünü, ‹ncil dosyalar›n›, baharat ticaretini, sömürgeler için kurulan ordular›, uzun bir sömürge yönetim gelene¤ini, kalabal›k bir bilginler ordusunu, say›s›z Do¤u ‘uzman ve yard›mc›lar›n›’, bir do¤ubilimci (oryantalist) profesörler toplulu¤unu, bütün bir Do¤u’ya özgü bilgiler dizisini (Do¤u despotlu¤u, Do¤u görkemi, Do¤u vahflili¤i, Do¤u cinselli¤i), ‘evcillefltirilerek’ Avrupa’n›n kullan›m›na sunulan birçok Do¤u tarikat, tefekkür ve bilimini içine alan bir projeden söz etmek demektir” diye tan›mlad›¤› oryantalizmin s›n›rlar›, Amerika 158

ve Avrupa’n›n d›fl›nda her yer: Yak›ndo¤u, Ortado¤u ve Uzakdo¤u yani Do¤u. 18. yüzy›la kadar Do¤u’dan daha geri oldu¤unu kendisi de kabul eden Bat›’da, Endülüs ‹spanya’s›na ve Norman Sicilya’s›na gelen ö¤renciler, ‹slâm medreselerinde matematik, felsefe, t›p ve astronomi ö¤renimi görüp, Bat› üniversitelerinde ö¤retici aday› oluyordu. Üniversitelerde Aristoteles’in eserleri, Arapçadan yap›lm›fl Latince çeviriler üzerinden okutuluyordu. ‹slâm felsefesinin etkisi ‹ngiltere ve Almanya’ya dek ulaflt›. Avrupa’da sömürgecilikle eflzamanl› olarak, ‹slâm mimarl›¤› ve sanat› aç›s›ndan zengin kentlere yap›lan geziler ve yay›mlanan eserler k›sa sürede bir modaya dönüfltü, Yak›n Do¤u ve Orta Do¤u kültürleriyle Avrupa kültürü aras›nda büyük bir geçiflkenlik bafllad›.(...)

Sivil ‹taatsizlik Henry David Thoreau Say Yay›nlar›

3

00 y›l önce do¤an Thoreau, “Sivil ‹taatsizlik” kavram›n› kullanan ilk kifli olmakla kalmad›, günümüze kadar en ciddi ve etkili direnme


BD KASIM 2015

ö¤retisini de kaleme ald›. Hiçbir zenginlik h›rs›na kap›lmayan Thoreau, köleli¤i yeni bir bölgeye yaymay› amaçlayan Meksika savafl›na kafl› ç›karak bafllatt›¤› eylem insan haklar›ndan çevreye her alanda ve bugün dünyan›n her noktas›nda. “En iyi devlet en az yöneten devlettir” slogan› ile bafllayan yap›t›nda insanl›¤› at gözlü¤ünden kurtulmaya ça¤›r›yor: “‹nsanlar›n arzular›n› yerine getirmek için seçti¤i yegane biçim olan devletin bizzat kendisi, halkla devlet her ne kadar birlikte yaflasa da kötüye kullan›lmaya ve sapt›r›lmaya e¤ilimlidir. Meksika savafl›nda tan›k olundu¤u üzere mevcut devleti bir araç olarak kullanmak bir kaç kiflinin ifliydi, çünkü bafllang›çta insanlar böyle bir kullan›ma raz› olmayabilirlerdi. Mevcut ordu yaln›zca mevcut devletin bir ordusudur... devletin olmad›¤› zaman› de¤il de bir zamanlar daha iyi olan bir devlet istiyorum... devletler insanlar›n nas›l da kullanabildi¤ini hatta kendi ç›karlar› için nas›l da birbirlerini kulland›klar›n› gösterir... Köleli¤e ve savafla karfl› olmas›na ra¤men bunlara son vermek için k›l›n› k›p›rdatmayan binlerce insan var... Devlet, tüm gücünü ve otoritesini ald›¤› ve ona göre davrand›¤› bireyi daha yüksek ve ba¤›ms›z bir güç olarak tan›yana kadar gerçekten de özgür ve ayd›nlanm›fl bir devlet olmayacak...”

Korkunun Psikolojisi Christophe André Say Yay›nlar›

D

aha önce “Zor Kifliliklerle Yaflamak” ve “Kendine Sayg›” yap›tlar› çevrilen Psikiyatrist Christophe André yeni kitab›yla bütün insanl›¤› kuflatma alt›na alan “korku”yu ele al›yor. “Bazen hayat kurtar›r, bazen de hayat› mahveder... Kifliyi ço¤u fleyden mahrum eder, y›prat›r, yaln›zl›¤a iter. Hepimizi etkiler. Dünya nüfusunun yar›s› için bir engeldir. Her on kifliden birinin özgürlü¤ünü çalar. Etkisi zamanla artar, bunal›mlara sürükler. Bize bu kadar zarar verdi¤i halde varl›¤›na muhtaç oldu¤umuz duygudur, korku...” Fransa’n›n en iyi korku ve fobi uzmanlar›ndan biri olan Christophe André, kendi terapi seanslar›ndan yola ç›karak korkunun biyolojik ve evrimsel yönünü gözler önüne seriyor. Yap›t›, fobileri, korkular› ve kayg›lar› beslendikleri kaynaklarla birlikte ele alarak tan›mlayan, çözüm ve tedavi yollar› sunan, korku mekanizmalar›m›z›n bazen ray›ndan ç›kabilece¤ini ve böyle durumlarda duygusal beynimizin devreye girece¤ini anlatan bir baflvuru kitab›. 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: S‹BEL C‹LL‹ ÇEKMECE, ANTAKYA

160


“Hocalar›n hocas›" Boratav, bu kitapta, son y›llarda yazd›¤› makalelerden, sundu¤u bildirilerden ve verdi¤i röportajlardan bir bölümünü bir araya getiriyor. Yar›m yüzy›l› aflk›n bir süre içinde edindi¤i birikimle ve özümseyerek olaylara/olgulara uygulad›¤› tarihî maddeci anlay›flla dünya ahvaline, memleketin haline çeviriyor bak›fllar›n›. Kitapta yer alan on befl bölüm, "Memleketin Haline Bakarken", "Türkiye Ekonomisi", "Dünyan›n Hali", "Marksist ‹ktisat" bafll›kl› dört k›s›m alt›nda toplan›yor. Seçki, memleketin, dünyan›n haline "endifleler ve ümitler içinde bakan" söylefli, yaz› ve konuflmalarla bafll›yor; Türkiye ekonomisine geçerek devam ediyor.

Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize

50

%

‹ND‹R‹M

Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA

Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R

1 KASIM 2015

KAYIHAN KESK‹NOK

192297

SAYI: 2015 /11

F‹YATI: 4 TL

KASIM 2015

1923 ‹zmir do¤umlu sanatç› Gazi E¤itim Enstitüsü Resim-‹fl Bölümü’nde ö¤renim görmüfl, Lozan Güzel Sanatlar Okulu’nda asistan olarak çal›flm›flt›r. Yurda döndükten sonra Gazi E¤itim Enstüsü’nde Resim-‹fl Bölümü’nde resim ö¤retmenli¤i yapan sanatç›, baflta Kültür Bakanl›¤› Atatürk ve Cumhuriyet Ödülü, Cumhuriyet Senatosu Atatürk Resim Yar›flmas› Birincili¤i, Kültür Bakanl›¤› Atatürk ve Devrimleri Resim yar›flmas› ödülü, Uluslararas› Plastik Sanatlar Derne¤i Onur ödülü baflta olmak üzere sanat yaflam›nda çok say›da ödül alm›fl, yurt içindeki sergileri yan›s›ra bir “Türk sanat elçisi” kimli¤iyle yurtd›fl›nda da onu aflk›n ça¤dafl Türk sanat› sergilerine kat›lm›flt›r. 2015 y›l›nda yitirdi¤imiz sanatç›n›n, Türkiye Büyük Millet Meclisi koleksiyonunda, ‹zmir ve Ankara müzelerinde, Yugoslavya Pocitelli kenti sanatç›lar kolonisi müzesinde ve özel koleksiyonlarda yap›tlar› bulunmaktad›r.

40. YIL

TÜRK‹YE’DE ‹LK BÖBREK NAKL‹N‹N 40. YILI (3.11.1975 - 3.11.2015)

Uluslararas› Prof. Mehmet Dr. S›tk› Ayd›nel: Atatürk Baflar›s› Ulusal Haberal TBMM’de Övüncümüz Oldu: Amerika Silah Prof. Aziz Cerrahlar Arkadafllar›n› Sancar’a Koleji Savunuyor S. 9 Nobel Ödülü S. 37 Kongresinde Hocas› Prof. Dr. Ö¤üt Yazman: Zeki Sar›han’dan Bir Kurtulufl Savafl› Öyküsü Starzl’a Türkiye’n›n Teflekkür Etti S. 20 D›fl Politikas› S. 49 Yamal› Gömlek S. 53


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.