T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R
1 ARALIK 2015
MUSTAFA PEKER
192297 ARALIK 2015
1935 Ürgüp do¤umlu sanatç›, Kayseri, Pazarören Köy Enstitüsü’nden mezun oldu. fierefli Koçhisar köy ilkokullar›nda ö¤retmenlik yapt›ktan sonra 1957 y›l›nda yeniden ö¤renci oldu ve Gazi E¤itim Enstitüsü, Resim-‹fl Bölümü’nden mezun oldu. Yirmi y›l süreyle Rize ve Çorum ö¤retmen okullar›yla ‹zmir, Bornova ortaokul ve liselerinde Resim-‹fl ve Sanat ö¤retmeni olarak çal›flt›. Almanya’ya göç etti ve önce Ausburg, sonra Darmstadt kentilerinde yaflad›. Bu sürede Almanya’n›n birçok kentinde açt›¤› yüzden fazla kiflisel sergisi yan›s›ra Hollanda’n›n Den Haag, Fransa’n›n Strasburg ve Avusturya’n›n Viyana’da da sergiler açt›. Sanatç›n›n yurt içinde ve d›fl›nda birçok özel koleksiyonlarda ve çeflitli kurumlar›n koleksiyonlar›nda yap›tlar› bulunmaktad›r.
SAYI: 2015 /12
F‹YATI: 4 TL
Y›lmadan Yorulmadan Umudu Yitirmeden
Cengiz Prof. Dr. Özak›nc›: Do¤an Kuban: Mustafa Yeniden Kemal Bafllayaca¤›z Hakk›nda S. 11 Yaflar Öztürk: Bir Avustralya Devrim fiehidimiz Yalan› Kubilay S. 21 Daha S. 33
Milli E¤itim Eski Bakan› Hikmet Ulu¤bay: ‹lkokul 2. S›n›fta Arapça Dersi! S. 15
Dr. S›tk› Ayd›nel: Mustafa Kemal’in Erzurum’daki Gizli Toplant›lar› S. 7
Dr. Ö¤üt Yazman: Birleflmifl Milletler’de, Reform Gere¤i S. 45
E
nver, Talat ve Cemal paflalar taraf›ndan Bulgaristan’a tayin edilen Binbafl› Mustafa Kemal için Bulgaristan’›n baflflehri Sofya, Kurmay Binbafl› Mustafa Kemal’in ilerideki baflar›lar›n› ve devrimlerini etkileyecek önemli bir esin kayna¤› olacakt›r. Balkan Savafllar›’n›n ac›lar›n› yavafl yavafl unutmaya bafllayan Sofya’da Mustafa Kemal diplomatik çevreler için verilen resepsiyonlara ve balolara görevi gere¤i kat›lmaktad›r. Bir k›yafet balosunda Bulgaristan’›n eski savafl bakanlar›ndan Stilyan Kovaçev’in k›z› Dimitrina (Miti) ile tan›fl›r ve bu ikili aras›nda büyük bir aflk bafllar. Tüm Bulgar sosyetesinin evlenecekler gözüyle bakt›¤› bu büyük aflk neden biter? Bu kitap sizleri Mustafa Kemal’in sürgün edildi¤i s›k›nt›l› günlerine götürüyor ve Sofya’daki yaflam›n›, o eski günlerin ayr›nt›lar›n› büyük bir titizlikle anlat›yor.
Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97 BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
E-posta: abone@butundunya.com.tr
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 ARALIK 2015
2000
Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin Anafartalar Mah. Rüzgarlı Cad. Plevne Sk. No:14/5 Ulus, Altında¤, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Kaya Boztepe, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Nevin Dedeo¤lu, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Okur-BütünDünya Yaz›flma Adresi: okurlabasbasa@butundunya.com.tr Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 23 / 11 / 2015
www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1
Mitoloji Dünyas›n›n Ifl›¤›, Demokrasi Dünyas›n› da Ayd›nlat›yor… Yunan mitolojisinin kahramanlar›ndan Sisyphos büyük bir suç ifllemiflti ama suçunun ne oldu¤unu kimse kesin olarak bilmiyordu.
2
imilerine göre Tanr›’lar›n gizini çalm›flt›, kimilerine göre Ölüm’ü zincirlerle ba¤lay›p, demir kap›lar arkas›na kapatm›flt›, kimilerine göre de Tanr›’lardan birinin kaybolan k›z›n›n yerini, Korent Kalesi’ne su verilmesi karfl›l›¤›nda aç›klam›flt›. Özellikle Ölüm’ü zincirleyip, demir kap›lar arkas›na kapatmas› Tanr›’lar›n gücünü zay›flatm›fl, Ölüm’ün ortalarda olmad›¤› dünyada bellerine kadar uzam›fl sakallar›yla dolaflanlar›n ölümsüz insan görüntüleri, toplumsal dengeyi de sarsmaya bafllam›flt›. Sisyphos’un suçu kesin de¤ildi ama ona verilen ceza, kesindi; cezalar›n en büyü¤üydü. Bu ceza, dik bir da¤›n ete¤indeki dev bir kayay› tüm gece boyunca iterek da¤›n tepesine ç›karmak ve günefl do¤madan önce da¤›n zirvesine oturtmakt›. *** Akflam›n ilk karanl›¤› yeryüzünü kaplarken Sisyphos, cezas›n› çekmek için kayan›n arkas›na geçmifl, tüm bedensel gücünü kullanarak dev boyuttaki ve dev a¤›rl›ktaki yükünü iterek, da¤›n tepesine do¤ru ç›karmaya
K
BD ARALIK 2015
bafllam›flt›. Da¤›n tepesine yaklaflt›¤› her ad›mda kol ve s›rt kaslar› dayanmaktan, bacak kaslar› direnmekten, yüz kaslar› onuruna toz kondurmamak özeninden geriliyor, aln›ndan ter damlalar› ak›yor, fakat tüm bu güçlüklere karfl›n bu en büyük cezay› o, y›pranmayan umuduyla çekmeyi sürdürüyordu. Sisyphos gecenin sonuna do¤ru kayay› da¤›n tepesine ç›kar›p, zirvenin üstüne oturtmak üzereyken, sanki görünmeyen bir güç arkadan itmiflcesine, kaya birden da¤›n tepesinden yuvarlanm›fl, da¤›n eteklerindeki eski yerine düflmüfltü. Sisyphos günefl do¤madan kayay› da¤›n zirvesine oturtamam›fl, cezas›n› çekememiflti.
da¤dan yuvarlan›fl›n› seyretti, sonra yeniden da¤›n eteklerine indi, o kayay› yeniden da¤›n tepesine ç›kard›. Kaslar› çok gerildi, aln›ndan çok ter akt›, bedeni çok yoruldu; fakat umudunu hiçbir zaman y›pratmad›, umuduna hiçbir zaman toz kondurtmad›. Ve dev kayan›n her yuvarland›¤›nda onu, hiçbir zaman y›pranmas›na izin vermedi¤i umudunun gücüyle yeniden da¤›n eteklerinden yukar›ya do¤ru itmeye bafllad›, yeniden da¤›n tepesine ç›kard›, yeniden tepeden afla¤› yuvarlanmas›n› seyretti. Bedeninin zorlanmas›na karfl›n Sisyphos, sa¤laml›¤›n› korudu¤u umuduyla Tanr›lar›n bile karfl›s›nda yenilmezli¤ini korudu, Tanr›lar taraf›ndan bile yenilemedi.
›lmam›fl, yüksünmemifl, umudunu yitirmemiflti. Afla¤› inmifl, yine kayan›n arkas›na geçmifl ve yine yüre¤indeki ayn› sa¤lam umutla, yükünü yine iterek da¤›n zirvesine ç›karmaya bafllam›flt›. Zirvede bir gün önceki “görünmeyen” güç, kendini ikinci gün de göstermiflti. Sisyphos kayay› yine günefl do¤madan da¤›n üzerine oturturken kaya yine birden kaym›fl ve yine da¤›n tepesinden, ete¤ine yuvarlanm›flt›. Ayn› olay üçüncü gün de, dördüncü, beflinci gün de yinelenince ve onlar› izleyen günlerde de yinelenmeyi sürdürünce, Sisyphos kendine verilen en büyük cezan›n, bedensel gücünün yok edilmesi olmad›¤›n›n ay›rd›na varm›fl ve “en büyük ceza”n›n gerçekte ne oldu¤unu görmüfltü: Mitoloji dünyas›n›n tanr›lar›n›n verdikleri en büyük ceza, onun “umudunu yok etmek” idi. Bu gerçe¤i gördükten sonra Sisyphos, o dev kayay› her gece iterek da¤›n zirvesine ç›kard›, her sabah gün ›fl›rken onun
H
Y
omeros'tan Sophocles'e, Dostoyevski'den Camus'ya de¤in birçok düflünür ve yazar, Sisyphos'un öyküsünü insanlar dünyas›na yans›t›rlarken onun elbette, güçlükler ve bask›lar karfl›s›ndaki bedensel gücünün üstünlü¤ünü alk›fll›yor de¤illerdi. Onlar, Sisyphos'un “yenilmeyen umudu”nu tüm gelecek kuflaklara, “insan›n en güçlü dayana¤›” olarak tan›t›yorlard›. Günümüzün demokrasi dünyas›nda sahnelenen beklenmedik inifller ve ç›k›fllar karfl›s›nda ne yapaca¤›n› bilemeyen kifliler için Sisyphos, hiçbir zaman “y›prat›lamayan ve hiçbir zaman yenilgiye u¤rat›lamayan sa¤lam umudu”yla canl› bir örnek oluflturmaktad›r. An›msatmam›z›n gere¤i var m› bilmiyoruz ama, zarar›n›n olmad›¤›n› biliyoruz: “Bugün muhtaç oldu¤umuz kudret, yüreklerimizdeki sa¤lam umutta mevcuttur…” Bugün ve... Her dara düfltü¤ümüzde...• meteakyol@butundunya.com.tr 3
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 210
2000
2 Mitoloji Dünyas›n›n Ifl›¤›, Demokrasi Dünyas›n› da Ayd›nlat›yor... Mete Akyol 5 Baflkent Üniversitesi’nde Anlaml› Plaket Töreni 6 Atatürk’ün Özdeyiflleri Gazi Güder 7 Erzurum Kongresinden Önce Yap›lan Toplant›lar Dr. S›tk› Ayd›nel 11 Yeniden Bafllayaca¤›z! Prof. Dr. Do¤an Kuban 15 ‹lkokulda Arapça Dersi Hikmet Ulu¤bay
21
Örnek Bir Türk Subayı: Kahraman Kubilay Yaflar Öztürk
28 Hakimiyeti Milliye Yazıları 29 Atatürk’ün Konya Lisesi’ndeki Konuflmas› Cengiz Önal 33 “Mustafa Kemal’i Esir Alan Anzaklar” Masalı Cengiz Özakıncı 39 Sarıkamıfl Facias› Prof. Dr. Kemal Ar› 45 Birleflmifl Milletler’de Reform Gere¤i Dr. Ö¤üt Yazman 49 Yeniden Ulus Olmak Sinan Meydan 55 Uzun Kıfl Gecelerinde Zeki Sarıhan 58 Unutulan Beyin Mehmet Özya¤c›lar 62 Sporun Çivisi Çıktı Metin Gören 65 Padiflah Ete¤i Öpmeyen Denizci Gürbüz Evren 4
70 Neler Olmuyor Ki Dünyada Sezin San Sungunay 75 Nosce Te IPSVM Tekin Özertem 79 Prömiyer Orhan Velidedeo¤lu 82 Yeni Yılda Mutlu Edin Kaya Boztepe 85 Hofl Gel Ama Bofl Gelme Nuray Bartoschek 87 Atatürk ve Annesi Zübeyde Hanım Yahya Aksoy 91 Roraima Da¤› Yücel Aksoy 96 Milyon Dolarlık Araba Sabriye Afl›r 99 Leonardo Da Vinci Mümtaz ‹dil 105 Altın Post ve Argo Denizcileri Haluk Erdemol 110 Yafllanmak ve Olgunlaflmak Halit Y›ld›r›m 113 Hayal Kırıklı¤› Nilay Karatosun 116 Giulio Adası ‹zlen fien Toker 121 8 Milyon Ton Plastik Çöp Zeynep Göktepe 124 Antalya’yı Bilimin Ifl›¤› Aydınlatıyor Nevin Dedeo¤lu 129 Helvanın Mucidi Sema Erdo¤an 134 Masalcı Dede Muzaffer ‹zgü 139 Ay Çörekleri Aylin Yengin 142 Kitabın Gevezesi Mehmet Uhri 147 Tavan Arasında Yaflamak Mehmet Ünver 38 44 152 154 156 158 159 160
‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Çözümler Bir Fotograf Bin Sözcük
Baflkent Üniversitesi'nde Anlaml› Plaket Töreni
B
aflkent Üniversitesi temel kurulufllar›ndan Türkiye Organ Nakli ve Yan›k Tedavi Vakf›'n›n Ankara'daki ilk hastanesinin yap›m çal›flmalar›nda önemli ba¤›fllar›yla destek oluflturan tan›nm›fl ifladamlar› Cemil Özgür ve Mevlüt Hamzao¤lu'na geçen ay anlaml› bir törenle, Baflkent Üniversitesi'nin flükran plaketleri verildi. Baflkent Üniversitesi'ne ilgi ve desteklerini, üniversitenin kuruluflundan sonra Mütevelli Heyet üyesi olarak da sürdüren örnek iki ifladam›m›z için tören, Baflkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti'nin Kas›m toplant›s›ndan sonra düzenlendi. Baflkent Üniversitesi Üst Yönetim Kurulu Baflkan› Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mütevelli Heyet Baflkan› Prof. Dr. Mithat Çoruh, Baflkent Üniversitesi Rektörü Ali Haberal ve
Mütevelli Heyet Üyeleri; fiakir Kaleli, Y›lmaz Erflenkal, Prof. Dr. Ömer fiarlak, Mete Akyol, Nevzat Ercan, Nurettin Tokdemir ve Genel Sekreter Hayri Öztürk'ün de kat›ld›klar› törende flükran plaketlerini alan Cemil Özgür ve Mevlüt Hamzao¤lu, "Baflkent Üniversitesi'nin temelinin at›ld›¤› çal›flmalardaki katk›m›z, yaflam›m›zda yapt›¤›m›z en anlaml› ve isabetli iflimizdir" dediler.
F
otograflarda, Baflkent Üniversitesi Üst Yönetim Kurulu Baflkan› Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mütevelli Heyet Baflkan› Prof. Dr. Mithat Çoruh ve Baflkent Üniversitesi Rektörü Ali Haberal, Genel Sekreter Hayri Öztürk, ifladam› Mevlüt Hamzao¤lu (solda) ve ifladam› Cemil Özgür (sa¤da) flükran plaketi töreninde birlikte görülüyorlar. 5
ATATÜRK’ÜN BUGÜNÜ DE AYDINLATAN ÖZDEY‹fiLER‹
Derleyen: GAZ‹ GÜDER
Türkiye Cumhuriyeti fleyhler, dervifller, mucitler ve onlara ba¤l› olanlar ülkesi olamaz. En do¤ru ve en gerçek yol uygarl›k yoludur. Cumhuriyet, düflünce özgürlü¤ünden yanad›r. ‹çten geldikçe ve do¤ru yolda bulundukça her düflünceye sayg› duyuyoruz. Bütün inançlar bizce sayg›ya de¤er. Yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz ink›laplar›n gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen en ça¤dafl ve bütün anlam ve görünüflüyle uygar bir toplum haline ulaflt›rmakt›r. Biz büyük bir devrim yapt›k. Memleketi bir ça¤dan al›p yeni bir ça¤a götürdük. Arkadafllar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türk halk›nda hükümdar yoktur, diktatör yoktur. Çünkü olamaz. Özgürlü¤ün de, ba¤›ms›zl›¤›n da, adaletin de dayanak noktas› ulusal egemenliktir. Gençler, cesaretimizi destekleyen ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta oldu¤unuz e¤itim ve kültür ile, insanl›k meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en k›ymetli sembolü olacaks›n›z. Hükümet, ülkede yasalar› egemen k›lmak ve adaleti iyi da¤›tmakla yükümlüdür.
6
Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel
ERZURUM KONGRES‹’NDEN ÖNCE YAPILAN G‹ZL‹ TOPLANTILAR Bundan evvelki makalemde Mustafa Kemal’in Erzurum’a gelifllerinde çekti¤i s›k›nt›lar› belirtmifltim. Bu makalemde Erzurum’da bir avuç arkadafl› ile yapt›¤› gizli toplant›lar› ortaya koyaca¤›z ve yorumlayaca¤›z. tatürk kurtulufl mücadelesi için yola ç›karken “Ya devlet bafla; ya kuzgun lefle” büyük kararl›l›¤›n› yani tam egemen bir devlet kurma hedefini belirlemifl ve bu u¤urda hiç bir fleyden korkmadan “Kellesini koltu¤una” koymufltur. Mustafa Kemal Erzurum’daki ilk konuflmas›n› Erzurum ve Vilâyet-› fiarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyeti faal üyeleri olan befl kifli önünde yapt›.
A
7
BD ARALIK 2015
Buras› Zeynel mahallesinde, basit bir Erzurum evinin bir odas›yd›. Masan›n üzerine bir Avrupa haritas› serilmiflti. Mustafa Kemal elini, dünyan›n bu kudretli merkezi üstüne koydu. Ve sonra sanki önündekiler, flu befl Erzurumlu de¤il de, yeni ordusunun kurmaylar›ym›fl gibi, onlara ‹mparatorlu¤un art›k da¤›labilece¤inden, ama Türk milletinin ölmeyece¤inden bahsetti. Ellerini bazen önündeki Avrupa haritas›n›n s›n›rlar› üstünde gezdirerek, bazen sanki dünyay› kucaklayacakm›fl gibi açarak, galiplerin hem kudretlerinden, hem kudretsizliklerinden bahsetti: “Galipler, art›k savafl etmeyeceklerdir. Galipler, art›k korkulacak kudretler olmaktan ç›kar›lan Frans›z birlikleri, silah dahi atmadan gemilerine dönmüfllerdir. ‹ngiliz ordusunda askerî itaatsizlikleri bafllam›flt›r. Milletler art›k savafl istemiyorlar. Üç sene diflimizi s›kal›m, düflman› yurdumuzdan atar›z!” Mukadderata hâkim bir millî iradenin, müdahaleden masun surette zuhuru, ancak Anadolu’dan beklenmektedir. Buna dayanarakt›r ki, bir fiûra-y› Milli’nin vücudunu ve kuvvetini ancak milli iradeden alacak mesul bir hükümetin varl›¤›n› istemek, bilhassa son zamanlarda Payitaht›n (‹stanbul) hemen bütün düflünürleri için sabit bir fikir haline gelmifltir.’[i] Gizli bir toplant›dan bahsedilir ki, hat›ra sahibine göre Anadolu’da yeni bir hükümet kurmak fikri ilk defa orada aç›k, kesin olarak ortaya at›lm›fl olarak görülür. Bu toplant›n›n, Erzurum Kongresi’nin aç›l›fl›ndan birkaç 8
Mazhar Müfit Bey
gün önce ve Erzurum Kale Kumandanl›¤›’nda yap›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Toplant›ya ifltirak edenlerden ve Erzurum’da Mustafa Kemal’e kat›l›p, art›k hayat›n›n sonuna kadar onun emrinde kalan Bitlis eski Valisi Mazhar Müfit Bey’in (Kansu) Türk Tarih Kurumu’nca yay›mlanm›fl bulunan iki ciltlik an›lar›ndan buna ait parçalar› aynen verece¤iz.[ii] oplant›; Erzurum Kalesi’nde ve gece yap›lmaktad›r. Toplant›da Mustafa Kemal ve Rauf Bey ile beraber, maiyetinden Kurmay Kâz›m (Dirik), Hüsrev (Gerede), Dr. Refik (Saydam) bulunmaktad›r. Mustafa Kemal’e göre o dönemde üç fikir çarp›flmaktad›r: a) Galip devletlerle savafl edemeyece¤imize göre, uysal ve fedakâr olup “manda” yönetimi kabul etmek b) Padiflah›n etraf›nda toplanmak ve düflman devletlerin Padiflah ve
T
BD ARALIK 2015
Halife için hükümdarl›k hakk› tan›yaca¤› bölgede Osmanl› Devletini idare etmeye gayret etmek c) Osmanl› Devletinin taksimi kararlaflm›fl oldu¤una göre, ›rk ve bölge hususiyetlerine ehemmiyet vermek ve bu imkândan faydalanarak yerel kurtulufl çareleri aramak… ustafa Kemal devam ediyor: ”Vaziyet, arz ve izah etti¤im bu safhalar içinde bulunurken, ne yap›lmak laz›md›r? Sualini müsaade ederseniz ben kendi düflüncelerime göre cevapl›yorum…”
M
Arkadafllar, tek tedbir: Hâkimiyet-i Milliye’ye dayanan; kay›ts›z, flarts›z müstakil bir Türk Devleti teflkil etmek ve bu hedefe mutlaka ulaflmakt›r. Gür kafllar›n›n gölgeledi¤i gözleri birden, zekân›n yaratt›¤› bütün bu kâinat› kavrayan günefl gibi ›fl›klanm›fl ve tasavvur hudutlar›n› aflarak maverâlara (sonsuz ufuklara) dalm›fl ve
saplanm›fl olarak: “Arkadafllar, tek tedbir: Hâkimiyet-i Milliye’ye dayanan; kay›ts›z, flarts›z müstakil bir Türk Devleti teflkil etmek ve bu hedefe mutlaka ulaflmakt›r.” diyerek devam etti: “Hedefimiz bu olacakt›r. Kolay fley de¤il. ‹dealimizi gerçeklefltirme yolunda flimdiden birer birer yüklenece¤imiz vazifeler a¤›r, zor, hatta tehlikeli olacakt›r. Milli Mücadele, topyekün mücadele esast›r. Büyük mukavemetlerle, ihanet ve h›yanetlerle karfl›layaca¤›m›z muhakkakt›r. Mücadele-i Milliye’ye at›lanlar›n mahv ve yokolmas› için, saray, hükümet, yabanc›lar, muhakkak ki ilk andan itibaren harekete geçeceklerdir. Ayr›ca yer yer memleket halk›n›n da aldat›lmas›, isyanlar, ihtilâller ç›kar›lmas› ve bütün bu menfi hareketlerin Milli Mücadele aleyhine yönelmesi ihtimal dahilindedir. Daha kim bilir, akla gelen ve gelmeyen ne entrikalar, ne fesatlar ne tuzaklarla karfl›laflaca¤›z? Milli Mücadele’yi milletin ço¤unlu¤una dayanarak yürütece¤iz. Kendide bu azmi görmeyen arkadafllar›m›z varsa, flimdiden aram›zdan ayr›labilirler. Büyük bir vatan ve millet davas›na at›l›yoruz. Bütün bir milletin maddî ve manevî seferberli¤i, mücadelesi savaflmas› ve muzaffer olmas› lâz›md›r. Böyle çok büyük bir dava gizlice görülmez ve yürütülemez; Millet davas› ancak millet huzurunda görülüp yürütülebilir. Bunun için de ortaya ç›kmak, meydana at›lmak, birey olarak çal›flmak gerekir. Böyle büyük davay› baflarmak teflebbüsünü ele alacak 9
BD ARALIK 2015
organizasyonun ve milli vazifenin bafl›na geçecek zat›n kim olaca¤› hakk›nda da kati bir fikrim yoktur. Bu tayin hakk› bu anlarda sizlerin, ondan öteye safha safha milletindir.” u konuflmada Atatürk’ün liderlik vas›flar›ndan iki tanesi özellikle dikkati çekmektedir: 1. Mücadeleye bafllarken ileride kar›fl›laca¤› zorluklar› tam do¤rulukla görmüfl, kendisini ve yak›n arkadafllar›n› bu yönde motive etmifltir. 2. Bafllang›çta milli mücadelenin lideri olmak gibi kiflisel bir ›srar› bulunmamaktad›r. Liderin kim olaca¤›n› arkadafllar›na sormaktad›r. 3. Bafllang›çta öngörülen zorluklara katlanamayacak olanlar› ay›klamak ve böylece milli mücadelenin tepe teflkilatlanmas›n› sa¤lam kurmak istemektedir. Mazhar Müfit Kansu, olay›n devam›n› flöyle anlatmaktad›r:[iii] Bu konuflmadan sonra hemen ikinci toplant›m›z› yapt›k ve Atatürk’e flu cevab› verdik: “Paflam, arkadafllarla hep birlikte düflündük. Karar›m›z› verdik. Gaye u¤runa ölmeye haz›r olarak vazifeye haz›r›z.” Kansu’nun anlatt›¤›na göre “genel e¤ilim Mustafa Kemal’i fief tan›mak” fleklinde belirmifl, bunun için onun bafla geçmesi karara ba¤lanm›flt›r. Bu karar Mustafa Kemal’e bildirildikten sonra Mustafa Kemal teflekkür etmifl ve flunlar› söylemifltir: “Arkadafllar›mdan bir noktay› rica ediyorum. Yüklendi¤im bu mesuliyeti bir flarta ba¤lamak istiyorum: Emirlerimin istisnas›z üst bir kuman-
B
10
dan emri halinde yerine getirilmesini isterim. muvaffakiyet için bu flartt›r.” Kansu’nun aktard›¤›na göre, Pafla’n›n bu arzusuna itiraz edilmemifl ve orada bulunanlar Pafla’y› her emrini kay›ts›z flarts›z ifa etmek üzere kendilerine flef olarak kabul etmifllerdir. [iv] Mustafa Kemal bu konuflmay› yaparken padiflah taraf›ndan 9. Ordu Müfettiflli¤i yetkileri geri al›nm›fl, ‹stanbul’a geri ça¤r›lm›fl, hakk›nda tutuklama emri verilmifl ve nihayet 8/9 Temmuz 1919 gecesi Erzurum’da ordudan istifa etmifl sivil bir flah›st›r. Bütün bunlara ra¤men milli mücadelenin bafllang›c›nda en yak›n arkadafllar›na liderli¤ini kabul ettirebilmifl, emir-komuta iliflkisini sa¤lam bir flekilde kurmufltur. onuç olarak; Mustafa Kemal, Erzurum günlerinde (3 Temmuz-29 A¤ustos 1919); 1. Bafllatt›¤› milli mücadelenin tüm zorluklar›n› önceden tam do¤rulukla görmüfl, 2. Mücadele arkadafllar›n› iyi seçmifl ve onlar› motive etmifl, 3. Liderli¤ini arkadafllar›n› zorlamadan, karizmas›n› kullanarak kabul ettirmifl, 4. Milli mücadelenin tepe örgütlenmesini gerçeklefltirerek emirkomuta iliflkisini tesis etmifltir. Bu olaylar Atatürk’ün liderlik vas›flar›n› ortaya koymakta ve milli mücadelenin önemli bir dönüm noktas›n› teflkil etmektedir. •
S
sitkiaydinel@butundunya.com.tr [i] fievket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Cilt-2, Remzi Kitabevi, ‹stanbul,2014 S.115, [ii] Age, s.115 [iii] Age, s.118. [iv] Age. S. 119.
BD ARALIK 2015
Her zaman ölümsüz bir a¤aç gibi, yeniden bafllayacak gücümüz olacak! Yeniden bafllamak yaflam iflaretidir. Kurudu¤unu sand›¤›n›z a¤ac›n filizlenmesi gibi.
Yeniden Bafllayaca¤›z! Yazan: Prof. Dr. DO⁄AN KUBAN
‹slam ülkelerinde, toplumlar› etnik köken ve mezhep kavgalar›yla ayr›flt›rmaya ve kabilse parçalamaya yönelik bir emperyalist program 150 y›ld›r uygulan›yor. ahil ve aptal olmayanlar Pakistan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, M›s›r’da, Sudan’da, Yemen’de, Libya’da bunun sonuçlar›n› gördüler. Afganistan, Irak, Suriye,
C
Libya iskambil k⤛d› gibi neden devrildi? Ürdün, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan’da neden bu olaylar yok? Türkiye’nin son yirmi y›l›n› inceleyin! Ben Türk olarak do¤dum. Türk olarak da ölece¤im. Türkçe konufluyor, yaz›yorum. Dilim, ulusal kimli¤imdir. Bu kimli¤in içeri¤i Anadolu küçük kentlerinde ve köylerinde olufltu. Ama etnik olarak damarlar›mda Türk kan› dolaflm›yor. Babam saf Çerkez. Kuzey Kafkasya’n›n fiaps›h kabilelerinden bir baba ve saraydan ç›kma bir çerkez 11
BD ARALIK 2015
Paris, Ankara, zor hat›rlad›¤›m Berlin ve ‹stanbul’da geçen ilk yedi y›ldan sonra, subay babamla 9 y›l Anadolu’ da ö¤retim gördüm. Liseyi bitirdi¤im 1943’den bu yana yeniden ‹stanbulluyum. Saf, fakir, ama do¤a kokan bir Anadolu’da büyüdüm. O y›llar benim ulusal kimli¤imi dokudu. O zaman gördüklerimi an›ms›yorum. Yediklerimi yemeye devam ediyorum.
halay›¤›n o¤lu. Babas› Nakflibendi. Anneannem Midilli’li Müslüman, kökeni belli de¤il. Ama Türkçe kadar Rumca da biliyordu. Anneannemin babas› da, Midilli’de fieriat Mahkemesi bafl katibi bir toprak a¤as›yd›. Annemin babas› Erzurumlu ama, kökeni Ortaasya’dan Çelebi ad›yla gelen din adamlar›yd›. Amcas› bir ‹ttihat Terakki fieyhülislam› idi. Dört kar›s›ndan biri Yemen’de ald›¤› Sudan kökenli bir zenciydi. Annemin amca çocuklar› aras›nda yar› kara kuzenleri vard›. Biri subay, biri ö¤retmendi. Biri de Büyük Millet Meclisi’nde katipti. Benim en sevdi¤im bu amca annemin de en sevdi¤i kuzenlerindendi. Ailenin tümü ‹stanbul’da yafl›yor. Evleri var. Biz ‹stanbulluyuz. Annem ve babam ‹stanbul do¤umlu. Biz kendimizi ‹stanbullu kabul ediyoruz. PAR‹S’TE DO⁄DUM
Babam Paris’te Frans›z kurmayl›k okulunda iken Paris’te do¤muflum. 12
laziz’de dut kurusu, kay›s› kurusu ve keçi boynuzu yedim. Çelik çomak oynad›m. Sekiz yafl›mda ata binmeyi ve Kürtlerle yaflamay› ö¤rendim. E¤irdir’in Yazla köyünde bu¤day hafllamas›, bu¤dayl› yo¤urt çorbas›, çekirdeksiz üzüm, pekmez köpü¤ü, çitlembik, taze badem yemesini, efle¤e binmeyi, sallama sapan yapmay›, uzun eflek ve afl›k oynamay› ö¤rendim. Ve askerlerin mahfelinde halka gösterdikleri sessiz filmleri seyretmeye bafllad›m. Denizli’de Pamukkale’in s›cak su havuzlar›nda yüzdüm. Türkiye’nin en eski liselerinden biri olan o lisede ortaokulun birinci s›n›f›nda okudum. Denizli 10-15,000 nüfuslu, evleri bahçeler içinde, iki katl› evli sokaklar›nda su kanallar› aç›kta akan, zengin bir Anadolu kentiydi. Cumhuriyetin sanayi aflamalar›ndan biri olan Nazilli dokuma fabrikas› o s›ralarda kurulmufltu. Bu fabrikalar›n birer futbol tak›m› oldu¤unu Denizli-Nazilli maç›n› seyrederken ö¤renmifltim. Bütün bu kent ve kasabalar›n okullar›nda gencecik Anadolu k›zlar›ndan hocalar›m oldu. Onlar Türk
E
BD ARALIK 2015
toplumunun ça¤dafllaflma kahramanlar›yd›. L‹SE VE ANKARA
Sadece üç tane lisesi olan ve üniversitesi olmayan Ankara’da liseyi bitirdim. Üç ana yolu, bir kalesi ve eski çarfl›s›, ‹stasyon binas›, Büyük Millet Meclisi ve modern konservatuvar›, Sergi Evi, Radyoevi, K›z Enstitüsü, Merkez Bankas›, Sümerbank, Belediyeler Bankas›, Güven Park›, S›hhiye Bakanl›¤›, Orduevi, K›z›lay, ‹çiflleri Bakanl›¤›, Milli Savunma Bakanl›¤›, Genel Kurmay, tümü nerdedeyse tek bir caddeye dizilmiflti. Kent d›fl›nda Çankaya, Gazi Orman Çiftli¤i iki d›fl mahalle, Keçiören ve Etlik vard›. Çiftlik’te Marmara ve Karadeniz yüzme havuzlar› ve orman vard›. Bahçeli Evler mahallesi de, ben lisede okurken yap›lm›flt›. nkara’n›n nüfusu 150.000 idi, Bahçeli bir iki katl› evleri, dört befl katl› apartmanlar› vard›. Yeni asfalt yollar›nda tekerlekli paten kayar, bisiklete binerdik. O göz bebe¤imiz kent yeni gelin olmufl bir genç k›z gibiydi. Bugün ne öyle bir Ankara ne öyle bir Anadolu ne de öyle insanlar var. ‘Ankara, Ankara güzel Ankara’ flark›s› da yok. Görmek içimden gelmeyen, karaya oturmufl bir gemiye benzedi. O s›ralarda Cumhuriyet’in genç kuflaklar›n› ulusal devlet bilinci ile yetifltirmeye çal›fl›yorduk.
A
YÜZYILIN EN BÜYÜK DEVR‹M‹
Sevgili okuyucular, Bat› kapitalizmi-
nin Ortado¤u vurgulu politika girdab›na kap›lan afla¤› yukar› 1 milyar Müslüman bugün periflan durumdad›r. Aralar›nda petrol zengini fleyhler, emperyalizm ve uluslararas› kapitalizmin ajan› olarak çal›flan ifl adamlar› ve politikac›lar var. Birinci Dünya Savafl›’ndan sonraki kargaflada bu emperyalist bask› k›r›lmak üzereydi. Savafl› kazanan Türkler de bu tehlikenin a¤›rl›¤›n› hissetmiyorlard›. Fakat bu ahtapot 1946’dan bafllayarak birincisinden daha büyük bir h›rsla ‹slam dünyas›n› sard›. Kurtulufl Savafl›n› kazanan Türkler
20. yüzy›l›n birinci yar›s›n›n en büyük devrimi Türk devrimidir. Cumhuriyet, bütün s›k›nt›lar›m›za karfl›n ayakta. bask›dan kurtulabileceklerini düflünüyorlard›. 20. yüzy›l›n birinci yar›s›n›n en büyük devrimi Türk devrimidir. Cumhuriyet, bütün s›k›nt›lar›m›za karfl›n ayakta. Alman Nazizmi dünyan›n en üstün teknolojisinin ve Rus Komünist devleti de Avrupa düflüncesinin sosyal devlet konusundaki üstün felsefe gelene¤inin ürünleri idi. Bugün yaflam›yorlar. Ama biz Türkiye’yi 13
BD ARALIK 2015
‹kinci Dünya Savafl›’ndan önce Türkiye’nin sanayi ve altyap› kalk›nmas›n›n hikâyesi büyük bir büyüme destan›d›r. Birinci Dünya Savafl› galiplerinin elinden kopar›p alm›flt›k. BÜYÜK BÜYÜME DESTANI
Türkler yüzlerce y›ll›k kültür ve teknik yoklu¤unu dev bir irade ile aflt›lar. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan önce Türkiye’nin sanayi ve altyap› kalk›nmas›n›n hikâyesi büyük bir büyüme destan›d›r. Bugün y›lda yap›lan birkaç asfalt yol, birkaç kilometrelik metroya karfl›n, Cumhuriyet 15 milyonluk nüfusu ile ve ekonomisi ile y›lda 200 kilometre demiryolu döflüyordu. Bu ilk sanayileflme devrim yapan di¤er ülkelerin potansiyeli ile oranlan›rsa, 20. yüzy›l›n en görkemli devrim at›l›m› s›fat›na hak kazan›r. Modern ‹slam’da da örne¤i yok. Sanayi alt yap›s›, e¤itim ve ö¤retim örgütlenmesi, güzel sanatlar ve musiki, kuldan vatandafl olan ulus o destan›n ürünleridir. Laik Cumhuriyet ‹slam tarihinin Bat›’y›, baz› boyutlar›yla yakalayan büyük destan›n ça¤dafl gösterisidir. ‘Her fleye yeniden bafllayaca¤›z!’, dedi¤imiz zaman o birikimin on milyonlarca yeni Türk’ün atlama tahtas› olaca¤›n› anlatmaya çal›fl›yoruz. 14
Unutmayal›m! O s›rada hemen bütün ‹slam ülkeleri sömürge idi. Hitler bir sivil diktatör olarak iktidara gelip 13 y›lda Almanya’y› tarihinin en büyük yenilgisine ve y›k›m›na mahkûm etti. Atatürk’ten sonra ‹smet Pafla ülkeyi savafltan koruyarak 1920’lerdeki yok olma tehlikesinden ikinci kez kurtard›. Atatürk kurulufl döneminin, ‹smet Pafla 2. Dünya Savafl› döneminin “Tek Adam”› idiler. Onlar›n yaflamlar› üzerinde yap›lan soysuz tart›flmalar›n tek anlam›, Osmanl› cehaletinin günümüze uzanan köklerinin varl›¤›d›r. SOYSUZ TARTIfiMALAR
Bugünkü durumun nedeni de o köklerin filizlenmesidir. O filizleri besleyen de 700 y›ld›r afl›lamam›fl cehalet birikimidir. O cehalet, kentleflememifl bu toplumda, ça¤dafl teknoloji ve üretimle karfl›laflt›¤› zaman dengesini koruyamad›. Almanya Avrupa’n›n teknik aç›dan en önde gelen ülkelerinden biridir. Rus komünizminin arkas›nda ise Bat› felsefesinin sosyal bilimlerinin yaratt›¤› bütün düflünceler vard›. Bizim ne düflünce olarak ne de teknik olarak devrim savafl›m›z arkas›nda bu birikimler olmad›. Fakat kurtulma iradesi vard›. Herhalde derin bir tarihin bir yana koydu¤u bir bilgelik de olabilir. Her zaman ölümsüz bir a¤aç gibi, yeniden bafllayacak gücümüz olacak! Günümüzün iletiflim ortam›nda baflka sonuçlar hayal edenler aldan›yorlar. • Cumhuriyet 6 Kasım 2015
“Yeni” Milli E¤itim Politikas›:
‹lkokulda Arapça Dersi Millî E¤itim Bakanl›¤› Talim Terbiye Kurulu’nun, bu kez, 21 Ekim 2015 günü ald›¤› bir kararla Arapça dersinin ilkokul 2 nci s›n›ftan bafllamas›n› ve uygulamaya 20162017 ders y›l›nda geçilmesini kararlaflt›rd›¤›n› ö¤reniyoruz. Yazan: H‹KMET ULU⁄BAY
öylece Arapça dersi ilkokulun 2’inci s›n›f›ndan, ortaokulun 8’inci s›n›f›na kadar yedi y›l okutulmaya bafllanacakt›r. Din Ö¤retimi Genel Müdürlü¤ü’ nün haz›rlad›¤› “‹lkokul 2, 3 ve 4. s›n›flar Arapça Dersi Ö¤retim Program›”nda bu dersin amaçlar› aras›nda flu gerekçelere de yer verildi¤i belirtilmektedir: “22 ülkede yaklafl›k 350 milyon nüfusun anadil olarak konufltu¤u
B
Arapça, BM’nin kabul etti¤i alt› resmi dilden biridir. ‹slam ülkelerinde dini aç›dan da önemli olan Arapça’n›n ö¤renilmesi için baflta tarihi ve kültürel sebepler vard›r. Arapça konuflan co¤rafyan›n jeopolitik ve stratejik önemi nedeniyle gün geçtikçe önem kazanmas›, Arapça’n›n dini sebeplerin yan› s›ra ekonomik, turistik, siyasi ve ticari sebeplerle de ö¤renilmesini zorunlu k›lmaktad›r.” Bu gerekçe 2010 15
BD ARALIK 2015
y›l›nda al›nan karar için de küçük bir farkla aynen kullan›lm›flt›. Yaln›z 2010 y›l›na iliflkin olarak Gazi Üniversitesi akademisyenleri taraf›ndan yaz›lan rapor, ki bu, Millî E¤itim Bakanl›¤›’n›n karar›na gerekçe olarak kullan›lm›fl bu metinde “Arapça 26 ülkenin resmi dili” olarak belirtilmiflken, Din E¤itimi Genel Müdürlü¤ü’ nün yukar›da de¤inilen raporunda Arapça’y› anadil olarak kullanan ülke say›s› 22’ye inmifl görünmektedir. Bu bilgi dahi Arapça dersine yönelik çal›flmalar›n, bilimsellikten ve dikkatten uzak olarak, Millî E¤itim Bakanl›¤›’nda ne denli yüzeysel yap›ld›¤›n› göstermeye yetmektedir. zerinde durulmas› gereken bir konu da, bu ders için istemin ve program haz›rl›¤›n›n Din Ö¤retimi Genel Müdürlü¤ü’nden gelmifl olmas›d›r. ‹lkö¤retim Genel Müdürlü¤ü’nün acaba bu konuda görüflü al›nm›fl m›d›r, en az›ndan bas›na yans›yan bilgilere göre belli de¤ildir. ‹lkö¤retim Genel Müdürlü¤ü, o ça¤ çocuklar›n›n pedagojik olarak tafl›yabilece¤i konular› ve iflleniflini bilmek durumunda olan bir idare oldu¤unu varsayarsak öneri neden onlardan gelmemifltir? Ayr›ca, Arapça ö¤reniminin ilkokul 2. s›n›ftan bafllat›lmas›n›n çocuklar›n ö¤renimi üzerinde yapaca¤› büyük hasarlar üzerinde de k›saca durmak istiyorum. Öncelikle flunu belirtmeliyim, Arapça ö¤retiminin ilkokul 2. s›n›ftan bafllat›lmas›, bana göre, toplumumuzun Araplaflt›r›lmas› için Osmanl›
Ü
16
Arapça ö¤retiminin ilkokul 2. s›n›ftan bafllat›lmas›, bana göre, toplumumuzun Araplaflt›r›lmas› için Osmanl› Devleti döneminden beri süren gelen faaliyetlerde yeni bir vites büyütme aflamas›d›r. Devleti döneminden beri süren gelen faaliyetlerde yeni bir vites büyütme aflamas›d›r. Bu sürecin Osmanl› Devletinde bafllay›fl› konusunda Osman Ergin’in “Türk Maarif Tarihi” isimli eserinden bir al›nt› yapmak istiyorum. Kitab›n önsözünde okullara iliflkin bilgilerin befl devrede aç›klanaca¤› belirtilmifl ve ilk devre için flu ifadeye yer verilmifltir; “Birinci k›s›m: Araplaflma ve iskolâstik tedris devridir. ‹stanbul’un fethi tarihi olan 7531453’den bafllar 1918 senesi sonuna kadar 465 sene sürer. Bu devir milli de¤il daha ziyade dinidir. Hele Türkçeye hiç k›ymet verilmemifl, Türkün öz dili mekteplere ve medreselere asla sokulmam›flt›r.” Arapça dersine iliflkin kararda seçmeli oldu¤u belirtilse bile bu uygulamada seçilmesi zorunlu ders konumuna gelecektir. Zira, her hangi bir seçmeli dersin her s›n›f düzeyinde aç›labilmesi için o s›n›ftan en az 10 ö¤renci ve velisinin istekte bulunmas› gerekmektedir. Büyük kentlerin
BD ARALIK 2015
d›fl›ndaki ailelerin özellikle de muhafazakâr olarak tan›mlanan ailelerin çocuklar›na resim, müzik ve yabanc› dil gibi alanlardan seçmeli ders alma konusunda pek de istekli olmayacaklar› aç›kt›r. Kald› ki böyle bir istekte bulunacak aile ve çocuk üzerinde arkadafl ve mahalle bask›s›n›n görülme olas›l›¤› da yüksektir. Di¤er taraftan, bütün okullarda müzik, resim ve yabanc› dil ö¤retmeni oldu¤unu da sanm›yorum. Özellikle bu alanlarda ö¤retmenin bulunmad›¤› okullarda Arapça, Kur’an’› Kerim ve Hz. Muhammet’in yaflam öyküsü dersleri seçilmesi zorunlu ders konumunda olacakt›r. Millî E¤itim Bakanl›¤›’n›n aç›klad›¤› ö¤retmen aç›klar› verisi de bu konularda ayd›nlat›c› olmaktan uzakt›r. Zira, Bakanl›k herhangi bir dersin haftada verildi¤i saat düzeyini azaltt›¤›nda ö¤retmen a盤› da azal›r. Ders saatlerini artt›rd›¤›nda ise ö¤retmen a盤› büyür. Ayn› flekilde bir ders zorunlu dersler aras›na al›nd›¤›nda ö¤retmen gereksinimi ve dolay›s› ile a盤› artarken, o ders seçmeli ders konumuna indirgendi¤inde aniden ö¤retmen fazlas› ile de karfl›lafl›labilir. Di¤er taraftan, bir konuda ders saatinin artt›r›lmas›/azalt›lmas› ayn› anda ö¤retmen yetifltiren fakültelerin o dalda ö¤retmen yetifltirme kontenjanlar›na yans›mad›¤› için o dalda ö¤retmen a盤› veya fazlas› uzun süre devam edebilir. Bu genel saptamalar› yapt›ktan sonra al›nan bu karar›n ö¤rencilerin e¤itimine nas›l yans›yaca¤›n› k›saca incelemeye bafllayabiliriz. Okurlar›n kendi yaflamalar›ndan,
çocuklar›n›n ö¤renim sürecinden de yak›ndan bildi¤i üzere, çocuklar günümüz ABC’si ile okuma ve yazmay› ilkokul birinci s›n›fta ö¤reniyorlar. Anadilinde okuma yazmay› yeni ö¤renmifl bir çocu¤un yaz tatilinden dönüp ikinci s›n›fa bafllad›¤›nda, anadilindeki okuma ve yazma becerisini gelifltirmeyi sürdürece¤i s›rada, karfl›s›nda harfleri ve yaz›l›m› tümüyle farkl› bir dil ç›kar›lacakt›r (bugün bu Arapçad›r. E¤er Arapça yerine kaligrafisi yine farkl› olan Çince, Japonca, Sanskeritçe, Taylanca dil ö¤renimi ilkokul 2. s›n›fta ö¤retilmeye bafllanacak olsa idi de ayn› sorunlar yaflanacakt›). ocuk iki kaligrafi ile hemen her hafta birkaç kez karfl›laflacak ve hakl› olarak ciddi boyutta bocalayabilecektir. Ö¤rencinin Arapça dersinde baflar›l›
Ç
Çocuk iki kaligrafi ile hemen her hafta birkaç kez karfl›laflacak ve hakl› olarak ciddi boyutta bocalayabilecektir. 17
BD ARALIK 2015
olmamas›, ailesi ve çevresi taraf›ndan Kur’an dilini ö¤renemiyor diye elefltirilecek ve belki de bask› alt›na al›nacakt›r. Üstelik, okul öncesinde, Kur’an kurslar›na devam etmifl çocuklar bu derse h›zla uyum sa¤larken, bu kurslara devam etmemifl çocuklar›n uyum sa¤lamada zorlanmas› ve ö¤renme yavafll›¤› yaflamas› psikolojik sorunlara da yol açabilecektir. Bu sürecin en tehlikeli boyutu çocu¤un ö¤renme bozuklu¤u yaflamas›na ve belki de okuldan ve e¤itimden so¤umas›na yol açabilecektir. ‹lkokul ikinci s›n›fta çocu¤un iki farkl› kaligrafi ile karfl›laflacak olmas›n›n pedagojik ve psikolojik sorunlar› konusunda pedagoglar›n ve çocuk psikologlar›n›n bu konuda henüz seslerini ç›karmamalar› ise anlafl›labilir bir durum de¤ildir. ana göre, ilkokul 2. s›n›fa Arapça dersinin konulmas›, e¤itim uzmanlar›n›n uzun y›llar›n› verdikleri büyük emek harcad›klar› çal›flmalar sonucunda oluflturduklar› Cumhuriyet e¤itim politikas›n›n ve programlar›n›n ortadan kald›r›lmas›n› amaçlayan bir yaklafl›m›n ara duraklar›ndan biridir. ‹zleyen ad›m›n Arapça dersinin k›sa süre sonra ilkokul birinci s›n›fa indirilmesi ve bir süre sonra da Latin ABC’si ile e¤itime son verilip, e¤itim dilinin Arap harflerine dönüfltürülmesi oldu¤u konusunda ciddi endifle duymaktay›m. Endifle ile izledi¤im bu sürecin belirli aflamas›nda, karma e¤itime son verilerek, k›z ve erkek çocuklar›n okullar›n›n ayr›lmas›n›n da söz konusu
B
18
2012 y›l›nda sekiz y›ll›k kesintisiz zorunlu e¤itime son verilmesinin bedelini e¤itimden uzak kalan yar›m milyondan fazla çocu¤umuz ödemifltir. olaca¤›n› düflünüyorum. Belki bununla da yetinilmeyerek k›z çocuklar›n›n ilkokul sonras›na aç›k ö¤retime yönlendirilmesi de gündeme getirilebilecektir. Bu arada, lâik e¤itimden uzaklaflman›n da giderek ivme kazand›¤›n› söylemek kehanet olmayacakt›r. Ö¤retilen bilgilerin kalitesindeki gerilemeden söz etmeye bile gerek görmüyorum. Örgün ö¤retime devam eden ö¤renci say›s›nda esasen görülmeye bafllanan ö¤renci azalmas› e¤ilimini Millî E¤itim Bakanl›¤› ‹statistikleri Örgün E¤itim 2014-2015 yay›n›ndan da gözlemek olas›d›r. Bu yay›nda belirtildi¤i üzere, iki e¤itim y›l› aras›nda ilkokula devam eden ö¤renci say›s› yaklafl›k 160 bin azal›rken, bu say› ortaokul düzeyinde yaklafl›k 289 bine s›çram›flt›r. Di¤er bir deyiflle 8 y›ll›k ilkö¤retimde toplam ö¤renci azalmas› (159,760 + 288,879=) 448,639 dur. 2012 y›l›nda sekiz y›ll›k kesintisiz zorunlu e¤itime son verilmesinin bedelini e¤itimden uzak kalan yar›m milyondan fazla çocu¤umuz ödemifltir. Yar›m milyondan fazla olarak belirtmemin nedeni 2012 y›l›ndan itibaren her y›l azalan ö¤rencilerin toplam say›s›n›n yar›m milyonun çok
BD ARALIK 2015
üzerine ç›kaca¤› aç›kt›r. Bu boyuttaki azalma y›ldan y›la yer alan küçük demografik de¤iflimlerle aç›klanamaz. Her iki okul düzeyinde ö¤renci azalmas› endifle verici boyutta iken, ortaokul düzeyinde endifle boyutu daha da yükselmektedir. Arapça e¤itimin seçmeli de olsa ilkokul 2’inci s›n›fa indirilmesinin ilkokul ve ortaokulda bafllayan bu düflüfl e¤ilimini izleyen y›llarda nas›l etkileyece¤ini bekleyip görece¤iz. Ancak bedeli ülkemizin çocuklar›n›n ödemeye devam edece¤i kesindir. Arapça ö¤renimin ilkokul ikinci s›n›fa kadar indirilmesinin gerisinde, Kur’an’›n Arapça yaz›lmas› nedeni ile bu dilin kutsallaflt›r›lma çabalar›n›n da önemli rolü oldu¤unu düflünüyorum. Ülkemizin dünyaca ünlü ilahiyatç›lar›ndan Prof. Dr. Yaflar Nuri Öztürk “Allah ile aldatman›n Arapçac›l›k aya¤›” bafll›¤› ile yay›mlad›¤› yaz›s›ndan k›sa bir al›nt› yapmak istiyorum: “Allah ile
aldatman›n bu aya¤›, Arap dilini kutsal ilan etmek için dini kullanma fleklinde yürütülen bir zulümdür. Arap dili âdeta ‘Allah’›n dili’ ilan edilip onsuz ibadet yap›lamayaca¤› dayatmas› dinlefltirilmifltir. Üstelik dinde otorite bilinen birçok fakîh, özellikle ‹mam› Âzam aksini söylemesine ra¤men.” Prof. Dr. Yaflar Nuri Öztürk’ün “Anadilde ‹badet Meselesi (Çi¤nenen Bir Kitlesel Hakk›n Savunulmas›)” bafll›¤› ile yay›nlanan kitab› bu konuda zengin bilgiler içermektedir. Ayn› konuda yaz›lm›fl di¤er bir eser ise Cemal Kutay’›n “Türkçe ‹badet” k›sa bafll›kl› kitab›d›r. Ayn› konularda okunmas›n› yararl› gördü¤üm di¤er bir eser ise Cengiz Özak›nc›’n›n “Dünden Bugüne Türklerde D‹L ve D‹N, Kur’ an’› Do¤ru Anlamak” bafll›kl› eseridir. Millî E¤itim Bakanl›¤›’n›n, ulusal e¤itimin omurgas›n› lâik yap›dan dinsel temelli bir yap›ya çevirme giriflimleri 19
BD ARALIK 2015
konusunda endiflelerini yo¤un olarak dile getirenler, sadece lâik e¤itimin toplumsal huzur ve bar›fl›n güvencesi oldu¤una ve ayr›ca ekonomik olarak geliflip kalk›nman›n da temeli oldu¤una inanan kesimler de¤il, din konusunda birikimi yüksek yazarlar aras›nda da bu endifleyi tafl›yanlar vard›r. u yazarlardan ‹hsan Eliaç›k, “Bu ‹slâm kültürüyle yetiflen genç üç gömlek sonra ‹fi‹D’çidir” gözleminde bulunmufltur. Benzeri de¤erlendirmelerini de bir baflka söyleflisinde dile getirmifltir. Eliaç›k’›n düflüncelerini aç›klad›¤› iki
B
yaz›y› da yukar›da de¤indi¤im di¤er yaz› ve kitaplar›n yan›nda okurlar›n dikkatine sunmak isterim. Arapça dersinin ilkokul 2. s›n›ftan bafllat›lma karar›, ülke e¤itiminde esasen bafllam›fl bulunan olumsuzluklar› daha da h›zland›raca¤› konusunda esasen var olan endiflelerimi pekifltirmifltir. • (*)“‹lk okullarda Arapça dersleri”yle ilgili olarak bugüne de¤in uygulamaya konulan kararlar konusunda Hikmet Ulu¤bay’›n aç›klad›¤› ayr›nt›l› bilgileri ve görüflleri ö¤renmek isteyen okurlarlar›m›z, yazar›m›z›n www.hikmetulugbay.com adl› sitesindeki yaz›lar›ndan da yararlanabilirler.
Atatürk’ün Cehalet Hakk›ndaki Sözleri
Milleti kendi benli¤ine sahip yapmayan, milleti as›rlarca kendi hakk›nda gafil bulunduran hep bu cehalettir. Hükümdarlar›n, flunun, bunun, milleti esir gibi, köle gibi kullanmalar›, bütün vatan› kendi özel mülkleri gibi düflünmeleri, hep milletin bu bilgisizli¤inden istifade edilmek sayesinde idi. Gerçek kurtuluflu istiyorsak, herfleyden evvel, bütün kuvvetimiz, bütün süratimizle bu cehaleti ortadan kald›rmaya mecburuz… 21.03.1923, Konya, Lise Ö¤retmen ve Ö¤rencileri ile Konuflmas›.
Biz cahil dedi¤imiz vakit, mutlaka mektepte okumam›fl olanlar› kastetmiyoruz. Kastetti¤im ilim, hakikat› bilmektir. Yoksa okumufl olanlardan en büyük cahiller ç›kt›¤› gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikat› gören hakiki âlimler ç›kar. 18.03.1923, Tarsus’ta Çiftçilerle Konuflmas›. 20
Yak›n Tarihimiz Yaflar Öztürk
Örnek Bir Türk Subay›:
Kahraman Kubilay
Ben irtican›n kokusuna o kadar hassas›md›r ki, cumhuriyeti kurdu¤umuz günden beri bilirim o kokuyu... Katil, h›rs›z, komünist, faflist hepsi can›ndan korkar. Ama bu mürteci gerici ölece¤i zaman kendisinin Hz. Peygamberin yan›na gömülece¤ini san›r... Bunlarda ölüm korkusu yoktur. Herfleyi yaparlar. ‹smet ‹nönü
BD ARALIK 2015
ethi Okyar’›n çekilmesi ve Serbest Cumhuriyet F›rkas›’ n› kapatmas›ndan sonra Mustafa Kemal, demokrasiye ilk ad›m niyetiyle bafllatt›¤› “çok partili yaflam” düflüncesini bir süre için rafa kald›rmay› uygun görmüfl, fakat bu düflüncesinden tümüyle vazgeçmemiflti. Çok partili yaflam›n aksayan yönlerini görmek için halkla yüz yüze konuflmak istiyordu. Yurdun hangi bölgesinde, ne tür aksakl›klar ya da eksiklikler vard›? “Çok partili yaflam”› halk neden benimseyememiflti? Mustafa Kemal, iflte bu sorular›n yan›tlar›n› gözleriyle görmek, kulaklar›yla duymak nedeniyle büyük bir yurt gezisine ç›kt›. Gitti¤i her yerde gördü¤ü aksakl›klar›, oradan Baflbakan ‹smet ‹nönü’ye telgraflar çekerek bildiriyor, bu aksakl›klar›n ortadan kald›r›lmas› için zaman yitirilmeden çal›flmalar bafllat›lmas›n› istiyordu. Mustafa Kemal, bu gezisi s›ras›nda gitti¤i Edirne’de köylülerle görüflürken, bu kez Baflbakan ‹smet ‹nönü’
F
‹smet ‹nönü
ye telgraf göndermek yerine, kendisi baflbakandan bir telgraf ald›. Telgraftaki haber, haberlerin en kötüsü, haberlerin en karas›yd›: “Menemen’de bir yedek subay›m›z, gerici yobazlar taraf›ndan bo¤az› kesilerek flehit edildi.” Mustafa Kemal, deyiflin tam anlam›yla, “beyninden vurulmufla döndü.” Menemen’in kahraman kaymakam› ve kahraman ileri gelenleri geldiler ve geçtiler bir anda, gözlerinin önünden. Onlar, kentlerini iflgal etmek için sald›ran düflman birliklerine kahramanca karfl› koymufllar ve bu u¤urda flehit düflmüfllerdi. On y›l düflman iflgali alt›nda inleyen Menemen, kendisini ba¤›ms›zl›¤›na, özgürlü¤üne kavuflturan cumhuriyet yönetiminin s›rt›ndan b›çaklanmas› olay›na sahne oluyordu flimdi. Ac›, kolay kolay dayan›l›r türde bir ac› olman›n çok ötelerindeydi. ustafa Kemal, gezisini yar›da kesip dönmek istemesine karfl›n inatla ac›s›n› yüre¤ine gömdü ve Edirne’de bir meslek okuluna giderek ö¤rencilere, “ilk insanlar›n ve ilkel toplumlar›n korkuya dayanan ahlâk ve e¤itim sistemleri”ni anlatt›. Sonra da, unutulmaz flu sözleri söyledi: “Demokratik toplumlarda bireylerin nas›l bir e¤itim almas› gerekir? Toplumda en büyük güç kayna¤› ve bafllang›c›n› düflünen bu sistemde bireyin topluma karfl› görevi herfleyden önce onun ba¤›ms›zl›k, huzur ve
M
BD ARALIK 2015
Mustafa Kemal
refah›n› sa¤lamaya çal›flmakt›r. En iyi birey kendisinden çok, ba¤l› oldu¤u toplumu düflünen, onun varl›¤›n›n korunmas›na ve mutlulu¤una nefesini harcayan kimsedir.” Okulun atölyesinde kan ter içinde demir döven Nuri adl› bir ö¤renci ile karfl›laflt›. “Ö¤retmen okuluna ya da liseye gidip tertemiz giyinmifl boyunba¤l› bir memur olmak varken ne için bu okula gelerek böyle atefl, kömür ile ter içerisinde u¤rafl›p duruyorsun?” diye sordu. Ö¤renci Nuri’nin yan›t› ilginçti: “Siz bu vatan› k›l›ç ile kurtard›n›z. Bizler de onu bu çekiç ile yükseltece¤iz! Ayr›ca bizim ellerimiz karad›r, anl›m›z terlidir, fakat yedi¤imiz ekmek akt›r ve anl›m›zdaki ter pakt›r!” yan›t›n› al›nca çok duyguland›. Edirne’den ‹stanbul’a gitti ve yetkililerle bir toplant› yapt›. Menemen olay›n›n s›radan
bir olay olmad›¤›n›n bilinmesini istedi. Mustafa Kemal, orduya bir baflsa¤l›¤› mesaj› yazd›: “Menemen’de son zamanlarda meydana gelen gericilik olay› s›ras›nda yedek subay Kubilay Bey’in görev yaparken bafl›na gelenlerden dolay› cumhuriyet ordusuna baflsa¤l›¤› dilerim. Kubilay Bey’in vahflice flehit edilmesi s›ras›nda baz› gericilerin olay› alk›fl tutarak onaylamalar› tüm cumhuriyetçiler ve vatanseverler için utan›lacak bir olayd›r. Vatan savunmas› için yetifltirilen her türlü iç politika ve anlaflmazl›¤›n d›fl›nda ve üstünde, sayg›n bir durumda bulunan Türk subay›n›n gericiler karfl›s›ndaki yüksek görev duygusunun vatandafllarca sadece sayg›yla karfl›land›¤› kuflkusuzdur. Menemen’de halktan baz›lar›n›n hatalar› tüm ulusa ac› vermifltir. ‹stilan›n ac›l›¤›n› tatm›fl bir çevrede genç ve kahraman bir subay›n u¤rad›¤› sald›r›y› ulusun do¤rudan
“Büyük ordumuzun kahraman, genç subay› ve de¤erli üyesi Kubilay’›n temiz kan›yla cumhuriyet canl›l›¤› tazelenmifl ve güçlenmifl olacakt›r.” 23
BD ARALIK 2015
do¤ruya cumhuriyete karfl› giriflilmifl bir suikast sayd›¤› ve sald›rganlarla, onlar› teflvik edenleri ona göre izleyece¤i kuflkusuzdur. Hepimizin dikkati bu konuda görevimizin gere¤ini duyarl›l›kla ve tam olarak yerine getirmeye yöneliktir. Büyük ordumuzun kahraman, genç subay› ve de¤erli üyesi Kubilay’›n temiz kan›yla cumhuriyet canl›l›¤› tazelenmifl ve güçlenmifl olacakt›r.” enemen Olay› ‹stanbul’a uzan›yordu. ‹stanbul’da Erenköy fievki Pafla Köflkü’nde oturan 84 yafl›ndaki tarikat lideri Erbilli fieyh Esat ile o¤lu Mehmet Ali laik cumhuriyetten ve devrimlerden rahats›zd›. Manisa Askerî Hastanesi
M
fieyh Esat
imaml›¤›ndan emekli olan ‹brahim Hoca, mürteci Dervifl Mehmet ve adamlar›n› kulland›. Amaçlar› saltanat ve fleriat› geri getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, flapkay› yasaklay›p yeniden fesin kullan›lmas›n› sa¤la24
makt›. ‹brahim Hoca, Erbilli fieyh Esat taraf›ndan Manisa’ya sözde bafl halife olarak atanm›flt›. Manisa çevresindeki ilçe ve köylerde tarikat›n› yaymaya çal›fl›yor, her olanakta Gazi Mustafa Kemal, cumhuriyet ve devrimlere karfl› karalay›c› konuflmalar yap›yordu. Kubilay’› kör b›ça¤› ile kesen Giritli Dervifl Mehmet’i ise, bu toplant›lar›ndan birinde kendini “Mehdî” ilân etmiflti. “Mehdî” Dervifl Mehmet ve onun gerici grubu, 6 Aral›k 1930 Cumartesi günü akflam› Manisa’da tatl›c› Hüseyin’in evinde yapt›klar› son toplant›da, Menemen’de gerçeklefltirecekleri eylemin plan›n› haz›rlad›lar. Manisa’dan hareket ederek Paflaköy, Sünbüller ve Bozalan köylerinden sa¤lad›klar› silahlarla 23 Aral›k Sal› günü sabah› Menemen’e geldi ler. Müftü (Köseköy-Kesikköy) mescidine girdiler. Mürteciler (Gericiler) mescitte mihrabda as›l› üzeri Arapça yaz›l› yeflil bayra¤› da alarak Belediye Meydan›’na geldiler. “Din elden gidiyor, kafirler flapka giymemizi zorlayarak bizi dinimizden ay›rmaya çal›fl›yor” diyerek esnaf› dükkânlar›n› kapatmaya ve kendilerine kat›lmaya zorlad›lar. Dervifl Mehmet ayr›ca, “kendisinin peygamber olarak geldi¤ini, fleriat› yerine getirece¤ini, Menemen’in 70 bin Müslüman askeri taraf›ndan kuflat›ld›¤›n› tehditkâr bir biçimde ilan ederek halk›, fleriat bayra¤› alt›nda toplanmaya ça¤›rd›. Bu emre uymayanlar›n ise k›l›çtan geçirilece¤ini, askerin silah atamayaca¤›n›, kendilerine top ve merminin ifllemeyece¤ini”
BD ARALIK 2015
söyleyerek halk› ayakland›rd›. rubun meydandaki bu eylemlerine Menemen Jandarma Bölük Komutan› Yüzbafl› Fahri Bey müdahale etti ve kalabal›¤›n da¤›lmas›n› istedi; fakat orada bulunan halk da¤›lmad›. O s›rada Mehdi Dervifl Mehmet, Yüzbafl› Fahri’ye “Ben Mehdiyim. fieriat› ilan ediyorum. Bana kimse karfl› koyamaz. Karfl›mdan çekil!” diye ba¤›rd›. Mehdinin bu sözü orada bulunan Menemen halk›n›n kimileri taraf›ndan alk›flland›. Ayaklanan bu gerici toplulu¤un tehlikeli hareketlerini denetim alt›nda tutabilmek amac›yla Menemen’deki 43. Piyade Alay›’ndan P. Aste¤men Mustafa Fehmi Kubilay görevlendirildi. Kubilay erat›n cephane almas›n› beklemeden 26 kiflilik müfrezesiyle hareket etti. Kubilay olay yerine geldi¤inde, müfrezesine süngü takt›rd› ve erleri müfreze çavuflunun komutas›na b›rakarak ayaklanan mürtecilerin yan›na gitti. Meydanda Mehdî Dervifl Mehmet ile karfl›laflt› ve kendisine uyar›da bulundu: “Yapt›¤›n›z hareket suçtur. Bu kanunsuz eyleme son verin, kan dökmeden buradan çekip gidin!” dedi. Mehdî Dervifl Mehmet, onun bu uyar›s›na silahla karfl›l›k verdi. Kubilay yaraland›, yere düfltü. Olay yerinde bekleyen Kubilay’›n müfrezesi irticaî gruba atefl açt›; ancak, silahlar›nda manevra mermisi bulundu¤undan etkili olamad›. Bunu f›rsat bilen Mehdî Dervifl Mehmet, halka dönerek “Bak›n bana mermi ifllemiyor” diyerek cüretini daha da art›rd›. Kubilay, a¤›r yara-
G
l›yd›. Meydandaki hükümet binas›na girmek istedi; fakat, binan›n girifl kap›s› kapal› oldu¤u için giremedi. Bu nedenle, hükümet binas›n›n hemen yan›ndaki Kazez Camisi’nin bahçesine girdi. fiamdan Mehmet’in de yard›m›yla Mehdî Dervifl Mehmet, cami bahçesinde bitkin bir biçimde yatan Kubilay’›n bafl›n› testereyle keserek gövdesinden ay›rd› ve yeflil bir bayra¤›n tepesine takarak, Kubilay’›n kesik bafl›n› adamlar›yla birlikte, Menemen sokaklar›nda dolaflt›rmaya bafllad›. Kalabal›¤› durdurmak isteyen fievki ve Hasan adl› iki bekçiyi de öldürdüler. Olay yerinde toplanan 250-300’e yak›n kifli, Kubilay’›n, Bekçi Hasan ve fievki’nin öldürülmesi s›ras›nda
Kubilay’›n müfrezesi irticaî gruba atefl açt›; ancak, silahlar›nda manevra mermisi bulundu¤undan etkili olamad›. donuk, duygusuz ve seyirci kald›, hatta bir bölümü olay› onaylarcas›na alk›fl tuttu. Bu s›rada makineli tüfeklerle donat›lan iki bölük Menemen’e do¤ru yola ç›kt›. Askerler, önce kentte gerekli önlemleri ald›lar, sonra da halka da¤›lmalar›n›, evlerine gitmelerini söylediler, bu emre uymayanlara atefl aç›laca¤› uyar›s›nda bulundular. 25
BD ARALIK 2015
Meclisi’nde flu tarihi konuflmas›n› yapt›: “Hepimiz ailelerimizde yetifltirdi¤imiz çocuklardan bir kurban vermifl olduk... Sorunun dini siyasete alet eden aflamas›na dikkatlerimizi yöneltmeliyiz. Bu aflama yüzlerce y›ldan beri yinelenen aflamalar›n ayn›s›d›r. Cumhuriyetin bafllang›c›ndan beri izledi¤i devlet ifllerini din ifllerinden ubilay, fievki ile Hasan’›n cenazeleri, ertesi gün törenle ay›rmak hareket tarz›, ihtimal ki Menemen’de topra¤a verildi. bundan befl, sekiz y›l önce dine karfl› bir hareket gibi suçlama ve kand›rmaCumhuriyet gazetesi öncülü¤ünde Nadir Nadi’nin ilk gazetecilik çal›fl- ya yer verebilirdi. Çünkü bu suçlaman›n as›ls›z oldu¤unu gösterecek en mas›yla Menemen’de Ayy›ld›z önemli ve en inand›r›c› etken yani Tepe’de Devrim fiehidi Kubilay ile Bekçi Hasan ve Bekçi fievki ad›na bir zaman henüz geçmemiflti. Fakat dünya an›t dikildi. An›t›n üzerinde anlaml› ifllerinden din ifllerini ay›rd›ktan sonra y›llar geçti. Vatandafllar›n inanç ve bir söz vard›: “‹nand›lar, dövüfltüler, öldüler... vicdanlar›na baflkalar›n›n herhangi bir kar›flmas›, yasaklamas› ve B›rakt›klar› emanetin bekçisiyiz.” Olaydan bir hafta sonra Baflbakan tasarrufu olmad›¤› kan›tlanm›fl oldu.” “Siyasette aran›lan fley, birtak›m ‹smet ‹nönü Türkiye Büyük Millet adamlar›n ve özellikle politikac›lar›n dini di¤er bireylerin özgürlü¤üne karfl› ve devletin kanunlar›na karfl› bir sald›r› arac› olarak kullanmamalar›d›r. Yasak olan fley budur. Bu hareketler devlet ve cumhuriyet karfl›t› fiili tecavüz ve kast niteli¤indedir.” “Dinle dünya Cumhuriyet gazetesinin Menemen Olay› ile ilgili haberlerini ifllerinin ayr›lmas› veren manfletlerinden biri 20 Aral›k 1930 Gericiler “Bize kurflun ifllemez, biz fleyhiz, dervifliz...” diyerek askerlere de karfl› koymaya kalk›fl›nca, Kubilay’› flehit eden Mehdî Dervifl Mehmet ile birlikte Sütçü Mehmet ve fiamdan Mehmet, kendilerine kurflun iflleyece¤ini son soluklar›nda ö¤renmifl oldular.
K
26
BD ARALIK 2015
sorununun ruhu buradad›r. Laik yönetimde herkes inanç ve vicdan›nda her türlü engelden ve yasaktan kurtulmufltur. Ancak bunu vatandafllar siyaset arac› yaparak baflkalar›n› zorlamak için veya devletin yönetiminde etkili olmak için kullanamazlar.” ir ay sonra Ege bölgesindeki gezisinde konuflan Mustafa Kemal ise flunlar› söylüyordu: “Halk›n safl›¤›ndan yararlanarak ulusun maneviyat›na sataflan kimseler ve onlar›n takipçi ve müritleri elbette birtak›m cahillerden ibarettir. Ulusumuzun önünde aç›lan kurtulufl ufuklar›nda durmaks›z›n yol almas›na engel olmaya çal›flanlar, hep bu örgütler ve bu örgütlerin üyeleri olmufltur. Türk ulusunun bunlardan daha büyük düflman› olmam›flt›r. Bunlar›n varl›¤›n› hoflgörü ile kabul edenler, Menemen’de Kubilay’›n bafl› kesilirken kay›ts›z, ilgisiz izlemeye dayanan ve hatta alk›fllamaya cesaret edenlerle birdir.” Menemen olay›na kar›flanlar›n
B
Menemen Olay› san›klar› (08.07.1931)
yarg›lanmas› için Divan-› Harp Baflkan› General Mustafa Mu¤lal› görevlendirildi. Mu¤lal› san›klara “tarikat›n ayd›n tabakalar›ndan bu ulus çok zarar görmüfltür. Tarikatç›lar, her zaman ulusa ve ülkeye kötülük yapm›fllard›r. Son 400 y›ll›k Türk tarihi incelenirse din ve tarikat perdesi arkas›nda zavall› saf Müslümanlar› kalpte sakl› olan o ‘s›rla’ zehirlemifl ve bu ulus sizin aletiniz olmufltur” dedi. Menemen Olay›’n›n soruflturmas› derinlefltirildikçe, olay›n ç›ban bafl› konumundaki haz›rlay›c›s› tarikat lideri fieyh Esat’›n yurt d›fl› ba¤lant›lar› oldu¤u da saptand›, ortaya ç›kar›ld›. “Yurt d›fl› güçler”, yeni kurulan Türkiye Devleti’nin varl›¤› yan›s›ra, onun yönetim biçimi cumhuriyetten de duyduklar› rahats›zl›klar›n›, dedelerinden miras ald›klar› ve torunlar›na miras b›rakacaklar› al›fl›lagelmifl yöntemleriyle sürdürüyorlard›.• yasarozturk@butundunya.com.tr 27
Yar› Önlem T
ürkiye’de yeni yönetimin en çok göze çarpan becerisi, siyasi ve sosyal hareketlerinde daima “Yar› Önlem” sisteminden kaç›nmas›d›r. Islahat tarihimizi dolduran hareketlerin hemen hepsi bu sakat sistem yüzünden baflar›l› olamad›. Tanzimat-› Hayriye’nin mutlu sonuçlar vermesine engel olan neden, Yar› Önlem siyasetinden baflka bir fley de¤ildir. Türkiye’de meflrutiyet deneyiminin iflas etmesinin birçok nedenleri aras›nda, iktidara geçenlerin bir türlü idare-i maslahat siyasetinden ayr›lmamalar› birinci derecede etkendir. -Acaba kamuoyu ne diyecek? -Bu hareketi Avrupa nas›l karfl›layacak? -Millet bu çeflit bir düzeltmeyi hazmedecek mi? Eskiden her ›slahat karar›, bu gibi belirsiz sorularla karfl›lafl›rd›. Islahatç›lar, hem Avrupa’y› tan›m›yorlard›, hem de Türk ulusunun yetene¤inden habersiz ve bilgisiz bulunuyorlard›. Bundan baflka kendi arzular›na da inanm›yorlard›. Onun için en yaflamsal konularda bile çekingenlik ve korkakl›k gösterirler, ›slahat kararlar›ndan dönerler, yar›n› düflünmeyen k›s›r ve k›sa bir siyasete tak›l›p kal›rlard›. Esasen halk›n bizzat kendi kaderine hâkim olamad›¤› saltanat yönetiminden daha iyi bir fley beklenebilir miydi? Devlet adamlar›n›n bu uyufluklu¤u yüzünden d›flar›da Türk ulusu aleyhinde yanl›fl ve yalan kanaatler yerlefliyordu: “Türk ulusu ›slahata taraftar de¤ildir. O, yenilenmesini ‹slamiyet’e muhalif görecek kadar kör ve
28
mutaass›pt›r yani ba¤nazd›r…” Millet y›llarca bu a¤›r suçlama ve yük alt›nda kalarak yaflam›n› sürdürmeye çal›flt›. Bu yüzden u¤rad›-¤›m›z zarar›n haddi hesab› yoktur. Cumhuriyet Yönetimi’nin böylesi bir ç›kmaza girmesi elbette beklenemezdi. Gazi Pafla, bütün ifllerinde “Yar› Önlem” sistemine asla yanaflmad› ve hiçbir zaman da s›cak bakmad›. Onun için en büyük devrim hareketlerinde ald›¤› sert önlemler, keskin sonuçlar verdi. Aflamal› geliflmenin yeri bu gibi devrim hareketleri de¤ildir. Kesin olan flu ki; “E¤er Türkiye’ de bir taraftan saltanat› kald›r›rken, öbür tarafta hilafeti yaflatan, Bir tarafta E¤itim-Ö¤retim tesislerimizi ça¤dafl tesislerle güçlendirirken, öbür tarafta flu veya bu flekilde medreseleri devam ettiren, Bir tarafta Latin harfleri esaslar›na giderken, öbür tarafta Arap harfleri ile de e¤itim ve yay›nc›l›¤a hoflgörü gösteren, Bir tarafta devlet idaresinde laik esaslar› kabul ederken, öbür tarafta sahte bir vicdan hürriyeti maskesi alt›nda ve din ad›na halk› zehirlemeye uygun olan Yar› Önlem siyaseti uygulayan” anlay›fl geçerli olsayd›, bütün devrimler, bir kül halinde tehlikeye düfler, devrim ad›na yap›lan bütün özveriler bofla giderdi. Bunca deneyimlerden ç›kan dersin özeti fludur: Ekonomik giriflimlerde, imar ifllerinde, özel kurulufllarda ve k›sacas› genel ve özel bütün yaflam›m›zda zay›f ve yar›m hareketlerden kaç›nmal›, her iflte en mükemmel ve tam sonuçlar almaya bakmal›d›r. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 14 Temmuz 1929
Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal
67 S
Atatürk’ün Konya Lisesi’nde Ö¤retmen ve Ö¤rencilere Çay Ziyafetinde Konuflmas›
ayg›de¤er Efendiler! Konya bilim yuvas›n›n sayg›de¤er müdürünü, seçkin e¤itmenlerini ve onlar›n verimli ö¤retimi içinde bulunan k›ymetli ö¤rencilerini çok içtenlikle, sayg›yla ve takdirle selâmlar›m. Müdür Beyefendiye özellikle teflekkürlerimi sunmay› bir görev bilirim. fiundan dolay› ki, Müdür Beyefendi gerçekten bir bilgi, anlay›fl yurdunun baflkan›na lây›k k›ymetli aç›klamalarda bulundular ve bugün milletin ruhuna, vicdan›na, fikrine yön verebilecek içerikte bir konuflma yapt›lar. Osmanl› tarihini bütün ince noktalar›na
de¤inerek yararl› flekilde özetlemifllerdir. Herkesin uyar› dersi alabilece¤i k›ymetli sonuçlara ba¤layan bu güzel özetin seçkinli¤ini ve k›ymetini bozmamak için, eklemek de¤il, yaln›z o özetteki fikirleri do¤rulamak için flunu söyleyeyim ki, büyük Türk ulusu gerçekten yüzy›llardan beri birtak›m
29
BD ARALIK 2015
delilerin, israfç›lar›n emellerinin ve tutkular›n›n oyunca¤› olmufltur. Büyük ulusumuz, uzun yüzy›llar buna katlanm›fl, kaderini kendi elinde de¤il, kiflilerin keyif ve hevesine ba¤l› bulunduran bu idare sonucunda çok belâlar, felâketler, ac›lar görmüfl ve sonunda o idare milleti dört y›l önce kesin flekilde esaretin, yok olman›n, ölümün kenar›na kadar getirmifltir. fiükretmeye ve övmeye de¤erdir ki, Türk ulusu yok olup mezara girmeden önce silkinerek kendini toparlad› ve yüzy›llardan beri sahip ç›kamad›¤› benli¤ine bu defa kesin karar ile bütün bilinç ve inanc›yla sar›larak dünyada yeni ve herkeste sayg› uyand›ran bir varl›k halinde ortaya ç›kt›. Ulusu as›rlarca en s›cak faydalanma h›rs›n›n arac› k›lan en büyük düflman›, Müdür Beyefendi aç›k, kesin ve kan›tl› bir ifade ile bildirdiler. Bu cehalettir! ürk ulusunu kendi benli¤ine sahip ç›kamaz duruma getiren ve as›rlarca kendi haklar› konusunda aldatan, kiflisel haklar›ndan ve özgürlü¤ünden yoksun kalmas›na neden olan hep bu cehalettir. Hükümdarlar›n, flunun, bunun ulusumuzu esir gibi, köle gibi kullanmalar›, bütün vatan› kendi özel köflkleri gibi kabul etmeleri, ne yaz›k ki, hep bu cehaletten yararlan›larak olmufltur. Gerçek kurtuluflu, ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤ü istiyorsak; her fleyden önce, bütün kuvvetimiz, kararl›l›¤›m›z ve h›z›m›zla bu cehaleti temizlemek zorunday›z. Burada cehaleti sadece okuyupyazmak anlam›nda alm›yorum. Türk
T
30
Ulusu as›rlarca en s›cak faydalanma h›rs›n›n arac› k›lan en büyük düflman›, cehalettir! ulusu, üç buçuk dört y›l kadar önce, kendisini esaret ve ölüme boyun e¤mesi hakk›nda hükümdar›n›n verdi¤i emirlere, yay›nlad›¤› fetvalara, gönderdi¤i ordulara karfl› ayaklanmakla bu cahilli¤i y›rtt›¤›n› ve bu cehaletten s›yr›ld›¤›n› kan›tlad›. Gerekir ki, ulusumuz bir daha o bilgisizli¤e düflmesin. Hepimize düflen görev, beyinleri bir daha bu bilgisizli¤e düflmemek için haz›rlamakt›r. Bunu yapmak için akl›m›zla, mant›¤›m›zla ve dinimizce hiçbir engel düflünülmüfl de¤ildir. Bu yolda önümüze herhangi bir engel ç›karsa, do¤ru yolumuzda herhangi bir kara kaya oluflursa, derhal o engeli y›kmak, o kayay› parçalamak; memleketin flerefini, namusunu, hayat›n› düflünenler için borçtur, farzd›r, ilâhi emirdir. Bu konuda baflar›m›z› kolaylaflt›-
BD ARALIK 2015
racak çarelerin en bafl›nda ayd›nlatma ve uyarma bulunuyor. Ulusumuzu ayd›nlatma ve uyarma yolunda baflar›yla çal›flmalar yürütebilecek dindafllar›m›z, Tanr›’ya flükür ki çoktur. Genç, ihtiyar bütün ayd›nlar, bütün memleketini sevenler bu ayd›nl›k göreve koflacakt›r ve kofluyor. aln›z flunu bilmeliyiz ki, bu düflünceler içinde, bunlar›n bafl›nda bulunmas› lâz›m gelen her yerdeki, her beldedeki flerefli bilginlerin çok yüksek mevkileri ve yapacaklar› çok hay›rl› görevleri vard›r. Bu gibi bilginlerimizin çabalar›yla gerçek bilim sahiplerinin, gerçek fleriat ilkelerine yönelmelerle, bugünkü idaremizin as›l fleriat›n ve dinin ruhundan al›nm›fl oldu¤unu, ‹slam gerçe¤inin bize as›l bugünkü flekli emretti¤ini anlatmakla yapacaklar› görevler cidden k›ymetli ve önemlidir.
Y
Bütün ‹slâm dünyas›n›n övünç nedeni olan ‹bni Rüfld’ler, ‹bni Sina’lar, ‹mam› Gazali’ler, Farabi’ler gibi yüksek düflünceli kiflilerin milletimizin bilginler s›n›f› içinde ayd›nl›k beyinleriyle varl›k göstereceklerine eminim. fendiler! Ac›, kara günlerden sonra ulusumuzun düflürüldü¤ü ölüm mezar›ndan kurtulmas›, bugünkü flerefli yerini bulmas› hakk›nda, flükretmeye ve övmeye lây›k giriflimler ve harekette bulunan arkadafllar›n, amaçlar›na varmakta baflar›l› olabilmesi ancak ayd›nlar›m›z›n, ulusumuzu her olayda ayd›nlatmalar› ve uyarmalar› ve onlar› daima ana hedefe yöneltmeleriyle mümkün olmufltur. Biz, bugünkü noktaya bütün ayd›nlar›n yard›m› ve bütün kuvvetlerin birlefltirilmesiyle ulaflm›flt›k. Sayg›de¤er Müdür Bey’in k›ymetli aç›klamalar› aras›nda hepimize
E
31
BD ARALIK 2015
Ulusumuz, att›¤›m ad›mlar›n yaln›z benim ad›mlar›m olmad›¤›n› bilerek, bütün ayd›n kitlenin, bütün iyiliksever tabakan›n, bütün saf ve büyük ruhlu halk›n benimle beraber geldi¤ini bilerek kuvvetle, dayan›kl›l›kla, kararl›l›kla, birlikte daima ve ileri yürüyece¤iz. dayanak noktas› olan bu yönü bir daha ortaya ç›kartarak ileri, daima ileri yürümek için gösterdikleri iste¤e ve özleme teflekkürlerimi sunar›m. ‹flte heyetinizin karfl›s›nda bir daha ilân ediyor, bütün Türk ulusuna haberin ulaflmas› için, dünyan›n iflitmesi ve dostun düflman›n duymas› için bir daha söylüyorum ki, ulusumuzun bütün ayd›n kuvvetinin, gerçek bilginlerinin, bilim adamlar›n›n ayd›nlatma ve uyarmas›na sahip olarak, bütün seyahat etti¤im yerlerde, memnuniyetle gördü¤üm, ulusun çiftçisiyle, esnaf›yla, tüccar›yla, köylüsüyle kendine güveni oldukça ileri, daima ileri, korkusuzca ileri yürüyecektir. lusumuz, att›¤›m ad›mlar›n yaln›z benim ad›mlar›m olmad›¤›n› bilerek, bütün ayd›n kitlenin, bütün iyiliksever tabakan›n, bütün saf ve büyük ruhlu halk›n benimle beraber geldi¤ini bilerek kuvvetle, dayan›kl›l›kla, kararl›l›kla, birlikte daima ve ileri yürüyece¤iz.
U
32
Sayg›de¤er Efendiler! Böyle bütün halinde yapaca¤›m›z kurtulufl ve devrim hareketinin de düflmana karfl› yapt›¤›m›z ba¤›ms›zl›k hareketi gibi mutlaka baflar›yla sonuçlanaca¤›na flüphe yoktur. Bu ikinci amac›m›za da her gün daha çok baflar›yla varmak için herkesin, her millet ferdinin ruh ve vicdan›nda flu inanç sars›lmaz flekilde yerleflmelidir ki, art›k Türk ulusu geçmiflte oldu¤u gibi flunun bunun heveslerini ve tutkular›n› flan ve flerefini, amaçlar›n› ve yararlar›n› tatmin için de¤il; ancak kendine ait ç›karlar için, kendisine gerekli ve faydal› gördü¤ü fleyler için yürüyecek ve bu millet art›k ancak bu düflünceyle ilerleyecektir. Böyle ad›mlar›n karfl›l›¤› da; elbette Tanr›’n›n emretti¤i, bu ulus için takdir etti¤i zafer ve baflar›lar olacakt›r.• 21 Mart 1923 Konya cengizonal@butundunya.com.tr
Gelecek Ay: ‹zmir’de Ordu ‹leri Gelenleriyle Konuflmas›
BD ARALIK 2015
Otopsi Cengiz Özak›nc›
Avustralya Bas›n›nda "Mustafa Kemal'i Esir Alan Anzaklar"
Masal› vustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birlikleri (Anzaklar), Birinci Dünya Savafl›'nda, ‹ngiltere'nin yan›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u'na karfl› savaflt›. 1915'te Çanakkale'de, Gelibolu'da yenilen bu devletler, 1918'de Suriye-Filistin cephesinde galip geldiler; ve yenilgiyi kabul eden Osmanl› ‹mparatorlu¤u, 30 Ekim 1918'de imzalad›¤› Mondros Mütarekesi'yle, teslim oldu. 10 A¤ustos 1920 günlü Sevr Anlaflmas›'nda, ‹ngiltere, Fransa, ‹talya ile birlikte, Avustralya ve Yeni Zelanda'n›n da imzas› vard›. Sevr anlaflmas›yla tarihe gömüldü¤ü düflünülen Türklerin, Yunan ordusunu
A
1921 bafl›nda ‹nönü'de durdurmas›, bütün dünyada oldu¤u gibi Avustralya'da da büyük bir flaflk›nl›kla karfl›lanacakt›. Dünya bas›n›, k›sa süre önce silahlar› ellerinden al›n›p ordular› terhis edilen ve tarihten silindi¤ine inan›lan Türkler'in, General Mustafa Kemal önderli¤inde aya¤a dikildi¤ini yaz›yordu. Avustralyal› General Sir Harry Chauvel, ilkin 1915 Çanakkale Savafl›'nda, GeliAvustralya Ordusu Generali Sir Harry Chauvel. 33
BD ARALIK 2015
bolu'da, daha sonra 1918 Suriye cephesinde, Halep'te, iki kez Mustafa Kemal'in komuta etti¤i ordu birlikleriyle karfl›laflm›flt›.
‹stanbul'a varmadan tafl›ttan indi, ondan sonra bir ordu oluflturup Yunanlara çok fliddetli bir dayak att›."1 Birinci ‹nönü Zaferi, Avustralya' da iflte böyle yank›lanm›flt›. Mustafa Kemal'in 26 A¤ustos 1922 günü bafllatt›¤› Büyük Taarruz'la Yunan ordusunu kovalamaya bafllamas›, tüm dünyada oldu¤u gibi Avustralya'da da büyük yank› uyand›racakt›. vustralya'l› savafl muhabiri H. S. Gullett2, 7 Eylül 1922'de yay›mlanan makalesinde, 1918'de yenilen Türkler'in, M. Kemal taraf›ndan nas›l aya¤a kald›r›ld›¤›n› flöyle anlat›-
A General Sir Harry Chauvel (ortada) 1915 Çanakkale Savafl›'nda, Gelibolu'da, karargah subay› Walter P. Farr (sa¤da) ile birlikte.
Gözler, "Türkleri Suriye cephesinde yenen komutan" olarak tan›nan Chauvel'e döndü. Avustralya Silahl› Kuvvetleri Müfettifli Chauvel, 28 fiubat 1921 günü United Service Club'ta yapt›¤› konuflmada Türklerin diriliflini flöyle aç›klayacakt›: "Mustafa Kemal, ateflkes (Mondros Mütarekesi) imzaland›¤›nda (30 Ekim 1918), ‹ngilizler'e karfl› çok ac›mas›z bir tutum tak›nd›. Kendisinin üzerine yürümeyip, bu sert davran›fl›n› ‹stanbul'a (‹ngiliz Komutanl›¤›'na) bildirmeye ve ‹stanbul'a dönmesi için her türlü yard›m›n sa¤lanmas›na karar verildi. Ancak o, nas›l olduysa, 34
yordu: Avustralyal›lar Kemal'i iyi tan›r. O Gelibolu'daki yetenekli Türk liderlerden biriydi. (...) General Chauvel, Halep yak›nlar›nda onunla yeniden Avustralyal› savafl karfl› karfl›ya muhabiri H. S. Gullett. geldi, bir süre onu esir olarak tuttu. Ateflkesten (30.10.1918-Mondros Mütarekesi'nden) iki gün sonrayd› (01.11.1918); Chauvel, Kemal Pafla'n›n Türk süvari
BD ARALIK 2015
birlikleriyle Halep'ten Ba¤dat'a do¤ru 40 mil uzakl›kta konufllanm›fl oldu¤unu ö¤rendi. Bir karargah subay›, teslim olmas›n› talep etmek üzere otomobille ona gönderildi. Kemal güldü ve kusursuz Frans›zcayla "Söyle Chauvel'e" dedi, "gelsin de beni kendisi teslim als›n." Kemal, (Halep'te bulunan ‹ngiliz Hint Süvari Birliklerinin komutan›) Mac Andrew'in3 askerlerinin ve atlar›n›n durumunun, bunu (kendisini teslim almaya gelmelerini) olanaks›z k›ld›¤›n› biliyordu. Bir kaç gün süren görüflmelerden sonra, her nas›lsa, Kemal durumunun umutsuzlu¤unu kabul etti, ve Halep'e gidip Mac Andrew'a teslim oldu. (...) Kendisine çok nazik davran›lan Kemal, bir süre Mac Andrew'in esiri olarak kald›. (...) K›sa süre sonra, onun ‹ngilizlerin elinde olan ‹stanbul'a trenle devam etmesi için emirler geldi. Kemal, lüks devlet otomobilinde gülümseyerek, MacAndrew'e "Benim gerçekten ‹stanbul'a gitmemi beklemiyorsunuz, de¤il mi?" diyerek gitti. Onun, yeniden ‹ngilizlere esir olaca¤› ‹stanbul'a Henry John Milnes MacAndrew © National gitmeye hiç Portrait Gallery, London. niyeti yoktu.
Anadolu'nun kasabalar›n›n birinde, treni terketti ve Yunanlar› ülkeden kovacak güce dönüflecek karargâhlar›n›, iflte o zaman kurdu.4 *** 922'de yay›mlanan bu makalede ad› geçen Mac Andrew, üç y›l önce 1919'da ölmüfltü; Avustralyal› General Chauvel ise, 29 Eylül 1922 günü Royal Colonial Institute'de yapt›¤› konuflmada, yaz›lanlar› ana
1
Avustralyal› General Sir H. Chauvel, 1918'de Suriye cephesinde.
çizgileriyle yineleyecekti. Ona göre: 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nden sonra, teslim olmas› istenen Mustafa Kemal, ‹stanbul'a gönderilmek üzere trene bindirilmifl; ancak o, asla ‹stanbul'a gitmeyip, yar› yolda, Konya'da trenden inmifl; 1922'de Yunan ordusunu denize dökecek olan direnifli, 1918 'de Konya'da örgütlemiflti.5 Avustralya bas›n› 1922'de yay›lan bu uydurmalar›, 15 y›l sonra yineleyecek6 The Age gazetesi, Mustafa Kemal'in ölümünden iki gün sonra 12 Kas›m 1938 günü yay›mlad›¤› 35
BD ARALIK 2015
"Kemal'in Teslimi" bafll›kl› yaz›da; General Chauvel'in karargâh subaylar›ndan Walter P. Farr'›n, Mütareke' den sonra Mustafa Kemal'i ‹stanbul'a gitmekte olan trende yakalay›p, k›l›c›n› teslim ald›¤›n› ileri sürecekti.7 Ayn› gazete, bir y›l sonra, Mustafa Kemal'in k›l›c›n› W. P. Farr'a teslim etti¤i uydurusunu bir yana b›rakarak, bu kez de Mustafa Kemal General Chauvel'e teslim oldu, diyecekti.8 Avustralya bas›n› konuyu son kez 1940'ta, Albay W. P. Farr'›n ölüm haberinde yeniden gündeme getirdi.8 Bafll›klar 1918 Suriye cephesinde flöyleydi: "Mustafa General H. Chauvel'in karargâh subay› Walter Kemal'in K›l›P. Farr. c›n› Teslim Alan Adam Yarbay W. P. Farr Öldü", "Kemal Pafla'y› Esir Eden Adam; Yarbay Farr Öldü", "Mustafa Kemal'in Teslimi" vs... *** Avustralya bas›n›n›n Mustafa Kemal'i Anzaklara teslim olmufl göste18 Kas›m 1940 günlü The Mercury gazetesi: "Mustafa Kemal'in K›l›c›n› Teslim Alan Adam Yarbay W. P. Farr Öldü" 36
ren bu yay›nlar› gerçek d›fl›d›r. M. Kemal'in k›l›c›, Atatürk ve Kurtulufl Savafl› Müzesi'ndedir. 1922'de çekilmifl foto¤rafta, k›l›c›n belinde oldu¤u görülmektedir. Mütareke'nin imzaland›¤› 30 Ekim1918 ve sonraki günlerde, Mustafa Kemal'in hangi gün, hangi 18 Kas›m 1940 günlü Newcastle Morning Herald gazetesi: "Kemal Pafla'y› Esir Eden Adam; Yarbay Farr Öldü"
BD ARALIK 2015
saatte, nerede oldu¤u, kimlerle görüfltü¤ü belgelerle ortadad›r. Belgeler 1926 y›l›nda Hakimiyeti Milliye gazetesinde ve daha sonra kitap olarak yay›mlanm›flt›r. li Fuat Cebesoy da Milli Büyük Taarruz öncesi, Atatürk ve ‹smet ‹nönü, k›l›çlar› bellerinde. Mücadele Hat›ralar› kitab›nda, Suriye cephesi ve 7- The Age, 12 November 1938, p.30: Kamal's Surrender. By the ironies of fate, Kamal Ataturk, who deliberately chose the emblem Mütareke günleriyle ilgili ayr›nt›l› of the grey wolf, which occasionally ravages the steppes of Asia Minor, and who manifested many of its characteristics, died peacefully bilgiler vermifltir. Belge ve bilgiler, his bed practically on the twentieth anniversary of the armistice. Avustralya bas›n›ndaki bu yay›nlar›n inIt was almost 20 years to the day since a Melbourne officer accepted Kamal's sword as a token of surrender at Aintab, a village about 40 gerçe¤e ayk›r› oldu¤unu kan›tl›yor. •
A
cengizozakinci@butundunya.com.tr Kaynakça: 1- Brisbane Courier, Tuesday 1 March 1921,"Near East". 2- Gullett, Sir Henry Somer (Harry) (1878–1940) Australian Dictionary of Biography, Volume 9, (MUP), 1983 3-The Times, 24 July 1919- Major-General Sir Henry John Milnes Macandrew, K.C.B., D.S.O., died from heart failure, resulting from burns on the 16th inst. in Syria, where he was serving in command of the 5th (Indian) Cavalry Division. 4-The Journal (Adelaide), Thursday 7 September 1922, p.1. KEMAL PASHA. THE MAN AND HIS ARMY. The Register (Adelaide, SA) Friday 8 September 1922, p.7 KEMAL PASHA. THE MAN AND HIS ARMY. Kalgoorlie Miner (WA) Thursday 21 September 1922, p.6 KEMAL PASHA. THE MAN AND HIS ARMY. Western Argus (Kalgoorlie, WA), Tuesday 3 October 1922, p.2: KEMAL PASHA. THE MAN AND HIS ARMY. 5- The Sydney Morning Herald (NSW)-Monday 18 September 1922, p.9: KEMAL PASHA. INCIDENT IN THE WAR, ORIGIN OF PRESENT TROUBLE. * The Argus (Melbourne), Monday 18 September 1922, p.7: "Anything Might Happen." Sir Harry Chauvel's View. * The Sydney Morning Herald (NSW), Saturday 30 September 1922, page 14: Palestine and Syria. * The Armidale Chronicle (NSW), Wednesday 4 October 1922, page 7: Productions of War. Mustapha Kemal's Rise. How He Build Up The Army. * Morning Bulletin (Rockhampton), Friday 6 October 1922, p.8: Kemal the Soldier. * The Richmond River Express and Casino Kyogle Advertiser (NSW), Friday 6 October 1922, Great Military Leader. 6- The Cairns Post, Wednesday, 23 June 1937, p.8. Father of The Turks. Kemal Ataturk. * The Western Star, Wednesday, 7 July 1937, Liberator of Turkey, The Rise of Kemal Ataturk. * The Shepparton Advertiser. Sunday, 28 March 1938, p.9: Armageddon.
miles on the Euphrates side of Aleppo. His resource and prowess as a soldier were well known to the Anzacs since the Gallipolli days. Although the Turkish armistice had been signed, and Kamal's army of the Euphrates captured or scattered, Kamal himself, with his staff, was reported to be heading in a special train to the railway junction at Aleppo, but the advance section of Chauvel's Australian cavalry got there first. Colonel Farr, of the Staff Corps ("Wally" Farr to everybody from the G.O.C. to his batman), by hard riding at the head of a squadron of troopers, intercepted Kamal's train at a siding. The Turk, who spoke good French and a little English, was truculent at first, and refused to hand over his sword to any but a lieutenant-general. Some of the men suggested so the colonel to give him a "belt under the ear," but Farr was equally Oriental and suave. He explained that he personally represented General Chauvel, on whose behalf he would accept an honorable surrender. The train was luxuriously appointed, but the troopers searched it in vain for the bullion it was reported to contain. Kamal, however, had four beautiful Arab ponies which he had looted. He was not taken into captivity. After a few days he managed to obtain a large sum in gold from the Turkish Ministry of the Interior, upon the payment of which he was allowed by the British authority to take his train on to Anatolia. That release probably changed the course of history in the Near East. 8- The Age, 11 November 1939. p.26: 21 Years Ago. Some "Armistice Day" Thoughts. 9- The Mercury (Hobart), Monday 18 November 1940, p.3: COL. W. P. FARR DEAD. Man Who Received Sword From Mustapha Kemal Pasha. > The Argus (Melbourne), Monday 18 November 1940, p.5: "Obituary DISTINGUISHED SOLDIER Lt.-Col. W. P. Farr. > Newcastle Morning Herald and Miners' Advocate (NSW) , Monday 18 November 1940, p.6: MAN WHO CAPTURED KEMAL PASHA Colonel Farr Dead. > Daily Advertiser (NSW) Monday 25 November 1940, p.6: Mustapha Kemal's Surrender.
37
Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Kafe (Fr.)
a-Kafeterya b-Silmetafl c-An›t mezar d-Seçenek listesi 2 Sakaroz (Fr.)
a-Buzul ça¤› b-Bir tür fleker c-Akci¤er zar› d-Dekor yeri 3 Adült (Fr.)
a-Yetiflkin b-Fidan c-Küçük flüt d-Notalar grubu 4 Volan (Fr.)
a-Düzenteker b-Ayg›t, araç c-Fosfat d-Çevik 5 Doktrin (Fr.)
a-Ö¤reti b-‹kili bileflik c-Kal›t›msal ö¤e d-Yurtsever
6 Tümülüs (Lat.)
a-Kabala b-Höyük c-Hafif flark› d-Kabare oyunu 7 Urodel (Yun.)
a-Kuyruklular b-Abartmak c-Kad›n flark›c› d-Çok kar›fl›k 8 Egoizm (Fr.)
a-Kurguculuk b-Montajc›l›k c-Moralizmcilik d-Bencillik 9 Makak (Fr.)
a-Rezalet b-Küçük maymun c-Üçk⤛tç› d-Uyuflturucu 10 Lake (‹ta.)
a-Buzul b-Akci¤er zar› c-Laka ile cilalanm›fl d-Ak›lc›
11 Bienal (Fr.)
a-Ötücü bir kufl b-Sanatsal etkinlik c-Genifl koltuk d-Belgeleme 12 Nüans (Fr.)
a-Dinsel tören b-‹nce ay›r›m c-fians oyunu d-Küçük f›rça 13 Deplase (Fr.)
a-Yer de¤iflikli¤i b-Tel sicim c-Poker deyimi d-Tak›m oyunu 14 Batik (Fr.)
a-Ressam sehpas› b-Gelin duva¤› c-‹nce ayr›m d-Süsleme yöntemi 15 Ruba (‹ta.)
a-K›vr›k flapka b-Giyecek c-Motorsuz tafl›t d-Sert içki
(Fr.) Frans›zca, (Lat.) Latince, (Yun.) Yunanca, (‹ta.) ‹talyanca
Yan›tlar: 159. sayfada
BD ARALIK 2015
S
Sar›kam›fl üstünde kar; Kar alt›nda Mehmet’im yatar, Gülüm donmufl kara dönmüfl; Gören sanm›fl yârini sarar…
ar›kam›fl Facias›
Yazan: Prof. Dr. KEMAL ARI
Sar›kam›fl Harekât› denildi¤inde, Türk ulusunun ortak belle¤inde bu sözcük derhal “facia” sözcü¤ü ile birlikte an›msan›r. Yak›lan a¤›tlarda ve Türkülerde bu facian›n Anadolu insan›na yükledi¤i katlan›lmaz ac›lar dile getirilir. Her bir a¤›t›n a¤›l› sözleri ve Türküler’in ac›l› t›n›lar› sanki bu olayda canlar›n› yitirmifl olan kahraman flehitlerin ruhlar›yla kar›fl›p, Anadolu yaylalar›nda eser durur… Sar›kam›fl Harekât›, Birinci Dünya Savafl›’ n›n ilk ve en önemli cephelerinden biri-
nin ad›d›r. Bilindi¤i gibi Osmanl› Devleti ‹ttihat ve Terakki yönetiminin elinde büyük heveslerle Birinci Dünya Savafl›’na sürüklendi. 1914 y›l›n›n sonlar›nda bafllay›p, 1918 y›l›n›n sonlar›nda biten Birinci Dünya Savafl›’nda Türk Askeri pek çok cephede savaflt›: Kafas, Irak, Çanakkale, Kanal, Suriye, Galiçya cepheleri… Osmanl› Devleti Savafla girdi¤inde, Sar›kam›fl’tan Batum’a kadar Türk topraklar› Rus iflgali alt›nda bulunuyordu… Bu iflgalin geçmifli 1877-1878 Osmanl› Rus Savafl›’na kadar iniyordu. 39
BD ARALIK 2015
Bu topraklar d›fl›nda, süreç içinde pek çok Osmanl› topra¤› da elden ç›km›flt›. Trablusgarp ve Balkan Savafllar›’yla büyük toprak kay›plar› oldu. Bu kötüye gidifle; milli bir ülküye yönelmifl olan ‹ttihat ve Terakki’nin önde gelen liderleri “dur” demenin, Almanya ile müttefik olmakla olanakl› olaca¤›n› düflünüyorlard›. Özellikle Enver Pafla buna kendisini o denli inand›rm›flt› ki amcas› Halil Pafla’y› ihtilal ç›kars›n ve Ruslar’a karfl› o bölgedeki halklar› ayakland›rs›n diye, yaln›zca bir tümen askerle önce Sivas’a, ard›ndan da ‹ran’a göndermiflti. Kendisi de Sar›kam›fl üzerinden harekete geçmek istiyordu. Bu cephede Ruslar’a karfl› savafla bafllad›¤›nda, yine Ruslar’› arkadan çeviren amcas› Halil Pafla’n›n tümeni ile buluflacak ve iki atefl aras›nda kalan Rus cephesi bütünüyle çökertilecekti. Turan ülküsüyle yüre¤i yanan Enver Pafla, Sar›kam›fl üzerinden harekete geçti¤inde, Ergenekon’un sanki bir nefes ötesinde oldu¤u duygular›na kap›l›yordu. Sar›kam›fl’a yürüyecek Üçüncü Ordu’ya ba¤l› üç kolordu vard›: 9, 10,
Enver Pafla
ve 11. kolordular... Bu Kolordular›n Birisi Erzurum’da, ikincisi Elaz›¤’da, üçüncüsü de Sivas’tayd›. 10. Kolordu’nun komutan› Albay Haf›z Hakk› Bey’di. Sonradan Pafla olacak olan bu kifli Sar›kam›fl harekât›nda en önemli rollerden birini oynayacakt›. Gerçekte Enver Pafla’y› bu harekatla büyük bir zafere ulafl›laca¤›na inand›ran kiflilerden biri Haf›z Hakk› Bey’di. O s›ralarda Almanlar Fransa’ya karfl› savafl›rlarken, do¤u cephelerin-
Prof. Dr. KEMAL ARI Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi Tarihi kürsüsünü bitirdi. 1986’da Ege Üniversitesi’nde okutman, 1987 y›l›nda da Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk ilkeleri ve ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü’nde araflt›rma görevlisi oldu. Askerli¤i süresince, Birinci Dünya Savafl› Kronolojisi adl› kitab› yay›na haz›rlad›. 1997 y›l›nda ATASE, TATK (Türk Askeri Tarih Kurulu) üyeli¤ine getirildi. Askerli¤inden sonra üniversitedeki görevine geri dönen Kemal Ar› Az›nl›klar, mübadele, göçler, Türk denizcilik tarihi, ‹zmir kent tarihi; Türkiye’nin sosyal ve ekonomik tarihi; biyografi, Osmanl› Paleografyas› ve Tarih Araflt›rma yöntemleri üzerine araflt›rmalar yapt› ve kitaplar yazd›. 2007 yılında Doçent, 2012 yılında da Profesörlük unvan› ald›. 2015 y›l›nda, ça¤r› üzerine ABD’de baflta Ermeni Sorunu olmak üzere, çok say›da konferans verdi ve sergiler açt›. Kendi alan›nda yirmi kitab› olan Prof. Dr. Kemal Ar›’n›n de¤iflik dillerde yay›nlanm›fl 100’e yak›n bilimsel makale, bildiri ve tarihi konular üzerine yaz›lm›fl tiyatro ve radyofonik oyun senaryo metinleri mevcuttur. 40
BD ARALIK 2015
den Ruslar da Almanlar’a karfl› büyük bir sald›r›ya geçmifllerdi. Rusya’ya karfl› Kafkas bölgesinde yeni bir cephe aç›l›rsa, Almanlar üzerindeki Rus bask›s›n›n azalaca¤› umuluyordu. Bu düflünceyle Alman Genelkurmay Karargâh› da Sar›kam›fl Harekât›’na olumlu bakmaktayd›. Enver Pafla çok umut ba¤lad›¤› bu plan› kimi tan›d›¤› paflalara göstererek düflüncelerini sormufltu. Örne¤in Hasan ‹zzet Pafla, Enver Pafla’ya adeta yalvar›rcas›na: “Karda, k›flta askeri yola ç›karmayal›m. Yoksa hepsi donarak ölür!” demiflti.
Haf›z Hakk› Bey
Enver Pafla bu söze o denli öfkelenmiflti ki; paflaya flunlar› söylemiflti: “‹zzet Pafla, dua et Harbiye’den hocams›n… Yoksa seni flurada da¤arc›¤›nda asard›m!” Alman general Liman von Sanders
bile niçin k›fl koflullar›nda hareket edildi¤ini anlamam›flt› ve bunu do¤ru bulmad›¤›n› söylemekteydi. Ancak
Askerin e¤itimi eksikti. Ço¤u deneyimsizdi ve k›talar›na yeni kat›lm›flt›. Üzerlerindeki giysileri yazl›kt› ve bunlar k›fl koflullar›nda giyilemeyecek ölçüde inceydi. Enver Pafla kimseyi dinlemiyordu ki! Oysa haz›rl›klar tam de¤ildi. Erzak k›tt›... Askerin e¤itimi eksikti. Ço¤u deneyimsizdi ve k›talar›na yeni kat›lm›fllard›. Üzerlerindeki giysileri yazl›kt› ve bunlar k›fl koflullar›nda giyilemeyecek ölçüde inceydi. Kar üzerinde yürüyecek paletleri yok denecek kadar azd›. Çad›rlar›n, cephanenin ve di¤er askeri a¤›rl›klar›n da¤l›k ve gittikçe dikleflen arazide nas›l tafl›naca¤› bilinmiyordu. Karl› havada, büyük rak›ml› tepelerde ilerleyebilmeleri için gerekli olan donan›mlar› yoktu. Anadolu insan›, dualarla çocuklar›n› askere u¤urlam›fllard›. fiimdi so¤uk bir ölüme do¤ru yürüyen çocuklar›n›n yan›nda onlara koruyucu olmak üzere, yaln›zca Anadolu analar›n›n dualar› vard›. Enver Pafla'n›n buyru¤uyla birlikler 22 Aral›k 1914 günü harekete geçti. Zorlu yolculuk bafllam›flt›. Yükseklere do¤ru kar kal›nl›¤› ve so¤uk art›yor; yürümek güçlefliyor, arada bir bafllayan tipi, bir tül gibi askerlerin üzerini 41
BD ARALIK 2015
örtüyordu. So¤uk eksi otuz, otuz befl, derken eksi k›rk› göstermeye bafllad›. K›sa süre sonra elbiselerin k›fl koflullar› için uygun olmad›¤› anlafl›ld›. Yazl›k elbiseler içinde askerler üflüyorlard›. Birkaç gün sonra g›da s›k›nt›s› kendini gösterdi. Bu harekette kullan›lmas› gönderilen g›da yüklü üç gemi Ruslar taraf›ndan Karadeniz’de bat›r›lm›flt›. G›da s›k›nt›s› nedeniyle eksikler tamamlanmadan yürüyüfle geçilmiflti. Allahuekber Da¤lar› sanki kurbanlar›n› bekleyen bir Azrail gibi yürüyüfl kolunun tepesine dikilmiflti. Kar ve buz nedeniyle yeterli dinlenme emri verilemiyor; hareket halinde ise mutfak çal›flt›r›lam›yor, atefl yak›lam›yordu. Böylece askere s›cak bir kap çorba bile verilemiyordu. Gittikçe üflüyen ve ›s›nma olana¤› bulunamayan askerin eline ö¤ün olarak s›k›flt›r›lan bir parça ekmek ile birkaç tane zeytin ya da baflka bir kat›kt›. Kar giderek daha da artmaya
bafllad›. Yükseklerde tipi askeri sanki beyaz bir denizin içine bast›r›yor gibiydi. Kar kal›nl›¤› yer yer iki metreyi bulmufltu. Mehmetçik ise kar›n beyaz›na bezenmifl gövdesiyle, beyaz bir ölüme do¤ru yürüyordu. Zirveye do¤ru so¤uk iyice artm›fl, dayan›lmaz bir durum alm›flt›. Askerlerin yorgunluk ve so¤uktan önce ayak parmaklar›nda uyuflmalar bafllad›. Uyuflma gittikçe artt›. Uyuflan ayaklardan bacaklara ve dizlere do¤ru yo¤un bir hissizlik yürüyordu. Bir süre sonra yürüyemeyecek duruma gelen askerlerden kimileri kar 42
öbeklerine düflmeye bafllam›fllard›. Y›¤›l›p kalan askerlerin üzerine bir uyku hali çöküyordu. Hareketsizlik bu hissizli¤i daha da art›r›yor; donan bedenler bir süre sonra k›vr›l›yor; ard›ndan da bembeyaz bir ölüme kendini b›rak›yorlard›. O son anda, kimilerinin belle¤inde son kez yârin, yârenin, yavrunun, kimilerinin de ana babalar›n›n gülümseyen gözleri ›fl›yordu. Ölüm kurban›n› gün ›fl›¤›nda da gecenin karanl›¤›nda da bulmakta pek hürerliydi. Da¤lar›n zirvesinde ara ara insan 盤l›klar› yükseliyor; bu 盤l›klar karanl›kta dalgalar yaparak yank›lan›yor, donmufl kayalara ve a¤aç gövdelerine yap›flarak duruyordu.. Her kar tanesi direncini yitirmifl bedenlere bir kurflun gibi iniyor ve kurbanlar›n› deviriyordu. Bu kez fersahlarca ötelerde analar›n yüre¤inden a¤›tlar dökülüyordu: Sar›kam›fl üstünde kar; Kar alt›nda Mehmet’im yatar, Gülüm donmufl kara dönmüfl Gören sanm›fl yârini sarar… Ölüm, ana ve sevgili a¤›tlar›yla
birlikte gelip günahs›z bedenlere yap›fl›yor; ölüm hissine kap›lan bedenler az›c›k ›s›nmak için yan›ndaki bir arkadafl›n›n bedenine sar›l›yordu. Ancak bu sar›l›fl bir süre sonra koyun koyuna donup ölüme dönüflüyordu. Ecelin nefesi k›fl›n a¤›r so¤u¤unda, sanki tenlerine inen tatl› bir s›cakl›k gibiydi. Ve yürüyüflünü sürdürebilen askerlerin bir süre sonra bedenleri terledi¤inde, o terler donarak buz kal›plar›na dönüflüyordu. Gittikçe
Sar›kam›fl’ta yaflam›n› yitiren askerlerimiz
a¤›rlaflan ve sertleflen bu buz kal›plar› bedenleri s›ms›k› saran bir z›rh haline geliyor; halden düflmüfl gövdeleri s›ms›k› bir buz kütlesi avucuna alm›fl gibi s›k›yor, s›k›yordu. Bir s›cak nefese, bir damla atefle muhtaç bedenler, buz da¤› haline gelmifl Azrail'in elinde burulup bir köfleye at›l›yorlard›. Ve Anadolu'nun koç bak›fll› yi¤itleri, buz kal›plar› içinde tafl gibi buza dönüflerek; yâr gö¤süne, ana kuca¤›na, baba oca¤›na de¤il, ölümün pençelerine b›rak›veriyorlard› kendilerini. Ölen canların geride kalan bedenleri, bir parça topra¤a bile hasret gidiyorlardı. Ölen her asker, ayakta kalabilen arkadafllarınca kar ve buzların içine gömülüyor; ya da bembeyaz bir yata¤a uzatılır gibi karların üzerine öylece bırakılıyordu. Geride kalan kalıyor; yürüyebilen mıh gibi a¤ır bir beyazlı¤ın üzerine do¤ru yürüyüflünü sürdürüyordu. Ölmeyip düze inen Türk askerleri,
daha rahat bir nefes alamadan Rus birliklerinin oluflturdu¤u hatlarla karfl›laflt›lar. Haf›z Hakk› Pafla kendisine ba¤l› birliklere “hücum!” emri
verdi. Askerler hücuma kalkt›lar. Ancak sonuç tam bir felaketti. Türk askerlerinin önemli bir k›sm› tam donan›ml› Ruslar›n kurflun ve sürgün darbeleriyle ac›mas›z bir k›y›ma u¤rad›lar. Pek ço¤u flehit oldu; kalanlar da tutsak al›nd›. Bu harekâtta tam 24.000 flehit verilmiflti. Bir o kadar da tutsak, yaralı ve kaybolan vardı. Bu büyük felaketten sonra Enver Pafla ‹stanbul’a döndü. Kendisine Sar›kam›fl’ta ne oldu¤unu soran arkadafllar›na ve gazetecilere birkaç kelimeden baflka hiçbir fley söylemedi. Bir buyruk yay›nlayarak, Sar›kam›fl olay›n›n bas›nda yaz›l›p çizilmesini yasaklad› ve bas›na sansür koydu. Böylece olay›n dünyadan gizlenece¤ini san›yordu. Ancak yanılıyordu. Kısa süreli¤ine gerçek gizlenebilse bile ölen çocuklarına yüre¤i yanan anaların a¤ıtları hiç durmuyor; bu büyük acıyı serpintiler halinde dünyaya yayıyorlardıı: Yüzbafl›lar, yüzbafl›lar; Tabur taburu karfl›lar; Sabah olup gün do¤unca, Yatan flehitler ›fl›ldar…• 43
Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin 1-Hangi tarihte Hicri ve Rumi takvim kald›r›larak yerine Miladi takvim, alaturka saat yerine de uluslar aras› saat kabul edilmifltir? a-26 Aral›k 1925 b-30 Kas›m 1933 c-23 Ekim 1923 d-19 May›s 1919 2-Ya¤› al›nm›fl sütün yada ayran›n kaynat›lmas›yla elde edilen peynir türüne ne ad verilir? a-Lor peyniri b-Tulum peyniri c-Çökelek d-Mihaliç peyniri 3-Büyük bal›klar› tutmakta kullan›lan, küçük bal›k biçiminde,ucu i¤neli kurflun parças›na ne ad verilir? a-Çapari b-Yem c-‹¤ne d-Zoka 4-Venedik kentinde kanallar aras›nda gezen teknelere ne ad verilir? a-Yat b-Gondol c-Dragon d-Gearing
9-Gemi ve sandallarda halat›n geçmesi için, teknenin kenar›na tutturulmufl aç›k a¤›z biçimindeki maden parças›na ne ad verilir? 6-Oyun, flark›, dans, a-Abora hokkabazl›k gibi arala- b-Kurta¤z› r›nda do¤rudan ba¤lant› c-A¤›z kufla¤› bulunmayan e¤lenceler- d-Alesta tiramola den oluflan gösteriye 10-X ›fl›nlar›n›n ne ad verilir? a-Kanto b-Tuluat canl› dokular c-Sirk d-Varyete üzerindeki etkilerini inceleyen bilim 7-Gazete ve dergilerde dal›na ne ad verilir? ç›kan ve birbirini tamamlayan yaz›lardan a-Radyoloji b-Radyobiyoloji oluflan diziye ne ad c-Radyoterapi verilir? d-Radyodermatit a-Kolonaj b-Derleme 9-Ayaklar›, ip c-Bant veya sopa d-Tefrika aras›na s›k›flt›rarak tutan dayak 8-fiarab› tadarak aletine ne kalitesini belirleyen kimseye ne ad verilir? denir? a-Falaka a-Gurme b-Ask› b-Barmen c-Cop c-Damakç› d-Sopa d-Degüstatör Yan›tlar: 5-Eskiden krallar›, padiflahlar› ve saray halk›n› e¤lendirmekle görevli komik kimseye verilen ad nedir? a-Soytar› b-Palyaço c-Cambaz d-Dalkavuk
159. sayfada
Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman
Birleflmifl Milletler’de Reform Gere¤i Birinci Dünya Savafl›ndan sonra kurulan Milletler Cemiyeti, ‹kinci Dünya Savafl›n›n ç›kmas›n› önleyememiflti.
A
lmanya, ‹talya ve Japonya’dan oluflan “Üçlü Pakt Devletlerine” karfl› savaflmakta olan Devletlerin temsilcileri aralar›nda yapt›klar› toplant›larda bir yandan savaflla ilgili geliflmeleri de¤erlendirirken öte yandan savafltan sonra yeni bir dünya teflkilat› kurulmas› gere¤ini aç›klam›fllard›. Bunun ilk iflareti, ABD Baflkan› Roosevelt ile ‹ngiltere Baflbakan› Churchill’in 14 A¤ustos 1941 günü
yay›nlad›klar› “Atlantik Beyannamesi” adl› bildiriydi. Bildiride “savafltan sonra kendi s›n›rlar› içinde bütün ülkelere, korkudan ve savafltan uzak bir bar›fl istendi¤i” belirtiliyordu. “Devletlerin toprak geniflletmeleri” istenmiyor, “silahlar›n azalt›lmas›” ile “uluslararas› iflbirli¤i gere¤i” aç›klan›yordu.
Churchill, Roosevelt ve Stalin, Yalta Konferans›’nda
Dört Millet Beyannamesi Kesin karar, Moskova’da ABD, ‹ngiltere ve Sovyetler Birli¤i D›fliflleri Bakanlar› ve Çin Büyükelçisi’nin aras›nda imzalanan “Dört Millet veya Moskova Beyannamesi bildirisi ile aç›kland›..” (1 Kas›m 1943) “En yak›n tarihte, uluslararas› bar›fl ve güvenli¤in devam›n› sa¤lamak için bütün bar›flsever ülkelerin egemen eflitli¤ine dayanan ve büyük küçük bütün Devletlerin üye olmas›na aç›k, uluslararas› bir teflkilat kurman›n zorunlu oldu¤u” belirtildi. Yalta Konferans› Sonra Dört Devletin uzmanlar›n›n haz›rlad›¤› taslak “Dumbarton Oaks”(*) ile kuruluflun yap›s› belli oldu. Taslakta üye ülkelerin kat›laca¤› bir genel kurul ve yürütme görevini üstlenecek bir konsey öngörülmüfltü. Ancak konseyin karar alma ve oylama süreci için bir öneri getirilememiflti. (1944) Sorun zaman›n üç büyük devletinin lider temsilcilerinin Yalta’da (3-11 fiubat 1945) yapt›klar› sekiz gün süren toplant›larla çözümlendi. Roosevelt (ABD), Churchill (‹ngiltere) 46
ve Stalin (Sovyetler Birli¤i) “ veto” yetkisi diye an›lan konuda anlaflt›lar. Sonra Çin ve Fransay›’da alarak veto befl devlet ile s›n›rland›. ABD’nin daveti ve bütün kurucu üye devletlerin kat›l›m› ile San Francisco’da 26 Haziran 1945 günkü oturumunda oy birli¤iyle kabul edilmifl ve formalitelerin tamamlanmas›ndan sonra 24 Ekim 1945 günü Birleflmifl Milletler kurulmufltur. Amaç ve Veto Uygulamas› BM, özetle dünyaya “tarif olunmaz ac›lar yükleyen savafl belas›ndan gelece¤in nesillerini korumaya,” hoflgörü ile “iyi komfluluk anlay›fl› içinde birbirimizle bar›fl›k yaflamaya, insan›n ana haklar›na, kiflinin haysiet ve de¤erine inanc› koruma amac›yla” kuruldu. Yürütme organ› durumundaki Güvenlik Konseyi on befl üyelidir. Befl devaml› üye ve iki y›lda bir Genel Kurulca co¤rafi bölgelere göre seçilerek de¤iflen on üyeden oluflur. Karar yeter say›s› dokuzdur. Ancak kararlar befl devaml› üyenin kabul etmesi ile al›nabilir. Biri “Hay›r” dedi¤inde karar al›namaz. Halk aras›nda “Veto Hakk›”
BD ARALIK 2015
denilen fley budur. Sonradan çekimer oy kullanlmas› veya toplant›ya kat›lmayan üye oylar› olumlu say›larak karar al›nmas› sa¤lan›r oldu. Uygulamada görüldü ki çok az kullan›laca¤› san›lan veto uygulamas› daha s›k kullan›ld›. En çok veto kullanan da Sovyetler Birli¤i ve günümüzde Rusya Federasyonu oldu. ‹deolojik Tart›flmalar ve De¤iflen Dengeler BM, kurulufl sonras› ortaya ç›kan so¤uk savafl ve iki kutuplulu¤un etkisinde kalm›flt›r. Karfl›t kamplar›n birbirini suçlamas› ile adeta ideolojik mücadelenin yap›ld›¤› bir arenaya dönüflmüfltür. Sovyetler Birli¤i da¤›lm›flt›r ama gerek Rusya ve gerekse Çin zaman zaman ABD ve Avrupa ile farkl› bak›fl aç›lar› sergilemeye devam etmektedir. Zamanla befl büyüklerden baz›lar›n›n güç kaybettikleri ve baflka baz› devletlerin ise daha güçlü duruma geldikleri dikkati çekmektedir. Devletlerle Rekabet Edenler Uluslararas› düzeydeki rekabet yaln›zca devletlerin kendi aralar›ndaki mücadeleden ve ç›kar çat›flmalar›ndan ibaret de¤ildir. Günümüzde devletlerle rekabet eden flirketler, çeflitli örgütler, yasa d›fl› gruplar gibi aktörler de bir mücadele içindedir. Bu gruplar›n baz› devletlerle iliflkileri, desteklenmeleri
veya onlar taraf›ndan kurdurulmas› veya kullan›lmas› gibi karmafl›k durumlar da ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r. BM Genel Sekreterleri de uzun zamand›r Güvenlik Konseyi kararlar›n›n, giderek olmas› gerekenden daha zay›f olmaya bafllad›¤›n› belirtiyorlar. Bunun için yeni bir düzenleme ve reform gereksinimi do¤mufltur. Düflünülen ve uygulamada karfl›lafl›lacak çeflitli güçlükleriyle reform senaryolar› ayr› bir yaz›m›z›n inceleme konusu olacakt›r. Elefltirilebilecek zay›f yönlerine
karfl›n, Birleflmifl Milletler, uluslararas› sorunlar›n görüflüldü¤ü bir ”forum” olarak gerginliklerin yumuflat›lmas›nda yard›mc› olmufl, baz› yerel çat›flmalar› önleyebilmfltir. Birleflmifl Milletler, bütün devletlerin, çal›flmalar›n› kolaylaflt›rmak için yard›mc› olmalar› gereken en önemli uluslararas› kurulufl olma özelli¤ini tafl›yor. Bunun için herkesin titizlikle korumas› gereken bir bar›fl umududur.• ogutyazman@butundunya.com.tr (*) Dumbarton Oaks: Washington D.C. Harvard kampusü içinde eski bir malikane 47
E
vrim Düflmanl›¤› Bilim Düflmanl›¤›d›r; Bu ise, Gerçek Düflmanl›¤›… Prof. Dr. Yaman Örs, ülkemizde evrim kuram›na yönelik gerici sald›r›lara karfl› mücadelenin y›llard›r en ön saflar›nda yer alan bir biliminsan›. T›p ve Etik alanlar›ndaki uzmanl›¤›n›n yan› s›ra felsefeci kiflili¤iyle de bu mücadelede farkl› bir yeri var. Bir bilimsel felsefeci olan Yaman Örs’ün bu kitab›n›n içeri¤ini, evrim kuram› ile genel olarak bilimsel kuramlar ve bilim; bunlarla kar›flt›r›lan kavramlar ve ilgili terimlerin yanl›fl kullan›lmas›; evrim kuram›na akademik çevrelerin d›fl›ndan gösterilen karfl›tl›k (ve bilim düflmanl›¤›) konular›yla ilgili düflünce ve tart›flmalar oluflturuyor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Sakl› Tarih Sinan Meydan
CUMHUR‹YET‹M‹Z‹N TEMEL‹ ULUSLAfiMA VE YEN‹DEN ULUS OLMAK “Atatürk’ün Çağını Aşan Millet Tanımı” tatürk 1927’de Nutuk’ta daha ilk sayfalarda “Düflünülen Kurtulufl Çareleri” bafll›¤› alt›nda Mondros Mütarekesi’nden sonraki kurtulufl çarelerini s›ralay›p aç›klad›ktan sonra kendi karar›n› ortaya koymufltur. Atatürk, Mondros Mütarekesi’nden sonraki kurtulufl çarelerini flöyle s›ralam›flt›r: 1. ‹ngiliz korumas›n› isteyenler, 2. Amerikan mandas› isteyenler, 3. Bölgesel kurtulufl çarelerine baflvuranlar… Atatürk ilk iki “kurtulufl çaresi”ni ileri sürenler hakk›nda flu de¤erlendirmeyi yapm›flt›r: “Bu iki türlü karar sahipleri Osmanl› Devleti’nin bir
“A
bütün halinde korunmas›n›, Osmanl› topraklar›n›n çeflitli devletler aras›nda bölüflülmesi yerine, imparatorlu¤u tek bir devletin koruyuculu¤u alt›nda
BD ARALIK 2015
bulundurmay› tercih edenlerdir.” Atatürk’ün üçüncü karar hakk›ndaki yorumu da fludur: “Söz gelifli baz› bölgeler kendilerinin Osmanl› Devleti’nden kopar›laca¤› görüflüne karfl› ondan ayr›lmama tedbirlerine baflvuruyordu. Baz› bölgeler de Osmanl› Devleti’nin ortadan kald›r›laca¤›n› ve Osmanl› ülkesinin bölüflülece¤ini oldubitti kabul ederek kendi bafllar›n› kurtarmaya çal›fl›yorlard›.” Atatürk bu kurtulufl çarelerini s›ralad›ktan sonra “Bu kararlar›n hiç birinde uygunluk görmedim” diyerek kendi karar›n› aç›klam›flt›r.
O
na göre bu kararlar “çürük” ve “temelsiz” mant›klara dayan›yordu ve gerçekçi de¤ildi. Çünkü kurtar›lmaktan söz edilen Osmanl› Devleti siyasi ömrünü tamamlam›fl ve tamamen çökmüfl, parçalanm›flt›. “Ortada bir avuç Türk’ün bar›nd›¤› bir ata yurdu kalm›flt›.” Atatürk’e göre Bat›l› emperyalistlerin amac› bunu da bölüflmekten ibaretti. Atatürk bu zor dönemde Osmanl› siyasal otoritesinin de tamamen etkisini yitirdi¤ini düflünerek flöyle demifltir: “Osmanl› Devleti, onun ba¤›ms›zl›¤›, padiflah halife, hükümet, bunlar›n hepsi anlam› kalmam›fl bir tak›m bofl sözlerden ibaretti.” Atatürk, Mondros sonras›ndaki teslimiyetçi ve gerçek d›fl› kurtulufl çarelerini elefltirdikten sonra “O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?” diye sorarak yan›t› flöyle vermifltir: “Efendiler, bu durumun karfl›s›nda bir tek karar vard›. O da millet 50
egemenli¤ine dayanan, kay›ts›z, flarts›z ba¤›ms›z yeni bir Türk devleti kurmak!” “‹flte daha ‹stanbul’dan ç›kmadan önce düflündü¤ümüz ve Samsun’ da Anadolu topraklar›na ayak basar basmaz uygulanmas›na bafllad›¤›m›z karar bu karar olmufltur: Ya ‹stiklal ya ölüm” K›sacas› Atatürk’ün Anadolu merkezli Türk ulus devletini “gerçekçi” ve “zorunlu” bir seçenek” haline getiren belli bafll› gerekçeler vard›r. Bu gerçekçeler flöyle özetlenebilir: 1. Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra Mondros Mütarekesi’yle Anadolu’nun düflman iflgaline u¤ramas›yla gündeme gelen manda isteklerinin ve bölgesel kurtulufl çarelerinin gerçekçi olmamas›, 2. Osmanl› Devleti’nin tamamen çürüyüp parçalanm›fl olmas› ve “Ortada bir avuç Türk’ün bar›nd›¤› bir ata yurdunun kalm›fl” olmas›, 3. Daha önceki Balkan Savafllar› ve Birinci Dünya Savafllar›nda kaybedilen topraklardaki Müslüman Türk nüfusun, elde kalan o “ata yurtta”, Anadolu’da toplanm›fl olmas›… ‹flte Atatürk, Osmanl› Devleti -o çok uluslu yap›s›yla- çürüyüp parçaland›¤›, “padiflah, halife, hükümet, bunlar›n hepsi anlam› kalmam›fl bir tak›m bofl sözlerden ibaret” hale geldi¤i bir bunal›m ortam›nda “millet egemenli¤ine dayanan, kay›ts›z, flarts›z, ba¤›ms›z yeni bir Türk devleti kurmaya karar vermifltir.” K›sacas› Türk ulus devleti, herkesin y›k›lm›fl, parçalanm›fl Osmanl›’y›, ba¤›ml› da olsa bir flekilde devam
BD ARALIK 2015
ettirmenin yollar›n› arad›¤› bir ortamda Atatürk’ün “milli egemenli¤e dayanan ba¤›ms›z bir Türk devleti” kurma fikrini, düflünceden uygulamaya geçirmesinin bir sonucudur. Atatürk, içinde bulunulan flartlar› çok do¤ru bir flekilde tahlil ederek, gerçekçi ve devrimci bir karar vererek kurmufltur Türk devletini… O günlerde Atatürk’ten baflka neredeyse hiç kimse cumhuriyet rejimini ve Osmanl›’dan baflka yeni bir Türk devleti kurulaca¤›n› akl›n›n ucundan bile geçirmemektedir. Atatürk, Misak-i Milli’de ulusun ve ülkenin “bölünmez bütünlü¤ünü” dikkate alm›flt›r. Atatürk Kurtulufl Savafl›’nda iflgal alt›ndaki ülkede yaflayan yorgun, yoksul, sa¤l›ks›z, e¤itimsiz, farkl› etnisitelere ve mezheplere, hatta çok farkl› görüfllere mensup insanlar› -baz› istisnalara ra¤men- iflgalci emperyalistlere karfl› “ulusal ba¤›ms›zl›k” ortak paydas›nda bir araya getirmeyi baflarm›flt›r. Bu “kutsal uyum”, bu “büyük birliktelik” I. TBMM’de sa¤lanm›flt›r. ‹flte bu “kutsal uyum”, bu “büyük birliktelik” bizim gerçek anlamda uluslaflmam›zda çok özel bir yere sahiptir. 1913 Balkan Savafllar›, 1914-1918 I. Dünya Savafl› ve özellikle Çanakkale’
Atatürk, Türk milletini “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›” olarak tan›mlam›flt›r. de düflmana karfl› kenetlenme, kardefllik, birliktelik, vatan savunmas› Kurtulufl Savafl›’yla taçlanm›flt›r. Bu da Türk ulus devletine giden yolu açm›flt›r. ‹flte tam da bu nedenle Atatürk, Türk milletini “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›” olarak tan›mlam›flt›r.
A
tatürk, Türk ulus devletini kurarken Türk milliyetçili¤ine çok özel bir yer vermifltir. Prof. Afet ‹nan, “Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yaz›lar›” (1930), adl› kitab›n›n belgeler k›sm›nda Atatürk’ün “millet” ve “milliyetçilik”, “Türk milleti” konusunda el yaz›s›yla kaleme ald›¤› notlara da yer vermifltir. Atatürk, söz konusu notlar›nda müthifl demokratik, kapsay›c›, kavray›c›, hatta gelece¤e dönük ve gerçekçi bir millet tan›m› yapm›flt›r. Türk ulus devletinin 51
BD ARALIK 2015
flifresi bu notlardaki millet tan›m›nda gizlidir. fiöyle diyor Atatürk: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›na Türk milleti denir. Millet sözünden ne anlafl›l›r? Millet neye derler sualine bugünkü, asri telakilere mutab›k fenni bir tarif yapabilmek için yürüttü¤ümüz münakaflay› kâfi görelim. Onun üzerine bir lahza durup düflünelim; bugün Türk Cumhuriyetini kurmufl olan Türk milletini mütalaa ederken bulundu¤umuz flartlar›, tekrar gözden geçirelim:
a. Siyasi varl›¤›m›z›n haricinde, baflka ellerde, baflka siyasi zümrelerle, isteyerek veya istemeyerek teflriki mukadderat etmifl, bizimle dil, ›rk, menfle birli¤ine malik, hatta yak›n, uzak tarih ve ahlak yak›nl›¤› görülen Türk cemaatleri vard›r. Tarihi bir hadisenin neticesi olan bu hal, Türk milleti için elim bir hat›rad›r. Fakat Türk milletinin tarihen ve ilmen teflekkülündeki asaleti, tesanüdü asla haleldar edemez. 52
b. Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camias› içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazl›k fikri veya Boflnakl›k fikri propaganda edilmek istenmifl vatandafl ve millettafllar›m›z vard›r. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanl›fl adland›rmalar, birkaç düflman aleti mürteci beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teellümden baflka bir tesir hâs›l etmemifltir. Çünkü bu millet efrad› da umum Türk camias› gibi ayn› müflterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar. Ayr› ve birçok topluluklara (cemiyetlere) malik olduklar›n› iddia etmifl ve bu yüzden Türklerle birleflip bir millet teflkil etmemifl olan Araplar hem de dinlerini kabul etti¤imiz halde- acaba bugünkü esaretlerinden memnun mudurlar? Bugün içimizde bulunan Hristiyan, Musevi vatandafllar, mukadderat ve talihlerini Türk milletine vicdani arzular›yla raptettikten sonra kendilerine yan gözle, yabanc› nazariyle bak›lmak, medeni Türk milletinin asil ahlâk›ndan beklenebilir mi? Milletin umumi tarihi; bundan sonra müflterek, milli fikrin, ahlâk›n, hissin, heyecan›n hat›ra ve an’anelerinin millet afrad›nda meydana gelmesini ve kökleflmesini temin eden müflterek mazinin, birlikte yap›lm›fl tarihin,
BD ARALIK 2015
vicdanlar› ve zihinleri do¤rudan do¤ruya birlefltiren müflterek dilin, milletlerin teflekkülünde en mühim amiller oldu¤unu bir defa daha kaydettikten sonra millet hakk›nda, ikinci derecede unsurlar› kaale almayarak mümkün oldu¤u kadar her millete uyabilecek bir tarifi de biz ele alal›m: 1. Zengin bir hat›ra miras›na sahip bulunan, 2. Beraber yaflamak hususunda müflterek arzu ve muvaffakate sahip olan, 3. Ve sahip olunan miras›n muhafazas›na beraber devam hususunda iradeleri müflterek olan insanlar›n birleflmesinden vücuda gelen cemiyete millet nam› verilir. Bu tarih tetkik olunursa bir milleti teflkil eden insanlar›n rab›talar›ndaki k›ymet, kuvvet ve vicdan hürriyetleri ile, insani hisse gösterilen riayet kendili¤inden anlafl›l›r. Filhakika maziden müflterek zafer ve yeis miras›, ‹stikbalde tahakkuk ettirilecek ayn› program, Beraber sevinmifl olmak, beraber ayn› ümitleri beslemifl olmak.” Atatürk’ün 1930 y›l›nda kaleme ald›¤› bu notlardan süzülen gerçekler flöyle özetlenebilir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›n›” hiçbir ayr›m yapmadan tüm unsurlar›yla “Türk milleti” olarak adland›ran Atatürk, bu Türk milleti içinde Kürtlük, Lazl›k, Çerkezlik, Boflnakl›k fikri propaganda edenleri çok sert bir ifadeyle, “birkaç düflman aleti mürteci beyinsiz” diye tan›mlam›flt›r. Atatürk, bu “mürteci
beyinsizlerin” etnik, bölücü propagandalar›n›n millet üzerinde etkili olmad›¤›n›, “Çünkü bu millet efrad›(n›n) da umum Türk camias› gibi ayn› müflterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip…” olduklar›n› belirtmifltir. örüldü¤ü gibi Atatürk burada çok aç›kça “Türk milletini” oluflturan tüm unsurlar›n, milletin tüm fertlerinin ortak geçmifle, tarihe, ahlaka, hukuka sahip olduklar›n›n özellikle alt›n› çizerek bu insanlar› etnik kimliklerine göre s›n›fland›rmaya kalkanlar› “birkaç mürteci beyinsiz” diye afla¤›lam›flt›r. Türk milletini oluflturan hiçbir unsuru ötekilefltirip d›fllamayan Atatürk, içimizde bulunan Hristiyan ve Musevi vatandafllar›n da Türk milletinin bir parças› olduklar›n› ve onlara Türk milletin yan gözle bakmayaca¤›n› flöyle ifade etmifltir: “Bugün içimizde bulunan Hristiyan, Musevi vatandafllar, mukadderat ve talihlerini Türk milletine vicdani arzular›yla raptettikten sonra kendilerine yan gözle, yabanc› nazariyle bak›lmak, medeni Türk milletinin asil ahlâk›ndan beklenebilir mi?” Atatürk, kaderlerini isteyerek, Türk milletine ba¤layan gayrimüslimlerin de art›k yabanc› de¤il bizden olduklar›n› çok net bir flekilde ifade etmifltir. Atatürk daha sonra milleti oluflturan unsurlar› s›ralamaya bafllam›flt›r. Atatürk’e göre milleti oluflturan unsurlar flunlard›r: 1. Milletin genel tarihi;
G
53
BD ARALIK 2015
“Bugün içimizde bulunan Hristiyan, Musevi vatandafllar, mukadderat ve talihlerini Türk milletine vicdani arzular›yla raptettikten sonra kendilerine yan gözle, yabanc› nazariyle bak›lmak, medeni Türk milletinin asil ahlâk›ndan beklenebilir mi?” “Müflterek mazi”, “Birlikte yap›lm›fl tarih”, “Zengin bir hat›ra miras›” 2. Millet fertlerinin ortak milli fikir, ahlak, his, hat›ra ve an’anelere sahip olmas›, 3. Ortak bir dil “Vicdanlar› ve zihinleri do¤rudan do¤ruya birlefltiren müflterek dil”, 4. Birlikte yaflama arzusu 5. Sahip olunan ortak miras› korumak konusunda “iradeleri müflterek olan insanlar›n” oluflturdu¤u topluluk…
A
tatürk’ün millet tan›m›nda yer verdi¤i unsurlar bunlar… Dikkat edilecek olursa bu unsurlar›n tamam› birlefltirici, bütünlefltirici ve iradeyi, arzuyu, aidiyet duygusunu esas alan nitelikte unsurlar… Atatürk’ün millet tan›m›nda yer verdi¤i bu unsurlar 54
kadar yer vermedi¤i unsurlar da önemlidir. Atatürk millet tan›m›nda ve Türk ulus devletini kurarken flunlara yer vermemifltir: 1. Din birli¤i, 2. Irk birli¤i Atatürk’ün millet tan›m›nda “din birli¤i”nin ve “›rk birli¤i”nin, daha do¤rusu ”›rkç›l›¤›n” olmamas›, Atatürkçü millet tan›m›n›n ça¤›n› aflan düzeyde demokratik ve ileri bir millet tan›m› oldu¤unun aç›k kan›t›d›r. Üstelik Atatürk’ün bu millet tan›m›n› yapt›¤› 1930 y›l›nda dünyada faflizm ça¤› yaflanmaya bafllam›flt›r. ‹talya’da faflizm, Almanya’da Nazizm, Rusya’ da kominizim gibi yükselen ak›mlar›n, ›rka, dine veya s›n›f birli¤ine vurgu yapt›¤› günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babas› Atatürk ›rka, dine veya herhangi bir s›n›fa göre de¤il, ortak geçmifle, ortak haf›zaya, ortak kültüre, ortak dile ve birlikte yaflama arzusuna vurgu yapm›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti’nin birlefltirici mayas› TÜRK M‹LLET‹ çat›s› alt›nda uluslaflmakt›r. Atatürk’ün Türkiye’si, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›n›n TÜRK M‹LLET‹ olarak birleflmesiyle, bütünleflmesiyle kurulmufltur. Türk milletini bölüp parçalamadan, Türk milletinin ulus olma bilincini yok etmeden Türkiye Cumhuriyeti’nin y›k›lmayaca¤›n› herkes çok iyi bilmelidir. Bu bilinç, son zamanlarda gevfletilmeye bafllanm›flt›r. Milletçe çok dikkatli olmak zorunday›z: Türkiye Cumhuriyeti’nin “ilelebet payidar kalmas›” fert fert millet bilincine sahip olmakla ve yeniden uluslaflmakla mümkündür.• sinanmeydan@butundunya.com.tr
Kurtulufl Savafl›’ndan Zeki Sar›han
UZUN
KIfi GECELER‹NDE Hac› Hac›y› Mekke’de, kötü kötüyü dakkada bulur demifller. Birbirlerine benzeyenler, birbirlerine ihtiyac› olanlar, buluflmakta gecikmezler. Onlar› birbirine çeken m›knat›s gibi bir güç vard›r. Türkiye’nin Kurtulufl Savafl› kadrolar›, dünyan›n neresinde emperyalizme karfl› mücadele edenler varsa gözlerini oraya dikiyor ve bu mazlumlar›n kavgas›ndan güç al›yordu. Rusya emekçileri, Müslüman ülkelerin ba¤›ms›zl›k için mücadele eden kadrolar›, Hintliler, Afganl›lar, M›s›rl›lar bunlardand›r. Onlar da Türkiye’yi aray›p buluyorlard›. 55
BD ARALIK 2015
Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Türkiye’nin bir kula¤› da çetin bir ceviz olan ‹rlanda’dayd›. Çünkü ‹rlanda yurtseverleri ‹ngiliz emperyalizmine karfl› mücadele ediyorlard›. Hem de yüzy›llard›r. ‹ngiltere’nin bat›s›nda, en yak›n yeri Britanya adas›na 32 km kadar k›sa bir mesafede olan ‹rlanda adas›, ‹lk Ça¤’dan beri di¤er Avrupa milletlerinden farkl› özellikler göstermiflti. Bu ada milattan önce 6.000 y›llar›ndan beri yerleflim yeriydi. Uzun tarihi geçmifli atlayarak söyleyecek olursak ‹ngiliz sömürgecili¤i 12. Yüzy›l’dan beri bu ada halk›na tebellefl olmufltu. Adan›n özellikle kuzeyine ‹ngiltere’den nüfus yerlefltirdi. ‹ngiltere, bütün adada egemenli¤i ele almak istedi ama
‹ngiltere, bütün adada egemenli¤i ele almak istedi ama ‹rlandal›lar buna hep direndiler. ‹rlandal›lar buna hep direndiler. Zaman zaman baflar›lar kazand›lar, zaman zaman yenildiler. ‹rlanda ile ‹ngiltere aras›ndaki mücadele, Hristiyanl›¤›n iki mezhebinin mücadelesi biçiminde flekillendi. ‹rlandal›lar, Katolikli¤e bir milli özellik olarak sar›ld›lar. ‹ngilizler ise Protestan’d›. 18. Yüzy›l›n bafllar›nda Protestanlar, nüfusun yaln›zca onda birini teflkil etmelerine ra¤men adan›n bütününe 56
hâkim oldular. ‹rlandal›lar›n isyanlar› durmad›. onunda ‹ngiltere Birleflme Yasas› ard›yla bir yasa ç›kard›. ‹rlanda ‹ngiltere’nin bir parças› say›ld›. Birinci Dünya Savafl› patlak verdi¤inde ‹ngiltere ile ‹rlanda yurtseverleri aras›ndaki mücadele devam ediyordu. ‹rlanda yurtseverleri 1916’ da sa¤›ms›zl›k için bir ayaklanma bafllatt›lar. ‹ngilizlerin ald›¤› sert bast›rma hareketi, yurtseverlerin gücünü ve say›s›n› daha da art›rd›. Birinci Dünya Savafl› bitti¤inden bir y›l sonra Türkiye emperyalizme karfl› nas›l bir örgütlenmeye giriflmiflse ‹rlanda Yurtsever Partisi (Sinn Fein) de Dublin’de Cumhuriyet ilan etti. Cumhuriyeti ayakta tutmak için Türkiye’deki Kuvay› Milliye Ordusu gibi ‹rlanda’da ‹rlanda Cumhuriyet Ordusu (‹RA) kuruldu. Bu tarihten sonra ‹stanbul’da olsun, Anadolu’da olsun Türkiye bas›n›nda ‹rlanda’dan haberler eksik olmad›. Bu haberlerin bafll›klar›na örnekler verelim: ‹rlanda kan içindedir. ‹ngilizler ‹rlanda’y› harap ediyor. ‹rlanda ihtilali fliddetleniyor. Hint ihtilalcileri ‹rlandal›larla beraber. ‹rlanda ihtilali ‹rlanda mücadelesi ‹rlanda meselesi ve ‹ngilizlerin endiflesi ‹rlanda mebusu fiark Müslümanlar›n› Müdafaa ediyor. Hür ‹rlanda.
S
‹rlanda ihtilali yeniden bafllad›. ‹rlanda’da kanl› ihtilal. ‹rlanda’da çarp›flmalar devam ediyor. ‹stiklal âfl›¤› ‹rlandal›lar. ‹rlanda atefli. Mezalim, Anadolu’da de¤il, ‹rlanda’da. Bu bafll›klar› Hâkimiyeti Milliye, ‹kdam, Aç›ksöz, Yenigün, Vakit, Tevhidiefkâr, Ö¤üt, Babal›k gibi Türk bas›n›ndan naklettim. ‹ngiltere o tarihte üzerinden günefl batmayan bir imparatorluktu. Fakat yan› bafl›ndaki küçücük bir ada ülkesi olan (70.285 km kare, Türkiye’ nin onda biri kadar bile de¤il.) ‹rlanda’n›n ba¤›ms›zl›k hareketiyle bafla ç›kam›yordu. Anadolu hareketinin ‹rlanda yurtseverleri ile belirlenmifl bir iliflkisini bilmiyoruz. Yaln›z Enver Pafla’n›n, Moskova’da kurdu¤u ‹slam ‹htilal Cemiyetleri ‹ttihad›’n›n 5 Temmuz 1921 tarihli bildirisinde ‹rlanda ihtilalcileri ile iliflkide oldu¤u ileri sürülüyor. Bu yay›nlardan iki yoruma da de¤inelim: astamonu’da yay›mlanan Aç›ksöz gazetesinin 24 Aral›k 1921 tarihli say›s›nda ‹smail Habib flöyle yaz›yordu: “‹rlanda’n›n dersi: Kuvvet her fley de¤ildir. ‹ngiltere geç fakat temiz anlar. Türkiye’nin esir olamayaca¤›n› da anlayacakt›r.” Bu bahsi, Hâkimiyeti Milliye gazetesinin 11 fiubat 1921 tarihli say›s›ndan bir yaz›n›n özeti ile bitirelim. ‹rlanda kahramanlar›n›n
K
Türkiye’deki Kuvay› Milliye Ordusu gibi ‹rlanda’da ‹rlanda Cumhuriyet Ordusu (‹RA) kuruldu. övüldü¤ü bu yaz›da deniliyor ki: “Gün gelecek, uzun gecelerde birbirimize Kuzey’in beyaz sisleri içindeki sar› adamlar›n bafl döndürücü cesaretlerini, efsanevi fedakârl›klar›n› anlataca¤›z.” Türk milleti ile ‹rlanda milletinin silah arkadafl› oldu¤unu biz çoktan unuttuk. Uzun k›fl gecelerinde birbirimize ‹rlanda ile Türkiye’nin silah arkadafll›¤›ndan söz eden yok! Ama tarih unutmuyor. Kim bilir dönemin ‹rlanda bas›s›nda Tük Kurtulufl Savafl› için ne gibi yaz›lar yay›mland›. ‹flte size ilginç bir araflt›rma konusu.• zekisarihan@butundunya.com.tr 57
UNUTULAN BEY‹N Yazan: MEHMET N. ÖZYA⁄CILAR
Prof. Dr. Turan ‹til An›s›na
oktor Turan ‹til, ilklere imza atan ve birçok ilac› keflfeden dünyaca ünlü bir Türk bilim insan›d›r. Bu kitapta beyin hakk›nda hiç bilmedi¤imiz ve okuyunca flafl›raca¤›m›z hayati bilgiler sizlerle paylafl›l›yor.” sözleri ile bafll›yor, “Unutulan Beyin” kitab›n›n arka kapa¤›ndaki tan›t›m yaz›s›. Kitab›n ad›n›n hemen alt›nda çarp›c› bir alt bafll›k: “Seksten daha büyük tabu” Geçen y›l ani ve zamans›z bir flekilde aram›zdan ayr›lan Prof. Dr. Turan ‹til ile yap›lm›fl söylefliler, Esin Ç›¤ han›mefendi taraf›ndan kitap halinde derlenerek, Kaynak Yay›nlar› taraf›ndan ve ablas› Sümerolog say›n Muazzez ‹lmiye Ç›¤’›n önsözü ile yay›mland›. Prof. Dr.Turan ‹til’in 550 den fazla yay›mlanm›fl makalesi, bir o kadar t›p kongrelerinde yapt›¤› sunum ve 10 ilaç patenti var. Buna ra¤men ülkemizde
D
58
BD ARALIK 2015
bas›n yay›n organlar›nda pek tan›t›lmayan Prof. Dr. Turan ‹til’i, ilk kez Ulusal Kanal’ da konuk oldu¤u “Bilim ve Toplum” program›ndaki konuflmas› ile tan›d›m. Kendisini “nöro-psikofarmakolog” olarak tan›ml›yordu: Yani Sinir, Ruh Hastal›klar› ve ‹laç Bilimi uzman›. Prof. Dr.Turan ‹til • “Eskiden Nöropsikiyatri (bizdeki ad›yla, Ruh insan›n› kaybetmifl olman›n derin ve Sinir Hastal›klar›) uzmanl›¤› vard›. üzüntüsünü duyuyorum. Bu nöroloji ve psikiyatri olarak ayr›Yay›mland›¤›n› ö¤rendi¤imde l›nca hasta/ hastal›k ile ilgili pek çok çok mutlu oldu¤um “Unutulan Beyin” bilgi kayboldu.” kitab›n›n, Prof. Dr. Turan ‹til’in çok • “Ben di¤er hekimlerin bir tan› de¤erli çal›flmalar› ve önemli bilgi koyamad›¤› ya da çare bulamad›¤› birikiminin kaybedilmeden korunmhastalarla ilgileniyorum” ve as›nda bir ilk ad›m olmas›n› diliyorum. • “Bana gelen bir hastay› en az 3-4 saat gözlemlemeden b›rakmam” 948 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi sözleri hemen dikkatimi çekti ve T›p Fakültesi’nden mezun olduktan program› daha sonra da birkaç kez sonra uzmanl›k çal›flmalar› için kay›ttan izledim. Almanya’ya giden Dr. Turan ‹til, Bir y›l kadar sonra kendisi ile oradaki çal›flmalar›nda, mesleki olarak tan›flma ve birkaç kez uzun süre pek çok ilkin içinde oluyor ve bizzat konuflma ve çal›flmas›n› izleme olana- uygulamas›nda bulunuyor. Daha sonra ¤› buldu¤um için kendimi flansl› adde- mesleki çal›flmalar›na / araflt›rmalar›na diyor, son derece de¤erli bir bilim/t›p ABD’de devam ediyor.
1
Mehmet Nafiz Özya¤c›lar Bursa’da 1950 y›l›nda do¤du.1972 y›l›nda ‹stanbul Teknik Üniversitesi’nden Kimya Yüksek Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Amerika’daki Güney Karolina Üniversitesi’nde 1977’ye de¤in master ve doktora çal›flmas› yapt›. 1977-1984 y›llar›nda amonyak, hidrokarbonlar ve alkollerin üretimi için baz› katalitik sistemleri kapsayan, ABD, AB dahil 17 ülkede ald›¤› patentler vard›r. 1984’ten buyana Türkiye’de çeflitli kimya sanayi kurulufllar›nda dan›flman ve mühendis olarak çal›flmaktad›r. 59
BD ARALIK 2015
Dr. Turan ‹til Almanya’da yapt›¤› çal›flmalar›na nöroloji ve psikiyatride kullan›lan ilaçlar›n beyne gidip gitmedi¤ini araflt›rmakla bafll›yor. ‹laçlar, “blood-brain barrier” olarak adland›r›lan, kan ve beyini ay›ran ve kandaki zararl› maddelerin beyne gitmesini engelleyen “doku engelini” aflabildi¤i zaman etkili oluyor. Dr. Turan ‹til bunu gözlemlemek ve kan›tlamak için EEG (“Elektro Ensefalografi” beyin elektrografisi çeken cihaz›/yöntemi) kullan›yor. Almanya’daki uzmanl›k çal›flmalar› s›ras›nda yapt›¤› bu araflt›rmada, klasik EEG de kullan›lan frekanslar›n d›fl›nda -anlams›z denilerek ihmal edilen- yüksek frekanslar›n bu amaçla kullan›labilece¤ini keflfediyor. Bu amaç için umut veren ilk sonuçlar› al›nca, ard›ndan bu çal›flmay› bilimsel olarak anlaml› bir flekilde yapabilme yöntemlerini araflt›r›yor. Sonunda EEG’nin analog sonuçlar›n› say›sallaflt›ran bir bilgisayar sistemi ile birlefltiren Say›sallaflt›-
Doktor, verdi¤i ilac›n hastas›na iyi gelip gelmedi¤ini 4-6 haftadan önce bilemiyor.” r›lm›fl EEG (QEEG=Quantified EEG) cihaz›n› yap›yor. Bunlar› gerçeklefltirdikten sonra, bugün de ilaç etkinlik denemelerinde kullan›lan bilimsel istatistik yöntemleri kullanarak, say›60
sallaflt›r›lm›fl EEG verilerini inceleyip hastaya verilen ilac›n beyne gidip gitmedi¤ini, beyindeki elektrik ak›mlar›n› etkileyip etkilemedi¤ini inceliyor. Almanya’da yapt›¤› ilk çal›flmalardan sonra araflt›rmalar›na ABD’ de devam ediyor. 1960’lardan 2000 li y›llara uzanan dönemde yapt›¤› araflt›rmalar, ilaçlar›n etkinli¤i / yararl›l›¤› konular›nda elde etti¤i sonuçlar›n yan›s›ra kendisine 10 kadar ilaç patenti kazand›r›yor, 500 den fazla makalesi de bilimsel yay›nlar aras›na kaydoluyor. itaptan yap›lan afla¤›daki al›nt›lar›n okuyucunun dikkatini çekece¤ini düflünüyorum: “Ben, beyin elektrik ak›mlar›n›, ilaçlar›n beyne gidip gitmediklerini tetkik için kullan›yorum, gidiyorsa beyne nas›l tesir ettiklerini bulmak ve beyin elektrik ak›mlar›n›n de¤iflikli¤inde ilac›n tedavi tesirini ve bunlara göre her flahsa uygun tedavi dozunu bulmaya çal›fl›yorum.”(s.76) “Say›sallaflt›r›lm›fl EEG 22 de¤er (say›) al›yor, bunlar›n 16s› hatta 18i klasik EEG de görülmeyen de¤erler. Bir baflka deyiflle klasik EEG de anlams›z denilerek ay›klanan yüksek frekanslar› da içine alan bir EEG. (Ulusal Kanal’da Bilim ve Toplum program›ndaki konuflmas›). Bu de¤erler, ilac›n beyindeki elektriksel dalgalar üzerindeki etkisini gösteriyor.” “Kefliflerinden bugüne 50 sene geçmesine ra¤men bir doktorun düzinelerce “antipsikotik” ve “antidepresan” ilaçtan hangisini hastas›na hangi
K
BD ARALIK 2015
dozda verece¤ine dair hala objektif bir metot yok. Doktor, verdi¤i ilac›n hastas›na iyi gelip gelmedi¤ini 4-6 haftadan önce bilemiyor.” (s.76) “QEEG ile ise bu ilk dozdan sonra 3-6 saat içinde görülebiliyor.” “40 seneden beri gelifltirdi¤imiz bu sistem hastan›n beynini “psikotrop” ilaçlarla bombard›man eden her doktorun muayenehanesinin bir köflesinde durmal›d›r. Tedavisinin tesirini görmesi bir tarafa, hiç olmazsa Hipokrat’›n tavsiyesini tatbik için, yani verdi¤i ilac›n hastas›n›n beynini harap etmesinin önüne geçmek için. “ (s.73) “T›pta ve teknolojide bu kadar yenilikler oldu¤u halde halâ bugün bile beyin kimyas›n› tetkik edecek bir metodumuz yok ve QEEG bütün kabal›¤›na ra¤men hâlâ en kullan›fll› bir metot gibi görünüyor. Bir grup ‘flizofren’ hastas›n›n veya ‘depresyonlu’ veya ‘Alzheimer’l›n›n QEEG lerin,i iyi bir kontrol grubu olan sa¤l›kl›larla karfl›laflt›rd›¤›m›z zaman bu gruplar aras›nda istatistiki farklar buluyoruz fakat bu farklar›n hangi kimyevi maddenin hastalar›n beyinlerinde azalmas›na veya ço¤almas›na ba¤l› oldu¤unu bilmiyoruz...” “Son bildi¤im ve yay›mlamaktan bile çekindi¤im önemli bir gerçek, ilaçlar›n hastal›k halinde de¤iflen QEEG parametrelerini hasta olmayanlar›n istikametinde de¤ifltirdi¤i, yani hastal›¤›n sebebinin beyin kimyas›n› özel bir flekilde de¤ifltiriyor olmas›...” “Hastaya iyi tesir eden bir ilaç bu ‘anormal’ de¤iflen kimyay› normal-
lefltiriyor ve QEEG bu olay› objektif olarak gösterebilen bir metottur.” Özetle, okuyucu gözüyle, “Unutulan Beyin”in: • Ruh ve sinir hasal›klar›n›n tedavisiyle ilgilenen herkesin • T›p alan›nda bilimsel çal›flma yöntemlerini ö¤renmek isteyenlerin • Bilim insanlar›n›n Bat› ülkelerinde hangi koflullarda çal›flt›¤›n› ve t›ptaki yeniliklerin ne gibi çabalarla gerçekleflti¤ini bilmek isteyenlerin, • Cumhuriyetimizin yetifltirdi¤i dünya çap›nda önemli bir de¤erin, o günlerdeki yurt içinde yetiflme ve e¤itim koflullar›n› ve daha sonra yurtd›fl›nda meslektafllar› aras›nda nas›l baflar›l› olup öne ç›kabildi¤ini görmek isteyenlerin ve en sonunda... • ‹çindeki t›bbi ve mesleki terimlere ra¤men mesle¤i t›p olmayanlar›n da ilgiyle ve merakla okuyabilece¤i bir kitap, oldu¤unu düflünüyorum. rof. Dr. Turan ‹til’in bu kitapta anlat›lan mesleki çal›flmalar›, elde etti¤i sonuçlar ve bunlarla ilgili görüflleri belki “yerleflik zemini” rahats›z edebilir. Ama tümünün temelinde 500 den fazla yay›mlanm›fl (hakemli veya kongre sunumlu) makale ve 10 kadar ilaç patenti oldu¤unu gözönünde bulundurursak, belki haddim olmayarak, ama öte yandan (örne¤in “hasta haklar›” çerçevesinde) hakk›m olarak, ülkemizin t›p dünyas›n›n bunlar› gecikmeksizin dikkate almas› gerekti¤i kanaatindeyim. •
P
Unutulan Beyin Kaynak Yay›nlar›. 1. Bas›m Temmuz 2015. ‹stanbul. 480 Sayfa 61
Sporun Dünyas› Metin Gören
Dünyada Sporun Çivisi Ç›kt› Doping, flike, rüflvet, flantaj, adam kay›rma ve bu gibi olumsuzluklar›n açt›¤› derin izlerin a¤›rl›¤›n› ne yaz›k ki; Dünya Spor’u kald›ramad› ve sonunda tufl oldu. on olarak Rusya da ortaya ç›kan genifl kapsaml› doping olay›n›n yank›lar› dalgalar halinde yay›ld›. Uluslararas› Doping Merkezi Wada’n›n bir dedektif gibi sürdürdü¤ü doping izinin Rusya’ ya dek uzanmas›, kuflkusuz bir rastlant› de¤ildi, olamazd› da... Dünya Spor’unun egemen güçlerinden biri olan Sovyetler Birli¤i’ nin onlarca devlete bölünmesi, enerji santrali Moskova’
S
62
n›n spor gücünü çok zay›flatt›. Atletinden, basketbolcuya. Futbolcusundan, hentbolcusuna dek yüzlerce ünlü sporcuyu bir büyük flemsiye alt›nda toplayan güç, etkisini yitirince; sistemin yeniden güçlenmesi tehlikeli, yasak, olumsuzluk içeren bir mecraya sürüklendi. Rusya; var olma savafl›nda yanl›fl uygulamalarla arkadafl olmak zorunda kald›. Rusya’n›n son doping skandal›nda ac›nacak hali böylesine bir yolu tercih
BD ARALIK 2015
etmesinden kaynakl›yd›. eal Madrid gibi dünya y›ld›zlar›n›n dolufltu¤u bir ‹spanyol tak›m›nda oynayabilmek bir çok futbolcun hayallerini süslüyordu. Frans›z oyuncu Karim Benzema’n›n böylesi ünlü bir tak›m›n formas›n› giyebilme becerisi do¤rusu bu ya alk›fllanmal›yd›. Milyonlar›n sevgilisi olmak, milyonlarca dolar, euro ya da sterlin kazanm›fl, akar› daha y›llarca sürebilecek bir oyuncu için daha dikkatli olmas› gere¤ini hat›rlatan bir sözleflme metniydi. Ancak Benzema bu kolay koflullara uymayan, en yak›n arkadafl›na bir çete arac›l›¤›yla flantaj
R
Sepp Blatter iddia ettiler günlerce, haftalarca, aylarca. Platter aklanabilmek için, bin takla att› ama izleri silinemedi. Dünya Futbolu’nun bu kez bir baflka çivisi daha ç›km›flt›. onunda UEFA Baflkan› Frans›z Michel Platini de para girdab›n›n içine girdi, çabal›yor. Bir para al›fl veriflinin soluk yüzü Platini’nin sporsal onurunu zedeledi mi bilemiyoruz. Ama zedelenen sporun anayasas›yd›. Yani centilmenlik, dürüstlük, do¤ru yoldan sapmama, sporcu, yönetici iliflkilerindeki ciddiyet.
S Karim Benzema yapmay› düflünen bir ç›lg›nl›¤› seçince, Dünya Futbolu bir kez daha aya¤a kalkt›. Aya¤a kalkanlar›n baflvuru kurumu F‹FA ve UEFA olmal›yd› ama Dünya Futbol Birli¤i ile Avrupa Futbol Birli¤i aylardan beri rüflvet olaylar›yla adeta çalkalan›yordu. F‹FA Baflkan› ‹sviçreli Sepp Blatter’in, Dünya Futbol fiampiyonas›n› Arap Çöllerinden Katar’a vermesi, vicdan›n sesi yerine, paran›n cazibesine kap›ld›¤›n› gösteriyordu. Böyle
Michel Platini Dünyada spor etkinlikleri eskisi dek izlenmiyor. Çünkü yaflanm›fl ve yaflanmakta olan y›¤›nla olay izleyicinin keyfini kaç›rd›, çok daha önemlisi 63
BD ARALIK 2015
Dünyada spor etkinlikleri eskisi dek izlenmiyor. Çünkü yaflanm›fl ve yaflanmakta olan y›¤›nla olay izleyicinin keyfini kaç›rd›, çok daha önemlisi izleyiciden, izletene yönelik güvensizlik bafllad›.
Ben nas›l ki beni izleyenlere keyif veriyorsam, bende uyuflturucudan keyif al›yorum. Buna da kimsenin mani olmas›n› istemiyorum’’ fleklindeki tarihi itiraf›; Maradona’dan sonra yaflanacak sporcu skandallar›n›n sanki aynas› gibiydi. Kuflkusuz olan oldu. Uyuflturucunun bir anlamda vatan› Kolimbiya da say›lar› yüzsekseni bulan sporcular›n, kirli dosyalar› polis arflivlerine girdi. ‹flin en hazin yan›, uyuflturucu kulla-
izleyiciden, izletene yönelik güvensizlik bafllad›. rne¤in; flike olaylar›n›n ‹talya cephesindeki belgelerinin daha mürekkebi kurumad›. ‹tirafç›lar›n savc›lara verdi¤i çarflaf çarflaf aç›klamalardan ç›kan sonuçlar, dünya sporunda yaflananlar›n art›k barda¤› taflran son damla oldu¤u fleklindeydi. ‹talya’n›n en büyük kulüplerinden Juventus’un flike olay›n› an›msay›n; dünyay› nas›l sarsm›flt›. Siyah beyazl› tak›m›n k›sa sürede toparlanmas› çok zengin patronlar›n›n kasas›yla, kararc›lar›n s›k yap›lan ring yolculuklar› sonucunda gerçekleflti. Ama bir gerçek var ki yads›namaz. Nice flampiyonluklar› olan ve nice baflar›lara imza atm›fl büyük tak›m Juventus’un en önemli maçlar›n› ancak 20 bin seyirci izliyor ve Dünyan›n çeflitli ülkelerinde yay›n yapan on sekiz televizyon da ‹talya tak›m›yla yap›lan sözleflmelerin feshetti. Ünlü Arjantinli oyuncu Maradona’n›n; ”Uyuflturucu benim keyfimdir.
Ö
64
Maradona: Uyuflturucu benim keyfimdir...
nan boksör, futbolcu, atletin ifadeleri sanki bir kalemden ç›km›fl ve sonra ço¤alt›lm›fl belgeler gibiydi: ”Dünyan›n en büyük futbolcusu Maradona içmifl, bizde içeriz…’’ Ve bizim ülkemizde yaflanan olumsuzluklara bir kez daha göz atmak do¤rusu içimden gelmiyor. Yaflanm›fl olaylar›n, Türk Sporuna indirdi¤i a¤›r darbelerin tedavisi bilmeliyiz ki çok zor yap›l›r. Birçok uluslar aras› spor örgütünün üyesi olan ülkemizin de Dünya Sporu’na yapt›¤› olumsuz katk›lar›n ç›kan çivinin daha çabuk yol almas›na olanak sa¤lam›flt›r. Bu böyle biline... • metingoren@butundunya.com.tr
Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren
Padiflah ete¤i öpmeyen, sakal›na k›na yakm›fl denizci Akdeniz’de, 1500’li y›llar›n ilk yar›s›nda Avrupal›lara korku salm›fl bir denizci vard›.
F
rans›z Deniz Kuvvetleri (La Marin Française) kay›tlar›nda, Barberousse yani K›z›l Sakal ad›yla geçen H›z›r Hayrettin Pafla’dan, daha önce Bütün Dünya’da yay›nlanan yaz›mda bahsetmifltim. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun emrine nas›l girdi¤ini de ayr›ca anlataca¤›m› söylemifltim. 65
BD ARALIK 2015
Dilimize Barbaros olarak geçen Barberousse için yine ayn› kay›tlarda, Müslümanlar›n, Dinin Koruyucusu anlam›na gelen Hayrettin dedikleri belirtilir. öz konusu kay›tlarda, Barbaros’un asl›nda ünlü bir korsan olan ve kral› ilan edildi¤i Cezayir’de üslendi¤i vurgulan›r. Sakal›n›n ise k›z›l olmad›¤›, bir savaflta ölen a¤abeyi Oruç Reis’in intikam›n› al›ncaya kadar sakal›na k›na yakt›¤› bilgisi verilir.
S
‹brahim Pafla araflt›rmalar›na bafllad›. ‹spanyol, Frans›z, Venedikli hatta Portekizli tan›nm›fl denizciler ve kaptanlar aras›nda gizli bir araflt›rma yapt›. Osmanl› limanlar›na mal tafl›yan birkaç gemisi bulunan, ‹spanyol donanmas›nda da önemli görevlerde bulunmufl eski bir komutan olan Anbrasio Benedikto’nun, “Barberousse bir korsan, ama tam arad›¤›n›z adam” demesi üzerine uzun süredir ününü duydu¤u bu isimde karar k›ld›.
B
arbaros’un baflar›lar›n›, Akdeniz’deki ününü ve denizlerde kurulacak egemenlik için tam aranan kifli oldu¤unu Sultan Süleyman’a uzun uzun anlatt› ve onu ikna etti. Padiflah da, 1533’de gönderdi¤i bir mektup ile Barbaros’u ‹stanbul’a davet etti. Mektupta, davetin amac›, Kutsal Roma Germen ‹mparatoru unvan›n› tafl›yan 5. Karl yani bilinen ad›yla Charles Quint’e (fiarlken) karfl› Akdeniz’de sa¤lanacak hâkimiyeti görüflmek olarak bildirilmiflti. Kanuni’nin Barbaros’a onay verdi¤i haberi Osmanl› yöneticileri
Kanuni Sultan Süleyman
Denizcilik tecrübesi yeterli olmayan Osmanl› Devletinin, Rodos’u yaklafl›k 6 ay süren bir kuflatman›n ard›ndan 1522’de zorlukla almas›, Kanuni Sultan Süleyman’›n iste¤i üzerine Osmanl› yöneticileri taraf›ndan masaya yat›r›ld›. Kanuni’nin, deniz gücünün bafl›na iyi bir isim bulunmas› istemesi üzerine Sadrazam 66
Sadrazam ‹brahim Pafla
BD ARALIK 2015
Akdeniz, Avrupa ve Osmanl› topraklar›nda savafl stratejilerini uygulayan, yay›lm›fl bu korsan› görmek için ‹stanbullular devlet yönetimi konusunda saatlerden itibaren tecrübeli, Cezayir’in krall›k taht›n› erken yollara, k›y›lara ç›km›fl, ve koskoca filonun yönetimini bo¤az› kay›klar doldurmufltu. Halk›n büyük sevgi b›rak›p, Osmanl›’n›n emrine gösterileri ve top sesleri girmeyi kabul edecek kadar da aras›nda karaya ç›kan Barbaros’u karfl›layan özverili biriydi. yetkililer, onu do¤rudan kendisine ayr›lan saraya götürdüler. aras›nda yay›lm›flt›. Buna en çok paflalar, “Bizler dururken denizlerin Barbaros burada Sultan Süleyman’›n komutanl›¤› neden bir korsana verili- kendisini kabul edece¤i güne kadar yor” diye tepki gösterdi. Barbaros’un bekleyecekti. Kabulün hangi gün olaca¤› ise belli de¤ildi. Ancak annesinin inançs›z bir gayrimüslim Osmanl› Padiflah›, büyük bir özveride oldu¤unu dile getirerek, cahil bir bulunarak emrine girmeyi kabul eden korsana güvenmenin devlete zarar ve ‹stanbul halk›n›n yak›n ilgi verece¤ini söylüyorlard›. gösterdi¤i Barbaros’u, daha önceki kabullerinin aksine hiç bekletmeden ysa Barbaros Hayrettin, hiç te söylendi¤i gibi cahil biri de¤ildi. hemen ertesi gün saraya ça¤›rd›. Tam yedi dil biliyordu. Savafl stratearbaros, saraya gitmek için öyle jilerini uyguluyordu. Devlet yönetimi bir kafile haz›rlam›flt› ki, ‹stanbulkonusunda tecrübe sahibiydi. Ama hepsinden önemlisi Cezayir’in krall›k lular bugüne kadar böylesine muhtetaht›n› ve koskoca filonun yönetimini flem bir geçit törenine benzer yürüyüfl b›rak›p, Osmanl›’n›n emrine girmeyi görmemiflti. Kafilenin önünde yaklafl›k 1000 Afrikal› erkek ve kad›ndan kabul edecek kadar da özveriliydi. Barbaros, 1533 y›l›n›n A¤ustos oluflan kalabal›k büyük bir düzen içinde yürüyordu. Her biri de, bafl›n›n ay› bafl›nda gemileri ile ‹stanbul’a do¤ru denize aç›ld›. Çanakkale Bo¤a- üstünde, içinde alt›n ve gümüfl eflyalar›n bulundu¤u tepsiler tafl›yordu. z›’n› geçtikten sonra, birkaç gün Gelibolu’da kalarak, gemilerini düzen- Bu kalabal›¤›n arkas›nda, padiflah›n ledi, adamlar›na yap›lmas› gerekenler haremine hediye edilmek üzere birbikonusunda talimatlar verdi. Padiflaha rinden güzel yaklafl›k 200 Avrupal› genç k›z yürüyordu. K›zlar›n her biri sunacaklar› konusunda haz›rl›klar yapt›. Daha sonra 18 gemisi pefl pefle de, içi p›rlanta, elmas gibi k›ymetli tafllarla dolu tepsi tafl›yordu. Onlar›, s›ralanm›fl halde ‹stanbul’a gelerek ipek kumafllar ve de¤erli eflyalar Haliç’e girdi ve demir att›. Ünü
Barbaros, tam yedi dil bilen,
O
B
67
BD ARALIK 2015
tafl›yan yüzlerce deve ve kat›r izliyordu. Arkadan göz kamaflt›ran koflumlar› için saf kan Arap atlar› geliyordu. En sonda ise aslan ve kaplanlar vard›. Sokaklar›, yollar› dolduran halk büyük bir flaflk›nl›k ve hayranl›k içinde, ama ç›lg›nca alk›fllayarak, Barbaros’un bu eflsiz geçit törenini izliyordu.
K
anlatt›klar›ndan, bu konulardaki bilgisinden etkilenmiflti. Padiflah, görüflmenin hemen ard›ndan Ba¤dat Seferi için Suriye’de bulunan Sadrazam ‹brahim Pafla’ya yazd›¤› mektupta, “Devletimizi denizlerin de tek hâkimi k›lacak Kaptan-› Deryay› bulduk. Hemen görüflün” diyordu. Baz› tarihçiler ise, Osmanl› geleneklerini bir kenara b›rakarak, devlete hizmet etmifl onca pafla yerine d›flar›dan bir korsan›n getirilmesine divan üyelerinin tepki gösterdi¤i, padiflah› Barbaros’tan vazgeçmesi konusunda etkiledi¤ini yazmaktad›r. Barbaros, padiflah›n iste¤i üzerine, ‹brahim Pafla ile görüflmek için ‹stanbul’dan ayr›larak, Halep’e gitti. Sadrazam, daha ilk görüflte, Barbaros’un bilgi ve enerjisinden etkilenmiflti. ‹brahim Pafla’da da, Kanuni gibi, “Arad›¤›m›z komutan bu denizcidir” görüflü hemen oluflmufltu. ‹brahim Pafla, padiflaha çok k›sa bir mektup yazarak, “‹stedi¤imiz denizci budur. Hiç zaman kaybetmeksizin, Kaptan-› Derya ve divan üyesi görevlerine getirilmesinde yarar vard›r” diyecektir. Tekrar huzura ça¤r›ld›¤›nda ise
anuni Sultan Süleyman’›n huzuruna ç›kanlar önce etek öperdi. Kanuni, taht›na oturmufl, ama elbisesinin eteklerini öylesine genifl bir flekilde yere yayd›rm›flt› ki, öncelikli beklentisinin, ete¤inin öpülmesi oldu¤unu gösteriyordu. Barbaros, ‹stanbul’a geldi¤i 18 teknesinin 18 reisi ile huzura girdi ve padiflaha do¤ru ilerledi. Çevresine ald›¤› paflalar› ve divan üyeleri ile büyük bir ihtiflamla oturan Sultan Süleyman, hiç beklemedi¤i bir olayla karfl›laflt›. Barbaros, öpülmesi gereken ete¤i atlad›. Padiflah daha ne oldu¤unu bile anlayamadan, do¤rudan Kanuni’ nin eline uzan›p öptü. Salonda büyük bir flaflk›nl›k yaflan›rken, bu kez de, hiç teklif beklemeden geçip Padiflah›n karfl›na oturdu. Taht› çevreleyen Osmanl› ileri gelenleri, Sultan Süleyman’›n çok sinirlenece¤ini, sert tepki gösterece¤ini ‹brahim Pafla, padiflaha çok düflünürken, yine büyük k›sa bir mektup yazarak, flaflk›nl›k yaflad›lar. Çünkü Kanuni, bu hareketlere hiç “‹stedi¤imiz denizci budur. k›zmad›¤› gibi Barbaros’un Hiç zaman kaybetmeksizin, samimiyetini, do¤all›¤›n› ve cesaretini be¤enmiflti. Ayr›ca Kaptan-› Derya ve divan üyesi ‹spanya, Charles Quint’e görevlerine getirilmesinde (fiarlken), Amiral Andrea Doria ve Akdeniz hakk›nda yarar vard›r” diyecektir. 68
BD ARALIK 2015
Kanuni, Barbaros’a, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun paflas› oldu¤unu teyit eden bir k›l›ç ve asa verdi. Bir süre sonra da Beylerbeyi unvan›n› ald›. Barbaros, Cezayir’den birlikte geldi¤i dan›flman ve reisleri ile hemen ifle giriflerek, ‹stanbul ve çevresindeki tersaneleri yeniden düzenledi. Buralarda istedi¤i türden gemileri yapacak bir çal›flma bafllatt›. Ortaya ç›kan ilk 90 gemi denize indirildi¤inde, ‹stanbul’da bulunan yabanc› elçiler büyük bir flaflk›nl›k yaflad›. Bunlar›n bafl›nda da, Frans›z Jean Chesneau gelmektedir. Chesneau, Fransa Kral› 1. François’ya gönderdi¤i raporda, “Barbaros Osmanl› donanmas›n›n bafl›na geçmeden önce Türkler denizcili¤in ne oldu¤unu bile bilmiyorlard›. Öyle ki, gemilerine tayfa gerekti¤inde Anadolu’nun, Yunanistan da¤lar›ndan köylüleri, çobanlar› toplay›p getirirlerdi. Bunlar b›rak›n denizcili¤i, kürek çekmeyi, geminin üzerinde ayakta durmay› bile bilmezdiler. Ancak Barbaros bu kötü yap›y› çok k›sa sürede de¤ifltirdi” de¤erlendirmesini yap›yordu.
F
ransa Kral›’n›n en çok güvendi¤i isimlerden biri olan Amiral Julien de la Graviére, Barbaros hakk›nda haz›rladı¤› bilgi notunda, “Osmanl›lar›n en zay›f oldu¤u alan denizlerde yapt›¤› beklenmedik hamle Avrupa’n›n kaderini de¤ifltirecek kadar önemlidir. Cezayirli korsan Barbaros, Türk donanmas›n› öyle büyük bir h›zla de¤ifltirdi ki, Akdeniz Osmanl› denizi olma yoluna girmifltir. Kabul etmek gerekir ki, birkaç y›l
Fransa Kral› 1. François
içinde yenilmez bir deniz gücü haline geldiler” demektedir. ‹spanyol donanmas›n›n önemli subaylar›ndan Archibaldo Dantea, Barbaros’un Osmanl› donanmas›nda yapt›¤› de¤iflikli¤i konu etti¤i raporunun bir örne¤i de, Frans›z Kraliyet arflivinde bulunmaktad›r. Dantea, “‹stanbul tersanelerinde yapt›rd›¤› yeni gemiler çok kurnazca planlanm›fl bir yap›dad›r. Bu kad›rgalar alçak ve siyah renktedir. Çok uzakta bekleyerek sald›racaklar› yerlerden görülmüyorlar. Karanl›k bast›rd›¤›nda hücuma geçip sahillerde birden belirip, düflmanlar›n› haz›rl›ks›z yakal›yorlar. Bu gerçekten tam bir korsan yöntemidir. Ama baflar›y› getirdi¤i de bir gerçektir” bilgisini vermifltir. Barbaros’un Osmanl› padiflah›n›n emrine girmesiyle bafllayan süreçte düzenlenen seferleri ve ilginç ayr›nt›lar›, yabanc› arflivlerdeki belgelerden yazmaya devam edece¤im. • gurbuzevren@butundunya.com.tr 69
Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay
1
İşlenmiş Et Bağırsak Kanserine Yol Açıyor
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sosis, pastırma, jambon benzeri işlenmiş etlerin kansere yol açtığını açıkladı.
kırmızı etin ömrünü uzatmak ya da tatlandırmak amacıyla tütsüleyerek, kurutarak, tuz ve koruyucu maddeler ekleyerek niteliğinin değiştirilmesi anlamına geliyor.
2
Budist Rahibin 9 Günlük Zorlu Ayini
Japonya’da 41 yaşındaki Budist bir rahip, “Doiri” adı verilen ayin
Örgüt tarafından yayımlanan raporda günde 50 gram işlenmiş et yenilmesinin kalın bağırsak kanserine yakalanma olasılığını %18 oranında artırdığı kaydedildi. İşlenmiş et, 70
için dokuz gün hiç bir şey yemedi, içmedi ve uyumadı. Kogen Kamahori isimli bu rahiple birlikte,
BD ARALIK 2015
1945’ten beri bu dayanıklılık testini gerçekleştiren rahip sayısı dokuza çıktı. Doiri, “1000 gün yürüyüşü” olarak bilinen yedi yıllık bir eğitim programının parçası. Eğitimine 2011’de başlayan Kamahori’nin bu programı tamamlaması için önünde 2 yıllık bir süreç var.
3
Mezarlıkta Bir Gece 350 Bin Avro
İnternet üzerinden ev kiralamayı sağlayan Airbnb sitesi, “dünyanın en geniş yeraltı mezarlığı” olarak bilinen Paris Katakombu’nda bir gece konaklama imkânı sunuyor. Airbnb sitesinin düzenlediği yarışmayı kazanana, ödül
yaklaşık 2 kilometrelik bir tur için 20 metre yer altına iniyor.
4
Güzellik Kraliçesi Kağıt Toplayıcısıydı
Hayatını sokaklardan kâğıt toplayıp satarak kazanan Tayland’lı bir genç kadın, ülkenin en güzeli seçildi. 17 yaşındaki Khanittha Phasaeng’e güzellik kraliçesi seçildikten sonra bir üniversite burs teklif etti, ama yarışmaya katılım formunda belirttiği gibi lise mezunu değil ortaokul
mezunu olduğu ortaya çıktı. Yarışmada eğitim kıstası olmadığı için genç kızdan güzellik tacı geri alınmadı. Katılım formunun, amcası tarafından doldurulduğu belirtildi. olarak 6 milyondan fazla kişinin iskeletinin bulunduğu mezarlıkta bir gece uyuma fırsatı verilecek. Fransız polisi, 2004 yılında tesadüfen, bu yer altı mezarlığında bir barın inşa edildiğini ve bir sinema düzeni kurulduğunu ortaya çıkarmıştı. Paris’teki yeraltı mezarlığındaki yatak ve masa kafatasları ve kemiklerle çevrili. Tünelin yalnızca bir kısmı halka açık ve ziyaretçiler
5
İnternette Bebeğini Satacaktı
Güney Afrika polisi, bir bebeği internet üzerinden 380 ABD Dolarına satmaya çalışan bir kadını insan kaçakçılığı suçlamasıyla gözaltına aldı. Gumtree adlı kişisel ilanlar sitesine bir bebek için satılık ilanı verildiği ihbarı alınmasının ardından polis alıcı kılığına girdi. 71
BD ARALIK 2015
7
Oje Aşırı Kilonun Sebebi Olabilir
ABD’nin Duke Üniversitesi uzmanlarının Çevre Çalışma Grubu (EWG) ile birlikte yaptığı araştırma kapsamında yaklaşık 3 bin farklı oje incelendi. Bu ürünlerin yarısından
Operasyon sonucu 20 yaşındaki bir kadın gözaltına alındı. Devlet korumasına alınan 19 aylık bebek sosyal hizmet görevlilerine teslim edildi.
6
Dövmesi Olan Kişiler Daha Sinirli
İngiliz sosyal bilimciler tarafından yapılan bir araştırmada, vücudunda dövme olan insanların toplumun
fazlasında trifenil fosfat maddesine rastlandı. Bu madde bir “endokrin çevre bozucu” olarak biliniyor. Oje, sürüldükten kısa süre sonra vücut tarafından emiliyor ve hormon sisteminin dengesini bozabiliyor. Bu da, yağ depolanmasını olumsuz yönde etkileyerek aşırı kiloya yol açabiliyor.
8
Kesintisiz İnternet İçin Yeni Bir Proje
geri kalanına kıyasla daha sinirli bir yapıda oldukları açıklandı. 97’si en az bir dövme sahibi 378 Londralının katıldığı araştırmada, dövmesi olan kişilerin, olumsuz bir duygusal olay yaşadıklarında, meydan okuyan bir tavırla karşılık vermeye daha yatkın oldukları görüldü. Genel anlamda dövmenin, meydan okuma ve karşı koyma anlamına geldiği belirtildi. 72
Google, dünyanın bir bölümü üzerindeki stratosfer tabakasında internet hizmeti sunabilecek balonlar yerleştirmeyi hedefliyor. Böylece balonların güzergâhı altında yaşayan insanların kesintisiz internet hizmetinden yararlanabileceği belirtildi. 2016’da tamamlanacak projede 100 milyondan fazla insana bu hizmet verilebilecek. Şirket, bakımı daha ucuz olacağı için uydu
BD ARALIK 2015
lerinin on milyonlarca yıldır hemen hemen hiç değişmediği sonucuna vardı.
10
Mafyanın Cenaze Figüranları
İtalya’nın Calabria bölgesinde etkili olan Ndrangheta mafyasının, bir üyesinin cenaze töreninin “kalabalık görünmesi” için para karşılığı “figüran” tuttuğu ortaya çıktı. 2012
sisteminden ziyade, balon sistemine dayalı internet hizmetini tercih ediyor.
9
50 Milyon Yıllık At Fosili
Bugünkü atın atalarından sayılan “Eurohippus Messelensis” ile doğmamış yavrusuna ait fosil, Almanya’daki kazılarda bulundu. Fosilin, şimdiye dek ortaya çıkarılan en eski ama en iyi durumdaki at kalıntıları olduğu belirtildi. Uzmanlar, bulgunun analizine dayanarak
yılında örgütün üyelerinden birinin cenaze törenine katılanlara, kişi başı 10 Avro verilmişti. Örgüt için cenaze, düğün ve vaftiz gibi törenlere katılım “onur meselesi” ve törenlerde ne kadar fazla insan olursa, ölüye ya da ailesine toplumda o kadar saygı gösterildiği düşünülüyor.
11
Arılar Güne Kahve İle Başlıyor
hamile hayvanın doğum yapmadan hemen önce ölmüş olabileceğini tespit ederken; atların üreme sistem-
İngiltere Sussex Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, arılar kafeinli çiçekleri tercih ediyor. Arılara, kafeinsiz ve kafeinli nektar içeren iki yapay çiçek sunuldu. Arıların kafeinli nektarı tercih ettiği ve daha sonra 73
BD ARALIK 2015
nın önemini de vurguluyor.
13
Kurtlar ve evcil köpekler arasında gen bağı
Cornell Üniversitesinin çok kapsamlı genetik çalışmasına göre, bugün dünya üzerinde en fazla türü olan hayvan, köpek. Yaklaşık 4 bin 676 bilinen cins köpek var. Bu da insanların binlerce yıldır köpek
bal yapmak için dolaştığı çiçekleri daha iyi buldukları saptandı. Birçok bitki, özellikle tırtıl gibi bitki yiyen canlıları kendisinden uzak tutmak için nektarında kafein üretiyor.
12
Beyin Sağlığı İçin Beslenme Yeterli Değil
Balık, sebze, baklagiller ve sert kabuklu yemişlere dayalı sağlıklı beslenmenin beyin için iyi olduğuna ilişkin veriler giderek artıyor. Columbia Üniversitesi araştırmasına göre, sağlıklı beslenmenin beynin yaşlanma etkilerini azaltma olasılığı var. Ancak araştırma, beyni sağlıklı tutmak için, iyi beslenmenin yanında fiziksel egzersiz yapma, sigaradan vazgeçme ve tansiyonu sürekli kontrol altında tutma74
yetiştirmesi ve üretmesinin bir sonucu. Araştırmada, köpeklerde tek bir köken olduğu ve kurtlar ile evcilleştirilmiş köpekler arasında bir gen akımı tespit edildi. Bilim adamları bundan sonraki araştırma konularından birinin, arkeolojik kazılarda bulunan antik köpek kalıntılarının DNA analizi olabileceği belirtiyor. Köpeklerin nasıl ortaya çıktığı hâlâ belirsiz• sezinsansungunay@ butundunya.com.tr
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem
‹nsanl›k tarihinde bütün büyük medeniyetlerin, inançlar›n en baflta gelen önermesi:
Nosce te Ipsvm (II) Latince bir özdeyifl nosce te ›psvm… Dilimizdeki anlam› “Kendini Bil!” demek. Amac›m araya yabanc› sözcükler s›k›flt›rarak -Hem de Latince !- bilgiçlik taslay›p züppelik etmek de¤il diye önceki yaz›mda da aç›klam›flt›m. az›n›n bafll›¤›n› Türkçe de¤il de Latince yazmay› ye¤lememin nedeni bilim, sanat, felsefe dili oldu¤u kadar kadim bir dil olan bu öz deyifli taçland›rmak istemem. Bu öz deyiflin daha da kadim kadim bir dil olan Antik Yunancadan Latinceye çevrilmifl oldu¤unun, geçmiflinin Uzak Do¤u’dan Anadolu’ya -Yunus’a, Mevlana’ya- uzand›¤›n›n alt›n› da özenle çizmifltim...
Y
75
BD ARALIK 2015
Bu özdeyifl ile ilgili yazmam›n nedeni kendini bilmenin, kendini tan›man›n hem kifliler hem de toplumlar için ne denli önemli oldu¤unu vurgulamakt›. Yerim s›n›rl› oldu¤u için konunun toplumsal boyutunu irdelemek bu aya sarkt›. at›rlanacak olursa; Ne demek kendini bil? Neden söylenmifl bu söz? Ve, neden hâlâ özen ve önemle vurgulanarak tekrarlanmakta diye sormufl; ”Yan›t basit! Yan›t basit de kendini bilmeyi baflarabilmek pek kolay de¤il!” diye yan›tlam›flt›m sordu¤um bu soruyu. Nedenini kendimce aç›klay›p gerisini siz okuyucular›ma havale etmifltim. Kendini bilmek, ilk bak›flta kifliye özgü bir anlam içeriyormufl gibi görünse de toplumlar›n/uluslar›n geliflmeleri aç›s›ndan da son derece önemli ve gerekli. Yani hem bireysel hem toplumsal bir erdem. Fakat kendini bilen bir toplum ve bir ulus olmay› baflarabilmek, bir bireyin kendini bilmeyi baflar›p içsellefltirmesinden çok daha zor. Kendini bilen bir toplum/ulus olabilmesinin ilk koflulu, toplumun üst yap› kurumlar›n›n yönetimlerinin bu haslete sahip; mevki, makam ve servet h›rs›ndan ar›nm›fl, “Ben” demeyen; yetkilerini, toplum yarar›na kullanacak bireylerden oluflturulmas›. ‹flin zorlu¤u da burada. Küçük avc›, toplay›c› insan topluluklar›n›n yerleflik düzene geçip tar›m toplumlar›na evrilmesinden bu yana bütün toplumlar/uluslar, kendi
H
76
kültürlerinin alt ve üst yap›lar›n› oluflturarak sürdürmüfllerdir varolufllar›n›. Üst yap›y› din, hukuk, siyaset, kültür, sanat, felsefe gibi düflünsel etkinlikler ile kurumlar; alt yap›y› da üretim ve günlük ekonomik iliflkiler oluflturmufl. Alt yap› ile üst yap›, karfl›l›kl› olarak birbirini etkilemifl; üst yap›lar›n düzeyi de genellikle alt yap›lar›n beklenti düzeyleri do¤rultusunda oluflmufltur. Bir baflka deyiflle toplumlar›n üst yap› kurumlar› halklar›n düzeyinin, sahip olduklar› niteliklerin ve de¤erlerin birer yans›s›. Üst yap› kurumlar›n›n yöneticilerinin büyük bir ço¤unlukla halklar›n hofluna gidecek fleyler söyleyip yapm›fl ve yap›yor olmalar› da bundan.
Perikles
Bu tür yöneticileri Atina demokrasisinin kurucusu, ünlü devlet adam› Perikles[1], günümüzden yaklafl›k 2500 y›l önceki ünlü söylevinde halk dalkavuklar› olarak tan›mlam›fl. [2] Tarihin ak›fl› içinde demokrasi ile yönetilen uluslar›n kendilerini bilmelerinin önündeki en büyük engel de Perikles’in iflaret etti¤i yönetici konumundaki halk dalkavuklar› olmufltur. Bunlar› güçlü k›lan da alt yap›n›n ç›karc›
BD ARALIK 2015
cehaleti... Bilim yerine bilgisizli¤e olan tutkusu, bilinene de¤il bilinmeyene tapma ve inanman›n, cehaletin vazgeçilemeyen huzuru (!). vrupa yüz y›llarca teokrasi[3] ile yönetilerek sömürülmüfl; 1200 küsur y›l süren Ortaça¤ boyunca Avrupa toplumlar›n› yöneten üst yap› kurumlar›nca bilginin, sanat›n, özgür düflüncenin ve adaletin üstüne kapkara bir flal örtülmüfltür. Avrupa’n›n bu karanl›ktan kurtuluflu da bir din adam›
A
Eski M›s›r’da toplumsal katmanlar
olan Martin Luther’in[4] ‹ncil’i Latinceden Almancaya çevirmesi ile olmufltur. Halklar, içeri¤ini anlad›klar› kutsal kitaba kavufltuktan sonra bilim ve sanat›n ›fl›¤› Rönesans /Yeniden Do¤ufl ile toplumlara daha kolay ulafl›r olmufltur. Bu ›fl›¤›n kayna¤›n› da her türlü engele ve iflkenceye ra¤men yürekli bilim insanlar› ve sanatç›lar yani üst kurumlar›na mensup, halk dalkavu¤u olmayan bireyler oluflturmufltur.
fiimdi s›ra bildik bir soruda: Yumurta m› tavuktan ç›kar yoksa tavuk mu yumurtadan? Ne alâka demeyin! Bu soruyu konumuza uyarlayacak olursak: Kendini bilen bir alt yap› m› kendini bilen üst yap›y› oluflturur; yoksa kendini bilen üst yap› m› kendini bilen bir alt yap›y›? Yüz y›llar önce bu soruyu Eflatun[5] yan›tlam›fl Devlet adl› yap›t›nda. Toplumu oluflturan bireyleri niteliklerine ve konumlar›na göre alt›n (yöneticiler), gümüfl (askerler) ve bak›r (iflçiler, çiftçiler, zenaatkarlar) olarak s›n›fland›rm›fl ise de alt›nlar aras›ndan gümüfl ya da bak›rlar›n, bak›rlar aras›ndan gümüfl ve alt›nlar›n ç›kabilece¤ini de göz ard› etmemifl. Yani hem tavuk yumurtadan ç›kar hem de yumurta tavuktan demeye getirmifl. Toplumlar›n kendilerini bilmelerinin ilk koflulu hem geçmifllerini do¤ru bir flekilde irdeleyebilmek, hem mevcut durumlar›n›/düzeylerini do¤ru bir flekilde alg›lamak, hem de gelece¤e yönelik daha geliflmifl, ileri bir toplum olabilmek için yap›lmas› gerekenleri sa¤l›kl› bir flekilde saptamak. Yani var olanla var olmas› gereken, özlenen, arzulanan aras›ndaki fark›/farkl›l›klar› belirleyerek var olmas› gerekene ulaflabilmek için gere¤ini yapmak… Sanat›n gereklili¤i, vazgeçilemez 77
BD ARALIK 2015
oluflu da burada ortaya ç›kmakta.. ‹nsan›n bireysel ve toplumsal evriminin bir baca¤›n› merak/bilim, di¤er baca¤›n› da sanat oluflturmakta. Merak/ bilme içgüdüsü sayesinde insan, yak›n çevresinden bafllayarak ö¤rendiklerini, bilgiyi gelece¤e aktarm›fl; dünyay› ve giderek evrenin s›rlar›n› keflfetmifl; sanat yapma iç güdüsü sayesinde de düne, güne, gelece¤e ayna tutarak
sürdürememesi. Bu yüzden di¤erlerine tahammül ederek, bencillikten s›yr›l›p baflkalar›n›n haklar›na sayg› duyarak, çalmadan, ç›rpmadan, cana k›ymadan ... yaflamak zorunda. Gelelim böyle bir zorunluluktan do¤an toplumlar›n kendilerini nas›l bilebilecekleri sorusuna? Bu sorunun yan›t› da k›sa ve kesin: Kendilerini bilen bireylerden olufltuklar› zaman... Peki, bu mümkün mü? Mümkün mümkün olmas›na da pek o kadar kolay de¤il. Hele hele geliflmemifl ve az geliflmifl toplumlarda. Nedeni kendini bilen bireylerin say›s›n›n az olmas›. Halklar›n halk dalkavuklar›n›n pefllerine kolayca tak›lmalar›. Ele¤in tersine çal›flmas›. Olumsuz elenece¤ine, olumlunun elenmesi. Çözüm? Çözüm, her fleye ra¤men yürekli, Kendini Bil’en düflünürlerin, bilim insanlar›n›n, sanatç›lar›n ve siyaset insanlar›n›n korkmadan, boyun e¤meden akl›, iyiyi, do¤ruyu ve güzeli savunabilmelerinde sakl›. ‹flin özeti bu!•
Çözüm, her fleye ra¤men yürekli, Kendini Bil’en düflünürlerin, bilim insanlar›n›n, sanatç›lar›n ve siyaset insanlar›n›n korkmadan boyun e¤meden akl›, iyiyi, do¤ruyu ve güzeli savunabilmelerinde sakl› kendini ve içinde yer ald›¤› toplumu tan›ma, alg›lama olana¤›n› bulmufltur. nsan toplumsal bir varl›kt›r demifl Sokrates[6], böyle tan›mlam›fl insan›. Ard›ndan da eklemifl “Bunun bilincinde olan tek canl› da insand›r.” diye. ‹flte yine dönüp dolafl›p geldik “Kendini bilmek bilgeli¤in bafllang›c›d›r.” diyen Sokrates’in sözüne! ‹nsan toplumsal bir canl›d›r. Evet. Ama bir baflka deyiflle de hemcinsleri ile birlikte yaflamaya mahkûm bir canl›… Bu mahkûmiyetin nedeni tek bafl›na var olamamas›, varl›¤›n›
İ
78
tekinozertem@butundunya.com.tr [1] Perikles: (MÖ 495 – 429) Atinal› soylu, asker ve devlet adam›. [2] Thukydides, Peloponnesos Savafl› Tarihi / Perikles’in Cenaze Töreni Söylevi. [3] Teokrasi: Dini devlet yönetimi, din devleti [4] Martin Luther: (1483 – 1546) Teolog, keflifl [5] Eflatun/ Platon: (MÖ 427 – 347) [6] Sokrates: (MÖ 469- 399).
Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu
Prömiyer Dilimize Frans›zcadan geçen prömiyer sözcü¤ü (kökeni, Latince prim/us) bas›nda, zaman zaman, gala ile kar›flt›r›l›yor.
D
ilbilimci Kemal Bek, Ansiklopedik Yabanc› Kal›p Sözler Sözlü¤ü (2011) adl› yap›t›nda bu sözü k›saca, flöyle tan›mlar: “Premiére (fr.) Prömiyer: Tiyatroda oyunun, sinemada filmin, ilk gösterimi.”
BD ARALIK 2015
Yazar ve dilci Sevan Niflanyan, tan›m› biraz geniflletir: “Prömiye Fr. premier, birinci. OLat. [Orta Latince] Primarius < Lat. Primus, birinci, ilk. Prömiyer: Fr. premiére [f.] birinci gösteri.” Sözlerin Soya¤ac› (2002) “Prömiyer” sözcü¤üne iliflkin daha kapsaml› bir aç›klamay› “Yabanc›lara Türkçe (1979)”, “Yabanc›lara Türk Dilbilgisi (1980)” adl› ilginç yap›tlar›n yazar›, ‘dilbilimci’ Sermet Sami Uysal’da buluyoruz: “(Fr. Premiére, birinci, ilk) // [Fr. avant premiére , ilk (ten önceki) gösteri; ilk gösterim // Premiére repre’ sentation d’une piéce ou projektion d’un film, bir oyun ya da filmin ilk gösterimi.] “Tiyatro ve sinemalarda, seyirciden önce elefltirmenler ve özellikle de ‘mutlu az›nl›k’ için oynanan ilk oyun ve gösterilen filmler için Frans›zlar avant premiére (avan prömiyer) deyimini kullan›rlar. Dilimizde ise, Frans›zca bileflik sözcükler/ tamlamalar sevilmedi¤inden ‘avant’ at›l›p yaln›z premiére (prömiyer) kullan›l›r... Oysa Frans›zca’da premiére, ‘her konuda’ ilk/birinci demektir.” (*) ‹ngilizlerin first performance
ilk temsili, prömiyer.” (Frans›zceTürkçe Sözlük) “Prömiyer a. (fr.Premiére). Sahneye konan bir oyunun ilk temsili.” (Büyük Larousse) “Promiyer i. (fr. premiére). Tiyat. Yeni oynama¤a bafllanan bir tiyatro oyununun ilk temsili: Prömiyere gitmek.” (Meydan Larousse) “Ünlü piyanist Faz›l Say’›n besteledi¤i ve prömiyeri Bodrum’da yap›lan Herminas – Yunus S›rt›nda Çocuk adl› eseri, Çeflme’de verilen konserde sanatseverlerle bulufltu.” “fiehir Tiyatrolar›’n›n yeni oyunu ‘Cyrano de Bergerac’›n prömiyeri yap›ld›. Oyunun finalinde Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yaz›c›o¤lu, yak›n zamanda kaybetti¤imiz fiehir Tiyatrolar›’n›n usta oyuncular› Tomris ‹ncer ve Argun K›nal’›n foto¤raflar›yla sahneye ç›karak yapt›¤› konuflmadan sonra seyirciyi sayg› durufluna davet etti.” “Prömiyeri yap›lan sunumun sonunda, gösterimde yer alan sanatç›lar ve yap›mc›lardan oluflan tüm ekip, sahneye davet edilerek izleyicilere tan›t›ld›...” “Gala gibi prömiyer: Baflkent’te
Frans›zca’da premiére, ‘her konuda’ ilk/birinci demektir.” (ilk gösteri) olarak kulland›klar› sözcü¤ün bizdeki tan›m› ve kullan›m›yla ilgili de¤iflik kaynaklara bir göz atal›m: “Prömier s. Birinci, ilk, en baflta. Tiyatroda sahneye konulan bir oyunun 80
geçen y›l sanat hayat›na giren Tatbikat Sahnesi, Erdal Beflikçio¤lu’nun uyarlay›p yönetti¤i rock müzikalinin prömiyerini yapt›. (...) Çok say›da ünlü ismin kat›ld›¤› oyunun prömiyeri, bir sinema filmi galas›n›
BD ARALIK 2015
Gala ile prömiyer anlamdafl de¤iller: Gala,-bir bak›ma- festival görünümünde aç›l›fl/ tan›t›m töreni. Prömiyer ise, Türkçede -bileflik sözcük olarak- “ilkgösterim”dir. and›rd›. Eserin sonunda sahneye gelen Beflikçio¤lu, kat›l›mc›lara, ‘Tatbikat Sahnesi’nin kurulufl amac›na iliflkin bilgiler verdi.” “Bach Alla Turca’n›n premiyer tarihi 29 Nisan, galas› 2 May›s’ta...” “Hayal Perdesi’nin ilk prodüksiyonu [yap›m›], prömiyerini 11 May›s’ta, galas›n› ise 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde gerçeklefltirecek.” “Ankara Devlet Opera ve Balesi, Bellini’nin besteledi¤i ‘I Puritani’ operas›n›n Türkiye prömiyerini Opera Sahnesi’nde gerçeklefltirdi.” “New York Carnegie Hall’de Faz›l Say’›n yeni eseri ‘Chamber Symphony Opus 62’nin dünya prömiyeri yap›ld›. “Lütfi K›rdar Uluslararas› Kongre ve Sergi Saray›’nda gerçeklefltirilecek
ve üç gün sürecek festivalde Faz›l Say’›n daha önce dünya prömiyerleri yap›lan dört yeni yap›t›n›n Türkiye prömiyerleri yap›lacak.” “(...) filmi için 5 Aral›k’ta Zorlu PSM’de flaflaal› bir dünya prömiyeri yap›lacak. Filmin kendisi kadar galas› ve k›rm›z› hal›s› da çok konuflulacak...” Bu örneklerden de anlafl›l›yor ki, gala ile prömiyer anlamdafl de¤iller: Gala,-bir bak›ma- festival görünümünde aç›l›fl/tan›t›m töreni. Prömiyer ise, Türkçede -bileflik sözcük olarak- “ilkgösterim”dir. • orhanvelidedeoglu@gmail.com (*) (Sermet Sami Uysal, Türkçe’de Yarat›lan “Frans›zca” Sözcükler ve Türkçe’de Anlamlar› De¤ifltirilen Frans›zca Sözcükler” Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul 2014.)
Atatürk Diyor ki... ‹lim ve teknikle ilgili teflebbüslerin faaliyet merkezi mekteptir. Bu sebeple lâz›md›r... Mektep ad›n› hep beraber hürmetle, sayg›yla anal›m: Mektep genç beyinlere, insanl›¤a hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, flerefi ba¤›ms›zl›¤› ö¤retir... Ba¤›ms›zl›k tehlikeye düfltü¤ü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en do¤ru yolu belletir... Memleket ve milleti kurtarma¤a çal›flanlar›n ayn› zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer çal›flkan bilgin olmalar› lâz›md›r. Bunu temin eden mekteptir. Ancak bu flekilde her türlü teflebbüslerin mant›kî neticelere eriflmesi mümkün olur.
81
Gençli¤in Dünyas› Kaya Boztepe
Yeni bir y›la girmek üzereyiz. Sanki belli bir yafltan sonra hayat daha h›zl› ak›yor. Gençlerin de kan› h›zl› ak›yor.
H
emen hergün konufluyoruz gençlerle. Hangi okullarda okusunlar, hayata nas›l haz›rlans›nlar, nas›l burs als›nlar, hangi ifl sahalar› gelecek vaat ediyor, nas›l ifl bulacaklar, anlat›yoruz. Bir de Atatürk’ü
82
anlat›yorum b›kmadan, usanmadan. Ülke olarak nas›l bir mucize yaflad›¤›m›z›, nelere nas›l sahip oldu¤umuzu güzel hikayelerle süsleyerek ifade ediyorum. Birçok temel bilginin olmad›¤›n› görüyorum üzülerek. Atatürk’ün liderlik özelliklerini örnek göstererek hayatla, kariyerleriyle ilgili dersler vermeye çal›fl›yorum. Bazen gülerek keyifle dinliyorlar, bazen son derece duygu yüklü, gözleri dolu ama hep ilgiyle, heyecanla... De¤erlerimize sahip
BD ARALIK 2015
ç›kt›¤›m›z zamanlar›, fakir ama gururlu esas o¤lan hikayeleri gibi büyüklere olan sayg›m›z› anlat›yorum.
T
an›masak bile yafll›lar›n elinden filelerini al›p tafl›rd›k demeden önce “file” nedir onu anlat›yorum çevreci gençlere. Nezaketi, sayg›y›, sevgiyi, paras› olan›n paras›n› göstermesinin nas›l bir görgüsüzlük kabul edildi¤ini, yard›mseverlerin ihtiyaç sahiplerine isimlerini duyurmadan yard›m ettiklerini, kimsenin gururunu incitmemeye nas›l dikkat ettiklerini anlat›rken pür dikkat dinliyorlar beni. Yoktan var edilen bir devleti, bozk›r›n ortas›nda kurdu¤u yeflil çiftli¤i örnek gösteriyorum do¤ay› seven gençlerimize. Atatürk’ün Çankaya Köflk’ündeki bahçesini yapan mimar› Mevlüt Baysal’›n hikayesini de ekliyorum her zaman. Atatürk’ün yaveri ve kendisiyle bahçede dolafl›rken gördükleri, yolu kapatan ihtiyar ve genifl a¤ac›n hikayesidir. A¤ac›n bir yan› dik bir s›rt, di¤er yan› suyu çekilmifl bir havuzdur. Ata, havuz etraf›ndaki bölüme yaslanarak karfl› tarafa biraz zorlanarak geçince hemen at›l›r Mevlüt Bey: ''Emrederseniz derhal keselim Paflam'' der. Atatürk bakar sadece, sonra:
''Sen hayat›nda böyle bir a¤aç yetifltirdin mi ki keseceksin!'' yan›t› verir. Veliler, hocalar, büyükler de kat›l›yor toplant›lara. “Ne güzel anlat›yorsunuz” diyorlar. Çok yak›n bir arkadafl›m “Biz son nesiliz bizden sonras› daha zor neden biliyor musun?” diye soruyor bana. “Bilemiyorum neden?” deyince de, “Çünkü art›k babaannelerimiz yok evde, sofrada” diyor. “Babaanne kemermifl, köprüymüfl, geçmiflle olan ba¤›m›zm›fl” diyor. Ac›, ac› gülümsemekle yetiniyorum. ‹flte bu yüzden yeni y›l dileklerinden oluflan bir yaz›yla seslenmek istiyorum bu ay size. Dostlar›m›z soruyor, “Sizce ne yapmak lâz›m?” diyorlar. Ben de diyorum ki, “Kahvalt›larda ve akflam yemeklerine ailecek beraberce oturun. Aile olun. Çocuklar›n›za, kendinize ve sevdiklerinize zaman ay›r›n, hayatta neyin daha önemli oldu¤unu unutmay›n. ‹nsan sevin, hayvan sevin, a¤aç sevin, sayg›l› ve ölçülü olun. Yanl›fla yanl›flla cevap vermeyin. Dengeli beslenin, yürüyün, spor yap›n. Çocuklar› bilgisayar ve oyunlar›n önünden kald›r›n, onlara siz örnek olun” diyorum. Devam ediyorum: “Okuyun ve okutun” diyorum. “Çocuklar›n›za
Atatürk: Sen hayat›nda böyle bir a¤aç yetifltirdin mi ki keseceksin?
83
Baflkalar›n› mutlu ettikçe, kendinizin de mutlu oldu¤unu göreceksiniz. Mutlulu¤un bulafl›c› oldu¤unu keflfedeceksiniz. Yüzbafl› Selahattin’in roman›n› okutun, Avc›o¤lu’nun Türklerin Tarihi ve özellikle Cumhuriyet Tarihi’ni okutun. Nutuk’u okutun. Turgut Özakman’›n Kurtulufl ve Cumhuriyet filmlerini izlettirin. Uzun vadeli düflünün. Haks›zl›¤a u¤rayanlar›n yan›nda olun. Zulme u¤rayanlar› yaln›z b›rakmay›n. Korkmay›n, sesiniz ç›ks›n. Okul aile birlikleri, STÖ’lere, siyasi partilere üye olun, çocuk okutun. Olumlu olumluyu çeker, olumsuz da olumsuzu. Siz olumlu oldukça güzel fleyler olur, önce buna inan›n.
Olumlu olumluyu çeker...
‘Olanla ölene çare yok’ derler; bunlar›n d›fl›nda herfleyin bir çaresi bulunur. Deniz gibidir hayat, dalgal› olur, inifller de vard›r ç›k›fllar da. Bazen süt limand›r bazen de f›rt›nal›, 84
kas›rgal›. Her zaman durgun veya her zaman çoflkun de¤ildir. Yüzde yüz mutluluk da olmaz bunun gibi. Mutlulu¤un size bulmas›n› beklemek de¤il de mutlulu¤u sizin bulman›z, yaratman›zd›r önemli olan. Düflmek de¤il, tekrar aya¤a kalkmakt›r önemli olan. Mutluluk güzel bir manzarada içilen demli bir çay›n keyfi, simitin yan›nda kaflar peyniridir bazen. Sevdiklerinizle olmak, onlar› ziyaret etmektir. Vicdan sahibi, iyi bir insan olmak, kibar olmak, çevreye faydal› olmakt›r mutluluk. Yerden size ait olmayan bir çöp de alabilmektir. Kimsesize, muhtaca el destek olmak, kimi zaman da bir kediyi doyurmakt›r mutluluk. Ö¤renmek kolayd›r. Mutlu olmay› ö¤renin. Baflkalar›n› mutlu ettikçe, kendinizin de mutlu oldu¤unu göreceksiniz. Mutlulu¤un bulafl›c› oldu¤unu keflfedeceksiniz. Baflkalar›n› mutlu ettikçe, kendinizin mutlu oldu¤unu da keflfedeceksiniz. Yeni y›lda tümünüze, sa¤l›kl› bir yaflam yan›s›ra, özellikle çevrenizi de mutlu etmenizden kaynaklanan mutluluk diliyorum. • kayaboztepe@butundunya.com.tr
Yaflamdan Yans›malar Nuray Bartoschek
HOfi GEL AMA
BOfi GELME YEN‹ YIL
Yeni y›l kap›da. Yeni y›l, yeni umutlar demek ama son y›llarda sanki her yeni y›l bir öncekini arat›yor gibi. Dört bir yanda patlayan bombalar, yaflanan insanl›k dramlar› bar›fla olan özlemimizi art›r›yor ve savafl 盤l›klar›na kulaklar›m›z› t›kamay› baflaram›yoruz.
85
BD ARALIK 2015
e yaz›k ki, son derece kötü bir senaryo ile, oyun içinde oyunlar›n oynand›¤› sahneye zorla itilmifl figüranlar gibi yaflamaktay›z yaflam›. Perde arkas›ndaki elleri kanl› senaristler her yerde ayn›. Ölenler s›radan insanlar. Yani, biziz "onlar" de¤il. Sahnede bar›fltan, demokrasiden, insanl›ktan söz eden “bar›fl elçisi” kostümlü kan içiciler, perde arkas›nda savafl› nas›l uzatacaklar›n›n pazarl›¤›n› yap›yorlar. Dünyan›n her yerinde masum insanlar terör nedeniyle yaflam›n› yitiriyor, yaflam koflullar› giderek zorlafl›yor ve ne yaz›k ki ço¤unluk az›nl›¤›n mutlulu¤u için kolayca harcan›yor.
N
olmak m› yoksa saltanat koltu¤una oturup dünya lideri olmak m›? Sonuçta tek gerçek var: Kal›rsa ad›m›z kalacak bizden sonrakilere. Ya lanetle an›laca¤›z ya da ad›m›z bizden sonra da ›fl›k tutacak insanl›¤a. Kim olursak olal›m, nelere sahip olursak olal›m sonsuza dek yaflamayaca¤›z ve geldi¤imiz gibi ç›plak gidece¤iz bu dünyadan. Uykular›m›z› kaç›ran kara bulutlar, bir gün yine güneflin do¤aca¤›na olan umudumuzu, inanc›m›z› köreltmemeli. Umutsuzluk pusuda, f›rsat kolluyor çöreklenmek için yüreklerimize, oysa umut en çok flimdi gerekli. Biz vazgeçersek hepten ölür insanl›k. Tarih, çok daha kötü insanl›k dramlar›na tan›kl›k etti ama her zorlu savafl umudunu yitirmeyenlerle kazan›ld›. Umutsuzluk, katilini beklemeden kendi ellerinle diri diri gömmektir kendini; oysa umut bizi hayata ba¤layan can damar›m›zd›r. Evet, yeni y›l kap›da. Hofl gel ama bofl gelme yeni y›l. Ülkemize ve tüm evrene bar›fl, sevgi getir bolca, umut serp yüreklere. Kazanan zulüm de¤il insanl›k olsun tüm savafllar›n sonunda... •
Umutsuzluk, katilini beklemeden kendi ellerinle diri diri gömmektir kendini; oysa
umut bizi hayata bağlayan can damarımızdır. Hayat› düflünerek, sorgulayarak, duyumsayarak yaflayanlar için tüm bu yaflananlar› anlamak, onaylamak ve sessiz kalmak oldukça zor. Yüre¤imizde isyan, bo¤az›m›zda bir yumru, sahnenin perdesini çekip ç›karmak ve perde arkas›nda oynanan oyunlar› aç›k seçik gözler önüne sermek iste¤iyle yan›p tutufluyoruz. Nedir bunca öfkenin, h›rs›n nedeni? Kendi yaratt›¤›m›z bir ka¤›t parças›n›n kölesi 86
nuraybartoschek@butundunya.com.tr
Düfller ve Düflünceler Yahya Aksoy
Atatürk ve Annesi Zübeyde Han›m
"Mustafa Kemal, sonraki ad›yla Kemal Atatürk, yirminci yüzy›l›n ilk yar›s›n› ola¤anüstü kiflili¤iyle etkilemifl büyük bir asker ve devlet adam›yd›." Lord Kinross "fiuna inanmak lâz›md›r ki, dünya yüzünde gördü¤ümüz her fley kad›n›n eseridir." Mustafa Kemal-1923 tatürk Selanik'te 1881 y›l›nda Müslüman, Türkçe konuflan bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya geldi. Babas› devlet memuru Ali R›za Efendi, annesi Zübeyde han›md›. O dönemde Müslümanlar soyad›
A
kullanm›yorlard›. Resmi kimlik, nüfus kütü¤ündeki kay›tlara göre idi. Bu kay›tlar her bireyin ad›n›, ana-baba ad›n›, dinini, do¤um yerini ve y›l›n› gösteriyordu. Atatürk'ün annesi, babas› ve bütün akrabalar› ana dil 87
BD ARALIK 2015
olarak Türkçe konuflmaktayd›lar. Resmi nüfus kay›tlar›na göre Atatürk, Rumi takvimin 1296 y›l›nda do¤mufltu ve bu y›l 3 Mart 1880 -12 Mart 1881 aras›nda yer almaktayd›. Annesi, "Mustafa'y› "k›rk gün so¤uklar› devam ederken" ilk baharda belki de may›s ay›nda dünyaya getirdi¤ini söylemekteydi. Mustafa Kemal, Emperyalist ‹tilaf Devletlerine karfl› kurtulufl mücadelesini bafllatmak için 19 May›s 1919 tarihinde Samsun'a ayak bast›¤› günü hakl› olarak do¤um tarihi günü kabul etmifltir. Göbek ba¤› kesilirken bebeklere, Hz. Muhammed'e verilen unvanlar ya da dinsel ba¤lant›lar› olan di¤er isimlerin verilmesi gelene¤i gere¤i "Seçilmifl Kifli" anlam›na gelen Mustafa ismi verilmiflti. Genifl araflt›rmalar sonucunda yazd›¤› "Atatürk / Bir Milletin Yeniden Do¤uflu" eserinde Lord
“Bir halk kad›n› olan ve bundan baflka türlü görünmek de istemeyen Zübeyde Han›m güçlü bir iradeye ve sa¤lam bir köylü güzelli¤ine sahipti. Do¤ufltan ak›ll› bir kad›nd›...” Kinross flöyle yaz›yor: "Türklerin Makedonya'y› almalar›ndan sonra Anadolu'nun göbe¤inden gelen köylülerin yerlefltirildikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Han›m, damarlar›nda ilk göçebe Türk kabilelerinin torunlar› olan ve hâlâ Toros da¤lar›nda özgür yaflamlar›n› sürdüren sar›fl›n yörüklerin kan›n› tafl›d›¤›n› düflünmekten hofllan›rd›. Mustafa da annesine çekmiflti; saçlar› onun gibi sar›, gözleri onun gibi maviydi. Annesinin, üzerindeki etkisi büyük oldu. Bir halk kad›n› olan ve bundan baflka türlü görünmek de istemeyen Zübeyde Han›m güçlü bir iradeye ve sa¤lam bir köylü güzelli¤ine sahipti. Do¤ufltan ak›ll› bir kad›nd›..." übeyde Han›m, Rumeli'de "Konyarlar" diye an›lan Türkmen bir aile olan Sofuzade Feyzullah Efendi ile Ayfle Han›m›n çocu¤u olarak 1857'de dünyaya gelmifltir. Ailesi 1466'larda Karaman'dan gelerek Edessa Sanca¤›na ba¤l› Sar›göl'e yerleflmifl ve daha sonra Selanik yak›nlar›nda Langaza’ya göçmüfltür.
Z
88
BD ARALIK 2015
S Atatürk, annesi Zübeyde Han›m ve ablas› Makbule Han›m
‹lkokul ö¤retmeninin o¤lu Ali R›za Efendi ile 1870/71 y›l›nda evlenmifl olan Zübeyde Han›m, eflinin vefat›ndan sonra çocuklar›n› büyük bir fedakârl›kla yetifltirmifl örnek bir Türk kad›n›d›r. O¤lunun baflar›lar›n› gördükten sonra 14 Ocak 1923 tarihinde ‹zmir'de hayata gözlerini kapam›flt›r. Ocak 1923'de annesinin bafl›nda Mustafa Kemal flunlar› söylemifltir: "Zavall› annem, bir zamanlar kurtuluflu bütün bir ulus için ülkü olmufl ‹zmir'in kutsal topraklar›na vücudunu emanet etmifl bulunuyor. Ölüm, yarat›l›fl›n en do¤al bir yasas›d›r. Böyledir ama yine de üzüntü verici belirtileri vard›r. Burada yatan annem, zulmün, zorbal›¤›n, bütün ulusu uçuruma götüren kural d›fl› yolsuz bir yönetimin kurbanlar›ndan biridir. Bunu aç›klam›fl olmak için, izin verirseniz, ac›l› yaflam›n›n belirgin birkaç evresini ayd›nlatay›m:
27
“Hayata ilk ad›m› at›yordum. Ama bu ilk ad›m hayata de¤il zindana rastlad›. Gerçekten de beni bir gün ald›lar ve yolsuz yönetimin zindanlar›na koydular. Orada aylarca kald›m.” Abdülhamit günlerinde idi. 1905 y›l›nda okuldan kurmay yüzbafl› olarak ç›km›flt›m. Hayata ilk ad›m› at›yordum. Ama bu ilk ad›m hayata de¤il zindana rastlad›. Gerçekten de beni bir gün ald›lar ve yolsuz yönetimin zindanlar›na koydular. Orada aylarca kald›m. Annem bunu ancak ben zindandan ç›kt›ktan sonra duydu. Ve hemen beni görmek için koflup ‹stanbul'a geldi. Ama orada kendisi ile ancak üç befl gün konuflabildim. 89
BD ARALIK 2015
Çünkü yeniden o kötü yönetimin jurnalc›lar›, casuslar› ve cellâtlar› oturdu¤umuz yeri sarm›fl, beni yine al›p götürmüfllerdi. Anam a¤layarak arkamdan geliyordu. Beni sürgüne götürecek olan vapura bindirirlerken o kadar çok istedi¤i halde benimle görüflmesi yasakland› da göz yafllar› içinde Sirkeci r›ht›m›nda tek bafl›na kalakald›. ürgündeki korkutucu günlerimi o, gönül kayg›lar› ve göz yafllar› ile geçirdi. Sonra; Mütareke y›llar›nda ben Anadolu'ya geçince de annemi yine kayg›l› ve kuflkulu olarak ‹stanbul'da b›rakmak zorunda kald›m. Yan›mda kendisinin bana arkadafl diye verdi¤i bir adam vard›. Onu Erzurum'dan ‹stanbul'a gönderdi¤im zaman annem, tek bafl›na geldi¤ini duyunca, benim için Padiflah›n "as›ls›n" ferman›n›n yerine getirildi¤ini san›p inmeli oldu. Ondan sonras› savafl ve u¤rafl y›llar› onun günlerini hep kayg›ya, derde ve üzüntüye bo¤an nedenlerle dolu geçti... Son bir iki y›l içinde onu ‹stanbul 'dan kurtar›p yan›ma getirebilmifltim. Ona kavufltu¤um zaman o art›k yaln›z duygular›yle yafl›yordu. Annemi yitirmekten çok üzgünüm. Ama benim bu ac›m› gideren bir avuntum var; Anayurdu yoksullu¤a, yoklu¤a sürükleyen yönetimin, art›k bir daha geri gelmeyecek gibi yoklu¤un mezar›na götürülmüfl oldu¤unu
S
90
Zübeyde Han›m
görerek ölmüfl olmas›d›r. Annem flimdi bu topra¤›n alt›nda; ama bu topra¤›n üstünde Anayurt bütünlü¤ü ve ulus egemenli¤i dünyan›n sonuna kadar sürecek; beni avutan en etkili güç iflte budur. vet, ulusal egemenlik dünyan›n sonuna kadar sürüp gidecektir. Annemin ve bütün atalar›m›n ruhunu tan›k tutarak vicdan›mdan kopan and› bir daha söyleyeyim: Annemim mezar› önünde ve Tanr›n›n yüce kat›nda söz verip and içiyorum ki ulusumun bu kadar kan dökerek elde etti¤i egemenli¤in korunmas› ve savunulmas› için gerekirse annemin yan›na gitmekten çekinmeyece¤im. Ulus egemenli¤i u¤runda can›m› vermek, benim için vicdan borcu, namus borcu olsun." •
E
yahyaaksoy@butundunya.com.tr
Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy
Roraima Da¤›n›n Gizemi
rezilya ve Venezuela aras›nda bulunan Roraima da¤›, dünyan›n en gizemli yerlerinden biri olarak kabul edilir.
B
Amazon ormanlar›n›n göbe¤inden yükselerek bulutlar›n üzerine ç›km›fl olan 2770 metre yüksekli¤indeki bu da¤, bilim adamlar›n›n tan›m›yla yitik dünyad›r. Roraima sözcü¤ünün yerli dilinde “bütün sular›n anas›” anlam›na geldi¤i
söylenir. Heybetli ama bir o kadar da ürperten görüntüsü, sanki insan eli ile yontulmufl, düzeltilmifl gibidir. Son derece sert kuvars tafl›ndan oluflan bu da¤›n zirvesinde çok say›da flelale bulunuyor; ayr›ca say›s›z ma¤ara ve tünellerin de oldu¤u saptanm›fl. Uzunlu¤u 500 metreyi bulan tünellerin tamamen kuvars yap›da 91
BD ARALIK 2015
olmas› da, araflt›rmac› bilim adamlar›n› flaflk›na çeviriyor. oskova Do¤al Bilimler akademisi üyesi Prof. Konstantin Korotkov’un laboratuvar›nda suyun enerjisini ölçebilen bir ayg›t gelifltirildi. Bu ayg›t›n çal›flma esaslar›, Kirlian yönetimine dayan›r. Yani, “güçlü bir elektromanyetik alana giren her fley ›fl›k yaymaya bafllar. Nesnenin enerjisi ne kadar fazlaysa, o kadar parlak ›fl›k yayar.” Roraima da¤›ndan getirilen su, Kirlian tekni¤i ile çal›flan bu ayg›tla ölçüldü¤ünde, beklenmedik flekilde hayret verici de¤erler elde edildi. fiöyle ki, Roraima da¤›n›n suyu, normal suya göre 40.000 kat fazla enerji tafl›yordu. Bu kadar yüksek enerjili suyu içen topluluklarda ne gibi farkl›l›klar olabilece¤i araflt›r›ld› ve görüldü ki, bu topluluklar, tekno-
M
Roraima da¤›n›n suyunu içen topluluklar, teknolojik birçok eksikliklerine ve maddi yönden neredeyse muhtaç durumda olmalar›na karfl›n mutlular. lojik birçok eksikliklerine ve maddi yönden neredeyse muhtaç durumda olmalar›na karfl›n mutlular. Sevgi ve bar›fl içinde yafl›yor ve medeniyetin, bulunduklar› bölgeye gelmesini kesinlikle istemiyorlar. Kentlerde, karfl› komflusunu bile tan›mayan, gergin, yorgun, k›zg›n, mutsuz insanlar›n aksine, k›rsal kesim insan›n›n sevecen, yard›msever, huzurlu yaflant›s›n›n gizemi düflünmeye de¤er… Hemen ekleyelim, bu tür mutlu yaflam tablosu yaln›zca Roraima da¤› eteklerindeki topluluklara özel de¤il. Yeryüzünün birçok yerinde de huzurlu, sakin yaflamlar›n oldu¤unu biliyoruz. Dünyan›n hiçbir yerindeki su, bir baflka bölgedeki su ile yap›sal olarak ayn› de¤ildir. 92
Çünkü su, ç›kt›¤› topraklar›n mineral ve madenlerini tafl›d›¤› gibi , o topraklar›n enerji özellikleriyle ilgili bilgilerini ve titreflimlerini de al›r. Do¤al kaynak sular›, canl› bedeni için en yararl› olan›d›r. Çünkü bu tür sular hem yüklü oldu¤u enerji yönünden, hem de bedenimizi temizlemeye, sa¤altmaya yard›mc› oldu¤undan, özellikle üstün tutmak, kullanmak gerekir. Prof. Konstantin Korotkov diyor ki: Konstantin Korotkov
Roraima da¤›n›n kristal ma¤ara ve vadilerinin dokusunda yo¤un kuvars kristalleri bulunuyor
“Büyük flifleler içinde sat›lan ve ‘dünyan›n en iyi suyu’ olarak etiketlenen saflaflt›r›lm›fl belediye suyundan bir örnek al›p inceledik. Bu, ölü bir suydu. ‹çinde mineraller var ama enerjisi olmayan ölü bir su.” Herkesin, enerjisi yüksek do¤al kaynak suyunu bulabilmesi günümüz yaflam koflullar›nda olanaks›z. Peki bu durumda ne yapmam›z gerek? Bunun için, biyofizikçi Peter Ferreira ve konu ile ilgili bilim adamlar›n›n birkaç önerisi var: Birincisi ar›tma ayg›tlar›…. Ancak yap›lan araflt›rmalar›n sonuçlar› gösterdi ki ar›tma ayg›tlar›n› kullanmak, beklenilen düzeyde sa¤l›kl› de¤il. Çünkü ar›tma ayg›tlar›, suyu kimyasallardan temizliyor, ar›t›yor
ama “cans›z” dedi¤imiz hale dönüfltürüyor. ‹fllenmifl, ar›t›lm›fl su, kimyasal olarak mükemmel bile olsa, içinde Peter Ferreira
enerjisi olmayan, yaflamayan, ölü bir sudur; molekülleri üzerine yaz›lan do¤al yaz› silinmifltir. Avusturyal› araflt›rmac› Allois Gruber “Kentlerde kullan›lan musluk sular›, birçok kimyasal ar›tma ifllem93
BD ARALIK 2015
lerinden sonra evlere da¤›l›r. Tüm ifllemler s›ras›nda uygulanan kimyasallar, suyun yap›s›n› bozmufltur. Bu sulardan kristal oluflturmak olanaks›z.” diyor. eki böyle bir suyu içmek zorunda kald›¤›m›zda ne yapmal›y›z? Ya da do¤al kaynak suyuna yak›n, bedenimize yarar sa¤layacak enerji yüklü su sa¤layabilir miyiz? Musluklardan akan ölü suyu canland›rman›n en kolay ve ucuz yolu, cam sürahi içine bir avuç kuvars kristali atmak.
P
Musluklardan akan ölü suyu canland›rman›n en kolay ve ucuz yolu cam sürahi içine bir avuç kuvars kristali atmak. ‹kinci öneri, kesinlikle plastik flifle ya da kavanoz kullanmamak… fiayet kullanacak olursak, suya dezonans (aksi yönlü) titreflimler yüklemifl oluyoruz. Özellikle cam flifle, cam kavanoz, cam bardak kullanmal›… Çay tiryakileri, özellikle ince belli cam bardaklardan çay içmeyi ye¤ler. Cam ya da porselen, hatta plastik bardaktaki çay kimyasal olarak ayn›d›r. Ama bizlerin aradaki fark› alg›lamam›z›n nedeni nedir? Fark, çay›n kimyas›nda de¤il yap›sal titreflim yüklenmesindedir. 94
Su, yeryüzünde hem kat›, hem s›v›, hem de gaz halinde bulunan tek oluflumdur.
Cam›n yap›s›nda bulunan kuvars kristallerinin yükledi¤i pozitif titreflimler, çay›n tad›n›n da farkl› olmas›n› sa¤l›yor. Peki bunu bilimsel olarak aç›klama olana¤› var m›? Elbette var: Kuvars ve benzer kristal yap›lar› fizik olarak inceledi¤imizde, ölçülebilen elektrik içerdi¤ini saptayabiliriz. Fizikte buna “piezoelektrik” denir. Elektrik, enerji demektir. Kuvars kristallerinin piezoelektrik yükü, suya olumlu anlamda farkl› bir yap› kazand›r›yor demektir. SUYUN YAPISINDAK‹ G‹ZEML‹ B‹L‹M: Su, yeryüzünde hem kat›, hem s›v›, hem de gaz halinde bulunan tek oluflumdur. Bilimin tan›mlamas›na göre, bir maddenin kat› hali, s›v› halinden daha düzenli ve s›k› bir molekül yap›s› gösterdi¤inden, yo¤unlu¤u her zaman daha fazlad›r. Ancak bu tan›mlaman›n bir tek ayr›ks›l›¤› var: Su
BD ARALIK 2015
Su +4 C’de en yo¤un haldedir. Biraz daha so¤uyup 0 C’nin alt›na indi¤inde yo¤unlu¤u azal›r; hacmi ise +4 C’nin alt›na indikçe artar ve dondu¤unda, s›v› haline göre daha fazlad›r. Bu nedenle suyun kat› hali s›v› halinden daha hafiftir ve buz, suyun dibine çökmez, yüzeye ç›kar. ‹flte insan›n içini ürperten bir do¤a mucizesi… fiayet, içinde yaflam olan sularda, örne¤in göllerde buz parçalar› dibe çökmüfl olsayd›, su dipten yukar› do¤ru donacak, bir süre sonra tüm birikinti buz kütlesi haline gelecekti ve göldeki yaflam son bulacakt›. Oysa ilk oluflan buz kütleleri, sudan hafif oldu¤undan, yüzeyde bir tabaka oluflturur. Bu tabaka da alttaki suyun daha so¤umas›na, dolay›s›yla da donmas›na engel olur ve yaflam sürüp gider.
Su, tüm gizemlerinin yan› s›ra, kendini temizleme potansiyeli ile de donat›lm›flt›r. Faz de¤ifltirme s›ras›nda kendini temizler. u ne demek? Su, s›cak etkisiyle buharlafl›r; buharlaflan su havaya yükselir, sonra ya¤mur olarak ve de tertemiz, yeryüzüne geri döner. Ya¤mur suyu bu flekliyle “jüvenil” yani “genç su” olarak adland›r›l›r. Elbette içilebilir. Ama en ideal içilebilir su olabilmesi için toprak alt›nda bir süre yol alarak “jeomanyetik titreflimler” yüklenmesi gerekiyor. ‹yinin, güzelin, bilginin, sevginin yaratt›¤› sa¤l›kl› ve mutlu bir yaflam için çok mu geç kald›k acaba?•
B
yucelaksoy@butundunya.com.tr Gelecek ay: Sevgi, Nefret, ‹lgisizlik
KAYIP DÜNYA: RORA‹MA
Sarp ve dik olan Roraima da¤› ç›k›lmas› zor olan bir da¤. Görüntüsü haricinde da¤›n co¤rafi farkl›l›klar› çok dikkat çekici. Bilim adamlar›n›n nas›l olufltu¤unu anlatmakta zorluk çekti¤i pek çok flelalesi var. Da¤›n zirvesinde yaflayan bitki ve hayvanlar dünyada baflka hiçbir yerde görülmüyor. Dünyan›n en küçük kurba¤as› bu da¤›n zirvesinde yafl›yor. Da¤da irili ufakl› yaklafl›k 25.000 metre uzunlu¤unda ma¤ara bulundu¤u tahmin ediliyor. 95
Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r
Brezilyal› ‹fladam›n›n ‹lginç Sürprizi!
Milyon Dolarlık Arabasını Mezara Gömeceğini Söyledi
Y
üzbinlerce dolarl›k lüks bir araçtan daha de¤erli olan Brezilyal› zengin bir ifladam›n›n, Eski M›s›r’dan esinlendi¤ini belirterek lüks otomobilini “öteki dünyada da kullanabilmek için” gömece¤ini aç›klamas› büyük yank› uyand›rd›. Bentley marka arac›n›, malikânesinin bahçesinde açt›rd›¤› büyük çukura gömece¤ini duyurdu¤u “tören günü” ise, kat›lan96
lar› bir sürpriz bekliyordu… Brezilya’n›n en zengin ve güçlü ifladamlar›ndan biri olan Chiquinho Scarpa, dudak uçuklatan bir bedelle sat›n ald›¤› lüks otomobilini, 2013 y›l›n›n Eylül ay›nda “gömece¤ini” aç›klad›. Kiflisel sosyal medya hesab›nda, elindeki bir kürekle poz verdi ve ekledi: “Çukuru kazmaya bugün
BD ARALIK 2015
bafllad›m. Bu hafta Bentley’imi gömerim!”
E
rtesi gün, lüks arac›n› Sao Paulo’ daki 14 bin metrekare üzerine kurulu malikânesinin bahçesinde, çimlerin üzerinde gösteren bir baflka foto¤rafla birlikte “Firavunlar gibi yapmaya karar verdim. Bu hafta gömece¤im favori arabam Bentley, iflte burada, bahçede!” notunu düfltü. Arkadafllar› ve yak›nlar› merak içindeydi. Olay›n yay›lmas› ve hem bas›n, hem de daha genifl kitleler taraf›ndan ö¤renilmesi çok uzun sürmedi. Binlerce insan Scarpa’n›n ne
‹zledi¤i bir Eski M›s›r belgeselinden etkilendi¤ini ve M›s›r firavunlar›ndan ilham alarak çok sevdi¤i otomobilini gömüp, “öteki dünyada da” kullanmak istedi¤ini aç›klayan 65 yafl›ndaki ifladam› Chiquinho Scarpa, törenden bir gün öncesinde kendisinden demeç alan Daily Mail’e, geçirdi¤i bir mide operasyonundan sonra iki ay boyunca da komada kald›¤›n› anlat›yordu. Ameliyat s›ras›nda enfeksiyona yakalanan Scarpa, koma s›ras›nda birkaç kez ölümün k›y›s›ndan döndü¤ünü, hatta rahiplerin kendisi için dua etmeye bafllad›¤›n› aç›kl›yordu: “63 gün komada kald›m. Doktorum tam 8 kez ameliyat oldu¤umu söyledi. Buna bir bakteri neden olmufltu ve çok flükür ki kurtuldum.”
‹nsanlar benim arabamdan daha de¤erli fleyleri, kalpleri, karaci¤erleri, akci¤erleri, gözleri ve böbrekleri topra¤a gömülüyorlar. yapt›¤›na anlam vermeye çal›fl›yor, onu sosyal medya hesaplar› üzerinden mesaj ya¤muruna tutuyordu. Kimileri yapt›¤›n› fl›mar›kça bularak ona öfke duyuyor, kimileri delirdi¤ini düflünüyor, kimileri ise otomobili hay›r için ba¤›fllamas›n› ve yard›ma muhtaç kiflilere yararl› olmas›n› öneriyor ya da gömmek konusunda ciddi olup olmad›¤›ndan emin olmaya çal›fl›yordu.
S
carpa ise, “büyük gün” öncesindeki haz›rl›k aflamalar›n› foto¤raflar›yla birlikte paylaflmay› sürdürüyor ve “ne kadar ciddi oldu¤unu” gösteriyordu. Bir ekskavatörün üzerinde, Bentley’i için büyükçe bir çukuru bizzat açarken çekilmifl bir foto¤raf›n› yay›nlad›¤› günün ertesinde Scarpa, “o gün”ün gelip çatt›¤›n› aç›klad›. Takvimler 19 Eylül 2013’ü gösteriyor ve Scarpa, törenin ertesi gün 11.00’de malikânesinde yap›laca¤›n› bildiriyordu. Tören günü geldi¤inde Chiquinho Scarpa en fl›k haliyle, merak içinde gelen konuklar›n› ve çok 97
say›da bas›n mensubunu karfl›lad›. Evinin bahçesinde aç›lan büyükçe çukurun yan› bafl›nda, gömece¤ini duyurdu¤u lüks otomobili duruyordu. Bas›n mensuplar› hemen foto¤raflar çekmeye bafllad›lar. Bas›n mensuplar›n›n bir süre devam eden mezar›, Bentley’i ve Scarpa’y› ayn› karede yakalama çabalar›n›n ard›ndan, otomobil büyüklü¤ünde aç›lm›fl çukura yerlefltirilen özel bir rampan›n yan›na getirilen yüz binlerce dolarl›k Bentley, yavafl yavafl çukura do¤ru sürüldü. Tam da bu s›rada töreni durduran Chiquinho Scarpa, kendisine merakl›gözlerle bakan kalabal›¤a dönerek, “Hepinizi evime davet ediyorum” dedi ve… Evinde haz›rlanan bir kürsüye ç›karak, tüm bu olup bitenle ilgili gerçek amac›n› aç›klad›¤› flu sözleri söyledi: “‹nsanlar yüz binlerce dolarl›k bir Bentley’i gömmek istedi¤im için beni suçluyorlar. Ama gerçekte pek ço¤u, benim arabamdan daha de¤erli fleyleri gömüyorlar. Kalpler, karaci¤erler, akci¤erler, gözler ve böbrekler topra¤a gömülüyorlar. Organ nakli bekleyen onca hasta varken, onlar›n 98
Scarpa’n›n sosyal kampanyas› medyada büyük ilgi gördü
yaflamlar›n› kurtaracak sa¤l›kl› organlar›n gömülmesi çok saçma. Bu dünyadaki en büyük israf. Bentley’im bununla karfl›laflt›r›ld›¤›nda hiçbir fley de¤il. Bir organdan daha de¤erli hiçbir fley yok, çünkü insan hayat›ndan daha de¤erli bir fley yok. Bugün burada organlar›m› ba¤›fllad›¤›m› da aç›klamak istiyorum. Lütfen siz de organ ba¤›flç›s› olun ve bunu ailenizle paylafl›n.”
C
hiquinho Scarpa’n›n organ ba¤›fl› konusunda fark›ndal›k yaratabilmek için, Brezilya Organ Nakli Derne¤i’yle birlikte yapt›¤› bu çal›flma çok etkili oldu ve bir ay içinde ülkedeki organ ba¤›fl› oran› yüzde 31,5 artt›. Bu baflar›l› sosyal proje, uluslararas› bir yar›flma olan AME Awards 2014’te de ödül kazand›.• sabriyeasir@butundunya.com.tr
Tarihten Damlalar Mümtaz İdil
Leonardo Da Vinci’nin Sakladığı Notlar
F
loransa’nin merkezine yakın mahallelerinden birinde mütevazı Vaprio villasının çatı katına çıkan Francesco Melzi, uzun süredir Francesco Melzi Leonardo da Vinci’nin kendisine söz ettiği notları bulmayı umut ediyordu. Genç adam villanın çatı katına girdiğinde bütün odanın darmadağın olduğunu gördü. Daha önce gelmediği için de kendini suçladı . Birileri kendinden önce gelmiş ve Leonardo’ya ait tüm belgeleri toplamıştı. Odanın dağınıklığından ve çekmecelerin kurcalanmasından bu açıkça belli oluyordu Yine de Melzi, bir süre dağınık odada dolaşıp, işe yarar birşeyler bulmayı umdu. 99
Leonardo da Vinci’nin not defterlerinden biri
Bir yığın boş kağıt toz içinde yerlerde sürünüyordu. Birkaç not buldu, temizleyip yanında getirdiği dosyaya yerleştirdi. Daha fazla notlar olmalıydı Da Vinci gördüğü en zeki adamdı ve mutlaka bazı notlarını kimsenin ulaşamayacağı yerlere yerleştirmişti, bundan emindi.
K
ötü durumda görünen bir konsola heyecanla gitti ve tüm çekmecelerini karıştırmaya başladı. Belli ki kendinden önce gelenler de aynı yere bakmıştı. Orada bir şey bulamayacağını biliyordu, ama çekmecelerin gizli bölmesi neden olmasındı? Uzun aramalardan sonra çekmecelerde veya konsolun herhangi bir yerinde gizli bölme olmadığını anladı. Bir anda gözü şömineye takıldı. Heyecanla bu kez şömineye gitti. Kağıt materyallerin saklanacağı en son yer şömine olmalıydı. Anımsadığı kadarıyla Leonardo asla şömine yakmazdı. Bacadan içeri elini uzattı. Eline
100
birşeyler çarptı, ama aynı anda bir is bulutu da aşağı çöktü. Yeniden denedi. Bulmuştu. Bu kez is dumanıyla birlikte birkaç kağıt parçası da düşmüştü. Melzi, kapkara olmuş elleriyle kağıtları şöminenin içinden çıkarıp yanındaki döşemeye bıraktı. Ne olduklarına henüz bakmamıştı. Yeniden elini şöminenin bacasına soktu ve karıştırmaya başladı. Birkaç kağıt parçası daha düştü. Sonra bütün vücudunu şöminenin iç kısmına soktu ve ne kadar kağıt varsa aşağı döktü. Kağıtlardaki bilgileri bir araya getirdi, ama hiçbir anlamı yoktu. Da Vinci, ölümüne yakın Melzi’ yi birkaç kez yanına çağırmış ve “Resim Üzerine Tezler” başlıklı bir çalışma yaptığını söylemişti, ama her defasında da bu notların nerede olduğunu söylemeyi ya unutmuştu ya da söylemek istememişti. Melzi’ye birkaç resim bırakmıştı, o kadar. Bir de 1419 yılında Fransız askerlerince Milano’da kurşuna dizilen Francesco Sforza’nın alçıdan bir modeli kalmıştı. Melzi
BD ARALIK 2015
için iş hiç de kolay değildi. Tüm Floransa mimarisi şu veya bu şekilde Leonardo’nun etkisinde kalmıştı ve tüm giz onun taslaklarındaydı. Ama herkes yanlış biliyordu. Bugün sanılıyor ki, Floransa’daki tüm mimari yapı Da Vinci’nin etkisinde kalınarak inşa edilmiştir. Oysa öyle değil. Hatta çatı katından çalınan bilgiler ışığında yapılan tüm teknik buluşlar da Da Vinci’ye mal edilmedi. Yıllar sonra bunların Leonardo’ya ait olduğu anlaşıldı. Ama şu doğruydu: Leonardo’nun sanayi teknolojisiyle ilgili hiçbir buluşu o dönemde hayata geçirilmedi, hatta Floransa dışına bile çıkamadı. Melzi’nin tanık olduğu en önemli şey, Da Vinci’ nin el atmadığı tek bir bilim dalı bile olmadığıydı. Francesco Melzi’ye göre Da Vinci’nin bilim çevrelerinde hak ettiği yeri alamamasında kendi payı da çok büyüktü. Çoğu bilim adamı ve düşünür gibi Da Vinci de tutkularıyla yaşayan bir insandı. Bir şey yapması gerektiğinde duraksıyor, hemen karar vermiyor ve yeni başladığı bir işi yarım bırakıp, acımasızca imha ediyordu. Yaptıklarını her zaman az buluyor, daha fazla çalışması gerektiğini düşünüyordu. Araştırmalarının her aşamasında her biri yeni bir araştırma dalı ve konusu olabilecek yeni
sorular ortaya atıyordu. Çalışma metotlarının ana prensipleri onun için her zaman belliydi ve kesinlikle onlara bağlı kalırdı.
L
eonardo da Vinci hiçbir otoriteyi kabul etmezdi. Yaşadığı çağda bilim üzerine ağır baskı vardı. İlkçağ dönemiydi ve Engizisyon mahkemeleri din adına bilim adamlarını ardı ardına mahkûm ediyor ve ölüme gönderiyordu. Ama Leonardo’nun din temeline dayalı bir inancı da yoktu. Ağır
Floransa
din baskılarına karşı bildiğini okuyor ve göğüs geriyordu. Leonardo’ nun metodoloji tezine göre, bütün bilimsel gerekler somut deneylerle pekiştirilmeliydi. Onun gözünde deney, bilimsel gerçeklerin yegane kanıtlama yoluydu. İşte bu nedenle bilim Leonardo’ yu yalnızca büyük bir resim ustası olarak değil, aynı zamanda bilime yeni yöntemler kazandıran bir öncü olarak da kabul etmekteydi. • mumtazidil@butundunya.com.tr 101
BD ARALIK 2015
ÜNLÜLERİN BİYOGRAFİLERİ
Seçkin bir filozof çok büyük büyük bir mucit, bilim adamı, mimar, mühendis, heykeltıraş yazar ve ressam...
Leonardo da Vinci Yazan: MÜMTAZ İDİL
1
Antonion ile büyükbabası, onun da 466 yılına kadar genç bir noter babası hep noterlik yapmışlardı. olan Piero da Vinci, Vinci Hukuk okudu, öğrenimini bitirince kasabasındaki evinden Floranküçük bir kasaba olan Anchiano’da sa’ya taşındı. Bu kentte de kendine çalışmak üzere doğduğu topraklara ayrı bir yer buldu, Arnavut dağları geri döndü. Piero için Floransa’dan adıyla anılan yere yerleşti. sonra böyle küçük bir kasaba Yerleşmesinden kısa süre önce umduğunu vermedi. karısı Albiera Mador’u Leonardo’nun kaybetti ve ihtiyar annesi, babası eğlence hizmetçisi ve gayrimeşru arayışındaydı, ama çocuğu Leonardo ile birlikte Floransa’ya getirdiği köyde bu mümkün değildi. Yine de Francesca kendine bir çeşit Lanfredini ile evlendi. eğlence buldu. Aslında iş çok daha önceye dayanıyordu. Piero Caterina adlı bir da Vinci, aile geleneğine köylü kızıyla gönül uygun biçimde noterlik eğlendirdi. İşte Genç Leonardo mesleğini seçmişti. Babası Leonardo da bu
102
BD ARALIK 2015
aşkın meyvesi olarak Lorenzo’nun 1452 yılında doğdu. Leonardo babası Vatikan ile Piero’nun evinde Leonardo’nun kısa bir süre yaşadı. doğduğu yıl babüyük Albiera’nın çocuğu bası Piero Albiera sorunları olmuyordu. BabaanMador’la, Caterina ise dağ köylülerinne ve dede ise torun vardı ve den Accatabric di bekliyorlardı. Bu arada Piero del Vaccada ile Leonardo’nun Leonardo gelişiyor, ve akranları evlendi. Bu evliliğin buluşlarına büyüyor arasında kendini gösardıdan Piero, Leonardo’yu yanına aldı. büyük ihtiyaç termeye başlıyordu. bir fiziksel ve O dönemde toplum duyuyordu. Müthiş zihinsel gücü vardı. gayrimeşru çocuklara son derece küçümseyici gözlerle ba- Okul onun için asla sorun olmuyordu. Herkesin hayranlığını kazankıyordu. Bu bakış yalnızca burjuva ailelerde değil, soylular arasında da mıştı. sorundu, zira miras sorunu yaratıyordu. eonardo da Vinci’nin hayatı ile ilgili çok az bilgi kalmıştır günümüze. Çocukluğunu Toskana’da geçirdiğini biliyoruz. Dedesinin ve Albiera’nın ona çok sevecen yaklaştığı, onu yönlendirdiği de biliniyor. Ama her ikisini de kaybettiğinde 14 yaşındaydı. Onların arkasından gözyaşı dökmeye fırsatı olmadı. Leonardo dedesini ve üvey annesini kaybettiğinde hemen hemen 14 yaşındaydı. Ama hüzne teslim olacak zamanı olmadı. Babası Piero zaman kaybetmeyi sevmezdi. Yeniden evlendi ve Anchiano’dan Floransa’ya taşındı. Anchiano artık onun isteklerini karşılamıyordu. Floransa’ya taşındıktan sonra, dönemin ünlü ailesi Medicileri sık sık ziyaret etmeye başladı. Tüm amacı rahat bir yaşam sürmekti. Aslında bu konuda ciddi adımlar da attı ve
L
XXX
103
ailenin yakın dostları arasına girdi. Tam bu sıralarda baba Piero Medici öldü. Yönetim “Büyük” Lorenzo ile kardeşi Guiliano’ya geçti. Piero da Vinci, Medici ailesinin yanında kendine çok iyi bir yer buldu, ama en büyük sorun oğlu Leonardo’ydu. Zira Leonardo büyük bir atak yapmış ve Lorenzo’nun kalbini fethetmeyi başarmıştı. Lorenzo’nun Vatikan ile büyük sorunları vardı ve Leonardo’nun buluşlarına büyük ihtiyaç duyuyordu. Muhtemel bir savaş halinde elindeki tek koz Leonardo’ydu. O dönemde gayrimeşru çocukların yüksek öğrenim görmesine izin olmadığından, üniversiteye gidemedi ve hayatının en önemli ustasıyla Andrea del Verrocchio ile tanıştı. Onun yanında çalışmaya başladı. Günümüze kadar gelen Leonardo ile ilgili bilgilerin bir kısmı da ustası Verrocchio’nun anılarından derlenmiştir. Floransa Fransızlar tarafından işgal edilince, Milano’ya taşındı. Bütün “teknik” çalışmaları da bu döneme rastlar. Bilimin her alanında eserler verdi ve buluşlar yaptı. Tüm İtalya’yı dolaştı ve insanları gözlemledi. Mona Lisa tablosu için 1503 yılında çalışmaya başladığı söyKont Francesco lenir, ama bu Melzi doğru değildir. 104
Andrea del Verrocchio
Mona Lisa tablosunun öyküsü çok daha sonraları ortaya çıkmıştır. Cinsel tercihleriyle ilgili bir çok dedikodu üretildi hakkında. Bu dedikodulara neden olan öğrencisi Rafael ile 15 yaşındaki Kont Francesco Melzi ile yaşadığı hayattır. Bu dönem ile ilgili Leonardo’nun tuttuğu bir not yoktur. Şu kadarı önemlidir herhalde: Ölümüne yakın sağ koluna felç inen Leonardo, bitirmek zorunda olduğu tabloyu aynı mükemmellikle sol eliyle tamamlamıştır. Ama şu da önemli: Kendi için yaptığı hiçbir eseri bitirmemiştir Da Vinci, hep mükemmeli aramıştır. Mona Lisa sormuştur: “Siz hep mükemmeli mi ararsınız,” diye. Da Vinci soğukkanlılıkla yanıtlamıştır: “Mükemmel diye bir şey yoktur.” •
XXX
Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol
Alt›n Post ve
Argo Denizcileri 6 Geçen say›m›zda Argonotlar›n bafl›nda Colchis’e ulaflan ‹ason’u kuzenleri ile birlikte kral Aetes’in huzuruna ç›kmak için yola koyulurken b›rakm›flt›k.
rgo Colchis k›y›lar›na yaklafl›rken Olympos’un teras›nda bir hareketlilik yaflan›yordu. Bebekli¤inden beri ‹ason’u koruyup kollayan, Argo’nun seferi boyunca ona yard›mc› olan Hera ile Athena baflbafla vermifller, ‹ason’un ayak bast›¤› bu yabanc› diyarda onun için ne yapabileceklerini konufluyorlard›. Kral Aetes’in savafl tanr›s› Ares’in
A
kiflili¤ine öykünen, kendini be¤enmifl ve huysuz biri oldu¤unu biliyorlard›. ‹ason’un iste¤ine kulak asmayaca¤›n› ve onu eli bofl döndürmek için her yolu deneyece¤ini tahmin etmek zor de¤ildi. Hera düflüncelerini Aetes’in yak›n çevresine yöneltti¤inde akl›na parlak bir fikir geldi. Kral›n iki k›z› vard›. Chalciope dul bir kad›nd›, ama Medea bekârd›, ‹ason da öyle. ‹kisinin 105
BD ARALIK 2015
ergeç ayn› çat› alt›nda olaca¤› o yere Eros’u göndermek iyi olmaz m›yd›? Onun okuyla gönül yaras› alm›fl Medea babas›n›n huysuzlu¤u karfl›s›nda zora düflen ‹ason’a yard›mc› olman›n bir yolunu bulurdu kuflkusuz. K›z›n sahip oldu¤u gizemli güçlerle her sorunun üstesinden gelece¤i kesindi; ne de olsa büyücülerin tanr›ças› Hecate’nin rahibesiydi. Athena da uygun buldu Hera’n›n söylediklerini. Fakat haylaz Eros’a annesinden baflkas› söz dinletemezdi. Afrodit’e gidip durumu ve düflündüklerini anlatt›lar. Afrodit kim olursa olsun genç yüreklere atefl düflürmeye her zaman haz›rd›. Hemen görev verdi o¤luna. Eros m›z›klan›nca da Zeus’un bebekli¤inden kalma güzel bir oyuncakla gönlünü etti onun.
‹ason kuzenleri, yani Friksus’un o¤ullar› ile birlikte kraliyet saray›na yaklaflt›¤›nda onlar› ilk gören Chalciope oldu. Özlem ve gözyafllar› içinde o¤ullar›yla kucaklaflt›ktan sonra anlatt›klar›n› dinleyince ‹ason’u teflekkürlere bo¤du. Yürekleri ›s›tan bu kavuflma sahnesini Aetes ile korumalar›n›n ayak sesleri bozdu. Torunlar›n› görünce Kral’›n surat› as›ld›. Yanlar›ndaki yabanc›y› görmezden gelerek sorguya çekti onlar›. Bafllar›ndan geçenleri dinledikten ve ‹ason dedikleri yabanc›n›n komutas›nda Argo ad›ndaki gemileriyle topraklar›na ayak basan adamlar›n amac›n› ö¤rendikten sonra “Anlafl›lan siz bu yabanc›n›n sözlerine kan›p onun yard›m›yla buraya beni taht›mdan indirmeye geldiniz,” dedi öfkeyle. “Hemen geri dönün, yoksa dillerinizi kopart›r, ellerinizi keserim.” ana dek hiç konuflmayan ‹ason söze girerek sayg›l› bir tav›r ve sakin bir sesle gelifl nedenlerinin sand›¤› gibi olmad›¤›n›, sadece yazg›n›n ve ac›mas›z bir tiran›n iste¤i üzerine burada olduklar›n› söyledi Kral’a. Onun yüz hatlar›n›n yumuflad›¤›n› görünce de sürdürdü sözlerini: “Sefere ç›kmam›z›n amac› ve yolculu¤umuz s›ras›nda onca badireye karfl› koyabilmemizi sa¤layan fley Friksus’un, yani damad›n›z›n ruhunun huzura kavuflaca¤›na olan inanc›m›zd›r. Bu da bilicilerin dedi¤ine göre Alt›n Post’un aile oca¤›na götürülmesiyle olacakm›fl. Alt›n Post’u almam›za izin verirseniz iyili¤iniz alt›nda kalmay›z; ülkenizde gözü olan
O
Medea - Anthony Frederick Sandys (1829-1904) 106
BD ARALIK 2015
düflmanlar›n›za karfl› güç birli¤i yapabiliriz.” Salondaki herkes ‹ason’un davran›fl›ndan ve ortam› yat›flt›ran sözlerinden hoflnut kalm›flt›. Salona bakan pencerelerden birinden Medea da konuflulanlar› dinliyordu. Her gün erkenden Hecate’nin tap›na¤›na giderdi, ama bugün üzerine nedenini bilemedi¤i tuhaf bir tembellik çökmüfl, henüz saraydan ç›kamam›flt›. Bunun Hera’n›n bir oyunu oldu¤unu bilemezdi. etes önceki sert ç›k›fl›ndan piflman olmufl gibi bu kez daha yumuflak bir ses tonu ile ‹ason’a karfl›l›k vererek gerçekten söyledi¤i gibi soylu bir amaçla geldiyse Alt›n Post’u verebilece¤ini, ancak kendisi için de de¤erli olan Post’u alacak kiflinin önce bir s›navdan geçmesi gerekti¤ini söyledi. Akl›ndan geçen zorlu iflleri ‹ason’un baflaramayaca¤›ndan emindi. Aetes için bu ifller bir bahaneydi. Alt›n Post zaten yenilmez bir bekçinin gözetimi alt›ndayd›. Alayc› bir tav›r tak›narak “Önce bir
‹ason Aetes’in bo¤alar› karfl›s›nda - JeanFrançois de Troy (1679-1752)
A
Medea sarayda - Evelyn de Morgan (1855-1919)
çift bo¤ay› boyunduru¤a koflacaks›n,” dedi. “Bunlar bildi¤in bo¤alardan de¤ildir; zora koflulduklar›nda alev püskürürler, üstelik toynaklar› tunçtand›r. Demirci tanr› Hephaistos 107
‹ason ve Medea - John William Waterhouse (1849-1917)
süreceksin. Ondan sonra da sana verece¤im ejderha difllerini dikeceksin o tarlaya. O difller Ares’in askerlerinin tohumlar›d›r. Yerden bittiklerinde onlarla savaflman gerekiyor. Sa¤ kal›rsan Alt›n Post senindir.” Sözünü etti¤i diflleri vaktiyle Athena vermiflti Aetes’e. Dikildikleri yerlerden silahl› askerler bitiyor ve karfl›lar›na ç›kan› öldürüyorlard›. Difller Ares’in kutsal kayna¤›n› koruyan ejderhaya ait oldu¤undan Ares kültünü Colchis’e tafl›rken onlar› da yan›nda getirmiflti Aetes. ‹ason korkuya kap›lm›flt›. Kral’›n flartlar›na boyun e¤mekten baflka çaresi yoktu. Derin düflünceler içinde saraydan ayr›l›rken Medea’n›n sevecen bak›fllar›yla karfl›laflt›. Görevini çoktan yerine getirmifl olan Eros’un çocuksu kahkahalar atarak kendisine bakt›¤›n› bilmiyordu. ason Argo’ya döndü¤ünde arkadafllar›na olan biteni anlatt›. Hep birlikte karfl› koyduklar› onca badireden sonra ‹ason’u bu kez yaln›z b›rakmak zorunda kalacaklar› için üzgündüler. Derken Friksus’un en büyük o¤lu Argus teyzesi Medea’n›n gizemli güçlere sahip oldu¤unu ve annesinin arac›l›¤›yla onun yard›m›n› istemeyi önerdi. ‹ason’un onay›n› al›nca saraya dönüp annesiyle görüfltü. Chalciope kocas› Aetes’ingaddarl›¤›ndan ötürü üzüntü içindeydi. Asl›nda Medea’n›n yard›m›n› istemeyi o da düflünmüfltü; çünkü o¤ullar›n›n gelece¤i tehlike alt›ndayd›. Aetes ‹ason’un yan›nda yer alan torunlar›n› düflman gibi görüyordu art›k. Medea ise gördü¤ü anda gönlünü kapt›rd›¤› ‹ason’a
‹
Medea ejderhay› uyuturken ‹ason Alt›n Post’u al›yor-Carl A. Henning (1809-1900)
hediye etmiflti onlar›. Ancak boyundurukla ifl bitmiyor, onlar› Ares’in kutsal tarlas›na güdüp topra¤› 108
yard›m etmek iste¤iyle dolup tafl›yor, ama babas›na ihanet etmekten de çekiniyordu. Bu ikilemin verdi¤i huzursuzluk içinde k›vran›rken ablas›n› gördü karfl›s›nda. Chalciope, yard›m ederse sadece ‹ason’a de¤il, ye¤enlerine de iyilik etmifl olaca¤›n›, çünkü Aetes’in ‹ason’la birlikte onlar› da gözden ç›karm›fl oldu¤unu söyledi Medea’ya. Sonunda Medea yard›m etmeye ve karanl›k bas›nca Hecate’nin tap›na¤›na gelirse ‹ason’la gizlice görüflece¤ine söz verdi. ‹ki genç en güzel giysileri içinde ilk kez yüzyüze geldiklerinde Medea yan›ndaki torbadan bir kavanoz ç›kar›p ‹ason’a verirken neler yapaca¤›n› anlatt›. “Önce Hecate’ye bir koyun kurban edeceksin,” dedi, “sonra bu melhemi hem vücuduna hem de silahlar›na sür, seni alevlerden ve yaralanmalardan koruyacakt›r. Tarlaya ekti¤in difllerden askerler ç›kt›¤›nda da ortalar›na bir kaya atars›n, birbirlerine düflerler, iflin kolaylafl›r. Bu tehlikeli s›navdan sa¤ salim ç›kt›¤›nda umar›m beni unutmazs›n, yoksa ne yapar eder, gerekirse rüzgârlar›n s›rt›nda ülken Hellas’a gelir, nankörlü¤ünü yüzüne vururum.” ›z›n sade ve içten sözleri karfl›s›nda ‹ason gülümseyerek “Rüzgârlara ne gerek var?” dedi. ”Gemimle gel, onur konu¤um, dilersen gelinim olursun.” ‹ki genç gönülleri hoflnut, ayr›ld›lar. Medea saraya, ‹ason Argo’ya döndü.
K
Argonotlar Medea ile Colchis’ten kaç›yor -Lorenzo Costa (1460-1535)
Medea’n›n yard›m› söyledikleriyle s›n›rl› kalmad›. ‹ason tehlikeli s›nav›ndan baflar›yla ayr›ld›ktan sonra onun Alt›n Post’u ele geçirmesine de yard›mc› oldu. ‹ason’un baflar›s›n› hazmedemeyen Aetes’in sözünden cayarak Alt›n Post’u vermemek için askerlerine Argo’ya hücum emri verdi¤ini ö¤renince ‹ason’la birlikte Post’un as›l› oldu¤u korulu¤a gidip Post’un bafl›nda bekçilik eden ejderhay› büyüyle uyutarak Post’u almas›n› sa¤lad›. ‹ason için art›k Argo’yla birlikte Colchis’ten kaçmaktan baflka yapacak bir ifl kalmam›flt›. Argonotlar Alt›n Post’u geminin dire¤ine bayrak gibi asarak hem sevinç hem de kaç›fl telafl› içinde küreklere as›l›rken Argo’nun fleref konu¤u Medea hem do¤up büyüdü¤ü ülkesinden ayr›lman›n hüznünü yafl›yordu hem de sevdice¤inin yan›nda olman›n sevincini. Argonotlar›n dönüfl yolculu¤unu ve yazg›n›n ‹ason ile Medea’y› nas›l bir sona sürükledi¤ini gelecek say›m›za b›rak›yoruz. • halukerdemol@butundunya.com.tr 109
BD ARALIK 2015
Yafllanmak ve Olgunlaflmak Mevlana'n›n çok sevdi¤im bir sözü ile bafllamak istiyorum: "Ne fark eder ki, kör insan için elmas da bir, cam da… Sana bakan kör ise sak›n kendini camdan sanma!” Yazan: HAL‹T YILDIRIM
uradan yola ç›kt›¤›m›zda “Hayat, acaba ne anlam ifade ediyor sorusunu kendi kendine sorarak insano¤lu, hayat›n ona ifade etti¤i anlam›, kendine göre bulmaya çal›flabilir. Genelde kabul gören görüfllere
B 110
göre hayat›n amac›, kiflinin kendi de¤erinin fark›na varmas›, kendini gerçeklefltirmesi ve bu arada baflkalar›n›n geliflmesine de yard›mc› olmas›d›r. ‹flte bu nedenledir ki her insan, hayat›n anlam›n›, görünmeyen harflerle yaz›ld›¤› kendi vicdan›nda
BD ARALIK 2015
aramal›d›r. “Kendini Bil” ö¤üdü, vicdanlar›ndaki iflte o görünmeyen yaz›y› okuyabilmeleri için insanlara verilmifl özet bir bilgelik uyar›s›d›r. Bedenli bir varl›k olarak, hepimiz do¤ar, olgunlafl›r ve ölürüz. Ruhumuz, bedenimiz, içinde bulundu¤umuz toplum ve çevre, sürekli olarak birbirleriyle karmafl›k bir etkileflim içersinde olurken, biz fark›nda olmadan ruhumuz olgunlafl›r, bedenimiz yafllan›r. Bu yafllanma hepimizde ayn› flekilde olmaz. Bedenlerimiz, ruhlar›m›z›n olgunlaflmas›na oranla, çok daha bilindik kal›plar içerisinde yafllan›r. Yaflland›kça nas›l bir görünüm alaca¤›m›z, görünüflümüzle ilgilidir. afllanmak garip bir duygudur; o kadar gariptir ki, bir gün gelip baflkalar› gibi bizim de yafllanaca¤›m›za bile inanmakta zorluk çekeriz. Her zaman beraber oldu¤u-
Y
muz gözlerimiz için biz, hep bir delikanl› veya bir genç k›z olarak kal›r›z. Gençlerin, kuflaklar aras›nda bize verdikleri s›ray› gerçekçi olarak irdeleyemeyiz. Bazen duydu¤umuz “amca”, “teyze”, “dede”, “nine” gibi bir söz bizi flafl›rtabilir. Acaba, bu unvanlar› kabul edecek yafl ve düflünce yap›s›nda m›y›z? Bunu kendimize sormakta geç mi kald›k dersiniz? Art›k, ak bir saç›m›z, fakat yafllanmay› istemeyen bir kalbimiz oldu¤u gerçe¤ini kabul etme olgunlu¤unu göstersek mi? Ne dersiniz? Olgun insan, duygu ve düflünce bak›m›ndan yüksek seviyeye ulaflt›¤› için olaylar› genifl görüfl aç›s›ndan de¤erlendirebilen, hoflgörülü, bilgisi ve görgüsü geliflmifl, kültürlü, yetkin insan olarak tan›mlanmaktad›r. Olgun insan›n elbette bir mevcudiyeti vard›r ama o salt bir “kifli” de¤ildir. Fiziksel olarak yafll› olabilir
Her insan, hayat›n anlam›n›, görünmeyen
harflerle yaz›ld›¤› kendi vicdan›nda aramal›d›r.
BD ARALIK 2015
Duygusal tepkiler vermeyen, az konuflan ve konufltu¤unda önemli görünen fleyler söyleyen kifliler olgun say›l›r. ama içsel olarak masum bir çocuktur o. Bir insan ne kadar kendi içinde derine giderse, o kadar olgunlafl›r. erkes bir y›lda bir yafl yafllan›r. Oysa bir yafl daha büyümek ve olgunlaflmak için, mutlaka bir fleyler yapmak, üretmek, kendini gelifltirecek f›rsatlar› bulmak ve kullanmak gerekir. “Olgunluk” ve “olgunlaflmam›fl olma” terimleri, özellikle insanlar› yarg›lama amac›yla günlük konuflma diline girmifltir. “Olgunluk” sözcü¤ü, be¤enilecek niteliklere sahip olma, sa¤l›kl› ve dengeli olma gibi, birden fazla anlamda kullan›lmaktad›r. Kültürümüzde de olgunluk, geleneksel baba erkil imgelerin etkisi alt›nda, bir insan›n nas›l yaflad›¤›na de¤il, ne söyledi¤ine göre de¤erlendirilir. Duygusal tepkiler vermeyen, az konuflan ve konufltu¤unda önemli görünen fleyler söyleyen kifliler olgun say›l›r. Çevresindekilerin afl›r› beklentileri sonucu yafl›ndan büyük davranan çocuk da, çocuklu¤unu yaflamaktan vazgeçmek zorunda b›rak›lm›fl olmas›n›n onda yaratt›¤›
H
112
olumsuzluklar görmezlikten gelinerek "yafl›na göre çabuk olgunlaflm›fl" olarak be¤eniyle karfl›lan›r. Olgunlaflm›fl insan, kendi kimli¤ine inanc›n› sarsabilecek durumlardan, olgunlaflmam›fl insanlara oranla daha az etkilenir. Olgunlaflmam›fl insan›n toplumsal benli¤iyle yaln›z kendisinin tan›d›¤› benli¤i aras›nda önemli farklar oldu¤u halde, olgunlaflm›fl insan kendisini nas›l alg›l›yorsa di¤er insanlar taraf›ndan da öyle alg›land›¤›na inan›r. Olgun insan›n di¤er insanlarla yak›n ve s›cak iliflkiler kurabilmesinin kökeninde, kendisini de sevebilmifl olmas› gerçe¤i bulunur. Olgun insan›n kendine duydu¤u sayg› ve sevgi, bencillik ve benmerkezcilikten farkl› bir durumdur. Kendini sevmeyen insan di¤erlerini, baflkalar›n› sevmeyen insan kendini sevemez. ‹nsan›n kendisine sayg› duymas›, ilgisinin s›n›rlar›n› kendisinden öte, di¤er insanlar› da içerecek bir biçimde geniflletebilmesiyle gerçekleflir. sl›nda olgunlaflma, ulafl›lm›fl bir durum de¤il, yaflanagelen bir süreçtir. ‹nsan›n kiflisel potansiyelini gerçeklefltirme süreçlerini yaflamakta olmas› olgunlaflman›n en önemli ölçütüdür. Böylesi bir yolculu¤a ç›km›fl olan insan sürekli bir evrim içindedir. Yan›lg›lar›n› tekrarlamad›¤› için bu yan›lg›lar kazan›lm›fl deneyim niteli¤i al›r, baflar›lar› di¤er insanlar›n da yararlanabilece¤i sonuçlar› içerir. Kendisini ve dünyas›n›, sürekli bir geliflim süreci içinde birlikte ve bir bütün olarak yaflar. •
A
Anne Babalarla Baflbafla Nilay Karatosun
HAYAL KIRIKLI⁄I ÇOCU⁄UNUZU TESL‹M ALMASIN Çocuklu bir evde yaflam, yaln›zca anne babalar için de¤il, çocuklar için de güçlüklerle doludur.
O
nlar›n karfl›laflt›klar› güçlüklerin en büyü¤ü, bu güçlükleri nas›l alt edebileceklerini bilememeleridir. Çocuklar›n›n ellerini tutarak onlara emekleme ad›mlar›n› nas›l atacaklar›n› ö¤reten anne ve babalara, bu konuda da görev düflmektedir. Onlar çocuklar›na, önlerindeki en büyük güçlü¤ün üstesinden gelmeyi de ö¤retmekle 113
yükümlüdürler. “Güçlükleri yenme güçlü¤ü”nü ö¤rendikten sonra çocuklar, karfl›lar›na ç›kabilecek tüm güçlükleri kolayl›kla yok edebileceklerdir. Çocukluk dünyas›n›n s›n›rlar›n› geniflletebilmek için sürekli bir çaba içindeki çocuklar›n s›k s›k karfl›laflt›klar› güçlüklerden biri de “Hayal k›r›kl›¤›”d›r. Hayal k›r›kl›¤› yaflam›n vazgeçilmez bir parças›d›r ve bu özelli¤i nedeniyle onunla birlikte yaflamak zorunday›z. Fakat hayal k›r›kl›¤›n›n bir baflka özelli¤i, “ac›” olmas›d›r. Bu ac›yla birlikte yaflamak zorunda oldu¤umuza göre yapmam›z gereken tek fley, onu yenmek ve sürekli olarak ayaklar›m›z›n alt›nda tutmaktd›r. Çocuklar›na, hayal k›r›kl›¤›n› yenmek becerisini ö¤retebilen anne babalar, onlar›n öteki güçlüklerini kendi kendilerine baflar›yla alt edebileceklerini de göreceklerdir. Yetiflkinler gibi çocuklar da, bir giriflimlerinin sonunda kimi zaman baflars›z 114
olabilirler. Böyle bir sonuç karfl›s›nda anne babalar›n, çocuklar›n› “beceriksiz” ya da “baflar›s›z” olarak damgalamalar›, emekleme ça¤›nda onlar›n ayaklar›na çelme takma denli “tahrip edici” bir davran›flt›r. Çocuklar›na kendi kendilerine yürüyebilmeyi ö¤rettikten sonra anne babalar›n›n “birinci vazife” leri, onlara hayal k›r›kl›klar›n› nas›l alt edebileceklerini ö¤retmektir. Bu konuda duyarl› anne babalara, üç ad›mdan oluflan bir “ö¤retim reçetesi” sunabiliriz. Çocu¤unuz bir hayal k›r›kl›¤› ile karfl› karfl›ya kald›¤›nda ona bunun yaln›zca s›radan bir olay oldu¤unu anlat›n. Kendilerini “Baflar›s›z›m” ya da “Ben beceriksizin biriyim” gibi damgalad›klar› zaman olay› içsellefltirirler ve baflar›s›zl›klar›n›n, bu kimliklerinden beklenen do¤al bir sonuç oldu¤una inan›rlar. Kendilerini damgalamaklar› yerine, onlara olay hakk›nda nas›l konuflacaklar›n› ve bu sonucun kendilerinin ne denli d›fl›nda oldu¤unu anlat›n. Örne¤in, çocu¤unuz matematik s›nav›nda kötü not ald›¤›nda “Ben baflar›s›z›m” ya da “Ben beceriksizin tekiyim” yerine “Matematik s›nav›ndan 2 ald›m” diyebilmesi gibi. Birinci tümcenin nas›l damga etkisi yapt›¤›n›, ikinci tümcenin ise olay› nas›l tan›mla-
1
BD ARALIK 2015
d›¤›n› görebiliyor musunuz? Hayal k›r›kl›¤›n›n, yeni bir fley ö¤renmesi için çocu¤unuzun önüne gelen bir f›rsat oldu¤unu anlat›n ona. Çocu¤unuz matematik s›nav›nda baflar›s›z bir sonuç ald›ysa “Dersi iyi anlamad› m›?” ya da “Yanl›fl konu mu çal›flt›?” gibi sorular sorarak nedenini araflt›rmak do¤ru yaklafl›md›r. Neyin yanl›fl gitti¤ini keflfetmek, onun hayal k›r›kl›¤›n› f›rsata çevirmesini sa¤lar. Bu yaklafl›m, bir sonraki ad›mda onun daha iyi plan yapmas›na ve kendini gelifltirmesine yard›mc› olur.
2
Çocu¤unuza hayal k›r›kl›¤›n›n, yeni bir fley ö¤renmesi için önüne gelen bir f›rsat oldu¤unu anlat›n. Örne¤in, bir sonraki s›nav için bir yard›mc›dan ders almak ya da fazladan ev ödevi yapmak gibi. Bu ad›mda s›ra, çocu¤unuza “B›rak gitsin!” düflünce kal›b›n› ö¤retmeye gelmifltir. “B›rak gitsin” bak›fl aç›s› onun güçlenmesini sa¤lar. Hayal k›r›kl›klar›na tak›l›p kalmak olum-
3
suz bir etki oluflturur ve “oldu¤umuz yerde saymak” sonucu yarat›r. Onlar›, ö¤rendikleri deneyimlerle gurur duymalar› için yüreklendirmeniz ve geleceklerini yeniden yaratmak için ne istediklerine odaklanmalar›n›
sa¤laman› gerekmektedir. Bir hayal k›r›kl›¤› karfl›s›nda sizin ne yapman›z ve çocu¤unuza ne yapmas› gerekti¤ini söylemeniz durumunda kald›¤›n›zda, kendinize önce flu soruyu sorun: “Ellerimi havaya kald›r›p, ‘teslim olmak’ m›, yoksa ‘bu olay yaflam›n do¤al bir parças›d›r’ deyip, masaya dökülmüfl su örne¤i onu silip ortadan kald›rmak m› insan davran›fl›na daha uygundur?” Kendi kendinize soraca¤›n›z bu sorudan sonra s›ra, yine kendi kendinize, bu sorunun yan›t› vermeye gelmifltir. Yan›t›n›z› verdi¤inizi ve bizim de duydu¤umuzu varsayarak sizi kutluyoruz: Elbette ellerinizi havaya kald›r›p, “Teslim oluyoruz” demenizi beklemiyorduk…• nilaykaratosun@butundunya.com.tr 115
Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker
G
Orta Gölü’nün huzur damlas›:
St. iulio Adas›
116
BD ARALIK 2015
talya’n›n kuzeybat›s›ndaki Orta gölünün tek adas› olan St. Giulio, damla fleklindeki görüntüsüyle berrak sularda ›fl›l ›fl›l parlayan de¤erli bir mücevheri and›r›yor. Uzunlu¤u 275, geniflli¤i 140 metre olan bu küçük ada, üzerindeki kilise, manast›r ve “Sessizlik Yolu” ile ziyaretçilerini meditasyona ve sessizli¤e davet ediyor. Belki de bu yüzden içinde bulundu¤um tekne adan›n ahflap iskelesine yanafl›rken k›y›da bekleyenler de konuflmuyor; adada
‹
yapt›klar› yürüyüfl sonras›nda sanki kendi iç seslerini dinliyorlar gibi. ‹skelenin karfl›s›ndaki merdivenler beni Novara eyaletinin en önemli Romanesk yap›s› olan San Giulio Kilisesi’ne getiriyor. Efsaneye göre, bir zamanlar ›ss›z bir kaya parças› olan adada yaln›zca herfleyi yok eden bir canavar ve y›lanlar varm›fl. St. Giulio kimsenin yaklaflamad›¤› bu adaya gelmifl, canavar› ve y›lanlar› kovarak 100. kilisesini burada infla etmifl.
117
BD ARALIK 2015
t›r›n›n etraf›nda dönerek tam bir çember oluflturuyor. “Sessizlik Yolu” ad› verilen yolun üzerine manast›r taraf›ndaki yüksek duvarlara aral›klarla yerlefltirilen tabelalara birbirini takip eden sözler yaz›lm›fl. en de saks›daki sardunyalar›n, fesle¤enlerin, ahflap pancurlu evlerin aras›ndan; rengarenk binalar›n, çeflit çeflit kap›lar›n yan›ndan geçerek tek tek yaz›lar› okuyorum... Sessizli¤i dinle. Suyun, rüzgar›n, ad›mlar›n›n sesini dinle. Sessizlikte kabullenecek ve anlayacaks›n. Sessizlikte tüm mesajlar› alacaks›n. Sessizlik aflk›n dili. Sessizlik kendinle bar›flmak. Sessizlik müzik ve ahenk. Sessizlik do¤ruluk ve dua. Sessizlikte usta ile tan›fl›rs›n. Sessizlikte Tanr›’y› duyumsars›n. Benim gibi adaya günübirlik gelen di¤er ziyaretçiler de k›vr›larak devam eden yolda sessizce yürüyorlar. Yolun göl taraf›nda ise 1763 y›l›nda her birine farkl› din adamlar›n›n
B
10. yüzy›lda büyük hasar gören kilise daha sonra onar›lm›fl, 11-12. yüzy›lda çan kulesi eklenmifl. Kilisenin yan›ndan sa¤a ve sola do¤ru devam eden tafl döfleli dar yol, adan›n ortas›ndaki Benedikten manas-
isimlerinin verildi¤i evler dizilmifl. Havalar so¤umaya bafllay›p, k›fl aylar› geldi¤inde adada yaln›zca manast›rda yaflayan rahibeler kal›yor, 31 Ocak’ taki San Giulio festivalinde adaya günübirlik gelenlere St. Giulio ekme¤i haz›rl›yorlarm›fl. Her y›l Haziran ay›nda Villa Tallone’de Antik Müzik Festivali, Eylül ay›n›n Pazar günlerinde de piyano konserleri yap›l›yormufl.
Kendini ve sahip olduklar›n› b›rak. Kendini kabul et, ilerle, olgunlafl.
olu tamamlay›p yeniden kiliseye geldi¤imde bu kez ayn› yolu tersten yürüyor, tabelalar›n arkas›ndaki yaz›lar› okuyorum. Bu yolun ad› da “Meditasyon yolu”. Ayn› yolu bu kez tersten yürümek bir önceki yolculu¤umda farketmediklerimi görmemi sa¤l›yor. Bir binan›n ferforje balkon demirlerine vuran alt›n sar›s› günefl ›fl›¤›n›, yoldaki merdivenleri, duvardaki melek kabartmalar›n› görürken yine tabelalardaki yaz›lar› okuyorum: Her yolculuk senin yak›n›nda bafllar. Duvarlar zihnindedir. Varoluflunu aç. O an, flimdi burada.
Y
119
BD ARALIK 2015
Basit ol, kendin ol. Bilgeler hata yapar ve gülümser. E¤er kendin olabilirsen, herfley olursun. Ne zaman fark›na var›rsan, o zaman yolculuk biter. Yolun sonuna geldi¤imde yüzy›llard›r burada kimlerin yürüdü¤ünü düflünüyorum. Zengini, fakiri, erke¤i, kad›n› kimbilir ne kadar çok kifli ayak basm›flt›r bu küçücük adaya. fiimdi pek ço¤unun bedeninden eser yok,
giden neyi alabiliyor ki yan›na. Evler, arabalar, mücevherler, paralar, h›rsla kazan›lan ünvanlar, baflkalar›na yaflam verece¤ini bildi¤imiz halde b›rakamad›¤›m›z organlar, hiçbirini yan›m›zda götüremiyoruz. Yaflam›m›z son bulurken bedenimiz de do¤an›n bir parças› oluyor. Ondan bir iz kalmayacak olsa da geride topluma katt›klar›m›z, eserlerimiz, iyiliklerimiz, gülümseyen foto¤raflar›m›z, baflkalar›n› gülümsetip mutlu etti¤imiz anlardan oluflan an›lar›m›z kal›yor. Göl k›y›s›nda oturup, p›r›l p›r›l suya bakarken Yunus Emre’nin dizeleri geliyor akl›ma: “Sevelim, sevilelim. Dünya kimseye kalmaz…” Herkes kalbine bu sözleri yerlefltirirse belki o zaman gözlerimizden süzülen damlalar h›rs, nefret, açgözlülük ve ac›mas›zl›kla beslenen üzüntülerden de¤il, mutluluktan olabilir diye düflünüyorum. • izlensen@butundunya.com.tr 120
BD ARALIK 2015
Okyanuslara Her Y›l Att›¤›m›z
Plastik Çöp Miktar›
M‹LYON TON Yazan: ZEYNEP GÖKTEPE
B
afll›ktaki haberi önce, National Geographic Toplulu¤u’ndan yazar Laura Parker duyurdu. Bir kez de burada yineleyelim: “Okyanuslara her y›l 8 milyon ton plastik çöp at›yoruz.” Araflt›rmac›lar, konunun derinliklerine indiklerinde, çok daha afla¤›larda, çok daha ürkütücü bir gerçekle karfl›laflt›lar: Plastik çöpler okyanuslar›n yaln›zca üst bölümlerine yay›lmakla kalmam›fl, diplerine de y›¤›lm›fllar,
hatta kuzeye t›rmanarak, buz da¤lar›n›n içlerine de girebilmifllerdi. “Tehlike”nin varl›¤› bu kez, araflt›rmay› derinlefltiren bilim adamlar›ndan, bir “imdat” 盤l›¤› biçiminde geldi: “Okyanuslar›m›zda daha önce saptad›¤›m›zdan fazla çöp bulunmaktad›r. Çöp ve plastik at›klar›m›z› daha iyi bir yöntemle toplay›p yok etmezsek, flimdiki 8 milyon ton plastik çöpün miktar›, önümüzdeki on y›l içinde en az 80 milyon tona ç›kabilir.” Okyanuslardaki çöp miktar›n›n 121
Amerika aras›ndaki basamaklar› oluflturuyorlar. Çok geliflmifl çöp toplama ve çöp yoketme yöntemlerine karfl›n bu “suçlular listesi”nde Amerika’ n›n bulunmas›n›n iki önemli nedeni olarak, ülkenin k›y› kentlerindeki nüfus yo¤unlu¤u ve ülke ekonomisinin tüketime a¤›rl›k vermesi gösteriliyor.
Toplay›p yok etmezsek, flimdiki 8 milyon ton plastik çöpün miktar›, önümüzdeki on y›l içinde en az 80 milyon tona ç›kabilir. ölçülmesi, bugüne kadar “çöp y›¤›nlar›ndan örnekler al›nmak” yöntemiyle yap›l›yordu. Bu yöntemle yap›lan araflt›rmalara göre, okyanuslarda geçen y›l yaln›zca 245,000 ton çöp bulundu¤u saptanm›flt›. Yaln›zca bu sonucun de¤il, bu yöntemin de bugün art›k geçerli olmad›¤› biliniyor. Yeni araflt›rma yöntemiyle sa¤lanan bilgiler sayesinde, denizlere ne kadar çöp at›ld›¤› yan›s›ra, bu çöplerin hangi ülkelerden geldi¤i de saptan›yor. Bu bilgilere göre denizleri en fazla kirleten 20 ülke s›ralamas›n›n bafl›n› Çin çekiyor. S›ralamada son s›ray›, Amerika al›yor. Listede Çin ve Amerika aras›nda 11 Asya ve 5 Afrika ülkesi var. Brezilya ve Türkiye de bu listede Çin ve
merika’n›n Georgia Üniversitesi ö¤retim üyelerinden Prof. Jenna Jambeck, okyanuslardaki bu
A
Prof. Jenna Jambeck
8 milyon ton plastik at›¤› daha anlafl›l›r bir biçimde göz OKYANUSLARI PLAST‹K ATIKLARLA önüne getirmek EN FAZLA K‹RLETEN 10 ÜLKE için bir çal›flma yapt›. Dünyadaki tüm kara parçalar›n›n deniz k›y›lar›n›, sanal olarak, 30 santim boyutundaki parçalara ay›rd› ve her parçan›n üstüne, 122
Plastik at›klar do¤ada ancak 1000 y›lda çözünebiliyor.
2025 y›l›nda onar adet olacak ve bu benzetmeyle ifade edece¤imiz okyanuslar›m›zdaki plastik at›klar›n a¤›rl›¤› da, o oranda artm›fl olacakt›r.” lastik ürünler, insanlar›n kullan›m›na 50 y›l öncesinden fazla bir süre önce girmifl ve giderek artan bir üretim ve tüketim h›z›yla günlük yaflam›m›zda önemli bir yer edinmifltir. Yaln›zca 2012 y›l›nda dünyada 288 milyon ton üretilen plastik kullan›m maddeleri, hafiflik ve pratiklik özellikleri nedeniyle günlük yaflam›m›zda kolaylaflt›r›c› bir “araç” olmalar›na karfl›n, kullan›ld›ktan sonra “yok edilemeyen” özellikleri nedeniyle ise, do¤an›n ve insanlar›n gelece¤i aç›s›ndan düflündürücü bir tehlike oluflturmaktad›r. •
P
yine sanal olarak, 5’er plastik poflet yerlefltirdi. “‹flte okyanuslardaki 8 milyon ton plastik at›kla dünyan›n tüm k›y›lar›n› bu biçimde kaplayabilirsiniz” dedi. Ve bu tehlikeyi “elle tutulur, gözle görülür” bir biçimde önümüze getirdikten sonra, flimdilik göremedi¤imiz, on y›l sonraki tehlikeyi iflaret etti: “Bu sahilleri kaplad›¤›m›z befler adetlik plastik torbalar›n say›s›,
123
Antalya’y› Yaln›zca Günefl De¤il, Bilimin Ifl›¤› da Ayd›nlat›yor Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU
V
ehbi Koç Vakf›’ n›n bir kuruluflu olan Suna-‹nan K›raç Akdeniz Medeniyetleri Araflt›rma Enstitüsü, yirmi y›ld›r topluma yayd›¤› bilimin ›fl›¤›yla Antalya’y› ayd›nlat›yor. ‹fllevi ve yap›s›yla Türkiye de bir ilk ve tek olan Enstitü, y›llard›r Anadolu Akdenizi konusunda bitmek tükenmek 124
bilmeyen araflt›rma ve çal›flmalara destek oluyor. Antalya’n›n tarihi mekan› olan Kaleiçi’nde oluflturdu¤u kompleks içinde tarihsel dokuya uyum sa¤layan üç yap› ile hem görsel anlamda eski Antalya’y› yaflat›yor, hem de arkeoloji bilimine ola¤anüstü katk›larda bulunuyor.
BD ARALIK 2015
ya Yorgi Kilisesi eski bir Ortodoks kilisesi… Viran bir halde kilise binas›n› sat›n alan ‹nan K›raç, restore ettirdikten sonra bu yap›y› efli Suna K›raç’a do¤um günü
A
hediyesi olarak ad›yor ve efli ile k›z›na bir mektup yaz›yor, mektubunda gerekçelerini ve önerilerini dile getiriyor. ‹nan K›raç’›n o zaman yazd›¤› mektup bugün Aya Yorgi Kilisesi’nin sergi alan› giriflinde yer al›yor. Çanakkale ve Kütahya seramiklerinin özgün örneklerinin sergilendi¤i alanda mektubun kopyas›, izleyicilere adeta bir insanl›k dersi veriyor. Suna-‹nan K›raç Kaleiçi Müzesi ise 19. yüzy›l Antalya evi ve yaflam tarz›n›n yans›t›ld›¤›, insan› geçmifle götüren ve yaflatan baflar›l› bir müzecilik örne¤i. Akdeniz Medeniyetleri Araflt›rma Enstitüsü bu kompleksin içinde yer alan ba¤›ms›z bir bina ve eklerinden olufluyor. Kütüphane, konferans salonu, yönetim bürolar› ile sergi salonu yine eski bir Antalya evinin
asl›na uygun restorasyonu ile hizmet veriyor. Enstitü 1996 y›l›nda kurulmufl ve bugüne kadar arkeolojinin odak noktas› olmay› baflarm›fl bir kurum. Kurucular› aras›nda bulunan ve bugüne kadar enstitünün müdürlü¤ünü üstlenen Kayhan Dörtlük, tam bir arkeoloji gönüllüsü. Yaklafl›k yirmi y›ld›r yapt›¤› çal›flmalarla Antalyal›lar›n arkeolojiye olan ilgi ve tutkusunu canl› tutmay› baflar›yor. Enstitünün hedefinin, Eskiça¤ bilimleri alan›nda aran›lan, tercih edilen ve olmazsa olmaz bir kurum yaratmak oldu¤unu belirten Kayhan Dörtlük, art›k hedeflerine ulaflt›klar›n› ve aflt›klar›n› düflünüyor. Enstitünün sürekli y›ll›k yay›nlar› olan ADALYA
Enstitünün Müdürü Kayhan Dörtlük 125
BD ARALIK 2015
ve ANMED dergileriyle Anadolu Akdenizi arkeoloji haberleri raporlarla ilk kez dünyaya duyuruluyor. Çeflitli ülkelerde indeksi taranan tek dergi olma özelli¤ine sahip Adalya dergisi, ‹ngilizce ve Türkçe yay›mlan›yor. Enstitü kütüphanesinde bulunan Antalya konulu yay›nlar özellikle 19. yüzy›lda bat›l› gezgin ve bilim insanlar›n›n eserleri, ilk kez Türkçe’ye çevrilerek t›pk›bas›m kitaplar olarak bilim dünyas›na kazand›r›l›yor. ilimsel ve akademik çal›flmalar› sürdürmenin yan›s›ra AKMED’in hedefleri aras›nda, tarih ve arkeoloji bilincini genifl halk kitlelerine yayg›nlaflt›rmak da var. Bu amaçla y›llard›r düzenledikleri konferanslar dizisi büyük ilgi görmekte. Konferans salonu izleyicilerle dolup taflmakta.
B
Enstitü 1996 y›l›nda kurulmufl ve bugüne kadar arkeolojinin odak noktas› olmay› baflarm›fl bir kurum. Konular›nda uzman yerli ve yabanc› kifliler bu konferanslarla ilgi çekici ve güncel sunumlar yaparak verdikleri bilgilerle izleyenleri ayd›nlat›yor. Bu sezonun ilk konusu son zamanlarda çok tart›fl›lan Aspendos
Kaleiçi Müzesi’nde sergilenen 19. yüzy›l Antalya evi 126
BD ARALIK 2015
Kaleiçi Müzesi’nde sergiler
Tiyatrosu’nun restorasyonu. Enstitü, ayn› zamanda Antalya, Burdur ve Isparta illerinde bulunan üniversitelerin Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümleri’ndeki ö¤rencilere burs olana¤› sa¤l›yor, bölgede yap›lan
tüm kaz› ve araflt›rma projelerine her y›l ciddi katk›larda bulunuyor. Bugüne kadar 87 doktora, 67 yüksek lisans, 187 kaz› ve yüzey araflt›rma projesine maddi destek verilmifl. •
@ ‹fiARET‹N‹N KÖKEN‹ Sapienza Üniversitesi profesörlerinden Giorgio Stabile’nin aç›klamas›na göre, internetin sembolü “@” iflareti 1536 y›l›nda Latin Amerika’dan ‹talya’ya mal tafl›yan Floransal› tacirlerin oldukça s›k kulland›¤› bir iflarettir. Yaklafl›k 500 y›l önce flarap ve tah›lda ölçü birimi olan “amphora”n›n simgesi olarak kullan›lan “@” iflareti uzak mesafeler aras› ticareti belirtmek için de kullan›l›yordu. ‹nternetin de günümüzde dünyan›n en uzak mesafelerini birbirine ba¤layabilme gücünün oldu¤u gözönüne al›nacak olursa bu simgenin 500 y›ld›r anlam›n› kaybetmedi¤i de anlafl›lmaktad›r.
A
nnem Türkiye’nin en iyi tiyatro çevirmenlerindendi. Babam ise bu ülkenin yetifltirdi¤i en iyi tiyatro yazarlar›ndan biriydi. Ancak özellikle cumhuriyet tarihimizi anlatan belgesel romanlar› ile ülkenin kalbine taht kurdu. Onlar bu hayattan çekilip giderken bizlere çok de¤erli iki miras b›rakt›lar; p›r›l p›r›l, ayd›nl›k, tertemiz bir soyad› ve yazma e¤ilimi. Bu e¤ilimin sonucu yazd›¤›m fliirlerim ilk iki kitab›mda yer ald›. Elinizde tuttu¤unuz öykü kitab›m ise üçüncü çal›flmam. Ne anlatt›n bu öykülerde derseniz; bizi biz yapan vicdani de¤erleri, güçlü kiflilik özellikleri, iyi niyetleri ama ayn› zamanda zaaflar›, kontrol edilemeyen öfkeleri, tak›nt›lar›, öç alma duygular› ile insan› anlatmaya çal›flt›m. Duygular, fliirsel betimlemeler, kara mizah ve flafl›rt›c› sürprizli finaller. Ben yazarken çok keyif ald›m, umar›m siz de okurken ayn› keyfi al›rs›n›z. Kerem Özakman
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan
HELVANIN MUCİDİ Tarihi Helvacı
T
ahin helvası. Günümüz insanı için sadece bir tatlı çeşidi olabilir ama bir dönemin insanları için çok önemli bir tatlı çeşidi. Bugün çok sayıda firma çeşitli markalar adıyla tahin helvası üretiyor. Anadolu’da ise hâlâ geleneksel yöntemlerle üretim için direnenler var. Murat Efe direnen dördüncü kuşak bir helvacı. “Helvanın Mucidi” lakabının sahibi olan atası İbrahim Efendi’ nin
reçetesini birebir uygulayarak hiç değişmeyen bir lezzeti sürdürüyor. Devraldığı bir miras bu lezzet ve markası. Bir başka miras daha var. Bu lezzete, lezzet katan unsurlardan biri. Susamın öğütülüp tahine dönüştüğü 130 yıllık değirmen… İbrahim Efendi, “Helvanın Mucidi” olarak tatlı sektörüne adını yazdırıyor. Adının bugünlere taşınacağını aklının ucundan dahi geçirmemiştir. Ya da o zaman böyle 129
BD ARALIK 2015
Dördüncü kuşak torun Murat Efe iyi bir helvanın her aşamasında bulunuyor.
bir şey söylenseydi ya güler geçerdi ya da dalga mı geçiyorsunuz benimle diye kızardı.
İ
brahim Efendi, 1884 yılının eylül ayında Malatya-Derende’ den atlarla yol üstündeki hanlarda konaklaya konaklaya bir hafta süren bir yolculuktan sonra Adana’ya “tahin helva” yapmaya gelir ve nisan ayında da memleketine geri döner. İşte o geliş ve gidiş bir başlangıç olur ve uzun yıllar devam eder. Osmanlı döneminde göçer olan İbrahim Efendi’ nin Malatya’ daki ailesi bu işle uğraşıyor olsa da o, para kazanmak için kendi memleketinden daha kalabalık olan Adana’ya gelir. İşler beklediğinden de iyi gider. Öyle ki yılın yarısını geçirdiği Adana’da eski yerleşim yerlerinden biri olan Sarı Yakup Mahallesi’nde Tarihi Kazancılar Çarşısı’nda aldığı dükkanda üretim
130
yapmaya başlar. 1884 yılında göçer olarak geldiği Adana’ya bir ayağı memleketinde olacak şekilde yerleşir. Markalaşmaya ilk adım İbrahim Efendi’den dükkanı devralan oğlu Hacı Ahmet Şahin, ürettikleri helvayı tüm bölgede bilinir hale getirir. Ardından üçüncü
Kimsenin marka nedir bilmediği bir dönemde o, ürettikleri helvayı tüm bölgede bilinir hale getirir. kuşak Mustafa Şahin’e geçer. Mustafa Şahin’in geçirdiği bir bunalım dükkanın 20 yıl kapalı kalmasına neden olur. Ve dördüncü kuşak to-
BD ARALIK 2015
run Murat Efe böyle bir lezzetin ve “Helvanın Mucidi” adının yaşatılması için 13 yıl önce kolları sıvar. “Halk bu lezzeti çok seviyor. Üst neslimin hepsi helvacı. Biz bu lezzeti reçetesine göre üretiyor, asla dışına çıkmıyoruz.” Lezzetin sırları? “Susamı Adana’ nın sahil köylerinden alıyoruz. Yani ithal susam kullanmıyoruz. Bir başka iddiamız ise glikoz kullanmıyoruz. Saf toz şeker ile yapıyoruz helvamızı.” 130 yıllık Değirmen En önemli faktörlerden birisi de hala susam öğüten, tahin üreten 130 yıllık değirmen. “Elektriğin olmadığı dönemde atlarla çalışırmış bu değirmen. Atın gözü bağlanır boynuna da çan asılırmış. Çan sesi sustuğu zaman anlarlarmış ki atlar dönmüyor.” Bu değirmenden çıkan tahinin lezzeti hiçbir değirmenden alınamıyor. “Taşın yapısı oval ve hafif . 2-3 ayda bir dişlettirilmesi gerekiyor. Susamın taneleri küçük. Eğer değirmen taşı ağır olursa işlem sırasında taş susamı yakıyor ve acıyor. Bizim değirmenin taşı hafif olduğu için yanması ve acıması diye bir durum söz konusu olmuyor.” 1884 yılında İbrahim Efendi hangi usulle yapmışsa
helvayı, dördüncü kuşak Murat Efe de aynı usulle yapıyor. İyi bir helva nasıl olmalı? “Gevrek olacak, ağızda dağılacak. Sakızlaşmayacak. Boğazınızı yakmayacak.” Bir helvada bu özellikler yok ise… “O zaman biliniz ki glikoz ve ithal susam kullanılmıştır.” İthal ve yerli susamın farkı nedir? “Yerli susamın yağ oranı fazla ve daha rehalı. İthaller hem daha az yağlı hem de gemilerde nemlendiği için rutubet kokusu siniyor. Midede kaynama yapıyor.” Tahin helva nasıl yapılır? Önce susam kavruluyor, kabuklarından ayrılıyor ve çekilerek tahin yapılıyor. Sonra, şeker ağda haline getiriliyor. Ölçünün birebir olması lazım. 50 şer kiloluk kazanlarda el-
Helva kadar olmasa da ilerleyen zamanlarda cezeryede de marka olmak istiyor. 131
BD ARALIK 2015
kol marifetiyle yoğuruluyor. Anam babam usulü dediğimiz şekilde, tamamiyle beden gücüyle.
taşıyan Hacı Ahmet Şahin dedemiz olmuş. Lakabı kalıcı kılan o çünkü. Ben kuruyemiş-kahve imalatçılığı yaparken işin ucundan tutmaya karar verdim.”
Helvanın Mucidi O zamanlar helva yapılmıyor muydu? Yapılıyordu elbette ama… “Gece yıldızını görecek “İbrahim dedemiz ve kardeşleri helva” o dönemde helvayı pekmez ile yaLezzetli bir helvanın iyi yoğuparlarmış. Şekerin ortaya çıkışı ile rulması birinci şart. ilk kez toz şekerle helvayı deneyen “Dedem çok iyi yoğrulmuş olsa ve yapan kişi İbrahim Efendi olmuş. da helvanın hemen kesilmemesi ve İşte bu nedenle de “Helvanın muci- bir gece bekletilmesi gerektiğini di” lakabı takılmış kendisine.” tembih eder, ‘gece yıldızını görecek Helvanın şekerle yapılmasından helva’ derdi.” hoşnut olmayanMurat Efe içinde lar da olmuş. 130 yıllık taş “Pekmezciler değirmenin buatamız İbralunduğu helvacı him Efendi’ yi dükkanını büpadişaha şikayet yük bir sevgiyle ederler. Padişah, işletiyor. İbrahim dedeyi “20 yıl ve pekmezcileri kapalı kalan bu huzuruna çağırır tarihi dükkanı En eski işletmeler listesinde yer aldıkları işletirken hem ve yanlarında için 2013 yılında İstanbul Ticaret Odası dededen kalma şekerle yapılan kataloğunda de yer aldılar. helvanın tadına bir mirasa sahip bakar. Ve öylesine beğenir ki her çıkıyor hem de geleneksel bir lezzeti hangi bir ceza vermez İbrahim günümüz insanına yedirmekten zevk dedeye” alıyorum. Bu lezzeti önce tüm Türkiye sonra da dünya tatsın, benden Dördüncü kuşak torun sonra da devam etsin diye oğlumu Murat Efe yetiştiriyorum.” 13 yıl önce bir enkazı kaldırdı. İbrahim Efendi’ den beri devam urat Efe bu hedefe ulaşeden bu lezzetin gelecek kuşaklara mak istiyor, lezzetten kalmasını istiyor ve yoğun bir çaba taviz vermiyor. Fıstık içerisinde. Gaziantep’ten, fındık ise Giresun’ “Helvanın mucidi İbrahim Efen- dan geliyor. di olsa da onun ismini bugünlere “Helvamızın tadı bu nedenle
M
132
vazgeçilmez. Kaliteyi ucuza satıyorum ama bir hedefim var. Asla toptan satış yapmıyorum. Perakende olduğu için ürünlerimiz her daim taze. Günde 1-2 ton perakende satış yapıyorum. Şehir dışından hatta yurtdışından müşterilerim var.”
T
arihi Kazancılar Çarşısı içerisinde en eski helva işletmesi. Helvanın yanı sıra cezerye ve reçel çeşitleri olsa da helvacı olarak anılıyorlar. “2013 yılında İstanbul Ticaret
Odası kataloğunda en eski işletmeler arasında yer aldık. Hayalim İstanbul’ da da şube açmak, şubeler zinciri oluşturmak.”• semaerdogan@butundunya.com.tr
Vefa Örneği Yataktaki adam, başucunda bekleyen genç doktora: “Benim için yurtdışından zahmet edip buraya kadar gelmenizi, yaşadığım sürece unutmayacağım.” Ameliyat edilen kişi, büyük bir hastenenin başhekimiydi. Tedavisi ancak yurtdışında mümkün olan hastalığı aniden artınca, doktor arkadaşları onun böyle bir yolculuğa dayanamayacağını anlamış ve kurtarma umudunun azlığına rağmen ameliyatı üstlenmeye karar vermişlerdi. Fakat o konuda sayılı bir uzman olan bu genç doktor nereden haber almışsa almış ve hızır gibi yetişip onu kurtarmıştı. Yaşlı doktor, kendisine yapılan bu iyiliğe nasıl karşılık vereceğini bilemiyor ve hemen yanında oturan genç adamın ellerini sıkıca tutuyor, yeniden yaşama dönmenin sevinciyle hiç durmadan konuşuyordu. “ Ameliyat için beni bayılttığınızda, nedense gençlik yıllarıma döndüm,” diye devam etti. “Henüz toy bir asistanken, anne karnındaki bir bebeğin ayaklarından sakat olduğunu anlamış ve onu bir şekilde yaşatmaktansa öldürmeyi düşünürken, kalp atışlarının duyup kıyamamıştım. O yavrunun yaşamasını istediğim için, Tanrı seni bana göndermiş olmalı. Genç doktor, biraz geriye çekildi ve dizlerinden aşağısı “takma” olan bacaklarını gösterirken; “Tanrı hiçbir iyiliği unutmaz efendim,” diye gülümsedi. “Kurtardığınız o çocuk bendim...” 133
Yazar Dede ve Torunları Muzaffer ‹zgü
Masalc›
Dede
Ülkenin birinde bir Masalc› Dede varm›fl. Öyle çok masal, öyle çok masal bilirmifl ki, onun bildi¤i masallar› kimse bilemezmifl. nlat›rken sanki a¤z›ndan bal akarm›fl. Bafl›na toplanan çocuklar onu ilgiyle dinler, düfllere dalarlarm›fl. Herkes Masalc› Dede’yi evine ça¤›rmak istermifl. Ama her eve s›ra öyle zor gelirmifl ki, günlerce beklerlermifl. Dede hangi evdeyse, o soka¤›n çocuklar› bafl›na
A 134
toplan›r, dedenin a¤z›n›n içine bakarlar, masal›n bir sözcü¤ünü bile kaç›rmak istemezlermifl. Masalc› Dede de çok mutlu olurmufl. Çünkü çocuklar› çok severmifl. Her masal›nda onlara güzel örnekler verirmifl. Dedenin masal›n› dinleyen çocuklar bir daha ne yara-
BD ARALIK 2015
mazl›k yaparlarm›fl, ne de tembellik. Söz dinlerlermifl, paylaflmas›n› bilirlermifl, güçsüze yard›m ederlermifl. Masal dinlerken dedeye yak›n olmak için ona yaklafl›rlar, dedecik ortada, bir y›¤›n çocuk yöresinde, kocaman bir çocuk çiçe¤i olufltururlarm›fl. yumak, konuflmak ne demek, çocuklar soluksuz dinlerlermifl Masalc› Dede’yi. Dede de her gün yeni masallar bulurmufl. “Çocuklar, bak›n bugün size öyle bir masal anlataca¤›m ki... Masal› dinledikten sonra öyle güzel düfller kuracaks›n›z ki...” dedi¤inde çocuklar
U
Ama sonralar› birfleyler olmufl. Masalc› Dede’yi dinleyen çocuklar›n say›s› azalm›fl. Çocuk say›s› azald›kça, dede masallar› unutmaya bafllam›fl. daha çok yaklafl›r, Masalc› Dede’nin bir an önce masala bafllamas›n› isterlermifl. Dede masal› anlat›rken elindeki çekirde¤i çitlmek, leblebiyi yemek, ya¤l› ekmek dilimini ›s›rmak, ›-›h, bunlar›n hiçbiri olmazm›fl. Niye mi? Çünkü dede masala bafllad›¤›nda çocuklar öyle dalar, öyle masal›n içine girerlermifl ki, ellerindeki yiyecekleri, ceplerindeki flekerlemeleri unuturlarm›fl. Ama sonralar› birfleyler olmufl. Masalc› Dede’yi dinleyen çocuklar›n
say›s› azalm›fl. Çocuk say›s› azald›kça, dede masallar› unutmaya bafllam›fl. Unuttu¤u zaman, gözlerini bir noktaya dikiyormufl. Bazen de havaya bak›yormufl. Çocuklar “Haydi dede, sonra ne oldu?” diyorlarm›fl. Dede, karfl›s›nda oturan üç befl çocu¤a, boynunu büküyor, “Unuttum çocuklar” diyormufl. “Niçin unuttun dede?” “Bilmem, unuttum iflte...” “Biz oturur bekleriz, haydi masal›n gerisini an›msa dede.” diyorlarm›fl. Ama dede an›msayam›yormufl. Bazen çocuklar dedeye yard›m etmeye çal›fl›yorlarm›fl: “fiimdi dede o kurnazl›k yapan çoban var ya, o çoban›n yalan söyledi¤ini anlam›fllar...” “Unuttum çocuklar...” “Uf, uf, uf!..” Masal seven çocuklar, dede masallar› unuttu¤u için çok üzülüyorlarm›fl. Kendi aralar›nda konufluyorlarm›fl: “Niçin unuttu Masalc› Dede?” Çocu¤un biri, “Önemli olan çocuklar” demifl. “Nereye gitti o çocuklar? Niçin Masalc› Dede’yi dinlemeye gelmiyorlar? Bir çocuk, “Evet” demifl, “Dede çocuklar gelmeyince masallara küstü.” “Aaa” demifl bir k›z çocu¤u, “Hiç masallara küsülür mü?” K›rm›z› yanakl› bir çocuk, “Soral›m m› dedeye?” demifl. Masalc› Dede parkta oturuyormufl. Üh, üh, üh eskiden olsa Masalc› Dede’nin bafl›na bir y›¤›n çocuk toplan›r, hep bir a¤›zdan, “Haydi Masalc› Dede, baflla dede, seni dinliyoruz dede, masallar›n› çok özledik dede” derlermifl. Dede ne yaps›n, 135
BD ARALIK 2015
parkta kedilere, kufllara, köpeklere mi anlats›n masallar›n›? Onun için suskun, a¤açlara bak›yormufl. Yan›na çocuklar›n topland›¤›n› görünce, hemen, “Unuttum çocuklar, benden masal istemeyin” demifl. K›rm›z› yanakl› çocuk, “Masal istemiyoruz dede... Size masallara küsüp küsmedi¤inizi sormaya geldik” demifl. Dede, çocuklar›n gözlerine bir bir bakm›fl, sonra bafl›n› sallam›fl. Çocu¤un biri ba¤›rm›fl: “Ben size söylemedim mi, dede masallara küsmüfltür diye...” “C›k” demifl dede, “Ben masallara küsmedim, masallar bana küstü ve be-
ni b›rak›p gitttiler.” Çocuklar bakakalm›fllar. Dedeye ne diyeceklerini bilememifller. Hepsi birden içlerini çekmifller. Bir k›z çocu¤u, “Ama niçin masallar size küstü dede?” diye sormufl. Dede içini çekmifl, “Çocuklar, masallar dinlenmek isterler. E¤er dinlenmiyorsa, küserler.” Oradaki çocuklar›n hepsi birden, “Biz sizi dinliyoruz ya dede” demifller. Dede, çok yavafl bir sesle, “Peki ya öteki çocuklar nerede? O a¤z›m›n içine bakanlar, gözlerini k›rpmadan beni dinleyenler, a¤z›ndaki lokmas›n› çi¤nemeyi unutanlar...” Çocuklar sessizce bafllar›n› sallam›fllar. Evet, nerede o çocuklar? Masallar› küstüren çocuklar nerede? “Nerede o çocuklar dede?” Dedenin sesi v›z›lt› gibi ç›km›fl: “Bilmem ki çocuklar...” Çocuklar kendi aralar›nda konuflmaya bafllam›fllar: “F›rat nerede, top oynamaya da gelmedi.” “O flimdi bilgisayar›n bafl›nda, belki de internete girdi.” “Peki, Sevil nerede?” “O flimdi dizi izliyor.” “Peki, Mert nerede?” “O flimdi maç özetlerini izliyor.” Çocu¤un biri poflar gibi konuflmufl: “‹yi, o onu izliyor, öteki bunu izliyor, tamam, masallarla bizi kim bar›flt›racak?” Hepsi dedeye bak›yorlarm›fl.
BD ARALIK 2015
Dede hiç konuflmuyor, a¤açlara, kufllara bak›yormufl. Oysa ki son anlatt›¤› o kufllu masal ne güzelmifl. ‹nsana ne güzel düfller kurduruyor, ne çok sorular sorduruyormufl. Ah, canlar› nas›l çok masal dinlemek istiyordu. Nas›l aç bir çocu¤un can› yemek, ekmek isterse, öyle... Biri “Haydi dede, bize lütfen bir masal anlat” demifl. “Unuttum çocuklar, masallar›n hepsi bana küstüler.” Çocu¤un biri, “Asl›nda masallar bize küsmüfl arkadafllar... Biz çocuklara küsmüfller” demifl. Hep bir a¤›zdan, “Nas›l bar›flal›m onlarla, nas›l bar›flal›m?” demifller. Masalc› Dede aya¤a kalkm›fl, “Ben gideyim çocuklar” demifl. Çocuklar sormufllar: “Yeni masallar bulmaya m› dede?” “Yooo uyumaya...” edenin arkas›ndan bakm›fllar, çok üzülmüfller. Ve çocuklar o anda karar vermifller. Sürekli bilgisayar karfl›s›nda duran, dizi izleyen, futboldan baflka fley düflünmeyen arkadafllar›yla konuflacaklarm›fl. Hepsinin düfl kurma hakk› varm›fl. Çocuklar düfllerle geliflir, düfllerle düflünür, düfllerle duygulu insan olurlarm›fl. Hem masallar çocuklara neler ö¤retiyormufl neler... “Haydi bakal›m arkadafllar, bundan sonra hep televizyon, hep bilgisayar, hep futbol yok, düfller var” demifller. Peki ne yapal›m, ne yapal›m? Ö¤retmenlerimize söyleyelim, annelerimize söyleyelim, bakkal
D
amcalara söyleyelim, görevlilere söyleyelim. Söyleyelim, söyleyelim. Masallar bizimle bar›fls›n. Çocuklar masal dinlesinler, öykü dinlesinler, okuyanlar kitap okusun. Kim diyor bunlar›? Ö¤retmenlerimiz diyor, annelerimiz babalar›m›z diyor, sokaklara as›lan afifller diyor. “Masal dinleyin çocuklar, kitap kuyun çocuklar, düfl kurun çocuklar...” Haydi Masalc› Dede’ye gidelim. Çocuklar Masalc› Dede’ye koflmufllar, ba¤›rm›fllar: “Masalc› Dede, Masalc› Dede!..” O denli çokmufl ki çocuk, bir okul bahçesindeki denli çok, bir bayramdaki denli çok... Eve varm›fllar, ba¤›rm›fllar: “Masalc› Dede, Masalc› Dede!..” Masalc› Dede’nin kar›s› pencerede görünmüfl, “Evde de¤il, parkta” demifl. 137
BD ARALIK 2015
Çocuklar parka koflmufllar. Aman aman bu denli çok çocuk... Bir anda park›n içi doluvermifl. Hep bir a¤›zdan ba¤›rm›fllar: “Masalc› Dede, Masalc› Dede, bize masal anlat dede...”
Dedenin gözleri parla-m›fl. Kanepenin üzerine ç›km›fl, “fiimdi size öyle güzel bir masal anlataca¤›m ki çocuklar” demifl. Dede anlatmaya bafllam›fl. Bir park dolusu çocuk, tek kulak olmufl dinlemifl, tek göz olmufl bakm›fl. Yine eskiden oldu¤u gibi, dürümler elde kalm›fl, flekerler cepte... Dondurmalar külah›n-da erimifl, kuru incirler torbada... Dede masal›n sonunda, “Çocuklar masallar sizle bar›flt› art›k... Bundan sonra yine eskiden oldu¤u gibi size masallar anlataca¤›m, hem de hepsi birbirinden güzel” demifl. Çocuklar dedeyi alk›fllamaya bafllam›fllar. Kufllar dururlar m›, onlar da hepsi birden ötmeye bafllam›fllar. Çünkü Masalc› Dede’nin anlatt›¤› masallar onlar›n da çok hofluna gitmifl. • muzafferizgu@butundunya.com.tr
SEV‹LMEYEN BAKAN Ülkenin birinde bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememiflti. Bas›n hergün kendisiyle u¤rafl›yordu. Sonunda "Öyle bir fley yapay›m ki, gazeteciler hakk›mda olumsuz fley yazamas›nlar" diye düflündü. Bir bas›n bildirisiyle Pazar günü saat onda denizin üzerinden yürüyerek geçece¤ini duyurdu. Pazar sabah› saat onda tüm bas›n deniz kenar›nda topland›. Bakan geldi ve denizin üzerinde yürümeye bafllad›. Karfl› k›y›ya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehfletle aç›lm›flt›. Ertesi günü tüm gazetelerde flu bafll›k vard› “Bakan yüzme bilmiyor! “ 138
Aylin Abla’dan Ö¤ütler Aylin Yengin
Peynirli, Sarımsakl›, Mis Gibi
LEZZETL‹ B‹R TAR‹F
Sadece 20 dakikada haz›rlayabilece¤iniz, s›cak, h›zl› ve peynirli bir at›flt›rmal›¤a ne dersiniz? fiafl›rt›c› derecede h›zl› ve kolay bu tarifle a¤z›n›z› suland›racak bir lezzet sizi bekliyor.
E
¤er siz de s›k s›k ö¤ünler aras› bir at›flt›rmal›k peflindeyseniz ya da akflam yeme¤i davetinizde, konuklar›n›za lezzetli bir aperatif ikram etmek istiyorsan›z ya da peynir ve sar›msak sevenlerdenseniz a¤z›n›z› suland›racak ve sadece 20 dakikada haz›rlayabilece¤iniz bu harika ayçöreklerini 139
yerken bir yandan da parmaklar›n› yalayacaklar›ndan Bütün emin olabilirsiniz! Peynir, tereya¤› duyular›n›z› denemek isteyecekve hamurun muhteharekete siniz. Tereya¤l› ve flem birlikteli¤i sar›msakl› bu ayçögeçirecek olan bütün duyular›n›z› reklerini haz›rlamak harekete geçirecek bu ayçörekleri ve piflirmek o kadar olan bu ayçörekleri tam bir damak tam basit ki. Üstelik kendibir damak flöleni. nizi fl›martmak istedi¤iflöleni! Kendinizi, arkadafllar›niz her an, h›zla yap›labilen›z› ve tüm sevdiklerinizi, cek kadar da kolay bir tarife erimifl dil peynirleri d›flar› akm›fl, sahipler. sar›msak aromal›, puf puf kabarm›fl, bu s›cac›k, k›t›r k›t›r ayçörekleriyle at kap› misafir mi geldi? fl›martmaya ne dersiniz? Telafllanman›za gerek yok, yirmi Bu lezzet patlamas› ayçöreklerini dakikal›k haz›rl›k süresinin ard›n- kahvalt› için de haz›rlayabilir ve güne dan, konuklar›n›z›n ayçöreklerini muhteflem bir bafllang›ç yapabilirsiniz.
Ç
Malzemeler: 1 paket (8 adet) dondurulmufl hamur yapra¤› 4 yemek kafl›¤› eritilmifl tereya¤› 1 çay kafl›¤› kar›fl›k baharat 1 çay kafl›¤› sar›msak tozu 1/4 çay kafl›¤› tuz 4 parça dil peyniri
140
BD ARALIK 2015
Afla¤›da verece¤imiz tarif 8 adet ayçöre¤i içindir, yani ortalama 4-6 kifli için. Öncelikle haz›rl›k aflamas›na bir göz atal›m. Harika bir sonuç elde etmek için 10 dakikal›k bir haz›rl›k ve 10 dakikal›k da bir piflirme sürecine ihtiyac›n›z var. Haz›rl›k aflamalar›n› dikkatle takip ederek lezzetin doru¤una kap›lar›n›z› aç›n. Haz›rlan›fl›: F›r›n› önceden 200°C’de ›s›t›n. Bir f›r›n tepsisini ya¤lay›n. Dil peynirlerini enlemesine ikiye bölün, böylece 8 parça peynir elde etmifl olursunuz. Küçük bir kâsenin içine tereya¤›n› dökün ve baharatlar›, sar›msak tozunu ve bir tutam tuzu da ekleyip kar›flt›r›n. Hamur yapraklar›n› paketten ç›kart›p düz bir yüzeye yerlefltirin. Her bir yapra¤›n ucuna bir parça dil peynirini yerlefltirin. Üçgen ucundan bafllayarak, hamuru uzunlamas›na sar›n ve iki ucunu ayçöre¤i fleklini verecek flekilde hafifçe afla¤› do¤ru k›v›r›p ya¤lad›¤›n›z tepsiye yerlefltirin. Küçük bir f›rça yard›m› ile haz›rlad›¤›n›z ya¤l› baharatl› kar›fl›m› ay çöreklerinin üzerine sürün.
Alt›n sar›s› bir renge dönüflünceye kadar 10-13 dak. süreyle f›r›nda piflirin Il›kken servis edin, afiyet olsun! • aylinyengin@butundunya.com.tr 141
Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri
Kitab›n Gevezesi Bana kal›rsa, insano¤lu bu kadar kendini be¤enmifl olmasa kafa kar›fl›kl›¤›ndan kurtulacak ama bir türlü yapam›yor. endine ve düflüncelerine öylesine ba¤l› ki d›flar›dan ne kadar tutars›z göründü¤ünün fark›na bile varam›yor. Söz gelimi, kitaplar›n dili oldu¤una, konuflup anlatacaklar›na inan›r ve bilirler. Hatta kitaplarda yaz›lanlara birbirlerine anlatt›klar›ndan daha çok de¤er verirler. Hal böyleyken içinin dolu oldu¤una inand›klar› o kitaplar› susup öylece konuflmadan dursunlar diye kitapl›klara t›karlar. Raflarda kenar›m›z göründü¤ü kadar yer kaplar›z. Kenar›m›zda yazanlar içeri¤imizi ne kadar
K
142
En çok çocuklar› severim. oldu¤uma flükrediBir gün Ayr›mc›l›k nedir yorum. eline al›p inceleyen, okumak için sahipbilmezler. lenen olur diye Ön yarg›lar› insanlar›n gözünün içine bak›yorum. Onda yoktur. lar› inceliyorum.
ayd›nlat›rsa o kadar var oluruz. Hele biraz eskiyip de benim gibi çok satmayan kitaplardan olursan, eline alan, içini açan bile bulunmaz. Bir okuyan kar›flt›ran olur umuduyla beklerken sayfalar›n›n sararmas›n›, toz ve küf kokmas›n› izlersin.
ek ilgi görmeyen ama inatla yay›n hayat›n› sürdüren yay›nevinin kitaplar›ndan biriyim. Bir arada durdu¤um di¤er kitaplar da benden çok farkl› de¤il. Onlar kaderlerine raz› olup susup otursalar da ben gevezelik etmeden duram›yorum. Kitapç› dükkân›n› vitrin veya çok satanlar bölümü gibi ilgi gören yerinde olmad›¤›m› tahmin edersiniz. Biraz arkada sessiz ve sakin raflardan birindeyim. Günün birinde hurda k⤛t olmak da var ama flimdilik kitapevinde
P
Kitapevine u¤rayan insanlar da çeflit çeflit oluyor. Aralar›ndan en çok çocuklar› severim. Ayr›mc›l›k nedir bilmezler. Ön yarg›lar› da yoktur. Okuma bilmeseler bile kitaplar›n içini merak edip kar›flt›r›rlar. Kitab› aç›p ne yaz›yor diye sormasalar anne babalar›n kitapta yazanlarla ilgisi bile yoktur. Onlar ellerinde önceden belirlenmifl birkaç kitap ismiyle gelip bir an önce al›p gitmek isterler. Hep bir telafllar› vard›r. Alis’in tavflan›na benzetirim onlar›. Kimseyi rahats›z etmedikleri halde çocuklar ortal›¤› da¤›tmas›n isterler. Çocuklar ise kitaplar› az›c›k h›rpalay›p hoyrat davransalar da dedim ya; en sevdi¤im ziya143
BD ARALIK 2015
retçilerdir. Bir di¤er kitapevi düflkünü grup vard›r ki ürkütücü görünürler. Genellikle yaln›z gelirler. Kitaplar›n aras›nda gezinip bak›n›rken sanki bir h›rs›z gibi öne e¤ik yürürler. Eline ald›klar› kitab› genellikle önce koklar sonra incelemeye bafllarlar. Bu s›rada çevrelerinde kimse olmas›n veya kimse onlarla ilgilenmesin isterler. Nedense koyu renk dikkat çekmeyen k›yafet giyerler. Kitapevinde en çok vakit geçiren en az al›flverifl yapan bu tiplerdir. Görünüflleri ürkütücü olsa da zarars›zd›rlar.
Bir di¤er kitapevi düflkünü grup vard›r ki ürkütücü görünürler. Genellikle yaln›z gelirler. Sevgililer gelir bazen. Genellikle biri daha fazla kitap düflkünüdür, di¤eri de onunla sürüklenip gelmifltir. Sevgilisi arad›¤› kitab› bulana kadar di¤eri resimleri olan dergi veya benzeri bir fleyler arar. Sevgili-si kitaba dal›p gitmiflse çabuk s›k›l›r ve s›k›ld›¤›n› belli etmeden de duramaz. Zaman geçer sevgililerin ayr›ld›klar›na da flahit oluruz. O zaman kitap 144
düflkünü olan yine gelir ve yine kitaplar aras›nda gezinir ancak bu kez o konuflkan, nefleli insan gitmifl yaln›z ve ürkütücü görünen müflteri grubuna dâhil olmufltur. Kitaplar› sadece bilgiye ulaflmak ve fayda sa¤lamak amac›yla kullananlar gelir, bazen. Onlar hedeflerini belirlemifl hatta ay›rtm›fl olurlar. Kasada bekler, kitab› getirtir içini aç›p bakmadan bir kartal›n av›na süzülmesi gibi kapar giderler. Onun için ne kitapevi ne kitaplar ne de bulundu¤u ortam önemlidir. Kendinden baflka pek kimseyi önemsemediklerini düflünürüm. Kitab› sahiplendikleri yetmez alt›n› üstünü çizerek okurlar ki bir baflkas› eline ald›¤›nda sahipli bir kitap okudu¤unu bilsin. Ha bir de bana nefleli gelen bir grup kitap evi müflterisi daha vard›r. Onlar ya¤murun dinmesini beklemek veya randevusuna erken gelmiflse vakit geçirmek gibi rastlant›sal nedenlerle kitapevine girerler. Kitaplar›n konufltu¤unun, de¤erinin fark›ndad›r. Okumaya e¤ilimleri olduklar›n› düflünseler de nereden, hangi kitaptan bafllayacaklar›na bir türlü karar veremez pek çok kitaba bafllay›p hep yar›m b›rak›rlar. Okumaya zaman
BD ARALIK 2015
ay›ramayacaklar›n› bile bile birkaç kitap sat›n al›p ç›kt›klar› çok olmufltur. Elinde kitaplarla kasaya ilerleyip seçtiklerini uzat›rken birilerinin kendi hakk›nda olumlu düflünece¤inden emindir. Omuzlar dikleflir, havaya girerler. Övgü dolu bir bak›fl, jest veya söz beklerler. Seçti¤i kitaplardan olas›l›kla sadece birini yar›m yamalak okuyaca¤›n›n, di¤erlerinin baflucunda bir süre bekleyip vicdan azab›ndan kurtulmak için kütüphaneye kald›r›laca¤›n›n bilincindedir. Bütün o kas›nt›, kendini “ayd›n” gibi gösterip böbürlenmesi kitapevinin kap›s›ndan ç›k›nca biter. Omuzlar düfler. Bu tiplerin evlerinde herkesin görebilece¤i kadar gösteriflli ancak okunmayan kitaplarla dolu zengin kütüphaneleri oldu¤una dair söylentiler dolaflsa da nefleli ve zarars›z bulurum, onlar›. Daha baflkalar› da var, ancak san›r›m onlar da di¤erleri gibi.
Bizi kitapevlerine t›k›p kapal› tutanlar insanlar›n da sesinin ç›kmas›na izin vermiyor içindekileri hayk›rs›n istemiyor...
öylenenlere bak›l›rsa kitapevinin d›fl›nda, kitaplarla ilgisi olmayan hep uzak duran birileri daha varm›fl. Üstelik hayli kalabal›km›fl. Benim bulundu¤um yerden görünmeseler de bizlerden pek haz etmediklerine dair rivayetler dolafl›yor. Ne diyelim? Madem anlaflamayaca¤›z o zaman uzak olsunlar. Kitapevi müflterileri çeflit çeflit olur da kitaplar olmaz m›? Bir arada s›rt s›rta benzer görünümde durdu¤umuza bakmay›n, kitaplar da insanlar gibi çeflit çeflittir. Baz›lar›m›z haval› olur, cildi kal›n ve gösterifllidir. Bir
benzeriz. Onlar da kitaplar gibi içlerinde bir fleyler sakl›yorlar. Raflarda suskun bekleyen bizler gibi öylece konuflma s›ras›n›n kendilerine gelmesini, içlerini dökecekleri zaman› bekliyorlar. Arada içi hayli dolu olanlar› oldu¤u kadar bofl olanlar› ve bofl oldu¤u halde dolu zannedenleri de var. Dedim ya benziyoruz birbirimize. ‹nsanlar da kitaplar gibi kapal› duruyor kenarlar›ndan göründü¤ü kadar›yla birilerinin onlar› keflfetmesini bekliyorlar. Ço¤u ise içini dökemeden geçip gidiveriyor. Kitaplar gibi insanlar›n da d›flar›dan bak›nca içi hakk›nda fikir
S
k›sm›m›z ise her dem tazedir. Dedim ya kitaplar da insanlara benzer. Bir parlay›p h›zla sönenlerimiz ço¤unluktad›r. D›flar›dan bak›ld›¤›nda gösteriflli olan k⤛t kalitesi ve cildiyle dikkat çekici görünen ona buna hava atan kitaplar›n içinde yazanlar ilgi çekmiyorsa bir süre sonra çaptan düflüveriyorlar. O zaman hayli ac›nas› görünürler. Bir de içi dolu olanlar var ki onlar her daim ilgi görür, bask› üstüne bask› yaparlar. Ne olursa olsun sonuçta kitapevinde hepimiz bir kenarl›k yer iflgal ederiz. Buradan bak›nca insanlara çok
145
BD ARALIK 2015
sahibi olmak hayli zor ve yan›lt›c› olabiliyor. Baz›lar› sabredemeyip uluorta içini dökmeye kalk›yor. Nedendir bilinmez pek haz etmiyor deli filan zannedip uzak duruyorlar. Kitaplarla insanlar aras›ndaki akrabal›¤›n hayli yak›n oldu¤una bir di¤er kan›t ise içinde yazanlarla okuyanlar›n ne anlad›¤› konusunun her
biçimde hizaya sokanlara neden kimse isyan etmiyor, anlayam›yorum. Bizi kitapevlerine t›k›p kapal› tutanlar insanlar›n da sesinin ç›kmas›na izin vermiyor içindekileri hayk›rs›n istemiyor hepsini bir kal›ba döküp öylece geçip gitsin istiyorlar. Hadi biz kitab›z, sesimiz ç›km›yor, insanlar neden susuyor bir türlü akl›m ermiyor. Üstelik tüm bunlar› yapanlar›n ortal›kta kitap görmeye tahammülü bile olmad›¤› söyleniyor. azar› tan›nmayan ve yazd›klar› ilgi çekmeyen bask›s› eskimifl bir kitap için çok bile konufltum. Kitap olup rafta eskimek yerine birilerinin zihninde yer edip nükteye dönüflenlerimize imrenmekten baflka elimden bir fley gelmiyor. Böyle zamanlarda hepimiz fliir kitaplar›na özenip onlar gibi nüktelerde yaflamay› hayal ederiz. Ancak her sabah ayn› rafta öylece beklemeye bafll›yor varl›¤›m›zdan kimsenin haberi olmadan günleri deviriyoruz. ‹nsanlara bak›nca onlardan pek de fark›m›z olmad›¤›n› görüp halimize flükretsek de içimizin buruk oldu¤unu gizleyemiyoruz. Her neyse, gevezeli¤imi ba¤›fllay›n. Gün gelir bir kitapevinde kenarda öylece sessizce duran ve ensiz oldu¤u için kenar› bile zor okunan bir kitap elinize geçerse hemen geri koymay›n, yaklafl›p kulak verin, evirip çevirin, ilginizi çekmese de rafa geri koyarken yüzü görünecek flekilde b›rak›n. B›rak›n ki, belki baflka birilerinin ilgisini çekip içini dökme f›rsat› bulabilsin. •
Y
daim de¤iflken olmas›, san›r›m. Kitaplar insanlar gibi söylenen veya yaz›lan ne olursa olsun okuyan›n, iflitenin anlad›¤› veya yorumlad›¤› kadar›yla anlafl›l›yor. Baz›lar›m›z bir türlü anlafl›lamad›¤›ndan, de¤erinin bilinmedi¤inden yak›n›p dururken benim gibi pek ilgi görmeyen kitaplar da günü gelince anlafl›l›r olma umuduyla ayakta duruyorlar. Bofla yaflanm›fl hayat kadar bofla kaleme al›nm›fl kitap gibi olmay› hiç birimiz kabul edemiyoruz. De¤erinin bir türlü anlafl›lamad›¤›ndan yak›nan insanlara ise genellikle o ürkütücü ve yaln›z müflteri tipleri aras›nda rastl›yorum. Her fleyi anl›yorum da bizleri bu hale sokan, dile gelip konufltu¤umuzda anlatacaklar›m›z›n ortaya saç›lmas›ndan çekinip kapal› tutan, kenarlar›m›zdan baflka bir yeri görünmeyecek 146
mehmetuhri@butundunya.com.tr
İnsanlar Yaşadıkça Mehmet Ünver
Tavan arasında yaşamak O küçük odalarda hemen herkesten uzakta yaşamak nasıl bir duygudur?
Yaşamının son günleri bir tavan arasında geçen talihsiz Anne Frank’ın hatıralarını okuduğumda yüreğimden bir şeyler kopup gitmişti.
İ
kinci dünya savaşı sırasında, Nazi’ lerin zulmünden kurtulmak için ailesiyle birlikte Amsterdam’da bir binanın tavan arasına sığınmak zorunda kalan küçük kızın orada geçirdiği aylar boyunca yaşadıklarını okumak fazlasıyla hüzün vericiydi. Yakalandıklarında neyle karşılaşacaklarını çok iyi biliyorlardı. Gözü dönmüş Nazi’ler ellerine geçirdikleri tüm Yahudileri toplama kampına gönderiyorlardı. Orada onları, açlık, hastalık ve akıl almaz işkencelerle dolu günlerin ve gaz odalarında ölüme mahkûm edilmenin beklediğini çoktan öğrenmişlerdi. Bu yüzden bir başka Yahudi ailesiyle birlikte o küçücük tavan arasında aylar boyu açlık ve yoklukla boğuşarak saklandılar. 147
BD ARALIK 2015
Ann Frank'ın Amsterdam'da müze olarak korunan evi ve odasından bir görüntü ve tuttuğu günlük (altta)
Dış dünyayla tek bağlantıları pek çok riski göze alarak onlara yiyecek getiren dostları ve tavan arasının gökyüzüne açılan küçük penceresiydi.
N
e yazık ki, aylarca o küçücük tavan arasında sıkıntılar içinde yaşamaları onları kurtarmaya yetmedi. Sonunda yakalandılar ve hep birlikte aslında birer ölüm kampı olan toplama kampına yollandılar. Her şeyin sonunda yalnızca baba Frank bu katliamdan kurtulabildi. Küçük Anne Frank dahil tüm aile
148
gaz odalarında ölüme terk edildiler. Sonraları, bir şans eseri kızının hatıra defterini bulan baba Frank, o hüzünlü günlüğün yayımlanmasını sağladı. İlk okuduğumda on yaşımdaydım. Talihsiz Anne Frank’ın o tavan arasında bin bir sıkıntıyla geçirdiği günleri ve yaşadığı yoksunlukları yüreğimde duymuştum okurken. Bizim geniş bir bahçemiz vardı. İstediğimiz zaman dışarı çıkıp arkadaşlarımızla birlikte oynayabiliyor, canımızın istediği yere gidebiliyorduk. Peki ya aylarca hiç dışarı çıkmadan, başka insanlarla birlikte, avuç içi kadar bir tavan arasında yaşamak nasıl bir duyguydu. Bahçelerde koşup oynayamadan, sevdiği arkadaşlarıyla buluşamadan, parkları, caddeleri göremeden hep aynı kasvetli tavan arasına haftalar boyu tıkılmak insana neler hissettiriyordu. Kendimi Anne Frank’ın yerine
BD ARALIK 2015
koyuyor ve hiç dışarı çıkamadan evimizin tavan arasında haftalarca yaşamak zorunda kaldığımı düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu. Üstelik Anne Frank ve ailesi, ölüm ve birbirlerinden kopmak korkusunu hep yüreklerinde duyarak yaşamışlardı o tavan arasında. Kim onların yerinde olmak isterdi ki? Umarım bir daha hiç yaşanmaz öylesi günler.
A
ltmışlı yılların başında, evimizin tavan arasında minik oğluyla birlikte yaşamak zorunda kalan kimsesiz kadını da anlatmadan geçemeyeceğim: Korkunç bir fırtınayla birlikte sağanak yağmurun kenti esir aldığı bir gündü. Geç saatlere kadar sıcacık evimizde pencerenin önünde oturup dışarıda uğuldayan rüzgârın sesini dinleyip, camlara vuran yağmur tanelerini korkuyla izlemiştik. Fırtına o kadar şiddetliydi ki, her an camların kırılacağından korkuyorduk. Sonra bulabildiğimiz tüm havluları pencerenin önüne dizip, yataklarımıza çekildik. Tam uykuya dalmak üzereydik ki, kapımız güm güm çalındı. Önce neye uğradığımızı anlayamadık. Kapı yine çalınınca telaşla gidip açtık. Karşımızda denizden çıkmış gibi sırılsıklam genç bir kadın duruyordu. Kucağında en fazla iki yaşında görünen bir bebek vardı. O da sırılsıklamdı. Annem onları tanımıştı. İkisini de içeri aldık. Kısa bir süre sonra her şey anlaşıldı. Kadın, annemin eski bir
ahbabının kızıydı. Başından bir sürü talihsizlik geçmiş, sonunda kendisini minik bebeğiyle evsiz, barksız ve kimsesiz bir halde sokakta bulmuştu. O korkunç havada gidecek bir yeri olmadığı için bir süre sokaklarda dolaşmış sonra da annemi anımsayarak kucağında çocuğuyla birlikte sığınmak için kapımıza gelmişti. Annem onları sobanın başına oturttu, kurulanmaları için havlu verdi. Karınlarının aç olduğunu anlayınca yiyecek çıkarttı. Çay
Karşımızda denizden çıkmış gibi sırılsıklam genç bir kadın duruyordu. Kucağında en fazla iki yaşında görünen bir bebek vardı. pişirdik. Biraz toparlanıp kendine gelince o güne kadar gördüğüm en güzel kadınlardan biri olduğunu anladım. Buna karşın ne denli talihsiz bir insan olduğu öylesine berbat bir gecede evsiz barksız bir halde sokaklara düşmüş olmasından anlaşılıyordu. Kim bilir neler yaşamıştı sonunda bize sığınana kadar. Acı öyküsünü sonra öğrenecek ve dehşete kapılacaktık. Evimizin topu topu iki odası vardı ve altı kişi, o iki odayı paylaşı149
BD ARALIK 2015
Tek çaremiz onları tavan arasına yerleştirmekti.
yorduk. Tanrı misafiri olarak bize sığınan kadınla bebeği geri çeviremeyeceğimize göre onları nereye yerleştirecektik? Annem bir süre düşündükten sonra tavan arasındaki odayı işaret etti. Kullanmadığız bazı eski eşyaları koyduğumuz ve denize bakan bir penceresi olan küçük bir odaydı. Tek çaremiz onları tavan arasına yerleştirmekti. Anne ve bebeğini sobanın başında bırakıp hep birlikte tavan arasına çıktık. Gecenin o saatinde el birliğiyle yerleri süpürüp, tozlarını aldık. Elimizden geldiğince ortalığı toparladık. Annem yüklükten bir yün yatak ve yorgan çıkarıp süpürdüğümüz döşemenin üzerine serdi. Yorganı temiz bir nevresimle kapladı. Küçük bir sehpa ve gaz lambasını yatağın yanına koyduktan sonra yalnız tavan arası odamız enikonu içinde yaşanacak bir yuva haline dönmüştü. O anneyle bebeği bir seneden fazla tavan aramızda kaldılar. An150
nem onlara bir mangal, ocak ve yastıklar vermişti. Kısa bir süre sonra bir aile gibi olduk onlarla. Geceler boyu tavandan gelen seslerini dinleyerek uyuduk. Bazı geceler bebek ağlıyor, annesinin, onu avutmak için söylediği ninniler uykularımızın içine kadar geliyordu. Onlarla her şeyimizi paylaştık. Bizde ne piştiyse onlara da verdik. Kışları, kömürümüzü, yazları, bahçemizi, çardağımızın gölgesini ve çiçeklerimizin kokusunu paylaştık. Artık onları kendimizden ayrı saymıyorduk. Mademki gelip bize sığınmışlardı, o zaman ne kadar kalırlarsa kalsınlar tanrı misafirimizdiler. Gün geldi o talihsiz kadının şansı döndü. Uygun bir kısmet bulup tavan aramızdan ayrılarak kendi yuvasını kurdu. Onlar gittikten sonra yeniden yalnız bir odaya dönüşen tavan arasına çıktım. Etrafa bakındım. Ortam bana bomboş ve çok acıklı geldi. O an başka çaresi
BD ARALIK 2015
olmadığı için bir sene boyunca o tavan arasında minik oğluyla yaşamak zorunda kalan anneyi düşündüm. Benim birkaç dakikadan fazla kalmak istemediğim bir yerde nasıl olup da bir sene boyunca yaşamışlardı? Hiç sıkılmamışlar mıydı? Kavurucu yazı ve dondurucu kışı iliklerinde hissederken oğlunu korumak zorunda olan annenin belleğine çaresizliğin insana neler yaptırabileceği hiç unutamayacağı bir şekilde kazınmıştı muhakkak. İyi ki o fırtınalı gece bize gelip sığınmışlardı.
B
ir başka binanın tavan arası ise gençlik çağlarımda okuduğum bir romanın kahramanlarına yuva olmuştu. Biri çalışamayacak kadar
Tüm zorluklara karşın başlarını sokacak bir tavan odaları olması ve kardeş dayanışması sayesinde mutluydular.
hasta olan iki erkek kardeş Paris’te nehre bakan bir binanın küçücük tavan arasında yaşamak zorundaydılar. Kısıtlı bütçeleri ancak buna elveriyordu. Küçük kardeş bir okulda öğretmenlik yapıyordu. Hasta olan ağabey ise gün boyu nehirden geçen mavnaları izleyerek kardeşinin eve dönüşünü bekliyordu. Maaş günü geldiğinde küçük yuvalarında adeta bir şölen yaşıyorlardı. Çünkü öğretmen olan kardeş bir şarküteriden mezeler, meyve ve şarap alarak eve dönüyor, iki kardeş pencere kenarına kurdukları masada keyifle demleniyorlardı. Tüm zorluklara karşın başlarını sokacak bir tavan odaları olması ve kardeş dayanışması sayesinde mutluydular. Ne yazık ki bir süre sonra hasta olan kardeş ölmüştü. O bölümü okuduğumda gözyaşlarına boğulmuştum. Bugün bile ana caddelerde ya da arka sokaklardaki binaların önünden geçerken kafamı kaldırıp, tavan arası pencerelerine bakarım. Eğer o küçük pencerelerde renkli, şirin perdeler ve saksı çiçekleri varsa orada yaşayanlar olduğunu anlarım. Hep merak ederim onları. Büyük olasılıkla yalnız insanlar olduklarını düşünürüm. Bir kırlangıç yuvasına benzettiğim o küçük odalarda kentin çatılarına bakarak ve hemen herkesten uzakta yaşamak nasıl bir duygudur acaba? Bunu hep merak ederim. Kim bilir belki de günün birinde, bir tavan arasında yaşayan insanların konuğu olur ve bu duyguyu anlama şansına erişirim. • mehmetunver@butundunya.com.tr 151
BD ARALIK 2015
YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Utku Bilge Özbayram, Ankara
Beren ‹lke Özbayram, Ankara
Nehir Akdo¤an, Ankara
Berk ve Ece Kömürcü, ‹zmir
Zeynep Hamzao¤lu Ba¤cekoz, Ankara 152
Zeynep ve Efe Ünalan, Ankara
BD ARALIK 2015
Mustafa Artun Balcıo¤lu, Alanya
Nisa Ada Soydemir, Ankara
Tuna Çolpan, ‹zmir
Kuzey Karanfil, Alanya
Demir Güney, ‹skenderun
Yetkin Yasatekin, ‹stanbul
Aylin Kanan, Amsterdam
Buse ve Ayça Öztürk, Eskiflehir
Ege Kelefl, ‹stanbul
Damla ve Arda Payaz, ‹zmir 153
BD ARALIK 2015
Bulmacan›n çözümü 159. sayfadadır. 154
Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Ölümsüz tangolar›n bestecisi olan fotografta görülen bestekar›m›z.-Tokat'›n bir ilçesi. 2-Eski dilde ba¤›rsaklar.- De¤ifliklik göstermeyen, basmakal›p.- Bir opera yap›t›nda ya da oratoryoda ezgi. 3-Mal, hizmet al›p satma ifllemlerinin tümü.Avrupa'da bir ülke. 4-Uzaklaflmak.Zaruret, ihtiyaç. 5-‹flaret.- Çok zengin, varl›kl›. - Nöbetçi bulunan yer. 6-Yetmez miktarda.- ' .... Soka¤› Çocuklar›' (Ferench Molnar taraf›ndan yaz›lan bir çocuk kitab›). 7-Kosta Rika ve EI Salvador ulusal paralar›n›n ad›.- 'Suna ...' (keman virtüözümüz).- ‹flsiz, bofl gezen. 8-Güney Amerika'da yaflayan iri gövdeli zehirsiz bir y›lan türü.Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 9-'Ferit .....' (Ça¤dafl Türk Müzi¤i bestecimiz).- Baz› yörelerde teyzeye verilen ad.- Ata. 10-Oy.- Artvin'in bir ilçesi.- Bir haber ajans›n›n simgesi. 11-Elektrikte güç birimi.- Da¤›n›k, periflan.- Yabanc›. 12- Baryumun simgesi.- Küçük ma¤ara.Neodimin simgesi.- Herhangi bir alanda baflkalar›ndan üstün, baflar›l› olan kimse. 13-Nuri Bilge Ceylan'›n ödüllü bir filmi.Do¤u Anadolu'da bir ›rmak.- Ruh. 14- Aids hastal›¤›na neden olan virüs.Naz›m Hikmet'in soyad›.- Özel yer, makam. 15-Güney Amerika'da bir nehir.Atefl.- Savaflta kazan›lan baflar›. 16-H›rvatistan'da bir liman kenti.- Müstahkem yer. 17-Antik M›s›r inan›fl›na göre insan›n görünmeyen bedeni.- Eski bir Osmanl› sanat›.- Bir peygamber. 18-Kardefl efllerinden her birinin ötekine göre ad›.Soyaçekim. 19-Briçta sanzatunun k›sa yaz›l›fl›.- Arap harflerinin en çok kullan›lan el yaz›s› biçimi.- Uzakl›k iflareti. 20-Bilgisayar yaz›c›s› veya fotokopi makinesinde kullan›lan toz durumundaki mürekkep.- Yaz› karakteri.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- 'Ali ..... .......' (1880-1943 y›llar› aras›nda yaflam›fl olup Cumhuriyetimizi kuran öncü kadro içinde yer alm›fl olan asker ve siyaset adam›m›z. - Ayd›n'›n s›cak suyu ve jeotermal enerji santraliyle ünlü bir ilçesi. 2-Bir tembih sözü.- Askeriyede malzeme temini ile ilgilenen s›n›f.Müzikte en kal›n bayan sesi. 3-Hacca gitmifl kifli.- Antalya'n›n turistik bir ilçesi.Yüksek ses, nara. 4-'...... Dream' (Emir Kusturica'n›n yönetmenli¤ini yapt›¤› bir film).- Herhangi bir kas kümesinin irade d›fl› hareketi.- Gere¤inde kullan›lmak için saklanan tah›l. 5-Bir al›flveriflte yap›lan indirim.- Sarhofl ba¤›rmas›.Yöntemine göre düzgün sar›lm›fl halat yuma¤›.- ‹ridyumun simgesi. 6-Elekten geçirmek.- Yeniden tweetlemek anlam›nda bir k›saltma.- Ba¤naz, tutucu. 7-Telli bir müzik aleti.- Ateflli, canl›, güçlü hükümdar.- Sergen. 8-Hayat arkadafl›.- 'Peter ....' (‹skoç oyun yazar› J.M. Barrie'nin ünlü çizgi kahraman›). Trakya'da bir nehir.- Duman lekesi. 9-Rütbesiz asker.- Belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha çok kifli aras›nda kararlaflt›r›lan buluflma.- Ege'de Yunanistan'a ait turistik bir ada.- Tunus'un plaka iflareti. 10-Trabzon'un bir ilçesi.- ‹radeli, gayretli.- Afrika'da bir baflkent. 11-Güneydo¤u Anadolu'da bir petrol bölgesi.- Hatay'›n bir ilçesi. 12- Levrekgillerden, yüzgeçleri dikenli ve zehirli, eti sevilen bir bal›k.- Fas›la.- Olumsuzluk belirten bir ek. 13-K›m›ldayan, yerinde sa¤lam durmayan, hareketli.- Kalsiyumun simgesi.- Litrenin k›sa yaz›l›fl›. 14-Bir flaflma ünlemi.- Eklem bacakl›larda bulunan özel solunum kanallar›.- Bir ba¤laç. 15-Apürinik asidin simgesi.- Bat› Avrupa'da yaflayan bir halk. filizoskay@butundunya.com.tr 155
Satranç Mustafa Y›ld›z AYIN OYUNU K›l›c,‹hsan (2026) – FM Chkhaidze, Nikoloz (2318) [A48], Gebze, 2015 1.d4 Af6 2.Af3 g6 3.Ff4 Fg7 4.e3 0–0 5.h3 d6 6.Fe2 6...c5 7.c3 Vb6 Londra sisteminin tipik hamlesi. (8.Vb3’e karfl›l›k siyah›n vezirleri de¤ifltirmek, iste¤ine ileride laz›m olur düflüncesiyle vezirimi oyunda tutmak istedim.) 8.Vc1 Ff5 9.Abd2 cxd4 10.exd4 Ac6 11.0–0 Kac8 12.Ac4 (Çifte tehdit: i. b6’daki veziri istiyorum, ii. g7’deki savunma filini k›rmak için haz›rl›k yap›yorum.) 12...Vd8 13.Fh6 b5 Vezir kanad›n› bozup üstünlük kurmak düflüncesi, ama bu piyon düflecek ve oyunun kaderi böyle yaz›lacak. 14.Fxg7 fixg7 15.Ae3 Fe4 16.Vd1 Vb6 17.Ad2 b4 18.Aec4 Vc7 19. Axe4 Axe4 20.d5 Piyon düflürme operasyonunu bafllat›yorum. 20...Aa5 21.Vd4+ Af6 22.Axa5 Vxa5 23.cxb4 Vxd5 24.Vxa7 Vd2 25.Ff3 e5 26.b5 (26.Fb7 daha iyi ama piyonu bir an önce ilerletme iste¤i a¤›r bast›.) e4 27.Fg4 Kcd8 28.Ve3 (28.Va3! ile b piyonumu da korumufl olurdum.) 28...Vxb2 29.Kfb1 Ve5 30.b6 Bu hamle yerine de a4 ile piyonlar› birlikte ilerletmek daha iyi olurdu. 30...h5 31.Fe2? Kalite kaybetmeme neden olan ilk büyük hatam, 31.Fd1 elbette daha iyiydi. 31...Ad5 32.Vc1 Kb8 (D) 33.b7! Ac3 Kalite kaybedece¤im ama güçlü bir vezir aday›m var. 34.Fa6 Axb1 35.Kxb1 d5 36.Vc5 Vf6 37.Ff1 Kfd8 38.a4 d4 39.Kb6 Oyunun koptu¤u an: Siyah için en iyisi 39…Vf5 idi ama rakibim önce kalesini d5’e getirmek istedi, ama kaleyi elinden b›rakmadan 40.Vxd5 Vxb6 41.Ve5+ !! ile b8’deki kalesini kaybedece¤ini görüp elindeki kaleye iyi bir yer arad›.39...Kdc8 40.Vxc8 Ve5 Güçlü rakibime karfl› art›k rahat›m. 41.Kb5 Vf4 42.g3 Vd6 43.Kd5 Kaleleri de¤iflmek istiyorum. 43...Vxd5 44.Vxb8 e3 45.fxe3 Bu hamle yerine Va7 ile daha rahat kazanaca¤›m›, piyonu ald›ktan sonra gördüm. 45...dxe3 46.Fg2 Vd4 47.Vf4 Vc5 48.fih2 e2 49.Vd2 Ve5 50.Ve1 h4 Siyah, tafl geri ama son kozlar›n› oynamak istiyor. 51.fih1 hxg3 Kazanç konumda iken hata yaparak birçok kere kaybeden biri olarak bu sefer daha dikkatli oynuyorum.fih1 ile siyahlar›n son flans›n› da bitirmifl oldum. 52.a5 g5 53.Bf3 g4 54.hxg4 Vg5 55.Vxe2 g2+ 56.fixg2 Siyah terk etti. 1–0 Analiz: ‹HSAN KILIÇ, S‹‹RT 156
BD ARALIK 2015
GEBZE KURTULUfi HAMLES‹ Gebze Uluslararas› Kurtulufl Hamlesi Satranç Turnuvas›, 9-15 Kas›m
2015 tarihlerinde Aç›k ve 12 Yaflalt› kategorilerinde yap›ld›. 91yar›flmac›n›n kat›ld›¤› Aç›k kategoride Azeri GM Vugar Rasulov, 88 yar›flmac›n›n kat›ld›¤› 12 Yaflalt› kategorisinde Alperen Sel birinci oldular. Aç›k kategoride Efe Kerem Uzuno¤lu, ‹hsan K›l›ç ve Kas›m Demircin en baflar›l› Türk oyuncular olarak kürsüye ç›kt›lar. Vugar Rasulov – Vadim Shishkin, Gebze, 2015 Kenarda at, kötü at derler ama Rasulov’un at› fil peflinde. 27.Fa8 28.Ad5 Fxd5 29.Vxd5 fif8 30.Ab7 Kd7 Geri kalm›fl piyonu korumak zorunda olan kale sald›r›larla bafl etmekte zorlan›yor. 31. Ac5 dxc5 32.Vxd7 Vxd7 33.Kxd7 cxb4 Bir piyon karfl›l›¤›nda kalite öne geçen Rasulov, konumu h›zla sadelefltirip oyunu kazand›. 1-0 Alperen Sel – Ayfle Sena Tosun, 12 Yaflalt›, Gebze, 2015 18.b6! Sonuç getiren bir sürüfl. 18…A8e7 19.Va4+ Tam zamn›nda bir flah çekifl. 19…fif8 20.Kxa7! Kale kayb›ndan kaçamayaca¤›n› anlayan siyah terk etti. 1-0
ATAK
OYUN SONU
Arsalan-fiahin, 2015, Gebze
Guseynov-Mammadov, 2015, Gebze
Beyaz kazanır
Siyah kazanır
myildiz@butundunya.com.tr
Çözümler 159. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Kuran Penceresinden
Özgürlük ve ‹syan Teofilozofik Bir Tahlil
çok daha vahim, çok daha y›k›c›, çok daha namert bir tav›rd›r. Mekke müflrikleri Kur’an’a ve Muhammed’e aç›kça düflman olduklar›n› söyleyerek Kur’an’› d›fll›yorlard›; bugünkü ‹slam dünyas› ise Kur’an’a ve Muhammed’e iman etti¤ini söyleyerek Kur’an’› d›fll›yor.(...)
Yaflar Nuri Öztürk
‹nsanl›k Tarihi
Yeni Boyut Yay›nlar›
Say Yay›nlar›
Y
aflar Nuri Öztürk gerçekleri hayk›rmaya devam ediyor. Muhammed Ali Cinnah’›n “Hayat›mda iki büyük Müslüman bilirim. Birisi o dini tebli¤ eden Hz. Muhammed, di¤eri ise ‹slam’› hurafelerden temizleyen büyük Gazi Mustafa Kemal Pafla” sözlerinden sonra Müslüman dünyan›n üçüncü ar›nma döneminin lideri sayd›¤› Atatürk’ü anlat›yor: ‹slam dünyas›n›n Kur’an’a kötülü¤ü, Cahiliye flirkinin kötülü¤ünden çok daha büyüktür. ‹slam dünyas›ndaki siyaset ve saltanat kodamanlar› çok iyi biliyorlar ki, Kur’an mesaj›, esas›nda oldu¤u gibi hayata geçirilirse sürdürdükleri saltanat yerle bir olur. Bunun içindir ki bu saltanat kurtlar› çeflitli oyunlarla tezgâhlar kurup Kur’an’›n mesaj›n› ifllemez hale getiriyor, o mesajlar› birtak›m fleytanî oyunlarla hayat›n d›fl›na itiyorlar. ‹flte bu, Mekke müflriklerinin yapt›klar›ndan
158
Cyril Aydon
1
50.000 y›l önce Homo sapiens’i art›k modern insandan ay›rt etmek mümkün de¤ildi. ‹nsan 60.000 y›l önce, anavatan› olan Afrika’dan ç›k›p tüm dünyaya yay›ld›. Yaklafl›k 30.000 y›l önce, bugün din, bilim ve sanatta kendini d›fla vuran soyutlama yetisi belli bir olgunlu¤a ulaflt›. Yüz bin y›l önce 10.000 kadar bir nüfustan, bugün 7 milyar› aflan ve dünyan›n her yan›na yay›lan insan çok a¤›r bedeller ödedi. Savafllar kadar hastal›klar yok olman›n efli¤ine sürükledi. Ard›ndan yerleflik yaflam ve Tar›m Devrimi geldi. Onu Sanayi Devrimi izledi. Demiryolu, elektrik ve içten yanmal› motorun icad›yla modernite kap›m›za dayand›, elektronik devrimi bizi bugüne ulaflt›rd›. Bu süreçte pek çok macera yaflad›k.(...)
BD ARALIK 2015
ARALIK AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri
OYUN SONU: Guseynov – Mammadov, 2015, Gebze Siyah Kazan›r 1…b5! 2.h5 g6 3.hxg6 hxg6 4.fxg6 fxg6 0-1 ATAK: Arsalan – fiahin, 2015, Gebze Beyaz Kazan›r 1.Vh2 Fg7 2.e6 f6 3.Vh7+ fif8 4.e7+ Kxe7 5.Age6+ 1-0
1-(a) Kafeterya
9-(b) Küçük maymun
2-(b) Bir tür fleker
10-(c) Laka ile cilalanm›fl
3-(a) Yetiflkin 4-(a) Düzenteker 5-(a) Ö¤reti 6-(b) Höyük
“Bilginizi Denetleyin”
11-(b) Sanatsal etkinlik 12-(a) ‹nce ay›r›m 13-(a) Yer de¤iflikli¤i
7-(a) Kuyruklular
14-(d) Süsleme yöntemi
8-(d) Bencillik
15-(b) Giyecek
Kare Bulmaca 1-(a) 26 Aralık 1925 2-(c) Çökelek 3-(d) Zoka 4-(b) Gondol 5-(a) Soytar› 6-(d) Varyete 7-(d) Tefrika 8-(d) Degüstatör 9-(b) Kurta¤z› 10-(b) Radyobiyoloji 11-(a) Falaka 159
Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: CANER KURT, SAMSUN
160
E
nver, Talat ve Cemal paflalar taraf›ndan Bulgaristan’a tayin edilen Binbafl› Mustafa Kemal için Bulgaristan’›n baflflehri Sofya, Kurmay Binbafl› Mustafa Kemal’in ilerideki baflar›lar›n› ve devrimlerini etkileyecek önemli bir esin kayna¤› olacakt›r. Balkan Savafllar›’n›n ac›lar›n› yavafl yavafl unutmaya bafllayan Sofya’da Mustafa Kemal diplomatik çevreler için verilen resepsiyonlara ve balolara görevi gere¤i kat›lmaktad›r. Bir k›yafet balosunda Bulgaristan’›n eski savafl bakanlar›ndan Stilyan Kovaçev’in k›z› Dimitrina (Miti) ile tan›fl›r ve bu ikili aras›nda büyük bir aflk bafllar. Tüm Bulgar sosyetesinin evlenecekler gözüyle bakt›¤› bu büyük aflk neden biter? Bu kitap sizleri Mustafa Kemal’in sürgün edildi¤i s›k›nt›l› günlerine götürüyor ve Sofya’daki yaflam›n›, o eski günlerin ayr›nt›lar›n› büyük bir titizlikle anlat›yor.
Sevdikleriniz için yeni y›l arma¤an› Bütün Dünya’dan
2.Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya yeni y›lda okuyucular› için bir arma¤an f›rsat› sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan her okuyucumuza bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; yeni y›lda Bütün Dünya dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R
1 ARALIK 2015
MUSTAFA PEKER
192297 ARALIK 2015
1935 Ürgüp do¤umlu sanatç›, Kayseri, Pazarören Köy Enstitüsü’nden mezun oldu. fierefli Koçhisar köy ilkokullar›nda ö¤retmenlik yapt›ktan sonra 1957 y›l›nda yeniden ö¤renci oldu ve Gazi E¤itim Enstitüsü, Resim-‹fl Bölümü’nden mezun oldu. Yirmi y›l süreyle Rize ve Çorum ö¤retmen okullar›yla ‹zmir, Bornova ortaokul ve liselerinde Resim-‹fl ve Sanat ö¤retmeni olarak çal›flt›. Almanya’ya göç etti ve önce Ausburg, sonra Darmstadt kentilerinde yaflad›. Bu sürede Almanya’n›n birçok kentinde açt›¤› yüzden fazla kiflisel sergisi yan›s›ra Hollanda’n›n Den Haag, Fransa’n›n Strasburg ve Avusturya’n›n Viyana’da da sergiler açt›. Sanatç›n›n yurt içinde ve d›fl›nda birçok özel koleksiyonlarda ve çeflitli kurumlar›n koleksiyonlar›nda yap›tlar› bulunmaktad›r.
SAYI: 2015 /12
F‹YATI: 4 TL
Y›lmadan Yorulmadan Umudu Yitirmeden
Cengiz Prof. Dr. Özak›nc›: Do¤an Kuban: Mustafa Yeniden Kemal Bafllayaca¤›z Hakk›nda S. 11 Yaflar Öztürk: Bir Avustralya Devrim fiehidimiz Yalan› Kubilay S. 21 Daha S. 33
Milli E¤itim Eski Bakan› Hikmet Ulu¤bay: ‹lkokul 2. S›n›fta Arapça Dersi! S. 15
Dr. S›tk› Ayd›nel: Mustafa Kemal’in Erzurum’daki Gizli Toplant›lar› S. 7
Dr. Ö¤üt Yazman: Birleflmifl Milletler’de, Reform Gere¤i S. 45