2016/01

Page 1

T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R

1 OCAK 2016

F‹KRET OTYAM

192297 OCAK 2016

Geçen y›l yitirdi¤imiz 1926 y›l› do¤umlu Fikret Otyam, 1980’li y›llar›n bafllar›na de¤in öncelik verdi¤i gazetecilik yaflam› nedeniyle resim çal›flmalar›n› yavafllatm›fl, resme yo¤un ilgisini ancak, 1980’den sonra veerebildi. Gazetecilik yaflam›nda foto¤raf ve röportajlar›nda yans›tt›¤› Anadolu insan›n›, bu dönemde tuvale tafl›d› ve genellikle Anadolu folklorunu, yörük yaflam›n›, yörüklerin tepelik, bafll›k, hotoz ve nak›fll› bafl örtülerini, gerçekçi bir üslupla resimlerinde yans›tt›. Güzel Sanatlar Akademesi’nde Bedri Rahmi Eyübo¤lu’nun ö¤rencili¤ini yapan sanatç›, yukardaki “Tarlada Harranl› Kad›nlar”adl› yap›t›nda örne¤i görülen bafllar› örtülü Anadolu kad›nlar›n› ve keçi figürlerini s›k s›k kulland›¤› resimlerinin bu özellikleri nedeniyle Anadolu’nun insanlar›n›, hayvanlar›n›, bitkilerini ve yerel unsurlar›n› ifllemeyi seven bir sanatç› olarak özel bir üne sahiptir.

SAYI: 2016 /01

F‹YATI: 5 TL

Ulusal "Manzara-i Umumiye"

Prof. Haberal'›n Karaci¤er Nakletti¤i Bebe¤in "Doktor Amcas›"na teflekkürü S. 59

Dr. Ö¤üt Yazman:

Can Birleflmifl Milletler Montrö Dündar'›n Aritmeti¤inde Bo¤azlar 8 y›l önceki 1=192 midir? Sözleflmesi S. 15 yaz›s›: Prof. Dr. Kemal Ar›: Yarg›tay Onursal Yolcu S. 89 Üyesi fiakir Kaleli: Misak-› Milli Nedir, Nas›l Kayy›m ve Do¤du S. 11 Sorumluluklar› S. 27 Dora Sungunay:


Bu kitap, Atatürk'ün Türkiye d›fl›nda nas›l bayraklaflt›r›lm›fl oldu¤unu su üstüne ç›kar›yor. Atatürk, Asya ve Afrika'n›n boyunduruk alt›ndaki uluslar›n›n kurtulufl umudu olmufltu. Tüm "Mazlum Milletler" onu kendi kahramanlar› olarak benimsemifllerdi. Büyük Atatürk, Asya ve Afrika halklar›n›n da, yani Do¤u’nun da kahraman›yd›. Tan›nm›fl araflt›rmac› yazar›m›z Bilal fiimflir, burada Atatürk'ün evrensel yüceli¤ini belgeliyor; ve flunlar› söylüyor: "Do¤unun Kahraman› Atatürk, okuyucuyu biraz baflka ufuklarda dolaflt›racakt›r. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti s›n›rlar›n› çok aflan, pek uzak diyarlarda da çok sevilen bir dünya büyü¤ü oldu¤u belgelerle gözler önüne serilecektir. Türk okuyucu, insanl›¤a evrensel çapta bir büyük adam kazand›rm›fl olan ulusun çocu¤u olarak gurulanacak ve duygulan›p düflünecektir, sab›r›m."

Okullar›n en az 20 adetlik toplu aboneli¤ine Bütün Bütün Dünya, tüm okullar›m›z için kaç›r›lmayacak Dünya’dan bir f›rsat sunuyor: Yeni y›lda1 y›ll›k en az 20 adetlik abonelik indirim %

50

talebi olan her okulumuz Bütün Dünya dergilerini %50 indirimli olarak al›yor.

Bu f›rsattan yararlanmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla okullar›m›za yönelik abonelik iflleminizi bafllatabilir; yeni y›lda Bütün Dünya’nın okulunuza gelmesini sa¤layabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr

Bütün Dünya BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya

1 OCAK 2016

2000

Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin Anafartalar Mah. Rüzgarlı Cad. Plevne Sk. No:14/5 Ulus, Altında¤, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r.

Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Kaya Boztepe, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Nevin Dedeo¤lu, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Okur-BütünDünya Yaz›flma Adresi: okurlabasbasa@butundunya.com.tr Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 17 / 12 / 2015

www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr 1


‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Bütün Dünya YIL:18 SAYI: 211

2000

3 Ulusal “Manzara-i Umumiye” Mete Akyol 5 Ahlâk Nurullah Ataç 7 Atatürk’ün Sivas’taki Zor Günleri Dr. S›tk› Ayd›nel 11 Düfl San›lan Gerçek Misak-› Milli Prof. Dr. Kemal Ar› 15 Montrö Bo¤azlar Sözleflmesi Dora Sungunay 19 Lozan ve Montrö Kaya Boztepe 22 Beni Hat›rlay›n›z Gazi Güder 23 Birleflmifl Milletler Dr. Ö¤üt Yazman 29 Kayy›m Atanmas› ve Sorumlulu¤u fiakir Kaleli 31 Atatürk’ün ‹zmir’deki Konuflmas› Cengiz Önal 35 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar› 37 Çanakkale Deniz Zaferi Cengiz Özak›nc› 43 Atatürk Çiftlikleri Nazmi Kal 47 Bir Avuç Zerdali Zeki Sarıhan 51 Elitist De¤il Halkç› Sinan Meydan

59

“Teflekkürler Doktor Amca”

60 Canpolat Pamay 62 Paris Ayn› Zamanda Katliamlar Kentidir Gürbüz Evren 67 Beyo¤lu’nda Bohem Sanatç›lar Konur Ertop 73 Gölge & Hayal Tekin Özertem 2

78 Önde Gelen Orhan Velidedeo¤lu 81 Art›k Çok Geç Metin Gören 84 Altın Post ve Argo Denizcileri Haluk Erdemol 89 Yolcu Can Dündar 91 ‹bni Sina Mümtaz ‹dil 96 Erzurum ve Palandöken Mucizesi Can Pulak 99 Neler Olmuyor Ki Dünyada Sezin San Sungunay 103 Yeni Umut Var Zeynep Göktepe 105 Titanic’in Gizemli Kardefli Sabriye Afl›r 109 Anne Babalarla Baflbafla Melek fiirin Tolga 115 Noel Baba Nevin Dedeo¤lu 118 Sen Kimmiflsin Me¤er fiebnem fien 119 Sevgi, Nefret, ‹lgisizlik Yücel Aksoy 123 Çeyrek As›rl›k Buluflma Sema Erdo¤an 127 ‹nci, Süslü ve Melis... Muzaffer ‹zgü 133 At, Asalet ve Özgürlük Simgesidir Yahya Aksoy 138 Aylin Abla’dan Ö¤ütler Aylin Yengin 143 Gençlik Yorgun Görünüyor Mehmet Ünver 147 Y›ld›zlar›n Yaln›zl›¤› Mehmet Uhri 58 114 132 151 152 154 156 158 160

Bilginizi Denetleyin F›rçalayarak ‹lk Dersimiz Türkçe Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük


T

ürkiye’de kuflkusuz tüm kentlerde ve kuflkusuz tüm evlerde geçen ay TV ekranlar›ndaki bir flehit cenazesi karfl›s›nda dökülen gözyafllar›m›z, “k›vançta oldu¤u gibi, tasada da birlikte oldu¤umuzu” birbirimize bir kez daha an›msatmaya yetti.

fiehit polis Haydar Çetin’in Kocatepe Camii’ndeki cenaze törenine kat›lan hükümet üyeleri, kendilerine flehidin 6 yafl›ndaki o¤lu Eymen’in arkas›nda yer veren protokol s›ralamas› sayesinde, yaflamlar›n›n belki de en üzücü, en ezici görüntüsüyle yüzyüze gelmek yükünden kurtulmufl oldular. Babas›n› yitirmifl olmas›n›n omuz çökerten a¤›rl›¤›n› yüre¤inde tafl›mak zorunda b›rak›lan bir çocu¤un, çeflitli flekillerde yüzüne yans›yan ac›s›n› ve sanki o ac›y› silmek istercesine bir

inatla yanaklar›ndan akan gözyafllar›n› görememifl olmalar›, protokol s›ralamas›nda o çocu¤un arkalar›nda kalanlar için ancak, ba¤›fllay›c› bir Yüce Güc’ün, ilahi bir lütfu olabilirdi. *** ‹lk öneri, Buket Aflç›o¤lu’dan geldi: “Bu çocu¤u kapak yapmay› düflünmez misiniz, hocam?” Ben yan›t vermeden onun bu önerisini arkadafllar› onaylad›lar ve alt› “meslekdafl›m ö¤rencim”in oybirli¤iyle ald›klar› karara, ben de ekledim karar›m›. Tüm yürek ve beyin ac›s› sanki yetmiyormufl gibi, flehit polisimiz Haydar Çetin’in naafl› karfl›s›nda ayr›ca çaresizli¤iyle de gözyafl› döken 6 yafl›ndaki o¤lu Eymen Çetin’i, “flu günlerimiz”deki durumumuzu en gerçekçi olarak yans›tmas› nedeniyle kapak konumuz yapt›k. Bükülmüfl dudaklar›nda flekillenen yak›c› yürek ac›s›n›, yüzüne yay›lan ezici üzüntüsünü, onlardan da öte, birfleyler yapamayaca¤›n› bilmesinin çaresizli¤ini yans›tt›¤› görüntüsüyle Eymen bugün, tek tek hepimizin duygusal yap›s›n›n simgesini, birlikte tüm ulusumuzun “manzara-i umumiye”sini oluflturmaktad›r. *** Yeni y›l›m›z›n ilk say›s›n›n kapa¤›n›n öyküsü, malesef, budur. 3


BD OCAK 2016

an›m›z› s›kan baflka olaylar da oldu geçen ay. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün, tutukluluklarına itirazları ve “tahliye talepleri” reddedildi. Gazetede yay›mladıkları bir haber nedeniyle meslektafllarımın tutuklanmalar›nı protesto etmek ve onların umutlarına destek oluflturmak amac›yla Silivri Cezaevi kap›s› önünde bir sandalyeye oturarak yapt›¤›m tek kiflilik ve tek günlük “Umut Nöbeti” eylemimden sonra meslektafl›m, arkadafl›m, dostum, kardeflim ve mesle¤imin umudu Can Dündar, bana bir mektup gönderdi. Yaz›ld›¤› tarihten ancak dokuz gün sonra bana ulaflabilen bu mektubun içeri¤ini, yaln›zca beni ve birkaç yak›n›m› ilgilendirdi¤i için izninizle kendime saklayaca¤›m; sizle ancak, son sözcü¤ünü paylaflaca¤›m: “Varolas›n.” Can Dündar’›n 3. 12. 2015 tarihli bu mektubundaki bu son sözcük beni, sekiz y›l öncesine götürdü. Yaz›lar› o y›llarda Milliyet’te yay›mlanan Can Dündar’›n, 7 A¤ustos 2007 tarihindeki “Yolcu” bafll›kl› yaz›s›ndan çok etkilenmifltim ve hayranl›k duygular›m›, o gün kendisine internetten gönderdi¤im k›sa bir notla özetlemifltim. Sekiz y›l önceki o notumu flimdi burada sizle de paylaflabilirim: “De¤erli Can Kardeflim, Ne denli içtenlikli, ne denli insan-

C

4

sal ve ne denli de yaflamsald› yaz›n. Hem yüre¤inin, hem beyninin yans›mas›n› gördüm ve duyumsad›m sat›rlar›nda. Mesle¤imizin çok zor bir kufla¤›n›n, çok baflar›l› ve onurlu bir bireyisin. Bu özelli¤in, keflke kufla¤›n›n simgesi de olabilseydi. Sevgim ve sayg›mla gözlerini öperim. Mete Akyol” Bu notuma Can Dündar’›n ayn› gün verdi¤i yan›t da “özelim” oldu¤u için, onu da yine izninizle, kendime saklayaca¤›m; fakat onun da yine son sözcü¤ünü paylaflaca¤›m sizle. Can Dündar’›n o yan›t›ndaki son sözcük de, sekiz y›l sonra Silivri Cezaevi’nden gönderdi¤i mektubundaki son sözcü¤ün ayn›yd›. O da “Varolas›n” idi. *** imdi ben de, içimin en içinden gelebilecek sadelikteki ve içimin en içinden gelebilecek güçteki bir sesle Can’a seslenmek ve ona, "Sen de varolas›n” demek istiyorum ama… Önümüz görünmüyor duvardan Duvar›n arkas› zindan Duvar›ndan, arkas›ndan, zindan›ndan Ses geçmiyor, ses gelmiyor Can’dan.

Ş

meteakyol@butundunya.com.tr (Can Dündar’›n 7 A¤ustos 2007 tarihli Milliyet’te yay›mlanan “Yolcu” bafll›kl› yaz›s› 89’uncu sayfam›zdad›r.)


BD OCAK 2016

Ahlâk Ahlâk›n bir ilkesi, bir kökü vard›r: “Sana yap›lmas›n› istemedi¤ini sen de baflkas›na yapma.” Bu buyru¤un do¤ru oldu¤unu içinize sindiriniz. Yazan: NURULLAH ATAÇ

iz de düflünerek, daha iyisi düflünmeksizin ona uyuyor musunuz? Art›k korkmay›n, ahlakl› bir insans›n›z. Kimsenin size ahlaks›z demeye hakk› yoktur. Adam öldürmezsiniz, kimseyi rahats›z etmezsiniz. “Sana yap›lmas›n› istemedi¤ini sen de baflkas›na yapma.” Kolay gibi gözükür, ama kolay de¤ildir bu. Birçok kimsenin “ahlâk., ahlâk…” diye yasalar, kurallar

S

uydurmaya çal›flmalar› da zaten bu iflin kolay olmamas› yüzündendir. Yani kendinizi onun yerine koyacaks›n›z, bencilli¤inizden silkineceksiniz, sizin bir etiniz, kemi¤iniz oldu¤u gibi onun da bir eti, kemi¤i oldu¤unu, onun da ac›lar duyabilece¤ini düflüneceksiniz... O kadar da de¤il. Size yap›lmas›n› istemedi¤iniz bir tak›m fleyler var; siz de onlar› 5


BD OCAK 2016

kimseye yapm›yorsunuz yetmez ki bu. Belki o adam kendisine baflka fleylerin de yap›lmas›n› istemiyor, sizin ald›rmayaca¤›n›z baz› fleylerden de sinirleniyor; kendinizi onun yerine koyacaks›n›z, o sinirlenmeyi anlayacaks›n›z, ac›s›n› hayal edeceksiniz, art›k o adama o iflleri yapmayacaks›n›z. Siz yapmayacaks›n›z, ama sizin yapmaman›z da yetmez. adama baflkalar›n›n eziyet etmesine katlan›yorsan›z, “Bana dokunmuyorlar ya, bana ne?” derseniz, kendinizi gerçekten onun yerine koymuyorsunuz demektir. Çünkü siz bir haks›zl›¤a u¤rarsan›z, bafl›n›za bir s›k›nt›, bir felâket gelirse, size istemedi¤iniz bir fley yap›lmas›na çevrenizdekilerin ald›rmamas› gücünüze gider, toplum içinde, bütün dünyada yaln›z kalm›fl olursunuz. Öyle ise size yap›lmas›n› istemedi¤inizi siz baflkas›na yapmamakla yetinmeyeceksiniz, baflkas›n›n u¤rad›¤›, çekti¤i s›k›nt›y› sizin yüzünüzden olmasa dahi, gidermeye, hafifletmeye çal›flacaks›n›z; hiç olmazsa onun

O

Ahlâk, sadece kötülük etmekten çekinmek de¤ildir; iyilik etmeyi, baflkalar›n›n edece¤i kötülükleri önlemeye çal›flmay› da buyurur. ac›lar›n› siz de duyup ona yapayaln›z olmad›¤›n› bildireceksiniz. Ahlâk, sadece kötülük etmekten çekinmek de¤ildir; iyilik etmeyi, baflkalar›n›n edecekleri kötülükleri önlemeye çal›flmay› da buyurur. ‹nsanlar vard›r, dünyan›n neresinde, her kimin bafl›na gelmifl olursa olsun, her kötülü¤e, kendilerine edilmifl gibi üzülürler. Yaln›z kötülü¤e u¤rayana m› ac›rlar? Hay›r. Kötülü¤ü edene de ac›rlar. “Size yap›lmas›n› istemedi¤inizi, siz de baflkas›na yapmay›n.” Siz kötü olmak ister misiniz? Öyle ise baflkas›n›n kötü olmas›na katlanamazs›n›z, onun etti¤i kötülü¤ü siz etmiflsiniz gibi, sizin yüzünüzden edilmifl gibi içinize yediremezsiniz. •

Nurullah Ataç, 1898’de ‹stanbul Beylerbeyi'de do¤du, 1957’de Ankara'da yaflam›n› yitirdi. Türk edebiyat›nda modern anlamda deneme türünde ürün veren ilk yazar ve elefltirmendir. Mekteb-i Sultaniye’de bafllad›¤› ö¤renimini ‹sviçre’de tamamlad›ktan sonra baflta Darülfünun’da (Üniversitede) olmak üzere, ‹stanbul, Ankara ve Adana’da çeflitli liselerde, ‹stanbul Üniversitesi Yabanc› Diller Yüksek Okulu, Ankara’da Gazi Terbiye Enstitüsü ve Atatürk Lisesi'nde Frans›zca ö¤retmenli¤i yapt›, Son görevi, Cumhurbaflkanl›¤› çevirmenli¤iydi. E¤itim, ahlâk ve humanizm konular›nda deneme ve elefltiri türünde ürünler verdi. Eski Türk edebiyat› ile ça¤dafl Bat› edebiyat›n› inceledi. Yeni bir kültür, edebiyat ve dil aray›fl› içinde oldu. Ço¤ulcu bir düflünce yap›-s›na ulaflmak için Bat› hümanizmi ve demokratikleflme sürecini sindirmek gerekti¤ini savundu. Türkiye'de ulusal benli¤i koruyan bir Bat›lalaflma modeli uygulanmas›n› önerdi. Cumhuriyet dönemi ayd›nlar kufla¤›n›n kültürel geliflmesinde etkin katk›larda bulundu. Bu yaz›s›, Nurullah Ataç'›n 1952'de yay›mlanan "Sözden Söze" adl› kitab›ndan al›nm›flt›r. 6


Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel

Atatürk’ün

Sivas’taki Zor Günleri B undan önce Erzurum- Sivas Kongrelerini, Mustafa Kemal Pafla’n›n karfl›laflt›¤› güçlük ve engelleri belirtmeye çal›flm›flt›k: fiimdi de büyük önderin Sivas’ tan Ankara’ya yola ç›kmadan önce ve Ankara’ya gelene kadar karfl›laflt›¤› güçlükleri anlataca¤›m. Bilindi¤i gibi, 4-11 eylül 1919 tarihlerinde toplanan Sivas Kongresi milli mücadelenin önemli dönüm noktalar›ndan birisidir. Bu kongrede Erzurum Kongresi kararlar› teyit edilmifl, en önemli karar olarak da tüm yurttaki Müdafa-i Hukuk cemiyetleri tek bir çat› alt›nda toplanarak “Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurulmufl ve bu cemiyetin temsil heyeti oluflturularak Mustafa Kemal temsil heyeti baflkan› seçilmifltir. Bu tarihten sonra art›k Anadolu’da

7


BD OCAK 2016

yeni ve halk egemenli¤ine (hakimiyet-i milliye) dayal› meflru bir yönetim oluflturulmufl olmaktad›r. illi mücadelenin her aflamas›nda oldu¤u gibi Sivas günlerinde de Mustafa Kemal’i u¤raflt›ran hatta bazen üzen, milli mücadele aleyhinde faaliyetler olmufltur. Fakat büyük önder karfl›laflt›¤› tüm zorluklar› azimle sab›rla ve inançla yenmesini bilmifltir. Sivas kongresi daha toplanmaya devam ederken Ankara’daki 20. Kolordu komutan› Ali Fuat Cebesoy Eskiflehir cephesinde temsil heyeti ad›na baz› askeri hareketlere giriflti. Eskiflehir’i iflgal eden ‹ngiliz birliklerine kafl› yürüttü¤ü hareketlerle ‹ngilizleri Eskiflehir ve Afyon’dan çekilmeye mecbur b›rakt›. 9 Eylülle Ekim aras›nda cereyan eden bu faaliyetler Heyet-i Temsiliye’yi cesaretlendirdi.

M

1. Ali Fuat Pafla bu suretle Garbi Anadolu Umum Kuvay-› Milliye Komutan› olarak vazifelendirildi. 2. Bu atama ve ayn› dönemde kolordu komutanl›klar›na ve valilere yay›nlanan emirlerle Sivas Kongresi Temsil Heyeti yeni devletin yürütme organ› gibi bir fonksiyon icra etmifl oluyordu. Bölgede 1919 Mart’›nda Samsun’a 200 kadar ‹ngiliz askeri ç›karmakla bafllayan, Eylül 1919’da Merzifon’un iflgali ile geniflletilen ‹ngiliz iflgal teflebbüsleri Sivas kongresinden sonra ‹ngilizlerin çekilmesi ile sona erdi. 8

3. 16 kas›m 1919’da Sivas’ta yap›lan bir toplant› da önemli bir olayd›r. Bu toplant›ya Mustafa Kemal’in baflkanl›¤›nda Kaz›m Karbekir, Ali Fuat Pafla ile birlikte Sivas’takilerden Rauf Bey, ‹stanbul’dan Kara Vas›f Bey, Bekir Sami Bey, Hüsrev Bey (Gerede), ‹brahim Süreyya Bey (eski ‹zmit mutasarr›f›), Mazhar Müfit Bey, Ömer Mümtaz Bey, Sivas’ta bulunan 3. Kolordu komutan› Hüseyin Selahattin Bey, kat›lm›fllard›. 20 Kas›m 1919’da son bulan toplant›da esas konu fikir karfl›laflt›rmalar› olmufltur. “Komutanlar Toplant›s›” denilen bu toplant›da; Mebusan Meclisi’nin ‹stanbul’da toplanmas›, Seçilen mebuslar› durum hakk›nda ayd›nlatmak ve onlar›n görüfllerini almak, Mebuslar› ‹stanbul’a gitmeden önce belli merkezlere toplayarak kendileri ile görüflmelerde bulunmak, Müdafa-i hukuk teflkilat›n›n tamamlanmas› için kolordu komutanlar› ile askerlik flube reislerinin yard›mlar›n›n sa¤lanmas›, Bütün mülkiye amirlerinden örgütü destekleyeceklerine dair söz al›nmas›, Mebusan meclisi aç›ld›ktan sonra dahi Temsil Heyeti’nin vazifesine devam etmesi kararlar› al›nm›flt›r. 4. Bu kararlar›n uygulanmas› sonucunda, yeniden aç›lan Mebusan Meclisi’nde “Misak-› Milli’yi kabul edecek bir ço¤unluk oluflturmak mümkün olmufltur.


BD OCAK 2016

Fevzi Çakmak

O günlerin üzücü bir olay› Fevzi Çakmak meselesi oldu. Daha sonra ‹stanbul’un ‹ngilizler taraf›ndan iflgali (16 mart 1920) üzerine Anadolu’ya kaçan ve önce biraz isteksiz kabul edilen ‹stiklal Savafl›’n›n teflkilatç›lar›ndan birisi olan Fevzi Pafla, Sivas kongresi s›ras›nda seçimleri kontrol bahanesi ile Anadolu’ya gönderilmiflti. Fevzi Pafla ‹stanbul’da 1. Ordu Müfettifli olarak bulunuyordu. Seçimle ya da benzeri ifllerle ilgisi olmamas› laz›md›. Bunun için Anadolu’ya gelifli kuflku uyand›r›yordu.

A

nlafl›ld›¤›na göre o günlerde Fevzi Pafla hem Anadolu’da bafllayan hareketi gere¤i gibi alg›layamam›fl, hem de Mustafa Kemal’e karfl› bir tutum sergiliyordu. Fevzi Pafla’n›n o s›rada gerek milli mücadele gerek Mustafa Kemal hakk›nda görüfl ve kanaatleri çok olumsuz idi. Fevzi Pafla’n›n Sivas’a geldi¤i haberi Mustafa Kemal Pafla, Ali Fuat

ve Rauf beyi sinirlendirmiflti. Kaz›m Karabekir’in arac›l›¤› ile vaziyet fleklen de olsa ayarlanm›fl, ve Fevzi Pafla Sivas’tan istanbul’a dönmüfltür. (Fevzi Pafla16 mart 1920’de istanbul’un iflgali üzerine Anadolu’ya iltihak edecektir). Sivas günlerinde Mustafa Kemal’i meflgul eden di¤er bir olay Kâz›m Karabekir ile fikir ayr›l›¤›d›r. Karabekir Temsil Heyeti’nin K›z›l›rmak’›n bat›s›na geçmesinin kesin olarak aleyhinde idi. Sonunda durumun gere¤i yap›lm›fl ve mücadelenin merkezi Ankara’ya tafl›nm›flt›r. Sivas Kongresi’nin bitiminden 10 gün sonra Marmara bölgesinde saray›n k›flk›rtmas› ile Aznavur isyan› bafllam›fl, Konya’da da bozk›r isyan› görülmüfltür. Ekim ay› ortalar›nda benzer hareketler kongrenin merkezi olan Sivas’ta bafllam›flt›r. fieyh Recep ad›nda biri Padiflah’a sadakat telgraf-

fieyh Recep ad›nda biri Padiflah’a sadakat telgraflar› ile Sivas postanesini adeta iflgal etmifl ve Mustafa Kemal’e tehdit telgraflar› çekmifltir.. lar› ile Sivas postanesini adeta iflgal etmifl ve Mustafa Kemal’e tehdit telgraflar› çekmifltir. Sivas günlerinde Mustafa Kemal’i en çok meflgul eden olay “Ali Galip olay›”d›r. 9


BD OCAK 2016

Mustafa Kemal Sivas Kongresi üyeleriyle

Malatya valili¤ine atanan Ali Galip’in esas görevi Sivas Kongresi’ni sonuçsuz b›rakmak ve Do¤u Anadolu’ da milli mücadele aleyhine çal›flmalar yapm›flt›r. Nitekim Ali Galip yan›nda ‹ngiliz binbafl›s› Noel, Bedirhanl›laran’dan Kâmuran, Celadet Ve Cemil Beylerle birlikte yan›nda 10 kadar Kürt atl›s› ile birlikte Malatya’ya gelmifltir. Mustafa Kemal Temsil Heyeti Baflkan› s›fat› ile bölgedeki birliklere verdi¤i emirlerle hainleri bölgeden uzaklaflt›rm›flt›r. Ali Galip ve arkadafllar› kaçarken Malatya veznedar›n›n kasas›nda b›rakt›klar› belge iflin ciddiyetini göstermektedir: “Mustafa Kemal ve yardakç›lar›n›n tepelenmesi giderlerine karfl›l›k olmak üzere alt› bin lira al›nm›flt›r. Ali Galip.” 5. Son olarak, Sivas’tan ayr›lmadan önce temsil Heyeti’nin karfl›laflt›¤› en önemli zorluk para s›k›nt›s›d›r. Mazhar Müfit Kansu’nun anlatt›¤›na göre, yol için eldeki para ancak 20 yumurta, bir okka peynir, on ekme¤e 10

yetmekte idi. Kansu, tan›d›¤› Osmanl› Bankas› müdüründen borç istemifltir. Mustafa Kemal borcun Temsil Heyeti ad›na de¤il, bir flah›s ad›na al›nmas› üzerinde önemle durmufltur. Banka müdürü zorla ikna edilmifl, heyetin Ankara’ya hareketinden befl dakika önce 1000 lira borç al›nabilmifltir. 6. Sonuç olarak; Mustafa kemal ve arkadafllar› Sivas kongresi esnas›nda ve hemen sonras›nda; hem kendi aralar›ndaki görüfl ayr›l›klar› ile hem iç isyanlarla, hem suikast giriflimleri ile hem de para s›k›nt›s› ile mücadele etme zorunda kalm›fl Mustafa Kemal’in liderli¤i sayesinde bütün bunlar›n üstesinden gelinmifl ve milli mücadelenin bu önemli aya¤›n› baflar› ile tamamlayarak Ankara’da TBMM’ ni açarak yeni devleti kurmay› baflarm›fllard›r.• sitkiaydinel@butundunya.com.tr Kaynakça: 1. fievket Süreyya Aydemir, Tek Adam Cilt 2, Remzi Kitabevi, ‹stanbul, Ekim 2014, S.126. 3.a.g.e. S.127. 3. a.g.e. s.127. 4. a.g.e. s. 128. 5. Gazi Mustafa Kemal, Nutuk Söylev, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›,Ankara, 1981.s.158. 6. Aydemir, a.g.e. s.138.


BD OCAK 2016

Düfl San›lan Gerçek Misak-› Milli "Ulusal Ant" 12 Ocak 1920 tarihli ‹stanbul gazeteleri okuyucular›na heyecanla flu haberi veriyorlard›: “Milli Meclis, bugün düzenlenen özel bir törenle aç›l›yor!” Yazan: Prof. Dr. KEMAL ARI

erçekten de o gün ‹stanbul bambaflka bir görüntü alt›ndayd›. Sözü edilen meclis, Osmanl› Meclis-i Mebusan›’yd›. O gün ‹stanbul’da puslu bir hava vard›. Bo¤az esintisiyle kar›flan so¤uk karayel, insan›n tenini yakacak kadar keskindi. O güne dek buz kesmifl yüreklerde, sanki yeni k›v›lc›mlar at›yor gibiydi. ‹stanbul henüz eylemli iflgal edilmemiflti. Ancak gündelik yaflamda bask›lar o kadar aç›kça duyuluyordu ki, sanki ‹stanbul art›k Osmanl› baflkenti de¤il gibiydi. ‹tilaf Devletleri’ne ait savafl gemileri çelik gövdeleriyle

G

bo¤az›n sular›na yatm›fl, sanki her an f›rsat›n› bularak kurban›na sald›rmak isteyen canavarlar gibi sinsi tuzaklar›n› kurmufllard›. Ancak F›nd›kl› yokuflundaki meclis binas›n›n önünde görülen bu k›p›rt›lar, o sanc›l› günlerde yeni bir nefes gibiydi. Anadolu’nun dört bir yan›ndan, Do¤u Trakya’dan ve ‹stanbul’dan seçilmifl mebuslar, koflup meclise kat›lmak için gelmifllerdi. Kimi kalpakl›, kimi sar›kl›, kimi fesliydi. Kimi redingotunu, kimi mintan›n› giymiflti. O güne dek yo¤un karamsarl›kla sar›lm›fl bezgin tav›rlar yerini yeni bir canlan›fla ve sanki tazelik ve dirilik getiren bir canlan›fla b›rakm›fl 11


BD OCAK 2016

ra’ya gelifli… Meclis-i Mebusan’›n aç›l›fl›na de¤in o kadar çok fley yaflanm›flt› ki! Ancak o gün, yani ‹stanbul’da Meclis-i Mebusan’›n aç›ld›¤› gün, mecliste yerini alm›fl vekiller aras›nda kendilerine “Felah-› Vatan” ad›n› vermifl olan kiflilerin ellerinde s›r gibi saklad›klar› bir metin vard›. Heyecan içinde meclis gündemine getirmenin f›rsat›n› kolluyorlard›. u metni onlara Mustafa Kemal Pafla vermiflti. Ard›ndan da bunun, aç›lacak mecliste kabul ettirilmesini istemifl, onlardan söz alm›flt›. Ancak tehlikeler de vard›: Örne¤in Sultan Vahdettin, Anadolu’da dal budak salan ulusal hareketin büyük bir kabar›flla, ‹stanbul’u yalay›p yutaca¤›n› hissediyordu. Vehim içindeydi. So¤uklarla birlikte romatizmalar› daha da artm›fl, beden a¤r›lar›na bir de bu vehimler ve korkular eklenmiflti. Mebuslar›n listesi eline geçti¤inde listeden gözlerini kald›rarak, çevresindekilere heyecanla ba¤›rm›flt›: “Seçimi ‹ttihatç›lar kazanm›fl… Bu bir felaket!” ‹ttihatç›’lardan hem korkuyor, hem de nefret ediyordu. Anadolu’da bir zamanlar kendisinin baflyaveri olan Mustafa Kemal Pafla’n›n ulusu örgütlemek yolunda att›¤› ad›mlar› önceleri bir ittihatç›l›k hareketi olarak görmüfltü. Ancak zamanla bunun bambaflka bir olgu oldu¤unu kavrad›. Daha o günlerde Mustafa Kemal Pafla iki önemli kavram›n alt›n› çiziyordu: “Hâkimiyet-i Milliye” ve “‹stiklal-i Tam”…

B Mustafa Kemal Pafla’n›n 19 May›s 1919 günü Samsun’a ayak bas›fl›, ilk umut k›v›lc›m›yd›. gibiydi. Mondros B›rak›flmas› sonras›nda yaflanan ac›lar, kara bir bulut gibi ulusun bafl›na çöreklenmiflti. Zor zamanlarda derhal ortaya ç›kan “f›r›ldak”, “hac›yatmaz” ve “iflbirlikçi” tipler yine devredeydi. ‹flgaller sonras›nda umut verici geliflmeler görülmüfltü: Mustafa Kemal Pafla’n›n 19 May›s 1919 günü Samsun’a ayak bas›fl›, ilk umut k›v›lc›m›yd›. Sonra da toplanan kongreler, Heyet-i Temsiliye’nin oluflturuluflu, 27 Aral›k 1919 günü Mustafa Kemal Pafla’n›n Anka12


BD OCAK 2016

Sultan bu kavramlardan o gün için o denli uzakt› ki, bir gün Anadolu’daki geliflmeleri kastederek flöyle hiddetlenmiflti: “Bunlar cumhuriyeti getirecekler, cumhuriyeti!” Mustafa Kemal Pafla’n›n gerçekten de cumhuriyeti getirmeyi istedi¤ini Vahdettin bile görmüfltü. S›r gibi saklanan metnin ad› Meclis’in aç›l›fl›ndan bir süre sonra kulaklara f›s›ldand›: “Misak-› Milli”! Yani “Ulusal Ant”!

Bunlar cumhuriyeti getirecekler, cumhuriyeti! Bu bir yemin metniydi. Ve bu metni Mustafa Kemal Pafla’n›n kendi-

si kaleme alm›flt›. Daha Sivas kongresi günlerinde onun bir metin üzerine çal›flt›¤›n› görenler olmufltu. Mustafa Kemal Pafla’n›n düflünce dünyas›n› alan temel konu fluydu: vet, ulusal bir savaflla, tam ba¤›ms›z bir devlet kurulacakt›. Yeni devlette iki temel kavram önemli olacakt›: Ulusal egemenlik ve tam ba¤›ms›zl›k… Ancak bu devletin s›n›rlar› nerelerden geçerek oluflacakt›? Daha ötesi, tam ba¤›ms›z olabilmek için nelerin u¤runa savaflmak gerekiyordu? ‹flte Ulusal Ant, bu sorular›n yan›t›n› içermekteydi. Mebuslar 28 Ocak 1920 günü bir gizli oturumda metnin kabul edilmesi için bir önerge verdiler. Önerge Hüsrev Bey taraf›ndan okundu. Heyecan doruk noktas›na ulaflt›. Ateflli konuflmalar yap›ld›. Hamdullah Suphi Bey (Tanr›över) meclis kürsüsünden flöyle hayk›r›yordu: “Da¤›n›k sürüye yol gösterecek olan çoban y›ld›z›, millî bir ümit halinde Anadolu topraklar›n›n üzerinde do¤up yükseldi… Anadolu hareketi bütün özverileriyle savafl ve ba¤›ms›zl›k bayra¤›n› çekmifltir. Onunla aram›zda bir ortakl›k ve birlik oldu¤u ilan edilmelidir!” Oylamalar sonunda Misak-› Milli, Osmanl› Meclis-i Mebusan›’nca alk›fllar aras›nda kabul edildi. 17 fiubat 1920 günü de de¤iflik dillere çevrilerek bütün dünyaya ilan edildi. Metinde özetle flunlar söyleniyordu: “B›rak›flman›n imzaland›¤› tarihte

E

13


BD OCAK 2016

Misak-› Milli haritas›

iflgal alt›nda olan Arap nüfusun oluflturdu¤u topraklar›n gelece¤ine o bölge halk› karar vermelidir. ‹flgal edilmemifl yurt topraklar› ayr›lmaz bir bütündür. Kars, Ardahan ve Batum’un durumu için halkoyu yap›lmal›d›r. Bat› Trakya’n›n gelece¤ine de halk karar vermelidir. Baflkent ‹stanbul’un ve Marmara Denizi’nin güvenli¤i sa¤lanmal›d›r. Bo¤azlar ticaret gemilerine aç›labilir; ancak buna Osmanl› Devleti ile ilgili ülkeler birlikte karar vermelidirler. Az›nl›klar›n haklar›, öteki ülkelerde Müslümanlara da bu haklar verilmek kofluluyla sa¤lanabilir.” Ve son madde: “Türkiye’nin ulusal ve ekonomik geliflmesine engel olacak siyasi, mali, adli bütün k›s›tlamalar› reddederiz!” Bunlar flu anlama geliyordu: lus tarih önüne ç›km›fl, ba¤›ms›z bir devlet kurabilmek için temel koflullar›n›n ne oldu¤unu ilan ediyor ve insanl›k önünde bu amaca ulafl›l›ncaya kadar savafl›laca¤›na yemin ediyordu. Bu temel koflullar, Anadolu’ da bafllayan ulusal savafl›n

U 14

Yeni devlette iki temel kavram önemli olacakt›: Ulusal egemenlik ve tam ba¤›ms›zl›k… temel ruhuydu. Ve o ulus, sanki bulundu¤u yerden flöyle hayk›rmaktayd›: “Bu koflullar›n sa¤lanmas› benim için varl›k nedenidir. Bunun üzerine yemin ettim ve bunu sa¤lay›ncaya dek savafl› göze ald›m!” Ya ‹stanbul? ‹stanbul nas›l bak›yordu buna? Misak-› Milli kabul edildikten sonra “saray yandafl›” Refik Halit Bey (Karay) “Peyam-› Sabah” gazetesindeki baflyaz›s›nda flöyle diyordu: “Yeni bir Yavru daha do¤du. Bereketi bol olsun. Bafl›m›za bir ‘Milli’ daha ç›kt›… Söylenmesi ne güç, ne çirkin, ne gayri milli bir kelime!” Yazar›n “gayri milli” sayd›¤› fleyler, Türk Ulusu’nun yurt topraklar›n› ve tam ba¤›ms›zl›¤›n›n temel koflullar›n› içeren “ba¤›ms›zl›k ve özgürlük bildirgesi”ydi… •


ÖNEM‹N‹ Y‹T‹RMEYEN ANTLAfiMA:

Montrö

Bo¤azlar Sözleflmesi Asya ile Avrupa k›talar›n›n birleflme noktalar›nda bulunmas› ve Karadeniz’i Akdeniz’e ba¤layan tek suyolu olmas›, Türk Bo¤azlar›n› önemli co¤rafi yap›lar haline getirmifltir. Yazan: DORA SUNGUNAY Emekli Deniz Kurmay Albay

o¤azlar, bölgenin ve büyük devletlerin ulusal ç›karlar›n›n stratejik, siyasi ve iktisadi kesiflme noktalar›d›r. Buradaki ç›kar çat›flmalar›n›n yol açt›¤› her uluslararas› gerilim, Montrö Bo¤azlar Sözleflmesini gündeme getirir. ‹mzaland›¤› 1936’dan bugüne kadar yaflanan olaylar ve sonuçlar›, bu sözleflmenin, uluslararas› bar›fl için çok önemli siyasi ve hukuki bir belge oldu¤unu gösterir.

B

Sözleflme, Türk Bo¤azlar›ndan ticaret ve savafl gemilerinin geçifl rejimlerini düzenleyen ve günümüzde de geçerlili¤ini koruyan çok uluslu bir antlaflmad›r. Sözleflme ile uluslararas› komisyon yerine, Bo¤azlar›n yönetimi Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne verilmifltir. Sözleflmede, Ticaret gemilerinin geçifllerinde tam bir serbestlik tan›nm›fl, Karadeniz’e k›y›s› olan devletlere, savafl gemilerinin geçifllerinde 15


BD OCAK 2016

Bu sözleflme, Türkiye ve Karadeniz’e k›y›s› olan

devletlerle birlikte, Bo¤azlar› kullanan devletlerin de hak ve yükümlülüklerini düzenlemektedir. daha fazla tonaj hakk› ve deniz alt›lar›n›n geçifllerine izin verilmesi gibi baz› ayr›cal›klar tan›nm›fl, Karadeniz’de k›y›s› olmayan ülkelerin savafl gemilerine ise süre ve tonaj k›s›tlamas› getirilmifl, Savafl zaman›nda, Türkiye tarafs›zsa, savaflan devletlere Bo¤azlar› kapatma; savaflan ise Bo¤azlardan geçifli tamamen kendi tasarrufuna göre uygulama hakk› verilmifl, E¤er Türk Hükümeti, kendini pek yak›n bir savafl tehdidi alt›nda görürse savafl zaman› haklar›n› kullanma serbestisine sahip olmufltur.

M

ontrö Sözleflmesiyle, Türkiye ve Karadeniz’e k›y›dafl devletlerle birlikte, Bo¤azlar› kullanan devletlerin de hak ve yükümlülüklerini düzenlemektedir. ‹mzas› olan devletler taraf›ndan bugüne kadar de¤ifliklik önerisinde bulunulmad›¤›ndan sözleflme, günümüzde de

geçerlili¤ini korumaktad›r. Çanakkale Bo¤az› 1354 y›l›nda Gelibolu yar›madas›n›n fethedilmesi; ‹stanbul Bo¤az› ise 1453 y›l›nda ‹stanbul’un fethiyle Osmanl› Devleti’ nin kontrolü alt›na girmifltir. Montrö’ ye gelinceye kadar Türk Bo¤azlar›n›n hukuki durumu, 1809 y›l›na kadar Osmanl› Devleti taraf›ndan düzenlenirken, 1809-1841 y›llar›nda ise Osmanl› Devleti’nin taraf oldu¤u ikili antlaflmalarda yer alm›flt›r. 1841 Londra Bo¤azlar Sözleflmesi ile uluslararas› bir nitelik kazanm›fl ve Bo¤azlar›n durumu çok tarafl› antlaflmalarla düzenlenmeye bafllam›flt›r. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Bar›fl Antlaflmas›n›n Bo¤azlarla ilgili kararlar› da, Türkiye’nin tek yanl› iradesini de¤il, çok say›da devletin ortak ç›kar›n› temsil ediyordu. ‹leriki y›llarda Avrupa’da h›zla geliflen silahlanma yar›fl›, özellikle Akdeniz’de görülen güvensizlik

Dora Sungunay (Emekli Deniz Kurmay Albay) Albay Sungunay, Deniz Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra ‹ngiltere’de Birleflik Krall›k Kraliyet Akademisi’nde ö¤renim gördü; Yüksek Lisans çal›flmas›n› Londra Üniversitesi’nde Uluslararas› ‹liflkiler Savunma Etütleri Bölümü’nde tamamlad›. Deniz Kuvvetleri’ne ba¤l› çeflitli gemilerde s›ras›yla Branfl Subayl›¤›, Bölüm Amirli¤i ve Komutan görevlerinde bulundu; ‹ngiltere’deki NATO Komutanl›¤›’nda Harekât Plan Daire Baflkanl›¤› yapt›. Bu görevi s›ras›nda “Operasyon Planlamas›” ve “Gerçek Zamanl› Karar Verme” konular›nda ö¤retim üyeli¤i görevi üstlendi. Genelkurmay Baflkanl›¤› Avrupa fiube Müdürü görevinden sonra Hücumbot Filotillas› Komodorlu¤u’na atand›. Sungunay’›n Üstün Birlik Yetifltirme, Baflar›l› E¤itim fierit Rozetleri ve NATO Harekât Planlama Takdir Belgeleri bulunmaktad›r. 16


BD OCAK 2016

Son y›llarda Bo¤azlar Türkiye’nin stratejik bir kozu durumuna gelmifltir

ortam›n›n Bo¤azlar› tehdit eder bir görünüm sergilemesi, Türkiye’yi endiflelendiriyordu. Lozan Antlaflmas›na göre Türk Bo¤azlar›n›n ve Marmara Denizi’ndeki adalar›n askersizlefltirilmesi, olas› sald›r›lara karfl› Türkiye’nin savunmas›z kalmas›na yol aç›yordu. Türkiye, 10 Nisan 1936’ da Bo¤azlar Sözleflmesi’ni imzalayan devletlere bir nota gönderdi; Lozan’da oluflturulan durumun de¤ifltirilmesini, Bo¤azlar bölgesinde gerekli askeri önlemleri alma hakk›n›n kendisine verilmesini istedi. Bu talep olumlu karfl›land› ve yeni Montrö Bo¤azlar Sözleflmesine giden yol aç›ld›. Böylece Türk Bo¤azlar›n›n hukuki durumu, Bulgaristan, Büyük Britanya, Avustralya, Fransa, Japonya, Romanya, Sovyetler Birli¤i, Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan temsilcilerinin imzalad›¤› 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Sözleflmesi ile belirlendi. Sözleflme, Türkiye’nin Bo¤azlar üzerinde tam egemenli¤inin alt›n› çizmifltir. Türkiye, Bo¤azlar›n yönetimi konusundaki tarafs›zl›¤›n›, ‹kinci Dün-

ya savafl›n›n bafl›ndan sonuna kadar korumay› baflard›. Ancak savafl sonras›nda, Türkiye’yi bir sürpriz bekliyordu: Yeni Sovyet Rusya’n›n Bo¤azlara yönelik talepleri. Potsdam Konferans›’n›n 22-25 Temmuz 1945 tarihli oturumlar›nda Sovyet Rusya, Montrö Sözleflmesi’nin feshedilmesini, Bo¤azlar›n kontrolünün Türkiye ile Sovyetler Birli¤i’ne b›rak›lmas›n› ve güvenli¤in yine iki devlet taraf›ndan sa¤lanmas›n› önerdi. Türkiye ise Montrö Sözleflmesini savunmufl, uluslararas› alanda da hakl› olarak destek bulmufltur. Sovyet Rusya’n›n 1945-46 y›llar› aras›nda Türkiye üzerindeki bu yo¤un bask›s›, iki ülke aras›ndaki iliflkileri olumsuz etkilemifltir. Ancak 1947’den sonraki dönemde Sovyet Rusya’n›n Bo¤azlara yönelik gerilim art›r›c› talebi olmam›flt›r. o¤uk Savafl dönemi ile Sovyetler Birli¤inin da¤›lmas›ndan sonraki dönemde Montrö Bo¤azlar Sözleflmesinin ihlaline yönelik herhangi bir ç›kar çat›flmas› yaflanmam›flt›r. Y›llar içinde Bo¤azlar,

S

17


BD OCAK 2016

Rusya D›fliflleri Bakan› Sergey Lavrov

ticari trafi¤in yo¤un olarak artt›¤› bir suyolu haline gelmifltir. Son on y›lda ise bölgedeki enerjinin paylafl›m› ve kullan›m›na yönelik mücadeleler, yeni çat›flma alanlar› yarat›rken, Bo¤azlar Türkiye’nin stratejik bir kozu durumuna gelmifltir. 2008’de Rusya, Gürcistan’› iflgal ettikten sonra ABD, Karadeniz üzerinden Gürcistan’a insani yard›m ulaflt›rmak istemifl; Türkiye ise tonaj› Montrö Sözleflmesi’ne uygun olmayan ABD’ye ait iki hastane gemisinin geçifline izin vermemiflti. Rusya Genelkurmay Baflkan Yard›mc›s› da Montrö Sözleflmesini gündeme getirerek, sözleflmede yer alan “Karadeniz ülkelerine ait olmayan savafl gemilerinin amaçlar› ne olursa olsun Karadeniz’de 21 günden uzun bir süre kalamaz" ilkesinin uygulanmas›n› istemiflti. Mart 2014’te K›r›m krizi için bo¤azlar› geçen bir ABD savafl gemisinin tonaj›n›n Montrö Sözleflmesine göre fazla oldu¤u iddialar› ve Türkiye’nin geçifle izin vermesi tart›flmalara neden olmufltu. ABD’nin Karadeniz’e yeni bir destroyer yolla18

yaca¤›n› aç›klamas›n›n ard›ndan ise, Rusya D›fliflleri Bakan› Sergey Lavrov, “Bo¤azlar›n sahibi Türkiye’ye, alt›na imza att›¤› Montrö anlaflmas› flartlar›na sad›k kalmas›n› tavsiye ediyoruz” cümlesini kulland›. Bu ifadeler, Montrö Bo¤azlar Sözleflmesinin geçerlili¤inin bir göstergesidir. NATO gemilerinin Türkiye’yi ziyareti, Ukrayna’n›n bat›s›nda "Bar›fl ‹çin Ortakl›k" program› çerçevesinde yap›lan NATO tatbikat›, Rusya’n›n Suriye’ye verdi¤i harekât deste¤i gibi faaliyetler amac›yla bölge ve bölge d›fl› devletlere ait savafl gemilerinin Türk Bo¤azlar›n› yo¤un olarak kulland›¤› bir gerçektir. Bu ba¤lamda Montrö Bo¤azlar Sözleflmesi her an gündeme gelmekte ve siyasi ve hukuki yorumlara yol açmaktad›r. Son dönemde ortaya ç›kan Gürcistan, Ukrayna ve Suriye’deki geliflmeler, sözleflmenin, uluslararas› denge ve bar›fl için ne kadar önemli oldu¤unu göstermektedir. Bu sözleflmenin uygulanmas›, Karadeniz’e k›y›s› olan devletlerin ve bölgede siyasi ç›karlar› olan tüm devletlerin yarar›nad›r. o¤azlar›n tek sahibi olan Türkiye, bu sözleflmeye her zaman sahip ç›kmal› ve sözleflmeyi uluslararas› hukukun genel olarak kabul gören kurallar› çerçevesinde yorumlayarak taviz vermeden uygulamal›d›r. •

B

Kaynakça: Orsam Rapor No: 51 The Black Sea International Rapor No: 8, May›s 2011, 75. Y›l›nda Montrö Bo¤azlar Sözleflmesi Karadeniz’in De¤iflen Jeopoliti¤i Çerçevesinde, Prof. Dr. Necmettin Akten, Dr. Jale Nur Ece, Nilüfer Oral, J.D. Türk Bo¤azlar›’n›n Hukuki Statüsü: Sevr ve Lozan’dan Montrö’ye geçifl. Yrd. Doç. Dr. Sami Do¤ru, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 15, Say›: 2, 2013, s.123-169


Gençli¤in Dünyas› Kaya Boztepe

LOZAN MONTRÖ VE

elevizyonun tek kanal oldu¤u dönemlerde “Hangisi Do¤ru?” diye e¤lenceli bir yar›flma program› vard›. Bir cisim veya bir konu üzerine üç kifli konuflur ancak konuflanlardan ikisi yanl›fl biri do¤ruyu söylerdi. Yar›flmac›lar da kimin do¤ruyu söyledi¤ini bulmaya çal›fl›rlard›. O zamanlar insanlar›n okumaya, e¤itime, bilgiye, görgüye ve genel kültüre önem verdi¤i zamanlard›. Son zamanlarda ise durum biraz farkl›. Arzu ederseniz deneyin, kendiniz görün. Sosyal medya’da yalan, yanl›fl bir tekerleme veya atasözü yaz›n. Örne¤in “Ay›’ya sormufllar neden boynun ince diye, kendi iflimi baflkalar›na yapt›r›r›m, ondan demifl” fleklinde. Alt›na da bir imza çak›n lütfen fiyakal› taraf›ndan. Bu Napolyon veya

T

Montreux Bo€azlar Sözleflmesi, 9 Kas›m 1936'da yürürlü€e girdi ve Lozan'da imzalanm›fl olan sözleflmenin yerine geçti.

Mevlana filan olabilir. Önemli olan tan›nm›fl, bilinmifl bir isim olsun. ‹nan›n okuyanlar›n ço¤u bunu anlamayacakt›r. “Ak akçe karagün içindir” diyerek alt›na Konfüçyus yazabilirsiniz rahatl›kla. Hitler’in Propaganda Bakan› Goebbels’in ”Söyledi¤iniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanlar›n o yalana inanmas› o kadar kolaylafl›r” söylemini hakl› ç›karan bir çok örnek sayabiliriz. Birisi kalk›yor ve hiç bir belgeye veya kayna¤a dayanmayan bir kitap yaz›yor, bir baflkas› daha sonra bu mesnetsiz kitab› referans olarak kullan›yor. Kimse de kalk›p “dur bakal›m, nere19


BD OCAK 2016

lara asker yerlefltiremiyorduk. Askersiz ve savunmas›zd›k. Bir baflka konu ise kurulan Bo¤azlar Komisyonu’ydu. Dokuz devletin delegelerinden oluflan bu komisyonda Türkiye’nin sadece tek oyu vard› ve bo¤azlardan geçen ticari ve savafl gemilerini denetleme hakk›m›z yoktu. Bu ‹talya’n›n 1935’ de flimdiki Etiyopya yani Habeflistan’› iflgal edip, Oniki aday› silahland›rmas›na kadar sürdü. Bu olay› f›rsat bilen Türkiye de¤iflen flartlar› öne sürerek Akdeniz’ de Türkiye’ye karfl› bir savafl tehditi oldu¤u sav› ve yo¤un bir diplomatik çabayla ‹sviçre'nin Montreux flehrinde flin asl›n› ö¤renmek için 23 A¤ustos Haziran 1936'da bir konferans yap›l1923’e gidip Meclis tutanaklar›na mas›n› sa¤lad› ve 20 Temmuz 1936'da bakmak gerekir. Çünkü bu tarihte Montreux Sözleflmesi imzaland›. Bu TBMM vekilleri ellerini kald›r›p oy tarihi baflar›ya ‹ngiltere, Fransa, kulland›lar ve Lozan Bar›fl Antlaflma- Japonya, Romanya, Yugoslavya, s›’n› onaylad›lar. ‹flgalcilere, “Size 40 Yunanistan, Bulgaristan, SSCB ve gün süre, Bo¤azlar bölgesini boflal- Türkiye ile konferansa sonradan t›n.” dediler. 40 gün sonra Atatürk’ün kat›lan ‹talya da imza att›. Montreux Bo¤azlar Sözleflmesi, dedi¤i oldu. Geldikleri gibi gittiler. Gittiler ama Lozan’a göre Bo¤az- 9 Kas›m 1936'da yürürlü¤e girdi ve Lozan'da imzalanm›fl olan sözleflmenin yerine geçti. Bu sözleflme ile Uluslararas› Bo¤azlar Komisyonu’nun yetkileri Türkiye'ye geçiyor, Bo¤azlar›n denetimini tümüyle Türkiye üstleniyor ve Türk askeri bölgeye Lozan Antlaflmas› imza töreni giriyordu. den ç›kt› bu bilgi” diye sorgulam›yor. Medya’da bir bilgi ak›fl› var ancak ço¤unlukla bu söylenen do¤ru mudur, gerçek midir diye bak›lm›yor. Topra¤› bol olsun U¤ur Mumcu’ nun en sevdi¤im söylemlerinden biridir, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.”Araflt›rmadan, incelemeden, düflünmeden fikir sahibi insanlar her yerde konufluyor. Benim en çok dikkatimi çeken konu ise bilinçli veya bilinçsiz bir flekilde konuflulan Lozan Antlaflmas› ve Bo¤azlar konusudur. Maalesef bu konuda, ciddi bir yanl›fl bilgi ak›fl› söz konusudur.

20


BD OCAK 2016

Bo¤azdan geçifller ticaret ve savafl gemileri, hava ulafl›m›, bar›fl ve savafl zaman› ile savafl tehdidi durumlar›na göre tekrar düzenleniyordu. Bunlardan baflka Karadeniz’de k›y›s› bulunan ve bulunmayan devletler ile geçifl yapmak isteyen gemilerin tonaj, zaman ve geçifl k›s›tlamalar› fleklinde detayland›r›l›yordu. Türkiye'nin kat›lmad›¤› bir savaflta, savaflan devletlerin savafl gemilerinin Bo¤azlardan geçiflleri yasaklanm›fl, e¤er Türkiye bir savafl›n içindeyse, savafl gemilerinin geçifli konusunda Türk Hükümetinin tümüyle diledi¤i gibi davranmas› hakk› tan›nm›flt›r. tatürk, 1 Kas›m 1936 günü Meclisi açarken yapt›¤› konuflmada, Montreux Sözleflmesi’ne flöyle de¤indi: “Tarihte birçok kez tart›flma ve tutku nedeni olan Bo¤azlar, art›k tam anlam›yla Türk egemenli¤i alt›nda, yaln›z ticaret ve dostluk iliflkilerinin ulafl›m yeri haline girmifltir. Bundan böyle savaflan herhangi bir devletin savafl gemilerinin Bo¤azlar'dan geçmesi yasakt›r.” Türkiye 70 küsur y›ld›r gerek bar›fl gerekse de savafl döneminde,

A

“Bundan böyle savaflan herhangi bir devletin savafl gemilerinin Bo€azlar'dan geçmesi yasakt›r.”

“Tarihte birçok kez tart›flma ve tutku nedeni olan Bo€azlar, art›k tam anlam›yla Türk egemenli€i alt›nda, yaln›z ticaret ve dostluk iliflkilerinin ulafl›m yeri haline girmifltir.” Montreux Bo¤azlar Sözleflmesi’ni titizlikle uygulad› ve her y›l sözleflmeyi imzalayan devletleri hiç aksatmadan bilgilendirdi. Anlafl›lan özellikle Cumhuriyetimizin ilk y›llar›nda yap›lan antlaflmalar, komflularla kurulan iliflkiler ve Atatürk’ün ileri görüfllerine daha fazla yer vererek bugünlere nas›l gelindi¤ini örnek göstermemiz gerekiyor. Milli Mücadele’den Lozan Antlaflmas›na kadar, “cebren ve hile ile” unutturulmak istenen veya çarp›t›lan gerçekleri halk›m›za ve özellikle gençlerimize anlatmak boynumuzun borcudur.• kayaboztepe@butundunya.com 21


ATATÜRK’ÜN ADALET ‹LE ‹LG‹L‹ ÖZDEY‹fiLER‹

Derleyen: GAZ‹ GÜDER

Ulus, h›zl› ve kesin adaleti sa¤layan uygar yöntemler ister. Adalet gücü ba¤›ms›z olmayan bir ulusun, devlet halinde varl›¤› kabul olunamaz. Özgürlü¤ün de, ba¤›ms›zl›¤›n da, adaletin de dayanak noktas› ulusal egemenliktir. Hükümet, ülkede yasalar› egemen k›lmak ve adaleti iyi da¤›tmakla yükümlüdür. Güvenlik ve adalet iflleriyle ilgili yönetimlerde ve kanunlarda kolayl›k, çabukluk, aç›kl›k ve kesinlik temel ilkedir. Adalet gücü ba¤›ms›z olmayan bir ulusun, devlet halinde varl›¤› kabul olunamaz. Yarg›ç arkadafllar, siz kanun adamlar›s›n›z. Ellerinize ulusun, vatan›n her türlü hak ve ç›karlar›n› koruyan yasalar verilmifltir. Türk ulusunun tüm haklar›n› savunurken bu noktalar önemle an›msanmal›d›r. Adaleti konuflturmaktan çekinmeyiniz. Ulus, h›zl› ve kesin adaleti sa¤layan uygar yöntemler ister.

22


Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman

BM: 1, 192’ye eflit midir? B

ütün ülkelerin egemen eflitli¤i ilkesine dayan›larak kurulan Birleflmifl Milletler 70 yafl›nda. Geçen bunca zaman içinde dünyada uluslar aras› iliflkilerde, siyasal, ekonomik çok önemli de¤ifliklikler yafland› ve yaflan›yor. 2. Dünya Savafl› bitiminde BM, 51 ülke ile kurulurken dünya nüfusu 2,5 milyard›. Günümüz dünya nüfusu 7,5 milyara yaklafl›rken BM üyesi devlet say›s› 193’e ç›kt›. Kurulufl koflullar›n› inceledi¤imiz di¤er bir yaz›m›zda belirtilen nedenlerle” BM’de reform gere¤i” üzerinde uzun zamand›r çal›flmalar sürmektedir.

(Bkz. Bütün Dünya, Aral›k, 2015) GÜVENL‹K KONSEY‹ REFORMU Bafllang›c›ndan beri tart›fl›lan en önemli konu Güvenlik Konseyi’nin

23


BD OCAK 2016

yap›s›d›r. 15 üyeli kurulun 5 devaml› üyesinden herhangi birisi bir karara “hay›r” dedi¤i zaman karar al›namamaktad›r. Güvenlik Konseyi modern dünyan›n jeopolitik gerçeklerini temsil etmemektedir. “Veto” hakk›na sahip befl ülke: ABD, Rusya Federasyonu, Çin, Birleflik Krall›k (‹ngiltere) ve Fransa’d›r. Afrika ve Latin Amerika, konseyin süreli (de¤iflmez ) üyeliklerinin d›fl›nda kal›rken Avrupa daha çok, Asya daha az temsil edilmektedir. Sorun kolay çözümlenebilir görünmüyor. Çünkü befl devaml› üye, kendi güçlerinin azalt›lmas›n› istemiyor. Bütün üye ülkelerin kat›l›m› ile oluflan Genel Kurulda 25 y›ld›r bu elefltiriler yap›lmaktad›r. 1993 y›l›ndan bu yana Güvenlik Konseyi reformuna haz›rl›k için Genel Sekreterlerin deste¤ini de alarak bir çal›flma grubu oluflturuldu. Bir çok öneriler haz›rland›. Öneriler, üyelik, saydaml›k, çal›flma metotlar› ve veto konusunu kaps›yordu.

KADDAF‹ KONUfiMASI BM Genel Kurulu’nun 2009 y›l› toplant›s›nda zaman›n Libya Devlet Baflkan› Kaddafi, özel k›yafeti ile iki saate yak›n bir konuflma yaparak BM ve Güvenlik Konseyi’ni elefltirirken Genel Kurulun yetkili olmas› gere¤ini belirtiyordu. Yaln›z Libya için de¤il 53 ülkeli Afrika Birli¤i’ni de temsil etti¤ini belirterek Afrika’n›n Konseyde temsil edilmesini, Güvenlik Konseyi’nin Genel Kurula karfl› sorumlu olmas› gerekti¤ini savunuyordu. “Demokrasi yaln›z zengin ve güçlü olanlara ait olamaz. BM devletlerin iç ifllerine kar›flmamal›. Genel Kurulda yap›lan konuflmalar, dikkate al›nmal›. Bu konuflmalar, sanki Hyde Park’ta yap›lan konuflmalarm›fl gibi dikkate al›nm›yor. Reform gerçeklefltirilmeli. Güvenlik Konseyi’nin gölgesinde yaflayamay›z. Bu durumda hep birbirimizle kavga ederiz. Bu sözleflmeyi kabul etmiyoruz..” gibi ç›k›fllar› genel kurulda alk›fllarla kesiliyordu.

DE⁄‹fiEN GÜÇLER ve DÖRT ADAY ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda befl büyüklerden baz›lar› güç kaybederken baflka ülkelerin daha güçlü duruma gelmesi BM kararlar›n›n daha çok elefltirilmesine ve etkisinin azalmas›na neden olmaktad›r. Savafltan harap ve yenik ç›kt›¤› için d›fllanan Almanya ve Japonya Muammer Kaddafi Avrupa ve Asya’da iki 24


güçlü devlet olarak dikkati çekmektedir. G4 denilen Almanya, Hindistan, Japonya ve Brezilya, Güvenlik Konseyi’nin süreli (de¤iflmez) yeni üyeleri olmak istiyorlar. Gerçekleflmesi konseyin sü- Birleflmifl Milletler askerleri reli befl üyesinin BÖLGESEL TEMS‹L “evet” oyuna ba¤l›. 1990’l› y›llardan beri baflka bir BM kulislerinden s›zan bilgilerde ABD Hindistan’›n al›nmas›n› isterken blok, konseyin befl süreli üyesine kat›lacak yeni üyelerin, tek tek devletÇin karfl› ç›k›p Pakistan’›n al›nmaler yerine co¤rafi bölgelere göre seçils›n› istiyor. ABD Irak’a müdahale s›ras›nda karfl› ç›km›fl Almanya yerine mesini öneriyor. Bunun daha güçlü bir temsile olanak verece¤i görüflündeJaponya’y› destekliyor. ler. Kahve Kulübü denilen bu blokun Çin, eskiden beri aralar›nda bir çok anlaflmazl›k bulunan Japonya’y› önerisi, 2000’li y›llarda ‹talya’n›n istemezken Almanya’y› destekliyor. kat›l›m› ile “Mutabakat Birlefltirmesi” Fransa, çok say›da eski sömürgelerinin (Uniting for Consensus) ad› alt›nda bulundu¤u Afrika üye olsun görüflünde. Rusya, Çin ile ayn› görüflte. ‹ngiltere, görüfl aç›klamadan izlemede.

BM kulislerinden s›zan bilgilerde ABD Hindistan’›n al›nmas›n› isterken Çin karfl› ç›k›p Pakistan’›n al›nmas›n› istiyor.

Birleflmifl Milletler Genel Toplant› Salonu


Birleflmifl Milletler Veto(!) Konseyi

bölgesel reform için çal›flmalar›n› sürdürüyor. Bir baflka grup Afrika Birli¤i ve Latin Amerika’n›n Güvenlik Konseyine veto hakk› olan iki yeni üye olarak kat›lmas›n› öneriyor. VETO ‹Ç‹N ÖNER‹LER Güvenlik Konseyine befl süreli üyenin veto hakk›na sahip yeni devletler veya kurulufllar›n eklenmesi önerileri d›fl›nda, iki seçenek daha gelifltirilmifltir. Bunlardan birisi Veto hakk›n›n tamamen kald›r›lmas›d›r. Di¤eri ise BM sözleflmesinin “Bar›fl›n Tehdidi, Bozulmas› ve Sald›rma Eyleminde Yap›lacak Hareket” bafll›kl› VII. bölümünde yer alan durumlarda Veto hakk›n›n kalmas› ve yaln›z bu konularla s›n›rland›r›lmas›d›r. ÇEL‹fiK‹LER DÜNYASI Geçen 70 y›lda önemli baflar›s›zl›klara ve sak›ncalara çok tan›k olduk. Çat›flmalar› önlemede geç kal›nmas›, çekingenlikler çok say›da can kayb›na neden oldu. Dünya, bir çeliflkiler 26

dünyas›. Ülkesinde despot olanlar›n, yukar›da belirtilen bir örne¤inde görüldü¤ü gibi gelip BM’de demokrasi nutuklar› atmas›ndaki çeliflkiler, insanl›¤›n yar›s› 3,5 milyar insan›n günde 2 dolar veya daha az gelirle açl›k s›n›r›nda yaflamak zorunda kalmas›, süren savafllarda, göç yollar›nda ve sular›nda yitirilen canlar, y›k›lan evler... Uluslararas› toplum, bütün insanl›k için daha iyi bir dünyay› paylaflmak görüflüne dayan›r. Bunun adresi de Birleflmifl Milletler’dir. Baflar›lar›, kuruluflun güvenilir olmas› ve sayg›nl›¤›d›r. Genel sekreterlerin bir sonrakine devredip durdu¤u reform süreci, umar›z ki “Havanda su dövmek” gibi olmas›n. 192, 1’e eflit olabilir mi? Cevab›n› Hayyam versin istedim: “Gerçe¤i bilemeyiz madem, ne yapsak bofl / Ömür boyu kuflku içinde kalmak m› hofl? / Akl›n varsa kadehi b›rakma elden / Bu karanl›kta ha ay›k olmuflsun, ha sarhofl.”• ogutyazman@butundunya.com.tr


BD OCAK 2016

Hukukumuzda Kayy›m Atanmas› ve Sorumlulu¤u

Yazan: fiAK‹R KALEL‹ Yarg›tay Onursal Üyesi

ayy›m, belirli iflleri görmek veya malvarl›¤›n› yönetmek için atan›r. Kayy›m Medeni Kanun’da düzenlenen vesayet hükümlerine tabidir (TMK m.403). Kayy›m; Etimolojik olarak Arapça, icra etmek, yürütmek, iflini görmek, kaim olmak, yerine geçmek gibi anlamlara gelen “k›yam” sözcü¤ünden türemifltir. Kayy›m Türk Medeni Kanunu’ nun Vesayet bölümünün üçüncü k›sm›nda “Kayy›ml›k ve Yasal Dan›flmanl›k” bafll›¤› alt›nda (TMK m. 426428) düzenlenmifltir.

K

Kayy›ml›k Türk Medeni Kanunu’nda, temsil kayy›ml›¤› (TMK.m.426), yönetim kayy›m› (TMK.m.427) ve iste¤e ba¤l› kayy›ml›k (TMK m.428) olmak üzere üç tür olarak kabul edilmifltir. Türk Ticaret Kanunu (m.324/II) ile ‹cra ‹flas Kanunu’nda (m,179.a) iflas erteleme karar› ile birlikte al›nacak koruma önlemleri aras›nda kayy›m atanmas›na da yer vermifltir. Bu hallerde atanan kayy›mlar Medeni Kanun’un 427. maddesinde belirtilen yönetim kayy›m› olabilece¤i gibi, yönetim organ›n›n kararlar›n›n geçerli 27


BD OCAK 2016

olabilmesi için kayy›m›n onay›na ba¤lanabilir ki; bu durumda “gözetim ve denetim” kayy›ml›¤› ad› alt›nda dördüncü bir tür ç›kar. Dördüncü tür bu kayy›ml›¤a di¤er bir örnek, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 133. maddesinde düzenlenen “yönetim organ›n›n karar ve ifllemlerinin geçerlili¤inin kayy›m›n onay›na ba¤l›” k›l›nmas› hali de Gözetim ve Denetim kayy›ml›¤›d›r. yr›ca Türk Ticaret Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Dernekler Kanunu, Sendikalar Kanunu, ‹cra ve ‹flas Kanunu dahil çeflitli kanunlarda kayy›ml›k ile ilgili hükümlere rastlan›r. Ancak tümü Medeni Kanun’da düzenlenen hükümlere tabidir.

A

Kayy›m Atanmas›, Yetkili ve Görevli Mahkeme: Temsil kayy›m›, kendisine kayy›m atanacak kimsenin yerleflim yeri vesayet makam› taraf›ndan atan›r (TMK.m.430/›). Yönetim kayy›m›, ilke olarak malvarl›¤›n›n büyük bölümünün yönetildi¤i veya temsil edilen kimse-

nin pay›na düflen mallar›n bulundu¤u yer vesayet makam› taraf›ndan atan›r (TMK.m.430/II). Vesayet makam›, yasada tarif edilen yetkili yerin Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Vasi atanmas›na iliflkin kurallar, kayy›m atanmas›na da uygulan›r (TMK.m.431). Kayy›m kararlar›n›n ilan›, olay›n nitelik ve niceli¤ine göre vesayet makam›n›n takdirine ba¤l›d›r. Ancak üç ayr›k halde görevli Mahkeme daha vard›r. 1. 6762 say›l› Türk Ticaret Kanunu’nun 630. maddesinde kayy›m sözcü¤ü yerine “yönetici” sözcü¤ü kullan›lm›fl olup, atama görevi de Ticaret Mahkemeleri’ne b›rak›lm›flt›r. 2. 5271 say›l› Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda “suçun bir flirketin faaliyeti çerçevesinde ifllenmekte oldu¤u hususunda kuvvetli flüphelerin varl›¤› halinde; soruflturma ve kovuflturma sürecinde, hakim veya mahkeme flirket ifllerinin yürütülmesi ile ilgili olarak kayy›m atayabilir” (CMK.m.133). Hakim ya da Mahkeme, yönetim organlar›n›n kararlar›n›n geçerlili¤ini kayy›m›n onay› kofluluna ba¤layabilece¤i gibi, yönetim organ›-

fiakir Kaleli: Yarg›tay Onursal Üyesi fiakir Kaleli, 1962 y›l›nda mezun oldu¤u Ankara Hukuk Fakültesi’nde, 1978 y›l›nda “Sorumluluk Hukuku” dal›nda yüksek lisans›n› tamamlad›. Anadolu’nun çeflitli il ve ilçelerinde, Yarg›tay’da, Ankara’da Hukuk Hakimli¤i ve Ankara Adalet Komisyonu üyeli¤i yapt›. Medeni Kanun Bilim Kurulu Üyesi olarak, Medeni Kanun haz›rl›k çal›flmalar›nda bulundu. Yarg›tay Baflkanlar Kurulu taraf›ndan 1979 y›l›nda, “Bilimsel eserlere ve adalet gereklerine en uygun ve h›zl› karar veren” özellikleri nedeniyle “En baflar›l› hakim” seçildi. 1984 y›l›nda seçildi¤i Yarg›tay Üyeli¤i’nde iki y›l görev yapt›ktan sonra 1985 Aral›k ay›nda kendi iste¤iyle emekli oldu; avukatl›k, özel sektörde Yönetim Kurulu Üyeli¤i, çeflitli vak›flarda Mütevelli Üyeli¤i ve baflkanl›¤› görevlerinde bulundu. Halen Baflkent Üniversitesi Mütevelli Kurul Baflkan Yard›mc›s›’d›r. 28


n›n tüm yetkilerini kayy›ma verebilir. ‹lgililer yap›lan atamaya ya da atanan kayy›m›n ifllemlerine karfl› atayan Mahkeme nezdinde; Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre itiraz edebilirler. Ceza Mahkemesi incelemelerini yaparken Medeni Kanun ile Türk Ticaret Kanunu hükümlerini uygulamak durumundad›r (CMK m.133/III) 3. Hakk›nda ceza davas› aç›lm›fl olup, Mahkemenin kendisine ulaflamad›¤› kiflilere kaçak denir (CMK m.247). Kaçak san›¤›n duruflmaya gelmesini sa¤lamak amac›yla Türkiye’ deki mal varl›¤›na Mahkemece el konulabilir ve gerekti¤inde idaresi için de kayy›m atanabilir (CMK m.248). Hakim hangi konuda yetki vermifl ise, kayy›m o yetki ile s›n›rl› görev yapar. Hukuki süreç sonunda Hazineye intikal olas›l›¤› bulunan varl›klar›n yönetimi için o yerdeki mal memurlar›n›n kayy›m atanmas› 3561 say›l› Kanunun gere¤idir. Hazineye intikal edecek mal varl›klar›na kayy›m atanmas› ve yönetilmesi özel yönetmeliklerle düzenlenmifltir. Kayy›ml›¤›n Son Bulmas› Temsil kayy›ml›¤›, kayy›m›n yapmakla görevlendirildi¤i iflin bitmesi ile kendili¤inden sona erer. Vesayet makam›n›n (Mahkemenin) ayr›ca karar vermesine gerek yoktur. Yönetim kayy›ml›¤›, kayy›m›n atanmas›n› gerektiren sebebin ortadan kalkmas› veya atayan makam taraf›ndan görevden al›nmas›yla sona erer (TMK

Kayy›m atamas›nda kayy›m›n kariyeri ve kiflili¤i önem arz eder.

m.477). Ancak bu hallerde kayy›m›n vesayet makam›na rapor vermesi gerekir. Kayy›m ücreti: Kayy›ma, kendisini atayan makam taraf›ndan, yapaca¤› iflin kapsam›na, verece¤i eme¤e ve yönetilen mal varl›¤›n›n gelirine göre bir ücret takdir edilir. Bu ücret yönetilen varl›k bütçesinden karfl›lan›r (TMK m.457). Ancak cezai bir ifllem nedeniyle kayy›m atanm›fl ise; CMK’n›n 133/2 maddesine göre “soruflturma ve kovuflturma konusu suçtan dolay› kovuflturmaya yer olmad›¤› veya beraat karar›n›n verilmesi halinde; ücret olarak flirket bütçesinden ödenen paran›n tamam›, kanuni faizi ile birlikte Devlet hazinesinden karfl›lan›r. Kayy›m›n sorumlulu¤u Kayy›m atamas›nda kayy›m›n kariyeri ve kiflili¤i önem arz eder. Atanacak kiflinin ç›kar› ile yönetilen 29


Kayy›ml›k kurumunda atayan›n da yönetenin de sorumlulu¤u vard›r. Devlet ise kusursuz sorumluluk ilkeleri uyar›nca do¤an hasar ve zarardan sorumludur.

aras›nda ç›kar çat›flmas› olmamal› ve ticari aç›dan haks›z rekabet oluflturmamal›d›r. Kayy›m, atand›¤› flirketin mal varl›¤›n›n korunmas› ve iyilefltirilmesi konusunda her türlü özeni göstermelidir. Kayy›m “müdebbir bir tacir” gibi hareket etmelidir. Atayan mahkeme de kayy›mlar üzerinde yönetilen varl›¤›n korunmas› amac›yla ciddi bir denetim içinde bulunmal› s›k s›k raporlar alarak varl›¤›n zarar görmesini önlemelidir. Kayy›m hukuka ayk›r› ve keyfi davranmamal›d›r. Keyfilik ve hukuksuzluk yönetti¤i iflletmeye zarar verir. Bunun da tazmini gerekecektir. ayy›m, yönetti¤i varl›¤a verdi¤i zarardan sorumludur (TMK. m.467). Devlette vesayet dairelerinde görevli olanlar›n hukuka ayk›r› olarak sebebiyet verdikleri zararlardan do¤rudan do¤ruya sorumludur. Bu nedenlerle vesayet daireleri taraf›ndan kayy›mlar›n ciddi denetim-

K 30

leri gerekir. Kayy›mlar, kasten olmasa dahi bilgisizlikleri, cehaletleri ya da ihmalleri ile verdikleri zararlar› gidermekle yükümlüdür. Ayr›ca Vasi, kayy›m ve yasal dan›flmanlara tazmin ettirilemeyen zararlardan da yine Devlet kusursuz sorumluluk ilkeleri uyar›nca sorumludur (TMK.m.468). Ceza Mahkemelerinin atad›¤› kayy›mlar Medeni Kanunda düzenlenen sorumluluk ilkeleri uyar›nca hukuki sorumluluklar› yan›nda, ayr›ca: a) Ceza Muhakemeleri Kanunun 141/1 maddesi (J) bendinde ceza hukuku yönünden yönetimi kayy›mlara b›rak›lan mal ve iflletmelerin varl›klar›n›n korunmas› için gerekli önlemlerin al›nmamas› veya amaç d›fl› kullan›lmalar› nedeniyle u¤ran›lan maddi zararlar ile gerçek kiflilerin manevi zararlar› Devletten istenir. b) Ceza Muhakemeleri Kanununun 133/3 maddesi uyar›nca, Türk Ticaret Kanununun 549 ve sonraki maddeleri gere¤i hukuki, 562 ve sonraki maddeleri gere¤i de cezai sorumluluklar tafl›r. Bu halde Medeni Kanundaki hukuki sorumluluk aynen devam etmektedir. Burada flunu söyleyebiliriz; Ceza Mahkemeleri taraf›ndan atanan kayy›mlar›n sorumlulu¤u vesayet makam› taraf›ndan atanan kayy›mlar›n sorumlulu¤undan çok daha özel ve fazlad›r. Neticeten Kayy›ml›k öyle bir kurumdur ki; atayan›n da yönetenin de sorumlulu¤u vard›r. Devlet ise kusursuz sorumluluk ilkeleri uyar›nca do¤an hasar ve zarardan sorumludur. Çok dikkat edilmesi ve denetim ihmali olmamas› gereklidir. •


Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal

68

Atatürk’ün ‹zmir’de Ordu ‹leri Gelenleriyle Konuflmas›

A

rkadafllar, Mareflal Pafla büyük bir zevkle izledi¤imiz harp oyununu gerçekten ustaca bir biçimde idare etmifllerdir. Taraflara ait olan genel durumun düzenlenmesinde, hakikaten gerçek duruma büyük bir uygunlukla de¤indiler. Oyunun yönlendirme ve yönetimi s›ras›nda bugün çok k›ymetli düflüncelerini ve çok köklü bak›fl aç›s›n› duyduk; yararland›k. Kendilerine özellikle teflekkürlerimi sunar›m. Ordumuz, Say›n Pafla gibi bir baflkana sahip olmakla övüne-

bilir. Baflbakan Say›n Pafla ile Milli Savunma Bakan› Say›n Pafla’n›n da bafllang›c›ndan bitimine kadar bu askeri u¤rafl›y› izlemifl olmalar›n›n memleketimiz için, ordumuz için çok yararlar sa¤layaca¤›na flüphe yoktur. Hepimiz için as›l olan amaç; Türk ulusunun ve vatan›n hayat›n› ve

Fahrettin (Altay), Fevzi (Çakmak), M. Kemal (Atatürk) ve Kaz›m Karabekir ‹zmir’de, 1924. 31


BD OCAK 2016

kurtuluflunu sa¤lamakt›r. Kara ve demir yollar›m›z ile genel ekonomik durumumuzun düzeltilmesi ve yükseltilmesi ve ulusumuzun ayd›nlanmas› oran›nda, elbette ulusal savunmam›z daha da kolaylafl›r. Hükümet, bütün u¤rafllar›n gerçeklerine de¤inen bu iflte haz›r bulunmak gere¤ini anlam›flt›r. Bundan dolay› kendilerine teflekkür ederim. Zaten k›ymeti bilinen ve yeterlili¤i denenmifl olan komutan ve subay arkadafllar›m›z›n bu nedenle bir defa daha askerli¤inin k›ymetinin tan›¤› olmakla mutluyum ve bunun için gurur duyuyorum. Kendilerine teflekkür ederim. Arkadafllar, Mareflal Pafla, taraflar›n savafl hareketini aflama aflama ve pek güzel bir flekilde özet halinde, her noktas›n› k›ymetli düflünceleriyle ayd›nlat›p süsleyerek anlatt›lar. Buna ait söz söylemeyi gereksiz sayar›m. Özellikle bu araflt›rma ve u¤rafl› sonucunda, hükümetçe ve herkesçe gözönüne al›nmas› gereken aç›k noktalar› da; ordu ad›na ve ordunun bak›fl aç›s›yla ifade ettiler. Bunlar, flüphesiz büyük önemle dikkate al›nacakt›r. Memleketin savunmas› ve Türk ulusunun yüksek ç›karlar›n›n korunmas› sorumlulu¤unu yüklenen büyük kumanda makamlar›n›n sahip olduklar› bütün kuvvetleri ve bütün araçlar› en önemli amaç üzerinde toplamas› gerekti¤ine ait herkesçe bilinen kural› 32

bu nedenle hat›rlatmak isterim: Birinci derecede önem tafl›yan amac› ortaya ç›karmak, gerçekten araflt›rma ve düflünceye de¤er. En önemli amaç üzerinde elde edilecek baflar› ikinci, üçüncü derece amaçlar üzerinde bafllamada katlan›lacak özverileri daima karfl›lar. Bu kural, bütün zamanlar›n korunma düzen ve çarelerine sahip olan ve sözü geçen bir kurald›r ve savafl›n bafllang›c›ndan sonuna kadar gözard› edimemesi gereken bir noktad›r. u gerçe¤e göre kurulacak ve karar alt›na al›nacak önlem ve düzenlerin uygulanmas›na engel durumlar önemle göz önüne al›nmal›d›r. fiüpheli önlemleri, kadere b›rakmaktan son derece kaç›nmak gerekir. Kaderci düflüncenin a¤›rl›kta oldu¤u dönemlerde yaflanm›fl birçok felâketler gördük, hayat›n bunca darbelerini yaflad›k. Bunlar bize memleket savunmas›nda kaderci olmaktan ziyade akl›n ve bilimin önderli¤inde yürümenin gerekli ve zorunlu oldu¤unu göstermifl ve bundan böyle de her an çok dikkatli olmak için gereken dersi kesinlikle vermifltir san›r›m.

B

Arkadafllar, Bildi¤iniz üzere; arazinin, koflullar›n, ola¤anüstü f›rsatlar›n ve dolays›yla birtak›m durumlar›n, savafl›n sonucu üzerine etkilerini reddetmek imkâns›zd›r. Fakat daima dikkatli ve emin olunmas› gereken; yöntem ve k›ymet-


BD OCAK 2016

Türk Ordusu’nun birlik ve bütünlük içinde olmas›; dengini derhal yener ve iki misli güce sahip olan bir baflka orduyu durdurur, ilerletmez. tir. Türkiye bütün düflman dünyas›na karfl› kazand›¤› maddi ve manevi zaferlerle ölmez bir varl›¤a sahip oldu¤unu parlak bir flekilde kan›tlad›. Bu gerçek ordumuzun k›ymeti sayesinde ortaya ç›kt›. rdumuzun k›ymetini ifadede tek ölçü fludur: Türk Ordusu’nun birlik ve bütünlük içinde olmas›; dengini derhal yener ve iki misli güce sahip olan bir baflka orduyu durdurur, ilerletmez. fiimdilik bundan fazlas›n› istemiyorum. Çünkü fazlas›n› ulusumuzun do¤al savaflç›l›¤› zaten sa¤lamaktad›r. Fakat bu k›ymeti çok iyi korumak gerekir. Bu askeri bir ilke ve kural olarak göz önünde bulundurulmal›d›r. Bu noktay› özellikle bütün arkadafllar›mdan beklerim. Türk Ordusu’nun bir k›sm›, dengini elbette yener, iki mislini ise en az›ndan durdurur. Bu k›ymet muhafaza edildikçe yap›m›z›, ö¤renim ve e¤itimimizi, sevk ve idaremizi bu hedef ve amaca yürüttükçe Türkiye’ nin her türlü sald›r›dan korunmufl

O

olaca¤›na kimsenin flüphesi kalmaz. Arkadafllar, Kesin sonuç daima taarruzla al›n›r. Fakat savunma ile yerine getirilen birçok görev de vard›r. Bu noktada bütün arkadafllar›m›n dikkatlerini bir konuya çekmek isterim: Kesin sonuç istenen zamana gelmeden önce, k›s›mlar›n savaflma yetenek ve olanaklar›n› engelleyecek bütün unsurlar› ortadan kald›rmak ya da azaltmak gerekir. Bunun için sald›r›, savunma, u¤raflt›rma savafl› ve savafl›n kesinli¤inin iç yüzünü, uygulanaca¤› zaman ve durumun seçimi konusunda arkadafllar›n zaten var olan rahat hareket etme ve kolayl›kla karar verebilme olanaklar› korunmal›d›r. Buna görüfl ve uygulamalar›m›zda çok dikkat etmeliyiz. Bir de al›nan görev ile harcan›lacak askeri hareketlerin gerçek bir ilgisi vard›r. Bunun için görev verenlerin, görev alanlar›n kullanaca¤› arac›, askeri hareketi belli etmede karars›zl›¤a düflmelerine neden olmamalar› gerekir. Amaçta aç›kl›k çok önemlidir. Bütün bu dikkatli incelememizden ve haz›rl›k gere¤ine ortak düflüncemizden amaç hiç flüphe yok ki, elbette savaflmak de¤ildir. Genel savafltan sonra bütün dünya bar›fl ve huzura ihtiyaç duyar. Türkiye ki, birçok savafllara sahne olmufltur. Sona ermeyen belalar görmüfltür. Onun bar›fl ve huzur ihtiyac› daha fazlad›r. ‹flte biz bu haz›rl›¤›m›zla 33


BD OCAK 2016

ihtiyaç duydu¤umuz bar›fl ve huzuru gerçeklefltirmek istiyoruz. Türk Ordusu’nun varl›¤›n›n en önemli nedenlerinden biri de; Bölgesinde bar›fl ve huzuru sa¤lamak ve devam ettirmektir. Tarafs›zl›klar› bütün dünyaca kabul olan ve onaylanan devletler vard›r ki, onlar da bar›fl, huzur ve rahatlar› için elbette savunmalar›na önem vermekte, ordular›na son derece özen göstermektedirler. Biz de herkes gibi elbette savunmam›za gerekti¤i kadar önem vermek zorunday›z. Arkadafllar, Türkiye Cumhuriyeti yaln›z iki fleye güvenir: biri Türk ulusunun karar›, di¤eri ise; en üzücü ve en zor flartlar içinde bile dünyan›n görüfllerine hakk›yla de¤er veren ordumuzun kahramanl›¤›d›r. Yönetiminiz alt›nda bulunan ordular, gerçekten kahramanl›¤›na güvenilir ordulard›r. Bu ordular tarihte efli görülmemifl kahramanl›klar, özveriler göstermifltir. fianl› zaferler kazanm›flt›r. Millet ve memleketin gerçekten teflekkürüne lây›kt›r. Türkiye en güçsüz san›ld›¤› zamanda ordusu sayesinde en kuvvetli oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Ordumuz vatan içinde zafer kazanm›flt›r. Bu, tarihin kaydetti¤i en aç›k belgedir. Düflman›n vatan içine girmifl olmas› düflman yarar›na birçok avantajlar sa¤layabilir. Ancak bütün bunlara gö¤üs gererek, düflman› vatan içinde yenmek, yok etmek bafll› bafl›na bir varl›k, büyük bir kuvvet eseridir. 34

Vatan içinde yenilginin sonu, son derece korkunçtur. Bu gerçe¤i do¤rulayan yak›n ve uzak tarihi örnekler ne yaz›k ki çoktur. En büyük tehlikeler karfl›s›nda dayanan, uçurumun kenar›na gelmiflken bu kadar büyük canl›l›k, beceri, kararl›l›k, bedensel ve ruhi direnç gösteren ulusumuzun salim, huzurlu, bar›fl içinde ve mutlu yaflama¤a hakk› vard›r. Bunu bütün varl›¤›m›zla sa¤lamaya çal›flaca¤›z. Bizi bu amaca ermekten al›koyacak engeller vard›r. Bunlar›n da elbet üstesinden gelece¤iz! Arkadafllar, Bizleri zorunlu b›rakmad›kça gereksiz engeller ve ciddi amaçtan yoksun bofluna çabalarla önümüze ç›kar›lan hususlarla u¤raflmay› yerinde bulmuyoruz. Fakat her fleye ra¤men memleket ve milleti mutlu etme amac›, her ne pahas›na olursa olsun, elbette gerçekleflecektir. Çünkü bu amaç Hakk’›n da iste¤idir. Sonuç olarak söyleyeyim ki, bütün olas›l›klara karfl› k›ymetli komutanlar›m›z›n, kahraman ordumuzun düflüncesinin memleketin emniyeti oldu¤una inanc›m›z, bu defaki incelemelerimiz nedeniyle bir daha kuvvetlendi. Ankara’ya büyük bir gönül rahatl›¤›yla dönüyor, son derece mutlu ve rahatlam›fl olarak hepinize veda ediyorum. • 22 fiubat 1924 ‹zmir cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: Samsun’da Ö¤retmenlerle Konuflmas›)


BD OCAK 2016

Yeflillikler ‹çinde Bir Ülke Y Uygarl›¤›n bir anlam› da, do¤an›n sinesinde gizlenmifl olan gücü ortaya ç›karmak ve o güçlerden azami derecede yararlanmakt›r. oksa do¤a kendili¤inden yararl› bir güç de¤ildir. Su, yeflillikler ve do¤al yaflam›n kendisi, insan yaflam› boyunca bitmez bir güç ve nefle kayna¤›d›r. Toplumumuzda zamanla eksilen nefleyi, do¤an›n bu gücü ile bir ölçüde de olsa sa¤layabiliriz. ‹nsanlarda irade gücünün ölçüsü, do¤an›n güçlüklerine karfl› y›lmam›flt›r. E¤er Ankara’dakiler kurak, çorak ve kayal›k bir do¤an›n karfl›s›nda kendilerini yenilmifl kabul etselerdi; flimdi bizde Yeflillikler ‹çinde Bir Ülke ideali, ülküsü uyanmazd›. As›rlar geçerdi ve Türk Milleti gene nankör, haflin bir do¤a önünde nefleden yoksun

Y

kal›rd›. fiimdi herkeste yeflillikler içinde bir ülke, gerekli onar›m› yap›lm›fl bir diyar yapmak ümidi var. Bu ümit hayal ve temenniyle de¤il, gerçeklere ve deneyimlere dayan›yor. Bafltanbafla harap olmufl bir ülke. Yang›n enkaz› halinde flehirler, toprak y›¤›n› köyler ve sert do¤adan dolay› yorgun ve bezgin düflmüfl bir halk. ‹flte, saltanat idaresinin bize terk etti¤i Türkiye, vatan manzaras› buydu. Cumhuriyet nesli ilimle, üretimle, servetle ve be¤enilen bir güzellikle bu harabeden onar›lm›fl bir ülke ç›karacak. Görev fazlas›yla a¤›rd›r, fakat yap›lmas› da gereklidir. Yaln›z 35


BD OCAK 2016

Ankara için de¤il, bütün ülke için bir sayg›s› vard›r. imar program›, bir imar sistemi kabul fiimdi ne oldu? etmek gerekir. Ormanlar› baltal›yoruz, yeflillikSadece günün ihtiyaçlar›na cevap leri kurutuyoruz, a¤açlar› kesiyoruz, vermek hevesi, tek ucuz olsun da az k›sacas› do¤an›n her fleyini yok etme güzel olsun anlay›fl›, imar ifllerimizde gayretindeyiz. Hâlbuki bunlar ülkenin asla yer bulmamal›d›r. Burada nicelik- belli bafll› ve esasl› süsleridir. ten çok nitelik önemlidir. Avrupa’n›n en güzel flehirleri; Elimizde örnekler var: yeflilli¤i, a¤açlar›, parklar› en iyi Son zamanlara düzenlenmifl olankadar niceli¤e önem lar›d›r. Kurak, çorak veren yol siyaseti ve yeflilden yoksun art›k iflas etti, bitti. bir flehirdeki en Bu siyasetin etkisi muazzam sanat alt›nda as›rlard›r sarf eserleri bile ölü gibi edilen çal›flma sonuçrenksiz ve hareketsiz suz kald›. ‹flte bütün kal›r. Uygarl›k ülke gene yolsuzluk Ankara’da son bir kültürdür, derdinden muzdaripzamanlarda uyanan tir. Az bile olsa a¤aç, çiçek ve yeflil Yar›m uygarl›k yap›lacak olan fleyler, merak›n› ülkenin her meydana getirilecek taraf›na yaymak olmaz.Yeflile ve eserler mükemmel gerekir. Buna bas›na¤aca karfl› olmal›d›r. yay›n kurulufllar› ile sönmeyen bir sevgi özel kurulufllar da ygarl›k bir çokça yard›m edebibeslenmelidir. kültürdür, lirler. Fakat -birçok Yar›m Uygarl›k olmaz. Yeflile ifllerimizde oldu¤u gibi- bu iflte de ve a¤aca karfl› sönmeyen bir sevgi hükümet en büyük etken olabilir. beslenmelidir. Sanat eserlerine ve Ülkenin her taraf›nda a¤aç dikabidelere karfl› derin bir sayg› meyi ve var olanlar› korumay› sa¤laduyulmal›d›r. Halkta bu duygular›n yacak bir kanun yap›lamaz m›? Bu heyecan›n› yaratmak gereklidir. sayede, Yeflillikler ‹çinde Bir Ülke Bunlar genel terbiyemizin program› ideali, ülküsü bir an önce gerçekleflir. gibi, devlet program›nda da kendine Halk›n güç ve nefle kayna¤› ço¤al›r, yer bulabilmelidir. çal›flma zevki artar. Özellikle ülkede Yeni ve güzel bir fley meydana kurtulufl ve gönenç yolunu açacak getirmek ne kadar beceri ise, onu iyi olan üretim güçleri önemli oranda muhafaza etmek de ayn› derecede yükselir. önemlidir. Türk’ün geleneklerinde Hâkimiyeti Milliye Gazetesi yeflile, a¤aca, suya ve k›sacas› do¤aya 16 Temmuz 1929

U

36


Otopsi Cengiz Özak›nc›

18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi ve Unutulmaz Kahramanlar irinci Dünya Savafl›'nda ‹ngiliz Donanma Bakan› Churchill'in tasar›s›; Çanakkale Bo¤az›'n› savafl gemileriyle kolayca geçip ‹stanbul'u iflgal etmekti. Buna göre, ‹ngiliz z›rhl›lar› bo¤aza girmeksizin, uzaktan top at›fllar›yla bo¤az›n iki yan›nda bulunan Türk top bataryalar›n› vurup etkisizlefltirecek; daha sonra gemiler bo¤azdan geçip ‹stanbul'u ele geçirecekti. 1807 y›l›nda ‹ngiliz donan-

B

Sir Winston Churchill

mas›, Çanakkale Bo¤az›'n› böyle geçmifl ve ‹stanbul'a ulaflm›flt›.1 ‹ngiliz savafl gemileri, bu olay›n 108. y›ldönümüne denk gelen 19 fiubat 1915 günü bo¤az giriflinden att›klar› mermilerle Türk bataryalar›n› vurmaya bafllam›fllard›. O tarihte ABD Büyükelçisi olarak ‹stanbul' da bulunan ABD Büyükelçisi Henry Morgen- Henry Morgenthau tau, 15 Mart 1915 günü Çanakkale Bo¤az›'na gitmifl; bombard›man›n sonuçlar›n› 37


BD OCAK 2016

yerinde görmüfltü. Morgenthau'ya göre: ‹ngiliz savafl gemilerinin bo¤az›n d›fl›ndan f›rlatt›¤› mermiler, bo¤az›n iki yan›ndaki Türk top bataryalar›na çok zarar vermiflti. Bo¤az›n kuzeyinde Türklerin bir kaç topu vard›, ama bunlar 1878 modeldi. Nara Burnu'nda bulunan iki Türk bataryas› da 1835'ten kalmayd›. Bu eski toplar›n menzilleri k›sa oldu¤u gibi, kulland›klar› mermilerin z›rh delme özelli¤i yoktu ve cephaneleri de çok azd›. Türkler bo¤aza may›n döflemifllerdi, ancak ‹ngiliz may›n temizleme gemileri, onlar› toplayabilirdi. Baflkent ‹stanbul'da gerek halk gerekse devlet adamlar› panik içerisindeydi; ‹tilaf donanmas›n›n Çanakkale'de durdurulabilece¤ine neredeyse hiç kimse inanm›yordu. Öyle ki hükümet, ‹ngiliz Frans›z savafl gemileri Çanakkale'yi geçti¤i anda ‹stanbul' dan Anadolu'ya tafl›nmak üzere tüm ulafl›m araçlar›n› haz›r bekletiyordu. ‹tilaf donanmas›, ABD Büyükelçisi Morgenthau'nun bu bilgileri aktarmas›ndan bir kaç gün sonra,18 Mart sabah› son sald›r›ya geçti. ‹ngilizler bir gece önce may›n taramas› yapt›klar› halde, Nusrat gemisinin on Nusrat may›n gemisi

38

gün önce döfledi¤i may›nlar› görememifllerdi. u may›nlara çarpan ve k›y›daki bataryalardan at›lan top mermileriyle vurulan Irresistable, Ocean, Bouvet z›rhl›lar› batm›fl; Inflexible, Agamemnon, Goulois, Souffren ise a¤›r yara alarak saf d›fl› kalm›flt›. Sonunda tüm gemilere geri çekilme emri verilecek ve Churchill'in Bo¤az› donanmayla geçme tasar›s› büyük bir yenilgiyle son bulacakt›. ‹ngiltere'de yay›nlanan gazeteler yenilgiyi anlat›rken; ‹stanbul'da yay›nlanan Harp Mecmuas›, Seyit Onbafl›'y› s›rt›nda mermiyle gösteren foto¤raf› kapa¤a basm›flt›. 18 Mart günü ‹tilaf donanmas› Çanakkale bo¤az›nda Rumeli Mecidiye tabyas›n› bombalam›fl; tabyada görevli bir çok asker flehit olurken, topun 200 kilodan a¤›r mermileri tafl›mada kullan›lan vinci de k›r›lm›flt›. Bombard›mandan sa¤ kurtulan Seyit, mermiyi s›rt›nda tafl›yarak topa yerlefltirmifl; bo¤azdaki gemilere atefl etmeyi sürdürmüfltü. 18 Mart Çanakkale Deniz Savafl› Zaferi, y›llarca hep Nusrat may›n gemisi ve Seyit onbafl›yla birlikte an›msand›. Harp Mecmuas›'ndaki kapak foto¤raf›nda, Seyit onbafl›n›n arkas›nda duran askerin kim oldu¤u 1934'e dek bilinmiyordu. O, ilk kez 18 Mart 1934 günü,

B


zaferin 19. y›ldönümünde, Çanakkale Halkevi'nce düzenlenen törene2 kat›lacak ve Cemal Çavufl ad›, ilk kez bu törenle ilgili gazete haberlerinde duyulacakt›.3 Cumhuriyet gazetesinin "18 Mart'›n kahramanlar› -24'lük mermileri gö¤sünde tafl›yan Cemal Çavufl Çanakkale'de yap›lan törende haz›r bulundu" bafll›kl› haberi4 flöyleydi: Çanakkale Halkevi 18 Mart

Harp Mecmuas›, say› 2. Aral›k 1915, "Çanakkale istihkam›nda 215 k›yye a¤›rl›¤›ndaki mermiyi s›rt›nda tafl›yan güçlü bir kahraman nefer: Mehmet o¤lu Seyid. Ordumuzda harp aflk›ndan bir örnek."

Bouvet gemisinin bat›fl›

Çanakkale Zaferi dolay›s›yla büyük bir anma töreni düzenlemifltir. Program gere¤ince o gün Cumhuriyet meydan›nda toplan›lm›fl ve saat 16'da Cumhuriyet marfl› söylenerek törene bafllanm›flt›r. Marfltan sonra Halkevi reisi Halil Bey, 19'uncu y›ldönümünü anmak üzere toplan›lan bu büyük günün an›lar›n› tümüyle somutlaflt›ran çok canl› ve coflkulu bir söylev vermifltir. Söylevin sonunda flehitlerimizin ruhlar›na sayg› için orada bulunanlar bir dakika sessizli¤e davet edilmifltir. Çanakkale harbinde Mecidiye kalesinde askerlik eden ve yirmi dörtlük topun vinci k›r›lmas› üzerine mermileri gö¤sünde tafl›yarak topa süren Cemal Çavufl da törende haz›r bulundurularak halka sunulmufl, bu kahraman Türk fliddetle alk›fllanm›flt›r. Bunun ard›ndan yüzbafl› Ali Bey 18 Mart savafl›n›n evrelerini, zaferin nedenlerini çok canl› bir biçimde anlatm›fl ve alk›fllanm›flt›r. Bundan sonra Vilâyet 39


BD OCAK 2016

Maarif müdürü bir söylev vermifl ve orta mektepten bir han›m Türk askerine seslenen çok güzel bir fliir okumufl ve alk›fllanmtflt›r. Söylevler bittikten sonra asker ve okul ö¤rencileri kumandan ve Vali Bey’in önünden geçerek parlak bir geçit töreni yapm›fllar, anma törenine bu biçimde son verilmifltir.

C

emal Çavufl, 18 Mart 1915 günü olanlar› flöyle anlat›yordu: Mart sabah› flafakla beraber düflman 17 parça gemiyle bo¤az› zorlamaya bafllad›. Belki daha fazla

Hakimiyeti Milliye gazetesi, 31 Mart 1934. 40

idi ama bize öyle demifllerdi. Yüzbafl› Hilmi Bey, batarya kumandan›m›zd›. Atefle bafllad›k. Daha ilk partide bizden üç yaral›, arkadan da üç flehit verdik. Topun son niflangah› da k›r›l›nca kötü duruma düfltük. Fakat atefle devam ediyorduk. Düflman mermileri sürekli üzerimize çullan›yor ve gemiler de gittikçe yaklafl›yordu. O s›rada ufak bir mermi gelip, topun matafora kolunu (vinç kolu) götürdü. Bu durumda topumuz art›k sustu. Çünkü mermileri topun a¤z›na kald›racak alet kalmam›flt›. Bu s›rada yüzbafl› gözlerini Seyit Hüseyin ile bana dikti. "Nas›l" dedi "kendinize güveniyor musunuz?" Edremitli pehlivan kollar›n› s›vad› ve yerde duran 220 kilograml›k gülleyi s›rtlad›, topun a¤z›na kadar götürdü. O benden daha kuvvetli bir delikanl›yd› ama ben bunu kendime yediremedim ve ikinci gülleyi de ben s›rtlad›m. Topumuzun bir tane cans›z vinci vard›, flimdi ise iki tane canl› matafora kazanm›flt›. Hiç unutmam, dördüncü mermiyi kald›r›p da topa koymufl ve sallam›flt›k ki dürbünle düflman› seyreden yüzbafl› sevinçle ba¤›rd›, 'Bouvet gidiyor arkadafllar, gayret.' Biz daha fazla gayrete geldik. Öteki bataryalardan da müthifl bir yayl›m bafllam›flt›. Akflam olup düflman›n bo¤azdan ç›kt›¤›n› görünce biz de bir oh çektik."5 18 Mart Çanakkale Deniz Savafl› Zaferi; teknik bak›m›ndan çok güçlü düflmana karfl›, yurdunu savunmak


BD OCAK 2016

için can›n› ortaya koyan Mehmetçi¤in, inanc›n zaferidir. • cengizozakinci@butundunya.com.tr

*** [Not: Çanakkale Savafllar›yla ilgili olarak, "Atatürk 1934" imzas›yla an›tlara kaz›nan "Bizim için (iflgalci) Johnnyler ile Mehmetçikler aras›nda fark yoktur..." vs. sözlerin, fiükrü Kaya'ya taraf›ndan, Çanakkale Deniz

Cumhuriyet gazetesi 26.03.1934

Savafl› Zaferi'nin 19. y›ldönümü dolay›s›yla, 18 Mart 1934 günü, Çanakkale'de, Mehmetçik An›t› bafl›nda söylendi¤i ileri sürülmektedir.6 Oysa, gazeteler 18 Mart 1934 günü Çanakkale'de gerçeklefltirilen törene kimlerin kat›ld›¤›n› ve kimlerin söylev verdi¤ini ayr›nt›s›yla aktarm›fllard›r. Bu törende fiükrü Kaya yoktur.] 41


BD OCAK 2016

Cumhuriyet gazetesi 26.03.1934 tarihli haberin devam›

Cumhuriyet gazetesi 01.08.1936 42

Kaynakça: 1-Sir Julian Corbett, "Royal Navy - Naval Operations", vol.2: "February 19 still held as the day the attack was to commence. The choice was full of omen, for it was the anniversary of the day on which Admiral Duckworth had rushed the Straits in 1807. ( online history of WW1. http://www.naval-history.net/WW1BookRN2a.htm#IX ) 2-Milliyet gazetesi, 20 Mart 1934: "18 Mart Zaferi'nin Tes'idi". Çanakkale, 18 (A.A.) - Çanakkale Halkevi 18 Mart 1915 Deniz Zaferi'ni tesit için büyük bir toplant› yapm›flt›r. fiehir bu münasebetle donanm›flt›r. Düflman donanmas›n›n o günkü müthifl zorlamay› kafi görerek bo¤aza yapt›¤› hücumlar ve oradaki inhizam bir kere daha hat›rlanm›flt›r. 3-Hakimiyeti Milliye gazetesi, 31 Mart 1934: "18 Mart Zaferi. Çanakkale, (Hususi) — Halkevi 18 Mart 1915 Bo¤az Harbi zaferini çok büyük bir ihtifal ile tesit etti, Saat 16'da bando ile birlikte umum taraf›ndan yüksek ve heyecanl› bir sesle cümhuriyet marfl› söylenerek merasime baflland›. Marfltan sonra Halkevi reisi tercüman Halil Bey kürsiye gelerek 19. y›ldönümünü yadetmek için toplan›lan bu büyük günün millî hat›ralar›n› tamamiyle teressüm ettiren çok canl› bir nutuk söylendi. Bo¤az harb›nda Mecidiye kalesinde askerlik etmifl ve yirmi dört santimetrelik topun vinci k›r›lmas› üzerine mermiyi gö¤sünde topun naml›s›na yerlefltirmifl olan Cemal Çavufl da merasimde haz›rd›. Bu kahraman, halka takdim edilmifl ak›llar›n kabul etmiyece¤i yüksek bir hat›ran›n sahibi olan bu türk evlad› çok alk›fllanm›flt›r. Bundan sonra Yüzbafl› Ali Bey kürsüye gelerek 18 Mart Harbi'nin safhalar›n›, zaferin sebeplerini çok canl› bir surette anlatm›flt›r." 4-Cumhuriyet Gazetesi, 26 Mart 1934. 5-Cumhuriyet gazetesi, 01.08.1936. 6-Utkan Kocatürk "Do¤umundan ölümüne kadar kaynakçal› Atatürk günlü¤ü" Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araflt›rma Merkezi 1 Oca 1999 [1. bas›m› 1988 (‹fl Kültür-432 s.) 2. bas›m› 1992 (‹fl Kültür-432 s.) 3. bas›m› 1999.] "18 Mart 1934 : ‹çisleri Bakan› Sükrü Kaya’n›n, Çanakkale fiehitleri için yap›lan törende, hayatlar›n› kaybeden di¤er millet askerlerine de hitap edilmek üzere Atatürk’ün yazd›rd›¤› söylevi okumas›: “…Bu memleketin topraklar› üstünde kanlar›n› döken kahramanlar! Burada bir dost vatan›n topraklar›ndas›n›z. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunas›n›z. Uzak diyarlardan evlâtlar›n› harbe gönderen analar! Göz yaslar›n›z› dindiriniz, evlâtlar›n›z bizim ba¤r›m›zdad›r. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklard›r. Onlar, bu toprakta canlar›n› verdikten sonra, art›k bizim evlâtlar›m›z olmufllard›r” (Atatürk ve Anzaklar., s.6; Dünya g. 10.XI.1953). (Kaynaklarda bu olay›n y›l› belirtilmesine ra¤men ay› ve günü gösterilmemifltir. 1934 y›l›na ait gazetelerde de –fiükrü Kaya’n›n baflka bir görevle Gelibolu’ya gidifli d›fl›ndaaç›klay›c› bir bilgi bulunmamaktad›r. Biz, gerçek tarih tesbit edilinceye kadar bu konuflma tarihini –ihtiyatla- 18 Mart 1934 olarak kabul ediyoruz)." Bu sözler, ayn› yazar›n 1973'te "Atatürk ve Türk Devrimi Kronolojisi" ad›yla yay›nlan›p daha sonra "Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi" ad›yla iki bas›m yapan (1. bas›m 1983, 2.bas›m 1988) kitab›nda yoktur.


Atatürk

Çiftlikleri

Atatürk çiftlikleri deyince akla öncelikle Atatürk’ün bofl zamanlar›nda dinlenmek, do¤aya ç›kmak, dostlar› ile e¤lenmek, sohbet etmek, yemek, içmek için kurdu¤u mekanlar gelir. Gerçek bu mu?

Yazan: NAZM‹ KAL

tatürk çiftlikleri neden kurmufltur, o çiftliklerde neler yap›lm›flt›r? Bu çiftliklerin tar›msal ve sinai üretim, deneme, e¤itim, iflletme alanlar› oldu¤unu kaç›m›z biliriz. Cumhuriyet öncesinde kendimize yetecek g›day› dahi üretemiyorduk. Bu¤day Rusya’dan, un Romanya’dan baflka g›da maddeleri çeflitli ülkelerden getiriliyordu. Atatürk’ün önceli¤i tar›mda kendi kendine yetecek bir ülke yaratmakt›. ‹fle millete örnek olacak çiftlikler kurmakla bafllad›.

A

ATATÜRK ORMAN Ç‹FTL‹⁄‹ Atatürk’ün ilk sat›n ald›¤› ve iflletti¤i çiftlik Ankara’da Atatürk Orman Çiftli¤idir. Atatürk Orman Çiftli¤inin ‹nflaat çal›flmalar›na 5 may›s 1925 günü baflland›. Kanallar aç›larak batakl›k kurutuldu. Arazinin düzenlenmesinden sonra binalar›n yap›m›na geçildi. Atatürk’ün bizzat müfettifl gibi izledi¤i çal›flmalar bir y›lda bitirildi. ‹nflaat çal›flmalar› bitince tar›m faliyetleri bafllad›. Çiftlikte önce arpa, bu¤day, yulaf, çavdar ve m›s›r üretimine öncelik verildi. Örne¤in 1927 43


BD OCAK 2016

y›l›nda 2.600 kg olan Yulaf üretimi 43.000 kg’a, 1933 de 30 bin kg olan pancar üretimi 185 bin kg’a ç›kar›ld›. Ard›ndan hayvanc›l›¤a baflland›. 5.000 adet k›v›rc›k koyunu getirildi. Koyunlar›n kuzular› köylüye da¤›t›ld›. Koyunculu¤un iyi sonuç vermesi üzerine ikifler bin koyun kapasiteli 3 modern a¤›l yap›ld›. Anadolu insan› yeni bir gelire kavuflturuldu. Koyun üretiminin art›fl› ile birlikte yün üretimi de artt›. üçükbafl hayvanc›l›¤›n yan›s›ra büyükbafl hayvan yetifltiricili¤ine de önem verildi. Getirilen dam›zl›k bo¤a ve tosunlar çevreye da¤›t›ld›. Köylünün günlük süt üretimi 2-3 litreden18-20 litreye ç›kar›ld›. Tavukçuluk, ar›c›l›k çal›flmalar› bafllad›. Modern kovanlar, kümesler yap›ld›, çevre köylerde ar›c›l›k yayg›nlaflt›r›ld›. Ankara’n›n süt ihtiyac›n› karfl›lamak için inekhanenin karfl›s›nda günlük 3.000 litrelik süt iflleyebilen buzhanesi ile birlikte süt fabrikas› kuruldu. Ankaral› ilk pastörize sütü bu fabrikadan içti. Sütün yan› s›ra peynircilik de gelifltirildi. Sütçülük ve süt ürünleri için Avusturya ve Macaristandan uzmanlar getirildi. Atatürk Orman Çiftli¤inde üretilen süt, yo¤urt, tereya¤ soda, et, sebze gibi ürünler Ankara’n›n ve ‹stanbulun çeflitli yerlerinde sat›fla sunuldu. Bu

K

44

Atatürk Orman Çiftli¤i arazisini denetliyor

ürünler Köflk’e de getirilirdi. Atatürk kendi kurdu¤u bu çiftiklerden gelen sütün, yo¤urdun paras›n› fatura karfl›l›¤› öderdi.

Atatürk kendi kurdu¤u bu çiftiklerden gelen sütün, yo¤urdun paras›n› fatura karfl›l›¤› öderdi. Atatürk Orman Çiftli¤i’nde bu tar›msal geliflmelere paralel sanayi kurulufllar› da oluflturuldu. Çiftlik içinde malt, bira, soda, gazoz, flarap fabrikalar› kuruldu. Meyvecili¤e önem verildi. Kuruluflundan 8 y›l sonra çiftlik 4 milyon meyve fidan›, 250 bin kök asmadan oluflan bir ba¤a sahip oldu. Asmalar üretilip köylüye da¤›t›ld›. S‹L‹FKE TEK‹R Ç‹FTL‹⁄‹ (4) Atatürk bir Mersin seyahatinde çevre-


BD OCAK 2016

sindekilere, “Ben bir Çiftlik sat›n almak istiyorum, var m› böyle bir yer” diye sorar. “Var paflam. Silifke dolay›nda bir çiftlik var, topra¤› çok verimli borcundan dolay› sat›l›yor.” derler. Atatürk 8 temmuz 1925’de ihale ile çiftli¤i sat›n al›r. Hemen çiftli¤in düzenlenmesine giriflilir. Modern bir çiftli¤e gerekli personel, makine, tohum, ilaç gönderilmeye bafllan›r. Dam›zl›k atlar, inekler, koyunlar ve kümes hayvanlar› için ah›rlar yap›ld›. Kanallar aç›ld›. Çeflitli a¤açlar dikildi. K›sa zamanda ders al›nacak örnek bir çiftlik görüntüsü oluflturuldu.

Atatürk kurdurdu¤u örnek çiftlikleri s›k s›k denetlerdi

fli gücü o zamana kadar olmayan kahve köflelerinde oturan köylüler ifl-güç, para sahibi oldular. Atatürk, K›br›s Adas›ndan erken yetiflen ve hastal›¤a tutulmayan bir cins bu¤day getirtti, çiftlikte üreterek tüm çevreye da¤›tt›rd›. K›br›s ve Sak›z adas›ndan turfanda yetiflen türden çok miktarda bakla tohumu sat›n alm›fl özenle üretilen baklalar ülkenin her yan›na

da¤›t›ld›. Çeltik ekilmeye baflland›. Çeltik konusunda büyük baflar› elde edildi. ‹talya’dan tohum getirildi. fiimdilerde bile Çukurova’n›n hemen her yerinde ekilen çeltikler Silifke çiftli¤inden da¤›t›lm›flt›r.

Ç

iftlikte s›¤›rc›l›k flubesi 1929’da Suriye’nin Halep kentinden sat›n al›nan inek ve bo¤alarla, koyunculuk flubesi 1930 y›l›nda Rus hükümetinin Atatürk’e hediye etti¤i Karagül ›rk› koç ve kuzular› ile kuruldu. Karagül koyunlar› astragan denilen kürklerin yap›ld›¤› cinstendi. Silifke çiftli¤inde özenle yetifltirildiler. Elde edilen deriler kürk yapmak üzere Ankara’ya gönderildi ve büyük gelir elde edildi. Avflar köyü yak›n›nda büyük bir okaliptüs örnek orman› yap›ld›.Toros da¤lar›nda modern mand›ralar kuruldu. 1981 y›l›nda Çiftlikte köylülerle konuflmufltum. Soyad›n› Yalç›n olarak an›msad›¤›m kifli flunlar› anlatt›. “Bir gün bahçede otururken Atatürk etrafta inekleri gördü. ‘Bu ineklerden kaç kilo süt al›yorsunuz.’ diye sordu. Etraftakiler ’2-3 kilo’ deyince, Atatürk yan›ndaki Tar›m Bakan› Muhlis Erkmen'e döndü ‘Bu bölgeye uygun inek tipi hangisidir bir araflt›r›n’ dedi. 1 ay sonra Halep k›rmas› bir inek cinsi getirdiler. 1820 kilo süt almaya bafllad›k. Hâlâ ayn› cins inekler var. ‹neklerimizin 45


BD OCAK 2016

Atatürk’ün örnek çiftliklerinin hazineye ba¤›fllanmas› amac› ile yap›lan kay›tlara göre Yalova Çiftlikleri’nde, bin litre pastörize süt ve bin kilogram tereya¤› iflleme kapasitesinde bir modern süt fabrikas›, bir yo¤urt imalathanesi, bir tavuk çiftli¤i vard›. neslini de Atatürk ›slah etti.” Tekir Çiftli¤inin bir baflka özelli¤i de Atatürk’ün Tekir köyü çevresindeki köylülerin kat›l›m› ile ilk Tar›m Kredi Kooperatifi kurmufl olmas›d›r Atatürk, 1936 y›l›nda merkezi Tekir Çiftli¤i olmak üzere 10 köyden 36 üreticinin kurucu üye oldu¤u bir kooperatif kurdu ve 1 no lu kurucu üyesi oldu. YALOVA Ç‹FTL‹KLER‹ Atatürk 1928 de Yalova’ya geldi¤inde harap bir halde gördü¤ü millet ve Baltac› çiftli¤i arazilerini kurulacak bir zirai iflletmenin meyvecilik ve hayvanc›l›k bak›m›ndan bölgeye faydalar sa¤layaca¤›n› düflünerek sat›n ald›rd› ve 1929 y›l›nda çiftlikleri kurdurdu. Çiftli¤in bir bölümü bafllang›çta batak araziydi. Bunlar giderek kurutuldu, tar›ma elveriflli topraklar haline getirildi. Çiftli¤in hemen yan›nda 4000 a¤açl› terk edilmifl bir zeytinlik bulunuyordu. Buray› gören Atatürk, zeytinli¤in gençlefltirilmesi ve yenilenmesi ve bir zeytinlik kurulmas› için talimat verdi. 4000 a¤açl› zeytinlikte bak›m çal›flmalar› yap›l›rken, ‹talya’ dan çeflitli zeytin fidanlar› ithal edildi. 46

Yurt d›fl›ndan getirilen teknisyenlerle kurslar aç›ld› ve genç ziraat mühendislerinden baz›lar› zeytincilik üzerine e¤itim almak üzere ‹talya’ya gönderildi. tatürk, çiçekçi Pandeli Roketos’u, Termal’in çiçeklendirilmesi için görevlendirdi. Pandeli Usta, yetifltirdi¤i çiçeklerle Termal’i süsledi. Pandeli’nin yetifltirdi¤i ustalar, daha sonra köylerinde çiçekçilikle u¤raflt›lar. Yalova o gün bafllayan çal›flmalarla bu gün önemli bir çiçekçilik ihracat merkezi olmufltur. Çiftliklerin hazineye ba¤›fllanmas› amac› ile yap›lan envanter çal›flmas›ndaki kay›tlara göre Yalova Çiftlikleri’nde, bin litre pastörize süt ve bin kilogram tereya¤› iflleme kapasitesinde bir modern süt fabrikas›, bir yo¤urt imalathanesi, bir tavuk çiftli¤i vard›. Baltac› Çiftli¤i’ndeki süt imalathanesi, Atatürk’ün sa¤l›¤›nda, günde 15 000 litre pastörize süt ve 1000 kg tereya¤› iflletme kapasitesine sahipti. Umar›m okuyucular›m›z bu k›sa makaleye s›¤d›rabildiklerimle bile baflta söyledi¤im “Çiftiklerde yap›lanlara flafl›racaks›n›z.” sözümün abart› olmad›¤› kan›s›na varm›fllard›r. •

A


Kurtulufl Savafl›’ndan Zeki Sar›han

Bir Avuç

Zerdali

A

Ba¤ ve bahçelerden geçerken erleri zaptetmek çok zordur.

skerlik ayn› zamanda disiplin demektir. Daha önce çeflitli cephelerde çarp›flm›fl, “Anadolu’nun ‹flgali”, “Kumandan Galiçya Ne Yana Düfler” adl› bas›lm›fl iki kitab› da bulunan Kurtulufl Savafl› komutanlar›ndan M. fievki Yazman (1896-1974), Yak›n Tarihimiz dergisinde yay›mlanan dizi yaz›s›nda ilginç bir disiplin olay› anlat›yor. Tarih de veriyor: 21 Temmuz 1921. 8 Temmuz 1921’de Yunan Ordusunun Bursa’dan bafllayan ve 25 Temmuz’a kadar sürecek olan Dördüncü

Genel Sald›r›s› “Kütahya -Eskiflehir Savafllar›” olarak tarihe geçmifltir. Üstün Yunan kuvvetleri, Türk ordusunu Sakarya Irma¤›’na do¤ru sürmektedir. M. fievki Yazman’›n komuta etti¤i birlikler, Sivrihisar güneyinde K›rg›z Da¤›’na do¤ru yürüyüfl halindedir. Yunanl›lar da ayn› da¤a do¤ru gelmektedir. Türk ordusundaki erlerin üstübafllar›, ayaklar› periflan bir durumdad›r ama yazar›n anlatt›¤›na göre orduda disiplin tamd›r. Uzun yürüyüfl kollar› ara vermeksizin Kuzey Do¤u yönüne yürümektedir. 47


BD OCAK 2016

Köyün bahçeleri içinden geçerken de dallardan sarkan olgunlaflm›fl mis gibi zerdaliler askerleri alabildi¤ine tahrik etmektedir. 12. Grup Komutan› Deli Halit Bey elinde k›rbac› ile en küçük bir disiplinsizli¤i cezaland›rmakta, etrafa korku salmaktad›r. ‹ç Anadolu’nun bu çölü and›ran arazisi içinde Sivrihisar köyleri yer yer bir vaha gibidir. Ba¤larda, bahçelerde sebze, meyve vard›r.

G

erçi askerin karn› doymaktad›r. Yaln›z yedikleri ekmek, et, bulgur, kuru fasulye gibi fleylerdir. Bir y›ld›r bo¤azlar›ndan sebze ve meyve geçmemifltir. Komutanlar da erler de bunlara hasret kalm›flt›r.

48

Ba¤ ve bahçelerden geçerken erleri zapt etmek çok zordur. Ne bulurlarsa yeme iste¤indedirler. Öyle ki bir kabak tarlas› yan›nda mola verdikleri zaman erler kabaklar› kopararak h›yar niyetine yemifllerdir. Köyün bahçeleri içinden geçerken de dallardan sarkan olgunlaflm›fl mis gibi zerdaliler askerleri alabildi¤ine tahrik etmektedir. Ancak sahibinden sat›n almadan bunlara dokunmak ciddi bir orduya yak›flmaz. Komutan, bir tek ere izin verse ipin ucunu kaç›rmaktan korkmaktad›r. Erler ba¤dan meyve koparmas›nlar diye elinde k›rbaçla at›n›n s›rt›nda flahin gibi dolan›r. As›l kayg›s› disiplinin bozulaca¤›d›r. Bir de s›k› disipliniyle orduda korku salan Halit Bey’in bu durumu görece¤i korkusu vard›r, yoksa ba¤ sahibinin bundan pek zararl› ç›kmayaca¤› kan›s›ndad›r. Erlerden biri, yol k›y›s›nda bafl›-


BD OCAK 2016

n›n hizas›na gelen olgun kay›s›lara dayanamaz. Dal› çekip zerdalilerden birkaç›n› kopar›r. Komutan Yazman, bunu görür görmez at›n› oraya sürer, k›rbac›yla erin omzuna dokunur. “At kay›s›lar› yere!” diye emreder. Er, elindeki kay›s›lar›n bir k›sm›n› yere b›rak›r. “Hepsini atmad›n, ötekileri de at!” diye üsteler komutan. Er bir fleftali daha b›rak›r. “Olmaz! Avucunda daha var. Ötekileri de at!” Er bu son emre uymaz. Avucundaki son kay›s›y› bir hamlede a¤z›na atar. Onu a¤z›nda eritmeye çal›fl›rken: ‹stersen vur, öldür, ne yapay›m, dayanamad›m, der gibi komutan›n›n yüzüne bakar.

Y

azman flöyle anlat›yor: “Ben de art›k onun bu halini, daha do¤rusu o kay›s›y› görmezlikten geldim. Baflka bir fley yapamazd›m. Çünkü çekti¤i hasretin biraz›n› da ben çekiyordum…” Birlik, K›rg›z Da¤›’na do¤ru yürüyüflüne devam eder. Kabaklar›n, kay›s›lar›n, bu¤day›n, koyunun, kuzunun, tarlalar›n, çeflmelerin, evlerin, yavuklular›n düflman eline geçmemesi için yürürler. Kütahya-Eskiflehir Savafllar›nda yenilirler. Da¤lar, vadiler, kabaklar, kay›s›lar düflman eline geçer! Ama iflte onlara bir avuç zerdaliyi yedirmeyen bu disiplin sayesindedir ki Sakarya’n›n do¤usuna çekilmeyi baflar›rlar ve orada kazd›klar› mevzi-

Ama iflte onlara bir avuç zerdaliyi yedirmeyen bu disiplin sayesindedir ki (...) kazd›klar› mevzilerde 22 gün 22 gece canlar›n› difllerine takarak çarp›fl›rlar. lerde 22 gün 22 gece canlar›n› difllerine takarak çarp›fl›rlar. Yurtlar›n› savunmak için katland›klar› o yoksunluklar ve disiplin sayesindedir ki Sakarya direnifli zaferle sonuçlan›r. • zekisarihan@butundunya.com.tr Kaynak: M. fievki Yazman, “‹stiklal Savafl›nda Mehmetçik”, Yak›n Tarihimiz, C. 4, s. 346-348. 49


Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu, Talas ve Tarsus Amerikan Kolejlerinde okudu. AÜ DTCF’de ‹ngiliz Edebiyat› ve Osmanl› Tarihi alanlar›nda lisans, ‹ngiltere Leeds Üniversitesi’nde “Dilbilim ve ‹ngiliz Dili Ö¤retimi” alan›nda yüksek lisans, Londra Üniversitesi’nde “Uygulamal› Dilbilim ve Yabanc› Dil E¤itimi” alan›nda doktora e¤itimi gördü. Cambridge Üniversitesi’nde uzun y›llar ö¤retim üyeli¤i yapt›. Cambridge Yabanc› Diller Merkezi’nin (The Cambridge Centre for Languages, Sawston Hall) 22 y›l kurucu direktörlü¤ünü yürüttü. 2007 y›l›ndan beri Türkiye’de çeflitli vak›f ve devlet üniversitelerinde üst düzey idari görevler üstlenerek “Yabanc› dil e¤itimi” ile ilgili incelemelerde bulunmaktad›r. Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu T. C. Devlet Üstün Hizmet Madalyas› sahibidir.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Sakl› Tarih Sinan Meydan

Elitist De¤il Halkç›

“Halktan Kopuk Atatürk” Yalan› ve Gerçekler tatürk karfl›tlar›, öteden beri Atatürk’ü ve kurdu¤u ça¤dafl Cumhuriyet’i elefltirmek, hatta karalamak istediklerinde hep söze “Cumhuriyeti kuran elitler!” veya “Kemalist elitler!” diye bafllamaktad›rlar. Çünkü onlar›n dilinde Atatürk, halk karfl›t›, halk›n de¤erleriyle kavgal› bir elitist/seçkincidir. Ancak ne kadar

A

ilginçtir ki, Atatürk’ün “halk karfl›t›”, “antidemokratik” bir “elitisit” ve “jakoben” (bask›c›-tepeden inmeci) oldu¤unu iddia eden bu çevreler, y›llarca halk›n s›rt›ndan geçinen din istismarc›s›, karfl›devrimci siyasileri “halktan yana”,“demokratik” göstermek istemifllerdir. Asl›nda bunlar, ne elitizmi, ne jakobenizmi bilirler. 51


BD OCAK 2016

Atatürk'e hakaret olarak kulland›klar› bu ifadelerin tarihsel süreçte, dünyan›n de¤iflip geliflmesinde oynad›¤› rolden de habersizdirler. Bu çevreler, 1950’ lerden beri kendilerine, iç ve d›fl Türkiye düflmanlar›nca ezberlettirilen yalan ve uydurma bilgilerle ve i¤fal ettikleri bu tür kavramlarla Türk halk›n› Atatürk’e ve kurdu¤u ça¤dafl Cumhuriyet’e düflman hale getirmeye çal›flmaktad›rlar. Ancak Atatürk ve Cumhuriyet karfl›tlar›n›n, “Elit Mustafa Kemal!” veya “Kemalist elitler!” teorisinin onlar›n düflündükleri anlamda- hiçbir tarihsel dayana¤› olmamakla birlikte asl›nda "Elit Mustafa Kemal" ve "Kemalist elitler" kavram› özünde, kavramlar yerli yerinde kullan›ld›klar› takdirde- son derece do¤ru tan›mlamalard›r. Evet, yar› ba¤›ml›, çok geri kalm›fl, savafl yorgunu bir ümmet imparatorlu¤unda yap›p ettikleri dikkate al›nd›¤›nda; akla, bilime dayal›; ulusal, ça¤dafl ve laik Türkiye Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk 52

tabi ki bir elittir. Osmanl› Devleti'nde kendini çok iyi yetifltirmifl, dil bilen, çok okuyan, toplumu ileriye yönelik de¤ifltirmek, dönüfltürmek amac›yla çok büyük bir devrim gerçeklefltiren Atatürk'ün devrimci kiflili¤i bak›m›ndan bir elit olmad›¤›n› söylemek mümkün müdür? Atatürk bu anlamda evet bir elittir. Atatürk'ün ça¤dafl devrimini düflünceden uygulamaya geçirirken onun çevresinde yer al›p devrimci ad›mlar› destekleyen ayd›nlar ve bu devrimci sürecin bizzat uygulay›c›s› durumundaki devlet adamlar› da -bu anlamda- elittir. Bu anlamda evet, onlara da "Kemalist elitler" demekte hiçbir sak›nca yoktur. Ancak Atatürk'ün ve dava arkadafllar›n›n elitizmi, Atatürk karfl›tlar›n›n kafas›nda ve dilindeki gibi halktan kopuk, halka

Atatürk'ün baflar›s›n›n s›rr› her ad›m›nda halkla birlikte hareket etmesi ve en zor zamanlar›nda bile mutlaka halka inan›p güvenmesidir.


BD OCAK 2016

karfl› bir elitizm de¤ildir. Atatürk ve dava arkadafllar›n›n elitizmi, yüzy›llar içinde her bak›mdan ça¤›n gerisinde kalan bir halk› bilgi, görgü ve donan›mlar›yla ve yurtseverlikleriyle ileriye tafl›mak anlam›nda bir elitizmdir. Atatürk'ün baflar›s›n›n s›rr› her ad›m›nda halkla birlikte hareket etmesi ve en zor zamanlar›nda bile mutlaka halka inan›p güvenmesidir. Türk milletiyle Atatürk aras›ndaki karfl›l›kl› gönül ba¤›, sayg›, sevgi ve inanç önce Kurtulufl Savafl›'n›n, sonra uygarl›k savafl›n›n kazan›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Atatürk’ün önderli¤ini yapt›¤› tüm mücadeleler özünde hem “hak mücadelesi”, “hem halk” mücadelesidir. Bu nedenle daha Kurtulufl Savafl›’ n›n bafllar›nda I. TBMM’nin kurucu hükümetini bir “Halk Hükümeti” olarak tan›mlayan Atatürk, bu hükümetin program›n›n “Halkç›l›k Program›” oldu¤unu ilan etmifltir. Atatürk’ün Kurtulufl Savafl› y›llar›ndaki bu Halkç›l›k Program›, Cumhuriyet döneminde Halkç›l›k ilkesine dönüflmüfltür. Türk Devrimi’nin özü durumundaki ilkelerden biri iflte bu Halkç›l›k ilkesidir. Atatürk sürekli baflar› s›rr›n›n, ilham kayna¤›n›n "milletin gerçek hisleri ve emelleri" oldu¤unu söylemifltir: "Memleket ve millet hizmetlerinde bafl olmak isteyenlerin ilham kayna¤› milletin hakiki hisleri ve emelleridir. Bizim an›lma¤a de¤er

bir hareketimiz varsa o da milletin duygu ve e¤ilimlerinde varl›¤›na temas etme¤e çal›flmaktan ibarettir. Her türlü muvaffakiyet s›rr›n›n, her nevi kuvvetin, kudretin hakiki kayna¤›n›n, milletin kendisi oldu¤una kanaatimiz tamd›r." örüldü¤ü gibi Atatürk, bir anlamda gerçek "elit"in tan›m›n› yapm›flt›r. Ülke ve ulus hizmetlerinde "bafl olmak" isteyenle-

G

rin; liderlerin, önderlerin, yol göstericilerin, devrimcilerin, yani gerçek elitlerin "ilham kayna¤›n›n" halk›n duygular›, arzular› ve halk›n kendisi oldu¤unu belirtmifltir. Bir keresinde, "Milletimde bugünkü baflar›y› do¤rulayabilecek hisleri görmüfl olmak… Bütün bahtiyarl›¤›m iflte bundan ibarettir" demifltir. Atatürk, baflka bir konuflmas›nda da millet istemeseydi kendisinin hiçbir fley yapamayaca¤›n› ifade etmifltir: "Bu millet, k›l› k›p›rdamadan dava u¤runa ve benim u¤ruma can›n› verme¤e haz›r olmasayd›, ben hiçbir fley yapamazd›m." Atatürk, ilham kayna¤›n›n neresi oldu¤unu 53


BD OCAK 2016

soranlara da ilham ve kuvvet kayna¤›n›n "milletin kendisi", daha do¤rusu "milletin vicdan›" oldu¤unu söylemifltir: "Bizim ilham kayna¤›m›z do¤rudan do¤ruya büyük Türk milletinin vicdan› olmufltur ve daima da öyle olacakt›r." Bir keresinde de "Bütün harareti, feyiz ve kuvveti milletin vicdan›ndan ald›kça, bütün teflebbüslerimizde milletin akl›selimini rehber kabul ettikçe, flimdiye kadar oldu¤u gibi bundan sonra da milleti do¤ru hedeflere götürece¤imize iman›m›z tamd›r." demifltir. Atatürk, her zaman dile getirilmese ve belirtilmese de, mutlaka milletin "ortaklafla bir fikrinin" oldu¤unu söylemifltir. fiöyle demifltir: "Varl›¤›m›z›, ba¤›ms›zl›¤›m› kurtaran bütün ifller ve hareketler milletin müflterek fikrinin, arzusunun, azminin yüksek belirtisinden baflka bir fley de¤ildir." Yar› ba¤›ml›, geri kalm›fl bir ümmet imparatorlu¤unda hem iflgalci, 54

sömürgesi emperyalizme hem de kendini Allah'›n yeryüzündeki gölgesi olarak gören bir padiflaha karfl› "ulusal ba¤›ms›zl›k", "ulusal egemenlik" ve "uygarl›k" savafl› bafllatan ve bu bunun için önce halkla birlikte bir kurtulufl savafl› kazanan, sonra da halkç› bir devrim gerçeklefltiren Atatürk'ü, halktan kopuk, halka düflman, halk karfl›t› bir elitist/ seçkinci olarak göstermek her fleyden önce gerçek d›fl›d›r. üzy›llard›r ötekilefltirilip yönetim kademelerinden özellikle d›fllanan, hatta diliyle kültürüyle dalga geçilen, köylü, çiftçi ve asker olmaya zorlanan ve her bak›mdan merkezden çevreye itilen bu topra¤›n insan›n›, Türkleri, devflirme unsurlar›n yerine yeniden devletin as›l sahibi haline getirip, çevreden merkeze tafl›yan Atatürk, olsa olsa ulusçu, halkç› bir elitisit olur! Türkiye’de maalesef 1950'lerden beri halk›n cehaletinden ve dindarl›¤›ndan beslenen, bu nedenle cehaleti övüp dini kullanan halk düflmanlar›, halkç› geçinmektedirler. Fakat gerçek halkç›l›k, halk›n›n cehaletinden beslenmek de¤il, bazen halk›n tepkisini çekmek pahas›na her türlü cehaletle sonuna kadar mücadele etmektir. Gerçek halkç›, her zaman halk›n

Y


BD OCAK 2016

yan›nda duran idare-i maslahatç› de¤il, bazen halktan ö¤renen, bazen de halka yol gösteren devrimcidir. Yani asl›nda gerçek halkç› biraz da elitisttir, elitisit olmak zorundad›r. De¤iflik kaynaklarda anlat›ld›¤› gibi Atatürk’ün anne ve baba soyu alt veya orta tabakaya mensuptur. Anne taraf›ndan dedesi Sofuzade Feyzullah Efendi ve baba taraf›ndan dedesi K›rm›z› Haf›z Ahmet Efendi “alt tabakadan” gelen, halk›n içinden ç›kan Müslüman Osmanl› Türkleridir. Hayatlar›n› kazanmak için sürekli mücadele etmifllerdir. Onlar›n çocuk-

Gerçek halkç›l›k, halk›n›n cehaletinden beslenmek de¤il, bazen halk›n tepkisini çekmek pahas›na her türlü cehaletle sonuna kadar mücadele etmektir. lar› Ali R›za Efendi ve Zübeyde Han›m da ayn› flekilde do¤ufltan gelen hiçbir imtiyaza sahip olmadan, parçalanan bir imparatorlukta yaflam mücadelesi vermifllerdir. Genç yaflta dul kalan Zübeyde Han›m çok geçmeden ikinci eflini de kaybedince o¤lu Mustafa’y› ve k›z› Makbule’yi Os-

manl›'n›n en buhranl› günlerinde tek bafl›na besleyip büyütmüfltür. fievket Süreyya Aydemir'in ifadesiyle, "Gerek Zübeyde, gerek Ali R›za Efendi, her ikisi de halktan gelen birer halk çocu¤udurlar. Aileleri, halk denilen canl› ve hareketli y›¤›n›n öz mal›d›r. Hemen bütün Türk aileleri gibi onlar›n ailelerinin de bir ve nihayet iki kuflak ötesi hat›rlanmaz. Türk tarihinde halktan gelip, sonra halk›n hayat›na yöne veren bütün önderler gibi Mustafa'n›n da çaprafl›k ve ço¤u zaman soysuzlaflan soyluluk ba¤lant›lar› fleklinde bir aile asaleti yoktur. Mustafa, annesi Zübeyde, babas› Ali R›za Efendi taraf›ndan, asalet, flöhret ve servet miras›n›n yükü alt›nda ezilmez. Denilebilir ki onun tarihi kendisiyle bafllar ve kendisiyle biter."

M

ustafa Kemal Atatürk de yoksul Müslüman Türk halk›n›n yaflad›¤› tüm s›k›nt›lar› en derinden yaflam›flt›r. Bir taraftan vatan mücadelesi verirken, di¤er taraftan uzak yak›n akrabalar›n›n maddi sorunlar›yla u¤raflm›flt›r. Örne¤in Birinci Dünya Savafl›’n›n hemen öncesinde Sofya’da askeri atafleyken 17 Ocak 1914’te ‹ttihat Terakki’nin önde gelen isimlerinden Cemal Pafla’ya yazd›¤› mektupta, ayl›¤›n›n zaman›nda gelmedi¤ini, Fethi Bey sayesinde karn›n› doyurdu¤unu, annesi ve k›z kardeflinin Selanik’te paras›zl›ktan dolay› “ç›rp›nd›klar›n›”, “terzinin paras›n› bile ödeyemedi¤ini” ve “Lütfi Eniflte’nin de ‹stanbul’da sefil bir halde süründü¤ünü” yazm›flt›r. Büyük Taarruz 55


BD OCAK 2016

haz›rl›klar› öncesinde, 19 Haziran 1922 tarihinde yazd›¤› bir mektupta da “aradan geçen üç sene boyunca annesi Zübeyde Han›m’a yapt›¤› yard›mlardan dolay› Sezai Ömer Bey’e teflekkür ederek” ondan, o s›rada ‹stanbul’da bulunan “halas› ve baz› akrabalar›n›n geçimlerini sa¤layabilmeleri için” k›z kardefli Makbule Han›m’a her ay 100 lira vermesini rica etmifltir. Sezai Ömer Bey bu paray›, Mustafa Kemal’in b›rakt›¤› 2000 liradan ödeyecektir. abas› geçimini sa¤lamakta zorlanan, annesi geçim s›k›nt›s› çekti¤i için tek o¤lunun yat›l› askeri okulda okumas›na izin veren ve ikinci kez evlenen bir ailenin çocu¤u olan Mustafa Kemal Atatürk, difliyle t›rna¤›yla, akl›yla, iradesiyle mücadele ederek, deyim yerindeyse söke söke bir yerlere gelmifltir. Çok daha önemlisi sadece kendisi de¤il ulusunu da bir yerlere getirmifltir. Rüflvetin, adam kay›rman›n, din bezirgânl›¤›n›n pirim yapt›¤› bir ça¤da

B

56

namuslu bir flekilde çal›flarak, halka inan›p güvenerek ve akl›n› kullanarak ilerlemifl ve önce Çanakkale’de, Kurtulufl Savafl›’nda asker olarak vatan› kurtarm›fl, sonra da bir devlet adam› olarak ça¤dafl bir ulus devlet yaratm›flt›r. Atatürk, Türk ulusunu dünyadaki uygar uluslar düzeyine ç›karmak için çok önemli bir devrim yapm›flt›r. Bu devrimde temel amaç, as›rlar içinde geri b›rak›lan Türk ulusunu yaflay›fl›yla, davran›fl›yla, görünüflüyle ve düflünüflüyle her bak›mdan ça¤dafl bir ulus haline getirmektir. Atatürk, devrimlerini yurt gezileriyle bizzat halka anlatm›flt›r. Bir anlamda odevrimini halk›n aya¤›na götüren bir devrimcidir. Hiçbir zaman -bizim Atatürk karfl›tlar›n›n düflündü¤ü anlamdaelitist bir tav›rla halka tepeden bakmam›fl, her zaman halkla iç içe olmufltur. Atatürk’ün yurt gezilerinde korumas›z biçimde halkla birlikte oldu¤u foto¤raflar›na bak›lacak olursa halk›n dertleriyle nas›l dertlendi¤i, halk›n sevinçleriyle nas›l mutlu olup sevindi-


BD OCAK 2016

¤i çok rahat bir flekilde görülecektir. Bu nedenle Kemalist devrim -halka tepeden bakmak anlam›nda- elitist de¤il, halkç›d›r. Bu devrimi yapan adam, Mustafa Kemal Atatürk, halk›n ba¤r›ndan ç›karak her türlü yabanc›

Babadan o¤ula geçen saltanat ve ondan nemalananlar m› elittir, yoksa kelle koltukta özgürlük ve ba¤›ms›zl›k savafl› verenler mi? unsurlara, soylulara, zenginlere, iflbirlikçilere, din bezirgânlar›na ve sarayl›lara karfl› mücadele ederek ça¤dafl, laik ve halkç› bir sosyal hukuk devletinin temellerini atm›flt›r. Halk›n deste¤ini arkas›na alan Mustafa Kemal Atatürk, halkla birlikte, do¤ufltan gelen ayr›cal›klara sahip “Osmanl› saray elitine” ve kiflisel ç›karlar›n› korumaya çal›flan, köhne düzenden beslenen, iflbirlikçi “Osmanl› bürokrat elitine” karfl› da mücadele etmifltir. Bizim Atatürk karfl›tlar›na flunu sormak gerekir! Babadan o¤ula geçen saltanat ve ondan nemalananlar m› sizin anlad›¤›n›z anlamda elittir, yoksa kelle koltukta özgürlük ve ba¤›ms›zl›k mücadelesi verenler mi? Araflt›rmac› Soner Yalç›n bir yaz›s›nda -halka tepeden balan, hatta halk› sömüren

anlamda- as›l elitin “karfl› devrimciler” oldu¤unu flöyle ifade etmifltir: “Bugünlerde baz› siyasetçiler, Cumhuriyet ideolojisini elefltirmek için sürekli küfür gibi ‘seçkinci’, ‘elitist zümre’ laf›n› kullan›yorlar. ‹sim vermeseler de sözleri hep Atatürk’ü hedef al›yor. Oysa: Atatürk’ün birlikte yola ç›k›p sonra ayr›ld›¤› ve Atatürk’e seçkinler yap›flt›rmas› yapanlar›n pek sevdi¤i Rauf Orbaylar, Kâz›m Karabekirler, saltanatç› seçkinlerdi. Atatürk halk çocu¤uydu. Bu nedenle CHP’nin alt› okundan biri halkç›l›kt›. Ne günlere kald›k. Toprak reformuna karfl› ç›kt›¤› için CHP’den kovulan toprak a¤as›, zengin aile çocu¤u Adnan Menderes halk çocu¤u oluyor, yoksul ailenin çocu¤u Atatürk ise seçkinci, öyle mi? Kimin hangi s›n›f için çal›flt›¤› ortadayken, tarih bu kadar tersyüz edilebilir mi?” Her fleyden önemlisi Atatürk, "S›n›fs›z imtiyazs›z kaynaflm›fl bir kitleyiz" slogan›yla her türlü s›n›f ayr›m›n› ve s›n›f çat›flmas›n› reddetmifltir. Atatürk, daha cumhuriyetin ilan edilmedi¤i günlerde "Biz kimiz, neyiz? Ad›m›z› koyal›m!" diyenlere, "Biz bize benzeriz" dedikten sonra "Bizim hükümetimiz halk hükümetidir" karfl›l›¤›n› vermifltir. • sinanmeydan@butundunya.com.tr Kaynakça: Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara, 1969 / M. Agah, Gazi’nin Vecizeleri, ‹stanbul, 1930. / Necati Gündüz, Atatürk Ça¤› ve Zihniyeti, Ankara, 1973 / fievket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, C1, ‹stanbul, 2009. Murat Bardakç›,“Mustafa Kemal’in Mektuplar›nda Sözünü Etti¤i Meçhul Akrabalar” Hürriyet, 7 A¤ustos 2005, s. 27 / Soner Yalç›n, “Ali R›za Efendi ile Zübeyde Han›m Evlili¤inin Trajik Hikâyesi”, Hürriyet, 18 May›s 2008, s. 34. / Komisyon, Atatürk'ün Bütün Eserleri, (30 Cilt) ‹stanbul, 1998-2011/Sinan Meydan, Atatürk ‹le Allah Aras›nda, 9 bas. ‹stanbul, 2015.

57


Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN

Bilginizi Denetleyin 1-A¤aç,maden ya da 5-Kad›n erkek birlikte 8-Düflünen adam

tafl› oyup süslemeler yapan sanatç›ya ne ad verilir? a-Dökümcü b-Kakmac› c-Nakkar d-Kazmac›

yada sadece erkekler taraf›ndan, özellikle Mardin, Siirt, Elaz›¤, Malatya ve çevresinde oynanan halay türünün ad› nedir? a-Lorke b-Teke 2-Sarayburnu Atatürk, c-Gorani d-Kafkas Ulus Zafer ve Afyon an›tlar›n› yapan 6-K›r›lm›fl m›s›r, Avusturyal› heykelt›- tereya¤› ve ayrandan rafl›n ad› nedir? yap›lan Karadeniz a-Heinrich Krippel yöresine özgü çorbab-Josef Thorak n›n ad› afla¤›dakilerden c-Karl Bitter hangisidir? d-Anton Hanak a-Korkota çorbas› b-Gulafl çorbas› 3-Uzunlu¤u, yar›çapa c-Tarhana çorbas› d-Dü¤ün çorbas› eflit olan çember yay›na ne ad verilir? a-Radyal b-Radyan 7-Yüksek ›s›ya sahip c-Radye d-Radula çok s›cak parçan›n aniden suyun içerisine 4-Türkiye' nin 1953 dald›r›lmas›yla elde y›l›nda hizmete giren, edilen çatlak cam türüne ne ad verilir? Alman yap›m› ilk araflt›rma gemisinin a-Çeflm-i Bülbül b-Krakele ad› nedir? c-Cam Füzyon a-Hora b-Sismik d-Üfleme c-Arar d-Derin

heykeli ile tan›nan Frans›z heykelt›rafl›n ad› nedir? a-Giovanni Bologna b-Jean Arp c-Alberto Giacometti d-August Rodin 9-Glikozun hücre

içine girmesine yard›mc› olan ve pankreas taraf›ndan üretilen hormonun ad› nedir? a-‹noklüzyon b-Ensülin c-‹nosinik d-‹ntensif 10-Bafl› kanall› vidalar› döndürerek vidalamak ya da vidaland›¤› yerden sökmek için kullan›lan alete ne ad verilir? a-Pense b-Karga burun c-Tornavida d-Matkap Yan›tlar: 151. sayfada


Babas›n›n verdi¤i karaci¤erle yeniden yaflama kavuflan 7 ayl›k bebekten:

"Teflekkürler Doktor Amca" Prof. Dr. Mehmet Haberal, do¤ufltan karaci¤er hastas› 7 ayl›k bir bebe¤i yeniden yaflama kavuflturmak için Aral›k bafl›nda 12 uzmandan oluflan ekibiyle Kazakistan’›n baflkenti Astana’ ya gitti. ‹lk bölümünü orada yapt›¤› transplantasyon ameliyat›ndan sonra hastas› bebe¤i Ankara’ya getirterek, ameliyat›n ikinci bölümünü Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde tamamlad›. Babas›n›n “ba¤›fllad›¤›” k›smi karaci¤erin transplantasyonuyla yeniden yaflama kavuflan 7 ayl›k ve 7 kilo a¤›rl›¤›ndaki bebe¤in, ameliyattan üç gün sonra kendisini kontrole gelen Prof. Haberal’› görünce gülümseyerek elini tutmaya çal›flmas›, sanki bir hastan›n doktoruna Bir teflekkür etmesi izlenimi uyand›rd›. Prof. Haberal Fotograf ve ekibindeki uzmanlar› Bin Sözcü¤e duyguland›ran bu an›n görüntüsünü, baflka Bedeldir ayr›nt›ya gerek duymadan yay›ml›yoruz. 59


Mehmet Çelikel Lisesi’nin Efsane Ö¤retmeni

Canpolat Pamay’›n Hastane Odas›nda Kutlanan Ö¤retmenler Günü

Canpolat Pamay, Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Ali Haberal

onguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nin eskimeyen eski ö¤retmeni ve müdürü Canpolat Pamay, “Bir ö¤retmenin en mutlu günü, ö¤rencisinin baflar›s›na tan›k oldu¤u gündür” sözündeki mutlulu¤u, iki ö¤rencisinin baflar›lar›na tan›k oldu¤u o gün, iki kat fazlas›yla duyuyordu. Üstelik baflar›lar›n›n yan›s›ra, o iki ö¤rencisinin ayn› gün “vefa” duygusunda birleflen içenlikli sevgilerine ve derin sayg›lar›na da bir kez daha tan›k

Z

60

oluyordu. “Benim için yeni bir olay de¤ildir bu mutluluk” diyor Canpolat Pamay. “Uzun y›llardan buyana Mehmet’in de, Ali’nin de ola¤aüstü baflar›lar›na, ayr›ca hiçbir zaman esirgemedikleri engin sevgilerine, sayg›lar›na, vefa duygular›na da hep tan›k olurum.” 91 yafl›ndaki efsane ö¤retmenin “Mehmet” ve “Ali” diyerek söz etti¤i eski ö¤rencileri, hepimizin tan›d›¤›


BD OCAK 2016

mutluluklar yaflatan eski ö¤rencileri Mehmet ile Ali’nin ellerinde sa¤l›¤›na kavuflmas› nedeniyle ise bu kez ayr›ca özel bir mutluluk daha yafl›yordu. Canpolat Pamay, Türkiye’nin tarihsel özellikli e¤itim kurulufllar›ndan Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nde 1955-1986 y›llar›nda s›ras›yla, Beden E¤itimi Ö¤retmeni, Müdür Yard›mc›s› ve Müdür olarak 31 y›l hizmet etmifltir.

Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Ali Haberal’d›r. Biri, Baflkent Üniversitesi’nin kurucusu ve kurucu rektörü, öteki flimdiki rektörü iki kardefl, bir süredir Baflkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde tedavi görmekte olan eski ö¤retmenlerinin odas›na o gün, ellerinde kucaklar dolusu çiçekler ve en az on kifliye yetecek büyüklükte bir pastayle “bask›n” yapt›klar›nda Canpolat Pamay önce flafl›rm›fl, sonra da iki ö¤rencisinin birbirleriyle yar›fl ederlercesine elini öptüklerini görünce, o günün 24 Kas›m Ö¤retmen Günü oldu¤unu hemen an›msam›flt›. anpolat Pamay, iki eski ö¤rencisiyle birlikte hastane odas›nda kutlad›¤› Ö¤retmenler Günü’nde pasta keserken ve çiçekler aras›nda hat›ra fotograflar› çektirirken, baflar›lar›yla da, her zaman cömetçe sunduklar› sevgi, sayg›, vefa duygular›yla uzun y›llardan bu yana kendisine

C

Canpolat Pamay, ”Ö¤retmenler Günü” pastas›n› keserken

Emekli olduktan sonra okulundan ve ö¤rencilerinden ayr›lamayan 91 yafl›ndaki efsane ö¤retmen, arkadafllar›yla birlikte kurdu¤u ve Mütevelli Kurul Baflkanl›¤›’n› yapt›¤› Mehmet Çelikel Lisesi Vakf›’nda okuluna ve ö¤rencilerine hizmetini bugün de sürdürmektedir. Üniversitede okuyan ö¤rencilere burs sa¤lamak amaçl› Vak›f bu y›l, verdi¤i burslarla 34 ö¤renciye üniversite ö¤renimi sa¤lamaktad›r. • 61


Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren

Paris Ayn› Zamanda Katliamlar Kentidir Geçti¤imiz y›l, 13 Kas›m’da, Fransa’n›n baflkenti Paris’te, Ifi‹D adl› terör örgütünün düzenledi¤i sald›r›larda 130 kifli hayat›n› kaybetti. utbol maç› için stadyuma, yemek için restorana, e¤lenmek için konser salonuna giden masum insanlar, intihar eylemcisi teröristlerin ac›maz sald›r›lar›na hedef oldular. Bu girifle bakarak, Ifi‹D terör örgütünü ve sald›r›lar›n› konu edece¤im san›lmas›n. Paris’teki katliam›n ard›ndan yap›lan baz› aç›klamalarda, tarih bilgisi olmadan konuflanlar›n yol açt›¤› baz› hatalar› düzeltmek istiyorum.

F 62


BD OCAK 2016

Paris’i kana bulayan 13 Kas›m 2015 tarihindeki katliam› de¤erlendirenler, sald›r›lar›, Frans›z baflkentinin en kanl› ve en çok kay›p verilen olay› olarak anlatt›lar. Oysa Paris’in tarihinde çok daha fazla say›da insan›n öldürüldü¤ü hem de devlet eliyle katledildi¤i olaylar vard›r. Bunlardan biri olan, Paris’te, 24 A¤ustos 1572 tarihinde bafllay›p, tüm Fransa’ya yay›lan ve binlerce protestan›n öldürüldü¤ü “Saint Barthelemy katliam›” bizzat Kral IX. Charles’in verdi¤i emirle yap›lm›flt›. Öldürülen Protestanlar›n at›lmas›ndan dolay› Seine Nehri günlerce cesetlerle kaplanm›flt›. Konuyu Bütün Dünya’da daha önce yazm›flt›m. Bu olay yüzy›llar öncesinde kald›¤› için çok yak›n dönemde, 17 Ekim 1961 tarihinde yap›lan bir katliam› hat›rlatmak istiyorum. Söz konusu tarihte, 1953’de bafllayan Cezayir’ deki ba¤›ms›zl›k savafl› 8. y›l›na girmiflti. K›sa ad› FLN olan Cezayir Kurtulufl Hareketi halk taraf›ndan yo¤un bir flekilde destekleniyordu. Fransa ise uluslararas› plat-

formlarda giderek yaln›zlafl›yordu. Bu savafl›n Cezayir’e ba¤›ms›zl›k verilmesiyle bitece¤i de belli olmaya bafllam›flt›. Ancak dönemin Frans›z Hükümeti, bu gerçe¤e direnmekte devam ediyor, Cezayirlilere karfl› art›k sadece bask› ve iflkence de¤il, katliama dönüflen sald›r›lar düzenliyordu. Frans›z askerleri Cezayir’de, polis ise Fransa’daki Cezayir as›ll› Müslüman Frans›zlar› hemen her yerde aç›kça hedef al›yordu. ezayirli siviller ise sadece bar›flç›l gösteri ve yürüyüfller düzenleyerek bu politikalar› protesto ediyordu. Bu gösterilerden biri de, FLN’in ça¤r›s› ile 17 Ekim 1961 tarihinde, Paris’de düzenlendi. Gösterinin as›l nedeni, dönemin Paris Valisi Maurice Papon’un, Cezayirli Müslüman Frans›zlar›n kentte gece d›flar› ç›kmas›n› yasaklayan, yasa¤a uymayanlar›n da vurulmas›n› öngören 5 Ekim 1961 tarihli karar›yd›. Gösteriye kat›lmak üzere kentin birçok noktas›ndan erkek, kad›n, çocuk, yafll›

C F

17 Ekim 1961 tarihinde Paris’te düzenlenen yürüyüfl


17 Ekim 1961 tarihindeki Paris katliam›ndan bir görüntü

geliyordu. Kat›l›mc›lar›n say›s› yaklafl›k 40 bin olarak verilmiflti. Göstericilerin toplanmaya bafllad›¤› s›rada ald›¤› emir ile hareket geçen polis, metro istasyonlar›n›n ç›k›fllar›nda, Paris’in özellikle Bonne Nouvelle, Sentier, Pont Neuilly ve Pont Neuf gibi bölgelerinde yakalad›¤› Cezayirlilere hiçbir ayr›m yapmadan sald›rmaya, ac›mas›zca coplamaya bafllad›. Ellerinde kal›n sopalar olan polisler de, özellikle insanlar›n difllerini dökecek, çenelerini, kafalar›n› k›racak, gözlerini patlacak flekilde vuruyordu. Baz› Frans›zlar polise destek vermek için Cezayirlilere sald›r›rken, kimi Frans›zlar da, flahit olduklar› bu sahnelere tepki göstermeye, masum insanlar› kurtarmaya çal›fl›yordu. Ancak onlar da, polisten ayn› ac›mas›zl›¤› görüyordu. Dikkat çekilmesi gereken en önemli ayr›nt› ise tüm bu olaylar yaflan›rken, Cezayirlilerin en küçük bir direnifl göstermemesiydi. Kendini kurtarmaya çal›flan Cezayirlilerin baz›lar› çevredeki binalara s›¤›nd›. Büyüyen panik ortam›na müdahale eden polis, kaçanlar›n arkas›ndan hedef gözeterek atefl açt›. Seine 64

Kendini kurtarmaya çal›flan Cezayirlilerin baz›lar› çevredeki binalara s›¤›nd›. Büyüyen panik ortam›na müdahale eden polis, kaçanlar›n arkas›ndan hedef gözeterek atefl açt›. Nehri üzerindeki köprülerde, özellikle de Saint Michel semtinde bulunanlar ise canlar›n› kurtarmak için nehre atlad›lar. Yüzme bilmeyenler bo¤uldu, bilenler de polis kurflunlar›n›n hedefi oldu. Polis de vurdu¤u yaral› Cezayirlileri nehre at›yordu. Polis müdahalesi sona erdi¤inde, birçok Cezayirli s›¤›nd›klar› binalar›n mahzenlerinde bo¤ularak öldürülmüfl halde bulundu. Yaral›lara ise müdahale edilmesine izin verilmemifl, olduklar› yerde ölüme b›rak›lm›flt›. Kimi Cezayirlillerin cesetleri de as›ld›klar› a¤açlarda sallan›yordu. “Saint Barthelemy katliam›ndan yaklafl›k 4 yüzy›l sonra Seine Nehri ise yine su üstünde yüzen cesetlerle kaplanm›flt›. Bu kez öldürülenler


BD OCAK 2016

Frans›z Protestanlar› de¤il Cezayirli Müslümanlard›. Polis, 11 bin 538 kiflinin gözalt›na al›nd›¤›n› aç›kl›yordu. Bu kadar insan›n karakollara s›¤mayaca¤› bilindi¤i için Palais des Sports, Parc des Expositions, Stade Pierre de Coubertin gibi sergi ve spor salonlar› ile stadlara götürülmüfltü. Resmi rakamlara göre 140 kifli hayat›n› kaybetmiflti. Kay›plar›n say›s› ise verilmemiflti. Ancak sa¤l›k kurulufllar› sadece kendilerine müsaade edildi¤i k›sa süre içinde 200 ölü saym›flt›. Kay›p say›s›n› ise yine sadece ilk gün için 400 olarak vermifllerdi. Gözalt›ndaki binlerce Cezayirli de çok a¤›r iflkencelerden geçirilmiflti. olis, ölen baz› Cezayirlilerin ceplerinden ç›kan foto¤raflardaki, at üzerindeki asker üniformal› kiflinin kim oldu¤unu anlayamam›flt›. Foto¤raflar›n baz›lar›nda, Frans›zca “Moustapha Kemal” yaz›yordu. Sorguya çekilenlere foto¤raf› göstererek, “Kim bu adam? Neden bu foto¤raf› tafl›yorsunuz? diye sorduklar›nda, o kiflinin Atatürk oldu¤unu ö¤rendiler. Mustafa Kemal’in ayn› foto¤raf›, daha önceki y›llarda da, Cezayir’deki savaflta öldürülen birçok Cezayirlinin cebinde bulunmufltu. Foto¤raf ilk kez, Cezayir’in Oran bölgesindeki bir çat›flmada, yaral› ele geçirilen Cezayirli bir direniflçinin, ön gö¤üs cebinden ç›km›flt›. “Kim bu adam” diye soran genç Frans›z te¤mene yan›t› yafll› bir Frans›z astsubay› vermiflti. Maurice Dupont isimli astsubay, “Birinci Dünya Savafl›’nda,

P F

Mustafa Kemal’in at üzerindeki asker üniformal› foto¤raf›, daha önceki y›llarda da, Cezayir’deki savaflta öldürülen birçok Cezayirlinin cebinde bulunmufltu. Türkiye’yi iflgal etti¤imizde, Antep bölgesinde görevliydim. Bize karfl› direnen güçlerin lideriydi bu adam. Ad› da Mustafa Kemal’dir. Ülkesini kurtaran kahramand›r. Sonradan ünü buralara kadar yay›ld›” diyordu. Paris’teki katliam› izleyen günlerde, görgü tan›klar›n›n gazetelerde yay›nlanan aç›klamalar›nda, annelerinin s›rt›ndan, kuca¤›ndan yerlere 65


BD OCAK 2016

düflen bebeklerin polis taraf›ndan nas›l çi¤nendi¤i anlat›l›yor, polisin Pont de Neuilly bölgesinde Cezayirlileri makineli tüfeklerle tarayarak öldürdü¤ü, can çekiflenlerin de nehre at›ld›¤› bilgisi veriliyordu. lay›n hemen ertesi günü ‹çiflleri Bakan› Roger Frey, adeta alay edercesine “Gece d›flar› ç›kan Cezayirlilerin vurulmas›” karar›n›n “Gece d›flar› ç›kma yasa¤›” olarak de¤ifltirildi¤ini bildiriyordu. Fransa, bu katliam›n ard›ndan büyük bir flok yafl›yordu. Cezayirlilere sald›r› emrini kimin verdi¤ini, polisin neden bu kadar ac›mas›z ve vahflice davrand›¤›n› sorguluyordu. Frans›z Hükümeti ile FLN aras›nda Ekim ay›n›n bafl›nda zaten bar›fl görüflmeleri bafllam›flken, bar›fl› desteklemek için yürüyüfl yapmaya haz›rlanan Cezayirlilerin katledilmesi büyük bir çeliflki olarak belirmiflti. Ama kim ne derse desin Frans›z polisi, hepsi Frans›z vatandafl› olan, bar›flç›l bir flekilde yürüyüfl yapan kad›n, erkek, çocuk, yafll› yüzlerce Cezayirliyi ac›mas›zca katletmiflti. Herkes gerçek ölü ve kay›p say›s›n›n bildirilmesini beklerken, büyük flaflk›nl›k yaratan bir aç›klama geldi. Paris Valisi Papon, 1 Kas›m 1961 tarihinde yay›nlad›¤› bildiride, operasyonun düzenli yürümesi için bizzat kendisinin kentin birçok noktas›na gitti¤ini, Cezayirlilerin güvenlik güçlerine atefl açt›¤›n› gördü¤ünü söylüyordu. Papon, “Polis üstüne düfleni çok iyi flekilde yapm›flt›r” dedikten sonra, polise seslenerek,

O F

66

“FLN ça¤r›s› üzerine Müslüman Cezayirlilerin düzenledi¤i yürüyüflte, size verilen görevi baflar›yla yerine getirdi¤iniz için hepinizi kutluyorum” ifadelerini kullan›yordu. Valinin, polise atefl aç›ld›¤› yalan›n›n üzerine kimse gidemedi. Katliam›n ard›ndan ne bir dava aç›ld› ne de tek bir polis ya da yetkili, soruflturmaya u¤rad›, mahkemeye ç›kar›ld›. Suç duyurular›n›n hiçbiri dikkate al›nmad›. Kurbanlar›n ailelerinin baflvurular›na hep ayn› yan›t verildi. Yak›nlar›n› soranlara, “‹ntihar etti” deniliyordu. ‹flin tuhaf yan›, kay›p olanlar için de ayn› yan›t verilerek, “‹ntihar etmifltir” deniliyordu. Seine Nehri üzerinde yüzen cesetler günlerce, hatta haftalarca, toplanmam›fl, nehir k›y›s›nda dolafl›lmas›na da izin verilmemiflti. irkaç milletvekilinin, parlamentoda, olaylar› araflt›rmak üzere bir komisyon kurulmas› için verdi¤i önerge de, Hükümet taraf›ndan engellenmiflti. Paris’te, Cezayirlilere yönelik polis taraf›ndan yap›lan katliamda en az 400 kiflinin öldürüldü¤ü, kay›p olan yaklafl›k 400 kifliden ise hiç haber al›namad›¤› kabul edilmektedir. Fransa yak›n tarihinin bu en çok ölümlü sald›r›lar›nda hayat›n› kaybedenler, ilk kez 2000 y›l›nda, Seine nehrine at›ld›klar› Saint Michel köprüsü üzerinde an›lm›flt›r. Daha sonraki y›llarda da, Paris’in farkl› noktalar›nda düzenli anma törenleri yap›lm›flt›r. •

B F

gurbuzevren@butundunya.com.tr


Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop

Beyo¤lu’nda Bohem Sanatç›lar

azeteci Fikret Adil Cumhuriyetin ilk y›llar›ndan bafllayan meslek yaflam›nda sanat olaylar›na, özellikle resim sanat›na yak›n ilgi gösterdi. 1950’lerde ilk özel resim-heykel galerisi “Maya”ya kalemiyle en büyük deste¤i vermiflti. Kendisi de zengin bir tablo koleksiyonuna sahipti. Onun “Asmal›mescit 74” kitab› 1930’ lar›n efli¤inde Beyo¤lu’nda bir pansiyonda Fikret Adil sanatç›lar›n yaflam›na tan›kl›k eder. Bu yap›t›ndan söz ederken, “Yaflam›m›n bir bölümü ile tan›d›¤›m sanat ve bas›n dünyas›ndan arkadafllar›m›n e¤lenceli ve özgün yanlar›n› gerçe¤e çok ba¤l› kalarak anlatt›m,”

G

67


BD OCAK 2016

demifltir. Kitaptaki olaylarda gerçe¤in pay› pek çoktur. Ancak canland›r›lan gazeteci, ressam, müzik adam› ünlülerin adlar› biraz de¤ifltirilmifltir. Örne¤in ressam ‹brahim Çall›, ressam Elif Naci karfl›m›za Dall›, Elif Razi adlar›yla gelirler. Romanc› Peyami Safa kendi takma ad›yla Server Bedi diye an›l›r. Ozan Necip Faz›l, müzik adam› Mesut Cemil, gazeteci Nizamettin Nazif kendi adlar›n› tafl›rlar. fieyh Mamduh’un bir tekke fleyhi olan Nurettin Artam oldu¤u da, spor yazar› Eflref fiefik oldu¤u da ileri sürülmüfltür. Onlar›n bir araya geldi¤i pansiyonun adresi ise biraz de¤ifltirilerek

binan›n numaras› 47 olmas›na karfl›n kitapta 74 diye gösterilmifltir. Gazeteci kahramanlar›m›z bas›n›n eski yaz›dan yeni yaz›ya geçifli s›ras›nda yaflanan ekonomik krizden etkilenmifllerdir: “Bab›ali’de de eski hareket kalmad›. Yeni harflerin kabulü dolay›s›yla birdenbire ortaya ç›kan buhran hepimizi bir tarafa f›rlatt›. Art›k yaflam›m› kazanmak için iki üç gazetede birden çeviri ve muhabirlik ifllerinde çal›flmak zorunda kald›m.” Pansiyon, çok hareketli bir e¤lence dünyas›n›n ortas›ndad›r. Çevredeki barlar› Beyaz Rus, Frans›z, Macar sanatç›lar doldurmufltur. Kahramanlar›m›z›n gecesi gündüzü onlarla geçer. Coflkulu bir bohem hayat› yaflan›r. Petrograd, Gardenbar, Türkuvaz e¤lencenin büyük merkezleridir. Ara sokaklarda bir aç›l›p bir kapanan bir sürü yer de vard›r: “‹stanbul valili¤i bu gibi yerlerin sokak aralar›nda oldu¤u için en son saat bire kadar aç›k olmas›na izin verir. Fakat belirli zamanda kap›lar› kapanmas›na karfl›l›k bu yerlerin sahipleri, kendilerini denetleyecek olanlarla uyuflurlar ve sabaha kadar aç›k dururlar. Bu barlar› ucuz sanmay›n›z. Gardenbar, Türkuvaz, içkiye ne para al›rlarsa bunlar da ayn› paray› isterler. Bu nedenledir ki ömürleri

Anlatt›¤› dünyan›n girdisini ç›kt›s›n› çok iyi bilen Fikret Adil, örne¤in Bi-Ba-Bo adl› e¤lence yeriyle ilgili ak›l almaz ayr›nt›lar s›ralamaktad›r:

68


BD OCAK 2016

azd›r, hemen kapan›verirler.” Anlatt›¤› dünyan›n girdisini ç›kt›s›n› çok iyi bilen Fikret Adil, örne¤in “Bi-Ba-Bo” adl› e¤lence yeriyle ilgili ak›l almaz ayr›nt›lar s›ralamaktad›r: “Buras› Opera sinemas›n›n karfl›s›ndaki sokakta küçük bir yerdir, iki katl›d›r. Bodrum gibi bir yere girildikten sonra ikinci kata ç›k›l›r. Fakat ikinci kata ç›kmak için bir merasime uymak gerekir. Çünkü belirli bir saatten sonra kap› kilitlenir ve yaln›z afla¤›daki bodrumda oturulabilir. E¤er yabanc› de¤ilseniz, üzerinde asma kildi olan kap› aç›l›r, yukar› ç›kabilirsiniz. Orada, sizi ihtiyar bir Rus karfl›lar, paltonuzu -e¤er varsa- al›r, Edison’un ilk icat etti¤i gramofon makinesi kadar eski bir gramofona ayn› derecede eski bir plak koyar. Frans›zcas› Yahudiceyi, Yahudicesi Türkçeyi and›r›r, babas› Ermeni, anas› Rum kendisi Katolik bir k›z size içece¤iniz fleyi sorar. Burada içki diye gerçekte votka ile rak›dan ve pek seyrek olarak biradan baflka bir fley bulunmad›¤›na göre seçmekte güçlük çekmezsiniz.” ap›da, bodrumda kokain sat›c›lar› bulundu¤una göre gizli kapakl› üst kata t›rmananlar›n gerçekte oraya niçin geldikleri anlafl›lmaktad›r… Bi-Ba-Bo’nun

kap›s›nda görünen tiplerden biri Seyfi’dir: “Bu adam seyyar bir meyhanedir. Elinde salepçi gü¤ümü gibi bir mangal tafl›r. Hava veya Alyon soka¤›n›n bir köflesine mangal› kurar. Cebinden paket halinde haz›rlanm›fl ve flafll›k denilen kebaplar ç›kar›r, piflirmeye bafllar. Öteki cebinden bir flifle rak›, daha baflka bir cebinden Seyfi’nin bütün elbisesi ceplerden yap›lm›flt›r- kadehleri ç›kar›r ve kadehi, mezesiyle on kurufla rak› satar.” fiu kahvehane görüntüsü, geçmiflin tozlar› alt›ndan s›yr›l›p okurun

K

Fikret Adil bir resim sergisinde dostlar›yla 69


”‹çerde üç kifli, yudum yudum çay içiyorlar ve koz helvas› yiyorlard›.”

karfl›s›na ç›kar›lanlardand›r: “Galatasaray’dan Tophane’ye inen yokuflta, sa¤ tarafta dar bir soka¤a girdik. Orada bodrum gibi bir kap›n önünde duran kasketli bir çocu¤a, fleyh, ’‹hvan›z.’ diyerek içeri girdi. Ben de arkas›ndan. Buras› bas›k ve duman dolu bir yerdi. Kokudan, derhal bir esrar kahvesinde oldu¤umuzu anlad›m. ‹çerde üç kifli, yudum yudum çay içiyorlar ve koz helvas› yiyorlard›. Ocakta çenesi yere düflecek kadar uzam›fl bir yüzle, k›rm›z› fanilal› birisi vard›. Duvarda eski Mesudiye z›rhl›s›n›n sedeften ifllenmifl bir resmi, onun yan›nda da bir denizk›z› as›l› idi. Peykenin üzerinde kucak kuca¤a bir kedi ile bir köpek uyuyorlard›. Masan›n birinde bir ba¤lama duruyordu.” Uyuflturucuyu Beyo¤lu’nun bohem sanatç›lar› da tatm›flt›r. 70

Aralar›nda ondan “Beyza” diye bir kad›n ad›yla söz ederler: “Beyza Han›m’› tan›r m›s›n›z? Tan›mazsan›z tan›yanlara sorunuz. Pek nefis bir fleydir. Onu tan›yanlara içki, açl›k ve uyku etki etmez. Beyza Han›m’›n kuca¤›na düflenler ondan ayr›lamazlar. Ayn› zamanda birçok âfl›¤› vard›r. Fakat hiçbiri ötekini k›skanmaz, onu ayn› ölçüde sever. Greta Garbo bile Beyza Han›m’a âfl›kt›r.” rans›z Henry Murger’nin 19. yüzy›lda kendisini ve dostlar›n› anlatt›¤› “Bohem Hayat›ndan Manzaralar” roman› Puccini’nin “La Boheme” operas›na konu oluduktan sonra bohem sanatç›lar›n çok renkli ama çok çileli yaflam› bütün dünyada tan›nm›flt›. Her ülkede sanatç›lar, e¤lence dünyas›na kendini

F


BD OCAK 2016

Gazete da¤›t›c›l›¤›,

flöyle ressam olmufl: Köyünden ‹stanbul’a gelmifl, paras›n› çald›rd›¤› için geri dönememifltir. Gazete da¤›t›c›l›¤›, adliyede mübaflirlik yapm›fl. Meflrutiyet’te s›navla Avrupa’ya resim ö¤renimine gönderilmifltir. Anlat›r: “Orada resim denilen, bezlerin üzerine, can›m birtak›m güzel boyalar› sürmek usulünü ö¤rendim. Hayat›mda yapt›¤›m resimler hep e¤ri bü¤rü tuhaf renkli fleylerdi. Fakat Avrupal›lar her fleye ad takt›klar› gibi buna da ad takm›fllard›. Kimisi izlenimcilik diyordu, kimisi bilmem ne. Söylediklerine göre orada bulunan Türk ö¤rencilerin en iyisi bendim. ‹flte ben resmi böyle ö¤rendim. Mesele cesaret ve bir defa bafllamak.”

adliyede mübaflirlik yapm›fl. Meflrutiyet’te s›navla Avrupa’ya resim ö¤renimine gönderilmifltir. kapt›ranlar onlara öykünmeye koyuldu. Fikret Adil “bohem” arkadafllar›n› anlat›rken, “Ülkemizde bohem hayat› yaflayan sanatç› pek azd›r. Kahve peykelerinde uyuklayan, koltuk meyhanelerinde at›fla giden, sinema kap›lar›nda kavga ç›karan sahte yazarlar kendi san›lar›na göre bohemdirler. Bu sadece, baya¤›l›kt›r. Üzerlerinde çal›flmad›klar› yay›nlanmam›fl yap›tlar›ndan söz eden bu topluluk, soysuzdan ve çanak yalay›c›dan baflka bir fley de¤ildir. Gerçek bohem, her fleyden önce çal›fl›r ve sanat eseri meydana getirir. E¤er bu eserde döneminin ilerisine geçerse, anlafl›lmazsa bu onun suçu de¤ildir. Ve bohem kazan›r, bütün kazanc›n› bir günde bitirir. Onun zaman kavram› yoktur. Zorunludur. Necip Faz›l bohemdir,” der. Ressam Dall›, çevresindekileri bu yaflam biçimine yöneltme¤e çal›flanlardand›r: “Türk genci, dedi, sen benim vicdan›m›n bayra¤›s›n, biraz ‘bohem’ ol… ‹ç efendim, haydi bakal›m, içelim benim can›m efendim… Ressam Utrillo da içerdi. Ne imifl o ‘renaissance’. Ben böyle bir fley tan›m›yorum.” Arkadafllar›n›n e¤lenceli, özgün yanlar›n› s›ralayan yazara göre Dall›

kademi hocas›, ressam Dall›, “Bu ülkede güzel sanatlar ne kadar ihmal ediliyor. Bir Mikelanj gelse burada mahvolur. Ben profesörüm dedim de karakoldan, ‘Sen delisin,’ diye beni b›rakt›lar,” diye yak›n›r. fiaka yapar, flaka kald›r›r. Onun alt› y›l Paris’te ö¤renim gördü¤ü, ancak Frans›zca ö¤renece¤i yerde, çevresindeki Frans›zlarla ‘Café Vachette’ garsonlar›ndan Jülyen adl› birisine, kendisine hizmet edebilmesi için sonunda Türkçe ö¤retmeyi baflard›¤› anlat›l›r! “Asmal›mescit 74”, bir dönemin gözden uzak kalm›fl hofl özelliklerini ortaya sermektedir.•

A

konurertop@butundunya.com.tr 71


Muzaffer ‹zgü’nün Renkli çizimlerle yenilenen “Anneannemin Ak›l Almaz Maceralar›” serisi kitapl›¤›n›zda yer almaya haz›r. Anneannem Hayvanlar Aras›nda Metin ile sevgili anneannesi Hikmet Han›m’›n konuklar› var. Bir muhabbet kufluyla bafllayan konuk a¤›rlama serüveni nerelere kadar gidiyor; çok flafl›racaks›n›z. Anneannem Askere Gidiyor Torunu Metin’i her zaman flafl›rtmay› ve güldürmeyi baflaran anneanne Hikmet Han›m’›n bafl›na öyle bir fley geliyor ki bu kez flafl›rma s›ras› kendisinde: Sevimli anneanne “askerlik ça¤r›s›” al›yor. Metin ve ablas› f›rsat› kaç›r›r m›! Bu durum onlar› çok e¤lendiriyor. Anneannem Kar K›z› Kardan adam› herkes yapar. Ama bir “kardan k›z” yapmak kaç kiflinin akl›na gelmifltir ki… Üstelik kitap okuyan bir kardan k›z!.. Metin’in becerikli anneannesi Hikmet Han›m çocuklar› yine flafl›rt›yor ve sevindiriyor.

BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem

Gölge & Hayal

Bir Festivalin Ard›ndan

Fotograflar: Suna ERDO⁄AN

Siz hiç Karagöz oynatt›n›z m›? Ben oynatt›m. Hem de çok! O beyaz perdenin arkas›nda de¤nek tutmaya kaç yafl›nda bafllad›¤›m› tam olarak hat›rlam›yorum. Her halde alt› yada yedi yafllar›ndayd›m. 73


vimizin kütüphanesinin demirbafl› on ciltlik Hayat Ansiklopedisi’nden kopyalayarak yapard›m kartondan Karagöz ve Hacivat suretlerini. Hayal perdemi de flem’a yak›p evimizin bodrumunda kurard›m.

E

akl›nda kald›¤› kadar› Hay Hak! Perde ile sesleri de taklit edekurduk/ rek anlat›r, beni bir güzel fiem’a[1] yakt›k e¤lendirirdi. gösteririz gölge hayal / Ama.. Karagöz demek Gerçe¤in aynas›d›r Hayali Küçük Ali[2] bu perde / demekti benim için. San›lmaya martaAnkara Radyosu’nda val… yay›nlanan karagöz Bir kültürel iç güdüyoyunlar›n›n tiryakisiydü bu! Çünkü -benden dim. O büyük ustan›n yaflça büyük olan halaKaragöz demek sesi hala kulaklar›mda. m›n o¤lunun benim gibi Hayali Küçük Karagöz’ün, Hacivat’›n kartondan tasvirlerle yapve di¤er oyun kiflilerinin t›¤› gösterileri saymazAli demekti seslerini, konuflma bisak- o güne kadar hiç benim için. çimlerini, kifliliklerini gerçek Karagöz gösterisi kula¤›m› radyoya yap›flizlememifl; nas›l oynat›lt›rarak Hayali Küçük Ali’yi dinleyerek d›¤›n› görmemifltim. Kuzenim Yalç›n belledim. O günlerden bu güne Karaa¤abey, halam›n evinin soka¤a bakan göz de Hacivat da hep en yak›n ve zemin kat penceresinde sahnelerdi(!) sevgili dostlar›m oldu. Gölge oyunugösterilerini biz mahallenin çocuklar›muzun gerçek de¤erini de Geleneksel na. Perde filan germez, figürleri cama dayar, kendisini gizlemeye de gerek Türk Tiyatrosu derslerinde ö¤rencisi olmaktan onur duydu¤um sevgili duymazd›. Gölge oyunundan çok ö¤retmenin Prof. Dr. Metin And’tan karagöz ve hacivat›n da yer ald›¤› kartondan yap›lm›fl bir kukla gösteri- ö¤rendim. siydi onunkisi… Karagöz’ün nas›l ›llar sonra Hayali Küçük Ali’ oynat›ld›¤›n›, bir gölge oyunu oldu¤unin torunu Tuncay Tanbo¤a’ nu san›r›m Mehmet day›mdan ö¤renn›n (Hayali Torun Çelebi) hiç dim. O da çok severdi Karagöz’ü. unutmayaca¤›m gayret ve inanc› ile Bazen halkevinde ya da halkodalar›n›n kurulan UNIMA (Uluslararası Kukla birinde izledi¤i karagöz oyunlar›n›

Y

74


BD OCAK 2016

16. Uluslararas› Bursa Karagöz, Kukla ve Gölge Oyunlar› Festivali’nin afifli

Birli¤i) Türkiye Milli Merkezi’nin onbir kurucusundan[3] biri ve ilk baflkan› olmak bana, 343. Soka¤›n[4] küçük karagözcüsüne nasip oldu. Neden nereye! Geride kalan günlerden söz açmam durduk yere de¤il... Gözlemci olarak kat›ld›¤›m, 23-28 Kas›m 2015 tarihleri aras›nda gerçeklefltirilen 16. Uluslararas› Bursa Karagöz, Kukla ve Gölge Oyun-

lar› Festivali’ne getirece¤im sözü… Almanya, Brezilya, Bulgaristan, ‹ran, ‹spanya, Rusya ve Türkiye olmak üzere 7 ülkeden 24 toplulu¤un kat›ld›¤›, 5 atölye çal›flmas› ile 3 seminerin düzenlendi¤i; Bursa ve 17 ilçesindeki 21 sahnede gerçeklefltirilen 47 gösteri ile bu festival, ne yaz›k ki yerel bas›n›n d›fl›nda ulusal bas›n ve yay›n kurulufllar›n›n yay›nlar›nda kendine yer bulamad›. Neden mi? Karagöz denince, okur yazar -buna yaz›l›, sözlü ve görüntülü bas›n- yay›n çal›flanlar›m›z da dahil- ço¤u insan›m›z›n akl›na sünnet dü¤ünü e¤lencesi geliyor da ondan. Asl›nda pek haks›z da de¤iller. Çünkü yüzy›llar öncesine uzanan kadim geçmifline ra¤men geleneksel gölge tiyatromuz karagöz, ilgisizlik ve bilgisizlikten 19. yüzy›l›n sonlar›n-

Bursa Karagöz TiyatrosuKay›k (Üstte) Cengiz Samsun Kukla Tiyatrosu- Karagöz Dinozor Diyar›nda (Altta) 75


BD OCAK 2016

bulunmufl olmas›; 1655 y›l›nda ‹stanbul’a gelen Jean Thévenot’un Türkiye ile ilgili eserinde bir han›m›n aç›k saç›k bir karagöz oyununu nas›l olup da izledi¤ini anlayamad›¤›ndan söz etmesi bunun kan›t›. [5] Karagöz ve orta oyunundan çok çekmifl olsa bile II. Abdülhamit’in baz› karagöz sanatç›lar›n› M›z›ka-y› Hümayun [6] himaHakan Ar›soy yesine alm›fl olmas› da… Fakat saray›n bu koruyucu yaklafl›m› ne yaz›k ki yeterli olmam›fl. Yaz›l› olmayan oyun gelene¤i nedeniyle Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun s›n›rs›z özgürlük simgesi olan bu geleneksel gölge oyunumuz, ça¤›n kültürel geliflimine ayak uyduramam›flt›r. Cumhuriyet döneminde Ahmet Kutsi Tecer, ‹smail Kabare Pupala Hakk› Baltac›o¤lu, Refik Almanya Ahmet Sevengil, Metin And, Haldun Taner, Aziz Nesin gibi yazar ve araflt›rmac›lar›n dan bafllayarak “tu kaka” edilmifl; Tanzimat ve Meflrutiyet dönemi ay- yapt›¤› araflt›rmalar ve yazd›klar› d›nlar› taraf›ndan küçümsenerek bir eserler de karagözün salt çocuklara köfleye itilmifl; çocuklara has bir gös- yönelik bir sahne sanat› oldu¤u alg›s›teri olarak üç befl ustan›n gayreti ile n› de¤ifltirememifltir. Sadece Karagöite kaka da olsa bugünlere gelebilmifltir. z’ün de¤il, kuklan›n da… 16. Uluslararas› Bursa Karagöz, aragözün salt çocuklara yönelik Kukla ve Gölge Oyunlar› Festivali’ne bir gösteri oldu¤unu düflünmek de bu alg›n›n hakim oldu¤unun alt›n› ve söylemek elbette çok yanl›fl. çizerek belirtmek isterim. Festivale kat›lan karagöz ve kukla sanatç›lar›m›Geçmiflte saray›n ve halk›n gözde e¤lencelerinden oldu¤unu bildi¤imiz z›n sunduklar› oyunlar ile kimi konuk sanatç›lar›n gösterileri hep çocuklara kimi karagöz oyunlar›n›n yabanc› seyyahlar taraf›ndan fazla aç›k saç›k yönelikti. Daha büyük yafl gruplar›na

K 76


BD OCAK 2016

yönelik olanlar da ne yaz›k ki okul öncesi ve ilkokul çocuklar› taraf›ndan izlendi. Dokuz bini aflk›n seyircinin -ö¤retmenler ve kat›lan sanatç›lar hariçtümü küçük çocuklard›.. una ra¤men dünyan›n belli bafll› kukla festivalleri aras›nda önemli bir yer edinmifl, bugüne kadar 50 ülkeden Rusya Teatrol-Theater 108 yabanc› toplulu¤u a¤›rlam›fl olan bu festival, yak›n Tarihi ve turistik yönleri ile tan›nan gelecekte kukla ve gölge tiyatrosunun Bursa; bugün 20 müzesi, 12 kütüphasadece çocuklara yönelik bir sanat nesi ve 14 kültür sanat merkezi ile dal› olmad›¤› gerçe¤inin ülkemizde ayn› zamanda bir kültür kenti. Elbette de anlafl›laca¤›n›n müjdecisi gibi. ki bunda 1879 y›l›nda Bursa valili¤ine Bursa Kültür, Sanat ve Turizm Vakf›’ atanan; burada tiyatro sanat›n›n n›n giriflimleri ve Büyükflehir Beledi- tohumlar›n› yeflerten, Moliere’den yesi’nin deste¤i ile kurulmufl Bursa yapt›¤› çeviri ve uyarlamalar ile ad›n› fiehir Tiyatrosu, Bursa Senfoni tiyatro tarihimize alt›n harflerle yazd›Orkestras› ve ülkemizin ilk ve tek ran Ahmet Vefik Pafla’n›n da büyük Karagöz Evi / Müzesi ve gerçekleflti- pay› var. Ruhu flad olsun… rilen di¤er uluslararas› festivaller ile Bursa’ya yolunuz düflerse e¤er di¤er kültür ve sanat etkinliklerini Karagöz Evi’ni ziyaret etmeyi sak›n görünce böyle düflünmekten kendimi ihmal etmeyin. Emin olun gezilip alamad›m. görüldükçe yirmi y›l önce var olmayan bu müze, giderek daha da önem kaza‹spanya- Adel narak büyüyecek ve dünyan›n ünlü gölge ve kukla oyunu müzelerinden biri olacak. •

B

tekinozertem@butundunya.com.tr [1] fiem’a yakmak : Mum, ç›ra vb. yakmak [2] Mehmet Muhittin Sevilen (1886 – 1974) [3] Prof.Dr. Metin And, Dr.Tekin Özertem, Tuncay Tanbo¤a, Mevlut Özhan, Hayrettin ‹vgin, Orhan Kurt, Tacettin Diker, Metin Özlen, Hadi Poyrazo¤lu, Ünver Oral Kamil Toygar [4] ‹zmir’de do¤up büyüdü¤üm sokak [5] 1655-1656’da Türkiye, Jean Thévenot /Nuray Y›ld›z, Tercüman 1001 Temel Eser, 1978. [6] Saray Orkestras›. Cumhuriyet Dönemi’nde Ankara’ya tafl›nacak ve Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras› olarak çal›flmalar›n› sürdürecektir.

77


Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu

az›m Hikmet, “Donanma Davas›” nedeniyle tutuklu kald›¤› Çank›r› Cezaevi’nden efli Piraye Han›m’a gönderdi¤i 2 Temmuz 1940 tarihli fliirsel mektubunda, flöyle seslenir: Hapishane avlusunda / bir bahçemiz vard›. / S›cak bir duvar dibinde / on befl ad›m kadard›. / Gelirdin, yan yana otururduk , / K›rm›z› ve kocaman / muflamba torban / dizlerinde. / (...) Kelleci Mehmed’i hat›rl›yor musun ?/ Sübyan ko¤uflundan. / Bafl› dört köfle, / bacaklar› k›sa ve kal›n /

N

78

ve elleri ayaklar›ndan büyük. / Kovan›ndan bal çald›¤› adam›n / taflla ezmiflti kafas›n›.../ *** Naz›m ’›n bu fliiri ne zaman dilime dolansa, “Bafl› dört köfle” deyifli, Eninde Sonunda deyimine iliflkin yaz›mdan flu sat›rlar› an›msat›r: “Görülüyor ki, köfleli kafa yap›s›na sahip baz› kifliler, ‘eninde sonunda’ deyimindeki ’en’ sözcü¤ünü, geometrik flekillerin ‘eni / geniflli¤i’ gibi alg›lay›p “en’in karfl›l›¤› son de¤il; ön olur”, dayatmas›yla Türkçenin zenginli¤i yan›nda yüzy›llar›n yaratma gücüyle oluflturulan eninde sonunda deyiminin önünde sonunda olmas› gerekti¤ini savunurlar. “Düflünülmez ki, ‘ön’ün karfl›l›¤›


BD OCAK 2016

‘son’ de¤il, ‘art, arka, geri’ dir. Ayr›ca, ‘ön’ sözcü¤üyle yap›lm›fl ikilemelerimiz de var; ‘ön art’- ‘önü ard›- önünü ard›n›’ / ‘önü arkas›’‘önünü arkas›n›’ gibi...

Acaba; baz› kifliler, protokol listelerinde yer alan “önde gelen” kiflilerin hep “önden gittiklerini” gördükleri için mi, bu kez de önde gelen deyiminden hoflnutsuzluklar›n› ortaya koyarak sözün, “önde gelen de¤il, ninde sonunda deyiminin önde giden olmas› gerekti¤i” gibi bir yanl›fl oldu¤u, do¤rusunun sav›n destekçisi olabiliyorlar?... önünde sonunda olmas› Önde gelen deyimi, bir toplulukgerekti¤i sav› ileri sürülürken: ta önemli konumda olan kifliyi; ya da 1- Bu deyimdeki -en- sözcü¤ü- a¤›rl›k kazanm›fl öncelikli bir duyguyu nün ‘genifllik’ anlam›nda de¤il, bafl›na vurgulamak için kullan›l›r. geldi¤i önadlar›n ‘en üstün’ derecesini Örne¤in, “Toplum yarar›, kifli vurgulayan [En yarar›ndan önde güzel (güzelli¤in gelir”, “Arkadafll›k zirvesinde, ondan iliflkilerinde ç›karlar Benimsenmifl / daha güzeli yok ve de¤il, dostluklar yerleflmifl deyimlerin, önde gelir” deyifllebir tane); En enli b›rak›n tek bir (eni en genifl, o rinde “önde gelir” nesneden daha sözcü¤ünün, sözcük yerine “önde gider” enlisi yok); En denilebilir mi?.. s›ras›n›n bile yüksek (ondan Önde gelir deyifli, de¤ifltirilemeyece¤i bir konunun ya da daha yükse¤i yok)] gibi... bir belirteç sözü edilen kiflinin gerçe¤i (zarf) oldu¤u; de¤erini, önemini, gözden kaç›r›l›r. 2- Dilimize öncelli¤ini vurgular. deyim olarak yerEdebiyat dünyaleflmifl bu eninde m›z›n önde gelen sonunda ikilemesinin uzun bir geçmi- isimlerinden Ataol Behramo¤lu, fli bulundu¤u; Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanan 3- Benimsenmifl /yerleflmifl bir yaz›s›nda babas›n›, “kendi meslek deyimlerin, b›rak›n tek bir sözcü¤ü- alan›nda önde gelen bir bürokratt›...” nün, sözcük s›ras›n›n bile de¤ifltirile- diye tan›ml›yordu (6 Haziran 2015). meyece¤i gerçe¤i... gözden kaç›r›l›r. Anl›yoruz ki, Say›n Behramo¤Bazen akl›ma tak›l›yor: ‹nsanlar›n lu’nun babas›, meslek alan›nda üstün düflünceleri, davran›fllar›, kafa biçim- yetenekleriyle öne ç›km›fl, baflar›lar› lerine göre mi flekilleniyor; yoksa, yan›nda çevresinin sayg›s›n› kazandüflünsel yap›lar›na göre mi oluflup m›fl, önemli bir kifli. gelifliyor?.. Ne onur verici bir övünç!.. Neden, baz›lar› ‘köfleli’, baz›lar› Ac›d›r; Yaprak dökümü f›rt›nas› ‘sivri’ düflünceli oluyor ?... son zamanlarda pek sert esti. Bilim,

E

79


BD OCAK 2016

sanat ve bas›n de¤erlerimizden nicelerini sonsuzlu¤a u¤urlad›k. fiu sat›rlar› yazarken de Hasan Pulur’un ölüm haberi geldi (29. 11. 2015): Kimi gazete “Türk bas›n›n›n usta kalemlerinden...”, kimi “Bas›n dünyam›z›n önde gelen isimlerinden ...” biçiminde tan›ml›yordu onu. Ifl›klar içinde yats›nlar. *** ani, bir f›kra anlat›l›r: Bizim Yusuf, H›ristiyan bir k›za afl›k olur ve evlenmek için anas›ndan ister. K›z da Yusuf’a afl›kt›r ama anas›, “Müslümana k›z vermem” diye diretir. Ancak, k›z›n›n s›zlanmalar› sonunda yumuflar ve bir flartla kabul eder: Yusuf, H›ristiyan olursa... Nas›l olacak?.. Yusuf’u bir çarflafa yat›r›rlar, dört ucundan birer kifli tutar ve “Yusuf idi oldu Yuvan, Yusuf idi oldu Yuvan...” diyerek - çocuk uyutur gibi- üç/befl kez sallad›ktan sonra Yusuf’un ad› Yuvan, dini H›ristiyan olur ve sevdi¤i k›za kavuflur. (!) Birkaç ay sonra, H›ristiyanlar›n ya¤s›z et yedikleri perhiz günleri gelir. Kaynana, Yuvan’› et almas› için kasa-

H

ba gönderirken s›k› s›k› uyar›r: “ Et ya¤l› olmas›n haaa!..” Kaynana, getirilen ete bir bakar ki, yar›s› ya¤. K›yamet kopar... Yuvan ise gayet sakin: “Aman kaynanac›¤›m üzülme, kolay› var” der. Masa örtüsünü çeker, eti ortas›na koyar ve karfl› iki ucunu kaynanas›na tutturup “Ya¤l› idi oldu yavan, ya¤l› idi oldu yavan...” diye sallamaya bafllay›nca kaynana hayk›r›r: “‹ki sallamayla ya¤l› et yavan olur mu!..” Yusuf, tafl› gedi¤ine koymakta gecikmez: “Bre kaynanac›¤›m, k›rk y›ll›k Yusuf iki sallamayla Yuvan oldu da flunca¤›z ya¤l› et niye yavan olmas›n ?...” Yüzy›llar›n önde gelen deyimi de de¤iflik kafa yap›s›ndaki baz› kiflilerin “sallamas›yla” önde giden olur mu !.. Ne diyelim: “Önde gelen” kifli olmak, insanlara onur verir, “Önde giden”lere ise, ‘haddinizi bilin!’ denir. • orhanvelidedeoglu@butundunya.com.tr

Nasrettin Hoca’dan Ders

Nasrettin Hoca’y› bir köye vaaz ve nasihat için davet ederler. Kararlaflt›r›lan gün köye gelen Hoca, ”Bir kese alt›n verirseniz konuflurum, yoksa döner giderim.” der. Çaresiz herkesten para toplay›p, derklefltirip bir kese alt›n› Hoca’ya verirler. Çok güzel bir konuflma yapan Hoca, konuflman›n sonunda giderken ald›¤› bir kese alt›n› iade eder. ”Madem geri verecektin niye istedin” diye sorulunca Hoca, ”Para ödedi¤iniz için dikkatle dinlediniz. Birincisi bu. ‹kincisi de; cebinde para oldu mu insan bir baflka konufluyor” diyerek harika iki ders daha verir. 80


Sporun Dünyas›

BD OCAK 2016

Metin Gören

Yeni y›l yeni umutlar demekti... Yeni y›l önümüzü görmesek bile, 365 gün sürecek uzun bir yaflam maratonu idi bir zamanlar...

Sporun eleneksel kutlamalar, yeni y›la bir sevgili gibi sar›ld›¤›m›z duygusal anlar›n görüntülerini foto¤raflara kare kare yans›t›rd›. Yeni y›l›n umut dura¤›nda, gözlerinde parlayan umut ›fl›klar›yla spor sevdal›lar›n› görürdük. Oynamak, sporcu yetifltirmek ya da karfl›laflmalar› izlemek için giderlerdi spor alanlar›na. De¤iflim meltemleri eserdi, tatl› tatl›... Centilmenlik, dürüstlük, rakibe sayg› vard›. Taraftarlar eli b›çakl›, kesici aletlerle yüklü yasa d›fl› insanlar görüntüsü vermezdi. Gözlerin içine dek yans›yan gülücükleri görürdük. Bizi böyle al›flt›rm›fllard›...

G

Ve sporu onurlu çat›s› birileri ele geart›k çirdi ani basçöküyor k›nlarla, bir mu? anda... Göz aç›p kapayana dek. Kapitalist sistemin egemen güçleri naylon baflkanlar, kukla yönetimlerle önce oyuncu ve teknik direktör kadrolar›, sonra kulüpler ele geçirildi. Atletizm, boks, buz pateni, basketbol, voleybol ve futbol...Ve daha nice branfllar... Terör olgusu, oyun alanlar›n›n da¤dan inme eflk›yas› oldu sanki. ‹ngiltere futbolu elden gitti. Arap 81


BD OCAK 2016

fleyhleri, sihirli hal› üzerinde dans eden oryantallerle, futbolun mucidi ‹ngilizleri taca att›. ngilterenin yetifltirdi¤i en büyük oyunculardan biri olan Bobby Charlton, BBC televizyonunda bir programa konuk olan Arap kulüp baflkan› Abdullah Bin Velid El Harami'yi (!) bir elinde kazan›lm›fl kupa, di¤erinde iri taneli, alt›n imameli tesbih ile görünce, bir 盤l›k atarak, ''Eyvah ‹ngiltere futbolu, petrolun siyah›nda bo¤ulacak.'' diye hayk›rm›flt›.

Bobby Charlton

itt

Katarina W

Do¤u Almanlar›n ünlü buz dans› y›ld›z› Katarina Witt'i an›msarm›s›n›z bilemiyorum. 1980'lerin ünlü sporcusu, bir flampiyonan›n ard›ndan antrenmanlara bafllam›flt›. Gazetecilerin ''Daha dün Dünya fiampiyonu oldunuz, bu acele niye? En az›ndan bir süre dinlenmeniz gerekmez mi?'' fleklinde bir soru yönelti¤inde, Witt'in 82

yan›t› onu sistem yöneticilerinin gözünden düflürmüfl ve flampiyon uzun süre Almanya'dan d›flar› ad›m›n› bile atamam›flt›. Katarina Witt ''Daha çok çal›flmal›y›m ve daha uzun y›llar, buz üzerinde dans etmeliyim. Çünkü; art›k benim gibi sporcular yetiflmeyecek ve egemen güçler, zenginler ve iflten anlamayanlar dünya sporunun belas› olacaklard›r.'' demiflti. Doping yapt›¤› kan›tlanan 100 metre dünya flampiyonu Ben Johnson'un itiraf› ise gelece¤e yönelik bir iddia gibi yorumland› y›llarca. Siyahi atlet, ''‹kibinli y›llarda, b›rak›n sporcular›, bir çok devletin tüm sporcular› dopingli ç›kacak. Çünkü; antrenman çizelgeleri ve insan gücü rekorlar› k›rmaya yetmeyecek. Bunlar›n üzerinde bir baflka güç, devletin denetim ve gözetiminde olmalar› olas›, doping yap›c› ve teflvikçileri olacak.'' demiflti. Kanadal› atletin bu aç›klamas›n›n ard›ndan en az 30 y›l geçti ve Rusya atletizm tak›m› kadrosunda bulunan 28 sporcunun doping yapt›¤› tesbit edildi. Ne garip !.. iliyorum; art›k çok geç. Dünya sporunu tepeden t›rna¤a saran olumsuzluklar ve kirlenmenin temizlenmesi olanaks›z boyutlar›; siyaset, kara para ve insan üçgenini sürekli afla¤›ya çekiyor. Uluslararas› flikeciler mantar gibi türedi. Doping üreticileri daha etkili kimyasal formüllerin peflinde. Cahiller, paragözler, sporun tüm dallar›n›n bilimsel yap›lar›n› bozuyor. F‹FA Baflkan› Blatter ile UEFA Baflkan› Michel Platini'ye yeflil dolarlar

B


BD OCAK 2016

saç›larak yap›lan protestolar sporun onurlu çat›s›n›n art›k çöktü¤ünün bir kan›t› sanki... Al›flmal›y›z.. Yeni y›la girdi¤imiz flu günlerde. geriye dönük üçüncü vizyon onurlu spor filmlerini b›kmadan izlemeye al›flmal›y›z... Bu koflullar içinde tahminlerden daha net söylemlere geçmeliyiz ve demeliyiz ki: “Avrupa’da y›l›n futbolcusu ya Messi olacak ya da Ronaldo.'' Neden diye sorduklar›nda yan›t›m›z art›k çok kolayd›r: ' “Baflka oyuncu yok ki.'' Biliyorum; yeni y›l›m›z 2016 'ya umutla bakmak, yaflayaca¤›m›z spor etkinlikleriyle dolu aylar›n, günlerin ve saatlerin getireceklerini umutla beklemek için art›k çok geç...

Temiz de¤erlerini, erdemlerini yitirmifl, hile yolunu benimsemifl toplumlar›n yap›lar›, yeniden onar›larak onur çizgisine asla tafl›namaz. Karanl›k bir oday› and›ran ülke yap›s›nda ›fl›k umuduyla kap›y› biraz da

Sepp Blatte

olsa aralamaya çal›flmak, bir fleyi de¤ifltirmeyecektir. Çünkü; karabulutlar›n arkas›nda da art›k temizlenmesi çok zor, büyük kara lekeler var... Ve... Art›k çok geç.• metingoren@butundunya.com.tr

Tüm Çizerlere Aç›k Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› Yar›flma flartnamesi için: www.milasbel.com.tr Etkinlikler Sayfas› 83


XXX

Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol

Alt›n Post ve

Argo Denizcileri 7 rgo kaç›fl telafl›yla dönüfl yolunda Karadeniz’de h›zla seyrederken ‹ason ve arkadafllar› sevinç içindeydiler, ama Medea’ n›n içi rahat de¤ildi; belle¤inde karanl›k görüntüler beliriyordu. Argonotlara yard›m etmekle babas›na ihanet etmifl oldu¤unu ve ‹ason’a karfl› olan duygular›n›n bu ihanetin piflmanl›¤›na bask›n ç›kt›¤›n› biliyordu. Belle¤ine üflüflen o gölgelerde babas›n›n öç duygusuyla kas›lm›fl yüzünü seçebiliyordu.

A

84

Babas›n›n emri üzerine üvey kardefli Absyrtus’un Argo’nun pefline düflece¤inden emindi. Bu huzursuz düflüncelerden kurtulmaya ve yeni bir ülkede ‹ason’un efli olarak yeni bir yaflama bafllamay› düflünmeye zorlad› kendini. ‹ason’un ba¤l›l›k yemini bu zor günlerde yaslanabilece¤i tek destekti. Argo Halys’in (K›z›l›rmak) denize döküldü¤ü yere geldi¤inde Medea’n›n iste¤i üzerine mola


BD OCAK 2016

verdiler. Medea yard›mlar›n› gördü¤ü tanr›ça Hecate’ye bir flükran kurban› adam›flt›. Tekrar yola koyulduklar›nda Iolcus’a do¤ru rota çizerlerken ak›llar›na Phineus’un sözleri geldi. Yafll› bilici “Gitti¤iniz yoldan dönmeyin,” demiflti. Bunun ne anlama geldi¤ini ve baflka hangi yoldan dönebileceklerini konuflurlarken Friksus’un o¤ullar›ndan Argus yafll› bilgelerden duydu¤u co¤rafya bilgilerini paylaflt›. Karadeniz’e dökülen büyük bir suyolunun dar kanallar üzerinden di¤er bir suyoluyla birleflip Akdeniz’e kadar uzand›¤›ndan söz edildi¤ini an›msam›flt›. Haritalar›na bakt›lar. ‹ster (bugünkü Tuna) ve Eridanus (bugünkü Po) olmal›yd› bu suyollar›. Bilgelerin söyledikleri do¤ruysa Adria Denizi’ne (Adriyatik) ç›kmalar› olas› görünüyordu. Bosphoros’u solda b›rak›p kuzeye do¤ru dümen k›rd›klar›nda pefllerindeki iki Colchis filosundan birine rotalar›n› aç›k ettiklerini fark etmediler. Argonotlar›n geldikleri yoldan dönme olas›l›¤›n› hesaba katan Apsyrtus, emrindeki di¤er filoyu daha önce Bosphoros’dan Ege’ye yönlendirmiflti. Argo ‹ster’in a¤z›ndaki üçgen biçimli adac›¤›n solundan geçip adac›¤›n sivri ucunda karaya yanaflt›¤›nda Absyrtus’un bulundu¤u Colchis filosu adan›n di¤er taraf›ndan dolaflarak Argo’ya yaklaflm›flt›. Çat›flma kaç›n›lmaz olmufltu. edea babas›n›n gemilerini görünce korkuya kap›lm›flt›. ‹ason onu yat›flt›rd›, bir plan yapt›¤›n› ve yard›mc› olursa ülkesine zorla geri götürülmekten kurtulaca¤›n›

M

söyledi. Medea’n›n çaresizce kabul etti¤i bu plan onun kardefl katili olmas›yla sonuçland›. Baflbafla görüflmek için Absyrtus’u adac›ktaki bir tap›na¤a ça¤›rm›fl ve ‹ason’un tuzak kurarak onu öldürmesine seyirci kalm›flt›. Argonotlar bafls›z kalan filonun askerlerinin ço¤unu öldürdüler; kaçabilenler de Aetes’in h›flm›ndan korktuklar›ndan geri dönmek yerine sa¤a sola da¤›ld›klar› yörelerde yerleflmeyi tercih ettiler. Argonotlar›n Tuna’dan girip Akdeniz’e ç›kt›klar› yolculu¤un

Batum’daki Medea heykeli (Davit Khmaladze adl› Gürcü bir mimar taraf›ndan yap›lm›fl ve 2007 y›l›nda Avrupa Meydan›’na dikilmifltir.) 85


BD OCAK 2016

Medea ile ‹ason – Gustave Moreau (1826-1898) ‹ason ile Medea’n›n evlenme töreni Biagio d’Antonio (1446-1516)

86

devam›nda u¤rad›klar› yerlerden bir nesil sonra Troya dönüflü Odysseus geçecekti: Circe’nin Adas›, Skylla ile Kharibdis’in Geçidi, Sirenlerin Adas› ve Phaiaklar›n Adas›. Bu yerlerin özellikleri ve mitolojik kifliliklerinden dergimizin Kas›m, Aral›k 2013 ve Ocak 2014 say›lar›nda söz etti¤imiz için tekrarlamaya gerek görmüyoruz. Circe’nin Adas›’na u¤ramalar›n›n nedeni sadece Medea’n›n halas› olan büyücü Circe’yi ziyaret etmek de¤ildi. Circe’nin suçlular› suçluluk duygusundan ar›nd›rmak yetisinden yararlanarak iflledikleri cinayetin vicdanlar›ndaki yükünü hafifletmek istemifllerdi. Circe Medea daha bebekken Colchis’ ten ayr›ld›¤›ndan onu tan›m›yordu. Ar›nma töreninden sonra Medea kimli¤ini aç›k edince onlar› adadan kovdu. Skylla ile Kharibdis’in u¤ursuz geçidinden kolayca geçtiler, çünkü deniz perisi Thetis Argonotlardan biri olan efli Peleus’u kollam›fl, Kheiron’un bak›m›na emanet etti¤i o¤lu Achilleus’u (Aflil) babas›z b›rakmak istememiflti. Sirenlerin Adas›’ndan da Orphe-


BD OCAK 2016

Medea ile Pelias’›n k›zlar› – Antik kabartma MÖ. 420 us’un yard›m›yla geçtiler. Onun ezgileri Sirenlerin çekici seslerine bask›n ç›km›flt›. haiaklar›n Adas›’na geldiklerinde ikinci Colchis filosuyla karfl›laflt›lar. Argo’nun dönüfl yolunda u¤rayaca¤›n› tahmin ederek burada bekleyen Colchisliler Ada’n›n konuksever kral› Alcinous ve efli Arete’ye bask› yaparak Meda’y› kendilerine teslim etmelerini istemifller, Kral da “Medea bekârsa al›rs›n›z, yoksa vermem,” demiflti onlara. ‹ason evlenme sözü verdi¤i Medea ile baba oca¤›nda görkemli bir törenle evlenmek istiyordu. Bunu ö¤renen kraliçe Arete

P

Kral’›n verdi¤i sözü yerine getirmesini engellemek için bir kurnazl›k yap›p Colchislilere belli etmeden hemen evlendirdi onlar›. Sonra da Medea’n›n evli oldu¤unu söyleyerek onu teslim etmediler. Böylece Colchisliler ikinci kez eli bofl döndüler. Ülkelerine geri dönmek istemeyenlerin Ada’da yerleflmelerine izin verildi. Argo Ada’dan ayr›l›rken Medea’ n›n yan›nda 12 genç k›z vard›; Kraliçe’ nin Medea’ya arma¤an›yd› onlar. Evli çiftle Ada’dan ayr›lan Argo’ nun Iolcus’a ulaflmak için art›k peflini kollamas›na gerek kalmam›flt›. F›rt›nalar Libya k›y›lar›na, oralardan Girit Adas›’na sürükledi onlar›. Girit liman›n›n bekçisi bronz dev Talos’dan Medea’nin becerisiyle kurtuldular. Sonunda Argo’nun denize indirildi¤i Pagasae’ye vard›lar. Apollonius’un Argonautica’s› burada son buluyor. ‹ason’un Medea ile birlikte baba oca¤›na ayak basmas›ndan sonra yaflad›klar›n› baflka yazar ve ozanlar›n birbirinden farkl› öykülerinden ve en son olarak Euripides’in Medea isimli oyunundan ö¤reniyoruz. Argo Pagasae liman›n›n kumsal›na çekildi¤inde denizcileri karfl›layan 87


BD OCAK 2016

olmad›. Bir kuytudaki kay›¤›nda uyuyan yaln›z bir bal›kç›yla konuflan ‹ason anne ve babas›n›n kral Pelias taraf›ndan öldürüldü¤ünü (veya intihara zorland›klar›n›) ö¤renince öfkeye kap›larak hemen saraya sald›r›p ölümü hak eden Pelias’› ortadan kald›rmak istedi. Argonotlardan biri ve Pelias’›n o¤lu olan Acastus buna karfl› ç›kt›. Acastus babas›n›n onay›n› almaks›z›n serüven tutkusuyla sefere kat›lm›flt›. ‹ason sefer boyunca arkadafll›k etti¤i ve yard›mlar›n› gördü¤ü Acastus ile onun babas›na karfl› duydu¤u öç aras›nda ikilemde kald›. Fakat Medea öne ç›kt› ve Pelias’› cezaland›rma iflini üstlendi. Kurnaz bir planla flehir kap›lar›na vard›¤›nda Medea yafll› bir Artemis rahibesi görünümündeydi. Ona efllik eden Ada’l› k›zlar tahtadan bir Artemis heykeli tafl›yorlard›. ‹çi oyuktu bu heykelin. ep birlikte Tanr›ça’y› öven ezgiler söyleyerek ilerleyen bu gösteriflli kad›n grubunu nöbetçiler durdurmaya cesaret edemediler. Merak içinde kalan Pelias üç k›z›yla birlikte grubu karfl›lay›p “Artemis benden ne istiyor?” diye sorunca Medea “Seni terkeden o¤lun Acastus Libya k›y›lar›nda denizde kaybolmufl,” dedi. “Artemis sana ac›d› ve taht›na yeni bir varis getiresin diye seni gençlefltirmek istedi; onun için buraday›m.” Pelias’›n kuflkulu yüz ifadesini görünce Medea kendine özgü bir oyunla birden yafll› görünümünden ç›k›p eski haline döndü. “‹flte böyle,” diye hayk›rd›; “Arte-

H

88

mis’in gücünü gör.” Göz boyac›l›¤›n› pekifltirmek için bir hamle daha yapt›. “‹nanm›yorsan yafll› bir koç ile bir kazan getirsinler, koçu kuzu yapay›m.” Getirilen koçu parçalara ay›r›p kazana att›; gizemli tav›rlarla Colchis dilinde dualar m›r›ldan›p birtak›m otlarla kazan› kar›flt›r›rken bir kuzu f›rlad› ortaya. Artemis heykelindeki oyu¤a gizledi¤i ve iflareti üzerine yan›ndaki k›zlar›n sal›verdi¤i kuzuydu bu. Pelias inanm›fl ve gençlik özlemiyle kendinden geçmiflti. Kendini Medea’n›n ellerine b›rakt›¤›nda sonu yafll› koçunki gibi oldu. Fakat parçalama iflini Medea gizemli tav›rlar›, bask›n kiflili¤i ve ço¤u anlafl›lmayan büyülü sözleriyle etkiledi¤i Pelias’›n k›zlar›na yapt›rd›. Sonra kazan kaynarken Ay’a bak›p dua etmeleri için ellerinde meflalelerle saray›n çat›s›na gönderdi onlar›. ‹ason’la anlaflt›klar› üzere saray›n çat›s›nda beliren meflale ›fl›klar› Pelias’›n öldü¤ünü bildiren iflaret olacakt›. ‹flareti gören ‹ason ile Argonotlar›n kente girmeleri zor olmad›. ‹ason Pelias’›n yerine geçmek istemedi. Iolcus taht›n› sefer boyunca arkadafll›k etti¤i Acastus’a b›rakt›. Baz› kaynaklar Medea ile ‹ason’un kentten kovulduklar›n› yaz›yor. ‹ason Alt›n Tüylü Koç’un Colchis’e do¤ru yola ç›kt›¤› Beotia’ya gidip Alt›n Post’u Zeus tap›na¤›na ast›. Argo’yu da Korinth Bo¤az›’na çekip deniz tanr›s› Poseidon’a adad›. Iolcus’tan ayr›lan ‹ason ile Medea’n›n öyküsünü gelecek say›m›zda sürdürüp Euripides’in oyunuyla noktalayaca¤›z. • halukerdemol@butundunya.com.tr


Yolcu Can Dündar’›n 07.08.2007 tarihli Milliyet gazetesindeki Ada bafll›kl› köfle yaz›s› ntonioni geçen hafta 95 yafl›nda ölünce, onun an›s›na, en sevdi¤im filmi Yolcu’yu izledim yeniden… ‹lk izledi¤imde üniversitede televizyon okuyordum. Hayalleri olan bir nesle mensuptum. “Yolcu”lu¤un bafl›ndayd›m yani… Salondaki genç adam, perdedeki yorgun adam›n çaresizli¤i sebebiyle,

A

derin bir karamsarl›kla ayr›lm›flt› Tunal› Caddesi’ndeki karanl›k salondan… Çeyrek as›r sonra filmi yeniden izleyince hayat›n manas›zl›¤›na dair y›lg›nl›ktan ziyade, sanat›n sorgulama kudretine dair sayg› hissettim içimde… Film ayn› filmdi; ama Tunal›’daki “yolcu”nun bak›fl› de¤iflmiflti. *** “Yolcu”nun baflrolünde, mazisinden 89


BD OCAK 2016

kurtulmaya çal›flan bir TV muhabiri vard›r. Haber peflinde geldi¤i Afrika’da hayat›n›n f›rsat›n› yakalar. Yan odada kendisine çok benzeyen kimsesiz bir adam ölmüfltür. Onun pasaportunu kendininkiyle de¤ifltirir. Art›k resmen bir “ölü”dür… Hayat›na, hiç tan›mad›¤› birinin kiflili¤inde devam edecektir. Ancak k›sa zamanda bunun da kolay olmayaca¤›n› anlar. Kendi mazisinden kurtulamad›¤› gibi, büründü¤ü yeni kiflili¤in miras› da üstüne binmifl, “yolculuk” dayan›lmaz hale gelmifltir. Antonioni, onun yaflamla nihai hesaplaflmas›n›, sinema tarihine geçen, muhteflem bir final sahnesiyle anlat›r. O sahnenin öncesinde, filmin baflrol oyuncusu Jack Nicholson’›n a¤z›ndan “yolculuk”u flöyle özetler: “Kör birini tan›yordum. 40 yafl›nda ameliyat oldu ve görmeye bafllad›. ‹lk baflta çok sevinmiflti. Yüzler, renkler, do¤a… Çok güzeldi. Ama sonra her fley de¤iflmeye bafllad›. Dünya, hayal etti¤inden çok daha fakirdi. Kimse ona bu kadar çok pislik oldu¤unu söylememiflti. Her taraftaki çirkinli¤i keflfetti. Körken karfl›dan karfl›ya bastonla tek bafl›na geçerdi. Görmeye bafllad›ktan sonra korktu. Karanl›kta yaflamaya bafllad›. Odas›ndan hiç ç›kmad›. Üç y›l sonra da kendini öldürdü.” *** o¤umuz 40’›m›zdan sonra, daha çok fark etmeye bafll›yoruz kuflat›ld›¤›m›z pisli¤i… Daha önce korkusuzca yürümemizi sa¤layan bastonlar düflüyor ellerimizden birer birer… Ailenin flefkatle aç›lan kollar›, ideolojinin her fleyi aç›klamaya muktedir

Ç 90

flablonlar›, inanç sisteminin kat› dogmalar›, modern hayat›n göz ba¤lar› pefl pefle çözülüyor. Hayat› daha ç›plak görüyoruz. Ö¤rendiklerimiz korkutuyor bizi… Bilgi, can›m›z› yak›yor. ‹flte bu umursamazl›kta sanat giriyor kolumuza… Bilmenin ac›s›yla bafl etmemizi sa¤layacak sat›rlar, sekanslar, f›rça darbeleri sunuyor; kitapta, perdede, tuvalde… Antonioni’nin böyle sa¤alt›c› bir etkisi vard›r benim üzerimde… *** alihsiz bir tesadüfle Antonioni ile ayn› gün dünyaya veda eden bir baflka büyük sinemac›, Ingmar Bergman, “Yafllanmak da¤a t›rmanmaya benzer” demiflti; “T›rmand›kça solu¤unuz kesilir, ama bak›fl aç›n›z genifller.” 89 y›ld›r t›rmand›¤› da¤› aflt› geçen hafta… Geride, zirveden gördüklerini b›rakt›. Onun da gördü¤ü, yeryüzünün güneflli vadileri de¤il, içimizin karanl›k dehlizleriydi; ürperten yaln›zl›klar… ‹kili iliflkilerdeki iletiflimsizlikler… “Da¤›n öte yan›”na dair tahayyüller… Filmleri, dipdiri bir solukta da¤› yeni t›rmanmaya koyulan yamaçtaki “yolcu” lar için biraz hayal k›r›c› olabilir. Ama hem dünyevi hem bünyevi yolculu¤unu onlarla yapm›fl olan neslim ad›na diyebilirim ki “da¤› onlar›n k›lavuzlu¤unda t›rmanman›n harikulade bir tad› var.” Zirveden uzatt›klar› film fleritlerine tutunup solu¤umuz kesile kesile, gözba¤lar›m›z çözüle çözüle, t›rmand›k ayn› da¤a biz de... •

T


ÜNLÜLER‹N B‹YOGRAF‹LER‹

“Düflünüyorum, o halde var›m.” Descartes’e mal edilen bu söz, kendisinden tam befl yüz y›l önce ‹slam Felsefecisi, matematik ve astronomi bilgini, daha da önemlisi t›p alimi ‹bni Sina taraf›ndan söylenmifltir. Yazan: MÜMTAZ ‹D‹L

B

ütün dünyan›n Avasena olarak bildi¤i bu büyük bilim adam›n›n “düflünüyorum, o halde var›m,” sözünü görmezden gelip, Descates’e mal etmesinin belli ki bir anlam› vard›. O dönemlerde böyle bir sözü söyleyebilmek elbette çok güçtü ve bir anlamda da Hallac› Mansur’un “en el Hak” sözüyle eflde¤er tutulaca¤› için gizli kalmak zorundayd›. ‹bni Sina asl›nda astroloji ve simya bilimlerine itibar etmemifl bir bilim adam›yd›. Dönüflüm kuram›n›n do¤ru olup olmad›¤›n› yapt›¤› deneylerle araflt›rm›fl, do¤ru olmad›¤› konusunu matematik, fizik ve kimya gibi bir çok yöntemi kullanarak ispat etmeye kalk›flm›flt›. ‹bni Sina, ilginçtir ki, en çok da ilk ça¤ felsefecileriyle 91


‹bn-i Sina an›t› - Özbekistan

u¤raflm›fl, onlar›n kuramlar›n›n yanl›fl oldu¤u üzerine çal›flm›fl, en çok da Aristoteles üzerinde yo¤unlaflm›flt›. Aristoteles onun için bir “idol” halindeydi. Dönemi düflünürseniz, bugün bile Aristoteles kuram›n›, felsefesini tam olarak benimseyememifl bir dünyan›n insan› olarak, o dönemde Aristo’ya kadar incelemifl bir bilim adam›ndan söz ediyoruz. ‹bni Sina, t›pk› Leonardo da Vinci gibi mekanikle de ilgilenmifl ve ço¤u düflüncelerinin kayna¤›n› da Aristoteles’in “hareket” anlay›fl›ndan alm›flt›r. Ama flafl›rt›c› olan fludur ki, Aristoteles’in hareket kavram›na ve yaklafl›m›na müthifl karfl›d›r.

A

ristoteles, bir kütleyi hareket ettiren kuvvet ile kütle aras›ndaki temas ortadan kalkt›¤›nda, cismin hareketini sürdürmesini sa¤layan ortam›n, yanin havan›n var oldu¤unu iddia etmekteydi. Biri kütleye direnme, di¤eri ise kütleyi tafl›ma olmak üzere birbiriyle çeliflkili iki görev yüklüyordu. ‹bni Sina bunun çeliflik bir durum oldu¤unu öne sürmüfltür. 92

Yapt›¤› deneylerle, hava ve rüzgar›n güçlerini karfl›laflt›rm›fl ve Aristoteles’in hakl› olabilmesi için havan›n fliddetinin rüzgar›n fliddetinden daha fazla olmas› gerekti¤i sonucuna varm›flt›r, ki bugün kabul edilen de budur. fiöyle ki, bir a¤ac›n yak›n›ndan geçen bir ok, a¤aca de¤medi¤i sürece a¤açta ve yapraklar›nda bir hareket sa¤lamazken, rüzgar a¤açlar› sallamakta ve hatta kökünden bile sökebilmektedir. Öyleyse havan›n fliddeti, cisimleri tafl›maya yeterli de¤ildir. Tart›flmal› bir konu. O dönem için de geçerli bir “Aristo” mant›¤›... fiimdi öyle olmad›¤› biliniyor art›k.

bni Sina ile ilgili ilginç bilgileri, hayat›n› ve yapt›klar›n›, eserlerini bir “t›klama” ile her hangi bir flekilde bulmak mümkün. Mesele onun hayat›n› burada yans›tmak de¤il, mesele onun kurdu¤u mant›k sistemini bugünün dünyas›nda nerede kullanabilece¤imiz. Çocukluk y›llar›m›zda bize sorarlard›: “Nadir olan fley k›ymetli midir?” Hep bir a¤›zdan ba¤›r›rdık: “Evet...” “Topal eflek de nadirdir, o da k›ymetli midir?” “.....” ‹bni Sina hayat› boyunca bu “basit mant›¤a” karfl› ç›kt›¤› için günümüze kadar gelmifltir. •


Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil

"Bilim ve sanat takdir edilmedi¤i yerden göç eder."

‹bni Sina E

bu Ali ‹bni Sina etraf›na endifleyle bak›narak “iflte büyük Karakum Çölü,” diye düflündü. Nereye baksa her yerde sar› kum tepeleri ve s›caktan akkor haline gelmifl gökyüzü görünüyordu. Kum insan›n ayaklar›n› yak›yor, bulutsuz gökyüzünden gözleri ac›tan ve vücudu uyuflturan k›z›gn bir hava yay›l›yordu. Sopalar›n üzerine gerilmifl harmaniyenin gölgesi, sar› kum denizinin içerisinde minnac›k tek gölge yaratabiliyordu. Onun alt›ndaki küçük hal›n›n üzerinde bir hasta vard›. Çekti¤i

ac›dan ve umutsuzluktan hastan›n yüzü kapkarayd› ve gözleri kapal›yd›. Zavall› ihtiyar hasta üç gündür öylece yat›yordu. ‹bni Sina ve arkadafllar› mecburen yolculuklar›na ara vermek zorunda kald›lar. ‹bni Sina birkaç ad›m geri çekilir ve ihtiyar hastaya flöyle bir bakar. Yapacak bir fley yoktur, adam ölmektedir. Yol arkadafl› Ebu Sahlya hayat› boyunca bu çölleri defalarca geçmifl deneyimli bir gezgindir, ama flimdi yanlar›nda ölmek üzere olan bir hasta vard›r. 93


BD OCAK 2016

Kum f›rt›nas› bafllamak üzeredir ve Ebu Sahlya bunu iyi bilmektedir. ‹htiyar adam ölecektir, ama ya kendileri? Kum f›rt›nas› bafllar bafllamaz develer kaçar. Ebu Sahlya develerden birini yular›ndan yakalar ve yere yat›r›r, kum f›rt›nas›ndan korumak için. Kum f›rt›nas› geçinceye kadar da üzerinde yatar. ma ifl orada bitmez... Deve yaral› ve hastad›r. Çölü geçmek için o deveye ihtiyaçlar› vard›r. Ebu Ali Sina çaresiz biçimde deveye bakar, sonra nedense dengin içinden bir küçük b›çak ve bir pens ç›kar›r. Devenin atardamarlar›n› keser. Kesilen damarlardan f›flk›ran kan, ‹bni Sina’n›n daha önce koydu¤u kaseyi kanla doldurur. ‹bni Sina öylesine deneyimli bir cerraht›r ki,

A

‹bni Sina 94

daha deve ç›rp›nmaya bile vakit bulamadan, ‹bni Sina’n›n ellerini yalamaya bafllar. ‹bni Sina, kanla dolu kaseyi ölmekte olan ihtiyar hastan›n dudaklar›na götürür ve bir yudum içmesini sa¤lar. Birkaç yudum kan içen Ebu Ahlya’n›n yüzünü bir gülümseme kaplar. Bir fleyler söylemeye çal›fl›r, ama bo¤az› dü¤ümlenir. Hem devenin hem yafll› Ebu Ahlya’n›n hayat› kurtulmufltur. Ama k›sa süre için... Sabaha do¤ru hem Ebu Ahlya hem de deve ölür... Bu, ‹bni Sina’n›n t›p alan›nda yapt›¤› ilk baflar›s›z deneyimdir, ama iyinin de baflang›c›d›r... ‹bni Sina hayat›n›n ilk büyük hatas›n› o anda yapt›¤›n› anlar. ‹nsan› ya da hayvanlar›, yani canl›lar› yaflatan tek fley kan de¤ildir... Çok daha önemli fleyler vard›r canl› hayat› için... O yüzden belki, Ortaça¤ ve Yeni Ça¤ ayd›nlanma dönemindeki do¤a bilimcilerinden y›llar önce büyük, çok daha da önemlisi küçük kan dolafl›m›n› bulmufltur. Bat› dünyas› bunu ancak 19. Yüzy›l›n ikinci yar›s›nda, Harvey’ de ancak bulacakt›r. O andan sonra ‹bni Sina insan hayat› için tek önemli fleyin kan olmad›¤›n›, daha çok farkl› faktörlerin etkin oldu¤unu görerek ve yaflayarak ö¤renir. Niflabur’a bir flekilde ulaflt›ktan sonra oradaki din alimleriyle yaman bir savafla giriflir. Niflabur’un o s›ralarda en ünlü bilgini fieyh Ebu Said Meyheneysk’tir. Ünü tüm ülkeye yay›lm›flt›r. Ebu Said Mehyheneysk, ‹bni Sina için önemli bir rakiptir. Yan›na inflaatta çok önemli bir isim olan Ebu


BD OCAK 2016

Bekr Keffal Marvezi’ yi de alm›flt›r. Ayr›ca keten kumafl imalat› ustas› Ebu Bekr Kullani de yan›ndad›r. Ebu Said Hattat, oduncu Ebu Said Haddab, kasap Abbas Kassab ve z›rh yelek imalat› ustas› Ebu Kas›m Zarrad da ondan yana-d›r. ‹bni Sina yaln›zd›r k›sacas›... Böyle bir ortamda girmiflti ‹bni Sina N‹iflabur’a... Çaresizdir ve elinde bilim d›fl›nda ‹bna Sina’n›n T›p Kanunu adl› yap›t›nda, hekimin hastalar› ziyaretini gösteren bir resimleme hiçbir fley yoktur. Niflabur hem Buhara’y› hem de rak gelifltirmiflti. ‹bni Sina’n›n en flafl›rt›c› özellikistemeyerek terketti¤i Urgenç’i and›rlerinden biri, onun ilk ça¤ felsefecilemaktad›r. Buras› yerli ve tarflradan gelen mallarla dolup taflan çok zengin rine tamamen karfl› olmas›yd›. Oysa bir kentti. ‹fl yaflam› tüm ac›mas›zl›- Herakleitos’tan tutun da Demokritos’a ¤›yla devam ediyordu. Ama Niflabur karfl› tüm ilk ça¤ felsefecileri neredeyse tamamen ‹bni Sina’n›n düflünceleyaln›zca ticaretin merkezi de¤ildi, ayn› zamanda sa¤l›ks›zl›¤›n da merke- rini içermekteydi, ama ibni Sina bunu ziydi. ‹nsanlar, nedeni bilinmeyen bir reddediyordu. y›¤›n hasta›k yüzünden ard› ard›na ir gün ö¤rencileriden biri ders ölüyordu ve bunun nedenini asla sonras› ‹bni Sina’ya, “Hocam,” bilemiyorlard›. der. “anlatt›¤›n›z her fley benim ‹bni Sina Niflabur’da fieyh Ebu Said Mehyeneysk ad›nda çok önemli bildi¤ime ters geliyor: Diyorsunuz ki, bir bilim insan› ile karfl›laflt›. Asl›nda bir fley yarat›lm›fl olamaz, ama ayn› bir inflaat ustas› olan Said Meyhenesk, anda da fleyh diyor ki, yarat›lm›fl bir ‹bni Sina’n›n felsefi dünyas›na fiziksel fley de yarat›lmam›fl olamaz, bu ne bilgilerin de yerleflmesine neden olmufl- demek?” ‹bni Sina sakince, “fieyh’in söyletu. Ama san›ld›¤› gibi de de¤ildi. ‹bni Sina, ondan ö¤rendi¤i bir y›¤›n bilgi- di¤i do¤rudur, ama flunu bilin ki, fleyh nin tam karfl›s›ndayd› ve as›l ö¤retisini benim do¤ru söyledi¤imi biliyor...”• onun düflüncelerinin karfl›s›na oturtamumtazidil@butundunya.com.tr

B

95


fiimdiki Zaman Can Pulak

Erzurum ve

Palandöken Mucizesi Ç

oktand›r Erzurum'a gitmemifltim. Öyle de¤iflmifl, öyle düzelmifl ki, flafl›rd›m do¤rusu. Mükemmel havaalan›, modern yollar›, düzenli bulvarlar›, çorbaya dönmemifl mimarisi ve gece ›fl›kland›rmas› göreni etkiliyor. Son seçilen Belediye Baflkan›n› çok methediyorlar. Aslen Erzurum'lu olup, ‹stanbul Kartal'da iki dönem belediye baflkanl›¤› yapm›fl. O tecrübeyle kollar› s›vay›p, kent sakinlerini memnun eden iyi ifller ç›karm›fl. Asl›nda Erzurum'un foto¤raf›, Üniversite geldikten sonra düzelmeye

96

bafllam›fl. Günümüzde ise modern görüntüsüne kavuflmufl. Tabii turizm de etkili olmufl bu geliflmeye. Bunu görmezden gelmemek laz›m. Erzurum Palandöken da¤›n›n bat› ve güney eteklerinde kurulu, merkez nüfusu 400 bin olan Do¤u'nun en büyük kenti. Fazla göç almam›fl, gelenler ise Erzurum'un yap›s›n› bozamam›fl. Milattan 4900 y›l önce kurulmufl,1084 y›l›nda bizim elimize geçmifl. O arada gelenin geçenin hesab› yok Erzurum'dan. Urartu'lar, Kimmer'ler, ‹skit'ler, Med'ler, Pers'ler,


BD OCAK 2016

Roma'l›lar, Sasaniler, Arap'lar, Selçuk'lular, Bizans'l›lar, Mo¤ol'lar gibi çeflitli kavim ve milletler yaflam›fllar burada. fiimdi Dadafl' lar›n kalesi. Erzurum'un inan›lmaz bir turizm de¤eri var. Hem kültür turizmi, hem de da¤ turizmi, profesyonellerin eline geçse, baflka gelire ihtiyac› kalmaz. Ama buray› da do¤ru dürüst tan›tam›yoruz. Bilgi, belge, broflür bulmak için iki gün u¤raflt›m. A¤›zdan toplad›¤›m bilgilerden fazlas›n› bulamad›m. Kent sakinleri, ''Erzurum'un reklama ihtiyac› yok babo. Palandöken'in ihtiflam›n› görmüyor musun.'' diyorlar gülerek. aka bir yana, devlet-özel sektör iflbirli¤i Erzurum'un tan›t›m›na bir destek verseler, inan›lmaz bir turizm trafi¤i yönelir buraya. Do¤u' nun Paris'i diyorlar Erzurum'a. Hergün ‹stanbul ve Ankara'dan uçak var. Fiyatlar› da öyle pahal› de¤il.Yolculuk 1 saat 15 dakika ile 1,5 saat aras›nda de¤ifliyor. Kültür turizmi aç›s›ndan gerçekten çok zengin. Arkeoloji ve Etnografya müzeleri görülmeye de¤er. Türk‹slam eserleri, Yakutiye Medresesi, Erzurum Kalesi, Çifte Minare Medresesi, Üçkümbetler, Saat Kulesi, Tortum fielalesi, Ovflank Kilisesi, antik kentler, hangisini sayaca¤›m› flafl›rd›m. Ama Palandöken ve orada yarat›lan k›fl turizmi imkânlar› muhte-

flem. Bir kere flehire bu kadar yak›n kayak merkezi olamaz. fiehir merkezine 8, havaalan›na 15 dakika mesafede. Uçaktan indiniz mi, yar›m saat içinde kayaklar› aya¤›n›za geçirip, pistin birinden di¤erine uçuyorsunuz adeta. Palandöken ad›, mitolojide ve Anadolu efsanelerinde s›kça geçiyor. Ama Avrupa kayak merkezlerinde pek esamesi okunmuyor. Dünya buray› tan›sa, kayak turizminin trafi¤i yön de¤ifltirir, Erzurum'a akar kayakç›lar. Gerçi, 2011 y›l›nda yap›lan Üniversiteleraras› K›fl Olimpiyat›’n›n bir miktar faydas› dokunmufl. Ama arkas› gelmemifl bu tan›t›m›n. Palandöken kayak için çok kaliteli bir kara ve ülkemizin en uzun kayak pistlerine sahip. Örne¤in, 3185 metrelik zirveden 2200 metreye hiç durmadan inebiliyorsunuz. 27 numaral› bu pistin uzunlu¤u 12 kilometre. Tüm pistlerin uzunlu¤u ise, 28 kilometreyi geçiyor. Da¤da kayak merkezi, günübirlik tesisler ve lokantalar var. Otelleri çok donan›ml›, modern ve güzel. Hatta kald›¤›m Sway otelinin, dünya kayak 97


BD OCAK 2016

merkezlerindeki marka ve çok pahal› otellerden hiç de afla¤› kalmad›¤›n›, hatta çok daha güzel oldu¤unu söylemeliyim. Keza Dedeman'›n iki oteli de birbirinden hofl ve kayakç›lar›n her ihtiyac›n› karfl›layacak mükemmellikte. Polat ve di¤erleri de da¤daki konuklar› rahat ettirecek ölçüde ve konumda. Palandöken 3 alan üzerinde günde 32 bin kiflinin kayak yapabilece¤i bir kapasiteye sahip. Sezonu 10 Aral›k ile 10 May›s aras›nda befl ay› buluyor. Genelde kar Aral›k ay› bafl›nda bafll›yor, May›s sonuna kadar pek kalkm›yor. Ama diyelim ki sezon bafllad› ama kar ya¤mad›. Hiç önemli

de¤il, suni karlama sistemi var. Dünyan›n en modern ve en ileri teknolojisi ile pistlere kar ya¤d›r›yorlar. Haz›rl›klara flimdiden bafllad›lar, suni ya¤›fl› birkaç güne kadar bafllat›yorlar. Neye üzüldüm biliyor musunuz? Bu harika otelleri maalesef dolduram›yoruz. Y›lda 4500 civar›nda yabanc› turist geliyor. Rusya, Polonya ve Ukrayna'dan Erzurum'a charter uçaklar iniyor ve gelen turistler Palandö98

ken'in tad›n› ç›kar›yor. Bir de Nevruz bayram›nda ‹ranl›lar geliyor kaya¤a. Ama yeterli de¤il ki bu, iç turizmin deste¤i bile yat›r›mc›n›n yüzünü güldürmüyor. Bu sene durum ciddi. Ruslar'›n gelmemesi ihtimali, otelcileri kara kara düflündürüyor. Bari a盤› iç turizmle kapatsak ya... Ama son zamanlarda turizmden hiç anlamayan bakanlara nas›l anlataca¤›z bunu? Anlatana kadar sezon geçer gider.

P

eki Palandöken'de telesiyej durumu nedir? Hiç merak etmeyin, saatte 4500 kifli kapasiteli 5 adet telesiyej, saatte 300 kifli kapasiteli teleski, saatte 1500 kifli kapasiteli gondol lift var. Anlayaca¤›n›z bu ifli de iyi çözmüfller. Unutmadan söyleyeyim, buz hokeyi ve buz patenini sevenler için flehirde çok elveriflli salonlar da var. Hatta olimpiyatlar için yap›l›p, sonradan zarar gören kayakla atlama pisti de onar›lm›fl, flimdi kayakseverleri bekliyor. Erzurum'dan sizlere verebilece¤im haberler bunlar. Gidin, gezin, görün. Kayak yapmas›n› bilmiyorsan›z bile, o muhteflem otellerde kal›p, oksijen yüklü o güzel da¤ havas›n› ci¤erlerinize iyice çekin. Böylece büyük flehirlerin kirli havas›n› da, temiziyle de¤ifltirmifl olursunuz. Ha gitmiflken Muammer Usta'n›n ca¤ kebab› ile kaday›f dolmas›n› da yemeden dönmeyin. ‹yi yolculuklar... canpulak@butundunya.com.tr


Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay

Kiraz Bahçesinde Antik Define

1

a¤›rl›¤›n›n ise 15 kilo oldu¤u kay›tlara geçti.

2

W‹-Fi’dan Daha H›zl›s› Var

Radyo dalgalar› yerine verileri iletmek için görünür ›fl›k tayf› kullanan bir yöntemle, Wi-Fi teknolojisinden 100 kat h›zl› internet eriflimi sa¤land›. Deneyi yapan Velmenni firmas›,

‹sviçre’nin Aargau kantonunda yaflayan bir çiftçi, bahçesinde bin 700 y›ll›k, antik Roma dönemine ait gümüfl ve bronz sikkeler buldu. Yap›lan araflt›rmalarda sikkelerin bir k›sm›n›n, 3’üncü yüzy›lda yaflayan Roma ‹mparatoru Aurelian, bir k›sm›n›n da yine ayn› yüzy›lda yaflayan Roma ‹mparatoru Maximian dönemine ait oldu¤u tespit edildi. Gümüfl ve bronz sikkelerin say›s›n›n 4 bin 166, toplam

uygun hale getirilmifl bir ampülle 1Gbps (saniyede 1 gigabit) h›z›na ulaflt›. Li-Fi ad› verilen donan›m›n en büyük avantajlar›ndan biri, di¤er sinyalleri etkilememesi ve bu nedenle uçaklar gibi sinyallerin kar›flma 99


BD OCAK 2016

olas›l›¤› bulunan yerlerde de kullan›labilecek olmas›.

3

Taksi Bagaj›nda Çocuk Tafl›yorlar

Jamaika’n›n k›rsal kesimlerinde eskiden beri süren bir uygulama tepki çekiyor. Tar›m alanlar›nda 40 eve bir taksi düfltü¤ü, dolay›s›yla sürücülerin

ayakkab› siparifl etti. Siparifl, firma taraf›ndan geri çevrildi. Isis, ‹ngilizce'de Ifi‹D'in (Irak fiam ‹slam Devleti) karfl›l›¤› olarak kullan›l›yor. Asl›nda k›z›n evebeyni eski M›s›r'da bereket ve aflk› simgeleyen tanr›ça Isis'ten esinlenerek k›zlar›na bu ad› vermifl.

5

Beyaz Gergedan›n Soyu Tükeniyor

Hayatta kalan dört kuzey beyaz gergedan›ndan biri olan 41 yafl›ndaki Nola, San Diego hayvanat bahçesinde öldü. Kuzey Beyaz Gergedanlar›n›n say›s›, boynuzlar›n› satmak isteyen kaçak avc›lar nedeniyle azalm›fl; son dört gergedan hayva-

bagajlar›n› çocuklarla doldurma al›flkanl›¤›n› bu yüzden edindikleri söyleniyor. Ancak Ulaflt›rma Dairesi Baflkan› Donald Foster, taksi bagajlar›n›n çocuklarla doldurulmas›n›n "yasa d›fl› ve insanl›¤a ayk›r› bir uygulama oldu¤unu" ve buna son verilmesi gerekti¤ini ifade etti.

4

‹smi Ayakkab› Almas›n› Engelledi

Hollanda'da yaflayan 16 yafl›ndaki bir k›z, ismi nedeniyle zor anlar yafl›yor. Is›s adl› k›z, "isim engeliyle" son olarak internette al›flverifl yaparken karfl›laflt›. Genç k›z bir spor firmas›ndan kendi ad›n›n yaz›ld›¤› bir çift 100

nat bahçesinde özel bak›m alt›na al›nm›flt›. Türünün son örnekleri olarak hayatta kalan di¤er üç gergedan›n da yafllar› oldukça ileri. Bununla birlikte, dünyada yaklafl›k 20 bin güney beyaz gergedan› var; Güney Gergedanlar›n›n, Kuzey Gergedanlar› için tafl›y›c› anne olabilmeleri için yap›lan genetik çal›flmalar baflar›l› olabilirse gelecek 10-15 y›lda yeni bir beyaz gergedan do¤abilecek.


BD OCAK 2016

6

Barack Obama Saç›n› Boyatm›yor

aflk›n bir süre içinde bulunan en büyük elmas oldu¤u kaydediliyor. 3106 karatl›k Cullinan elmas› 1905'te Güney Afrika'da bulunmufltu. Dünyan›n ikinci büyük elmas›na henüz de¤er biçilmedi. Geçen y›l 100 karatl›k bir p›rlanta 22,1 milyon dolara sat›lm›flt›.

8 Baz› liderler saçlar›n› boyad›klar›n› gizlerken, 54 yafl›ndaki ABD Baflkan›' n›n saçlar›ndaki aklar Amerikan medyas›nda zaman zaman tart›flma konusu oluyor. 2009'da Beyaz Saray'a geldi¤inde saçlar› siyah olan Obama' n›n saçlar› flimdi büyük ölçüde beyazlam›fl durumda. Eski Baflkan Ronald Reagan simsiyah saçlar›n› boyad›¤›n› asla kabul etmemiflti. Eski Almanya Baflbakan› Gerhard Schröder ise saç›n› boyad›¤›n› yazan bir ajansa dava açm›flt›.

7

Dünyan›n En Büyük 2. Elmas›

1111 karatl›k tafl›n, dünyada en fazla elmas›n ç›kar›ld›¤› Botswana'n›n baflkenti Gaborone'un yaklafl›k 500 km kuzeyindeki bir madende bulundu¤u aç›kland›. Tafl›n, ayn› zamanda dünya genelinde yüzy›l›

Avrupal›lar›n Kökeni Kafkaslarda

Genetik bilimciler modern Avrupa’n›n genetik havuzunu oluflturan 4’üncü grubu keflfetti. Avrupal›lar›n üç temel atas›, yerel avc›lar, Orta

Do¤ulu çiftçiler ve Tunç Ça¤›’nda Do¤u’dan göç eden gruplar olarak kabul ediliyordu. 3,000 y›l önce Avrupa’ya göç eden Yamnaya halk›n›n, Kafkas avc›-toplay›c›lar›n bir kar›fl›m› oldu¤u ve beraberlerinde HintAvrupa dillerini 101


BD OCAK 2016

getirdi¤i keflfedildi. Avrupa’da konuflulan birçok dil, Hint-Avrupa dilleri ailesinden geliyor.

9

Arjantin’de Bulunan Çocuk Mumyas›

durumun yeryüzü için kötü bir haber oldu¤u vurguland›. Ayr›ca dünyan›n baz› bölgelerinde s›cakl›klar›n hiç olmayan seviyelere ç›kt›¤› belirtildi.

197’de Gömülen Zaman Kapsülü

11

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yeni bir binan›n kaz› çal›flmas› s›ras›nda bir zaman kapsülü bulundu. Cam kapsülün içinde ''2957'ye kadar açmay›n'' notu dikkat çekiyor. Enstitü

Bilim insanlar›, bir da¤da bulunan çocuk mumyas›n›n gen yap›s›n› k›smen çözmeyi baflard›. ‹nka uygarl›¤› taraf›ndan 500 y›l önce ayinle kurban edilen erkek çocu¤un sadece anneden geçti¤i bilinen mitokondriyal DNA's› incelendi. Yedi yafl›ndaki çocu¤un Güney Amerika'da ‹spanyol fethinden sonra neredeyse tamamen yok olan bir yerli grubundan oldu¤u, en yak›n 'akrabalar›n›n' ise bugün Peru ve Bolivya'da bulundu¤u belirlendi.

10

BM’den Rekor S›cakl›k Uyar›s›

Birleflmifl Milletler’e ba¤l› Dünya Meteoroloji Örgütü, 2015 y›l›n›n yaz aylar›nda s›cakl›k rekorunun k›r›ld›¤›n› aç›klad›. Uzmanlar, s›cakl›klar›n yükselmeye devam etti¤i uyar›s›nda da bulundu. Kara ve deniz s›cakl›klar›n›n 2014'ü geride b›rakt›¤›na dikkat çeken aç›klamada, bu

102

yönetimi, kapsülün 2957 y›l›na kadar aç›lmamas›na karar verdi. Kampüste gömülü olan böyle en az 8 kapsül var.

12

Göktafl› Madencili¤ine Onay

ABD Baflkan› Barack Obama, ABD vatandafllar›na ve ülkede kay›tl› özel flirketlere göktafl› madencili¤inden elde edilecek kaynaklar›n özel mülkiyeti ile kullan›m› hakk›n› güvence alt›na alan yasay› onaylad›. Bir gökcisminde bulunacak kaynaklar, özel flirketler taraf›ndan kullan›labilecek ya da Dünya’ya tafl›n›p sat›labilecek.• sezinsansungunay@butundunya.com.tr


‹klim De¤iflikli¤ine Karfl› Savafl ‹çin

Yeni Umut Var Yazan: ZEYNEP GÖKTEPE

¤er iklim de¤iflikli¤inden dolay›, bu güne kadar hiç görmedi¤imiz derecede bir do¤al afet yaflamak istemiyorsak, fosil yak›t kullan›m›ndan uzaklaflmam›z gerekiyor. Bu zor ama kesinlikle mümkün bir yaflam tarz› fark› olacak.

E

Bu y›l her fleyin de¤iflti¤i y›l olabilir. En az›ndan Laurence Tubiana öyle düflünüyor. Tubiana, Fransa’n›n “iklim diplomat›” olarak görevli ve tarihimizdeki en detayl› ve ayr›nt›l› projenin bafl›nda. Son bir buçuk y›l›, Tubiana 30 Kas›m’da Paris’te bafllayan dünya çap›ndaki iklim sohbetinin

baflar›l› geçmesi için dünyay› gezerek 195 ülkede görüflmeler düzenledi. 1992’de dünyan›n milletleri Rio de Janeiro’da toplan›p, karbon emisyonlar›n› azaltmak için bir plan düzenledikten beri 20 kere topland›lar fakat karbon seviyeleri hiç azalmad›. Tam tersine, o süreçte neredeyse son yüzy›ldaki kadar karbon atmosferimize sal›nd›. Geçen y›l ve son on y›l kay›tlardaki en s›cak y›llard›. Rekor k›rabiLaurence lecek s›cak Tubiana hava dalgala103


BD OCAK 2016

defa gerçekleflti¤i kesin. 2014de fosil yak›tlardan sal›nan karbonun daha az olmas›n›n bir nedeni Bu devrimi Çin’in bu yüzy›lda ilk gerçeklefltiredefa önceki y›ldan daha meyece¤imizi az kömür yakmas› oldu. düflünenler Daha az kömür yakmalar›n›n bir nedeni de yeniledünyay› son y›llarda ne kadar nebilir enerjinin fiyat›n›n düflmesi ile daha popüler iyilefltirdi¤imizin bir enerji kayna¤› olmas›. fark›nda de¤iller. Sadece Çin de¤il, ço¤u ülke art›k yenilenebilir enerji kullan›yor. Suudi Arabistan bile r›n›n gerçekleflebilme olas›l›¤› art›k günefl enerjisi kullan›m›n› artt›rd›. eskiden befl kat daha fazla. Bat› Dünyam›z istedi¤imiz tarafa Antarktika Buz Tabakas›n›n büyük yönelmeye bafll›yor. bir k›sm› yok olmaya bafll›yor. Bu demektir ki gelecek yüzy›llarda deniz on 50 y›lda tamamen yeni bir seviyeleri en az 122 santim (ve belki dünya yaratt›k- insanlar bu dünyadaha fazla) artacak. Zaten flimdiden da daha uzun yafl›yor, okyanusu bir haritalar›m›z› yeniden çizmeye bafllad›k- en az›ndan hayvan, bitki ve günde hiç düflünmeden bile geçiyor, çok ucuza dünyan›n bir ucundan öbür insanlar›n yaflayabilece¤i alanlar›. ucuna ayn› zamanda iletiflim kurabiakat ayn› zamanda karfl› konamaz liyor ve bir kütüphane dolusu bilgiyi bir umut var havada; bu umudun ellerinde tutabiliyorlar. Fosil yak›tlar ço¤u, ne yaz›k ki, hâlâ sadece gösterifl. bütün bunlar› gerçeklefltirmemize yard›m etti. Fakat gelecek 50 y›lda Çin ve Amerika, dünyan›n en fazla karbon yayan iki ülkesi, emisyonlar›n› muazzam bir do¤al afeti önlemek için çok yarar›n› gördü¤ümüz bu fosil azaltmak için bir plan aç›klad›lar. Avrupa’da alt› petrol firmas› karbon yak›tlardan uzak durmal›y›z. Bunu gerçeklefltirmemiz bir devrim olacak. vergisi olsayd› bu vergiyi kabul edeceklerini söylediler. Norveç’deki Bu devrimi gerçeklefltiremeyece¤imizi düflünenler dünyay› son y›llarda ne koca bir emekli sand›¤› kömüre yat›r›m yapmay› b›rakaca¤›n› söyledi. kadar iyilefltirdi¤imizin fark›nda de¤iller. Efli görülmemifl bir devrime 2014’de dünya ekonomisinin ad›m at›yoruz ve sonucu ne olur kimse büyümesi aksine fosil yak›tlardan sal›nan karbon miktar› artmad›. Bunun bilemez. Fakat bu ilk ad›mlar› atmabir e¤ilim olup olmad›¤›n› ancak y›llar m›z flart çünkü bütün dünyam›z›n gelece¤i bu devrime bak›yor. • sonra ö¤renebiliriz ama tarihte ilk

S

F

104


Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r

Titanic’in Gizemli Kardefli Ege’nin

Derinliklerinde Yat›yor Üç k›z kardefl olarak infla edilen Titanic, Olympic ve Britannic, kendi dönemlerinin göz al›c› üç devasa gemisi idi. Ayn› s›n›ftaki bu üç geminin en büyü¤ü, en geliflmifli ve sonuncusu olan Britannic, esrarengiz bir biçimde Ege sular›na gömüldü...

Yaklafl›k 270 metre uzunlukta ve 48 bin tondan a¤›r, devasa boyutlardaki bat›k Ege’nin derinliklerinde tek parça olarak yan yat›yor. 105


BD OCAK 2016

ritannic’in batmas›na neden olan belirsiz patlaman›n nedeni neydi? Dünyan›n en büyük gemisi olarak ç›kt›¤› beflinci yolculu¤unda 20 Eylül 1911’de bir ‹ngiliz kruvazörü ile çarp›flan ve büyük yara alan Olympic’in ard›ndan, kardefli Titanic de 14 Nisan 1912’ de, ç›kt›¤› ilk yolculu¤unda buzda¤›na çarparak batt›. Geriye üçüncü kardefl Britannic kalm›flt›. Bu iki gemi kadar tan›nmayan üçüncü k›z kardefl Britannic de 30 Kas›m 1911’de Belfast’ teki Harland and Wolff Tersanesi’nde yap›m›na

B

Britannic

106

bafllanan devasa ve lüks bir yolcu gemisiydi. Ayn› s›n›fta yer ald›¤› di¤er iki geminin bafl›na gelen felaketler nedeniyle, Britannic’te pek çok düzeltme ve gelifltirilme yap›ld›. Özellikle de, herhangi bir felaket an›nda geminin tam yolcu kapasitesi olan 3600 kiflinin tümüyle kurtar›labilmesine olanak sa¤layacak, 75’er kiflilik 48 filikaya yer verildi. Ancak, Titanic’in k›z kardefli olarak 26 fiubat 1914’te yap›m› tamamlanan ve suya indirilen Britannic de, yaln›zca iki buçuk y›l sonra Titanic ile ayn› trajik sonu yaflad›. 1. Dünya Savafl›’n›n sürdü¤ü kara günlerde, 21 Kas›m 1916’ da Ege sular›nda ilerleyen Britannic, esrarengiz bir biçimde serin sulara gömüldü. Britannic, 1914 A¤ustosunda New York ve Southampton aras›nda yolcu seferlerine bafllad›. Tarihin en büyük ve en kanl› savafllar›ndan biri olan Birinci Dünya Savafl›’n›n bafllamas›n›n üzerinden henüz bir ay kadar k›sa bir süre geçmiflti. Britannic’in sahibi olan Birleflik Krall›k flirketi White Star Line, savafl durumu nedeniyle al›nan karar gere¤i dev transat-


BD OCAK 2016

lanti¤e Deniz Kuvvetleri’nin el koymas›na raz› olmak zorunda kald›. ‹tilaf devletlerinin deniz operasyonlar› için ihtiyaç duymas› nedeniyle lüks yolcu gemisi Britannic, bir hastane gemisine dönüfltürüldü ve 23 Aral›k 1915’te devasa gemi üzerindeki gerekli de¤ifliklikler tamamland›. Bir hastane gemisi olma göreviyle befl baflar›l› sefer gerçeklefltiren Britannic, alt›nc› seferinde Çanakkale’ deki ‹ngiliz birliklerine destek sa¤lamak ve yaral› askerleri tedavi etmek için, 673 mürettebat, 315 sa¤l›k görevlisi ve 77 hemfliresiyle 1916 Kas›m›nda yeniden yola ç›kt›. Akdeniz sular›ndan Ege’ye geçen Britannic, Atina aç›klar›ndaki Mikonos ve Kea adalar› aras›nda seyrederken, 21 Kas›m 1916 Britannic, Titanic facias›ndan sonra bir daha böyle bir kazan›n yaflanmamas› için daha büyük ve sa¤lam bir biçimde infla edilmiflti. Ancak 1916’da, Ege Denizi’nde neden sulara gömüldü¤ü 100 y›ldan bu yana bir s›r olarak kald›.

günü sabah saatlerinde güçlü bir patlamayla sars›ld›. Bir saatten az bir sürede yan yatarak suya gömülen dev transatlantikteki 30 kifli yaflam›n› yitirdi. NEDEN BATTI⁄I SIR OLARAK KALDI

1. Dünya Savafl›’ndaki en büyük gemi kayb› olarak tarihe geçen Britannic’in bat›¤› ilk kez 1975’te JacquesYves Cousteau ve ekibi taraf›ndan 120 metre derinlikte bulundu. Ancak ekip Britannic’in bir Alman denizalt›s›ndan at›lan torpido nedeniyle mi, yoksa Almanlar›n b›rakt›klar› may›nlardan biri nedeniyle mi batt›¤›n› tespit edemedi. Ayr›ca geminin batma nedeninin, Türk gemilerinin döfledi¤i may›nlardan biri oldu¤una yönelik iddialar da vard›. ncak dünyaca ünlü Dalg›ç ve Deniz Tarihçisi Richie Kohler, “Mystery of the Last Olympian: Titanic’s Tragic Sister Britannic” isimli kitab›yla, bu gizeme ›fl›k tutmaya haz›rlan›yor. Britannic’in bat›fl›n›n 100. y›l›nda, 2016 fiubat›nda yay›mlanacak kitab›nda çok az kiflinin bildi¤i Britannic’in öyküsünü anlatacak Kohler, ayn› zamanda baflta bat›k alan›yla

A

107


BD OCAK 2016

ilgili araflt›rmac›lar ve tarihçiler olmak üzere Britannic’in bafl›na ne geldi¤ini merak edenlere de bu sorunun yan›t›n› vermeyi vaat ediyor. 1. Dünya Savafl›’n›n “kurban›” dev transatlanti¤in 3 bin hasta ve yaral› askeri almak için ç›kt›¤› yolda bafl›na ne geldi¤ini merak edenlerin, flimdiden kitap için ön siparifl verdi¤i belirtiliyor. at›¤a dal›fl yapan pek çok ekip, yaflamlar›n› riske atarak Britannic’in neden batt›¤› sorusuna yan›t arad›lar. Ta ki 2009 y›l›nda Britannic’in bat›¤›na yapt›klar› dal›flta di¤er ekiplerden çok daha farkl› bir ipucuyla karfl›laflt›klar›n› belirten Richie Kohler’e dek… Son olarak, geçti¤imiz Temmuz ay›nda bat›¤a yeniden bir dal›fl yapan Kohler, döneminin tüm mühendislik çözümleriyle donanm›fl Britannic’in neden Titanic ile ayn› sondan kaçamad›¤›na dair bu 100 y›ll›k soruya yan›t buldu¤unu aç›kl›yor. Kitab›n tan›t›m metnine göre, geminin suya indi¤i 26 fiubat 1914’ ten, 21 Kas›m 1916 günü meydana gelen faciaya dek Britannic’in öyküsünü anlatan Kohler, hem o facia gününü hem de devasa geminin bat›fl›n› irdeliyor. Kohler okurlar›yla, Olympic, Titanic ve Britannic gemilerinin üçünün de bafl›na gelen

B

108

Hem Titanic, hem de Britannic’in bat›klar›na dalan Kohler, üçlünün en büyük gemisi olan Britannic’in neden batt›¤›n›n 100 y›ldan bu yana çözülmeyi bekleyen bir s›r oldu¤unu ifade ediyor.

felaketlerden sa¤ kurtulmay› baflaran Violet Jessop’un ilginç öyküsünü de paylafl›yor. Britannic’in suya indirildi¤i fiubat ay›nda ve bat›fl›n›n 100. y›l›nda yay›mlanacak kitapta Kohler, “Britannic ‹ngiliz bas›n›n›n yazd›¤› gibi Alman denizalt›s› taraf›ndan torpidoyla m› vuruldu, yoksa Bismarck hükümetinin iddia etti¤i gibi acemice may›nl› bölgede mi seyretti”, “Titanic trajedisinden sonra güvenlik önlemleri art›r›lan Britannic, yaln›zca bir kompart›man›n hasar görmesine karfl›n nas›l Titanic’ten üç kat daha h›zl› bir sürede batt›” sorular›na yan›t verece¤ini ifade ediyor. • sabriyeasir@butundunya.com.tr


Anne Babalarla Baflbafla

BD OCAK 2016

Melek fiirin Tolga

‹lk Ad›m BeynimizdeYol Açmak Olsun

Yeni bir girifliminiz öncesinde benli¤inizi kaplayan gerginli¤i üzerinizden atmak ve kendinize duydu¤unuz güveni ön plana ç›karabilmeniz için önce elinizi uzat›n, sonra size uzanan elimizi tutun ve daha sonra da… Bize kulak verin. ararlanaca¤›n›z önemli bilgiler anlataca¤›z size. Bir ifle giriflirken, kendi kendinize "Acaba yapabilecek miyim?" diye sorarak bir duraksama geçirir misiniz? Gerginleflir, sinirden titrer misiniz? Yan›t›n›z “Evet” de olsa, “Hay›r”

Y

da olsa, sonuç ayn›d›r: “‹nan›n, çok normalsiniz…” Bir insan›n, yeni bir ifle bafllarken “Acaba yapabilecek miyim?” diye duraksamas›, gerginleflmesi, hatta sinirden titremesi çok do¤al bir olayd›r; çünkü beynimiz, her zaman 109


BD OCAK 2016

oldu¤u gibi yine görev bafl›ndad›r ve o an, bizi koruma görevini yerine getirmektedir! Bir fleyi ilk kez denedi¤imizde, beynimiz yeni nöron yollar›, yani sinir hücreleri aras›nda yeni ba¤lant›lar kurar. Bu ba¤lant›lar beynimizin olay› tan›mas›n› sa¤lar. Yeni fleyleri ö¤renmenin ve olup bitenleri belle¤imize yerlefltirmemizin sa¤l›kl› bir yoludur bu. Bir fleyi ne kadar çok yaparsak o kadar iyi yapar›z; baflka bir deyiflle, bir fleyi ne kadar çok yaparsak, nöron ba¤lant›lar›m›z› o kadar güçlendiririz. Beynimiz bir fleyi daha önce deneyimlemediyse bu konuda bir nöron yoluna sahip de¤ildir demektir. O nedenle bafllang›çta böyle bir durumda ne düflünece¤ini, nas›l davranaca¤›n› bilemez! Dolay›s›yla yeni bir fley denedi¤inde beyin bu olay› bir tehdit olarak alg›lar ve bedene “Dikkat tehlike var” uyar›s› gönderir. Duyular alarm vermeye bafllar; kalp at›fllar› h›zlan›r, kifli endiflelenir, heyecanlan›r ve gerginleflir. Ta ki yeni nöron yollar› oluflmaya bafllay›ncaya kadar... Sonra beyin sakinleflir ve "Tamam! Ben bunu daha önce denedim ve ne oldu¤unu biliyorum. Her fley yolunda ve benim kontrolümde! Endiflelenecek bir fley yok, flimdi sakinleflebilirim” der. Bugüne kadar çok yüksek bir yerden hiç denize atlamad›¤›n›z› varsayal›m. ‹lk kez böyle bir fley denemek için t›rmand›¤›n›zda bedeniniz gerginleflir. Zihniniz, yüksek bir yerden atlaman›n çok tehlikeli oldu¤unu bilir çünkü. Ancak, ilk atlay›fl› yapar yapmaz beyin bu konu hakk›nda bir nöron yolu kurar ve art›k yüksek bir yerden derin suya atlad›¤›n›zda bir sorun olmayaca¤›n› bilir. ‹kinci kez atlad›¤›n›zda, ilk denemeye göre daha az tedirgin olacakt›r. Hatta 10. denemenizde büyük bir olas›l›kla hiç gerginlik duyumsamay›p, çok daha fazla e¤lenirsiniz. Her atlad›¤›n›zda daha güçlü bir nöron ba¤› kurulur ve her atlay›flta beyniniz daha çok rahatlar. Fakat, ya endifle ve tedirginlik ilk denemeyi yapman›z› engellerse? Ya bu tedirginlik sizi hep yeni denemelerden ve risk almaktan uzak tutuyorsa? Herkesin yaflam›nda bafl etmeye çal›flt›¤› bir durumdur bu. ‹flin iyi taraf› flu: yeni bir fley denemeden önce sinirlerinizi yat›flt›rmay› ve özgüveninizi harekete geçirmenin yollar›n›

Beynimiz bir fleyi daha önce deneyimlemediyse bu konuda bir nöron yoluna sahip de¤ildir demektir.

110


BD OCAK 2016

XXX 111


BD OCAK 2016

ö¤renebilirsiniz. Bunun nas›l olaca¤›n› da aç›klayal›m: ‹lk denemenizi yapmadan önce, olay gerçekleflmifl gibi yeni nöron ba¤lant›lar› kurarak… K›sacas› beyninizi, baflar› için e¤itebilirsiniz ! Nöron ba¤lar› kurmak için afla¤›daki 4 ad›m› uygulad›¤›n›zda, göreceksiniz, sinirleriniz sakinleflecek, özgüveniniz a盤a ç›kacakt›r. 1- Baflar›l› olaca¤›n›z› düflünün; imgeleyin. ‹mgeleme, kendinizi gelecekte hedefinizi gerçeklefltirmifl olarak canland›rman›zd›r. Araflt›rmalar, insan bir etkinli¤i zihninde canland›rd›¤› zaman, beynin harekete geçti¤ini ve hatta o etkinli¤i gerçeklefltiriyormufl gibi tepki verdi¤ini saptam›flt›r. Sadece zihninizde canland›rd›¤›n›z halde beyin, o etkinli¤i sanki önceden gerçeklefltirmiflsiniz gibi tepki verir.

K›sacas› beyninizi, baflar› için e¤itebilirsiniz!

2- Kendinize bir plan yap›n. Hedefinizi araflt›r›n; deneyimli kiflilerle konuflun, düfl kurun. Bilin ki yapmak istedi¤iniz neyse, o gerçe¤in ta kendisidir. Onunla ilgili ne kadar çok fley ö¤renirseniz ve kendinizi ne kadar çok haz›rlarsan›z, o kadar kuvvetli nöron ba¤lar› kurars›n›z. Haz›rlanman›z, planlamanız, üzerinde düflünmeniz, konsantre olman›z size, baflar›n›z›n düflünü kurman›zda, imgelemenizde yard›mc› olur.

3- Kendinizle yapt›¤›n›z konuflmalar›n›z›n ay›rd›na var›n ve onlar› denetleyin. Kendinizle konuflman›z, kendinize söyledi¤iniz sözleriniz ya da oluflturdu¤unuz düflüncelerinizdir. Kendinize olumlu ve destekleyici mesajlar gönderdi¤inizden emin olun. Örne¤in; içinizden “Nas›l olacak bilmiyorum” diye kuflkuland›¤›n›zda, sözlerinizi de¤ifltirin, “Nas›l yapabilirim?” deyin. “Daha önce hiç böyle bir fley yapmam›flt›m... acaba?” dedi¤inizde, “Ben bunu yapar›m...” diye de¤ifltirin. Kendi kendinize “Kafam kar›flt›” dedi¤inizi duydu¤unuzda, bu ifadenizi “Ben bunu çözerim” olarak kendinize yeniden söyleyin. Kendinizle olumlu konuflman›z, güçlü özgüveninizin geliflimi için çok önemlidir.

112


4- Eski baflar›lar›n›z› kendinize an›msat›n›z. Kendinize eski baflar›lar›n›z› an›msataca¤›n›z bir “zafer tablosu” yarat›n; her bakt›¤›n›zda daha önce baflar›l› oldu¤unuzu an›msay›n ve tekrar baflaraca¤›n›za inan›n. Bu al›flkanl›¤›n›z, baflar›n›z için nöron ba¤lar›n›z› güçlendirmenizi sa¤layacakt›r. Bu yaz›y› çocuklar›n›zla paylafl›n. Onlar›n okuldaki çal›flmalar›n›n ne denli önemli oldu¤una de¤iflik bir aç›dan bakmalar›n› sa¤lay›n. Tekrarlanan her çal›flman›n, nöron ba¤›n› daha çok güçlendirdi¤ini gösterin onlara. Bu sadece bilgiyi an›msamalar›na de¤il, ayn› zamanda s›nava girmeden önce sinirlerini yat›flt›rmalar›na da yard›mc› olacakt›r. Unutmay›n, beyin yeni bir fley denedi¤inde do¤al olarak bir gerginli¤e neden olur; çünkü neyle karfl›laca¤›n› bilmedi¤i için rahat de¤ildir. Yeni bir giriflimden önce nöron ba¤lar›n›z› kurarak ve giderek güçlendirerek, kendinizi ve beyninizi o giriflimin karfl›s›nda haz›rlaman›z gere¤ini her zaman an›msay›n. Ve unutmay›n: Baflar›y› düflleyin, baflar›y› hedefleyin, imgeleyin, kendinizle olumlu konuflun, plan oluflturun ve geçti¤ini sansan›z da, varl›klar›n› her zaman sürdüren eski baflar›lar›n›z› an›msay›n! Göreceksiniz, baflaracaks›n›z… Çünkü nöron ba¤lar›n›z› kurdunuz ve güçlendirdiniz. fiimdi: Güç sizde!

Bu yaz›y› çocuklar›n›zla paylafl›n

meleksirintolga@butundunya.com.tr 113


F›rçalayarak Serdar Günbilen

114


Akdeniz’li Noel Baba Hayat›nda Hiç Kar Görmemiflti

Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU

Dünyan›n çeflitli ülkelerinde farkl› isimlerle an›lan Noel Baba, asl›nda Antalya' l› bir rahipti ve… Hayat›nda hiç kar görmemiflti.

Ç

eflitli ülkelerde, de¤iflik isimlerle an›lan Aziz Nikolaos, Amerika'da Santa Claus, Almanya'da Hi Nikolaus, Fransa'da Pere Noel, Hollanda'da Sinter Claus, Rusya'da

Saint Andrew, ‹talya'da Nicholas, ‹spanya'da Papa Noel adlar›ya bilinir. Aziz Nikolaos'un yaflam öyküsü MS 250 y›llar›nda bir Likya kenti olan Patara'da do¤mas›yla bafllar. Varl›kl› bir bu¤day tüccar›n›n tek çocu¤u olarak dünyaya gelen Nikolaos, genç yaflta ailesini kaybetmifl ve miras yoluyla büyük bir servet sahibi olmufltu. Birçok zengin kiflinin aksine, zenginli¤ini yoksullar için harcamaya bafllad›. Bir yandan amcas› rahip 115


BD OCAK 2016

“Torbas›nda arma¤anlarla bacadan giren Noel Baba” efsanesini oluflturdu. Demre'de günefle tapan paganlar›n bu inan›fllar›n› ortadan kald›rmak için bafllatt›¤› savafl›m sonunda giderek, Anadolu'da Hristiyanl›¤› yaymaya çal›flan gönüllü bir rahibe dönüfltü. izans ‹mparotorlu¤u döneminde üç generali idamdan, Kudüs ve M›s›r seyahatlerinde bir gemi dolusu denizciyi dev dalgalardan kurtard›¤› öyküleriyle, Lio adl› bir köylüye yap›lan büyüyü k›rmas› ve onu iyilefltirmesi ve çocu¤u olmayan çiftlerin çocuk sahibi olmalar›n› sa¤lad›¤› iddialar› halk aras›nda yay›ld›kça, “Gönüllü misyoner rahip”, ona inananlar›n gözünde bir aziz olarak yer ald›. Onun bu öyküleri, “Noel Baba Klisesi” olarak da bilinen Demre'deki Nikolaos Klisesi’nde resimlerle betimlenmektedir. Denizcileri dev dalgalar aras›nda kaybolmaktan kurtard›¤›n›

B

Demre’deki St. Nicholas heykeli

Nikolaos'tan dini e¤itim al›rken, bir yandan da “mucizeler gerçeklefltiren din adam›” söylentileriyle an›l›yordu. ç k›z›n› çaresizlikten satmak zorunda kalan bir tüccar›n evine gizlice bacadan girerek k›zlar› kurtarmas› için keselerle alt›n b›rakmas›, önce mahallede, sonra kentte kulaktan kula¤a duyurularak bugünkü

Ü

Noel Baba Kilisesi


BD OCAK 2016

anlatan öyküleri nedeniyle gemiciler, Aziz Nikolaos'a gösterdikleri büyük sayg› nedeniyle teknelere onun resimlerini, ikonas› asm›fllar, sefere ç›karken “Dümenini Aziz Nikolaos Tutsun” dile¤ini bir meslek gelene¤i yapm›fllard›r. Gemiciler onu yüceltmeye s›n›r tan›mam›fl, ilk ça¤›n denizler tanr›s› Poseidon'a ait inançlar›, 4. yüzy›ldan sonra, ona yak›flt›rm›fllard›r. Bu yak›flt›rmalar sonucu Aziz Nikolaos, uzun y›llar denizcilerin koruyucu tanr›s› olarak tan›nm›fl, günümüzde ise yeni y›l› karfl›lama simgesine ve tüketim endüstrisinin “arma¤an pazarlama anahtar›”na dönüflmüfltür.

mezar lahitinden çal›narak, Bari'ye kaç›r›lm›fl, oradaki Saint Nikola Kilisesi’ne konmufltur. 1096 y›l›nda Venedik'li denizciler de, kalan kemikleri Venedik'teki Lido Nikola Kilisesi’ne götürmüfllerdir. Aziz Nikolaos'un mezar› olarak düflünülen lahit konusunda henüz bir fikir birli¤ine ulafl›lamam›fl olup, çeflitli araflt›rmalar Kilisedeki freskler

Aziz Nikolaos (Noel Baba) Kilisesi

Antalya'n›n Demre ilçesinde bulunan Aziz Nikolaos Kilisesi, Orta Bizans Dönemi'nin mimari üslubu ve süslemesi ile en seçkin örneklerinden biridir. Kilise, depremler ve kente yap›lan ak›nlar sonucu, büyük hasar görmüfl, 9. yüzy›lda yeniden Kubbeli Kilise olarak infla edilmifl, daha sonra 1042'de ‹mparator IX. Konstantin ile kar›s› Zoe taraf›ndan onar›lm›flt›r. Duvar freskleri ve taban mozaiklerinin ço¤u bu döneme aittir. Nikolaos'un kemiklerinin bir bölümü, 1087 y›l›nda ‹talyan denizcilerin talan›na u¤rayan

Bari

yap›lmaktad›r. Günümüzde Ortodokslar›n her y›l 6 Aral›k’ta ayin yapt›¤› kilise, ziyaretçi ak›n›na u¤ramaktad›r. 2009-2011 y›llar› aras›nda ara verilen kaz› çal›flmalar›na, 2014 y›l›ndan itibaren 'Koruma Onar›m Projesi' ad› alt›nda devam edilmektedir. Avrupa ülkelerinde yaklafl›k iki bin civar›nda Nikola Kiliseleri bulunmaktad›r. • 117


Sen Kimmiflsin Me¤er, Derleyen: fiEBNEM fiEN

H

Noel Baba

epimizin gözünde beyaz saç›, beyaz sakal› ve k›rm›z› elbisesiyle canlanan Noel Baba görüntüsünün bir reklam ürünü oldu¤unu biliyor musunuz? Y›lbafllar›nda, sekiz ren geyi¤i taraf›ndan çekilen arabas›yla gelerek, çocuklara arma¤anlar da¤›t›p onlar› sevindiren Noel Baba’n›n “uçan arabas›” imaj› William Gilley’in bir çocuk fliirinden kaynaklan›r. Beyaz sakall›, k›rm›z› giysili Noel Baba çizimi ise ‹sveçli Haddon Sundblom ad›nda bir ressam›nd›r. Bu resim, kar›fl›m›nda “kokain-cocain” bulundu¤u gerekçesiyle çocuklara içirilmeyen Coca Cola’y› çocuklara sevdirmek, yaz içece¤inin k›fl aylar›nda da içilmesini sa¤lamak amac›yla 1931 y›l›nda bafllat›lan bir reklam kampanyas› için haz›rlanm›flt›r.

Asl›nda, sözü edilen “beyaz sakall›” Noel Baba çizimi, ünlü karikatürcü Thomas Nast’›n yap›t›d›r ve ilk kez 1863 y›l›nda Harper’s Weekly adl› dergide siyah beyaz olarak yay›mlanm›flt›r. Nast, çocukken Almanya’da dinledi¤i öykülerinden esinlenerek bir “Santa Claus görüntüsü” yaratm›fl, ‹sveçli Haddon Sundblom ise bu çizgilere Coca Cola’n›n k›rm›z› rengini vererek Noel Baba’n›n ticari bir simge biçimine gelmesini sa¤lam›flt›r.•

‹sveçli ressam Sundblom (üstte) Thomas Nast’›n çizdi¤i ilk Noel Baba (altta)

118


Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy

SEVG‹ NEFRET ‹LG‹S‹ZL‹K

Dergimizin önceki say›lar›nda Japon araflt›rmac› Dr. Masaru Emoto’nun su kristalleri ile yapt›¤› çal›flmalar› aktarmaya bafllam›flt›k.

D

r. Emoto, suyun belle¤i oldu¤unu kan›tlayabilmek için y›llarca araflt›rd› ve elektron mikroskopu ile 10.000’ den fazla foto¤raf çekti. Çal›flmalar ilerledikçe Dr. Masaru Emoto Dr. Emoto, çekilen resimlerin sadece görsel bir flölen olmad›¤›, suyun ve do¤an›n gizemi ile ilgili çok daha derin mesajlar› oldu¤u ay›rd›na vard›. Daha da ötesi, yaflam ve insan iliflkileri konusunda birtak›m kesin yarg›lara vard›. fiöyle ki: Varolan her fleyin bir titreflimi, dolay›s›yla da enerjisi vard›r. 119


BD OCAK 2016

‹nsano¤lu bu titreflimlerin tümünü de¤il ancak bir bölümünü duyar, görür, duyumsar; ses, ›fl›k, ›s› gibi... Peki duyamad›klar›, göremedikleri, duyumsayamad›klar›?... Örne¤in düflünceler, duygular... Onlar› da duyan, gören, en yüksek düzeyde duyumsayabilen, hatta görünür hale getiren bir yard›mc› var: SU...

S

u, titreflimleri alg›lar, belle¤ine kaydeder ve paylafl›r. Yeryüzüün üçte ikisi su, bedenimizin üçte ikisi su, bedenimizi oluflturan 50 trilyona yak›n hücrenin de %80’i su… Hücreyi dolduran s›v›, titreflimleri alg›lar, belle¤ine kaydeder ve di¤er hücrelerle de paylafl›r. K›saca bedenimiz, gerek içimizden gerek d›flar›dan gelen titreflimleri inan›lmaz düzeyde alg›lar, kaydeder, iletir. Dr. Emoto’ ”Yap” nun foto¤raflar›nda ortaya ç›kan flekiller, suyun sadece bir madde olmaktan daha ileri, içinde derin (boyutsal) bilginin oldu¤unu kan›tlamaktayd›. Düflünce ve duygular, fizik realiteyi etkiliyor-du; hem de en küçük bir ayr›nt›y› bile atlamadan... Örne¤in bir çal›flmada, ayn› kaynaktan al›nan iki su fliflesinden birinin üzerine “Yap!” (Do it) , di¤er fliflenin üzerine ise “Yapal›m!” (Let’s do it) yaz›l› etiket yap›flt›r›ld›. Sonraki suyu kristallefltirme aflamas›nda görüldü ki, “yapal›m” sözcü¤ü, 6 kenarl› harika bir kristal olufltururken, “yap” emri120

ne suyun tepkisi hiç kristal oluflturmamak fleklindeydi. Demek ki zorlama ve emirler, do¤an›n kurallar›na uymuyordu. Bir baflka çal›flmada “ben bunu yapabilirim” sözcükleri gayet güzel kristaller oluflturmufl, ama “ben bunu

”Yapal›m”

yapamam” sözcükleri ise, sanki flaflk›nl›¤›n›, olumsuzlu¤unu kan›tlarcas›na da¤›n›k bir görüntü vermiflti. Ayr›ca “sen çok güzelsin” “güzel bir ifl ç›kard›n” sözcükleriyle harika kristal görüntüleri elde edilirken “sen çok çirkinsin” ya da “hiç de iyi olmam›fl” sözcüklerinde sonuç al›namam›flt›. Do¤a, sevgi dolu, sayg› dolu düflünce ve duygulara aynen karfl›l›k verirken, aksini duymazdan geliyordu. Dr. Emoto, diyor ki: “Deneylerim s›ras›nda bu konuda edindi¤im izlenim fludur: Bu tür olumsuz ifadelerin do¤ada karfl›l›klar› ve temelleri


BD OCAK 2016

yoktur. Dünyam›z›n ve evrenin yarat›l›fl›na bakt›¤›m›zda, dikkatimizi çeken temel kavramlar, her yerde varolan mükemmellik, büyüleyici bir uyum ve her fleyin bir amaca hizmet ediyor olmas›d›r. Varolan her fley, sürekli bir dönüflüm halinin bir parças›d›r. Örne¤in bir yaprak a¤açtaki görevini tamamlad›ktan sonra yere düfler ve geldi¤i a¤aç için besleyici bir kayna¤a dönüflmek üzere toprak olur. Böyle bir çevrede her fleyin bir amac› vard›r ve her fleyin bir amaca hizmet etti¤i bir evrende de ‘ben bunu yapamam’, ‘hiç de iyi olmam›fl’ gibi olumsuzluklara yer yoktur.” ‹lkokul ö¤rencilerinin daha önce yapt›¤› bir deneyden esinlenerek Dr. Emoto bir çal›flma yapt›. Üç ayr›

cam kavanoza, eflit miktarlarda pirinç konuldu, üzerlerine de ayn› kaynaktan al›nan su dolduruldu. Bir ay süre ile her gün olmak kofluluyla, birinci kavanoza “teflekkür ederim”, ikincisine “seni aptal” denildi. Üçüncü kavanoz ise görmezden gelindi. Birinci ay›n sonunda “teflekkür ederim” denilen kavanozdaki pirinç, hofl bir kokuyla mayalanmaya bafllarken, “seni aptal” denilen ikinci kavanozdaki pirinç bozulup kararm›flt›. Üçüncü kavanozdaki pirinç ise, çok ilginçtir ki ikinci kavanozdan daha önce bozulup çürümüfltü. Üç cam kavanoz pirinç deneyi önce Japonya’da sonra da dünyada büyük ilgi gördü ve say›s›z kez yinelendi. Sonuç hepsinde ayn›yd›. Bu

”Seni aptal”

”Teflekkür ederim”

”Seni aptal!”

...her fleyin bir amaca hizmet etti¤i bir evrende de ‘ben bunu yapamam’, ‘hiç de iyi olmam›fl’ gibi olumsuzluklara yer yoktur.

‹lgisizlik

deney Dr. Emoto’yu bir baflka flekilde etkiledi. Sevginin, olumlu düflüncelerin, pozitif titreflimlerin olumlu etkisi yads›namaz bir gerçek. Olumsuz düflüncelerin, negatif titreflimlerin de olumsuz etkilerini çal›flmalar›yla ispatlam›flt›. Ama görmezden gelinen kavanozdaki pirinçlerin bafl›na gelenler daha anlaml›yd›. Bir fleye olumlu ya da olumsuz ilgi göstererek, bir flekilde enerji aktarm›fl oluyoruz. Ama ilgi göstermeyerek, görmezden gelerek hiç enerji aktarmamam›z daha 121


BD OCAK 2016

Marcel Vogel

zararl› oluyor. Dr. Emoto diyor ki: “Görmezden gelmek, alay etmekten, afla¤›lamaktan daha y›k›c› oluyor. Bu deneyin bizlere çok önemli bir ders verme potansiyeli oldu¤unu düflünüyorum.” Gerçekten de özellikle çevremizdekilere ilgi göstermek, onlarla iletiflim kurmak, insan iliflkileri yönünden çok ama çok önemli. Özellikle çocuklar›m›za gösterece¤imiz özel ilgi, onlar›n ruhsal geliflimini yads›namaz flekilde olumlu yönde etkileyecektir. Annenin, karn›ndaki bebe¤e klasik müzik dinletmesi, onunla konuflmas› önceleri hamilelik duyarl›l›¤› olarak düflünülüyordu. Ama yap›lan araflt›rmalar, annenin bu sevgi dolu davran›fllar›n›n, bebe¤in gelifliminde kesinlikle olumlu etkisi oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Sürekli okurlar›m›z an›msayacakt›r, dergimizin fiubat 2015 say›s›nda, Amerikal› araflt›rmac› kimyager Marcel Vogel’in, arkadafl› Vivian Wiley ile bir çal›flmas›n› aktarm›flt›k. Bayan Wiley, evinin bahçesindeki 122

“taflk›ran” çiçe¤inden iki yaprak kopard›; birini yata¤›n›n yan›ndaki etajerin üstüne, di¤erini de oturma odas›na koydu. “Her sabah kalkt›¤›mda baflucumdaki yapra¤a bak›p onun yaflamas›n› diliyorum, öbürüne ise hiç ilgi göstermiyorum. Ne olaca¤›n› birlikte görece¤iz” diyordu. Bir ay sonunda, Bayan Wiley’den ilgi görmeyen yaprak kararm›fl, buruflmufl, çürümeye bafllam›flt›. ‹lgisini hergün üzerinde yo¤unlaflt›rd›¤› yaprak ise sanki yeni kopar›lm›flcas›na yaflam dolu ve yemyeflildi. Sanki bilinmeyen bir güç, do¤a yasas›na meydan okuyarak yapra¤› sa¤l›kl› tutuyordu. ogel, bu çal›flmadan çok etkilendi ve kendisi de bir deney planlad›. Üç “karaa¤aç” yapra¤› kopar›p evine getirdi. Bunlar› bir cam plaka üzerine yerlefltirip yata¤›n›n yan›na koydu. Hergün kahvalt›dan önce yaklafl›k bir dakika süreyle düflüncelerini yo¤unlaflt›rarak iki kenardaki yapra¤a bak›p, sevgisiyle onlar› yaflamaya zorluyordu. Ortadaki yapra¤› ise kas›tl› olarak görmezden geliyordu. Bir hafta sonra ortadaki yaprak kararm›fl, büzüflmüfl, d›fltakiler ise hâlâ yeflil ve canl› görünüyordu. Sevginin s›n›r ve engel tan›mayan olumlu gücünün, yap›c› etkisinin, buz tutmufl tafl kalpleri eriterek, yeniden bar›fl ve huzur dolu bir dünya yaratmas› en büyük dile¤imiz…•

V

yucelaksoy@butundunya.com.tr Gelecek ay: HADO nedir?


Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an

Çeyrek As›rl›k Buluflma Dünün Çocuklar› Bugünün Eriflkinleri

ki ilkokul arkadafl› y›llar sonra Portakal Çiçe¤i Karnaval›’nda tesadüfen karfl›laflt›lar. Kucaklar›nda çocuklar› havada portakal çiçeklerinin kokular› vard›. Nisan ay›n›n ilk haftas›ndaki bu tesadüfi karfl›laflma çok farkl› sonuçlar do¤uracak, s›n›f›n 40 ö¤rencisini buluflturacakt›. Bu buluflman›n bir de onur konu¤u Esma Ö¤retmen olacakt›.

Bu tesadüfi karfl›laflman›n taraflar›ndan biri olan ve çok etkilenen Deniz Yücesan eve döner dönmez hemen an›lar sand›¤›n› açar. “O y›llara ait foto¤raflar› kar›flt›rd›m. Toplu foto¤raflar›m›zdan yola ç›karak sosyal medya üzerinden iz sürdüm. ‹simlere birer birer mesaj att›m. Bir de düzenli ve arada bir görüfltü¤üm arkadafllar›m vard›. 123


BD OCAK 2016

Esma fieref’in ö¤rencilerine ders veren Adana’n›n ilk bale ö¤retmeni Veronica Arman da o özel gecede Esma fieref’i yaln›z b›rakmad›

Her birimiz zincirin bir halkas› idik ve her geçen gün halka say›s› artt›.” Sosyal medya üzerinden paylafl›mlar art›nca buluflal›m istekleri yo¤unlaflt›. 25. y›l buluflmas› Esma fieref’in 1990 y›l›nda her y›l ö¤retmenler gününde buluflmak üzere Adana Cebesoy ‹lkokulu’ndan mezun etti¤i 65 ö¤renciden 40’›n›n kat›laca¤› bir buluflma ayarlan›r. Ertesi y›l ilk buluflma gerçekleflse de devam› gelmez. Buluflma plan›ndan haberdar edilen Esma ö¤retmen “Biliyorsunuz çocuklar bu ilk buluflma çok özel olmal›, herkes o geceye ellerinde dokümanlarla gelsin.” diye direktifler ya¤d›r›r. Ö¤rencileri 25. Y›l buluflmas›n›n an›s›na Esma fieref’e plaket takdim etti. 124

Ve o gün… Buluflman›n gerçekleflece¤i otelin lobisinde dakika dakika say› artarken tan›m› imkâns›z duygular yafland›. Dünün çocuklar› birbirlerini tan›makta zaman zaman zorlansalar da duygular›nda de¤iflen bir fley yoktu. Herkes haz›rd›. Beklenen, onur konu¤u Esma fieref’ti. Onun kat›l›m› ile mutluluklar›na sevinç gözyafllar› eklendi. Her birine doya doya sar›ld›. “Aaaaa sen o küçük ..... O kadar mutluyum ki çocuklar.” y›l sonra bir araya gelen eriflkinler s›n›f›n›n gözü ve kula¤› kürsüde konuflma yapan ö¤retmenlerindeydi. Esma fieref, ö¤rencilerinden daha heyecanl› ve duygusald›. Ö¤rencileri çok güzel cümleler kuran Esma ö¤retmenlerinin, konuflmakta zorland›¤›na belki de ilk defa o gece tan›k oldular. ‹stanbul, Sakarya, Ankara, ‹zmir, K›br›s, Mersin ve Irak’tan gelen bugün, doktor, ö¤remen, savc›, iflletmeci, idareci, uçak-inflaat-bilgisayar mühendisi, broker, tekstilci, ilaç flirketlerinde bölge müdürleri, iç mimar, kimyager

25


BD OCAK 2016

1990 y›l›nda çekilen an› foto¤raf› ile Esma Ö¤retmenin de yer ald›¤› ö¤retmen kadrosu

ve bankac› olarak çal›flan Esma ö¤retmenin çocuklar›, 25. Y›l plaketi takdim ettiler ö¤retmenlerine. Ve onun duyarl›l›¤› ile ölümsüzlefltirilen anlar›n kay›tlar›n› izlediler. Kâh okul bahçesinde kâh bir etkinlikte; kâh bir okuma bayram›nda veya mezuniyet töreninde... O çocukluk anlar›n›n görüntü ve hareketleri üzerine kahkahalarla yorumlar yapt›lar, an›lar paylaflt›lar. Zorunlu nedenlerle o an› yaflayamayanlar ise Gürcistan ve Kanada'dan Skype ile canl› ba¤lant›lar da kurdular. Video kayd› ile mesaj gönderenler

de vard›. Ve gecenin sonunda hepsi haz›rlad›klar› yüz maskesi ile “Esma ö¤retmen” oldular. günleri yad eden bugünün eriflkinlerinin ortak cümlesi flöyleydi: “Biz ilkokuldan de¤il de sanki bir sanat merkezinden mezun olmufluz. Aktivite olarak yapmad›¤›m›z bir fley kalmam›fl. Folklor, ront, bale, resitaller, resim, vitray çal›flmalar› neler neler.” Ve unutamad›klar› en önemli etkinlik ise o dönemin devlet baflkanlar›na yazd›klar› mektuplar... Esma ö¤retmen ister ki dünyan›n herhangi bir ülkesinde Türkiye’nin ad› duyulsun. Fildifli sahilinden Papua Yeni Gine’ye kadar s›n›f mevcudu kadar ülkenin devlet baflkanlar›na mektuplar yazarlar.

O

Gecenin ö¤rencilerin tümü yüz maskesleri ile “Esma ö¤retmen” oldular. 125


BD OCAK 2016

Esma fieref’in hem ‹ngilizce hem de Türkçe metin olarak haz›rlad›¤› mektup “Ben bir Türk k›z›y›m/ o¤luyum” diye bafllar. Mektupta Atatürk’ün kendilerine bir çocuk bayram› arma¤an etti¤ine de vurgu yap›l›r. ‹flte o mektuplar›n karfl›l›¤›nda ülkelerden gelen mektuplar ve ülke bayraklar›yla bir y›l sonu sergisi daha aç›l›r. 24 y›l devlette 8 y›l da özel okulda ö¤retmenlik yapan, yüzlerce ö¤renciye temel e¤itim veren Esma ö¤retmen için mesle¤inin 15. y›l›nda okutmaya bafllad›¤› bu ö¤renciler çok özeldir. “Sadece çocuklarla de¤il aileleriyle de çok uyumluyduk. Atatürk ilkeleri do¤rultusunda yüreklerini yo¤urdu¤um sanat› araflt›rmay› ve gözlemlemeyi verdi¤im çocuklard›. Atatürk oratoryosunu dahi birinci s›n›fta iken yapt›rm›flt›m bu ö¤rencilerime. Bu nedenle 5 y›l›n özeti çok önemli idi benim için.” ‹lkokul sonras› ilk buluflmaya ‹stanbul’dan gelen Efe Yalç›n yine oradayd›. “‹lkokulu bitirdikten sonra ‹stanbul’a tafl›nm›flt›k. Ailem beni uça¤a bindirmifl ö¤retmenim de burada karfl›lam›flt›. Bugün de eflimle buraday›m. Anlat›lmaz bir duygu bu” O her sabah s›n›fa girdi¤inde tahtaya k›ssadan hisse ç›kart›lacak bir söz yazan ve onu tart›flmaya açan bir ö¤retmendir. Atatürk’e ba¤l›l›¤›, gelenek ve görene¤i nak›fl nak›fl ifllemeye çal›flan Esma ö¤retmene sadece kendi ö¤rencileri de¤il di¤er s›n›flar›n ö¤rencileri de hayrand›r. Her zaman güler yüzlü, bak›ml› ve kibard›r. 126

Esma ö¤retmenin her ö¤rencisi üzerinde b›rakt›¤› derin izler var. Deniz Yücesan: “Bize her zaman bir fleyi öylesine yapmay›n, en iyi flekilde yap›n derdi. Bunu yaflam›m›za iflledi.” sma ö¤retmenini on dakikal›k da olsa görebilmek için Sakarya’dan gelen Dermatolog Asl› Özkan fienol “Okula bafllad›¤›m›n ikinci günüde müdür beni baflka s›n›fa verdi. Günlerce Esma ö¤retmen diye a¤lam›fl ve sonunda dönmüfltüm. Ya dönemeseydim. Ne büyük kay›p olurdu.” Bankac› Berfu Çaylakl› Bekir: “‹nsan›n çocuklu¤u anavatan›d›r. Ders zaten vard› ama e¤lence, sanat, kiflisel geliflim. Ailemle de tan›flt›¤› için Esma ö¤retmen bizim hayat›m›zda her zaman vard›.” Bir insan yaflam›n›n flekillenmesinde ö¤retmenin rolünün önemine en güzel örnek Esma fieref. “‹nsan karakteri bak›r bir levha gibidir. Yaflan›lan her olay, al›nan her bilgi ve davran›fllar›m›z levhada çizgi oluflturur. Ben ald›klar› bilgiyi do¤ru kullanmay› ö¤rettim. Tüm ö¤rencilerim çok iyi yerlere geldiler. Bir ö¤retmen için daha büyük bir ödül olamaz.” Esma fieref emeklilik günlerini yazarak, röportajlar yaparak geçiriyor. 250 sayfal›k bir “Adana Tarihi” araflt›rmas› var. Bir internet sitesinde köflesi var. “Yaflarken mutlaka iz b›rak›n. Baflkas›n›n izinden gidenin izi olmaz” sözü çok önemli. •

E

semaerdeogan@butundunya.com.tr


Yazar Dede ve Torunları Muzaffer ‹zgü

‹nci, Süslü ve Melis... Hepimiz mutluyuz. Bütün bal›klar bir a¤›zdan flark›lar söylüyoruz. Aaa, içimizde dans edenler de var. enin ad›n ne bakal›m bal›k kardefl? Bu dans› nereden ö¤rendin? Bak bak, ben de senin gibi dans ediyorum. Haydi ‹nci, sen de, haydi Süslü, sen de... Onbefl günlük dinlenme tatili yaklafl›yor. Ö¤retmenim bu tatil için hiç ödev vermeyece¤ini söylüyor. Böyle iki elini önünde aç›yor, bafl›n› bu yandan o yana çeviriyor, “‹flte böyle hep kitap okuyacaks›n›z” diyor. “Kitap okuyarak hem bir fleyler ö¤reneceksiniz hem de dinleneceksiniz.

S

127


Kimler yoruldu bakal›m, parmak kald›rs›n?” Ay ay ay, kaç kifli öyle hemen ellerini kald›r›verdiler. Ay bir de, “Ben ben, ben ö¤retmenim, ben” demiyorlar m›? Yoo, ben parma¤›m› kald›rmad›m. Hiç yorulmad›m ki... Resim yapmay› seviyorum, matemati¤e bay›l›yorum, sosyal bilgiler dersinde neler neler ö¤reniyorum, Türkçe dersinde en güzel düflleri kuruyorum. Arkadafllar›m da benimle birlikte ayn› dersleri iflliyorlar. Niçin yorulmufllar ki? Ö¤retmenim yine soruyor, “Bu tatilde kimler gezmeye gidecekler bakal›m?” Parmaklar yine kalk›yor. Hem öyle çok ki... “Nereye gideceksiniz Koray?” Koray sanki Ordu kenti karfl›daym›fl gibi parma¤›yla gösteriyor, “Ordu’ya ö¤retmenim. Benim teyzem orada... Bir kuzenim var, Cem, öyle sevimli bir çocuk ki... Evleri böyle çarfl› 128

içinde... Enifltemin de tatl›c› dükkan› var. Eh, ben art›k onbefl gün, her gün bir tür tatl› yerim...” rkadafllar›m ba¤›r›yorlar: “Bizim için de ye Cem, bizim için de ye!..” “Sonra teyzem bizi Boztepe’ye ç›kar›yor. Oradan deniz öyle güzel görünüyor ki... ‹flte ben o zaman dayanam›yor, teyzeme soruyorum, ‘Ni çin bu mavili¤e Karadeniz demifl ler?’, ‘Niçin bu yemyeflil tepeye Boztepe demifller?..’” Gülüflüyoruz... ‹pek, nerdeyse parma¤›n› ö¤retmenimizin gözünün içine sokacak. “Ö¤retmenim ö¤retmenim” deyip duruyor. “Söyle bakal›m ‹pek, siz nereye gidiyorsunuz?” “Yaln›z ben ö¤retmenim. Annem iflinden ayr›lam›yor, babam iflinden ayr›lam›yor. Beni buradan uça¤a bindirecekler...” “Oooooo!” diye bir ses yükseldi

A


BD OCAK 2016

s›n›ftan... “Böyle ö¤retmenim, hostes ablalar önüme kartona yaz›lm›fl bir yaz› as›yorlar. Ankara’da inince beni baflka bir hostes abla al›yor, kap›da bekleyen day›ma teslim ediyor. Elbette day›m›n yan›nda Biricik var. Biricik, day›m›n k›z›, iki yana¤›nda iki tane kocaman gamze var. Beni görünce gamzeleri daha da irilefliyor. Hemen orac›kta el ele tutufluyoruz. Day›m bizi arabas›na bindiriyor. Uf benim için yemekler haz›rlanm›fl, benim için yatak haz›rlanm›fl. Yengem de öyle tatl› bir insan ki... Ama anlatt›¤› masallar daha tatl›... Bize kocaman k›z oldu¤umuzu söylüyor. H›h, beflinci s›n›fta insan kocaman k›z m› olurmufl? Ben de, Biricik de yengemin masallar›n› dinliyoruz. Sonra odam›za gidince birer masal da biz anlat›yoruz. Ay bir de bak›yorum ki onbefl gün bitivermifl. A¤l›yorum.” ‹pek “A¤l›yorum” dedi, biz güldük. Hem de çok güldük. Ata’n›n Bodrum’da halas› varm›fl. Halas› onu o denli çok severmifl ki, bahçedeki mandalina a¤açlar›ndan bir tanesinin meyvesini hiç toplamazlarm›fl, Ata gidince kendi elleriyle toplarm›fl. a k›fl›n o k›y›n›n güzelli¤i, o kay›klar›n yaln›zl›¤›, motorlar›n uyumalar›... Dalgalar bile mevsimin k›fl oldu¤unu bilir, k›y›ya okflar gibi yaklafl›rlarm›fl. Halas› gibi kimse köfte yapamazm›fl. Onun için Ata, halas›ndan iki günde bir köfte istermifl. Halas› da ona, “Ay kurban

Y

olmufl halas›... Sen iste, her gün yapar›m” dermifl. Bir de Ata, Bodrum’un k›fl ya¤murlar›n› severmifl. Ya¤mur ya¤arken denizle gökyüzü öpüflürmüfl, ya¤mur ya¤arm›fl, deniz bulutlara koflarm›fl ve ya¤›fl bir bafllad› m›yd› bir türlü bitmezmifl. ‹flte o zaman Ata hiç pencerenin önünden ayr›lmaz, denizi, ya¤muru ve bulutlar› izlermifl. Ne güzel anlatt› ya¤muru, bulutlar› denizi Ata... Öteki arkadafllar›m da çok fleyler anlatt›lar; ama ben en çok Ata’n›nkini sevdim. Eve gelir gelmez Ata’n›n anlatt›klar›n› ben de Süslü’yle ‹nci’ye anlatt›m. üslü mü, ‹nci mi? Onlar benim bal›klar›m... Yo yo, bal›klar›m olur mu hiç? Onlar benim arkadafllar›m... O bal›klar› bana annem ald›. Evde kocaman bir kavanoz vard›. Annem bana haber vermeden bu kavanozu y›kam›fl, parlatm›fl, pazardan da bu iki bal›¤› alm›fl. “Melis sana pazardan ne ald›m biliyor musun?” Annem kese ka¤›n›n içinden küçük bir naylon torba ç›kard›. Ba¤›rm›fl›m: “Aaaa bal›k, hem de iki bal›k!.. Ay ay, flu ne süslü... Ay ay, bu da inci gibi parl›yor...” Bal›klar›m›n adlar›n› koymufl tum. Daha do¤rusu annem, “Bal›klar›n›n adlar›n› koydun bile Melis” dedi. Süslü k›rm›z›yd›, sanki kanatlar› vard›, yo yo, üzerinde kocaman k›pk›rm›z› bir palto, suyun içinde yüzdükçe paltosu savruluyordu. ‹nci gri renkteydi; ama p›r›l p›r›l parl›yordu. Çenesi de durmadan aç›l›p kapan›yordu. Mutlaka bal›k flark›lar› söylüyordu.

S

129


BD OCAK 2016

Niçin, olamaz m›? Pullar›m gümüflten Gözlerim inciden Kuyru¤um damal› Solungac›m k›nal› Ay yani flimdi hiç flark›n›n zaman› m›? Belki de ‹nci, bana çok s›k›ld›¤› n› söylüyor. Öyle ya, o ufac›k torban›n içinde... “Beni buradan çabuk ç›kar›n! Beni buradan çabuk ç›kar›n” diyor. Ç›kartaca¤›z da nereye? h can›m anneci¤im, o kavanoz da ne? Ne zaman haz›rlam›fl? Bizim evimiz küçücük, benim odam da küçücük... Annem, ‹nci ve Süslü’yü su dolu kavanozun içine sald›ktan sonra onu benim yata¤›m›n baflucundaki sehpan›n üzerine koydu. Aaaa, iki bal›k arkada fl›m

A

baflucuma yerleflince odam bir büyüdü, bir büyüdü, okyanus oldu. Odam bir güzelleflti, bir güzelleflti ki o televizyondaki denizalt› programlar› gibi... Ben de denizin alt›nday›m. Yoksa 130

ben de mi bal›¤›m? Niçin olmas›n? Biz üç bal›k, Süslü, ‹nci ve Melis... Ama benim süsüm yok. Annemin k›rm›z› fular›n› kapt›m geldim, onu kollar›m›n üzerine ald›m. Saçlar›ma iki renk kurdele ba¤lad›m. Annem, “Neler oluyor öyle Melis?” dedi. Ay, oluyor anneci¤im iflte... Ben de süslü bal›k oluyorum. ‹nci ve Süslü’yle birlikte okyanusa aç›l›yoruz. Ben bal›klar gibi yüzermiflim de haberim yokmufl. Kollar›mdaki annemin k›rm›z› fular›n› bir dalgaland› r›yorum, Süslü’yü k›skand›r›yorum. Yo, yo k›skanm›yor can›m, benim daha güzel oldu¤umu, daha süslü oldu¤umu söylüyor. ‹ki kurdelem iki solungaç... Ya ayaklar›m? Onlar ayak de¤il Melis, kuyruk... Giy bal›klar›m mavi terliklerini aya¤›na... A aaaa, benim kuyru¤um maviymifl... fiimdi oynat bakal›m kuyru¤unu... Haydi Süslü, haydi ‹nci, gidiyoruz. H›h, arkadafllar›m Ordu’ ya gideceklermifl, Ankara’ya gideceklermifl, Bodrum’a, Edirne’ye gideceklermifl. Ay, biz yurt d›fl›na ç›k›yoruz. Öyle de¤il mi Süslü, öyle de¤il mi ‹nci? Haydi bakal›m üçlü bal›k kurulu flimdi karar›n› versin? Nereye gidelim? “Söyle bakal›m ‹nci?” “‘Ay bilmem’mi diyorsun? Ya sen Süslü, sen nereye gitmemizi istersin?” H›››... Duydum duydum. Sen öyle a¤z›n› fazla açm›yorsun;


BD OCAK 2016

ama ben duydum. ‘Girne’ diyorsun de¤il mi? Ay ne iflimiz var okyanusta? K›br›s flunun flurac›¤›nda... Hem daha bir hafta önce okuduk K›br›s’›... Evet K›br›s’a gidiyoruz, Girne’ye gidiyoruz. Önce kar›nlar›m›z› bir güzel doyural›m. Al›n bakal›m... Aman flunlara bak, kap›fl›yorlar. Pek mi lezzetli?.. Haydi yiyin, güç al›n. Ay ben de, ben de... Durun, daha yeme¤e çok var. Biraz ekmek, biraz peynir, yan›na da bir domates... fiimdi geliyorum arkadafllar, flimdi geliyorum. Annem sesleniyor: “Bu telafl da ne Melis?” ‘Anneci¤im biz K›br›s’a gidiyoruz. Karar verdik, ‹nci ve Süslü haz›rland›lar. fiimdi ben de onlara kat›l›yorum.” Annem arkamdan sesleniyor: “Ah senin bu düfllerin Melis!..” diyor. Düflmüfl... Düfl mü bal›k arkadafllar›m? “Hay›r” dedi¤iniz için çok teflekkür ederim. fiimdi Mersin Liman›’ndan yüzmeye bafllayal›m ve aç›k denize... Kim yorulursa... Yorulmaz m›s›n›z? Ben de yorulmam. ‹nsan görmedi¤i bir yere giderken, hiç yorulur mu? Bak›n, yan›m›zdan ge çen gemilere selamlar verece¤iz. Nas›l m›, z›playaca¤›z suyun üzerinde... Bak›n böyle... Bal›kç›lardan uzak duraca¤›z. Ama bal›kç›n›n kay›¤›nda bir çocuk varsa, yavaflça kay›¤a yaklaflaca¤›z, bafllar›-m›z› denizden ç›kar›p ona selam verece¤iz. Bak›n böyle, bafl›m›za iki yana sallayarak selam verece¤iz. ‹flte bir gemi, haydi z›playal›m arkadafllar!..

‹flte bir yolcu uça¤›, z›playal›m arkadafllar!.. ‹flte bir denizanas›... Bizi ham etmeden kaçal›m arkadafllar!.. Günefle selam verin. Dalgalarla yar›fl edin. Bal›klara söyleyin, “Biz K›br›s’a gidiyoruz” deyin!.. K›br›s’aaa, K›br›s’aaa!.. oo, bal›klar arkam›zda... Ay ne sevimli bal›klar... Yooo en sevimli bal›k sizsiniz, Süslü ve ‹nci... Bütün bal›klar bizimle birlikte K›br›s’a geliyorlar. Haydi bakal›m bal›k flark›lar› söyleyelim... K›br›s’a bal›kla Girne bize el etti ‹flte fundal›kla Ve portakal cenneti Hepimiz mutluyuz. Bütün bal›klar, bir a¤›zdan flark›lar söylüyoruz. Aaa, içimizde dans edenler de var. Senin ad›n ne bakal›m bal›k kardefl? Bu dans› nereden ö¤ rendin? Bak bak, ben de senin gibi dans ediyorum. Haydi ‹nci, sen de, haydi Süslü sen de... Hangi bal›k ba¤›rd› öyle, “Kara göründüüüü!” diye... Oras› kara de¤il ki, bir yeflillik denizi... Evet evet, mavinin içinde yeflili izlemek ne güzelmifl me¤er... Ö¤retmenim, biz de bu tatilde ‹nci ve Süslü’yle birlikte K›br›s’a gidece¤iz. Size oradan turunç reçeli getirece¤im. Lütfen “Evet” deyin ö¤retmenim. K›br›s’›n turunç reçeli çok ünlüymüfl. “Kim mi söyledi?” Süslü söyledi ö¤retmenim...•

O

muzafferizgu@butundunya.com.tr 131


Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY

‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Terör (Fr.)

a-Eflgüdüm b-Kargafla c-Y›ld›r› d-Yar› zamanl› 2 Plaket (Fr.)

a-Duyar b-Onurluk c-‹mza belgesi d-Evrensel 3 Flora (Lat.)

a-Bitki varl›¤› b-Su hayvanı c-Hofl kokulu d-‹z düflümü 4 Kamufle (Fr.)

a-Gözlem b-Gizlemek c-‹pek tül d-Savunma 5 Elastik (Fr.)

a-Pürüzsüz b-Dirençli c-Afl›r› zay›f d-Esnek

6 Otistik (Fr.)

a-‹çe kapan›k b-Budala c-Sevimli d-Bencillik 7 Stil (Fr.)

a-Tasar›m b-Üslup, tarz c-Çok özel d-Yal›t›m

11 Fanila (‹ta.)

a-Ölçüt b-Bir tür fıçı c-İkili bileşik d-Pamuklu çamaşır 12 Prezantasyon (Fr.)

a-İyimser b-Bilgisayar devresi c-Takdim etme d-Çevirgeç

8 Anakronizm (Fr.) 13 Kaknem (Yun.)

a-Büyük çanta b-Tarih yan›lg›s› c-Yozlaflt›rmak d-fiifreli yaz›

a-Vuraç b-Çirkin, huysuz c-Gerçeklik d-Gezegen

9 Liberasyon (Fr.) 14 Absürt (Fr.)

a-Biçimleme b-Ayk›r›l›k c-Baflkalafl›m d-Serbestlik 10 Sezon (Fr.)

a-Mevsim b-Büyük dükkan c-Yolcu taşıtı d-Çarklı tezgah

a-Saçma, z›rva b-Tasas›z c-Budala d-Derbeder 15 Egzotik (Fr.)

a-Sevimsiz, itici b-Kötümser c-Otsu bitki d-Yabanc›l

(Fr.) Frans›zca, (Lat.) Latince, (Yun.) Yunanca, (‹ta.) ‹talyanca

Yan›tlar: 151. sayfada


Düfller ve Düflünceler Yahya Aksoy

Asalet ve Özgürlük Simgesidir ! "Uza¤› yak›nlaflt›ran att›r." K›rg›z atasözü "At›na bakan ard›na bakmaz." Uygur atasözü

M

ilattan önce 8000 y›llar›nda binek hayvan› olarak evcillefltirilen atlar, insan hayat›nda özel bir yere sahip olmufllard›r. Eski Uygurlar'›n yaflam›nda at, savafllarda, avc›l›kta ve hayvanc›l›kta çok önemli bir yere sahipti. Baz› Uygur boylar› ata kutsal bir de¤er vermifller, "savafl tanr›s›" olarak kabul ettikleri at›, 12 hayvanl› Türk takviminde özel bir konuma yerlefltirmifllerdir. Iss›kgöl ve Baykal gölü çevresinde kayalara oyulmufl at resimleri yer almaktad›r. Bu resimlerde bir at›n hepsinden önde gitmekte oldu¤u göze çarpar. Gök Türk Yaz›tlar›'nda, Divanü Lügat-it- Türk'te ve minyatürlerde de bunu görmekteyiz. 133


BD OCAK 2016

Tarihi kaynaklarda, Cengiz Han'›n savafllar›nda, çok özenle bak›lan ak bir at›n, savafl tanr›s›n› temsilen ordu önünde gitmekte oldu¤u belirtilir. E¤erine üç küçük savafl bayra¤›n›n dikili oldu¤u o “özel” ata kimse binmezdi. Çünkü inançlara göre bu ata yaln›zca, 'savafl ilah›' binebilirdi. Mo¤ol, Çin ve Türk tarihlerinde atlarla ilgili say›s›z efsane ve söylence bulunmaktad›r. Avc›l›kta, savafllarda, tafl›mac›l›kta ve beslenmede kullan›lan atlar›n sosyal, kültürel ve askeri yaflamda da her zaman, öncelikli ve özel bir yeri olmufltur.

R

usya'da Kazak atlar›n›n derin ve genifl kanallar›n bir taraf›ndan karfl› taraf›na uçarak atlay›fllar› filmlere konu olmufltur. Anadolu'da k›fl

Byerley Turk 134

aylar›nda bofl çay›rl›k alanlarda ölüme terk edilen ve ”Y›lk› At›” adl› kitab›nda ünlü yazar Abbas Sayar'›n tüm özellikleriyle ve güzellikleriyle iflledi¤i y›lk› atlar› da Türkiye’de belgesellere konu olmufltur.

nançlar ve efsanelerde ata de¤iflik yak›flt›rmalar da yap›lm›flt›r. Kültekin’in önce dokuz kez çeflitli renkte atlara binerek savafla girdi¤i ve yenildi¤i, fakat son olarak ak atla girdi¤i savafl› kazand›¤› efsanesi, bugün tarihsel bilgiler kaynaklar›nda ye almaktad›r. O¤uzhan'›n at› "Duman", k›yamet yaratan anlam›ndad›r. Manas'›n soyundan gelen Semetey'in kahraman at› "Tayburul", Battal Gazi'nin at› "Aflkar", Manas'›n at› "Akkula", Almambet'in at› "Küren", Bakmuurun'un at› "Meniker", haf›zalarda ve destanlarda yerini alm›flt›r. Destanlarda at en az destan kahraman› kadar önemli ve ölümsüzdür. Tarihi kay›tlara göre "Saf kan ‹ngiliz at›" olarak 1690 y›l›ndan itibaren yar›fllarda yerini alan ve baflar›, h›z, cesaret simgesi olarak kabul edilen "Byerley Turk"


BD OCAK 2016

olarak isimlendirilen at, 1688 Budapeflte kuflatmas›nda hayranl›k yaratan ve dudak ›s›rtan bir kahraman att›r. Bu at, Türk subaylardan, ‹ngiliz subaylar›n eline geçen ve Türkmenlerin ünlü Ahal Teke at›n›n kan›n› tafl›yan bir soya sahiptir. Külti¤in'in Alp Salç› at›, Manas'›n Akkula's›, Battal Gazi' nin Aflkar'›, Baflk›rtlar'›n mitolojik uçan at› Tulpar ve gök yüzünde yaflayan günefl ve aydan yarat›ld›¤›na inan›lan Akbuzat dev atlar destanlar›nda özel yer almaktad›rlar. Dede Korkut Destan›'nda Bams› Beyrek ,"At dimezem sana arkadafl direm" ve Karacao¤lan "Yi¤it yi¤idin kardafl›/At yi¤idin öz kardafl›" diyerek ata bir kardefl yüceli¤i de kazand›rm›fllard›r.

A

t›, ilahlar aras›nda en h›zl› koflan "güneflle yar›flabilen " olarak kabul eden Sakalar, büyük hakanlar› öldü¤ünde at›yla beraber gömmüfller. destanlar›nda at›n özel yerini anlatm›fllard›r. Homeros'un Troya destan›nda, Agamemnon'un savaflç›lar› ünlü atlar› ve savafl arabalar› ile anlat›l›r. Tanr›lar›n öfkesinden ürken Troyal›lar, surlar› y›karak “Tahta At”› kente tafl›rlar.

”Polo” oynayanlar› resmeden minyatür

Gece bast›r›nca at›n içinde sakl› askerler hep birlikte at›n içinden ç›karlar ve kentin kap›lar›n› açarlar. Toplumsal yaflamda baz› hayvanlar›n önem ve özellik tafl›d›klar› kabul edilmifltir. At ile süvarisi aras›nda derin bir duygu ve sevgi vard›r. Yi¤itli¤i, asaleti, centilmenli¤i, sporu ve askerli¤i temsil eden atl› cirit oyunlar› bugün de devam etmektedir. Erzurum baflta olmak üzere pek çok ilimizde cirit oyunu bugün de oynanmaktad›r. Minyatürlerde yer alan, Hazar boylar›nda at üzerinde oynanan “polo” oyunu da canl›l›¤›n› günümüzde de 135


BD OCAK 2016

Amazon’un bindi¤i koflan at, bafl› sert ifadeli, boyun ve döfl kaslar› gergin, yelesi gri ve dik, kâkülü aln› üstünde, k›rm›z› yularl›, bafl›nda gözleri küçük ve burun delikleri iri ve Amazon'un cesaret simgesi olarak tan›mlan›r. Türklerin yaflad›¤› Orta Asya' dan Anadolu'ya uzan genifl bir alanda buluBaflk›rt'lar›n efsane at› ''Tulpar” nan tafllarda, ma¤aralarda, minyatürlerde, bastonlarda ve tafl kabartmalarda at figürleri tarihe ›fl›k tutan sanat belgeleri olarak ele al›nmaktad›r.

Baflk›rt'lar›n efsane uçan at› ''Tulpar” destanlarda ve halk öykülerinde bafl köflede yer al›r.

korumaktad›r. Miraç olay›nda Hz. Muhammed'in efsane at› Burak, tefsirciler taraf›ndan tan›mlan›r. Uçan at Pegasus'un iki yan›nda kanatlar›, yelesi oldu¤u ifade edilir ve birçok özelliklere sahiptir.

B

aflk›rt'lar›n efsane uçan at› ''Tulpar” destanlarda ve halk öykülerinde bafl köflede yer al›r. Hz. Ali'nin at› da "Düldül" farkl› özelliklere sahiptir. Kahramanlar›n atlar› da kahramand›r, At ile süvarisinin duygular›, alg›lar›, heyecanlar›, mutluluklar› ve benlikleri birbiriyle bütünleflir. 136

Y

abanc›lar Kapadokya'ya "Güzel atlar ülkesi” derler. ‹pek yolu araflt›rmalar› için gitti¤imiz Orta Asya'da bizleri "Atla gittiniz samalyot'la-uçakla geldiniz" sözleri ile karfl›lad›lar. K›rg›zistan , Kazakistan ve Tataristan'da at eti yenmekte ve at sütü "k›m›z" özel kaplarda (biflkek) bir gün dövülerek dam›t›ld›ktan sonra mayalanarak içilmektedir. Özbekistan ve Türkmenistan'da deve eti yenmekte ve deve sütü "çal " içilmekte. Türkmenistan Cumhuriyeti devlet armas›n›n ortas›nda at, çevresinde pamuk, hal› desenleri, bu¤day baflaklar› ve bayraklar›' yer almaktad›r. Yörükleri develer, ak›nc›lar› atlar yürütür. Yaylalar›n , ovalar›n ve tozlu yollar›n dostu, arkadafl› ve yoldafl›d›rlar. "K›rg›zlar ve Türkmenler, at


BD OCAK 2016

üstünde do¤ar, at üstünde ölür" ve "Kufl kanad›yla, er at›yla" diyen K›rg›z ve Uygur atasözleri derin anlamlar içerir.

D

Atlar, özgürce flaha kalkarlar ve süvarisi ile birlikte topluma duygu ve heyecan katarak sevgi çemberi yarat›rlar. Suvarisi düflünce hiçbir flekilde üzerine bas›p geçmezler ve beklerler. Beyler, flahlar, efeler, seymenler ve süvariler özel k›yafetleri ile özel atlara binerler. T›pk› 27 Aral›k 1919 'da Ankara Dikmen s›rtlar›nda Mustafa Kemal Pafla'y› karfl›layan binlerce atl› zeybek k›yafetli “Seymen Alay›” gibi.

e¤erli araflt›rmac› Kaftanc›o¤lu' nun derlemelerine göre, bezirgân bir al›c› olan Köro¤lu'nun k›r ata biçti¤i de¤er, halk edebiyat›nda flöyle anlat›lmakta: "Seksen bin yi¤ide, seksen bin ata / Seksen bin ülkeden gelen berat'a / Seksen bin sabana,seksen bin çifte / Seksen bin boyunluk mala da vermem." K›rg›z halk›n›n cesaretini ve yaflam tarz›n› seslendiren, K›rg›zlar›n sözlü edebiyat›n› doruk noktas›nda temsil eden ünlü Manas Destan›’na Türkmenlerin ”Ahal Teke” at› göre Manas'›n ruhu zor durumlarda kalan K›rg›zlar› korur: Atatürk'ün at› Sakarya, zaferi, "Manas'›n üçüncü kufla¤› olan Seytek, vatan sevgisini, güveni, yükselmeyi dü¤ünde karfl›laflt›¤› düflmanla at yar›fl› ve ba¤›ms›zl›¤› simgeler. Atlar, gerekyaparak kozunu paylaflmak ister. At ti¤inde flaha kalkarlar ve gerekti¤inde yar›fl›nda ikisinin at› ayn› h›zla koflar, a¤larlar. Yücelik duygusu atlar›n son dura¤a yaklaflt›¤› an Seytek ' benli¤ine ifllemifltir. Mitolojiye, desManas' diye ba¤›r›r o anda mucize tanlara, a¤›tlara, masallara, öykülere, meydana gelir. Manas önderli¤inde türkülere ve folklora konu olan atlar, k›rk yi¤it atl› görünür ve yok olur. asalet, cesaret ve özgürlük simgesi ‹flte 'Manas ruhu' göründü¤ü anda olarak tarihe de geçmifltir. Seytek'in at› uçar gibi h›zlan›r ve di¤er An›tkabir girifl merdivenlerinde atlar› geride b›rakarak birinci olur." yer alan Hürriyet Kulesi’nin iç duvaManas'›n uçan at›, K›rg›zistan mey- r›nda melek ve attan oluflan kabartma, danlar›nda an›tlaflm›flt›r. hürriyeti simgelemektedir. Kanatl› Türkmenlerin "Ahal Teke" at› mele¤in elinde "Hürriyet Beyannameünlüdür. Devlet armas›nda yer al›r. si” ve onunla bütünleflen özgürlük Devlet arma¤an› olarak baflka ülkele- simgesi at figürü yer almaktad›r. • yahyaaksoy@butundunya.com.tr rin devlet baflkanlar›na verilir. 137


Aylin Abla’dan Ö¤ütler Aylin Yengin

fi‹fiE MANTARLA RINI ÇÖPE ATMAMAN IZ ‹Ç‹N NEDEN

U

fac›k bir flifle mantarlar›n›z›n asl›nda ne kadar mantar› ifle yarayabileceklerini koleksiyonu ile düflündünüz mü hiç? neler yapabileMantar t›palar› belli bafll› ce¤inizi bilseniz baz› pratik kullan›m amaçlaflaflars›n›z. Bu parr›na hizmet etsin diye bu özel lak KBY (Kendi Bafl›na malzemeden üretilmemifltir, ayn› zamanda evinizin sönük duran Yap) fikirleri ile kullan›lm›fl mantarlar›n›zdan yararlana- baz› köflelerine do¤al bir hava vermek için farkl› renk ve flekillere bürünebibileceksiniz. fiifle Mantar›ndan yararlanman›n 15 KBY Yolu

Bofl flarap fliflelerinin a¤z›nda ya da çöp sepetinin içine at›lm›fl duran 138

lirler ya da gündelik sorunlara mükemmel çözümler getirebilirler. Bu yararl› ipuçlar›n› okuduktan sonra, sofran›z›n bir köflesine at›lm›fl duran flifle mantarlar›n› cebinize atmadan masadan kalkmayaca¤›n›z›


BD OCAK 2016

garanti ediyoruz!

1

MOB‹LYALANIZI DENGELEY‹N Hepimiz, bir aya¤›

di¤erlerinden daha k›sa oldu¤u için sallanan bir masaya ya da sandalyeye oturman›n ne kadar rahats›z edici bir his oldu¤unu biliriz. Sorun ç›karan aya¤›n alt›na, düzgünce kesti¤iniz bir parça mantar› yap›flt›r›n -bak›n, sorun halloldu bile!

örmeyi çok seviyorsunuz ve pratik bir makara raf› haz›rlamak istiyorsunuz. Hiç tasalanmay›n, kullanmad›¤›n›z mantarlar bu ifl için en uygun ve en ucuz çözüm. Hem iplik ya da yünlerinizi etraflar›na kolayca sarabilecek, hem de alt›na açt›¤›n›z küçük bir yar›k sayesinde, ipin ya da yünün çözülmesini ya da dolan›p dü¤ün olmas›n› önleyebileceksiniz.

2

OR‹J‹NAL SAKSILAR YARATIN

‹htiyac›n›z olan tek fley biraz zamk ile birkaç dakikal›k zaman... Mantarlar› farkl› flekillerde, de¤iflik bir saks› ya da vazo görüntüsü yaratacak biçimde üst üste dizin. Dilerseniz, çiçek buketleriniz ya da çiçek aranjmanlar›n›z için ayakl› modeller de yaratabilirsiniz.

4

BUZDOLABI MAGNET‹ M‹ LAZIM?

3

MAKARA OLARAK KULLANIN Dikifl dikmeyi ya da örgü

Mantar›n›z› boylamas›na yar›dan kesin, düz taraflar›na birer parça m›knat›s yap›flt›r›n, iflte bu kadar... Kullan›lm›fl bir mantar› geri dönüfltürerek haval› bir buzdolab› magneti elde etmeyi baflard›n›z. Bu flekilde güzel foto¤raflar›n›z› ya da önemli notlar›n›z› gözünüzün önünden ay›rmam›fl olacaks›n›z. 139


BD OCAK 2016

ÇEKMECE ‹Ç‹N KULP

7

5

OR‹J‹NAL ‹s‹ML‹KLER YAPIN

Mantar›n üzerine enlemesine bir yar›k açarak, içine isim kartlar›n›z›, foto¤raflar›n›z› ya da her türlü tan›t›m etiketini yerlefltirebilece¤iniz isimlikler elde edebilirsiniz. Bu parlak fikri ayr›ca, ma¤aza vitrinlerinde kullanarak, sat›l›k eflyalar›n fiyatlar›n› belirtebilirsiniz. Mantar›n alt k›sm›n› keskin bir b›ça¤›n yard›m› ile özenle düzlefltirirseniz, rahatça dengede kalmas›n› sa¤layabilirsiniz.

6

BES‹NLER‹N‹Z TAZE KALSIN

Bitmemifl cips paketlerini kapatmak için mandal›-

n›z m› kalmad›? fiifle mantar› imdad›n›za yetifliyor. Bir b›ça¤›n yard›m›yla, mantar›n›z›n orta yerine bir yar›k aç›n ve bu flekilde yiyecek paketinizin hava almadan uzun süre tazeli¤ini korumas›n› sa¤lay›n. 140

Benzersiz çekmece kulplar›na imza atarak mobilyalar›n›za do¤al ve dekoratif bir hava katabilirsiniz. Kulpu yerlefltirmek istedi¤iniz mobilyan›za ya da çekmecenize (önceden aç›lmam›flsa e¤er) matkapla bir delik aç›n ve bir vidan›n yard›m›yla mantarlar› s›k›ca tutturun. Daha sa¤lam çekmece kulplar› için flampanya fliflelerinin mantar t›palar›n› kullanmay› tercih edebilirsiniz.

8

B‹R MANTAR GÜNCES‹ TUTUN

E¤er siz de, özel günlerinizi bir flifle flarap açarak bir kutlamaya dönüfltürmekten hofllananlardansan›z, bu fikir tam size göre. fiifleyi bitirdikten sonra mantar›n› saklay›n ve üzerine hangi tarihte ve neyi kutlamak üzere aç›ld›¤›n› not edin. Bütün bu toplad›¤›n›z mantarlar› hofl bir sepetin içinde sergileyerek, konuklar›n›z› hep


BD OCAK 2016

birlikte biriktirdi¤iniz eflsiz an›larla etkileyebilirsiniz.

10

MANTARDAN MUM OLUR MU? E¤er mumlar›n›z

bittiyse ya da romantik bir ›fl›k elde etmek için farkl› bir yol aray›fl›ndaysan›z, mantarlar›n›zdan yararlanabilece¤inizi unutmay›n.

Bu malzemenin özelliklerinden biri de yan›c› olmas›d›r, bu flekilde de mum d›fl›nda, do¤al ayd›nlatmaya harika bir seçenek oluflturur.

8

MANTARDAN ‹⁄NEL‹⁄E DÖNÜfi

Kendinize kolay ve pratik bir i¤nelik mi yapmak istiyorsunuz, öyleyse ne duruyorsunuz, eski bir mantar t›padan yararlan›n. Bu yöntemle hem çöplerinizi azalt›p, hem de paradan tasarruf edebilirsiniz. Mantar›n›z› istedi¤iniz flekilde boyayarak, benzersiz bir i¤nelik elde ederken bir yandan da yarat›c›l›¤›n›z› konuflturabilirsiniz.

11

MANTAR DAMGA YAPIMI Mantarlar ayn› zamanda,

özellikle çocuklar›n›za nefleli damgalar yapman›z için harika bir malzemedir. Mantar t›pan›z›n bir taraf›na, 141


BD OCAK 2016

keskin bir b›çak yard›m› ile diledi¤iniz flekli verin, diledi¤iniz renkteki boyaya ya da mürekkebe bat›r›n ve k⤛t yüzeye bast›r›n. Mantar kolayca flekil alabilen bir malzeme oldu¤undan fazla zorlanmayacaks›n›z -hatta dilerseniz alfabenin bütün harflerini oluflturabilirsiniz, neden olmas›n?

12

BALI⁄A ÇIKALIM MI? Mantar›n bir baflka

ÇIRA G‹B‹ YANAR

14

Kullanmad›¤›n›z mantar

özeli¤i de son derrece hafif ve su geçirmez olmas›d›r, bir baflka deyiflle suda yüzebilir. E¤er bal›k avlamaktan hofllan›yorsan›z, flifle t›palar›ndan hem pratik, hem de ucuz yollu bir olta mantar› olarak yararlanabilece¤inizi bilmeniz gerekir. Bal›¤a ç›kmadan ve t›pan›z› suya b›rakmadan önce içinden ince bir tel çubuk geçirmenizde ve mantar›n›z› diledi¤iniz flekilde renklendirmenizde fayda var.

t›palar›n›z›, mangal›n›z› yakt›¤›n›z alan›n yak›n›nda bir yerde bulundurmak oldukça iflinize yarar. Mangal ateflini yakmakta güçlük çekti¤iniz anda, kömürlerinizin aras›na birkaç tane mantar serpifltirin, ç›ra gibi yanacaklard›r.

13

B‹TK‹LER‹N‹Z ‹Ç‹N ET‹KET Küçük tahta çubuklara

geçirece¤iniz ve her birine ait olduklar› saks›daki otlar›n ya da bitkilerin isimlerini not edebilece¤iniz mantar t›palarla bahçenizi düzene sokabilirsiniz. Bu flekilde, bitkilerinizi topra¤a dikti¤inizde, herhangi bir kar›fl›kl›¤a neden olmazs›n›z.

15

ABAJUR TASARLAYIN

Mobilyan›zla harika bir uyum sa¤layacak, bir abajura sahip olmak art›k hiç de zor de¤il. Bir ampulün çevresinde telden bir iskelet oluflturun ve üzerini mantar t›palarla kaplay›n. Basit bir mantar koleksiyonu ile yaratabilece¤iniz sonsuz say›da farkl› tasar›m var. • aylinyengin@butundunya.com.tr

142


‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver

Gençlik

Yorgun

Görünüyor G

fluflturmaca, Hep ayn› ko a geçen ard her gün yoll nd›r›c› hep ayn› usa r›ndan tler, yaflamla eçti¤imiz günler- saa anlar... çal›nm›fl zam de Tüyap Kitap

Fuar›nda imza günüm vard›. O gün, yay›nevinin stand›nda okurlar için kitaplar›m› imzalad›m ve benimle tan›flmaya gelen kitapseverlerle güzel sohbetlerimiz oldu. Vaktim dolup fuardan ç›kt›¤›mda hava kararm›flt›. Kap›n›n önünde, aralar›ndaki konuflmalar›ndan üniversiteli olduklar› anlafl›lan bir kaç genç gördüm. Ellerindeki pofletlerde kitaplar vard›. Fuar indirimlerinden yararlan›p epeyce kitap alm›fllar. Binlerce insan›n doldurmufl oldu¤u kalabal›k

salonun ç›k›fl›nda biraz temiz hava solumak için orada bir süre oyaland›m ve gençlerin konuflmalar›na kulak misafiri oldum. Her gün, evden okula, okuldan eve gidip gelirken bal›k istifi dolu olan toplu tafl›ma araçlar›nda çektikleri çilelerden yak›n›yorlard›. Anlatt›klar›na bak›l›rsa, günlerinin en az dört saati o t›kl›m t›k›fl otobüs ve metrolarda geçiyormufl. Her sabah, okula gidebilmek için erkenden yollara düfltüklerini ve onlar› yorgun düflürecek olan uzun bir belediye otobüsü yolculu¤una katlanmak zorunda kald›klar›ndan bahseder143


BD OCAK 2016

ken adeta isyan eder gibiydiler. Bu durumun ömürlerinden çok de¤erli bir zaman› çald›¤› konusunda hemfikirdiler. Hatta içlerinden biri, b›kk›n bir yüz ifadesiyle flöyle dedi: "Yemin ederim, her gün okula gidip gelece¤im diye sabah›n köründe yola ç›k›p, gece yar›s› eve dönmekten bezdim. Dayanacak gücüm kalmad› art›k."

D

i¤erleri de onun bu sözlerini onaylad›lar. Bakt›¤›mda hepsinin yüzünde derin bir yorgunluk ve bir bezginlik ifadesi vard›. Oysa en genç ve dinamik olmalar› gereken ça¤dayd›lar ve buna karfl›n hiç de öyle görünmüyorlard›. Durumlar›na üzüldüm do¤rusu. Çünkü son zamanlarda vapurlarda, otobüslerde, metrolarda ve tramvaylarda karfl›laflt›¤›m gençlerin hemen hepsi de yorgun ve süzgün görünüyorlar. Yerden gö¤e kadar hakl›lar böyle olmakla. Giderek zorlaflan e¤itim flartlar›, ac›mas›z bir rekabet, üst üste gelen s›navlar, ekonomik s›k›nt›lar yetmiyormufl gibi bir de her geçen gün daha da yaflan›lmaz hale gelen büyük kentlerdeki ulafl›m derdi de gençlerin enerjisini emip tüketiyor. Bunun ne denli zor oldu¤unu bir kez, yo¤un saatlerde toplu tafl›ma arac› kullanan hemen anlar. Gençlerin dersler, ödevler ve araflt›rmalarla ilgilenecekleri vakitlerinin ço¤unu t›ka basa dolu ulafl›m araçlar›nda geçirmeleri hepimiz için oldu¤u gibi onlar için de ömür törpüsü oluyor ne yaz›k ki. Bu durum, ister istemez motivasyonlar›n›n düflmesine ve içlerinin 144

Gençlerin vakitlerinin ço¤unu t›ka basa dolu ulafl›m araçlar›nda geçirmeleri hepimiz için oldu¤u gibi onlar için de ömür törpüsü oluyor ne yaz›k ki.

karamsarl›kla kaplanmas›na neden oluyor. Nitekim hemen birkaç dakika sonra yaflamaya bafllad›klar›m›z ne denli zor flartlar içinde olduklar›n› ortaya koydu: Hep birlikte fuar kalabal›¤›n›n arkam›zdan ittirmesiyle yak›ndaki metrobüs dura¤›na gittik. Peronlarda çok say›da otobüs oldu¤u halde yolcu say›s› öylesine ak›l almaz boyuttayd› ki uzun süre beklemek zorunda kald›k. Ayn› anda on adet büyük otobüs perona yanafl›yor ve bir dakika bile geçmeden tüm o otobüsler t›ka basa dolup, geride yine bekleyen yüzlerce yolcu kal›yordu. Do¤ruyu söylemek gerekirse bu konuda idarecilere söylenecek bir fley yok. Çünkü özellikle yo¤un saatlerde v›z›r v›z›r otobüsler,


BD OCAK 2016

metrobüsler ve tramvaylar iflliyor bu kentte. Buna karfl›n ‹stanbul art›k öylesine h›ncah›nç kalabal›k bir flehir haline gelmifl ki, onlar›n on kat› kadar ulafl›m arac› da olsa bir fley de¤iflmeyecek gibi görünüyor. O akflam, peronda gençlerle birlikte en az k›rk dakika kendimizi atabilece¤imiz bir otobüs bekledik. Sonunda bal›k istifi de olsa bir tanesine binebildik. Bir saate yak›n ayakta seyahat ettik. Yolculu¤un sonuna do¤ru, yak›n›mda bir yerde, benim gibi ayakta dikilen üniversiteli arkadafllara bakt›¤›mda yorgunluktan gözlerinin kapand›¤›n› ve ayakta uyuyacaklarm›fl gibi bir hale gelmifl olduklar›n› üzülerek gördüm. Onlar için bu b›kt›r›c› döngü her gün bu flekilde devam edecekti. Bugün, yar›n, sonraki gün… Hep ayn› kofluflturmaca, her gün yollarda geçen hep ayn› usand›r›c› saatler, yaflamlar›ndan çal›nm›fl zamanlar ve sonunda gençlik enerjilerinin yollarda tükenip gitmesi. Üstelik dersleri, ödevleri ve sosyal yaflamlar›na ay›rmalar› gereken önemli bir vakit çal›nm›fl oluyordu ‹stanbul'un yo¤un trafi¤inde saatlerini

geçirirlerken. ‹ster istemez onlar›n yafl›nda oldu¤um dönem akl›ma geldi. Bizler, sanki okula de¤il de pikni¤e gidermifl gibi yola ç›kard›k her sabah. Havas›, suyu kirlenmemifl, caddeleri, sokaklar› milyonlarca arabayla dolmam›fl, kald›r›mlar› iflgal edilmemifl, meydanlar› ve ulafl›m araçlar› kalabal›klar taraf›ndan h›nca h›nç doldurulmam›fl güzel bir ‹stanbul karfl›lard› bizi. Bu sayede kendimize, derslerimize ve sevdiklerimize ay›racak bolca vaktimiz kal›rd›.

G

ünümüzdeki gibi hiç bitmeyen s›navlar, k›yas›ya bir rekabet ve ömrün neredeyse yar›s›n›n yollarda geçmesine neden olan trafik çilesi yoktu o zamanlar. Rahatt›k do¤rusu, her fleye yeterince vakit ay›rabiliyorduk. Bir otobüsle ya da bir vapurla yollarda fazla vakit geçirmeden gayet rahat bir flekilde okulumuza gidip gelebiliyorduk. fiimdilerde ne yaz›k ki her fley çok farkl›. fiartlar çok daha a¤›r. Özellikle büyük bir kentte her gün yollara düflüp okula gidebilmek art›k ak›l almaz bir iflkence oldu. Bunun sonucu olarak,


gençler yorgun, uykusuz ve moralsiz görünüyorlar. Baz›lar›n›n sabah›n körlerinde bal›k istifi dolu ulafl›m araçlar›na binip, akflam yine ayn› flartlarda geriye dönme çilesinden dolay› ne denli stres içinde olduklar› yüzlerinden hemen anlafl›l›yor. Baz› günler toplu ulafl›m araçlar›nda o gençlerle karfl›laflt›¤›mda bunu hemen seziyorum. Yafll› vatandafllar eskiden oldu¤u gibi kalabal›k otobüs ve metrolarda oturan gençlerin kendilerine yer vermelerini bekliyorlar. Do¤rusu ben, o gençlere çok ac›d›¤›m için hiç de böyle bir beklenti içine girmiyorum. Çünkü zaten zor bela bir yer bulur bulmaz oturduklar› yerde yorgunluktan uyuklamaya bafll›yorlar. Ellerinde de¤il. ‹çinde bulunduklar› flartlar onlara yafllar›n›n çok üstünde bir yük bindiriyor.

flin bir de ekonomik boyutu var elbette. Bu da, iflin en zor yan› asl›nda. Gençlerin büyük bir k›sm› maddi s›k›nt› yaflayan dar gelirli ailelerden geliyorlar. Günümüzde, özellikle büyük bir kentte ö¤renci olmak öylesine zor ki. E¤er baflka bir kentten gelmiflse ve kalacak bir yeri yoksa öncelikle bafl›n› sokabilecek bir yer 146

kiralamas› gerekli. Öte yandan özellikle üniversitelere yak›n bölgelerdeki kira fiyatlar› afl›r› talepten dolay› her geçen gün art›yor. Tek bafl›na bu masrafa katlanamayacak olan gençlerin birkaç› bir araya gelip bir daire kiralama yoluna gidiyorlar. Bu durum ister istemez sosyal yaflamlar›n›n kalitesini düflürüp, yaflamakta olduklar› zorluklara baflkalar›n› da ekliyor. Bu s›k›nt›lar›n bafl›nda pek fazla tan›mad›¤› ö¤rencilerle ayn› evi hatta ayn› oday› paylaflma zorlu¤u ve evin çekip çevrilme aflamas›nda yaflanacak anlaflmazl›klar var. Birlikte yemek piflirmek, faturalar› paylaflmak ve kiray› öderken yaflanacak di¤er s›k›nt›lar da bir araya gelince durum daha da içinden ç›k›lmaz oluyor. Bulabildikleri k›s›tl› burslar ya da ailelerinden alabildikleri az miktardaki harçl›klarla ayakta kalmaya çal›flan gençler üstüne bir de her gün saatlerle ifade edilecek bir süreyi bal›k istifi toplu ulafl›m araçlar›nda geçirdiklerinde tüm motivasyonlar›n› kaybediyorlar. Ben, onlar› çok iyi anl›yorum. Bu konuda söyleyebilece¤im tek bir söz var. O da: Sab›rl› olmalar›d›r. Bu günler de geçecek inflallah. Bunca s›k›nt›dan sonra e¤itimlerini bitirip ideallerine kavufltuklar›nda emeklerinin semeresini görecek, ailelerinin onca özverisini karfl›l›ks›z b›rakmam›fl olacaklar. Ha gayret diyorum. Biliyorum, büyük kentlerde ö¤renci olmak zor ama sizler gelece¤in yöneticileri olacaks›n›z. Bunun için diflinizi biraz daha s›k›n. Hepinize sevgilerimi yolluyorum. • mehmetunver@butundunya.com.tr


Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri

“Evreni ve o evrende önemsiz bir nokta bile olmad›¤›n› anlar kendine s›¤›n›r, kendine dönersin.”

O s›cak yaz gecesinde hastanenin yo¤un temposundan bir süre uzaklafl›p soluklanabilmek için bahçeye ç›kmasam o yaln›z ve yafll› bilge adam›n fark›na bile varmayacakt›m. astane bahçesinin hayli karanl›k bir yerinde alt›nda pijamas› üstünde yakas› bo¤az›na kadar iliklenmifl çizgili gömle¤iyle oturmufl sessizce gökyüzüne bak›yordu. Yaklaflt›¤›m› görünce üzerimdeki önlükten tedirgin olup kendini toparlamaya çal›flt›. Elimle sakin olmas›n› iflaret edip oturdu¤u bank›n di¤er ucuna ilifltim. Bir süre ben de onun yapt›¤›n› yap›p karanl›k gökyüzüne bakt›m. Günün yorgunlu¤u üzerimden

H

ak›yordu. Göz ucuyla bank›n di¤er ucunda oturan yafll›ca hastam›z› inceledim. Sakal t›rafl› olurken çenesini ve yana¤›n› kesmifl, kesilen yerlere ka¤›t mendil parças› yap›flt›rm›flt›. Gece yar›s›n› geçmifl olman›n verdi¤i yorgunlukla pansuman için servise davet etmek akl›mdan geçse bile sesimi ç›karmad›m. Parma¤›mla yüzünü iflaret edip geçmifl olsun dedi¤imde de hastanede yattt›¤› için söyledi¤imi sand›. Pek konuflas› yoktu. 147


BD OCAK 2016

Bankta kayk›l›p gökyüzüne bakmay› sürdürdüm. Gecelerin h›zla serinledi¤i sonbahar› koklayan yaz akflamlar›ndan birindeydik. Esinti ile ürperince hastam›za havan›n serinledi¤ini üflümemesi gerekti¤ini söyleyip birlikte kalkmay› teklif ettim. “Sen git doktor bey. Hastalar›n seni bekler. Benim acelem yok. Gidece¤im yer belli. Uyku da tutmuyor. Bir süre daha kal›p gö¤e bakaca¤›m.” “Sahi geldi¤imden beri karanl›k gökyüzüne bak›yorsunuz. Hay›rd›r?”

cezan›n yaln›z b›rakmak oldu¤unu eskiler bilmifl de hapishaneler yapm›fllar ya yaln›zl›¤›m da benim cezam. Üstelik suçumun ne oldu¤unu bile bilmiyorum. Bu yafltan sonra ceza çeker gibi yaflamak varm›fl.” “Ko¤uflta arkadafl edinmedin mi?” “Bir keresinde arkadafl›m oldu. Hastaneden ç›kt›ktan sonra bir iki kere görüfltük. Ama çok yaflamad›, garibim. Ölünce, benim yüzümden onu mu cezaland›rd›lar diye düflünüp kendimi suçlad›m. Hastanede arkadafl edinmeye çekinir oldum. Zaten konuflkan s›cak biri de¤ildim. Kitaplar›yla hafl›r neflir olmay› seven öyle s›radan biriyim iflte. ” iraz sorgulay›nca çocukken ailesi ile birlikte Anadolu k›rsal›ndan flehre göç edenlerden oldu¤unu demiryollar›nda iflçi olarak çal›fl›p emekli oldu¤unu eflinin birkaç y›l önce kanserden öldü¤ünü çok istemelerine karfl›n çocuklar›n›n olmad›¤›n› anlatt›. “Kimin kimsen olmay›nca baflka türlü yaln›zlafl›yorsun. ‹fl yerinde gececi çal›flmadan kalan al›flkanl›kla gündüzleri uyur geceleri otururum. Bu da benim yaln›zl›¤›m. Ko¤ufltakileri rahats›z etmemek için geceleri bahçede vakit geçiriyorum. Çocuk-

B

“Sen buna karanl›k m› diyorsun, doktor bey? Etraf öyle ayd›nl›k ki çocuklu¤umun gö¤ündeki y›ld›zlar› seçemiyorum. Birkaç parlak y›ld›z d›fl›nda san›rs›n bütün y›ld›zlar çekip gitmifl.” “Refakatçin varsa haber vereyim so¤uktan koruyacak h›rka filan getirsin.” “Yok doktor bey. Hiç kimsem yok. Hepsi geçip gitti. Öyle bir yaln›zl›k iflte bana kalan. ‹nsana en büyük 148


BD OCAK 2016

lu¤umun y›ld›zl› gökyüzüne hasret öylece bekliyorum.” “Gökyüzüne bakmakla vakit geçiyorsa iyi. Televizyona filan baksayd›n.” Bu sözler üzerine yüzünde ac› bir tebessüm belirdi. Uzaktan gelen zay›f ›fl›k yüzünün derin k›r›fl›kl›klar›nda gölgeler oluflturuyordu. “Al›flt›m art›k. Yaln›z olmak ürkütmüyor. Köyümüzde bir yafll› kad›n vard›. Çocuklar› toplar geceleri gökyüzünü anlat›rd›. ‘Bakacaksan gökyüzüne bakacaks›n. Oraya bakmazsan ne oldu¤unu kim oldu¤unu tarif etmede zorlan›rs›n’ derdi. O zaman ne demek istedi¤ini anlamazd›m. fiehre gelip gecelerin ayd›nl›¤›ndan y›ld›zlar›n ço¤unu seçemez hale gelince ne demek istedi¤ini anlad›m.

bakm›yorum. Baksam ben de normali böyle herhalde diye düflünece¤im.” “Peki ya karanl›k? Karanl›k senin için ne ifade ediyor?” “fiu gö¤e bakt›¤›nda asl›nda ayd›nl›¤›n geçici, kal›c› olan›n ise karanl›k oldu¤unu görürsün. Evreni ve o evrende önemsiz bir nokta bile olmad›¤›n› anlar kendine s›¤›n›r, kendine dönersin. Ancak o zaman

›ld›zlar› kainat› görüp kendini nokta kadar hissetmezsen, bunca ayd›nl›kta yaflayan flehirliler gibi kendini pek bir önemseyen fliflkin tiplerden oluveriyor kendinden baflka kimseyi be¤enmiyorsun.” “Nas›l? Anlamad›m. Y›ld›zlar› görmeyince kendini be¤enmifl mi oluyor insan?” “Üstüne al›nma ama biraz öyle. Her taraf bu kadar ayd›nl›k olunca insan, karanl›¤› görmez oluyor, ›fl›¤›n ayd›nlatt›¤› ne varsa ona bak›yor. Kendi de ayd›nl›kta oldu¤u için baflkalar›n›n gözünde nas›l göründü¤üne daha çok önem veriyor. Herkes böyle yap›nca vitrindeymifl gibi yaflayan fliflik tiplerden geçilmiyor. Senin televizyon dedi¤ine de o yüzden

hayat dinginleflir, öyle flehirliler gibi ne arad›¤›n› bilmeden telafl içinde oradan oraya koflturmazs›n. Okudu¤um kadar›yla dinler de böyle bir fley anlat›yor.” “Ama bu seni daha da yaln›zlaflt›rm›yor mu?” “Dedim ya al›flt›m. Hem yaln›zl›k dedi¤in de çeflit çeflit. Birileri seni hapse kapat›r yaln›z olursun. Gezegenler böyledir güneflin çevresinde hapistir volta atar durur, kendi ›fl›¤›n olmad›¤› için onun bunun ›fl›¤› ile bir görünür bir kaybolursun. Veya tan›mad›¤›n anlamad›¤›n insanlar›n aras›nda konuflacak görüflecek birini bulamaz kalabal›kta yaln›z olursun. Y›ld›zlar›n yaln›zl›¤› böyledir. Kendince parlak belki biraz göz kamaflt›r›c› ama yaln›z. Benim

Y

fiu gö¤e bakt›¤›nda

asl›nda ayd›nl›¤›n geçici, kal›c› olan›n ise karanl›k oldu¤unu görürsün.

149


BD OCAK 2016

arad›¤›m ise göktafl› gibi bir yaln›zl›k. Gitti¤im yeri bilmeden kendi içime dönüp kimseye görünmeden ba¤lanmadan yaln›z olmak ve zaman› geldi¤inde kayan y›ld›z gibi kül olup yeryüzüne kar›flmak. fiunun fluras›nda fazla zaman›m da kalmad›. Yolun sonunday›m. fiurada oturup y›ld›zlar›n yaln›zl›¤›yla avunuyor kayan y›ld›zlardan biri gibi geçip gitmeyi bekliyorum. Hadi siz iflinizin bafl›na dönün. Biraz daha oturur sonra odama giderim. Merak etmeyin.” u sözlerden sonra susup gecenin karanl›¤›nda gö¤e bakmay› sürdürdü. Birkaç saat sonra tekrar bahçeye ç›kt›¤›mda tan yerinin ayd›nl›¤› gö¤ü laciverte döndürmüfltü.

B

Görülebilen birkaç y›ld›z da art›k seçilemiyordu. Bank bofltu. Ertesi gün akflam üstüne do¤ru hastane bahçesinde bir kez daha karfl›laflt›k. Ayn› k›yafet ile bankta yaln›z bafl›na oturuyordu. Onu bir daha görmedim. Günlerin yo¤unlu¤u içinde hastam›z› unutmufltum. Birkaç ay kadar sonraki nöbette yine k›sa bir bahçe kaçama¤› yapt›¤›mda ayaklar›m beni oturdu¤umuz banka götürdü. Bahçede kimse yoktu. Kafam› kald›r›p gökyüzüne bakt›¤›mda onu ve yapt›¤›m›z muhabbeti hat›rlad›m. ‹rice bir y›ld›z kayd› ve h›zla kayboldu. Kalk›p gidesim yoktu. Karanl›¤›n içinden sessizce grili siyahl› bir kedi yaklaflt›. Durup bir süre bana bakt›. Ça¤›rd›m gelmedi. Arkas›n› dönüp karanl›¤›n içinde kayboldu. Gecenin serinli¤inde garip bir yaln›zl›k hissetim. Orada daha fazla duramad›m. Hastane binas›na geri dönerken uzaklardan yaklaflmakta olan ambulans›n siren sesleri iflitiliyordu… • mehmetuhri@butundunya.com.tr

Gümüfl Dolar Asitte Neden Erimez?

Kimya laboratuvar›nda deney yaparak ders anlatan ö¤retmen, cebinden ç›kard›¤› madeni bir dolar› içi asit dolu bir tüpün a¤z›nda tuttu ve ö¤rencilerine sordu: "Bu dolar› flimdi tüpün içine ataca¤›m" dedi. "Söyleyin bakal›m, tüpteki asit bu gümüfl dolar› eritecek mi, eritemeyecek mi?" Ö¤rencilerin bir bölümü sorunun yan›t›n› düflünürken, aç›kgöz bir ö¤renci düflünmeye gerek duymadan yan›tlad› soruyu: "Hay›r, kesinlikle eritmez" dedi. Ö¤retmen, yan›t›n aç›klamas›n› da istedi. "Sizin ne denli tutumlu oldu¤unuzu çok iyi biliyoruz" dedi ö¤renci. "Asit o paray› eritseydi, siz onu hiç tüpe atar m›yd›n›z?"•


BD OCAK 2016

OCAK AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri

KURGUMAT: Kenan Velikhanov (Azerbaycan) 2 # 1.Ad5!! (Tehdit: 2.Kxd4+#) 1…dxe3 2.Kxf4+#, 1…fixd5 2.Kxd4+# OYUN SONU: Umut Sayman Beyaz Kazan›r 1. d7+ fie7 2. Kc8 Kd8 3. Kxd8 fixd8 4. fif2!! h4 5. fig1!! h3 6. g3 fixd7 7. fih2 fie6 8. fixh3 fif5 9. fih4+-. 1-0

1-(c) Y›ld›r›

9-(d) Serbestlik

2-(b) Onurluk

10-(a) Mevsim

3-(a) Bitki varl›¤› 4-(b) Gizlemek 5-(d) Esnek 6-(a) ‹çe kapan›k

11-(d) Pamuklu çamafl›r 12-(c) Takdim etme 13-(b) Çirkin, huysuz

7-(b) Üslup, tarz

14-(a) Saçma, z›rva

8-(b) Tarih yan›lg›s›

15-(d) Yabanc›l

“Bilginizi Denetleyin” Kare Bulmaca

1-(c) Nakkar 2-(a) Heinrich Krippel 3-(b) Radyan 4-(c) Arar 5-(a) Lorke 6-(a) Korkota çorbas› 7-(b) Krakele 8-(d) August Rodin 9-(b) Ensülin 10-(c) Tornavida 151


BD OCAK 2016

YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

Alptu¤ ve Recep Haberal, Rize

Talya Karatepe, ‹stanbul

Can Güder, ‹stanbul 152

Selin Da¤l›, Düzce

Nil Kanan, Amsterdam

‹pek ve Cans›n Uyan›k, Selin ve Duru Da¤lı, Düzce


BD OCAK 2016

Cem Güney, Diyarbakır

Ezgi Miray Koçyi¤it, ‹stanbul

Mina Leyla Coflgun, Ankara

Eliz Yavuz, ‹stanbul

Kayra Öz, Alanya

Akinalp Yenipazar, ‹zmir

Doruk Kaya, Alanya

Beste Acar, Ankara

Demir Güney, ‹skenderun

Dide Su Çinçino¤lu, Mersin

Doruk Bahadır, Ere¤li, Zonguldak 153


BD OCAK 2016

Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154


Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz fotografta görülen gazetecimiz- Nişastalı tanelerin, su ile kaynatılarak bulamaç kıvamına getirilmiş durumu. 2-Bir pamuk cinsi.- Kuşadası Dilek yarımadasında bulunan milli parkımız. 3-Epilepsi hastalığı.- Güney Amerika’da yaşayan bir yük hayvanı.Ağızda zor eriyen bir şeker türü. 4-Hoş koku.- Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı.- Bir geyik türü. 5-Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar.Karatede alınabilecek en yüksek derece.Çocuk, evlat. 6-‘.... Dalaşı’ (Markus Zusak’ın bir yapıtı).- Çok taneli bir meyve.- Çeşitli renk ve büyüklükteki karelerden oluşan. 7-Kırşehir’in bir ilçesi.Vilayet.- Yunanistan’ın güneyinde yer alan bir yarımada. 8-Altın.- Yardım dileme anlamında bir sözcük.- Toros dağlarının Hatay ilindeki uzantısı olan sıradağlar. 9Yunan mitolojisinde aşk tanrısı.-Görevden alma.- Genişlik.- Molibdenin simgesi. 10Koçun kafasıyla yaptığı vuruş.- Tayin etme. 11-Paramızı simgeleyen harfler.- Bir şeyi sürekli olarak kullanmak için hizmeti verenle sözleşme yapan kimse.- Cıvataları çıkarıp takmaya yarayan, altıgen kesitli, L biçiminde alet. 12-‘Lütfi ....’ (Sinema yönetmenimiz).- Mikroskop camı.Doğurmaya müsait olan. 13-Az bulunan.Öğretici niteliği bulunan yazı ya da şiir. 14-Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf.-Kimyasal oksijen ihtiyacı anlamında kimyasal bir kısaltma.- Erteleme. 15-Asya’da bir başkent.- Bir gıda türü.Neonun simgesi.- Kiloamperin kısa yazılışı. 16-Yönetim ile ilgili olan. 17-Hoş kokulu bir baharat türü.- İridyumun simgesi.Suudi Arabistan’ın plaka işareti. 18-Arap alfabesinde bir harf. 19-Eski dilde ilaç.Bağışlama.- Yumuşak kumaştan maddeden yapılan başlık. 20-Erzurum’un bir ilçesi. Teniste servisten gelen topun ağa değmesi.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-’ ..... ..... Dinamo’ (‘Kutsal İsyan’,‘Öksüz Musa’ adlı yapıtlarından tanıdığımız edebiyatçımız.Bolu’nun bir ilçesi. 2- Gelirler.- ‘ .... Taş’ (Merhum sinema sanatçımız).- Cemal Gürsel’in lakabı.- Eski dilde su. 3-Batı Marmara’da bir körfez.- Kırlarda, hendeklerden, yükseltilerden, çukurlardan geçerek yapılan koşu.- Adalete uygun olarak yapılan. 4-Büyük balıkçı kayığı.- Bir şeye inanarak bağlanış.- Mezopotamya’da kurulmuş eski bir uygarlık. 5- Olumsuzluk belirten bir ek.- Fakat, lakin.- Bir düşünceyi anlatan bir veya birkaç cümlelik söz.- Yapma, etme. 6Tiyatro eseri, oyun.- Eski dilde ateş.- Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er. 7-Bilgiçlik taslayan.- Nazlanan.- Doğu Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan telli bir çalgı türü. 8-Yüzey kaplamada kullanılan plastik malzeme.- Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik.Belirli bir iş için gerektikçe harcanmak üzere ayrılıp işletilen para, kaynak. 9-Haberci.- İlgi eki.- Bir nota.- Yunan mitolojisine göre Afrodit’in aşık olduğu ölümlü karakter.Bir soru sözü. 10-Eski Mısır’da güneş tanrısı.- Ölümcül, virütik ve çok bulaşıcı bir hastalık.- Bebek yiyeceği.-‘Nazik....’ (Aziz Nesin’in bir yapıtı). 11-Dünyanın şimdiye kadar yazılmış en uzun destanı.- Anlam, mana.- Askeriye’de kıtanın kısa yazılışı. 12Uzak Doğu’da yetişen Amerika elmasından çıkan zamk.- İsviçre’de bir göl. - Çanak biçimindeki bir havzada veya buna benzer bir oluşumda toplanmış petrol birikintisi. 13-‘ ..... Kurosawa ( Ünlü Japon yönetmen).‘.... Emir ‘(Cecil B. DeMille’nin bir filmi).Asya’da bir başkent. 14-Mayalı hamurdan yapılan, isteğe göre muhtelif malzeme konarak pişirilen, ince, yayvan yiyecek. - Havada oksitlenmeyen bir element.-Temiz, pak. 15-Arapçada ben.-Atlas Okyanusu’nda Portekiz’e bağlı takımadalar.- Kriptonun simgesi. filizoskay@butundunya.com.tr 155


Satranç Mustafa Y›ld›z TÜRK‹YE SATRANÇ fiAMP‹YONASI GM Aleksander ‹patov (2614) - FM Orkhan Eminov (2316), 2015 TB, Adana 13. hamleden bu yana kalite geride oynayan beyaz, flah kanad› oyunlar›yla rakibinin geliflimini durdurmay› baflard›. Siyahlar, figürleri de¤iflerek oyun sonuna girebilmek istiyor ama bu kolay olmuyor hatta h dikeyini açmak amac›yla bir piyon daha feda etmifl ama henüz ç›kar yol bulmufl görünmüyor. Hamle beyazda (D1); 30.fih2 (Di¤er seçenekler A- 30.Ah1 f6 31.Af2 Kf8 32.f5 g5 33.Fa5 Fil vezir kanad›ndaki zay›fl›klar› yoklamaya gider. B- 30.Vc3 Kf8 31.Ve3 fig7 32.b4 Beyaz tafllar bütün alanlarda baflar›yla çarp›fl›yor.) 30…Af6 31.Vd1 Ah5 32.Axh5 Vxh5 Figür de¤iflimine evet vezir (30.fih2) de¤iflimine hay›r. 33.g4! Vh7 Siyah figürler bir türlü etkin bir biçimde oyuna giremiyorlar. 34.f5 Zafer, süngünün ucundad›r. fiah kanad›ndaki piyonlar süngü gibi hatlar› açmaya çal›fl›yor. 34…f6 35.g5 gxf5 36.Kxf5 fig7 37.Vg4 En a¤›r top da savafl alan›nda. 37…Kf8 Art›k çok geç. 38.gxf6+ fif7 39.Kg5! (D2) Siyah terk etti. (40.Ve6 ile mat, 40.Kg7 ile vezir isteniyor.) 1-0 Rus as›ll› ‹patov, sadece Solak ile beraberlik yaparak 12,5 puanla hiç zorlanmadan Türkiye (Ya mat Ya vezir!) Satranç fiampiyonu oldu. K›vanç Haznedaro¤lu (2471) - Dragan Solak (2628), 2015 TB, Adana Siyah, son hamlesi 20…Af6 g4 ile f2 piyonunu tehdit ediyor. Kale ile savunmak flimdilik mümkün f2'yi ama, siyahlar Va7 ile bir tafl ile daha sald›r›rsa beyaz›n konumu savunulamaz olabilir. Haznedaro¤lu bu konumda filin önünü kesen ve karfl› atak oluflturan bir yol buldu: 21.Ad4!? Kxc1 22.Kxc1 Axf2 23.Vxf2 Va7 24.Kc6 exd4 25.Vf5! (c8'den mat istiyor.) 25…Kf8 26.fig2 Fc5 27.e5 Ve7 Beyaz giriflim önceli¤ini ele geçirdi. 28.b4! Fxb4 29.Fxd4 tehlikeli merkez piyon kenar 156


BD OCAK 2016

piyonu ile de¤iflildi. 29…Ke8 (Oyunun kader an›: 29…dxe5! ile siyah daha iyi konumda olurdu.) 30.exd6 Fxd6 31.Vg4 (Mat tehdidi.) f6 32.Kxa6 Ve4+ Vezirleri de¤iflmek kimin ifline yarar? 33.Vxe4 Kxe4 34.Ff2 Fe5 (34…Ff8 35.d6 Ke2 36… Kd2 yolu daha savunulabilir bir konuma götürebilirdi.)35.d6! Zirveye do¤ru bir ad›m daha. 35…Ke2 36.d7 Fc7 Siyahlar bir alet kayb›n› göze al›yor. 37.Kc6 Fa5 38.fif3 Kd2 39.Fe1! Kxd7 40.Fxa5 Ka7 Siyah bir piyon daha al›p hiç olmazsa beraberlik kovalamak istiyor ama Beyaz, kaleleri de¤ifltirip fil fazlas› ile kazanç bir oyun sonuna girifl yolunu görüyor. 41.Kc8+ Siyah terk etti. Çünkü, 42. Kc7+ ile kaleleri tahtadan zorunlu olarak ç›kart›yor. Yedi beraberlikle turnuvan›n en çok berabere kalan oyuncusu olan Haznedaro¤lu'nun üçüncü olmas›nda bu galibiyetin büyük pay› oldu. Mustafa Yelken (2107) - Bahad›r Özen (2137), 2015 TB, Adana 32.h5! Bu y›prat›c› sürüfl, siyah flaha giden yollar› aç›yor. 32…gxh5 (Siyah, bu piyonu almasa piyon kaybederdi. 33.hxg6 Fxg6 34.Vxd6 Vxd4 35.Vxg6 Beyaz için kazan›lm›fl vezir oyun sonu.) 33.Vg5+ fif8 34.Axf5 Vxf2 Beyaz 3 hamlede mat ediyor. 35.Vd8+ Fe8 36.Ve7+ Siyah terk etti. Bir hamle sonra mat: 37.Vg7+# 1-0 Mustafa Yelken ilk kez kat›ld›¤› Türkiye Satranç fiampiyonas›'nda toplad›¤› 7,5 puan ile 5. gelerek unvans›z oyuncular içinde en baflar›l› yar›flmac› olarak dikkatleri üzerine çekti.. KURGUMAT Kenan Velikhanov, Azerbaycan Kupası 2015

OYUN SONU Umut Sayman, (‹lk yay›m)

2 #

Beyaz kazanır

myildiz@butundunya.com.tr

Çözümler 151. sayfadad›r.

157


Bize Gönderilen Kitaplardan

Yüzy›ll›k Yaln›zl›k Gabriel García Márquez Can Yay›nlar›

G

eçti¤imiz ay yitirdi¤imiz ‹spanyolcan›n gelmifl geçmifl en güçlü kalemi Márquez'in bafl yap›t›, 30 y›l önce Seçkin Selvi'nin Türkçelefltirdi¤i “Yüzy›ll›k Yaln›zl›k” yeni bir tasar›mla yay›mland›. Halk aras›ndaki ad›yla Gabo, kitab›n› yazarken efli de evdeki tüm eflyalar› rehin göstererek ald›¤› borçlarla geçimlerini sa¤lad›. “Büyülü gerçekçilik" diye tan›mlad›¤›, yap›t› yay›mlan›nca dünyaca çap›nda büyük be¤eni toplad›. Gönülleri fetheden yap›t›n› de¤erlendiren Márquez: “Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› yazmaya bafllad›¤›mda, çocuklu¤umda beni etkilemifl olan her fleyi edebiyat arac›l›¤›yla aktarabilece¤im bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir k›z kardefl, gelece¤i sezen bir büyükanne ve mutlulukla ç›lg›nl›k aras›nda ayr›m gözetmeyen, adlar› bir örnek, bir y›¤›n h›s›m akraba aras›nda geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ard›mda b›rak-

158

makt› amac›m. Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› iki y›ldan daha k›sa bir sürede yazd›m. Ama yaz› makinemin bafl›na oturmadan önce bu kitap hakk›nda düflünmek on befl, on alt› y›l›m› ald›. Büyükannem, en ac›mas›z fleyleri, k›l›n› bile k›p›rdatmadan, sanki yaln›zca gördü¤ü fleylermifl gibi anlat›rd› bana. Anlatt›¤› öyküleri bu kadar de¤erli k›lan fleyin, onun duygusuz tavr› ve imgelerindeki zenginlik oldu¤unu kavrad›m. Yüzy›ll›k Yaln›zl›k'› büyükannemin iflte bu yöntemini kullanarak yazd›m. Bu roman› büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç flafl›rmayan s›radan insanlar tan›d›m. fiafl›rmad›lar, çünkü ben onlara hayatlar›nda yeni olan bir fley anlatmam›flt›m.(...)

Kad›nlar›n Gözüyle Yazmak ve Yaflamak Zehra ‹pfliro¤lu Cumhuriyet Kitaplar›

Z

ehra ‹pfliro¤lu'nun yay›na haz›rlad›¤› içinde kendisi ile birlikte Zeynep Oral, Pelin fiener Derventli , Gülsüm Cengiz, Berin Uyar, Arife Kalender, Ayfle Sar›ayd›n, Songül Kaya Karada¤, Müge ‹plikçi, Ayfle Kilimci, Mine Sö¤üt, Nurten Kum gibi “tan›nm›fl kad›n yazarlar, yaflam öykülerini top-


BD OCAK 2016

lumsal cinsiyet aç›s›ndan yeniden kurgularlarken, eril bir düzenin temellerini de sorguluyorlar… Kad›na karfl› duruflun günden güne artt›¤› bir ortamda, kad›nlar›n, özellikle de toplumda bir sayg›nl›¤› olan kad›nlar›n konuflmaya bafllamalar› önemli bir ilki oluflturuyor... Çünkü sansürsüz anlatmaya cesaret eden öteden beri erkeklerdir, susan ise kad›nlar… Aç›k vermekten, dile düflmekten, damgalanmaktan, ötekilefltirilmekten, k›rmaktan, k›r›lmaktan ölesiye korkan hep kad›nlard›r... Konuflsalar bile düflündüklerinin yar›s›n› söyleyen kad›nlard›r… Eril düzenin kurallar›na sessizce boyun e¤en kad›nlard›r… Bu kitapta suskunluk duvar› k›r›l›rken, kaleme al›nan her öykü t›pk› bir yap-boz oyunu gibi bir bütünün parças›n› oluflturuyor.”

Hititler Bir Anadolu ‹mparatorlu¤u Meltem Do¤an Alparslan, Metin Alparslan Yap› Kredi Yay›nlar›

U

rartu ve Frig kitaplar›ndan sonra Hititler adl› yap›tla Anadolu uygarl›klar›n› Türk ve dünya kamuoyuna

anlatma ve tan›tmada önemli bir ad›m daha at›lm›fl oluyor. 450 y›l varl›klar›n› ve devlet yap›lar›n› sürdüren Hititler, “dünyan›n en eski ve görkemli uygarl›klar›ndan birini oluflturmufl ve tarihte bir çok ilke imza atm›flt›r... Hitit Uygarl›¤›'n›n Anadolu için ayr› bir önemi de vard›r, çünkü Hititler Anadolu'da devletleflme sürecini bafllatan toplumdur. ‹lk defa bir toplum ya da yönetici s›n›f, yönetilmesi son derece zor bir co¤rafyaya sahip olan Anadolu'yu birlefltirir ve ona hükmetmeye bafllar. Hititlerden sonra ise bu ifli önce Roma/Bizans ve daha sonra da Osmanl› baflaracakt›r. Dünya tarihi için büyük önem arz eden Hitit Uygarl›¤›, bizler, yani bu topraklarda yaflayanlar için, ayr› bir öneme sahiptir. Bizimle ayn› co¤rafyada, ayn› topraklarda yaflam›fl Hititler ile “vatandafl›z” çünkü. Dünyan›n dört bir yan›ndan çok say›da yerli yabanc› bilim insan›n›n yaz›lar›ndan oluflan Türkçe/‹ngilizce iki dilli bas›lan kitap, foto¤raflarla da Hitit dünyas›nda görsel yolculuk yapt›r›yor okurlar›na. Kitapta Hitit Krall›¤›, tarih yaz›c›l›¤›, diplomas›, savafllar, uluslararas› iliflikler, Hitit yaz›s›, Anadolu dilleri, kentler, baflkentler, mimarl›k, yap›lar, inflaat teknikleri, çanak çömlek, Hitit arflivleri, dünden bugüne ›fl›k tutan belgeler, inanç dünyas›, din, mitoloji, günlük yaflam, falc›l›k, rüyalar, dualar, üretim ve toplumsal düzen, yasalar, ekonomi, sanat, müzik, dans... ele al›n›yor. 159


Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: GÜLB‹N GÜZEY, ADANA

160


Bu kitap, Atatürk'ün Türkiye d›fl›nda nas›l bayraklaflt›r›lm›fl oldu¤unu su üstüne ç›kar›yor. Atatürk, Asya ve Afrika'n›n boyunduruk alt›ndaki uluslar›n›n kurtulufl umudu olmufltu. Tüm "Mazlum Milletler" onu kendi kahramanlar› olarak benimsemifllerdi. Büyük Atatürk, Asya ve Afrika halklar›n›n da, yani Do¤u’nun da kahraman›yd›. Tan›nm›fl araflt›rmac› yazar›m›z Bilal fiimflir, burada Atatürk'ün evrensel yüceli¤ini belgeliyor; ve flunlar› söylüyor: "Do¤unun Kahraman› Atatürk, okuyucuyu biraz baflka ufuklarda dolaflt›racakt›r. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti s›n›rlar›n› çok aflan, pek uzak diyarlarda da çok sevilen bir dünya büyü¤ü oldu¤u belgelerle gözler önüne serilecektir. Türk okuyucu, insanl›¤a evrensel çapta bir büyük adam kazand›rm›fl olan ulusun çocu¤u olarak gurulanacak ve duygulan›p düflünecektir, sab›r›m."

Okullar›n en az 20 adetlik toplu aboneli¤ine Bütün Bütün Dünya, tüm okullar›m›z için kaç›r›lmayacak Dünya’dan bir f›rsat sunuyor: Yeni y›lda1 y›ll›k en az 20 adetlik abonelik indirim %

50

talebi olan her okulumuz Bütün Dünya dergilerini %50 indirimli olarak al›yor.

Bu f›rsattan yararlanmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla okullar›m›za yönelik abonelik iflleminizi bafllatabilir; yeni y›lda Bütün Dünya’nın okulunuza gelmesini sa¤layabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi:

Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr

Bütün Dünya BÜTÜN K‹TAPÇILARDA


T Ü R K

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

R E S S A M L A R

1 OCAK 2016

F‹KRET OTYAM

192297 OCAK 2016

Geçen y›l yitirdi¤imiz 1926 y›l› do¤umlu Fikret Otyam, 1980’li y›llar›n bafllar›na de¤in öncelik verdi¤i gazetecilik yaflam› nedeniyle resim çal›flmalar›n› yavafllatm›fl, resme yo¤un ilgisini ancak, 1980’den sonra veerebildi. Gazetecilik yaflam›nda foto¤raf ve röportajlar›nda yans›tt›¤› Anadolu insan›n›, bu dönemde tuvale tafl›d› ve genellikle Anadolu folklorunu, yörük yaflam›n›, yörüklerin tepelik, bafll›k, hotoz ve nak›fll› bafl örtülerini, gerçekçi bir üslupla resimlerinde yans›tt›. Güzel Sanatlar Akademesi’nde Bedri Rahmi Eyübo¤lu’nun ö¤rencili¤ini yapan sanatç›, yukardaki “Tarlada Harranl› Kad›nlar”adl› yap›t›nda örne¤i görülen bafllar› örtülü Anadolu kad›nlar›n› ve keçi figürlerini s›k s›k kulland›¤› resimlerinin bu özellikleri nedeniyle Anadolu’nun insanlar›n›, hayvanlar›n›, bitkilerini ve yerel unsurlar›n› ifllemeyi seven bir sanatç› olarak özel bir üne sahiptir.

SAYI: 2016 /01

F‹YATI: 5 TL

Ulusal "Manzara-i Umumiye"

Prof. Haberal'›n Karaci¤er Nakletti¤i Bebe¤in "Doktor Amcas›"na teflekkürü S. 59

Dr. Ö¤üt Yazman:

Can Birleflmifl Milletler Montrö Dündar'›n Aritmeti¤inde Bo¤azlar 8 y›l önceki 1=192 midir? Sözleflmesi S. 15 yaz›s›: Prof. Dr. Kemal Ar›: Yarg›tay Onursal Yolcu S. 89 Üyesi fiakir Kaleli: Misak-› Milli Nedir, Nas›l Kayy›m ve Do¤du S. 11 Sorumluluklar› S. 27 Dora Sungunay:


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.