OLUŞ YAYlNLARI Türk Edebiyat
:
56 4
Gözden geçirilmi§ ve geni§letilmi§ ikinci basım Mart
Dizgi
-
1972
Tertip : Erenler Matbaası
Baskı: Yaylacık Matbaası
ASlM BEZİRCİ
ORHAN VELI Şairliği ve şiirleri
O L U Ş
YAYIN EVİ
Babıali Cad. No: 54 Cag-alotlu
-
İstanbul
ASIM BEZİRCİ'NİN ESERLERİ
Çok Kapılı Oda ( 1961) Edip cansever
( 1961)
Günlerin Götürdütü Getirdili (1962) Bilimden
Yana (1963)
Abdiiibak Himit Ve TArık Yahut EDdülüs Fethi (1966) Okudukçr. (1967) Orhan
VeU (1967, 1!n2)
.Ahmet Hişim (1967, 1972) Nurullııh Ataç (1968) Dünden Bugüne Türk Şüri, Antoloji (1968) On Şair On Ştir (1!nl) Metin
Eloltu (1!n1)
Sabahattin Ali
(çlbak)
İkinci Yeni Kavgas� (çıkacak) Topl�
Şilıimlz, �/ADtoloJI (ptraeak)
O R H A N VELİ İnceleme
HAYATI
Bilimsel - nesnel ele§tiri öteden beri savundu ğum, kurulmasına, yerle§mesine uğra§tığım bir an layı§tır. Fakat bu anlayı§ın uygulanı§ı deği§ik ki §ilere ve örneklere göre deği§ik biçimler alır. Ni tekim, temel anlayı§ım deği§memekle birlikte, be nim de yerine göre deği§en yöntemler uyguladığım olmu§tur. Sözgelimi, Abdülhcik Hamit · ve Tarık Yahut Endülüs Fethi kitabımda çoğun toplumsal ve kültürel olu§umdan kalkarak Harnit ile eserini aydınlatmağa çalı§mı§tım. Sonra, Ahmet Haşim adlı kitabımda burtun tersi bir yol tut tum: Ha§im' in §iirini çoğun hayatından ve ki§iliğindeh kalka rak açıklamağa giri§tim. Şimdi ise ha§ka bir yön teme 'ha§ vurmak istiyorum: Orhan Veli'nin kim liğini ve §iirini çoğun eserlerini çözümleyerek, yargılayarak ortaya çıkarmak . . . Onun için, bu kitabımda O . Veli'nin toplumsal, kültürel çevresi i�e ki§isel ya§antısına az değine·
7
ceğim. Daha çok eserleri ve dü§ünceleri üzerinde duracağım. Orhan Veli'nin hayatını karde§i Adnan Veli Orhan Veli için adlı kitapta ve. bazı yazılarında ayrıntılarıyla anlatmıştır. Onun anlattıklarını bura da tekrarlamıyacağım. Ancak, önemli birer belge • olmaları dolayısıyla, iki yazıyı aktarmağı gerekli görüyorum. Böylece, bu ilginç yazılar hem dergi · lerde unutulup gitmekten kurtulmu§, hem de O. Veli 'nin hayatı kendi ağzından kısaca öğrenilmiş olacaktır. O. Veli, arkada§! Muvaffak Sami Onat'a gön derdiği mektuplardan birir1:de hayatını §Öyle özet ler: «1914 de doğum. 1 ya§ında kurbağadan kork tum. 2 ya§ında gurbete çıktı m. Yedisinde mektebe ba§ladım. 9 ya§ında okumaya, 10 ya§ında yazmaya merak saldım. 13 de Oktay Rıfat'ı, 16 da Melib Cevdet'i tanıdım. 17 ya§ında bara gittim. 18 de _ rakıya ba§ladım. 19 dan sonra avarelik devrim ba§lar. 20 ya§ından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25 de ba§ımdan bir oto mobil kazası geçti. Çok a§ık oldum. Hiç evlenme dim, §.imdi askerim.» ( 1) . Bu özeti, ele§tirmen Fahir Onger'le yaptığı bit· konu§mada açıp geni§letir: «1914 de İstanbul'da doğ dum (Beykoz) . Babam Riyaseticumhur armoni or kestrası şefi klarnetist Veli Kanık. Anne tarafım dan da sanatla uğra§anlar varsa da hep amatör kalmı§lardır. Çocukluğum umumiyetle İstanbul'da (1)
8
Varlık dergisi,
1. 1.1951
geçti. Cihangir'de ve İstanbul'un muhtelif semtle· rinde oturduk. Annem bir e§raf kızıdır. İlk tahsili mi Galatasaray'da yaptım. Sonra babamın i§i An kara'ya nakledilince Ankara . Lisesi'nde okudum. Edebiyat merakım ilk mektepten ba§ladı. İlk rnek tebin daha ilk sınıflarında iken ileri sınıflarda okutulan bazı derslere kar§ı -bu arada tahrir der si de vardır. Bilhassa buna kar§ı- bir zorluk du yacağımı tahmin ederdim. Lakin sonradan bu tah rir benim en çok sevdiğim §ey oldu. Daha ufak ya§ta tarih, edebiyat kitapları okurdum. Ya§ıma göre hayli ağır ola n bu eserlerin de edebiyata he vesim üzerine bir tesiri olmu§ olabilir. Gene bu ya§larda yazı yazmağa ba§ladım. İlk zamanlar 'yal nız §Ür değil ba§ka tarz yazılar da yazıyordum. Sonra §iir çalı§malarımın geli§mesinde çok tesiri olan iki arkada§ımdan Oktay Rifat'-ı yedinci sınıf ta tanıdım. Melih Cevdet ile arkada§lığımız bir iki sene sonra ba§lar. O tarihlerden sonra bu iki ar kada§ımla aynı meseleler üzerinde dü§ündük, ko nu§tuk. Bu arkada§lık mektepten sonra da devam etti. Şiir tarzlarımız arasındaki yakı :ılık da bu · münasebetin yakınlığından olsa gerektir. <<Lise 1933 te bitti. B irkaç sene Edebiyat F:ı. kültesine devam ettim. Felsefe okuyordum. Burayı bitiremedim. Bazı memuriyetlerde bulundum. Mu aHim muaviırıliği yaptım. P.T.T. de çalı§tım .. Tercü me Bürosu'nda da çalı§tım. 1941-1944'e kadar as kerlik yaptım. (Tercüme Bürosu'nda çalı§mam asker likten sonra olmu§tur.) Şairlik ile memurluğun bağda§amıyacağını gördüm. Şairliği tercih ettim. 9
M izacım beni buna mecbur etmi§tir. Tercüme B ü ·· rosu'ndaki i§im, temayüllerim ile telif edilebilecek gibi bir i§ti. Orada faydalı olabileceğimi sanıyor dum. Fakat Re§at Şemsettin vekil olunca, maarifte antidem <?kratik bir hava esmeğe ba§ladı. Bunun üzerine istifa etmek mecburiyetinde kaldım. Her devrede zamanımızın bütün sanatkarlarıyla tanı§ malarım olmu§tur. Nahid Sırrı'nın ıuarı üzerine ilk §iirlerimizi arkada§larımla beraber Varlık der gisine verdik.
«935 de Melih Belçika'da idi. Oktay ile (Sürre alistleri) okuyorduk. Melih ile de irtibatımızı kes inemi§tik. Şiirimiz muhtelif merhalelerden geç mi§tir . . . » (2) . O. Veli Edebiyat Fakültesi'ne giderken, 1933 te Talebe Cemiyeti Ba§kanı seçildi. PTT'de 1936-41, Tercüme Bürosu'nda 1945--47 yılları arasında ça lı§tı. Yedeksubaylığını Gelibolu'da yaptı . 1 Ocak 1 949 da Yaprak dergisini çıkardı. 16 Kasım 1950 gecesi Ankara'da bir kaza geçirdi: Karanlık bir sokakta sarho§ yürürken Belediye'nin kazdırdığı bir çukura dü§tÜ. Ba§ından yaralandı. İki gün sonra İstanbul_' a geldi. Hastaneye kaldırıldı. Alkol zehirlenınesi te§hisiyle tedavi edildi. Oysa beyin kanamasından rahatsızdı. 14 Kasım'da Cer,rahpa§a Hastanesi'nde öldü. Rumelihisarı Mezarlığı 'na gö müldü.
(2)
lO
Yenilik dergisi, Aralık 1953.
İ LK
Şİ İ R L E R
Orhan Veli sağlığı nda he§ §iir kitabı çıkarır: Garip ( 1941) , Vazgeçemediğim ( 1945) , Destan Gibi , (�946) , Yenisi (1947) , Karşı ( 1949) . Ayrıca, Nasrettin Hoca Hikayeleri'ni ( 1949) §iirle§tirir, La Fontaine' in Masalları'nı ( 1948) dilimize kazandırır. Hayyam' dan, Mevlana'dan rubailer, Japon §airlerinden hay kay'lar çevirir. Fransız §airlerinden çevirdiği ör· nekleri Fransız Şiiri Antolojisi'nde ( 1947) toplar. Öğrencilik günlerinde Sesimiz adlı okul der gisinde çıkan denemeleri sayılmazsa, O. Veli'nin ilk §iirleri 1936 yılının Aralık ayında Varlık dergi sinde yayımlanır. Dergi, bununla ilı;ili olarak, şiir lerin başına §Öyle bir açıklama koyar: <<Varlık'ın §İir kadrosu yeni ve kuvvetli genç . imzalarla zenginle§mektedir. Aşağıda dört §İirini okuyacağınız O. Veli, §imdiye kadar yazılarını ne§ retmemi§ olmasına rağmen olgun bir sanat sahibi dir. Gelecek sayılarımız onun ve arkada§ları Oktay Ri fat, Melih Cevdet, Mehmet Ali Sel'in § ıırımize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir.» ll
Gerçekten de Varlık'ın sonraki sayılarında Or han Veli'nin, M. Ali Sel'in (Orhan Veli'nin takma adı ) , Melih Cevdet'in ve Oktay Rifat'ın §iirleri ba sılır. O. Veli'nin ilk basılan §iirleri §Unlardır : « Oaristys, Ebabil, Eldorado, Dü§üncelerimin Ba§ucunda». Bunların ardından ba§ka §iirleri sökün eder. 194 1 yılı sonuna değin gerek Varlık'ta, gerek İnsan'da, gerekse öbür dergileii"de yüze yakın §iiri çıkar. Orhan Veli içlerinden bazılarını seçe rek Garip adlı kitabına alır. Fakat 66 §iiri (ya nı basılmı§ bütün §iirlerinin %42 'sini) -beğenmedi ğinden olacak- hiçbir kitabına sokmaz. Ancak, ölümünden sonra, bir yayınevi bunları Orhan Veli Bütün Şiirleri adlı kitapta toplar ( 1) . Yaptığım ara§tırmalar sonunda O. Veli'nin bu kitaba alın mayan dokuz §iiri daha bulunduğunu öğrendim. Şiirlerin adları § Öyle: «Elej i, Bebek Süiti, İhtiyar lık, Şaheserim, Bir Şehri Bırakmak, Küçük Bir Kalp, Resimler, Manzara» . Yayınevinin «İlk Şiirler» ba§lığı altında der lediği ürünlerin de kendine göre bir önemi vardır. O. Veli'nin ki§iliğindeki evrimin tümüyle ortaya çıkarılması bu §iirlerin de incelenmesini gerekti rir. Gelgelelim, bu şiirlerin
incelenmesi de, her
( 1 ) Orhan Veli - Bütün şnrle1·i, Varlık Yayuıevı. 1 951. Bu kitap 1951'den 19 70'e l"..adar on bir kez b asıl mıştır. incelemernde 9. basım temel ahnmıştır.
12
�eyden önce, o günkü §iir ortamının belirtilmesini gerektirir. O. Veli'den önceki Türk §iirinin eğilimleri -ka· ba çizgileriyle- şöyle özetlenebilir:
1. Hececiler: İlkin Mehmet Emin Yurdakul, ardından Rı�a Tevfik heceyle §iirler yazarlar. Zi ya Gökalp Yeni Mecmua'da heceyi «Milli vezin» olarak salık verir. Bundan sonra hece Orhan S eyfi Orhan, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy gibi §airlerle edebiyata yer le§ir. Faruk Nafiz Çamlıbel heceyi geli§tirir. Onu izleyen Yedi Me§aleciler ile Ömer Bedrettin, Beh çet Kemal Çağlar, Kemalettin Kamu daha da ileri götürür!er. 2. Halkçılar: Bunlar halk şiirini örnek alarak o yolda yazan §airlerdir. Gerçi daha önce Rıza Tev fik de aynı yolda bazı örnekler vermi§ti. Ama halk §airlerine özenme ancak 1935 ten sonra güçlenir. Urhan Şaik Gökyay, Sabahattin Ali, Ahmet Kutsı Tecer, İbrahim Zeki Burdurlu, Ceyhun Atuf Kan su, Behçet Kemal Çağlar vb. §airler halk §airleri gi bi yazmağa çalı�ı,rlar. 3. Öz şl irciler : Fransız simgecilerinden (Reg nier, Verlaine, Samain, Rimbaud, Mallarme) esin lenen Ahmet Ha§im öz §iiri savunur. Simgecilerin yanı sıra parnasçıları da tanıyan Yahya Kemal de -bir başka açidan- öz §iire yönelir. 1930 -40 yılları arasında bu eğilim Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Harndi Tanpınar, Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tararıcı gibi §airlerle sürdürülür. Bu §airlerin 13
dü§sel ve bireysel yanları ağır basar, §İİrleri ölçülü ve uyaklıdır. 4 . Serbestçiler: Çoğu gerçekçi ve toplumcu olan bu §airler heceye ve aruza kaqı özgür ko§uğu (serbest nazım) tutarlar. Ba§ta Nazım Hikmet ol mak üzere, Ercümend Behzad, İlhami Bekilr, Mümtaz Zeki, Hasan İ. Dinamo, Asaf Halet Çelebi özgür ko§u ğa dayanan yeni, yıkıcı §iirler yayımlarlar, alı§ılmı§ §iirin -öz ve biçimce- bazı kalıplarını kırarlar. Onların ardından Cahit Saffet Irgat, A. Kadir, Su at Ta§er, Rıfat Ilgaz, Ömer Faruk Toprak, Meh med Kemal", Enver Gökçe aynı yolda yürürler. ESKİ ŞİİRLER O. Veli'nin ilk §iirlerini iki kümeye ayırmak yerinde olur: 1. Eski §iirler, 2. Yeni §iirler. Birinci kümeye girenler eski anlayı§a daya nan §iirlerdir. O Veli'nin kendi eliyle tuttuğu §iiı defterinden öğrendiğime göre, bunların çoğu ı936 yılında ve Mehmet Ali Sel imzasıyla yazılmı§. An� cak «Güne§, Haber, Helene İçin, Ölümden Sonra Ne§elenmek İçin Lied, Mahallemizdeki Ak§amlar>' ı 937 de kaleme alınmı§lardır. Eski §iirlerden «Ekmek>> §airin ölümünden son ra Varlık ( 1 .3.ı952) , «Seyahat>> ise Papirüs (Hazi · ran ı 967) dergisinde çıkmı§tır. Geri kalan §ii rlerin hemen hemen hepsi ı936-39 yılları arasında Var lık dergisinde yayımlarunı§tır. Adları §Öyle : «Oaristys, Ebabil, Eldorado, Dü§üncelerimin Ba§u cunda, Odamda, Kurt, Buğday, Ehram, Dar Kapı,
ı4
Açsam Rüzgarda, Gün Doğuyor, Uzun B ir Istırabın Sonunda Bir Saadet Anında Gelecek Ölümün Tür küsü, Güneş, Zeval, Masal, Uyku, Helene İçin, Son Türkü, Tuba, Ölümden Sonra Neşelenmek İçin, Ha· ber, Ekm ek, Mahallemizdeki Akşamlar İçin, Üstüne» . Bu şiirler, yukarda k ısaca belirtilen şiir anla yışlarından üçüncü bölüğe (öz şiirciler) girerler. Ger çi, dil ve dış biçim (ölÇÜ, uyak vb.) bakımından bi rınci böiüğe yakın görünürler, ama iç biçim, öz ve anlayış bakımından üçüncü bölüğe daha yakın dü şerler. Her ne kadar bu durum, birinci bölükle üçüncü bölük arasında bir sallanmayı, hocalamay ı gösterirse de, aslında O. Veli Necip Fazıl, Ahmet Muhip, Ahmet Hamdi , Cahit Sıtkı kuşağına bağla mr. Zaten, daha delikanlı iken, üçüncü bölük şa irlerin etkilendikleri kişileri o · da okumuştur: «0 sıralarda gav ıir şairlerini okuyorduk ( . . . ) Bu arad� Baudelaire 'den sonraki nesill12rin, daha çok modern şairlerin kitaplarını . . . » ( 2) . Üstelik, arkadaşı Ok tay Rifat'ın da açıkladığı gibi, «Orhan Veli kalem i elip.e aldığı zaman Baudelaire, Rimbaud, _ Verlaine gibi şairlerin şiir meselelerini Haşim'den sonra Ca hit Sıtkı, Muhip Dranas ve başkaları beş aşağı beş yukarı sanat piyasasına sürmüşlerdir. Biz yetişti ğimiz sırada Baudelaire, Rimbaud, Verlaine çok sevilen şairJerdir.» (3). (2) (3)
Bk. Adnan Veli - Orhan Veli İçin, 1 953, S. 27 Son Yaprak dergisi, 1 .2.1951
15
O. Veli edebiyat hayatına bu okuduğu ve sev diği yabancı şairlerin etkilerini taşıyarak girer; Türkiye'de onları izleyen yerli şairlerin kervanına katılır. Eski şiirlerde yalnız, mutsuz, karamsar bir ki §inin -belki de şairin kendisinin- yaşayışı a nla tılır; üzüntüle.ri, aşkları, özlemleri dile getirilir. Bu kişi; «içinde bir yalnızlık duygusu>> taşır, durmak sızın, «azapları kemirir», «hülyadan köprüler>> kurar (Odamda) . Mutlu bir ülke tasarlar: «Geceler orada yeşil bir deniz gibi>> di,r (Eldorado) . Çocukluğun u ve «hatırası için yemin kadar büyük>> ilk aşkını düşünür (Oaristys) . «Hasretinin yıllardan beri bel bağladığı>> sevgiliyi bekler (Düşüncelerimin Başu cunda) . Ama boşuna. Geçmiş geri gelmez. Bu yüz· den «içi kör kuyu gibi derin» dir, «Ve sonsuz rü yasında yalnızlık>> sürüp gider (Kurt) . Bir ara umutlanır: Acaba «eski günler geri mi gelecek?,, (A ve Maria) . Gerçi «gün doğuyor şehrin üzerine>> (Gün Doğuyor) . Fakat o hala «aydınlıklardan uzak ta>>:
Ruhum ölüm rüzgarıarına eş, Işık yok gecemde, gündüzümde. Gözlerim görmüyor. . . lakin güneş O her zaman, her zaman yüzümde. (Güneş) Şiirlerin kabaca konularını açıklayan bu özet leme, işlenen ana temleri de ortaya çıkarıyor: Geç mişe özlem, sevgiliyi bekleme, çocukluk günleri. 16
yalnızlık umutsuzluk, sıkıntı vb. . . Şiirlerde de da ha çok bu temlerle ilgili sözcükler geçiyor: Eskiye dönüş, çocukluk, geçmiş günler, hasret, beklemek' yalnızlık, kimsesiz, ümitsiz, sıkıntı, azap, acı, kor ku, günah, tasa, boşluk, ölüm, ağlamak/sevgi, aşk haz duymak, iç alem, ruh, hülya, hayal, rüya, ve him, tahayyül, birsam, düşünce, masal, hikaye; ışık, gölge, fecir, sabah, akşam, gece, yaz, bahar, gurup, aydınlık, ay ışığı, ses, sessizlik, sukun, sü küt/ çiçek, gül, deniz, ufuk, bulut, gökyüzü, göl. dal, ağaç, yemiş, orman, rüzgar, yeşil, mavi, kuş/ yol, yolculuk, oda, kapı, pencere, kuyu, fener vb. ,Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, şiirlerde ta biatla ilgili sözcükler geniş yer tutar. Fakat tabiat ötesine, ruhsal durumlara ilişkin sözcüklerin de sayısı az değildir. Özellikle sıfatıara ·.sık sık baş vurulur. O. Veli sözü geçen kişinin toplumsal çev reyle olan ilişkilerine hiç değinmez, toplumsal ger çeklerden enikonu soyutlar onu. Buna karşılık ki şisel yaşayışla, ki§isel duyuşla tabiat arasında sıkı bir bağ kurar. Tabiat burada duygular ye hayaller için hem uygun bir ortamdır, hem de onların ay rılmaz bir parçasıdır .Bu parça, zaman zaman, ruh sal olu şum ve çağrışımlara eşlik eder:
Hatıralarla kabaran deniz Doluyor ruhun oluklarından. (Par Kapı )
F: 2
17
V e kapıları yeşil sabahlara açılan Sıcak tahayyüllerle dolu yaz geceleri. (Ebabil)
A h ! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı (Oaristys)
Eski giinler geri mi gelecek? Rüzgar tersine esiyor. . . Niçin? (Ave Maria) Gelgelelim, eski §iirler «deyi§ ve anlayı§>> bakımın · d.an Ahmet Ha§im ile Necip Fazıl'dan çok Ahmet mantikliğe, toplumsallıktan çok bireyselliğe yakın dü§mektedir, Ayrıca, §iirlerin -yukarda aÇıklanan konuları, temleri ve sözcükleri de bu durumu pe ki§tirmektedir. Sonradan yayımlıyacağı §iir lerin tersine bun lar kafadan çok yüreğe, gözden çok kulağa seslenen, «te§bih ve i stiare>> ile beslenen, «tasvir ve hayal» ile yoğrulan lirik §iirlerdir. Mısralardan koyu bir «hüzün» ta§ar. Tabiat da bu hüzne katılır. Yaratılan «hava ve evren» bir bakıma Ahmet Ha§im'i akla getirir. Örneğin, A. Ha§im'in «Ü Belde>> si ile O . Veli'nin «Eldorado>> s u ya d a «Açsam Rüzgarda>> sı ve ba§ka §iirleri arasında bazı yakınlıklar görülür.
.18
Ayrıca, çok seyrek olmakla birlikte, kimi şiirlerin de Necip Fazıl'ın da havası sezilir. Aşağıdaki par· ça buna bir örn�ktir:
Bir ışık oyunu var tavanda Gölgeler seslerle birleşiyor Ve bir karga beynimi deşiyor Azaplar kemirdiğim bu anda. (Odamda) Gelgelelim, eski şiir ler «deyiş ve anlayış>> bakımın dan Ahmet Haşim ile Necip Fazıl'dan çok Ahmet Muhip ile Ahmet Harndi çizgisine yakın dururlar Ne var ki , O. Veli'nin simgeeilere olan yakınlığ• onlarınkinden daha belirgindir. Nitekim, bu yakın lık kimi şiirlerde enikonu etkilenme düzeyine çıkar. Kimi şiirler B�udelaire'den (en çok ondan) , Rim baud'dan, Ronsard'dai:ı esintiler taşır. Kimi şiider ise, örneğin <<Seya hat» Rene Bizet'den, «İhtiyarlık>> Fransız Hellens'den «mülhem» olarak yazılmı§tır. Bu etkilere ve esintilere karşın, eski şiirlerde iyi bir şairin yaratıcılık gücünü görmemek elde değil. «Eldorado, Ave · Mar�a, Gün Doğuyor, Masal, Aç sam Rüzgarda, Ekmek, Mahallemizdeki Akşamlar İçin>> adlı şiirlerde bu güç daha belirgin. Belki bunlarda da birtakım etkiler, eksikler, acemilikler vardır, fakat ilk şii. r lerini yayımlıyan 22 yaşındaki bir şair için bunları olağan karşılamak gerekir. Kaldı ki, şairin erdemleri hem bu kusurları ört mekte, hem de başlangıç olarak umutlandırıcı bir
düzeyin üstünde durm aktadır. Gerçi eski §iirler ge nellikle_ çok giizel sayılamaz, �ma -«Buğday, Gü ne§, Ehram, Dar Kapı» gibi örnekler bir yana bı rakılırsa- çirkin hiç sayılamaz. Eski §i irlerde dil ve dı§ biçim yönünden he ceciler izlenir. Özellikle son §iirlerde bu durum daha açık belirir: O. Veli hece ölçüleripi (vezinle rini) kullanır, uyağa (kafiyeye) önem verir, dört lüklerle yazar, temiz bir Türkçeye varmağa çalı�ır. Ça.lı§ması genel olarak ba �arıya ula§ İr. Gerçi, ufak tefek bazı aksamalar eksik değildir, ama bunlar ge nel düzeyi bozmaz. Eski §iirlerin oldukça sade, rahat bir deyi şi vardır. Her ne kadar bu deyi§ ba§taki §iirlerde ya- · bancı sözc �klerle, zorlama u yaklar la, ölçü gerek leriyle yer yer yaralanırsa da, zamanla gitgide arı nıp düzelir. <<Ave Maria, Gün Doğuyor, Uyku, Son Türkü, Açsam Rüzgarda, Buğday, Ekmek, üstüne>> gibi §iirlerde etkileyici bir duruluğa, bir lirikliğe. bir saydamlığa kavu§ur. ݧte bunu gösteren birkaç parça.
Dili çözüliiyor gecelerin, Gölgeler kaçışıyar derine, A lıp sihrini bilmeeelerin Gün doğuyor şehrin üzerine. (Gün Doğuyor) 20
Açsam rüzgara yelkenimi, Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi. (Açsam Rüzgarda) İşte, bütününü almadan gibi kendi de güzel bir §İir :
edemiyeceğim, dili
Dilimin ucunda bir eski arkadaş adı Unutulmuş şekilleri taşıyan bulutlar; Bir gökyüzü genişliğiyle ruhuma dolar Otların içine sırtüstü yatmanın tadı. Avucumda sıcaklığını duyduğum ekmek; Ostümde hatırası kadar güzel sonbahar, O bembeyaz, o tertemiz bulutlara dalar Düşünürken bir çocuk türküsü söyliyerek. (Ekmek O. Veli bu eski biçimli şiirlerden sonra birta kım yeni biçimli şiir ler yazar. Bunları da ineelerne ğe geçmezden önce bir noktayı açıklamak gereki · yor: O. Veli yalnızca gününün şiirini değil, dünün �iirini de iyi biliyordu. Kendisini yakından tanı yanlar da bu ger çeği kabul ediyorlar. Okul arkadaş larından biri anlatıyor : <<Bir gün kendisine ilk ş iiri mi okudu m, serbest nazımla yazılmıştı. Vezin me21
selesi üzerinde uzun uzadıya konuştuk. Kendisi, Divan şiirini ve aruz kalıplarını çok iyi biliyordu. Bana demişti ki: Önce şu sevmediğimiz, alışamadı ğımız ve zorla · ezberlettirilen kalıp hükümleri bil memiz lazım; ondan sonra bu çerçeveyi kırarak ye ni şekiller, yeni buluşlar ve yeni bir zevk anlay ı �L aramaya koyulalım.» ( 4) . O. VeWnin divan edebiyatını ıyı bildiğini yal nızca arkadaşları değil, eski görüşe bağlı Ulunay gibi kimseler de kabul ediyorlar: «Orhan Veli'nin bizim aşk ile sarıldığımız mukayyet edebiyata dn. vakıf olduğunu yakinen biliyorum. Hatta, Mevla na'nın ru bailerinden birini tercüme etmişti ( . . . ) Ruhaiyi aynen yazıyorum :
Bak! Bağ ü behar ü servler ey canım; Gönlüm yine gitmemek diler ey canım; Aç; arkana at nikabını, kal burada. Yok kimseler evde . . . Gittiler ey canım.>> (5) O. Veli yine Mevlana'dan, sonra 'Hayyam'dan başka rubailer çevirmi � ve bunlar çok beğenilmiş tir. Ayrıca, kendisi de birkaç rubai yazmıştır. Bu nunla da kalmamış, Refik Fersan ile Suphi Ziya' nın bestelediği eski anlayışta şa�rkı güfteleri diz miş, epey ):'ankı yaratan bir de şiir kaleme almış tır: (4)
(5)
22
Füruzan Hüsrev Tökin - Ahbaplarım, Veli, Kaynak dergisi, 1.12.1952 Yeni Sabah, 16.11.1950
Orhan
Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı O çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenk Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengarenk (Efsane) <<Efsane>> §iiri Yahya K emal'le birlikte Refi Cevat Ulunay, Kadircan K aflı gibi birçok ki§ilerin övgüsünü kazanmı§Ür (6) . Gerek bu haklı övgü ler, gerekse §iirin kendisi O. Veli'nin edebiya� hayatına girerken ne kadar hazırlıklı ve güçlü ol duğunu göstermektedir. İLK YENİ ŞİİR LER Bunlar 1937- 41 yılları arasında yazılmı§ §iir lerdir. Çoğu §airin sağlığında Varlık ( 1937-40) , İn san (1938 ) , Gençlik ( 1938) ve İnkilapçı Gençlik ( 1 942) dergilerinde basılmı§tır. Ölümünden sonra basılanlar Vatan gazetesi (16. ll. 1 952) ile Papi ·· rüs dergisinde ( 1 . 6. 1967) çıkmı§tır. Sayısı 51 i (6 ) ıcEfsaneıı şu ön açıklamayla yayımlanmıştır: ıcOrhan Veli bu şiiri, eski tarzın hiç· de zorfıık · göster medi�ini anlatmak için düzmüştür herhalde. Anlatıldı�ı na göre !?air sa�lı�ında, bu. şiiri Yahya Kemal'e olm muş, üstad da kend:sine : ıcSiz biraz daha gayret etse niz bizi de geçeceksinizıı demiştir. Orhan yeli'nin ver di�i cevap ise şudur: ıcAman efendim, biz bunu alay olsun diye yazıyoruz.» <Nokta dergisi, 111}.2.19 .; 51).
23
bulan bu şiirlerden 42 si Orhan Veli/Bütün Şiir leri (1963) adlı kitaba alınmıştır. Şu şiirler, neden se, dışarda bırakılmıştır: <<İhtiyarlık, Şaheserim , Bir Şehri Bırakmak, Resimler, Manzara, Ben Orhan Veli, Sicilyalı Balıkçı, Bebek Suite' i , Lakırdılarım». Bu şiirler, ilerde Garip'te yer alacak yıkıcı ve yadırgatıcı şiirlerin ilk ve aşırı örnekleridir. O. Veli bu şiirleriyle yeni bir döneme girer: Eski şi irlerindeki -daha doğrusu, o günün şiirindeki- - öz ve biçim anlayışından ayrılınağa karar verir: << Yirmi yaşımızı dalduralı bir iki seneden fazla ol mamıştı ; beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni im kanlar arayalım dedik.>> (7}. Bu amaçla <<kalıp lar dan, alış ı lmış şeylerden sıyrılmak ( . . . ) bütün im · kan ları zorlıyarak yeni güzellikler aramanın haz zını» tadmak ister (8) . Bu istekle, Garip'in önsö zünde belirlenen anlayışın temellerini kazınağa ko yulur: <<Vezniyle, kafiyesiyle, kitaplardan öğrenilmiş çeşitli sanatlariyle, bütün bir geleneğin, fakat dar görünüşlü bir geleneğin getirdiği» kalı plardan, kli şelerden kurtulmağa kalkar (9) . Bunun için, ilkin ölçüyle uyağı atar. Geleneğin getirdiği <<kayıtlar»a baş kaldırır. <<Teşbih, istiare, mecaz, mübalaga» vb. gibi <<edebi sanatlar»a sırt çe-
(8)
Bak:, Varlık dergisi, 1.1.1951 Orhan Veli - Nesir Yazıları, 1953, S. 60, 8, 20,
(7, S, 10)
24
vırır. Şiiri müzikten, resimden ayırır. Şairanel iğe kapıyı kapar. Hayale ve tasvire bo§ verir. Süsten, karma§ıklıktan, zeka oyunlarından vaz geçer. S a deliği, basitliği ve yalınlığı benimser. . Duygudan .çok akla dayanır. «Şiiri bütün hususiyeti edasında olan>> ve «insanın be§ duygusuna değil, kafasına hitap eden» bir «söz sanatı>> haline getirmek ister. Şairin artık «ekalliyeti te§kil eden müreffeh sı nıf ların zevkine» değil, çoğunluğa seslenmesini di ler (10) . Bu dileğin §iirlerde nasıl gerçekle§tiğine baka· lım. Bunun için yeni §iirlerin ilk basılanlarından birini ele alacağım: «Pazar Ak§amları ».
Şimdi kılıksızım fakat Borçlarımı ödedikten sonra lhtimal bir kat da yeni esvabım olacak Ve ihtimal sen Gene beni sevmiyeceksin. Bununla beraber pazar akşamları Sizin mahalleden geçerken Süslenmiş olarak Zannediyor musun ki ben de sana Şimdiki kadar kıymet verecegim. ·
(Pazar Ak§amları) Görüldüğü gibi §iirde ölçü ve uyak yok, özgür ko§ukla yazılmı§. İmge, tasvir ve benzetmeye yer 25
verilmemiş. Edebi sanatlara (teşbih, istiare, mecaz: vb.) baş vurulmamış. Süssüz, dolanbaçsız, yalın bir deyişi var. Herkesin . kolaylıkla anlıyacağı basit bir deyiş . . . Dil oldukça sade. Çoğunluğun, halkın kul landığı sözcükler ağır basıyor, ama aydınlara ya da «müreffeh sınıflar>> a özgü sözcükler de eksik değil: «İhtimal, zannetmek, bununla beraber>> gibi. Gerçi bunlara benzer eski sözcüklere öbür şiirler de de rastlanıyor, özellikle 1937, 1938 yılında ya· yımlananlarda. Fakat gün geçtikçe azalıyor bu sözcükler, sonunda oldukça arınmış ve. durulmuş. bir dile varılıyor. Şu sevimli örnekte olduğu gibi ·
Kuşçu amca Bizim kuşumuz da var A ğacımız da. Sen bize buluf ver sade Yüz paralık. (Kuş ve Bulut) «Pazar Akşamları>> adlı şiirde söyleyiş de -dH gibi- büsbütün pürüzsüz değil, bazı takıntılar, es kiden gelme kalıntılar var. Sözdizimi (sentaks) henüz yazı dilinin, kitabi d ilin özelliklerini taşıyor, nesre kaçıyor. Mısralara gereken önem verilmiyor . O. Veli «mısracı ve kelimeci>> a nlayışı yıkmak isterken nes rin tuzağına düşüyor. O kadar ki birinci bölümdeki mısraları yan yana yazınca hiç bir şeyin değişme diğini görüyoruz, bayağı bir nesir cümlesi elde edi� 26
yoruz: «Şimdi kılıksızım, fakat borçları mı ödedik ten sonra ihtimal bir kat da yeni esvabım olacak ve ihtimal sen gene .beni sevmiyeceksin.>> Aynı özelliği ikinci bölümde de buluyoruz. Gerçi şair «Süslenmiş olarak» sözlerinin yerini de ğiştirerek nesre düşmekten az çok kurtarıyor şiiri, ama bu da yeterli olmuyor. Başlangıç , şiirlerinin -özellikle 1937 de yayımlananların- çoğunda b L< yete.rsizlikle karşılaşıyoruz: «Deniz, Yokuş, . Ağacım, Meyhane, Malızun D urmak, Sokakta Giderken Saka Kuşu, Seyahat, İş Olsun Diye» adlı şiirler bunun örnekleridir. Fakat bunların bütün içindeki sayı sı azdır, sonraki şiirlerin çoğu ' gittikçe düzel miş, şiire özgü bir deyiş ve kuruluşa kavu�muştur «Pazar Akşamları» şiiri 10 mısradan kurulmuş . Öteki yeni şiirler arasında böyle 5 şiir var. Geri kalanlar çoğunlukla daha kısa. Ataç'ın deyişiyle, «biraz Fransız sürrealistlerinin yazılarını, biraz da Japon Hai-Kai'lerini hatırlatan küçük küçük par çalar . . . » Boyları 4 ile 9 mısra arasında değişiyor 4-5 mısralık 5, 6 mısralık 8, 7 mısralaık 4 ,8 mısra lık 5, 9 mısralık 3 şiir görüyoruz. 10 mısradan yuka · rı şiirlerin sayısı ise 8. Eski şiirlerin ortalama 20 mısradan kurulmuş olduğu hatırlanırsa, O. Veli' nin elini ne denli sıkı tuttuğu anlaşılır. Böylesi bir · tutum az ve basit araçla çok v e iyi iş görmeği zo runlu kılar. Hem eski şiire özgü aletiere hiç el sürmemek, hem de hiç yürünınemiş bir yoldan ve kestirmeden hedefe varmak. . Hem tam bir yo ğunluk ve yalınlığa dayanmak, hem de şiirden v e içerikten hiçbir şey yitirmemek. . . Doğrusu, bazı 27.
·
kimselerin kolay sanmalarının tersine, çok güç ula§ılan bir hedeftir bu. Öyleyken, O. Veli, genel likle hedefe ula§ır: « Quantitatif, Montör Sabri, Yatağım, Hardalname, Fena Çocuk, Ku§ ve Bulut, İçkiye Benzer Bir Şey, Ağaç>> gibi §iirleri buna örnektir. Bu örnekler· soylu ve güçlü bir sanatçıyı haber versn ba§arılı denemelerdir. «Pazar Ak§amları>> nda yoksul ve kılıksız bir ki§inin sevgilisi kar§ısındaki duyguları konu alın mı§. Fakat konuyu i§lerken §air, romantiklerde ol duğu gibi duyguculuğa (sentimentalisme) ve sim gecilerde olduğu gibi kapalılığa kapılmıyor. Şaira neliğe uzak duruyor, açık seçiklikten ayrılmıyor Gerçeği, ya§anılanı dolaysızca belirtrneğe önem veriyor. Bir çe§it «acı>> hayat hikayesi anlatıyor. Fakat qikayesini «traj ik>> in sınırları dı§ında tutu yo.r. Nitekim, hikayeyi bitirince, hafiften gülümsü yoruz. Çünkü §iirin sonunda ince bir alay seziyo· ruz. Gerçi bu alayın altında hınçla beslenen bi:· duygu da gizli, ama §air ona yenilmiyor, onu a§aral{ aklımıza seslenmeği ba§arıyor. Şiirini kafaınızi a okumamızı sağlıyor. Böylece, Eluard'ın dediğini ger çekle§tirmi§ oluyor : «Bir gün gelecek §iir, sadece kafa ile okunacak . . . >> Pazar Ak§amları>> nın kahramanı -demin de söylediğim gibi- yoksul bir ki§i, halktan bir ki§i. O. Veli'nin öbür §iirlerinde de arada bir böyle ki §ilerle karıjıla§ıyoruz. Örneğin «Yoku§, Quantitatif, Montör Sahri, Veda>> adlı §iirlerde i§çilerden söz açılıyor. O. Veli zencileri, halktan ki§ileri, i§Çileri� küçük insanları seviyor: 28
Güzel kadınları severim,
!ıçi kadınları da. severim. Gitzel işçi kadınları Daha çok severim.
( Quantitatif)
Dostlarından Melih Cevdet anlatıyor: Orhan Veli «fakir fukara ile, boyacılarla, garsonlarla, i§ çilerle gerçekten dostluk ederdi. Harpten önce bi r gün fakir bir i§çi ile tanı§mı§tık: Montör Sabri. Sar ho§tu, koltuğunda iki okka ekmek vardı. Boyuna evine geç kaldığından bahsediyor, ama bir türlü evinin yolunu tutamıyordu. Ertesi gün Orhan Montör Sabri §iirini yazdı :
Montör Sabri ile Daima geceleyin Ve daima sokakta Ve daima sarhoş konuşuruz. O her seferinde, «Eve geç kaldım>> diyor. V e her seferinde Kolunda iki okka ekmek. «Geçen yıl bir lokantada Orhan'ı gördüm. Ya• nında bir ayağı ke-sik bir adam vardı. Tatlı bir muhabbete dalmı§lardı. Orhan beni görünce, Montör Sabri'yi tanımadın m ı ? dedi.>> ( ll) . O. Veli'nin halka ve diline duyduğu sevgi § İİr · lerinde henüz bir motif olarak görülmektedir; b i r (ll)
Son Yaprak, 1.12.1961
29
i deoloji kimliği taşımamakta, bağlanma ve eyle m ka tına varmamaktadır. Gerçi, ilerde oraya varması için bir tohum olmaktan geri durmıyacaktır. Ama bu varış henüz uzaktadır. Çünkü, O. Veli sanatın toplum sorunlarıyla ilgilenmesini, bir ideolojiye da yanmasını şimdilik doğru bu!mamaktadır: «Sanat hiç bir zaman itikadların dellallığını yapmak işiy le tavzif edilemez. Yahut yeni de olsa birtakım ideolojilerin söylediklerini bilinen kalıplar arasına sıkı�tırmak yeni şey yapmış olmak demek değil dir.>> ( 12 ) . ,,pazar Akşamları>> nda bir kişinin serüveni an latılıyor. Fakat bu serüvenin yalnızca �.i§isel yanı üzerinde d uruluyor, toplumsal yanına değinilmiyor. Öbür şiirlerde de çokluk aynı şekilde davranılıyor. Ancak, «Tereyagı, Gangster, Karanfil, Veda>> baş· lıklı şiirlerde b ireyin halinden toplumun haline doğru h�fif bir açılış seziliyor. Bu açılış bir yerde siyasal b ir kimlik de kazan ıyor: Çocukluğuyla genç liğini Birinci ve İkinci Dünya Savaşının sıkıntıla rıyla geçiren O. Veli, savaşa karşı beslediği düşün celeri alaylı bir anlatımla açığa vuruyor. «Alaylı b ir anlatımla» diyorum, çünkü O. Veli'nin bir amacı da şiir dilinden ciddi ve kitabi sö yleyişi kovmak, «cafcaflı bir dille, bir Hacivat ağzıyla yük sek perdeden konuşmayı» atmaktır. Nitekim «Tere yağı » şiirinde, savaşı çıkartan Hitler'le -bir çocu ğun ağzından- muzipçe eğlenir, yerer onu: •
(12)
Ulus, 30.12.1937
H it ler amca! Bir gün de bize buyur. Kakülünle bıyıklarını Annerne göstereyim. Karşılık olarak ben de sana Mutfaktaki dolaptan aşırıp Tereyağı veririm, Askerlerine yedirirsin. Elbette, aynı yıllarda N. Hikmet'in, H. İ. Di namo'nun, R. Ilgaz'ın, A. Kadir'in, C. Irgat'ın, E. Gök çe'nin savaşa ve faşizme karşı, barış ve demokrasi için yazdıkları kavgacı şiirlerin yanında «Tereyağı'-� yüzeyde kalır, ama olumlu bir eğilimi göstermekten de geri durmaz. ·
O. Veli «Tereyağı» ndaki bu eği limi ve alaylı yergiyi «Gangster» ş iirinde de - bir başka bi çimde - tekrarlar. «V eda» şii.rinde «yakında mu harebeye gidecek» bir insanın halini anlatır. «Ka ranfil» şiirinde savaşı basamak yaparak Ahmet Ha şim'in şiir anlayışını taşlar:
Hcıkkınız var, güzel değildir ihtimal, Mübalağa sanatı kadar, Varşova'da ölmesi on. bin kişinin V e benzernemesi Bir motörlü kıtanın bir karanfile «Yarin dudağından getirilmiş.>> «Yarin dudağından getirilm iş» mısraı A. Ha: şim' in «Karan fil>> şiirin den alınmıştır. Çokluk im31
,'geye yaslanan, edebi sanatlara (bu arada «müba� lağa>> ya da) ba§ vuran, halkın diline ve toplumun h ayatına sırt çeviren A. Ha§im'e burada bir takıl ma vardır. Gelgelelim, O. Veli yalnızca bu §iirinde <değil, birkaç §iirinde daha A. Ha§im'e takılır. Örne ğ in, Vazgeçemediğim'deki «Eskiler Alıyorum» ad� lı §iirin «Bir de rakı §i§esinde balık olsam» m ısraı A. Ha§im'in «Göllerde bu dem bir karnı§ olsam -> ,mısraına bir yansılama (parodi) , bir takılmadır. .Elbette, bu takılınalar A. Ha§im'den çok, onun ki� �iliğinde eski §İir anlayı§ını yıpratmak için yapıl �maktadır. Böylece, O. Veli eskiyle sava§ını §iirleriyle de yiirütmü§ olmaktadır. Ne var ki, bu davranı§ın O. -veli 'ye -az da olsa- zararı dokunmu§, kimi §iir � lerini araç düzeyine indirmi§tir. Ayrıca, yazıyla yapılacak bir görevin §iirle yapılması, O. Veli'nin "Kendi §iirine ayırdığı zamanı biraz kısmı§, yıkıcı� lık eğiliminin bir süre yapıcılıktan ağır basmasına _ yol açmı§tır. O. Veli «KU§ Ve Bulut, Fena Çocuk, Hayat Böyle Zaten, Ya§ıyor musun, Ağacım, Saka Ku§u, Ağaç» §iirlerinde çocuk dünyasını -gene çocukla� rm ağzından, gene muzip bir edayla ve ba§arıyla dile getirir. ݧte bir örnek:
Ağaca bir taş attım Düşmedi taşım. Düşmedi taşım . . 32
Taşımı ağaç yedi , Taşımı ağaç yedi , Taşımı isterim.
(Ağaç)
Bu örnekte gerçeküstü bir olay anlatılıyor: Atılan taş yere düşmüyor, taşı ağaç yiyor. Böylesi olaylara daha çok masallarda, düşlerde ya da ger çeküst ücülerin şiirlerinde rastlanır. Ayrı�a, ger çeküstücüler de sık sık çocuk temini işlerler. on.. ların gözünde çocukluk, Andre Breton'un da de diği gibi, «ya sakların ve sınırların bulunmadığı>> özgür, katıksız bir dünyadır. Belki O. Veli'nin ger ı;:eküstücülerden olduğu söylenemez, ama onlardan bazı etkiler aldığı söylenebilir. Nitekim, arkadaşı Oktay Rifat hu sıralarda onun Breton, Eluard, Sou pault, Jacob, Radiguet, Supervielle gibi şairie.ri okuduğunu, Breton'un Manifeste du Surrealisme' inden birçok şeyler öğrendiğini ve gerçeküstücü bi r de şiir yazdığını söylüyor (13) :
Elimi çok dallı bir ağaç gibi Tutarım gölün yüzüne Ve seyrederim bulutları Bir deve gürültüler içinde koşar koşar, koşarken Güneş doğmadan evvel varmak için Ufka. (Sabah) (13)
F. 3
Son Yaprak, 1.2.1 951
33
O. Veli'nin kendisi de bu yıllarda gerçeküstü cüleri okuduğunu birkaç yerde itiraf eder: « 1935' te Melih Belçika'da idi. Oktay ile surr ealistleri oku· yorduk.» (14) . <<0 sıralarda gavur §airlerini oku yorduk. Bu arada Ba udelaire'den sonraki nesilleri, daha çok mod ı:;r n §airlerin kitaplarını. Bir de sur · r ealistleri. ݧte herkesin acaiplik telakki ettiği §İirleri o zaman yazdık.» (15 ) . B u itiraflar §Unu gösteriyor: O . Veli gerçeküs tücüleri hem okumu§, hem de onların az çok etki sinde kalmı§, hatta Philippe Soupault'dan «mülhem» Eleji ve Jules Supervielle'den «mülhem» Küçük Bir Kalp gibi §İirler yazmı§tır ya, yine de büsbütür: onlara bağlanmamı§tır. Gerçi gerçeküstücüler gib ! o da bilinç altını raha tça bo§altmayı engelleyen öl çüyle uyaga, belagat kurallarıyla edebi sanatlara s 1rt çevirmi§, anlatırnda yalınlık ve çıplaklığa yö nelmi§, hayatın kar§ısına zaman zaman m iza lı ve alayla çıkmı§tır. Fakat noktalama ݧaretlerini k ul·· lanmak, imgeyle simgeden kaçınmak, resimle oto matik yazı§a sırt çevirmekle de onlardan ayrıl mı§tır. Onun için, bazı yazarların O. Veli'ye «ger çeküstücü» damgasını basmaları yersizdir. Nitekim, kendisi de, Garip'in önsözünde bunu açıklamak gereğini duymu§tur: «Surr ealisme'den birkaç de fa böyle sevgi ile bahsetmemizden olsa gerek, y a surr ealisme'i, yahut d a bizim §İirlerimizi okuma mı§ bazı insanlar, hakkımızda yazılar yazarken, biz i (14) Yenilik dergisi, Aralık 1953 ( 15) Yedigün dergisi, 2.2.1947 l
34
bu isimle isimlendirdiler. Halbuki sur realisme'le , burada bahsettiğimiz iştirakler dışında hiç bir ala kamız olmadığı gibi her hangi b ir edebi mektebe de bağlı değiliz.» O. Veli'nin imgeden kaçınması onu gerçeküstü cülerden ayırır, ama şiirin, hatta edebiyatın çok önemli bir temel öğesinden de yoksun bırakır. El bette, bunda O. Veli'nin «şairane»ye duyduğu hak lı tepkinin bir payı vardır, fakat imgeyle şairane yi yanlış yere birbirine karıştırmanın, eş saymanın da bir payı olmal ıdır. O. Veli'yi gerçeküstücülerden ayıran bir ba�ka öze llik . de, şiiri dnsanın beş duygusuna değil, ka fasına (yani aklına) hitap eder» bir sanat haline getirmek istemesidir. Gerçeküstücü ler ise, onun tersine, «mantıkçı aklın davulunu patıatıp yırtığına bakmayı» öne sürerler. Bun un için de şair in oto matik yazış tekniğine baş vurarak «aklın ve alı lAkın denetiminden kurtulma» sını salık verirler. O. Veli «Deniz, Oktay'a Mektuplar, Malızun Durmak, Sokakta Giderken, Yolcu iuk, Meyhane, Mangal, intihar, Yatağım» şiirlerinde kendinden, arkadaşlarından, tabiattan, sevgilerinden, yolculuk larından söz açar. Bir örnek:
Bir aydan beri iş arıyorum, meteliksiz. Ne üstte var, ne başta. Onu sevmeseydim 35
Belki de beklemezdim İnsanlar için öleceğim günü. (Oktay'a Mektuplar, III) Bu örnekte de görüldüğü gibi O. Veli en kötü durumda bile alaya sapmaktan, kendisiyle ya d a anlattığıyla alttan alta eğlenmekten geri durmuyor. D uygularını yenerek şairaneliğe düşmemenin, bı yı k altından gülümsemenin çoğunca bir yolunu bulu yor. Ataç onun bu davranışını şöyle açıklıyor: «0. Veli duygulu, duygusever bir kişi, bunu gizlemek. kendi kendinden de gizlemek istiyor. Bunun için çarpışıyor kendi kendisile, alaya alıyor duygula,rı nı, gülüyor kendi kendine. Biliyor ki kendini duy gulara bırakıp içli, hani şu samimi denilir çeşidin den şiirler yazmak kolaydır, sanat ise zord ur, seçme ile, çabalama ile varılır ona>> ( 16 ) . Doğrusunu söy lemek gerekirse, O. Veli, çokluk varıyor bu ama cına: «Fena Çocuk, Kuş ve Bulut, Gangster, Tere yağı, Yatağım» gibi şiirler bu varışın sevimli ör nekleridir. O. Veli'nin hayat karşısındaki bu alaycı dav ranışı, belki de, onun eyleme dönüşemiyen öfke sinin bir belirtisidir. Günlük yaşayı.§ın sınırları ve saçmalıkları, toplumun inanmadığı değerleri ve yasalar ı şairi sıkmaktadır . Fakat O. Veli bu sı kı ntının toplumsal kaynağ�na inmekten, ondan kur tulmanın yolunu bir dünya görüşüne, bir sisteme (16)
36
Yenilik, dergisi, Aralık 1G54
bağlamaktan henüz uzaktır. Bağsız ve inançsızdır . Kaldı ki, bağlanma yolu da hem tehlikeli, hem tı kanıktır. (Çünkü CHP .nin diktatörlüğü bu dönem de gitgide artmış, toplumcu şairler ya hapse atıl mış, ya sürgüne gönderilmiş, ya kovuşturmaya uğramış ya da baskı altına alınmşılardır.) Şai rin umutsuzluğu ve kötümserliği de belki bun dan gelmektedir. Sıkıntısının yükünü bir çe şit kara alayla hafifletmeğe yönelmesi de bun dandır. Belki, gerçeküstücülerde olduğu gibi onda da «humour başkaldırma düşüncesinin, toplumsal önyargılara boyun eğmeyi reddetmenin değişik bir yolda anlatılmasıdır ( . . . ) Humour umutsuzluğun maskesidir ( . . . ) Çünkü humour, gerçeklikten kur)t" tulma, artık onun vuruşlarına karşı duygusuz kala hileceğimiz bir noktaya varma istemimi zi dile ge tirir.» (1 7). Bu ruhsal istemde siyasal bilinç eksikliği ka dar, toplumcuların başına gelen beLilardan sakınma güdüsü de rol oynamış olmalıdır. O. Veli'nin başka k qnuları işiiyen şi irleri de vard 1r: «Hardalname, Asfalt Üzerine Şiirler, Ali Rıza İ le Ahmet'in Hikayesi, İ nsanlar, Edith Alme ra» vb. gibi Gerek bu şiirler, gerekse sözünü etti ğimiz öbür şiirler O. Veli'nin değişik konulara el attığını gösteriyor. Bunu, şiirlerdeki sözcükleri ta rıyarak da çıkarabiliriz. Nitekim, şiirlerde şu söz cükler dikkati çekiyor: Akşam, gece, sabah, bahar, ( 17)
Yves Duplessis - Gerçeküstücülk, Çeviren : Onat Kutlar - Ergin Ertem, 1962, S . 32 33 -
3?
ağaç, kuş, deniz, sahil, kayık, balık, güneş, hava, yıldız, yağmur, bulut/otel, ev, pencere, duvar, as falt, duman, yatak, yol, sokak, rıhtım, liman, şe hir, meydan, mahalle, motor, fabrika, paydos, mek tepjvapur, tren, tramvay, yolculuk, hasretlik/ya şamak, hayat, aşk, sevmek, arzu, düşünmek, hatır lamak, hüzün, dert, ölüm, neşe, konuşmak/insan, zenci, iş, işçi, işsiz, parasız, sefalet, borç, memur, asker, postacı, kız, kadın, anne, çocuk, nasır, kay dırak, uçurtma/esvap, tereyağı, ekmek, hardal, kömür, mangal/meyhane, içki, sarhoşluk/harp, mu harebe, tüfek, tayyare, asker, tank, kıtlık, ajans, ga zete vb . . . Bu sözcükler O. Veli'nin çeşitli konuları işle · diğini ortaya koyuyor. Ayrıca, en çok hangi temler le ilgilendiğini de belli ediyor: Tabiat, insan, aşk, çocukluk, savaş, yaşamak, sarhoşluk, yolculuk vb . . ' Sözcüklerin dökümünden de anlaşıldığı üzere, eski şiirlerde olduğu gibi yeni şiirlerde de tabiat epey yer tutuyor; buna karşılık, sıfatlar ve tabiatötesiy le ilgili sözcükler azalıyor, ama insanlarla, insan ların gündelik yaşayışı ve maddi çevresiyle ilgili sözcükler (özellikle fiiller) çoğalıyor. B.u çoğalışla birlikte duygudan akla, hayalden hakikate, roman tiklikten gerçekçiliğe doğru bir kayış beliriyor. Bu nun sonucu, eski şiirlerde işlenen konulardan. çoğu bırakılıyor, yeni konu İara el atılıyor. O. Veli şiirimizi alışa geldiği konuların dışına çıkarıyo,r. Başka bir deyimle, şiirimizin konu ala nını değiştiriyor, zenginleştiriyor. Tıpkı alışılmış 38
şiir dilini ve yapısını da değiştirdiği, zenginleştir diği gibi. Böylece, bir yazısında açığa vurduğu şu isteği az çok gerçekleştirmiş oluyor: « Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, söyleyişler bula rak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek iste dik.» ( 18) O. Veli «istedik» fiilini kullanırken önemli bir noktaya parmak basmış oluyor: Bu isteği o, tek ba·· şma duymamıştır. Onunla birlikte - başta Oktay Rifat ve Melih Cevdet olmak üzere- başka şairler de aynı isteği duymuş ve yenilik savaşına katılmış lardır. Gerçi O. Veli bu savaşın önderidir, ama o nun yanında ya da ardında yürüyenler de zafe rin kazanılmasına yardım etmişlerdir. Öte yandan, O. Veli'nin sözünü ettiği isteğir:. daha önce ba�ka bir şair - Nazım Hikmet - eliyle ve başka bir anlayışla gerçekleştir!ldiğini söylemek de haktanırlık olur. Gerçi O. Veli dünyaya yeni bir gözle bakm ıştır, ama onu değiştirrneğe kalkma mıştır. Bundan ötürü de, getirdiği yenilikler - baş langıçta - çoğun biçim alanında olmuş, toplum dü zenini değiştirici bir öze ve görüşe bağlanmamış · tır. N. Hikmet ise şiiri yalnızca biçimce değil, özce de değiştirmiş, O. Veli'ye yolu açmıştır. Bu bakım dan, Cumhuriyet sonrası şiirimizdeki yenileşmeyi O. Veli'yle başlatmak doğru değildir. Fakat, N. Hikmet'ten soı:ıra O. Veli'nin şiirimizde yaptığı ye niliği unutmak da doğru değildir. O. Veli'nin bu alandaki başarısı şurdan da ano
( 18 )
Yaprak, 1.3.1949
39
1a§ılır: N. Hikmet'in dı§ında ve O. Veli'den önce Ercümend Behzad, Mümtaz Zeki, Asaf Halet (Çe lebi) gibi §airler de §iirimizi modernle§tirme yolun da birtakım ürünler vermi§le.rdir. Gelgelelim, bun · lar O. Veli'ninkiler kadar etkili v e yankılı olma mı§, yaygınlık ve ya§arlık kazanmamı§tır. Nitekim, sözü geçen §airleri izleyip sürdüren kimse çıkma mı§tı r. O. Veli ise genç ku§aklarca benimsenmi§, açtığı çığır zamanla bi.r «akım» haline gelmi§tir. N. Hikmet ve arkada§larının susturulmasıyla alanı yeniden dolduran eski §iirin süpürülmesinde bu akımın «OlumlU>> bir ݧ yaptığı söz götürmez. Fakat N. Hikmet'in açtığı ve doğru ilkelere bağla Ôığı §iir çığırma sırt çevirmek, oriu gölgelemek ve yerini almakla «olumsuz» bir ݧ yaptığı çla gözden kaçmaz. Nitekim, N. Hikmet de bunu görmü§ ve o yıllarda yazdığı mektuplarında O. Veli'yi §iirc katı yasaklar koyduğu ve «tek ı;ıekli esas aldığı» için biçim bakımından «§ekilperest ve yobaz» olmakla. <<muhteva bakımından ise merkezin sağında» bulun. makla suçlamı§tır ( 19) . Fakat, O Veli zamanla de ği§tikçe, o da dü§üncesini deği§tirmi§tir. Hatta, son döneminde yazdığı «Slavya Kahvesinde Şair Dos tum T avfer'le Yarenlib §iirinde O. Veli'den sev giyle söz etmi§tir. Bir iki mektubunda da onun <<iyi §air» olduğunu belirtmi§tir.
(19)
Bak: Cezaevin1en Memet Fuat'a Me�tuplar, 1963 s. 67
40
.
75
« GA R İ P »
Garip O. Veli'nin ilk şiir kitabıdır. Birinci ba sımı 1941 de, ikinci basımı 1 945'te yapılmıştır. Şai rin ölümünden sonra, Bütün Şiirle·i"i adlı kitaba alınarak, 1951'den 1970'e değin ll kez basılmıştır. Birinci basımda O. Veli'nin «Şiir Hakkında Düşün celer» ini açıklıyan bir önsöz yer almaktadır. Ön sözü meydana getiren yazılar daha önce «Şiire Da ir»
başlığı
altında Varlık dergisi nde
( 1 . 12. 1939,
1 . 1. 1940, 15. 1. 1940, 1.2.1940 tarihli sayılarda)
parça
parça yayımlanmıştır. Önsözden sonra, Orhan Veli' nin şiirleriyle birlikte Melih Cevdet ve Oktay Rifat' rm şiirleri gelmektedir. İkinci hasıma yalnızca O Veli'nin şiirleri alınmış, eski önsöze «Garip İçim başlıklı bir açıklama eklenmiştir. Ayrıca, O. Veli ilk önsüzü «Üslup, dil, imla, noktalama bakımından iyice bir gözden geçirm iş; 1945 teki yazış anlayışı na, dil beğenisine yaklaştırmaya çalışmış ( . . . ) Son41
ra birtakım yargılarını da daha bir yumuşatmış tır.» ( 1) . «Garip» bir kitabın adı olduğu kadar bir akı mın da adıdır. «Birinci Yeni» diye de anılan bu akımın temel ilkeleri kitabın önsözünde açıklan mıştır. Buradan anlaşıldığına göre, Garip akımı kendinden önceki üç çeşit şiire karşı bir başkaldı rıdır: 1. Toplumcu/gerçekçi şiire karşı: Garip önce likle N. Hikmet'in bir yanıyla geleneğe bağlı ide olojik - politik şiirine tepkidir. Gerçi garipçiler doğ rudan doğruya söylemezler bunu, ama savunduklan görüşlerin çözümlenmesi bu sonuca varır. Nitekim, yirmi beş yıl sonra, Oktay Rifat bunu itiraf eder: «Ünun, 1937 - 1940 yılları arasındaki şiirleriyle, söz gelişi bizlerin o yıllar arasında çıkan ilk şiirleri miz karşılaştırılırsa aradaki anlayış ve yöntem ay rılığı açıkça belirir. Bir tepkidir bizim şiirimiz Nazım'ın şiirine.» (Yön, 9. 4. 1965) . 2. Hece şiirine karşı: Garipçiler, öte yandan, hececilerin adamakıllı duruklaşmış, kalıplaşmış, şa irane, romantik şiirine de tepki gösterirler. Haklı bir tepkidir bu; çünkü Hece şiiri tarihsel görevini çoktan bi tir miş, fakat yeni bir atılıma geçememiş tir. Yaratıcı gücü kalmadığından ve hayatın akışıy l a bağlantı kuramadığından aşırı duyguculuğa (sen· timantalisme) , mekanikleşmiş ölçü ve uyağa yas lanarak yıkılmamağa çalışmaktadır. 0)
42
Bunlar ıçın bak : Memet_ Fuat - Garip'in İki Baskısı, Varlık dergisi, 1.6.1959, 15.6.11959
3. Ahmet Haşim şiirine karşı: Garipçiler A. Ha şim'in dıl anlayışına olduğu kadar şiir anlayışıneı da tepkide bulunurlar. Onun halkın diline olduğu gibi hayatına da, kişilerine de sırt çeviren, şıır: «anlaşılmak için değil, fakat duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade mu sikiye yakın>> bir sanat sayan ve geniş ölçüde im geyle beslenen poetikasına kaı:şı çıkarlar. Şiirin öl
çü ve uyaktan, eski deyimle hayal ve tasvirden, teşbih ve istiareden, belagat ve şiiriyetten kurtul masını, «havas» yerine; «avam» a seslenmesini, gün delik hayata ve küçük insana açılmasını isterler. Garip 'in birinci basımında 24, ikinci basımında 32 şiir vardır. Bunlar 1937-41 yılları arasında ya zılmıştır. Çoğu daha önce Varlık ( 1937-40) , İnsan (1938-4 1) , Gençlik ( 1938) , Ses ( 1939) , İnkılapc:ı Gençlik ( 1942) , İşte ( 1944) dergilerinde yayımlan mıştır. Bundan ötürü Garip, genellikle, önceki bö lümde incelenen yeni şiirlerin temel özelliklerini sürdürür. Onlardan ayrımı, daha gelişmiş ve tutar·· lığa varmış ürünleri kucaklamasıdır. Onun için. Garip'teki aynı özellikleri yenid�n ve uzun uzadıyn gözden geçirmek gereksiz. Bunlara şöyle bir değin mek ve daha çok g�lişen, değişen yanlar üzerinde durmak, önsözdeki düşüncelerle şiirler arasındaki ilişki ve paralellikleri (0. Veli'nin söyledikleriyle yaptıkları arasında büyük bir tutarlık vardır j belirtmek uygun düşecek. O. Veli daha 1937 de, ilk yeni şiirlerini yayım larken, edebiyatımızı temelinden değiştirrneğe ka rar vermiştir: O sıkıcı edebiyatın «bize öğretmiş 43
olduğu her şeyi atmak mecburiyetindeyiz. Sade güzel telakkimiz değil, bütün telakkilerimiz değiş meli. Yeni unsui-lar, yeni malzemeler, yeni söyle yiş tarzları bulmalıyız . » 1938 d e basılan «Kitabe-i Seng-i Mezar» adh şiir O. Veli'nin bu kararının tipik ürünlerinden bi ridir. Onun için, incelemeye, büyük yankılar uyan· dıran bu şiirle başlamak yerinde olacak:
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama A llahın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye . Gerçi «Kitabe-i Seng-i Mezar» a güzel bir şiir denemez, yer yer nesre kayar, dili de arı ve duru sayılmaz, ama alabildiğine, yeni, şaşı.rtıcı ve yıkıcı bir eserdir. Bundan dolayı, yayımlanınca bomba gibi patlar, çevresinde geniş yankılar yara tır. Övgüler, daha çok da yergiler, alaylar birbirini kovalar. Sözgelimi, Hece şiirinin önderlerinden Yu suf Ziya Ortaç bu şiire karşı gençliği şöyle kışkır tır: « Vezin gitti, kafiye gitti, m ana gitti. . . Türk şi irinin berceste mısraı diye (Yazık Oldu Süleyman Efendiye ! ) rezaletini alkışladılar . . . Göğüslerinde cehennemler yanan sanat cücelerinin kınalar ya kıp, ziller takıp şıkır şıkır oynadıklarını gördük! 44
«Sanatın darülacezesiyle timarlıanesi el ele verdi, bir kaç mecmuanın sahifesinde saltanat kur dular ! ( . . . ) Ey Türk gençliği ! .. Sizi bu hayasızlığın suratma tükürmeye davet ediyorum!» (2) . Bu aşırı yergi ve övgüler dolayısıyla O. Veli kısa zamanda üne erer. «Yazık Oldu Süleyman Efendiye» mı, .raı dillere düşer. Kimisi onun, Ver laine'in «Pricz pour le pauvre Gaspard» mısraın dan, kimisi Baki'nin «Berbad kıldı taht-ı Süley man'ı ruzigar» mısraından aşırıldığını öne sürer. Bu gerçek dışı iddialara karşılık, kimileri de onu Türk şi irinin en güzel mısralarından biri sayarlar. Birbirini çürüten bu görüşler sözü geçen mısranm toplumda epey . yankılanmasına, Ataç'ın deyişiyle, «vapurlara, tramvaylara, kahvehanelere kadar gir mesine» yol açar. Gittikçe genişleyen yankılar sözü edilen mısraı (ve dolayısıyla şiiri) üne erdirmekle kalmazlar, nerdeyse ona bir deyim, bir atasözü kimliği de kazandırırlar. O günleri yaşıyaniarda n biri, Melih Cevdet, olayı pek güzel hikaye eder: « . . . Bir mısranın kavuşabileceği en mutlu durum. Ama istemeden bu duruma yardım edenler başlan gıçta onu alaya almışlardı. Hikayesi şöy I edir: Bay Nurullah Ataç, bir anketçinin yeni şiirler üstüne sorduğu bir soruya karşılık, Kita.b e-i S eng-i Meza�· şiirini pek beğendiğini söyler. Ertesi günü anketçi , bu şiirin son mısraı üstüne bir nükte döktürür: 'Sü leyman efendiye değil, Türk şiirine yazık oldu' der. Bu söz, nükte düşkünü yazarlarımızı eaşturmaya yetti. Verip veriştirdiler artık. O mısraı, zekaların� (2)
Akbaba dergisi, 2 8.3.1940.
45
göstermek, nükte yaratmaktaki yeteneklerini al kı§latmak için bahane tuttular. Yoksa onu sevme-· diler, anlamadılar. Anlıyanlar, sevenler birkaç ki §i den öte geçmedi. Gerçekte o §iir Orhan Veli'nin yıkıcı §iirlerinden biridir. 'Si z piyano çalan veremli kızdan mı laf açarsınız? Sadece incelmi§, duygulu, üstün insanları mı §iirinize layık görürsünüz? Alın o halde, ben de Süleyman Efendinin nasırından çektiğini söyliyeyim de görün' demek istedi Orhan Veli. Böylece de §iirimizi kibarlıktan, hasta bir duygululuktan temizlemek istiyordu.» (3 ) . Kitabe-i Seng-i Mezar» O. Veli'nin yeni dö nemdeki §iir anlayı§ının birçok özelliklerini bağ rında ta§ır. Garip'in önsözünde belirtilen ve bu §iirde gerçekle§en ba§lıca özellikler §Unlardır «Kitabe» ölçüsüz, uyaksız b i.r §iirdir. O. Veli'ye göre, §iirde «vezinle kafiye her§eye rağmen bireı� kayıt» tır. «Bunlar §airin dü§üncesi ne, hassasiyeti ne hükmettikleri gibi §eklinde de deği§iklik ya pıyorlar. Nazım dilindeki nahiv acaiplikleri vezinle kafiye zaruretinden doğmu§tur.» (4) . Eğer §iir b u zorunluktan kurtulursa, §airi, «güçlüğü doğrudan doğruya §iirde arama imkanıyla kar§ıla§tıracak ( . . . ) bu da §iirin çevresini geni§letecektir .» (5) . O. Veli , bu geni§liğe varahilrnek için, ölçüyle uyak!an hemen kurtulmak ister. Kimi §iirlerine (3 )
( 4)
(5)
Akşam gazetesi, 16. 1 1.195;3 Orhan Veli - Garip, 1945 , S. ır Yedigün dergisi, 2.2.1947
-
ll
yansıyacak kadar bu:
dayanılmaz, hızlı bir i stektir
Beklemesem olmaz mı güneşin doğmasını Kullanılmış kafiyeleri yollamak için, Kapıma gelecek çöpçülerle, Deniz kenarına? (Sabaha Kadar) «Kitabe» eskimiş kalıplara, edebi sanatlara yer vermeyen yalın bir şiirdir. Çıplak, süssüz, acıma sız bir ağıttır. O Veli'ye göre, «lafız ve mana sa natları çok kere zekanın tabiat üzerindeki değişti rici, .tahrip edici hassalanndan istifade eder.» Bu ise kişiyi gerçekten, tabiilikten uzaklaştırır. Onun için «bugünün münevveri teşbihle istiareden» kaç makta, «gördüğünü herkesin kullandığı kelimeler le» anlatmaktadır. Mecaz, mazmun, «teşbih, istia re, mübalağa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayal zenginliği, ümit ederim ki, tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.» (6) Yakup Kadri 1933 te şöyle demişti: «Edebi kül tür ve edebi zevkin en büyük alameti, en şaşmaz mihenk taşı edebiyatsızlıktır. Edebiyattan kaçın mak, edebiyat yapmamak, çıplak sözün sırrına er miş bulunmak, işte, sahici edebiyatın ana şartla rı. . (7) . .
t7)
Kadro dergisi, 1933, Sayı 2
47
«Kitabe» Yakup Kadri'nin bu sözlerini şifr alanında gerçekleştirrneğe yönelen cesur bir örnek tir. Nitekim, «Kitabe»de yalnızca edebi sanatlara değil, süslü deyişlere, hatta sıfatıara dahi yer ve rilmemiştir. Eski edebiyata bir tepki olan «sıfattan kaçınma» çabası Garip'teki öbür şiirlerde de görü lür. O. Veli ancak zorunlu saydığı yerlerde, seyrek olarak sıfatları kull�nır. Bunlar da niteleme sıfat larından çok, «bu, şu, O» gibi işaret sıfatlarıdır. Pe kiştirme sıfatıarına ise yok denecek kadar az baş vurulur. Buna karşılık, fiiller oldukça geniş yer tu tar. Ö rneğin, «Kitabe»de bulunan 28 sözcükten 8 i (% 28) fiildir. Aynı özelliğe öteki şiirlerde de rast lanır. Fiil çokluğu ve sıfat azlığı anlatıma belini bir canlılık ve kıvraklık sağlar. «Kitabe» şairanelikten kaçan, duyguyla değilr kafayla okunan bir şiirdir. O. Veli'ye göre, «şiir bü tün hususiyeti edasında olan bir söz sanatıdır. Yani tamamiyle manadan , ibarettir. Mana insanın beş duygusuna değil, kafasına hitap eder. ( ... ) Eskiye ait olan herşeyin, herşeyden evvel de şairanenin aley hinde bulunmak lazım ( ... ) Nasır ve Süleyman Efendi kelimelerinin şiire sokulmasını hazmedemi yenlerse, şairaneye tahammül edebilenler, hatta onu arıyanlar»dır (8) . Şairin böyle alışılmadık sözcüklere, kişilere v e konulara şiirlerinde yer vermesi okurları şaşırtır
(6,
48
8)
Orhan Veli
-
Garip, 1945, S.
ll, 1 5, 22.
Ama, -aslı aranırsa, O. Veli -eskiye bağlı olanları sarsarak şaşkına çevirmek ve yadırgatarak ilgileri ni çekmc·k için- bunu biraz da «kasden» yapar. Hatta, bundan bir çeşit «keyif» alır. (Yahya Ke mal onun bu davranışını bir konuşmasında şöyle eleştirir: «Bu şair, okuyucuyu kendisine hayran bı rakmak değil, hayrette bırakmak istedi. Halbuki hayret çabuk geçer, hayranlıksa uzun müddet de vam eder. Şiirin gayesi hayret ettirmek değildir. » ) «Kitabe» geleneksel m ısra v e anlayışı çiğni y:m bir şiirdir. O. Veli'ye göre, «Şiirde hücum edil mesi» gereken «zihniyetlerden biri de mısracı zih niyettir. Bir şiirde bir tek berceste mısraın kifaye tine itikat şeklinde tazahür eden bu zihqiyet, şiirin kötü bir hususiyetine bağlanışın gizli bir ifadesi» dir. Şiirde sözcük ya d a mısra güzelliği değil, bütür" güzelliği aranmalıdır: «Şiir öyle bir bütündür ki bütünlüğünün farkında bile olunmaz .» (9) «Kitabe» aylak ve mutlu azınlığın değil, ço ğunluğun (halkın) zevkine seslenmek isteyen bir şiirdir. O. Veli'ye göre, şimdiye kadar «Şiirde değiş miyen taraf; müreffeh sınıflann zevkine hitap» e tmek olımuştur. «Ama yeni şiirin istinat edeceği zevk, artık ekalliyeti teşkil eden o sınıfın zevki de ğildir.» Yaşamak hakkını «mütemadi bir didişme nin samında bulanlar»ın zevkidir. «Her şey gibi şiir de onların hakkıdır, onların zevkine hitap ede c.:ektir.» ( 10) . «Kitabe» konusunu gerçekten ve basit bir insa ·
(9, 10)
F. 4
Orh:m Veli
-
Garip, 1945, S. 2 1 , 1 2, 22
49
nın hayatından alan bir şiirdir. O Veli'ye göre, «bu _günkü dünyada çoğunluğu fakir halk teşkil ediyor. Demek ki, edebiyat da onların edebiyatı olacaktır. Kahramanını onun içinden seçecek, hayatını o ha yatın içinden alacak» tır. ( ll) . Yoksul Süleyman Efendi'nin hayatı da bu anlayışla yazılmıştır: <'Ben hayatı sadelik içinde geçmiş basit bir adamın ha yatından bahsetmek istedim. Acaiplik olsun diye yazmadım. Şiiri neşretmeden evvel de bu kadar ya dırganacağını tahmin etmiyordum ( ... ) Hayatında büyük manevi ıstırapları olmıyan bir insan için na· sırın mü him olduğunu telakki ediyorum.» (12) . " Öyle de o lsa, -toplumsal ilişkilerinden soyutlan dığı için- yalnızca bu «mühim» yanıyla şehirli S ü· leyman Efendi'nin somut bir tip kimliği kazandığı yahut belirli bir sınıfı temsil ettiği, o sınıfın genel ve ortak bir tipini canlandırdığı söylenemez. Hat ta, halktan birini ya da halkı bile gereğince temsil ettiği öne sürülemez. Kaldı ki, şairin ister bu şiirin· de i�terse öteki şiirlerinde olsun, kendi «halk»ını meydana getiren kişiler arasında Türk halkının en geniş kesimini içeren <<köylü» yoktur. Üstelik, O Veli'nin şiir anlayışı gibi, halka bakışı da çokluk biçimseldir ve henüz halkçı bir görüşe, bir ideolo j iye yaslanınaktan uzaktır. Nasıl ki halka sı nıfsal, siyasal açıdan bakmazsa, halkın durumuna da tep kici, devrimci bir anlayışla yanaşmaz. Bu duruma ancak dışardan ve yüzeyden de_ğinmekle, halkın (ll )
Tasvir gazetesi, 2 1 .3 . 1 947 (1121) Yedigün, 2.2.1917
yalnızca zevkine, diline ve kişilerine yakınlık duy makla, yani bir çeşit sınırlı popülizmle yetinir. Ay rıca, halk kültürünün öteki -dil ve türkülerin d ı şındaki- verilerjni ilerici, çağdaş b i r tutumla yargı layarak özümleyip kullanmayı da düşünmez. Çün kü, Garip'in önsözünde de belirttiği gibi, onun için bütün «mesele bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaası nı yapmak olmayıp sadece zevkini aramak, bulı:nak, sanata onu hakim kılmaktır.>> Garip'te basit, küçük, silik insanları konu alan başka şiirler de var: «Hicret, Şoförün Kansı, Güzel Havalar, Festival, Kaside, Söz>> gibi. Bunlar, «Kita be»nin ana özelliklerini sürdürüyorlar. Yalnız, dil bunlarda kitabilikten daha uzak, halkın diline daha yakın. Ayrıca, espri yanı da daha belirgin. B ir örnek :
Ekmek karnesi tamam ya, Kömür beyannamesi de verilmiş; Düşünme artık parasızlığı; El tutar, ömür yeter; Yarına A l lah kerim; Dayan h ovarda gönlü m! (Festival) Bu şiir de ötekiler gibi «gündelik hayat>> tan alınma (Hece şiiri ile A. Haşim şiirine karşı bu, önemli bir davranıştı,r.) Savaş yıllarının yoksunlu� ları içinde kı vranan bir kişinin ruh halini yansıtı yor. Gerçek · korkulu, acıklı. Öyleyken hafif bir gü51
lümseme havası seziliyor. Bu hava, gitgide gelişe rek, şaşırtılı (sürprizli) ve alay lı (ironi li) son m ıs ra ile su yüzüne çıkıyor. Sanki şair olup bitenle gizlice eğlenmektedir. Bu tavır, G arip teki şiirierin çoğunda görülür. · Şiirde arada bir halkın (en çok da «şehin hal kının) kullandığı sözcüklere, deyimlere, atasözleri ne� tekerlernelere yer verilmiş. Ayrıca, dilin yap ı '
sı da alışılmış şiir dilinden, kitap Türkçesinden ay rılmış, konuşma diline, halk diline ve onun edasına, rahatlığına, esprisine yaklaşmış. Bu yaklaşma «De dikodu, Şoförün Karısı, Ne Kadar Güzel, Eski Ka rım , Güzel Havalar» adlı şiirlerde daha da artıyor. Ataç'ın pek b2ğendiği «SÖz» §iirinde en yüksek noktasına çıkıyor:
Aynada başka güzelsin, Yatakta başka; Aldırma söz olur diye; Tak takıştır, Sür siirüştiir; İnadına gel, Piyasa vakti, Muhallebiciye. Söz olurmuş, Olsun; Dostum değil misin? «SÖz» şiiri için Melih Cevdet Anday şöyle di yor: «Neyi anlatıyor bu şiir? Bir duyguyu, bir dü52
�ünceyi mi? Hayır, bir duygusunu, bir dü§üncesini. anlatmak için yazmamı§ bunu Orhan Veli. Evet, bir ki§iyi, bir çevreyi, bir ya§ayı§ı çizmiyar değil. Ama en ba§ta, için için alay ederek sevdiği sözle ri, her §eyden önce de onları bir araya toplamak istediği ne çok belli. Denilebilir ki, bu §iirde Orhan Veli'nin anlatmak istediği bir dü§ünce var: o da, bu sözleri sevdiği, bu sözlerle §iir yapılabileceği dü§üncesidir.» (Yedi tepe, 1 . 1 21956) . Bu dü§üncenin bir doğru yanı olduğu inkar edi lemez. Gerçekten de O. Veli §iirinde konu§ma dili nin, sokak Türkçesinin, hatta . argonun adamakıllı tadını çıkarır. Enikonu bir keyif duyar bundan. Ama §iirini yalnızca bunun için düzenlediği öne sürülemez. Nitekim, dikkat edilirse, §airin bunun yanı sıra, daha doğrusu, bunun da üstünde bir amaç ta§ıdığı sezilir: içtenlikle davranma ve sevi§ me özgürlüğünü kısıtlayan dargörü§lü çevreyi ve onun kelepçele§mi§ tereler ini ta§lamak, alaya al mak. . . O. Veli bu dü§ünsel amacına ula§mak içiE dilden ustaca yararlanır. Çevrenin ve törelerin gü lünçlüğünü, tabiata aykırılığını kullandığı alaylı sözcüklerle belirtrneğe çalı§ır. Böylece, bir ta§la iki ku§ vurur: Hem toplumun «ciddiyetle» bağlandığı görenekierin <<matraklığını» göstermi§, hem de o güne değin §iire sokulmamı§ sözcükleri kullanarak geleneklerin dondurduğu edebiyatı çiğnemi§ olur . . . Gelgelelim, özüyle d e biçimiyle d e geleneğe ba§ kaldırmanın sevincini (duygusunu) içeren <<SÖz'> .§iiri hiç değilse bir yanıyla gelen�ğe yaslanır. Fa53
kat bu, «ekalliyeti teşkil eden müreffeh sınıfların>> değil, halkın geleneğidir: Halkın dili, zevki, hayatı.. Demek ki, O. Veli «eski edebiyatların bize öğret tiği herşeyi, çeşitli sanatlarıyla bütün geleneği at mak» yolundaki görüşlerini sonuna dek uygulam ı yar İyi de ediyor. Çünkü, geleneği tümüyle yıkma ğa, kaldırınağa girişrnek verimsiz bir davranıştır: Hem amaçlanan şiiri köksüzleştirir, hem yapılan yeniliğin kavranıp tutulmasını zorlaştırır, hem de şairin anlatım imkanlarını iyice daraltır. Nitekim,. O. Veli de Garip'teki çoğu şiirlerinde böyle bir dar lığa düşer, koyduğu ağır yasakların, kısıtlamaların ilk kurbanı kendisi olur. Garip'te O. Veli'nin ilk şiirlerinde gör_düğümüz çocukluk temini işiiyen ürünler de yer alıyor: «Ro benson, Rüya, Bayram, Gözlerim, Gemilerim, Har be Giden, Fena Çoçub gibi. Bunlaırda çoğun çoçuk ların ağzından çocukluk psikoloj isi ve yaşantısı di le getiriliyor. (Tabii gene o alaylı ve muzip deyiş le.) O. Veli, enikonu çoçuklaşarak, kendini çoçukları n yerine koyarak onların saf dünyasını ustaca yansı tıyor. Öyle ki, <<insan bu şiirleri okurken bir çocuk bahçesinde geziyormuş gibi günlük tasalarından, büyük ve terletici meselelerinden sıyrılarak çember çevirdiği o güzelim günlerde sanıyo.r kendini . Okuyucuda böyle bir vehim yaratmak bir şair için az başarı değildir.» ( 13 ) . <<Bayram» şiiri bunun gü zel bir tanığıdır: ·
(13)
54
Cahit Sıtkı Tarancı - Şair Orhan Veli, Son. Yaprak, 1 .2.1951
Kargalar, sakin anneme söylemeyin! Bugün toplar atılırken evden kaçıp Harbiye Nezaretine gideceğim. Söylemezseniz size macun alırım, Simit alırım, horoz şekeri alırım; Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar, Bütün zıpzıplarımı size veririm. Kargalar, ne olur anneme söylemeyin! Çocukluk yapmacığın, süsün bulunmadığı saf bir dünyadır. Basitliğin, yalınlığın, ilkelliğin hüküm ·sürdüğü kuralsız, yasaksız, çıplak bir dünya ... Ya şadığı «sahte ve kayıtlı» dünyadan (daha doğrusu. toplumdan) tiksinen O. Veli öteden beri bu « tabii ve serazat» dünyanın özlem ini çeker. «Safiyetle ba sitliği çocukluk hatıralarımızda aynı zenginlik, ay nı giriftlik ve tecride karşı duyulan aynı düşman lıkla» bulur. Çocuk gönlü ancak orada, o özgürlük ve masal dünyasında <<kaygılardan azade» olur. Ço cuk şiirlerine duyduğu eğilimin temel sebeplerin den biri bu olsa gerekir. Onun için, Mehmet Kap lan'ın Şiir Tahlilleri (1965, S. 117) adlı kitabında, bu eğilimi salt <<Freud nazariyesine uygun bir izah tarzına» bağlaması doğru değildir.
Garip'te bulunan şi irlerden bazıları da O. Veli' nin kişisel yaşayışıyla ilgilidir: «Güzel Havalar, Sevdaya mı Tutuldum, Anlatamıyorum, Illusion, Gölgem, Efkarlanırım, Derdim Başka, Baş Ağrıs ı, Sabaha Kadar, Ne Kadar GüzeL» Bunlar, ötekilere .oranla ve genellikle, kitabın daha başarılı olan ürün55
leridir. Özellikle, baştan dördü güzel sayılabiJece� şiirlerdir. Hepsi de hayattan alınmışlardır, anlatırlar. Sözgelişi, birinci şiir böyledir:
Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Efkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti . (Güzel Havalar) Soylendiğine göre, O. Veli bu şiiri 1 938 de yaz mı� - Ankara'da P.T.T. Müdürlüğü'ndeki görevinden çekildikten sonra: O sıra «postanede memurdu. Çok güzel bir günde istifa etti. Beni bu güzel havalar mahvetti şiirini yazdı.
Böyl-e havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden diyordu. Buradaki evkaf sözü onun için, bütün haya tını daire ile ev arasında geçiren, bundan başka bir h ayat bilmeyen küçük memuru anlatmaya en elve rişli kelime idı. Üstelik Orhan da artık bir derdini, bir düşüncesini anlatmaya kalktı m! kendini basit, halktan bir adam yerine koyup konuşmayı sevi56
yordu. Çfmkü yapmacıksız, tabii insanı onlarda bu luyo.rdu» . ( 14) . «Güzel Havalar» yalnızca konusu ve özüyle de ğil, dili ve anlatmıyla da tabii ve yapmacıksız b ir şiir. Aslında acı olan küçük memurun serü.veni bir mizalı havasıyla yumuşayıp tatlılaşıyor. O. Veli sanki kendiyle eğlenerek, duygularını alaya alarak sağlıyor bumı.. Tabiata duyulan sevgi de bunda b ü yük rol oynuyor. Çocukluk gibi tabiat da şairi çe· kiyor, derinden etkiliyor. Ş iirlerinde sık sık ona yer veriyor.
Düşünme, Ar.zu et sade! Bak, böcekler de öyle yapıyor. (Böcekler) «Böceklen şiiri sadece tabiata duyulan yakın lığı değil, bir bakıma, toplumdan kaçısı da içermek tedir. Bunu da olağan karşılamak gerekir. Çünkü O. Veli ve arkadaşları edebiyat alanında olduğu gi bi toplum alanında da gelenekle bağlarını kopar mışlardı. Bundan ötürü şiirlerinde tarih ve ideolo j iye, toplumun değerlerine, inançlarına, kuruluşla rına ilişkin parçalar yok denecek kadar azdı. San ki boşlukta, yapayalnız yaşıyorlardı. Öylesine çev reye yabancılaşmışlardı. Gelgelelim, bu yabancılaş.ma henüz yeni bir bağlanmaya dönüşmemşti. Ga( 14)
Melih Cevdet Anday, Orhan Veli'nin Ardından, Son Yaprak, 1 .2.1951.
57
ripçiler, kurulu toplum düzenini sevmiyorla;r, fakat ne onu değiştirmenin yolunu biliyorlar, ne de arı yorlardı. Geçmişi de, geleceği de şimdilik düşünmü yorlardı. İşte «Böcekler» bu bağsızlığı, bu inançsızlığı di le getirir. Gelenekle, toplumla, tarihle, dinle ilişkisi kalmamış bir kişinin tabiata sığınma, tabiata ben zeme isteğini yansıtır. Mizalı havasına da bürünse, «Güzel Havalar»da bir duygusal yan bulunduğu söz götürmez. Gerçek te duygulu bir kişi olan O. Veli eski şiirimizdeki hasta, romantik ve gözü yaşlı duygululuğu yıkmak için duygularını tutar, hatta onlarla eğlenir. ( «Se� daya Mı Tutuldum» adlı şiirde olduğu gibi.) Ama onlarsız edemez. Üstelik, zaman geçtikçe onlarla alay etme eğilimi gevşer. Gün gelir, «gayretimizin nasıl bir sebebe dayandığı anlaşılınca biz de biraz yumuşar gibi olduk,» der. Nitekim, duygunun git gide ve yavaş yavaş su yüzüne çıktığı sezilir. Belki de şair artık yıkıcılık döneminin sonuna yaklaştığı na, eski duyguculuğu yeterince hırpalaqığına inan ınağa başlamıştır. Belki de kitaptaki «Hicret, Ef karlanırım, Anlatamıyorum, De.rdim Başka, Illusi on» şiirlerini bu inancın etkisiyle yazmıştır. Çünkü bunlarda mizah, alay azalmış, duygu -ama hayaile değil, gerçekle beslenen duygu- filizlenme yoluna girmi§tir. Özellikle, «Anlatamıyorum>> adlı güzel şiirde bu eğilim, göze batan bir durum kazanmı�tır.
58
« V A Z G E Ç E M E D İ G İ M >�
Vazgeçemediğim O. Veli'nin ikinci kitabı. Bi rincisinden dört yıl sonra, 1 945 te yayımlanmış. Bu · süre içinde şairde bazı değişmeler başlamış. Nite kim kitapta Garip'e bağlılığını genellikle sürdüren �iirlerin yanında, ondan ayrılınağa yönelen şiiriere de rastlanıyor. Bundan ötürü, Vazgeçemediğim' de1d şiirleri iki kümeye ayırarak gözden geçirmek yerinde olacak. 1.
GARİP'İ SÜRDÜREN ŞİİRLER:
Bunlar O. Veli'nin yenilikçi ve y ıkıc ı şiirlerinin çizgisini izleyen ürünlerdir: «Sakal, Değil, T.ren Se si, Eskiler Alıyorum» vb. Gerçi bu ürünler temel özellikleriyle Garip'e baglanırlar, ondaki öz ve bi çim anlayışını sürdürürler, ama onu daha bir yu muşatırlar, hatta ufak ufak değiştirirler. Bu ürünlerin öncekilerden ayrılan bir özelliği. de şairin hep kendinden söz açmasıdır. İşin ilgi çe-
59
ken yanı, bu özelliğin kitaptaki öteki şiirleri de ku caklamasıdır. Doğrusu, Garip'te de O. Veli'nin ken dini anlatan şiirleri yok değildi, hatta son günlerde · yazdıkları daha çok böyleydi, ama bunlar hem azdı. hem de bütün kitabı saracak bir etkinlik taşımıyor du. Vazgeçemediğim'de ise, tersine, şairin kendini di le gı:tiren şiirleri artık ağır basıyor, nerdeyse bü tün eseri kucaklıyor. Bunun sonucu, şiirlerde mizal: belirtileri (nükte, alay, şaşırtma) azalıyor, duygu nun sınırları genişliyor. Özellikle, Garip çizgisinden ayrılan şiirlerde bu genişleme iyice kendini belli ediyor. Bu özellikleri bir örnekle gösterelim:
Bilmem ki nasıl anlatsam; Nasıl, nasıl size derdimil Bir dert ki yürekler acısı, Bir dert ki düşman başına. Gönül yarası desem ... Değil! Ekmek parası desem ... Değil! Bir dert ki .... Dayanılır şey değil. (Değil) Görüldüğü üzere, bu şiir Garip çizgisini izliyor Genellikle o çizginin özelliklerini taşıyor. Ama, dik katle bakılınca, birtakım küçük sapmaları içerdiği de gözden kaçmıyor: Yer yer -yarım da �lsa- uyağa baş vuruluyor: «Yarası-parası-acısı>> gibi. Ayrıca, 60
·
yineleme (tekrir) sanatından da yararlanılıyor. Ör neğin, kimi sözcükler («bir dert ki, değil, desem, nasıl») sık sık tekrarlanıyor. Özellikle «değil» söz cüğü, nerdeyse, şiirin çevresinde dolaştığı bir eksen oluyor. O kadar ki, ilk bakışta, O. Veli'nin şıırım salt b u sözcükten kalkarak yazdığı ve onun çağn şımlarıyla kurduğu bile dü§ünülebilir. Üstelik, «Be dava, Karşı, Ağaç, Kargalar, Fena Çocuk, Altın Diş lim, Sizin İçin» gibi şiirler de hatırlanırsa, bu dü şünüş pek aykırı sayılmaz. Fakat şiire içerik yönün den ve derinlemesine bakınca, durum epey değişir: Şiirde, baştan aşağı, adlandırılamıyan bir duygu nun, daha doğ,rusu, belirlenemiyen bir «ruh hali» nin yansıtılmak istendiği görülür. Demek ki şiir. «değil» sözcüğünün hatırı için düzenlenmemiş. Ter sine, «değil» sözcüğü bahis konusu isteğe ve hale cok uygun düştüğü için seçilmiş... Acaba anlatılamayan v e dayanılam �yan bu duygu, bu hal nedir? Şair gibi biz de kesinlikle bi lemiyoruz. Refik Halit bu derdi <<melankoli, yahut Fransızların Cafard dedikleri ruh haleti» diye yo rumluyor: Gerçekten de şii ri, aşağı yukarı, aynı ko nuyu işleyen öbür şiirlerle (<< Misafir, Efkarlan ı rım, Derdim Başka, Intihar» vb.) birlikte gözden geçirince bunun bir çeşit bunaltı ya da cansıkıntısı olduğu seziliyor: ·
Dün fena halde sıkıldım, akşama kadar; lki paket sıgara bana mısın demedi; (Misafir) 61
Kendimize hüzünler icadettik, Avunamadık; (Giderayak) Bu bunaltı nerden geliyor? Her halde şurdan 'Şairin sevmediği, değerlerinden, geçmişinden ve inançlarından koptuğu bir toplumsal ortamda ya bancılaşmasmdan, kendini yalnız, garip, avare, mut suz duymasın dan. . . Gelgelelim, henüz bilincine va ramadığı bu duyguyu O. Veli ne toplumdaki kay naklarına bağlıyor, ne de -varoiuşçular gibi- fel sefi bi:r temele, bir yoruma dayandırıyor. Başkal dırısında olduğu gibi bunaltısında da kişisel bo yutları aşarak toplumsal ilişkilere uzanmıyor. «Değihı anlatımındaki rahatlık ve yoğunluk , di lindeki tabiilik ve duruklukla güzel bir şiir. Garip çizgisini gevşeti:y or belki, ama geliştiriyor da. «Tre rı Sesi» de hemen hemen «Değil» ile aynı özellikleri taşıyor: Onda da halk deyimleri, yarım uyaklar var, onda da şair ses uyumuna yaslanıyor, bazı söz cükleri tekrarlıyor, bir duyguyu işliyor, ama o d1 başarılı bir şiir:
Garibim; Ne Bu Ne Bir İki İki
bir güzel var avutacak gönlümü şehırde, de bir tanıdık çehre; tren sesi duymaya göreyim gözüm, çeşme. (Tern Sesi)
Vazgeçemediğim'de bu iki şiire oranla Garip' e daha bağlı şiirler de görülüyor: <<Sakal, Eskiler Alı yorum>> gibi. Bunlarda da uyaktan yarım yamalak yararlanılıyor. Ama mizahın yerini duygu almıyor. O. Veli yine kendinden söz açıyor, fakat geırçekte, basit insanları anlatmak için kendini basamak ya · pıyor. Örnek :
Eskiler aityorum Alıp yıldız yapıyorum Musiki ruhun gıdasıdır Musikiye bayılıyorum. Şiir yazıyorum. Şiir yazıp eskiler alıyorum Eskiler verip musikiler alıyorum Bir de rakı şişesinde balık olsam. (Eskiler Alıyorum) Şairin dediğine bakılırsa, Süleyman Efendi gi bi bu şiirin kişisi de yoksul, küçük bir insandır: <<Ü sırada yoksulluklar içinde yaşıyan bir adamın hayatını anlatır o şiir. Böyle bir insan birçok şey ler ister. Esvap ister, yemek, içmek ister, bu arada rakı içmek de ister. Bu istek mübalağalı bir şekilde anlatılmıştır.>> ( 1 ) .
··
Gelgelelim, şairin b u açıklaması gerçek d e olsa, doyurucu değil. Daha doğrusu, şiir bizde şairin söylediği gibi bir izienim bı rakmıyor. Ayrıca, son mısra da şiiıre yapıştırılmış gibi duruyor. Öğrendi(1)
Yed.igün, 2.2.1947
gimize göre, O . Veli bu garip (ama tek ba§ına çok güzel) mısrayı tepki yaratarak kendini okutmak için §Üre eklemi§. Arkada§larınd an Muvaffak Sami. Onat açıklıyor: <<Bir gün kendisine (Bir de rakı şi§esinde balık olsam) ı hakikaten §iir diye inana (Hayır tabii, dedi. r- ak mı yazdığını sormu§tum. Ama ne yapayım, görüyorsunuz <<Yazık Oldu Sü leyman Efendiye>> yi yazmasaydım asıl §iirlerim okunmıyacak, kendimi anlatamıyacaktım. <<Garib>> ; o malum ve me§hur satır okı.ıttu. <<Vazgeçemedi ğim>> in okunınası için de kitabın sonuna o deli saç masını koymaya mecbur oldum. Baksanıza <<Destan
Gibi>> okunuyor mu? Bilseydim ona da böyle aca·ip bir mısra eklerdim.) Bu hareketi ve sözleriyle Or han Veli, sakal bırakı§ındaki manayı da anlatmış oluyordu: Alakayı çekmek, kendini okutabilmek. Orhan Veli alay edilr;nek, delilikle, züppelikle itharn olunmak riskini göze alarak kendisini okutınayı bildi.>> ( 2 ) . Bu anıda geçen sözler aynıyla böyle mi söylen mi§tir, bilemiyorum ya, yine de O. Veli'nin önemli bir özelliğini ortaya çıkardığını sanıyorum. Nite kim, §ai_rjn kendisi de bir yazısında bunu destekli yen bir itirafta bu.lunuyor: Eski <<§iire sıkıca bağl! kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmıyacakları besb�lli idi. Üstelik biz de görmek istediğimiz i§in ne olduğunu belirtmek için, birta kım softaların damarına basmaktan ho§lanıyorduk. Şiirlerimizin yadırganı§ı sadece alı§ılmı§ kalıplar (2)
64
Za!et gazetesi, l -D.l2.1950
.dı§ına çıkı§ından değil, çıkmak isteyi§inden, bunda ayrı bir keyif bulu§undan dı. Gayretimizin nasıl bir sebebe dayandığı anla§ılınca biz de biraz yumu :§ar gibi olduk.» (3) . Son mısranın («Bir de rakı §i§esinde balık ol sam») §iirdeki i§levi de O. Veli'nin bu itirafını pe-· ki§tirir. Gerçi bu mısra, A. Ha§im'in « Göllerde bu .dem bir karnı§ ofsam» mısraının bir eğlenisi, bir yansılamasıdır. Ama §air bu m ısraı yalnızca A. Ha §im'le dalga geçmek için deği�, okurların ilgisini -çekmek için de kurmu§tur. Bunu sağlamak amacıy la, yansılamanın yanı sı,ra, Garip'ten gelme iki tek niğe de ba§ vurmu§tur: sarma ve §a§ırtma . . .
2 . GARiP'TEN AYRILMAGA YÖNELEN ŞİİRLER : .O. Veli, Garip'i n ikinci basımına ( 1 945) ekledi · ği önsözde, §iirle ilgili bazı dü§üncelerinin deği§ti ğini açıklar: « . . .Onları be§ sene önce yazmı§tım . Be§ sene sonra da aynı §eyleri söyliyecek olduktan sonra ne diye ya§adım . . . » O. Veli'nin yalnızca bazı dü§ünceleri değil, onı. larla birlikte §iirleri de deği§meğe ba§lar. Yıkıci §İiirlerinden çoğunu beğenmez. Artık yıkıcılıktan ayrılmak, yapıcılığa kaymak, §iirini estetik yönden -daha bir geli§tirmek ister «Ke§an, Misafir>> ile 1 945 te Ülkü dergisinde yayımlanan «İstanbul Türküsü, Bir Roman Kahramanı, Giderayak» bu isteği yan(3)
F. 5
Yaprak, 1.3.1949
65
sıtan örneklerdir. Gerçi b unlarda da Garip'ten tam ve kesin bir ay:r ılma yoktur, temel özelliklerden ço ğu henüz yürürlüktedir, fakat birtakım özelliklerin değişrneğe başladığı da ortadadır. Değişmelerin önünde uyağa baş vurulması ge _ liyor. O. Veli yıkıcı şiirlerini yayımlamağa başla dığı günlerde ölçünün yanı sıra uyağı da şiir için bir «kayıt» sayıyo�du . Yıllar sonra, uyağa dönrneğe niyeti olup olmadığını soran Sait Faik'e «şimdilik vezne, kafiyeye bağlanmamak lazım, sonra fayda lanılabilir.» diyordu. Her halde, bu faydalanma gü nünün artık geldiğine inanmış olacak ki -az da ol sa -uyağı kullanmakta sakınca bulmuyor. Ama bu kullanmayı sonuna kadar götürmekten de çekini yor. Daha çok yarım, hatta düzensiz uyaklarla i ş görüyor. B u yolda yer yer halk şii�inden, halk tür külerinden yararlanıyor. Değişmelerin bir belirtisi de şiirlerde duygunu.1 ağır basması oluyor. Buna karşılık, mizalı unsurlan iyice azalıyor. Vaktiyle hor görülen lirizm kazanıyor. Yer yer sıfatıara baş vuruluyor.
itibar
O. Veli'nin bu davranışı eskiden onu yerenler den çoğunun alkışlarıyla karşılanıyor, gazetelerde övgüler birbirini kovalıyor. Onu eskiden övenler· den bazılarının ise eleştirilerine uğruyor: «Muhak kak ki Orhan Veli'de bi1r değişiklik olmuştur. Bu lehine mi, aleyhine m i ? ( . . . ) Vazgeçemediğim, bir yığın insanın alkışını topladı, Or han Veli'nin şöhre tini sağlamlaştırdı, bu lehine. Yolunu değiştirip, herkesin hoşuna giden, ehenkli, kafiyeli şiirler yaz66
maya ba§laması, bu aleyhine ( . . . ) Kendine has ori. j inaliteyi kaybetmeye>> başladı ( 4) . Gelgelelim, haksız bir yargıdır bu. Çünkü O Veli geleneğe dönmeği düşünmediği gibi, yolunu da değiştirmez. Onun burada yaptığı, halk şiirinden yararlanmadır. Üstelik, bu da sayılı ve sınırlıdır. Nitekim şair -Ahmet Kutsi, Orhan Şaik, Behçet Ke mal vb. gibi- halk şiirinin yeni bir örneğini yarat mağı düşünmez, onun sadece bir iki yanını kendi şürine aşılamağı dener, o kadar. Aşılama ustalık la ve ölçüyle yapıldığından deneme başarıyla so nuçianır: «Değil, Tren sesi, İstanbul Türküsü>> adlı şiirler kitabın güzel örnekleri arasına girerler. Özel likle son şiir dil ve deyişteki rahatlık, sadelik ve içtenlikle okuyanı çekiverir. Bunda folklordan (en çok da halk türküleri ve deyişlerinden) esinleurne nin ve bilinçle yararlanmanın da payı vardır. O V e li belki bu yararlanmada biraz ileri gitmiş, fakat şiirine kendi damgasını basmayı, kişisel bir bile şime varmayı bilmiştir. Başka bir deyimle, g.elene ği kullanmış, fakat ona tutsak olmamıştır. Bunu görmek için şiiri bir kez okumak yeter:
Istanbul'da Boğaziçi'nde, Bir fakir Orhan Veli'yim; Veli'nin oğluyum, Tarifsiz kederler içinde.
(4)
Oktay Akbal - Vazgeçmed.i�im Üzerine Bir Ko nuşma, Vakit gazetesi, 16 .4 .1945
67
Urumelihisarı'na oturmuşum; Oturmuş da, bir tiirkii tutturmuşum: «lstanbul'un mermer taşları; Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları; Gözlerimden boşanır hicran yaşları; Edalı'm, Senin yüzünden bu halım.>> «İstanbul'un orta yeri . sinama; Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama: El konuşur, sevişirmiş; bana ne? Sevdal ı' m Boynuna vebiiıım!>> lstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim; Bir garip Orhan Veli, Veli'nin oğlu; Tarifsiz kederler içindeyim. (İstanbul Türküsü) Görüldüğü üzere, bu şiirde O. Veli «halktan bi ri>> gibi konuşuyor. Daha doğrusu, kendini halktan biri yerine koyuyor. «Garipliğini, mahzunluğunu, fakirliğini>> onun ağzından, onun dili ve deyişiyle d�şa yuruyor. Böylece, önceleri ancak bir gözlernet -ama ,yüreği sevgi dolu bir gözlemci- gibi dışardan
yansıttığı tipin içine gırıy:or. Hatta, bir yere kadar birleşiyor, özdeşiyor onunla. O kadar ki, kendi ki şisel durumunu b Üe onun aracılığıyla ortaya koyu yor. Şöyle de denebilir: Kendini anlatırken o tipi (yani halkı) yahut o tipi anlatırken kendini anlat mış oluyor. O. Veli'deki bu «halklaşma>>nın köklerini 1940-
45 döneminin toplumsal oluşumunda aramak gere kir: İkinci Dünya Savaşı'nın getirdiği çeşitli yok sunluklar, enflasyon, pahalılık, vurgun ve karabor sa yalnızca emekçi halk yığınlarının değil, orta ta· bakaların da bunalmasına yol açar. Nitekim, orta tabakaların durumu yıldan yıla kötüle§ir, daha doğrusu, halkınkine yaklaşır. Toplumbilimsel de yimle, küçük burj uvazinin bir kesimi proleterleşir, Bundan ötürü, küçük burj uvaziye bağlı kimi aydın lar, sanatçılar ucun ucun halkçılığa, toplumculuğa ka. yarlar. Çok partili hayata girişle gittikçe genişle yen demokrasi ha.reketi de bu kayışı besler. Kişili ğinde zaten halkçıl tohumlar taşıyan O. Veli b u ka yışa ayak uydurmakta güçlük çekmez. Böylece, şii rinde önceleri çokluk «biçimsel» bir görünümle b e · liıren halkçılık eğilimi, sonradan, yavaş yavaş «Öz sel» bir kimlik kazanınağa gider. «İstanbul Türküsi.i>mün önemli bir yönü daha var, o da şu: O. Veli artık yıkıcılıktan yapıcılığa yöne liyor. Yıktığı eskinin üzerinde yeni bir yapı kurma ğa başlıyor. Gerçi kavga henüz bitmemiştir, ama sonu yaklaşmıştır. O. Veli savaş alanından gözleri ni kaldırıyor, yöresine bakıyor. Sevdiği tabiatı gö rüyor, yaşanası dünyayı : 69
Deli eder insanı bu dünya, Bu gece, bu yıldızlar, bu ko ku , Bu teped,en tırnağa çiçek açmış ağaç. Önce de söyledim: O. Veli uyuşamadığı toplum sal çevre içinde tedirgindir, yalnız ve mutsuzdur. Durmadan yolculuk etmekte, fakat bir türlü avu namamaktadır. Hani, tabiatın bu güzelliği, yaşama nın bu tadı, savaşmanın bu sevinci olmasa dünya dan da vazgeçecektir. Vazgeçemiyorsa, sebebi bun lar olmalıdır. Her halde kitabın . adı da buradan gel mektedir.
70
«D E S T A N
G İ B İ»
Destan Gibi (1946) Va zgeçemediğ im'deki ikin ci küme şiirlerin uzantısı sayılabilir. Özellikle «Ke �an, Yolculuk, İstanbul TürküsÜ>> bu uzantının ilk sözcüleri gibidir. Onlarda bulduğumuz ve açıkladı ğımız özellikler daha da kalınlaşarak Destan Gibi' yi meydana getirirler. Destan Gibi, halk şiirini çağdaşlaştırma, onun dilfni, deyişlerini, bazı kalıplarını günün zevkine göre değe1rlendirme yolunda atılmış bir adımdır. Garip'le pekişen kavgacı şiir konağını aşmak üze re yapılmış bir denemedir. Nitekim, O. Veli yıkıcı lık döneminde yazdığı şiirleri artık tutmaz olmuş tur. Sait Faik'in «şimdi o şiirleri beğenir misiniz?,> sorusunu şöyle cevaplandı:rır: «Şimdi onları beğen · miyorum. Şekil bakımından zayıf buluyorum. Şii rin bir de ustalık denen şeye dayandığını o zaman bilmiyormuşuz demek. Bugün bu şiirlerden ayrıl dık. Halk edebiyatından istifade ediyoruz. Ama bir 71
hamle yapabilmek için, eskilikten silkinebilmek için o şiirleri de yazmak lazım dı .->> ( 1 ) . Destan Gibi nin i ç sayfasında başta «Yol Tür küleri>> yazılı. Gerçekten, kitapta bir savaşın, bir a� kın destanı değil, bir yolculuğu� hi�ayesi anlatılıyor. Şair İstanbul' dan kadar uzanan bir gezi ye çıkıyor. Zonguldak'a varıncaya değin İzmit, Arifi ye, Adapazarı, Düzce, Bolu, Gerede, Ibrıcık ve Ereğli'den geçiyor. Yolculuk boyunca gördüklerini tasvir ediyor. Gördüklerinin kendinde uyandıırdığı duyguları ve çağrışımları -halk türk.ülerinden de yararlanarak- dile getiriyor. . «Yol Türküleri>> şöyle başlıyor: '
<<H erek�'den çıktım yola, Selam perdim sağa sola, Haydi, benim bu dünyaya garip gelmiş şairim: Yolun açık ola!>> izmit sokakları yaprak içindeydi; Bir aşağı bir yukarı. Sonbal}ar; Başımda, unutamadığım §ehTin havası; Dilimde hep oraların şarkıları; Ellerim ceplerimde, !zmit sokakları yaprak içindeydi. Birinci parça yolculuğa çıkı§ı bildiriyor. Bi · çimi halk türkülerini, halk şiirini. andırıyor. Gerc,;i ' ölçü yok, ama uyaklar yerli yeri nd.e. (1)
72
Yedigün, 2.2.1947
İkinci parça ölçüsüz, uyaksız. Şairin İzmit'e. vardıktan sonraki durumunu yansıtıyor. Burad'l gözlem, eylem ve dü§Ünce yan yana bulunuyor: Yolcunun gördüğü (İzmit, mevsim güz, sokaklar yaprak içinde) , yolcunun yaptığı (dilinde İstanbul'� o.ın !;arkıları, elleri cebinde, bir a§ağı bir yukarı do la§ma) ve yolcunun duyduğu (yurt özlemi, ba§ınd� unutamadığı §ehrin havası) ... Bu üç durumun birlikte verilmesi parçayı tek düzenlikten kurtarıyor, onu çok sesli bir . müzik par çasına çeviriyor. Böylece, §iir bir çe§it deği§kenlik . ve zenginlik kazanıyo,r. Birinci parça ile ikinci parça arasındaki biçim ayrılığı bu kazancı daha da ar tınyor.
Aynı özellik §iirin öbür kesimlerinde de görü lüyor. Örneğin:
«Düzce yolu diiz gider, Aman bir edalı kız gidet.»" . · · Düzce'deyim. Yeşil Yurt otelinde. Otelin önü çarşı, Salepçiler salep satar otele kalrşı geçirdim geceyi, Yine :jarkılar, türkülerle; «Evlerinin yüzü aşı boyası, !nsaf bilmez yüreğine acı değesi, Duyduğumdan beterini duyası.» Alışarnıyacak mıyım? Unutamıyacak mıyını? 73
Güneşten sonra yattım, Güneşten önce kalktım; Pencereden dışarıya şöyle bir baktım: Ufuk, yeşil yeşil, ağarıyordu. 'Sevgilim, dedim, Dördüncü uykudadır şimdi; Galata Köprüsü açılmak üzredir, Kül rengi sulara Kirli bir gün ışığı dökülecektir.
'Şu bölümde de yine değişik koşuk biçimleri kullanılmış, yine türkülerden yararlanılmış, yine bir kaç durum bir arada anlat1lıyor: Gidilen yerin (Düzce) durumu, yolcunun hareketleri, İstanbul özlemi ve anılar, hayaller... Bölümde Düzce'nin durumu çok az yer tutuyor. Büyük yer yolcunun durumuna ayrılmış: Yolcu tedirgindir, vardığı ye re alışamıyor, yüreğinde yurtözlemi, kafasında çağ rışımlar ... Şiirin öteki bölümlerinde de, aşağı yukarı, aynı özellikler tekrarlanıyor. Bundan anlaşılıyor ki şii rin yatağı yolculuk değil, yurtözlemidir. Yolculuk . bu özlemi belirtmek için bir çeşit fon müziği gibi kullanılmıştır. Ge·rçi şiirde baştan aşağı bir yolcu luğun -şairin Anadolu'ya yaptığı bir gezinin- hikayesi anlatılmaktadır. Fakat şiirin asıl temi bu hika yenin altında yatmaktadır: İstanbul özlemi . . . O. Ve li bu özlemi doğrudan doğruya . belirtmez. Onu yol74
·
culuk izlenimleri, gözlemleri ve anıları arasından dalaylı bir anlatımla dı§a vurur. Böylece, söz ko nusu özlem, hem §iirin yüzeydeki parçalarını bir birine yapı§tırır: bir eksen yerini tutar, iç dünya ile dı§ dünya arasında birlik sağlar; hem de etkile yici bir biçimde sergilenmi§ olur: §iir tekdüzenlik ten kurtulur, kıvraklık ve zenginlik kazanıır. Ya zık ki, gereksizce araya soku§turulan ve ana tem ile pek kayna§mayan toplum sorunları ve Anadolu gerçekleri bu etkinliği yer yer dağıtıp zayıflatır. Şiirde ana konu ile yan konular ve duygu ton ları ile deyi§ biçimleri arasındaki ili§kiler iyi ayar· lanmı§. Deği§en ili§kilere göre deği§en ko§uk bi çimleri kullanılmı§. Yolculuk la ilgili yer lerde ço ğu n halk türkülerinin çizgi ve havasına uyulm u§; İstanbul özlemiyle ya da §airi� anıları ve hayalle riyle ilgili yerlerde ise çoğun Garip'ten gelerek git tikçe geli§en özgür ko§uk biçimine ha§ vuırulmu§ . Bu uygun düzenleyi§e kar§ılık, kitp.p, bazı yer lerde aksıyor. Örneğin, Düzce'ye geli§ten sonra §ai rin İstanbul'la ilgili anıları fazla uzatılmı§. Re§a diye'ye varı§tan sonra da gene gereksizce uzatıl mı§ anılar var. Ayrıca, bazı parçalar da §iirin bü tünüyle kayna§mı yo:r, birer yama gibi duruyor: Yu karıya aldığımız Düzce yolculuğu parçasının sonun · daki §U m ısralar gibi:
Çatanalar. mavnalar, kayıklar, Limanda sıra bekliyen gemilerin arasında !nsanlar hayat mücaçl.elesinde; 75
Adamlar, kadınlar, çocuklar; Ellerinde yemek çıkınları, Rejiye giden işçi kızlar.
Şair bu parçada işçilere duyduğu yakınlığı be· lirtiyor. Gelgelelim, şiirin ana ve yan temalarıyl:ı bu yakınlığın bir bağlantısı yok, gereksiz bir eklen ti gibi. Bütün içinde estetik ve organik bir görev yüklenmediğinden, konunun dağılmasına ve şiirin tutarlığının · yaralanmasına yol açıyor. Ayrıca, yü zeyde kaldığından, toplumcu bir yaşantıya ve dün ya görüşüne yaslanmadığından, bir motif, bir nakı� olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü O. Veli soruna hala biçim yönünden _ yanaşıyor. Gerçi ana temanın, İstanbul özleminin dışında arada bir memleke-:; dertlerine dokunmaktan, halkı tuttuğunu sezdir mekten geri durmuyor, ama bu sınırlı özcü davn nış onu - temelde- biçimcilikten kurtarınağa yet miyor. Neden de.r seniz, «halkın zevkini bulmak ve sanata hakim kılmak» la her işin biteceğini umuyor da ondan .. Kalkış noktası içeriğe (toplumculuğa) değil, (zevke) dayanıyor da ondan . . Nurullah Ataç, düşünceyle değil d e duyguyla yazıldığı ve geleneğe yöneldiği için beğenmiyor Destan Gibi 'yi : O Veli'nin «yenildiği de oluyor. O zaman kendini bırakıyor kolaylığa, Yol TüküZeri' ni yazıyor, istanbul Türküsü'nü yazıyor, şu Delikli Şi ir'e kadar iniyor. Bunlar Değil Orhan Veli'nin, ger çek Orhan Veli'nin değil, kendini unutmu.§, düşünce · 76
sinden çok duygusuna uymuş, daha da kötüsü, gele· neğe, yıkmak istediği, yıktığı geleneğe boyun e�iş bir Orhan Veli'nin, yenilmiş bir Orhan Veli'nin şiir leri ( . . . ) Ne var ki böyle yanılmalar çok azdır Or· han Veli'de, o asıl öteki güzel şiirlerin, duygusuy la değil, düşüncesiyle yazdığı şiirlerin adamıdır.>> (!) .
Görüldüğü gibi, Ataç geleneğe sığ ve dar bir açıdan bakıyor. Geleneği eskilikle bir tutuyor, · ye niliğe engel sayıyor. Oysa, devrimci ve eleştirici bir tutumla değerlendirilen bir gelenek yeniliğin sıçra ma tahtqsı olabilir. Böylece, amaçlanan yenilik hem boşlukta kalmayıp bir temele yaslanmış, hem anla· tım imkimiarı çoğalmış, hem de okurlarca daha ko lay aniaşılıp o benimsenmiş · olur. Köklü, sürekli v e verimli yenilikler çoğunlukla şiirin evrim zinciri ne «yeni bir halka» ekleyen yeniliklerdir. Ge,rçi Ataç'ın sözü geçen yargısında haklı yan lar da yok değil, ama haksız yanlar daha çok. Yu karıya alınan örneklerinin de gösterdiği üzere Des tan Gibi için geleneğe <<dönmek» diye bir eğilim ha his konusu değil. Yalnızca halk şiirinden yararlan mak, o şiiri bugünün zevkine uydurmağı <<dene mek» bahis konusu. Bu da hem kötülenecek bir .davranış değil, hem de şiirin tümünü kucaklamı yor, ancak bazı parçaların tü:rkü biçiminde ya�ıl masıyla sonuçlanıyor, yani azınlıkta kalıyor. Öte yandan, duyguya ya da düşüneeye dayanması bir �iiri çirkin ya da güzel kılınağa yetmez. Estetik de·
O)
Ulus
gazetesi, 30.1 1 .1953
' 77
ğerlendirmede bunlar yeterli, hatta geçerli ölçütler olamaz. Bir şiir ne yalnızca bu ölçütlerden birine uyduğu için güzel, ne de uymadığı için çi1rkin olur. Nitekim, O. Veli'nin düşüneeye yaslanan güzel şiir leri yanında, duyguyla beslenen güzel şiirleri de vardır: «Anlatamıyorum, Ölüme Yakın, İstanbul'u Dinliycirum, Deni·zi Özliyenler İçin» vb ... Gelgelelim, Destan Gibi'nin, Ataç' ın
yazdığı
gibi tümüyle olmasa bile, zaman zaman, bir kolay lığa ve sığlığa düştüğü de inkar edilemez. Şu örnek te olduğu gibi:
A lışamıyacak mıyım? Unutamıyacak mıyım? Güneşten sonra yattım, Güneşten önce kalktım; Pencereden dışarıya şöyle bir baktım: Ufuk, yeşil yeşil, ağarıyordu.
O. Veli Destan Gibi de yer yer halk şiirinden yararlanıyor, ama o şiirin güzel. örneklerini aşamı yor, o şiiri zenginleştiremiyor. Hatta, bazı kesim lerde o şiirin çok altına düşüyor. Onun için O. Ve li'yi folklora yöneldiğinden ötürü yerrnek değil de, bu yöneliş sonunda başarılı bir Üirün ortaya koya madığından ötürü eleştirrnek daha uygun olur. Ni'
78
tekim, aşağıdaki parça bu çeşit bir eleştiri için iyi bir hedef verine geçebilir:
Kır Ata' nal mı dayanır? Dağlar uykudan uyanır, Yer gök kızıla boyanır. Bu dağlardan geçmedinse, Bu sulardan içmedinse, Yaşadım deme be, ahbap.
Bu türlü yalınkat örneklerin varlığına yukarda açıklanan kusurların da eklenmesi Destan Gibi 'yi tümüyle başarılı bir eser sayınayı güçleştirir. <<Halk edebiyatındau istifade>> eğilimi bilimsel bir yöntem ve devrimci bir tutumla beslenmediği için verimli olamıyor. O. Veli'den önce halkevleri ile Ülkü dergisi çevresinde toplanan ve CHP'nin biçimsel <<halkçılık» ilkesine bağlanan A hmet Kut· si, Behçet Kemal, Ceyhun Atuf, Orhan Şaik adlı şairler de aynı sebepten başanya ulaşamamışlardı O. Veli de onlar gibi -belki biraz da onların etki siyle ( 2 ) - halk şiirine dışardan bakıyor, içine, özüne ( 2 ) O. Veli 1945 46 yılları arasında Ankara halk· evinin çıkardıltı Ülkü dergisinde şiirler, çeviriler ve her sayı ccEdebiyat Dünyamızı> başlıltı altında yazılar yayım lamıştır. -
79
�iremiyor. Halk şiirinin halkı n kültürü, yaşantıst ye değerleriyle ilişkisi . üzerinde durmuyor. Onu devrimci, çağdaş bi.r görüşle eleşti rerek özümlenie ğe, ilerici yanlarını değerlendirerek aşmağa gitmi yor. Ancak bazı dil ve deyiş kalıplarını - halk şiiri nin özünden soyutlayarak - kullanınakla kalıyor_
Destan Gibi ol umlu bir deneme sayılabilir bel ki, ama güzel bir sonuç sayılamaz. Şair de böyle düşünmüş olmalı ki, bu denemeyi bir daha tekrar lamak gereğini duymamıştır.
80 .
«YE N t S t »
Yenisi O. Veli'nin dördüncü eseri. Destan Gibi' den bir yıl sonra, 1947 de basılmış. !Çinde on altı şiir var. Çoğu Varlık ( 1 946-47) ve Aile ( 1 947) der gilerinde çıkan bu şiirleri, genel özelliklerine baka rak, üç kümede toplıyabiliriz: 1. Garip'e bağlana n şiirler, 2. Duygusal şiirler, 3. Toplumsal şiirler ... Destan Gibi d en hemen sonra basıldığı halde, Yenisi ona pek benzemez. O Veli Destan Gibi 'deki folklorcu eğilimden vazgeçmiş görünür. Dolayıs ıy la, Destan Gibi arkası gelmiyen bir deneme olarak kalır. Yenisi ondaki özellikleri sürdüreceğine, . daha: önceki eseriere bağlanır, onların bazı çizgilerini ile ri götürür. Nitekim Yenisi ile Vazgeçemediğim kimi yönlerden birbirlerine yaklaşı.rlar: İkisinde de Ga· rip çizgisinden izler bulunur, ikisinde de akıl şiir lerinin yanında duygu şiirlerine rastlanır. Ama k i m i yönlerden d e birbi,rlerinden uzaklaşırlar: Yenisi nde falklordan yararlanma çabası sona erer, buna· karşılık toplumsal gerçekçi şi irler boy gösterir. '
F. 6
· 81
GARİP'E BAGLANAN Şt1RLER:
Yenisi'nde Garip çizgisini sürdüren epey §iir var: « Tahattur, Altın Di§lim, Bir ݧ Var, Şanolu Şiir, Kumrulu Şiir, Pırpırlı Şiir, Sere Serpe, Cım b ızlı Şiir . . . >> Bu §iirler genel olarak Garip'e bağlanınakla birlikte özel olarak ondan ayrılırlar: Gerçeküstücü belirtiler ta§ımazlar, çocukluk konusunu i§lemezler, acemilik ve a§ırılığa dü§mezler vb. Üstelik, Garip' tekilere göre, genellikle daha geli§mi§, daha otur' mu§ bir kurulu§ları vardır. Çünkü yıkıcılık döneminin değil, ustalık döneminin ürünleridirler. Önce kilere oranla bunlarda dil daha tabiile§mi�, anla tım daha rahatlam ı§, kurulu§ daha yoğunla§mı§tır. ·Örneğin:
A lnımdaki bıçak yarası Senin yüzünden; Tabakam senin yedigiirın; <<lki elin kanda olsa gel» diyor, Telgrafın; Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı yarim? (Tahattur) «Tahattur» eskiden yayımlanmı§ bir §iirdir (Küllük dergisi, 1 .9.1940) . Vesikalı bir kadınla dos tunun ili§kilerini belirtir. Enikonu bir hikayeyi an dırır. (0. Veli'nin çoğu §iirleri bir çe§it hikayedir.) -82
Konusunu hayattan, gerçekten alan, küçük, k ısa,. yoğun bir hikaye. Ne bir sözcük eklenebilir, ne de çıkarılabilir. O kadar derli toplu, ölçülü biçili , açık seçik. Öyleyken, bu ufak hikaye, dü§ündükçe i n sanın zihninde açılıp geni§liyor, nerdeyse kocaman bir roman, bir hayat haline geliyor. Bundan da an la§ılıyor ki, O Veli az §eyle çok §ey anlatmasını iyi biliyor. « Tahattur»da hiç bir edebi sanat (te§bih, istia re, mecaz, mübalağa vb.) kullanılmamı§. Belagat t_an, ölçü ve uyağın sağlıyacağı müzikten uzak du rulmu§. Süse ve oyuna bo§ verilmi§. Sözün kısası, geleneksel kalıplara, kolaylıklara ba§ vurulmamı� Basit, yalın ve çıplak bir anlatımla yetinilmi§. Bu na kar§ın ba§arılı bir eser elde edilmi§. Bu eser, O. Veli'nin ne denli usta ve yenilikçi bir §air olduğu nu göstermekted ir. Hüseyin Cöntürk bir incelemesinde «iyi bi:r §a ir olmanın en az iki ko§ulu var: Kli§ele§mi§ bi!· dille yazmamak ve bir §eyler getirmek.» der. Bu açıdan bakılınca, O. Veli gerçekten iyi bir §airdir. Edebiyatımızda kli§eleri kırmağa ve birtakım yeni likler getirrneğe onun kadar çalı§mı§ az §air var dır. «Tahattur»da eski «mısracı ve kelimeci» anla- yı§ çiğneniyor, bütüne önem veriliyor. Bu yüzden §İir, hiç bir parçası atılamıyan, organik bir yapı meydana getiriyor. Dil yönünden de e5ki anlayı§ tan ayrılıyor: Alı§ılmı§, ciddi, yapma, kitabi Türk- çenin yerine konu§ma Türkçesini koyuyor. Bunun için, halkın kullandığı sözcüklere ve deyimiere ba§ 83"
vuruyor, halkın
zevkini ve esprisini yakalamağa
·çalı§ıyor. «Tahattur»daki hikayenin kahramanları da halk arasından seçilmi§. Basit, silik, küçük insan lar. O. Veli bu i nsanlara yakınlık duyuypr, onlarla kayna§mak istiyor. Sait Faik gibi o da satıcılarla. kayıkçılarla, balıkçılarla, Gımacılarla alıhaplık et mekten ho§lanıyor. Bundan olacak, çoğun kendini onların ya da onları kendinin yerine koyuyor. On ların ağzıyla konu§uyor. (İlerae bu konu§ma O. Ve li'yle ki§ilerinin özde§mesine kadar gidecektir.) G el. gelelim, bu konu§ma toplumsal açıdan ideoloj ik bir , temele, sın ıfsal bir kavrayı§a, devrimci bir tutumn. bağlanmıyor. Bundan ötürp, popülizmin sınırlarını a§amıyor. «Tahattur»u okumağa ba§larken hafif bir mi zah kokusu duyuyoruz, ama gülemiyoruz. Ancak, son iki mısrayı da okuyup bitirince gülümseyiveri yoruz. Şair, §a§ırtmaya dayanan bir yolla, bizi bir den esprinin kucağına atıyor. (Aynı teknik Garip't> bağlanan öteki §iirlerde de görülüyor.) Bu espri kimi §iirlerde alaya, yergiye dönü§Ü yor. Örneğin «Cımbızlı Şiir»de süslenmekten ba§ka bir §ey dü§ünmeyen, dünyanın gidi§iyle ilgilenme yen, bo§ kafalı kadınlarla eğleniliyor:
Ne atom bombası, Ne Londra konferansı ;· Bir elinde cımbız, Bir elinde auna: Umurunda mı diin'IJa! ;84
<<Cımbızlı Şiir>> de Garip'e bağlanan öteki şiir lerin çoğu gibi kısa, açık, yoğun, çıplak. Bu yanıyla Japonların <<hay-kayıı denilen şiirlerini hatırlatıyor. Belki de O. Veli'nin bu türlü şiir leri hay-kay'lar dan bazı etkiler almıştır. Nitekim O. Veli Japon şa irlerinden, özellikle de K i Ka Ku'dan bir çok hay kay çevirmiştir. Ayrıca, kendisi de <<hay-kaylar>> başlığı altında şiirler yayımlamıştır. Sözgelişi, Ga rip teki <<İstanbul İçinıı şiiri kitabın birinci bası mında <<İstanbul İçin Hay-kaylanı adıyla çıkmış tır. Garip'e bağlanan ş iirler bu kitapta yeni bir boyut kazamrlar: Toplumsal çevre. O. Veli şimdiye değin küçük insanları, halktan kişileri tek tek alır, onların halini anlatırdı. Artık tek tek kişilerin yanı sıra onların meydana getirdiği <<topluluk»a da el uzatıyor, tekilden çoğula geçiyor. Örneğin, Garip' teki <<Güzel Havalar)) şiirinde bi,r tek memurun hi kayesi anlatılıyordu. Aşağıdaki şiirde ise memurlar tabakasının . hikayesi anlatılıyor: '
Biz memurlar, Saat dokuzda, saat on ikide, saat beşte, Biz bizeyizdir caddelerde. Böyle yazmış ydzımizı· Ulu Tanrı; Ya paydos zilini bekleriz, Ya ay başını. (Zilli Şiir) Gerçi Destan Gibi'd e de az buçuk ve yer yer toplumsal çevreden söz ediliyordu. Ama çevre şiire 85
sanki zorla sokulmuştu, bir eklenti gibiydi, bütün içinde erimiyordu. Burada ise, bağımsızlık kazan ı yor, başlı başına bir şiirin konusu, ekseni oluyor . . Kitaptaki «İçinde, Kapalı Çarşı, Altındağ» adlı şiir le,rde aynı özellik gitgi de gelişerek O. Veli'nin son · raki şiirlerinde yer alacak, toplumcu bir kimliğe bürünecektir.
Garip biçi mi şiirler arasında şairin tabiat sev gisini yansıtanlar da var: «İçinde, Kumrulu Şiir, Pı rpırlı Şiir» gibi . Bilindiği üzere, tabiat öteden be ri O. Veli'nin ana temlerinden biridir. Hemen he men her eserinde bu temi işleyen birkaç şiire rast lana·. O. Veli tabiata hayalci, romantik, şairane bir gözle bakmaz. Onu duygularına çarptığı şekilde, çıplak olarak ahr, telleyip pullamaz. Yahya Kemal gib i :
Kandilli yüzerken uykularda Mehtabı sürükledik sularda. Ya da Ahmet Haşim gibi :
Seyreyledim eşkal-i hayatı Ben havz-ı hayalin sularında.
demez. Tabiatı olduğu gibi tasvir eder. Ama ta-· 86
biatla kendisi arasında bir bağ kurmaktan, bir b e · raberlik bulmaktan d a geri durmaz:
Uyandım baktım ki bir sabah. Güneş vurmuş içime; Kuşlara, yaprak:ara dönmii.� itm; Pır pır eder durur, bahar ri.· zyiirı:!drı. (Pırpırlı Şi ir ı
Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip kuşların hali. (Ölüme Yakın) Tabiatın durumu bazan şairin, giderek bazan da yoksul insanların durumunu gösterrneğe yardım eder:
Denizlerimiz var, güneş içinde; Ağaçlarımız var, yaprak içinde; Sabah akşam gider gider geliriz, Denizlerimizle ağaçlarımız arasında, Yok luk içinde. (İçinde) DUYGUSAL ŞİİRLER : Bunlara kişisel şiirler de denebilir. Çünkü hep
sinde .de bir kişinin -her halde şairin kendisinin-
87
acıları, özlemleri belirtilir. Dolayısıyla, hepsinde de akıldan, düşünceden çok duygu ağır basar. Ayrıca , Garip çizgisini izleyen öbür şiirlerdeki mizalı ve şaşırtma belirtileri bu şiirlerde gözden silinir. On ların yerini dramatik bir üzünç havası kaplar. Duygusal şiirler, bir bakıma, Vazgeçemediğim' deki Garip -çizgisinden ayrılan örneklere bağlanır lar: Onlar gibi bunlar da duyguyla beslenirle;r, boy ca uzundurlar, sayıca azdırlar, yer yer uyaktan ya rarlanırlar. Ama halk şiirine yaslanmadıkları için de onlardan ayrılırlar ve Garip'teki duygu şiirlerine ( «Hicret, Anlatamıyorum>> vb.) daha yakın düşer ler. «Ölü me Yakın, Denizi Özliyenler İçin, Ah Ney di Benim Gençliğim>> bu çeşit şiirlerdir. Bunlar -ad larından da anlaşılacağı gibi- ölüme, denize ve genç liğe duyulan özlemi anlatır lar. «Ölüme Yakın>> hasta, yalnız, yoksul bir insanın durumunu tasvir eder. Kimsesiz ve çaresiz kalan bu insan umutlarını yitirmiştir, tutkuları kalma m ıştır. Ölümü beklemektedir. O. Veli genel olarak dünyayı, tabiatı, yaşamay! sever. En üzüntülü anlarında bile hayattan ayrıl m a-k istemez. <<Ölüme ·Yakın>> şiirinde ise ölmekten söz açı yor. Gerçi, daha önce « İntihan> şiirinde de qlme isteğini kısaca açığa vurmuştu, ama isteğin sebe bini gölgede bırakmıştı. Burada ise ölüme götürea yolu iyice aydınlatıyor. Önce hastanın �dasındaki 88
hali anlatılıyor, tabiatla bu hal arasında bir ilgi kuruluyor. Sonra, geçmi§ hayatı hikaye ediliyor, «§Öhret, kadın ve para hı,T sının>> ona getirdiği b o§ luk belirtiliyor. Daha sonra da, hayatta yapılan kö tülüklere değiniliyar ve bunların ancak ölümle or• tadan. kalkacağı, bo§ tutkuların ancak ölümle unu tulacağı öne sürülüyor. Böylece, §iir, adım adım geli§erek, ölümün kurtulu§a açılan karısı önünde sona eriyor.
Akşam üstüne doğru, kış vakti; Btr hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim ; -Akşam üstüne doğru kış vakti Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye mi üzüliiyoruz Ne ettik, en gördük şu fdni dünyada Kötülükten gayri? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz ... Şöhretmiş, kadınmış, para hırsı'!Jmış, Hepsini unuturuz. (Ölüme Yakın)
. S9
Dünyanın faniliği eskimi§, dinsel bir görü§tür. Hayattaki kötülükleri _itoplum düzenini bir yana b ırakarak- - yalnızca «kadın, para ve ün tutkusU>> na bağlamak da dar ve sığ bir anlayı§tır. Ölümün i.nsanlar için, yoksullar için bir kurtulu§ yolu olduğu ise çok su götürür. Aynca, §iirde ele alınan tem de yeni sayılmaz. O. Veli'den önce birçok §airler (Yah ya Kemal, Ahmet Hamdi, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı, Ziya Osman vb.) aynı temi i§lemi§le1rdir. Neyse kı O. Veli onları tekrarlamamı§, ölüm temini «kendi ne göre>> i§lemeği becermi§tir. Üstelik, §iirinin ku· rulu§u da sağlamdır. içeriğin olu§ süreci iyi ayar lanmı§, o_rganik bir yapı meydana getirilmi§, çağ rı§ımlardan ve tekrarlardan ustaca yararlanılmı§tır. «Denizi Özliyenler İçin» denize duyulan sevgiyi ve özlemi anlatır. Boğaziçi'nde doğup büyüyen §a irin denize derin bir tutkunluğu vardır. Yakınları söylüyor: «Boğaziçi'ne, hele Göksu deresine bayı lırdı ( . . . ) Balık tutmak, kürek çekmek, yüzrnek en ho§landığı §eylerdi.» ( 1 ) . «Boğaz'ın içini di§ını ka·· rı§ karı§, yosun yosun bilirdi. Çocukken bir çifte kürek, bir arkada§ ve birkaç simitle Beykoz'dan Ye§ilköy'e günübirlik gider gelirmip (2) . Tıpkı, ilerde «Hürriyete Doğru» §iirinde anlatacağı gibi : __
Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola,
(1) (2)
90
Adnan Veli - Orhan Veli İçin, 1953, S. 15 Sabahattin Eyubog-ıu - Orhan Veli Bog-aziçi'nde, Küçük Dergi, 1 . 1 1 . 1.952
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, İçinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin; Denizi Sait Faik gibi bunca seven ve bilen O . . Veli sık sık onun sözünü eder. (Özellikle <<Deniz, Açsam Rüzgarda, Hürriyete Doğru, Gün Olur, D e niz Kızı, Denizi Özliyenler İçin» adlı şiirlerde.) De niz enikonu hayatına karışmıştır, bir çok anıları onunla örülmüştür. Örneğin, sevgilisini denizle ha tırla,r:
Denizlerde onunla yaşadığım dünya Ve ey ufku beyaz cennetZere giden k1.yı (Oaristys)
Alıp içinde sesler uçuşan bu akşamdan Hafızamı bir deniz kıyısına çeken yol, (Ebabil) <<Ölümden sonra neşelenmek için» ( . . . ) <<son •suz bir deniz» düşünür <<Açıp rüzgara» yelkenini . <<deniz deniz dolaşmak>> ister:
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş, Maviliklerde · sefer etmek: Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş. (Açgam Rüzgarda) 91
Deniz onun gözünde sanki güzelliğin, temizli ğin, mutluluğun, hayatın simgesidir. Bundan ola cak, savaşa karşı yazdığı siyasal şiirleri bile de nizle besler (bk. Garip , S. 107) :
Harbe giden sarı saçlı çocuk! Gene böyle giizel dön; Dudaklarında deniz kokusu, Kirpiklerinde tuz; Harb e giden sarı saçlı çocuk! (Harbe Giden) Elbette insanın böyle düşüncele,rine, anılarına, yaşantılarına karışan denizden ayrılması çok güç tür. Yazık ki, zaman zaman O. Veli bu güçli.lğe kat lanmak zorunda kalır. Bunun üzerine, arada bir öz lem şiireri yazar: «Destan Gibi, Deniz Kızı, Denizi Özleyenler İçin». «Denizi Özeyenler İçin» uzunca bir şiirdir. Ol dukça duygulu, hatta ye;r yer şairanedir. İçinde bir iki benzetme, imge dahi vardır. Gerçi bunlar O. Veli'nin anlayışına aykırı şeylerdir, ama aslında onun deniz karşısındaki sınır tanımayan coşkunlu ğunun, akl ı ve ilkeleri aşan duya.rlığının belirtileri dir, şiiri daha da etkili kılan uf::ık ve güzel kaça maklardır. Nitekim, şiir genellikle şairin anlayışına uygundur, öteki duygu şiirlerinin yolundadır. Ta biatla ilişkiler gene dolaysızdır, edebi sanatların d ışındadır, çıplak algılara dayanmaktadır:
92
Gemier geçer rüyalarımda, Allı pulu gemiler, damlaların ü'zerinden ,. Ben zavallı, Ben yıllardır denize hasret, ( Denizi Özleyenler İçin) TOPLUMSAL ŞİİRLER : O. Veli şimdiye değin halktan kişileri, küçük insanları çoğu şiirlerinin konusu yapmıştı. Fakat bunu yaparken, amacı halkın ihtiyaçlarını, sorun larını toplumcu bir görüşle dile getirmek değildi ; halkın zevkini, halkın dilini bulmaktı: O. Veli için «mesele bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaasını yap mak olmayıp , sadece zevkini aramak, bulmak, sa natta onu hakim» kı lmaktı. Gelgelelim, zamanla bu amaç halkın sorunla rıyla da ilgilenmeğe doğru · kayar. Gi tgide toplumsal bir kimliğe bürünür. (Bu kimlik Karşı adlı kitapta iyice güçlenir.) Nitekim, Yenisi'nin yayımlandığı sıralarda O. Veli şöyle söyler: <<Edebiyatın halk k i t · Jelerine b i r şeyler söylemesi lazım . . Okur yazarları halka doğru götüren bir edebiyat isterim. Yan i edebiyatın çoğunluğa hitap etmesini istiyorum . Ço ğunluk okuyup anlamalıdır. An�ıyabilmesi için de edebiyatta kendi meselelerinden bahsedilmesi 1a� zım. . . Bugünkü dünyada çoğul}l�ğlJ. . :{�kir halk teş kil ediyor. Demek ki · edebiyat da onların edebiyat: olacaktır. Kahramanını onun içinden seçecek, haya-
tını o hayatın içinden alacak ve arasıra onun me selesinden bahsedecektir.» (3) . Peki ama yazar «halkın meselesi»nden niçin «her zaman» değil de arasıra bahsedecektir? Halkın meselesinden bahsederken nasıl bir yol tutacaktır? Hangi yöntemi kullanacak, hangi dünya görüşüne. hangi sisteme dayanacaktır? Öte yandan, halkın so runlarından açık seçik bir anlatırola söz etmek ye t ecek midir? Yazar, burada, yalnızca sorunlar ı yan sıtan bir ayna mı, yoksa aynı zamanda onların çö züm yolunu da aydınlatan bir ışıldak mı olacaktı r? Başka bir deyişle, gözlemci edilgenlikten devrim ci etkinliğe geçmiyecek midir? . . . O. Veli bu ve benzeri soruları cevaplandırmaz. Çünkü halka gösterdiği yakınlık henüz belli bir öğretiye (örneğin sosyalizme) bağlanma düzeyine yükselmemiştir. «Halkın meselelerinden çoğunluğun anlıyacağı şekilde bahsetmek» eğiliminin ilk belirtisi Destan Gibi'de görülür. Gerçi şair, orada İstanbul'a duy duğu özlemi anlatır daha çok, ama arada bir yok-· sul insanların, işçilerin haline dokunmaktan d2. geri durmaz. Yüzeyden bir tasviri aşmıyan bu do kunma, Yenisi'nde derinleşrneğe başlar. Örneği n, « Zilli Şiir» de memurların günlük yaşantısı ve ge çim sıkıntısı söz konusu edilir. <<Sucunun Türkü SÜ>>nde sabahtan akşama kadar eşeğiyle su taşıyan bir sakanın hayatı anlatılır. <<Altındağ» da bir sem tin yoksunluklarJa dolu yaşayışı, sorunları yansıtı lır. (3)
94
Tasvir
gazetesi,
2,1.3.1947
«Altındağ>> şıırının başında şöyle bir öndeyiş . bulunur: << Altındağ, Ankara'nın arka tarafında ku rulmuş büyük bir fakir fukara mahallesidir. Saba ha karşı bütün Altındağ rüya görür. Burada sa dece bir genç kızla bir lağamcının rüyasını okuya caksınız.>> O . Veli bu şiirde, gecekondularda oturanların hayatını yansıtır, ama doğrudan doğruya değil, do laylı olarak. Bunun için, ters yoldan gider: Yaşa nılmak isteneni (olması gerekeni) anlatarak yaşam-· lanı (olmakta olanı) sezdirmeğe çalışır. Gecekon duluların gördükleri düşler bu çalışmayı kolaylaş tırır. Alaylı bir anlatım düşlerin yarattığı etkiyi artırır. Böylece, yoksul insanların acı yaşayışı daha derinden duyurulmuş, sınıf ay.rımları belirtilmi�: olur.
Biri bir koca gorur rüyasında: Yüz lira maaşlı kibar bir adam. Evlenir, şehire taşınırlar. Mektuplar gelir adreslerine: Şenyuva apartmanı, bodrum katı. Kutu gibi bir dairede otururlar. Ne çamaşıra gidilir artık, ne cam silmeye;; Bulaşıksa kendi bulaşıkları. Çocukarı olur, nurtopu gibi; Elden d_üşme bir araba satın alınır. Kızılay Bahçesi'ne gidilir sabahları; Kumda oynasın diye küçük Yılmaz Kibar çocukları gibi. 95
Lağamcının hamam rüyasıdır Rüyaların en güzeli. · uzanır yatar göbek taşına; TelZaklar gelip dizilir yanıbaşına . Biri su döker, Biri sabunlar, Elinde kese sıra bekler biri. Yeni müşteriler girerken içeri, Lağamcı, Pamuklar gibi çıkar dışarı. (Altındağ)
�.96
« K A R ŞI »
Karşı O . Veli'nin son kitabı. Ölmezden bir yı l önce, 1949 da yayımlanmı§. Varlık ( 1 946-47, Aile (1 947-49 ) , Meydan ( 1 948) , Yaprak ( 1 949) dergi lerinde çıkmı§ §iirleri kucaklıyor. İçinde 17 §iir var. A§ağı yukarı Yenisi büyüklükte bir eser. Yalnızca hacmi değil, yapısı da Yenisi'ni andırıyor. Gerçi bazı özellikler daha güçleniyor, bazı özellikler ise zayıflıyor, ama genellikle hepsi de ya§amağa devam ediyor. O kadar ki, Yenisi'ndeki §iirler için yapılan geni§ sınıflama Karşı'dakiler için de yapılabilir: 1. Garip'e bağlanan §iirler, 2. Duygu ve tabiat §iir leri, 3. Toplumsal §iirler. Gelgelelim, aslında, bu sınıflama kitabı özetle mez. Çünkü, birine giren §iirlerin yanı sıra iki ya da üç kümeyi birden kucaklayan §iirlere de rastlanır. Hatta, biçimce bu kümelerin dı§ında kalanlar bile görülür: Folklorla beslenen §iirler. Onun için, sı nıflamaya, ancak kitabın incelenmesini kolayla§tır. dığından dolayı ba§ vuruyorum. F. 7
97
GARİP'E BAGLANAN ŞtıRLER : Bunlar duygudan çok akla yaslanan §iirlerdir. Kitabın içinde . küçük bir yer tutarlar. Sayıları da azdır ( 1 ) . Üstelik, daha çok biçimleriyle Garip'i ha tırlatır lar. Öz�eriyle ondan epey ayrılırlar. Hemen hemen hepsi de toplumcu bi.r eğilim ta§ırlar, alaya <<Vatan İçin)� ve ta§lamaya dayanırlar. Sözgeli§i, §iirinde sahte yurtseverler, yalancı, çalçene politi kacılar yerilir:
Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; Kimimiz nutuk söyledik. Edebiyatımızda hedefine bu kadar kestirmeden. bu kadar isabetle varan, kısalığına kar§ın anlarnca bu kadar geni§, yalınlığına kar§ ın biçimce bu ka · dar çarpıcı pek az ta§lama vardır. O. Veli yığınb düzyazının yapamadığı ya da güçlükle yaptığı i§i, büyük bir kolaylıkla yapabilmektedir. <<Vatan İçin» de iki insan topluluğu kar§ıla§tırı lıyor. Aradaki ayrılık ve çeli§me ta§lamaya temel lik ediyor. Aynı özelliği -daha yumu§ak olarak<<Ahmetler» §i irinde de buluyoruz. Toplumsal e§it lik özlemini dile getiren bu §iirde, sınıflar arasın daki ayrım isimler arasındaki ayrımlarla ortaya ko nuyor: ·
( 1 ) Belki de eskiden yazılmış da sonradan bu kita. ba alınmışlardır. Nitekim, ıcVatan İçin» şiiri üç yıl önce yayımlanmıştır ( Varlık dergis;, 1.8.1946 ) .
98
Kimimiz A hmet Bey, Kimimiz A hmet Efendi; Ya A hmet Ağa'yla A hmet Beyefendi? «İçerde» şiiri hapse dü_şmüş bir adamın yalnız · l ığını, tabiatla avunuşunu belirtir. Kuruluşça kıs::ı, basit, yoğun, fakat içerikçe derin, anlamlı, d üşün dürücü bir şiirdir. Hiçbir şey eklenemiyen ve çıkarı lamıyan, ölçülü biçili, süssüz püssüz, açık seçik bir hikaye:
Pencere, en ıyısı pencere; Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa; Dört duvarı göreceğine. ( İçerde) Erol Güney'in kedisi için yazılan iki şiir de, ay nı özellikleri taşıyan, mizalı ve yergi yanı ağır ba san başarılı örneklerdir. TABtAT VE DUYGU Ş11RLERİ:
Karşı'da tabiat ve duygu şiirleri, Yenisi'ne o ranla hem daha çok yer tuta,r, hem daha çok geli şir, güzelleşirler. Üstelik, yeni bir boyut da kaza nırlar: Zaman zaman «toplumculuk» belirtileriyl e bir lik te yürürler. Yaşama sevinci, insan ve tabi at sevgisi bu şiirlerin ortak içeriğidir. Örneğin, «Hürriyete Doğru» şiiri tabiatla bir likte olmanın kişiye verdiği mutluluk ve özgürlük duygusunu belirtir. Denizde çalışmak ya da dolaş99
mak Sait Faik gibi O. Veli için de bir sevinç kayna ğıdır:
Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola Kürekle,ri tutmanın şehveti avuçlarında; !çinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin; Gideceksin ırıpların çalkantısında. Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; Sevineceksin. Deniz özgürlüğün de simgesidir. İnsanoğlu top" lurnda bulamadığı sevinci, özgürlüğü onun güzel kucağında, onunla birleşerek bulur.
Heeey! Ne duruyorsun be, at kendini denize; Geride bekliyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su oı GÜ gidebildiğin yere. Tabiatın güzelliği, tazeliği şaire dertlerini unut turur. Örneğin, baharın gelişi, kuş cıvıltılan,. hatta «karşı damda bir güneş parçası» onu deli eder:
Sanınm ki günler hep güzel gidecek, Her sabah böyle bahar; 100
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum Derim ki: «Sıkıntılar dura dursun!» Şairliğimle yetinir, Avunurum. (Baharın İlk Sabahları) Tabiat gibi yaşamak da, O, Veli için, güzel� dir. En üzüntülü anlarında bile ondan vazgeçemez, öylesine yürekten bağlanmıştır onıı:
Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlıyamam. (Ayrılış) <<Ayrılış», görüldüğü üzere, kısa fakat özlü bü· şiir. Küçücük bir hikaye, ama okudukça, üzerinde düşündükçe genişliyor, enikonu bir roman olup çıkıyor. Özü ayrıntılardan temizlemek, az sözle çok şey anlatmak ya da sezdirmek O. Veli'nin övülesi özelliklerinden biridir. Onun bir başka i"izelliği de, kişiselle evrenseli birlikte vermesi, da� ha doğrusu, kişiseldeki insancılı ortaya koyması dır. Başka bir deyimle, kendi halini insanlığın haline bağlamasıdır. <<Ayrılış» şiiri bunun güzel bir örneğidir .. O. Veli tabiata rcımantik olmaktan çok gerçek · çi bir gözle baka,r. Onu birtakım sıfatlarla, imge lerle süslemez, <<olduğu gibi>> görür, sever. Ayrı ca, Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin ve Reca izade Ekrem örneği, tabiatı dıştan. insansız ama 101
güzel bir kartpostal gibi seyret�z. Onu yaşar, o nunla sarmaş dolaş olur, sevişir, hatta özdeşir ( identification) . Şu parçada görüldüğü gibi:
Gene de güzel günler geçirebilirim; Gecirebilirim bu mavilikte. Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız, Ağacın gökyüzüne vuran aksinden, Her sabah erikleri saran buğudan, Buğudan, sisten, aşktan, kokudan . . . (Dalga) Tabiat deyince O. Veli'nin aklına ilkin İstan bul ve deniz gelir. Hatta, deniz bile çoğunca İs tanbul'un denizidir. İstanbul doğup büyüdüğü, candan sevdiği, ayrılığına dayanamadığı bir şe hirdir. Şiirlerinde sık sık ondan söz açar: «İstanbul Türküsü, Destan Gibi, Kapalı Çarşı, Galata Köp rüsü, İstanbul'u Dinliyorum» adlı şii rle,r buna ör nektir. « İstanbul'u Dinliyorum» bunların en güzeli dir. Şiir şöyle başlıyor:
istanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyar Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, 102
Sucuların hiç durmıyan çıngırakları; lstanbul'u dinZiyarum gözlerim kapalı.
O. Veli bu parçada «teşbih, istiare, mecaz, müba lağa>> gibi edebi sanatlara baş vurmuyor. Açık ve yalın bir anlatımla yetiniyor. Ama ,eskiden «şi irde ses asla mühim değildir» derken; şimdi müzikten, hatta belagattan yararlanmaktan geri durmuyor. Örneğin, birinci mısrayı hem parçanın başıncla, hem de sonunda kullanıyor. Bununla da yetinmi yor, aynı mısrayı her bölümün sonunda bir daha tekrarlıyor: Yineleme sanatı. Ayrıca, mısralarm sonuna uyağa çalan sözcükler koyuyor: «Esiyor sallanıyor, ağaçlarda - uzaklarda, çıngırakları - ka palı» gibi. Üstelik, belirli a.ralıklar_la belirli sesleri tekrarlıyarak bir çeşit ahenk sağlıyor: Hemen he men bütün mısralarda n-1-r-k/a-u-io-ı seslerinden en az ikisi çoğunlukta . . . O. Veli bu parçada akıldan çok duyguya daya nıyor. Gerçi romantik duyguculuğa kapılmıyor, am a gerçekçi bir duya,rlığa yaslanınağı d a sakıncalı gör müyor. Bütün bu özellikler şiire klasik denilebile cek bir yapı kazandırıyor. Elbette, Vazgeçemediğim'le başlıyan bu ayrılış çı hareketler -Garip'te savunulan katı ilkeler göz önünde tutulursa- şair için bir çeşit yumuşama, hatta gerileme sayılabiUr. (Nitekim Nurullah Ataç' la Oktay Akb;ıl öyle saymışlardır.) Ama bunun, şıırının zararına olduğu söylenemez. Tersine, artık görevini yapmış olan o ilkelerden sıyrılma, O. Ve103
·
li'nin yararına olmw�tur denilebilir. Bu yönden ba kılınca, Nurullah Ataç'a değil de, bir vere kadail Mehmed Kaplan'a ve en çok da Memet Fuat'a hak vermek daha doğru görünüyor: «Orhan Veli'ler Garip'i yaratan anlayı§tan, a§ırı bir yenilik arkasın da ko§arken getirdikleri yasaklardan uzakla§tıkça §İir alanındaki önemleri arttı. En ba§arılı eserleri · -yeni olmayı ilerilik sananlara uyarak söylüyorum geri dönerken verdiler. Daralan çemberi geni§letirken.>> (2 ) . TOPLUMSAL ŞİİRLER :
Destan Gibi' de ba§lıyan, Yenisi'nde su yuzune çıkan toplumsal eğilim, Karşı'da iyice geli§iyor. Bir ideoloj iye, bir ülküye bağlanınağa kadar gidiyor . «Şekil bakımından türlü imkanları denemi§ olan Türk §iirinin de, bir dünya görü§üne bağlanması lazım. Üstelik bu görü§, ileri b i r görü§, çağımıza yara§ır bir görü§ olmalıdır.>> (3) . Böylece, O. Veli'nin önceleri halkın diline, zev kine duyduğu ilgi sonunda onun çıkarlarını savun ınağa varıyor: «Menfaatleri bir yandan diline, bir yandan da doğrudan d oğruya halka bağlı olan §ai rin bağlı olduğu o büyük kalabalığı unutmaması lazım>> geldiğine inanıyor ( 4) Artık, «§air deyince meselesi olan bir insan>> anlıyor. Bu insan «halkı halka anlatıyor. Kendisi de halktan, kendi refahı_
( 2) (3)
(4)
104
Memet Fuat - Düşüneeye Saygı, 1000 , S. 23 O. Vel i Kanık - Yaşayan Sanat ve Lettrisme, Yaprak, Sayı 3 Orhan Veli - Şairin İşi, Varlık 1 948, sayı 333
nın çoğunluğun refahına bağlı olduğunu, çoğunlu ğun da halktan ba§ka bir §ey ' olmadığımı bili y ou (5) . Bu bilinç O. Veli'yi eyleme götürüyor. Önce, o yılların özgürlük kavgasında ilginç bir yeri olan Hür ve Zincirli Hürriyet gibi · gazetelerde bir kaç yazı yayımlıyor. Sonra, 1 Ocak 1949 da kendisi yarı siyasi, yarı edebi bir kavga dergisi' çıkarıyor: «Yaprak» . 15 Haziran 1950'ye değin 28 sayı çıkan Yaprak halktan ve özgürlükten yana, geridliğe ve baskıya, ırkçılığa ve yobazlığa kar§ı bir dergiydi. Garip'te olduğu gibi gene Oktay Rifat'la Melih Cevdet de O. Veli'yle beraberdiler. Sabahattin Eyuboğlu, Abidin Dino, Orhan Kemal, Suat Ta§er, Cahit Irgat vb. gi bi toplumcu yazarlar da onların yanındaydı. O. Veli Yaprak'ta bir ülkücü gibi çalı§ıyor. Tür lü yoksunluklara, baskılara, tehditlere göğüs geri yor. Bir yandan Selamet, Sebilürre§at ve İslamiyet gibi gerici dergilerle tartı§ır, toplumcu yazılar ya yımlarken, bir yandan da §iirler yayımlıyor. (A§a ğı yukarı her iki sayıda bir §iir.) Bunlardan bazıla rını seçerek Karşı adlı kitabına koyuyor. Bazıları ise, birdenbire ölmesinden dolayı hiç bir kitabınn girerneden kalıyo;r.
Karşı'da yer alan toplumsal §iİrler üç bölüme {5)
Orha-n Veli - Cumhuriyet Devrinde Şiir, Yeni İstanbul, 29.10. l950
105
ayrılabilir: Garip çizgisini sürdürenler, halk §iiri ne özenenler, öbür §iirler.
Garip çizgisini sürdürenleri yukarda inceledik. Halk §iirine özenenierin ise sayısı biri geçmiyor: «Pireli Şiir» . B u da yeni değil, eskiden, Destan Gi bi nin yazıldığı dönemden kalma; 1946 da Varhl: dergisinde yayımlanmı§. '
«Pireli Şiir» in bir adı da «Bozuk Düzen» . Top lumdaki bozuklukları, aykırılıkları yeil"'iyor. Yergiy<! hafif bir alay e§lik ediyor:
Kimi peygambere inanır; Kimi saat köstek donanır; Kimi kiitip olur, yazı yazar; Kimi sokaklarda dilenir.
Halk bu bozuk düzenden §ikayetçidir. Ama onun nasıl düzeleceğini bilmemekte, kimseye der dini dinletememektedir:
Bu ne acaip bilmece! Ne gündüz biter, ne gece. Kime söyleriz derdimizi; Ne hekim anlar, ne hoca.
106
Bu bozuk düzenin artık düzelmesi, halkın yok sulluktan kurtarılması ve toplumsal adaletin geır çekleşmesi gerekiyor. Görüldüğü gibi, O. Veli halk dilinin, halk şi irinin deyişine kendini kolaylıkla uyduruyor. Ölçü yü, uyağı rahatlıkla kullanıyor. Sözcük tekrarlanndan (kimi, ne, bu gibi) usta lıkla yararlanıyor. Üstelik, kendine özgü o yalınlık ve yoğunluktan, o espri ve alaydan da ayrılmıyor. Yaprak'ta yayı mladığı; ama kitabına almadığı «De likli Ş i ir» ile «Geli.rli Şiir» de de aynı özelliği sür dürüyor. Karşı'daki öbür toplumsal şiirler biçimce «Pi reli Şiir" den ayrılıyorlar: Halk şiirine yaslanmı yorlar. Garip'e de bağlanmıyorlar. Ayrıca, yansıt tıkları toplumsal özleri de çoğun tabiat temiyle bir likte i şliyorlar. Örneğin, kitaba adını veren «Kar §1» şiiri, tabiattaki güzel düzenle toplumdaki çirkin düzeni karşılaştırıyor. Bir yandan, iki düzen a rasındaki karşıtlığın şairde uyandırdığı üzüntüyü düzenin gösteriyor, bir yandan da yürürlükteki doğurduğu kötülükleri belirtiyor. Bu, insanı insana düşüren, zayıfı kuvvetliye ezdiren bozuk bir düzen dir: . .
Bak! Dünya . renkler içinde! Bu güzel dünya içinde 107
Sevin sevinebilirsen, insanlığın haline karşı. Durmadan işliyen saatlerde Dişli dişliye karşı; Dişlilerin arasında, Güçsüz güçlüye karşı. Herkes bir şeye karşı. Küçük hanım, yatağında, uykuda, Rüyalarına karşı. Bu parçanın da gösterdiği gibi, O. Veli ses uyumlarından, tekrarlardan yararlanıyor. Aynı ya· rarlanmaya, «Galata Köprüsü» adlı şiirde de rast lanıyor. Hem de daha geniş ölçüde . . . «Galata Köprüsü»nde O . Veli denizde çalışan insanlara (kayıkçılara, balıkçılara, çımacılara, dü mencilere vb.) beslediği sevgiyi anlatıyor:
Dikilir köprü üzerine, Keyifle seyrederim hepinizi. Kiminiz kürek çeker, sıya sıya; Kiminiz midye çıkarır dubalardan; Kiminiz dümen tutar mavnalarda; Görüldüği:i üzre, O. Veli insanları gene tabiat la birlikte ele alıyor. Denize duyduğu tutkunluk, deniz işçilerine duyduğu yakınlıkla birleşiyor. Hat· ta, bir yerde, ikisi birbirine karışıyor. Tabiat insa na, insan da tabiata dönüşüyor. Kuş insan oluyor, · insan da kuş, yahut balık; yahut vapur, yahut bu lut . . . 108
Kiminiz kuştur, uçar, şairane; Kiminiz balıktır, pırıl pırıl; Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra; Kiminiz bulut, havalarda; Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı Şıp diye geçer Köprü'nün altından; O. Veli bu sevgi dolu bertzetmele�den sonra sö zü kendisine getiriyor. Kendisiyle, adı geçen insan lar arasındaki ilişkiyi açığa vurarak şiiri bağlıyor:
Ama hepiniz hepiniz. . . Hepiniz geçim derdinde. Bir ben miyim keyif ehli, içinizde? Bakmayın, gün olur, ben de Bir şiir söylerim belki sizlere dair; Elime üç beş kuruş geçer; Karnım doyar benim de: (Galata Köprüsü) Yazık ki, «Galata Köprüsü»nde, O. Veli duygu ya fazla kapılıyor. Bunun sonucu, ölçü ve denge biraz bozuluyor: Şiirin yoğunluğu ve yalınlığı aza lıyor. Gereğinden çok uzatılan tasvirler, sözcük ve içerik tekrarları, sayıp dökmeleır, şairane benzet meler bunda rol oynuyor. Bu da, O. V eli'nin eski· den koyduğu yasakları artık pek umursamadığını gösteriyor. Gerçi, «Bedava>> şiirinde de aşağı yukarı aynı 109
durumla karşılaşıyoruz. Ama bu, ölçü ve dengeyi sarsıcı bir düzeye çıkmıyor. «Bedava»da da ses uyumlarına geniş yer veriliyor. Bunun için ya ba · zı sözcükler (örneğin bedava :ıözcüğü) tekrarlanı yar ya da uyağımsı sözcükler (örneğin, dışı-kapısı bedava-ama) kuHanılıyor. Doğrusunu söylemek ge rekirse, bu tekrarlar ve kullanmalar şiirin yara rına oluyor. Özellikle «bedava» sözcüğünün karşıt· lıklar arasında tekrarlanması şiirin özüne uygun düşüyor: Belirtilmek istenen çelişmeyi daha da keskinleştirmeğe, dolayısıyla okur üzerindeki etkiy: daha da artırınağa yardım ediyor. «Bedava», kapitalist düzendeki sözde özgürlük ve eşitlikle eğleniyor. Ekonomik temele dayanma y an bir özgürlük ve eşitliğin yani biçimsel demok rasinin yetersizliğini, . saçmalığını gösteriyor. Hem de nutka kaçmadan, nesre düşmeden, şiiri yitirme den, başarıyla:
Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava. 110
« S O N
Ş İ İ R L E R •
Bunlar, O. Veli'nin son döneminde yazdığı ve kitap haline getiremediği §iirlerdir. Çoğu §airin sağlığında 1949 - 50 yıllarında Aile ve Yaprak der gilerinde, bir kaçı ise ölümünün ertesinde 1950-51 yıllarında Yeditepe ve Varlık dergilerinde çıkmı§ tı,r. Sonra, hepsi 1951 de Bütün Şiirleri adlı kitapt<ı. toplanmı§tır. Son Şiirler genellikle Karşı'daki örneklerir.. uzantıları sayılabilirler. Zaten aralarında za man bakımından da büyük bir uzaklık yoktur. A§ağı yukarı aynı yılların ürünleridirler. Bundan ötürü birtakım eski yargı ve çözümlemelerin tek: rarlanması zorunlu. Bunun da incelerneyi §i§ireceği belli. Bu kaçınılmaz §i§meyi, hfç değilse, azaltmak için daha çok Karşı'dan ayrı§an yanlar üzerinde• durmam, birle§en yaniara ise kısaca değinmem ge rekiyor. lll
Karşı'dakiler gibi S on Şiirler de yine kabaca üç kümeye ayrılırlar. Ama hepsi de ses uyumlarına, yarım uyaklara yer vermeleri bakımından btrleşir ler. O. Veli bu yönüyle eski şiir anlayışından sapar, vaktiyle koyduğu bazı yasakları çiğner, onların artık görevlerini tamamladıklarına .inanır. GARİP'E BAGLANAN ŞtıRLER : Aslında, Garip'e bağlanan şiiderden değil, biı· tek şiirden söz etmek doğru olur. Çünkü bu sıfata uygun yalnızca bir örnek var Son Şiirler bölümün ' de: «Rahat . . . >> «Rahat» espriye, sürprize ve halk diline yas lanması bakımından Garip çizgisiyle birleşir , · amtt uyaktan ve tekrarlardan yararlanması bakımından da ondan ayrılır. Kısa, yalın ve yoğun bir şiirdil". Eylemden ve sıkıntıdan kaçan kişileri taşlar, on larla alay eder. Hayatın sonu gelmiyen bir kavga olduğunu anlatır:
Şu kavga bir bitse dersin, A cıkmasam dersin, Yorulmasam dersin, Çişim gelmese dersin, Ölsem desetıe! . DUYGU VE TABİAT ŞtıRLERİ Sayıca en kabarık olanlar bunlardır. Bu durum O. Veli'nin akıldan çok duyguya yaslandığını, kendini artık ilkelerinden çok yaradılışma bıraktığın: gösterir. Gerçi Ataç tersini öne sürüyor, ama ben 112
inandığımı söyliyeyim: Bu bırakı§, §iiırinin zararı na değil, yararına olur. Daha rahat, daha içten, da ha tatlı bir anlatıma yol açar. O. Veli tabiat kar§ısında yine mutlanır, kendin: .ıen geçer. Tabiat onun için sevinç ve güzellik kaynağıdır, bir çe§it içkidir.
Giderim, deniz çeke1·; Deniz çeker, dünya tutar. lçkiye benzer bir şey mi var, Bir şey mi var ki havada Deli eder insanı, sarhoş eder. (Dalga) Yazık ki tabiatın verdiği bu sarho§luğu geçim derdi bozar:
Ne yardan geçerim, ne serden; Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama . . . Bırakrıııyor son gördüğüm, bırakmıyor geçim derdi. Oymuş, diyorum, zavallı şairin Görüp göreceği. (Macera) Böylece, O. Veli . tabiatı insanın ve hayatın dı §ında, soyut bir güzellik olarak değil, insana ve ha yata bağlı somut bir gerçeklik olarak i§lemi§ olur.. F. 8
113 -
'Ba§ka bir deyimle, O. Veli en duygulu ya da ro· mantik anlarında bile gerçeği unutmaz. Yukarıya bir parçası alınan <<Macera» §iirinin önceki iki dört lüğünde bu durum daha açık görülür. Hayali yaratıklar bile O. Veli'ye gerçeği , ha tırlatır. (Bu yanıyla O. Veli oldum olası gerçekçi 'bir §airdir.) Sözgeli§i, denizkızı onun gözünde san ki bir balıkçıdır. Hayat onun için çetin bir kavga dır, ama güzel ve sevilesi bir kavga . . . O . Veli karamsar değildir. 1940-50 arası çoğu toplumcu §airlerimiz gibi o da hayatı , dünyayı. insanları sever. Gerçi bu sevgi o yılların yaygı n eğilimlerindendir. Ama o, bu eğilimi bir özenti ola rak değil, duyarak benimsemi§tir. Bundan ötürü de, ne denli güç ve acı olursa olsun ya§amayı ölüme :yeğ tutar, ondan ayrılınağı dü§Ünmez :
Biliyorum, kolay değiJ yaşamak; Ama işte Bir öliinün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay d,eğil bu günyada ayrılmak . (Ya§amak II) TOPLUMSAL ŞİİRLER : «Kuyruklu Şiir» ile <<Cevap>> iki kedinin ko nu§masını anlatır. Kedilerden biri ciğercinin kedi1 14
. sidir, öbürü ise sokak kedisi. Biri varlıklı sınıfı� öbürü yoksul sınıfı temsil eder. Aralarındaki ko nw�ma bu sınıfların birbiriyle ili§kilerin� ortaya çı karır. Birinci §iir (<<Kuyruklu Şiir») yoksul sınıfın durumunu belirtir: Uyuşamayız, yollarımız ayrı; Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi; Senin yiyeceğin kalaylı kapta; Benimki aslan ağzında; Sen aşk rüyası götürsün, ben kemik. Ama seninki de kolay değil, kardeşim; Kolay değil, hani, Böyle kuyruk sallamak tanrının günü. (Kuyruklu Şiir) İkinci §iir -<<Cevap» ( ciğercinin kedsinden so kak kedisine) - ise varlıklı sınıfın yoksul sınıf kar §ısındaki davranı§ını gösterir. Bu, bencil ve ho§gÖ rüsüz bir davranı§tır. Çıkarına dakunulunca ahlak kurallaır ını bile çiğnemekten çekinmeyen amansız· bir topluluğun davranı§ı :
Açlıktan bahsediyorsun; Demek ki sen komünistsin. Demek bütün binaları yakan sensin. Istanbul'dakileri sen, Ankara'dakileri sen . . . Sen ne domuzsun, sen! u s.
Her iki §iir de akla ve dü§ünceye, alaya ve _yergiye dayanıyor. O. Veli, temsili bir yolla, yü rürülükteki topluın düzenini ta§lıyor . Bu d üzeni belir leyen temel ili§kilere -sınıf çatı§malarına- I§ık tutuyor. Hakçasını söylemek gerekirse, bunu bilinçle ve ba§arıyla yapıyor. Esnek bir anlatım, i§lek bir dil, ölçülü bir kurulu§, zekice bir kavrayı§, bilgili bir bakı§, halk ağzından ve ses uyumlarından ustaca bir yaralanı§ §iire sağlam ve etkili bir yapı sağlı yor. FOLKLORSU ŞİİRLER :
Son Şiirler arasında halk §ıırıne özenen, daha doğrusu, bu §iire yeni zevki a§ılamak istiyen iki ör nek var: <<Delikli Şiir>> ile <<Gelir li Şiir>> . İkisi de daha önce bir yerde yayımlanmamı§. Belki de §air bunları eskiden yazmıış, beğenmeyerek ya da ben zerlerinin gördüğü tepkiden yıl_arak bastırmak iste memi§tir. Nitekim, Destan Gibi yayımlanınca, ba� ta Ataç olmak üzere birtakım ele§tirmenlerin sal dırısına uğramı§tır. Oysa, iki §iire de <<kötü>> denilemez. Özellikle, «Gelirli Şiir» ho§ bir eserdir. Halk türkülerinin de yi§ imkanlarını rahatlıkla ve yeni bir anlayı§la kullanır. Tekrar !ardan, uyaklardan, ses uyumların dan iyi yararlanır. Halk dilinin iyi tadını çıkarır. <<Gelirli Şiir» de O. Veli halktan bir insanın -bu insan kendisi de olabilir- halini tasvir eder. Onun hem borçlu, hem de aşık olU§Undaki aykırılığı gülünçlü bir deyi§le dile getirir: ·
11 6
1stanbul'dan ayva gelir, nar gelir, Döndüm baktım, bir edalı yar gelir. Gelir desen dar gelir; Gün aşırı alacaklılar gelir. Anam anam, Dayanetmam, Bu iş ban.a zor (lelir. (Gelirli Şiir) Şairin ölümünden sonra Yeditepe dergisinde (Aralık 1950) «Kevgir» adıyla yayımlanan <<Delikli Şiir» de yine parasız ve kılıksız bir ki§inin hali tekerlerneye kaçan alaylı bir anlatı§la dile getirilir :
Cep delik, cepken delik, Yen delik, kaftan delik, Don delik, mintan delik; Kevgir misin be kardeşlik! (Delikli Şiir) Her iki §iirde de yoksulluk, geçim derdi söz konusu ediliyor. Aynı konuya O. Veli ba§ka §iirle rinde de değinir. Destan Gibi'den ba§lıyarak git gide bu teme daha çok yer verir. Sözgeli§i, <<İçinde. Ölüme Yakın, Altındağ, Socunun Türküsü, Galata Köprüsü, Pireli Şiir, Macera» adlı §iirlerde bu teme rastlamr. Şiirlerin bir parçası ya da bütünü bu te Çünkü, ·mi i§ler. Bunu da tabii görmek gerekir. yalnızca sözünü ettiği halktan ki§iler değil, O. Ve ili'nin kendisi de epey geçim sıkıntısı çekmi§tir. B u sakıntı zaman zaman §iirlerinde yansımı§tır. 1 17
Bir fcı;kir Orhan Veli'yim; Veli'nin oğluyum, Tarifsiz kederler içinde.
mı sraları bir gerçeğin anlatımıdır. 1947 de, Reşat Şemsettin Sirer'in bakanlığı sırasında, Tercüme B ürosu'ndaki işinden çıkarıldıktan sonra, bu ger çek yıldan yıla keskinleşmiş, şairin son dönemind2 göze batar bir hal almıştır. O. Veli okuyarak ka zandığı bilinç kadar yaşadığı bu gerçeğin de etki siyle günden güne toplumculuğa yaklaşmıştır. Ar· · kadaşı Melih Cevdet yazıyor: <<Otuzyedi, otuzsekiz yıllarının Orhan'ı artık çok geride kalm ıştı. Gün den güne üstü başı fakirleşiyor ama işine, uğraşınCi olan saygısı artıyordu. Şiiri ile olduğu gibi yazısı ile de geriliğin amansız düşmanı kesilmişti.» ( 1 ) . Yaprak dergisini böyle bir dönemde çıkarmağ:ı girişti. « Tek serveti, sevdiği birkaç yağlıboya res mi satarak, yemekten giyrnekten geçerek işine de vam etti.» (2) . Türlü sı kıntılara, tehlikelere kat landı. Curnallardan, tehditlerden yılmadı. Yiğitçe dayand ı . Bir dostunun söylediği üzere: <<Orhan Ve li, birçok sathi görüşlülerin tanıtmak istedikleri gibi, (Rakı şişesinde balık olsam) mısraının derbe der, mesuliyetsiz şairi değildi. Evet, uzun zaman danberi işsiz ve parasızdı. Büyüklere yaranmak te nezzülünde hiç bulunmadığı için, elinden tutanır şiirlerini armağanlara layık göreni yoktu. ( . . . ) Ni(1) (2)
118
Son Yaprak, 1 .2.1951 Abidin D"n:J Yeni Şair, Son Yaprak. 1.2·.1961 -
hayet onu ölüme kadar sürükleyen içkinin ve bo hemin kaynağı, şüphe yok ki içinde yaşadığı şart lardır. ( . . . ) Biliyorum ki sanatkara, hele Orhan gibi yarının sanatını kuran bir sanatkara değer ve iş vermesini bilen bir cemiyette, Orhan Veli 36 ya �ına doyamadan göçüp gitmezdi.>> (3) .
(3)
Aynı dergi, ııOrhan Veliıt başlıklı yazı.
119
G E N E L L E M E ÖZET Şimdiye değin O. Veli1nin eserlerini teker teker gözden geçirdim, ki§iliğini -eserlerine bağlı ola rak- evrimi içinde gösterrneğe çalı§tım. Şimdi de· bu evrimden çıkan genel sonuçları belirtmek isti yorum. Bunun için ilkin, buraya kadar söyledikle rimi kabaca özetlernem gerekecek. O. Veli edebiyat dünyasına Fransız §airlerini (Ronsard, Baudelaire, Verlaine, Rimbaud vb.) oku yaırak girer. Onların, özellikle de simgecilerin (sem bolistler) Türkiye'deki izleyicileri arasına katılır. Arada bir Ahmet Ha§im ile Necip Fazıl'dan, hatta Cahit Sıtkı'dan esintiler ta§ıyan, . ama onlardan çok Ahmet Harndi ve Ahmet Muhip çizgisine yakla§ar ürünler verir. Rene Bizet'den, Franz Hellens'den '•mülhem» olduğunu belirttiği §iirler yayımlar. Ger çi bunlar pek güzel örnekler değildir, fakat yirmi iki ya§ındaki genç bir §air için umut vericidir. Hatta, bazıları o günlere göre oldukça ba§arılıdır. 120
Şiirler ölçülü ve uyakl ıdır, heceyle yazılmıştır. Ama ·0. Veli aruzu da, gtinün şiiri kadar dünün şiirini de iyi bilir. (Hayyam'dan, Mevlana'dan yaptığı ru· ,bai çevirileri ile kendi yazdığı rubaileri, şarkıları ve <<Efsane» adlı şiiri bunun belirtileridir.) İlk şiirlerinde geçmişi özleyiş, çocukluk anılan, sevgiliyi bekleyiş, tabiat sevgisi, yalnızlık, umutsuz-. luk, sıkıntı vb. gibi temleri işler. Duygusal, bireysel, romantik bir tutumu vardır. Gerçeklerden çok düş l eri sever. Mısraları koyu bir üzünçle doludur. An latım lirik, dil durudur. Müziğe önem veri1miştir. Sıfatlardan, geleneksel biçimlerden yararlanılmış· tır. Bu şiirlerden sonra O. Veli'nin ilk yeni şiirleri yayımlanmağa başlar. Bunlar, Garip adlı kitapta toplanacak yıkıcı ve şaşırtıcı örneklerin öncüleri dirler. O sıralarda şairin severek okuduğu ve etki lendiği Breton, Eluard, Soupault, Jacob, Supervielle adlı gerçeküstücülerin şiirleri gibi öl çüsüz ve uyak· sızdırlar. Özgür koşukla yazılmışlardır. Geleneksel şiirle, edebi sanatlarla, yerleşmiş kalıplarla, şaira nelikle, resimle, hatta m üzikle bağları koparmış lardır. Çünkü O. Veli <<sanatlarda tedahüle taraf tan> değildir. <<Resmin sadece :renk, musikinin sa dece ses, şiirinse sadece manadan ibaret olması» gerektiğine inanır ( 1 ) . Nitekim, şiirleri açık, yalın ve basit bir kuruluştadır. Sıfatlar yok denecek ka ·dar azdır. Yürekten c;ok kafaya seslenirler. Çoğunda ince ( 1)
Akşam,
l . 10 .1.940
121
bir alay (ironi) bulunur. Küçük insanların gündelik hayat hikayeleri, yolculuk anılan, çocukluk ya§an _; tiları, tabiatla ili§kiler, sava§ın kötülükleri bel li ba§lı konulardır. İlk dönemdeki §iirlerde ağır basan hayal, duygu, dram, tabiatötesi (metafizik) , romantiklik gibi özelliklerin yerini §imdi sırayla hayat, madde, akıl, mizah, tabiat, gerçeklik almı§ tır. Ciddilik yerini bıyık altından gülmeye (espri ye) ve §a§ırtıya, bireysellik yerini ki§ile§tirmey2 (tipler çizmeye) bırakmı§tır. Şiir ayıklanıp kısal mı§, Japonların hay-kay'larını andıran bir kılığa bürünmü§tür. Gelgelelim, bu kılığa bakarak O. Ve-· li'yi Japoı;ı taklitçiliğiyle suçlamak ne denli yersiz se, gerçeküstücülerden aldığı bazı etkile.re bakarak Fransız taklitçiliğiyle suçlamak da o denli yersizdir. Çünkü O. Veli aldığı E'tkileri ki§iliğinin teknesinde yağurarak kendinE' özgü bir birle§im kurmasını bil mi§tir. Bir yazısında bu tutumunu güzel açıklar: <<Biz Surrealiste değiliz ( . . . ) Bizim §iirlerimiz mo dern Avrupa şairlerinden hiç birininkine benze mez. Biz Garp §airlerinden ziyade kendi halk sa natkarlarımızdan, onların §iirlerinden, onların eda larından istifade ediyoruz.» Garip O. Veli'nin ilk §iir kitabıdır. Ba§ında · O. Veli'nin <<§iir hakkında dü§Ünceleri» ni belirten bir de önsöz vardır. Önsöze göre, §iirde <<vezinle kafi ye birer kayıt»tır. <<Te§bih, istiare, mübalağa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayal zenginliği ( . . . ) tarihin aç �özünü doyur mu§tur. ( . . . ) Eskiye ait olan her§eyin, her §eyden evvel de §airanenin aleyhinde bulunmak lazım. ( ) . . .
122
Şiir bütün hususiyeti edasında olan bir söz sana tıdır. Yani tamamiyle manadan ibarettir. Mana in sanın he§ duygusuna değil, kafasına hitap eder . . >> Bu ilkelerle O. Veli bir yandan Hececilerin, bir yandan Ahmet Ha§im'in, bir yandan da Nazım Hik met'in §iir anlayı§ına tepkide bulunur. Onların §i irine kar§ı bu ilkelere bağlı yeni bir §iir kurmağa giri§ir. N. Hikmet hapse atıldığı, A. Ha§im öldüğü, Hece §iiri ise iyice yıprandığı için giri§imi hedefine kolay varır. Ayrıca, ha§langıçta politikaya karı� maması da bu kolaylığı artırır. Garip, sözü geçen ilkeleri uygulayan §iirleri kucaklar. Bunlar, yukarda özelliği açıklanan ilk yeni §iirlerin daha seçkin, tutarlı, yoğun ve çarpıcı örnekleridir. Genellikle, dil daha bir arınıp durul· mu�, kitabi dilden konu§ma diline daha bir yakla§ mı§tır; anlatım daha bir yalınla§mı§ ve kurulu§ daha bir sıkıla§mı§tır; sıfatlar daha bir azalmı§ (hatta silinmi§) , mizalı ve §a§ırtma öğeleri daha bir artmı§tır. Ne var ki, bu geli§imlere kıır§ılık, Garip ilk yeni §iirlerin bir ta§kınlığını da bağrında ta§ı:r: <<Eski edebiyatların öğrettiği her§eyi», <<Çe§itli sa natlarıyla bütün bir geleneği atmak»' tutkusu . . . Aslı aranırsa, ölçüyü kaçırdıkça olumsuzla§an bir tutkudur bu. Her §eyden önce, imgenin §iirden kovuln:ıası olumsuz bir dav.ranı§tır. Çünkü imge §iirin, hatta edeb.iyatın çok önemli bir t�mel öğesi dir. Gerçi imgeye ba§ vurmaması O. Veli'yi eski §airlerden olduğu kadar gerçeküstücülerden de bir _ yerde ayırmı§tır, ama §iirini de bu temel öğeden .
123
yoksun bırakmı§tır. Bunda, geleneksel edebiyatın: aralıksız sömürüp a§ındırdığı <<§airane»ye O. Veli' nin duyduğu haklı tiksintinin ne denli payı varsa, imgeyle §airaneyi yanlı§lıkla birbirine karı§tırma nın, giderek e§ saymanın da o denli payı vardır Öte yandan, geleneğe geri dönmek ya da gele neği aynıyla sürdürmek kadar onu tümüyle orta dan kaldırmak da olumlu bit- davranı§ sayılamaz. Olumlu davranı§: Geleneği devrimci bir tutumla ele§tirip özürnlemek ve onu gerçekle§tirilecek ye · niliğin bir sıçrama tahtası olarak kullanmaktır. Bu bakımdan, O. Veli'nin -özellikle ba§langıç döne minde- geleneği toptan yıkmağa, kaldırınağa yel tenınesi olası bir ݧ değildi : Yoksa, hem . §Üri kök süz kalacak, hem de teknik imkanları adamakıllı daralacaktı. Nitekim daralmı§tı da. Onun için, bü .t ün a§ırılığına kar§ın, O. Veli de gelenekle bağını büsbütün kesemedi : Hiç değilse bir yanıyla halkm diline, �evkine, hayatına yaslanınağa çalı§tı. İyi de etti. Çünkü bu çalı§ma onu tam köksüzlükten kur tardığı gibi §iirinin de tutunmasına azçok yardım etti. Bunu gören §airin gelenek kar§ısındaki sert, m utlakçı tutumu yava§ yava§ yumu§amağa ba§ladı . 1 945 ten sonra gitgide gelenekten, en çok da falk lordan yararlanmağa yöneldi. Vazgeçemediğim bu yöneli§in bazı ürünlerini kucaklar. Gerçi Vazgeçemediğim genellikle Garip 'i sürdürür, ama onu oldukça geli_§tirir, yumu§atır. Bu yumu§ama Garip'teki katı ilkelerden -az da olsa- ayrılı§a yol açar: Kimi §iirlerde akıl çizgi sinden duygu çizgisine kayılır, mizalı ve §a§ırtma 124
bırakılır, yer yer uyağa ve sıfata ha§ vurulur, söz- · cük tekrarlarından, müzikten yararlanılır. Hepsin . den önemlisi, halk §iirinin dil ve deyi§ine özeni lir. Ba§ka türlü söylersek: O. Veli ucun ucun gele neğe yana§ır. Bu sınırlı yana§ma Destan Gibi'de epey ilerler. O. Veli halk §iirinden yararlanmağa, ona günün zev·· kini a§ılamağa giri§ir. Fakat soruna salt zevk açı sından baktığı, devrimci bir görü§e yaslanmadığ: için giri§iminde tam bir ha§arı sağlıyamaz. Bundan ötürü kıyıcı ele§tirilerle kar§ıla§ır. Ötedenberi ken disini öven Ataç dahi onu yerer. Yenisi'nde halk §i irine yönelme eğilimi bıra kılır. Buna kar§ılık, gelenekle barı§ma ve Garip' ten uzakla§ma eğilimr güçlenir. Ayrıca, duygusal ve· toplumsal eğilimler ağırlık kazanır. Yukarda sözü edilen temlere özgürlük dileği, ya§ama sevinci, in _ san sevgisi gibi temler de eklenir, daha doğrusu bu temler iyice su yüzüne çıkar. Gündelik hayatın ve sokaktaki insanın sorunları eskisine göre §iirde da· ha geni§ yer tutar. Gerçi §iirler biçim yönünden azçok Garip'tekileri andırırlar, ama daha olgun ve daha özgür bir kurulu§ları olduğu da gözden kaç· maz. Üstelik, içerikçe tek insanın halinden insan ların haline doğru bir yöneli§e tanıklık ederler (Tekilden çoğula, bireysel insandan toplumsal in; sana geçi§.) Bu geçi§ Karşı'da daha geni§ ve kesin bir dü zeye çıkar. Toplumsallık eğilimi giderek toplumcu luk halini alır. O. Veli enikonu bir ülkü ve eylem adamı olur. Yaprak dergisindeki yazıları ve §iir125
leriyle gericiliğe ve sömürücülüğe kar§ı sava§ır. Toplumdaki haksızlıklar ı, bozuk!ukları ele alan alay · lar, ta§lamalar yazar. Ama, bunları yaparken, ta biatla, hayatla olan bağlarını gev§etmez. Toplum sal yergilerinin yanı sıra -Yenisi'nde olduğu gibi duygu ve tabiat §iirleri de kaleme alır. Bu §iirler , çoğunlukla Garip çizgisinden epey ayrılın!§, kafa dan çok yüreğe seslenen, tekrarlardan, ses uyum larından yaralanan ürünlerdir. Bunlarda §air artık kendi halini halkın haline, toplumun haline bağ lamı§ görünmektedir. (Buradan da anla§ılıyor ki, O. Veli'nin §ıırı duruk ve deği§mez bir '§iir değildir. Birtakım a§a malardan geçen, belirli bir evrimi olan bir §iirdb . "Bu evrimi göz önünde tutmada!\ O. yeli'yi toptan yargılamak doğru olmaz. Onun için, yalnızca Garip dönemindeki §iirlerine bakarak onu oldum olası <<biçimci, bireyci» bir §air saymak nasıl eksik bii" · yargı ise, yalnızca son dönemindeki §iirlerine ba karak oldum bittim <<Özcü, toplumcu» bir §air say mak da öyle eksik bir yargıdır.) Son Şiirler de Karşı'daki toplumcu çizgiyi iz ler. Ama onu daha da geli§tirerek ve keskinle§ti· rerek. O kadar ki, bu �iirlerle, O. Veli'nin kendi sürecinin doruğuna vardığı söylenebilir. Fakat bu nun §air için bir son olduğu söylenemez. Çünki.ı O. Veli durmaksızın arıyan, kendini geli§tiren, hat ta a§an bir sanatçıdır; onun için bir smi yoktur, sürekli bir aşkınlık vardır. Bu bakımdan, Son Şi irler §airin vakitsiz ölümü dolayısıyla yarım kal mı§ bir evrimin belirli bir konağıdır. Sürmesi bek-
126
lenirken, birdenbire kesilmesi insanın içinde bu rukluk yaratan tatlı bir türkünün durmasıdır, - bit mesi değil ! . . SONUÇ Bu özetiernenin de gösterdiği üzre, O. Veli «tek türlü» §iir yazmamı§, çe§itli a§amalardan geçmi§tir. Durmadan aramı§, kendini yenilemi§, kısa zamanda büyük bir §iir serüveni ya§amı§tır. Dostu Oktay Rifat'ın dediği gibi: <<Orhan Fransız §airlerinin bir kaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe ya§a dı. Türk §iiri onun kalemi sayesinde Avrupa §ii riyle atba§ı geldi.» (2) . <<Birkaç neslin belki arka arkaya ba§arabileceğini bir deği§meyi o birkaç yılın ' içinde tamamladı.» (3) . Bu söz, O. Veli'nin §iir geli§imi kadar, fikir geli§imi için de doğrudur. Belki O. Veli tam anla mıyla bir devrim §airi olmamı§tır, ama tam anla mıyla bir §iir devrimeisi olmu§tur. Yalnızca bir §air olarak değil, bir aydın olarak da hem kendini. hem de §iirimizi ileriye götürmü§tür. Şiirimize ye · ni konular, sözcükler, görü§ler, duyu§lar, biçimler getirmi§tir. Erken ölmeseydi daha da getirecekti. O, yalnızca bir yenilikçi, bir öncü değil, bir sava§çıy dı da. Nitekim, yeniyi getirmekle kalmamı§, eski nin ortadan kalkması, yozla§mi§ değerlerin yıkıl ması için de örne-lt bir çaba göstermi§tir. Bu yüz den Hececilerin ve eski zevke bağlı ki§ilerin (Ha-· (2, 3)
Yeditepe
1.12.1950/Va.tan,
16.1.1.19'52
127
'lit Fahri Ozansoy, Munis Faik Ozansoy, Orhan Sey -fi Orhan, Yusuf Ziya Ortaç, Nahit Sırrı Örik · vb.) ağır saldırılarına, alaylarına, ele§tirilerine uf?!amı§. ama yılmamı§, direnmi§ ve sava§ı kazanmı§tır. O. Veli eskiye duyduğu tiksinti ve yalınlığa duyduğu tutkunlukla §iirden imgeyi, ölçüyü, uya ğı, edebi sanatları kovmu§, geçmi§ <<edebiyatların bize öğrettiği her§eyi, bütün geleneği atmak» iste _ mi§tir. Daha çok ba§langıç yıllarında keskinle§en · ve sonraları yumu§ayan bu a§ı.rı istek §iirin teknik imkanlarını daraltmı§tır. Buna kar§ılık, §air i§lediği "'konularla, canlandırdığı ki§ilerle, kullandığı söz ·cüklerle . §iirin alanını geni§letmi§tir. Alı§ılmı§ ve a§ınmı§ temleri, deyi§leri, kurulu§ları kaldırıp at mı§, alanı yeni ve deği§ik ürünlerle doldurmu§tur. Şiiri §airanelikten, yapmacı�tan, süsten, fazlalık tan, kli§eden temizlemi§tir. Hasta, romantik duy , guculuğun yerine tabii, akılcı bir duyarlık getir mi§tir. Ayrıca, §iir dilini kitabilikten kurtarmı§, ona konu§ma dilinin, hatta -az da olsa- argonun canlılığını, gülümserliğini, geni§liğini a§ılamı§tır. Süslü, kalıpla§mı§, özentili anlatımı yıkmı§; basit, yalın, açık, yoğun anlatırnın temelini atmı§tır. Öy leyken, yalınkatlığa dü§memis., çoğun sadelik içinde derinliğe varmanın, çarpıcı olmanın yolunu bul ffiU§tUr. Bundan ötürü de Ataç'ın büyük desteğini kazanmı§tır. (Gerçi, bu destekleme O. Veli'nin yük selmesine yardım etmi§tir, ama ·onunla birlikte A taç'ın da yükselmesine yardım etmi§tir. Öyle ki, sonunda, O. Veli'nin zaferi Ataç'ın da zaferi olmu§ tur.)
O. Veli §Urımıze yalnızca halkın (§ehir halkı· nın) dilini sokmakla yetipmemi§, onun önce kişile rini, sonra da hayatını çoğu eserlerinin konusu yapmı§tır. Şiirin fildi§i kulesinden sokağa inerek günlük hayata ve halk arasına karı§masını, «müref feh ekalliyet»e değil, «fakir ekseriyete» seslenmesini dilemi§tir. İlk döneminde §iirin toplum sorunlarıyla il gilenmesini iyi kar§ılamamı§, ama son döneminde bu kanısından gitgide uzakla§mı§tır. Halktan insanla ra ve onların diline, hayatına, zevkine duyduğu yakınlık zamanla onu halkçı, hatta toplumcu dene cek bir çiz giye yöneltmi§tir. GerÇi bu çizginin tü müyle popülizmden kurtulduğu, eylem, öğreti ve dü§ünce düzeni açısından -N. Hikmet'te olduğu gibi- gereken derinlik ve geni§liğe vardığı öne sürülemez. Fakat hızla oraya doğru gittiği de söz götürmez. Ayrıca, §U nokta da söz götürmez: O . Veli halka giderken «beylik» e ve toplumculuğa gi· ilerken «nutuk»a dü§mekten korunmasını bilmiş, bazı ülkücüler gibi §iiri yitirmemi§tir.
O. Veli §iirimizde önemli bir çığırın açılması na önayak olmakla, önderlik etmekle kalmamı§, birtakım §airleri de bu yolda etkilemi§tir. Nitekim Sabahattin Kudret Aksal, Salah_ Birsel, Cahit lr gat, Behçet Necatigil, Mehmed Kemal, Suat Ta §er, Necati Cumalı, Metin Eloğlu, Edip Cansever, Neyzat Üstün gibi §airler sözü edilen çığırın -Ga rip akımının� etki alanından geçmi§lerdir. Bu et ki, İkinci Yeni denilen hareketin doğu§una kadar -a§ağı yukarı on be§ yıl- sürmü§tür. Gelgelelim, bu yaygın etkinin -yararları dı§ın· F. 9
129
da--- bazı zararları da olur: Garipçilerin koydukl a rı sınırlayıcı ilkeler yalnızca teknik imkanların kı sıtlanmasına yol açınakla kalmazlar, §iirin birta kım ellerde iyice sığla§masına, kolayla§ması�a, ka l ı pla§masına da yol açarlar. O kadar ki, gün gelir, O . Veli dahi bu sonuçtan yakınmak gereğini du yar: « . . Ama, bu yeni §iir yava§ yava§ yayıl ıp bir çok kimse tarafından da tutulunca ݧ deği§ti. Genç okur yazarlar, hatta bu i§le uğra§anlar sandılar ki §iir yalnız küçük olayların, yalnız alelade bir dille anlatılmasından meydana gelir. Böyle böyle bu basit lik, bu aleladelik §iirin bir tarifi, bir §artı oldu. Basit lik, aleladelik derken belki de biraz insaflı davra. nıyorum. Basitlik, aleladelik diyeceğime boşluk� hiçlik desem daha doğru olur ( . . . ) Şiiirimizin . bu hale gelmesinde galiba bizim neslin büyük payı var . » (4) . Gerçekten de vaktiyle eski §iirin yıkılınasında büyük yararı dokunan garipçi ilkeler zamanla ݧ Jevlerini yitirirler. Gitgide kalıpla§arak §iirin aya ğına dola§mağa ve açılıp serpilmesini köstekleme ğe ba§larlar. İkinci Yeni hareketi bu sıkıcı duruma bir tepki olarak doğar. Birinci Yeni'nin §iire koydu ğu ağır yasakları kaldırır: Gerçi halkın dilini, zevki ni §iirden kovar, ama edebi sanatlara · da kapıyı açar. Hepsinden önemlisi, imgeyi yeniden tahtına oturtur. Üstelik, bunda o kada� ileri gider ki, imge nerdeyse §iirin tek amacı, hatta kendisi sayılır! . Öte yandan, Cumhuriyet döneminde §iirimizin .
..
(4)
130
Yaprak,
1949, Sayı
5
geçirdiği yenilikleri O. Veli'yle ba§latmak ve sınır lamak da haksızlık olur. (İkinci Yeni hareketine katılan §airler yazık ki böyle bir haksızlığı i§lemi§ lerdir: Garip akımına Birinci Yeni, kendi hareket· 1erine . de İkinci Yeni adını takmı§lardır! ) Neden derseniz, ondan önce N. Hikmet -ba§ka bir görii§ ve yöntemle- §iirimizde en büyük devrimi gerçek le§tirmi§, A. Ha§im ve Hece §iirine en büyük dar beyi indirmi§tir. Bu bakımdan O. Veli'ye (ve ar kada§larına) yolu onun açtığı söylenebilir. Nitekim; N. Hikmet hapse atılıp da ardılları susturulunca. meydan enikonu bo§ kalır. Dolayısıyla, O. Veli'nin ݧ i azçok kolayla§ır. Hatta, önceleri, eğemen çev relerd_en bu yolda anlayı§ bile görür: Politik bir tavra bağlanan toplumcu gerçekçilerin yerini, N. Hikmet'in §iirine kar§ı çıkan ve ba§langıçta politi kaya karı§mayan garipçilerin alması yararlı sayı l ır. (O kadar ki, CHP'nin gedikli üyesi ve gayrı resmi ele§tirmeni N. Ataç'ı n dahi garipçileri des teklemesinde böyle bir anlayı§ın da payı olduğu dü §Ünülebilir.) Bunlara kar§ın, bir yeniliği tutturup sürdür mek zordur yine de. Nitekim, garipçilerden önce Ercümend Behzad, Mümtaz Zeki, Asaf Halet gib i öncüler de §iirimizi modernle§tirmeğe giri§mi§ler, fakat çabaları O. Veli ve arkada§la�ınınki kadar . yankılı olamamı§, genç ku§akların sürdürdüğü yay · gın bir akım kimliği kazanamamı§tır. Garipçiler güçlü ki§iler olmasalardı, bir <<kU§ak» hareketi ya ratmasalardı Birinci' Yehi akımı da ba�ariya ula§a · mazdı. Bu ba§arıda O. Veli'�ıin payı büyuktür. Ger·
çi bu payın sınırları bir yere değin ıjiirimizin ya rarına olmuıjtur, ama bir yerden sonra da O. Veli ıjiirinin zararına olmuıjtur. Çünkü kuruculuk hare keti ve apansız gelen ölüm, onun kendi ıjiitini kur ma zamanını daraltmı!jtır. Neyse ki, O. Veli bu kı sa zamanı dahi çok iyi kullanmasını bilmiıjtir: Yı k ıcılık ıjiirlerinin ardısıra kuruculuk ıjiirleri de vermiıjtir. Bunlar, onun Ahmet Haıjim, Yahya Ke mal, Nazım Hikmet, Cahit Sıtkı gibi seçkin ıjairler arasında yer almasını sağlıyacak yeterliktedir. O. Veli'nin bir yandan yazılarıyla, öbür yan dan §iirleriyle yürüttüğü yenilik kavgası, Vazge çemediğim'Ie birlikte tavsamağa baıjlar. Şair artık yalnızca kavgayı değil, kendi ıjiirini de düıjünür .. Bunu, O. Veli'yi kıyasıya yeren eleıjtirmenler (ör neğin Fahir Onger) bile kabul etmektedir: «Orhan Veli'nin Garip'teki ıjiirlerinin umumi vasfı yıkıcı lık, ayıklayıcılıktı. Yeni kitabındaki ıjiirlerin umu mi vasıfları ise daha �iyade yapıcılık ve kuruculuk tur.» (5) . O kadar ki, yıkıcı dönemdeki ıjiirleri için O. Veli, «�imdi onları beğenmiyorum,» demekten çekinmez. «Şiirin bir de ustalık denen bir ıjeye da yandığını bilmiyormuıjuz demek ( . . . ) Ama bir ham l e yapabilmek için, eskilikten silkinebilmek için o · §iirleri de yazmak lazımdı.» (6) . Böylece, durumunun bilincine varan O. Veli . Garip'teki katı ilkelerden ucun ucun sıyrılmağa, yı(5)
Falıir Onger -
Vazgeçemedi�m. Yaratış,
sayı 8 (6)
132
Bak.:
Yedigün dergisi,
2.21.1947
1945�.
kıcılıktan yapıcılığa geçmeğe, kendi §iirini estetik yönden daha da geli§tirmeğe çalı§ır. Bu çalı§ma, birtakım ba§arılı ürünlerin doğu§una yol açar. İn celememde ayrıntılarıyla çözümlediğim bu ürün lere bakınca, §U türlü yargıları haksız bulmaktan kendimi alamıyorum: <<Orhan Veli, §iirlerinde eski şiirle o kadar uğra§tı ki kendi sanatının estetik yönüyle ilgilenmeye pek vakit bulamadı ( . . . ) Yeni §iirimizin i§lev olarak, kurucusu olan bu adam ku ramını yazılarıyla değil, ba§ka iki §eyle yaptı: H a yatıyla ve §iirleriyle ( . . . ) Türk §iirinin kavgasını kazandı, kendi §iirinin kavgasını kaybetti.» (7) . Hakçasını söylemeli: O. Veli kavgadan sonra olduğu gibi, kavga sırasında da birtakım güzel §iir ler yaratmaktan geri durmamı§tır. Ayrıca, okura mının kavgasını sadece §iiriyle değil, yazılarıyla da ' yapmı§tır: <<Senelerden beri sanat hakkında birçok §eyler dü§ündüğüm, bunları sanatkarane faali_vet lerimde tatbike çalı§tığım _yetml.yormu§ gibi bir sürü de makale yazdım.» (8) . Gerçekten de O. Veli'nin ünlü Garip önsözü dı§ında Varlık ( 1 940) , İnkılapçı Gençlik (1942) , Demet (1943) , ݧte ( 1 944) , İstanbul (1945) , Ülkü (1945---4 6) , Yaprak (1 949-50) dergileri ile Vata.ı (1945) ve Ulus (1948) gazetelerinde yüzü a§kın ya zısı (9) . Yazık ki bunların ancak küçük (7)
Cemal
SUreya
-
Orhan Veli'nin Yanlı$ı,
rüs, Ocak 1967 (8)
Yeni Utuklar, Eylül/Ekim 1958
(9)
Bunlann dökümü için
bak:
Asım Bezirci
Papt
-
O.
Veli'nin Yazdıkları, Papirüs, Haziran 196<1
133
bir bölüğü -27 tanesi- Nesir Yazıları adlı kitaba alınmı§, gerisi dergilerle gazetelerde unutulup kal mı§tır. Gerek bu yazıları, gerekse §iirleri tümüyle in celeyince §U gerçeği görmemek elde değil: O. Veli Türk §iirinin kavgası yanında keQdi §iirinin de kavgasını kazanmayı becermi§tir. Çünkü o, güçlü bir y ıkıcı olduğu kadar, usta bir yapıcıdır da . . .
1 3�
ORHAN VELİ İÇİN YAZILANLAR
Orhan Veli, çevresinde geniş yankılar uyandınnış bir şairimizdir. Bunu, onun üzerine hazırladı�ım bu inceleme dolayısıyla daha iyi anladım. Baktım, Orhan Veli için gs,. zetelerde de dergilerde t.·ir sürü yazı çıkmış. Bunların unutulup gitmemesi ve inceleyicilere ilerde kaynaklık etmesi gerekti�ini düşündüm. Bunun için bir bibliyojt rafya denemesine giriştim. İlgili kitap, dergi ve gazete leri taradım. Şairin kız kardeşi Füruzan Yolyapan'da bu· lunan evrakını gözden geçirdim. Böylece, aşa�ıdaki bıbli yo�rafyayı elde ettim. Bibliyo�rafyanm tama yaklaştı�mı sanıyorum.
I. ORHAN VELİ İLE İLGİLİ YAZlLAR S.A. - Orhan Fikret Adil » » » » -
Veli Ne ır..i Yaptı, Kaynak, 1 .12·.1952 Şiirin Anlatma�a Çalıştı�ı Hal, Tan, 4.6.1945 Bir Şairin Ölümü, Yeni istanbul, 117.1 J..1950 Villon, Dubout ve O. Veli, Yeditepe, l.Hl.11950 » » - Cenaze, Yeni istanbu�, HU1.1950 » » - O. Veli Kamk. İçin, Yeditepe, 15.12.11960 Sarnet A�ao�lu - Aşina Yüzler, Meydan, 26.1 .1955 Yusuf Ahıskalı - Orhan Veli, Ses. 27.1.1951. 135
Oktay Akbal - Modem Şiirimizin Trlosu, Uyanış, 29.9. 1941 » » - Vazgeçemedigim üzerine Konuşma, Vakit, 16.4.1945
- Şair Dostlarım, Orhan Veli, Varlık, 1 .2. 195! » » - Dergiler, Vatan, 25.12.1951 » - Nesllmizin öncti Şairi, Vatan, 22.1 1.1953 » >> - 22 Yıl Sonra, Varlık, 1 .3.1967. » Üstün Akmen - Abartılan O. Veli, Soyut, Ajtustos 1008 Sabahattin Kudret Aksal - O. Veli İçin, PapirüS, Ocak 196'1 Sabahattin Kudret Aksal - Orhan Veli, Vatan, 14.11.1954 Fahir Aksoy - Kürdün Meyhanesi, Dost, 1.12.1965 Fahir Aksoy - Birkaç Anı, Ulus, 12. 11.1970 Alptekin - Bir Problem, İstanbul, 1.11.1955 Metin And - Şiirimizde Yapı Özellikleri, :fonun, 1.7.1955 Selmi Andak - Veli K.anık, Akşam, 30. 1>1.19513 Melih Cevdet Anday - La Fontaine, Yaprak, 1.2.1949 » » » - O. Veli Kanık İçin, Yeditepe, »
»
1 . 12.1950
- Bizim Orhan, Kaynak, 1 .12.1950 - O. Veli'nin ArdınÇ.an, Yaprak,
»
»
»
»
»
»
)) ))
)) ))
»
- Anılar, Di.inya, 16.1 11953, 15.Hl.1953 - Ben Senin Dilinim, Akşam,
))
))
»
- O.
1 5 .2.11951 »
16.11 .1953
Veli'nin Aktörltiitti, Vatan
15.11.1953
))
))
»
))
))
»
))
))
»
- O. Veli'nin Şiir Anlayışı, Yeni İstanbul, 21.11.1<953 - O. Veli İçin Çıkan Yazılar, Akşam. 30.11 .1953 - O. Veli İçin, CWnhuriyet, 17.1 1 .1962
Şevket Apalak - O. Veli'de Bir Garip, Meltem, Aralllt 1968
Talip Apaydm - Orhan Veli Kanık İçin; Yeditepe 1 5.12.1.960
CUneyt Aresyürek - O. Veli'nin Kabri İçin, Paza.r Pos tası, 18.11 .1951
136
Nurettin Artam
-
O.
Veli'nin Vakitsiz
Ölümü, Ulus,.
17.1U950
Nurettin Artam -- Rumelihisarı'nda Bir Mezar Daha, Ulus, 19.11.1950 Nurettin Artam - O. Veli'nin Bütün Şürleri, Ulus :25.1.1951
- .Bir Eski Bir Yeni, Ulus, l!ı:.4.1951 » - Kaybetti�imiz Sanatkitr, Ulus, 22.11.1953: » » - Şiir Kitaplannın «Yenisi», Ulus, 12.4.1947 Sunullah Arısoy - Ortuın Veli, Kaynak:, 1.12. 1950 SUnullah Ansoy - O. Veli'ye Saygı, varlık, 15.2.1967 Nurullah Ataç - Varlik Şairleri, Haber, 22.9.1937 » » - Y'llbaşı, Akşam, 1.1 .1938 » » İş Olsmı Diye, Haber, 5.10.1938 ı> » - �il' MülAkat, ;Haber, 30.10.llr.38 » » - Harp Şiirleri, Akşam, 7.1.1939 » » - Mana, Akşam, 1 8 .2.1933 » » - SUleyman Efendi, Akşam, 1 1 .3.1009 » » - Kolay ZOr, Akşam, 22.4.1'939 » » - Gara.bet, Haber, 5.10.1939 » » - Şiir Ve Nazariye, Haber, 12.1 .19140 » » - Şairler Arasmda, Haber, 12.4.1940 » - Söz Sözü Açar, Haber, 1 7.8.1940 » » - Derkenar, Haber, 10.9.1940 » » » - Kalemin Gelişi, Haber, 25.9.1940 » » - MUnekkit Sözleri, Ulus, 18..9.1940 » » - Kezibana Mektup, Haber, 215.4.1940 » » - Edebiyat, Ulus, 13.1.1.1940 » » - Orhan Veli, Haber, 29.12.19-40 » - Orhan Veli, Ulus, 1 7 . 1 1,.19'50 .» » - Çizgiler, Ulus, 2.12.1950 » » - Okurken, Ulus, 5.1 .1951 ı» » - Karalama, Ulus. 2.2.1951 • » - Orhan Veli Alay Ederdi Sonhavadis, • >>
» »
-
4.6.1953
» »
- Orhan Veli, Sonhavadis, 17.1 1.1953 • Güncc, Sonh&vadis, 29.U..1963
:»
-
137
Nurullah Ataç - O. Veli Karuk, İçin, Ulus, 30.11.1953 ıı ıı - Nesir Yazıları, Sonhavadis, 22.1 1.1953 Türkaya Ataöv - Orhan Veli, Mülkiye, 4.12. 1ı1:9512• Oğuz Kazım Atok - Garip, İnkilapçı Gençlik, 20.9 .1941 Ece Ayhan -' Bir Resim Olarak O. Veli, Yazı, Papirüs, Ocak 1e67 S.B. - Süleyman Efendi, Oluş, 6 .3.1'939 Başaran - Diri Taze, Varlık, 1.1 .1951 Mustafa Baydar - O. Veli'yi Anarken, Akın, 18.11 .1951 Mustafa Baydar - O. Veli'yi Anarken, Akın, 1-8. 1 1.1951 Fakir Baykurt - Erkenci Orhan Abi, Dünya, 16.1:1.1953 Niyazi Berkes - Kitaplar, Yurt ve Dünya, Teırunuz 1941 Asım Bezirci - Orhan Veli, Gerçek, 18. 1:1 .1•950 ıı - O. Veli Kanık İçin, Yeditepe, 1 5.12.1960 ıı ıı - İlk Şiirleri, Papirüs, Ocak 1967 n ıı ıı - O. Veli'nin Yazdıkları, Papi rüs, Haziran 1967
Birgün Birkaç Satırla O. Veli, Yeni �arabük ,20.3.1953 A. Şevket Bohça - Şiire ve O� Veli'ye Dair, Kudret, 18.4.1951
Georges Bonneau - Deux Petits Poems du rien du tout, İstanbul, 4.4.1950 Hüsamettin Bozok - Sızlayan Bir Ka.lble, Yeditepe, 1 . 1 2.1 950
Mustafa :Sörklüce - Yazık Oldu O. Veli'ye, Gerçek, l 8.1 1 .W50:
Orhan Burian - Kanık, Anday, Rıfat Üçlüsüne Son Ba kış, Ufuklar, 9 . 1 0.1952 İbrahim Zeki Burdurl'-;1 - O. Veli'nin Şiirlerinde Sıfat Takımları, Türk Dili, Mart 1 969 İnge Bütün - O. Veli Üzerine, Yeni Ufuklar, Ocak 1959 .Edip Cansever - Ağ1asam Duyar mısınız, Papirüs, Ocak 1 967
F. Celalettin - Yeni-, Memleket, 1. 2.4.1947 Adalet Cimcoz - O. Veli Kanık İçin, Yeditepe, 15.12 . 1 960 Tanju Cılızog-lu - O. Veli .ve Yapıtı, Özgörü, Aralık 1955
138
İbrahim Cüceog-lu - O. Veli'nin Hizmeti, Kaynak, 1.12.1950 Behçet Kemal Çag-lar - Yazık Oldu Orhan Veli'ye, Vatan. 16.H.19150
D. Çınar - Karşı, Edebiyat Dünyası, 1 5 . 1 2 . 11949 Çömez - Şöhret Vurguncuları, En Son Dakika, 8.4. 1947 İlhan Darendeli - O. Veli Şair Midir? Toprak, 20,9.1945 Hasan İzzettin Dinama - Şiirimizde Apokalips, Yelken, Haziran 1 <968 Abidin Dino - Yeni Şair, Yaprak, 1 5.2.1951 Abidin Dino - Bir Garipseme, Dost, Ekim 196'5 Güzin Dino - Hikayeci Orhan Veli, Ufuklar, Mayıs, 1952 Ayhan Dog-an - O. Veli Kanık, Türk Sanatı, 1.3.11956 Ayhan Dog-an - O. Veli'nin Şiir Görüşü, Türk Sanatı, Nisan 1956. Ayhan Dog-an - O. Veli'nin Şiirinde Temler Ve Üslup, Türk Sanatı, Mayıs 1956 Mehmet Dog-an - Orhan Veli'den Bize Kalanlar, Paıpirüs, Ocak 1'967 Mehmet Dog-an Şiirde Konu Ve Anlam, Şiir Sanatı, Eylül 1967 Mehmet Dog-an O. Veli'de Fikir Örgüsü, Yeni Dergi, Nisan 1 967 Avni D_Çikmeci - Yitik, Kaynak, Aralık 1950 Avni Dökmeci - Haftl!lık Nitlar, Kaynak, Aralık 1952 Turhan Dökmeci - Rakıya Dilekçe Şiiriınİn Hikayesi , Kaynak, Nisan 19·5 ·1 Nurnan Dönmez - Urumeli Hisarı Mezarlıg-ında, Varlık, 13.3.11968
Tank Dursun - Hikaye Deg-il, Kaynak, Aralık 1950 Ahmet Muhip Dranas - Orhan Veli, Kaynak, Aralık 1950 Ahmet Muhip Dranas - Hazin Bir Ölüm, Zafer, 16�1 1 . 1950
Bahadır Dülger - Yenisi, Tasvir, 14.4.1947 Kiaus Eder - Orhan . Veli, Stuttgarter Zeitung, 9.8.1966 Metin Elog-lu - Gitti Gider, Güney, Kasım 1•96'9 Ercümend Behzad - Garibin Çilesi, Dikmen, 1 .8.1941/ 1.9. 1941
139
Muzaffer Erdost - Uzaktan Orhiı.n Veli'ye Bakmak, Pa zar Postası, H . l l .Hl57 Muzaffer Erdost - Şiir Diline Do�ru, Pazar Postası, 16.112.1956
Azra Erhat - Bir Alman Kızı Orhan Veli İçin Doktora Tezi Yazdı, Vatan, 1:9.3.1958 Tarık Erman - Ölenler Kalanlar, Köprü, 1.1 2.1!958 Şükrü Ero�lu - Orhan Veli Kanık, Onüç, 1.1·2.1954 Konur Ertop - O. Veli, May, Kasım 1967 Konur Ertop - Ataç'a Göre O. Vel� Papirüs, Ocak 1967 Necdet Eruygur - Orhan Veli Ve Yeni Şiir, 1-111, Yeditepe, 15A.1956/1 5.5.1956 Necdet Evliyagil - Orhan Veli Ve Şiirleri, CUmhuriyet, 1 5 . 1 1 . 1 950
Necdet Evliyagil - Bütün Şiirleri, Cumhuriyet, 26.2.195 1 Sabahattin Eyubo�lu - Şiirin Garip Kişisi, Yeditepe, 1 .12.1951 ıı
ıı
ıı
ıı
- Yenisi, Yaprak, 1·5 .2.W51
- Gece İçinde Orhan,
Yeaitepe,
1.12 .ı 95il. ıı
ıı
- O. Veli
Birdenbire,
Vatan,
�.11 .1003 ıı
ıı
ıı
ıı
ıı
ıı
- O. gi, - O. - O.
Veli Bo�aziçinde, Küçük DerKasım 1952 Veli, Yeni Ufuklar, Aralık 1962 Veli Kardeşe Selam. Yeditepe,
15.1 2.11960
Bedri Rahmi Eyubo�lu - Hatıralar, Yeditepe, 1.12.1951 Bedri Rahmi Eyubo�lu - Orhan Veli, Varlık, 1. 1'2l.1952 Fa. - Cenaze, Yeni İstanbul, 19. H . 1950 Fa. - Yalnız Sanat, Yeni İstanbul, 1 6.1r1.1953 Bedii Faik - Orhan Veli, Dünya, 18.1 1. 11950 sait Faik - Ölüm Hiç de Fena Şey De�il, Vatan, 16.1 1.1952 Saif Faik - Orhan İçin, Vatan, 15.11.1003 Adviye Fenik - Vakitsiz Topra�a Düşen Yaprak, Zafer, 18.11 .1900
Mümtaz Faik Fenik - Yeni Şiir Telakkisi, Vatan, 19.4.1947
140
Memet Fuat - Orhan Veli, Yeditepe, 15.12.1953 ,, - Gene Orhan Veli, Yeditepe, 1 .3.1954 ,, ,, - O. Veli Kanık İçin, Yeditepe, 15.12.1000 ,, ,, - Başarısızlıktan Yana, Varlık, 15.12.11961 ,, ,, - Garlp'in İki Bıı.skısı I-II, Varlık, 1 .6.1959/ ,, ·
1 5.6.1'959
H. Orhan Veli'nin Ölümü, Son Posta, 14.11.1950 örhan Hançerlioglu - Orhan Veli'nin Tiyatro Tercümeleri, Türk Tiyatrosu, Sayı 246 Kenan Harun - Orhan Veli Kamk, Topra�a Verildi, Vatan, 18 .1 1. 1 950 , Do�an Hızlan - Bir Şair Üstüne, ABC, 1•2.5.1007 İsmet Hulüsi - Yazık Oldu, Son Posta, 17.11 .1950 Ayhan Hünalp - O. Veli Kanık, Kaynak, Aralık 1950 Ayhan Hünalp - O. Veli Kanık, Tercüman, 15.1 1 .1957 Ercüment Gençer - O. Veli İçin, I-III, Varan, 1.2.1 � 55/ 5 1.4.11955 Fethi Giray - Ölümünün Birinci Yıl Dönümünde O. Veli , Pazar Postası. 1 8.11.1 951. Nacl Girginsoy - O. Veli, Varlık, Ocak 1970 Esen Gürson - Yapay Dil, Karmaşık Tem. Alan, Nisan 1967
Abdilibaki Gölpınarlı - O . . Veli İçin, Vatan, 1ı6.H.1952 Vedat Günyol - O. Veli Kanık İçin, Yeditepe, 15.12.1960 Turhan Gürkan - O. Veli Kanık İçin, Sonhava.dis, 17 1 1 .1003
Turhan Gürkan - O. Veli, Vatan, 1 6 . 1 1 . 1954 Zahir Güvemli - O. Veli Ve Şiirleri, Gençlik, 1.7 .1938 Zahir Güvemli - Arkasından, Varlık, 1.1.1951 Erol Güney - Büyük Bir Şair Öldü, İstanbul, 16.1 1.1 950 T. İ. - Vazgeçilmemiş Şürler, Ulus, 19.3.1945 T. İ. - Şiir Kitaplarının Yenisi, Ulus, 12.4.19417 T. İ. - Edebi Bir Dergi Ve Bir Yanlış, Ulus, 28.1.11945 Atilla İlhan - Kitabe-i Seng-i Mezar, Gerçek, 18.11 .1950 ,, ,, - O. Veli Ve Takımı, Yelken, 1.112.1962:/Mav., 1 . 7 . 1 955 ,, - O. Veli Karuk İçin, Yeditepe, lı5.12.1960 ,,
141
Atilla İlhan - O. Veli'ye Karşı Oktay Akbal,
Kayna.ıc,
1.6.1955 İhsan Işık - Mütercim O. Veli, Yeni Meram B.K. - Orhan Veli'nin Hatırasına Hürmet Edelim, Pa zar Postası, 13.4 .1952 Kadi rcan Kaflı - O. Veli Ve San'atı, Yeni Sabah, 29.11 .19151} Kadircan Kaflı - O. Veli Ve Eski Şiir, Yeni Sabah,
27.2..19511 Kadircan Kaflı
-·
Şiirde Eski Ve Yeni, Yeni Sabah,
21.1.1951 Mevlüt Kaplan "Mehniet_Kaplan Mehmet Kaplan Kemal H. Karpat
Orhan Veli, Kaynak, 1.12.1955 Birdenbire, Türk Yurdu, Mart 1960 İstanbul'u Dinliyorum, İstanbul, 1 .5.1954 - Contemporary Turkish Literature.
The Literary Review, 1960 - 11961, S. 289 -- 294 Mehmet . Kemal - Kürdün Meyhanesi, Dost, Eylül 1967 Nazım Kemal - İki Garip Ortasında, Yeni Sabah, 112.3.1951 Nazun Kemal - Albert Camus Ve Orhan Veli, Yelken, Sayı 38 Celalettin Kişmir - Orhan Veli, I-II, Yeni Konya,
22.11.1950/23J 1.1950 Neyzen Tevfik Kolaylı - O. Veli'nin Ölümü, Vatan,
18.11.1950 Ahmet Köksal
Karşı'yı Okurken, Edebiyat Dünyası,
1.1.1950 Ahmet Köksal O. Veli'nin Unutulan Bir Şiiri, Şairler Yaprag-ı, Aralık 1956. Muhtar Körükçü - O. Veli'nin Şiirleri, varlık, 1.2.1951 Muhtar . Körükçü - Manzum Naaredd!n Hoca Fıkraları, Varlık, 1.4.1952 Nasrettin Hoca'ya Dair, Nc:>kta, Samim Kocagöz
15.4 .19511 O. Veli'yi Anarken, . Yeni
Samim �ocagöz
!
i
iTi
Ufuklar,
1.11.1958 Şükran Kurdakul
-
O. Veli'ye Ait Bir İki Nokta, Kaynak,
1.2.W51 Şemsettin Kutlu - O. Veli Kanık, Cumhuriyet, 15.1>1.196&
.Nihat Kuşlu - O. Veli Kanık'ın Hususiyetleri, Kaynak, 1 .12.1-950
Yusuf Mardin - Orhan Veli, Ulus, 1'9.11. 19 5:01 Nermin Menemencio�lu - Da�da Ateş Yakanlar, Yeditepe, Eylül 1969 Osman Mazlum - Bütün Şiirleri, Papirüs, Mart 1968 .Necat Mecit - Kuşaklar Ve Şiirimiz, Soyut, Nisan 1970 Berna Moran - O. Veli'nin Yol Türkilerinde Ton De�ı-
şiklikleri, Yeni Ufuklar, 1 .7.1960. Rauf Mutluay - Özlemleriyle Orhan Veli, Papirüs, Ocak 11967
Yaşar Nab i - Orhan Veli, Varlık l . l . li51 Do�an Nadi - Merak, Cumhuriyet, 29. 1 1. 1950 Nizarnettin Nazif - O. Veli İçin, Son Telgraf, 16.1 1 . li960 .Behçet Necatigit - Atmaneada O. Veli, Türk Dili, Ocak 1967
Ayşe Nur - O. Veli'nin Bütün
Şiirleri, Yeni İstanbul,
10.1 .1951
.Ayşe Nur - O. Veli'nin Gülüşü, Yeditepe, 1 . 12.11951 Ayşe Nur - O. Veli Nasıl Anılır, Yeni İstanbul, 2 3.1 1 . 1 9 58 A. Ferhan Oguzkan .- O. Veli Ve Tercüme Şiir, Varlık, 1.2.11951
Ahmet Oktay - O. Veli'nin !leri, Mavi, 1 .1.1 955 Muvaffak Sami Onat - Orhan Veli, Zafer, 1J0.1 2.1950 Muvaffak Sami Onat - O. Veli'nin Biyo�rafisi, varlık. 1 .1 . 1951
Fahir Onger - Vazgeçeme<;liğ'im, Yaratış, 213.4.1945 Fahir Onger - Orhan Veli, Hayatı, Yenilik, 1 . 1 2. 195·3 Orhan Seyfi Orhan - Kralın Elbisesi, Haber, 24.10.1940 Orhan Seyfi Orhan - Şiir Tenkidi, Akbaba, 12.9.1940 Yusuf Ziya Ortaç - Yazıklar Olsun, Akbaba� �.3 .194:0. Fikret Otyam - Gel Gel, Kardeşim Orhan, Dünya, 1 .12. 1•953. Halit Fe.hri Ozansoy - BUyük Sözler, Son Posta 10.5.1947: Halit Fahri. _Ozansoy - Kahbın Dışına Çıkanlar, Son Pos ta, 7 .!).19'1 7 .Halit Fahri Ozansoy - H. Fahri Ozansoy Diyor ki, Ak şam, 27 .2 .19�9
Vedat öz - Garip Şiirleri Antolojisi, Hizmet, 14.7.198 Kemal ÖzgUr - Neler Dediler, Kaynak, 1 .12 .195(} Kemal Özgür - Orhan Veli, Zafer, 19.1 1 .1950 Lütfi ÖZkök - İsveç Mektubu, Yeditepe, 1.4.1953 Rıza Rıfat öztoprak - O. Veli'nin Şiirlerindeki Gelişme ler, Çag-daş, Nisan 1964 Yüksel Pazarkaya - Almancada O. Veli, Türk Dili, Nisan 1967
Yüksel Pazarkaya - O. Veli Kanık Üzerine, Yeni Dergl, Nisan 1S67 Saffettin Plna r - Va.zgeçemedie"im, Doguş, Ocak 1946 Şevket Rado - Orhan V,eli'nin Yeni Kitabı Dolayısiyle. Akşam, 25 .ı 1 .11949 ,, - Orhan Veli, Akşam, 16.1 p &50 ,, ,, ,, - Bir Şairin Arkasından, Akşam, 22.1:1.1950 ,, - Şair Ne Demek istiyor, Akşam, 5.9.1953 ,, Oktay Rlfat - O. Veli İçin Kaynak, 1.12.1950 ,, ,, - O. Veli İçin, Yeditepe, 1.12.1960 ,, ,, - O. Veli'nin Ardından El Ele, Yaprak. .
15.2.1961
,,
,,
- Yarına Çevrili İki Türk Yazan, Yeditepe, 15.1 1.1952
,, ,, - O. Veli, İleri ' Şair, Vatan, 16.11. 11952 ,, ,, - Düşünen Şair, Vatan, 15. 11. 1953 Doe"an Ruşenay - Yeni Neslin Tenkidi :(Iamle, 1.11.1940 Ziya Osman Saba - Vazgeçemedie"im, Varlık, 15.4.1945 Ziya Osman Saba - Yenisi, varlık, 1 .5.1947 Sadun G. Savcı - O ve Gölgesi, Vatan, 16.11 .1&50 Mehmet Salinoe"lu - O. Veli Karuk, Ilgaz, Eylül 1967 Mehmet Salihoe"lu - O. Veli, Tiirk Dili, Aralık 1971 Aclan Sayılgan - O. Veli İçin, Kaynak, 1.12.1950 M. Sırıl - Destan Gibi, Ses. 13.11.1946 Nalıit Sırn - Yenisi İçin, Tanin, 10.4.1947 Şahap Sıtkı - Bir Ölüm Yıldönümü, Akın, 23.11.1951 Sabri Esat Siyavuşgil - O. Veli'nin Bütün Şiirler!.- Yenı Sabah, 18.1.195<1 Halil Soyuer - O. Veli Haru.k, Defne, Sayı 3, 1966
144
İlhami Soysal - İstanbul, Sonhavadis,
17.11.1953
Cemal SUreya - O. Veli'nin Yanlışı, Papirüs, Ocak 1967 Nurettin Şafgil - Sere Serpe, Yenilik, Kasımı 1955 Sabih Şendil - Orhan Veli Kanık, Kaynak, 1.12.1950 Sabih Şendil - Br O. Veli Vardı, Su, Kasını 1966 Muhsin Şener - Orhan Veli, Yeni Muhsin Şener - O. Veli'de Deyiş, M.
Şınl - Destan Gibi, Ses,
Dergi, A�ustos 1971
ÖZün,
Şubat 1972
13..11.1946
Ülkü Tamer - Hani Bir Kitap Vardı, Papirüs, Ocak 1967
O. Veli'ye Dair, Yeni Sabah, 24.11. 1950·
Calıit Tanyol
Calıit Tanyol - Yeni Şiirin Çıkmazları, CUmhuriyet, 15.9.1004 Ercilment E. Talu - O. Veli'ye Yazık Oldu, Son Saat, 18.11 .1950 . Cahit Sıtkı Tarancı - Tanıdı�m O. Veli, Kaynak, 1 .12.1950· Cahit Sıtkı Tarancı - Şair O. Veli, Son Yaprak, 1.2.1951 İlhan Tarus - O. Veli
Kanık
Suat Taşer - Demek Öldiln »
»
- Gel
»
»
-
de
İçin,
Yeditepe,
Ha, Zafer,
Yanma,
Yeditepe,
15.12.1960
19.11.1950 1.12. 1950
Üç Şey, Kayruık, 1 . 1 2 . 1950
İlhan Bedri Tek - En Son Çıkan Şiir Kitapları,
Ta:ı.
25.5.1945 Sabahattin Teaman - O. Veli İçin, Varlık, 1.1.195'1
R. Tomris - Fransız Şiiri Antolojisi, Papirils, Ocak 1967 ö. Faruk oprak - O. Veli'den Kalana Bakalım, Kaynaıt, Şubat 1964 ö. Faruk Toprak - Lambo'da Bir Gece, Papirüs, Ocak
1967 ö. Faruk Toprak -
q.
Veli Kanık İçin, Yeditepe, 1.12.1960
ö. Faruk Toprak - Kimimiz Söyledik,
Yön,
Öldilk,
Kimimiz
Nutuk
18.1l.1966
ö. Faruk Toprak - Ozanlar Ne Yaptı? Yeditepe, Tem muz Ftlı'Uzan
1969 Hilsrev
Tökin - Orhan
.FUruzan Hilsrev Tökin - Yeni
Veli, Kaynak, Şiire Dair,
1 .12.1952
Dotuş,
Ma�
yıs 1945
F. 10
14&
Fürnzan Hüsrev Tökin - Yalın Sözlü Şair,
Yeditepe,
1"5 .1 1.1952
Füruza.n Hüsrev Tökin - Orhan Veli, Son Havadis, ,17.1 1 . 1953
Ulunay - Yazık Oldu Süleyman Efendiye, Yieni Sabah, lıfi.lıl.lOOO
Turgut Uyar - Bir Şiirden, Sakal, Papirüs, Kasım 1968 Turgut Uyar - O. Veli Üstüne Birkaç Söz, Güney, Ka· sım 1009 Muzaffer Uyguner - Orhan Veli'nin Şiir Üstüne Düşün· şünceleri, I-IV, Vıarlık 15.11.1959, 1 .2 .11160
))
))
- O. Veli Ve Dil, Pazar Postası,
»
»
- 0. Veli Ve Dil, Türk Dili, 1.12.1960
))
ö�eler, Veli'de Halka Dönük Türk Dili, Aralık 1971 o. Veli Ve Nesir Yazıları, Hisar, Haziran
2 1 . 1 2 . 1 958
Suat Uzer
))
- 0.
1953
Hikmet Ülgen - O. Veli, Akşam, 1 6 . 1 1 .1>953 Ilikmet Ülgen - O. Veli, Yeni İstanbul, 21 . 1 1.1953 Nusret Dişo Ülkü -- Kırk Gün Kırk Gece Düg-ün, Varlık, 1 .8.1<967
Va-Nü - O. Veli Kanık, Akşam, 1 <6.12.1949
Va-Nü - Dört Ehemmiyetli Sairimizden Birini Kay bettik, Akşam, ı 7 . 1 1 . 1 9 50ı Va-Nü - Orhan Veli'nin Yeni Kitabı Münasebediyle, Ak şam, 7.4.1947 Adnan Veli - Ağabeyim Orhan Veli Kanık, Türk Tiyatrosu, 1 . 5 . 195:3 )) )) - Karpuz Kurabiye, Vatan, 15.1.1. 1953 )) - O. Veli İle Beraber, Vatan, 4.1 1 .19ı5il )) ')) )) - Kardeşim O. Veli, Vatan, 14.1 1 .19;5 1 )) )) - Helal Çimento, Dünya, 16.1 1 .1953 Oktay Verel - Erken Gidenin Ardından, Son Telgraf, 17.1 U950 Cavit Yamaç - Vazgeçemedig-im, Tanin, 1 6 . 1 1 .1 950
Ümit Yaşar - Orhan Veli, Yelpaze, 16.1.1953 Cemil Yener - Ahmet Haşim, Orhan Veli Kianık, Türk Dili, 1 .1.1960 Arif Yesari - O. Veli, İşte Babıali, Ekim 1950 Can Yücel - O. J eli 'nin Şairli�i. Yeditepe, 1 5 . 1 1 . 1 953
II. ORHAN VELi İÇİN YAZILAN ŞtıRLER Yusuf Ahıskalı - İsa, Ses, 27.1 .1951 M. Turgut Akın - O. Veli'ye Mektup, Kaynak, Aralık Hlöl Muzaffer Arabul - O. Veli ( Sana Ne Olmuş, 1002, S. 1 9 ) Ziya Bakşan - O . Veli'yi Sevmeyenlere, Kaynak, Aralık 1950 Başaran - Orhan Veli İçin, Yeditepe, 15.11.1002 Fakir Baykurt - Karşı, Kaynak, Aralık 1:951 Ercümend Behzad - Çilelim, Yeditepe, l .HU950 Ferruh Canik - Orhan Veli, Kaynak, 1 . 12.1950 Kemal Çal - Gid:ş O Gidiş, Kaynak, 1 . 1 2.1950 Mesut Defne - Kendi Eserleriyle, Yeşil Türkiy;e, 1 .6.1955· İlhan Devvar - Kitabe-i Seng-i Mezar, Ses. ,19.7.19:43 Salih Dinçer - O' Veli'siz Dünya, Kaynak, 1.12.19·51 Melih Erçin - Kitabe-i Seng-i Mezar, Varlık, 1 5.2.1967 Coşkun Ertepınar - Bir De Orhan, Kaynak, 1.12.1967 Fikri Gayret - O. Veli İçin, Kaynak, 1 .12.1951 Bedri Gider - O. Veli, Varlık, 1.12.1950 Ali Gündüz - Susan Pınar, Kaynak, 1 .12.19§11 Turhan Gürkan - O. Veli İçin, Sonhavadis, 17.1 1.1953 Mustafa Sıtkı Günemre - Orhan Veli'ye, Kaynak, 1.12 .1950 Halim Güzelson - Otopsi, Vatan, 16.H .1'952 Ömer Güzlendi - İstanbul, Ajans Türk Şiir Antolojısi, 1951 Cahit Irgat - Birisi, Kaynak, 1 . 1 2 .1952/Irgatın Türküsü, 1969, S. 110 Sabutay Karahasano�lu 1 .12.1952
Veli
Tekerlemesi,
Kaynakr
Ceı:nal Kırca - Tuğba A�acı, Kaynak, 1 . 1 2.1950
147
Tevfik Kubilay ---: Orhan Veli'ye Telgraf, Yeditepe,
Hi.l1.1952
Nazım Hikmet - Slavya Kahvesinde Şair Dostum Tav· fer'le Yarenlik, Yön, 26 . 1 1 .1005 Fuat Ofşin - Bit, Kaynak, 1 . 1 2.19M Fikret Otyam - A�ıt, I)ünya, 1 .12. 1'951 M. Ali ÖZdemir - O. Veli'ye Mektup, Yükseliş, Aralık 1950 Nurettin Özyürek - Garip'li Şiir, Varlık, 1 . 12,.1950. Osman Turgut Pamirli - O. Veli, Kaynak, 1 . 12.11952 Oktay Rifat - A�ıt, Varlık, 1 . 1 2.1950 Oktay Rifat - Pembe Yalı (Karga İle Tilki, 1954, S. 43) Mehmet Saliho�lu - Orhan Veli'ye ( Bana Sensin Yaşa· mak, 1966, S. 76 ) Lasse Söderberg - Orhan Veli'yi Düşünüyorum (çev. Lütfü Özkök ), Yeditepe, 1.4.1953 Hicri Şen - Rumelihisarı Üzerine Şiir, Kaynak, 1�1 2.1950 Sabih Şendil - Orhan Veli'ye, Kaynak, 1 . 1 2.1951 özer Tan - Ölümünden Sonra Yaşamak, Güney, Kasım 1 954
Zafer Hüsnü Taran - Orhan'a, Varlık, 1.12.1950 Sabahattin Topalo�lu - O. Veli'ye, İlgaz, 1.6. 1967 Mehmet Ali Türksever - O. Veli, Zafer, 19.11.1900 Muzaffer Uyguner - Mezartaşı Kitabesi, Kaynak, 1 .1 2.1961 Muzaffer Uyguner - Orhan Veli, Kaynak, 1.12. 195121 Nazan Yaslıviran - Garip Orhan, Kaynak, 1 . 12.1950 ümit Yaşar - Beni Unutma, 1ı9ti8, S. 89-00, 1.56 Yazıkuşu - Senin İçin, Kaynak, 1 . 1 2.1952 Can Yücel - Dı.:manın Do�rusu, Yeni Dergi, Mart 1966
III. ORHAN VELİ İLE YAPILAN KONUŞMALAR Yürük Çelebi - Orhan Veli'ye Altı Sual, Akşam, 1 5.1 .1947
.Bahadır Dülger - O. Veli Konuşuyor, Tasvir, 21.3.1947 .Ertu�rul H. Erbil - Orhan Veli İle Bir Konuşma, Anadolu, 9.2.1947
148
.Sait Faik - Rakı Şişesinde Balık Olmak İsteyen
Şaır,
Yedigün, 2.2.1947 .Sait Faik - Onunla, Yeditıepe, 1 .1 2.1951 Sadettin Gökçepınar, O. Veli Diyor Ki, Akşam, 3U0.1940 Kandemir - Şair O. Veli Diyor ki, Edebiyat Alemi, 23.7. 1194ı9
Emin Karakuş -- Orhan Veli İle MülAkat, Resimli Hafta, ı.ı o.ı.g3s
Nihat Kuşlu - Orhan Veli, Oktay ve Melih Cevdet İle Sa nat Üzerine Konuştuk, Kaynak, 1.5.1950.Ş. R. - O. Veli İle Şiire Dair Bir Konuşma, Akşam, 1.1'0.1940
- Şiir Ölüyor mu? Orhan Veli, Melih Cevdet ve Ok tay Rifat Söylüyor, Ulus, 30.12.1937
IV. HEM ORHAN VELİ'YE, HEM DE ŞİİRLERiNE YER VEREN ANTOWJİLER Akil Aksan 1 966 ,
s.
·-
Anthologie de la nouvelle poesie turque,
44 - 62
Dündar Akünal - Türk Edebiyatında Aşk Şiirleri, 1 944,
s.
1 22
Dündar Akünal - 20 yılın Şiirleri ve Şairleri, 1'94\3, S. 88 Sunuilah Arısoy - Deste, 1953, S. 34 - 39 .Nimet Arzık - Anthologie des Poetes Ttıres Contemporains, 1 953 Sabahattin Batur - Yeni Şiirimiz, 1960, S. 95 - 103 İlhan Berk - Aşk Elçisi, 1 964, S. 179 - 184 Orhan Burian - Kurtuluştan Sonrakiler, 1946, S. 278-234: Behçet Kemal Çag-lar, Orhan Burian, Halük Y. Şehsuva ro�lu - Mütarekeden Sonrakiler, 1 939, S. 199 - 202 .Şahinkaya Dil - Çag-daş Türk Şiiri, 1.96-1, S. 1 68 - 169
·
.Baki SulJa Edlbog-lu - Türk Şiirinden örnekler, 1944, S. 1:91 - 193
.HÜSeyin Karahan
Şiirimizin
Cumhuriyeti I I.
1958,
S.35 - 53
149
Hüseyin Karahan - . Türk Edebiyatında Yeniler,
s.
1 95 5,.
99 - 1 01
James Krizec - Anthology of Islamic Litterature, Cana . da, 1 96 7 Memet Fuat - . İlkokul Çocukları İçin Şiirler, 1968,
s. 516
-
?8
Yaşar Nabi Nayır - Başlangıcından Bugüne Türk Şiiri, 1968, S. 3 1 9 - 32·6, 400 - 40 1 . Fahir Onger - Bugünlcü Şiirimiz, 1948, S . 57 - 58. Derek Patmor - The Star and the Crescent, An antology of Modern Poetry, London, 1 94•5 Yüksel Pazarkaya, Helmut Mader - Poesi� Orhan Veli Kanık, Frankfurt, ı 966 Yüksel Pazarkaya - Moderne Türkische Lyrik, 1971, S. 85 -
90, 244.
İsmail Ali Sarar - Yeni Şiir Antolojisi, 1949, S. 25 - 26 Ali Tomrukçu - 48 şa:r, Ankara, 1944, S. 59--61 Ümit Yaşar - Şairlerin Seçtikleri, 1971, S. 132· - 144 Kemal Yerdelen - Yeni Şiirimizden Seçmeler, Hlı55, s . 23
- 25
. . . . - Yeni Türk Şiiri Antolojisi, Yeditepe Yayınları, 1956 ,
s.
83-89
- Orhan Veli Kanık, Güvercin Kitaplar Şiir Serisi, 195:?l
V. ORHAN VELPDEN SÖZ AÇAN KiTAPLAR
T'ürker AcaroğlU - Ozanlar Ve Yazarlar, 1 965, S. 1 0 1-102 Sarnet Ağaoğlu - Aş'na Yüzler, 1'965, S. 13 - 20 Yaşar Ak:yol - Yazarlar Kılavuzu, 1 972 Oktay Akbal - Şair Do�tlarım, 1964, S. 45 - 50
Melih Cevdet Anday - Doğu - Batı, 1 9 65, S. 55-62 Nurullah Ataç - Sözden Söze, 1952, S. 42-45 Nurullah Ataç - Günce, 1.960, S. 13 Nihad Sami Eanarlı - Türk Edebiyatı Tarihi, 1948, S. 4 1 8 Salah Birsel - Günlük, 1955, S. 44
·1 50
Necati Cum,alı - Niçin Aşk, 1 9 7 1 , S. 29 - 37 Baha Dürder - Şairler, .Edipler, Muharrirlıer,
1967, S.
54 - 55 Seyfettin Orhan Ça�daş - Nurullah Ataç Ve Şairleri, 1 945 Baki Süha Edibo�lu - Bizim Kuşak Ve ötekiler, 1968, s.
143-154
İlhan Egemen - Genç Neslin İnsancı Şairleri, 1 944 .Eileen Heister - Orhan Veli Kanık, inaugural Disserta• tion ( 1957 de Köln Üniversitesinde savunulan dok tora tezi.) Ahmet Kabaklı - Türk Edebiyatı III, 1966, S. 44B-457 Mehmed Kaplan - Şiir Tahlilleri II. 1 965, S. 107-118 Seyit Kemal Karaalio�lu - Edebiyatımızda Şair Ve Yazarlar, 19'68, S. l l l - 1 1 2 Refik Korkud - Türk Edebiyattnda Şairler Ve Yazarlar, 1970, s.
180
Vasfi Mahir Kocatürk - Türk Edebiyatı Tarihi, S. 8C4 - 805
1964,
Yaşar Köksal -- Orhan Veli Kanık, 1 957 Mehmed Kemal - Acılı Kuşak, 1967, S. 1 8-23 Şükran Kurdakul - Şairler Ve Yazarlar Sözlü�ü. 1 9 7 1 , s. 221 -2!2:3
Behçet
Necatigil
100,4, S.
Edebiyatımızda
İsimler
Sözlü�ü.
11.2
Metin Öztekin - Bu Dilin Ustaları, 1969, S. 75 - 87 Hilmi Soykut - Yeni Şiir Ve Karakterleri, 1 9ı55 Muvaffak Şeref - Türkiye Ve Sosyalizm, 1968, S. 8 1--89 Ahmet Harndi Tanpınar - Edebiyat Üzerine Makaleler,
1 969, s. 536-539 ömer Faruk Toprak - Duman Ve Alev, 1,968, S. 1129-136 Najip Ullah - Islamic Literature, An introduction his tory with selections, Washington Square Press, Ja nuary 1 963 .Muzaffer Uyguner - Orhan Veli Kanık, 1,967 Muzaffer Uyguner - O. Veli'nin Dil Ve Şiir Üzerine Düşünceleri, 1967
15J
Adnan Veli - Orhan Vel i İçin, 1953 Suut Kemal Yetkin - Edebiyat Üzerine, 1952, S. 71-78: Muammer Yüzbaşıojtlu - Edebiyatımız, 1967, S. 131-13:1 VI. ORHAN VELİ'YLE İLGİLİ TEZLER Ayhan Dojtan - Cumhuriyet Devrinde Türk Şiiri,
istan bul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, 1953 Metin Erünsal - Orhan Veli Kanık Ve Şiirleri, Erzurum Atatürk Üniversitesi, 1966 Bekir Gönenç - Cahit Sıtkı, Orhan Veli Ve Ziya Osman' da Aşk, Arıkarn Dil ve Tarili Cojtrafya Fakültesi, 1960. Erdem Uygur - Orhan Veli, Ankara Dil ve Tarih - Co�rafya Fakültesi, 1959 -
·
152
S E Ã&#x2021; M E L E R Antoloji
SEÇMELER İÇİN AÇIKLAMA
O. Veli'nin şürleri, daha önce de belirtildi�i gibı, Bütün Şiirleri adlı kitapta toplanmıştır. Basım hakkı
Varlık Yayınevi'nce satın alınan bu kitap, yedi bölümden meydana gelmiştir: «İlk Şiirler, Garip, Vazgeçemedi�im, Destan Gibi, Yenisi, Karşı, Son Şiirler.» ııSeçmelerıı için her bölümden ancak üç şiir alabil dim. O. Veli'nin tüm şiirlerini Okumak isteyenler adı ge çen kitaba bakmalıd:rlar. ııSeçmelerıı e verdi�i izinden ve gösterdi�i anlayıştan ötürü sayın Yaşar Nabi'ye teşekkür ederim.
154
! L K
Ş l l R L E R
GÜN DOGUYOR
Dili çözüZüyor gecelerin, Gölgeler kaçışıyar derine; Alıp sihrini bilmeeelerin Gün doğuyor şehrin üzerine. Korkarak şekl'alıyor bacalar, Gün doğuyor şehrin üzerine, Bakıyorlar günün gözlerine Gözleri uykulu atmacalar. Sallıyarak dallarını kavak Yükseliyor her günkü yerine, Gün doğuyor şehrin üze1�ine, Mavi bir ışıkla ağararak. Gün doğuyor şehrin üzerine, Renk renk hacimle doluyar her yer. Dalıyar dağ�mk yüzlü evler Hiilii yanan so kak fenerine. 1 55
Toprak kımıldıyor yavaş yavaş, Gün doğuyor şehrin üzerine, Bembeyaz gece çiçeklerine Sabahla düşüyor bir damla yaş. Ve bir deniz hücumu halinde Gün doğuyor şehrin üzerinde..
KUŞ VE BULUT
Kuşçu amca Bizim kuşumuz da var Ağacımız da. Sen bize bulut ver sade Yüz paralık.
TEREYAGI
Hitler amca! Bir gün de bize buyur. Kakülünle bıyıklarını Annerne göstereyim. Karşılık olarak ben de sana Mutfaktaki dolaptan aşırıp Tereyağı veriri"!_ı. Askerlerine yedirirsin. 156
G A R 1 P
KİTABE-İ SENG-İ MEZAR
I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar ,müteessir değildi; Kurıdurası vurmad,ığı zamanlarda Anmazdı ama Allahın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye. 157
II
Mese!e falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. A ldılar, götiirdüler. Yıkandı, namq.zı kılındı, gömüldü. Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar H aklarını helcil ederler elbet. A lacağına gelince . . . A lacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeğini deppoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, N e matrasında dudaklarının izi; Öyle bir ruzigcir ki, Kendi gitti, 1smi bile kalmadı yadigcir. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısiyle: «Ölüm Allahın emri, Ayrılık olmasaydı.»
158
BAYRAM
Kargalar, sakıiı annerne söylemeyin! Bugün toplar atılırken evden kaçıp Harbiye Nezaretine gideceğim .. Söylemezseniz size macun alırım, Sirnit alırım, horoz ş�keri alırım; Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar, Bütün zıpzıplarımı size veririm. Kargalar, ne olur annerne söylemeyin!
15�
ANLATAMlYORUM
(Mora romantico) AğZasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dakunabilir misiniz Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. :160
V A Z G E Ç E M E D 1 G 1 M
DEGİL Bilmem ki nasıl anlatsam; Nasıl ,nasıl size derdimi! Bir dert ki yürekler acısı, Bir dert ki düşman başına. Gönül yarası desmn . . . Değil! Ekmek parası desem . . . Değil! Bir dert ki . . . Dayanılır şey değil. TREN SESİ
Garibim; Ne bir güzel var avutacak gönlümü Bu şehirde, Ne de bir tanıdık çehre; Bir tren sesi duymaya göreyim lki gözüm, lki çeşme. :F. l l
161
İSTANE UL TÜRKÜSÜ
İstanbul'da Boğaziçi'nde, Bir fakir Orhan Vel'yim; V eli'nin oğluyum, Türifsiz kederler içinde. Urumelihisarı'rıa oturmuşum; Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
«lstanbul'un mermer taşları; Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları; Gözlerimden boşanır hicran yaşları; Edalı'm, Senin yüzünden bu halım.>> «lstanbul'un orta yeri sinama; Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama; El konuşur, sevişirmiş; bana ne? Sevdalı'm, Boynuna vebtilım!>> lstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim; Bir garip Orhan Veli, l'eli'nin oğlu; Tarifsiz kederler içindeyim. 162
D E S T A N
G İ B İ
YOL TÜRKÜLERİ
<<Hereke'den çıktım yola, Selam .verdim sağu sola, Haydi, benim bu dünyaya garip gelmiş şairim, Yolun açık ola!>>
İzmit sokakları yaprak içindeydi; Bir aşağı bir yukarı. Sonbahar; Başımda, unutamadığım Şehrin havası; Dilimde hep oraların şarkıları; Ellerim ceplerimde, lzmit sokakları yaprak içindeydi. 1 63
«lzmit'in köprüsü betondur beton, Nasıl kadrin bilmez yanında yatan, Sensin gece gündüz gözümde tüten. Yüreğim yanıktır, ciğerim delik, Of, of kemirir bağrımı of, ince hastalık.'!!> A rifiye! Şoför durdu, Enistitü Mektebi dedi, Süleyman Edip bey Müdürün adı. Bir yol da ' burada duralım; Ellerinde nasır, yüzlerinde nur, Yarına ümitle yürüyenZere Bir selam uçuralım. <<Ada yolu kestane Aman dökülür tane tane.» Ada demek, Adapazarı demek; Kadehler şişe olur Çark'ın başında; Zaten efkarlısın, Ayağını denk al, şekerim. ((iHükumat önünden geçtim, Oturdum bir kahve içtim, Hendek'te bir güzel gördüm, Yavuklumdan vazgeçtim; Hendeğin yolları taştan, Sen çıkardın beni baştan.» 164
Sabahları erken kalkılıyor yolculukta; Doğan güneşe karşı, Dertler biraz daha unutulmuş, Gurbete biraz daha alışılmış, Yapılacak işler düşünülüyor. <<Gerede'ye vardık, günlerden pazar Kaldırımlarda yosmalar gezer; Bilmem, bu gurbetlik ne kadar uzar. Yüreğim yanıktır, ciğerim delik, Of, of, kemirir bağrımı of, ince hastalık.»
Zonguldak yolundayız, Dağların tepesinden, Birdenbire denizi göreceğiz. Denizi gökle bir göreceğiz. Şimtil rüzgarları gelecek uzaktan. O yolcu, biz yolcu, Şimtil rüzgarıariyle öpüşeceğiz. Güneşli bir günde, Masvavi göreceğiz Karadeniz'i. Balkaya'dan Kapuz'a kadar, Karış karış biliriz biz bu şehri; Eki'nin çiçekli bahçeleri Rıhtıma kömür taşıyan vagonlariple; Poydos saatle-rinde yollara dökülen Soluk benizli insanlarıyle.
165
«Siyah akar Zonguldağın deresi; Yüzkarası değil, kömür karası; Böyle kazanılır ekmek parası.>> Gemiler vardı limanda gemiler Her biri yeni bir ufka gider_.
166
YENiSi
TAHATTUR
A lnımdaki ' bıçak yarası Senin yiiziinden; Tabakam senin yadigarın; «iki elin kanda olsa gel» diyor, Telgrafın; N asıl unuturum seni ben ' Vesikalı yarim? ·
167
SERE SERPE
Uzanıp yatıvermiş sere serpe; Entarisi sıyrılmış, hafiften; Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor Bir eliyle de göğsünü tutmuş. !çinde kötülüğü yok, biliyorum; Yok, benim de yok ama . . . Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki! 168
ALTINDAG
Altındat, Ankara'nm arka tarafında kuıulmuş büyÜk bir fakir fukara mahallesidlr. Sabam karşı bütün Altındağ rüya görür. Burada, sadece, bir genç lozla bir lipmllı mn rüyasını, bir de sucunun türküsünü okuyacaksınız. ·
Biri bir koca gorur rüyasında: Yüz lira maaşlı kibar bir adam. Evlenir, şehire taşınırlar. Mektuplar gelir adreslerine: Şenyuva apartmanı, bodrum katı. Kutu gibi bir dairede otururlar. N e çamaşıra gidilir artık, ne cam silmeye; Bulaşıksa kendi bulaşıkları. 169
Çocukları olur, nurtopu gibi; Elden düşme bir araba satın alınır. Kızılay Bahçesi'ne gidilir sabahları; Kurnda oynasın diye küçük Yılmaz. Kibar çocukları gibi. Lağamcının hamam rüyasıdır Rüyaların en güzeli. Uzanır yatar göbek taşına; TelZaklar gelip dizilir yanıbaşına. Biri su döker, Biri sabunlar; Elinde kese sıra bekler biri. Yeni müşteriler girerken içeri, Lağamcı, Pamul:;lar gibi çıkar dışarı.
170
K A R Ş I
KARŞI
Gerin, bedenim, gerin; Doğan güne karşı. Duyur, duyurabilirsen, Elinin kolunun gücünü, Ele güne karşı. Bak! Dünya renkler içinde! Bu güzel dünya içinde Sevin sevinebilirsen, Insanlığın ha1ine karşı. Durmadan işleyen saatlerde Dişli dişliye karşı; Dişlilerin arasında, Güçsüz güçlüye karşı. Herkes bir şeye karşı Küçük hanım, yatağında uykuda, Rüyalarına karşı. Gerin, bedenim, gerin, Doğan güne karşı. 171
GÜN OLUR
Gün olur, alır başımı giderim, Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Şu ada senin, bu ada benim, Yelkovan kuşlarının peşi sıra. Dünyalar vardır, düşünemezsiniz, Çiçekler gürültüyle açar; Gürültüyle çıka r duman topraktan. Hele martılar, hele martılar, Her bir tüylerinde ayrı telaş! .. Gün olur, başıma kadar , mavi; Gün olur, başıma kadar güneş; Giin olur, deli gibi . . . 172
İSTANBUL'U DiNLİYOR UM
1stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyoT Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmıyan çıngırakları; 1stanbtıl'u dinliyorum, gözlerim kapalı. lstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürii sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyar ayakları; 1stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. 173
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalı Çarşı; Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa; Güvercin dolu avlular. Çekiç sesleri geliyor doklardan, Güzelim bahar rüzgarında, ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin · sarhoşluğu, Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. lstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyo r kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Bir şey düşüyor, elinden yere; Bir gül olmalı; lstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. lstanbul'u dinliyorwm, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; A lnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; . Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor, fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; lstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
174
SON
ŞtiRLER
MACERA
Küçüktüm, küçücü ktüm, Oltayı attım denize; Bir üşüşüverdi balıklar, Denizi gördüm. Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı; Kuyruğu ebem kuşağı renginde; Bir salıverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm. Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım; Para kazanmak gerekti; Girdim insanların içine, insanları gördüm. 175
N e yardan geçerim, ne sersen; Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama . . . Bırakmıyor son gördüğüm, bırakmıyor geçim derdi. Oymuş, diyorum, zavallı şairin Görüp göreceği.
BİRDENBİRE
Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü
birdenbire oldu;
Mavi birdenbire. H er şey birdenbire oldu; Birdenbire tütmeye başladı duman topraktanr Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire, Birdenbire, Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar . . . Aşk birdenbire oldu. Sevinç birdenbire. 176
DALGA
Mesut sanmak için kendimi N e .kağıt isterim, ne kalem, Parmaklarımda cıgaram, Dalar giderim mavisinden içeri. Karşımda duran resmin. Giderim, deniz çeker; Deniz çerek, dünya tutar. lçkiye benzer bir şey mi var, Bir şey mi var ki havada Deli eder insanı, sarhoş eder. F. 12
177'
Bilirim, yalan, hepsi yalan; Taka olduğum, tekne olduğum yalan; Suların kaburgalarımdaki serinliği, lskotada uğuZdayan rüzgar, Haftalarca dinmeyen matör sesi, Yalan. Ama gene de, Gene de güzel günler geçirebilirim; Geçirebilirim bu mavilikte. Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız, A ğacın gökyüzüne vuran aksinden, Her sabah eri'Kleri saran buğudan, Buğudan, sisten, a§ktan, kokudan . . .
II
Ne kağıt yeter ne kalem, Mesut sanmam için kendimi. Bunların . . . hepsi fasafiso. "N e takayı m, ne tekneyim. Öyle bir yerde olmalıyım Öyle bir yerde olmalıyım ki, N e karpuz kabuğu gibi, Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi . . . insan gibi.
178
KlTAPLARA GlRMEYEN Å&#x17E;11RLER
KİTAPLARA GiRMEYEN ŞİİRLER
Bunlar, Orhan Veli / Bütün Şiirleri adlı kitapta yer almayan ürünlerdir. Kimisi, şairin sa�lı�ında dergilerde çıkmıştır : «Sicilyalı Balıkçııı (Gençlik, -1' 5.5.1938 ) , ıcLakır · dılarımıı (Varlık, l5 . H U 93:9 ) . ccBen Orhan Veliıı ( İnkilapçı Gençlik, 15.8.1942 ) . Kim"si şairin öllimünden sonra ya yımlanmıştır : ccCananıı (Yeni Dergi, 1 .2 .1195p, �cEfsaneıı ( Nokta, 15.2.1951 ), ccBıraktı�ım Şehirıı ( Varlık, 1.8.1952), ccBayrakıı ( Papirüs, Ocak 1196 7 ) . Kimisini ise ben O . Ve li'nin evrakı arasında buldum : ccŞaheserim, Manzara, Se yahat, Küçük Bir Kalp, Eleji, İhtiyarlık, Bebek Suite'hı. Be�eninedi�i iç'n O. Veli'nin bu şiirleri kitaplarına al madı�ı düşünülebilir. Fakat, kendisi ölüp gitti�ine göre, bunların belgesel ve tarihsel bir de�er kazandıklan da söz götürmez. Bu bakımdan, topluca yayımlanmalarında yarar vardır. _
Bu yararın sa�lanmasına izin veren şairin kı.z kar ·deşi Füruzan Yolyapan'a teşekkür borçluyum.
! KO
EFSANE
Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı O çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenk Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengarenk Mavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histe Rindler muğbeçeler mest bütün mecliste Ve o hciletle bütün kahkahalar nağmeleşir Dilde Yahya Kemal'in şarkısı Şehnameleşir {) gürültüyle sular çalkaZanır çağlardı
Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Lakin artık o hayal alemi bir efsane .Ses sada yok bu değil sanki o devlethane 181
CAN AN Canlin ki Degüstasyon'a gelmez. Balıkpazarın'a hiç gelmez. ŞARKI ( 1 )
Felalı bulmadı bir türlü derd ü mihnetten Ne türlü ateşe yanmış gönül muhabbetten Müreccah olmadı divanelik bu haletten Ne türlü ateşe yanmış gönül muhabbetten ŞARK! (2)
Dem bezm-i visalinde hebti olmak içind,ir Canım s.enin uğrunda feda olmak içindir Nabzım helecanımda seda _ olmak içindir Canım senin uğrunda feda olmak içindir Bardak boşanır bencileyin dalmay ı bilmez Benzim gibi yaprak sararıp solmayı bilmez Hiç bir şey canımca feda olmayı bilmez Canım senin uğrunda feda olmayı bilmez.
(ı)
(2)
1 82
Bu şarkıyı Refik Fersan bestelemiştir. Bu şarkıyı Suph! Ziyıi. bestP.lemiştfr.
İHTİYARLIK
(Franz Hellens'den mülhem)
Benim, bardağın, sürahinin . Önümüzdesin; rengin uçmuş. Bu, ı,:ıski sevdiğim bir duruş. Elin içinde benimkinin. içelim! Madem ömrümüz hoş Geçmiş, tatmamışız ayrılık; Madem ne bardağımız kırık, Madem ne de sürahimiz boş. Bir gün ikimizden birimiz içmek veya doldurmak için Burada olmıyabiliriz. 183
SEYAHAT
< Rene Bizet'ten mülhem)
Her yanı yolculuk dolu gök yüzünde A ltından kuşlarınnın çırpınışı var. Dönüyorlar bir manzaranın üstünde; Soluk, gül rengi bir günle dönüyorlar. Hangi liman veya adaya bu gidiş En canlı çırpınışlar kanatlarında? Uenizde ne bir yelken, ne bir ürperiş; Bütün zenci kırallar ölü bu anda. Gidecekler beyaz köpükten izinde Uzak, ağır ve çok uzak bir vapurun Birden belirecek hepsinin gözünde Manzarası, Yafa'nın ve Singapur'un. Sonra, sabahların en muhayyelini Geri getirecekler bu uçuşlarında Ve anlatacaklar hikayelerini Hazzın en büyüğünü duyan ruhuma. 184
SİCİLYALI BALIKÇI Yüz sene sonra bugünkü dünyadan Bir tek insan kalmadığı gün, Sicilya sahillerinde yaşıyan balıkçı Bir yaz sabahı ağlarını atarken denize O zamankinden daha geniş gök yüzüne bakıp Benden bir mısra mırıldanacak Şarkı halinde; Bu dünyadan, Mehmet Ali isminde bir şairin Gelip geçtiğini bilmeksizin Bu güzel düşüncenin Olmıyacağından eminim Fakat nedense bu iş Benim pek tuhafıma gidiyor. (Ağustos 1937, Ankara )
185
ŞAHESERİM
Aşık olduğum zamanlarda Şiir yazmak adetim değildir. Halbuki asıl şaheserimi Onu en çok sevdiğimi Anladığım zaman yazdım. Onun için bu şiiri 'llk önce ona okuyacağım. (Eylül,
186
1007,
Ankara)
BEBEK SUİTE'İ
( Sekiz parçadan müteşekkildir)
Yol
Düzdür. Üzerinden tramvay geçer. Adamlar geçer Kadınlar geçer . Kadınlar
Kadınlar . . . Akşam, sabah Tramvayı beklerler Rejinin önünde ..
Yeşil
Sevdikleri renk Yeşildir. Ellerinde Yemek çıkınları. 187
V atman
Hep karşıya bakar Cıgara iÇJ?leZ Vatman Ömür adamdır.
Peyzaj Evler, dükkanlar, duvarlar; Kömür depoları, Deniz; Çatanalar, mavnalar, kayıklar.
Deniz Denizi kim sevmez Vstünde ve kenarlarında Balık Tutulduktan sonra. Balıkçılar
Bizim balıkçWar Kitaplardaki balıkçılar gibi Şarkıyı Bir ağızdan söylemezler.
Senin Evin Bütün bu yollardan Tramvayla geçilir. Halbuki senin evin Daha ötededir. 188
<Eld.m. 1937, İstanbul�
BİR ŞEHRİ BIRAKMAK Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır geceleri. Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında . . . Her akşam çayımı getiren V e bir beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. Bu şehirdedir Valsler, foksırotlar arasında Şuman'dan Brams'dan Parçalar çaldığı zaman dönüp Bana bakan ihtiyar piyanist. Doğduğum köye müşteri taşıyan Şirket vapurları bu şehirdedir. Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları. Bu şehirdedir işim, gücüm Ekmek param . Pakat bütün bunlara mukabil Yine budur başka bir şehirdeki Bir kadın yüzünden Bıraktığım şehir .. ( 18 Kasım 1937,
İstanbul)'
BAYRAK
Ey bir muharebe meydanında A vuçları kanımla dolu, Kafası gövdemin altında, Bacağı kolumun üstünde, Cansız uyuyan insan kardeşim! Ne adını biliyorum, Ne günahını. İhtimal aynı ordunun neferleriyiz, İhtimal düşman. Belki de tanırsın beni. Ben İstanb.ul'da şarkı söyleyen Tayyareyle Hamburg'a . düşen, Majino'da yaralanan, Atina'da açlıktan ölen, Singapur'da esir edilenim. A lınyazımı kendim yazmadım. Bununla beraber biliyorum, O yazıyı yazanlar kadar olsun, Çilekli d ondurmanın tadını, Cazbant sesindeki sevinci, Meşhur olmanın azametini. 1 90
Sen de nimetler tanırsın biliyorum ; Çaydan, simitten, · Kalınca bir paltodan gayrı. Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik Bir kadeh Black and white viski, Kıl pranga kızıl çengi bir esvap. Yirmi yıllık çalışmanın Bir kurşunluk hükmü varmış, Hayata Harkof bölgesinde atılmakmış nasip; A ldırma. Biz bir bayrak getirdik bura'!ja kadar; Onu daha ileriye götürürler; Şıı dünyada topu topu İki milyar kişiyiz, Birbirimizi biliriz.
191
LAKIRDILARIM 1914 de doğdum 15 de konuştum
Hala konuşuyorum. Lakırdılarım ne oldu, Gök yüzüne mi gitti? Belki de hepsi geri gelecek Tayyare biçimine girip 1939
da.
_Allah varsa eğer Başka bir şey istemem ondan. Bununla beraber istemem Ne A llahın olmasını, Ne de işimin A llaha kalmasını. (Eylül 1939)
REStMLER
Hiçbiri ona ait değil, Fakat ne hazin isimleri var Şu resimlerin: <<Nisan sabahı», «Yağmurdan sonra>> Ve «Dansöz>>. Ba1ctı1cça ağlamak geliyor içimden. (Nisan 1940)
MANZARA
Karşı evin arkasından ay doğdu. A kşam serinliği çıktı. Tramvay sesleri geliyor, Deniz kokusu geliyo7' uzaktan. Manzaradan pek fazla mütehassisim. ( Nisan 1940)
F. 13
193
.BEN ORHAN VELİ
Ben Orhan Veli, «Yazık oldu Süleyman Efendiye» Mısra-ı meşhurunun mübdii.. Duydum ki merak ediyormuşsunuzr Hususi hayatımı, A nlatayım: Evveld adamım, yani Sirk hayvanı filan değilim. Burnum var, kulağım var, Pek biçimli olmamakla beraber. 194
·
Bir evd,e otururum, Bir işte çalışırım. Ne başımda bulut gezdiririm, Ne sırtımda mührü nübüvvet. Ne ingiliz kıralı kadar Mütevaziim, Ne de Celiil Bayar'ın Sabık ahır uşağı gibi aristokrat. Ispanağı çok severim. Puf böreğine 1ı'ele Biterim. Malda mülkte gözüm yoktur. Vallahi yoktur. . Oktay Rifat'la Melih Cevdet'tir En yakın arkadaşlarım. Bir de sevgilim vardır pek muteber; ismini söyleyemem, Edebiyat tarihçisi bulsun. Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz Sadece üdeba arasında. Ne bileyim, Belki daha bin bir huyu.m vardır. Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya? Onlar da bunlara benzer.
195
KÜÇÜK BİR KALP (Jules Supervielle'den mülhem}
A svaltın üzerinden Bisikletle geçen kızın Bacaklarının arasında Bir güvercin çırpınmada Ve küçük bir kalp .. Küçük bir kalp çarpmadadır.
ELEJt ( Philippe Soupault'dan mülhem)
Şakir efendi, Koltukçu, Öldü. Dün Gece Çerkeşte. Gitti, Öldü; Çerkeşte öldü, gitti. 196
BİRİNCİ BASlM İÇİN Yazılar
ORHAN VELİ KANIK'IN ŞİİRLERİ MUZAFFER UYGUNER 1967 yılının başlarında Orhan Veli ile ilgili üç kitap birden yayımlandı. Bunların ikisi benim, üçünsüsü de Asım Bezirci'nin. İki kitabım hakkında ben konuşacak de�ilim elbette. Belki konuşanlar bulunur. Bezirci'nin kitabı, Orhan Vel i Kanık ( Şairli�i ) üzerinde duraca�ım Kitabın dış kapa�ında «Orhan Veli Kanık - incelemeıı de niyor. İç kapa�ında ise «Orhan Veli Kanık ( Ş�irli�i )» . İkin cisi daha do�ru geliyor bize. Çünkü, Bezirci, Orhan ve li'nin yalnızca şairli�i üzerinde durmuş, onun bu yanını incelemiş. Düzyazıları ile Yaprak'taki yazıları üzerinde, öyküleri üzerinde de durmak gerekiyor elbette. Bezirci'nin «Orhan Veli Kanıkıı adlı kitabı, Orhan Veli'nin hayatına kısaca de�inen (2 sayfa) bir giriş ile başlıyor. Bundan sonraki bölümlerde İlk şiirleri, Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gi'bi, Yenisi, Karşı, Son Şürleri
ele alınmıştır. İlk şiirleri iki kümeye ayırıyor Bezirci : Eski şirler, yeni şiirler. Eski şiirler, Orhan Veli'nin eski anlayışa dayanarak yazılan şiirleridir. Bu şiirler, o an layış içinde hiç de küçümsenmiyecek başarılı şiirlerdir. Orhan Veli Kanık adlı kitabımızda bu hususu belirtmiş -
198
tik. Bezirci ise, ayırabildi�i sayfa olanakları içinde bu :şiirler üzerinde daha fazla durmakta, bunlıarın temlerini, di�er şair1erin şiirleri ile yakınlıklarını belirtmektedir. Bu şiirler hakkındaki yargısı ise şöyle özetlenebilir : «0. Veli'nin edeb1yat hayatına girerken ne kadar hazırlıklı ve güçlü oldu�nu göstermektedirıı bu şiirler. Bezirci, eskı şiirlerin yanında yeni şiirleri de incelemekte ve bunların .bazı acemiliklerle dolu ilk çalışmalar oldu�unu belirt mektedir. Bunları Garip adlı kitabına almadı�ı gibi:, son rakilere de almaması, Orhan Veli'nin bu şiirleri bir yana ıtti�ini de göstermektedir. Bezirci, ilk şiirleri arasında olup da Bütün Şiirleri'ne alınmayan on şiiri oldu�unu söylemektedir. Bunlar, Eleji, Seyahat, Bebek Süiti, İhti yarlık, Şaheserim, Bir Şehri Bırakmak, Küçük Bir Kalb. .Resimler, Manzara, Hayat Böyle Zaten ( s. 7 ) . ... Bezirci, Orhan Veli'nin şiirini incelerken zaman sı rasını izlemiştir. İlk şirlerinden sonra, yukarda da de�i nildi�i gibi sırasıyle kitaplarını incelemiş, son şiirlerinı de ayrıca de�erlendirmiştir. Buna göre Orhan Veli'nin şi irinde, en sonunda dörtlü ayırım yapar: Garip'e ba� lanan şiirler, duygu ve do�a şiirleri, toplumsal şiirler , folklorsu şiirler. Garip'ten başlıyarak ortaya çıkan bu belirlenme do�rudur. Garip şiirleri ccyürekten çok kafaya seslenirler. Ço�unda ince bir alay ( ironi ) bulunur. Kü ,çük insanların gündellk hayat hikayeleri, yolculuk anıları, çocukluk yaşantıları, tabiatla ilişkiler, savaşın kötü lükleri bellibaşlı kcnulardır.» (s. 64 ) . Boyları kısadır. Hayat, madde, akıl, mizah. do�a. gerçeklik ön plandadır. Halk diline dönük şiirlerdir bunlar., Duygu ve do�a şiir leri ise daha çok duyguya yaslanır, do�ayı oldu�iı gibi vermeye yönelir. Toplumsal siirler, önceleri bireyler üze rinde dunllurken sonradan toplumla ilgili, ço�ulla ilgili konulara yer vermekle gelişen ş' irlerdir. Bu şiirler Yenisi adlı kitabına giren bazı şiirlerle başlar, daha do�rusu bu şiirler Yenisi adlı k:tabın yayımlandı�ı yıllarda yazıl ma�a başlamıştır. Duygusal şiirler de bu dönemde be lirlenir, bu kitapta bel'rli olarak görülür. Folklorsu şiir
199
Destan Gibi ile başlar ve son şiirlerinden bir ikisi de bu kümede yer alır. Bezirci, onun toplumsal şiir konusunda bir «ideoloji ye, bir ülküye battlanmııya kadarı> gittittini söylüyor (s. 5 5 ) . Bunu kanıtlamak için de Yaprak'ın üçüncü sayısında yayımlanan Yaşayan Sanat ve Lettrisme adlı yazısından şunları alır kitabına : «Şekil bakımından türlü imkanları denemiş olan Türk şiirinin de, bir dünya görüştine batt· lanması lazım. Üstelik bu görüş, ileri bir görüş, çattımı· za yaraşır bir görüş olmalıdırıı. Bu satırlarda «görüşıı ün ne oldugu pek belli degil, ama, Bezirci, başka yazıları da anarak onu sosyalizrn'n içine sokuyor. Son zamanlarda yazdittı yazılarda ve şiirlerde böyle bir fikri bulmak belki mümkündür, fakat bunun, B�zirci'nin söyleditti gibi, bir hareket haline geldittini söyleyemeyiz. Yaşasaydı belki öyle olabilirdi, ama aksi de olabilirdi. Nasıl lrendi yarattı· ttı şiirin, «Garip, şi irinin sınırlarını sonradan aşmış, onun baglarını koparmış ise böyle bir yönelişten de dönebilir di. Yaprak dergisini çıkardıttı halde, onu bir eylem şairl, eylem kişisi olarak detterlendiremeyiz gibi geliyor bana. Toplumun insanlarını, kötü yanlarını, aksayan yönlerini göstermesi bunun için yeter olmasa gerek. Bezirci, zaman sıralaması esasına göre detterlendirı· yor Orhan Veli'nin şiirini. Böylece beliren ve gelişen yönlerini ortaya koyuyor. Bu arada onun temlerini da belirtiyor. Bezirci'nin bu yöntemi Orhan Veli'yi detterlen clirmede başarılı oluyor. Temlere göre yapılacak bir ince lemlede, onun şiirini detterlendirmedc: bir yöntem olarak düşünülebilir. Böyle l:ir detterlendirmede temlerin geliş ' mesi ortaya konulur. Belki b;r başka inceleyici de bu yöntemle değerlendirmeye gidebilir ilerde. Nitekim, Yeni Dergi'nin yarışması dolayıs;yıe, Yüksel Pazarkaya'nın bir başka yöntemle detterlendirmeye gittitti anlaşılıyor. Orhan Veli hakkında daha ne yazıldı ki.. Kitap, özne} bir açıdan yapı1an bir detterlendirme de l1;ildir. Bezirci, nesnel b:r görüşle degeriendiriyor Orhan
200
Veli'nin şiirini. Vardı�ı ve özstledi�i sonuçlara katılıy:oruZ'. Ancak, toplumsal şii rler konusundaki görüşte biraz farıt lı bir görüşieyiz. Kitabın önemli bir bölümü de bibliyogratyadır. Yenı Dergi'de yayımlanan bu bölümde noksan bulduklarımızı daha önce bildirmiştik ( 10 yazı, 2 antoloji, ı kitap ) . Be zirci, Yeni Dergi'deki yayımdan sonra çıkan yeni yazılan ve kitapları da ekiemiş buraya. Fakat eskilerden bazılan var ki gözden kaçmış ( . . . ) Bezirci'nin Orhan Veli Kanık adlı kitabı nesnel de ğerlendirmeye güzel bir örnektir. Öteki yönlerini ( düz yazı ve öyküler·ni) de de�erlendirmesini beklemeliyiz) ( . .. ) ( Varlık,
1. 81. 1967 )
ORHAN VELİ KANIK (İnceleme
-
Asım Bezirci) !)()(}AN HIZLAN
Bizde biyografi v3 monografi türündeki eserler çok azdır. Bir sanatçının ve eserinin ayrıntılarına inilmez. Asım Bezirci'nin Oth�n Veli'si, şair hakkında hazırlanmış ilk geniş monografi çalışması sayılabilir. Eleştirmen Be zirci, Orhan Veli'nin hayatını, şiirinin ortaya çıkışını, ge lişmesini, etkilenmesini v e etkileınesini kronolojik olarak bir inceleyici ti.tizli�i ile ortaya koymaya çalışmış. O. Veli'nin ki şili�ini anlatırken birbirinden ayrı de�erlendirilmesi imKan sız olan Garip üçgenin'n de Türk edebiyatındaki yerini belir tiyor. Yazar kitaba Orhan Vel'nin kısa hayat hikAyesi ile başlıyor. Şair·n 192-6 dan ölümüne kadarki şiir serüvenini kitzplarına göre ayrı ayrı özetliyor, de�erlendiriyor, yar gılıyor. Bezirci şairi ço�unlukla ortamı içinde incelemiş,
201
böylece şaırın şiire l:aşladı�ı, şiirini sürdürdüe-ü yıllar& Türk şiirindeki çeşitıU:g-i görebiliyor, şairr bu ortam içinde nereye oturtabileceg-imizi kestirebiliyonız. İnceleme Orhan Veli'nin bütün şiirlerini okumuş olanlara yeni de �rlendirme açıları sunmakla birlikte, şiiri hiç bilmiyen lere de gerekli ilk yalın b ilgiyi vermektedir. Asım Bezır ci, Orhan Veli incelemesinde bazı özellikleri, ögeleri bulup bunları deg-erlendirerek tutarlı bir sonuca ve yargılamaya varmaktan çok, şairin her kitabını ayrı ayrı bir tanıtma, bir özetierne yazısı nitelig-inde sunuyor, bunun sonucunda da yer yer aynı şeyleri söyleme tehlikesine düşüyor. Bu yargılama yöntemi okuyucuyu yonıyor. İncelemenin önem li bir yanı eserin sonuna konulan ııOrhan Veli Bibliyograf yasıdır». Biblyografya çalışmasının bundan sonraki ince leyicilere yararlı bir kaynak olacag-ı kanısındayım. ( Varlık Yıllığı, 1968)
ASlM BEZİRCİ'NİN iKi KİTABI HALUK AKER Orhan Veli Kamk en yeni kitabı Bezirci'nin. Orhan Veli Kanık üzerine bir inceleme. Orhan Veli ve arkadaş ları Türk şiirinin belli bir döneminin öncüleri idi. Ayrıca şiirimizi geniş ölçi:de etkilemişler ve belli bir süre o yolda şiir yazmanın zorunlug-una çog-u genci inandırmış lardır. Türk şiirinin J:: e lli bir döneminde egemenlik kuran bir şairin incelenmesi, derinlig-ine kavranması gereklidir.
Asım Bezirci Orhan Veli'yi incelemekle kuşkusuz iyi bir iş yapıyor. Kitabı üstüne türlü bakımlardan durulabi-
202
Jir, be�enilir ya da be�enilmez ama Bezirci'nin kendisi ça. lı�nu� olmakla, sorumluluk yüklenmekle eleştirmemiz için de kendi ayrık yanını koruyor, böylelikle saygı duyulası davranışını sürdürüyor. Asım Bezirci Orhan Veli'nin tarihsel şiir gelişimini yan. sıtmayı temele almış, incelemesin i ona göre düzenlemiş. · .Başta O. Veli'n'n ilk şiirleri ele alınıyor, onların yazıldıgı dönemdeki şiir anlayışıarına kısaca de�iniliyor. Sonra sıra sıyla Garip Vazgeçemedi�im, Destan Gibi, Yenisi, Karşı kitapları ele alınıyor. O. Veli'nin kitap halinde toplaya· madı�ı son şiirleri üzerinde duruluyor. O. Veli'nin kendı şiir evrimi okura iletilme�e çalışılıyor. Yazar geneneme - bölümünde O. Veli'nin şiir evminin kısa bir özetini ve çar lışmasının sonucunu, kendi yorumunu ekliyor. Kitabın so nun.a. O. Veli iç'n yazılan yazıların bir bibliyografyası da eklenmiş. ,
Bundan beş altı yıl öncesi için konuşulsaydı Asım Be zirci'nin bu kitabı be�enilir, üstüne olumlu şeyler söylenır di. Saktncaları üstüne durmak, eksiklerini kurcalamak pek önemli görünmezdi. Bugün için eksikleri önemli oluyor . Çünkü o günden bu yana bizde eleştiri örnekleri gittikçe artıyor, artmasıyla da eleştiriden beklediklerimiz konusun da daha bir titizleniyoruz. Bence Bezirci'nin eksiklikleri şunlar : Orhan Veli'nin şiirimize getird'�i yenilıkleri çok genel br planda ele alıyor, onun aynı şiir s·erüveninde birlik oldu�u arkadaşlarından ayrımını kurmuyor. Çünkü asıl o zaman getirdikleri yapı içi.p.de kişilikleri belli olacaktır. Orhf!n Veli şiirine yazar sanki O. Veli günlerinde yaşı yormuşuz git.! bakıyor. O günden bu yana geçen günler he · saba katılmayınca da edeb'yatın süren, de�işen, devinen ı:;;.rlı�ını zedeliyor. Bugünkü şiir be�enisinden O. Veli'nin de�er.Le;ndirilmesinin <<�·,t yaşadı�ımız günler içimı anlamının .çok daha önemli olaca�ı ve edebiyatı yürüten dizgesinde tutaca�ı unutuluyor.
203
Asım Bezirc� eleştirmesini, be�endi�i, do�ruladı�ı ya zarların cümlelerini ( düşüncelerini) kullanınakla yürütü yor. Ama kendisi aldı�ı bu cümleleri, düşünceleri dayanak olarak kullanınakla yetiniyor. Onları açmıyor, yorumlamı· yor. Öme�in Ataç zamanında yapılan bir de�erlendirmeye çok birşey katınayıp onu yinelemenin ne anlam taşıyabi lece�ini düşün müyor. Bu türlü kullanışiarı onu bir çeşit kolay yola sokuyor. Eleştirmesi d'pnotlu ele�rme oluyor. Sonuç : Bezirci'nin uzun yıllar eleştirme sorunları üzerinde nasıl çalıştı�ını, aman bilmez yorucu bir çabaya katlandı�ını biliriz. Bizler bugün böyle konuşabiliyorsak bunu bira.z Bezirci gibi Ataç sonrası nesnel eleştirme anlayışına yönelen eleştirınenlerimize borçluyuz. Haklarını her zaman vermeye hazmz. Ama Bezirci gibi çalışkan, bu yolda çok. emeği geçmiş bir yazardan da eleştirmesini artık aşmasını bek1emek. onu bu yoleta uyarmak da hak kımız olı:1alıdır. ( Yordam, Yaz 1S67, sayı _1 5)
204
İ Ç İ N DE K İ L E R .ORHAN VELl ( İ NCELEME) : Haya'ı . . .
İlk Ştirler
... ... ... ... ... ... ... ... ... . . . . . . .
..
... ...
... ... ...
... . .. .. . . ..
Garip . . . . . . . . . . . . . . ... ... . . . . . . . . . . . . ... . . . VazgeçcmedJ� . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Destan Gibi . . . . . . . . . . . . . . . . . . ' . . . . . . . . . . . . . . "Yenisi . . . . . . . . . .,. . . . . . . . . . . ... ... Karşı . . . ... . . . . . . . . . . . . ... ... . . . . . . :&on Ştirler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
...
. . .
GeneDeme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Oı'han Veli İçin Yazılanlar . . . .. . . . . .. . . . . . . .
7 ll
41 59
71 81 97 111 12i 135
SEÇMELER (ANTOWJt)
lik Şiirler Gün Do�yor . . .
Tereya�ı
. . .
. . .
. . .
.K-oş Ve Bulut . . .
... ... .. . . .
. . .
.
. . .
.. .
. . .
155 156 156 205
Garip Kitabe-i Seng-i Mezar . . . . . . . . . . . . Bayram . . . . . . . . . . . . . . . . . . Anlatamıyorwn . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
157 159160
Vazgeçemedltim De�il . . . . . . Tren Sesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İstanbul Türküsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
161 161 162"
Des 'an Gibi
Yol Türküleri
163
Tahattur
Sere Serpe Altındat . . .
167 168 169
Karşı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Gün Olur ... . . . ... ... ... ... ... . . . lstanbul'u Diniiyonını . . . . . . . . . . . . . . . . . .
171 172 173
Yenisi
Karşı
Son Şiirler Macera
Birdenbire . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Dalga . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
175 17Ş 177
Kitapiara Girmeyen Şiirler Efsane . . . . . . . . . . . . . . . canan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Şarkı ... ... ... ... ... ... ... . . . İhtiyarlık . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
206
.
181 ı�
182 183
184
Seyahat .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . Sicilya h Balıkçı . . . . . . . . . . . . . . . . . .
185
Şaheser im . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bebek Suite'i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bir Şehri Bırakmak . . . . . . . . . . . . Bayrak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Lakırdılanm . . . . . . . . . . . . . . : . . . Resimler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Manzara . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ben Orhan Veli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Küçük Bir Kalp . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Eleji . . . .. ... ..
.
...
. . .
. . .
. . .
. . .
. . .
...
. •.
.
186 187 189
190 192 193 19'3 194 . 195 196
BİRİNCİ BASlM İÇİN
O. Veli Ka.nık'm Ştirleri CM. Uyguner) O. Veli Karuk <D. Hızlan > ... ... A. Bezirci'nin İk.i Kitabı CH. Aker) . . . ...
198 201
203
207
ASlM BEZİRCİ
BİLİMDEN YANA .AHME:I' HAŞİM ORHAN VELi ABDÜLHAK HAMİT VE ccTARIK» DİDEROT <Andre Cresson'dan ) SOSY:AL1ZM1N FELSEFESi (Rene Maublanc'dan)
OLUŞ YAYINIARI
1927'de Enıncan'da doj!an Asım Bezirci, düzenli yiı.•· maıı:a 1957'de başl adı. Şimdiye dell:in 2ı6 kitap ( 14'U çeviri) yayunladı. Türkiye'de nesnel/bilimsel eleştirini n kuru ml\· sına öncUJllk etti. Bu yolda edebiyatımızın çeşitli dönem lerini, sorunlarını ve kişilerini kucaklayan örnekler veroi. 1003'te Otall: dergisinin, lll6B'de Yeni Dergi'nin okurlarına yönelttiil:i soruştumıada yaşayan deştirmenlerin en be�nı lenl seçildi.
OrhanVeli •ı\3ım Bezlrei'nin Orhan Veli adlı kitabı
nesnel dell:erleııdlrmeye
güzel bir örnektir.
( . . . ) Vardılı ve özetledi� sonuçlara kalılıyo. I'UZ.» <Muzaffer Uygunerl.
Bezirci'nin
«Asım
hakkında hazırlanmış
Orhan Ve li'si, şair ilk
geniş
monografı
sayılabilir. Eleştirmen Bezirci, Orhan Veli'·
nin hayatını, şiirinin ortaya çıkışını, gelişme. sini, etkilenmesini ve etkllemesLn� kronolo· jik olarak bir inceleyici tilizli�yle yazmış ıı (Dolan
Hızlan ).
Gcnlşlelilerek Ikinci kez basılan 'bu ki'a. bında Asını
8eUn:l
Orhan Veli'nin hayalını
ve eserlerini bilimsel bir tutunıla gözden
ge
çlriyor, geniş bir blbliyotrarya veriyor. Şa lrln en güzel
ürünleri ile hiç bir kitabına alın·
IJ!Iayan fÜrlerlııl. sunuyor.
Fiatı
1O
Lira
kapak: s.yücel