Mehmet Seçkin: Atatürk'ün Liderlik Sırları

Page 1


Mehmet Seçkin Jandarma Kurmay Albay Mehmet Seçkin; 1 957 yılında Kayseri ili Sarıoğlan tlçesi Burunören köyün­ de doğdu. 1 969 yılında ilkokulu, 1972 yılında ortaokulu, 1 975 yılında liseyi, 1 980 yılında Harp Okulu'nu bitirdi. 1994 yılında girdiği Kara Harp Akademisi'nden 1 996 yılında Jandarma Kur­ may Binbaşı olarak mezun oldu. 1 998 yılında da Silahlı Kuvvet­ ler Akademisi'nden mezun oldll. Jandarmanın çeşitli kademelerinde Takım, Bölük, Tabur ve Alay Komutanlığı ile Şube Müdürlüğü ve Kurmay Başkanlığı yapan Emekli Jandarma Kurmay Albay Mehmet Seçkin, Fran­ sızca bilmekte olup, evli ve iki çocuk babasıdır. Daha önceki yazdığı kitaplarda verdiği mesajların paralelin­ de Yazarımızın bu kitabı yazmasındaki amacı; bugüne kadar Ulu Önder Atatürk'ün liderliği hakkında yazılmış çok sayıda eser vardır. Yazılan bu kitapların her birinin okunmasındaki imkansızlıkları da göz önünde bulundurmak gerekir. Yazarı­ mız, Atatürk hakkında bilinmesi gereken tüm bilgileri derleyip, kendi duygu ve düşüncelerini de ilave ederek, okuyucularımı­ zın ufkunu açmayı ve bilgi dağarcığını geliştirmeyi amaç edin­ miştir.


Atatürk'ün Liderlik Suları

Mehmet Seçkin

TOPLUMSAL DÖNÜSÜM YAYINLARI


Atatürk'ün Liderlik Sı.rlan Toplumsal Dönüşüm Yayınları Araştırma - İnceleme Copyright © T üm hakları saklıdır. Bu kitabın telif hakları 5846 sayılı yasanın hükmüne göre kitabı yayınlayan Günyüzü Yayıncılık (Toplumsal Dönüşüm Yayınları) ve Yazarı Mehmet Seçkin'e aittir. Yayıncının ve Yazarın izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.

Yazarı

: Mehmet Seçkin

Genel Yayın Yönetmeni

: Hatice Bahtiyar

Genel Yayın Koordinatörü : Oktay Cesur Olgun Görsel Yönetmen

: Ali Kamil Temizel

Sayfa Tasanın

: Günyüzü Yayın Departmanı

E-posta

: toplumsaldonusum@gmail.com

ISBN

: 978-605-62289-7- l

Yayıncı Sertifika No

: 22193

l. Baskı

: İstanbul, 201 l

Genel Dağıtım

GÜNYÜZÜ YAY. BAS. DAG. Cemal Nadir Sok. No: 13 Akşam Han Giris Kat: Tel· Faks:

5 6 106 Cağaloğlu-İstanbul (0212) 528 59 00 -

·

E-posta: gunyuzuyayincilik@gmail.com www.gunyuzuyayincilik.com

Baskı - Cilt Barış Matbaa Mücellit Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C. Blk. No:29l Topkapı /İstanbul T el: (0212) 674 85 28


İÇİNDEKİLER Önsöz Giriş

. . . . . . . . . . . ...

.

.... . . . ..................... . . . .

... . ..

. . . . . . . . .

... . ..

. . . . . . . . . .

. . . . . . . . . ............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . ...............

10- 1 1 12-14

BİRİNCİ BÖLÜM LİDERLİK NEDİR?

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

1 5-32

İKİNCİ BÖLÜM LİDERLİK TEORİLERİ 1 . Liderlik Teorileri

. . . . . . . . . . . ...... . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . ...

2. Durumsallık Teorileri . . .

3. Davranış Teorileri . ..

. . ..

.

. . . .. . . . . . . .. . . . .

.

. . . . .. . . . . . . . . . .. . .

33 35

. 36-38 .

. . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

38-40

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM LİDERLİK NİTELİKLERİ . . . .. . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 1 1. Karakter 2. Karizma

. .. . .. . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

. . . . . . . . . . . .

3. Söz Verme 4. İletişim 5. Cesaret

. . . . . . . . . . . . . . . ............ ....... . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . .... . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

7 . Başlatma 9. Tutku

. . . . . . ... . . . .

. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

6. Cömertlik 8. Din lem

..

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

......... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

.

43-45 45-47 47-48 48-50

.50-5 1

. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . ..... . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

42-43

5 1-53

.... . .

. . . . . ........ . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . .

53 54


1 0. Sorun Çözme 1 1 . İlişkiler

. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

1 2. Sorumluluk

.

. . . . .

. . . . . . . . .

1 5 . Hizmet E tme 1 6 . Ôğrenebilme 1 7. Vizyon

. . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . ..

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .

. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

13. Güvenli Olma 1 4. Disiplin . .

.

.

.

.

. . . . . . . . . . .

. . . .. . . . . . . . . .

. . . . . . . . ..

. . ....

.

.

......... . . . .. . . ..

.

. . . . . .

.

. . . .

.

. . . .

..

. .. . . . .

. . . . ..

.

.

. . . . . .

. . .. . . . . . .

.

. .. . .

. . . .

.

.

. . . ....

. . . . . . .

.

. .. . .

54-56 56-58

. . . . . . . . . . . . ... . . . .... . . . . . . . . .

... . . . .

.

. . ... . . . .

. . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..

. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .

... .

.

.

.

.

. . . . .

..

. . .. .

. .

. . . . . . . . . ..

. . . . . . . . . .

. . . . . . .

.

. . .

. . .

. .

..

. . . .

.. . ..

58-60 60-62

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . .

. . . .

.

.

.

.....

. . . . . . . . . . . .. . . .

58

62

62-63

. 64-70 .

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM LİDERLİK SANA Ti

. . . .. . . . . . . . . .

.

. . . . . . . . . .. . . .

1 . Liderliğin Üç Gerekli Niteliği 2. Liderlik ve Toplum

.. . . . . . .

3 . Erdem ve Cömertlik

. . . . . . .

. .

6. Kararlar

. . . .

.

......

.

.. . .

.

... . . .... . . . .

. . . . . ... . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . .

. . .. . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

4. Liderliğin Vazgeçilmez Nitelikleri 5. Konuşma ve Eylem

.

.

. . . . . . . . . . .

.

.

. .71 ...

7 1 -72

. . . . . . . .

. . . . . . . ..

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...

.

. . .. . . .

. . . . . . . . . . . .... . . ... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . .

.

... . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

7. Sıkıntı Çekmeden Dünyada Olmak . . .

8. Yüreklerin lletişimi 9. Kendini Aldatma 10. İyi Liderlik

. .. . .

. .

1 1 . Kendi Kendini Sınama 1 3 . Davranışlar

.....

.

....

. .

.

. . . . . . .. . . . ...

. . . . . . . . . . .. . . . . . .

.

.

..

.. . . . . .. . . .....

. . ..

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

1 5. İçtenlik ve Dürüstlük 1 6. Anlayışlı Duygular

. . . .

1 7. Liderliğin Dörtkenarı

.

..

. . . . . . . . . .

.

. ...

.... . . ... . . . . . .

. . . . .

.. . . .

. . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . .

.

. . . . .

.

. . . .

. . .. . . . . .

.

.

. . . . . .. . .

. ...

.

.

.

. . . . . ......

.

. . .. .

.

... .

... . . . . . . . . ..

. . . . . . . . . . . . . . . .

.

73 73 73 74 74 74 75 75 76 76

76-77

. . . .. . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . ..

. . .

..

. . . . . . . . .. . . . . .. . . ...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

1 4. Enerji ve İrade

. . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . .. . . . ... . . . . .

. . .. . . . . . . . . . .

.

.

... . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . ..... . . . .

. . . . .. . . . . . . . . . . . .

1 2. Topluluğun Aklı

.

. . . . . . . . . . .

72

77

. . 77 . .

77-78

. . . . . . . . .

78


18. Liderliğin Tehlikesi 19. Üç Yasak 20. Paylaşma

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . .

..

..

. . .

...

. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . .

.

. . . .

.

. . . .

.

... .

78 . 79 79

BEŞİNCİ BÖLÜM ATATÜRK'ÜN ÜSTÜN KİŞİLİGİ VE KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ .. . . . . . . .

.

. . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . ... . . .

.

.. . . . . . . . . . . .

1 . ABD'nin Üç Liderinin Özellikleri Atatürk'te Buluştu

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .

80 88

a. Atatürk'ün Üstün Kişiliği. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88 b. Atatürk'ün Dehası . . ..

.

. . ....

.

. . ..

. . . .

... . . . .

c. Dehanın Çeşitli Yönleriyle Atatürk ( 1 ) Asker Atatürk

.

.. . . . .... . . . . . .. . . . .

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 2 ) Büyük Siyasetçi Atatürk . . . . . . . . .

(3) Devlet Adamı Atatürk (4) Diplomat Atatürk

. .

.

. . . . . . . . . . . . .

..

. . .

.

. . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

.

...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . .

. . .

2. Atatürk'ün Kişiliği 3 . Kişisel özellikleri

.. . . . . . . . . .

.

. .. . . . .. . . . . . .

. . . . . . .... . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .

.

..

. . .

.

.....

... . . . .

...

(7) Birleştirici ve Toparlayıcı Lider Atatürk (8) Milli Kahraman Atatürk

..

. . . . . . . . . . . . . . .

(5) Modern Türkiye'nin Kurucusu Atatürk (6) Teşkilatçı Atatürk

88-93

.

. . . .

. . . . .

. .. . . . . . .. . .

..........

.

. . . .

..

93- 1 0 1

1 0 1 - 102 102- 106 106- 107 107- 1 1 1

. 1 1 1- 1 1 2

. 1 1 2- 1 1 4 .

...... . . . . . . . .

.

93

1 14- 1 1 5

. 1 1 5- 1 19 . .

. . . . . .

1 20-1 23

ALTiNCi BÖLÜM LİDERLİK NİTELİKLERİ HAKKINDA ATATÜRK'ÜN GÖRÜŞLERİ . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . .

1 . Açık Olma

..... . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

2. Adam Yetiştirme

.. . .

. 1 24 .

1 24- 1 25

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

3. Bilgi ve Tecrübe Sahibi Olma

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . .

.. . .

. . . . . . . .. . .

1 25 1 25


4. Cesur Olma

. . . . . ..... . . . . . . . . . . .... . . ...... . . . . .......... . . ..... . . . . .. . . . . . . .

5. Fedakar Olma

. . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

6. Göreve Talip Olma 7. Kendine Güvenme

. . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . .

... . . . . .

8 . Karar Verme Yeteneği . ..

9. Prensip Sahibi Olma 1 0 . Vizyon Sahibi Olma

.

. . . . . .

.......

. .

. . . .

. . . . . . . . ...

. . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . ..

. . . . . ..

. . . . . . . .... . . . . . . . . .

.

.

. . . .. .

. . .. .

.

. . . . . . . . . .

.... . . . . .. . .. . .

. . ..... . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . . . . .

..

.

126

1 26- 127 . . . 127 . .

.

127- 128

. . 128- 12 9

. . . . . . . . . .. . . . . .

.... . . . . . . . . . . .

1 29

1 29- 1 3 2

YEDİNCİ BÖLÜM ATATÜRK'ÜN MORAL VE MOTİVASYON MODELİ.. . .

...

133

SEKİZİNCİ BÖLÜM LİDERLİK VE SUBAY . ...

.... . .

.

..... . .

.

......

.

..... . . .... . . . . ..... . . . . . . . . .

. 144 .

DOKUZUNCU BÖLÜM NESİLLERİN RÜYASINI KENDİ NABZININ AHEN-GİNDE DUYAN ADAM: ATATÜRK . . 148 . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .

1. Bir İnsanı Atatürk Yapan Realileler . .

. . . .. . . . . . . . .. . . . . .

. ..

. . . .. .

2. Atatürk'ün Çıraklık Devri Yoktur . . . . . . .

.

3. KH'a Hayatı O'nun Cenneti İdi . . . . . . . . . .

.

.

. .

. .

. . . . . .

. . . .

.

...

. . .

. . .

. ..

... . . .

. . 148- 149 .

. .

. .. . .

.. . . . . .

.

. . . . .

. . . . .

. . 149

. . . 1 50

4. Büyük ve Şümüllü (Kapsam) Manasıyla Kahraman

....

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . .

1 50- 1 5 1

5. Sevgi Mesleğinin Doğar Doğmaz Alnından Öptüğü Adam

. . . . . ..... . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . .

6. Ebedi Deha İçin Ölüm yoktur

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .

1 5 1 - 1 52

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .

1 52

ONUNCU BÖLÜM BİR MİLLETİN YARATTIGI LİDER: ATATÜRK 1 . Kuramsal Çerçeve

. . . . . . . . . . . . . . .

. . .

. . . .

.

. . . . ...

..

.... .

. . . . . . . . . . . . .

.

..... . .

. 1 53 .

. 1 55- 1 56 . .

2. Lider ve Blöf. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 546- 1 57


3 . Lider ve Tecrübe

...

.

.........

.

1 57- 1 58 .

. ................. . .. . . . . . . . . . . . . . . . .

4. Mustafa Kemal'in Tutumu . . . . . . . .

...

. . .... . . . . .. . . .......

. . . . 1 59 . .

. .

. .

.

5. Çanakkale Savaşında Bir Kahraman . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 59-160 .

6. Lider ve Savaş Meydam

.... . . . . . ... . . . . .

7. İnönü Çanakkale'yi Anlatıyor 8. Şarapnel ve Saat

. . . . . . .

. .

.....

. . . .

.

.

... . . . .

.

.. ...

. . . . . . . . . . . . .

.

1 60- 162

...

. . . . .

. . . .

. 162 . .

: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 163 9. Sınıfsal İttifak Sorunu . . . . 1 64 . . . . .

. . . . . . . .

. . . . . . . . .

. . . . .. . . ... . . . . . . . . . . . . . . .. . .

10. Lider ve Cesaret.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . ... . . . . 1 65- 1 68 1 1 . Askeri Strateji Kavramı

. . . . .

..

1 69- 1 79

. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

1 2 . Atatürk'ün Milli Mücadeledeki Liderliği . . . .

. . . . . . ....

. . . 1 79 ..

..

.

a. Birinci Dönem: Erzurum Kongresine Kadarki Süre . ..

. . . . . . . . . .

. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 80- 1 8 1 .

. . .

.

..

.

. .

.

.

.

. . .

b . İkinci Dönem: Heyeti Temsiliye Dönemi .. . . . . . . . . 1 8 1- 182 c. Liderliğin Üçüncü Dönemi: Meclis . . . . . .

. . . . . . . . .

. . 182- 183 . .

d. Liderliğin Dördüncüsü, Başkomutanlık Dönemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 183-184 .

. .

.

. .

.

.

. . .

.

.

. .

. .

. .

1 3 . İnönü Muharebeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 184- 192 .

14. Sakarya Meydan Savaşı. .

.

. . ..

.

. .

....

.

.

.

.

.

. . .. . . . .. . . . .

. . ..

1 5 . Harp Tarihinde Görülmemiş Bir Strateji

.

....

. . .

..

.

.

....

. . .

.

. . 1 92- 1 94

. . . . . .

16. Büyük Taarruz ... . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

..

.

.

.

1 7. Bütün Anlamıyla Bir Cesare t . . .

18. Zafer Sonrası.. . . . . . . . . . .. .

.

.

.

.

.

.

. . ...

..

.

.

. . ....

.

.

...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

. . .

..

. . .

.

. . .

...... . . ...

1 94- 196 1 96- 197

. 1 97-200 .

. . . . . . . . . . . . .

200-202

ON BİRİNCİ BÖLÜM YABANCI GÖZÜ İLE ATATÜRK SONSÖZ

. . . . . . . . .. . . .

.

. . . . . ..

.

........

. .. . . . . 203 .

........ .......... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . .

KAYNAKÇA . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

..

.

. . . .

. . .

. . . . . . . . . .

.. . .. . .

. .

.

. . . .

.

. . . .

.

2 1 5-2 1 9

. . . . . 200-224


ÔNSÔZ Elinizdeki bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ku­ rucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün liderlik sırlarını anlatmayı hedeflemektedir. Tarihte pek çok kişi, toplumun başına geçme fırsatını yakalamış ama çok azı liderlik vasfını kazanabilmiş­ tir. Liderlik seçim kazanarak, talihin cilveleriyle ele geçirilerek yakalanan bir fırsat olmadığı gibi, bugün, içinde yaşadığı top­ lum arasında çok sevilip sayılmalarına karşın, ülkesinin dışına çıktıklarında adlarının dahi bilinmediği nice bölgesel liderler bulunmaktadır. Gerçek anlamda lider olan kişinin mutlaka tarihin seyrini, zamanın akışını tersine çevirmesi gerekmektedir. Mustafa Ke­ mal Atatürk, tüm bunları başararak, toplumun içinde bulun­ duğu kısır döngüden çıkarmış, çoğu kişilerin akıllarının bile alamayacağı cesur adımlar atmış dünyanın sayılı liderlerinden biridir. Kişiliğindeki bağımsızlıkçı duyguları ülkü edinen Ata­ türk, önüne çıkan engellerin büyüklüğü karşısında ezilmemiş, bilakis tehlikelerin üzerine giderek hepsini çözümlemeyi bil­ miştir. Gençlik yıllarından beri hep içinde yer aldığı topluluktan ayrılan fark edilir bir kişilik sergileyen Mustafa Kemal, cephe­ lerde gösterdiği başarılarla birlikte çalıştığı Alman komutanları dahi geride bırakmayı bilerek halkın gönlünde taht kurmuştur. Mustafa Kemal çok genç denebilecek yaşta Çanakkale'yi düş­ mana vermeyerek bir kahramanlık destanı yazmış, ülkesinin başkentini kurtarmıştır. Bir liderin en önemli özelliği yılmamak, doğru bildiği yoldan ayrılmamak, inancını hep taşımaktır. Atatürk de, inancını hiç terk etmemiş, daha işgalin ilk günlerinde bağımsızlığa ulaşmayı 10


kafasına koymuştu. Ne bir maceraperestti, ne ün peşinde koşan . bir çılgın. Askerlik, devlet adamlığı, devrimcilik ve iyi ahlaklı olma özelliklerini şahsında eriten Atatürk, çok güçlü şartlara rağmen, ihanetlere, isyanlara karşın kimsenin hayal edemeye­ ceği zaferlere imza atmıştır. Para yoktu; bulundu, ordu yoktu; kuruldu, düşman çoktu; yenildi! Üzerinde fazla çalışılmamış bu özel konu incelendikçe gö­ rülecek ki O'nun dehası; liderlik, devlet adamlığı, siyasetçilik, hatta düşünürlük ve komutanlık gibi birçok kişisel özelliğin içinde yoğrulduğu bir olağanüstü değerler kompozisyonudur. Genellikle deha konusundaki yaygın kanaat; dahilerin ileriyi önceden görebildikleri şeklindedir. Oysa elinizdeki çalışma göstermektedir ki; deha ileriyi gördüğü kadar ve belki de ondan daha fazla geriyi, maziyi iyi gören ve analiz yapabilen beyindir. Bu nedenle, Atatürk'ün dehasını yorumlarken, O'nun geleceğe dönük planlarında, iyi okunan bir geçmiş, mükemmel analiz edilen gerçek yaşam tecrübelerinin bulunduğuna yakından ta­ nık oluyoruz. ilk bölümlerde; liderlik tanımlarına, liderlik teorilerine, li­ derlik niteliklerine ve liderlik sanatına yönelik olarak detaylı bilgilere yer verdikten sonra, müteakip bölümlerde çağımızın en büyük lideri Atatürk'ün bu özelliklerden hangisine / han­ gilerine sahip olduğunu örnekleri ile bilgilerinize sundum. On birinci bölümde ise yabancı Devlet adamları, gazeteci ve yazarların bu yüce insan hakkındaki görüş ve düşüncelerine yer vererek, on ikinci bölümde ise çağımızın en büyük lideri hakkındaki görüşlerimi son söz olarak bilgilerinize sundum. Bu büyük dahi ve lider hakkında sizlerin bilgilerine biraz da olsa bir katkım olduysa kendimi mutlu addedeceğim. Mehmet Seçkin (E) J. Kur Albay 22 Aralık 201 0 / Ankara

11


GİRİŞ Atatürk'ün doğduğu bir gerçek, yaşadığı bir gerçek, hayata gözlerini yumduğu da bir gerçektir. Ölenler, ölümsüzlüğe göç ederken etkileriyle, davranışları ile fikir ve idealleri ile de ölüm­ süz olurlar. Doğru olan, gerçek olan, anlamlı olan Atatürk'ün yaşadığı, var olduğu, büyük insan olarak büyük olayların, bü­ yük fikir ve ideallerin yapıcısı ve yaratıcısı olduğudur. Buna­ lımlı ve güç durumlarda, hayret ve takdir uyandıran başarılar, durum düzelince basit gibi görünür. Biz söze o eski günleri dile getirmekle, o eski günleri hatırlamakla başlayalım. Milli Mücadele, İstiklal Savaşı gibi adlar verilen o üç dört yıllık zaman bütün mazide yoktu; çünkü Türk milleti bütün mazisinde felaketin o kadar sonsuzuna düşmemişti ki o kadar sonsuz bir şahlanış fırsatı ele geçirmişti diyebilelim. (l) Milli Mücadele bir gerçektir. Atatürk'te bir gerçektir ve bir Milli Mücadele gerçeğidir. Sembol Atatürk, kurtarıcı Atatürk, yapıcı ve kurucu Atatürk, milli lider ve şef olarak büyük bir eseri tam bir başarıya ulaş­ tırmıştır. Tekrarlayalım ve açıkça belirtelim, Atatürk bir Milli (1)

12

Sevük, Habip, İsmail, O Zamanlar, İstanbul, 1937, s. lll.


Mücadele gerçeğidir. Hasan Ali Yücel'in deyimi ile "bu memle- . kette bir millet var, Türk var. Türk'ün ruhunda hürriyet var. O'nu esaretten kurtaran Atatürk var. "(2) Atatürk fizik yapısı ve maddi varlığı ile bir gerçektir. Ölüm­ süzlüğe göç etmesi, maddi hayatının bir belirtisidir. Doğmayan, yaşamayan insan ölümsüzlüğe göç edemez. Atatürk fikir ve ideal olarak da gerçektir. Mustafa Kemal'ler ideal olarak, dünün, bugünün ve geleceğin kuşaklarına ışık tu­ tan insan olarak da gerçektir. Atatürk milli bir gerçektir. Türk milletinin ortaklaşa şuur ve vicdanında yer etmiş, O'nu temsil etmiş, O'na yol göstermiş bir gerçektir. Atatürk milletlerarası bir gerçektir. İnsanlık idealinin yararı­ na insanlara barış ve güvenlik, özgürlük ve bağımsızlık ilkeleri­ ni aşılayan, davranışlarını ona doğru yönelten bir insan olarak da gerçektir. Yüce Türk milletinin maddi ve manevi gücünde bayraklaşan Atatürk, "lnsanlık idealinin aşık ve mümtaz simasıdır. " İnsanlık ideallerinin gerçek değerlerini Türkiye'de olduğu kadar, insan­ lık dünyasında da Atatürk tanıtmıştır. Barış, güvenlik ve insan yararına faydalı hizmetleri gerçekleştirmek Atatürk'ün amacı olmuştur. İngiliz Observer Gazetesi, Atatürk'ün bu yönünü belirterek şöyle demiştir:

"Çağdaş hiçbir isim Atatürk adı kadar büyük saygı telkin etme­ miştir. Atatürk yalnız Türkiye'nin büyük hayatını değiştiren bir deha değil, fakat milletlerarası ilişkilerde iyilik ve yalnız iyilik yapan bir adamdır. "(3 )

(2)

Yücel, Ali, Hasan, Hürriyet, Gene Hürriyet, A nkara, 1960, s. XXVll.

(3)

Sertelli, F . lskender, (Toplayan), Dünya Ağlıyor, Cihan Matbuatından Parçalar, lstanbul, 1939,

s.

71.

13


Atatürk milli bir kahramandır. Milli bir değerdir. Millet ger­ çeğini işleyen, Türk milletinin sesini ve hakkını gerçeğe uygun, tam yakışığı ile dünyaya duyuran insandır. Atatürk, geçmişin mirasını kanadı altına toplayarak, tarihi tecrübelerden hız ve güç alarak hep ileriye yönelmiştir. Yeni devlet, yeni toplum O'nun eseri, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmak O'nun hedefidir. Türk milleti için özgürlük ve bağımsızlık, huzur ve güven içinde mutlu yaşamak O'nun dü­ şüncesinin temel yapısıdır. İnsanlara sevgi, insanlara saygı, bir bütün olarak insanlığı değerlendirme, O'nun barışçı ve insancıl politikasının özüdür. O'nda hak, hedef ve kuvvet bir araç sayılmıştır. Bütün dav­ ranışlarında adil ve insancıl olmuştur. O, insanı özgürlüğü ile birlikte kıymetlendirmiş, milletlerin bağımsız devlet kurmaları, insanlık ailesi içinde şerefli yerlerini almaları idealine yönelme­ lerinin çabasını göstermiştir. Herbert Melzing'in deyimi ile "Atatürk bir düşünür olarak, bir ulusun yani Türk ulusunun kaderini ele almış ve bu ulusla atıl­ dığı İstiklal Savaşı, bu ulusun medeni durumunu da değiştirip bir inkılap ve diğer uluslann haklarını koruyan bir banş ile insanlığa muhteşem bir ômek venniştir. " Kısaca ve özlüce, kalplerde ve gönüllerde olduğu kadar, ka­ falarda yaşayan Atatürk'tür bu .. . C4) Liderlik nedir? Liderlik özellikleri nelerdir? Bu hususlarda detaylı bilgiler verdikten sonra, Atatürk bu özelliklerden han­ gisine / hangilerine sahipti? Atatürk bir lider miydi? Liderse nasıl bir liderdi? Doğumundan ölümüne kadarki geçen yaşam sürecinde izlediği yolu ve meydana getirdiği eserleriyle bu yüce insanı siz okurların bilgilerine sunmaya çalışacağım. Sonunda kararı sizler vereceksiniz. Atatürk lider miydi? Değil miydi?

(4)

14

Kara!, Enver, Ziya, Atatürk ve Devrim, Ankara, 1980, s. 22.


BİRİNCİ BÖLÜM

LİDERLİK NEDİR? Birçok liderlik tanımı yapılmıştır. Şimdi bunları detaylı ola­ rak inceleyelim. Lider sözcüğünün kökeni, eski Pers dilinde "gitmek, gez­ mek " anlamına gelen, uygarlık kadar eski bir kelimeye dayanır. Liderlik destanı her zaman psikologları, akademisyenleri ve. tarihçileri liderliğin yapısını incelemeye itmiştir. Liderler eski çağ kralları gibi ilahi takdirle mi kutsanmışlardır? Ya da liderlik babadan oğla mı geçer? Veya liderler zamanlarının ürünü mü­ dür, onları kuşatan olayların gel gitleri mi onlan şekillendirir?( l) Lider deyince akla genellikle askeri, siyasi ve spor takımla­ rının başını çekenler gelir. Atatürk liderlik konusunda belki de bizim ülkemizde akla ilk gelen isimdir. Liderlerin genellikle net bir hedefleri ve bu hedefe ulaşmak için planları vardır. İnsanlar rastgele lider olmazlar. Ünlü Amerikan Başkanı Einsonhower liderlik konusunu tarif ederken bir parça ip kullanırdı . İpi ma­ saya uzun uzadıya yatırır ve sonra da eliyle ipi çeker ve şöyle derdi "ipi nereye çekerseniz gelir ama onu itmeye çalışırsanız hiç­ bir şey olmaz". Bu çok anlamlı bir yaklaşımdır. Bu söylemden

(1)

Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, Beyaz Yayınlan, İstanbul, Eylül 2000, s. 3,4.

15


Mehmet Seçkin

anlaşılan odur ki liderlik itip kakma ile olmaz, sürükleyici ol­ mak gerekir. Liderlik değişik şekillerde tanımlanabilir. Bir lider genellikle motive edici, etkileyici, güzel örnekler verebilen ve yol göstere­ bilen kişidir. Liderlik yapmanın gerekleri arasında insan, etkile­ me gücü, hedef ve iletişim olması gerekir. Lider, ortak bir amaca doğru grubun davranışlarını yönlen­ dirmek için bireyin yapmış olduğu davranışların tümüdür. Liderlik, iletişim sürecinin yaşandığı bir ortamda, önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak üzere yönlendirilmiş kişiler arası etkileşim sürecidir. Liderlik, karşılıklı davranış ve fikir birliği ile yapıyı harekete geçirmek ve bu hareketi devam ettirmektir. Liderlik, amaçlan gerçekleştirmek için uğraşanlan duruma göre uyancı, onların sorulannı yanıtlayıcı bir roldür. Liderlik, organizasyonun günlük emirleriyle mekanik ko­ ordinasyonundan daha ötede etki yönünden ortaya çıkan bir fazlalıktır. Liderlik, örgütlenmiş bir grubu, belli bir amacı yerine ge­ tirmek maksadıyla insan davranışlarını etkileme faaliyetidir.( 2) Liderlik, sadece güçle başlayan ve bir tek bununla açıklana­ bilecek bir süreç değildir. Liderlik aynı zamanda danışmanlık, güven, sevgi, tutku, eğlence, tutarlılık ve sabır isteyen bir du­ rumdur. Liderlik, bir grup insanı belli amaçlar etrafında toplayabilme ve bu amaçları gerçekleştirmek için onları harekete geçirme bil­ gi ve yeteneklerinin toplamıdır.

(2)

Şenver, Bülenl, Kulağınıza Küpe Olsun, Birlik Dergisi, Yıl: 19, Sayı:l44, Mart 2003, Türkiye Emekli Subaylar Derneği Bülteni, s. 3,59. Org. Htlmi Ôzkök bölümünden alınmıştır.

16

·


Liderlik Nedir?

Liderlik, bir organizasyonun hedeflerine ulaşabilmesini sağ- . lamak için insan kaynağını etkin ve verimli bir şekilde yönlen­ dirme becerisidir. Tanımda önemli olan iki anahtar kelime var; birincisi insan kaynağı, ikincisi ise kurumsal hedefler. Ol Bu tanımları çoğaltmak mümkündür. Ancak görüldü­ ğü üzere tanımların birleştiği noktalar genelde aynıdır. Ortak payda durumundaki kriterler; belli bir amacın olması, belli bir grup insanın olması ve bu grubu yönlendirebilecek bir lide­ rin bulunmasıdır. Bu doğrultuda liderlik; bir grup insanı, belli amaçlar etrafında toplayabilme ve bu amaçları gerçekleştirmek için onları harekete geçirme, etkileyebilme bilgi ve yetenekleri­ nin toplamıdır şeklinde bir tanım yapılabilir. ('0 Çoğu kez liderlik ve yöneticilik birbirleri ile karıştınlır. An­ cak ikisi çok farklı olaylardır. Örneğin yöneticilik öğrenilen, eği­ timi alınabilen bir konudur. Liderlik ise insanların kendi doğal yapısından ve içten gelen bir olaydır. Yöneticilik için eğitim alı­ nabilir, okula gidilebilir ve neticede aldığı eğitim ve tecrübelerle kişi iyi bir yönetici olabilir. Ancak liderlik konusunda ne kadar okursak okuyalım veya ne kadar konuşursak konuşalım bu li­ der olmamız için yeterli olmayabilir. Çok büyük işletmelerde yöneticiler bazen önemli sorunlar yaşarlar. En seçme yöneti­ ciler kendileri ile çalışanlarla geçinemeyebilir ve lider olarak benimsenmezler. (s > Entelektüel liderler, uzmanlıklarının, deneyimlerinin yanı sıra yönetime ilişkin bilgiye de sahiptirler. Yüksek bir teknik yetenek, üstün bir yönetsel beceri, kültürel duyarlılıkta açıklık,

(3)

Yılmaz, Hüseyin, Bilgi Çağı Sonrası Liderlik Modeli Olarak Entelektüel

(4)

Dr. Zel, Uğur, Yönetim Bilimi ve Liderlik Kavramı,

Liderlik, Makale Arşivi, www . ceterisparibus.net, s. 1 . Uğur Zel @ copyrıght 1999, s. 1 ,2 .

(S)

Besimler, Derviş, (Kurucu Başkan), Liderlik Nedir?, www.jayceeskibris.org, s. l.


Mehmet Seçkin

uyum gösterme yeteneği, esneklik, üstün beceri ve kavrayışlı dil yeteneği, kişisel zenginlik ve olgunluk, duygusal dengelilik, uyum ve birlik yeteneği, müzakerelere açıklık, gelecek ağırlıklı yaratıcı düşünce ve vizyoner bakış açısı ile barış ve sevgiyi her an bir yerde gerçekleştirebilecek bir esneklik ve sadeliğe sahip­ tirler. Entelektüel lidere düşen iş, sadece görevini yapmak değil, öğrenmek ve herkes için de bir öğrenme ortamının oluşma­ sı için katkıda bul unmaktır. EntelekLüel lider, sadece tek bir alanda uzmanlaşmakla yetinmemektedir. Zeka, temsil (fiziki durum, giyim ve görünüm) , sözlü ifade (konuşma); yazılı ifa­ de, muhakeme, başkalarının başarılarını etkileme ve ikna etme; mantıklı, kararlı ve tutarlı olma; analiz ve sentez ruhuna sa­ hip olma, genel kültür sahibi olmak bilgi çağının Entelektüel liderinde aranan özelliklerdir. Entelektüel lider, herkesin ortak mirası olan; ulusal değerlerin uluslararası değerlerle bütünleş­ tirilmesini sağlayacak bir ortak kültür anlayışıyla yetişmiştir. (6) Her siyasal örgütün başında bir lider bulunması doğaldır. Li­ der en basit tanımıyla, "Etkilenmekten çok etkileyen kişi " olarak tanımlanabilir. İslam dünyasının önde gelen düşünürlerinden Farabi "reis-i evvel i benzer bir yorumla başkasından emir al­ mayan yani başkasından etkilenmeyen fakat etkileyen kişi şek­ linde ele almaktadır. Siyaset Bilimi'ne göre en az iki va da daha fazla kişiden oluşan bir grubun başında bu grubu yönetecek, ona yön verecek bir kişi bulunmadıkça ortak amaca ulaşabil­ mek mümkün değildir. Lider böylelikle takipçilerine gidilecek yönü gösteren kişidir. "

Siyaset bilimci Daver, liderin iktidarı nasıl ele geçirebileceği­ ni şöyle açıklamaktadır: "En eski liderler örneğin krallar, iktidan askeri başanlan veya dini yahut bağıtsal nitelikleri yüzünden ele

(6)

18

Yılmaz, Hüseyin, age.s. 2,3.


Liderlik Nedir?

geçirmişlerdir. (Osmanlılann devlet kurması, Hassan Sabbah'ın ve Hz. Muhammed'in liderlikleri). Zamanla devlet büyüdükçe, toplum gelişip evrimleştikçe liderler yönetimde üstünlükleri ile sivrilmiş kimseler arasından seçilmeye başlanmıştır. Daha son­ ralan sosyal ve ekonomik alandaki başanları bazı kişileri lider olarak ortaya çıkarmıştır. Lider başanlı bir ihtilal, darbe sonunda iş başına gelebilir. (Lenin gibi) . Yahut demokratik hür seçimler sonucunda liderlik durumuna yükselebilir. Birçok gözlemcilere göre, değişik zamanlarda liderliğe elverişli ayrı bir kişilik tipi bu­ lunmaktadır. (Ôrneğin olağanüstü anlarda, kuvvetli karakterli, soğukkanlı sert liderlere ihtiyaç vardır.) ". Ne var ki tüm bu genel tanımlara rağmen liderlerin hitap et­ tikleri kitlelerin tesiri altına hiç girmediklerini söylemek inan­ dırıcı değildir. Zira grup üyeleri de liderlere zaman zaman tesir edebilmektedirler. Liderliğin önemli bir göstergesi de örnek kişi olabilmektir. Lider, risk alabilen, genellikle ortaya çıkan hataları korkusuzca üstlenebilen, özel nitelikleri taşıdığına ina­ nılan, bunalım dönemlerinde toplumları bunalımdan kurtara­ bilen kişidir. Kimi bilim adamları liderlik ve yöneticiliği gözlemleyerek türettikleri yaklaşımlarda "liderlik üçgenine" vurguda bulunma­ dan geçememişlerdir. Samimiyet, güvenilirlik ve ilgiyi liderlik üçgeninin ayakları olarak düşünen K.Burns bunlardan birisi­ dir. Bu üç ayağın yanı sıra başkalarını anlayabilme yetisine de dikkati çeken Burns, saydığı özellikleri içinde taşıyan lider ve yöneticilerin hitap ettikleri kitleyi en alttan en üst bağa kadar kendilerine bağladıklarını savunur. C 7) Otorite tiplerini açıklarken otoriteyi ve liderliği üçe ayıran Max Weber, geleneksel, karizmatik ve hukuki liderlik tipleri üzerinde durmuştur. Meşruiyeti esas alarak yaptığı tasnifinde (7)

Dural, Baran, Atatürk'ün Liderlik Sırları, Okumuş Adam yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri, İstanbul, Temmuz 2004, s. 32,33.

19


Mehmet Seçkin

her üç liderlik tipini de meşruiyet bağlamında değerlendiren Weber, liderlerin tarihin dümenini elinde tutan kişiler olduk­ lan sonucuna varmıştır. Pek çok siyaset bilimcinin karizmatik bir lider olarak tanımladıkları Mustafa Kemal'in liderlik özel­ liklerini araştırırken Weber tarafından yapılan "karizma" tanı­ mı önem taşır:

"Karizma. yalnız içsel irade ve denetim kabul eder. Karizma­ tik önder kendine göre olan bir işe el atar ve salt taşıdığı misyo­ na dayanarak iLaat ve yandaş kitlesi arar. Bunlan bulup bulama­ yacağı, başansını belirler. Onlara gönderildiğine inandığı kişiler onun misyonunu tanımazlarsa, karizmati klik iddiası çöker. Kabul ederlerse onlann efendisi olur (kendini kanıtlayarak yerini koru­ yabildiği sürece). Ama hak'kını seçimlerde olduğu gibi onlann ira1esinden almaz. Tam tersi olur; Onun karizmatik önderleri olarak tanımak, misyonunu bildirdiği kişilerin görevidir. " Burada önemli olan karizmatik liderlerin kendini kanıtlaya­ rak iddiasının doğruluğunu sürdürebilmesidir. Siyaset mesleği­ nin insana kudret duygusu verdiğine işaret eden Weber, görüş­ lerini şu şekilde sürdürmektedir:

"lnsanlan etkilediğini bilmek, onlar üzerinde egemenlik kur­ mak, hepsinden önemlisi tarihsel olaylann sinir lifini elinde tut­ tuğunu duymak, profesyonel politikacıyı günlük hayatın üstüne yükseltir, görevi çok önemli olmasa da. Şimdi karşısındaki soru şudur: Hangi niteliklerimle bu kudretin hakkını vermeyi umabili­ rim ? Evet, politikacı iktidann kendisine yüklediği sorumluluğun hakkını nasıl verebilir? Bu sorularla ahlak alanına girmiş olu­ yoruz, çünkü sorun artık bir ahlak sorunudur: Tarihin dümenini elinde tutmasına izin verilecek kişi nasıl biri olmalıdır?". (B) Uzun yıllar boyunca liderlik bireysel karizmaya daya­ lı, mistik bir güç olarak görülmüştür. Bir çokları tarafından yanlış kullanılan "karizma" sözcüğünün eski dildeki karşılığı (8)

20

Dural, Baran, age, s. 43,44.


Liderlik Nedir?

keramef tir. Yani doğuştan gelen, tanrı vergisi bazı özellikleri· ifade eder. Karizma ya da konumuzdaki anlamıyla karizmatik liderlik; doğuştan sahip olunan bazı niteliklerle toplumdaki diğer insan­ lardan farklı olarak ortaya çıkan ve bu karizmatik özellikleri ile kendilerini topluma kabul ettiren kişileri ifade etmektedir. Baş­ ta Atatürk olmak üzere Napoleon, De Gaulle, Fevzi Çakmak, Washmgton bunlardan bazılarıdır. "

"

Günümüzde karizmatik liderlik, yani doğuştan gelen Tanrı vergisi liderlik nitelikleri inkar edilmemekle birlikte, liderliğin öğrenilebilir, geliştirilebilir ve kazanılabilir bir yetenek olduğu kabul edilmektedir. Bunu Amiral Sir Richard G. Onslovv (İn­ giliz Harp Akademisinde bir konferansta) ; "Liderlik; örnekler, incelenerek, gözlenerek, düşünerek öğrenilir. O herkesin kendisi­ ni geliştirebileceği bir sanattır, bilim değil. Ba.şanlı önderlerden pek çok şey öğrenilir, ama başarısız olanlardan alınacak belki de daha çok ders vardır. " şeklinde ifade etmiştir. Yusuf Has Ha­ cip de 1 069 yılında yazdığı ünlü eseri Kutadgu Bilig'de şöyle seslenmektedir: "Ey devletli hükümdar, en kôtüsü beylerin adı­ nın yalancıya çıkmasıdır. Beye cömertlik ve alçak gönüllülük lazımdır. Alçak gönüllülük ile birlikte tabiatı da sakin olmalıdır. 1yi nam ve şôhrete adının yayılmasını isterse bey, bir de şu beş şeyi kendinden uzak tutmalıdır: Acelecilik, cimrilik, hiddet, inatçılık, yalancılık. "(9) Politikacıda olması gereken özellikler üzerine de kafa yoran Weber, hırs, sorumluluk duygusu ve dengeyi temel faktörler şeklinde değerlendirir. Hırs, sorumluluk duygusu ve dengenin birbirini tamamlayıcı öğeler olduklarını hatırlatan ünlü sosyo­ log, bu özelliklerden herhangi birinin eksikliği halinde liderin, sorumluluğunu aldığı toplumu son derece kötü sonuçlara sü­ rükleyebileceğini vurgular. (9)

Hasanhanoğlu, Cihandar, J. Kur. Alb, Liderlik ve Subay, Jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz 2004, s. 2 .


Mehmet Seçkin

Weber, "Siyaset, kalın tahtalan delmek gibi güç ve yavaş iler­ leyen bir uğraştır. Hem tutku ister hem geniş görüşlülük. Tüm ta­ rihsel deneyim şu gerçeği kesinlikle doğrular: İnsanoğlu hep ola­ naksıza erişmek istemeseydi, mümkün olana da ulaşamazdı. Ama bunu yapmak için de insanın bir önder olması, ama sözcüğün en ciddi anlamında bir kahraman olması gerekir. Onder ya da kah­ raman olmayanlar ise en büyük umutsuzluk anlannda bile cesa­ reti ayakta tutabilecek bir yürekliliğe sahip olmalıdırlar. Bugün gerekli olan da tam budur, yoksa insanlar bugün için mümkün olanı bile elde edemeyeceklerdi. Siyasetin çağrısını ancak ve an­ cak, önerdiği şeyler için dünyayı fazlasıyla aptal ve fazlasıyla adi bulduğu halde tereddüt etmeyen kişi yerine getirebilir. Ancak ve ancak, bütün bunlann karşısında "Her şeye karşın " diyebilen kişi, siyasetin çağrısına koşabilir" der. C lO) Atilla'nın liderlik sırlannı araştıran bilim adamı Dr. Wess K. Roberts, kendi gözlem ve araştırmalarına dayanarak yayım­ ladığı eserinde, Atilla'nın 1 5 başlık altında topladığı liderlik sırlarını; "Bağlılık, cesaret, arzu, sezgisel güçlülük, duygusal da­ yanıklılık. fiziksel güç, kararlılık, tahmin, zamanlama, rekabetçi­ lik, sorumluluk, inanılırlık, ısrarcılık, güvenilirlik, koruyuculuk " şeklinde sıralar. Roberts çalışmasının ileriki bölümlerinde Atilla'nın liderlik özellikleri hakkında aşağıdaki bilgileri verir:

"Lider olacak kişi her şeyden önce fark edilme arzusu taşı­ malıdır. Gerekli cesaret ve enerjiye sahip olmalıdır. Büyüklüğün kişilikteki aşınlıklar sayesinde gerçekleşeceğini bilmelidir. Bu aşınlıklar efsanevi hikayelere konu olabilmelidir. Liderlik için ha­ zırlıklı ve tecrübeli olunmalıdır. Çok çalışılmalıdır. Problemler ve muhalefet karşısında ısrardan vazgeçilmelidir. Karmaşık mesele­ lerin hallinde sağduyulu hareket edilmelidir. Yetenekli rakiplerden

( 10) Dural, Baran, age,

22

s.

44,45.


Liderlik Nedir?

korkmamak gerekmektedir. Güçlü astlar vasıtasıyla başarıya ula­ şılacağı düşünülerek yetenekli yardımcılar seçilmelidir. Liderlik edilenlere karşı kimseye fark ettirmeden ve teşekkür beklemeden fedakarlıkta bulunulmalıdır. Başarılı olma ihtirası taşınmalıdır. Tabii davranılmalı, gurura kapılınmamalıdır. Hataların olduğu gerçeği kabul edilmelidir. " Risk almak, sağduyu sahibi olmak, erdem toplum bütünlü­ ğünü, uyrukların can ve mal güvenliği sağlamak insanın aklına ister istemez şu saptamayı getiriyor: Daha önce de belirtildiği gibi siyasette liderde bulunması gereken özelliklerin en önem­ lisi liderlerin başarılı olmasıdır. Liderlik sürekli olarak kazanıl­ mak ve halka oylattırılarak yeniden benimsetmek sürekli ko­ runmak zorundaysa o zaman lider mutlaka haşan kazanarak, başarılarını sistematik bir şekilde yeni başarılarla aşarak lider­ liğini yeniden ve yeniden izleyicilerine onaylatmak zorunda­ dır. Belirli bir alanda haşan kazanmanın ölçüsüyse, hedeflerin önceden belirlenip, haşan uğrunda sonuç almak üzere doğru adımların atılabilmesidir. (11) Bu noktada durup başarının genel-geçer sırları olup olmadı­ ğının araştırılması gerekmektedir. Bu son derece zor bir denk­ lem oluştursa da, "Hedef Belirleme ve Sonuç Alma " kitabının yazan Wal ter J. Wadsworth'un başarının genel-geçer ilkelerini nasıl sıraladığına göz atmak yararlı olacaktır:

"Başarılı insanların ayırıcı özelli kleri: Başarılı insanlar; Kendi yeteneklerini kullanırlar. Çok çalışırlar. Olumlu düşünürler. Çok şey umarlar. Başkalarıyla işbirliği yaparlar. Hedeflerini daha yüksek tutarlar ve daha azına razı olmazlar. Olumlu olanın üze­ rinde yoğunlaşırlar. Eylemcidir/er. Kararlılık gösterirler. Deği­ şime ayak uydururlar. Sağlam karakter sahibidirler. Ôğrenmeyi severler ve sürekli merak ederler. Korkudan kaçmazlar. Benzersiz

( 1 1 ) Dural, Baran, age, s . 46,49.


Mehmet Seçkin

olmayı severler. Heyecanlı ve enerjiktirler. Sorumluluk üstlenir­ ler. Sebat ederler. Gerçek başarının peşindedirler. Kendilerinden kaynaklanan bir disiplin içerisinde yaşarlar. Organize bir hayal sürerler. Başarmak için rekabeti göze alırlar. " Aynı eserinde, başarıya ulaşmak isteyen bir liderde arana­ cak vasıfları da tartışmaya açan Wadsworth; ümit ve iyimser duygulara sahip olma, risk alabilme, takım çalışmasına önem verme, her şart altında sakin kalabilme ve sadece kendi top­ lumlannın değil tüm dünyanın iyiliğine çalışma esaslarını en ön planda tutar. Bir lider her daim alabileceği en onurlu sonuçla masadan kalkmak ister.02) insanların doğuştan lider oldukları ya da bu rol için seçilmiş oldukları bir mittir. Herkes lider olabilir. Lider olmak için un­ vana sahip olmak gerekmez. Dean Anderson'un bir keresinde "tarihteki en büyük küçük adam " dediği Harry Truman, tuha­ fiyecilikte başarısızlığa uğramış üniversite mezunu bir kasaba poli tikacısı, kumarbaz ve alkoliktir. Zamanını kollayıp, ayak­ larının numarasının aynı olduğu için Roosevelt'in başkanlık ayakkabılarını kendi ayağına geçirivermiştir. Üç ay sonra da belki de tarihte en kritik ve en ıstırap verici kararlardan birini vermiştir; Nagazaki ve Hiroşima'ya atom bombasının atılması. Daha yakın geçmişe bakıp, lngiltere'nin iktidardan düşen başbakanı Oxford mezunu Margaret Thatcher'ı düşünün. Poli­ tik varisi, kariyerine mütevazi bir şekilde başlayan, liseden terk, kırk yedi yaşındaki john Major idi. Her ne kadar üniversiteye gitmemiş olsa da hayat onu bankacılığa, oradan da yerel politi­ kaya sürükledi. Major l 979'da Meclis'e girdi. Ortalama zekaya sahip insanlann hepsinde liderlik hammaddesi vardır. Fakat bu hammaddeyi işlemek bambaşka bir iştir.

( 1 2) Dural, Baran, age,

24

s.

49,166.


Liderlik Nedir?

İnsanlara yetki verebilirsiniz, ama onları motive edemezsi- . niz. İnsanların çoğu liderlik için uygun hammaddeye sahiptir.

"Liderlik", der John Gardner "bir bireyin, bir grubu, lider ta­ rafından veya lider ve onu izleyenler tarafından belirlenen bir yolu takip etmeye ikna etme sürecidir. " Steingraber ise liderliğin bilin­ meyeni bilinene çevirme süreci olduğu kanısındadır: "Liderler işaret ateşleridir. Dalgalı denizlerde, sisli gecelerde yol gösterirler. Risk alırlar. Bilinmeyenle uğraşırlar. Her zaman çözümlemeye değil içgüdülerine de güvenmek zorundadırlar. Li­ derler yeniliğin taklitten daha önemli olduğunu bilirler. Refah ya­ ratmakla refah dağıtmanın farkını anlarlar. Kısa ve uzun vadeleri nasıl dengeleyeceklerini bilirler. Liderler önlerine esnek hedefler koyar ve kendilerini sürekli yenilerler. " Liderlik keşiftir. Felsefeyle renklendirilmiş bir dakikalık bir kurs değildir. Amaca ulaşmak için her yol mubahtır türünde Makyavelci bir zihniyet değildir. Liderlik, vasıflarınızdan ürün alarak kendinizi keşfetmeniz­ dir. 03) Liderler, şiddetli bir biçimde kendini kanıtlama gereksinimi duyarlar. Fakat liderlik için tek bir duygudan çok daha fazlası gereklidir. Özgür iradeye de sahip olmak gerekir. Harvard Üni­ versitesi Profesörü Theodore Levit'in gözlemi, "Sadece, kendi­ lerine inanan insanlar peşlerine başkalannı takabilirler. " şeklin­ dedir. Çoğu insanın eksikliği ise, kendilerine, içlerindeki lideri geliştirme olanağı tanıyacak denli guvenmemeleridir. Kendile­ rine bu olanağı vermemektedirler, çünkü çağlardan beri halk arasında insanların doğuştan lider olduğuna, sonradan lider olunamayacağına inanmaktadırlar. Harvard Lewitt, "lnsan yüksek bir mevkiye atanabilir, ama li­ derliğe hayır, " der. Liderlik daha çok bir roldür. Kimin başarılı ( 13) Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoglu, Sinan, lnsan Lider Doğmaz, age,

s.

4,7.


Mehmet Seçkin

bir lider olacağının belirlenmesinde terbiye doğadan çok daha önemlidir.<14) Kimse, zorlukların kolayca üstesinden gelip doğruca zirveye tırmanarak bir anda lider olmaz. Robert Mallat, "Başanlı lider­ ler, gelişmeyi ve olgunlaşmayı sürdüren, her adımda öğrenmeye devam eden liderlerdir. ôgrenme ve gelişmeyi durdurursanız li­ derlik biter, " demektedir. liderlik hammaddesinin içinde fiziksel ve duygusal un­ surlar vardır. Fiziksel unsurlar genler, ırk, vücut yapısı, enerji düzeyi gibi özelliklerden oluşur. Bu özellikler doğuştan gelir ve aile ortamında beslenir. Doğal olarak sağlıklı olmak liderlik için önemli bir özelliktir, çünkü yüksek enerji düzeyi gerekti­ ren işler yapmanız için gerekli olan fiziksel yeteneği belirler. Hammaddenizin duygusal unsurları ise güven, özerklik, ini­ siyatif, gayret, içtenlik, itina ve bilgelik gibi niteliklerdir. Bunlar kişiye, umut, irade, kararlılık, yeterlilik ve sadakat gibi güçler veren özelliklerdir. CI 5) Duygularımızla anlaşmayı neden bu kadar önemsememiz gerekiyor? Çünkü duygusal bakımdan sağlıklı bir insan, genel­ likle başkalarıyla anlaşma ve onların duygularını okuma yete­ neğine sahiptir. Bu yetenek bir lider için son derece önemlidir. İç gözlem bir lider için devam eden bir süreçtir, disiplin ve ken­ dini gelişime adamayı gerektirir. Sokrates'in dediği gibi, "Bir insanın kendini tanıma ugraşı hayat boyu devam eder". Her lider, hem iş ortamında hem de sosyal bağlamda geniş bir insan yelpazesi ile ilişki kurma yeteneğine ihtiyaç duyar. Bu yeteneğin ilk uygulama alanı evdir. Günümüz toplumunda lidere kahramanlar kadar ender rast­ lanmaktadır. ( 14) Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, İnsan Lider Doğmaz, age, s. 50, 5 1 . ( 1 5) Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz , age, s. 54,55.

26


Liderlik Nedir?

Liderlik, kendini ifade etme ve yaratıcılık yeteneklerine . sahip olmaktan ve bunları başkalarıyla paylaşabilme beceri­ sini göstermekten ibarettir. Robert Greenleaf e göre lider bir hizmetkardır. Liderler, başkalarına kendi koşullarını nasıl iyileştirecekleri­ ni göstermekle kendilerini aşarlar. 0 6) Liderlik, başarı , aidiyet, onaylama, kendine güven ve kendi yaşamını kontrol etme gibi temel insani gereksinimleri karşı­ lar. Liderler, ortak değerlere aykırı olmayan vizyonlarını açık bir şekilde telaffuz ederek takipçilerle derin ve güçlü bir temas kurarlar. Lider, başka şeylerin yanı sıra iletişim yoluyla da güvenilir olduğunu kabul ettirir. Söylenen ve yapılanlar arasındaki tutar­ lılık, liderin kişisel performansını dikkatle izleyen takipçilerin beyinlerinde sürekli doğrulanmalıdır. Güven, liderliği ayakta tutan güçtür.cm Liderler; hayal güçlerini kullanırlar. Açıktırlar. Sentez ya­ parlar. Risk alırlar. Uzun vadeli bakarlar. İnisiyatifle bakarlar. Aktiftirler. Keşif yapmakla ilgilenirler. Alternatif ararlar. İçerik­ le ilgilenirler. Stratejiye karışırlar. Deneyselcidirler. Tümeva­ rımcıdırlar. Dinamiktirler. Lider, örgütün vizyonunun ve görev bildiriminin kaynağı olmak zorundadır. Liderliğin kökleri, her insanın kendini ifade etme gereksi­ niminin ve biriktirilen önemli enformasyon parçalarından bir bütün elde etme kapasitesinin derinliklerinde gömülüdür. 0 8) (16) Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, age, s. 56,59. ( 1 7) Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, age, s.76,81. (18) Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Do�maz, age, s. 82.84.

27


Mehmet Seçkin

Bir insanın kendini .becerilerini geliştirmeye adaması, entelektüel adanmışlığı ve duygusal donanımı i le bir araya gelince İnsanın Yükselişi ortaya çıktı. jacob Bronowski Liderler, değişim yüzünden yönlerini kaybetmezler. Bugünün veya geçmişin rahatlığını arayarak değişimden kaçmazlar. Bunun yerine, değişimi bir fırsat, hayat denkleminin bir sabiti olarak gö­ rürler. Değişim, onlar için bir tehdit değil, bir zorluktur. Değişmek risk almayı gerektirir. Neden gerektirmesin ki? İnsan, damarları kadar yaşlıdır, der filozof Will Duranl, ama risk aldığı kadar da gençtir. Liderler, risk alma iştahının yanı sıra, değişim gereksinimini işaret eden bir erken uyarı mekanizmasına da sahiptir. Bu bir içgüdü olmadığı gibi, sınıfta da öğretilmez. Öyleyse nereden ge­ lir? Kaynağı, hayattır. Hem bilincimizde hem de bilinçaltımızda izler bırakan duygusal şoklar yaratan olaylardan kaynaklanır. Bu olaylar, liderlik şifresini çözmeye yardım eden özel iç görü­ lerin oluşum sürecini başlallr. 09) Liderler, gelişme yıllarında acı verici çatışmalar (hastalıklar; aile fertlerinden birinin ölümü; erken boşanmalar; örnek alınan bir insan tarafından reddedilme) yaşayarak olgunlaşırlar. Bu bir kişiyi, kimliğini yeniden tanımlamak üzere kendi içinde bak­ maya zorlayarak, sonradan bir yabancılaşma duygusu yaratır. Diğer taraftan liderler, bir ayrılık duygusundan sıyrılıp çı­ karak yeniden doğan kişilerdir. Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezler. İlişkilerinde, kendilerini, düzeni yeniden kurmak ya da tanımlamak üzere içlerine dönmeye zorlayan karmaşıklıkla­ rı vardır. (20)

( 19)

Haas, Howard ve Tamarkin, Boh, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, age, s. 85,87.

(20) l laas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, age,

28

s.

90,97.


Liderlik Nedir?

Liderler, olayların akışma dışarıdan bakabilirler. Zamanın . en değerli kaynak olduğunu bilmelerinden dolayı, içlerinde bir aciliyet hissini de barındırırlar. Sezgisel enerjilerini yaratıcılığa akıtmayı öğrenmişlerdir. Ve hepsinden önemlisi, risk almaya isteklidirler. (21) Lider, hatalarından da bir şeyler öğrenir. N e yazık ki, bir­ çoğumuz aynı hataları tekrarlarız. Hata yaptığını itiraf etmekte hiçbir sorun yoktur, bu sağlıklı bir davranıştır. Hiç kimse her zaman bütün cevapları bilemez. Önemli olan, cevaplan nere­ de bulacağımızı bilmemiz ve aynı hataları yapmaktan kaçın­ mamızdır. Ancak bu, zihinsel bir ayarlamadan daha fazlasını gerektirir. Meraklı olmak gerekir. "Niçin?", ve "Pekiyi ya o za­

man . . ?" bir liderin sorabileceği en proakatif sorulardır. mı .

Liderlik, yüksek bir ahlak standardı dikte eder. Bütünlük, liderliğin temelidir, çünkü güven telkin etmezseniz kimse sizi takip etmez. Ahlaklı davranmayı, anne babalar, öğretmenler, liderler, kahramanlar gibi sevdiğimiz ve saydığımız kişilerden öğreniriz. Ahlakı bir davranış biçimi olarak tanımlamakla birlikte, bu­ nun bir insan davranışı olduğunu asla unutmamalıyız.

İnsanlar genellikle başkalannın aklına gelen nedenlerden çok, kendi keşfettikleri nedenlerle ikna olurlar. C23l Blaise Pascal

( 2 1 ) llaas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, agc,

s.

1 00,10 1 .

(22) Haas, Howar<l ve Tamarkin, Bob, T ürk ç esi : Köseoğlu , Sinan, İnsan Lider Doğmaz. age, s. 1 21. (23) 1-laas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, age, s. 1 93 , 1 95.

29


Mehmet Seçkin

Northwestern Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanı bilge ve filozof profesör David Ruder liderlik hakkında şunlan söylü­ yor:

"Dünyanın liderlik yapma yeteneğini taşıyan insanlarla dolu olduğunu düşünüyorum. Liderlik yapma fırsatı insanın eline kıs­ men rastlantı eseri olarak geçer. Liderlik yeteneğine sahip bir in­ san liderlik rolünü üstlendiği zaman, aslında yaptığı iş sayesinde lider haline gelir. Liderlik için şu iki ôğe gereklidir: Liderlik yete­ neği ve liderin bu yeteneğini kullanmasını sağlayan olaylar. Hırs çoğunlukla liderin yolunu tıkar. "(24) Liderlerin, insanların korkusuzca risk alacağı bir ortam ya­ ratması gerekir. (25) Liderler için özellikle önemli olan iki yeterlilik vardır: Lider­ ler çalışma arkadaşlannın ve kendilerinden ileride yeni vizyonu benimsemeleri istenecek takipçilerin dile getirilmeyen duygu­ larını da anlamalıdır. Liderler, karmaşık sorunları kökünden çözebilir. Bütünleş­ tirme ve karmaşıktan basit yaratma yeteneği çok önemli bir li­ derlik özelliğidir. Liderliğin öğrenilebileceği sınıf, hayat okulundadır. Liderler hata yaparak öğrenir. Aslında tüm hayatlarını bir öğrenim sü­ reci olarak görürler. Lider, söylediği şeyi yapmalıdır. lider, umut taşır. liderler, "içlerindeki sesi " dinler ve sez­ gileri, karmaşık sorunları yeni bir vizyon ve değer yaratacak şekilde çözmelerine yardımcı olur. Liderlerin son belirgin özel­ liği, başkalarına güvenmeleridir. Güven duygusunun, bir girişi­ mi bir arada tutan yapıştırıcı olduğunu bilirler. (24)

Haas, Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan Lider Doğmaz, agc , s.

(25)

Haas. Howard ve Tamarkin, Bob, Türkçesi: Köscoğlu . Sinan, insan Lider Doğmaz, age.

30

2 1 5,217.

s.

229.


Liderlik Nedir?

Kendine güven, teknik yeterlilik, insani yeterlilik, yargıla­ ma becerileri, bütünlük, iyimserlik ve güven lider için hayati konulardır. Ama bir denge kurulması ve bir niteliğin diğerinin gelişimini ya da işlev görmesini engellememesi için her biri de­ netim altında tutulmalıdır. Lider inanır. Yalnızca yeni alanlan görmekle kalmaz, bunları. her ne pahasına olursa olsun, örgüte ve başkalarına gösterirler. Liderler sadece risk almakla kalmayıp, değişime de inanırlar ve bu yüzden değişimi öğretirler. C26) Liderliğin doğuştan gelen bir özellik olduğunu söyleyenler olduğu gibi, onun sonradan kazanılabilecek bir özellik oldu­ ğunu savunanlar da vardır. Bugün, doğuştan gelen özelliklerin etkisi yadsınmamak koşuluyla, liderliğin geliştirilmeye müsait bir olgu olduğu genel kabul gören görüş olduğu söylenebilir. Hanry Truman, lideri "Başkalarının yapmak istemediği ve

sevmediği işleri onlara yaptırma yeteneğine sahip kişi " olarak tanımlarken, Mareşal Montgomen'de "Liderlik insanları bir ka­ pasitede ve ortak bir amaçta bir araya getirme arzusu ve güven aşılama karakteridir" demektedir. Ne var ki, liderliğin okulu yoktur. Günümüzde liderler, ça­ lışanların, yönetilen kitlelerin yönetime katıldığı bir ortamda yetişiyor. Liderler, geleceğe uzanan yolu aydınlatmak ve insanları mü­ kemmelliğe teşvik etmek için gereklidirler. Günümüzde değişimi planlayarak yönetecek, büyük görev­ lerin üstesinden gelecek liderlerin eksikliği hissedilmektedir. Lider uzun vadeli, kalıcı çözümler peşindedir. Atılım ve re­ form yanlısı olan lider, amacına ulaşmak için gerekli olan her şeyi yapar. (26)

Haas, Howar<l

ve

Tamarkin, Bob, Turkçesi: Köseoğlu, Sinan, insan

Lider Doğmaz, age,

s.

25 7 ,259. 31


Mehmet Seçkin

Lider, koltuğa oturduğu günden itibaren her olumsuzluğun sorumluluğunu kabul eder. Konuşmaz, yapar. Lider, kadrosunun ve kitlelerin hoşuna gitmese de gerçeği söyler, uyarır. Lider, geleceğe, beynindeki radarı ve vizyonu ile nüfuz eder. Beyin haritasında, hedefe ulaşacak yolun, her etabı işaretli­ dir. (27)

( 27)

Müniroglu, Erdal , ] . Tğm,Yönetici Lider ve Sahte Lider, Jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz

32

2004, s. 1 .2.


İKİNCİ BÖLÜM

LİDERLİK TEORİLERİ "Benzer ortamlarda farklı liderlik tarzlarının sergilenmesi, liderlerin sahip olduklan kişilik özelliklerinden kaynaklanmak­ tadır". Bir başka ifadeyle, ortam değişkenleri arasında farkın az olduğu durumlarda, liderlik tarzını belirleyen temel faktör "ki­ şilik" olmaktadır. Liderlerin beyinlerinde oluşturdukları bilişsel sistemin es­ nek yapıda olup olmaması da liderlerin kişilik yapısında önemli bir yer tutmaktadır. Bu esneklikle kastedilen dogmati zm dir. Dogmatik yapıdaki bireylerin, olaylara dar bir çevreden bak­ tıkları, katı tutumlu oldukları ve hoşgörü seviyelerinin düşük olduğu söylenebilir. Dolayısıyla dogmatik inanç sistemi olan bir liderin, kendisini izleyen bireyleri ne derecede etkileyebile­ ceği şüphe konusudur. Yapılan araştırmalarda özellikle yüksek kademedeki başarılı yöneticilerin entelektüel olmaktan ziyade "pragmatik " oldukları tespit edilmiştir.<O "

"

Bazı kişiler doğuştan lidermiş gibi görünürler. Bunlar işle­ rine tam anlamıyla hakim olan, kendilerine seçtikleri amaçlar­ dan güç alan insanlardır. Karizma doğuştan var olan bir nitelik

(1)

Dr. Zel, Uğur, Liderlik Teorileri, Uğur Zel @ copyrıghı 1 999,

s.

3 ,4. 33


Mehmet Seçkin

değildir. Karizma, kesin şekilde belirlenmiş hedeflere varmak için güçlü bir istek, kararlılık ve gruplarla iletişim kurma us­ talığıdır. Lideri lider yapan temel unsur, liderin geleceğe ilişkin bir vizyonu ya da toplumu ileri götürecek bir ürünü olmasıdır.

"Lider, ası l maharetini beraber çalıştığı insanların potansiyeli­ ni açığa çıkarmakla göstermeli. " Lider, güçlü ahlak ilkelerine dayanarak, çalışanlara partner­ lik eder. Yetkiyi paylaşır ve çalışanların öne çıkmasında onları motive eder. İnsanların, derin bir yetkinlik ve başarı dürtüsüne sahip oldukları gerçeğini kabul eder. Druker'e göre l iderin, astlarında var olan potansiyeli açığa çıkarma gibi temel bir görevi vardır. Ona göre lider "Astların performansından sorumlu olan" adamdır. Lider bunu otoriter tu­ tumlarla gerçekleştiremez. Her lider iyi bir yönetici; ama her yönetici lider olmak zo­ runda değildir. Çoğu lider olmayan yönetici kişiler kendilerini lider zannedebilirler. Her liderin bir vizyonu değil, tutkuya bağlı olduğu idealleri vardır. Bu ideal doğru ya da yanlış da olsa onu kimse fikrinden caydıramaz. Liderin tutkuyla savunduğu fikrin çok yanlış oldu­ ğunu bir düşünün, bu durumda lider kendisiyle birlikte büyük bir topluluğun da sonunu hazırlıyor olabilir.W Yöneticilerin, bulundukları makam itibarı ile bazı güçleri vardır. Örneğin bir yönetici yanında çalışanın maaşı hakkında, çalışma saatleri ve koşulları hakkında, ceza ve ödüllendirme yetkileri vardır. Bu güç hem yönetici tarafından hem de yöne­ tilen tarafından bilinmektedir. Bir diğer güç, yetkili ve etkili kişilerden alınan güçtür. Kendisi direkt olarak etkili olmasa da etkili olan kişilerle arası iyi olduğu için kendisi de dolaylı

(2)

Kethudaoglu, Nebahat / Doğan, Huriye, Yöneticisiniz Belki Ama lidermisiniz? , liderlik Teorileri, www .ugurzel.com,

34

s.

1 ,3.


Liderlik Teorileri

olarak güçlüdür. Bir diğer güç ise uzmanlık gücüdür. Lider­ ler bilgi, deneyim ve kabiliyetleri sayesinde uzmandırlar ve bu uzmanlıkları kendilerini çok kuvvetli yapar. Eğer üst düzey yöneticiler uzmanlıklarını ön plana çıkararak teşvik edici, ka­ tılımcılığın sağlandığı , yaratıcılığın ön plana çıktığı bir ortam yaratabilirse herkesin de başarılı olabileceği bir ortam doğar. l.

Liderlik Teorileri

a. Trait teorisi, liderliğin tamamen kişisel değerlerden ve niteliklerden kaynaklandığını savunur. Bu teoriye göre sami­ miyet, hevesli olmak, inisiyatif sahibi olmak ve ısrarlı olmak önemli kişisel özelliklerdir. b. İkinci teori ise liderliğin davranışsa} olduğu konusunda­ dır. Bu teori, liderlerin değer ve kişisel durumlarına değil, ne yaptıklarına bakar. Liderlerin nasıl giyindiği, nasıl konuştuğu ve genelde nasıl davrandıkları araştırılır. Yani liderlik, kendi başına ele alınacak bir olay değil, zama­ nın ve liderin arkasındaki takipçilerinin de önemli olduğu ifade edilir. Liderler otoriter, dominant, işbirliği ruhu, demokrat ve laissezfaire yani oluruna varır şeklinde davranabilirler. Bu lider­ lik tiplemeleri ne doğru ne de yanlıştır. İyi bir lider, içinde bu­ lunan durum ve zamana göre uyum olanı seçer. Aynı şekilde liderin etkisi altındaki gmbun yapısı ve ortam da hangi tipin geçerli olmasında etkendir. En çok sorulardan birisi "lider yaratılabilir mi?" sorusudur. Bazı değerler olmadan kişinin lider olarak yetiştirilmesi müm­ kün değildir. Ancak iyi bir seçim sonrasında işe alman eleman­ lardan ön plana çıkan ve liderlik vasıfları olan elemanların, bir amir tarafından yetiştirilmeleri ve gelişmelerini sağlamaları mümkündür. 0 ) (3)

Besimler, Deıviş, (Kurucu Başkan), Liderlik Nedir?


Mehmet Seçkin

2. Durumsallık Teorileri Amaç-Yol Teorisi Bu teoriye göre, kişi, belirli ihtiyaçlarının tatminini sağla­ yacak ve bu ihtiyaçları tatmin etme ihtimalini yüksek olarak algıladığı davranışlara girişecektir. Bir başka deyişle insan dav­ ranışlarını etkileyen iki faktör vardır:

a. Kişinin, belirli davranışlarla belli sonuçlara ulaşacağına dair inancı (beklentileri) . b. Bu kişinin sonuçlara vereceği değer (önem). Beklenti teorisinin, liderlik bakımından anlamı şöyle ifade edi­ lebilir; lider, grup üyelerini iki konuda motive edebilir. Bunlar;

a. Liderin izleyenlerin beklentilerini etkileme derecesi (yol) b. Liderin izleyenlerin "sonuca verdiği değeri " etkileme de­ recesi (amaç) . Burada liderin en önemli işi, izleyenler için önemli olan amaçlan belirlemek ve izleyenlerin bu amaçlan gerçekleştire­ cekleri yolu bulmalarına yardım etmektedir. Amaç-yol teorisine göre lider, dört çeşit liderlik davranışı uygulamak suretiyle astlarının motivasyonunu, iş tatmini ve başarı derecesini etkileyebilir. Bunlar;

( 1 ) Yönlendirici liderlik; Yönlendirici liderlik, astlara işle ilgili teknik bilgi verir, on­ lardan neler beklediğini ve nasıl yapmaları gerektiğini açıklar. Standartların tam olarak uygulanmasını ister.

(2) Destekleyici liderlik; Astların ihtiyaçlarına ve isteklerine önem verir. Arkadaşça davranır, fakat işin daha uygun ortamlarda yapılması için fazla çaba sarf etmez. Herkese eşil biçimde davranır. Kendisiyle di­ yalog kurmak kolaydır. www.jayceeskibris.org, s.1,2.

36


Liderlik Teorileri

(3) Katılımcı liderlik: İşle ilgili konularda astlanna danışır. Onlann fikirlerine değer verir. Yönetsel ölçekteki lider tipine yakın davranışlar gösterir.

( 4) Başarıya yönelik liderlik: iddialı amaçlar ortaya koyar ve astlarına bunlan başarabi­ leceklerine dair güven duyduğunu belirtir. Onlardan devamlı olarak en yüksek düzeyde performans göstermelerini ister. House, bu dört tip liderlik davranışının, değişik durumlar kar­ şısında tek bir lider tarafından kullanabileceğini belirtmiştir. (4l Hersey-Blanchard'ın Durumsallık Teorisi Lider, kendini izleyenlerin olgunluk düzeyine göre liderlik biçimini tayin etmektedir. Buna göre, izleyenlerin olgunluk dü­ zeyini dört çeşide ayırmak mümkündür.

İNSAN '\

ASTLAR, GÖREVDE YETERLİ FAKAT İSTEKSİZ

ASTLAR, GÖREVDE YETERLi FAKAT İSTEKLİ İKNA ETME

KARARA KATMA \.

SÖYLEME (EMİR VERME)

YETKİ VERME ASTLAR, GÖREVDE YETERLİ VE iSTEKLİ \.

.J '\

ASTLAR, GÖREVDE YETERLİ FAKAT İSTEKLİ \.

.J

GÖREV M-1 : Emir verme, Söyleme (Telling) : izleyenlerin olgunluk düzeyi düşüktür. Lider göreve ağırlık vererek, izleyenlerin ye­ tişmesini, yüksek beceri kazanmasını sağlamalıdır. ( 4)

Dr. Zel, Uğur, Liderlik teorileri, (Durumsallık Teorileri) , www.uğurzel.com, s.

1,2.


Mehmet Seçkin

M-2: Satma, İkna etme (Selling): İzleyenlerin olgunluk dü­ zeyi biraz daha yüksektir. Lider hem göreve hem de izleyenlere yakın bir ilişki kurmaya önem vermelidir. M-3: Karara katma (Participating): İzleyenlerin olgunluk düzeyi yüksektir. İzleyenler oldukça yüksek beceri sağladıkla­ rından lider, göreve daha az ama izleyicilere daha çok ilgi gös­ termelidir. M-4: Yetki verme (Delegating): İzleyenlerin olgunluk düze­ yi çok yüksektir. Lider göreve de, izleyenlerin ilişkilerine de daha az önem vermelidir. Çünkü izleyiciler amaçları gerçekleş­ tirme konusunda kendi kendilerine yeterli olmasını bilmekte­ dirler. (5) 3. Davranış Teorileri Davranış bilimcilerine göre liderlik, bir gruptaki bir bireyin oynadığı role ve bu rolün öbür üyelerin beklentilerini biçimlen­ dirmesine dayanan karşılıklı etkileşim süreci içinde oluşmak­ tadır. Ohio Liderlik Araştırmaları, liderlerde görülen belli davranış kalıplarının ortaya çıkarılmasını amaçlamıştır. l 942'de başla­ yan araştırmalar sonucunda 1 800'e yakın lider davranış biçimi ortaya çıkarılmıştır. İstatistiki analizler sonucu bu sayı 1 50'ye indirilmiştir. Yapılan araştırmalar, liderin zamanını bireysel ve kişiler arası ilişkilerde ne biçimde kullandığı, sorumluluk ve otorite düzeyi (neler yaptığı) konuları üzerinde yoğunlaştırmış­ tır. izleyici durumundaki kişilere liderin davranış biçimleriyle ilgili sorular yöneltilmiş ve bulguların değerlendirilmesi sonu­ cunda lider davranışlarının temelde iki ayrı boyutta toplandığı görülmüştür. Bunlara; "yapıyı harekete geçirme (initialing struc­ ture) " ve "bireyi önemseme (consideration)" adı verilmiştir.

(5)

Dr. Zel, Uğur, Liderlik teorileri, (Durumsallık Teorileri), www .uğurzel.com,

38

s.

8.


Liderlik Teorileri

"Yapıyı harekete geçinne", liderin kendi görevi ya da grubu n görevleri ile ilgili olarak işi ve amaçlan tanımlamaya, şekillen­ dirmeye ve harekete geçirmeye yönelmiş faaliyetleri kapsar. Yapıyı harekete geçirmeye önem veren bir liderin gösterdiği davranış ya da eğilim, özellikle yapılan işin başarıya ulaşması amacından kaynaklanır ve bu sonuca yöneliktir. "Bireyi önemseme " ise, kişilerarası ilişkilerde karşılıklı gü­ ven, ikili iletişim, astların fikirlerine saygı ve onların "duygu­ lanyla i lgilenme" gibi faaliyetleri kapsar. Bu faktör, örgütteki kişiler arasındaki karşılıklı güven, saygı ve dayanışmayı güçlü kılmaya yönelik liderlik davranışları kapsar. Liderin göz ardı edemeyeceği konular; astların kişisel sorunlarıyla ilgilenmek, astların tekliflerini dikkate almak ve astların haklarını savun­ mak şeklinde sıralanabilir. Bu çalışmaların sonucunda iki değişik lider davranışı tespit edilmiştir; işe yönelik lider ve insana yönelik lider. İşe yönelik lider, grup üyelerinin önceden belirlenen ilke ve yöntemlere göre çalışıp, çalışmadıklarını kontrol eden, büyük ölçüde ce­ zalandırma ve makama dayanan resmi otoritesini kullanan bir davranış gösterir. Buna karşılık kişiye yönelik lider, yetki devri­ ni esas alan, grup üyelerinin tatminini arttıracak çalışma şartla­ rının geliştirilmesine çalışan ve grup üyelerinin kişisel gelişme ve ilerlemeleri ile yakından ilgilenen bir davranış gösterir. Araştırmalardan çıkan bir diğer önemli sonuç da, kendile­ riyle daha kolay temas kurabilen ve konuşulabilen, işle ilgili sorunları astlarına açıklayan liderler, böyle açıklamalarda bu­ lunmayan ve kendileriyle güç temas kurulan liderlere kıyasla daha yüksek moral gruplarına sahip bulunmaktadır. Söz konusu iki liderlik tarzı arasındaki fark, özel bir uygu­ lama biçiminde değil, liderlik fonksiyonunu ele alış ya da lider­ liğe yöneliş biçiminden doğmaktadır. Kişiye yönelik bir lider, faaliyetlerinin büyük bir kısmını personelin davranış ve çalışma isteklerini geliştirmeye yöneltir. Etkinlik ve verimliliği yükselt­ mek için yönetim ile teknolojik yöntemlerden çok, kişilerin 39


Mehmet Seçkin

insan olarak potansiyel enerjilerinden faydalanmaya çalışır. Bu liderlik tipindekiler, mevcut alet ve teçhizatla personelin daha çok çalışmalarını sağlayabilen kimselerdir. Faaliyetlerinde daha çok astlarıyla kişisel ilişkiler üzerinde dururlar. İşe yönelik liderler, yukarıda anlatılanların aksi yönünde davranışlar gösterirler. Personeli daha sık kontrol eder, ayrıntılı talimat verir, yakından nezarette bulunur, yapılan değişiklikler için sebep göstermek gereğini duymazlar. Herhangi bir hata ya­ pıldığı taktirde, sert cezalar verirler. Kişiye yönelik liderlerin yüksek moral ve başarı seviyesine ulaşmada daha etkili olduk­ ları, işe yönelik liderlerin ise, moralin bozulmasına ve başarının düşmesine sebep oldukları sonucuna varılmıştır. Beş ayrı liderlik biçimi ortaya çıkarılmıştır. Bu liderlik bi­ çimleri: a. Etkili olmayan lider: Örgütte kalabilmek için gerekli işin yerine getirilmesinde en az seviyede çaba harcamaktadır.

b. Kulüp lideri: Lider düşünceli, rahat ve arkadaşça ilişkile­ re ağırlık verirken göreve ilgisi en alt seviyededir. Görev lideri: Lider verimliliği sağlarken otoritesini kulla­ nır, insan ilişkileriyle ilgisi ise yok denecek kadar azdır. c.

d. Örgüt lideri: Yapılacak işin miktarı ile çalışanların mora­ lini dengede tutmaya çalışan uzlaştırmacı tiptir. e. Ekip lideri: Lider kendini göreve adayan kişilerle beraber yüksek verime yönelmiştir. Karşılıklı güven, saygı üst seviyede­ dir. Herkes birbirine bağımlı olduğunun farkındadır. Modele yarayan beş liderlik tipinden "ekip liderliği "nin en etkili liderlik olduğu ileri sürülmektedir. Bu yaklaşım, araştır­ macılara göre artan iş başarısı, düşük devamsızlık ile sonuçla­ nır. İşin zenginleştirilmesine ve astların karara katılması du­ rumlarında ekip liderinin etkisi daha da artacaktırJ6) (6)

Dr. Zel, Uğur, liderlik teorileri, (Davranış Teorileri), www .uğurzel.com,

40

s.

8.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

LİDERLİK NİTELİKLERİ Reddedilemez 1 7 Liderlik Niteliği İnsanları bir lideri izlemeye iten şey nedir? İnsanlar neden başka birini gönüllü olarak dünyanın sonuna dek izleme konu­ sunda bu denli istekli olur? Liderlik kuramcılarını gerçek dün­ yadaki etkin bir şekilde yönlendiren başarılı liderlerden ayıran şey nedir? Yanıt bireysel kişinin karakter niteliğinde yatmak­ tadır. Liderler, kendi içlerinde sahip oldukları nedeniyle etkindir­ ler. Bunlar onlan diğerlerinden üstün yapan niteliklerdir. Ve insanlar liderliğin en üst seviyesine çıkabilmek için onların içle­ rinden gelip dışa vurduklan bu izleri geliştirmek zorundadırlar. Liderlikte her şey yükselir ve düşer. Ve liderlik gerçekten içten dışarıya doğru gelişir. Dışınızdakilerin istediği bir lider olabilmek, içinizdekiler üzerinde bir lider olmanızı gerektir­ mektedir. Bu durumda insanlar sizi izlemek isteyeceklerdir. Ve bu gerçekleştiği zaman dünyadaki her şeyin üstesinden gelebi­ lirsiniz. ( L )

(1)

Maxwell, C . john, Türkçesi: Şener, İbrahim, Liderlik Nitelikleri (Reddedilmez 21 Liderlik Niteliği), Beyaz Yayınları, İstanbul, Kasım

1999, s. 1,3.

41


Mehmet Seçkin

Liderlik niteliklerini şu başlıklar ahında toplayabiliriz:

1 . Karakter Liderlik insanlan ortak bir amaç için yönlendirme kapasitesi ve isteğidir ve karakter bunun için kendine güveni sağlar. Bernard Montgomery, British Field Marshal

Barış ve uysallık adına asla hendi deneyim ya da düşüncelerinizden ödün vermeyin. Dag Hammarskjölld, Devlet Adamı ve Nobel Barış Ödülü Sahibi Bir liderin yaşam koşullarıyla olan ilgisi, size onun karakteri hakkında pek çok şey söyler. Krizler zorunlu olarak karakteri geliştirmez fakat onun ortaya çıkmasına neden olabilir. Sıkıntı, bir kişinin iki yoldan birini seçmesini gerektiren bir kavşaktır: Bunlar karakter ve uzlaşmadır. Karakteri seçen kişi her zaman için, bu seçimi olumsuz sonuçlar doğursa bile, daha güçlüdür. Karakterin gelişimi, yalnızca liderlerde değil, insanlığın gelişi­ minin kalbinde de yer eder. Karakter hakkında herkesin bilmesi gereken şeyler nelerdir?

a. Karakter, Konuşmaktan Daha Fazlasıdır Herkes dürüst olduğunu söyleyebilir fakat davranışlar ka­ rakterin gerçek göstergesidir. Karakteriniz sizin kim olduğu­ nuzu belirler. Sizin kim olduğunuz ne gördüğünüzü belirler. Gördüğünüz şey ne yaptığınızı belirler. Bu nedenledir ki, bir liderin karakterini onun davranışlarından ayıramazsınız.

b. Yetenek Bir Armağandır, Fakat Karakter Bir Seçimdir Biz yaşamdaki pek çok şey üzerinde kontrole sahip deği­ liz. Bizler kendi anne babamızı seçemeyiz. Doğduğumuz ve

42


Liderlik Nitelikleri büyüdüğümüz yeri ya da koşulları seçemeyiz. Yeteneklerimizi ya da zeka düzeyimizi belirleyemeyiz. Fakat kendi karakterimizi seçebiliriz. Onu yaptığımız seçimlerde her zaman yaratırız. Ha­ yatınızı yaşarken ve gündelik olarak seçimler yaparken, sürekli olarak karakterinizi yaratırsınız.

Karakter, İnsanlarla Sonsuz Başan Sağlar Gerçek liderlik her zaman için diğer insanları içerir. (Bir li­ derlik atasözünde belirtildiği gibi, eğer siz insanlan yönlendirdi­ ğinizi düşünüyorsanız ve hiç kimse sizi takip etmiyorsa, yalnızca yürüyüşe çıkmışsınızdır.) Takip edenler, karakterlerinin nasıl olduğunu bilmedikleri liderlere güvenmezler ve onları takip etmeyi sürdürmezler. c.

d. Liderler, Kendi Karakterlerinin Sınırlamalan Üzerine Çıkmazlar Hiç çok yetenekli insanların belli bir başarıyı elde ettikten sonra birden bire başarısızlık içine düştüklerini gördünüz mü? Bu fenomenin (olay'ın) anahtar noktası karakterdir. Harvard Tıp Okulu'nda bir psikiyasrist olan ve The Success Sendrome (Başarı Sendromu) kitabının yazan Steven Berglas, "Büyük ba­ şarılar elde ettiği halde karakterinin dayanak noktasından yoksun olan insanlar, yaşadıkları strese karşı koyamazlar ve sonrası fela­ ket olur", demektedir. (2) 2. Karizma İnsanların çoğu karizmanın hemen hemen tanımlanamaz mistik bir şey olduğunu düşünürler. Onlar bunun doğumla ge­ len ya da gelmeyen bir nitelik olduğuna inanırlar. Ancak bu doğru değildir. Karizma insanları kendinize çekme yeteneğidir. Ve diğer karakter özellikleri gibi, o da geliştirilebilir. (2)

Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age,

s.

5,9.


Mehmet Seçkin

Kendinizi, başkalannı çeken bir kişi yapabilmek için şu noktaları kişiliğinizin bir parçası yapmanız gerekir: a. Yaşamı Sevin İnsanlar yaşamı seven liderlerden hoşlanırlar. Birlikte za­ man geçirmek istediğiniz insanları düşünün. Onları nasıl ta­ nımlarsınız? Aksi? Sıkıntılı? Tabii ki değil. Onlar şikayet eden değil, yaşamla barışık olan kişilerdir. Onlar yaşam hakkında tutkuya sahiptirler. Eğer insanları çekmek istiyorsanız, birlikte olmaktan hoşlandığınız insanlar gibi olmalısınız.

b. Her İnsana Bir 10 Verin İnsanlar için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri ve aynı za­ manda bu anlan size çekecektir. Onlardan en iyisini beklemek­ tir. Ben bunu herkese bir 10 vermek olarak adlandırıyorum. O başkalarının kendileri hakkında daha olumlu düşünmesine, ya�dımcı olur ve bu aynı zamanda size de yardımcı olacaktır. Benjamin Disraeli bu olguyu anlamış ve uygulamıştır ve onun Karizmasının sırlarından birisi buydu. O, bir defasında, "Başka birisi için yapabileceğiniz en iyi şey, zenginliğinizi onunla paylaş­ mak değil, onun kendi zenginliklerini ortaya koymaktır, " demiş­ tir. Eğer başkalarını cesaretlendirir ve onların potansiyel güç­ lerini ortaya çıkartırsanız, onlar bu nedenle sizi seveceklerdir. c.

İnsanlara Umut Verin

Fransız General Napoleon Bonopane "Umut Satıcısı " bir li­ der olarak anılmaktadır. O, diğer bütün liderler gibi, umudun sahip olunan en büyük şey olduğunu biliyordu. Eğer bu arma­ ğanı başkalarına verebilen bir kişi olabilirseniz, anlan kendi­ nize çekersiniz ve onlar sonsuza dek size karşı saygı duyarlar.

d. Kendinizi Paylaşın İnsanlar kendilerini ve kendi yaşam koşullarını paylaşan liderleri severler. İnsanları yönlendirirken, kendinizi verin.

44


Liderlik Nitelikleri Başkalarını düşünen ve onların kendilerini düşünmesinden . önce onlarla ilgilenen liderler Karizmalarını ortaya koyarlar. Kendinizi Karizmaya sahip olma konusunda nasıl değer­ lendiriyorsunuz? Diğer insanlar doğal olarak sizin tarafınızdan çekiliyor mu? Hoşlanılan bir insan mısınız? Eğer değilseniz, Karizma için engel teşkil eden şu özelliklerden birine sahip ola­ bilirsiniz:

( 1 ) Gurur: Hiç kimse, kendinin herkesten daha iyi olduğu­ nu düşünen bir lideri izlemek istemez. (2)Güvensizlik: Eğer kendinizle barışık değilseniz, başkala­ rıyla da barışık olamazsınız. (3) Karamsarlık: Eğer insanlar, sizden ne umacaklarını bil­ mezlerse, onlar herhangi bir şey ummaktan vazgeçerler.

(4) Mükemmelcilik: İnsanlar mükemmel olma isteğine say­ gı duyarlar fakat gerçekçi olmayan beklentilere karşı çıkarlar.

(S) Sinizm: İnsanlar gökyüzünde gördükleri her bulutu yağ­ mur yapacağı şeklinde yorumlayan aşırı kuşkuculardan hoşlan­ mazlar. Bu niteliklerden uzak kalabilirseniz, Karizmanızı güçlendi­ rebilirsiniz. Karizma, kendisi üzerinde değil, başkaları üzerinde yoğunlaşmaktır. (3)

3. Söz verme İnsanlar sözüne sadık olmayan liderleri izlemezler. Sôz verme, iş hayatından, yeteneklerinizi nasıl geliştireceğinize kadar çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Stephen Gregg Exhix Corp, Başkan ve Yönetim Kurulu Başkanı

(3)

Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 5,9.


Mehmet Seçkin Sahip olduğu zamanda elinden gelenin en iyisini yapan kişi, tüm zamanlarda yaşamıştır. johann van $ehiller, Oyun Yazarı Dünya verdiği sözü yerine getirmekten yoksun hiçbir büyük lider görmemiştir. USAir'den Ed McElroy bunun önemini şöyle ifade etmiştir: "Vaat bize yeni güç verir. Onun bize getirdiği şeyin (hastalık, yoksulluk ya da felaket) hiçbir önemi yoktur. Biz asla gözümüzü hedeften ayınnayız. " Söz verme nedir? Bu herkes için farklı bir anlam taşımakta­ dır: Bir boksör için, daha önce yenildiği boksörü yenmeyi başar­ maktır. Bir maratoncu için, gücü Lükendiği zaman on mil daha koş­ maktır. Bir asker için, diğer tarafta kendisini neyin beklediğini bil­ meden, tepenin üzerine çıkmaktır. Bir misyoner için, başkalarına daha iyi bir yaşam sağlayabil­ mek için, kendi rahatını bir yana bırakmaktır. Bir lider için, bütün bunlann hepsi ve daha fazlasıdır, çünkü yönlendirdiğiniz herkes size bağlıdır. Eğer etkin bir lider olmak istiyorsanız, verdiğiniz sözü tuta­ bilmeniz gerekir. Gerçek vaat insanlan harekete geçirir ve çe­ ker. O, sizin kendinize inanca sahip olduğunuzu gösterir. Eğer siz kendi nedenlerinize inanırsanız, onlar da size inanacaklardır. Söz vermenin gerçek doğası nedir? Şu üç gözleme bakalım.

a. Söz Verme Kalpte Başlar Bazı insanlar, herhangi bir vaatte bulunmadan önce her şe­ yin mükemmel olmasını isterler. Ancak vaaL, her zaman başarı­ nın öncelidir. Eğer bir lider olarak başka insanların yaşamların­ da bir fark yaratmak istiyorsanız, görmek için kalbinizle bakın. 46


Liderlik Nitelikleri b. Vaat, Davranış ile Sınanır Vaadin tek gerçek ölçüsü davranıştır. Arthur Gordon, "Ko­ nuşmaktan kolay bir şey yoktur. Günbegün onlarla yaşamaktan zor bir şey yoktur. " demektedir. c.

Söz Verme Başan Kapılannı Açar

Bir lider olarak, çok sayıda engel ve karşı çıkışlarla yüz yüze geleceksiniz (eğer zaten bu tür şeyler yaşamamışsanız). Ve bazı zamanlarda sizi öne taşıyan tek şeyin vaat olduğunu göreceksi­ niz. "Söz verme direnmenin düşmanıdır. " Üzerinizdeki baskılara karşı uygun bir konuma ulaşabilmek için, söz vermek zorun­ dasınız. Vaat konusunda yalnızca dört tür insan vardır:

( 1 ) Amaçları olmayan ve söz vermeyen insanlar. (2) Amaçlarına ulaşabileceklerini bilmeyen ve söz vermek­ ten korkan insanlar. (3) Bir amaca doğru ilerleyen fakat zorluklar karşısında vaz­ geçen insanlar. (4) Amaçlarını belirleyen, onları vaat eden ve onlara ulaş­ mak için bedel ödeyen kişiler.(4) 4. tletişim Mükemmel bir iletişim yeteneği geliştinnek, etkin lider olmak için mutlak gereklidir. Lider başkalannı harekete geçirmek için bilgi ve fikirlerini paylaşmak zorundadır. Eğer bir lider mesajını açık bir şekilde başkalanna aktarıp onlan motive edemiyorsa, bir mesaja sahip olmasının hiçbir ôneıni yoktur. Gilbert Amelio. National Semiconductor Corp. Başkanı (4 )

Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 2 1 ,26.


Mehmet Seçkin

Eğitimciler, basit olanı ele alır ve onu karmaşıklaştınr. İletişimciler ise karmaşık olanı ele alır ve onu basitleştirirler. john C. Maxwell Danto Manquez jr. Liderin iletişim yeteneği konusunda şunu söylemişti: "Bir lider düşüncelerini başkalarına aktarabil­ melidir, bunun sonucunda onlan motive edebilmeli, harekete geçi­ rebilmeli ve yönlendirebilmelidir. Bir liderin başkalarına vizyonu­ nu benimsetebilmesinin tek yolu iletişimden geçer. " (S) Liderliğin tarifini yaparken liderlik için etki, hedef ve ileti­ şim olması gerektiğini belirtmiştik. Güçlü bir liderlik için çok etkin bir iletişim olması gerekir. İletişim her konuda olduğu gibi liderlikte de önemlidir. tletişim; yazma, okuma, dinleme ve konuşma gibi pek çok faaliyeti içeren iki yönlü bir faaliyettir. lletişimcilerin tavsiyesi şudur "ağız ve kulaklannı kullanma oranı bunlann delik sayısı i le orantılı olsun". Bundan da elde edilen nasihat, az konuşup çok dinlemektir. (6) 5.

Cesaret

Cesaret, insan niteliklerinin i lkidir. Çünkü o, tüm diğer nitelikleri güvence altına alan bir niteliktir. Winston Churchill, İngiltere Başkanı

Cesaret, duacısına söylenmiş korkudur. Karl Barth, İsveçli Tanrıbilimci

(5) (6)

Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 29,33. Besimler, Derviş, ( Kurucu Başkan) , Liderlik Nedir? , www .jayceeskibris.org, s. 2,3.

48


Liderlik Nitelikleri

Laryy Osbome şu gözlemi yapmıştır: "Yüksek derecede etkin liderler hakkındaki en çarpıcı şey, onlann çok az ortak şeye sahip olduklarıdır. Birinin önerdiği şeyi, başka birisi yapılmaması için uyarmaktadır. Ancak bir nitelikleri ortaktır, risk alma konusun­ daki isteklilikleri. " Mücadele etmenizi gerektiren zor kararlar alacağınız zaman, cesaret hakkındaki şu gerçekleri aklınızda tutun.

a. Cesaret, Bir İç Savaş İle Başlar Bir lider olarak karşılaştığınız her test kendi içinizde başlar. Cesaret testi bundan farklı değildir. Cesaret bir korkusuzluk değildir. Yapmaya korktuğunuz şeyi yapmaktır. Bildiğiniz şey yapmayı bırakarak yeni bir alana girmek için güç sahibi olmak gerekir.

b. Cesaret, Şeyleri Yalnızca Yumuşatmak Değil, Onlan Doğru Yapmaktır Sivil haklan lideri Martin Luther King jr. "Bir insanın sonsuz ölçüsü, rahat ve güven anlannda nerede bulunduğu değil, mücade­ le ve çatışma anlannda nerede bulunduğudur, " demiştir. Büyük liderler, iyi insan yeteneklerine sahiptir ve onlar insanlarla uz­ laşabilir ve birlikte çalışabilirler. Cesaret, algılama ile değil, ilke ile ilgilidir. Bir şeyi yapmak için ayağa kalkma yeteneğine sahip değilseniz, asla etkin bir lider olamazsınız. Sizin potansiyelinizi kullanma azminiz, baş­ kalarını teskin etme isteğinizden daha güçlü kalmalıdır. c. Bir Liderin Cesareti Takipçilerini Harekete Geçirir

"Cesaret bulaşıcıdır" diye belirtmiş Billy Graham. "Cesur bir adam ayağa kalktığı zaman diğerlerine de bir cesaretlik ge­ lir. Cesaret göstergesi, başkalarını cesaretlendirme i le gerçekleşir. O, insanların sizi izlemelerini sağlar. "

49


Mehmet Seçkin d. Hayatınız Cesaretiniz İle Orantılı Olarak Genişler Korku bir lideri sınırlar. Roma tarihçisi Tacitus, "Güven al­ tında olma arzusu, tüm büyük ve soylu girişimlerin karşısında du­ rur" diye yazmıştır. Ancak cesaret karşı etkiye sahiptir. O, ka­ pılan açar ve onun en büyük yararlarından biri budur. Cesaret, size yalnızca iyi bir başlangıç vermekle kalmaz, aynı zamanda daha iyi bir gelecek sağlar.m

6. Cömertlik Hiç kimse aldığı şey için onurlandınlmaz. Onur, verdiğiniz şeye bir ödüldür. Calvin Coolidge. Amerikan Başkanı

Vermek, yaşamanın en yüksek seviyesidir. john C. Maxwell Hiçbir başka kişi insanlarla, cömen bir liderden daha yük­ sek bir sesle konuşamaz. Gerçek cömertlik zaman zaman olan bir olay değildir. O, kalpten gelir ve liderin yaşamının her gö­ rünümünde ortaya çıkar. Zamanını, parasını, yeteneklerini ve sahip olduklarını paylaşmaktadır. Etkili lider, yalnızca kendisi için bir şey istemez; onlar başkalarına verebilmek için bir şeyler isterler. Cömertlik niteliğini yaşamınızın bir parçası yapın. İşte nasıl yapacağınız:

a. Sahip Olduklarınıza Karşı Minnettar Olun Sahip olduklarından tatminkar olmayan bir kişinin cömert bir insan olması zordur. Cömertlik daha fazla kazanmakla de­ ğil , memnuniyet ile ilgilidir. Eğer azla mutlu olursanız, çokla mutlu olmazsınız. Ve eğer azla cömert değilseniz, zengin olur­ sanız birdenbire değişmezsiniz. (7) 50

Maxwell, C. John. Türkçesi: Şener, lbrahim, age, s. 45,48,49.


Liderlik Nitelikleri b. İnsanlara Öncelik Verin Bir liderin ölçüsü kendisine hizmet eden insan sayısı değil, kendisinin hizmet ettiği insan sayısıdır. Cömertlik başkalarına öncelik vermek dernektir. Eğer bunu yapabilirseniz, vermek, daha kolay olur.

c. Sahip Olduklannızın Sizi Kontrol Etmesine İzin Vermeyin Earle Wilson'a göre, insanlar üç gruba ayrılabilirler: "Sahip

olanlar, sahip olmayanlar ve sahip olduklannın bedelini ödeme­ yenler. " Gitgide daha fazla insan kazanma arzusunun kölesi ol­ maktadır. Liderliğinizdt belli bir seviyeye ulaştığınız zaman, vermeniz gereken en değerli şey sizsinizdir.<BJ 7. Başlatma

Başan ey lemle bağlantılı görünmektedir. Başarılı insanlar hareket etmeyi sürdürürler. Onlar hata yaparlar, Jakat vazgeçmezler. Connad Hilton Otel Yöneticisi

Bir liderin korkması gereken şeyler arasında kendinden memnuniyet ilk sırada gelir. John J. Maxwell Liderlerin sahip olmaları gereken nitelikler nelerdir? Ben en azından dört tanesini sayabilirim.

(8)

Maxwell, C. john, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 69,72,74.

51


Mehmet Seçkin a. Onlar Ne İs te dikle rin i Bilirler Napoleon Hill'in söylediği gibi, "Tüm başannın başlangıç noktası arzudur. " Etkin bir lider olacaksanız , ne istediğinizi bilmeniz gerekir. Karşınıza çıkan fırsatları anlamanın tek yolu budur.

b. Onlar Kendilerini Harekete Yönlendirirler Eski bir söz vardır: "Eğer istersen başarabilirsin". Başlatıcı­ lar diğer insanların anlan motive etmesini beklemezler. Onlar rahatlık bölgelerinin ötesinde kendilerini itme sorumluluğu­ nu bilirler. Ve onlar düzenli bir uygulama yaparlar. Başkan Theodore Rooselvelt, "Benim yaşantımda parlak ya da sıra dışı

hiçbir şey yoktur, belki bir şey dışında: Ben yapılması gerektiğine inandığım şeyleri yaptım. Ve bir şeyi yapmaya karar verdiği m za­ , man, onu yaptım. " demesi anlamlıdır. c.

Onlar Daha Fazla Risk Alırlar

Liderler ne istediklerini bildikleri ve kendilerini eylemde bulunmaya ittikleri zaman, onların bir engelleri daha vardır. Bu risk alma istekliliğidir. Proaktif insanlar her zaman risk alırlar. Ancak iyi liderlerin risk almayı istemeleri için nedenlerinden bir tanesi, başlatıcı olmamanın da bir bedelinin olduğudur. Baş­ kanjohn F. Kennedy, "Bir eylem programı için riskler ve bedeller

vardır, fakat bu, hareketsiz olmanın uzun vadeli riski ve bedelle­ rinden daha azdır. " demiştir. d. Onlar Daha Fazla Hata Yaparlar Başlatıcılar için iyi haber onlann doğru olanı yapmaları­ dır. Kötü haber ise çok sayıda yanlı yapmalarıdır. Thomas J . Watson, "Başarılı olmanın yolu, başarısızlık oranınızı ikiye kat­ lamaktır. " demiştir. 52


Liderlik Nitelikleri Başlatıcı liderler başarısızlığa uğradıklarında, hunun kendi­ lerini sıkıntıya sokmasına izin vermezler. Potansiyel ne kadar büyük olursa, başarısızlık olasılığı da o kadar büyük olacaktır. Senatör Robert Kennedy bunu şöyle özetliyor: "Yalnızca büyük başansızlıklara cesaret edenler, büyük başanlara imza atabilir­ ler. " Eğer bir lider olarak büyük şeyler başarmak istiyorsanız, başlatma isteğinde olmanız ve kendinizi çizgi üzerine koyma­ nız gerekir. (9)

8. Dinleme Liderin kulağı, insanlann sesleriyle çınlamalıdır. Woodrow Wilson. Amerikan Başkanı

İyi bir lider, takipçisinin kendisinden duymak istediklerini değil, bilmesi gerekenleri söylemesi için teşvi k eder. john C. Maxwell Liderler yardım istemeden önce insanların yüreklerine ses­ lenirler. Bu Bağlantı Yasası'dır. Ancak bir lider bir kişinin yüre­ ğine seslenmeden önce, onun içinde ne olduğunu bilmesi ge­ rekmektedir. O, bunu dinleyerek öğrenir. Dinleme konusunda isteksizlik zayıf liderler arasında yay­ gındır. 0 0) Dinleme insanların en çok yapması gereken ama üzerinde en az durulan bir iletişim türüdür. Liderlik ve yöneticiliğin en önemli gereklerinden biri dinlemesini bilmektir. Dinlemesini bilen yönetici sorunları ve ekibini daha iyi tanır ve sorunlara daha kolay çözüm bulur.0 0 (9)

Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 77,80,82.

( 1 0) Maxwell, C. john, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 85,87,89. ( 1 1) Besimler, Derviş, (Kurucu Başkan) , Liderlik Nedir?, www .jayceeskibris.org,

s. 3.


Mehmet Seçkin

9. Tutku Bir lider tutkuya ulaştığı zaman, o genellikle yanıtlayıcı bir tutku ile karşılaşır. john C. Maxwell Herkes sôz verebilir. fakat siz bir vaatte bulunduğunuz zaman, sizin kanınız bunun için akmalıdır, bu durumda başka birinin sizi durdurması çok zor olacaktır. Bill Cosby, Komedyen David Sarnoff, "işini sevmeyen hiç kimse başarılı olamaz. " de­ mektedir. Hiçbir şey, bir liderin yaşamında LUtkunun yerini alamaz. Tutkunun yerine geçebilecek hiçbir şey yoktur. O, isteğin yakıudır. Eğer bir şeyi yeterince çok istiyorsanız, onu elde ede­ cek istek gücünü bulabilirsiniz. Böyle bir arzuya sahip olmanın tek yolu tutkuyu geliştirmektir. İnsanlar ruhlarının ateşlemesi durumunda olanaksız görü­ len şeyleri başarabilirler. Kalpteki bir ateş yaşamınızdaki her şeyi üst seviyeye taşır. Tutku sahibi liderlerin bu denli etkin olmalarının nedeni budur. Tutku yaşamınızın bir niteliği değilse, bir lider olarak sıkıntı içindesinizdir. Gerçek şu ki, tutkuya bağlı olmadığınız bir ko­ nuda başarılı olamazsınız. Ateş öncelikle sizin içinizde yanmı­ yorsa, organizasyonunuzda benzer bir ateş başlatmalısınız. 0 2)

10. Sorun Çözme Bir lideri, karşılaştığı sorunlar ile ölçebilirsiniz. O, ancak kendi boyutundaki sorun/an çözebilir. john. C. Maxwell

(12) 54

Maxwell, C. john, Türkçesi: Şener, lbrahim, age, s. 93,95,98.


Liderlik Nitelikleri Başarının ölçüsü, karşılaştıgı sorunların zorluğu degil, geçen yıl aynı sorunlarla karşılaşıp karşılaşmadıgınızdır. John Foster, Dulles. Eski Devlet Sekreteri Problem çözme yeteneği olan liderler, beş niteliğe sahip ol­ duklarını kanıtlarlar:

a. Onlar Sorunu Sezerler Her ne kadar sorunlar kaçınılmaz olsa da, iyi liderler onları sezebilirler. Yolun açık olduğunu uman kişi, kendisini sıkın­ tı içinde bulacaktır. Bir misyoner olarak Afrika'ya gitmiş olan David Livingstore ile ilgili bir öykü duymuştum. Bu, liderlerin sahip olması gereken bir tutumu betimlemektedir. Bir misyon (Bir kurula veya kimseye verilen özel görev) organizasyonu Dr. Livingstore'a bazı yardımcılar göndermek istemiş. Bu amaçla

"Bulunduğunuz yerde iyi bir yol var m ı ? Eger varsa, size katılması için başka adamlar göndermek istiyoruz, " diye yazmıştı. Livingstore'ın yanıtı, "Eger göndereceginiz kişiler, yalnızca iyi

bir yol olması durumunda gelecekse, ben onlan istemiyorum. Ben, hiç yol olmasa da buraya gelmeye gönüllü insanlar istiyorum, " ol­ muştu. Eğer tutumunuzu olumlu olarak tutarsanız, fakat en kö­ tüsü için plan yaparsınız, karşınıza çıkan sorunları çözmek için iyi bir konuma sahip olursunuz. b. Onlar Gerçeği Kabul Ederler İnsanlar sorunlara bu şekilde yanıt verirler: Onlar, sorunla­ rı kabul etmeyi reddederler: Onlar, sorunları kabul ederler ve onunla yaşarlar, ya da sorunları kabul ederler ve daha iyisini yapmaya çalışırlar. Liderler her zaman için sonuncusunu yapa­ caktır. Hiçbir lider başını kuma gömerek, sorunlarla başa çıka­ maz. Etkin liderler durumun gerçekliği ile yüzleşirler.


Mehmet Seçkin c.

Onlar Büyük Resmi Görürler

Liderler sürekli olarak büyük resmi görürler. Onlar duygu­ larının esiri olmazlar. Aynca ayrıntılara takılıp, neyin önemli olduğunu gözden kaçırma yanılgısına düşmezler. Yazar Alfred Armond Montapert, "Çoğunluk engelleri görür; az hişi objektif­ leri görür; tarih ikincisini kaydeder. " demiştir.

d. Onlar Bir Zamanda Bir Şeyi Ele Alırlar Richard Slorna şu tavsiyede bulunmuştu: "Asla tüm sorunla­ rı aynı anda çözmeye çalışma-anlan sıraya koy". Sıkıntı içinde­ ki liderler önce bu duruma yol açan nedenleri saptar ve daha sonra sorunu çözme yoluna giderler. Eğer çok sayıda sorunla karşı karşıya kaldıysanız, ikincisine geçmeden önce ilk sorunu gerçekten çözdüğünüze emin olun.

e. Onlar Sıkıntılı Dönemlerde Büyük Bir Amaçtan Vazgeçmezler Etkin liderler zirve ilkesini anlamışlardır. Onlar kendi lider­ liklerinde olumlu bir tutum içinde olurlar ve kötü dönemlerde de bu tutumlannı değiştirmezler. Zihinlerde her zaman için bü­ yük amaçlarına ulaşacaklanna dair bir düşünce bulunur. Etkin liderler, her zaman bir mücadele ortamı oluştururlar. Kazananlarla, sızlananlar arasındaki farkı, bu düşünce yapısı oluşturur. Lider hangi alanda bulunursa bulunsun, sorunlarla karşı karşıya kalacakllr. ( 1 3)

1 1 . İlişkiler Başarı formülündeki en önemli karışım insanlarla nasıl anlaşacağınızı bilmektir. Theodore Roosevelt, Amerikan Başkanı ( 1 3) Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, lbrahim, age,

56

s.

109, 1 1 1 .


Liderlik Nitelikleri

insanlar, onlarla ne kadar ilgilendiğinizi bilmedikçe, sizin ne kadar çok şey bildiğinizle ilgilenmezler. J ohn C. Maxwell İnsanlarla çalışma ve ilişkiler geliştirme yeteneği, etkin li­ derlik için olmazsa olmaz bir koşuldur. Bir lider olarak, iyi ilişkiler kurmayı nasıl başanrsınız? Bu üç şey gerektirmektedir:

a. Akla Sahip Bir Lider Olmak-İnsanları Anlayın İnsanlar arası ilişkinin ilk niteliği, insanların duygu ve dü­ şüncelerini anlama niteliğidir. Başkalarıyla çalışırken, tüm in­ sanları tanımış olursunuz. Onlar ister lider, isterse takipçi ol­ sunlar, bazı ortak özelliklere sahiptir. Onlar özel olduklannı hissetmek isterse, bu nedenle onlara içtenlikle kompliman yapın. Onlar yarının daha iyi olmasını isterler, bu nedenle onlara umut gösterin. Onlar yönlendirme isterler, onlara kılavuzluk edin. Onlar bencildir, bu nedenle önce kendi gereksinimleri hak­ kında konuşun. Onlar duygusal olarak düşük seviyededir, onları cesaretlen­ dirin. Onlar başarı isterler, onların kazanmasına yardımcı olun.

b. Yüreğe Sahip Bir Lider Olmak-İnsanları Sevin Bir lider olmak, yönlendirme isteğine sahip olmaktan daha fazla bir şeydir. Liderler başkaları için empati duyarlar ve çalı­ şanlar arasında en iyisini bulma arayışı içinde olurlar. İnsanları sevmedikçe gerçekten etkin bir lider olamazsınız. 57


Mehmet Seçkin

c.

Bir Liderin Elini Uzatması, İnsanlara Yardım Edin

General Motors'dan Le Roy H.K "Almadan önce vennenin erdemi bilinmelidir, " demektedir. İnsanlar kendilerine ilgilerini sürdüren liderlere saygı gösterirler. Eğer insanlardan bir şeyler almak yerine onlara bir şeyler vermeyi amaçlarsanız, onlar sizi sevecek ve size saygı duyacaklardır ve bu ilişki geliştirmek için ortam yaratacakur. 0 4)

1 2 . Sorumluluk Büyük ölçeklerdeki başan, sorumluluğu kabul etmeyi gerektirir. Son çözümlemede bütün başanlı insanların sahip olduğu bir nitelik, sorumluluk alma yeteneğidir. Michael Korda, Simon ve Schuster Baş Editörü Bir lider her şeyden vazgeçebilir, sorumluluk hariç. John C. MaxwellUS)

13. Güvenli Olma Eğer insanlara gereksinim duymazsanız, onları yönlendiremezsiniz. John C. Maxwell

Hiç kimse, her şeyi hendi yapan ve bunu yaptığı için tüm ödülü alan kişiyi büyük bir lider yapmaz. Andrew Carnegie, Sanayici Kendisi hakkında güvensiz olan hiç kimse bu alanda başa­ rı elde edemez. İnsanlarda bunu gözleyebilirsiniz. Eğer birisi ( 1 4) Maxwell, C. john, Türkçesi: Şener, İbrahim, age,

s.

1 1 7, 1 19,1 2 1 .

( 1 5 ) Maxwell, C. john, Türkçesi: Şener, İbrahim, age,

s.

1 23.

58


Liderlik Nitelikleri kendisini bir kaybeden olarak görüyorsa, o kaybetmek için bir yol bulacaktır. Kişinin başanst kendine güveninin bir sonucu­ dur. Bu yalmzca takipçiler için değil, aym zamanda liderler için de geçerlidir. Kendine güvenmeyen liderler kendilerine karşı, takipçile­ rine karşı ve yönlendirdikleri kuruluşlara karşı tehlikelidirler, çünkü bu liderlik konumu kişisel eksiklikleri kaldırmaz. Ya­ şamdaki olumsuz yükleriniz, başkalarını yönlendirmeye çalı­ şırken taşıması daha zor bir duruma dönüşür. Güven oluşturmayan liderlerin bazı ortak nitelikleri şunlar­ dır:

a. Onlar Güvenliği Başkaları İçin Sağlamazlar Eski bir söz, "Sahip olmadığınız şeyi, veremezsiniz. " der. Yeteneği olmayan insanlar, başkalarına yetenek aktaramazlar, kendisine güven sahibi olmayan insanlar başkalarına güven ka­ zandıramazlar. Etkin bir lider olabilmek için başkalarının sizi izlemek istemesi gerekmektedir.

b. Onlar İnsanlara Verdiklerinden Çoğunu Alırlar Güvensiz insanlar başkalarına değer kazandırmak yerine, kendileri bir şeyler elde etmeye çalışırlar. Bu nedenle onlar veri­ ci olmaktan çok ahcıdırlar ve alıcı olanlar iyi liderler olamazlar. c.

Onlar Sürekli Olarak En İyi Adamlarını Sınırlandırırlar

Bana kendine güveni olmayan bir lider gösterirseniz, size çalışanlarının zaferlerini gerçekte kutlamayan birini gösteri­ rim. Hatta o zafer kazamlmasını engelleyebilir. Ekibin en iyisi olarak tüm mükafatı kendi almak istemektedir. Yalmzca ken­ dilerine güveni olan liderler başkalarına güç kazandırırlar. Bu

59


Mehmet Seçkin Yetki Verme Yasası'dır. Kendine güveni olmayan liderler tüm gücü ellerinde tutarlar. İnsanlar ne kadar iyi olursa, bu onları o denli korkutur ve onların başarılarını engellemek için daha fazla çalışacaktır.

d. Onlar Sürekli Olarak Organizasyonu Sınırlar Takipçilere yetki ve sorumluluk verilmediği zaman, onların cesareti kırılır ve sonuç olarak potansiyel güçlerini ortaya ko­ yamazlar. Ve bu da tüm organizasyonunun sorun yaşamasına neden olur. Tersine olarak, güven sahibi liderler başkalarına inanırlar, çünkü onlar kendilerine inanmaktadır. Onlar kibirli değildir­ ler; kendi güçlerini ve zayıflıklarını bilirler ve kendilerine saygı duyarlar. Yanlarında çalışan insanlar iyi performans gösterdik­ leri zaman, bunu kendileri için bir tehdit olarak görmezler En iyi adamlarını bir araya getirmeye çalışırlar ve onların en yük­ sek seviyede performans gösterebilmesi için ellerinden geleni . •

yaparlar. Ve güven sahibi bir liderin ekibi başarı kazandığı za­ man , bu ona büyük bir keyif verecektir. O, bunu liderlik yete­ neğinin en büyük mükafatı olarak görür. 0 6)

14. Disiplin Karakter, hararı olmayan bir kişinin kendisine ait olduğu söylenemez. O kendisini tutsak eden şeye aittir. john Foster, Yazar Zirveye giden yol engebellidir. İşlerini en iyi şekilde yaptık­ ları düşünülen çok sayıda insan oraya hiç ulaşamazlar. Ve hatta daha azının en iyi olduğuna inanılır.

( 1 6) Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 1 29, 132,133.

60


Liderlik Nitelikleri

Disiplin olmadan hiç kimse başarı kazanamaz ve onu sürdü­ remez. Bir lider ne kadar yetenekli olursa olsun, onun yetenek­ leri , disiplin olmaksızın, maksimum potansiyeline ulaşamaya­ caktır. O, bir liderin en yüksek seviyeye çıkması ve liderliğini sürdürmesi için anahtardır. Eğer disiplin sahibi bir lider olmak istiyorsanız, aşağıdaki noktaları izleyin: ·

a. Önceliklerinizi Geliştirin ve İzleyin Yalnızca keyfi olunca ya da rahat olunca yapması gereken şeyleri yapan kişi başarılı olamayacaktır. İnsanlar ona saygı göstermeyecek ve onu izlemeyecektir. Bir düşünür şöyle söyle­ miştir: "Ônemli görevleri yapmak için, iki şey gereklidir: bir plan yapmak ve bunu zamana bırakmamak. " Bir lider olarak, çok az zamana sahipsiniz. Şimdi ihtiyacınız olan tek şey bir plandır. Eğer önceliklerinizin ne olduğunu belirlerseniz ve kendinizi başka her şeyden soyutlarsanız, önem verdiğiniz şeyleri incele­ mek çok kolay olacaktır. Ve bu disiplinin özüdür.

b. Amacınız, Disiplini Bir Yaşam Biçimi Yapın Bunu yapmanın en iyi yollarından biri, özellikle uzun dö­ nem gelişim ve haşan için gerekli olan alanlarda, sistem ve ru­ tin geliştirmektir.

c. Bahanelerinizle Mücadele Edin Disiplini bir yaşam şekli olarak geliştirmek için, ilk görev­ lerinizden birisi, bahane bulma eğiliminizle mücadele etmekte­ dir. Bir lider olarak, bir sonraki seviyeye ulaşmak istiyorsanız, bu bahanelerle mücadele etmeniz gerekmektedir.

d. Sonuçlar Üzerine Odaklanın İşin zorlukları üzerine odaklanmak yerine, onun sonuç­ lan ve mükafatları üzerine yoğunlaşırsanız hayal kırıklığına 61


Mehmet Seçkin

uğramazsınız. Bunu yapmamanız durumunda disiplin yerine kendinize acımaya başlarsınız. Yapmak zorunda olduğunuz bir işle karşı karşıya kaldığınız zaman eğer bunun bedelini ödemek yerine rahatlığı tercih ediyorsanız, yoğunlaşma tarzınızı değiş­ tirmeniz gerekmektedir. Yazar H. jackson Brown Jr. "Disiplinsiz yetenek, tekerlekli paten üzerindeki bir bilya gibidir. Çok fazla hareket vardır .fakat siz öne, arkaya veya yana dogru bir hareket oldugunu asla bilmez­ siniz. " demiştir. Eğer bir yeteneğe sahip olduğunuzu biliyor­ sanız ve çok sayıda hareket görüyorsanız, fakat çok az somut sonuç varsa, siz disiplinden yoksunsunuzdur demektir. Kanada'da bir fidanlıkta duvarın üzerine şu yazı yazılmıştır: "Bir agaç dikmek için en iyi zaman yinni beş yıl öncedir. ikinci en iyi zaman ise bugündür. " Yaşamınızdaki disiplin ağacını bugün dikin. 0 7)

1 5 . Hizmet Etme Gerçek lider hizmet eder. İnsanlara hizmet eder. Onların i lgi alanlarına hizmet eder ve bunu yaparken her zaman popüler olmaz ve her zaman etkili olamayabilir. Ancak gerçek liderler kişisel zafer arzusu yerine sevecen bir i lgi i le motive oldukları için, onlar bunun bedelini ödeme konusunda isteklidirler. Eugene B. Habecker, YazarOBJ 1 6. Öğrenebilme Konuşmaya ayı rdıgınız zamanın on katını dinlemeye ve okumaya ayırın. Bu sizin sürekli ögrenme ve kendinizi geliştinne sürecinizi hızlandıracaktır. Gerald Mc Ginnis, Respironics YKB ( 1 7) Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 1 3 7 , 1 43. ( 1 8) Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, lbrahim, age, s. 145.

62


Liderlik Nitelikleri

işe yarar şey, bildikten sonra öğrendiğiniz şeylerdir. John Wooden, Basketbol Antrenörü Liderler, mevcut durumun rahatlığına kapılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Her şeyden önce eğer bir lider etkiye sahipse ve bir saygı seviyesini kazanmışsa, neden gelişimini sürdürsün ki? Yanıt basittir; Gelişiminiz sizin kim olduğunuzu belirler. Kim olduğunuz çekim gücünüzü belirler. Çekim gücünüz, organizasyonunuzun başarısını belirler. Eğer organizasyonunuzu geliştirmek istiyorsanız, sizin öğ­ renmeye açık kalmanız gerekmektedir. Etkili liderler gelişimlerini durdurdukları gün, onların po­ tansiyellerine ulaşma gücünü kaybettikleri gündür. Etkin liderler sahip oldukları şeyin, onları orada tutmaya yetmeyeceğini bilirler. Eğer geçmişte başarılı olduysanız, dik­ katli olun. Ve şunu aklınızdan çıkarmayın: Eğer dün yaptığınız şey size hala büyük görünüyorsa, bugün peki bir şey yapma­ mışsınız demektir. Öğrenme yeteneği, bilmediğiniz bir şey olduğunu kabul et­ meyi gerektirmektedir ve bizim için kötü görünebilir. Buna ek olarak, eğer öğrenmeye devam edersek, hata yapmayı sürdür­ mek durumunda kalırız. Yazar Elbert Hubbard "Yaşamda yapa­ bilecek en büyük hata, sürekli olarak hata yapmaktan korkmak­ tır, " demiştir. Aynı zamanda hem gururlu hem de öğrenmeye açık olamazsınız. Teddy Roosevelt, "Hiçbir hata yapmayan, hiçbir ilerleme ger­ çekleştiremez, " demiştir. Bu doğrudur. Ancak aynı hatayı yap­ mayı sürdüren lider ilerleme kaydedemez. Öğrenebilen bir li­ der olarak, hata yapacaksınız. Onları unutun, fakat her zaman için öğrendiğiniz şeyi düşünün. Eğer bunu yapmazsınız, bunun bedelini birden daha fazla kez ödersiniz.09) (19) Maxwell, C. John, Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 1 53,1 56, 1 58.

63


Mehmet Seçkin

1 7 . Vizyon Büyük bir liderin, vizyonunu gerçekleştirme cesareti, konumundan değil, tutkudan kaynaklanmaktadır. john C. Maxwell

Gelecek, belirgin olmadan olasılıklan gören kişilere aittir. john Sculley. Pepsi ve Apple Bilgisayar Eski Yönetim Kurulu Başkanı Vizyon, bir lider için her şeydir. O, kaçınılmaz bir ge­ rekliliktir. Neden mi? Çünkü vizyon lideri yönlendirir. O, hedefi işaret eder. O, içinizdeki aLeşi yakar ve sizin ilerleme­ nizi sağlar. O aynı zamanda, takipçiler için de bir ateşleyicidir. Vizyonu olmayan bir lider hiçbir ilerleme kaydedemez. O, �n iyi ihtimalle daire içinde dönüp duruyordur. Vizyon, boşlukLan gelen mistik bir nitelik değildir. O, bir li­ derin geçmiş yaşantısı ve etrafındaki insanların tarihi ile ortaya çıkar. Tüm liderler için geçerli olan bir olgudur. Gerçek vizyon, uzak görüşlüdür. O, bireyin başarabileceği­ nin ötesine geçer. c ıo) Hüseyin Yılmaz "Bilgi Çağı Sonrası Liderlik Modeli Olarak Entelektüel Liderli k " adlı makalesinde, entelektüel liderlik özel­ liklerini şöyle sıralamıştır: a. Entelektüel Liderliğin Ôzellikleri Bugünün entelektüel liderleri kişisel gelişime ağırlık veren, bağımsızlığa değer veren, bürokrasiden hoşlanmayan, çalış­ ma yaşamıyla iş yaşamını dengeleyen kişidir. Bu özellik, bir

(20) Maxwell, C. John. Türkçesi: Şener, İbrahim, age, s. 1 6 1 , l 63.

64


Liderlik Nitelikleri

insanın kendi kendine bir iç sohbeti gibidir ve kişiyi duygula­ nna esir olmaktan alıkoymaktadır. Normal olarak herkes kötü bir ruh halinde olabilir ve duygusal dürtülerle karşılaşabilir ancak, bazı insanlar bunları kontrol altına almayı ve elverişli bir şekle dönüştürmeyi başarabilmektedirler. Öncelikli olarak, kendi duygularını ve dürtülerini kontrol edebilen entelektüel lider, mantıklıdır ve bir güven ve adalet ortamı yaratmakta­ dır. Entelektüel lider, kendi duygularını, güçlü ve zayıf yan­ larını, ihtiyaç ve motiflerini tanımaktadır. Hem kendine, hem de başkalarına karşı dürüsnür. Kendi iç dünyasında sorun­ ları olsa da, düşüncelerini organizasyonun sorunlarına odaklaş­ tırabilmekte güçlük çekmemektedir. Entelektüel lider, gerçeği söylemekten kaçınmayan, duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebilen, zaman zaman zayıf yönlerini de ortaya çıkarabilen bir kişidir.

b. Alışkanlık ve Değişmezlikle Mücadele Edebilmek Entelektüel liderlik gelecek odaklı ve değişen şartlara du­ yarlı bir tarzla hareket etmekle, stratejik öngörü geliştirerek, yönetim çerçevesi ile liderliğin evrensel çerçevesini uyumlaştı­ rabilen bir anlayışla hareket etmektedir.

c. Liderlik Kalitesini Sürekli İyileştirmek Entelektüel lider dürüsttür, söyledikleri ile yaptıkları uyum­ ludur. Heyecan yaratır. İşleri basit gösterir. Anlayışlı, sevecen, insan ruhunu anlayan, gerektiğinde pedagog, gerektiğinde psi­ kolog olur. Bir iletişim ustasıdır. 11eriyi görme yeteneğini ge­ liştirmiştir. Entelektüel bir lider alçakgönüllüdür, tutkuludur, umutludur, cesurdur, adildir, güvenir ve güven verir. Güçlü ön­ sezileri vardır, resmin tamamını görür, detaylarda kaybolmaz. Engellerden üzüntü duymazlar, kendilerine aşırı güvenirler. Enerji düzeyleri yüksektir ve yaratıcı çabaya aşın ilgi duyarlar.

65


Mehmet Seçkin

Aşın çalışabilirler. Zor ve karmaşık sorunları meydan okuma olarak kabul eder ve bunları çözmekten keyif alırlar. Deneye ve değişime karşı ilgi duyarlar. Pratik sonuçlara ağırlık verirler. Filozof ve Estelik duyarlılıkları yüksektir. Sözcük kapsamları ge­ niştir. Olguları çok boyutlu kavramlarla dönüşebilirler. Algılama şemaları esnektir, düşünce ve eylemde bağımsız davranırlar. Çevrenin norm ve değerlerinden çok kendi norm ve değerlerini izlerler. Çevrelerinin sorunlarını kendi sorunları gibi benimser­ ler. Çevrelerine sorun gibi görünmeyen konularda da aşın du­ yarlılık gösterebildikleri görülür. Ahlak anlayışında çevrelerin­ den farklı olabilirler. Her türlü katılık onlara aşılması gereken bir baskı olarak görülür. Dışsal otoritelere karşı kuşkucudurlar, tahakküm ile otoriteyi ayırmakta belirli bir hassaslık sahibidir­ ler. Risk almada cüretlidirler, sorumluluk arar ve yüklenebilir­ ler. İnsanları birey olarak algılar ve birey olarak iyi olduklarına inanırlar. Çevrelerinden olumsuz tavır beklemezler. Yabancıla­ ra, farklı grup ve kültürlere anlayışlı ve dostça davranırlar. Uyuşumcu, gelenekçi tiplerden uzak dururlar. Özgür ve bağımsız olma eğilimleri çok güçlüdür. Bağımsız ve özgürlük yanlısı oldukları halde benimsedikleri amaçların gerçekleşebil­ mesi için kendilerini disipline edip kısıtlayabilirler. Davranışla­ rında esnek, yargılarında bağımsızdırlar. Değişiklikten tedirgin olmaz, sürpriz kabul edebilirler. Çelişki, gerginlik ve belirsiz­ liğe katlanabilirler. Enformasyonun kendisini kaynağından ba­ ğımsız algılayabilirler. Baskıya karşı direnebilir, genellikle ken­ di sistemlerini izlerler. Zaman perspektifleri geniştir. Genelde uzun dönem optimizasyonları yaparlar. Statü, imaj , haşan gibi maddi olmayan kazançları maddi kazançlara tercih edebilirler. Stratejik kazançlar uğruna taktik kayıpları göze alabilirler. De­ ğere karşı saygı duyarlar ve karşıt değerleri de kendi değerleri gibi savunabilirler. Çıkar savunanlara dikkatli ve hoşgörülü, değer savunanlara karşı saygılı davranırlar.

66


Liderlik Nitelikleri

Entelektüel liderler, değişime, rekabete, paradigma (dizi) erozyonuna, karmaşık koşullara ve kaosa meydan okurken liderlik kalitesinin boyutlannı sürekli iyileştirme ve mükem­ melleştirme arayışı içindedirler. Entelektüel liderler, organi­ zasyonel maliyetleri azaltırken liderlik perspektifinin de altını çizerek, gelecekteki örgütsel dokunun şekillenmesini ve dola­ yısıyla bütüncül bir yaklaşımla örgütün kalitesinin bugünden yarma sürekli iyileştirilmesini sağlarlar.

d. Küresel Bakış Açısına Sahip Olmak Entelektüel lider, stratejik düşünen bir lider olarak gelişen rekabet süreçlerini ve global mimarinin gereklerini yerine geti­ rebilmek için kendisini sorumlu sayan ve bunun için yetenek­ lerini sürekli geliştiren liderlik modelidir.

e. Kendini ve Çevresini Motive Edebilmek Liderlerin önemli fonksiyonlarından biri çevrelerini enerji ve coşku dolu hale getirebilmeleridir. Buna motivasyon (coş­ kulama) denmektedir. Motivasyon bireyleri harekete geçiren, sonuç almaya yönelten bir uyarı olarak tanımlanabilir. Etkin liderler olarak entelektüel liderler çevrelerine uyan, esin ve en­ formasyon kaynağı olurlar. Bu kaliteler insanları harekete ge­ çirebilmek için entelektüel liderlerde bulunan kapasitelerdir. Belli başlı motivasyon kapasiteleri şunlardır:

( 1) Görkemli fakat gerçekçi hedefler oluşturur. ( 2) Tavırlarına yüksek bir enerji ve sınırsız coşku hakimdir. ( 3) İnsanlarda üstün bir amaç ve yön duygusu oluşturur. ( 4) Başarı için plan yapar ve kestirme yolları araştırır. Hiç bir şey insanları başarı kadar başarılı olmaya motive edemez. Kimse başarısızlığın destekçisi olmak istemez. ( 5) Aşılabilir, başarılabilir sorun ve görevleri gündeme ge­ tirir. 67


Mehmet Seçkin

( 6) İnsanların dikkat çekmeleri ve başarılarını gösterebil­ meleri için fırsat yaratır. ( 7) Verebileceği kadar çok övgü ve yüreklendirme sağlar.

( 8) Başarısızlıkları görmezlikten gelir veya başarısızlığın sorumluluğunu üstlenir.

( 9) İnsanları, kendilerinin bile farkında olmadıkları po­ tansiyeller olarak görür.

( 1 0) İnsanların yeteneklerine ve potansiyellerine güvenini her fırsatta vurgular. ( 1 1 ) İnsanlara kendilerinin başarı ve performanslarından oluşmuş bir tarih duygusu aşılar. ( 1 2) İnsanlara başarılarından duydukları gurur ve başarı­ sızlıklarından aldıkları ders ile aşılamayacak engel tanımayan üstün insanlar oldukları duygusunu verir. ( 1 3) Gelecek için başarı ve başarısızlıkların perspektifinde rafine olmuş bir ortaklaşa vizyon yaratır.

( 1 4) Bütün bunları içtenliğinden ve tutarlılığından kuşku duyulmayacak bir üslupla yapar.(2 1 ) Adnan Nur Baykal ise Mustafa Kemal Atatürk'ün Liderlik Sırları kitabında, liderliğin niteliklerini şu başlıklar altında top­ lamıştır: 1.

Açık Olma

2. Adam Yetiştirme 3. Bilgi ve Tecrübe Sahibi olma 4. Bilgi Toplama Yeteneği 5. Bilgilendirme Alışkanlığı 6. Kendini Bilme ( 2 1 ) Yılmaz, Hüseyin, Bilgi Çağı Sonrası Liderlik Modeli Olarak Entelektüel Liderlik, Makale Arşivi, www . ceterispaıibus.net, s. 5,9.

68


Liderlik Nitelikleri

7. Cesur Olma 8. Çevre Bilincine Sahip Olma 9. Dayanıklı Olma l O.

Karşısındakini Dinleme Alışkanlığı

1 1 . Emrivakiye İzin Vermeme 1 2. Esnek Olabilme 1 3 . Espri Sahibi Olabilme 14. Soyut Düşünebilme Yeteneği 1 5 . Fedakar Olma 1 6 . Gerçekçi Olma 1 7.

Göreve Talip Olma

18. Güvenilir Olma 1 9 . Kendine Güvenme 20. Hazırlıklı Olma 2 1 . Hedefe Yönelik Kararlı Olma 22. Hesap Adamı 23. ikna Etme Yeteneği 24. İnisiyatif Kullanma 25. İnsaf Sarrafı Olma 26. İnsana Değer Verme 27. Yaptığı İşe İnanma 28. Kamuoyu Oluşturma Yeteneği 29. Çabuk Karar Verebilme Yeteneği 30. Karar Verme Yeteneği 3 1 . Konuşma ve Yazma Yeteneği 32. Liyakat Aşığı Olma 33. Mükemmeliyetçi Olma 34. Müsamahalı Olma 3 5 . Müteşebbis Olma 36. Mütevazi Olma 37. Öğrenme Azmine Sahip Olma

69


Mehmet Seçkin

38. Öncü Olma 39. Örgütleme Yeteneği 40. Prensip Sahibi Olma 4 1 . Problem Çözücü Olma 42. Programlı Olma 43. Sıradışı Olma 44. Sorumluluk Alma Alışkanlığı 45. Strateji Bilincine Sahip Olma 46. Olacakları Tahmin Edebilme 47. Vizyon Sahibi Olma 48. Yönetme Yeteneği 49. Zaman Mevhumuna Sahip Olma 50. Zamanlama Yeteneği. C22 l

(22) Baykal, Nur, Adnan, Mustafa Kemal Ataıürk'ün Liderlik Sırlan (Yöneti­ ciler İçin Yeni Bir Bakış ) , Sistem Yayıncılık, İstanbul 2009.

70


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

LİDERLİK SANATI Günümüz liderlerine yol gösterecek bazı bilgileri de burada sunmadan geçmeyelim.

uLiderliğin erdemi yoksa o zaman topluluk çöküşün eşiğinde­ dir. " Günümüz toplumları da çöküşün eşiğindedir. Oysa lider­ ler, "toplumlann aklını kendi akıllan kılıp, hiçbir zaman akıllan­ nın özel ön yargılara kapılmasına izin vermeselerdi, toplumlann duygulannı anlayıp, isteklerini kavrayabi lirlerdi. " Halkın sorun­ larını çözme yerine, kendi ihtiraslannı ve çıkarlarını öne çıka­ ran liderler, gittikleri yolun "başkalannın geçmeyecekleri kadar dar ve tehlikeli olduğunun farkına varmalıdırlar. Çünkü onların da adım atacaklan bir yerleri yok demektir. " Özellikle çağımızda "liderlik konusunu incelemek zorunludur. Liderliği aydınlanmış niteliklere yükseltmek, aydınlanmış nitelik­ ler biriktirir. Tersi ise düşmanlık . "

"Büyük bir isimle uzun süre yaşamak zordur. " 0 ) 1 . Liderliğin Ü ç Gerekli Niteliği Liderliğin üç gerekli niteliği vardır: insanlık, görme netliği ve cesaret. (1)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, Liderlik Sanatı (Zen Dersleri) , Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, s. Giriş.


Mehmet Seçkin

Net olan insanlar uygun davranır ve görevlerini adilce ya­ par, neyin güvenli neyin tehlikeli olduğunu bilir, akıllı ya da aptal olup olmadıklarını görmek üzere insanları inceler ve doğ­ ruyla yanlışı birbirinden ayırır. Cesur olanlar sonuca varmak için görür, kuşkuya kapılma­ dan yerlerine yerleştirir. Yanlış ya da hatalı olanlardan kaçar. Netlik olmadan insanlık, bir tarlaya sahip olmaya fakat ek­ memeye benzer. Cesaretsiz netlik, sürgün vermiş bitkilere sa­ lüp olmaya, fakat yabani otları temizlememeye benzer. insan­ lık olmadan cesaret, biçmeyi bilmeye, fakat ekmeyi bilmemeye benzer. Bütün bu üç nitelik de var olduğunda, topluluk gelişir. Bu özelliklerden biri olmadığı zaman, topluluk yozlaşır. İki tanesi yoksa topluluk tehlikededir. Üçü de olmadığı zaman liderliğin yolu yanlıştır. (2)

2. Liderlik ve Toplum Başkalarını yönetme konumunda olan lider, astlarıyla ilgi­ lenirken alçakgönüllü ve saygılı olmalıdır. Astlar liderlik için canı gönülden çalışmak zorundadır. Lider kibirli ve kaba, astlar tembel ve kişisel olarak umur­ samazsa, aşağıdaki ve yukarıdakilerin düşünceleri birbirine uy­ maz. O zaman liderliğin yolu tıkanır. Eski çağlardaki azizler açık liderler olarak hizmet verirken, dinlenme zamanlannda öğrencileriyle rahat tartışmalar yapar­ lar, neredeyse her konuya değinirlerdi. Bunun nedeni ne ola­ bilir? Nedenlerden biri, aydınlanmanın yolu engellenmesin ya da karartılmasın diye, aşağıdakilerle iletişim kurabilecek daha ge­ lişmiş beyinleri yaratma isteğidir. (2)

72

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 28,29.


Liderlik Sanatı ikincisi, öğrencilerin yetenekleri ve uygun olup olmadıkları . konusunda ilk bilgilerdir. ( ) )

3. Erdem ve Cömertlik Örnek alınacak nitelikte bir liderin gücü, cömertlik ve er­ dem pratiğinde yatar. Erdemsiz cömertliğe sahipseniz, insanlar size saygı duymayacaklardır. Cömertlik olmadan erdeme sahip­ seniz, insanlar size yaklaşmayacaklardır. İyi bir lider erdemi besler, böylece cömertliği uygular ve ya­ yar, dolayısıyla erdemi yükseltir. Kişi erdeme sahip olduğu ve onu besleyebildiği zaman, asla engellenemez; kişi cömertliğe sahip olduğu ve onu uygulayabildiği zaman, kadri bilinir. C 4)

4. Liderliğin Vazgeçilmez Nitelikleri Bir lider olarak, kendine karşı tutumlu olurken topluma karşı cömert olmak şarttır. Lider saygın olduğu zaman, toplu­ luk, lider katı olmasa bile ona itaat eder. Topluluk etkilendiği zaman, emirler verilmese bile yapılması gerekenler yapılır. (5) 5.

Konuşma ve Eylem

Söylenen fakat uygulanamayan şeylerin söylenmemesi daha iyidir. Uygulanan fakat söylenemeyen şeylerin yapılmaması daha iyidir. Lider, sözcükler ağzından çıktığında, her zaman sonunu düşünmelidir. Bir şeyi uygulamaya koyduğunda, her zaman içerdiklerini göz önüne almalıdır. Bu yüzden denir ki: "Konuşma ve eylem, ideal insanın öncüsü, kişinin kendisini yönet­ mesinin temelidir. " (6 ) (3)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 30,31.

( 4)

Clcary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 38.

(5 )

Cleary, Thomas, Türkçesi : Kaya, Süer, Şen, age, s.

(6)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s.

41,42. 45.


Mehmet Seçkin

6. Kararlar Uzun, erimli ve büyük olanın alınması ve kısa, erimli ve kü­ çük olanın bir yana bırakılması liderlik için olmazsa olmaz bir koşuldur. Öte yandan, liderler kendi kişisel duygulannı serbestçe uy­ gulamaktan ve kendi başlarına almaktan ya da vermekten hoş­ lanırsa, bir gün küçük insanlann entrikalarıyla aptala çevrilir­ ler. O zaman bu kimin hatası olur? O yüzden denir ki: "Planlama çok insanla yapılır, karar tek başına verilir. " (7 ) 7. Sıkıntı Çekmeden Dünyada Olmak Uzun süre ihmal edilen şeyler hemen onarılamazlar. Uzun süre biriken hastalıklar hemen iyileştirilemezler. İnsan sonsuza dek hoşça zaman geçiremez. İnsani duygular tamamen doğru olamazlar. Belalar, kaçmaya çalışmakla bertaraf edilemez. Bu beş şeyi kavramış ve öğretmen olarak çalışan bir lider, sıkıntı çekmeden toplumu yönetebilir. (8)

8. Yüreklerin tletişimi Topluluğu kazanmak liderlik için olmazsa olmaz bir koşul­ dur. Topluluğu kazanmanın olmazsa olmaz koşulu ise, insan­ ların yüreklerinin içini okumaktır. Bir lider insanların yürekle­ rini kazandığı zaman, topluluk gelişir ve insanların yüreklerini kaybeden bir lider terk edilir. (9)

(7)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 47.

(8)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 47,49.

(9)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 64.

74


Liderlik Sanatı 9. Kendini Aldatma Lider konumundayken kendilerini aldatanlar çok ender ola­ rak herhangi bir şeyi başarıyla tamamlarlar. Öyle görünüyor ki, onların erdemli nitelikleri yüzeyseldir ve ölçümleri dardır, de­ neyimlerden çıkardıkları dersler ise düşüktür. Aynı zamanda iyiyi de izleyemezler ve doğruluğa bağlanamazlar, bunu ken­ dilerini genişletmek ve gerçekleştirime ulaşmak için kullana­ mazlar. 00)

1 0. İyi Liderlik İyi liderler, topluluğun aklını kendi akılları kılarlar ve hiç­ bir zaman akıllarının özel önyargılara kapılmasına izin vermez­ ler. Topluluğun gözlerini ve kulaklarını kendi gözleri ve ku­ lakları kılarlar ve hiçbir zaman gözleriyle kulaklarının taraflı olmasına izin vermezler. Bu yüzden sonunda topluluğun isteğini kavrayabilir ve top­ luluğun duygularını anlayabilirler. Topluluğun aklını kendi akılları kıldıkları zaman, lider için iyi ve kötü olan, topluluk için de iyi ve kötüdür. Bir kez topluluğun gözlerini ve kulaklarını kendi gözleriniz ve kulaklarınız kıldınız mı, o zaman insanların algılama yete­ neği size geçer. Bu yüzden denir ki, erdemin, insanlığın ve ada­ letin yayılması için bu yolda olmak gereklidir. Buna karşın cahil ve katışık akılları olanlar başkalarının hatalarını bulmaya çalışır, topluluğun istekleriyle kendi isteklerini ayırır ve kişisel önyar­ gılara saplanır. Bu yüzden herkes kendini onlardan uzaklaştırır. Liderler topluluklarıyla aynı isteklere sahip olduğu zaman, bilge düşünürler diye anıldıklarını biliriz. İstekleri topluluğun isteklerinden ayrıldığı zaman, onlara sıradan insanlar denir. C l l )

( 10) Cleary. Thomas. Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 66,67. ( 1 1) Cleary, Thomas. Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 7 1 .


Mehmet Seçkin 1 1 . Kendi Kendini Sınama İnsanların hafife aldığı ve önemsediği şeylere düşünür dik­ kat eder. Özel olarak, bir topluluğun lideri olmak ve aydınlan­ ma sürecine yardım etmek, insanın erdemi ile kavrayışı karşı­ lıklı uyum içinde olmadıkça olanaksızdır. "önemli olan, sürekli kendi kendini sınama ve özeleştiri, ün ve kar düşüncelerinin filiz vennesine hoşgörü göstermemektir. Şimdiye kadar toplulugu düz­ gün olmayıp da kişisel olarak üstün olan kimseyi görmedim. " ( 12)

1 2 . Topluluğun Aklı Liderler topluluğun bilgisini kendi bilgileri kılar, toplulu­ ğun aklını da kendi akıllan. Tek bir kişinin bile duygularını anlayamamaktan ya da tek bir konuda bile ilkeyi kavrayama­ maktan her zaman sakınırlar. Liderler yalnızca iyi olanı aramalı, aramaya ve nasihat al­ maya istekle kendini adamalıdır. Konu ister büyük ister küçük olsun, ilke olarak doğru ve yanlışı sorgulamalıdır. Küçük büyüğün bir adımıdır, örtük olan, açıkta olanın fi­ lizidir. Bu nedenle akıllılar başlangıç konusunda dikkatli olur, düşünürler uyarılan dikkate alır. Damlayan bir su bile, durdu­ rulmazsa, bir çilek bahçesini göle çevirebilir. Bir ateş, söndürül­ mezse sonunda bir çayın yakacaktır. 0 3)

13. Davranışlar Tinsel bir liderde değer verilmesi gereken şey, davranışla­ rının saflığı, öğrenmeye gelen insanlarla ilgilenirken bir yan­ dan da büyük bir inancı korumasıdır. Düzeltilmeden bırakı­ lan kaba ya da onursuz herhangi bir şey varsa, eninde sonun­ da küçük insanlar tarafından keşfedilir ve antiklerinkilerle ( 1 2) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 75. ( 1 3 ) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 8 1 .

76


Liderlik Sanatı karşılaştınlabilen aydınlanmış güçlere sahip olsa bile, halk ona yine de kuşku duyar ve güvenmezler. 0 4)

14. Enerji ve irade Halkın enerjileri iradelerinden daha fazlaysa, küçük, ufak insanlar haline gelirler. İradeleri enerjilerine egemense, yüce, dürüst insanlar olur. Enerjileri ile iradeleri eşitse, aydınlanmış düşünürler olurlar. OS >

15. İçtenlik ve Dürüsthik Liderlik görevi için konuşma ve eylemde içtenlik ve dürüst­ lük olmazsa olmaz koşullardır. Sözleriniz içten ve dürüstse, yaptıkları etki büyük olur, değilse yüzeysel olur. Söyledikleri­ niz ve yaptıklarınızda içtenlik ve dürüstlükten yoksunsanız, bu dünyada sizi kim izler? 0 6)

16. Anlayışlı Duygular Liderlik için, hem aşağı hem de yukarı katmanlardaki in­ sanların koşullarını dikkatle gözlemek ve hepsini bilmekten daha önemli bir şey yoktur. İnsanların iç koşulları tam olarak kavrandığı zaman, içerisi ve dışarısı uyum içinde olur. Aşağısı ve yukarısı iletişim içinde olduğunda, bütün olaylar düzen içinde yürür. Liderliğin gü­ vence altına alınması bu şekildedir. Lider, insanların psikolojik koşullarını anında kavrayamaz ve aşağıdakilerin duyguları yukarıdakilere iletilmezse, o zaman aşağısı ile yukarısı birbirlerine karşı çıkarlar ve düzen kaybolur. Liderliğin yok edilmesi böyle olur. ( 14) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 97.

(15)

Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 102.

( 1 6) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 105.


Mehmet Seçkin Öyle olabilir ki, bir lider entelektüel gösteriş yapar ve çoğu zaman önyargılı görüşler öne sürer, insanlann duygulannı kav­ rayamaz, topluluk konseyini reddeder ve halkın düşüncelerine önem vermeyerek ve kendi lehinde uygulamalarda bulunarak kendi yetkisine önem verirse, bütün bunlar, iyiliğe doğru giden yolun giderek darlaşmasına ve topluluğun sorumluluğuna çı­ kan yolun giderek soluklaşmasına neden olur. 0 7 J 1 7.

Liderliğin Dörtkenan Liderlik yapısının dörtkenarı vardır: Aydınlanma ve erdem,

söz ve eylem , insancıllık ve adalet, görgü kuralları ve yasa. Ay­ dınlanma ve erdem öğretinin köküdür. İnsancıllık ve adalet öğ­ retinin dallarıdır. Kök olmaksızın ayakta durmak olanaksızdır, dal olmaksızın tamamlanmak olanaksızdır. Bu yüzden lider halk olmadan var olamaz ve halk da lider olmadan gelişemez. Liderin erdemi yoksa o zaman topluluk çö­ küşün eşiğindedir. 08)

18. Liderliğin Tehlikesi İyi toprak varlıkları iyi besler, cömert bir yönetici insan­ ları iyi besler. Bugünlerde lider olarak tanınan pek çok insan, insanları içtenlikle düşünmüyor, bunun yerine kendi istekleri­ ne öncelik tanıyor. İyi sözler işitmekten ve hatalarının üzerini örtmekten hoşlanıyorlar, uygun olmayan davranışlara merak salıyor ve bir süre boş yere kendilerini hoşnut ediyorlar. Küçük insanlar liderlerin hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyleri ör­ nek aldıklarında, liderliğin yolu tehlikede olmaz mı? 0 9 )

( 1 7) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 1 29. ( 18) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 142. ( 19) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age, s. 148.

78


Liderlik Sanatı 19. Üç Yasak Liderlikte üç yasak vardır: yapılacak çok şey olduğu zaman korkmayacaksın; yapılacak hiçbir şey olmadığı zaman aceleci olmayacaksın; doğru ve yanlış üzerine düşüncelerinden söz etmeyeceksin. Bu üç şeyde başarılı olan hir liderin dış nesneler tarafından kafası karıştırılamaz ya da aldatılamaz.

20. Paylaşma Atatürk, kendini geliştirdiği ve beynini fethettiği zaman, yolu başkalarıyla paylaştı. Görev üstlendiği ve işleri yaptığı za­ man, başarıyı başkalarıyla paylaştı. Yol tamamlanıp haşan or­ taya konulduğunda, ünü başkalarıyla paylaştı. İşte bu nedenle Yol'daki her şey netti, haşan tamdı ve ünü gösterişli değildi. Bu günlerde insanlar böyle değil. Yalnızca kendileriyle il­ gililer ve yalnızca başkalarının onları geçmelerinden kaygı duyuyorlar. İyinin peşinden koşmuyor ve doğru olan şeyler için çalışmıyorlar, çünkü kendilerini olduklarından büyük gö­ rüyorlar. Kendi başarıları üzerinde yoğunlaşarak, bu başarıya başkalarının dahil olmasını istemiyorlar. Akıllıya güvenemiyor ya da yetenekli ile yan yana yürümü­ yorlar, çünkü kendilerini çok büyütüyorlar. Yalnızca kendi ün­ leriyle ilgililer, bu ünü başkalarıyla paylaşmayla değil, insanlara alçakgönüllülükle yol gösteremezler, çünkü kendilerini başarılı görüyorlar. Bu yüzden böyle liderlerin Yol'u belirsizlikten kaçınamaz, başarıları kaybetmekten kaçınamaz, ünleri onursuzluktan kaçı­ namaz. İşte bu durum, büyük lider Atatürk ile diğerleri arasın­ daki en önemli farktır.

"Büyük bir şey için uğraşan kişi, küçük bir şey için de dikkatli olmalıdır. " (20) (20) Cleary, Thomas, Türkçesi: Kaya, Süer, Şen, age,

s.

1 56.


BEŞİNCİ BÖLÜM

ATATÜRK'ÜN ÜSTÜN KİŞİLİGİ VE KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

1 . ABD'nin Üç Liderinin Özellikleri Atatürk'te Buluştu Merkezi ABD'de bulunan "Yônetici Liderlik Merkezi" adlı kuruluşun uzmanı Prof.David Campbell, "Atatürk, Washington,

]efferson ve Lincoln'ün karışımıdır diyebiliriz. Washington ülke­ mizi kurmuştur, ]efferson özgürlüğümüzü kazandırmıştır, Lincoln de parçalanan ülkeyi tekrar toparlamıştır" diye konuştu. Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü ve üstün bir kişiliği olan bir liderdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros A teşkes Anlaşması'yla ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk olarak görüp milletin dikkatini çeken odur. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi'nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklalinin tehlikede olduğunu söyledi. Erzurum Kongresi'nde, milli sınır­ lar içinde vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunu bütün dün­ yaya ilan etti. Kurtuluş Savaşı'nı bunun için başlattı. Bu konuda hiçbir taviz vermedi. Vatan savunmasını her şeyin üzerinde tut­ tu. Sakarya Savaşı sırasında "Vatanın her karış toprağı, vatanda­ şın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz " diyerek bu konudaki kararlılığını gösterdi. Vatanı için her şeyini feda etmeye hazır

80


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri olduğunu şu sözü ile açıkça ifade etmiştir. "Yurt toprağı ! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini ebedi hayatta yaşatmak için feyizli kala­ caksın. " Mustafa Kemal, vatanı ve milleti için canını feda etmekten kaçınmazdı. Daha Çanakkale savaşları sırasında Anafartalar grubu komutam iken en ön safta savaştı. Bu savaş sırasında Atatürk'e bir şarapnel parçası isabet etmiş, fakat sağ cebinde bulunan saati kendisini ölümden kurtarmıştı. Sakarya Savaşı sırasında ise atından düşmüş ve kaburga kemikleri kırılmıştı. Buna rağmen cepheden ayrılmamış, savaşı sedye üzerinden yö­ netmiştir. Mensubu olduğu Türk milletini sonsuz bir aşkla seven Mus­ tafa Kemal Atalürk, milleli için her zorluğa katlanmış ve kendi­ ni ona adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir. Mustafa Kemal Atatürk, idealist bir liderdi. Onun idealizmi, yüksek vasıf ve kabiliyetlerine inandığı milletin sonsuz hürriyet ve bağımsızlık aşkından kaynaklanıyordu. Mustafa Kemal'in en büyük ülkülerinden birisi de milli birlik ve beraberlik içerisin­ de vatanın bölünmez bütünlüğünü sonsuza dek yaşatmaktı. Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük ideali, milli sınırları­ mız içinde milli birlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir top­ lum oluşturmaktı. Atatürk'ün en büyük ideallerinden birisi de milletler arasın­ da kardeşçe bir insanlık hayatı meydana getirmekti. Mustafa Kemal, yaratıcı düşünceye sahip bir liderdi. Türk milletini Kurtuluş Savaşı'na hazırlarken düşmanı yurttan at­ mak için savaşmak gerektiğine halkını inandırmakla işe baş­ ladı. Yapacağı işlerin planını en ince ayrıntılarına kadar tespit edip bunları uygulamak için değişik yöntemler denedi. Sakarya

81


Mehmet Seçkin Savaşı öncesinde, ülkenin kaynaklarından en verimli şekilde yararlanılmasını sağlayarak ordumuzun ihtiyaçlarını karşıladı. Atatürk, bütün inkılaplarını gerçekleştirmeden önce, kamu­ oyunu hazırlamaya, millete inkılapların gerekliliğini anlatmaya büyük bir özen göstermiştir. Ona göre: "Milleti hazırlamadan inkı laplar yapılamaz. " Atatürk, yurt gezilerinde halka konuş­ malar yaparak bunu gerçekleştirmiştir. Gerek Kurtuluş Savaşımızın başarıyla sonuçlanması , gerek gerçekleştirilen inkılaplarla, Türkiye'nin çağdaşlaştırılması onun dehasının bir eseridir. Başarılı olmanın sırlarından birisi de sabır ve disiplindir. Mustafa Kemal Atatürk, her engeli sabır ve disiplin ile aşıp Kurtuluş Savaşı'nı başarıya ulaştıran bir li­ derdir. O, meseleler karşısında önce düşünür, gerekli araştırmayı yapar, tartışır, kararını ondan sonra verirdi. Verdiği kararı uy. gulamaya koyarken uygun zamanı beklerdi. Zamanlamaya çok önem verirdi. Atatürk, Milli Mücadele'nin kazanılmasından sonra yaptığı inkılapları çok önceden planlamıştı. Ancak, bunları uygulayacak ortam sağlanıncaya kadar büyük bir sabırla bekledi ve tam bir disiplin ile düşündüklerini gerçekleştirmeyi başardı. Atatürk, ileri görüşlü bir devlet adamıdır. Atatürk'ün 1932'de Amerikalı General Mc. Arthur'la yaptığı bir konuşma, bunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Atatürk bu konuşma­ sında; Avrupa'da Almanya'nın Versailles Antlaşması'nı ortadan kaldırmaya çalışacağını söylemiştir. Avrupa'da savaş çıkarsa, bundan Bolşevikler'in yararlanacağını; Sovyet Rusya'nın yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini ala­ cağını belirterek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişme­ leri önceden görebilmiştir. Atatürk'ün gençlere söylediği "Yolunda yürüyen bir yolcu­ nun yalnız ufku görmesi ktlfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de

82


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri gönnesi ve bilmesi lazımdır" sözü, onun ileri görüşlü bir lider olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, doğru bildiği şeyleri açıkça söyle­ mekten çekinmezdi. Şu sözleri bunun en güzel örneğidir: "Ben

düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sım kalbimde taşımak i ktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. " Büyük adamları ancak büyük milletler yetiştirir. Toplum­ ların büyük adamlara ihtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde ortaya çıkar. Toplumları, bunalımlı dönemlerden ancak büyük liderler kurtarır. Mustafa Kemal Paşa, hu özellikleri taşıyan çok yönlü bir liderdir. O, Milli Mücadele'nin önderi, büyük bir as­ ker ve teşkilatçı bir devlet adamıdır. Bütün hu yönleriyle çağa damgasını vuran bir dahidir. Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın en etkili araçlarından biri olarak görmüştür. Kurtuluş Savaşı kazanıldık­ tan sonra yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için çağdaş eği­ tim metotlarıyla yetiştirilecek bir nesle ihtiyaç vardı. Bu sebeple eğitim konusuna büyük bir önem verdi. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kendisine sorulan "işte memleketi kurtardınız, şimdi ne

yapmak istersiniz?" sorusuna Atatürk: "Maarif vekili olarak milli irfanı yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir" cevabını verir. Türk milletinin aydınlık yarınları için elinde tebeşir, kara tahta başına geçerek Türk milletine okuma-yazma öğreten Atatürk, milleti tarafından başöğretmenliğe layık görüldü. O, maarif vekili olmadı ama modern bir eğitim politikasının esas­ larını belirleyip eğitim alanında büyük inkılaplar yaptı. Öğre­ tim programlarının hazırlanmasıyla ilgili komisyonları yönet­ ti, ders kitabı yazdı, kürsüye çıkıp ders verdi. Milletin eğiticisi oldu. Atatürk, eğitimin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerektiğini belirtmiştir.

83

·


Mehmet Seçkin Atatürk, Türk milletinin manevi ihtiyaçlarının da karşılan­ ması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya bü­ yük önem veriyordu. Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları:

"Sanatsız halan bir milletin hayat damarlarından bin kopmuş demektir. " "Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fahat bir sanatkar olamazsınız. " "Bir millet, sanat ve sanatkarlardan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz. " Atatürk, sanatçı yetiştiren kurumlar açtı. Çağdaş Türk sa­ natını geliştirmek amacıyla Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sa­ natçıya ne kadar önem verdiğini gösterir. İyi bir yönetici, milletinin huzur ve saadetini sağlamak için çalışır. Mustafa Kemal Atatürk, bütün hayatı boyunca bunu yapmaya çalıştı. Milleti için çalışmayı bir görev saydı. "Millete efendi lik yoktur. Hadimlik vardı r. Bu mi llete hizmet eden, onun efendisi olur" sözü ile yöneticilerde bulunması gereken özelliği belirtmiştir. Mustafa Kemal, hayatı boyunca Türk devletinin ve milletinin çıkarlarım kendi çı karlarının üstünde tutan, ender devlet adamlarından birisidir. Savaştaki kahramanlığı kadar, devlet kurup yönetmedeki ustalığı, ileri görüşlülüğü ve barış­ severliği ile Atatürk, tarihte eşine az rastlanan bir yöneticidir.

84


Atatürh'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellihleri Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra başlayan işgal gün­ lerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. İşte o karanlık günlerde Atatürk, milletine reh­ ber oldu. Anadolu'ya geçerek kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı. Milli Mücadele, Atatürk'ün önderliğinde başarıya ulaştı. Türk milletinin her alanda çağdaş­ laşmasını hedef alan inkılaplar onun önderliğinde gerçekleşti. O'nun ilke ve inkılapları, Türk milletine günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk askeri zaferlerini ve başardığı inkı­ lapları kendisine mal etmemiştir. Büyük eserlerin, ancak büyük milletle başarılabileceğine inanan bir önderdi. Atatürk'ün, milletine sonsuz bir güveni vardı. Türk mille­ tinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına bütün kalbiyle inanmıştı. San ve şerefle dolu tarihindeki başarılarına yenilerini ilave edeceğine bütün kalbiyle inanmıştı. O, "Atatürk Zaferleri " denmesinden hoşlanmazdı. "Atatürk lnkılapları" sö­ zünü reddeder, "Türk İnkılabı " sözünün kullanılmasını isterdi. Bütün başarıları milletine mal etmekten zevk duyardı. Musta­ fa Kemal bir konuşmasında "Milli Mücadeleyi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır" demişti. Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler kar­ şısında yılmayan, ümitsizliğe düşmeyen kişiliği, O'nun Milli Mücadele'nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun'a çıktıktan sonra, Kazım Karabekir Paşa'ya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten sonra "Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milleti­ nin mukavemet azmi kurtarabilir" diyordu. Eskişehir-Kütahya Savaşlan'ndan sonra Yunanlılar, Ankara'ya doğru ilerlemeye baş­ ladıkları zaman, Mustafa Kemaı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Başkomutanlık görevine getirilmişti. Başkomutan ola­ rak yaptığı ilk konuşmasındaki "Milletimizi esir etmek isteyen düş­ man/an, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir 85


Mehmet Seçkin dakika olsun sarsılmamıştır. " sözleri onun için hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve mücadelesindeki kararlılığı gös­ teren başka bir örnektir. Atatürk, bütün çalışmalarını bir plan dahilinde yapardı . Bir işe karar verdiğinde; bu kararı bütün yönleriyle inceler, en iyi sonucu alacak şekilde uygulamaya geçerdi. Mustafa Kemal, yapacağı inkılapları önceden düşünmüş, kamuoyu bu değişik­ likler konusunda aydınlatıldıktan sonra inkılaplarını yapmış­ tır. Kurtuluş Savaşı'nın planını, İstanbul'dan Anadolu'ya geçe­ meden önce yapmış ve bunu yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Zamanı geldikçe düşündüklerini uyguladı . Uygulamaya başla­ dıktan sonra hiç taviz vermedi. Bütün hayatı boyunca metotlu çalışmayı hiç bırakmadı. Atatürk, milletimizi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak ileri bir zihniyetin yerleşmesi çabasındaydı. Bu yol­ · da bir takım inkılaplar yaptı. İnkılapların amacı, modern bir devlet, çağdaş bir toplum meydana getirmekti. Atatürk, Türk milletinin çağdaş milletlerin seviyesine çıkartmak için siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda inkılaplar yapmıştır. O'nun şu sözleri inkılapçı karakterini ortaya koyar: "Bü­ yük davamız, en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlannda değil, düşüncelerinde de temelli inkılap yapmış olan büyük Türk Milleti'nin dinamik idea­ lidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. " Atatürk'ün birleştirici ve bütünleyici özelliği sayesinde, Milli Mücadele başarıya ulaşmıştır. Atatürk, Milli Mücadele'nin ka­ ranlık günlerinde, değişik fikirlere sahip insanları bir mecliste, kendi etra[ında toplamayı başardı. Kısacası, Atatürksüz Milli Mücadele düşünülemez. O, yalnız askerlerin değil, sivil halkın da güvenini kazanmıştı. Atatürk'ün bu üstün meziyetleri, sıkıntı ve bunalım içinde bulunan insanların, ona sevgi ve saygıyla bağlanmasını sağladı. 86


Atatürh'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôz:ellikleri Atatürk, tarihte büyük devletler kuran ve yüksek medeniyet meydana getirmiş olan Türk milletinin büyüklüğüne inanan ve bununla gurur duyan bir insandı. Atatürk; kahramanlık, vatan sevgisi, çalışkanlık, bilim ve sanata önem verme gibi değerlerin, Türklüğün yüksek vasıflarından olduğunu ifade etmiştir. O, milletinin bu özelliklerini her fırsatla dile getirip insanlık ailesi içinde layık olduğu yeri almasına çalıştı. Milletimizin yüksek karakteri, çalışkanlığı, zekası ve ilme bağlılığı ile milli birlik ve beraberlik duygusunu geliştirmeyi başlıca ilke kabul etti. O'na göre: "Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeni­ yet ujkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır". Atatürk, yalnız yakın geçmişte büyük hizmetler yapmış bir lider değildir. Eserleriyle ve düşünceleriyle, gerek Türk mille­ tinin gerekse başka milletlerin geleceğine ışık tutmaya devam eden bir liderdir. Atatürk, kendi milletini ve bütün insanları samimi duygu­ larla seven, iyi kalpli bir insandı. Bütün milletleri bir vücut, her milleti de bu vücudun bir organı olarak görürdü. Dünya­ nın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa ilgisiz kalmazdı. "İnsanlan mesut edecek teh vasıta, anlan birbirine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıhlı maddi ve manevi ihtiyaç­ larını karşılamaya yarayan harehet ve enerjidir. " derken insanlar için ne kadar iyi duygular beslediğini açıklıyordu. Atatürk, çocukları ve gençleri çok sever, onların en iyi şart­ larda yetişip yükselmesini isterdi. Çünkü bir milletin ancak iyi nesiller yetiştirebilirse yükseleceği düşüncesini taşıyordu. Atatürk, insanlara değer vermiş, insanlığın hizmetinde ça­ lışmayı amaç edinmiştir. Romanya Dışişleri Bakanı ile yaptığı bir konuşmada insanlık ailesinin yerini ve değerini şu sözlerle belirtmiştir: "insan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutlulu­ ğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refa­ hını düşünmeli ve hendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet 87

·


Mehmet Seçkin ver-iyorsa, bütün dünya millet lerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki, bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir. " Atatürk, barışa önem veren bir liderdi. Ona göre barışın bozulmasından bütün dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. An­ laşmazlıkların ortadan kalkması, insanlığın başlıca dileği ol­ malıydı. Dünyada yalnızca sevgi egemen olmalıydı. Atatürk'ün bu sevgi anlayışının nedeni insana duyduğu saygıdır. Onun "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü barış idealinin simgesi haline gelmiştir. ( 1)

2. Atatürk'ün Üstün Kişiliği a. Atatürk'ün Dehası Sosyal şartlar, büyük adamların ortaya çıkmalarında lüzum­ lu, zaruri şartlar olduğu halde yeterli şartlar değildir. Mevcut insanlar arasında bazılarının ferdi uzviyete ait özellikleri dola­ yısıyla diğerlerinden üstün oldukları görülür. Sorunu çözümle­ mek için önce büyük adamların ortaya çıkmasının sosyal şart­ larını incelemek gerekir. 19 Mayıs 1 9 19'da Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışın­ da karşılaştığı şartlar, Türk milletinin ıstırabı, sosyal şartların gerçek büyük adamını ortaya çıkarmıştır. Atatürk, Türk milleti hakkında verilen esaret ve ölüm ka­ rarına karşı gelen, · isyan eden, başkaldıran ve milleti birlik ve beraberlik içinde hedefe yönelten bir millet temsilcisidir.

(1)

Yrd. Doç. Dr. Şahin, Muhammed, ABD'nin Ü ç Liderinin Özellikleri Alaturk'tr Buluştu, http://www . meb.gov. tr/kanu nlar/l Okasım/anasayfa. hem, s. 1 ,6.

88


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri Yahya Kemal Beyatlı'nın ifadesi ile "Mustafa Kemal İzmir'e . Efzunlar çıktığı günden evvel bir fertti. O günden beri artık bir fert deği l, bir timsaldir. " Nurullah Ataç'a göre de, "Atatürk, dehasını Türk'ün özünden almıştı; o bir fert, bir şahıs deği l, bir millet hayatının, kudretinin insan şeklinde tecelli etmesiydi. " Asıl önemle üzerinde durduğumuz nokta, büyük işler ba­ şaran, sonuçlandıran adamın şahsi kabiliyeti, üstün kişiliğidir. Atatürk dahi midir? Dehasının nitelikleri nelerdir? Deha, dikkat, hafıza, muhakeme, muhayyile ve irade gibi psikolojik melekelerin terkibi bir üstünlüğüdür.

"Atatürk'te dikkat, heyecan, muhakeme, istidlal, idrak ve irade melekeleri harikulade bir kıymette ve hususiyettedir. " Ondaki azim ve irade de olağanüstü idi. Yenemeyeceği hiç­ bir güçlük, deviremeyeceği hiçbir engel yoktu. Her engeli sabır, tedbir ve zor ile yenerdi. Deha, bu yönü ile uzun bir sabır kud­ retidir. Harp stratejisi üzerinde önemli eserler yazmış olan Cla­ usewitz, dünyada fertler ve milletler için, üstün başarının en kudretli kaynağını sarsılmayan iradede görmektedir. "Yenilmez iradesiyle bütün hayatı boyunca çok nazik durumlarda güçlükleri hatta çaresizlikleri yenerek milletini selamete ulaştıran Atatürk, bu yargının gerçekliğini ispat eden nadir komutan ve liderlerin başında gelmektedir. " Atatürk, yorulmak bilmeyen iradesi, tükenmeyen enerjisi ile Türk milletini medeni ve insani hedeflere ulaştırmanın savaşını şerefle başarmıştır. Bu irade, dehanın vasfıdır. Herriot'nun de­ diği gibi, "yalnızfertleri değil, milletleri de önünde hürmetle eğdi­ ren, güneş gibi parlak bir dehanın ışıklan altında mefkure (ülkü, ideal) için çalışan, yapan ve uğraşan bir irade. " Alman Generali Liman V. Sanders, Mustafa Kemal'i şöyle anlatmaktadır.


Mehmet Seçkin "Sevimli, sempatik, mütevazi duruşlu, fakat kararlannda aşırı derecede ısrarlı, dileklerinde sarsılmaz surette sebatlı, görüşlerini açıklamada tereddüde yer bırakmayacak derecede açık. " Sabır kadar önemli, dehanın vasıflarından biri de, hiç şüp­ hesiz, önceden seziş (intuition) ve ona dayanan uzağı görüştür. Bize ilerisini görmek için yeni imkanlar veren bütün insanlar, Ostwald'e göre büyük adamdırlar. Dahi Atatürk, uzak görüşü ile Türk milletinin yaşama kabi­ liyetini sezmiş ve onun sesini dünyaya duyurmuştur. Yahya Kemal Beyatlı da aynı düşünceyi şöyle ifade etmek­ tedir: "Mustafa Kemal Paşa'nın asıl dehası Samsun'a çıktığı günden itibaren Türk milletinin İstiklal iddiasında olduğunu sezişindedir. " Atatürk, muazzam bir iradi hürriyete ve kuvvete sahipti. Bu aynı zamanda derin vicdan ve maneviyatın, yüksek sezişin de ifadesidir. E. Herriot, "Onda, hayranı olduğum iki harikulade vasıf var­ dır ki, biri alev gibi parlayan vatan sevgisi, diğeri eserine mutlak bir mantık ve vahdet manzarası veren nefse hakimiyettir. " diyerek Alatürk'ün üstün kişiliğini bir diğer yönden ortaya koymuştur. Kam'a göre dahi, kaidelerin üstüne çıkarak orijinal ve misal olacak eser yaratandır. Atatürk, Kant'ın tarif ettiği büyük insan­ dır, dahidir. Büyük adamların bariz özelliği, düşünce özerkliği, olaylan müşahede etmek ve bu müşahedelerden doğru dürüst sonuçlar elde etmek yani gerçekçiliktir. Atatürk gerçekçi idi. "Biz i lham­ larımızı gökten ve galipten değil; doğrudan doğruya hayattan al­ mış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de, milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuç­ lardır. " "Bizim akıl, mantık, zeka ile hareket etmek şiarımızdır. " E. Herriot, Türk devriminden bahsederken, bunun bir mucize olduğunu kabul etmeyerek, "isteyerek, hesaplanarak

90


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri yapılmış, mantığa müstenit ve millet aşkından mülhem bir eser. " olarak tasvip ediyor. İnsanlar kendilerine yeni düşO:nceler, yeni değerler, eşsiz büyük heyecanlar getirenleri, büyük insanlar olarak görürler, dahi olarak adlandırırlar. Atatürk canlı bir düşünce, yeni değer­ leri topluma kazandıran insandır. Atatürk ilim zihniyetinin, çağdaş düşüncenin de sembolü­ dür. Danimarka, National Tidence Gazetesi, bu arnaçla Atatürk'ün gerçek yönünü belirtiyor:

"Atatürk, şahsiyet ve kabiliyetin en büyük timsali idi. O yir­ minci asnn en muazzam vakıasını yaratan adamdır". Ataıürk'ün üstün şahsiyetini daha 1922 de, General Tavs­ hend "Ben şimdiye kadar 1 5 hükümdar ve Cumhurreisi ile hu­ susi ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceye kadar ezildiğimi ha­ tırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esran var. " diyerek onun müstesna şahsiyetini belirtmiştir. ,

General Ali Fuat Erden'e göre, Atatürk çok cepheli deha ör­ neğidir.

"Ônce askeri deha. Deha fitridir. Serdar'ı vasıflandıran fikir kabiliyetleri fitridir. Lakin deha, bu i lahi kıvılcım, büyük işler ya­ pabilmek için fikir terbiyesine muhtaçtır. Serdar, fı trat tarafından başlanan, say ve terbiye ile geliştirilen, tecrübe ile ikmal edilen ve taçlandın lan canlı bir anıttır. " Albert Sarruat da, Atatürk'ü çok yönlü bir deha olarak ta­ nımlamaktadır.

"Atatürk'te en mühim nokta, yenilmez bir muharip, büyük bir sevkulceyşçi (stratejist) olduktan başka en büyük dehalarda bile bulunmayan vasıfları nefsinde toplayan en mahir bir devlet adamı ve birinci sınıf bir ıslahatçı olmasıdır. O Türk milletinde pek derin bulunan milli his gibi kuvvetli bir manivelayı istediği gibi kullan­ mıştır. "


Mehmet Seçkin Aynı konuya temas eden bir İspanyol gazetesi de, "Atatürk, askeri deha ile devlet adamı ve filozof dehasını cem etmişti. " de­ mektedir. Armstrong ve Benoist-Mechin, Atatürk hakkında müşterek bir müşahedeye varmaktadırlar. Atatürk'ün geniş ve ölçülere sığmayan imparatorluk haşmeti karşısında, memleketinin saha bakımından darlığı, Benoist-Mechin, Atatürk'ün bu yaygınlığı ve genişliği ile saha bakımından Türkiye'nin küçüklüğü ara­ sında dramatik bir nispetsizlik görmektedir. Bunun izahını da Atatürk'ün şahsiyetinin özelliğinde bulmakta ve geniş sahalar­ da çalışma yerine daha mahdut sahada fakat derinliğine ve kuv­ vetle çalışmakta bulmaktadır. Armsırong ve Benoist-Mechin'in Atatürk'ün şahsiyetini iyi belirtemedikleri aşikardır. Atatürk eserlerinin tesirlerini yalnız Türkiye'de değil bütün Doğu aleminde ve Afrika'da görmek, hürriyet mücadelesi yapan her milletin Mustafa Kemal ideali� ni gerçekleştirmeye çalışmasıyla ortaya çıkmaktadır. Mustafa Kemal olgun ve ileri fikirleriyle, hürriyet ve insanlık ideali ile belirli bir ülkenin sınırlarını çoktan aşmış, hükmederek, kral­ lıkları devirerek imparatorluk kurmamış, kalpleri kazanarak, zeka ve akla hitap ederek insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması olmuştur. O bir bayrak adam, efsaneleşmeye başlayan insanüstü bir varlıktır. Fransa'da

yayınlanan Ekselsior Gazetesi, Fransa'nın kadar Ankara Büyükelçisi Alber Komerrer'in sözünü naklediyor: "Bence Atatürk bütün devirlerdeki en büyük adamlardan biridir. " l 933'ten l 936'ya

"Atatürk, büyük, çok büyük bir adam, bir siyasi dahi" dir. Atatürk, milli bir kahraman olduğu kadar medeni bir insan­ dır. Bir Macar Gazetesi, "Atatürk öldü, beşeriyet fakir düştü" diye yazıyor. Bir İngiliz Gazetesi ise: "Vakar ve haysiyetin bir laftan ibaret kaldığı bu asırda, Atatürk vakar ve haysiyetin canlı timsali idi. " diyor. 92


Atatürh'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri Bulgaris Slavo Gazetesi ise, "Dünya bu derece müstesna olan bu adamın ölümünden sonra eskisi kadar enteresan değildir. 1şte, milletinin atası, kılıç, fikir, kalp ve irade adamı olan Atatürk bu­ dur. Milletinin bu büyük evladı aynı zamanda yinninci asnn da büyük bir yurttaşıdır. "

"Tarih, içten ve dıştan binlerce düşmanın ihanetine uğramış ve parça parça olmuş bir milleti yerden kaldırıp göklere yükselten bu yüce insanı yalnız ve yalnız mükemmellikle vasıflandırabilir. İsmi manayı en güzel ifade ediyor, Kemal Atatürk. " b. Dehasının Çeşitli Yönleriyle Atatürk Atatürk çok yönlü bir deha örneğidir. O'nun dehasının çe­ şitli alanlardaki belirtileri, O'nun üstün kişiliğini bütünü ile or­ taya koymaktadır. " (2)

(1) Asker Atatürk Tarihin altın sayfalan içinde haklı yerini alan Atatürk, her şeyden önce bir asker bir komutandır. Öyle ki, hayatının 1 2 yılı harp meydanlarında geçmiş yenilgi tanımamış bir komutandır. Askeri deha sahibi olduğunu simgeleyen " Uzağı gönne, doğ­ ru harar verme, cesaret, irade ve azim, sorumluluğu benimseme, kararlılık, yaratıcılık, sevk ve idareciliği, inisiyatif sahibi olma" gibi nitelikleri daha öğrencilik yıllarında ortaya çıkmıştı. Ata­ türk aynı zamanda bir hatipti. Çanakkale'de ilk çıkarma günü, Conkbayın'nda dağınık çekilen erleri durduran büyüleyici konuşması, yine 8'inci Tümeni Conkbayırı'nda siperlerinde süngü hücumuna kaldırırken; adeta uçurumları görmezcesine kükremelerini sağlayan söylevi, O'nu tarihin ender rastlanan savaş hatiplerinden biri yapmıştır.

(2)

Prof. Dr. Eroğlu, Hamza, Atatürk Hayatı ve Üstün Kişiliği, T.C. Kültür Dakanhğı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara 1 994, s. 199,205.

93


Mehmet Seçkin Atatürk'ün ruh ve uygarlık cesareti de çok yüksekti. İngilizler Kireçtepeyi topçu ateşi altına almışlardı. 38'lik gülleler yağıyor, değil insan kuş bile geçemiyordu. Tepeyi al­ mak için erler tereddüt içinde beklerken Mustafa Kemal asker­ lerinin arasına karıştı. Niçin karşıya geçmiyorsunuz diye sordu. Düşman ölüm saçıyor geçilmez, cevabını alınca hiç tereddüt etmeden; Oradan böyle geçilir dedi ve ileri atıldı. Komutanlarının ileri atılışını gören askerler; hep birden toz duman, alev ve ölüm kasırgası içinde koştular ve Kireçtepe'yi aldılar. Savaş alanında komutanın erlerinin arasında bulunması, on­ ları savaşa adapte olmalarına büyük bir etki yapar. Napolyon'un dediği gibi "Silah ve teknolojinin yanı sıra, motivasyon savaşın .

kazanı lmasında %50 etkilidir. " Atatürk inisiyatif sahibiydi.

"Zabit ve kumandan ile hasbihal " adlı eserinde inisiyatifi şu şekilde tanımlar. "Şüphesiz komutanından erine kadar her birliğin kendine ait görevi bilmesi, yapabilmesi ve bütün emir sahiplerinin kendilikle­ rinden düşünerek durumun gereğine gôre iş görebilmesi sağlanma­ dıkça, bir takım insan yığınlarına ordu demek yanlış olur. " Atatürk hayatı boyunca ağır sorumluluklar yüklenmiştir ve daima bunun örneklerini vermiştir. Bunun en güzel örneği Sa­ karya Meydan Muharebesi öncesinde düşmanla araya 1 00 km. mesafe koyarak; orduyu Sakarya Nehri gerisine çekmesidir.

"Sorumluluk yüklenmeyen ve bunun getireceği yükümlülüğü üzerine alamayan liderin hayatında büyük başanlar kazanması düşünülemez" der ve devam eder "sorumluluk yükü her şeyden, ölümden bile ağırdır. "

94


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri Askeri yönünün bir bölümünü vermeye çalıştığım Mustafa Kemal Atatürk yönettiği tüm savaşlarda ve özellikle Kurtuluş Savaşı'nda teşkilat, silah sistemi ve askeri öğreti arasında çok iyi bir uyum gerçekleştirmiş ve tüm yokluklara karşın büyük bir zafer kazanmıştır. Bütün komutanlık nitelikleriyle sadece Türk ulusunun değil; tüm dünya ülkelerinin takdir ettiği birçoğunun da örnek aldığı bir komutan olmuştur. Atatürk, zaferi sağlayan bu orduya hakkıyla başkomutanlık etmiştir. Ümitsizlik anlarını yenmiş, vasıtasız ve imkansızlık unsurlarını etkisiz bırakmıştır. (3) Asker Atatürk'ün dehası, Türk Tarihinin ve Milli Mücadele­ nin en büyük şansı olmuştur. Albert Sarraut'ya göre Atatürk, "Halkı uyandıran, devleti ku­ ran, benzersiz yaraııcı ve dirilmenin erkekçe fikrini memlekete aşılamak için şahsında, askeri şef kahramanlığı ile politika deha­ sını birleştiren insandır. "

"Mustafa Kemal'i yüksek humandanlann çoğuna üstün kılan vasıf; ölümü hakir görmek ve secaat (yiğitlik) göstermek hususun­ da askerlerine en büyük ljrneh olmasıdır. " Atatürk, büyük bir kumandan ve asker olarak, üstün mezi­ yetleri olan bir insandı. İsmet İnönü, Büyük Atatürk'ün Başku­ mandan olarak başarısının sırrını açıklamaktadır:

"Atatürk, zaferi sağlayan bu ordunun teşkilinde ve seferlerin acı günlerine dayanmakta, netice günlerinde hesin vuruşla sevh-i idarede, hakkıyla Başkomutanlık etmiştir. Ümitsizlik anlannı yenmiş, vasıtasızlık ve imkdnsızlık unsurlannı tesirsiz bırakmış­ tır. " Atatürk her rütbede kumanda ettiği birliklerin ruhuna nü­ fuz edebilmiş ve her rütbenin başarılı insanı olmuştur.

(3)

Dr. Zel, Uğur, Liderlik Teorileri (Atatürk'ün Evrenselliği), www . uğurzel.com,

s.

1 ,2.


Mehmet Seçkin Çanakkale'de kahramanlık destanı yazan Mehmetçiğe, daha önce de dile getirdiğimiz gibi;

"Ben size taarruz etmeyi degi l, ölmeyi emrediyorum " demiştir. Sakarya'da ise vatan savunmasının önemini belirterek, "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her hanş toprağı vatandaş hanı ile ıslanmadıkça lerh edi­ lemez" demek kudretini göstermiştir. " Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış harplerinde dahi zaferleri ile tanınmış bir kumandandır.

"Yüksek bir kumandana, bir stratejiye şiddetle ihtiyacımız ol­ dugu bir zamanda, Anafartalar galibi Mustafa Kemal, kudret eli­ nin Türk milletine bir bağışı olmuştur. " "Anafartalar muharebesi, kuvvetleri yerinde ve zamanında en iyi tarzda kullanmak bakımından yüksek bir sevk ve idare abidesi ve tarihimizin büyük bir kahramanlık menkıbesidir. Kat'i netic� yerlerinde en ileri olan kumandan, her yerde ve her hususta en güzel timsal numunesi olmuştur''. Aynı konu General Ali Fuat Erden'in kaleminden incelendi­ ğinde Çanakkale galibinin sağladığı sonuç daha belirli ve güçlü şekli ile ortaya çıkar:

"Çanakkale'de en buhranlı bir anda bu tehlikeli yerde, Türk Ordusu, o devrin lngiliz Bahriye Nazırı Churchıll'in kaderin ada­ mı dedigi Mustafa Kemal'i kumandan olarak buldu. Bu adam, ka­ derin adamı, harbin seyrini çeldi ve kaderini degiştirdi. " Üstün başarılı kumandan, büyük asker Atatürk, Birinci Ci­ han Harbinin en güçlü şartları içinde dahi en olumlu sonuçlar alabilen kumandan olmuştur.

"Mustafa Kemal Paşa, Muş zaferini bir çekilme hareketinden sonra kazanmıştır. Böy le bir başan ancak yüksek bir disiplin ve irade sahibi bir kumandanla sağlanabilirdi ki Conhbayın galibi B'inci Tümenin muhariplik ruhu, Mustafa Kemal'in çelik iradesi, Muş zaferinde büyük bir amil olmuştu.

96


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri Düşman B'inci Tümene üç misli üstünlükle taarruz ederek dağ­ lık bir bölgede kuvvetli bir mevzi tutmuştu. Böyle bir düşmana mu­ kabil taarruza geçmek, sezen ve durumu kavrayan kumandanın cüretli bir kararı idi. Mustafa Kemal düşmanın duraksamasından ve Çapakçur cephesinde de Rus taarruzunun başlamasından, karşı­ sındaki kuvvetlerden bir kısmının o cepheye nakledildiğini sezmişti. Düşmanın gizli hareketlerini vaktinde keşfetmek bir i leri görüş kuvveti olduğu gibi geriye çekilmiş olan bir kuvveti tekrar mukabil taarruza geçirmek, kuvvetli bir iradenin eseri idi. " Başarılı bir lider örnek hareket de, Halep çekilmesidir.

"Halep'e kadar çekilmek bir zaruret halini aldı. Orada Mustafa Kemal Paşa, teşkilatçılık dehasını göstererek Tinci Orduyu tekrar kurmaya muvaffak oldu. Halep-Adana bölgesindeki 2 'inci Ordu ile Yıldınm Ordular Grubu tekrar meydana geldi. " Yıldırım Ordular Grup Kumandanı General Liman Yon San­ ders, bu vazifeyi Mustafa Kemal Paşa'ya tevdi ederken 3 1 Ekim 1 9 1 8 tarihli mesajında Mustafa Kemal Paşa için, "Mahirle dolu birçok muharebelerde temayüz etmiş general " diye bahsetmiştir. Vatan kurtarmak için askeri zaferi kazanmaktan, kazanmak için de orduyu kurmaktan başka çare yoktu. Onun için Mustafa Kemal, önce, ordu vücuda getirmek mecburiyetinde idi. "Çün­ kü yalnız Türk yurdu ve Türk milleti için olan dava mutlaka kanla ve silahla kazanılacaktı. " Atatürk Türk milletini seferber hale getirirken niçin harp edildiğini, büyük bir kumandan olarak millete açıklarken, inandıran ve büyüleyen şef olarak da, politikacı ve devlet adamı olarak da vazife görüyordu.

"Bir mi llet niçin harp etliğini, neyi elde etmek için, ne zama­ na kadar harp edeceğini bilmelidir. Misaki Milli İstiklal Harbinin hedefi idi". Atatürk'ün Milli Mücadele başarılan harp tarihinin ve sanatı­ nın özellikle üstün değer ifade eden birer şahikalandır.


Mehmet Seçkin Başkumandan olarak, Mustafa Kemal Paşa'nın Sakarya'da kazandığı zafer, tam bir zaferdir. Bir meydan muharebesidir, harp tarihinde misli olmayan bir meydan muharebesidir. Fransız jean Deny, Sakarya'da Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'nın kazandığı zafer için şöyle demektedir:

"Milli Mücadelenin ve Türklerin Marne'ı olan bu muharebele­ rin ruhu, Mustafa Kemal olmuştur. " Ünlü tarihçi Arnold Toynbee'ye göre, "Sakarya Savaşı, için­ de yaşadığımız yüzyıl tarihinin en büyük savaşlanndan biridir". Clair Price de Sakarya Savaşı için, "tarih bir gün Sakaya kıyıla­ rında cereyan eden ve çok kimsenin bilmediği bu savaşı devriminin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir. "

"Başkumandanın, "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa var­ dı r" vecizesine tatbik sahası bulan 20 km. derinliğindeki bir vatan parçası üzerinde 22 gün 22 gece devam eden muharebeler, Yunan ' savletini tamamıyla kırmıştı. Türk Ordusu'nun mukabil taarruza başlaması üzerine Yunan ordusu, 1 3 Eylül 1 92 1 'de Sakarya batı­ sına ve buradan da Eskişehir'e doğru çekilmişti. " "Afyon-Dumlupınar Meydan Muharebesi, kumandanlık sanatı, sevk ve irade kudretinin parlak bir başarısıdır. " "Afyon-Dumlupınar Muharebesi Afyon'da düşman cephesini yarmak ve Dumlupınar'da onu sıkıştınp imha etmek suretiyle ne­ ticelenmiştir ki 250 kilometrelik bir cephede kuvvetin üçte ikisi yarma sahasında, kat'i netice yerinde toplanmıştı". "Başkumandan Meydan Muharebesi, tarihte az görülen imha meydan muharebesinden biridir. Türk milleti Mohaç'tan yüzyıllar sonra tarihe parlak bir imha muharebesi daha kaydetmiştir. Ta­ rihte üstün bir kuvveti muharebe meydanında imha eden serdarlar pek azdır ki Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa da onların arasında şerefli bir yer almıştır. " "Son zafer, beklemeyi bilen, zamanı seçmekte mahir olan bir Başkumandanın eseridir". 98


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri "Mustafa Kemal, en güç ve tehlikeli durumlann adamı idi. işin_ ağırlığı nispetinde iradesi, tehlikenin büyüklüğü nispetinde cür'et ve cesareti artar, ateş hattına taze bir şevk ile atılırdı. En tehlikeli yerde ispatı vücut ederek hendi nüfuz ve tesirini göstennesi, yük­ sek bir cesaret ve kahramanlık vasfıdır. " "İstiklal Harbinin son taarruz safhası motorsuz yıldırım harbidir. Afyon taarruzu 26 Ağustos 1 922'de başlamış, Yunan Ordusu'nun büyük kısmı 30 Ağustos'ta yok edilmiş, ordu 9 Eylül'de lzmir'e girmiştir. Yani taarruz harekatı iki haftada icra ve ikmal edilmiş; ordu on beş günde, muharebe ede ede, 400 kilometre kat etmiştir. " "Mustafa Kemal'in "Yunan Ordusu Anadolu'nun harim-i is­ metinde boğulacaktır. " sözü, bu harekat planının ve nihai imha fikrinin veciz ve beliğ ifadesidir ve ne kehanettir, ne herameLLir, sevkulceyşi (stratejisi) mantıktı. " "Gazi, Lam bir hezimeti tam bir zafere çevirdi. Onun bu hu­ susta Lemin ettiği vasıtalar Türklerin varisi olduğu kahramanlık, aynı zaman da varisi oldukları deha ve kelimenin imkanı nispetin­ de ifade edilebileceği üzere lngiliz diplomasisine eşit hatta üstün politilwdır. " Em . Orgeneral Refik H. Tulga'nın açıkladığına göre, "Afyon­

Altıntaş-Duınlupınar üçgeni içinde 26 Ağustostan 30 Ağustos'a kadar süren kanlı meydan muharebesi ve bundan sonra başla­ yan stratejik takip harekatı Mustafa Kemal'in Arıburnu'ndan Dumlupmar'a kadar gelen ve yükselen askeri dehasının temeli olan uzun çalışma, sabır ve derin bir muhakeme kabiliyetinin so­ nucudur''. General Suat ilhan'a göre, "Atatürk Birinci Dünya Harbi'nin mevzi harbini hareket harbi haline dönüştürmüştür. " Aynı ya­ zarın açıkladığına göre, "30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi istiklal Harbini sonuçlandırmıştır. 30 Ağustos Başku­ mandanlık Meydan Muharebesi kadar harbin kaderinde kesin etki

99


Mehmet Seçkin sağlayan, harbi bitiren, 20. yüzyılda başka meydan muharebesi yoktur". Büyük zaferin kazanılmasından 10 hafta önce, Claude Farrare'e, bir konuşma sırasında Atatürk hakkında ne düşün­ düğü soruluyor.

"Ôyle sanıyorum ki memleketi yeniden dirilten insandır. Bü­ yük adam, Onun sayesinde Türkiye pek yakında büyük memleket olacaktır. " Kurtuluş Mücadelesi sırasında adeta bir kehanet sayılan sözleri söylemek hele bir yabancı için pek inanılacak şey gibi görünmemektedir. Ama bu yabancı, Türkleri tanıyan, seven, Türklere inanan bir Fransız yazarıdır. Türk dostudur ve Ata­ türk hayranıdır. Türk mucizesini önceden keşfetmesinin sırrını burada aramalıdır. Türk Orduları l 922'de Yunan Ordularını Akdeniz'e dökün- , ce İngiltere parlamentosu büyük bir toplantı yaptı. Lordlar Ka­ marası ile Avam Kamarasında heyecanlı bir sahne yaşanmıştır. Celse açılınca İşçi Partisi Lideri Makdonald kürsüye gelerek şöyle seslenir.

"Nerede Başvekil Loyd Corc. Bize ne söz verdi, netice ne oldu. Hazineden büyük paralar alıp bizi boş yere masraflara soktu. Hani Boğazlar bizim olacak, Anadolu taksim olunacaktı ? Heyhat hiçbiri olmadı. Bunun hesabını bize versin! " Dediği zaman, yavaş yavaş Loyd Corc kürsüye geldi:

"Arkadaşlar! Asırlar pek nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talih­ sizliğimize bakın ki, o, büyük dahiyi asrımızda Türk milleti ye­ tiştirdi. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelir?" der ve kürsüden iner. Daha sonrada Başvekaletten isti fasını verir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na göre, "O, mesleğinin aşı­

ğı idi. O, samimi ve heyecanlı bir cenk sanatkan idi. Muharebe

1 00


Atatürh'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel özellikleri günlerinde, yüzü emsalsiz bir sevk i le parlamaya başlar; neşesi ve canlılığı artar, gözlerinde, yaratış esnasındaki bir şairin vec­ di, cuşlşi ilahi kıvılcımlarını saçardı. Harp günü onun bayramı idi. Trampet seslerini duyunca şahlanan cins küheylanlar gibi top tüfek gürültüleri arasında kahkahalarla güldüğü, yanındakilerle şakalaştığı görülür, vücudundan taşan destanı şetaret bütün mu­ hitine yayılırdı. " "Atatürk, tam bir askerdi; fakat militarist değildi. Harbi, şevk ve şetaretle yapardı, harbi aramazdı. - Harpçi olamam. Çünkü harbin fecaatlerini herkesten iyi bi­ lirim. " derdi. Muharebe meydanında çok cüretli olan Mustafa Kemal Paşa, politika alanında da o derece tedbirlidir. Onun hayatında ne bir kararsızlığa ne de bir dalgalanmaya rastlanamaz. Onda ateşli bir ihtirasın belirli özellikleri bulun­ maktadır. Onda her şey hakim bir mantıkla zincirlenmektedir ve hiçbir karşı kuvvet O'nu bükmeye erişememiştir. General Mac Arthur, "Askerlik dehasıyla insanlık idealini Atatürk kadar nefsinde birleştirmiş bir adam tanımıyorum . " de­ miştir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na göre, "Atatürk'ün zaferi, yal­ nız bir vatanın düşman istilasından kurtanlması değil, yeryüzü­ nün dörtte üçünü kapsayan bir manevi fetihtir. " ( 4)

(2) Büyl'ik Siyasetçi Atatürk Büyük siyasetçi, bağımsız bir devlette halkın huzur ve refahı ile o devletin devletlerarası güvenliğini sağlamak için tutulan yolu en başarılı şekilde yöneten devlet adamıdır. Bu görüş açı­ sından siyaset adamı, iç politikada ve dış politikada üstün ba­ şarıların sahibidir. (4)

Prof. Dr. Eroğlu, llamza, age,

s.

205,21 4.


Mehmet Seçkin Atatürk'ün büyük siyasetçi olarak üstün başansı, karşılaştığı en çetin ve zor problemler karşısında, en doğru ve memleket için en hayırlı olan yolu görebilmesi, imkanlan seçebilmesidir. Dehasının da bir niteliği olarak Atatürk'ün dış ve iç politika­ daki başarısının sırrını Prof. Dr. Fahir H. Annaoğlu şöyle ifade ediyor:

"O, kendisini olayların akışına uymaya zorunlu gören ve buna göre davranan bir "oportünist"(duruma göre davranan, içinde bu­ lunduğu şartlar değerlendirmeyi bilen kişi) değil, olaylann dışına ve üstüne çıkıp, olaylara, kendi görüşünün, kendi inanışının biçimini veren bir insandır. O'nun diplomasisi, olaylarla beraber bir sürük­ leniş değil, olaylan, kendi azim ve iradesi i le haklı ve doğru bir inanışın tabii sonucuna sürükleyişidir''. (5) (3) Devlet Adamı Atatürk Ülkemizde; "Atatürk, bir milletin yeniden doğuşu " adlı esen· ile tanınan yazar Lord Kinross, Atatürk'ün bu yönünü şu şe­ kilde değerlendirmektedir. "Kemal Atatürk çağımızın yetiştirdi­ ği en büyük devlet adamlarından biridir. Türkiye Atatürk'ün son 1 O yılında başarmış oldukları i le batıdaki ve doğudaki milletleri etkiledi. Ancak bu milletlerin liderleri, Atatürk'ten çok farklı ola­ rak demokrasiyi tehdit edici bir güçte kuvvetlendiler. Almanya'nın Hitler'i hür milletini esarete götürmüş, Atatürk ise esaret altındaki ulusu özgürlüğe kavuşturmuştur. İtalya'nın Mussolini'si sivil ol­ dukları halde başkomutanlık sevdasına düşmüş, buna karşı Ata­ türk askerlik görevinin bittiğine inandığı anda sivil hayata geç­ miştir. Gerek Hitler gerekse Mussolini toprak kazanma hırsları ile komşularının haklarına tecavüz etmişler ve birer imparatorluk kurma sevdasına kapılmışlardır. Atatürk ise bunun tam tersini yapmış ve bir imparatorluktan bağımsız Türk Devleti yaratmış­ tır. " ( 5)

Prof. Dr. Eroğlu, Hamza, age, s. 223,224.

1 02


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri Bu kısa karşılaştırmadan da anlaşılacağı üzere Atatürk'ü bu-. günün ve yarının lideri yapan bu üstün özellikleridir. Bu evren­ sel kişiliği nedeniyledir ki, ulu önder 1 963 ve 1 98 1 yıllarında UNESCO tarafından tüm dünya'ya örnek olarak gösterilmiştir. Sonuç olarak, bir 10 Kasım günü Atatürk de tarihteki ye­ rini aldı. Ancak; sadece milletinin kalbinde değil, uluslararası alanda silinmez tesellisini O'nun şu sözlerinde bulmaya çalış­ malıyız.

"İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben et ve kemikten geçici Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal ki O'nu ben kelimesi ile ifade edemem. O ben değil bizdir. O memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın bir topluluktur. Ben onlann rüyasını temsil ediyorum. O MusLafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarması gereken Mustafa Kemal O'dur. " ( 6) Alatürk'ün Devlet adamlığını gösteren en iyi örneklerden sadece birini belirtmek için şu örneği vermek istiyorum. Günü­ müzdeki devlet adamlarıyla artık siz kıyaslayın. Stalin'in Sovyetler Birliği'nin başında olduğu dönemde An­ kara Büyükelçisi ünlü bir diplomat Karahan'la yaşanan bir di­ yalog; 1 9 1 7 Ekim devriminin yıl dönümlerinden birinin sabahın­ da Stalin, son derece sivri, onur kırıcı ve anlamsız bir demeç veriyor. Bu demecinin içinde aynen şunları söylüyor:

(6)

Dr. Zel, Uğur, Liderlik Teorileri, (ALalılrk'ün Evrenselliği), www . ugurzel.com,

s.

4.

1 0.3


Mehmet Seçkin "Herkes bilsin ki, Rus milleti; Boğazlarla, Ardahan'ı ele geçirmekten asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda davalanmızı halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum. " Aynı gece Ankara'da Sovyet Büyükelçiliği'nde de ihtilalin yıl dönümü kutlamaları yapılıyor. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, gece yansına doğru Stalin'in bu densiz demecinden haberdar oluyor ve mai­ yetine emrediyor;

- Atlan hazırlayın gidiyorum. - Paşamız bu saatte nereye gidecekler? - Sovyet Sefareti'ne. Maiyetin etekleri tutuşur, çünkü olayı kavrarlar, içlerinden birisi Atatürk'e:

- Paşa hazretleri nasıl olur? - Protokolsüz mü? - Siz devlet başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz? - Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin vatanımın topraklanna gôz dikmiş, sen bana protokolden sôz ediyorsun. Ha­ zırlayın arabalan, diye cevap verir. Büyük önderimiz ve arabalar hazırlanır. Atatürk ve maiyeti, Sovyet Sefaretinin kapısına dayanır. Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada sefarette büyük bir balo vardır. Atatürk kendisini karşılayan Büyükelçi Karahan'ı görünce; -

Merhaba Karahan, der ve aynı sert ifadeyle devam eder.

- Rahatsız ettim ama sen benim şahsi dostumsun kusurumuza bakmazsın. Bir hususu esasından anlamaya geldim. - Emredin Sayın Başkan. - Ajan.�tan öğrendiğime göre, Başbakanınız Stalin, Ardahan'la Boğazlan istemiş karan katiymiş. 104


Atatürk'ün Üstün Kişiligi ve Kişisel özellikleri - Pek yakın bir gelecekte bu karannı uygulayacakmış, tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söy­ lemiş. - Tabii bu nutkun da bir sureti sende vardır, getir bakalım şunu da, işin aslını faslını iyi anlayalım. Stalin'in nutku getirilir. Atatürk metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime ter­ cüme ettirir. Nutuk ajanstan geçen metin ile aynıdır. Atatürk, Karahan, sefaret telsizinden derhal Stalin'i buldura­ caksın. Bu beyanatından vazgeçip geçmediğini sorduracaksın.

Başbakanın tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağı­ mı bilirim. Cevap bu gece gelecek, çünkü benim senin başbakanın­ dan daha önemli kararım var. istediğim cevabı almadan sefaretinizden dışarı adım atmam, eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim. Karahan çaresizlik içinde telsizinin Atatürk'ün söylediklerini aynen nakleder.

başına

gider

ve

Stalin'den gelen cevap büyük önderimizi tatmin eder. Çün­ kü cevapta aynen şöyle söylenmektedir:

- Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlarla Ardahanı almak gibi bir arzusu yoktur. Atatürk cevabı okuduktan sonra Rus Bü.yükelçisi Karahan'a hitaben;

- Karahan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar, uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et. Karahan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağrıldığını açıklayarak;

- Teşekkür ederim, sizi tanımış olmam bile kil.fidir, ancak memleketinizdeki vazifem sona ermiştir, yarın hareket edeceğim.

1 05


Mehmet Seçkin Atatürk fazla ısrar etmez ve Çankaya'ya döner. On günden sonra şöyle bir haber gelir. Sovyetler Birliği'nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan fırın­ da yakılmak suretiyle idam edilmiştir. Ulu önderimiz Atatürk işte böyle bir Lider, Vatanına ve bu topraklar içinde yaşayan insanına değer verdiği gibi, samimi­ yetine inandığı yabancı olan devlet adamlarına da sahip çıkan örnek bir devlet adamıydı.(7 )

( 4) Diplomat Atatürk Atatürk'ün büyük bir diplomat olarak üstün başarısını, Gotthard Jaschke şöyle dile getirmektedir:

"Atatürk büyük bir diplomat ve aynı zamanda sırası gelinceye kadar dikkatle kendini tutmasını bilen ve içinde ihtilal ateşi yanan mümtaz ve büyük devlet adamı idi. Ondan sonra da azami enerji ve aynı zamanda dirayetli bir itidal ile harekete geçerdi. Hiçbir vakit kazandığı zaferleri aşırı taleplerle tehlikeye sokmamış­ tır. 1 91 B mütareke hattı öncesindeki Osmanlı topraklanndan cesa­ retle vazgeçmesi belki ihtilalci icraatının en büyüğüdür. Atatürk, kendisinin tespit etmiş olduğu bu metalip çizgisini, şüpheye yer bırakmayacak şekilde aşmamış ve itidali (soğukkanlılığı) sayesin­ de, Birinci Dünya Harbinden sonra biricik gerçek banş antlaşması olan Lozan Antlaşmasına varmıştır. " (B) Atatürk'ün milli siyasete dayanan politikasını, Gothard Ja­ eschke, şöyle ifade ediyor:

"Düşmanların tüm hatalarından kurnazca yararlanan, gele­ neklerle çelişse bile sorumluluk isteyen kararlardan ürkmeyen, tüm Pan-lslamcı ve Pan-Turancı hedefleri bir yana iterek, halkın içinde uyuklayan milli duyguyu uyandıran ve kendi gücünü ve (7)

Coşkun, Yüksel, www .gazeteturka.com, 21 Ekim 2008.

(8)

Prof. Dr. Eroğlu, Hamza, age, s. 227.

1 06


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri onun olanaklarını hiçbir zaman abartmadan bu halkın içinden do­ ğan güçleri, planlı, adım adım bir çalışmayla uyumlu, bütünsel bir etki içinde birleştiren önder, Mustafa Kemal'dir. " Atatürk, Türk Kurtuluş Savaşında, milli şuuru harekete ge­ tirmekle, Milli Mücadeleye tam bir milli nitelik vermekle, sade­ ce eserini sağlam temellere oturtmuş değil başarının esas sırrını da bulmuştur, keşfetmiştir. (9)

(5) Modem Türkiye'nin Kurucusu Atatürk Atalürk, Milli Mücadele'de milli birliği temin eden eşsiz bir li­ der, muharebe meydanlarından efsanevi bir kumandan, devlet ku­ ran büyük siyaset adamı, milletin çehresini değiştiren kudretli bir inkılapçıdır. Bu vasıllarıyla, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri olduğunda şüphe yoktur. Kahramanlık ve yüksek insanlık meziyetlerini en yüksek seviyede taşıdığında dünya tarihçileri ve fikir adamları Lereddütsüz birleşmektedir. Tarihin büyük tanıdığı şahsiyetlerde mukayesesi yapıldığı zaman türlü bakımlardan bariz üstünlükleri göze çarpmakta­ dır. Bir kere bütün bu dehaların üstün tarafı, hem fikir hem hareket adamı oluşudur. O, fikir ve hareketi kişiliğinde birleş­ tirmiş bir lider idi. Düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürk­ çülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Memleket gerçeklerinden kaynaklanan, problemler karşısında aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden bu gerçekçi görüş, gerek Türk Bağımsızlık Savaşı'nın gerekse onu izleyen Türk Çağdaşlaşma Hareketi'nin esasını oluşturmaktadır. Atatürk, milletin tarihi seyrini değiştirebilecek üstün me­ ziyetleri sayesinde, memleketi askeri ve siyasi zaferlerle uçu­ rumun kenarından kurtarmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkansızlığa rağmen inandığı fikri tatbik sahasına dökmüş.

(9)

Prof. Dr. Eroğlu, Hamza, age,

s.

229.


Mehmet Seçkin "Ya istiklal, ya ölüm ! " parolası ile bir MillT Mücadele kazan­ mış, arkasından yepyeni hüviyette bir çağdaş millet ve devlet yaratmış adam azdır. İçinde bulundurduğu şartları değerlen­ dirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği büyük başan Atatürk'ün ayn bir özelliğini teşkil etmektedir. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdiği için ve nihayet çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf ettiği için büyüktür. Esa­ sen "Modern Turhiye'nin Kurucusu" sıfatını da işte bu büyüklü­ ğünden almaktadır. Büyük Nutuk'un sonlarında, Türk gençliğine hitaben çizdiği tablo, aslında, kendisi mücadeleye atıldığı zaman, memleketin içinde bulunduğu tablodur. Atatürk, en güç şartlar altında bile, her şeyin bittiği zannedildiği hir zamanda bile, Türk milletine güven hissinin kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eserleriyle ispatlamış bir milli kahramandır; onun için sembol_ olmuştur, onun için bayrak olmuştur. Atatürk, gerçeğin adamıdır; sağduyunun ve ince görüşün adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına karar vermiştir. Halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta inkılapçılığı sayesin­ dedir ki, müşterek arzu ve eğilimler kolayca milli ülkü hali­ ne gelebilmiştir. Giriştiği mücadelenin başından sonuna kadar Türk milletinin yüksek vasıflarına güvenmiş, kazanılan her tür­ lü zaferin milletin eseri olduğunu söylemiştir. Bütün teşebbüs­ lerinde millet sevgisine dayanmış, kudretli kişiliği ve gerçeği sezişe dayalı ikna kuvvetiyle kitleleri sürükleyebilecek bir lider olduğunu göstermiştir. Milli kurtuluşa bayrak olan fikirleri, gö­ rüşleri ve ölmez eseriyle, tesirleri memleket sınırlarını aşmış, mazlum milletin bağımsızlık ve hürriyet mücadelesinde mane­ vi kuvvet olmuştur.

1 08 .


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri Atatürk; yaratıcısı, yapıcısı olduğu Türk İnkılabı'nı ifa-. de ederken: "Bu inkılap, yüksek bir insani ülkü ile birleşmiş vatanperverlik eseridir. Çocuklanna bütün güzellikleri ve bü­ tün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir. " diyordu. Kendisi de yarattığı in­ kılabın imanlı bir yapıcısı sıfatıyla bütün dünyaya açık yürek­ le, samimiyetle ve dostlukla bakıyordu. Gerçekten, "Ne Mutlu Türküm Diyene! " vecizesiyle kalplere milli iman perçinleyen Atatürk, aynı zamanda insanlık idealinin ve insan sevgisinin de sembolü idi. Yabancıların, "Düşmanlarınız kimlerdir?" so­ rusuna, "Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşma­ nı olanlann düşmanıyız ! " cevabını veriyordu. İşte bu insancıl yönü iledir ki tamamen milli nitelik taşıyan "Atatürk inkılabı" aynı zamanda bütün insanlığın hayranlığı nı da üzerinde topla­ maktadır. Atatürk'ün insanlık değerine içten ve büyük saygısı vardır. O, bütün insanlığın asırlar boyu övdüğü ile övündüğü mezi­ yetleri üstün kişiliğinde toplamıştı. Hayatı boyunca gösterdiği davranışlar, bu meziyetleri sergiliyordu. Şöyle ki: - Muzaffer Başkomutan olarak İzmir'e girdiği gün, önüne serilen düşman bayrağını, "Bayrak bir milletin bağımsızlık ala­ metidir; düşmanın da olsa saygı göstermek gerekir! " diyerek, onu yerden kaldırtan, - Bir milleti hürriyet ve bağımsızlıga·kavuşturan büyük ese­ rinin haşmeti karşısında, memleketin büyük sanatkarları, şair­ leri, tiyatro sanatçıları elini öpmek istedikleri zaman "Sanatkar

el öpmez; sanatkarların eli öpülür! " cevabını veren, - Çanakkale'de kendisine karşı savaşırken bir kolunu kaybe­ den ünlü Fransız Generali Gouraud'ya, yıllar sonra Ankara'da karşılaştıkları zaman (Generalin boş kolunu işaret ederek) : "Türk

topraklarında yatan şerefli kolunuz, memlehetlerimiz arasında son derece kıymetli bir bağdır! " diyen, 1 09


Mehmet Seçkin - Mısır elçisine, bir sabah, Çankaya sırtlarından doğmakta olan güneşi göstererek: "Doğudan şimdi doğacak olan güneşe ba­ kınız! Şu anda günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen manileri yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerini milletler ara­ sında hiçbir renk, din ve ı rk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve iş birliği çağı alacaktır ! " diyen Büyük Atatürk, gerçekten insan sevgisinin ve insanlık idealinin kolay erişilemeyecek bir örneği idi. Bu davranışlar, belki de insanlık tarihinde eşi olmayan şey­ lerdi ve O'nun büyüklüğünü, O'nun genişliğini, O'nun engin hoşgörüsünü simgeliyordu.

" Yurtta barış, cihanda banş" için çalışmak, Atatürk için dünyamızda yaşayan bütün insanları birbirine daha çok yak­ laşurmak, daha çok sevdirmek yolundaki çabaların bir parça­ sı idi. O, "İnsan her şeyden önce mensup olduğu milletin varlı­

ğı ve mutluluğu için çalışmalı; fakat başka milletlerin de huzur ve refahını düşünmelidir. " derken, işte bu çabasını dile getiri­ yordu. Atatürk'e göre, "Dünya milletlerinin mutluluğuna çalış­ mak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalış­ mak, demekti . " Çünkü "Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne ya­ parsa yapsın huzurdan mahrumdu. " İşte Atatürk'ün "Yurtta banş, cihanda banş" ilkesinin kökleri böyle insancıl bir düşün­ ceden, böyle insancıl bir idealden kaynaklanıyordu. Atatürk' göre, "Milletleri idare edenlerin vazifesi, hayatı mut­ lu kılmak hususunda milletlerine yol göstermekti. Bütün insanlı­ ğın varlığını kendi şahıslannda gören adamlar mutsuzdu. Hayat­ ta mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve huzuru için çalışmakla mümkündü. Hatta bir devlet adamı böyle hareket

110


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri ederken "Benden sonra gelecekler, acaba böyle bir ruhla çalıştığı­ mı fark edecekler mi ? diye bile düşünmemeliydi. " O, karşılık beklemeksizin, insanlığın mutluluğuna hizmet edebilecek adam yetiştirmenin, en büyük zevk olduğunu söylü­ yor ve şöyle diyordu: "Bahçesinde çiçek yetiştiren insan, bu çiçek­ ten bir şey bekler m i ? Adam yetiştiren insan da, çiçek yetiştirende­ ki hislerle hareket etmelidir. Ancak bu tarzda düşünen ve çalışan adamlardır ki, memleketlerine, milletlerine ve bunlann geleceğine Jaydalı olabilirler". Atatürk'ün hayatı, şahsiyeti ve eseri incelendiği zaman, in­ sanoğlu, hayranlığını gizleyememekte; bu milli kahramanı kut­ lamakta, bu kutsal mücadelenin önünde saygı ile eğilmekte­ dir. ( 10) (6) Teşkilatçı Atatürk Atatürk, haberleşmeye büyük önem veriyordu. D . A. Rustow'un da belirttiği gibi, Sivas Kongresi'ni ziyaret eden bir Amerikan gazeteci, "Ömrümde daha etkili bir haberleşme şebe­ kesi gönnedim. Yanm saat zarfında Erzurum, Erzincan, Musul, Diyarbakır, Trabzon, Ankara, Malatya, Harput, Konya, Bursa haberleşme halinde idi. " Bir gazeteci ona 1 922'de sormuştu. "Bu savaşı nasıl kaz.andı­ nız ? " Verilen cevap haberleşmenin önemini belirtiyordu. "Telg­ raf telleri ile. " D . A. Rustow'a göre, "bu ilk yıllarda Mustafa Kemal'in liderli­ ği haber almak ve dağıtmak, bütün yurt çapında bir şebeke kurmuş olan ortakları ile konuşmak, çeşitli bölge, sosyal grup ve kişilerin hareketlerini ahenkleşmek suretiyle bu zaman kesiminde üstün bir liderlik başarmıştır. " Haberleşmeden maksat, milletin nabzını elinde bulundur­ mak demektir. Milletle daimi, devamlı ilişkiler kurup, millet ( 10) Dr. Zel, Uğur, Liderlik Teorileri (Atatlirk'lin Hayatı, Üstün Kişiliği) , www . ugurzel.com, s. 1 ,3 .

111


Mehmet Seçkin isteğini anlamak, kavramak, o yönde, hareket etmek demektir. Mustafa Kemal Paşa, kurduğu haberleşme örgütü ile Türk mil­ letinin kararını en iyi değerlendiren kişi olmuştur. Bütün bu nitelikleri ile Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele­ nin şefi ve lideri olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, bütün vasıfları ve özellikleri ile Türk milletinin aradığı, bekleyişler içerisinde bulunduğu ve güvenle inandığı şef ve lider olmuştur. Tarihi olaylara iradesi ve gücü ile fikir ve idealleri ile yön veren Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadelenin tesadüfen değil, haklı olarak şefi ve lideri olmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın taşıdığı fikir ve idealler ve Mustafa Kemal Paşa'nın üstün gücü, deha dediğimiz kişisel özelliklere sahip oluşu, O'nun olaylara yön vermesini sağlamıştır. Geçerli olan ve toplumda üstün kıymet ifade eden Musta­ fa Kemal Paşa'nın dünya görüşü, Türk toplumunu tek hedefle birleştirdiği gibi insan topluluğuna da yararlı, huzur ve güven verici yeni fikirleri de kazandırmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadelenin ilk günlerinde, za­ man hesaplamasını iyi bilen büyük bir asker ve devlet adamı olarak, hareket etmiş, millet iradesini, kendi iradesi ile birleşti­ rerek, zafere, tam zafere ulaşmıştır. O l ) (7) Birleştirici ve Toparlayıcı Lider Atatürk Atatürk, Milli Mücadeleyi gerçekleştirmek için birleştirici ve toplayıcı bir lider olmuştur. Atatürk'le beraber Milli Müca­ deleye atılan, Milli Mücadelenin ilk günlerinde önemli başarı­ lı hizmetler veren ve sonraları devrimin mahiyeti ve gelişmesi hakkında yanlış değerlendirmelere yönelen, bundan ötürü de devlet hizmetlerinde aktif rol almayan ve Atatürk'ten ayrılan rahmetli Rauf Orbay, Atatürk'e karşı bir fikir cereyanını temsil ( 1 1 ) Prof. Dr. Eroğlu, Hamza, age, s. 1 0 1 , 102.

1 12


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri etmekle beraber, Atatürk'ün birleştirici liderliği konusunda bir gerçeği dile getirmiştir:

"Mustafa Kemal olmasaydı da Milll Mücadele olurdu. Nite­ kim yer yer mukavemet hareketleri daha ônce başlamıştı. Ancak Mustafa Kemal'siz Milli Mücadelenin sonucu, Anadolu'da Tevaifi Mülk devrinin ihyası, parçalanmış bazı küçük beylerin kurulması olurdu. " Aynı konu ile ilgili olmak üzere Rauf Bey'in bir diğer açıkla­ ması da şöyledir.

"Mustafa Kemal Paşa mücadeleye atılmasaydı bu memleket kur­ tulamazdı. Anadolu'nun tehlikeye düşen yerlerinde, Batıda, Doğuda ve Güneyde başlayan ve bir yurtsever düşüncenin mahsülü olan zayıf milli mukavemet hareketleri Mustafa Kemal Paşa tarafından birleş­ tirilmeseydi her biri ayn ayn kolayca bastırabilirdi. Birbirine en zıt fikirler dahi, bu büyük insanın nurlu dehasının kudreti ile birleşir. Onun kanalıyla bir anlaşmaya vanlırdı. " Samet Ağaoğlu'nun deyimi ile Mustafa Kemal Paşa bu bü­ yük itidal ve iradesi ile Birinci Büyük Millet Meclisinin zaman zaman taşımaya meyyal heyecanına istikamet verebilmiştir. Ondan bir başkası bu Meclis karşısında nihayet Meclisi kapat­ mak, yeniden seçim yaptırmak gibi bir yola başvurmaktan ken­ dini alamazdı ve böyle bir hareket belki de Milli Mücadelenin ölümü olurdu. Atatürk'ün bu büyük vasıfları, fikirlerde ne kadar ayrılık olursa olsun Milli Mücadelenin karanlık günlerinde bütün meclis azalarının kendi etrafında toplanmasını ve hür bir mec­ lisin bir adama tarihte misali görülmemiş salahiyetler vermesini sağlamıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın birleştirici ve yapıcı gücü, kişi­ sel özelliğinden ve karakterinden de gelmektedir. Dostlarına ve arkadaşlarına karşı saygılı davranışı, vefa gibi yüksek in­ sani meziyetlere sahip oluşu, çevresindeki insanları kendi

1 13


Mehmet Seçkin etrafında toplanmasının sebebini de teşkil etmiştir. Atatürksüz Milli Mücadelenin düşünülemeyeceği yolunda, Prof. Dr. N ejat Göyünç'ün verdiği bir iki örnek ondaki ruh haletinin özelliğini ve insani meziyetini dile getirmektedir. 1 9 1 8 yılında, Mütarekeye öncelik eden günlerde, Osmanlı Ordusunun Şam'dan çekilişi sırasında, Mustafa Kemal Paşa'nın yalnız askerlerin değil, sivil halkın, kadın ve çocukların da ko­ ruyucusu olarak onların yiyeceklerini ordu levazımından sağ­ lamış olması, en bunalımlı ve en sıkışık bir anda, açlıkla müca­ dele eden insanlara el uzatması, yardım sağlaması, Atatürk'ün insani meziyetlerini dile getirdiği gibi, o sıkıntılı ve bunalım içinde bulunan insanların, Atatürk'e sevgi ve saygı ile bağlan­ masını da sağlamıştır. (8) Milll Kahraman Atatürk Kahraman, korkusuz davranışı ve yiğitliği ile dikkati çeken ve saygı duyulan bir savaşçı veya bir önderdir. Fazilet ve dü­ rüstlüğü sembolleştirdiği ölçüde toplumda saygı sağlar ve hal­ kın dikkatini üstüne çeker. Milli Mücadelenin şefi, milli bir kahraman, cesarette ve kah­ ramanlıkta Türk milletini en iyi temsil eden insan olmalı idi. Mustafa Kemal'in yarbay, albay ve general rütbeleri ile Bi­ rinci Dünya Savaşı'nın yenilmeyen kumandanı olarak başarısı ve gücü, yüksek kahramanlık gibi örnek olacak vasıflara, sahip olmasındandır. İsmet İnönü'nün dediği gibi, "millf davayı kazanmak için,

Gazi'nin yenmeye mecbur olduğu zorlukları düşünmek, insanın gö.zünü karartır. " Istırap çeken büyük kahraman ve fedakar Türk milleti içinde Gazi, ıstırap çekmekte, kahramanlıkta ve fedakarlıkta en ileri yürüdüğü içindir ki, milletin maddi ve ma­ nevi bütün kudretinden milli davasında istifade edebilmiştir.

1 14


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri ismet İnönü, milli bir sembol olarak, Atatürk'ün kahraman­ lıkta ve fedakarlıkta en önde, en ileride bulunuşunu millet da­ vasının başarılmasında en önemli faktör olarak belirtmektedir. Cesaretin ve kahramanlığın örneği Mustafa Kemal, ihtilalci sıfatı ve idam fermanına aldırış etmeyen boyun eğmeyen cesa­ reti ile Osmanlı Saltanat idaresinin karşısında, açıkça mücadele e tmekte idi. S. Selek'e göre, "Mustafa Kemal Paşa'nın cesaretinde şuur var­ dır. O korkulacak yerde korkmasını bilecek kadar kişisel cesarete, gerektiğinde istiskal (hoşnutsuzluğunu belli ederek soğuk davran­ mak) edilmeyi bile göze alacak kadar medeni cesarete sahipti. Yal­ nız bu yönüyle bile liderlik, Mustafa Kemal Paşa'nın hakkı idi. 0 2 l

3. Atatürk'ün Kişiliği Mustafa Kemal Atatürk'ün yetişme süreci, O'nun dar anlam­ da "llişilik özellikleri " geniş anlamda "liderlik özellikleri "nin or­ taya konulabilmesi bakımından önemlidir. Bilindiği gibi; bir liderin kişiliğinin oluşmasında, yetişme­ sinde şüphesiz, içinde yaşadığı "çevre" etkin rol oynamaktadır. Liderin çevresi ise; ailesi, okuduğu okullar, meslek ortamı, yap­ Lığı görevler ve insanlık idealleri ve birikimlerinden oluşur. Aile çevresi içinde şüphesizdir ki, Mustafa'yı etkileyen in­ sanların başında babası ve annesi gelmektedir. Ali Rıza Efendi, bir öğretmen çocuğudur ve yıllarca Gümrük, Evkaf memurluk­ larında bulunmuştur. Oğlu Mustafa'ya "adam olmak için oku­ mak, öğrenmek şarttır. Başka çare yoktur" diyen Ali Rıza Efen­ di, geniş görüşlü, modern düşünceli, yeniliklere açık aydın bir insandı. Mustafa'yı Mahalle Mektebi'nden alarak, çağdaş bir eğitim kurumu olan Şemsi Efendi Okulu'na vermesi de, onun yenilikçi, parlak kişiliğini göstermektedir.

( 1 2) Pruf. Dr. Eroğlu, Hamza, age, s . 94,98.


Mehmet Seçkin Zübeyde Hanım ise, Ali Rıza Efendi'ye göre daha mu­ hafazakar bir insandı. Fakat aydın, bilge bir Türk insanıydı . Çocukları çok sever ve onların üzerine titrerdi. Zübeyde Ha­ nım, doğuştan akıllı bir kandındır. Oğlu Mustafa, annesinin üzerindeki etkisini, fedakarlığını her zaman saygıyla anacaktır. Zübeyde Hanım, güçlü bir beden yapısına sahip olduğu kadar, güçlü bir iradeye de sahipti. Yeterince eğitim görmemiş, ama okumayı yazmayı öğrenmişti. Bi lge kişiliklerinden dolayı an­ "

"

nesine "Molla Hanım", kendisine de "�olla Zübeyde" denilirdi. Mustafa Kemal'in kişiliğinin şekillenmesinde rol oynayan dönemlerden biri de onun dayısının çiftliğinde geçirdiği yakla­ şık dört buçuk aylık süredir. Çiftlik hayatından sonra Selanik'e gelen ve kısa bir süre Mülkiye Rüştiyesi'ne devam eden Mustafa, esasen çocukluğun­ dan beri askerliğe büyük ilgi duyuyor ve asker olmak istiyordu

.•

Nihayet asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden Selanik Askeri Rüştiyesi'nin sınavlarına girerek başarılı oldu. Mustafa, Nisan 1894'te Selanik Askeri Rüştiyesi'nin ikinci sını­ fından öğrenimine başladı . Mustafa'nın bu okulu, düzenli ve disiplinli bir okuldu. Mus­ tafa, çok kısa sürede öğretmenlerin ve komutanlarının, dikka­ tini çeken seçkin bir öğrenci olarak kendisini çevresine tanıttı. Hayatının sonuna kadar ayrılmayacak olan Nuri ( Conker) , Salih (Bozok) ve Fuat (Bulca) ile arkadaşlıklarının da geliştiği Selanik Askeri Rüştiyesi'nde genç Mustafa Kemal, sadece okul çalışmalarıyla da yetinmemiştir. Onun bilgisini genişletmek, kültür seviyesini yükseltmek için o günün şartları içinde, çev­ resinde çıkan yayınlan takip ettiği, yarışmalara katıldığı da gö­ rülmektedir. Mustafa Kemal, 1 895 yılı sonunda, Askeri Rüştiyeyi, 43 al­ dığı biri hariç, diğer bütün aldığı derslerden geçme tam notu olan 45 alarak dördüncü bitirdi.

116


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel ôzellikleri Mustafa Kemal, 1 896 yılının 1 3 Mart günü Manastır Askeri idadisi'nde lise eğitimine başlar. Mustafa Kemal, Manastır Askeri idadisi'ni ikinci olarak bi­ tirip, Pangaltı'ndaki Harbiye Mektebi'nde yüksek öğrenimine devam etmek için İstanbul'a, Payitahta gelir. Mustafa Kemal, Harp Okulu l 'inci sınıfında 635 mevcutlu Piyade sınıfında bütün derslerden 484 not almış ve 9'uncu ola­ rak ikinci sınıfa geçmiştir. Mustafa Kemal, 2'inci sınıfta ise 420 arkadaşı arasında top­ lam 522 not alarak ve l l'inci olarak 3'üncü sınıfa geçmiştir. Mustafa Kemal, 3'üncü sınıfta, 459 arkadaşı arasında üç yıl­ lık notlarının toplamı üzerinden Harp Okulu'nu 8'inci olarak bitirmiştir. Mustafa Kemal'in Harp Okulu'ndan "neşet" tarihi olan 10 Şubat 1 902 tarihi, Harp Akademisi'ne girdiği tarihtir. Mustafa Kemal Akademi'ye başladığı yıl sınıf mevcudu, top­ çu ve süvari okullarından gelenler ve değişik sebepler dolayı­ sıyla bir üst sınıftan kalanlar ile birlikte 43 kişidir. Atatürk'ün Harp Akademisi'ndeki notları ve ders başarısı şu şekildedir: Sınıf mevcudu kırk iki kişi olan Akademi birinci sınıfta, top­ lam 580 olan ders notlarından Mustafa Kemal, toplam 479 not almıştır ve başarı sırası 8'dir. Mustafa Kemal'in, Akademi ikinci sınıfında kırk kişilik sınıf mevcudu içinde toplam 480 puan aldığı görülmektedir ve 6. sıradadır. Kurmay Yüzbaşı olarak yeminini 2 1 Ekim 1 904 Cuma günü eden Mustafa Kemal, 1 1 Ocak 1 905 Çarşamba günü Akademi­ den mezun olmuştur. 57'nci Dönem Akademi mezunu toplam 37 kişidir. Bunların 1 3'ü "Kunnay ", 27'si de "Mümtaz" olmuşlardır. Mevcut bilgi ve belgelere göre Mustafa Kemal Kurmay olarak Akademiyi biti­ ren 13 kişi arasında 5'inci olmuştur.


Mehmet Seçkin Mustafa Kemal, Harp Akademisi'ne yeni başladığı sı­ ralarda, 26 Haziran 1902 Perşembe günü Ali Fuat Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa'nın Kuzguncuk'taki köşkünde misafir ediliyor. O gece orada kalıyor, ertesi 27 Haziran Cuma günü köşke gelen Osman Nizami Paşa ile tanıştırılıyor. Osman Ni­ zami Fransızca ve Almanca'yı (edebiyatı dahil) anadili gibi bilmekte, İngilizce'yi de yalnışsız konuşabilmektedir. O gün tanışıp görüşüyorlar. Osman Nizami Paşa, i l . Abdülhamit'in baskı rejimini yumuşatacağına dair hiçbir belirti olmadığına işaret ettikten sonra şöyle diyor: "İstimdat idaresi, bir gün el­ bette yıkılacaktır. Fakat onun yerini Batılı manada bir idare gelip memleketi her bakımdan acaba kalkındıracak mıdır? Ben buna inanmıyorum. " Mustafa Kemal kuşkuludur. Nizami Paşa Abdülhamit'in adam­ larından biri olabilir mi? Kendisinin ağzını arayan bir hafiye midir? Mustafa Kemal, bu olasılıklara karşın gene de düşünce­ lerini cesaretle söylemeye kararlıdır. Diyor ki: "Paşa Hazretleri ! Garplı manadaki idareler de zamanla gelişmişlerdir. Bugün uyur

gibi görünen milletimizin çok kabiliyeti ve cevheri vardır. Fakat bir inkılap vukuunda bugün iş başında olanlar yerlerini muhafa­ za etmeye kalkarlarsa o vahit buyurduğunuzu kabul etmek lazım gelir. Yeni nesiller içerisinde her hususta itimada layık insanlar çı­ kacaktır. " Osman Nizami Paşa susuyor, olumlu ya da olumsuz hiçbir cevap vermiyor. Aynı günün akşamı ayrılmak üzere veda eden Mustafa Kemal'e şunları söylüyor: "Mustafa Kemal Efendi oğlum, sen, bizler gibi yalnız Erkan-ı Harp zabiti olarak normal bir hayata atılmayacaksın. Keskin zekan ve yüksek kabiliyetin memleketin geleceği üzerinde müessir olacaktır. Bu sözlerimi bir kompliman (Gönül okşayıcı söz) ola­ rak alma. Sende, memleketin başına gelen büyük adamların daha gençliklerinde gösterdikleri müstesna kabiliyet ve zeka emareleri görmekteyim. İnşallah yanılmamış olurum. "

1 18


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri Evet, Osman N izami Paşa yanılmamıştır. Çünkü Mustafa Kemal, gençlik çağlarından beri geleceğin Atatürk'ünden be­ lirtiler ve ışıklar vermiştir. Çünkü O, hep "yarınların adamı" olmayı hedeflemiş ve daima öyle yaşamıştır. Mustafa Kemal ve Harbiye'den arkadaşı Kırşehirli Lütfü Mü­ fit Özdeş tayin oldukları ilk görev yerleri olan Şam'daki Beşinci Ordu'ya 1 905 yılının ilk aylarında katılırlar. Burada iki stajyer kurmay yüzbaşıyı birçok zorluklar beklemektedir. Görevli ol­ dukları 29 ve 30'uncu alaylar Havran civarındaki bir isyanı bas­ tırmak için Şam'dan hareket ederler. Fakat esas yapılan iş, bazı personelin bu vesileyle soygun ve talan yapacak olmalarıdır. Bu iki genç kurmay subayı aralarına almak istemezler. Buna rağ­ men iki arkadaş bu harekata iştirak ederler. Kendi kurdukları düzenin bozulacağından korkan soygun ekipleri, kendi araların­ daki dalavereli hesaplardan bir miktar altını da Lütfü Müfit'e ver­ mek isterler. Müfit, bu altınları almaz ve işi Mustafa Kemal'e ha­ ber verir. Ne yapması gerektiğini sorar. Mustafa Kemal Müfit'e; "bugünün adamı olmak istiyorsan bu altın lan al, eğer yarının adamı olmak istiyorsan bu altınlan iade et, makbuzunu al ve sakla" der. İşte, tarihin altın sayfalarında kalan insanlar, "yannın ada­ mı" olmayı tercih edebilenler ve bu irade gücünü ortaya koya­ bilenlerdir. O, yarının adamı olmayı göze alabilen büyük bir insandı. O, Mustafa Kemal'di. O, arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'a okula ilk geldiği gün, "Sı­ nıflanmız biraz karanlıktır; fakat beyinlerimiz ve yüreklerimiz aydınlıktır. " diyen Harbiyeli Mustafa Kemal'di. O, yok olmak noktasına getirilmiş bir milleti yeniden var eden; akıl ve bilim temelinde, çağdaş uygarlık yolunda ona yeni ufuklar açan dahi bir asker, devlet ve düşünce adamı idi. O, bir Atatürk idi. 03)

( 13) Dr. Güler, Ali, Dr. Akgül, Suat, Atatürk'ün Kişiliği, s. 1 ,7 .

1 19


Mehmet Seçkin 4. Kişisel Ozellikleri Sürekli olarak devrimlerinden, Türk toplumuna yaptığı unutulmaz katkılarından bahsedilen Atatürk, insan olarak na­ sıl biriydi? Tarihin yetiştirdiği en büyük liderlerden birisi olan Mustafa Kemal, özel yaşamını nasıl düzenlerdi? Bu kısa bölüm­ de, yukarıdaki sorulara da kısaca değinelim. Atatürk'ün Türk toplumunu bu denli değiştirebilmesinin ar­ dında yatan asıl unsur Mustafa Kemal'in şahsiyet olarak bizzat yeni bir insan tipi olmasıdır. Hayat felsefesini daha 1908 yılında Suriye'de arkadaşı Müfit Bey'e üç kelime ile açıklamıştır: He­ defi: "Yarının adamı olmaktır". Böylelikle Mustafa Kemal Paşa, gündelik insani ilişkilerinde de öngörülerine güvenen ve her dönem içinde geçerli ederler koymaya çalışan bir kişiliktir. En önemli özelliklerinden bir diğeri de bağımsızlığa olan tutku­ suydu. Bu sadece ulusal bağımsızlıkla ilgili bir şey de değildir. Atatürk özel hayatı boyunca da bağımsız yaşamaya özen göster: mişti. Kara!, Atatürk'ün bağımsız yaşamaya, kararlarım özgürce alıp arkasında durmaya verdiği değeri, bizzat Mustafa Kemal'in ağzından şöyle özetler:

"Benim çocukluğumdan beri bir tabiatım vardır. Oturduğum evde ne ana, ne hız kardeş, ne de ahbap ile bulunmaktan hoşlan­ mam. Yalnız ve müstakil kalmayı tercih etmiş ve sürekli olarak ôyle yaşamışımdır. Aile arasında yaşayanlar pekala bilirler ki, sağdan soldan samimi ihtarlardan masum bulunmazlar. Bôyle bir durumda da, o ihtarlara ya itaat, ya da ret icap eder. İtaat nasıl olur? En aşağı benimle yirmi beş yaş fark olan anamın ihtarları­ na itaat, maziye dönmek olmaz mı? İsyan etmek, faziletli yüksek kadınlığına kani olduğum anamın kalbini ve telakkilerini alt üst etmektir. Bunu da doğru bulmam." Gerçekten de Mustafa Kemal, öyle emre itaat etmez. Annesi geleneksel-dini eğitim görmesini istemiş, o fiili durum yarata­ rak gönlündeki askerI okula kavuşmuştu. Kimsenin nasihatla­ rından ilham almadan, çağdaş medeniyet seviyesine varmanın, 1 20


Atatürh'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri hedeOenen kültürü tanımaktan geçtiğini keşfetmiş ve öz çaba­ larıyla Fransızca öğrenmişti. Üstelik Fransızcasını geliştirdik­ ten sonra sadece askeri eserler okumakla kalmamış, Fransız Devrimi, edebiyat ve tarih konulu eserlere de yönelmişti. Eksikleri yüzüne vurulduğu zaman hemen sıkılır, öfke saç­ mak yerine en kısa sürede bu eksikliklerini gidermeye yöne­ lirdi. Bir arkadaşı onu edebiyat konusunda pek geri bulmuş, Atatürk derhal bu açığını kapatmak için edebi eserler okumaya başlamış ve sonunda da hedefini gerçekleştirmişti. İnatçıydı, engeller karşısında ürkmekten ziyade üzerine gitmeyi severdi. İçine çekilmekten hoşlanırdı. İnsan ara sıra kendi haline çekilmeli, gönlünün sesini dinleyip, kararlarını gözden geçir­ meliydi. Arkadaşlarına da bunu tavsiye eder, gönül sesinin in­ sana en iyi yönlendirici olduğunu savunurdu. Vicdan, tarih ve cihana karşı sorumluluk ilişkisi içinde olduğuna inanır, ahla­ kın şahsi boyutun ötesinde evrensel ve tarihsel yönlerinin bu­ lunduğunu bilirdi. Vicdan, tarih ve kamuoyu Atatürk'e göre üç yargıçlı büyük bir mahkemeydi. Aklın üstünlüğünü ve düşün­ cenin doğruluğunu üstün tutar, tabiatta ne bir söz ne de bir ha­ reketin yok olmayacağını vurgulardı. Hayatın anlamı hakkında aşağıdaki fikirlere sahipti:

"Vaktiyle kitaplar hanştınrdım. Hayat hakkında filozoflann ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi hara görüyor­ du, "Mademki biz hiçiz, sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunmaz. " diyorlardı. Başka hitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmış­ lardı. Diyorlardı ki, "Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşa­ dığımız sürece şen ve şatır olalım. " Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telakkisini tercih ediyorum, fakat şu kayıtlar içinde: . . . Herhangi bir şahsın yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler 121


Mehmet Seçkin için çalışmaktır. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek ne­ sillerin varlığı, şerefi ve saadeti için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken "Benden sonra gelecekler" acaba böy­ le bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi ? diye düşünmemelidir. Hatta en mesut olanlar hizmetlerinin bütün nesillerce meçhul kal­ masını tercih edecek karakterde bulunanlardır. " Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsiyetine ilişkin yapılan değer­ lendirmelerde iki hususa ağırlık verilir. Bu hususlar genelde Atatürk'e sert eleştiriler yöneltenlerin sıklıkla başvurdukları propaganda malzemelerini de oluşturur. tık unsur kadınlarla olan ilişkileridir. Atatürk'ün hayatında kadınlar olmuştur ama tutkulu bir aşk yaşayıp yaşamadığı bilinmemektedir. Pek çok tarihsel kişilikte olduğu gibi Mustafa Kemal'in bağımsızlık do­ ğası, kendisini insanı çileden çıkaracak romantik aşk macerala­ rı peşinde koşmaktan alıkoymuştur. Atatürk, hiç kimsenin bas: kısma itaat etmeyeceği gibi bir kadının baskısına itaat etmeyi düşünmemiştir. Diğer mesele ise içki meselesidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün sıklıkla alkol kullandığı malumdu. Üstelik onun bu alışkanlığı halk tarafından da bilinmekteydi. Ancak Mustafa Kemal Paşa'yı çekemeyenler, yapılan devrimlerin bilincine varamayan, onun liderlik özellikleri altında eğilen muhalifleri, bugün olduğu gibi yaşadığı yıllarda da çeşitli dedikodular yayarak Atatürk'ü içki meselesiyle vurmayı denemişlerdi. Atatürk, kendi ku­ lağına kadar gelen dedikoduları, akıl almaz iddiaları, "Benim adım çok içer diye çıkmıştır. Filhakika, ben oldukça içerim. Fa­

kat istediğim zaman bunu keserim. Vazife esnasında bir damla içmem. İçki sadece benim keyfim içindir. İçki yüzünden vazife­ mi bir an geri bıraktığımı hatırlamıyorum. " sözleriyle yanıtla­ mıştı. Atatürk'ün sofrası, çok önemli diğer liderlere oldukça ben­ zerdi. Her akşam belli bir konu belirlenir, Atatürk'ün dost ve

1 22


Atatürk'ün Üstün Kişiliği ve Kişisel Özellikleri arkadaşlarının yanı sıra o konunun uzmanları da masada yerle­ rini alırlardı. Bazen sabaha dek süren sohbetlerde ülke sorun­ ları atılacak adımlar çok demokratik hava içerisinde saatlerce tartışılır, hemen herkesin görüşüne başvurulurdu. Ayrıca bu içten havadan yararlanarak Mustafa Kemal Paşa, devlet işlerin­ de görevlendireceği devlet adamı adaylarını da akşam toplantı­ larında sınava çeker, hissettirilmeden onların verilecek göreve hazır olup olmadıklarını anlamaya çalışırdı. Her gerçek lider gibi o da çağının çok ötesinde geçmiş bir kişilikti ve doğal olarak onun hedeflerini tam anlamıyla kavra­ yabilmiş insan sayısı pek azdı. Kalabalıklar arasında yalnızlık çekmek, her dahi gibi onun da kaderiydi . Üstelik onca eleştiri­ lere, karalamalar ve ihanetlere karşın hem ayakta kalmayı hem de çok kısa bir yaşama çok büyük eserler, devrimler sığdırmayı başarmış ender şahsiyetlerden birisiydi. (14 l

( 14) Dural, Baran, age,

s.

576,582.

123


ALTINCI BÖLÜM

LİDERLİK NİTELİKLERİ HAKKINDA ATATÜRK'ÜN GÖRÜŞLERİ 1 . Açık Olma "Arkadaşlar! Birbirimize daima hakikati söyleyeceğiz.. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima hakikatten ayrılmaya- • cağız.. " m "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumlu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. " (2) "Biliyorsunuz. ki, samimiyetin lisanı yoktur: Samimiyet kabili �fade değildir: O, gözlerden ve alınlardan anlaşılabilir: işte size al­ nımı, gözlerimi tevcih ediyorum. Bakınız, görünüz. Oradan anla­ yacaksınız ki, kalbim çok şiddetli bir muhabbetle çarpmaktadır. "(3) "Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya bırakmayı yeğle­ rim. " (4) (1)

Çankaya, Necati, Atatıirk'ıin Hayau, Konuşmaları ve Yurt Gezileri, Tifdruk bak, 1985, s. 227.

(2)

Kara!, Enver, Ziya. Atatürk'ten Düşünceler, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1969, s. 147.

( 3) (4)

Çankaya, a.g.e., s. 224 . Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk, lstanbul, 1994, s. 339.

1 24


Liderlik Nitelikleri Hakkında Atatürk'ün Görüşleri "Milletin başkanı olan kişinin halka doğruyu söylemesi ve hal­ kı aldatmaması, halkı genel durumdan haberdar etmesi son derece önemlidir. " (S) 2.

Adam Yetiştimıe

"Herkesin kendine göre bir zevki var: Kimi bahçe i le uğraşmak, güzel çiçekler yetiştinnek ister: Bazı insanlar da adam yetiştir­ mekten hoşlanır. Bahçesinde çiçek yetiştiren adam çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştirendeki duygu­ larla hareket edebilmelidir: Ancak bu biçimde düşünen ve çalışan adamlar ki; memleketlerine ve milletlerine ve bunlann geleceğine Jay dalı olabilirler. " (6) 3. Bilgi ve Tecrübe Sahibi Olma "Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkannak, intibah olmak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir. "(7) "Bir milletin siyasi geleceğinde mevki sahibi olabilmek için, onun ihtiyacını müşahede ve onun kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. " (8) "Eğitimdir ki, bir milleti ya hür; bağımsız, şanlı yüksek bir top­ lum halinde yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder. " (9) "Göreceksin yakında dava, istediğimiz şekilde çözülmüş ola­ caktır; yeter ki biz işi ciddiyetle ve inanarak takip edelim, bir ta­ kım vesveselere kapılarak gevşek davranmayalım. " 0 0) (S)

lmer, Cahit, Aıatürk'ten Seçme Sözler, Remzi Kitapevi, 1984, s. 24.

(6)

Arıburnu, Kemal Atatürk'ıen Anılar, inkılap, lstanbul, 1988,

(7)

Naci, Fethi, Atatürk'ün Temel Görüşleri, Gerçek, 1978, s. 1 14.

(8)

lmer, a.g.e., s. 166.

(9)

Naci, a.g.e., s. 54.

s.

332.

( 10) Soyak, Hasan Rıza, Atatürk'ıen Hatıralar, Yapı ve Kredi Bankası, Ankara, 1973,

s.

607.

1 25


Mehmet Seçkin 4. Cesur Olma "Genel durumu yönetme sorumluluğunu üstüne alanlar, en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye olabildiğince yakın bulunma­ lıdırlar: " 0 1) "Fakat şunu bilmenizi isterim ki, biz emperyalistlerin pençesi­ ne düşen bir kuş gibi yavaş yavaş, sefil bir ölüme mahküm olmak­ tansa, babalanmızın oğlu sıfatı ile vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz. " 0 2) "Savaşta yağan mermi yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri ürkenlerden daha az ıslatır: " ( 1 3)

5. Fedak4r Olma "insanlarda bir takım ince, yüksek ve temiz duygular yaratır ki, insan onlarla yaşar. " 0 4) "insanlar daima yüksek, soylu ve mukaddes hedeflere yürümelidirler. Bu tarzda yürüyenler ne kadar büyük fedakarlık yapar­ larsa o kadar yükselirler. " C l S ) "Harbiye Nazırı'nın mevkiini terk edişini garip bulurum. Ha­ miyetli ve fedakar idiyse ve ötede beride savunduğu gibi kellesini koltuğuna almış ise, asıl hamiyet ve fedakarlık göstermek ve sebat etmelı zamanı şimdi idi. " 0 6l "Benim kanaatim o idi ki ve daima o oldu ki, dünyada insan diye yaşamak isteyenler; insan olarak vasıflarını ve kudretini kendilerinde görmelidirler: Bu uğurda her türlü .fedakarlığa razı ( 1 1 ) Atatürk, a.g.e., s. 167. ( 1 2) Erenli, Muharrem, Alallırk/Daşkomulan, Bilgi, 1 982,

s.

28.

( 1 3) İmer, a.g.e., s. 135. ( 14) Karaalioğlu, Seyit Kemal, Resimlerle Atatürk: Hayau/llkeleri/ Devrimleri inkılap ve Aka Kilapcvi, lsıanbul, 1 98 1 , s. 227. ( 1 5) lmer, a.g.e., s. 3 1 . ( 1 6) Borak, Sadi, Alalürk'ün Özel Mektupları Çağdaş, 1980, s . 42.

1 26


Liderlik Nitelikleri Hakkında Atatürh'ün Görüşleri olmalıdırlar: Yoksa hiçbir medeni millet, onlan kendi sırasında ve sofrasında görmek istemez. " Cl 7) "Hissiyat denilen şey, aklın, mantığın, muhakemenin çok üs­ tünde bir kuvvet ve kudrete maliktir. " ( 1 8) 6. Göreve Talip Olma "Birtakım tasanlanm, hatta büyük tasanlarım var. Ama bun­ lar yüksek bir mevki elde etmek ya da zengin olmak gibi maddi cinsten değil. Bu tasarılarımın gerçekleşmesini, hem ülkenin yara­ rına olacak. hem de bana görevimi yapmış olmaktan dolayı zevk verecek büyük bir fikri başarıya ulaştırmak için istiyorum. " 09 ) "Eğer mecbur edilirsem memurluk görevimden istifa ederek es­ kisi gibi Anadolu'da ve sine-i millette kalacağım ve vatani görevle­ rime bu kere daha sarih adımlarla devam edeceğim. " (20) "Ben iyi biçimlenmiş işleri severim. " ( 2 1 ) 7. Kendine Güvenme

"Her işittiğinize önem vermeyin. Pekala, bilirsiniz ki ben, yap­ tığımı bilirim. Netice görmeseydim başlamazdım. " ( 22) "Bir fert için olduğu gibi, bir millet için de kudret ve kabili­ yetin; fiili eseriyle gösterip, ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir: Zafer 'zafer benimdir' diyebilenin, muvaf­ fakiyet 'muvaffak olacağım' diye başlayanın ve 'muvaffak oldum' diyebilenindir" ( 23) ( 1 7) Alay, Falih Rıfkı, Atatürk'ün Hatıraları, 1 9 1 4- 1 9 1 9 , Türkiye İş Bankası, Ankara, 1965, s. 95. ( 18) İmer, a.g.e., s. 103. (19) Kinross. lord, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Sander, 1984, s . 85. (20) Çankaya, a.g.e., s. 33. ( 2 1 ) Atatürk, a.g.e., s. 400. (22) Borak, a.g.e., s. 204. (23) Karaalioğlu, a.g.e., s. 89.


Mehmet Seçkin "Her şeyden ônce maneviyat, kalp ve vicdan gücü yüksek tutul­ malıdır. " ( 24) "Ben hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir; tanıma­ dım. "(25) "Bizim hedefimize doğru yürürken isabetli olduğumuza ve en sonunda başan ile hedefe ulaşacağımıza güvenimiz o kadar kuv­ vetlidir ki, şunun veya bunun kınlması bizi asla müteessir etmez. Belki uyanıklığa sevk eder, daha çok dikkatli yapar. " (26 ) 8. Karar Verme Yeteneği "Bu dakikada siz de düşünürsünüz ki bir kararım varken onu niçin hemen tatbik etmiyorum ? Ben de hemen söyleyeyim ki ağır ve kati bir karann doğruluğuna inanmak için vaziyeti her köşesin­ den mütalaa etmek lazımdır. Ağır ve kati bir karar tatbik edilmeye başlandıktan sonra, keşke bu tarafını da düşünseydim, belki bir çıkar yol bulurduk gibi tereddütlere yer kalmamalıdır. Böyle bir tereddüt, harar sahibinin vicdanında kanayan bir nokta olur ve onu yaptığının doğruluğundan da şüpheye düşürür. Bundan baş­ ka, beraber çalışacak olanlar, yapılandan başka bir şey yapılmak ihtimali kalmadığına inanmalı idiler. " C 27 ) "Daha hesin harar verecek kadar bilgi alınamadı. " (28) "Her şey düşünülmüştür: En basit zannedilen tedbirler dahi gözden kaçırılmamış olarak alınmıştır. " (29)

(24) Dinamo, Hasan izzettin, Kutsal Barış, Tekin, 1988,

s.

551 .

(25) Kandemir, Feridun, Mustafa Kemal Arkadaşları ve Karşısındakiler, Yakın Tarihimiz, 1964,

s.

(26) Kandemir, Feridun, age,

1 28.

s.

1 28.

(27) Atay, a.g.e, s. 90. (28) Çankaya, a.g.e.,

s.

76)

(29) Kansu, Mazhar Müfit, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber., Türk Tarih Kurumu, Ankara,l 988,

1 28

s.

65.


Liderlik Nitelikleri Hakkında A tatürk'ün Görüşleri "Sorumluluktan korkan kumandanlann hiçbir zaman gereken kararlan veremediklerini, bunun neticesinde ise acı felaketlerin oluştuğunu bizzat ben de muhtelif zamanlarda görmüşümdür. " (30)

9. Prensip Sahibi Olma "Bizim, akıl, mantık zeka ile hareket etmek prensibimizdir: Bütün hayatımızı dolduran vahalar; bu hakikatin delilidir. " 0 1 ) "Yapmaya gücümüz yetmeyecek işleri, uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı günlük politika takip etmek prensibimiz değildir. " (3 2 ) "Her çeşit mali yükümlülüklerimizi, günü gününe yerine getir­ mek suretiyle devletin i tibarını, mali sermaye ve senetleri horuma ve sağlamlaştırma hususunda bütün tedbirleri almak ve bu konuda dikkatli bulunmak prensibimizdir. " 03 ) "Gerçi bize milliyetçi derler: Ama biz öyle milliyetçi/eriz hi, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. On­ ların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. " 04) "Hiçbir adamın memleketine hizmet etmiş olmasına karşılık, sülalesini bir memleketin başına sarmaya da hak hı yoktur" 05) 10. Vizyon Sahibi Olma "Benimle beraber yola çıkanlar; hendi görüş ufuklarının sonu­ na erince, birer hirer beni bıraktılar. " 06) (30) lmer, a.g.e., s. 1 37. (3 1 ) Borak, Sa<li, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, 1 966, s. 88. (32) Çankaya, a.g.e, s. 269. (33) Çankaya, a.g.e., s. 356. (34) lmer, a.g.e., s. 28. (35) Egeli, Münir Hayri, Atatürk'ten Bilinmeyen Hatıralar, Çağdaş, 1985, s. 68. (36) Aydemir, Şevket Süreyya,. Tek Adam, Remzi Kitapevi, lstanbul, 1985, s. 306.

129


Mehmet Seçkin "Milletimiz mazisinden değil, artık istikbalinden mesuldür. "07) "Ufuklara kadar görüyoruz. Onun ötesini görmeye çalışaca­ ğız. " (38) "Uygarlık yolunda başarı, yenilikleri havrayıp uygulamaya, yenileşmeye bağlıdır. " (39) "Değişikliklerin sabit ve belirli vaziyetleri yoktur: Ama bu de­ ğişiklikler, faal insanlar için imkan ve kolaylık hazırlarlar. " (40 ) "Medeniyet yolunda başan yeniliğe bağlıdır. Hayat ve yaşayışa hakim olan kanunların, zaman ile değişmesi, gelişmesi ve yenilen­ mesi zaruridir. " (4 ı > "Gözlerimizi kapayıp soyut yaşadığımızı farz edemeyiz. Mem­ leketimizi bir çember içine alıp dünya ile i lgisiz yaşayamayız. Tam tersine ilerlemiş, uygarlaşmış bir ulus olarak uygarlık alanı­ nın üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fenle olur. " (42) "Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffah olmak hayat şarttır: Bu yol üzerinde duranlar veya bu yol üzerinde i leriye değil, geriye • bakmak cehalet ve gafletinde bulunanlar, umumi medeniyetin coş­ kun seli altında boğulmaya mahkumdur. " (43) "Tabii olarak kendimiz için bütün lazım gelen şeyleri düşüne­ ceğiz ve icabını yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile alakadar olacağız. " (44) "Acılar gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetini anlayama­ dığımız içindir. " (45) (37) inan, A fel, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye iş Bankası, A nkara, 1 984, (38) Erenli, a.g.e.,

s.

s.

280.

1 67.

(39) Karaalioğlu, a.g.e.,

s.

257.

(40) Aydemir, a.g.e., s . 5 1 1 . (41) Naci, a.g.m.,

s.

1 07.

(42) Karaalioğlu, a.g.e., (43) lmer, a.g.e.,

s.

62.

(44) İmer, a.g.e ,

s.

1 22

s.

303.

(45) Çankaya, a.g.e. , s. 22 1 .

1 30


Liderlik Nitelikleri Hakkında Atatürk'ün Görüşleri "Biz ilhamlanmızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. " (46) "Biz garp medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördük lerimizi, hendi bünyemize uygun bulduğu­ muz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz. " (47) "Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha bü­ yük olan bir gayeyi elde etmek için belli başlı bir vasıtadır: Gaye fikirdir. Zafer bir fikrin gerçekleştirilmesine hizmet ettiği oranda kıymet ifade eder. Bir fikrin gerçekleştirilmesine dayanmayan za­ fer halıcı olamaz. O boşa bir gayrettir. Her büyük meydan muhare­ besinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir dünya doğmalıdır. Yoksa başlı başına zafer boşa gitmiş bir gayret olur. "(48) "Siyasal ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekono­ mik zaferlerle tamamlanmazsa meydana gelen zaferler yaşamaz, az zamanda söner. " (49) "Bugün bütün dünya ulusları aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler: Bu itibarla insan, mensup olduğu ulusun varlığını ve saadetini düşündüğü kadar; bütün cihan uluslarının huzur ve refahını düşünmeli. Kendi ulusunun saadetine ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya uluslarının saadetine hizmet etmeye de, elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar tak­ dir ederler ki, bu vadide çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez; çünkü dünya uluslarının saadetine çalışmak diğer bir yoldan hendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya ulusları arasında sükun, dürüstlük ve iyi geçim olmazsa, bir ulus kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur. "(50) (46) Karaalioğlu, a.g.e. , ( 4 7 ) i nan, a.g.e.,

5.

s.

37.

5.

435.

176

( 4 8) lmer, a.g.e., s . 48. ( 4 9) Karaalioğlu, a.g.e .. (50) Çankaya, a.g.e.,

s.

34 1 .


Mehmet Seçkin "Bütün insanlığı bir tek vücut ve her milleti de bu vücudun bir parçası gibi düşünmemiz gerekir: Dünyanın bir yerinde bir hasta­ lık çıkmışsa, 'Bundan bana ne' diyemeyiz. Böyle bir hastalık varsa, ta içimizden çıkmışçasına bizi de ilgilendirmelidir. " (51) "Yollanmızı asnn, meydana gelen gelişmelerin icap ettirdiği mükemmel bir duruma ulaştırmak lazımdır. "(5 2) "Herhangi bir şahsın yaşadıkça memnun ve mesut olması için gerekli olan şey kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Hayatta tam zevk ve saadet, ancak gelecek ne­ sillerin varlığı, şerefi ve saadeti için çalışmakta bulunabilir. " (53) "Ancak kendinden sonrakileri düşünebilenler; milletlerini ya­ şamak ve ilerlemek olanağına erişlirebilirler. " (54)

( 5 1 ) Kinross. a.g.e., s. 535. (52) Kinross. a.g. e . , s 535 (53) Karal, a.g.e., s. 1 30. (54) Arıbumu, a.g.e., s. 332.

1 32


YEDİNCİ BÖLÜM

AT ATÜRK'ÜN MORAL VE MOTİVASYON MODELİ Atatürk'ün dehasını ve liderlik kudretini tanımlayan etken­ ler içinde üzerinde pek durulmamış olanı, onun moral ve moti­ vasyon (Güdülenme) yöntem ve teknikleridir. Moral ve motivasyon kavramlarının bireyler ve toplumlar üzerinde bilimsel analizleri bu yüzyılın son çeyreğinde yapıl­ mış olmakla beraber, bu iki unsur binlerce yıldır insanlığın dikkatinden kaçmamış, insanları ve kitleleri yönlendirmek ve yönetmek maksadıyla kullanılagelmiştir. Atatürk döneminde "maneviyat" ve "manevi kuvvetler'', "azim", "irade" gibi farklı söyleyişlerle tanımlanan moral ve motivasyon, Cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar geçen süre boyunca mücadele ve kararlılığın harcı olmuş; Cumhuriyetten sonra da çağdaşlaşma ve milletleşme dinamizmi haline gelmiş­ tir. Günümüzde pek çok kurum ve kuruluşun, elemanlarının performansını arttırmak için bir yöntem olarak kullandığı mo­ ral ve motivasyon prensiplerini; Atatürk, toplumun belirli bir kesiminden ziyade halkın tamamını kapsayacak şekilde kullan­ mışur.


Mehmet Seçkin Atatürk moral ve motivasyon kazandırma alanında da, her alanda olduğu gibi bizlere çok şeyler öğretmektedir. O'ndan alacağımız derslerin çok olduğu kuşkusuzdur. Beslenme, barınma gibi temel yaşam ihtiyaçlarını karşılaya­ bilen insanların sevgi, saygı, sanat, inanç ve ideal gibi yaşam alanlanna yöneldikleri bilinmektedir. Anacak bu yönelmede oluşturulan maddi ortamlar tek başlarına gelişmeye yeterli ol­ mamaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, değişme ve gelişme potansiyellerine sahip olsalar bile insanlar, arkala­ rında yeterli manevi destek ve içlerinde arzu olmadığı takdirde çalışmalarında yeterli verime ulaşamamaktadırlar. Moral; bir kimsenin olaylara, güçlüklere, sorunlara karşı koymasını sağlayan ruhsal durumudur. Başka bir tanımda ise canlılarda amaca yönelik davranışı uyaran ve yönlendiren et­ kenlerdir. Bunun günlük yaşamda kullanılan tanımı manevi­ yatur. Güdülenme olarak günümüzde tanımlanan motivasyon kavramı ise, canlılarda amaca yönelik davranışı uyaran ve yön­ lendiren etkenlerdir.

"Örgütsel davranış ve yönetim psikolojisi üzerine çalışmalar yapan" E. Eren'e göre "motivasyon, harekete geçirici, hareketi de­ vam ettirici ve olumlu yöne yöneltici, üç temel özelliğe sahip olan ve bir veya birden fazla insanı, belirli bir amaca doğru devamı bir şekilde harekete geçirmek için yapılan çabalann toplamıdır". Bu genel tanımlarla motivasyon, ses, görüntü ve eylem gibi yoğun ve etkili uyarımlarla, yöneltilen konu hakkında bireyde­ ki ilgi , dikkat ve katılımın sürdürülmesi ve arttırılması; moral ise bir konu hakkında insan içindeki heyecan ve duygulanma­ nın sürekli olarak korunmasıdır. Moral ve motivasyon kavramının psikolojik ve sosyolojik pek çok kavram ile bağlantısı vardır. Morali ve motivasyonu oluşturan etkenler arasında; vicdan, güven, inanç, ülkü, gurur, 1 34


Atatürk'ün Moral ve Motivasyon Modeli dayanışma, saygı, sevgi, uyum, dostluk gibi kavramlar yer alır ve bu kavramlar moral ve motivasyonun sonucunda da gelişe­ rek sürekli hale gelirler. Toplumsal yaşamın vazgeçilmez değerleri olan moral ve motivasyonu geliştirme çabaları, en küçük grupları oluşturan küçük işletmelerden spor kulüplerine, sanayi kuruluşlarından meslek gruplarına kadar her sahada verimliliği arttırmak için önemli bir etken olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Toplumsal yaşamın karmaşık örgüsü dikkate alındığında iş­ birliği ruhunun, takım çalışmasının, grup dinamizminin başarı­ sı, grup moral ve motivasyonunun düzeyi ile yakından ilgilidir. Toplumsal ve kurumsal moral ve motivasyonda unutulmaması gereken husus, bir kitlenin başarma azmi ve başarma düzeyi o topluluktaki en moralsiz kişinin azim ve heyecanı ile sınırlıdır. Diğer bir ifade ile bir zincirin gücü, en zayıf halkanın gücü ka­ dardır. O şahıs, tek kişi bile olsa grubu yavaşlatan, tökezleten ve hatta moralsizliğini diğer üyelere de aktaran olumsuz bir rol üstlenir. Bu nedenle diyebiliriz ki, bir grubun hızı, morali ve motivasyonu en zayıf üyesinin hızı kadardır. Bireye moral ve motivasyon kazandırmanın ön koşulu, bi­ reyin moral ve motivasyon kazanmasına engel olan etkenleri ortadan kaldırmaktır. Bireyi başarmaktan alıkoyan, onun he­ ves ve heyecanını engelleyen korku, kaygı, aşağılık duygusu, yalnızlık, kıskançlık, kızgınlık ve hayal kırıklığı gibi psikolojik nedenler ortadan kaldırılmadıkça ya da etkileri azaltılmadıkça, güçlü bir moral ve motivasyon kazandırılması mümkün olmaz. Bu olumsuz etkenler kazanılmış moral ve motivasyonu da en­ gelleyen ve zayıflatan bir rol oynarlar. Tüm insanlar toplumda beğenilmek, onurlandırılmak, tak­ dir edilmek ister. Değersiz görüleceği bir grubun varlığı, insan açısından en büyük korkudur. Değersizlik duygusu, insanı daha fazla şeyler yapmaktan alıkoyacağı gibi, yapmadığı işlerin 135


Mehmet Seçkin eleştirisini de alacağından iyice yerleşen bir değersizlik korku­ suyla yüz yüze kalmasına neden olur. Bir liderin insanlardaki değersizlik duygusunu kaldırmak için sarf etmesi gereken ilk çaba, etrafındakileri küçük bir ça­ lışma grubu olarak değerlendirmesi ile başlar. Kendisi bu gruba doğrudan katılır ve maiyetiyle beraber yol alır. Çevresindekile­ rin kararlara katılmalarını mutlaka sağlar, olumlu veya olum­ suz her görüşü dinler ve kararı kendisi alır. İtibar görmek, beğenilmek hayatın önemli unsurlarından ol­ duğuna göre her insanın doğal beklentisi bunlardır. Bu duygu, iyiyi ve güzeli aramanın da en önemli şartıdır. İnsanlar, yaptığı iş ne kadar basit olursa olsun, işine saygı gösterilmesini, kendi­ ne özgü umut ve kabiliyetlerinin takdir edilerek geliştirilmesini beklerler. Bu nedenle liderin nezaket göstermesi, övücü sözleri, kibar tutum ve davranışları, kılık ve kıyafeti moral ve motivas­ yon kazandırmanın önemli etkeni erindendir. (1) Moral değerler, bireylerin yapabilecekleri becerilerin ve üre­ tebilecekleri düşüncelerin olmazsa olmaz koşullarıdır. Moti­ vasyon ise ancak moral kazanmış bireylerin bir maksada bilinç­ li olarak katılımının sağlanmasıdır. Yani moral için motivasyon şart değildir, ancak moral olmadan motivasyon sağlanamaz. Moral ve motivasyonun zayıfladığını gözleyen lider, bu de­ ğerleri sürekli halde tutmaktan da sorumludur. Kazanıldıktan sonra kaybedilmiş ya da zayıflamış moral ve motivasyonların eski düzeyine ulaştırılması eskisinden de daha zor ve zahmetli bir çaba ve süreç gerektirir.

"Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. " diyen Atatürk, elbette ki (1)

Onmuş, Nazım , ]. ôg. Kd. Bnb., Moral ve Motivasyon Kavramları, Atatürk'ün Moral ve Motivasyon Modeli Jandarma Dergisinin 102'nci Sayısının Eki, Ankara, Haziran 2003, s. 1 ,8.

1 36


Atatürk'ün Moral ve Motivasyon Modeli büyük bir asker, devlet ve siyaset adamı, bir halk önderidir. An­ cak O, aynı zamanda çevresine olağanüstü moral kazandıran ve motive eden dahi bir liderdir. ilk gençlik yıllarından ölümüne kadar geçen yaşam kesintisi onun planlı, disiplinli bir moral programı uyguladığını, bireylere ve Türk milletine sistematik motivasyon kazandırmaya çalıştığını göstermektedir. Atatürk'ün moral ve motivasyon kazandırma çabalarını iki ayrı dönem halinde incelemek gerekir. Cumhuriyetin ilanına kadar olan ilk dönemde O'nun moral veren sözleri ve motive eden kararlılığı, öncelikle milletin kurtuluşu için harekete ge­ çirilmesi, bağımsızlığın sağlanmasına yöneliktir. İkinci dönem ise Cumhuriyet sonrasını kapsamaktadır. Bu dönem içinde Atatürk, moral ve motivasyon faaliyetlerini, yeni bir millet yaratma, inkılapları yerleştirme ve yayına ile Cum­ huriyeti sonsuza kadar yaşatma gibi üç ana yönde yoğunlaştır­ m ı ş tı r . C u mhuriye t öncesi dönemde, toplu mda hakim olan duy­ gu, sosyal aşağılık duygusudur. Millet fertlerinin birbirine

güvenmediği, özgüvenin ortadan kalktığı bu kaos ortamında Atatürk'ün, önce dava arkadaşlarına, sonra çevresine ve Türk milletine kazandırdıkları, moral ve motivasyonun gücü açısın­ dan olağanüstü bir örnektir. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı verdiği dönemin en belirgin özelliği, moral ve motivasyonun hemen hiç olmadığı, halkın bunalım ve buhranları iç içe yaşadığı bir dönem olmalıdır. Atatürk'ün o dönemin çöküntüsünü Nutuk'ta şöyle anlatır:

"1 91 9 yılı Mayısın 1 9'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin ge­ nel durumu ve görüşü şöyledir: Osmanlı Devleti'nin içinde bulun­ duğu grup, I.Dünya Savaşı 'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her ta­ rafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın uzun yılları boyunca millet yorgun vefakir durum­ da. Milleti ve memleketi I.Dünya Savaşı 'na sürükleyenler, kendi

137


Mehmet Seçkin hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahıını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça ted­ birler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükü­ met aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekle ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı. Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. itilaf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerek­ li bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilaf donanmalan ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gazi­ antep) 1ngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerf birlikleri, Merzifon ve Samsun'da 1ngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız ta­ rihten dört gün önce, 15 Mayıs 1 9 1 9'da, itilaf Devletleri'nin uygun bulması ile Yunan ordusu da izmir'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her ıarafında Hıristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleş­ tirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar". Savaşmaktan bıkmış, girdiği savaşları kaybetmiş ya da ka­ zanamamış, yoksullaşmış, umutlarını yitirmiş, savaşma ve var olma azmini kaybetmiş olan bir milletin fertlerine moral vere­ bilmek, kurtuluş yolunda motivasyon kazandırmak bu müca­ deleyi kazanmanın ilk ve en önemli koşulu olmuştur. Atatürk, inançlarını bu derece yitirmiş, öz güvenini yitirmiş, daha da kötüsü aşağılık duyguları içinde çırpınan bir milleti harekete geçirmeye çalışmış ve sonuçta da başarmıştır. Atatürk işe ilk önce kaybedilmiş ülküleri ve kutsal amaçlan yeniden kazandırarak, bağımsızlık gibi kimsenin göze alamadı­ ğı değerleri yeniden topluma vererek başlamıştır.m (2)

Onmuş, Nazım, j . Og. Kd. Bnb, age,

1 38

s.

10, 1 3.


Atatürk'ün Moral ve Motivasyon Modeli "İnsanın ruhsal hayatı, gayesi ile belirlenmiştir. insanın bütün etkinlikleri her zaman için var olan belli bir gayeye doğru yönel­ medikçe, etkinliklerini belirleyen, değiştiren ve sürekliliğini sağ­ layan bir gaye bulunmadıkça hiçbir insanın düşünmesi, istemesi ve hayal hurması mümkün değildir. Bu nedenle gerek kişisel he­ defleri, gerekse toplumsal ülküleri olmayan bireyler ve bunlardan oluşan milletler yaşama ve var olma azim ve iradesini kaybetmiş­ lerdir. Gerçekte amaç, yaşamın anlamıdır, gücüdür. Amaçla belirlen­ dikçe yaşam anlam kazanır. Amaç doğrultusunda bedensel, ruhsal beceriler, olanaklar, yetenekler toplandıkça yaşama gücü oluşur. Amaca erişmek insana haz verir, onu mut lu eder. " Büyük Atatürk ise moral ve motivasyon eksikliği ve toplum­ sal aşağılık duygusu konusunda teşhisini dahice ortaya koy­ muştur. Bu konuda şunları söylemektedir:

"Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında mil­ letin de hareketsiz kalmasına, çekingen bir hale gelmesine yol açarlar. Beceri ksizlik ve tereddütte o kadar ileri giderler ki, adeta hendi kendilerini küçük görürler. Derler ki, biz adam değiliz ve olamayız! Kendi kendimize adam olmamıza imhan yoktur. Biz kayıtsız ve şartsız, mevcudiyetimizi neden bir yabancıya bıraka­ lım? Balkan muharebesinden sonra milletin, bilhassa ordunun ba­ şında bulunanlar da, başka tarzda ve fah at aynı zihniyeti takip etmişlerdir. Türhiye'yi, böyle yanlış yollarda batma ve yok olma vadisine sevk edenlerin elinden kurtarmak lazımdır. Bunun için, bulunmuş bir hakikat vardır, ona uyacağız. O hakikat şudur: Türhiye'nin düşünen kafalan, büsbütün yeni bir imanla donatmak. Bütün millete taze bir manevi güç vermek. " 1922 Atatürk'ün adını koyduğu bu taze manevi güç " Ya istiklal, ya ölüm" şeklinde sloganlaşarak özgürlük ve bağımsızlık için harekete geçirilmiştir. Cumhuriyet öncesi yılların halkta ve

1 39


Mehmet Seçkin aydınlarda oluşturduğu çaresizliği Atatürk, önce onların kendi­ lerine güvenmelerini sağlayarak yıkmaya çalışmıştır. Bu konu­ daki karalılık ve düşünceleri ile dönemin moral çöküntüsünü Nutuk'ta açıklar:

"Yaptığım gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır. Bi­ rincisi İngiliz himayesini istemek; i kincisi Amerikan mandasını is­ temek. Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanlı Devleti'nin bir bütün halinde korunmasını düşünenlerdir. Osmanlı topraklannın çeşitli devletler arasında taksimi yerine, imparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı tercih edenlerdir. Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmuştur. Söz gelişi, bazı bölgeler kendilerinin Osmanlı Devleti'nden kopanla­ cağı görüşüne karşı ondan aynlmama tedbirlerine başvuruyordu. Bazı bölgeler de Osmanlı Devleti 'nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlı ülkesinin taksim geleceğini oldu bitti kabul ederek kendi başlarını kurtarmaya çalışıyordu. Efendiler, ben bu kararlann hiçbirinde isabet görmedim. Çün­ kü bu karar!ann dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o tarihte, Osman­ lı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün banndığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da taksimi­ ni sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti onun istiklali padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir ta­ kım boş sözlerden ibaretti. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlamak isteniyordu? O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi ? Efendiler, bu durum karşısında bir tek kara vardı. O da mil li hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk dev­ leti kurmak ! İşte, daha lstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz Sam­ sun'da Anadolu toprahlanna ayak basar basmaz uygulanmasına

1 40


Atatürk'ün Moral ve Motivasyon Modeli başladığımız harar, bu harar olmuştur, kararın dayandığı en güç- . lü muhakeme ve mantık şuydu: Temel ilke; Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet ola­ rak yaşamasıdır. Bu i lke, ancak tam istiklale sahip olmakla ger­ çekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bollu k içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden daha yüksek bir muameleye layık görü­ lemez. Yabancı bir devletin koruyup kollayacağını kabul etmek, in­ sanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyi­ dir! O halde, ya istiklal ya ölüm ! " İşte Anadolu'yu düşman işgalinden kurtaran, yeni, çağdaş ve modern bir devletin doğmasına yol açan tüm hareketlerin moral ve motivasyon açısından çıkış noktası ölmek ya da ba­ ğımsızlık arasındaki tercih farkı olmuştur. İngiliz himayesi, Amerikan mandası, şu ve bu gibi milli is­ tiklali baltalayıcı fikir ve telkinlerin hiçbirini , her türlü propa­ ganda, miting, neşriyat, hatta zora ve mürettep isyanlara karşı Türk milleti kabul etmemiş, Mustafa Kemal'in "Ya istiklal, ya ölüm ! " parolası Türk milletinin şuur ve vicdan rehberi olmuş­ tur. Yılgın kitleleri, ölümlerini isteyecek kadar motive etmek ve ortak hedeflere, ülkülere yöneltebilmek üstün bir liderliğin etrafına dalga dalga yayacağı moral ve motivasyonla mümkün olacaktır. Tüm yaşamında da buna şahit olmaktayız. Kurtuluş Savaşı'ndan zafer ile çıkması ve Cumhuriyetin kurulması toplumda aydınlanma, huzur ve özgüvenin ortaya

1 41


Mehmet Seçkin çıkmasına neden olur. Bu dönemin moral ve motivasyon açısın­ dan en önemli uygulaması Atatürk'ün geçmişi överek, bugünü takdir ederek, geleceğe olan inançlarını artırmaya yöneliktir. O devrimlerin topluma yerleşmesinde hem ısrarlı ve hem de sabır­ sızdır. En ufak bir geri dönüş yaşamadan ve bir an önce toplu­ mun benimsemesini istemektedir.

"Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de çağdaş, batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Mede­ niyete girmeyi arzu edip de Batı'y a yönelmemiş mi llet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin, ayağa bağlı zincirlerle güçlendirildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kı­ rar, yürür. " l 927'ye

geldiğimizde Atatürk'te inkılapların Lutunacağına

ilişkin kaygılarının kalmadığına ve artık Cumhuriyetin nesil­ lere teslim edilebileceğine olan inanç ve güvenin işaretlerini görmeye başlıyoruz.

"Milli karlılık ve bilincin kıymetli eseri olan aziz Cum­ huriyet'in, bugünkü ve yannki neslin demir ellerinde her an yük­ selip sağlamlaşacağına itimadım tamdır". Atatürk açısından moral ve motivasyon kazandırma Cum­ h ll;riyet öncesi dönemden daha kolay olduğunu sandığımız Cumhuriyet sonrası dönem hiç de düşünüldüğü gibi değildir. tık dönemde bağımsızlık, özgürlük gibi manevi kavramlar mo­ tivasyon öğesi olurken, ikinci dönemde yeni rejimin yerleşmesi, sosyal ve siyasal gelişme, değişim ve inkılapların benimsenmesi gibi maddi yaşam unsurları motivasyon ve moral açısından be­ lirginleşmektedir. Unutmayalım ki maddi kültür unsurlarının değişmesi de en az manevi unsurlar kadar zor ve zahmetli mü­ cadeleler gerektirmektedir. Atatürk bu dönemde sürekli Türk devletinin bekasından, zenginlik ve refahtan, eğitimin öneminden, Türk milletinin büyük ve asil bir millet oluşundan, medeniyetin gerek ve

1 42


Atatürh'ün Moral ve Motivasyon Modeli gerçeklerinden söz etmektedir. 1925 yılındaki bir nutku bu dü-. şüncelerinin güzel bir ifadesi olduğu gibi, aynı zamanda zihni­ yet değişiminin gerekliliğini toplumsal bir hedef olarak milletin önüne koyması bakımından önemlidir. Atatürk diyor ki;

"Biz, her görüş açısından medeni insan olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunun sebebi, dünyanın vaziyetini anlamayışımızdandır. Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Bütün Türk ve İs­ lam alemine bakın: Düşüncelerini, fikirlerini, medeniyetin emret­ tiği değişiklik ve ilerlemeye uydurmadıklanndan ne büyük felaket ve ıstırap içindedirler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız, en nihayet son fela­ ket çamuruna batışımız bundandır. Beş altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak zihniyetimizdeki değişmedendir. Artık duramayız; mutlaka i leri gideceğiz, çünkü mecburuz! Millet açıkça bilmeli­ dir: Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız alanlan yakar, mahveder. içinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde layık olduğumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır. " 0)

(3)

Onmuş, Nazım , ] . ôg. Kd. Bnb, age,

s.

14,19.

1 43


SEKİZİNCİ BÖLÜM

LİDERLİK VE SUBAY Lider, kişisel duyguların incelenmesini önlemek için toplu­ luğun büyük kısmının acı duymasına sebep olmamalıdır. Bu makale, 1995 yılında Colin Powelı'ın "A Soldiers 's Way " adlı kitabından özetlenerek Reader's Bigest Dergisi' nin Aralık 1 995 sayısında yayınlanan "Leaming Ta Lead" adlı makalesin­ den tercüme edilmiştir. Liderler açık ve yapılabilir hedefler koymalı ve başarı lması için uygun metodlar uygulamalıdırlar. Aksi takdirde, bunlar sa­ dece zaman, kaynak ve daha acısı insan hayatının israfına sebep olur. Birliğinizdeki her personele ulaşacak ve dokunacak yollar bulun. AsLlarınızın fert olarak önemli olduklarını ve kendile­ rinden daha büyük bir bütünün parçası olduklarını hissettirin. Uzmanlara fazla güvenme; zira onlar muhakemeden çok te­ orik bilgiye sahiptirler.

"Kıtada edindigim uzun tecrübeler sonunda nelerin askeri ha­ rekete geçireceğini öğrendim. Her asker kazanmayı sever. Onlar yapmaya deger bir amaç için olduğunu gördükleri sürece, kendile­ rini yüksek standartlarda tutan ve kapasitelerini zorlayan liderle­ re saygı duyarlar. " ( 1 ) (1)

Powell, Culin, Org, Derleyen: Persico, joseph, Liderlik Ögretmeyi Öğrenme. Jandarma Dergisi, Ankara, Mart 1997, s. 2,4.

1 44


Liderlik ve Subay Liderlik, kişilere, müşterek hedeneri ele geçirmek için bü­ tün güçlerini kendi istekleri ile sarf ettirebilme sanatıdır. Lider ise kişileri müşterek hedeflere kendi istekleri ile yönlendirerek onlara, bütün güçlerini bu yolda sarf ettirebilen kişidir. Lider­ lik, insanları ortak bir amaca yöneltme kapasitesi ve isteği olup, dinamik ve kişisel bir süreçtir. Liderliğin temel fonksiyonu; astları veya takipçileri, örgüısel amaçlara kendi istekleri ve bütün güçleri ile katkıda bulunma­ ya ikna ve sevk etmektir. Mareşal Montgomery'ye göre: "Lider, bulaşıcı "iyimserlik"

taşıyan hiŞidir. Lider için hesin ve nihai test, yanından aynldığı­ nızda geleceğe ümit ve güvenle bakmanızdır. " Liderlik kavramı; başı çekme, rehber olma, yöneltme ve önder oma anlamında kullanılmaktadır. Her toplumda ve örgütte ortaya çıkan lider­ ler incelendiğinde, onların da bir grubun parçası olduğu görül­ mektedir. Ancak liderler, bir grubun parçası olmasına rağmen, bu gruptan ayrı özellikleri olan, başarı ve başarısızlıklarda çev­ relerini etkileyen seçkin insanlardır. Liderlerin başarısı; etrafın­ daki kişilerin haklarını koruması, onları amaçlarına ulaştırması ve sonuçta hem kendinin hem de onu izleyenlerin hedefe ulaş­ masına bağlıdır. Liderlik, bir özellikte çok iyi olmak değil , tüm özelliklerin toplamında çok iyi olmak ve karizmasıyla bu özellikleri kendi­ ne özgü bir şekilde bütünleştirmektir. Bu gerçeğin en güzel örneği de Yüce Atatürk'tür. Falih Rıfkı Atay şu şekilde dile getirmektedir:

"Ôyle şartlar içinde Mustafa Kemal'in yaptığını yapabilecek cesarette demiyorum, belki ondan daha gözü pekleri vardı; azmin­ de demiyorum, belki onun kadar azimlileri vardı; bilgili de demi­ yorum, şüphesiz ondan daha bilgili alanlan vardı; fakat kırk yıllık ömrümde onun liderlik dehasında hiç kimseyi görmedim. "

145


Mehmet Seçkin Çok az terim "liderlik" kavramı kadar askerliği hatırlatmak­ tadır. Liderlerden bahsedilince akla gelen isimler genellikle ünlü komutanlar olmaktadır. Bu akla gelen isimler dışında da liderlik vasıfları olan her kademede birçok insanın bulundu­ ğunu söylemek mümkündür. Liderlik kavramı, silahlı kuvvet­ ler için eskiden olduğundan daha önemli hale gelmiştir. Hem eğitim safhasında, hem de muharebede başarının temel unsuru liderliktir. Kelime anlamı ile ordu beyi anlamını(sü+bay) taşıyan su­ baylar için liderliğin ayn ve özel bir konumu vardır. Bunun son derce idrakinde olan Yüce Atatürk "Kumandan ve Zabitan ile Hasbıhalinde" "Ey altı yüz yıldır çarşafa bürünmüş, beş bin yılın açı k alınlı Türk kadını! O beş bin yıllık geleneklerini bugünkü su­ baylann emrine verdiğin çocuklanna ninni yaktın mı ? Bu ninnile­ rinle onlarda bir seciye yarattın mı?" Çünkü o subayın bir millet için ne ifade ettiğini çok iyi biliyordu. Bunu daha 1920'de Afyon Kara hisar Kolordu Dairesi'nde subaylara hitaben yaptığı konuşmada;

"Dünyada insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağım­ sızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcu­ diyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur. Ordu düşmanla­ rımızın birinci hedefidir. Kuvvetli olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkum ve esir vaziyettedir. Böyle bir mille­ tin bağımsızlığı gasp olunur. Milletimiz ordusundan yoksun bırakılma girişimiyle karşı karşıyadır. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvet­ mek aşağılamak lazımdır. Kumandanlanmıza ve subaylanmıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzeti nefsini yok etme­ ye gayret ettiler. Millet, bağımsızlığınızın korunmasını ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. işte subaylann yüce olan vazifesi budur. Milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar, fedakarlar sınıflarının 1 46


Liderlik ve Subay en ônünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlanmız herkesten evvel onları öldürürler. Onlan aşağılar ve hor gôrürler. " şeklinde ifade etmiştir. Subay zayiatının er zayiauna oranı en yüksek olan harp olarak dünya tarihine geçen İstiklal Savaşı­ mızda, Türk subayı Ata'sının bu teveccühüne mazhar olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. İstiklal Harbinden sonra da Cumhuriyet tarihimiz boyun­ ca Atatü.rk'e, laik ve demokratik Cumhuriyetimize, ülkemiz ve ulusumuzun birlik ve bütünlüğüne göz diken her tü.rlü iç ve dış şer odakları, öncelikle Türk subayını hedef almış, ona saldırmış ve halkın ona olan sevgisini yok etmek istemiştir. Bugün de Yüce Atatürk'ü.n bu sözleri en az o günlerdeki kadar gerçekliğini korumaktadır. Son dönemde ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynanan oyunlar ve içeriden ve dışandan silahlı kuv­ vetlerimize yöneltilen saldınlar da bunu teyit eder mahiyette­ dir. Bu nedenledir ki Yüce Atatürk, bir başka konuşmasında su­ baylara hitaben; "Üzerinizde taşıdığınız vazifenin sorumluluğunu müdrik olarak çalışın! Çünkü Türk milleti ne zaman yükselmiş

ise Türk subayının omuzlarında yükselmiştir. " buyurmuşlardır. ( 1 918)(2)

(2)

Hasanhanoğlu, Cihandar, j . Kur. Alb., Liderlik ve Subay, Jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz 2004, s. 1,2.

147


DOKUZUNCU BÖLÜM

NESİLLERİN RÜYASINI KENDİ NABZININ AHENGİNDE DUYAN ADAM: ATATÜRK 1 . Bir insanı "Atatürk" Yapan Realiteler Tanpınar, "Mussolini'ye dair" bir yazısında milletle kitlenin farkına değinir ve bir diktatörün "kitle adamı'', gerçek liderin ise "millet adamı " olduğu tespitinde bulunur.

"Millet hayatın muvazenesidir. Kitle ise bu muvazenenin bozu­ luşundan çıkar. Millet adamı, bu muvazenenin dehasını kendinde duyandır. Kitle adamı, kudretini zümreden alır ve onun sayesinde hükmeder. Birisi yapıcıdır. ôbürü yapsa bile sonunda hendi eliyle gene yıkar. Atatürk millet adamıydı. Mücadelesini hürriyet fikri için onun etrafında yaptı. Hakiki şef milletten doğar, zümreden gelmez. Atatürk milletten gelmişti. " Bu millet adamı, "küçük, büyük daima bir hedefin peşinde yaşamıştır. " Tanpınar onun meziyetlerini sıralarken ilk olarak iradesi, zekası ve emsalsiz realite duygusundan bahseder ve bu meziyetlerin bir insanda pek nadir olarak birleştiğini de ilave eder.

"Onun eriştiği ve yaşadığı yükseklikte pek az insan onun kadar etrafıyla şan ve şeref paylaşmaya razı olur. "

1 48


Atatürk Tanpınar, Milli Mücadele'nin kazanılmasında az önce sıra­ ladığımız özelliklerin en büyük etkenler olduğunu düşünür ve Atatürk-İsmet İnönü. dayanışmasını hatırlatır:

"Biz tarihimizin yeni devrine Atatürk-ismet İnônü kardeşliğin­ den girdik. Yeni ordunun ve cephelerin tanziminde genç kumanda­ nın tekliflerini her ne pahasına olursa olsun kabul ve tatbik etmesi zenginliklerinden biri olan bu itimat duygusunu beyhude yere har­ camadığını gösterir. Milli Mücadelenin ilk büyük zaferi bu işbir­ liğidir. Bizde en cömert manasıyla iş arkadaşlığı bu iki zekanın birbirini tanımalarıyla başlar. " İşte, Tanpınar'a göre Atatürk'ü "Atatürk" yapan realiteler bunlardır.

2. Atatürk'ün Çıraklık Devri Yoktur Tanpınar, Atatü.rk'ün yetiştiği ortam zaman ve mekan fak­ törlerini de göz önünde bulundurarak şu şekilde dile getirir: Halk için yetişmişti, refah vasıtaları kıt bir zümreye men­ suptu, ızdırabı, yoksulluğu genç yaşında tatmıştı. İstikbali ve emniyeti yabancı , ihtiraslı unsurların azgınlığı ile her an tehdit altında bulunan; etrafındaki tehlikenin şuuruna halka mahsus hassaslıkta sahip Rumeli Türklüğü içinde büyüdü.. Belki de zekasının hadiseler karşısındaki o daimi uyanıklığı bu sonuncu şarttan geliyor. Mustafa Kemal'in çocukluk, ilk gençlik yılları, Balkan komitacılarının dört bir yanı yangına, kana boyadıkları yıllarda geçer. Atatürk'ün çıraklık devri olmadığını , daima karşısına geçer geçmez kavradığı vaziyetin tek adamı olduğunu gören Tanpı­ nar, O'nun her yeni işe, biraz evvel bırakmış gibi giren, asıl ya­ pacağını adeta "Millt Mücadelede dikkat israfı denilen şeyi bula­

mazsınız".

1 49


Mehmet Seçkin 3. Kıt'a Hayatı O'nun Cenneti idi Tanpınar, ısrarla Atatürk'ün kıtaya, askerliğe, komutanlığa olan bağlılığını vurgular. "Kıta hayatı onun cenneti idi" cümle­ sini okuyunca, zihnimizde hemen O'nun "Mekteb-i asli k ıtadır" vecizesi uçuşuverir. Atatürk'ü anlayabilmek için O'nun "asker yetiştiğini ve ku­ mandan olarak yaşadığını, şahsi haslet ve meziyetlerinin bu mes­ leğin nizamında yoğrulduğunu, sevk ve idarede geliştiğini ilk önce düşünmek " gerektiğini hatırlatan Tanpınar, bu dehada askerli­ ğin terbiyesinden gelen birçok şeyin var olduğunu ve "üslubuna vanncaya kadar asker ve tabiyeci tertip edeni" olduğunu söyler. "Yaratılışın bol bol kendisine bahşettiği şahsi cazibe ve nüfuz, öm­ rünün büyük tecrübesi olan kumandanlıktan gelmiştir". Çocuklu­ ğundan itibaren hayatının tek ideali askerlik olan bir insan için böyle bir benimseyiş çok görülmemelidir. Milletimizin bugünü ve geleceği ile ilgili her alanda bir atılım içerisinde bulunan Atatürk; "siyasette, inkılapta, dış politikada hatta kültüre ait dü­ şüncelerinde daima büyük kumandan olarak görünür. " Tanpınar, Atatürk'ün "zamanı kullanma şeklinde" dahi bir kumandan­ lık dehasını görür: "Türk inkılabının yürüyüşündeki çabukluk, elindeki kuvvetleri beyhude yere yormadan neticeyi almak iste­ yen bir kumandanın iradesini ilk bakışta gösterir. " Atatürk'ün, Tanpınar'ın ifadeleri içinde yerini bulan yaklaşımındaki ordu­ muzun ve de milletimizin çağdaşlaşması istikametinde asıl esp­ riyi kavramamız gerekmektedir.

4. Büyük ve Şümullü Manasıyla Kahraman Kahraman kelimesinin anlamını kavrayabilmek ıçın "Atatürk'ün hayatını görmek ve üzerinde düşünmek yeterlidir. " Tabii ki kahramanlık duygusunu varlığında hissedip yaşa­ yan bu deha "en çaresiz kaldığı zamanlarda bile iktidar mevkii ile pazarlığa girmemiştir. " 1 50


Atatürk Milletin ümit ve beklenti dünyasını çok iyi tahlil etmiş olan . Atatürk; "Realite duygusu, vazife hissi milli davalarda maceradan sakınması.ferdi hayatından ihtirası bir kalemde atması, daima bir kuvvetler ve imkanlar muhasebesinde yaşamasını sağlayan mu­ vazene ve ölçü fikri, her şeyden evvel bir hukuk devleti ve ekip

adamı olması " itibariyle de ulusuyla bütünleşmiştir. Öyle ki bu bütünleşmede şahsını aradan çıkarıp milletini ön plana alacak kadar da kendini "fert hayatından" sıyırarak "topluluk " hayatına adamıştır. Atatürk, böyle bir hayat anlayışıyla bir hamlede ölü­ mü yenmiştir. Şu cümleler de Atatürk'e aittir: "Ben bu çınarda milyonlarca yaprağın arasında bir yaprağım. Mesele benim devamım değil, bu çınann devamıdır. O devam et­ tikçe ben devam etmiş olacağım. Sonsuz zaman içinde onun varlık­ lı gövdesinin yükseldiğini bilmek benim için yetişir. Milyonlarca kuş her akşam onda toplanacak, her sabah şafakla oradan geniş mekanı fethe uçacak. Mevsimler değişecek, devirler geçecek; fakat o daima zamanın ve mekanın hakimi kalacak. " Bir insanın, nesil­ lerin rüyasını nabzının ahenginde nasıl duyabileceğini , sanırım bu söz yeterince açıklamaktadır. 5. Sevgi Mesleğinin Doğar Doğmaz Alnından Optüğü Adam İnsan varlığının en kutsal değerlerinden biri, belkide birinci­ si, sevmek ve sevilmektir. Kıymet bilir bir topluluk içinde seven insan, sevgisinin karşılığını sevilerek görür, işte Atatürk de, sev­ gisinin her türlü alışverişinde bulunmuş ve bir milletin sevgi bur­ cunda bir bayrak gibi dalgalanmıştır. Napoleon'u anarak bir karşı­ laştırma yapan Tanpınar, adeta sevgideki gücün sözdeki etkisini göstermek ister: "Muharebe meydanında hiç şaşırmayan Napole­

on hemen her meclisten mağlup çıkardı. Danltmadan ağız açtığı pek az vaki idi. Mustafa Kemal ise sôzü ile karşısındakini kendine bağlardı. " Ve Tanpınar'ın "Sevilen Adam " Serenadı:


Mehmet Seçkin "Zafer ağacının meyvesi zannedildiğinden çok boldur. Az olan şey, sevgi bahçesinin gülüdür. Az olan şey, vatan ve millet hudutlan­ nı aşarak bütün dünyaya taşan sevgidir, imparatorluklar kuran, en usta kimyagerler gibi dağınık insan unsurlannı dehalarının potala­ nnda eritip millet dediğimiz hayatiyet külçesini yapan nice büyük­ ler geçmiştir ki yaşadıklan devirde sevilmek şöyle dursun, asırlar­ dan sonra yapılan işe hayran olan tarihçiler bile, adlannı anarken bu hayranlıklarına en ufak bir sevgi duygusunu bir türlü kondura­ maz/ar. Onlar şan ve şevketleri içinde yaldızla mumyalanmış gibi yaşayıp ölenlerdir. Atatürk, sevgi meleğinin doğar doğmaz alnın­ dan öptüğü adamdı. Onun içindir ki, daha hayatta iken tarihte des­ tan onu paylaşamıyordu. Hakikat budur ki, o gözümüzün önünde ve şüphenin esas olduğu bir asırda bir efsane kahramanı olmuştu. " 6. Ebedi Deha İçin Ölüm Yoktur Her varlık içi n m u kadder olan son , Atatürk için de geçerlidir, fakat bir farkla: "Bir insana Benim naçiz vücudum bir gün

. . . " diye başlayan sözü söylettiren deha farkıyla. Ve bu sözün Tanpınarca açıklaması:

"Atatürk öldü. Hayı r, ebedi deha için ölüm yoktur. Cemiyet hayatı gölge tarafı olmayan yekpare bir aydınlıktır. Kendi mu­ _ kadderatını bu kadar kuvvetli bir şekilde milletinin mukaddera­ tına bağlayan insanlar ölmez. ôlmedi; bütün cenk meydanların­ dan kendisine yol arkadaşlığı yapanlar gibi milletin geleceğinde çoğalmak için gitti. Olen onlann fani varlığıdır. Topraktan gelen her şey toprağa gider. Devam eden, cemiyet hayatının güneş kadar aydınlık mucizesidir; dünü bugüne, bugünü yanna bağlaya bağla­ ya zamanın ve nesillerin üzerinden aşarak uzanan süreklilik zin­ ciridir; her şeyin ve her talihin üzerinde kalması lazım gelen, o her an sesini içimizde işittiğimiz yaşama iradesidir. " m (l)

Turna, Erdal , ] . Ütğm. , Nesillerin Rüyasını Kendi Nabzının Ahenginde Duyan Adam, Atatürk, jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz 2004, s. 2,4.

152


ONUNCU BÖLÜM

BİR MİLLETİN YARATTIGI LİDER: ATATÜRK 624 yıl süren bir Cihan İmparatorluğu'nun külleri üzerin­ de bir ulus-devlet kurma başarısı gösteren ve devrimleriyle Türkiye'yi ulus-devletleşme süreçlerinde "model ülke" olarak ortaya çıkaran Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, liderlik özel­ likleri bu çalışma evreninin konusunu oluşturacak. İslam dün­ yasına kökünü ulustan alan demokratik-laik bir Cumhuriyet armağan eden Atatürk, kimilerine göre tipik bir Asya diktatörü, kimilerine göre uluslararası öneme sahip bir lider, kimilerine göre ise Anadolu coğrafyasının bugüne dek yetiştirdiği ender önderlerden birisidir. Ne var ki, tüm bu nitelendirmeler ister lehte olsun isterse aleyhte, Mustafa Kemal'in haklı ününü dünyanın dört bir ya­ nında patlak veren özgürlük mücadeleleri, ulus-devletleşme aşamalarında perçinlemiş uluslararası bir değer olduğu gerçe­ ğini değiştirmez. Onun karizmatik kişiliği, olaylara müdaha­ le edebilme gücü, çok hassas dönemlerde tek-partisinde izin verdiği çok-seslilik yönelimleri, içte ve dışta sergilediği denge politikaları, risk alabilme yetisi, Atatürk'ün liderlik sanatını ne denli iyi bildiğini ortaya koyar niteliktedir. Tarihin akışı çok farklı biçimlerde değiştirilebilir ya da tari­ he farklı müdahalelerde bulunmak mümkündür. Bu müdaha­ lelerin arkasında duran güçlerden bir kısmı tarihe ancak kendi

1 53


Mehmet Seçkin hayatlarının izin verdiği ölçülerde müdahalelerde bulunabil­ mişlerdir. Oysa liderliğin en temel ölçülerinden birini kalıcı­ lık, yani geçmişten bugüne, bugünden geleceğe bırakılan mi­ ras oluşturmaktadır. Bu noktada Fransız tarihçi Hobsbawm'ın Mustafa Kemal'in dehasına ilişkin sözleri anlamlıdır:

"Bununla birlikte lslami dünyanın gerçek devrimcileri ve bu dünyada en yüksek noktaya ul�anlar, yukarıda gördüğümüz gibi lslami olmayan modem sekülerlik yanlılanydı . Bunlar Türk fesinin(bir. 1 9.yüzyıl icadı) yerine siperli şapkayı, İslami Arap harf­ lerinin yerine Latin harflerini geçiren ve aslında lslam, devlet ve yasa arasındaki bağlantılan koparan Kemal Atatürk gibi kişilerdi. " Mustafa Kemal'in sadece çok iyi bir asker olmakla kalmadı­ ğı, devlet adamlığı görevinde de hayli önemli sınavlar verdiği, gerek 1 923- 1 938 arası uygulanan ekonomik kalkınma prog­ ramları, gerekse Türkiye Cumhuriyeti'ne hükmü şahsiyetini veren ilkelerin tutarlılığında kendisini gösterir. Ankara'da yılın belirli zamanlarında ziyarete açılan ve 4 bin eserden oluşan kitaplığına bakılırsa Atatürk'ün pozitivizm, Fransız ihtilali ve özgürlük düşkünü Türk yazarlardan etkilendiği söylenebilir. Mustafa Kemal'in, kitapların altını çizerek okuduğu ve en fazla Rousseu'nun yanı sıra milli egemenlik, Cumhuriyetin erdemleri ve aydınlanma döneminde tartışılan kavramlara da ilgi duydu­ ğu anlaşılmaktadır. Etkilendiği Türk yazarların hayalcilikleri ve soyutlamalarının dışına çıkabilen Mustafa Kemal, "özgürlük, adalet, eşitlik " isteyip de bu kavramların gerçek anlamları ve toplumsal yayılımı hakkında somut fikir sahibi olamayan İbra­ him Şinasi Efendi, Namık Kemal, Tevfik Fikret gibi yazarların yanılgısına sürüklenmemiş, peşine düştüğü kavramların gerçek anlamlarının, sonuçlarının somut anlamlarına inmeyi başar­ mıştır. Sırf bu özelliği bile Mustafa Kemal'in liderlik dehasının yetkinliğine ilişkin somut bir örnek oluşturmaktadır. O ) (1)

Dural, Baran. age,

154

s.

27,29.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Mustafa Kemal'in liderlik özellikleri kronolojik bir sıra içinde yeri geldiğince olanca detayıyla irdelenecek. Ne var ki Mustafa Kemal Atatürk'ün kronolojik bağlamda liderlik özel­ likleri aktarılmadan önce liderliğin ne anlama geldiği, Mustafa Kemal'in ideolojisini biçimlendiren kavramların neler olduğu, bu temel kavramları ortaya atan düşünürlerin temel görüşleri hakkında çeşitli değinilerin yapılacağı bir kavramsal çerçeveye yer vermek yararlı olacaktır. Bu kısa kuramsal açıklamaların hemen ardından ise Mustafa Kemal'in şahsında onun liderlik sanatına yaptığı katkılar ve Atatürk'ün diğer dünya liderlerine karşı özgünlüğü somut örneklerle işlenecektir. 1 . Kuramsal Çerçeve Liderlik kavramı siyaset sosyolojisinin yakından ilgilendiği bir kavramdır. Değişik lider tipleri olabileceği gibi, liderlerin kendilerini içlerinde yaşadıkları topluma kabul ettirebilmeleri açısından uygulayacakları farklı metotlardan da söz edilebilir. Örneğin Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcında Mustafa Keınal'in güttüğü strateji hedefe varabilmek uğruna bazı nihai amaçların son kerteye değin saklı tutulması gerektiği yönündeydi. Zira o günün siyasal şartları ve başarının yolu, neyi ne zaman söy­ lemeyi bilmekle doğru orantılıydı. Toplumun doğru zamanda doğru hedefe yönlendirilmesi, sonuç alabilmenin ilk kuralıydı:

"Türk ata yurduna ve Türk'ün bağımsızlığına saldıranlar kim­ ler olursa olsun, onlara bütün ulusça silahlı olarak karşı çıkmak ve onlarla savaşmak gerekiyordu. Bu önemli karann bütün gerek­ liliklerini ve zorunluluklarını ilk gününde açıklamak ve söylemek, elbette yerinde olmazdı. Uygulamayı bir takım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve düşüncelerini hazır­ lamak ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya çalışmak gere­ kiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ancak 9 yılda yaptıklanmız bir mantık dizisiyle düşünülürse, ilk günden bugüne dek izlediğimiz 1 55


Mehmet Seçkin genel gidişin, ilk karann çizdiği çizgiden ve yöneldiği amaçtan hiç ayn lmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır. " (2) 2. Lider ve Blöf Liderler her zaman en iyi şartlar altında görev yapmazlar. Hatta çoğu uluslararası önder, zor şartların, içinden çıkılamaz durumlardan aldıklan olumlu sonuçların etkisiyle bulundukla­ rı yerlere gelirler. Bazı zamanlarda liderler, ellerindeki kartların kuvvetine bakmadan blöf yapma ya da rest çekme yoluna git­ mişlerdi. Churchill'den Mustafa Kemal'e her lider önderlik ha­ yatları boyunca bu metotlara hayatlarında en az birkaç kez baş­ vurmak zorunda kalmışlardır. "Askerlik hayatımın ikinci büyük dönüm noktası" olarak nitelendirdiği Trablusgarp günlerinde, Mustafa Kemal'in yukarıda belirtilen durumla nasıl karşılaştı­ ğını yine Kinross'tan aktarmak uygun olacaktır:

"ltalyanlar Trablus'u, Bingazi'y i ve Libya'nın diğer limanlarını çabucak ele geçirmişler, Tobruk'la çevresindeki yüksek tepeler­ de sağlam bir savunma durumu almışlardı. Türklerin karargahı şehrin batısına düşüyordu. Ellerinde ancak küçük bir garnizon kuweti vardı. Daha çok Sünni kabilelerinin yardımına bel bağla­ mışlardı ki, Enver'in gösterdiği bütün çabalara rağmen, onlara da tam olarak güvenemiyorlardı. Enver bir şeyh kıyafetine bürünmüş olarak gösterişli bir çadırda Araplan kabul ediyor ve onlara altın dağıtıyordu. Araplar yine de dövüşmeye yanaşmıyorlardı. Enver'den geri kalmayı kendine yediremeyen Mustafa Kemal de hemen onunki gibi bir kılığa girdi. Şeyh kıyafetinin kendine çok yakıştığını gördü. Sonradan bu kılığıyla Kahire sokaklannda dola­ şıp gösteriş yapacaktı. Ama Mustafa Kemal, askerlik bakımından Enver'den daha gerçekçi davranıyordu. Siperleri at üstünde denet­ ledikten sonra şeyhleri ve kabile reislerini bir toplantıya çağırdı.

(2)

Dural, Baran, age,

1 56

s.

3 1 ,32.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Düzensiz bir kalabalıkla karşılaştı. Çoğunun elinde modası geç­ miş tüfeklerden ve sopalardan başka silah yoktu. Mustafa Kemal hepsinin önderi durumunda olan Şeyh Mebre'y i huzuruna getirt­ ti, ona "din kardeşim" diye hitap ederek İslam illerini Tobruk'un doğusunda, savunma bakımından zayıf olan bir kesime geceleyin saldırmayı teklif etti. Ama Şeyh bu kadar kolay harekete geçecek adamlardan değildi. Sopadan başka silahlan pek bulunmayan adamlarının dövüşe­ meyeceklerini ileri sürdü. Bunun üzerine Mustafa Kemal de cebin­ den bir defter çıkardı ve içinden bir şeyler okur gibi :yaptı. Sonra, "Senin kim olduğunu şimdi anladım, Şeyh Mebre" dedi. "Mısır'day­ ken senden bana söz etmişlerdi. İtalyanların hesabına çalışan belli başlı casuslardan biriymişsin. Ben buraya 1talyan casuslanyla de­ ğil, ülkeleri uğruna dövüşe hazır olan Araplarla görüşmeye geldim. Daha fazla konuşmakta fayda yok. Ben daha hazırlıklı ve daha iyi donanmış olan öteki kabileleri destekleyeceğim. " Bu manevra başarılı oldu. Ertesi gün Şeyh, öbürlerinin yar­ dımına tenezzül etmeyerek sadece kendi kabilesiyle saldırıya geçeceğini bildirdi. Araplara birkaç tüfek dağıtıp, nasıl kulla­ nacakları da öğretildikten sonra, saldırı sabaha karşı yapıldı ve başarıyla sonuçlandı. Yetmiş kadar top ele geçirilmiş ya da yok edilmiş ve iki yüz İtalyan esir alınmıştı. Bu İ talyan askerleri bundan sonraki çöl seferlerinde de görüleceği gibi artık sava­ şa devam etmeyecekleri için sevinçliydiler. Türkler bu esirleri, Sahra'dan ya da Mısır üzerinden, nasıl yolunu bulursa, ülkele­ rine dönmek üzere salıverdiler.O)

3. Lider ve Tecrübe Bununla birlikte, Tobruk'u ele geçirmek imkansızdı. Kıyı boyundaki öteki kalelerde olduğu gibi, burada da Türklerin

(3)

Dural, Baran, age,

s.

1 68 , 1 7 1 .


Mehmet Seçkin elinden gelen tek şey, sadece ltalyanlann surlardan dışarı çıkma­ sını önleyebilmekti. Bu savaşta Türklerin tek başarısı, İtalyanları yardımcı birlikler getirmek zorunda bırakmaları oldu ki, deniz yoluyla geldiği için bunu da önlemeye imkan yoktu. Bu savaş, böylelikle Mustafa Kemal'e sonradan Gelibolu savaşında çok işine yarayacak olan bir askerlik dersi verdi: "Deniz üstünlüğü­

nün önemini ve denizden topçu ateşiyle desteklenen bir düşmanın, haraya çıkarma yapmasını önlemenin imhdnsızlıgını anlamış oldu. ". Mustafa Kemal, gönüllü olarak katıldığı Trablusgarp Savaşı'nın meyvelerini neden sonra alabilecek ve binbaşılığa terfi ettirilecekti. Trablusgarp akmlan sonuca ulaşamıyordu . Kıyıda arkasın­ daki donanma desteğiyle tutunan bir askeri birliğin tuttuğu yerden atılması çok zordu. Mustafa Kemal, bu gerçeği kolaylık­ la kavramıştı ve bu savaşta öğrendikleri Çanakkale Savaşı'nda . kendisinin çok işine yarayacaktı. İyi bir lider edindiği dersler­ den her zaman yararlanmalıydı. Yararlandı da. Trablusgarp'ta edindiği tecrübelerle hazırlandığı savaş stratej isini Çanakkale savunmasının eksenine yerleştiren Mustafa Kemal, kendisini halk kahramanı yapacak savaşı Trablus'ta edindiği tecrübeler­ den de yararlanarak nihayetine erdirebilmişti. Liderlerin bir diğer özelliği de kendisine inanan insanları durum ne denli ağır olursa olsun ümitsizliğe düşürmemesidir. Nitekim bir sonuca varmayan çarpışmalarıyla Deme seferini çok can sıkıcı bulan Mustafa Kemal, yine de İstanbul'daki ar­ kadaşı Salih'e, kahramanlık havasıyla dolu bir mektup yazarak, liderlere yakışan bir diğer niteliği sergilemiş oluyordu. Ancak burada bir liderin kullandığı üsluba da dikkat etmek gerekiyor­ du. C4l

(4 )

Dural, Baran, age,

1 .58

s.

1 70 , 1 7 1 .


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk 4. Mustafa Kernal'in Tutumu Mustafa Kemal, Türkiye'nin alelacele savaşa girmesine karşı gelmişti. Ama artık bu iş olup bittikten sonra bütün enerj isi ve yurtseverliği ile kendini savaşa verecekti. Ancak İttihat ve Terakki yönetimi başlangıçta Mustafa Kemal'i savaşın dışında tutmak istiyorlardı. Savaş sürüp gittikçe Mustafa Kemal'de sa­ bırsızlıkla kıvranmaya başladı. Artık yarbay olduğu için tümen komutanlığına hak kazanmıştı. Enver Paşa'ya yazarak rütbesine uygun bir görev istedi. Ancak Enver Paşa, Sofya'da ataşemiliter (Askeri Ataşe) olarak kalmasının en önemli görev olduğunu ileri sürerek bu talebi geri çevirdi. Ancak savaşın 2-3 haftayla sınırlı kalmaması Mustafa Kemal'in de diğer tüm komutanlar gibi cepheye sürülmesini zorunlu kılıyordu ve ona eskiden ta­ nıma fırsatı bulunduğu Gelibolu'nun yolu gözükmüştü.( 5 )

5. Çanakkale Savaşı'nda Bir Kahraman Mustafa Kemal , Gelibolu bölgesi ni, Balkan Savaşı sırasın­ da Bulgarlara karşı yürütmüş olduğu harekattan tanıyordu. Karargahı, o zaman da, şimdiki gibi Maydos'daydı. O zaman yarımadanın savunmasına dair kesin görüşler edinmişti. Bun­ lar öteki kurmayların düşünceleriyle çelişiyordu. Onlar kıyıda yeterli bir tel örgü tahkimatı yapmakla düşman çıkarmasının önlenebileceğini, Mustafa Kemal tersine, denizden topçu ate­ şiyle desteklenen herhangi bir düşmanın, karaya çıkabileceğini ve savunmanın görevinin bundan sonra içerideki mevzilerin­ den hareketle düşmanı püskürtmekten ibaret olduğunu ileri sürüyordu. Savaş düzeniyle ilgili olarak Rauf beyle tartıştığı bir sırada düşman önüne dikilecek tel örgülerin bir anlam ifade etmedi­ ğini, çünkü arkasında kuvvetli bir destek bulunan herhangi bir

(S)

Dural, Baran, age,

s.

1 83 .

159


Mehmet Seçkin gücün tüm dikenli tellerin en kısa zamanda alt-üst edebilece­ ğini kaydeden Mustafa Kemal, Çanakkale'de çatışmaların va­ rabileceği boyutu en net tahmin eden komutandı. Benzer bir tahmini Büyük Taarruz'da da yapacak olan Mustafa Kemal, Yu­ nan ordularının çok güvenerek iki ayda aşılamaz zannettiği tel örgüleri birkaç saat içinde yerle bir ederek, yüksek savaş deha­ sını bir kez daha gözler önüne serecekti. Aslında Alman komutanlar da, savunmanın, yalçın tepele­ ri tutmak ekseninde düğümlendiğine inanıyorlardı. Ne de olsa karaya çıkan düşman yarımadayı düşürebilmek uğruna bu te­ pelere saldırmak zorunda kalacak ve bu unsur savunmaya güç katacaktı. Cephenin Alman komutanı Liman Yon Sanders, kıyı şeridine küçük oyalayıcı birlikler serpiştirdikten sonra elinde kalan asıl kuvvetleri iç hatlarda yoğun biçimde örgütlemeye girişti . Ne var ki, esas problem saldırının nereye yapılacağını sezinleyebilmekti. Yon Sander, Çanakkale Boğazı'nın Asya kı- . yılan veya Bolayır'dan baskın yiyebileceğini hesaplamış, asker­ leri bu ihtimaller dahilinde dağıtmıştı. Mustafa Kemal'e bağlı birlik, 1 9 . Tümen'di ve bu kuvvet Maydos'ta yedek güç olarak kullanılmak ı1zere bırakılmıştı. (6)

6. Lider ve Savaş Meydanı Mustafa Kemal ise Yon Sanders gibi düşünmüyordu. Ön­ ceki tecrübeleri çıkarmanın, Heles Burnu (Seddülbahir) ya da Kabatepe'ye yapılmasını bekliyordu. Araziyi tanıdığından her iki noktadan başlatılacak bir saldırının başarı olasılığını yük­ sek görüyordu. Nitekim 25 Nisan sabahı kara taarruzunun ad­ resi belli oldu. İngilizler Helles Burnun'dan, Avustralyalılarla Yeni Zenlandalılar da Kabatepe'nin kuzeyinden asker çıkarma­ ya başlamışlardı. Mustafa Kemal, daha sonra pek çok kez ola­ cağı gibi, bir defa daha haklı çıkmıştı. Mustafa Kemal, derhal (6)

Dural, Baran, age,

1 60

s.

1 8 3 , 1 84.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Arıburnu'na çıkan düşman kuvvet gözetleme taburunu geri püskürttü. Daha sonra Kemalyeri adını alacak mıntıkaya kadar ilerleyen Mustafa Kemal, Conbayırı'na ulaştığında cephanesiz kalarak kaçmaktan başka çare bulamayan Türk askerleriyle karşılaştı. Türk birliği düşman gözetleme kuvvetlerince kovalanmak­ taydı. Askerlerin hiç cephanesi bulunmadığını anlayan Mustafa kemal, çoğu komutanın karar vermeye cesaret edemeyeceği bir konuda tarihi buyruğunu açıkladı. Zaman risk alma zamanıydı:

"Düşmandan kaçılmaz" dedim. "Cephanemiz kalmadı " dediler. "Cephaneniz yoksa süngünüz var" dedim. Ve bağırarak: "Süngü tak " dedim. Yereyatırdım. Aynı zamanda Conhbayın'na doğru i lerleyen piyade alayı ile Cebel bataryasının erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Erler yere yatınca düşman da yere yattı. Kazandığımız an, bu andır. " 1 9'uncu Tümenin diğer alaylarının da Arıburnu'na Yönel­ melerini sağlayan Mustafa Kemal, gece boyunca süren eşi benzeri görülmemiş bir savunma savaşından sonra Kocaçimen platosunun düşman hakimiyetine girmesini engelleyerek, Ça­ nakkale savunmasının temeline şekil vermişti. 19 Mayıs 1 9 1 5'e değin çeşitli savunma ve saldırı savaşlarıyla geçmiş ancak düş­ man Anburnu'nda içine girdiği siperlerden ibaret dar bir şerit­ ten öteye geçememiştir. Bu başarısı Mustafa Kemal'in 1 Haziran 1 9 1 5'te albaylığa yükseltilmesini sağlamıştı. Çanakkale savaşları yakın tarihin en acımasız savaşlarından birisidir. İki tarafın da ağır kayıplara uğradığı savaşlarda görev yapan tüm subaylar, ülkelerinde birer kahraman muamelesi görmüşler ve cephede hayatını yitirenler asla unutulmamışlar­ dır. Ancak, savaşın hayli çetin geçeceği daha başından belliydi.

1 61


Mehmet Seçkin Zira çıkarmanın hemen arifesinde Genel Karargahı'na bir bildi­ rimde bulunan General Hamilton, şunları dile getiriyordu:

"Fransa'nın ve Majestelerinin askerleri, önümüzde yeni za­ man savaşlannda eşi görülmemiş bir macera bulunmaktadır. Düşmanlarımızın ele geçirilmez diye adlandırdıklan kıyılara, de­ nizci arkadaşlanmızla birlikte, açık limanda çıkmak zorundayız. Tanrı'nın ve donanmanın yardımıyla bu karaya çıkma başarıyla yapılacaktır. Mevzilere hücum edeceğiz ve savaşın başarıyla so­ nuçlanması için bir adım daha atmış olacağız. Başkomutanınıza veda ederken, Lord Kiıchner'in söyledikleri­ ni hatırlatacağız: Gelibolu Yanmadası'na bir kere ayak bastıktan sonra, sonuna kadar savaşmak zorundasınız. Bütün dünya bizim i lerlememizi görecektir. Bize verilen büyük savaş görevini, layık olduğumuzu kanıtlayalım. " FakaL Hamilton bir noktada yanılıyordu. Evet ordusu çok güç bir savaşa atılacak ama ilerleyemeyecekti. Zira tarih, onun karşısında savunma ve saldın savaşını en iyi uygulayan komu­ tanlardan birisini çıkartacaktı. (7) 7.

İnönü Çanakkale'yi Anlatıyor

"Seddülbahir ve Anburnu'na asker çıkarıldığı zaman bizde kıtalar her tarafı bekler bir halde dağınık bulunuyorlardı. Onun için yarımadanın istilaya karşı takviyesi parça parça ve heyecanlı olmuştur. En nazik durumda, Anburnu karşısında, yalnız başına Atatürk 1 9. Tümeniyle bulunuyordu. Atatürk ilk çıkarma haberle­ rini alır almaz hemen Tümeni harekete geçirmiş ve düşmana ta­ arruz etmişti. Düşman baskınını görüş nüfuzu ile en iyi kavramış olan kumandan Atatürk sayılır. " (8)

(7)

Dural, Baran, agc, s . 184, 187.

(8)

Dural, Baran, age,

1 62

s.

189.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk 8. Şarapnel ve Saat Ancak savaş şartları gerginleşiyordu. Anafartalar Grubu Ko­ mutanı Albay Fevzi Bey, Von Sanders'in istediği takviye tümen­ leriyle birlikte Bolayır'dan gelmişti. Mustafa Kemal Fevzi Bey'e ulaşarak Conkbayın'na acil önlem alınmasını istedi. Kısa süre sonra Kurmay Başkanı aracılığı ile Liman Von Sanders kendi­ sini aradı. Düşmanın genel saldmsına karşı ordunun tek elde toplanması gerektiğini Yon Sanders'e iletti. Mustafa Kemal'e göre çok az zaman kalmıştı ve bu fırsat da kaçarsa sonuç hüs­ ran olurdu. Teklifi gayet açıktı. Cephenin birleştirilip tek ko­ mutadan yürütülmesini öneriyor, bu göreve de talip olduğunu bildiriyordu. Kurmay Başkam Kazım Bey alayla karışık, "Çok gelmez mi ? " diye sormuştu. O ısrarlıydı: "Az gelir! " Von Sanders, Fevzi Bey'e durumu ilettiğinde onun da Mus­ tafa Kemal'den farklı düşünmediği ortaya çıktı. O an Fevzi Bey Anafartalar Grubu Komutanlığı'ndan alınarak yerine Mustafa Kemal getirildi. Sanders ise anılarında baskın şokunu atlatama­ dan bir başka şokla sarsıldığını kaydediyor. Anılara göre verdiği talimata rağmen çok yorgun olan Türk birlikleri bir türlü em­ redilen yere ulaşamıyorlardı. Ani bir karar vermek durumunda kalan Sanders, gösterdiği istikamette toplanan tüm kuvvetlerin komutasını Mustafa Kemal'e vermişti. Sanders, tam da bu nok­ tada Mustafa Kemal'e ilişkin ilk izlenimlerini aktarıyor. Alman komutana göre ilk asker dehasını Trablusgarp'ta İtalyanlar'a karşı kazanan Mustafa Kemal, sorumluluk ve görev almaktan zevk duyan bir komutandır. Mustafa Kemal'in lider­ lik yeteneğini anlamış gözüken Sanders, "Daha 25 Nisan sabahı 1 9. Tümen i le ve hiçbir yerden emir almaksızın hendi başına çatış­ maya katılarak düşmanı kıyıya kadar püskürtmüş ve bundan son­ ra üç ay süreyle hınlmaz bir güçle sürekli düşman saldın lanna karşı koymuştu. Ona tam anlamıyla güvenilebilirdi. " (9) ( 9)

Dural, Baran, age,

s.

1 9 1 , 1 92.

1 63


Mehmet Seçkin 9. Sınıfsal İttifak Sorunu Tarihin sayfalarından çok sayıda lider gelip geçmişti. Ancak bunlardan bazılan kendi ülkelerinin sınırları dışına çıkarıldı­ ğında, pek fazla tanınmazlar. Gerçekte tarihin liderler katalo­ gunda yer alan isimlerin pek azı gerçek anlamda evrensel birer lider olmuşlardır. Gerçek anlamda lider sayılanlar bile kendi aralarında çeşitli gruplara aynlabilirler. Dünyaya propagandanın önemini kanıt­ layan Hitler de evrensel anlamda liderdir, halkını önemli oranda kınından uzak tutarak bağımsızlığa taşıyan Gandhi de. Hitler, liderliği üzerinde taruşılmamakla birlikte bugün birkaç gözü dönmüş fanatik haricinde örnek alınabilecek bir şahsiyet değil­ dir. Gandhi ise en sert düşmanının ağzında saygıdeğer bir lider olarak nitelenmektedir. Gerçek liderler o veya bu şekilde , ama ille de, tarihin akışını değiştiren kişilerdir. Onların özellikleri herhangi bir Başbakan veya yerel önderden farklıdır. Devrim yaparak, tarihin yöneli­ mine yöneliş katanlar tartışmasız gerçek liderlerdir. İşte Mustafa Kemal de, hala sefillik ve acıdan, cehaletten yakasını sıyıramamış İslam aleminde ilk ve tek demokratik­ laik-çağcıl ülkeyi kuran yadsınamayacak gerçek liderlerdendir. Üzerinden 89 yıl geçmesine rağmen, İslam dünyasına insancıl değerler açısından önerilen, model olarak savunulan bir devrim sunan Mustafa Kemal, ittihatçı hükümetlerin başlattığı Türk burjuva devrimine de sarsılmaz içerik kazandırmıştır. Gerçek lider, hedeflerini buza yazmaz, Gerçi Napolyon'a göre liderin başat özelliği iyi bir, "hayal taciri " olmasıdır ama gerçek liderlerin tacirliklerini yaptıkları hayallerin gerisinde mutlaka somut gerçekler aranmalıdır. Mustafa Kemal, yukarı­ da görüldüğünce hayli somut ve derin tespitler yapabilen bir önderdi . c ı oı ( 10) Dural, Baran, age, s. 252,253.

1 64


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk 10. Lider ve Cesaret Mustafa kemal, savaş alanlarında her zaman cephe hattında ve kritik yerlerde bulunarak hem cesaretini hem de liderliğini gösterirdi. Mustafa Kemal, inançlı ve cesur bir liderdi. O, savaş­ ta mermi yağmurunun sadece korkakları ıslatacağına inanırdı . Cesaretini bilinçli bir şekilde askerlerine gösterir, onlarla aynı tehlikeleri paylaştığını iletir ve liderliğini kanı tlardı. 0 1) Evet, O'nu kahramanlar sırasına koyan vasıflarının başında böyle bir manevi, ruhi kudret vardı. Cesaret! Bu konuda yazı yazıların çoğu ondaki önde gelen ruhi kudreti "ihtiraslar" diye kaydederler. Aslında bunu kendisi de söylemiştir.

"Benim ihtiraslanm var, hem de pek büyük leri. " Elbette yanlış değil, fakat bence ihtirasları da harekete geti­ ren ve içgüdülerimizin en alt tabakalarında yatan başka ve daha etkili bir kudret vardır ki o da "cesaret"tir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında ve daha sonra birçok psikolojik incelemeler, restler yapılmıştır. Bir insanın manevi kudretinin, moral zenginliğinin ölçüsü nedir? Sorusu üzerinde durulmuş ve (Dans tous les cas, seul façon de juger un homme , c'est de le voir au feu) bunun en kestirme yolu ve tar­ zı, onu harpte, ateş karşısında görmelidir, yargısına varılmıştır. İngiliz filozofu Carlyl da "Kahramanlar" isimli kitabında şöyle diyordu:

"Cesaretin eskiden olduğu gibi zamanımızda da kıymeti vardır ve bu, insan için bir vazifedir. Evet cesaret bugün de sürümü olan bir maddedir. insanın ilk vazifesi "korku "ya hakim olmaktır. Ken­ dimizi korkudan temizlememiz lazımdır. Bunu yapmadıkça hiçbir işi başarmamıza imkan yoktur. Korkuyu ayakları altına alınca­ ya kadar insanın bütün yaptıklan uşakçadır, sahtedir, yapmadır. Böyle bir insanın hatta fikirleri bile sahtedir. Daima bir esir ve (1 1 ) Eslen, Nejat, E. Tuğg. Askeri Stratej ik Liderlik, Harp Akademileri Yayınlan, lstanlıul, 1 989, s. 58,59.

1 65


Mehmet Seçkin bir korkak gibi düşünür. Bir insan için cesur olmak, bir vazife ve bir zorunluluktur. Gökteki kuvvetlerin nza ve takdirine şaşmaz surette boyun eğerek yürümek ve vazifesini insanca yapmak; hula­ sa, asla korkmamak bir zorunluluktur. Bir insanın korkuya karşı kazanacağı zaferin derecesi şimdi de, her zaman da ne ölçüde bir insan olduğunu tayin edecektir. " Mustafa Kemal'de gördüğümüz büyük cesaret yalnız Trab­ lusgarp, Çanakkale, 30 Ağustos gibi savaşlarda gördüklerimiz­ den ibaret değildir. Yani O, sadece müthiş savaşçı değil , aynı zamanda medeni cesaret sahibi idi. Bunu da daha Harbiye Mek­ tebinde ve Orduya katıldığı zaman içinde bulunduğu sosyal hayatta, çeşitli konular etrafındaki tartışmalannda göstermişti. Bunlarla ilgili örnekler vermek sözü fazla uzatır. Şimdi Çanak­ kale savaşlannda geçen bir olayı kısaca kendi dilinden dinle­ yelim. 9 Ağustosu 10 Ağustosa bağlayan gece dünya tarihinin fevkalade azametli bir olayına gebe idi : Conkbayırı Taarruzuna ! Mustafa Kemal, o geceyi pek rahatsız ve uykusuz geçirmişti. Bir taraftan Anafartalar bölgesinden gelen raporlar ve özel­ likler yanlış ve fakat önemli haberler onu böyle hayati bir teşeb­ büsü esnasında işgal ettiği gibi, bir taraftan da bundan önceki birkaç günü kötü yönetilmesi yüzünden birliğini kaybetmiş ve hala da bulamamış bir takım komutanların doğrudan doğruya kendisine başvurmaları bir dakika bile dinlenmesine imkan bı­ rakmamıştı. O, karargahından kendisine ulaşabilen bazı subayları 8. Tümenin hazırlıklarını anlamaya gönderdi. Kunnay Yüzbaşı Hidayet Bey hücum hazırlıklarını incelemek için fedakarca ça­ lıştı. 4 1 . Alay hücum anına kadar gelmemişti. Yanlış yere gittiği anlaşılmıştı, sonradan gelebildi. 8. Tümen tertibini almıştı. 23. Alayın iki taburu birinci hatta savaş saffı nizamında, bir taburu da bu hattın gerisinde

1 66


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk olmak üzere Conkbayırı'na saldırmaya hazırlanmıştı. 28. Alay da aynı hizada Şahinsırt'a hücum tertibini tamamlamıştı.

". . . Fecir olmak üzere idi, çadınmın önüne çıktım. Hücuma kalkacak askerlerimizi görüyordum. Gecenin karanlığının perde­ si tamamen kalkmıştı; artık hücum anı idi. Saatime bahtım, dört buçuğa geliyordu. Birkaç dakika sonra ortalık tamamiyle ağaracak ve düşman, askerlerimizi görebilecekti. Düşmanın piyade ve makineli tüfek ateşi başlarsa ve karadan-denizden Loplarının mermileri bu sık nizamda duran askerimizin üzerinde bir defa patlarsa hücumun imkansızlaşacağından şüphe etmiyordum. " " . . . Hemen ileriye hoşt um, Tümen komutanı Ali Rıza (Sedes'e) rastladım, o da ve her ikimizin yanındaki lerle beraber hücum saf­ Jının önüne geçtik. Gayet çabuk kısa bir teftiş yaptım. Askerin önünden geçerek yüksek sesle selam verdim ve dedim hi: - Askerler, karşımızdaki düşmanı yeneceğimizde hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin, önce ben i leriye gideyim, siz ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep beraber birden atılırsınız! Komutan ve subaylara da işaretime askerlerin dikkatini çek­ melerini emrettim. Ondan sonra hücum saffının önünde bir yere kadar giderek oradan kırbacımı havaya kaldınp hücum işret ini verdim. " "Bütün erler, subaylar artık her şeyi unutmuşlar, gözlerini, kalplerini verilecek işarete dikmiş bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayaklan ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde taban­ caları ve kılıçları ellerinde olduğu halde subaylarımızın, kırbacımın aşağı inmesiyle, demirden bir kitle halinde aslanlar gibi bir saldırış ile ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde asumani (göksel) bir gulguleden (bağırıştan) başka bir şey işitilmiyordu: Allah Allah, Allah Allah!

1 67


Mehmet Seçkin Düşman silah kullanmaya vahit bulamadı. Boğaz boğaza kah­ ramanca mücadele sonucunda, ilk hatta bulunan düşman hamilen yok edildi. Dört saat mücadeleden sonra 23. ve 24. Alaylanmız Conhbayın'nı düşmandan tam bir surette temizledikten ve 28. Alay da Şahinsırt'ın en yüksek sırtını geriye aldıktan sonra, San­ tarla, Ağıl üzerine Batıya saldırdılar, askerlerimiz önlerine rastla­ yan düşman birliklerini yeniyor ve bozguna uğratıyordu. Alayın bir kısmı Şahinsıt'ın boyun noktasında yerleştiril­ miş olan düşman makineli tüfeklerinin tesirli ateşi yüzÜnden daha ileriye gidememişti. 28.

Conhbayın tepesi askerlerimizin eline geçtikten sonra, düş­ man, karadan ve denizden yağdırdığı hızlı ve yoğun topçu ateşiyle Conhbayın'nı cehenneme çevirmişti. Gökten şarapnel demir parçalan yağmur gibi yağıyordu. Büyük çaplı deniz toplarının tam isabetli daneleri yerin içine gir- . dikten sonra patlıyor, yanımızda ve henarımızda büyük lağımlar açıyordu. Bütün Conhbayırı koyu dumanlar ve ateşler içinde hal­ dı. Herkes tevekkül içinde akıbeti bekliyordu. Etrafımız şehitlerle, yaralılarla doldu. Savaş meydanında olan biteni gözetlerken bir şarapnel par­ çası göğsümün sağ tarafına çarptı. O zamanki subay ceketlerinde sağ ve sol memeler üzerinde gelen yerde bir cep vardı. Şarapnel vücuduma bu yüzden girememişti, yalnız derince bir han lekesi bırakmıştı. (Parçalanmış olan saati, sonra, bugünün bir hatırası olmak üzere, Liman Paşa'ya verdim. O da üzerinde ailesinin asil­ lik arması bulunan hendi saatini verdi. ) " 0 2)

( l 2) Demirkan, Selahattin, Bir milletin Yaratı ığı Lider, Mustafa Kemal Atatürk, Ar yayın Dağıtım, İstanbul 1972,

1 68

s.

4,9.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk 1 1 . Askeri Strateji Kavramı Napoleon dönemi öncesinde topçu menzili ve dürbünle gö­ rüş alam içindeki meselelerin taktik, bu menzilin uzağındakile­ rin ise stratejik meseleler olarak algılandığı rivayet edilir. Aynı dönemde, hile yaparak zaferler kazanmak ise stratejik hüner olarak kabullenilirdi. Birinci Dünya Savaşı'na kadar, savaşa ha­ zırlık ile stratejik sevk ve idare sadece generallerin tekelinde idi. Strateji ise generallik sanatı anlamına gelirdi. Günümüzde ise stratejik planlama ve uygulama, devlet yönetiminde hem güvenliğin sağlanmasında ve hem de diğer alanlarda sivil yet­ kililerin de kullandığı bir yöntem haline gelmişti. Stratejinin birçok tanımı vardır. Stratejinin özü ise mevcut kaynaklarla, hedeflerin elde edilmesi için kavramlar geliştirmek; kaynakları hedefler ve kavramlar arasında dengeler kurarak tehlikeleri yok etmektir. Belirlenen strateji uygulandığında, istenilen hedefleri elde edebilmeli, mevcut kaynaklarla başarılı olabilmeli ve mali­ yeti kabul edilebilir olmalıdır. Askeri stratejinin kaynaklarının ve şiddet içeren doğasının farklılığı ve başarısız olunması durumunda katlanılamayacak ciddi sonuçlar ortaya çıkması ihtimali, onun en önemli özelli­ ğini oluşturur. Askeri stratejik sanatı askeri güç, askeri stratejik hedef ve kavramlar arasında dengeler kurarak tehlikeleri eler ve siyasetin belirlediği amaçları gerçekleştirir. Askeri strateji büyük sonuçlan hedeflediğinden, büyük düşünmeyi gerektirir. Askeri strateji, özünde yaratıcılığı ve beklenmeyeni gerçekleş­ tirmeyi amaçlayan bir sanattır. Öngörü, yaratıcılık, öncül dav­ ranış ve hareketlilik askeri strateji sanatın başarısının anahtar­ larıdır. Askeri stratejik liderler de diğer liderler gibi stratejiler hazırlarlar, uygularlar, kritik zamanlarda kritik kararları verme iradesini oluştururlar. Bu nedenle de liderde bulunması gere­ ken yetenekler benzer olsa bile, savaşın doğası askeri strate­ jik liderlerde ilave yetenekler de olmasını da gerektirir. Çünkü askeri stratejik liderlik yöneticilikten ibaret değildir. Stratejik 1 69


Mehmet Seçkin liderler gü.nümü.zde stratejinin günümüzde geleneksel unsurla­ rı olan kuvvet, zaman ve mekanın yanı sıra savaşın teknolojik, ekonomik, sosyolojik, jeopolitik, ahlaki, hukuki unsurları ve destekleme potansiyeli ile halkın desteğini de dikkate almak ve savaşı, klasik boyutları olan kara, deniz ve havaya ilave olarak uzay boyutunu ve görünmeyen boyutu oluşturan ortamı, elekt­ romanyetik dağılımı ve ışınları da dikkate alarak planlamak zo­ rundadırlar. Stratejik liderler, savaşın bu karmaşık ortamında asli unsurun insan etkeni olduğunu da unutmamalıdırlar. Strateji, belli bir gü.cün, belli bir hedefin elde edilmesi yö­ nünde kullanılması sanatı olduğuna göre, stratejik liderlik, doğru hedeOerin belirlenmesi, uygun bir gücün hazırlanması, gü.ç ile hedeflerin dengelenmesi suretiyle uygun bir stratejinin geliştirilmesi ve stratejinin uygun zamanda kullanılması ile gü­ cün özü.nü oluşturan insan unsurunun isteklendirilmesi anla­ mına gelir. Stratejik liderlik, savaşta zaferleri, savaş sonrasında uygun bir barış ortamının oluşturulmasını, yararlı dengelerin kurulmasını veya denetim ortamının sağlanmasını amaçlar. Stratejik liderlerin sorumluluğu, siyasi yetkiliye güvenlikle ilgi­ li konularda tavsiyelerde bulunmak, uygun güvenlik siyasetle­ rinin ve stratejilerinin oluşturulmasını kolaylaştırmak ve siyasi yetkilinin vereceği yönergelere uygun askeri stratejileri gelişti­ rerek uygulamaktır. Stratejik liderler, günümüzde de kritik zamanlarda kritik kararları vermekten ve uygulamaktan sorumludurlar. Karar verme, stratejik liderin en önemli sorumluluğudur; çünkü stra­ tejik kararın doğasında her zaman tehlikeler vardır; stratejik liderin görevi, iyi hesaplamalarla tehlikeleri en aza indirmek, başarı için vazgeçilmez olan riskleri de kabullenmektir. Strate­ jik lider, karar verme ve kararın gerektirdiği tehlikeleri yüklen­ me sorumluluğunu devredemez. Karar verme sorumluluğunu başkasına devreden stratejik liderin ise artık lider olduğu söy­ lenemez. 1 70


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Bi r stratejik liderde bulunması gereken yaratıcı zeka ye- . teneği, onun savaş sanatında ustalaşarak, düşman karşısında beklenmeyeni gerçekleştirmesini de mümkün kılabilir. Beklen­ meyenin gerçekleşmesi ise bazen bir baskın bazen de bir hile olarak ortaya çıkar. Hile, günümüzde de ahlaki kurallara bağlı kalmak şartı ile yaratıcı zekanın ve stratej ik liderin önemli bir ürünü ve zaferin güvencesidir. Doğru stratejik karar verildikten sonra, stratejik liderler halkın desteğini sağlamalı ve birliklerini hedef istikametinde yönlendirebilmesi için ise insan unsurunun özelliklerini ve onu nasıl isteklendirebileceğini bilmesi gerekir. Ahlaki kural­ lara bağlılığı da kapsayan karakter bütünlüğü, stratej ik liderin, liderliğini perçinleştirir. Liderleri gerçek lider yapan asıl neden ise onun sczgisindeki ve yönetimindeki farklılığıdır. Başarılı liderler, savaş alanının kuvvet çarpanları olarak sa­ vaşın sonucunu etkilerler. Liderler savaşta, tehlikeli kararların sorumluluğunu yüklenerek, güven vererek, birlik ruhunu, as­ kerlerin moralini yükselterek, onları cesaretlendirerek sonuca ulaşırlar. Liderler, birliğin iradesini temsil ederler. Savaş, özün­ de liderlerin karşılıklı iradelerinin çatışması şeklinde cereyan ettiğinden, fiziki ve ruhi dayanıklılık savaş alanında bir liderde gerekli olan temel nitelikleridir. Liderin sorumluluğunun özü , vazifenin haşan ile tamamlanmasını sağlamak ve emri altında­ kileri gözetlemektir. Strateji, generallik sanatı olduğuna göre komuta seviyesi ne olursa olsun generaller stratejik sanatın ustalığına, stratejik düşünme yeteneklerine ve stratej ik liderlik niteliklerine sahip olmalıdırlar. Günümüzden iki bin beş yüz yıl önce yaşayan Çinli general ve savaş kuramcısı Sun Tzu, "ihtiyatsızlığın, korkaklığın, telaş­ lı bir ruhsal yapının, onura aşırı düşkünlüğün ve emrindekilere aşırı özen göstermenin" bir generali etkileyebilecek beş tehlike­ yi oluşturduğunu söylemiştir. Şöhret hırsı olmadan ilerleyen,

1 71


Mehmet Seçkin onursuzluk korkusu olmadan geri çekilebilen, tek düşüncesi ülkesini korumak ve ülkesinin bağımsızlığına iyi hizmet etmek olan bir general ise devlet için en büyük değerdir. Atilla'ya göre liderler, büyüklüklerinin, kişiliklerindeki aşırılıkları sayesinde gerçekleşebileceğini bilmeli ve bunu ka­ bul etmelidir. Karar ver-menin özelliği ise doğru olanı yapma isteğidir. Sorumluluk taşıyan kararların oluşturulması ise zor­ dur. Mükemmel kararlar çok azdır. En iyi kararlar, mantıklı seçenekler arasında sağduyuya en yakın olanıdır. Kararınız için destek ararken, karşınızdakini gereğinden fazla ikna etmeye zorluyorsanız, bu kararınızın genellikle kötü bir karar olduğu da bilinmelidir. İsa'dan sonra 180 yılı dolaylarında doğan Çinli devlet ada­ mı ve kuramcı Zhuge Liang, dokuz tip general olduğunu yaz­ mıştır, bu general tiplerinin bir kısmı aşağıda sıralanmıştır: Erdemle yönetenler, herkese eşit ve nazik davrananlar, birliklerin ne zaman acıkıp ne zaman üşüdüğünü bilenler, yorgun ve acılı olduklarında bunu fark edenler insancıl generallerdir. Hiçbir görevden kaçınmayan, kazanç hırsı gütmeyen, şeref­ sizce yaşamaktansa onuruyla ölmeyi yeğleyenler, göreve bağlı generallerdir. Yüksek mevkilerden dolayı böbürlenmeyen, zaferini fazla büyütmeyen, akıllı olup da alçak gönüllü davranan, güçlü olup da hoşgörülü olanlar nazik generallerdir. Olağanüstü dönüşleri izlenmeyen, hareket ve tepkileri çok yönlü olan, felaketleri talihe dönüştürebilen ve zaferi tehlike­ nin pençesinden kopartabilenler parlak zekalı generallerdir. İlerleyenlere zengin ödüller verip çekilenleri acımasızca ce­ zalandıran, ödülleri bekletmeden verip tüm rütbeleri eşit ceza­ landıranlar güvenilir generallerdir. Cesaretleri orduları titreten, kararlılıkları güçlü düşmanları gerileten, küçük kavgalara girmekten kaçınırken büyük muha­ rebelerde cesaretle savaşanlar müthiş generallerdir. 1 72


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Bilge kişiler karşısında eksikliklerini görüp akıntıya kapıl-. mışçasına iyi nasihatleri izleyen, yüksek gönüllü ama kararlı olabilen, yalın olup birkaç stratejiyi birden yürütebilenler bü­ yük generallerdir. Zhuge Liang'a göre iyi bir general kuvvet ya da kudret iddi­ asında bulunmaz. Ödülle kandırılmaz, iftiradan korkmaz. Tek kaygısı ülkesine en iyi şekilde hizmet verebilmektir. Zhuge Liang'ın generallik yasasına göre "Generaller askerler kuyunun başından çekilmeden susadıklannı, askerlerin yemeğini pişirmeden acıktık!annı, askerlerin gölgeliklere çekilmeden sıcak­ tan bunaldık!annı söylemez. " XVIll. yüzyılda yaşayan Fransız mareşali Maurice de Saxe, "Savaş Sanatı Üzerine Hayalleri m " adlı kitabında komuta mev­ kiindeki bir generalin meziyetlerini şöyle sıralamıştır: "Mezi­ yetlerin en üstü cesarettir. Bu olmadan diğerleri işe yaramayacağı için değerleri yoktur. 1kincisi güçlü ve verimli zekadır. Üçüncüsü ise sağlıktır. " Saxe'e göre bir general çabuk ve doğru düşünme yeteneğine sahip olmalıdır; başkalarindan etkilenmemeli, fakat onları etkileyebilmelidir. General, doğuştan gelen her şeye ha­ zır olma, her durumda doğru karar verme yeteneğine ve keskin bir muhakeme gücüne de sahip olmalıdır. Generalin nefretten ve kapristen arınmış bir mizacı olmalı ve gerektiğinde en yakın­ larını bile acımadan cezalandırabilmelidir. Savaş günü general hiçbir şeyle meşgul olmamalıdır, böylece gözlemleri daha iyi ve kararlan daha makul olacak ve çıkan fırsatları da daha iyi kullanabilecektir. Cari von Clausewitz, stratejik liderde bulunması gereken nitelikleri ünlü kitabı "Savaş üzerine"nin "Askeri Deha" baş­ lıklı bölümünde incelemiştir. Ona göre, belli bir ustalıkla yü­ rütülmesi gereken her karmaşık eylem, zekanın ve doğanın özel yeteneklerini gerektirir. Bu özel yetenekler, yüksek bir düzeye çıkmış olağanüstü eylemlerle belirginleşmişlerse, bu yetenek­ lere sahip olana, "deha" denir. Ancak, zeka ve moral güçler ile 1 7.l


Mehmet Seçkin ilgili istekler çok daha fazla büyüklükte gerekli olduğu için, ta­ rih ve nesiller "deha" adını başkomutanlık gibi en üst görevlere yükselenlere ayırmıştır. Clausewitz'e göre Lopluluklarda deha ancak nadiren ortaya çıkar. Savaş unsurlarının egemen olduğu ve akılcı gelişmelerin gerçekleştiği topluluklarda deha çıkma olasılığı ise daha fazla­ dır. Stratejik liderler ise vazgeçilmez iki niteliğe sahip olmalıdır: Birincisi, artan karanlıkla bile onu gerçeğe ulaşuracak ve kendi iç aydınlığının izlerinden yoksun olmayan bir zeka ve ikincisi bu zayıf ışığı izleyecek bir cesaret. Bunlardan birincisi, kavra­ ma yeteneği ikincisi ise kararlılıktır. Kavrama yeteneği strate­ jik seviyede çabuk karar vermeyi mümkün kılarken kararlılık ise öz yapı özelliği kazanmış, sorumluluğa karşı cesaret anlamı taşır. Savaşın cereyan ettiği ortamı oluşturan unsurlar tehlike, çabalar, belirsizlik ve şans olduğuna göre straLejik liderde bu­ lunması gereken diğer yetenekler ise enerji, sebat, dayanıklılık, duygusal denge ve karakter gücüdür. Clausewitz için başkomutanın bir tarih uzmanı veya siyaset yorumcusu olmasına gerek yoktur; ancak o, üst düzeydeki dev­ let meseleleri, devletin siyaseti hakkında bilgili olmalı, güncel sorunları, gündemdeki konuları bilmeli, lider kişileri tanımalı ve doğru değerlendirmeler yapabilmelidir. O, komutası altında­ ki özyapılarını, düşünme ve eylem alışkanlıklarını, meziyeLleri­ ni ve hatalarını da bilmelidir. Clausewitz ile aynı dönemde yani Napoleon döneminde ya­ şayan Antonie Henri jomini'ye göre bir generalde bulunması gereken en önemli niteliklerden birincisi, büyük bir kararlılığa imkan sağlayan manevi cesaret, ikincisi ise tehlikeyi umursa­ mayan fiziki cesarettir. Generalin bilimsel ve askeri bilgisi ise bu yeteneklerin yanında tali bir önem taşır. Generalin bir alim gibi bilgisi olması şart değildir; onun bilgisi kısıtlı olabilir, an­ cak bu bilgiler bir bütünlük taşımalı ve onlar savaş sanatının temelindeki ilkelere mükemmel bir şekilde dayandırılmalıdır. 1 74


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk jomini, önem sırasına göre daha sonra gelen niteliğin ise kişisel öz yapı olduğunu yazmıştır. Yiğit, adil, kararlı, namuslu, baş­ kalannı kıskanmayan ve diğerlerinin değerlerini takdir eden bir general her zaman iyi bir generaldir ve hatta büyük bir adam­ dır. jomini için öz yapı sahibi bir adam olmak, bir başkomutan için diğer üstünlüklerin üstünde yer alır. Zeka dolu bir kuram ile yüksek öz yapının bir araya gelmesi ise büyük generali oluş­ turur. Mustafa Kemal hem bir stratejik deha hem de üstün yete­ neklerle donatılmış bir stratejik liderdi. O, Kurtuluş Savaşı'nda çok olumsuz şartlarda, yoktan var ettiği ordusu ve ulusunun desteği ile eşsiz öngörüsünü, kararlılığını ve iradesini kullana­ rak çok önemli stratejik başanlar kazanarak yepyeni bir ulus devlet kunnuştur. Mustafa Kemal, stratejik bir liderde bulun­ ması gereken tüm niteliklere sahipti. Bu niteliklerin başında ise onun öz yapı bütünlüğü geliyordu.03) Atatürk, Çanakkale Savaşlarından büyük zaferler kazanır. Kurulmakta olan bir tümenin komutanı olarak gittiği Çanakka­ le Savaşlarında on bir tümen, bir süvari tugayı gibi büyük kuv­ vetlere kumanda eder. Hem de, bu kuvvetlerin komutanlığını, adeta zorla alır. Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları'nın basit cephe çatış­ malarına döndüğü sıralarda 1 0 Aralık l 9 1 S'te "hava değişikliği " izniyle İstanbul'a döner. Mustafa Kemal İstanbul'a geldikten sonra düşmanın yenilgiyi kabullenip Çanakkale'den ayrıldığını öğrenir. Bu bölümü noktalayıp, Mustafa Kemal'in 1 . Dünya Sava­ şı'nda katıldığı diğer cephelere geçmeden önce Çanakkale Zaferi'nin, ulusal sınırları da aşan, kimi özelliklerinin altını çiz­ mek Mustafa Kemal'in ne kadar örnek bir komutan olduğunu ortaya çıkarmak açısında önemlidir. ( 13) Eslen, Nejat, E. Tuğg. age, s. 53,58.


Mehmet Seçkin İtalya, İtilaf Kuvvetleri'ne 26 Nisan 1 9 1 5 Londra Antlaş­ ması'yla katılmıştı. Bulgaristan ve Romanya henüz tarafsızdılar ve kararlarını Çanakkale Savaşı'nın sonucuna göre belirleye­ ceklerdi. İki ülkenin tarafsızlığı Osmanlı Devleti'ne Alman yar­ dımı yapılmasını oldukça güçleştiriyordu. Çetin şartlarda verilen savaşta Türkler, bağımsızlıkları konusunda ne denli onurlu ve hassas olduklarını ortaya koy­ makla kalmadılar, Mustafa Kemal'in komutası altında dövüşen askerler Osmanlı'nın başkentini düşmekten kurtararak, Dünya Savaşı'nın uzamasına yol açtılar. Aynca Türklerin güçlü müt­ tefik olduğunu düşünen Bulgaristan ise 6 Eylül 19 lS'te İttifak Kuvvetleri'nin yanında savaşa katıldılar. Savaşın en somut sonuçlarından birisi de, dışta savaş, içte ekonomik felaketten kaynaklanan huzursuzlukla boğuşan Çar­ lık Rusya'nın, müttefiklerinden gelecek dış yardımlarını alama­ ması sonucu, uzayan savaştan bunalan ve huzursuz olan halkın ayaklanarak Rus devrimini gerçekleştirip, kısa zaman sonra sa­ vaştan ayrılmaya karar vermesidir. Mustafa Kemal, Diyarbakır'daki 2'inci Ordu Komutanlığı kuruluşunda bulunan iki tümenli kolordu komutanlığına tayin edilir. Karargaha vardığında karşılaşacağı manzarayı az çok bi­ liyordu. Nitekim gördükleri O'nu şaşırtmadı. Neredeyse cepha­ nesiz kalmış, hastalık ve yorgunluktan bitkin düşmüş birlikleri elden geçirmek için çok uğraşmalıydı . Üstelik Sarıkamış hezi­ metinden beri Türk topraklarında hızla ilerleyen Rus birlikleri Erzurum'un yanı sıra Trabzon, Van, Bitlis ve Erzincan'ı da ele geçirmişlerdi. Kolordusuyla birlikte İkinci Ordu'nun sağında çarpışıyor­ du. Savaş tam bir süngü savaşıydı. Bir ara, askerleriyle beraber, çevrelerini kuşatan bir "süngü ormanı" arasında, güçlü bir pi­ yade kuvvetiyle göğüs göğüse dövüşmek zorunda kaldı. Sava­ şın önemli bir anında yeni karar aşamasıyla yüz yüze geldiğini fark etti. Savaşı sürdürürse büyük olasılıkla tam bir hezimete

1 76

·


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk uğrayacak, çok sayıda askerin şehit olmasına sebebiyet vere­ cekti. Derhal inisiyatifi eline alarak, tüm sorumluluğu kabulle­ nip, "geri çekilme" emrini verdi. Geri çekiliş sırasında yanı başında bir erin: "Şu bizim komutan da amma korkak yahu! Ruslan öldürüp du­ ruyordum. Bizi ne diye geri çekerler?" diye söylendiğini duydu. "Pekala" diye cevap verdi. "Ama savaş bir tek senin Rusları ôldürmenle kazanılmaz. Kocaman bir ordu bu. Geri çekilmesinin belki de, senin anlayamadıgın bir nedeni vardır. " "Sen kim oluyorsun ki?" "Ben senin komutanınım. " Askerin yüzünde bir şaşkınlık belirdi. Sonra yumuşayarak, "O zaman başka" dedi. Bugüne dek başına gelen diğer subayla­ rın olduğu gibi Mustafa Kemal'in de zor karşısında çözülüp en önde kaçacağını zanneden asker fena yanılmıştı. Zira Mustafa Kemal hücumlarda ordunun önünde, geri çekilmelerde ise en arkasında saf tutardı.04) Ağustos başlarında karşı saldın başlamıştı. Mustafa Kemal, yenilgiden sonra birliklerinin moralini fazlasıyla yükseltmişti. Komutasındaki iki tümen sadece Bitlis'i değil Muş'u da ele geçir­ mişti. Hem de Ordu Komutanı'nın muhalefetine rağmen. Çünkü O, duruma ve zamana hükmetmesini bilen, olaylara yön verebi­ lecek güce sahip, sanatında ise eşi bulunmaz bir ustadır. Sonra 2'inci Ordu Komutanhğı'na atanır. Bir süre Tinci Ordu Komu­ tanlığı da yapar. Mustafa Kemal Paşa, artık bir mütarekeye doğru gidildiğini görmektedir. O, daima kafasındaki Türk Devleti'ni düşünmek­ tedir. Bu yüzden de, zaman zaman yakın arkadaşlarına yapı­ lacak işleri telkin etmektedir. Nitekim Gaziantep'e giden Ali Cenani Bey'e: "Teşkilat yapın. Kendinizi savunun. Ben istediginiz silahı veririm. " c ı sı der. ( 14) Dural, Baran, age, s. 193,194,197,198. ( 1 5 ) Harp Akademileri, Atatürk'ün jeopolitik ve Stratejik Görüşleri,

s.

108. 1 77


Mehmet Seçkin Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordulan Komutanlığı'na ta­ yin edilmiştir. Adana'ya gelir. 5 Kasım'da Adana'ya gelen Ali Fuat Paşa'ya da: "Padişah artık hendi tahtını düşünecektir. Bundan sonra millet hendi hakkını hendi savunacaktır. Bizim ve ordunun ona yardım etmemiz ve yol göstermemiz gerekir. " 0 6) der. 3 1 Ekim'de de, Yıldırım Orduları Komutanlığı'nı Alman generali Liman Van Sanders'ten teslim alır. Bu devir teslimde, Alman generalinin: "Yenildik . . . Dizim için her şey bitti " sözüne karşılık olmak üzere Mustafa Kemal Paşa da: "Savaş, müttefikle­ rimiz için bitmiş olabilir. Ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istik­ lalimizin savaşı ancak şimdi başlıyor. " der.07l Mondros Mütarekesi imza edilir. Mustafa Kemal ateş püskürmektedir. Ama Ondan başka herkes mütarekeden memnundur. 08) Mütareke üzerine İstanbul hükümetini uyarmak ister. Bir­ çok yazışmalar cereyan eder. Özellikle Toros tünellerinin işgali, Kilikya ve Suriye sınırları, Suriye'deki kuvvetlerin İtilaf Ordusu Komutanlığına teslimi ve silahsızlandırılmalan keyfiyeti üze­ rinde durur. Mustafa Kemal ne oyun oynanacağını bilmektedir. İngilizlerin çabalannın amacını kestirmektedir. Adana'yı işgal edeceklerini düşünür. İngilizler, İskenderun-Halep yolunun kendilerine açık olmasını ister. Sadaret de bu yolda Mustafa Ke­ mal Paşa'ya talimat verme peşindedir. Bu yazışmalar sırasında, Mustafa Kemal Paşa son olarak Harbiye nazırına:

" . . . İngilizlerin asıl amacı, İskenderun'u işgaldir. 1skenderun­ Halep yoluyla Tinci Ordu'nun çekilme yolunu keserek onu teslime zorlamaktır. 1ngiliz murahhasının mütarekedeki centilmenliğine

( 1 6) Kocalürk, Ulkan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s. 3. ( 1 7) Kinross, lord, Atatürk, Bir Millelin Yeniden Doğuşu, s. an. (18) Atay, Rıfkı, Falih, Atatürk'ün Bana Anlawklan, s. 69.

1 78


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk kanarak, buna karşı cemilekarlık (Gönül alıcı davranış) göster­ meyi uygun bulmuyorum. Her ne sebeple olursa olsun İskenderun ve havalisine çıkacak birliklere ateşle karşı konulması için ordu­ ma emir verdim. " der. Sonra da: " . . . lngilizlerin kandıncı muamele, teklif ve davranışlannı İn­ gilizlerden çok, haklı ve nazik göstermeye ve buna karşı hoşgörülü olmayı aşılayan emirleri uygulamaya yaratılışım elverişli olma­ dığından. . . Yüksek Genelkurmay Başkanlığı'nın görüşlerine hare­ ketimi uyduramadığım için, kumandayı devralacak kişinin hemen gönderilmesini dilerim. " 09) cevabını verir. Yaratılışının engel oluşu, elbette ki O'nun çok yüksek olan liderlik yeteneğinden gelmektedir. Büyük bir ileriyi görüşle, çizdiği yolda, gerçeklerden şaşmadan yürümektedir. Atatürk, tekliflerinin reddedilmesi sonucu düşündüklerinin gerçek­ leşmiş olmasından, daima memleketi ve milleti için en hü­ yük üzüntüyü duymuştur. Nasıl duymasın ki, artık İngilizler ve Fransızlar, Irak cephesinde Musul'dan; Filistin cephesin­ de İskenderun'dan çıkarak Anadolu'yu işgale başlamışlardır. Olanlan ve daha da olacakları çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de, bir yandan milli yapıyı kuvvetlendirmek, silahlı kuvvetleri yıpratmamak, sağlam bulundurmak ve ülkenin kaderini öz ev­ latlanna teslim etmek çare ve yolları üzerinde ısrarla durmuş­ tur. Aslında Milli Mücadele'yi de bu günlerden başlatmak daha doğru olur kanaatindeyim.

12. Atatürk'ün Millt Mücadele'deki Liderliği Atatürk, 1 9 Mayıs l 9 l 9'da Samsun'a çıkar. Bu tarihten iti­ baren O'nun liderliğini dört dönem halinde görüyoruz. Elbette her tavrında liderdir. Ama biz bunu , teorik olarak ayırmakta yarar görmekteyiz: ( 19) Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri,

s.

1 9,20.

1 79


Mehmet Seçkin a. Birinci Dönem: Erzurum Kongresine Kadarki Süre Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa durumu şöyle görmek­ Ledir: . . . Millet yorgun ve fakir. Ordunun elinden silahlan alınmış ve alınmakta. Memleket her tarafından işgale başlanmış. Zamanın iktidan aciz ve kararsız:. Halk, zulmet (Karanlık) ve müphemiyet (Belirsizlik) içinde. Ordu, ismi var, cismi yok halde. " (20 ) "

Atatürk Samsun'a Milli Kurtuluş Hareketi'nin Lideri olarak çıkmıştır, iki harekete birden yönelerek işe girişmiştir. İki hare­ ketin amacı tektir. Birincisi ülkenin kurtuluşu, ikincisi Türkiye Devleti'nin kuruluşudur. Bu amaca ulaşmak için de: Darmada­ ğınık olan milleti "Milli Mücadele Ruhu" etrafında birleştirmek, bütünleştirmek suretiyle bir milli güç yaratmak; parça parça, bölge bölge olan, ken�i başına buyruk direnmeleri birleştir­ mek, aynı mücadele ruhu içinde bütünleştirmek ve tek amaca yöneltmek, bir yandan bu faaliyetlere hız verirken, öte yandan da düşman üzerinde kesin sonucu alacak olan muntazam orduyu meydana getirmek gerekmektedir. Bütün bunlar bir gerçek liderin başarabileceği işler değil midir? Kendine güvenen ve beraber yola çıktıklarına güven ve­ ren büyük lider Atatürk, düşünen, düşündüğünü uygulayan, amacına inançla koşan büyük insan olarak daima gerçekleri is­ patlamıştır. Başarısının, büyük liderliğinin en büyük kanıtı da budur. Gerçekte, birçok yerli ve yabancı devlet adamı ve yaza­ rın dediği gibi, O "liderler üstü bir liderdir. " Bu nedenlerledir ki, "Ya istiklal, ya Ôlüm " haykırışı ile atı­ lır. "Misakı Milli" bilinci ile yürür. Onun içindir ki, Amasya'da "Milletin durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve hak­ lannı dile getirip bütün dünyaya duyurmak için, her türlü tesir ve denetimden kurtulmuş, milli bir kurulun varlığı çok gerekli­ dir" diyecek ve "milleti yine milletin azim ve kararı kurtara­ caktır. " (2 1 ) beyanında bulunacaktır. Erzurum' da ise, "Milli (20) Atatürk, Nutuk,

s.

1 ,30.

( 2 1 ) Kemal Atatürk, Nutuk,

1 80

s.

30,32.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk gücü müessir(etken) ve milli i radeyi hakim kılmayı " temel ilke sayacaktır. Cm Sivas'ta ise, milli birlik ve bütünlüğü dünyaya duyuracaktır. Kongre'de alman "Misakı Milli" kararını da bay­ raklaştıracaktır. mı Bu suretle savaşın hedefi de, Misakı Milli hudutlarına ulaşmak olacaktır. Atatürk'ün Samsun'dan itibaren başlayan hu birinci dönem liderliği Erzurum Kongresine kadar devam eder. Bu dönem, ordu müfettişliği, yani üniformalı dönemdir. Askeri ve mülki makamlara bu sıfatla emirler vermektedir. Geniş bir bölgede ve mevcut asken güçlerin bir kısmı ile valilere, müfettişlik hu­ duduna komşu olan vilayet ve sancaklarla ilişki ve irtibat kur­ maktadır. Gerektiğinde, tedbirler için emirler verebilmektedir. b. İkinci Dönem: Heyeti Temsiliye Dönemi Erzurum Kongresinde Mustafa Kemal Paşa, artık sine-i mil­ lete dönmüştür. Kongre Başkanlığına seçilmiştir. Siyasi göreve başlamıştır. Kongrede milletin idaresi için bir Temsili Heyet se­ çilmiştir. Heyeti Temsiliye Başkanı ise Atatürk'tür. Heyete, fikir olarak, düşünce olarak Mustafa Kemal hakimdir. Gerçekte lider, bu Heyeti Temsiliye teşekkülü ile kendisine Yürütme Yetkisi'nin yolunu açmıştır. Çünkü Heyeti Temsiliye bir icra organı gibi telakki edilebilir. Harp yönetimini de yüklenebilir. Böylece batı­ daki kuvvetleri güvenilebilir bir başa bağlar. Ali Fuat Cebesoy'u "Batı Anadolu Kuvayi Milliye" Komutanlığına tayin için onay alır. işte bu suretle yürütme yetkisinin yolunu açar. Olaylara hakim oluşu ve onlardan millet için en büyük yararı sağlama­ daki ustalığı ile de liderliğin eşsiz örneklerini belgelemiş olur. Nitekim Sivas Kongresinin basılması meselesinden de ko­ laylıkla yararlanacaktır. Bunu bir koz olarak kullanır. İstan­ bul Hükümeti ile ilişkileri keser. Ortaya, hemen bir hükümet

(22) Kemal Atatürk, Nutuk,

s.

61 ,66.

(23) Kemal Atatürk, Nutuk,

s.

88,90.


Mehmet Seçkin sorunu çıkar. Anadolu hükümetsiz kalmıştır. Atatürk bu boşlu­ ğu doldurmak için, kesinlikle uygulanması kaydıyla bir genelge yayınlar. Bu genelgede:

- Devlet işlerinin padişah adına yürütüleceğini, - Yeni yönetime uymayan memurların ve halkın cezalandınlacağını, - Asayişi sağlayıcı tedbirlerin alınacağını, - Sivas Kongresi gezisi, İstanbul'da yeni bir hükümet kuruluncaya kadar, bunun devam edeceğini bildirir. Bu cesur davranışı ile de, Heyeli Temsiliye'ye bir nevi hükü­ met görevini icra etmesi imkanını sağlamıştır. İstanbul'da hükümel düşer. Yeni hükümet kurulur. ALa­ türk, bu yeni hükümetin temsilcileriyle de Amasya'da görüşür. Bu görüşmede İstanbul hükümeti temsilcilerine şunları kabul ettirir:

- Erzurum ve Siva.� Kongresi'ııin tanınması, - Meclisin toplanması kararında, milletin kendi kaderi üzerinde söz sahibi olması, - İstanbul hükümetinin ana kararlan almaması ve banş görüş­ melerine katılacak delegelerin yetkili kişilerden seçilmesi. Adım adım, sağlam ve güvenli biçimde hedefine ilerleyen Lider bu tavrı ile de ülkenin yönetiminde söz sahibi oluyordu. Elbette bütün bunlar, O'nun üstün liderlik belgeleri oluyordu. Her şey, önce Mustafa Kemal'in kafasında yoğruluyor. Doğum için gereken zamanı avucunda tutan Lider, derhal fikirle, dü­ şünceyle hareketi birleştiriyordu. Böylece de, başarıdan başarı­ ya doğru, hızlı ve güvenli biçimde cesaretle ilerliyordu.

c. Liderliğin Üçüncü Dönemi: Meclis 1 2 Ocak 1920 günü İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mec­ lisi, "Misakı Mill i yi kabul eder. 16 Mart'ta İstanbul işgal edilir. "

1 82


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Meclis de dağılır. Atatürk, olağanüstü bir meclisin Ankara'<la toplanmasına karar verir. Seçimler yapılır. 23 Nisan l 920'de Meclis Ankara'da toplanır. Bir gün sonra da Mustafa Kemal Paşa Meclis Başkanlığına seçilir. Derhal Meclise bir hükümet kurmayı teklif eder. Bunun ilkelerini de şöyle sıralar:

- Hükümet kurmaya mecburuz. - Geçici olduğunu bildirerek bir hükümet başkanı tanımak ya da bir padişah vekili ortaya çıkarmak uygun değildir. - Mecliste beliren milli iradenin yurdun kaderine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç yoktur. - Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır. Teklif kabul edilir. On bir bakandan oluşan bir bakanlar kurulu teşkil edilir. Genelkurmay Başkanı da bakanlar kurulu­ na dahildir. Atatürk bir genelge yayınlayarak . . . Emir ve kuman­ "

da yetkisinin Meclisin manevi kişiliğinde bulunduğunu" bildirir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin başkanı, bakanlar kurulunun da başkanıdır. Atatürk, Başkomutanlık yetkisini alıncaya kadar askeri harekatı yakından izler. Gerekli direktifleri verir. kap eden tavsiyelerde bulunur. Fakat esas olarak harbin yönetimi ile doğrudan ilgilenmez. Başkomutanlık yetkisinin verilmesiy­ le, harekatın yönetim sorumluluğu da Atatürk'e geçer. d. Liderliğinin Dördüncü, Başkomutanlık Dönemi 5 Ağustos 1 9 2 1 'de Başkomutanlık yetkisi, Meclis tarafın­ dan verilir. Karargahını Ankara'da kurar. Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra yasama ve yürütme yetkisi de Bü­ yük Millet Meclisinde toplanır. Meclisin başkanı Atatürk'tür. Aynı zamanda bakanlar kurulunun da başıdır. Genelkurmay da bakanlar kurulu içerisindedir. Böylelikle de tam koordinasyon

1 83


Mehmet Seçkin ve işbirliğini gerçekleştirmiş olur. Bu ise, O'ndaki gerçek üstün liderlik niteliklerini kanıtlamaktadır. Başkomutanlık belli süre için verilmiştir. Süre bitiminde uzatılması gerekmektedir. Atatürk uzatılmasını ister. Meclis ise, uzatılmaması yolunda karar alır. Atatürk kürsüye çıkar. . . . Düşman karşısında bulunan ordumu başsız bırakamazdım. Bı­ rakmadım. Bırakamam ve bırakmayacağım" der. Başkomutanlık da böylece yeniden bir defa daha uzatılır. Bunun üzerinde bir an duralım. Atatürk hayatının hiçbir döneminde meşruiyetten ayrılmamış. Demokratik kurallardan şaşmamış. O halde bu ne­ dir, diyenler bulunabilir. "

Bu, bir milletin ölüm-kalım anında, meşruiyetin ve demok­ ratik kuralların üstündeki tavrıdır. Bu tavır Atatürkçü ideolo­ jinin temel taşıdır. Bu gibi tavırlar Atatürk'ün ordu ve devlet hayatında daima Kutup yıldızı örneği parlar. Böylece, Atatürk­ çü ideoloji, birden bire değil, zamanın akışı içinde, olaylanı1 zincirinde, Türk'ün hasletleriyle yoğrularak gerçekleşmiştir. Bu nedenle de öteki ideolojilerden ayrılır. Onlar karşısında muhte­ şem bir manzaradır. Dünyanın son umut kaynağı olarak, yaşa­ nır, yaşatılır, yaşatılmalıdır.< 24) Şimdi Kurtuluş Savaşı'nda verilen muharebelere ve bu mu­ harebelerde Atatürk'ün gösterdiği üstün liderlik örneklerine dönebiliriz. 1 3. İnönü Muharebeleri İnönü Muharebesi, 9 Ocak 1 9 2 1 günü öğleden sonra Yu­ nanlıların Bozüyük yönünden şiddetli taarruzu ile başladı. Ufak bir köyden ismini alan İnönü, şimdi Türk Kurtuluş Savaşında dönüm noktası olacak bir muharebeye sahne oluyordu. Ve yıl­ lar sonra bu muharebeyi idare eden komutana, Atatürk tarafın­ dan "lnönü" soyadı verilecekti. (24 )

Harp Akademileri, Atatürk'ün jeopolitik ve Stratejik Görüşleri,

1 84

s.

1 39.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Muharebenin ilk günü Batı Cephesi kuvvetleri ile Yunanlı­ lar arasında çok çetin çarpışmalar oldu. Yunanlıların her taar­ ruzu, karşı taarruzla cansiperane püskürtülüyor, ilerlemelerine imkan verilmiyordu. Anlaşılan düşman, umduğunu bulama­ mıştı. İnönü mevzilerinde boş cepheler yerine, Türk kuvvetle­ rinin piyade ve topçu ateşiyle karşılaşmaları, onları gerçekten şaşırtmıştı. Muharebe, 10 Ocak günü de sabahtan akşama kadar bütün şiddetiyle devam etti. Bu sabah, Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey de Gediz'den muharebe meydanına gelmiş, savaşı bizzat ateş hattında idareye başlamıştı. Bir ara bir alay kadar düşman kuvveti, mevzilerimizdeki bir boşluktan istifade ede­ rek Batı Cephesinin karargahı bulunan İnönü istasyonunun kuzeyine kadar sokulmaya muvaffak oldu. Bu kritik vaziyet karşısında cephe karargahı istasyondan alınarak süratle İnönü Köyü'ne nakledildi ve cepenin bu kesimi kuvvet kaydırarak takviye edildi. Askerlerimiz bugün de, aralıksız devam eden düşman ta­ arruzlarını, bir an gerilemeksizin göğüslüyorlar; Yunanlıların ilerlemesine imkan bırakmıyorlardı. Şüphesiz ki ordumuz, bu taarruzlar karşısında ağır zayiat veriyor; ama canından aziz bil­ diği kutsal vatan topraklarını her ne pahasına olursa olsun, sa­ vunmadan geri kalmıyordu. En nihayet tükenen, gücü kınlan düşman oldu. 2 gündür devam eden taarruzlarından bir başarı elde edemediğini, edemeyeceğini anladı. Artık bu safhada on­ lar için yapılacak bir şey vardı: Geri çekilmek ! Gerçekten Yu­ nan kuvvetleri, 1 O Ocak 1 9 2 1 gecesi verdikleri kararla 1 1 Ocak günü sabahından itibaren Bursa yönünde geri çekilmeye başla­ dılar. Bu zafer müjdesi üzerine, 1 1 Ocak 1 9 2 1 günü Atatürk, Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey'e şu telgrafı çekiyordu:

"Bu başarının, mukaddes topraklanmızı düşman istilasından tamamen kurtaracak olan kesin zafere hayırlı bir başlangıç 1 85


Mehmet Seçkin olmasını Allah'tan diler, Batı Cephesinin bütün subay ve erlerini kazandık lan bu zafer dolayısıyla tebrik ederim". Gerçekten l . İnönü zaferi, Atatürk'ıin ifadesiyle kesin zafere hayırlı bir baş­ langıç olmuş, onu 11. İnönü, Sakarya, 26 Ağustos ve 30 Ağustos gibi daha büyük zaferler izlemiştir. İnönü zaferi içerde ve dışarıda büyük etkiler yarattı; büyük siyasi gelişmelere sebep oldu. Bu zaferden sonradır ki, ümitsiz­ likler boğulmuş, yeni kurulan devlet, sarsılmaz temeller üze­ rine oturmaya başlamış, 20 Ocak 1921 günü ilk Anayasamız, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmişti. Yine bu za­ ferle içerde asayiş ve güven sağlanmış, muntazam ordu kurma çalışmaları daha da kolaylaşmıştı. I. İnönü zaferinin dışarıdaki etkileri de önemliydi. Bu za­ ferle düzenli ordu, düşman karşısında ilk sınavını veriyor, dost ve düşman önünde yenilmez iradesini sergiliyordu. Bu zafer , yabancı devletlere de artık, milli hıikümetin hatırı sayılır bir varlık olduğunu gösteriyordu. Bu gelişmeler sebebiyledir ki İti­ laf devletleri, 2 1 Şubat 1 9 2 l 'de toplanan Londra Konferansı'na İstanbul Hıikümeti ile beraber Ankara Hıikümeti'ni de çağır­ dılar. Ancak zaferin gerçek sahibi Ankara Hükumeti idi. Bu sebeple Ankara delegeleri, Osmanlı heyeti içinde yer almayıp milli davayı savunmak üzere ayrı bir ekip oluşturdular. O kadar ki Osmanlı baş delegesi Sadrazam Tevfik Paşa, konferansta söz hakkını Ankara Hükümeti temsilcilerine bırakmak mecburiye­ tinde kaldı. İşte bu gelişmeler sonucu İtilaf devletleri yeni bir barış teklifi hazırlamak zorunda kaldılar. Yine l. İnönü zaferi­ nin milli hükumete kazandırdığı dış itibar sayesinde 1 6 Mart 1 9 2 1 tarihinde Sovyet Rusya ile "Moskova Antlaşması" imzalan­ dı. Londra'da da Fransa ve İtalya ile barış yolunda bazı müza­ kereler oldu. Ancak Yunanlılar, bu mağlubiyetten ders almayarak kısa süre sonra 23 Mart 1 9 2 1 günü aynı cephelerden tekrar ileri

1 86


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk harekata geçtiler. 27 Mart 1 9 2 1 günü Yunanlıların İnönü mev­ zilerine taarruzu ile başlayan, il. İnönü muharebesinde de düş­ man taarruzları birincisinde olduğu gibi durduruldu. 3 1 Mart 1 9 2 l 'de Batı cephesi kuvvetlerinin karşı taarruza geçmesi sonu­ cu Yunanlılar geri çekilmeye başladılar. Nihayet 1 Nisan 1921 günü binlerce ölü ile doldurdukları muharebe meydanını tek­ rar silahlarımıza terk zorunda kaldılar. Bu suretle Batı cephe­ sinde düşmana karşı ll. İnönü Zaferi adını alan bir büyük başarı daha kazanıldı . Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya gönderdiği kutlama telgrafında: "Siz orada yalnız

düşmanı değil, milletin ters talihini de yendiniz! " diyordu. Şimdi 1 9 2 1 yılının Temmuz başlarındayız. Yunanlılar Anka­ ra Hükümetinin reddettiği Sevr Antlaşması'nı gerçekleştirmek amacıyla Anadolu topraklarına durmadan kuvvet çıkararak Türklere karşı yeni bir taarruza hazırlanmaktadırlar. Nihayet bu genel düşman taarruzu, 10 Temmuz 1 92 1 günü, bütün Batı Cephesi boyunca takviyeli kuvvetlerle başladı. Harekat iler­ ledikçe Yunan kuvvetleri ile Türk kuvvetleri arasında yer yer şiddetli çarpışmalar oldu. Ancak gerek insan gücü gerekse araç ve gereç yönünden Türk kuvvetlerinden sayıca fazla durumda bulunan Yunanlılar birçok yerleri işgal ettiler. Afyon, Eskişehir, Kütahya, I3ilecik art arda düşman eline geçti. Cepheden gelen bu kaygı verici haberler üzerine 18 Temmuz 1 9 2 1 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Ankara'dan Karacahisar'daki Batı Cephesi Karargahına geldi. Takviyeli kuvvetlerle gelişen Yunan ilerleyişi karşısın­ da, o günkü şartlar altında imkanları sınırlı Türk ordusu için daha da ileri kayıpları önlemek üzere yeni bir strateji tespitine gerek gördü ve Cephe Komutanı İsmet Paşa'ya şu direktifi ver­ di: "Orduyu, Eskişehir'in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra,

düşman ordusuyla araya bir mesafe koymak lazımdır ki, orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin. Bunun

1 87


Mehmet Seçkin için Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmek yerindedi r! " Mütea­ kiben bu strateji uygulandı ve Batı Cephesindeki Türk ordusu geri yürüyüşe geçerek 25 Temmuz 1 92l'de tamamen Sakarya Nehri'nin doğusuna çekildi. Bu karar, harp yönetimi bakımın­ dan isabetli bir davranıştı; zira kayba uğrayan, azalan kuvvetle­ rimizin, tutunduğu mevzilerde tazelenen taarruz gücüne karşı çekilmeksizin uzun süre direnmesi daha büyük kayıpların se­ bebi olacaktı. İnkılap Tarihimizde "Kütahya-Eskişehir Savaşlan " adını alan ve Sakarya'nın doğusuna çekilmemizle sonuçlanan bu çar­ pışmalarda ordumuz kendisinden sayıca 2 misli fazla düşman kuvvetleri karşısında oldukça ağır zayiat vermiş, gerek çarpış­ malar gerekse geri çekiliş esnasında şehit, yaralı ve kayıp olmak üzere 40.000'e yakın silahlı kuvvetimiz yok olmuştu. Ayrıca araç ve gereç kaybımız da büyüktü. Ordumuzun bu, Sakarya'nın doğusuna çekiliş günlerinde. Bakanlar Kurulu, tekrar gelişebilecek yeni bir Yunan taarruzu­ na karşı tedbir olmak üzere Hükümet Merkezi'nin Ankara'dan Kayseri'ye nakline karar verdi; ancak Meclis'ten onay almak gerekiyordu. Hükümet karan, Büyük Millet Meclisi'nin gizli oturumunda açıklandı. Meclis şahlanmıştı: "Biz buraya kaçma­ ya mı geldik, yoksa düşmanla dövüşmeye mi ?" Millet temsilcile­ ri, Ankara'yı harpsiz teslim etmeyi kabul etmediler; hedef son tepeye kadar dövüşmekti. Bu heyecanlı konuşmalar üzerine Meclis, tahliyenin aksine Ankara'nın müdafaasına, bunun için gerekli hazırlıkların yapılmasına karar verdi. Bütün bu zor şartlara, geçici çekilişe rağmen sonunda düş­ mana kati darbe indirileceğine dair, başta Atatürk olmak üzere Milli Mücadele liderlerinin inançları asla sarsılmamıştı. Mus­ tafa Kemal Paşa'ya göre "Pek uzak olmayan bir gelecekte karşı­ m ızdaki Yunan ordusu tükenecek, sonunda imhası mümkün hale gelecekti. " Ancak başannın en önemli şartı, herkesin bu sonuca candan inanması ve bu uğurda maddi ve manevi tüm güçlerini 1 88


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk memleket savunmasına yöneltmesi idi. Ayrıca u n u ı u l ınaıııa­ sı gereken nokta, ordumuz, düşmanın arzu ettiği yere.le dq�i l , bizim arzu ettiğimiz yerde kesin muharebeye girecek ve ona, orada kati darbeyi vuracaktı. Bu bakımdan gerektiğinde geri çekilişin, bazı yerleri düşmana terk edişin büyük bir önemi yoktu. Askerliğin gereğini kararsızlığa düşmeden uygulamak gerekiyordu. Ne çare ki liderlerin bu inancına rağmen Sakarya'nın do­ ğusuna çekilmenin yarattığı maneviyat bozukluğu Meclis'e de aksetmişti. Yeni bir ordu oluşturulurken meydana gelen bu ağır kayıp, bu çekilme ister istemez sarsıntılara sebep olmuş; bazı çevreleri haklı olarak endişe ve tedirginlik kaplamıştı. Bu hava içinde 4 Ağustos 1 9 2 1 günü Büyük Millet Meclisi'nin gizli oturumunda askeri durum ve Başkomutanlık teşkili üzerinde heyecanlı görüşmeler oldu. Milletvekilleri, yorgun orduyu ye­ niden canlandıracak, memleketi bu badireden kurtaracak son çareyi aramaktadırlar. Bu çare, Mustafa Kemal'in fiilen ordu­ nun başına geçmesidir. Çünkü O, katıldığı bütün savaşlarda yenilmemiş, yenmiş bir kumandandır. Bu sebepledir ki konuş­ malar onun Başkomutanlığı üzerine alması görüşünde birleşti. Taraftarları gibi muhalifleri de kendisinden, ordunun başına geçmesini istemektedirler. Meclis'in büyük çoğunluğu, taraf­ tarları kurtuluş için tek çarenin bu olduğu, başka çıkar yol bu­ lunmadığı fikrindedirler. Bazı milletvekilleri içtenlikle haykı­ rırlar: "Sen mühim bir komutansın! Büyük bir askersin ve bunu da Çanakkale Muharebesinde ispat ettin. Şimdi kendini hangi güne saklıyorsun ? Sakarya'y a kadar geldi düşman, kendini hangi güne saklıyorsun ? " Bu haykırışlar, gerçekten milli iradenin sesi idi ve büyük kahramanı, fiilen ordunun başına davet ediyordu. Muhaliflere gelince, onlar da Başkomutanlığı Mustafa Ke­ mal Paşa'ya vermekle zaten kurtuluş ümidi kalmadığını kabul ettikleri bir ortamda, gelişecek tüm sorumluluğu onun omuzla­ rına yüklemeyi amaçlıyorlardı.

1 89


Mehmet Seçkin Meclis'te 4 Ağustos 1 9 2 1 günü başlayan bu görüşmeler, ertesi gün de aynı heyecanla devam etti. Mustafa Kemal Paşa, önce tartışmaların dışında kaldı. Ancak konuşmamasının, tav­ rını açıkça ortaya koymamasının, onun da gelecekten ümitsiz olduğu şeklinde yorumlanması ihtimaline karşı, kendisini Baş­ komutan görmek isteyen milli iradenin bu ısrarı karşısında, Meclis Başkanlığına şu önergeyi sundu: "Meclis 'in sayın üyeleri­ nin umumi surette beliren arzu ve istehleri üzerine Başhomutanlı­ ğı habul ediyorum. Bu vazifeyi, hendi üzerime almahtan doğacah yararları en hısa zamanda elde edebilmek ve ordunun maddi ve manevi kuvvetini en kısa zamanda artırmah ve yönetimini bir kat daha kuvvetlendirmek için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin haiz olduğu yetkileri fiilen kullanmak şartıyla üzerime alıyorum. Ha­ yatım boyunca milli hakimiyetin en sadık bir hizmetkarı olduğu­ mu milletin nazarında bir defa daha doğnılamak için bu yetkinin 3 ay gibi kısa bir müddetle sınırlandınlmasını ayrıca istiyorum". • Bu önerge Meclis'in yetkilerini kullanma isteği sebebiyle bazı itirazlara sebep oldu. Ancak durum, olağanüstü bir du­ rumdu ve ölüm kalım mücadelesi gibi olağanüstü şartlar konu­ şuyordu. Bu şartlar içinde Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul edilen görev gerçekten çok büyük ve önemli, diğer bir ifade ile Türk milletinin mukadderatı ile ilgili idi. Düşman karşısındaki cephede vakit geçirmeksizin en seri, en doğru kararları vere­ bilmek, ancak Meclis'in yetkilerini anında kullanmakla müm­ kündü. Esasen Atatürk de bu olağanüstü şartlara rağmen, söz konusu yetkinin 3 ayla sınırlı kalmasını istemekle, milli ira­ deye olan sarsılmaz saygısını gösteriyordu. Nihayet Meclis, bu isteğinde kendisini haklı gördü. Görüşmeler sonucu, 5 Ağustos 1 9 2 1 günü, "Mustafa Kemal Paşa'ya 3 ay süre ile askerliğe ait hususlarda Meclis'in yetkilerini kullanmak koşuluyla Başkomu­ tanlık tevcih eden kanun, Büyük Millet Meclisi'nde oybirliği i le kabul edildi. Kanunda şu sözlere yer veriliyordu: "Millet ve mem­ leketin mukadderatına bilfiil el koyan yegane yüce kuvvet olan

1 90


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başkomutanlık fiili vazifesine kendi reisi Mustafa Kemal Paşa'y ı memur etmiştir. Başkomutan, ordu­ nun maddi ve manevi kuwetini artırma ve yönetimini bir kat daha kuvvetlendirme hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin buna ait salahiyetini Meclis namına fiilen kullanmaya yetkilidir. Bu sı­ fat ve salahiyet üç ay müddetle sınırlıdır. Meclis lüzum gördüğü takdirde bu müddetin bitiminden evvel dahi bu sıfat ve salahiyeti kaldırabilir. " Başkomutanlık verilişinden sonra Mustafa Kemal Paşa kür­ süye geldi. Memleketin düşman istilasından kurtarılacağına dair sarsılmaz inancını bir kere daha ifade ederek Meclis'e şu teminatı verdi: "Efendiler! Zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanla­ rı, Allahın yardımıyla behemehal mağlup edeceğimize dair olan em­ niyet ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu daki kada bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı, bütün millete karşı ve bü­ tün aleme karşı ilan ederim. " Başkomutan aynı gün ordu ve mil­ lete de bir bildiri yayımladı. Bu bildiride de şu cümleler yer alı­ yordu: . . . . Bana bu vazifeyi tevdi etmiş olan Meclis ve bu Meclis'te beliren milletin hesin iradesi, hareket tarzımın mihrakını teşkil edecektir. Hiçbir sebep ve suretle değiştirilmesine imhan olmayan bu kesin i rade, her ne olursa olsun düşman ordusunu imha etmek ve bütün Yunanistan'ın silahlı kuvvetlerinden oluşan bu orduyu, anayurdumuzun mukaddes ocağında boğarak kurtuluşa ve bağım­ sızlığa kavuşmaktır. " "

Başkomutan, artık planını yapmış ve kesin şekilde uygula­ maya başlamıştır. Hedef, başarıya götürecek bütün tedbirleri en kısa zamanda almaktır. Bu amaçla 7 ve 8 Ağustos 1921 günleri, kendi imzasıyla 10 adet "Tekalif-i Milliye" yani "Milli Vergi" emri yayımladı. Bu emirler gereği her ilçede bir "Milli Vergi Komisyonu" kuruluyordu. Her evden ordunun ihtiyacı için bir kat çamaşır, bir çift çorap, bir çift çarık isteniyordu. Ordunun malzeme ihtiyacı için tüccarın elinde bulunan stoklardan yüzde kırkına parası zaferden sonra ödenmek üzere el konuluyordu. 191


Mehmet Seçkin Herkes hububat, hayvan ve yem bakımından stoklarının yüzde 40'ını yine parası sonradan ödenmek üzere orduya verecekti. Halkıg elinde bulunan savaşa elverişli bütün silah ve cepha­ ne, 3 gün içinde ordu ambarına teslim edecekti. Memleketteki demircilerin, dökümcülerin, marangozlann, sanayi imalatha­ nelerinin listesi çıkacak ve sahiplerinin isimleri belirlenecekti. Böylece bütün memleket, gelecekteki zafer için olağanüstü bir seferberliğe davet edilmişti. Artık millet ve ordu el ele idi ve topyekün bir h�rp başlatılmıştı. C25)

14. Sakarya Meydan Savaşı Başkomutan bu acil tedbirleri aldıktan sonra 1 2 Ağustos 1921 günü Ankara'dan hareketle Polatlı'daki Cephe Karar­ gahına geldi. Artık Mustafa Kemal Paşa, cephede ve fiilen Türk Ordusu'nun başında idi. Şiindi 1921 yılı Ağustos başlarındayız. Yunan ordusu 13 Ağustos 1 9 2 1 günü Sakarya'daki Türk mevzilerine doğru yeni­ den ileri harekata başladı. 1 5 Ağustos 192 1 günü Yunan Kralı Konstantin, ordulanna "Anhara'y a! " emrini verdi. Durmaksızın ilerleyen Yunanlılar, birçok şehir ve kasabalanmızı işgal ederek sonunda Sakarya'daki savunma hattımıza dayandılar. 23 Ağustos 1 9 2 1 günü, Yunan Ordusu'nun taarruzu ile Sa­ karya Meydan Muharebesi başladı. Bütün cephe boyunca taar­ ruz ve karşı taarruzlarla çok şiddetli muharebeler oldu. Yunan taarruzu, birçok yerde kıtalarımız tarafından düşmana ağır za­ yiat verdirilerek durduruldu. Ancak takviyeli Yunan kuvvet­ lerinin önemli mevzilerimizi ele geçirdikleri, Polatlı'ya kadar yaklaştıklan, top seslerinin Ankara'dan duyulduğu zamanlar oldu. Türk mevzileri birçok noktada yarılmasına rağmen, her nokta inatla savunuluyor, kaybedilen her hattın gerisinde yeni bir savunma hattı oluşturuluyor, böylece düşmanın ilerlemesine (25) www.meyilli.com/unluler/ataturk.php adresinden alınmıştır.

1 92

\


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk imkan verilmiyordu. Zira Başkomutan, savaş stratejisi için şu formülü koymuştu: "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa var­

dır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her hanş toprağı, vatanda­ şın hanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için, küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorun­ da kaldığını gören birlik ler, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve mukavemete mecburdur". Başkomutanın ortaya koyduğu, harp yönetimi bakımından büyük önem taşıyan bu kural, Sakarya'da aynen uygulanmış ve mukaddes vatan topraklan, her kaybedilen hattın gerisinde vakit geçirmeksizin yeniden bir hat teşkili suretiyle sonuna ka­ dar savunulmuştur. Düşman aştığı her tepenin ardında "Anka­ ra var! " hülyasıyla harp ediyor, Mustafa Kemal Paşa ise Yunan kuvvetlerini, son darbeyi indireceği yere, memleketin harim-i ismetine çekiyordu. Nihayet düşmanın taarruz gücü, ilerleme kuvvet ve kudreti gittikçe tükenmeye başladı. Yunan birlik­ leri ana mevzilerinden çok uzaklaşmış, gerçekten Türklerin harim-i ismetine düşmüştü. Artık taarruz sırası Türklerindi. 1 0 Eylül 1 9 2 1 günü başlayan karşı taarruzumuzla düşmana ağır zayiat verdirilmiş, bu taarruz sonucu Yunanlılar batıya doğru çekilmeye başlamıştı. Bütün savaş boyunca cepheden ayrılma­ yan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, zaman zaman da en ileri mevzilerde görülmüş, hatta ateş hattına girmişti. Başkomutanın en ileri hatta taarruz eden kıtaların yanında görülmesi ve mu­ harebeyi ateş hattında bizzat takip edişi şüphesiz ki subay ve erlerimizin maneviyatları üzerinde büyük tesir yaptı.

"Sakarya Meydan Muharebesi " adını alan bu büyük ve kanlı savaş, 22 gün 22 gece devam etmiş ve nihayet 13 Eylül 1 921 günü, düşman Sakarya Nehri'nin doğusunda tamamen dur­ durularak büyük bir zafer kazanılmıştı. Bu anlamlı ve büyük

1 93


Mehmet Seçkin başarı üzerine 1 9 Eylül 1 9 2 1 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafııı.dan, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya Kanunla "Müşir (Mareşal) " rütbesi ve "Gazi " unvanı verildi. Sakarya Zaferi'nin sonuçları siyasi alanda da kendisini gösterdi. 13 Ekim 192 l'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1 9 2 1 'de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı. Sakarya Meydan Muharebesinden sonra mağlup Yunanlılar, Afyon-Eskişehir hattına kadar çekilmişler, bu bölgede mevzi­ lerini kuvvetlendirmek, önemli yerleri tel örgülerle takviye et­ mek suretiyle savunmada kalmışlardı. Düşmanın bu geniş hat üzerinde üç kolordusu bulunuyordu. C26) Yunan kayıtlarına göre, savaşta 5227 Yunan askeri ölmüş ya da kaybolmuştur. Son derece yerinde bir taktikle düşmanını karşılayan Mustafa Kemal ise, Yunanistan'ın Ankara'yı düşür­ mek hedeflerini baltalayarak Osmanlı'nın başkentinden sonra, yeni Türkiye'nin başkentini de istiladan kurtarmıştır. Böyle­ likle hem İstanbul hükümetinin hezeyanlarına hem de ulusal hareketin içinde muhalifleri susturan Mustafa Kemal, Yunan birliklerinin hücum kabiliyetini sıfırlamıştır. İşgal güçlerinin, özellikle de milliyetçi önderlikle savaşa girmekten kaçınan İngiltere'nin, iteklemeleriyle haksız bir işgal girişimine kalkışan Yunanistan artık, hücum kabiliyetini yitirmiş bir halde kaçınıl­ maz sonunu beklemeye başlamıştı. C27)

1 5 . Harp Tarihinde Görülmemiş Bir Strateji Attan düşerek üç kaburga kemiği kırılan, doktorlarının kesin bir istirahat tavsiyelerini hiçe sayarak Sakarya Meydan Muharebesini idare eden ve zaferle biten bu yirmi bir günlük çok kanlı savaştan, sanki bir geziden dönüyor gibi Çankaya'ya

(26) www . meyilli.com/unluler/ataturk.php adresinden alınmıştır. (27) Dural, Baran, age, s. 377.

1 94


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk dönen Mustafa Kemal Paşa'nın o anda neler düşünmüş ve neler söylemiş olduğunu aşağıdaki satırlarda hayretle okuyoruz. En yakınlarından Ruşen Eşref Ünaydın'ın (Özleyişler) isim­ li hatıra kitabından:

"Tarihinin en uzun meydan muharebesidir. " dedikleri Sakar­ ya'yı böğrün sancıya, düşe kalka, bir sivil spor kıyafeti ile idare edip kazandıktan sonra bir akşamüzeri, kimseye söylemeden; karşıcı, alkışçı beklemeden; başının üstünde takılar ve ayakla­ rının altında halılar dilemeden, gündelik işini görmekten dö­ nüyormuşsun, kendi kalemi mahsusundan çıkıyormuşsun gibi, yıpranmış bir iç vilayet taksisi sanılacak Ford otomobilinin sa­ deliği içinde; ellerinde beyaz güderi eldivenler; o sivil kıyafette Çankaya'ya döndün. O kadar ki Hamdullah Suphi, Yakup Kadri ve ben, Seni istasyonda karşılamaya yetişemedik. Atları hızlı gitmeyen fay­ tonumuzu Kavaklıdere'de görünce arabanı biran durdurdun. Seni yolda kutladık. Ardınca köşke çıktım. Eski köşkünün taş­ lığında gazanı tekrar tebrik ettim. Yapıp başardığın iş, virtüozca (Herhangi bir müzik aracını büyük ustalıkla çalabilen sanatçı) çekilmiş bir bilardo vuruşu imiş gibi yan şaka, yarı ciddi bir tavırla gülümseyerek: "Ben galiba gene en iyi şu askerliği yapıyo­ rum " dedin. Sonra cebinden kırmızı maroken kaplı bir küçük defter çıkararak çok ciddi bir sesle:

" . . . Bak buraya, birader! Ben bu muharebede iki şey keşfettim ki bunlardan biri askerlik tarihinde şimdiye kadar formüle edil­ memiştir. O da şudur: Daha iyi hamle etmek için iğreti çekilmeler yaptırdığım bir sırada sırt vere vere ta Ankara kıyılarına geri­ lediğimizi göz önünde tutarak: " Bu hat da elden giderse, hangi hattı müdafaa edeceğiz ? " diye benden teessürle soran bir değerli kumandana, Yusuf izzet Paşaya: " Vatanı korumakta hattı mü­ dafaa vardır. Bu satıh bir baştan bir başa vatanın bütün yüzüdür. Vatanın bu sathı, en son kayasına kadar düşmanla boğuşarak mü­ dafaa edilecektir. " cevabını verdim ve formülü bir emri yevmi ile 1 95


..

Mehmet Seçkin bütün orduya tebliğ ettim. İşte, bu, ilk benim keşfim, benim bulu­ şum, benim harp tarihine bir ilô.vemdir. " dedin. (28)

16. Büyük Taarruz Yunanlıların, tutundukları bu son mevzilerden de atılmala­ rı, Türk Ordusu'nun kesin sonuçlu bir muharebeyi kazanması­ na gerek gösteriyordu. Ancak bu suretle düşmanın Anadolu' dan tamamen çıkartılması mümkün olabilecekti . Diğer taraftan ge­ rek Yunanlılar gerekse İngilizler, mevsimin ilerlemiş olduğu , Türk hükümetinin içinde bulunduğu güçlükler ve Anadolu'da­ ki ekonomik durumun ağırlığı sebebiyle Türk Ordusu'nun ge­ nel bir taarruzunu imkansız görüyorlar; ordumuzun bir süre daha dayandıktan sonra ister istemez barış isteğinde bulunaca­ ğını hesaplıyorlardı. Bu sebeple kendileri barışa yanaşmıyorlar, işgal ettikleri toprakları ellerinde bulundurarak vakit kazan­ mak suretiyle daha karlı çıkmayı amaçlıyorlardı.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ise düşmanın hayal ürü­ nü bu hesaplarının dışında taarruz hazırlıklarını sürdürmek suretiyle gerçekçi bir yol izliyor; ancak taarruzun zamanını ve şeklini son derece gizli tutuyordu. Çünkü Atatürk'e göre, "Ya­ rım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz

etmemekten daha kötü idi". Nihayet eldeki bütün imkanlar kul­ lanılarak, memleketin maddi ve manevi bütün güçleri seferber edilerek taarruz zamanının geldiğine karar verildi. Ama yine de Yunanlılar asker sayısı, araç ve gereç yönünden üstünlüklerini korumakta idiler. Başkomutan tarafından en ince ayrıntılarına kadar hazırla­ nan Büyük Taarruz ve onu izleyecek meydan muharebesi pla­ nı, 27/28 Temmuz 1922 gecesi, Akşehir'e çağrılan ordu komu­ tanlarına açıklandı. Onların da görüşleri alınarak Batı Cephesi

(28) Demirkan, Selahattin, age, s. 1 3 , 1 4

1 96


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk Ordulanna 6 Ağustos 1922'de gizli olarak "taarruza hazırlık" emri verildi. Büyük Taarruz planı gerçekten dahiyane, dahiyane olduğu kadar da cüretli ve tehlikeli idi. Zira kuvvetlerimizin hemen tamamı, taarruzun sıklet merkezi olarak kabul edilen Afyon­ Konya Demiryolu'nun güneyine kaydırılmış, başka cephelere kuvvet ayırma hususu ister istemez ikinci planda düşünülmüş­ tü. Bunun sonucu olarak Eskişehir-Ankara istikameti açık de­ necek bir durumda bırakılmıştı. Keza cephenin ağırlık merkezi olarak kabul edilen bölgenin arkası da göller bölgesine dayanı­ yordu. Başansızlık halinde, bu bölgede savaşan !'inci Ordu'nun akıbeti kritikleşebilirdi. Bu plan, ancak büyük komutanların sevk ve idaresinde ba­ şanya ulaşabilirdi ve bütün riskleri etkisiz kılacak faktör, ne pahasına olursa olsun mağlup olmamak karan idi. Gerçekten de öyle oldu. (29)

1 7. Bütün Anlamıyla Bir Cesaret. "Yunan ordusu Afyon - Dumlupınar arasında kuvvetli bir grup, Eskişehir bölgesinde kuvvetli bir grup halinde toplu idi. İki fikir vardı: Biri, cephe taarruzu yapmalıyız. Muvaffak olamazsak bile munzam kazançlar elde edebiliriz ve nihayet yine cepheyi tutabiliriz. Bir ikinci fikir vardı: Türk kuvvetlerini her taraftan, gizlice Afyon'a doğru alııtmak ve bütün orduyu bir yumruk gibi Yunan cephesinin başına indinnek. Ama ya düşman bunun farkında olup da şimalden (Ku­ zey) taarruz ederse o vakit düşmanın başına gelecek olana biz uğrayabiliriz. Bir ordu komutanı, mesele konuşulduğu sırada, Mustafa Kemal'e: (29) www . meyilli.com/unluler/ataturk.php adresinden alınmıştır.

1 97


Mehmet Seçkin - Türk milletinin nesi var, nesi yoksa hepsi bu . . . Askeri bu . . . Siz onu bir tek ihtimal için nasıl harcayabilirsiniz? Diye sordu. Hamiyetli, cesur, bilgili de bir komutandır. Mustafa Kemal soruyor:

- Türk milletinin bütün verebileceği bundan mı ibarettir? - Evet! - O halde haL'i neticeyi onunla almaya mecburuz. - Böyle bir karann tarih karşısında günahı çok agırdır. - Tarihe karşı bütün mesuliyeti ben hendi üzerime alıyorum. " Yukarıdaki diyalog Çankaya isimli kitabından nakleden Fa­ tih Rıfkı Atay, şunları da ilave ediyor:

"Menzil teşkilatımız o kadar fakir ki, taarruz eden Orduyu ancak Dumlupınar'a kadar götürebilirdi. Makineli vasıtalarımız yok, at yok. Topları öküz ve manda ile çekiyoruz. Bütün topçu cep- · hanemiz bir haftalık. Ancak bir haftalık insan ve hayvan yiyecegi var. Geri teşkilatı eksik ve bozuk. Fransızlardan dört yüz hayvan almak, yüz Berliet kamyoneti temin etmek büyük şey. Ararlar ta­ rarlar, bu kamyonetler için Anadolu'da ancak yinni şoför bulur­ lar. ôtesini bunlar yetiştirir. Demek ki, vasıtalarımız, ordumuzu Dumlupınar'a kadar götürebilir. O halde, Mustafa Kemal'e göre, düşman ordusunu Dumlupınar'da yok etmeliydi. " Bu satırları okuyanlar artık işin gerisinin nasıl olduğunu elbet hatırlar. Ve cesaretin bu kadarının da nasıl bir ruh hali olduğunu düşünürler. 00) 26 Ağustos 1 922 sabahı saat 5.30'da topçularımızın ateşiyle Kocatepe'den Büyük Türk Taarruzu başladı . Başkomutan da bu esnada Kocatepe'de bulunuyordu. Taarruz, kısa sürede Afyon Konya Demiryolu hattı boyunca başarılı bir şekilde gelişti. Bu

(30) Demirkan, Selahattin, age,

1 98

s.

1 1 ,12.


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk hattın güneyinden l 'inci Ordu, kuzeyinden 2'inci Ordu taarruz ediyordu. Ancak cephenin ağırlık merkezi, l 'inci Ordu bölge­ sinde toplanmıştı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın büyük bir basiretle ateş hattında yönettiği bu taarruzda ordumuzun Genelkurmay Başkanlığı'nı Fevzi (Çakmak) Paşa, Batı Cephesi Komutanlığı­ nı İsmet Paşa üstlenmişti. l'inci Ordu'ya Nurettin Paşa, 2'inci Ordu'ya Yakup Şevki Paşa, Süvari Kolordusu'na da Fahrettin (Altay) Paşa komuta ediyordu. Süratli taarruz sonucu, 26/27 Ağustos gecesi Yunan ordu­ sunun birçok mevzii düşürüldü. Ani baskın şeklinde gelişen bu taarruz karşısında şaşıran Yunanlılar çekilmeye başladı. 27 Ağustos l 922'de ordumuz düşman işgalindeki Afyon'a girdi. Türk Ordusu'nun bu ilerleyişi karşısında Yunan ordusu, Dum­ lupınar mevzilerine çekilme karan aldı. Kuvvetlerimiz 29 Ağus­ tos günü de Dumlupınar mevzilerine taarruza başladı. 30 Ağus­ tos günü Dumlupınar bölgesinde 200.000 kişilik Yunan ordusu tamamen kuşatılmıştı. "Başkomutan Meydan Muharebesi " adını alan bugünkü savaşta, düşmanın büyük kısmı imha edildi. Bu gece Kütahya da ordumuz tarafından kurtarılmış bulunuyordu. Ancak, mağlup düşmanın çekilme yollarının da kesilmesi ve İzmir doğrultusunda aralıksız takibi gerekiyordu. Başkomu­ tan,! Eylül 1922 günü komutası altındaki kuvvetlere: "Ordu­ lar! İlk hedefiniz Akdenizdir, i leri ! " emrini verdi. Son sürat le İzmir yönünde ilerleyen kuvvetlerimiz, 1 Eylül' de Uşak'ı, 2 Eylül' de Eskişehir'i, 3 Eylül'de Nazilli, Simav, Salihli, Alaşehir ve Gördes'i, 6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i, 7 Eylül' de Aydın'ı, 8 Eylül'de de Manisa'yı kurtardılar. Bu takip esnasında l. Yu­ nan Ordusu Komutanı General Trikopis ile 2. Yunan Ordusu Komutanı General Diyenis ve bir kısım yüksek rütbeli Yunan subayları esir alındılar. N ihayet Türk birlikleri 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e ulaştılar. Bu sabah Kadifekale'de· Türk bayrağı dalgalanıyordu. Anık Anadolu, 4 yıl süren düşman istilasından,

1 99


Mehmet Seçkin düşman işgalinden kurtarılmış, "Türkiye Türklerindir! " gerçeği bir kere daha gözler önüne serilmişti. Mondros Mütarekesiyle başlatılan ve Sevr Antlaşmasıyla gerçekleştirildiği zannedilen Türk milletini Anadolu toprakla­ rından çıkarmak ve tarihten silmek isteyen korkunç ve hain zih­ niyete karşı, milletimizin maddi ve manevi bütün güç kaynak­ larını seferber ederek kazandığı bu büyük zaferler Atatürk'ün ifadesi ile tek bir amaca yönelikti: "Kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak! " Atatürk diyor ki:

"Hiç bir zafer, gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için gereken vasıtadır. Gaye, fikirdir. Zafer bir fikrin elde edilişine hizmeti nispetinde kıymet ifade eder. Bir fik rin elde edilişine dayanmayan bir zafer, ömürlü olamaz. O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir alem doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına zafer, boşa gitmiş bir gayret olur. "(31) 1 8 . Zafer Sonrası Büyük Türk zaferinden sonra da Türk milleti için yeni bir alem doğmuş; çağdaş, demokratik ve laik Türk devletinin ku­ ruluşuna uzanacak olan bütün yollar açılmıştı. Bu sebepledir ki memleketi düşman istilasından temizleyen büyük askeri zafer­ leri takiben bu başarıların semerelerini toplamak üzere siyasi faaliyetlere önem verildi. 1 1 Ekim l 922'de İtilaf devletleriyle imzalanan Mudanya Mütarekesi ile silahlar bırakıldı; Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki çarpışmalara son verildi. Yine bu anlaşmaya göre Edirne'yi de içine almak üzere Doğu Trakya'nın Yunanlılar tarafından tahliyesi kabul edildi; İstanbul ve boğaz­ lar bazı kayıtlarla idaremize bırakıldı. Artık sıra barış görüşmelerine gelmişti. Lozan Barış Kon­ feransı, 20 Kasım 1 922 günü toplandı. Aylarca süren, zaman (3 1 ) www .meyilli.com/unluler/ataturk.php adresinden alınmıştır.

200


Bir Milletin Yarattığı Lider: Atatürk zaman da çok çetinleşen bu görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ni -Mudanya görüşmelerinde olduğu gibi- İsmet (İnönü) Paşa temsil ediyordu. Nihayet 24 Temmuz 1 923 günü antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile yeni Türkiye Devleti'nin bağımsızlığı bütün dünyaca onaylanıyor, milli sınır­ larımız çiziliyor, Ekonomik alanda Osmanlılar devrinden kal­ ma eski pürüzler temizlenerek kapitülasyonlar kaldırılıyordu. Diplomasi alanında kazanılan bu sonuç gerçekten çok önemliy­ di. Zira bu antlaşma Atatürk'ün ifadesiyle "Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir vesika" idi. "Bu sebeple Osmanlı devrine ait tarihte benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseri idi ". 13 Ekim 1 923'te Ankara, Büyük Millet Meclisi kararı ile Türkiye Devleti'nin Hükümet Merkezi oldu. 29 Ekim 1 923 ak­ şamı, yapılan bir Anayasa değişikliği ile Cumhuriyet ilan olun­ du. Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa, oybirliği ile Türki­ ye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Artık devletin modern bir şekil alması ve milletin çağdaş uygarlık seviyesine en kısa zamanda erişebilmesi yolunda bü­ yük inkılaplar birbirini takibe başladı. Bu devre esnasında şap­ ka ve kıyafet inkılaplan yapıldı. Halkı uyuşukluğa sevk ederek her türlü hayat enerjisini yok eden tekkeler, zaviyeler, türbeler kapatıldı; Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldınldı. Laik devlet pren­ sibi kabul edilerek din ve devlet işleri kesin olarak birbirinden ayrıldı. Hukuk alanında, şeriye mahkemeleri ve Mecelle kaldı­ rılarak Türk Medeni Kanunu'yla beraber birçok yeni kanunlar kabul edildi. İlim ve kültür işlerine büyük önem verildi; Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu kurularak Türk tarihi ve Türk dili üzerinde çalışmalar yapıldı. Medreseler kapatılarak çağdaş kültürü benimseyen Cumhuriyet okulları açıldı. Eği­ tim ve öğretimde, laik ve milli bir yol takip edildi. Atatürk'ün en büyük eserlerinden biri olan harf inkılabı meydana geldi; Arap harfleri terk edilerek Latin harfleri esasına dayanan Türk 201


Mehmet Seçkin alfabesi yapıldı. Uluslararası takvim, saat ve rakamlar kabul edildi. Kadın hukukunda reform yapılarak Türk kadınına seç­ me ve seçilme hakkı tanındı. Ekonomik hareketlere önem veril­ di. 1923 yılında Türkiye'de ilk defa olarak bir İktisat Kongresi toplanarak memleketin ekonomik problemleri görüşüldü. Zirai faaliyetler genişletildi; ticaret ve milli sanayi geliştirildi. Sağlık işlerine önem verildi. Güçlü bir ordu kuruldu. Yeni Türkiye Devleti'nin temeli olan bütün bu inkılaplara "Atatürk 1nhılap­ lan " adı verildi. İnkılapların memlekette daha süratle ve daha sağlam yerleşmesi için bütün Türk halkını içine almak üzere Cumhuriyet Halk Partisi teşkil edildi. Cumhuriyetçilik, milli­ yetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık Türkiye siyasetinin ilkeleri olarak kabul edildi . Büyük Önder, kurtuluştan sonra memleketi baştan başa do­ laşarak halka inkılapların ve yeni Türk Devleti'nin ideolojisini anlattı. 1 934 senesinde Meclis, özel bir kanunla kendisine "Atatürh " soyadım verdi. Son senelerinde bitmeyen bir heyecanla Hatay'ın anavatana ilhakına çalıştı. Kendisinde mevcut karaci­ ğer kifayetsizliği zamanla ağırlaştı; son günlerini hasta ve rahat­ sız olarak geçirdi. 10 Kasım 1 938 perşembe günü saat dokuzu beş geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini kapadı. Ölü­ mü bütün dünyada derin akisler yaptı ve büyük üzüntü yarattı. İşte bu kadar olumsuzluklar içinde, bu kadar kısa sürede, bütün bu işleri başarıp yoktan bir ulus yaratan, bu kadar inkı­ laplar yapan ve bunu da ulusuna benimseten, ülkesini uçurum­ dan ve çağın karanlığından kurtararak çağdaş yepyeni bir ülke kuran bir kişiye da.hi ve lider denmezde ne denir? İşte bu kişi büyük önder ve çağının en büyük Lideri Musta­ fa Kemal Atatürk'tür.<32)

(32) www .meyilli.com/unluler/atamrk.php adresinden alınmıştır.

202


ON BİRİNCİ BÖLÜM

YABANCI GÖZÜ İLE ATATÜRK

"Türkler O'nun harikulade eserini takip ederek, itibarlarını daha fazla arttıracaklardır. " isveç "Dünya, hiçbir zaman, Türkiye'nin batı zihniyeti içinde yeni­ den kurulması gibi, heyecanlı bir drama asla şahit olmamıştır. "

lsveç, Social Demohraten Gazetesi "O, olmasaydı modern Türkiye olmazdı. O'nun sayesinde Türkler, O'nun olağanüstü eserini izleyebilecekler ve zaten dünya­ ca pek yüksek olan onurlannı daha fazla yükseltebileceklerdir. "

lsveç, Nya Dagligh Gazetesi "Türkiye'nin yeniden kurulması ve düzenlenmesi işi, hayat ve­ rici tam bir inkılap olmuştur. Bugünkü Türkiye, Atatürk'ün kuv­ vetli kişiliğine bitmez bir şekilde baglıdır. Son padişah, toprağını terk ettiği vakit 1 922 Kasımında elde edilmiş olan sonuncu zafer, bütün doğuda istek ve sevinçle selamlanmıştır. Bunu takip eden hareketler kararlardaki güven ve yürütmedeki sürat bakımından bütün dünyayı hayrete boğmuştur. " Aftenbladet Gazetesi "Atatürk'ün eseri, üzerine bir bakılırsa görülür ki, Türk Milleti'nin başında bu büyük Şef bulunduğu 1 4 yıl içinde meyda­ na getirdiği eserler, geçmiş yüzyıllardan daha fazla ve derin izler 203


Mehmet Seçkin bırakmıştır. O'nun olağanüstü eserini izleyebilecekler ve dünya nazannda esasen pek yüksek olan itibarlarını daha fazla yüksel­ tebileceklerdir. " Nya Daglight Allehanda Gazetesi "Modem Türkiye'nin yaratıcısı Kemal Atatürk'ün eserleri, memleketi için yaptıkları 1sveç'te çok iyi bilinmektedir. Atatürk'ün liderliği altında Türkiye'nin kalkı nmasını, fevkalade ileri hamle­ lerini hayranlıkla takip ettik. Atatürk'ün, hukuk alanında olduğu gibi, diğer alanlarda da getirdiği reformlarla Türkiye, içinde bu­ lunduğu çok zor durumdan kurtarılıp kuvvetli ve güvenilir temel­ ler üzerine yerleştirilmiştir. " Erlander, lsveç Başkanı "Türkiye Atatürk'ün iradesi altında, kelimenin Batı'daki anla­ mı ile modem bir devlet olmuşlardır. Bugün bu devletin milletler arası itibarı gittikçe artmaktadır. Girişlerin ıslahat işi Türkiye'yi değiştirmişti r. Türkiye, dış politika alanında ve Atatürk'iin yö­ netimi altında büyük başanlar kazanmıştır. " Dağnes Nyheter­

Gazetesi "O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi. " Emanullah Han, Afgan Kralı "Çağının, belki de tüm tarihin en olağanüstü kişilerinden biri. "

Egyptian Gazetesi, Kahire "Atatürk, Türkiye'yi yeniden yaptı. Ve emin bir yol üzerin­ de ileri yürüyüşüne devam eden bir memleket bıraktı. " Monges

Handels Gazetesi, Oslo, 12 Kasım 1 938 "Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamm kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. İkinci üzüntüm ise bu adamla tanışmak hususundalli şiddetli arzumun gerçekleşmesi­ ne artık imkan kalmamış olmasıdır. " Franklin Roosevelt, A.B.D.

Başkanı, 1 0 Kasım 1 963 "Aslıer-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak 204


Yabancı Gözü ile Atatürk ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin bü­ yüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendisine güvenme ve dayan­ ma duygusunu vermiştir. Ben, Atatürk'ün sadık arkadaşlanndan biri olmakla büyük bir iftihar duyuyorum. " Genaral Mc Arthur "Kemal hakkında almış olduğum malumat çok tazedir. Bu hu­ sustaki bilgilerimi kendisini çok iyi tanıyan birisinden temin ettim. Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri Birliği Hükümeti'nin tanınması hakkında Sovyet Rusya Hariciye Nazın Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana verdiği cevapta: Avrupa'rİ ın en kıymetli değer adamının bugün Avrupa'da yaşamadığını, bunun Türkiye Cumhurreisi Mustafa Kemal ol­ duğunu söyledi. " Franklin D. Roozwelt'in bu sözlerine karşı , Disraeli'nin İngiltere'yi idare ettiği zamandan beri, Avrupa'da o ırktan gelmiş bütün devlet adamları içinde en maharetlisi olan Litvinof tarafından söylenmiş olan bu mütaleanın çok kıy­ metli olduğunu beyan ettim. Roozwelt (Franklen D.) Birleşik

Amerika Cumhurbaşkanı, 1 928 "Unutulmamalıdır ki Kemal, Dumlupınaı da parlak bir strateji kabiliyeti göstermiş ve düşmandan çok azlık olan Türk kuvvet­ lerinden gereğince yararlanmayı bilmiştir. Dünya üzerinde istila orduları, Yunanlılar'ın uğradıkları büyük bozgun gibi bir yenil­ giyle pek az karşılaşmışlardır. Charle H. Sherrill, Eski Amerikan

Elçisi "Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri . " New

York Times "İnsanı teslim alıcı gözlerinde fevkalade önderlik kuvveti var­ dır. Kalın kaşları sakin durmaz. Yüksek, entelektüel zirvelere kal­ kar ve şayanı hayret derecede geniş alnından derin çizgiler oyacak bir şekilde çatılır. Derisi açık renkli ve güneşten yanmıştı. Esmer değildi. Saçı sarımtırak kahve renklidir. Ağzının temiz kesilmiş 205


Mehmet Seçkin hatlan ve çenesi kararlannın keskinliğini gösterir. O, tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir. " Gladys Baker,

Amerikalı Gazeteci "Cihanı hayran bırakan bu Türk, Türklerin göğsünü Türk ol­ duklanndan, tarihinden ve dillerinden dolayı bir daha kabartmış­ tır ve Türkiye'nin geleceği için, geçmiş yüzyı!lann toplayabildi­ ğinden daha fazla kudret toplamıştır. " Genaral C. H. Sherrill,

Eski Amerika Elçisi "Mustafa Kemal, başarılannın çoğunu tükenmek bilmeyen sab­ rı sayesinde elde etmiştir. " Charles H. Sherrill, Eski Amerika

Elçisi "Atatürk'ün birçok insanlann başarmaya maddeten muktedir olmayan işleri başarmada gösterdiği azim ve cesarete ve ortaya koyduğu esere bütün Amerika hayrandır. " Amerika Basını "Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlanndan biri değildir. Biz Pakistan'da, O'nu geçmiş bütün çağlann en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever olan Kemal Atatürk, memleketinizi yeniden büyüklük yoluna koydu. O yalnız sizin milletinizin sevgili lideri değildi. Dünyadaki bütün Müslümanlar gözlerini sevgi ve hayranlık hisleriyle O'na çevirmişlerdi. O, Müslüman dünyasında yeniden siyasi uyanış yönünden ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biriydi. Bu unutulmaz yıldönümünde sizin his­ lerinizi paylaşır ve büyük kurucusunun ölümsüz anısına milletini­ zin gösterdiği sevgi ve saygı hislerine katılmak isteriz. " Eyüp Han,

Pakistan Cumhurbaşkanı, 1 O Kasım 1 938 "Atatürk, şecaat ve kabiliyetin en büyük sembolüydü. O, yir­ minci asnn en büyük gerçeğini yaratan adamdır. " Kopenhag­

Nasyonal Tidende

206


Yabancı Gözü lle Atatürk "Türhiye'nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi dunnahsızı n yükselmiştir. Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürh'tür. " Libre Belgique Gazetesi "Hiçbir memleket, Yeni Türhiye'nin Ata'sı tarafından başarı­ lan yenililı kadar çabuk ve o kadar derin bir yenileşme gönnemiş­ tir. O, her tarafta dahi bir asker, müstesna bir ıslahatçı ve yurdun kurtarıcısı olarak bilinmektedir. Bu derecede insanlar, yüzyıllar içinde yalnız bir defa görülür. Şimdiki Türhiye'nin tarihi bu müs­ tesna devlet adamının tarihidir. " Dness Gazetesi "Atatürh'ün büyük, şan ve şerefle dolu ismi Ankara hayalarının üzerinde, unutulmaz günlerinin bir anısı olarak silinmez kalıyor. Burada bu toprak üzerinde, bizim yanı başımızda çok büyük ve çok kudretli bir adam, bizim çağdaşımız olarak yaşamıştır. Düş­ man ordularının istilasını, bir yıldırım darbesi gibi defetmek, barış anlaşmalarını bir kılıç darbesiyle yok etmek, halifenin yüzyıllık taht ve tacını bir yumruk darbesiyle ortadan kaldınnak, memle­ keti ıslah etmek ve sonra ümitsiz hale düşmüş olan milletin milli ihtirasını uyandırmak, modern ve uygar bir devlet yaratmak . . . lşte gözlerimizin önünde cereyan eden ve büyük bir kısmı itiba­ riyle Kemal Atatürk'ün şahsi eseri olan mucizeler bunlardır. Buna dayanarak, Gladston gibi, şunları söylemekte haklıyız: "Dünya, bu derece müstesna olan bu adamın ölümünden sonra artık es­ kisi kadar enteresan değildir. " işte milletinin Ata'sı, kılıç, fikir, kalp ve irade adamı olan Atatürk budur. Milletin bu büyük ev­ ladı, aynı zamanda yinninci yüzyılın da büyük bir yurttaşıdır. "

Kojuhof "Türk Milleti'nin özgürlük ve Türkiye'nin milli kalkınması için çetin mücadelelere adı karışan Kemal Atatürk'ü memleke­ timiz çok iyi tanır. Atatürk Türk Milleti'ni, kışkırtıcı kuvvetlere, emperyalistlere ve silah zoru ile Türk Milleti'ni ezerek memleke­ ti büyük devletlerini bir sömürgesi haline getinnek isteyen gerici

207


Mehmet Seçkin kuvvetle karşı savaşa ginnesi için uyandınnıştır. Yakın ve Orta Doğuda ilk Cumhuriyet, doguşunu O'na borçludur. Bu Cumhu­ riyet birçok milletin ulusal öz.gürlük hareketlerine ışık tutmuş­ tur. Atatürk'ün kutsal saydığı emperyalizmle savaşını, yalnız. Türk milleti değil, diğer doğu ülkeleri de takdirle karşılıyordu. Türkiye'nin yüz.yıllık geriliğinden kurtulması için Atatürk pek çok şey yapmıştır. Gerçekleştirdiği refonnlar memleketin ekonomik hayatının, sinai, tanmsal kalkınmanın hız.la ilerlemesini hedef tutmuştu. Atatürk yönetimi zamanında, Türkiye'nin milletlerarası otoritesi yükselmiş ve memleket, dünya siyasetinde önemli rol oy­ namaya başlamıştır. " N. S. Krusçeff, Sovyetler Birliği Başkanı,

1 O Kasım 1 938 "Şöhreti butün cihana yayılmış olan tecrübeli başkanın yöneti­ mi herkesin sevgisi ve saygısını çeken büyük Türk milletinin milli bağımsız.lığını devamlı bir başarı i le lmvvetlendirmiş ve yeni milli yapısını yaratmıştır. " Sovyet Başbakanı Kalinin "Mustafa Kemal yani Türkiye'nin kalbidir. Eski, yıpranmış bir toplumdan yepyeni, güçlü bir millet yaratmış, eşsiz. kişiliğiyle ken­ dini herkese saydınnış, enejisiyle herkesi kendine inandırmıştır. "

Ma Shao-Cheng, Çinli Yazar "Biz. Çinliler, hepimiz. bu yasa katılıyoruz.. Zira büyük bir mil­ letin, çok sevilen Büyük Ata'sının ölümü, yalnız. Türkiye için değil, aynı zamanda biz.im kıtalanmız.da ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır. " Çin Basını "Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır. Tunus Milleti bugün, yüz.yıllık bağlarda bağlı bulunduğu kardeş ve soylu Türk milleti i le Mustafa Kemal'in unutulmaz. anısını canlandırmak ve saygıyla anmak üz.ere hürmetkar bir düşünce içinde birleşmektedir. Mille­ timiz. Gaz.i'nin ölmez. eseri için en büyük hayranlığı O'nun saha­ sında, savaş meydanlarında, büyük asker olduğunu tespit ettik­ ten sonra, her şeyin tamamen kaybolduğu zannedildiği bir anda,

208


Yabancı Gôzü ile Atatürk milletinden ümidini kesmeyi ve yenilgiyi kabul etmeyi şiddetle red­ deden Tanrı'nın seçtiği büyük insanı anıyoruz. O, güçleri birleştir­ meyi, kırılmış cesaretleri yükseltmeyi bilmiş ve talihi zorlayarak, milli ülkenin bütünlüğünü tekrar kurmuş ve memleketinin bağım­ sızlık ve egemenliğini kazanmasını başarmıştır. Atatürk böylece, ölümü esirliğe tercih eden bir milletin neler yapabileceğini hayret­ ler içinde bulunan dünyaya göstermiştir. Bu örnek unutulmayacak­ tır. Biz memleketin egemenliğinin mimarı olan Atatürk'ün şahsına, parçalanmak yolunda olan bir İmparatorluğun yıkıntısı üstünde hayranlık duymaktayız. O'nun ölmez eseri, egemenliklerini elde etmiş milletlerin kaderlerine hükmedenler için ışıklı bir örnek ve bir ilham kaynagı olarak kalacaktır. " Habib Burgiba, Tunus

Cumhurbaşkanı "Atatürk, ömrünün en mükemmel çağında ve işbaşında iken öl­ müştür. Fakat O'nun hayatındaki eseri, tarihteki kahramanlığın çift destanı olarak yaşayacaktır. Eserini O, bir savaşçı ve bir de devlet adamı olarak meydana getirmiştir. Kılıç sayesinde iktidar mevkiini kuranların birçoğundan tamamıyla farklı olarak O, zafe­ ri kazandıktan sonra kılıcını çekmiştir. Atatürk'ün askerlik eseri­ ni iyice anlayabilmek, lazımdır; Yıkılmış bir devlet, bozguna uğra­ mış bir ordu, bitkin ve umutsuz bir millet! Buna rağmen Atatürk, karşısına çıkarılan bütün orduları ezdikten sonra, Lozan'da 1 923 Haziran'ında yenilmişlere milli Türkiye Devleti'ni dikte etmiştir. Atatürk, hudutlarını çizmiş olduğu Türkiye'nin O'na öncekinden daha büyük görevler yükleyeceğini kavramıştır. Şapka giymek, Arap harflerini atıp bizzat öğretmenliğini yaptığı yeni Türk harf­ lerini kabul etmek gibi tamamıyla zevahirden sanılan yeni likler, Türklerde ezelden beri var olan savaşçı ruhu bugün de yaşamakta olmasına rağmen, kurulan yeni devlet barış politikasının en sağ­ lam dayanağı olmuştur. Atatürk, Montrö ve Hatay sorunlarını çözmüş, memleket içinde enerjik bir surette ıslahat yapmış, en­ düstri ve demiryolları kurmuştur. Berlinske Tidence Gazetesi

209


Mehmet Seçkin "Türkiye'nin 5efi Atatürk, bütün devlellenn hiç beklemedikle­ ri bir şeyi gerçekleştirmiş ve hasta adam diye anılan Türhiye'den güçlü kuvvetli bir memleket yaratmıştır. " Social Demohraten Gazetesi "Atatürk, şahsiyet ve yeteneğin dev gibi bir simgesi idi, O, yir­ minci yüzyılın en muazzam olayını yaratan adamdı. Gerçekten meydana getirmiş olduğu eser, yarı Doğulu olan ve halifenin şah­ siyle dini tek kuvvet olarak tanıyan bir milleti modern, laik ve milli bir devlet haline getirmesidir. Hakikatte, doğunun ruhuna kök salmış sembollerin atılmasını yeni bir hayat için radikal bir değişmey i ifade ediyordu. Atatürk'ün dış politikası, tarihte bir ör­ nek olarak kalacaktır. Dostça anlaşmalarda dış borçlar sorununu düzeltmiş, Boğazlan tekrar sağlamlaştırmış, han dökmeden Hatay sorununu çözmüştür. Birçok ıslahat arasında işçiye yeni bir hayat standardı sağlamış olan Atatürk, arkasında manen ve maddeten kendi izi üzerinde yürüyebilecek kudrette donatılmış bir Türkiye bırakmıştır. " National Tidence Gazetesi "Atatürk'ün eseri, tarihte kalacaktır. " Danimarka "Acımasız bir güce ve ateşli bir hırsa, az rastlanır bir enerji ve gözü pek bir entelektüel radikalizm ekledi; tarihsel gelenekler ya da dinsel duygusallıklarla hiç etkilenmedi. Fakat bunları daima siyasal bir olgunlukla dengeledi. " The Times, Londra "Çağımızda hiçbir isim Atatürk'ün adı kadar büyük saygı ya­ ratmamıştır." Observer, Londra "Bir zamanlar Avrupayafuzuli girmiş bir devlet sayılan Türki­ ye, Atatürk'ün önderliği altında Avrupa'nın iç politikasının değerli ve ilenci bir üyesi olmuştur. " lngiliz Times Gazetesi "Devrin en centilmen, sözüne en inanılır, dostluğuna en güveni­ lir, devlet adamı Atatürh'tür. " lngiliz Basını

210


Yabancı Gözü ile Atatürk "Atatürk'ün ölümüne bugün hayatın artık hatıradan başka bir şey olmadığı bir alemde büyük bir devlet adamı, büyük bir asker, büyük derecede şerefli bir şahsiyet olarak ağlanmaktadır. 1ngilte­ re önce, cesur ve asi l bir düşman, sonra da sadık bir dost olarak tanıdığı büyük adamı selamlamaktadır. " Londra, Sundey Times "Muasır hiçbir isim "Atatürk " adı kadar büyük saygı telkin et­ memiştir. Atatürk yalnız Türhiye'nin bütün hayatını değiştiren bir deha değil, fakat beynelmilel münasebetlerde iyilik yalnız iyilik yapan bir adamdır. " İngiltere, Observer Gazetesi "Kemal Atatürk, idealist bir adamdır. Ortaya mesut eserler koymuş olmasının sebebi, büyük prensipler tutarak, ihtiraslan­ na sınır çizmesini bilmiş olmasıdır. " .Şarl De .Şambron, Fransız

Diplomatı "Ani olarak, fosfor olarak ışıldayan ve yine birdenbire hendi içine dönen garip bakışlan vardı. Kuvvetli kişiliği, her şeyi kavra­ yışındaki süratle, el hareketleriyle kendini belli ediyor. Çoh berrak olan sesi tartışması sırasında çelik gibi çınlıyordu. Mustafa Kemal gerçekten genç, temiz, candan inanmış, milletini yönetmek için yaratılmış bir insandır. " Mme. B. G. Gualis, Fransız Gazetecisi "Mevcut rütbelerin hepsini kaldırdığı bir memlekette, bu adam, bütün rütbeleri, kazanmıştır. O, memlekette bulabilecek en şerefli isim O'na verilmiştir. " Mercel Sauvage, Fransız Gazetecisi "Kemalizm hızlı gelişme yolunu keşfetti ve isabet etti ki, yalnız bir kuşakta disiplinli bir eğitim ile halkçı büyük bir uygarlık geliş­ ti rebi lir. Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunula­ bilir. Kemalizm yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı. "

Gerrad Tongas, Fransız Yazan "Yalnız kahraman Milleti'nin büyük şefi olmakla kalmamıştı. Aynı zamanda insanlığın da en büyük evladı olmuştur. " Tahran

21 1


Mehmet Seçkin "Atatürk gibi insanlar bir nesil için doğmadıklan gibi belli bir devre için de doğmazlar. Onlar önderlikleriyle yüzyıllarca millet­ lerin tarihinde hüküm sürecek insanlardır. " Tahran Gazetesi "Bu gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. Çünkü gerçd<te mil­ letlerin anlayışlannda derin ve silinmez izler bırakan eserleriyle daima yaşarlar. Böyle insanlar, bir kuşak için doğmadıkları gibi belirli bir devre için de doğmazlar. Bu gibi insanlar, milletlerinin bu nimetler kaynağından durmaksızın yararlanmalanna imkan vermek suretiyle yüzyıllarca milletlerinin tarihlerine egemen ola­ cak insanlardır. " Tahran Gazetesi "Çağımızda, uzak görüşlü, cesur, siyasi, sosyal ve ekono­ mik reformlarla Türkiyeyi, bugünkü modern Cumhuriyet hali­ ne getiren Kemal Atatürk'tür. Aynı zamanda bugün Türkiye'nin Avrupa Ortak Pazarına girebilecek düzeye gelmesini sağlayan modern ekonominin temelini hazırlayan da yine O'dur. Atatürk, kişiliğiyle, sorumluluk duygusu ve medeni cesaretiyle örnek ol­ muştur. Bu meziyetlerin, vatandaşlannızın birçoğunda da var olduğunu gözlemiş bulunuyorum. Atatürk ve arkadaşları, Tür­ kiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadar elde ettiği iti­ barın temelini atmışlardır. Kemal Atatürk'ün dediği gibi, Türk Milleti, durmadan ve korkmadan uygarlık yolunda ilerlemeye hazır ve kararlıdır. Ben de ilerlemenin ekonomik kuvvet ve zen­ ginlik alanında da aynen gözlendiğini eklemek isterim. " Luns,

Hollanda Dışişleri Bakanı "Atatürk, askeri deha ile devlet adamı filozof dehasını topla­ mıştır. " ispanya "Şaşırtıcı ve çekici bir hişi. Asker olarak büyük, fakat devlet adamı olarak daha büyük. " Japon Times, Tokyo "Yüzyıldan beri Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider. " The

]apan Chronicle, Kobe 212


Yabancı Gözü İle Atatürk "Sultan/an 1wvan, ordulan tarumar eden, Çanakkale kah­ ramanı, Sakarya'nın yaratıcısı Mustafa Kemal öldü. Türkiye'yi yoktan var eden, onu, en kuvvetli devletler düzeyine çıkartan; va­ tanı kölelikten özgürlüğe, horlanmaktan şerefe götüren Atatürk öldü. Zulmün en büyük düşmanı, ebedi Kemalizm rejiminin ilahı öldü. Adı anılınca önünde her kahredici başın eğildiği Gazi öldü. Kalplerimiz bu büyük acı karşısında titriyor. " Ebabil Gazetesi

(Beyrut-1 938) "Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahi lerdendir. Dünya tarihi­ nin gidişini değiştirmiştir. " An Nahar, Beyrut "İngiliz, Fransız ve İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştınp bizi de yenince, karşımızda sıradan bir adam bulunmadığını ve O'nu gerçek yaratıcı kudretini kavramaktan uzak kalmış olduğumuzu kabul ettik. (1 938) " Yorgi Pesmazoğlu, Yunan Ekonomi Başkanı "Her ülke milletine zafer, refah, mutluluk yolunda i lerleten bü­ yük adamlanna heykeller dikecektir. Fakat Türkiye'nin Mustafa Kemal Atatürk'ün heykelinin yapılmasında kullanılacak taşı bu­ labilmPh için dağlarını deşmesi, kanştırması gerekecektir. Çünkü Türkiye, herkesin haset ettiği bir adama dost ve düşmanlarının hayran olduğu bir deha adamına, kaybı yalnız Türkiye için değil, bütün uygarlık ve dünya için bir kayıp sayılacak bir adama malik bulunmak bahtiyarlığına erişmiştir. " Katimerini-Atina "Atatürk'ün Türkiye'de yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmadı; Ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington . . . Atatürk'ün bulduğunu, hiç kimse bulamadı ve Atatürk'ün yaptığını da hiç kimse yapamadı. tlham ettiği kimselere ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, O'nun eserine devam edecektir. " Tipos

Gazetesi "O, kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil, gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahra­ mandı. " Prof. Walter L. Wriht]r.


Mehmet Seçkin "Atatürk Türkiyeyi tek düşmanı kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır." Alman

Vôlkischer Beobachter Gazetesi "Istırap çeken dünyada banş ve esenliği yeniden kurmak ve in­ sanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak isteyenler Atatürk'ün iman verici ve yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet alsınlar. " Profesör Herbert Melzig, Alman Tarihçisi "Bugün Kemal Atatürk, yaraltığı eserlerle bakıp pek haklı ola­ rak kendisine başarıya ermiş bir kimse gözüyle bakabi lir. Çünkü Atatürk, her şeyden üstün olarak, Türk Milleti'ne şimdiye kadar erişemediği bir mutluluk getirmiştir. " Carel Sautman, Alman

Gazetesi "Mustafa Kemal Bey, sorumluluk yüklenmekten korkmayan doğuştan bir şef idi. 25Nisan sabahı 1 9. Tümeniyle kendiliğinden düşmana saldırmaya karar verdi. O'nu kıyıya sürdü ve üç ay bo­ yunca kendisine yapılan çetin saldınlara inatçı ve sarsılmaz bir karşı koymada bulundu. O'nun azmine tam olarak güvenebilirim. "

Liman Von SANDERS, Alman Generali. m

(l)

Yrd. Doç. Dr. Şahin, Muhammed, ABD'nin Üç Liderinin Özellikleri Atatürk'te Buluştu, http://www.meb.gov. tr/kanunlar/lOkasım/anasayfa. htm, s. 1 ,6

214


SONSÔZ Atatürk, her şeyden evvel bir yapıcı, inşacı, kurucu, yeni­ leştirici, değiştirici ve yol gösterici, eşi bulunmaz bir Lider'dir. Çağdaşlaşma hareketi başlamadan önce 1 923 koşullarını göz önüne alalım: Genç Türkiye Cumhuriyetinde sanayi yoktu, şose olarak adlandırılacak tek kilometre yol yoktu. Ülke varı­ nı yoğunu " Var olma" savaşında tüketmişti. Ama ülke Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kısa sürede Osmanlıdan kalma borçları ödemiş, 1 929 ekonomik buhranını atlatmış, seçilen yö­ nün ve kendi ülkesinin gerçeklerine göre uyarlanan metodun sayesinde dünyada planlı ekonomiye geçen bir ülke olma şan­ sını elde etmiştir. Bu atılımın devamı olarak Atatürk dönemin­ de ( 1923- 1938) 10 yılda bütün dünyada sanayi üretimi % 1 9 artarken Türkiye'de %96 artmış; Genç Türkiye Cumhuriyeti, Japonya ve Rusya ile birlikte dünyada en hızlı sanayileşen üç ülke arasına girmeyi başarmıştır. Cumhuriyetin kuruluşunda ( 1 923 yılında) 1 ABD Doları 1 lira 68 kuruştu. 1938 yılına ge­ lindiğinde 1 lira 28 kuruştur. Atatürk'ün 1 5 yıllık döneminde Türk lirası dolar karşısında %25 değer kazanmıştır. Aynı dö­ nemde enflasyon ne kelime; fiyatlar %32 oranında düşmüştür. Kalkınma hızı %7.4'tür. Sanayide büyüme hızı %9.6, tarımda % 7.6'dır. Kişi başına düşen milli gelir ortalama %5.2 artmıştır. 215


Mehmet Seçkin Yüce Atatürk'ün çağdaşlaşmayı Batı'ya rağmen nasıl gerçek­ leştirdiğini daha iyi anlamak için, çağdaş batı toplumlarının ku­ ruluş aşamasında ne yaptıklarına bir bakalım: Batılı toplumlar gelişmelerini başka halkları sömürerek sağlamışlardı. Yani on­ lar yukarıda sayılan gelişmelere ulaşabilmek için kuşaklar boyu kan döktüler, çocukları yer altında günde 1 4- 1 6 saat çalıştırdı­ lar. Demokrasinin beşiği olmakla övünen İngiltere'de devrim 1 688'de başlamış ama insanların hukuksal eşitliği ancak 299 yıl sonra gerçekleşebilmiştir. Günümüzün süper gücü ABD'ye ise eşitlik için devrimden sonra iki buçuk yüzytl bile yetmemiş­ tir. O çağdaş ülke ABD İkinci Dünya Savaşı'nda 1 00.000 Japon kökenli vatandaşlarını toplama kamplarına almıştır. "Yasalar

önünde eşitlik " ilkesiyle yola çıkan Fransa bile, kendi işçisine oy hakkı vermek için 59 yılda ve binlerce vatandaşının kanını döktükten sonra ulaştı. Sanayileşmiş ülkelerden Japonya, Al-. manya ve İtalya demokrasiye, savaş yenilgilerinin sonucunda diretmeyle geçebilmişlerdir. 2000'li yıllar içinde olduğumuz şu günlerde, aynı çağda ya­ şayan ve çağdaşlaşma adına ülkelerinde faşist ve komünist dik­ tatörlük yönetimi kuran Hitler'i, Mussolini'yi ve Lenin'i, hatta Yugoslavya'yt benzerliklerin yerine, ayrımların üzerine "Fede­

rasyonla" yöneten Tito'yu değil, ülkesinin gerçeklerini hiçbir "İzm " etkisinde kalmayarak, akılcı bir zemine oturtan Gazi Mustafa Kemal'i haklı çıkarmıştır. Günümüzde Atatürk'ün çağdaşlarının kurduğu sistemlerin hepsi birer birer çökmüş, li­ derlerin heykelleri kendi ülkelerinde sökülmüş; ancak Mustafa Kemal ismi; bağımsızlık ismi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gerek iç ve gerekse bulunduğu coğrafya konumu ile her türlü dış ihanetlere rağmen dimdik ayaktadır. Atatürk'ü her konu­ da olduğu gibi, çağdaşlaşma konusunda da gerek çağdaşları ile gerekse günümüzle karşılaştırdığımızda; erişilmez dehasının


Sonsôz erişilmez üstünlüğünün önünde saygıyla eğilmek gerektiğini görüyoruz. O l Atatürk, Milli Mücadele'de milli birliği temin eden eşsiz bir lider, muharebe meydanlarında efsanevi bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletin çehresini değiştiren kud­ retli bir inkılapçıdır. Bu vasıOarıyla, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri ukluğunda şüphe yoktur. Kahra­ manlık ve yüksek insanlık meziyetlerini en yüksek seviyede taşıdığında dünya tarihçileri ve fikir adamları tereddütsüz bir­ leşmektedir. İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri or­ tadan kaldırmada gösterdiği büyük haşan Atatürk'ün ayrı bir özelliğini teşkil etmektedir. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk top­ lumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdi­ ği için ve nihayet çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf ettiği için büyüktür. Esasen "Modem Türhiye'nin Kuru­ cusu" sıfatını da işte bu büyüklüğünden almaktadır. Büyük Nutuk'un sonlarında, Türk gençliğine hitaben çizdiği tablo, aslında, kendisi mücadeleye atıldığı zaman, memleketin içinde bulunduğu tablodur. Atatürk, en güç şartlar altında bile, her şeyin bitti zannedildiği bir zamanda bile, Türk milletine gü­ ven hissinin kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eseriyle ispat­ lamış bir milli kahramandır; onun için sembol olmuştur, unun için bayrak olmuştur. Atatürk gerçeğin adamıdır; sağduyunun ve ince görüşün adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına karar vermiştir. Halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta inkılapçılığı sayesin­ dedir ki müşterek arzu ve eğilimler kolayca milli ülkü haline

(1)

Yavuz, Ünsal, Prof. Dr., Atatürk Ulusçuluğu, s. 28,3 1 .


Mehmet Seçkin gelebilmiştir. Girişliği mücaddenin başından sonuna kadar Türk milletinin yüksek vasıflarına güvenmiş, kazanılan her türlü zaferin milletin eseri olduğunu söylemiştir. Bütün teşeb­ büslerinde millet sevgisine dayanmış, kudretli kişiliği ve gerçe­ ği sezişe dayanan ikna kuvvetiyle kitleleri sürükleyebilecek bir lider olduğunu göstermiştir. Gerçekten, "Ne Mutlu Türküm diyene! " vecizesiyle kalplere milli iman perçinleyen Atatürk, aynı zamanda insanlık idealinin ve insan sevgisinin de sembolü idi. Yabancıların, "Düşmanlan­ nız kimlerdir?" sorusuna, "Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanlann düşmanıyız! " cevabını veriyordu. İşte bu insancıl yönü iledir ki tamamen milli nitelik taşıyan "Atatürk inkılabı " aynı zamanda bütün insanlığın hayranlığını da üzerinde toplamaktadır. Atatü.rk'ün insanlık değerlerine içten ve büyük saygı­ sı vardı. O, bütün insanlığın asırlar boyu övdüğü. ve övündüğO meziyetleri üstün kişiliğinde toplamıştı. Hayatı boyunca göster­ diği davranışlar bu meziyetleri sergiliyordu. Şöyle ki: Muzaffer Başkomutan olarak İzmir'e girdiği gün, önü­ ne serilen düşman bayrağını, "Bayrak bir milletin bağımsızlık alametidir; düşmanın da olsa saygı göstermek gerekir! " diyerek, onu yerden kaldırtan, bir milleti hürriyet ve bağımsızlığa ka­ vuşturan büyük eserinin haşmeti karşısında, memleketin bü­ yük sanatkarları, şairleri, tiyatro sanatçıları elini öpmek istedik­ leri zaman "Sanatkar el öpmez; sanathann eli öpülür! " cevabını veren, çanakkale şehitleri törenine konuşma yapmak üzere giden bir bakanına, harpte ölen diğer millet askerleri için de: "Bu memleketin topraklan üzerinde hanlannı döken kahraman­ lar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyu­ nuz! " diye not yazdıran, Büyük Atatürk, gerçekten insan sevgi­ sinin ve insanlık idealinin kolay erişilemeyecek bir örneği idi. Bu davranışlar, belki de insanlık tarihinde eşi olmayan şeylerdi

218


Sonsöz ve O'nun büyüklüğünü, O'nun genişliğini, O'nun engin hoşgö­ rüsünü simgeliyordu. Atatürk'e göre "Milletleri idare edenlerin vazifesi, hayatı mut­ lu kılmak hususunda milletlerine yol göstermekti. Bütün insanlı­ ğın varlığını kendi şahıslannda gören adamlar mutsuzdu. Hayatta mutluluk, ancak gelecek nesil lerin şerefi, varlığı ve huzuru için çalışmakla mümkündü. Hatta bir devlet adamı böyle hareket eder­ ken "Benden sonra gelecekler, acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi diye bile düşünmemeliydi . " Son söz olarak diyebiliriz ki , Atatürk'ün hayatı, şahsiyeti ve eseri incelendiği zaman, insanoğlu, hayranlığını gizleyeme­ mekte; bu milli kahramanı kutlamakta, bu kutsal mücadelenin önünde saygı ile egilmektedir.( 2) Bu söze katılmamak mümkün mü?

( 2)

Tünay, Bekir, Atatürk ve Liderlik, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi , sayı: 2,

c.

1 , Mart 1 985.

219


KAYNAKÇA

1 . İsmail Habip Sevük, O Zamanlar, İstanbul, 1937. 2. Hasan Ali Yücel, Hürriyet, Gene Hürriyet, Ankara, 1 960. 3. İskender F. Sertelli, (Toplayan), Dünya Ağlıyor, Cihan Matbuatından Parçalar, İslanbul, 1939. 4. Enver Ziya Karal, Atatürk ve Devrim, Ankara, 1 980. 5. Howard Haas ve Bob Tamarkin, Türkçesi: Köseoğlu, Sinan, İnsan Lider Doğmaz, Beyaz Yayınları, İstanbul, Eylül 2000. 6. Bülent Şenver, Kulağınıza Küpe Olsun, Birlik Dergisi, Yıl: 1 9 , Sayı: l 44, Mart 2003, Türkiye Emekli Subaylar Derneği Bülteni, Org. Hilmi Özkök bölümünden alınmıştır. 7. Hüseyin Yılmaz, Bilgi Çağı Sonrası Liderlik Modeli Olarak Entelektüel Liderlik, Makale Arşivi, www. ceterisparibus.net 8. Dr.Uğur Zel, Yönetim Bilimi ve Liderlik Kavramı, Uğur Zel @ copyrıgh t 1 999. 220


Kaynakça 9. Derviş Besimler, (Kurucu Başkan) , Liderlik N edir? , jayceeskibris.org.

www .

10. Baran Dural, Atatürk'ün Liderlik Sırları, Okumuş Adam yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri, İstanbul, Temmuz 2004. 1 1 . J. Kur. Alb. Cihandar Hasanhanoğlu, Liderlik ve Subay, Jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz 2004. 1 2. J. Tğm. Erdal Müniroğlu, Yönetici Lider ve Sahte Lider, Jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz 2004. 13. Nebahat Kethudaoğlu / Huriye Doğan, Yöneticisiniz Belki Ama lider misiniz? , Liderlik Teorileri, www. uğurzcl.com. 14. Dr. Uğur Zel, Liderlik teorileri , (Durumsallık Teorileri) , www .uğurzel.com.

15. John C. Maxwell, Türkçesi: İbrahim Şener, Liderlik Nitelikleri ( Reddedilmez 21 Liderlik Niteliği) , Beyaz Yayınları, İstanbul, Kasım 1 999. 1 6.

Adnan Nur Baykal, Mustafa Kemal Atatürk'ün Liderlik Sırları (Yöneticiler İçin Yeni Bir Bakış) , Sistem Yayıncılık, İstanbul 2009.

1 7.

Thomas Cleary, Türkçesi: Kaya Süer Şen, Liderlik Sanatı (Zen Dersleri) , Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul.

1 H.

Yrd. Doç. Dr. Muhammed Şahin, ABD'nin Üç Liderinin Özellikleri Atatürk'te Buluştu, http://www.meb.gov. tr/ kanunlar/! Okasım/anasayfa. htm.

l l)

Prof. Dr. Hamza Eroğlu, Atatürk Hayatı ve Üstün Kişiliği, T.C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara 1994 .

.' l l

Dr. Uğur Zel, Liderlik Teorileri (Atatürk'ün Evrenselliği) , www.uğurzel.com.


Mehmet Seçkin 2 1 . Yüksel Coşkun, 21 Ekim 2008.

www .gazeteturka.com,

22. Dr. Uğur Zel, Liderlik Teorileri (Atatürk'ün Hayatı, Üstün Kişiliği) , www . uğurzel.com 23. Dr. Ali Güler ve Dr. Suat Akgül, Atatürk'ün Kişiliği. 24. Necati Çankaya, Atatürk'ün Hayatı, Konuşmaları ve Yurt Gezileri, 1 985. 25. Enver Ziya Karal, Atatürk'ten Düşünceler, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1 969. 26. Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk, İstanbul , 1 994. 27. Cahit İmer, Atatürk'ten Seçme Sözler, Remzi Kitapevi, 1 984. 28. Kemal Anburnu, Atatürk'ten Anılar, İnkılap, İstanbul, 1 988. 29. Fethi Naci, Atatürk'ün Temel Görüşleri, Gerçek, 1 978. 30. Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, Yapı ve Kredi Bankası, Ankara, 1 973. 3 1 . Muharrem Eı::.nli, Atatürk/Başkomutan, Bilgi, 1 982. 32. Seyit Kemal Karaalioğlu, Resimlerle Atatürk: Hayatı/ İlkeleri/Devrimleri inkılap ve Aka Kitapevi, İstanbul, 1 98 1 . 33. Sadi Borak, Atatürk'ün Özel Mektupları Çağdaş, 1 980. 34. Lord Kinross, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu , Sander, 1 984. 35. Falih Rıfkı Atay, Atatürk'ün Hatıraları , 1 9 1 4- 1 9 19, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1 965. 36. Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal Barış, Tekin, 1 988.


Kaynakça 37. Feridun Kandemir, Mustafa Kemal Arkadaşları ve Karşısındakiler, Yakın Tarihimiz, 1 964. 38. Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, Türk Tarih Kurumu, Ankara , 1 988. 39. Sadi Borak, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, Akşam Kitap Kulübü, 1 966. 40. Münir Hayri Egeli, Atatürk'ten Bilinmey�n Hatıralar, Çağdaş, 1 985. 41. Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1 985. 42. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası, Ankara, 1984. 4 3. ]. Ôğ. Kd. Bnb. Nazım Onmuş, Moral ve Motivasyon Kavramları, Atatürk'ün Moral ve Motivasyon Modeli, jandarma Dergisinin 102'nci Sayısının Eki, Ankara, Haziran 2003. 44. Org. Colin Powell , Derleyen: joseph Persico, Liderlik Ögretmeyi Öğrenme, jandarma Dergisi, Ankara, Mart 1997. 45. ] . Ütğm. Erdal Turna, Nesillerin Rüyasını Kendi Nabzının Ahenginde Duyan Adam, Atatürk, jandarma Dergisi, Ankara, Temmuz 2004. 46. E. Tuğg. Nejat Eslen, Askeri Stratejik Liderlik, Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 1 989. 4 7. Selahattin Demirkan, Bir Milletin Yarattığı Lider, Mustafa Kemal Atatürk, Ar Yayın Dağıtım, İstanbul 1972. 48. Harp Akademileri, Atatürk'ün jeopolitik ve Stratejik Görüşleri.


Mehmet Seçkin 49. Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi. 50. Falih Rıfkı Atay, Atatürk'ün Bana Anlattıkları. 5 1 . Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri. 52.

www .meyilli.com/unluler/ataturk.php adresinden alınmıştır.

53. Prof. Dr. Ünsal Yavuz, Atatürk Ulusçuluğu. 54. Bekir Tünay, Atatürk ve Liderlik, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı:2, c. 1 , Mart 1 985.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.