Tarık Zafer Tunaya: Hürriyet'in ilanı

Page 1


Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Temmuz 1998


..

.

.

.

"

HURRIYET'IN iLANI İkinci Meşrutiyetin Siyasi Hayatına Bakışlar

Prof. Dr. TARIK Z. TUNAYA

Cumhuriyet

GAZETESİNİN

OKURLARINA ARMAGANIDIR.



İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

9

BİRİNCİ BÖLÜM İKİNCİ MEŞRUTİYET'İN SINIRLARI

1 - İkinci Meşrutiyet ne zaman başlar? . . ... a- 2 3 Haziran 1 908 Beyannamesi . . . .. . b- Rumeli Mitingleri ve Yıldız'a telgraflar . c- Hürri yeti ilan eden nutuk "Ya Kanunu Esasi, ya ölüm!" d- Hürriyetin resmen ilanı .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

2- İkinci Meşrutiyet ne zaman son bulur?

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

13 .14 15 .17 19 .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

20

İKİNCİ BÖLÜM MEŞRUTİYETİN SİYASİ HAYATI

1- İç ve dış olayların şeması a- Olaylar b- Olaylar ve Aydınlar .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. .

.

.

.

.

.

.

2- Meşrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların şeması a- Parlemantarizm ve Hürriyetler b- Seçimler . . c- Meşrutiyet kabineleri . . . . . . d- Meclis çalışmaları, fesihler ve tatiller e- Suikastlar ve ötesi ,............ .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

33 33 34 . 35 36 . 37

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

26 26 29

.

5


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SİYASİ HAYATIN UNSURLARI

1 - İdare edilenler . . . ... . . a- Siyaset yapan kitlenin genişlemesi, "Vatandaş"ın doğuşu b- Etnik özellikler c- Halk efkarı ve özellikleri .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

41 .42 43 .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. . . .

.

.

.

.

.

.

.

.43 44 46 .48 54 55

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. .

. . .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

4- İttihat ve Terakki'nin icraatına dair a- Sosyal ve kültürel alanda b- İktisat alanında c- Hukuk alanında . d- Heyecan iklimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.39

.

3- İktidar mücadelesi a- Muhalefet Partileri b- İktidar mücadelesinin şeması c- Muhalefetin dayandığı tezler .

.

.

2- İdare edenler (Siyasi iktidar) a- Fiili tek parti rejimi b- İktidar partisinin yapısı c- İktidar tekeli d- İktidar tekelinin hukuki görünüşü e- İktidar tekelinden doğan sonuçlar .

.

.

64 65 65 66 ..

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

55 57 60 64

.

.

.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İKİNCİ MEŞRUTİYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER

1 - Büyük Ümit 6

.

.

.

.

.

.

.

.

.

..

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

..

.

.

.

.

.

. 69


2- Hayal kırıklığı, sebepleri, sonuçlan a- Sabırsızlık . . b- Anarşi c- Aşağılık duygusu . d- Şahsiyat . e- Taklitçilik . . . . f- lktü;adi gerilik . g- Cehalet . . . h- Aydınların sorumluluğu . . . . . . . . . . . . . . . . i- İktidarın yetersizliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

_

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

3- Büyük soru "Bu devlet nasıl kurtarılabilir?

.

. .. . . ... ... .

.

.

.

.

.

.

.

.

. . . .

.. ..

72 . 72 73 74 75 . 75 76 78 . 80 .8 1 .

.

.

.

.

.

. . . . . 82 .

.

BEŞİNCİ BÖLÜM İKİNCİ MEŞRUTİYET'İN SİYASİ FİKİR CEREYANLARI

1 - Batıya açılan yeni pencere

.

.

. . .

.

.

.

.

..

.

.

.

.

.

.

.

.

.

2- Çeşitli fikir cereyanları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . a- Garpçılık cerayanı . .. b- İslamcılık cereyanı . . . . c- Türkçülük cereyanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . d- Mesleki İçtimai cereyanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . e- Sosyalizm cereyanı . . . .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

3- Siyasi fikir cereyanlarının özellikleri .

...

.

. . 89 . 90 .90 . .9 1 . . 92 . 93

.

.

.

.

.

. 87

.

.

.

.

.

.

.

93

ALTINCI BÖLÜM SONUÇ

İkinci Meşrutiyetin Siyasi Hayatına Toplu Bir Bakış (Müşahedeler ve Tezler) . . .. . . . . . . 97 İkinci Meşrutiyet Devresinin Kısa Kronolojisi . . . . . l 05 Bibliyografya . .. . 117 .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

7



ÖNSÖZ

B u kitabın y azılması şu gayey e dayanır. Eski harf­ l eri okuy amay an, Osmanlıcayı anlay amayan bugünkü nesle, memleketimizdeki ideolojik hareketlerin gelişme­ sini anlatmak . Bu hareketlerin zaman unsuru içinde mu­ kayese ve değerlendirme imkanını , vesikalara day anarak, genç kuşağa vermek . Çok bol , fakat çok dağınık vesika­ ları aramaktan, şehir şehir, kitaplık kitaplık dolaşmak­ tan bir toplumun gençlerini kurtarmak istedik . İkinci Meşrutiyet b ugünün kapılarını açan anahtar­ l arı verecek özlü bir devredir. Osmanlı İmparatorluğu, tarihin bu sayfasında en kritik anlarını yaşamış, bu dev­ rede tarihe karışmıştır. Fak at yeni bir Türkiye'nin doğum sancıları da İkinci Meşrutiy et yılları içindedir. Meşr utiyet, y aşamak için çırpınan ve düşünen bir süredir. Bir imparatorluğunu geçmişine, haline ve gele­ ceğine ait bütün sorular 1 908 'den itibaren büyük bir açık­ lıkla sorulmuş ve cevaplar aranmıştır. Siyasi fikir cere­ y anları kaynaklarını bu arayıştan alırlar. C evaplar 1 9 1 3 sonuna k adar nispeten geniş. bir kitle, bu tarihten itiba­ ren de tek parti ideologları tarafından tek y önde aranmış­ tır. B unlara ikti dardakiler gibi düşünmeyenlerin sürgün­ de, Mütareke devresindeki çalışmaları da katılmalıdır. Bu çalışmalar ilk defa, B atı ile Doğunun açık ve zaruri bir sentez denemeleridir. Bütün b u arayış ve buluşlar ha­ la y aşayan ve süregelen bir oluşun önemli bir saflıasın­ dadırlar . . Meşr utiyet, Türkleri imparatorluk formülünden de9


mokratik bir cumhuriyet formülüne iletmiş olan köprü­ dür. Ne yazık ki, uzun yıllar araştırılmamış, incelenme­ miş, küçümsenmiş ve ihmal edilmiş bir zaman parçası­ dır. Bugünün insanı, üzerinde hala tesir icra eden bir devreyi bilmekle ödevlidir. İ lerlemek, kalınan yerden hareketle başlar. Henüz Türkiye'nin siyasi düşüncesinde bu nokta bilinmemek­ tedir. Meşrutiyette söylenmiş olanlar bilindiği zaman, bugün birçok fikrin yeni değil eski olduğu ve tekrar edil­ diği anlaşılacaktır. Bu gaye iledir ki, Meşrutiyet toplumunu ve bu top­ lumun fikirleriyle olaylarını, enteresan bir açıdan, çağı­ mızda medeni devletlerin ve ilim çevrelerinin önem ver­ dikleri Siyaset !imi (Science Politique, Political Scien­ ce) açısından göstermeye çalıştık. Siyaset İlmi, siyasi olayların ilmi olarak incelenmesidir. Memleketimiz için yeni fakat yerleşmesi hayati bir önemi olan bu açıya sa­ dık kalmaya, müşahadelerden, tarih laboratuvarındaki denemelerden faydalanmaya, tek kelime ile ilmi olma­ ya çalıştık. Meşrutiyeti, fert ve toplum, olay ve fikir olarak in­ celerken, dikkat ettiğimiz nokta bugünün değil, zama­ nın insanlarını tanıtmak ve konuşturmak isteğimizdir. Meşrutiyet'in yazarları arasında, Cumhuriyet rejimi için­ de yazmış ve yazanlar vardır. Biz onların, bugünkü de­ ğil, tarihi yaparlarken ileri sürdükleri fikirleri tanıtmak istiyoruz. Tarihimizde çok az devre, kendi yazarları ta­ rafından, İkinci Meşrutiyet'te olduğu kadar değerlendi, rilmiştir. 10


Bu açıdan, İkinci Meşrutiyet'in siyasi düşünce akımlarını birer birer, küçük kitaplardan mürekkep bir seri halinde umumi e:tKara sunmaya hazırlanıyoruz. Bun­ lar: Garpçılık Cereyanı, İslamcılık Cereyanı, Türkçü­ lük Cereyanı, Mesleki İçtimai Cereyanı, Sosyalizm Cereyanı başlıklarını taşıyacaklardır. Ayrıca meşrutiye­ tin hazırlanışına tahsis edilmiş, Jön Türkler başlıklı bir kitabımız da çıkacaktır. Sunduğumuz bu kitabın özelli­ ği çeşitli siyasi cereyanların nasıl bir iklim içinde geliş­ tiklerini göstermek istemesidir. Bu kitap bir giriş mahi­ yetindedir. Kitabın sonuna koyduğumuz Kronoloj ik tab­ lo, olayları yakından takip imkanını verecektir. Ayrıca eklediğimiz geniş Bibliyografya da bu devre hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere kolaylık sağlayak­ tır. Bu konuyu, meslek hayatımızın dönüm noktasında, doçentlik tezi olarak işlemiştik. (Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyetin Fikir Cereyanları, İ stanbul 1 948). Teksir makinesiyle, gayet az sayıda ba­ sılmış olan tezimizin, bazı kısımları, ufak değişiklikler­ le, İstanbul Üniversitesi HukukFakültesi Mecmuası 'nda yayımlandı. 1 953- 1 954 ders yılında aynı konuyu dokto­ ra kuru olarak seçtik. Sunmakta olduğumuz seride, tabii olarak, eski çalışmalarımızdan faydalandık. Fakat 1948 'den beri, yeni kaynaklar ve çalışmalarımız, çıka­ cak kitaplarımızı ı 948 'deki yayımımızın bir tekrarı ol­ maktan çıkarmıştır. İkinci Meşrutiyet'in fikir akımlarıyla uğraşanlar, araştırmalarında bugün için şu özlü sonuca varacaklar11


dır: Değişen bir dünya içinde, her zamandan fazla ken­ dimizi tanımaya ve tanıtmaya zorunluyuz. Bu da ancak tam bir fikir hürriyeti iklimi içinde olur. Tarık Z. Tunaya Ayaspaşa, Ekim 1959

12


HÜRRİYETİN İLANI İKİNCİ MEŞRUTİ YET'İN Sİ YASİ HAYATINA BAKIŞLAR BİRİNCİ BÖLÜM İKİNCİ MEŞRUTİYET'İN SINIRLARI 1- İkinci Meşrutiyet ne zaman başlar?

1 O Temmuz 1 324 (23 Temmuz 1 908): Tarihçiler, hu­ kukçular ve sosyal konularla uğraşanlar, İkinci Meşru­ tiyet' in bu tarihte başladığını kabul etmişlerdir. Bu dev­ renin insanları, içinde yaşadıkları Osmanlı tarihinin bu son satbasına " İlanı Hürriyet" (yani Hürriyetin İlanı) adını vermişlerdir. ülke içinde ve dışındaki hürriyet sa­ vaşlarının başarılı sonuçları bu tarihte alınmıştır. 1 293 ( 1 8 76) Kanunu Esasi'nin (Anayasa) yeniden yürürlüğe girmesi bu tarihte olmuştur. Saltanatın meşrutiyetçi (pa­ dişah iktidarını frenleyici) karakteri bu devrede kuvvet­ lendirilmiştir. Abdülhamit, rej iminin bitimini de gene bu tarih ilan etmiştir. Böylece, her yenilik hareketi gibi, 1 O Temmuz hem bir başlangıç hem de bir sondur. 1 O Temmuz'un önemi Yıldız Sarayı kadrosunun istibdatçı düşüncesinden Namık Kemal ideallerine geçişin ayırım noktası olmasındadır. İkinci Meşrutiyet, bir bakıma, Jön Türklerin -mem­ leket içi ve dışındaki hürriyet savaşçılarının- eseridir. 1 O 13


Temmuz'dan önceki olayların bazıları, siyasi düşüncenin gelişmelerine yakından bağlıdırlar ve kurulması istenen rejimi açıklamak bakımından önemlidirler. Bunlar üze­ rinde durmak gerekir. a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi:

Olaylardan birisi, l O Temmuz'dan kısa bir müddet önce, Manastır şehrinde sokaklara asılmış ve çeşitli dev­ letlerin konsolosluklarına gönderilmiş olan beyanname­ dir ( 1) . "Osmanlı Terakki ve İttihat Heyeti İçtimaiyesi" tarafından "gayrı meşru hükümetin" Manastır Valisi'ne bir muhtıra mahiyetinde olan bu vesikada açıklanmış olan ana fikirlere göre: Bugünün hükümeti (mutlakıyet sistemi) gayrı meşrudur. Terakki ve İttihat Cemiyeti'nin tek arzusu milletin açık ve meşru haklarını geri almak ve idare mekanizması başındaki " süfeha"nın (sefihler) ihtiraslarına son vermekten başka birşey değildir. Fesat sistemi kurmuş olan bu kimseler bilmelidirler ki, Osman­ lı İmparatorluğu "bir millet ile o milletin timsali olan Pa­ dişahtan ibarettir. Bu ikisininin arasında alçaklara, şeh­ vet esirlerine, rezillere, ikbal sarhoşlarına hususi bir y­ er yoktur. Kurulması istenen rejim sayesinde, milletle Pa­ dişah doğrudan doğruya temas halinde olacaklardır. İn( 1 ) Ahmet Refik: İnkılabı Azim 1 324, s. 45-5 1 (sözü geçen beyanname­ nin tam metni bu eserdedir. Y. Hikmet Bayur: Türk inkılabı Tarihi, C. I İstanbul 1940, s. 2 1 9-220. Tank Z. Tunaya: Hürriyetin llanı (Vatan, 23 Temmuz 1 949); İkinci Meşrutiyet (Vatan, 23 Temmuz 1 950) -Tank Z. Tunaya: Türkiye' de Si­ yasi Partiler (İstanbul 1952. Bu beyannamenin Türk harfleriyle tam metni için bk: s. 1 37-1 39).

14


sanlık ve medeniyet mahkemesinin temyiz edilmemek üzere verdileri karar budur. Bu kararın uygulanmasıyla­ dır ki, cinayetler ve zulümler insanlık kanununun hüküm­ ranlığı altında yok edilmiş olacaklardır (2). b- Rumeli mitingleri ve Yıldız'a telgraflar:

1 O Temmuz'dan birkaç gün evvel, Rumeli şehirlerin­ de, birbirini saat ve dakika farkıyla takip eden toplantı­ lar dikkati çekici mahiyettedirler. " Firzovik Toplantısı" bunların ilki sayılabilir: Otuz bin kadar Arnavut tabaanın Kosova vilayetinde, Firzovik denilen yerde toplanarak Besa (yemin) etmeleri 7 Temmuz 1 324 tarihini taşır. Ca­ mide verilen bu sözlü karardan, sonra " Kosova Vilaye­ ti Ahalisi kulları" tarafından Besa bir telgrafla Yıldız'a bildirilmiştir: İmparatorluk kendisini mahvetmek üzere olan tehlikelerle karşı karşıyadır. Firzovikliler "namını ipka için çareler" aramışlardır. Tek çare 1 293 ( 1 876) Kanunu Esasi 'sinin hükümlerine uyarak meşru meşve­ ret (seçimli meclis) usulünün yeniden tesisidir. İstan­ bul'da acele olarak bir millet meclisi toplanmalıdır. Ak­ si takdirde, fiili harekete geçilecektir. (2) lhtiliil hareketlerinin incelenmesinde umumiyetle rastlanılan bir olay, ihtilalcilerin hareketin başında iktidann zirvesini hedef ittihaz etmemeleridir. Çeyrek asırdan fazla Abdülhamid'i şahsen bir istibdat sistemini kurmakla suç­ landıranlann ihtilalin başlangıcında yalnız etrafındakileri mesut tutmalan, hare­ ketlerine çekingenlik, tereddüt ve muhafazakiirlık damgası vurmaktadır. Böyle bir durum Fransız lhtilali'nde de XVL Louis için varit olmuştur. Fakat bu opor­ tünist, "idarei maslahatçı" tutum çok sürmemekte ve kısa bir zaman sonra ateş zirveye de sirayet etmektedir.

15


Kitle olaylan, 10 Temmuz'dan evvelki birkaç gün içinde Rumeli 'de zincirlenmiştir. Kosova, Selanik, Serez, İştip. Priştine'den çekilen telgraflar Yıldız'ı aynı mahi­ yetteki isteklerle sıkıştırmaktadırlar. Rumeli, hürriyet fikrinin sosyal sirayetinden kurtulamamıştır (3). Halkın hürriyetçi duygularının galeyanını meşveret doktrinine bağlayan bu vesikalar ve olayları etrafında döndüren ge­ nel istek, 1 876 Kanunu Esasi 'sinin tekrar yürürlüğe kon­ masıdır ve bir müeyyideye bağlanmıştır: Eğer bu istek yerine getirilmezse, " Üçüncü orduyu Hümayunla bera­ ber" maksadı elde etmek için Payitaht'a doğru harekete hazırlanılmıştır (4). Yıldız, büyük çapta bir halk hare­ keti karşısında bulunduğuna inanmış, dehşet içinde kal­ mıştır. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu'nun ıslahat hareketlerine ilk defa olarak yeni bir unsur getirmiştir: Halk. Sayısı ne olursa olsun, Hürriyetin İlanı aşağından yukarı bir hareket hattına sahip olmuştur. Bu müşahede kendisinden önceki ıslahat olaylarıyla kıyaslayınca elde edilebilir.

(3) S. Külçe: Firzovik Toplantısı ve ikinci Meşrutiyet - (lstanbul 1 944), s. 60-61 - Ahmet Saip: Tarihçei İnkılap ve Şark Meselei Hazırası, (lstanbul 1 328), s. 6 1 -63 - Ahmet Ziya: Meşrutiyet uğrunda (lstanbul ( 1 327), s. 22 - Ahmet Re­ fik: a.g.e. s. 4 - Tank Z. Tunaya: Türkiye'de Siyasi Partiler, s. 1 1 6. (4) Bu telgraflar. ifade ettikleri hareketler ve sonuçlan hakkında bk. Ah­ met Refik: a.g.e., s. 88 ve müt. - Sait Paşa'nın Hatıratı, C. il Kısım 2, s. 442-443 - Kamil Paşa'nın Ayan Reisi Sait Paşa'ya Cevaplan. (lstanbul 1 328), s. 51 M. Ali Ayni: Milliyetçilik, (lstanbul 1 943), s. 3 - Tank Z. Tunaya: Türkiye'de Si­ yasi Partiler, s. 1 39- 1 40. -

16


c- Hürriyeti ilan eden nutuk, "Ya Kanunu Esasi, Ö Ya lüm!"

Meşrutiyetin yeniden ilanı İstanbul halkını şaşırtırken (5), Manastır vilayetinin derhal " Hürriyet" adı verilmiş olan meydanında, Mektebi Harbiye Ders Nazın Binbaşı Vehip Bey (daha sonra Paşa), çoktanberi beklenen hürriye­ ti 60 numaralı top arabası üstünde "mukaddes ve muazzez vatandaşlar"ına ilk defa resmen ilan ve izah etmiştir (6). Nutuktaki ana fikirlerin tespiti, Meşrutiyetin sonraki siya­ si olaylarına bulanmamış bir gayenin samimiyetini taşır. Meşrutiyet ne demekti? Kimler iktidardan uzaklaştırılacak, hangi müesseseler yıkılacaktı? Ve nihayet hürriyetin ilanı ile halk neler kazanabilecekti? Osmanlı vatandaşlan nesillerin bekledikleri cevapla­ n ilk olarak Ders Nazırının nutkundan dinlemişlerdir: Hür­ riyetin ilanı otuz bir senelik zulme son vermiştir. Uzun ça­ baların mahsulü olmuştur. Vatanın en namuskar, en gayret­ li en hamiyetli hürriyetseverlerini zındanlardan kurtarmış­ tır. Aynı zamanda İslamın siyaset prensipleri gerçek değer­ lerini kazanacaklardır. Adalet, meşveret, müsavat (eşitlik) hürriyet ve uhuvvet (kardeşlik) bundan böyle gerçekleşme yoluna girmişlerdir. Nutuktaki şu fikir bilhassa dikkati çek(5) Zamanın gazetelerini, bu arada Sabah'ı takip edenler de bu intibaa sa­ hip olmaktadırlar. lradei Seniye sanki birden bire ortaya çıkmaktadır. M. Ali Ay­ ni (a.g.e., s. 3) ve H. Cahit Yalçın da (Meşrutiyet Hatıralan - Fikir Hareketleri, No: 76, s. 374 bu fikirdedirler. (6) Bu nutkun tam metni ve tafsilatı için bk. Ahmet Refik: a.g.e., s. 84-86 - Tank Z. Tunaya: 2 Numaralı notta zikredilen makaleler - Tank Z. Tunaya: Türkiye Siyasi Partiler, s. 1 4 1 - 1 42. ·

17


mektedir: "Kanuni Sultan Süleyman devrinden beri Padi­ şah'la millet arasına çekilen kafes kırılmıştır." San'a zin­ danlarında, Diyarbekir, Erzurum, Akka kalelerinde, Fi­ zan 'da sürgün hürriyet kahramanları kurtulmuştur. Ve Meş­ rutiyetin en hissi tarafı: "Yetimlerimizin gözyaşlarım din­ direcek, kimsenin hakkını kimseye kaptırm;ıyacak bizi in­ san gibi yaşatacak meşru meşveret usulüdür ve bu istekle­ rimizi bütün halinde sağlayan Kanunu Esasidir. . . " Her ih­ tilal vesikasında tekrarlanan içtimai mukavele fikrini Os­ manlı Meşrutiyeti de unutmamıştır: çeşitli unsurlar, birbi­ rinin canım ve ırzını aynı şiddet ve asabiyetle müdafaa ve muhafaza etmeyi bugünden itibaren "hırzı can" bilirler. Nutuktan sonra meydanda toplanan halk, Kanunu Esasiyi korumak için ant içmiştir. Görüldüğü gibi, Meşrutiyet her şeyden evvel büyük kitleye manevi ve ahlaki bir olay olarak açıklanmak is­ tenmiştir. tık görünüşte, istenilen devlet sistemini top­ yekün değiştirmek değil, devletin sultani (monarşik) ya­ pısında ıslahattır. Bir esaretten kurtuluştur. Fakat zından­ da� dışarı fırlamış olan insan şimdi ne yapacaktı? 1 O Temmuz yeni bir devrenin, Osmanlı ferdi ve dev­ leti için yeni bir hayatın başlangıcı olarak tarihimizdeki yerini almıştır (7). Bu-tarihten itibaren, kendi yollarını (7) Bu tarih bir hareket noktaşı ve bir başlangıç olarak birçok muharrir, tarihçi ve hukukçu tarafından geniş bir kabule mazhar olmuştur. Bk. Ahmet Re­ fik: a.g.e., s. 83-87 - Selanikli Şemseddin: Makedonya Tarihçei Devri inkılap, 1 324, s. 1 35 - Yunus Nadi: ihtilal ve inkılabı Osmani-Paul lmbert: Osmanlı im­ paratorluğu 'nun Teceddüdü, 1 329, s. 18 1 - Ali Fuad Başgil: Esas Tı::şkilat Huku­ ku, 1 959, s. 99- 1 00-S. Külçe: a.g.e., s. 66-67 - Recai G. Okandan: Amme Huku­ kumuzun Ana Hatları (lstanbul 1 959), s. 25 1 -26 1 - Hüseyin N. Kubalı: Türk E­ sas Teşkilatı Hukuku Dersleri ( 1 947-1 948 Takrirler), s. 1 1 5 A. Bedevi Kuran: inkılap Tarihimiz ve Jön Türkler, s. 253 - Y. Hikmet Bayur: Türk inkılabı Tari­ hi, C: il. Kısım IV, (lstanbul 1952), s. 200.

18


yeni şartlar içinde aramak ödeviyle karşılaşmış olan Os­ manlılar, bilhassa Türkler, bir hürriyet sarhoşluğu deh­ lizinden geçecekler, bir devir açmanın, bir hürriyet reji­ mi vücude getirmenin güçlükleriyle savaşacaklardır. d- Hürriyetin resmen ilanı:

Bu kaynaşmanın baskısı altında, Abdülhamit yeni bir Sadrıazam aramış, Sait Paşa'yı Kamil Paşa'ya tercih etmiştir. Meclisi Vükela, Sait Paşa'nın tavsiyesi üzeri­ ne, Padişaha durumu bir mazbata ile bildirmiştir. 24 Temmuz 1908 ( 10 Temmuz 1324) tarihli bu Mazbata Yıldız'a çekilmiş olan telgraf sayısının 67'ye çıktığını belirtmiştir. Kan akmamasını ve memleket işlerine ya­ bancıların karışmamasını sağlamak gayesiyle Kanunu Esasi 'nin yeniden yürürlüğe girmesi anlamına gelen Meclis'in açılmasını, bunun için de genel seçimlere baş­ lanması ve durumun vilayetlere bildirilmesini hükümet padişaha tavsiye etmiş ve bunun memleketin emniyeti bakımından zaruri bir tedbir olduğunu da ilave etmiştir. Padişah Mazbatadaki isteklerin yerine getirilmesini ay­ nı tarihli İradei Seniyyesiyle ilan etmiştir. Padişahın Me­ busan Meclisi 'nin içtimaa davet edileceğini bildiren İra­ desi gazetelerle ilan edilmiştir. Rumeli 'deki bayram ha­ vasının tam zıddı bir hava, şaşkınlık ve donukluk hava­ sı İstanbulluları sarmıştır. Otuz yıllık bir istibdat ve mut­ lak saltanatın sonunu ilan eden bu vesika ardından hür­ riyetçi tedbirler sökün etmiştir. Padişah siyasi suçluları affediyor, af yetkisini genişletiyor, hafiyeliği kaldırıyordu. 19


Abdülhamit asıl Meşrutiyet programını, Sait Pa­ şa'ya yazmış olduğu ve 2 Temmuz 1908 (4 Recep 1 326) tarihli Hattı Hümayununda belirtiyordu: Tanzimatı ilan eden Abdülmecit Osmanlıların bazı haklara layık oldu­ ğunu kabul etmişti. Kendisi de aynı Osmanlıların de­ mokratik müesseseler kurmaya hak kazand!klarını kabul etmiş ve kendi isteğiyle (tarihai zatiyesinden) Mebusan Meclis'ini toplamıştı. Fakat bazı sebepler dolayısıyla, Kanunu Esasi 'yi tatil etmiş Meclis' i kapamıştı. Şimdi ise yeniden açıyordu ve bir daha kapanmayacağını temin ediyordu. Zira o zamandan 10 Temmuz'a kadar gelişen fikirler ve temayüller sonunda memleketin meşruti bir idareye layık olduğu anlaşılmıştı. Fermanda bir çok hak ve hürriyetlerin tanındığı bildiriliyor ve basın sansür bas­ kısından kurtarılıyordu. ( * ) Otuz yıllık bir hapisten sonra zindan kapısı böyle­ ce açılmış oluyordu. Zincirler kırılmıştı, hürriyete kavu­ şanlar artık kendilerini idare etmeliydiler. 2- İkinci Meşrutiyet ne zaman son bulur?

Bu soruyla, üzerinde pek uzlaşılamamış bir nokta­ ya parmak basmış oluyoruz. Tarihçilerimiz ve hukukçu­ larımız bu noktada kesin bir hükme varmış değillerdir. İkinci Meşrutiyet'in son buluş tarihi henüz bir açıklık ka­ zanmamıştır. Bu bakımdan çeşitli tarihler teklif edilebi(*) Hürriyetin resmen ilanı ile ilgili sözü geçen vesikalat için bk. Düstur, 2. Tertip, Cilt l.

20


lir: Mondoros Mütarekesi 'nin imzalanması (30 Ekim 1 9 1 8), İtti.hat ve Terakki Fırkasının son kongresi (5 Ka­ sım 1 9 1 8) İzmir'in işgali ( 15 Mayıs 1 9 1 9), Sıvas Kong­ resi kararlarının ilanı ( 1 1 Eylül 1 9 1 9), İstanbul 'un işga­ li ( 1 6 Mart 1 920)- Mebus:ın Meclisi 'nin inikatların te­ hiri kararı ( 1 7 Mart 1 920), Türkiye Büyük Millet Mec­ lisi 'nin açılışı (23 Nisan 1 920), Sevr Muahedesinin im­ zalanması ( 1 O Ağustos 1 920), 1 92 1 Teşkilatı Esasiye Kanunu 'nun kabulü (20 Ocak 1 92 1 ), Saltanatın İlgası ( 1 Kasım 1 922) , Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1 923). Acaba bu tarihlerden hangisi bir devletin hayatına son verme bakımından manidardır? Hangi tarihi, huku­ ki bakımından Osmanlı devletinin sonu olarak kabul et­ meliyiz? Bu nokta henüz tartı şılmı ş değildir. Kanaati ­ mizce, sözü edilen tarihler arasında, hukuki v e siyasi bakımlardan uygunluk bulunmamaktadır. Anadolu hare­ keti Sıvas Kongresi 'yle umumileşmiş, " Heyeti Temsili­ ye" fiili vı;: kudretli bir hükümet organı hüviyetiyle Ana­ dolu 'ya hakim olmuştu . Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp aynı adı almış olan hükümeti kurunca, vergi sa­ lan, ordu kuran, kanun yapan, yabancı devletlerle sava­ şan ve barış müzakerelerine, ticaret münasebetlerine gi­ rişen bir organ haline gelmi ştir. İstanbul hükümeti bu fa­ aliyet karşı sında aciz ve atıl kalmıştır. Fakat buna rağ­ men, bir tarafta (İstanbul 'da) Halife- Padişah ve Heyeti Vükelası; bir tarafta da (Anadolu 'da) Türkiye B üyük Mil let Meclisi (İcra Vekilleri Heyeti dahil) vardı. bu i ki­ liğin son bulduğu tarih saltanatın ilga eden kararın tari­ hi olunca, hukuki bakımdan Osmanlı Devleti 'nin son 21


buluş tarihi sayılabilir (1/2 Kasım 1922). Siyasi bakım­ dan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuru­ luşu kesin bir mahiyete sahiptir. Bu tarihten itibarendir ki, Meclis kendisini bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin mercii olarak ilan etmiştir (8). Böy­ lece, Osmanlı devleti fiilen son bulmuş oluyordu. İnkı­ lap kuruculuğu yetkilerine (salahiyeti fevkaladeye) de sahip olduğu kabul edilen bu Meclis vücude getirdiği 1 92 1 Anayasası'yla milli hakimiyet esasını bir temel si­ yaset kaidesi olarak ilan etmiştir (9). Daha sonra da l Ka­ sım 1922 tarihinde saltanatı, ayrı bir kanunla değil fakat sözü geçen temel kaideden yaptığı mantıki bir istihraç­ la (sonuç çıkarmak) ve bir Heyeti Umumiye kararıyla lağvetmiş, hükümet organlarındaki ikiliği ( İstanbul-An­ kara) bu suretle hukuken de kaldırmıştır. Şu halde, 1920 yılının 23 Nisan'ından itibaren İstanbul hükümeti bütün çabalamalarına rağmen kendi kendini tasfiyeden başka bir mana ifade etmeyen üç yıla yakın bir ömre malik ol(8) O. Nuri Uman: Esasiye Hukuku, s. 1 4-Gazi M. Kemal: Nutuk (Özet 1 938), s. 309. (9) Uzun tartışmalar sonunda telitkiir bir hal suretinin ifadesi olarak ka­ bul cdiimiş olan 20 Ocak 1 92 1 Teşkilatı Esasiye Kanunu 1 . maddesinde kabul etmiş olduğu milli hakimiyet prensibi ile saltanatın kaldınldığını ifade etmişti. Her ne kadar saltanat bir Meclis kararıyla kaldırılmış ise de, 1 876 Kanunu Esa­ si 'si sarahaten (açıkça) ilga edilmiş değildi. Hatta bazı kanunlarda 1 876 Kanunu Esasi'si açıkça zikredilmi�tir. (Mesela Başkumandanlıl< Kanunu, madde 1 ). Bü­ yük Millet Meclisi Hükümcti devresinin (23 Nisan 1 920-20 Ekim 1923) iki ana­ yasaya bağlı bulunması Meclisin muhafazakar üyeleri ve yine 1 92 1 Teşkilatı Esa­ siye Kanunu'nun bazı eksiklikleri sebebiyle olmuştur. Saltanatın lağvı kararın­ dan ve Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu tadil eden (değiştiren) Cumhuriyeti " resmi- . lcştiren" kanundan sonra, 20 Nisan 1 340 ( 1 924) Teşkilatı Esasiye Kanunu, 1 04. maddesiyle "1 876 Kanunu Esasi'si ve müzeyyelatının mülga olduğunu" açık­ ça belirtmiştir. Bu hükümler Saltanatın 1 Kasım 1 922 tarihinde resmen kaldırıl­ mış olmasının hukuki teyitleri (doğrulamaları) olarak kabul edilebilir.

22


muştur. Ve bu tarihte, altı yüz yıllık bir saltanat İkinci Meşrut,iyet'le birlikte, fiili ve hukuki bakımlardan tari­ hin malı olmuştur. İkinci Meşrutiyet'in zaman içinde sınırlarını tespit etmek ilk bakışta yalnız tarihçiyi ilgilendiren bir mese­ le olarak görünürse de, 1 908-1 922 tarihleri arasında on dört yıl kadar sürmüş olan bu devrede, türlü değişmele­ re rağmen, siyasi fikir cereyanları, siyasi dernek ve par­ tilerin ideoloj ileri, devletin yöneldiği gaye ayniyet arzet­ mişlerdir ve bütün siyasi müesseseler aynı temeller üze­ rine bina edilmişlerdir. Fakat 1920'den itibaren, sentez mahiyetli bir inkılap hareketi Osmanlı İmparatorluğu'na siyasi müesseseleriyle birlikte son vermiştir.

23



İKİNCİ BÖL ÜM İ MEŞRUT YETİN SİYASİ HAYATI (1)

İkinci M eşrutiyet'in ilanı Osmanlı ülkesini sevinç içinde bırakmı şsa da, Batıda aynı tepkileri yaratmamış­ tır. Girişilmek istenen yeni bir ıslahat hareketine karşı B atı ' nın " sabotaj"ı çok geçmeden imparatorluk ülkesi içinde köprübaşılar tutmuştur. Dış olaylar billhassa bu durumun, Şark meselesinin vardığı son gelişmelerin ifa­ desi ve sonuçları olarak görülür. D iğer taraftan Yirminci yüzyılın başlangıcında ı s­ lahat yapmak isteyenler, tecrübesizliğin, tereddüdün ve muhafazakarlığın pençesinden kurtulamamı şlardır. Meş­ rutiyet onlar için çok partili rejim ve parlamenter bir hü­ kümetin şeklen gerçekleştirilmesi demek olmuştur? Teş­ rii (yasama) alanda her ne kadar ilerlemeler kaydedilmiş­ se de, bunlar gerçekte doğrudan doğruya şahıs ve grup çekişmelerinin tesirlerinden kurtulamamışlardır. Meş­ rutiyet' in i_ç olayları da bu durumun ifadesi ve sonucu olarak görülür. İkinci Meşrutiyet' in siyasi hayatı işte bu birbirine girmiş iç ve dış olayların birbirini doğurarak gelişmele­ rinden ibaret kalmıştır. Gerçi belli bir zaman içinde her devletin iç ve dış olayları, iç ve dış politikası arasında bir bağlantı bulunması tabiidir. Fakat Osmanlı devleti( 1) Siyasi hayat kısaca şöyle tarif edilebilir: iktidarın kullanılması, yönel­ tilmesi, el değiştirmesi için yapılan mücadeleler, mücadele tertip ve tabiyeleıidir. Demokratik bir siyasi hayatın temel özelliği, halkın fikrini, umumi etkara açıkla­ yacak vasıta ve müesseselerin serbestçe çalışabilmeleridir. hüniyet demokratik siyasi hayatın temel şartıdır. Mücadeleyi kazanan iktidar koltuğuna oturur.

25


nin yapısındaki ve şeklindeki özellik sözü geçen olayla­ rın birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçme ve zin­ cirlenmelerine amil (etken) olmuştur. İmparatorluğun gerçekte bir mürekkep (birleşik) devlet şeklini (konfe­ derasyon veya federasyon gibi) almasına ülkesindeki ayırıcılık cereyanları, iç ve dış olayların çok taraflığı da başlıca sebep sayılabilir. 1- iç ve dış olayların şeması (2)

a- Olaylar:

Avrupa'nın büyük devletleri (düveli muazzama) "hasta adam"ın artık iyileşemeyeceğinden emin olarak, miras üİkenin paylaşılması iştihaları arasında Rumeli ıs­ lahatını konuşmak üzere, 1 908 Haziranı'nda Reval 'de toplanmışlardır. Bu sırada patlak veren Meşrutiyet hare­ keti hesaplarını alt üst etmiştir. Avrupa bir kere daha bir Osmanlı hareketiyle kar­ şılaşmış, fakat bu olayı menfaatlerine uygun bulmadığı için pek tasvipkar (onaylar) görünmemiştir. Türkler hak­ kındaki yanlış görünüşü değiştirmek bir tarafa, siyasi ve iktisadi baskısını artan bir tempo ile devam ettirmiştir. Kapitülasyonlar, ticari ve iktisadi rekabet manevraları, borçlandırma politikası Osmanlı ülkesini büyük devlet­ lerin yarış alanı yapmıştır. Türk olmayan unsurların çö­ zülme ve ayrılma isteklerini destekleyen " düveli muaz(2) İç ve dış olaylar için kitabın sonundaki kronolojiye bakılmalıdır.

26


zama" ile bağlılıkları yeni devletlerin kuruluşunu kolay­ laştırmıştır. Eski voyvodalık ve eyaletler hukuki şahsi­ yetlerini kazanmak, bağımsız birer devlet olmak için ni­ hai vesileleri beklemişlerdir. Birinci yılın en önemli ola­ yı 1908 genel seçimlerini takiben Osmanlı parlamento­ sunun (Meclisi Umumi: Ayan ve Mebusan meclisleri) büyük merasimle ve şenlikler içinde açdması olmuştur (3). Dikkatlerin meclis çalışmaları üzerinde toplandığı sırada devletin unsurlarını ve yapısını değiştirici mahi­ yetteki olaylar birbirini kovalamıştır. Bulgaristan' ın is­ tiklal ilanı (4). Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'­ nun Bosna ve Hersek' i ilhakı (5), Karadağ ve Sırbistan kaynaşmaları, Gfrit'in Yunanistan'a katılma ilanı (6). Bu gailelerle uğraşılırken gerçek sebepleri hata meçhul fakat gerçek çehresi irtica olan bir hareket patlak vermiş­ tir: 31 Mart 1325 vakası (13 Nisan 1909) (7). Hareketin (3) Tank Z. Tunaya: Türkiye'de Siyasi Partiler. s. 160 ve müt. - Bu olay hakkında tafsilat zamanın gazetelerinden takip edilebilir. Aynca bk. Mebusan Ha­ tıraları (İstanbul 1 324) - Meclisi Mebusanın Küşadı. lydi Milli (lstanbul 1324) ­ A.S.:.Meclisi Mcbusan Ne Yapıyor? (İstanbul 1 324) - Ali Kemal: Meclisi Me­ busanımızın içtimaı (ikdam, 1 7 Aralık 1908). (4, 5, 6) Bu olaylar için bk. Y. Hikmet Bayur: a.g.e., C. 1. s. 2 1 7 ve müt. Bulgaristan'ın istiklalini bildiren Prens Ferdinand imzalı telgrafın metni için bk. Sabah. 23 Eylül 1 324. Bosna Hersekli Ali Rüştü: Bosna Herseği memaliki Os­ maniyeden tefrik (ayrılması) ile Avusturya'ya satmak fikrinde bulunanların vü­ cubu tel'inini niitık (belirten) Bosna- Hersek ahalisi namına mcbusan ve Ayanı Osmani meclislerine verilen layıhadır <lstanbul 1 324) Ali Sadi: Bosna Hersek yahut Osmanlıların Alzas Loreni (lstanbul 1 327) - Bulgaristan ve Bosna Hersek olaylannı red maksadıyla 13 Ekim 1 908' de Sultanahmef camii önünde yapılan miting tafsilatı için 1 4 Ekim tarihli gazetelere bakılmalıdır. (7) lslami prensipleri ve İslamcı fikir cereyanını "dejenere" etmek sure­ tiyle siper edinmek isteyen bu hareket hakkında bu seride çıkacak İslamcılık Ce­ r;:yanı başlıklı kitabımızda tafsilat vardır. -

27


bastırılması iki büyük sonuç doğurmuştur: Tahtını 33 yıl muhafaza etmiş olan İkinci Abdülhamit'in hali, he­ nüz kurulmaya ve alışılmaya başlanmış olan hürriyetler sistemine ağır bir darbe indirilmesi. Abdülhamit'in ha1 'i ateşin zirveye sirayet ettiğini göstermesi bakımından manidardır. Örfi idare rejimine eklenen hükümet tedbir­ leri de basın, toplanma, dernek kurma ve fikir hürriyet­ lerini baltalamışlardır. Yayınlar birden bire azalmış, si­ yasi partilerin büyük bir kısmı kapanmıştır. Veya kapa­ tılmışlardır. Fikre karşı silah kullanılmış, muhalif gaze­ teciler öldürülmüştür. Daha ilk yılı, Meşrutiyet'in dayan­ ması gereken temel hürriyetleri asla geliştiremeyecek boğucu bir hava kaplamıştır. Bu hareket!eri başka sarsıntılar, ara vermeden takip edeceklerdir. Girit meselesi pamuk ipliğine bağlanırken, Arnavutluk'ta Malisörlerin (Katolik Arnavutların) isya­ nı patlak vermiştir ( 1 909- 1 9 1 O). Aynı yıllar içinde bir türlü çözülemeyen Arabistan meseleleri, bu arada Yemen isyanı ile karşılaşılmıştır (8). Bu zorluklar arasında bo­ calanırken, İtalya " Medeniyet getiriciliği " iddiasıyla Trablusgarb'a asker çıkarmış, savaş başlamıştır ( 1 9 1 1 ). Savaş kaybedilmiştir (9). İtalya ile barış müzakereleri ta(8) Osmanlı imparatorluğu içinde Arap ve Arnavutların hareketleri ve bu hususta kısa bibliyografi için bk. Y. Hikmet Bayur: a.g.e., C. il. Kısım 1 , s. 1 97 - 230. C. III, Kısım il, S. 328 - 359. C. il, Kısım III, s. 1 9 1 - 23 1 . - Tank Z. Tu­ naya: a.�.e., s. 393 ve müt. (9) Trablus Savaşı hakkında tafsilat ve çeşitli vesikalar için bk. Salnamei Servetifünun 1 328. s. 202 ve müt. - Y. Hikmet Bayur: a.g.e., C. il, s. 35 - 170. Nihat Erim: Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri (Ankara 1953, C. 1, s. 448 - 449, 45 1 - 455)

• .

28


mamlanmadan yeni bir felaket baş göstermiştir: Balkan Harbi. Birleşik Balkan Devletleri (Sırbistan - Yunanis­ tan - Bulgaristan) notalarında Osmanlı vilayetlerindeki . Hıristiyan ahalinin içinde bulundukları " sefil hayatın ancak köklü ıslahatla düzelebileceğini" bilhassa ileri sürmüşlerdir. Düveli Muazzama Büyükelçileri notayı hararetle desteklemişlerdir. Balkan Harbi de başlamıştır ( 1 9 121 9 1 3) ( 1 0). b- Olaylar ve aydınlar:

İşte bu noktada İkinci Meşrutiyet'in siyasi fikir ce­ reyanları ile dış olaylar arasındaki bağlantıyı belirtmek ve Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi hayatında o ana ka­ dar görülmemiş bir durumu açıklamak gerekir. Balkan Yarımadası'nda koruyucularının etekleri al­ tında yaşayan kitleler eski "efendi"ye Balkan Savaşı ile meydan okumuşlardır. Bunlar, milliyetlerini idrak ettik­ lerine inanarak devletleşen " Romantik Milletler" gru­ buna mensupturlar ( 1 1 ). Savaştıkları Türk unsuru ise, he( 1 0) Y. Hikmet Bayur: a.g.e. C. il. Kısım 1 ve 2 bu olaylara tahsis edil­ miştir. - Nihat Erim: a.g.e. s. 440 - 450. 457 - 497 Ayrıca bk. Salnamei Serve­ tifünun 1329. s. 77 ve müt. ( 1 1 ) Fikir cereyanları ile dış olayların münasebetlerini tespit örneğine şu makalemizde temas etmiştik. Romantik milletler (Vatan, 1 O Haziran 1 949) - Bu milletlerin teşekkül ve devletleşmeleri de aynı makalede kısaca özetlenmiştir. Bu özeti de aynen alıyoruz: "Memleketimiz hakkında pek bitaraf fikirler beslemeyen bir Fransız mu­ . harririne. Jacques Ancel'a göre Orta Avrupa ve Balkan Devletleri, Birinci Cihan Harbi' nden sonra m:ıhud Sevr'in arkadaşları Sen Jermcn, Trianon, Versay gibi -

29


nüz bu safbada değildir. Fikir cereyanları incelenirken görülebileceği gibi, Balkan Savaşı Türklerin milli şuur­ larının teşekkülünde önemli bir merhaledir. Balkan Har­ bi kazanılmamış bir istiklal savaşı özelliklerine sahiptir. Fikir cereyanları da olayı açıklamak lüzumunu duymuş­ lardır. Gerçekten, çeşitli fikir cereyanları hemen hemen ittifak halinde, Balkan Harbi ile Avrupa'nın maskesini atan Hıristiyanlıktan başka bir şey olmadığını ileri sür­ müşlerdir. İslamcı cereyana göre Hıristiyanlık, Müslümanlığa ı:nuahedeleri h azırlayanların beyinlerinden mi çıkmışlardır? Asla! Bu milletler, milli devletler halinde, fakat her türlü resmi kadro dışında zaten mevcuttular. On­ lar insan tesanüdünden, coğrafiyanın tarihten intikam almasından doğmuşlardır. Coğrafi kadrolar, fiziki bağlar, mazi, bol hatıra Ve bilhassa lisan ... Ve her şeyden fazla cemiyete birlik veren hayat tarzları, toprak ve şuur, siyasi yapıların en mü­ kemmel harçlarıdır. Diğer bir Fransız muharriri Etienne Founol, bu suretle vücut bulan devletlerin beşeri unsuruna romantik devletler adını vermektedir. Ve her iki muharrir kültürün nasıl evvela milleti sonra da devleti vücude getirdiğini tespit etmektedirler. .. Bilhassa merkezi Avrupa ve Balkan devletlerine nüfuz edi­ niz, bu milletler siyasi harekete geçmeden evvel şarkı söylemek, milli oyunlar oynamak ve spor yapmakla işe başlamışlardır. Sırp delikanlıları vatanperver eş­ kıyaların maceralarını anlatan uzun destanları okurlar. Türklerle mücadeleyi, za­ fe r ve mağlubiyetleri, hele Kosova muhasarasını, Sırp lmparatorluğu'nun yıkıl­ masından sızan efsaneleri terennüm ederlerdi. Her tarafta etnografya müzeleri mesela 1 8 1 8'da Prag Milli Müzesi- kurulmaktadır. Buralarda (Bohemya, Mo­ ravya, Slovakya) teamülleri, müşahhas olarak köy hayatına ait numuneler, elbi­ seler ve işlemeler teşhis edilmektedir. Küçük akademiler, vatan aşkını tarsin ede­ rek, (sağlamlaştırarak) her türlü baskıya rağmen kurulmaktadır... lisanlar ruhla­ rı kcnetlemektedir. Kiliselerin gölgelerine sığınmış mektepçiklerde köy papaz­ ları münevverlerle elele vermiş ders kitapları, gramer kaleme almaktadır. Ve ni­ hayet büyük merkezlerde menfa (sürgün) hayatı geçiren sürgünler, "devlet"i kur­ maktadırlar. J. Ancel devam ediyor: Bilhassa Balkanlarda ihtilal manevi olarak başlamıştır. " ... ülkevi ihtilal kazandığı toprak üzerinde devlet kurmaktadır. 1 8 1 4'te Sırbistan, 1 830'da Yunanista11, 1 859'da Romanya ... yanyana., fakat bir türlü geçinemeyen Balkan devletleri."

30


saldırmaktaydı. Balkan Harbi, İslamiyetin doğru pren­ siplerinden ayrılmış olan Türklere, Tanrı'nın verdiği bir ceza idi. Mehmed Akif, " Beyazıt Camii'ndeki mevi­ ze "sinde bu fikri tekrarlamıştır. Türkçü cereyan, Balkan Harbi 'ni kolektif vicdanı uyandıracak ve yaratacak şok. olarak karşılamıştır: Balkan felaketleri karşısında, Türk­ ler milli "mefkürelerinin" (ideallerinin) infilak ettiğini duymuşlardır. Korkunç tehlikeler girdabında şahsiyetler silinmiştir. Fert susmuş Balkanlılarla Türklük konuş­ maktadır. Milliyetlerini idrak etmek ve korumakla Türk­ ler ölümden kurtulmaktadırlar. Garpçı cereyan da bu sa­ vaşa kayıtsızlık göstermemiştir: Bu savaş ilahi bir ceza değildir. Asıl düşman içerdedir ve bu müthiş düşmanın birçok ismi vardır: Cehalet, gerilik, uyuşukluk, hurafe­ lere inanış. "Bu top gürültüleri bizi uyandıracak mı? " Kokunç olan, Bulgar topları değil. Yirminci yüzyılın olaylarını hurafelerle yorumlamaya kalkışmaktır. Mes­ leki içtimai cereyanı yenilgiyi tecemmüi (bütün) bir top­ lum ve medeniyet şeklinin tabii sonucu olarak görmüş­ tür. Sosyalist cereyan meseleye ikinci enternasyonal açı­ sından bakmıştır. Meşrutiyetin aydını, Osmanlı tarihinde eşine rastlan­ mayan bir genişlikte, ilhamını umumi hayatın iniş çıkış­ larından almış ve olup bitenleri halk efkarına belli bir açıdan yorumlamaya çalışmıştır. Balkan Harbi bizzat Balkanlılar arasındaki bir an­ laşmazlıktan dolayı beklenildiği kadar hazin bir netice­ ye bağlanmamıştır. Balkanlılar arasındaki çekişmeden faydalanan Osmanlılar, Edirne ile Kırklareli 'yi geri ala31


bilmişlerdir. Fakat hemen bütün Rumeli 'nin kaybedilişi pahasına . . . İmparatorluk Trablus-Balkan savaşlarının şaşkınlığından sıyrılmadan, Birinci Dünya Savaşı 'na gir­ miştir ( 1 2) . Başlangıçta Rus çarlığının yıkılması olayı­ nı Brest - Litowsk barış antlaşması takip etmiştir. (3 Mart 1 9 1 8). Batum, Kars ve Ardahan Osmanlı idaresine iade edilmiş, Romanya ile ayrı barış yapılmıştır. Bu olay Türkçülük cereyanının gelişme ve gerçekleş­ mesi için büyük bir merhale (aşama) sayılmıştır: Çarlık parçalanmaktadır. Bu dağılma Türk milletine bütün kolla­ rıyla bir imparatorluk kurmak fırsatını vermektedir: Rus­ ya "viran olacak". Türkler ise birleşip "Turan olacak"lar­ dır. Türkçiilük cereyanı Osmanlı ülkesindeki Türkleri mil­ li bir şuur etrafında toplamak (yakın Türkçülük) fikrini aş­ mıştır. " İrredenta" davasını ele alarak imparatorluk sınır­ ları dışındaki Türkleri de bir araya toplamak (Uzak Türk­ çülük) imkanlarını idealize etmeye başlamıştır ( l 3). İslam­ cı cereyan, Türkçülerin yanı sıra Harbi l)mumi 'yi cihad fet­ vasıyla müeyyidelendirdikten sonra, hükümetin icraatını müspet yorumlarla karşılamıştır. Fakat bu kısmi başarı çok sürmemiştir. Osmanlı_ Devleti Mondros Mütarekesi'ni mağlup devlet sıfatıyla imzalamaya mecbur olmuştur (30 Ekim 1 9 1 8) ( 1 4) . Mü( 1 2) Birinci Dünya Savaşı (Harbi Umumi) için bk. Y. Hikmet Bayur: a.g.e. C. III. Kısım 1 - E. Ziya Karal; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara 1948. Fasikül 1 . (13) Bu serinin 3. kitabı olan Türkçülük Cereyanı kitabında, bu durum in­ celenmiştir. ( 1 4) Mondros Mütarekesi'nin metni, muhtevası ve tepkileri için bk. R. Ek­ rem Koçu: a.g.e., s. 259 - 260 - Ali Türkgeldi: Mondros ve Mudanya Mütareke­ Ierinin Tarihi, Ankara 1 948 - Nihat Erim: a.g.e., s. 501 - 503 - 51 7 - E. Ziya Ka­ ra!: a.g.e.

32


tareke gizli yollardan geliştirilmiş ve Osmanlı ülkesinin paylaşılmasında· birleştirilmiş antlaşmaların vardıkları il müspet netice sayılmıştır. Türkler, bu sonuca göre en ağır cezalara çarptırılmalıydılar. Bu sırada beklenilme­ yen bir olay cereyan etmiştir: Galip ve istilacı devletle­ ri şaşırtacak bir hamle ile Türkler milli haklarını koru­ ma (müdafaai hukuk) savaşına atılmışlardır. Türkiye Bü­ yük Millet Meclisi hükümeti milli kurtuluş hareketinin nazımı (düzenleyicisi) olmuştur. İstiklal Savaşı başladı­ ğı zaman, yeni bir devlet kurulmaktaydı. Osmanlı İmpa­ ratorluğu, meşruti ve teokratik cepheleriyle tarihe karış­ maktaydı. 2- Meşrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların şeması (15): a- Parlamentarizm ve hürriyetler

Meşrutiyetçiler ve jön Türkler için en ideal rej im liberal temsili bir sistemin, parlamenter bir meşrutiye­ tin kurulması idi. Parlamenter hükümet ( 1 6), idealinin çok partili rej imle aynı anlamda olarak daimi bir hele-

bilir.

( 15) Olayların cereyan tarihleri kitap sonundaki kronolojiden takip edile-

(16) Esas Teşkilat Hukuku'nda temsili rejimin üç şeklinden birisidir. Par­ lamenter sistem, parlamentarizm aynı anlamlara gelirler. Teşri ve icra (yasama ve yürütme) (kısaca meclis ile hükümet) <ırasında bir denge, bir eşitlik kurulma­ sı demektir. Yani kabine muayyen şartların gerçekleşmesi halinde meclisi feshe­ der. Meclis de güvenoyunu esirgeyerek, kabineyi düşürür. Bu karşılıklı ftenle­ medir ki icra ve teşri organlan arasındaki dengeyi vücude getirir. Yalnız unutul­ maması gereken husus, bir memlekette parlamento bulunması orada muhakkak surette parlamenter hükümet sistemi var demek değildir.

33


can ve çarpışma konusu halinde muhafaza edilişinin baş sebebi budur. Fakat böyle bir sistem sadece kağıt üze­ rinde gerçekleştirildiği kadar çoğu zaman şahsi ihtiras­ lari ve parti tahakümlerini arkasına saklayan bir. parava­ na olarak da kullanılmış, gaye vasıta haline getirilmiş­ tir. Yakın tarihimizin bu başarısız siyasi denemesi üze­ rinde ayrıca durulacaktır. Parlamenter ve meşruti bir kadro içinde, siyasi ve ferdi haklar alanında, bazı önemli yenilikler getirilmiş­ tir. Ferdi haklar alanındaki yenilikler bilhassa l 909'da Kanunu Esasi 'nin tadili ile getirilmiştir. Evvela 1 1 3 . maddenin Mithat Paşa'nın acı hatırasını taşıyan kısmı kaldırılmıştır. Şahıs hürriyeti ve masuniyeti (dokunul­ mazlığı) kuvvetlendirilmiş, basın hürriyeti sansür bas­ kısından kurtulmuştur (Madde 1 O, 1 2). İstibdat idarele­ rinin hiçbir suretle tahammül edemedikleri, 1 876 Kanu­ nu Esasisi'ne kasten konmamış olan toplanma ve cemi­ yet hürriyetleri anayasaya ilave edilmiştir ( 1 20. madde­ nin 1 ve 2. fıkraları). Diğer kısımlarda görüleceği gibi 1909 tadilatı (değişikliği) parlamenter sisteminin kuru­ luşunu da mümkün kılmıştır. b- Seçimler:

Siyasi hürriyetler alanında, seçim sistemine de de­ ğişiklikler getirilmiş, oy hakkı genişletilmiştir. Bunlar 1 293 ( 1 876) tarihinde şeklen tamamlanmamış olan İnti­ habı Mebusan Kanunu ile sağlanmıştır. Böylece seçim prensibine anayasa mekanizması içinde baş yerin veril34


diği gösterilmek istenmiştir. 1 908- 1 9 1 8 devresi içinde 4 genel seçim yapılmıştır. İlk seçim 1 908 yılının Kasım­ Aralık ayları içinde yapılmıştır. İkinci genel seçim 1 9 1 2 yılı sonundadır ve "sopalı seçim" adını almıştır. Üçün­ cü genel seçim 1 9 1 4 Mayısı'nda, dördüncü seçim 1 9 1 9 Aralık ayında yapılmışlardır. B u arada 1 9 1 1 yılında İs­ tanbul 'da yapılan bir ara seçim, muhalefet kitlesinin ilk zaferi ve sarsıntılı siyaset olaylarının hareket noktası ol­ masından ötürü hatırlanmaya değer mahiyettedir. c- Meşrutiyet kabineleri:

Şiddetli ve sarsıntılı gelişmelerin önemli unsurları olmuşlardır.Meşrutiyet yılları içinde 24 hükümet deği­ şimi olmuştur. Bu kabineler, sadrazamların isimleriyle anılırlar ve şu seyri takip ederler: Mehmet Sait Paşa, Ka­ mil Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa, Tevfik Paşa (3 1 Mart Ola­ yı üzerine), Hüseyin Hilmi Paşa (3 1 Mart Olayı'nı taki­ ben ve 2. defa) İbrahim Hakkı Paşa, Mehmet Sait Paşa (2. kabinesi). Mehmet Sait Paşa (3 . kabinesi), Gazi Ah­ met Muhtar Paşa (Büyük Kabine), Kamil Paşa (2. Kabi­ nesi), Mahmut Şevket Paşa (Bab-ı Ali baskınını taki­ ben), Mehmet Sait Halim Paşa, Mehmet Talat Paşa, Meh­ met Talat Paşa (Vahdettin'in cülusu üzerine ipkaen (ye­ rinde bırakılan) 2 . kabinesi), İzzet Paşa, Tevfik Paşa (2. kabinesi), Damat Ferit Paşa, Damat Ferit Paşa (2. kabi­ nesi) Damat Ferit Paşa (3. kabinesi), Ali Rıza Paşa, Sa­ lih Hulusi Paşa, Damat Ferit Paşa (4. kabinesi), Damat Ferit Paşa (5. kabinesi), Tevfik Paşa (3. kabinesi ve üs_

35


manlı İmparatorluğu'nun son hükümeti). Hükümetlerin siyasi hayatın çetin çarpışmaları arasında birinci dere­ cede rol oynadıklarını daima hesaba katmak gerekir. d- Meclis çahşmaları, fesihler ve tatiller:

Alanın en canlı mücadele konusu ve Mebusan Mec­ lisi 'ndeki çoğunluk da en büyük siyasi kuvvet sayılmış­ tır. Meşrutiyetin teşrii (yasama) hayatı sanıldığı kadar ve­ rimli ve uzun olamamıştır. Meşrutiyetin parlamento ha­ yatı yedi yıldan bıraz fazladır. Bunun sebebi çeşitli ta­ rihlerde yapılan fesihler ve tatillerdir. 1 908- 1 920 devre­ si boyunca Mebusan Meclisi dört defa feshedilmiştir. Bu fesihler İkinci Sait Paşa Kabinesi zamanında ( 1 8 O­ cak 1 9 1 2). Gazi Ahmet Muhtar Paşa Kabinesi zamanın­ da (5 Ağustos 1 9 1 2) Sultan Reşat tarafından, iki defa; Mütareke devresinde de Tevfik Paşa Kabinesi zamanın­ da (4 Kasım 1 9 1 8) ve Dördüncü Damat Ferit Paşa Kabi­ nesi zamanında ( 1 1 Nisan 1 920) Sultan Mehmet Vahdet­ tin tarafından yapılmıştır. Sözü geçen dört fesih olayın­ da parti kavgalarının, tersine işlemiş iktidar muhalefet münasebetlerinin büyük rolü vardır. Tatiller 1 9 1 4 yılın­ dan itibaren başlamıştır. Meclisin toplanmadığı sıralar­ da, hükümetler geniş yetkilere sahip olmuşlar ve sonra­ dan Meclisi Umumi'nin tavsibine arzolunmak üzere Ka­ vanini Muvakkate (Geçici Kanunlar) çıkarmışlardır. Mu­ vakkat kanunlar icra organlarına (padişah ve hükümet) iki yıla yakın bir müddet parlamento kontrolünden aza­ de hareket imkanını vermişlerdir. 36


e- Suikastlar ve ötesi:

1 9 1 2 y ılında ittihatç ı İktidarı düşüren Halaskar Za­ bitan hareketi, İttihat ve Terakki 'nin Babıali Baskını ile tekrar iktidarı alması ve Harbiye Nazırı Nazım Paşa'nın öldü rü lmesi ( 1 9 1 3); karşı bir suikastle S adrıazam Mah­ mut Şevket Paşa'nın öldürü lmesi ( 1 9 1 3 ); taklibi hükü­ met teşebbüsü ( 1 9 1 3) gibi olay lar normal bir meşrutiyet gelişmesi ni çıkmazlara sokmuşlardır. Bu hareketlere, bir türlü son bulmayan ve 3 1 Mart olay ından itibaren daimi surette sürege len örfi idare re­ jimi eklenirse, bir hukuk devletinin niçin y erleşmemiş olduğu anlaşılabilir.

37



Ü Ç Ü NCÜ BÖL Ü M SİYASİ HAYATIN UNSURLARI 1- İdare edilenler:

a- Siyaset yapan kitlenin genişlemesi, '"vatan­ daş"m doğuşu:

Meşrutiyet camiasını kaplayan olayların belki de en önemlisi, siyaset yapan fe rtlerin artışıdır. Tabaai Ş aha­ ne'nin vatandaşlık merhalesine yükselişidir ( l ). Bir meş­ rutiyet muharriri, herkesin bu kad ar fazla siyasi kesilme­ sinden şikayet bile etmiştir: " Bugünkü ruhi hallerimizi tetkik edersek, fikirlerimize ve hislerimize hakim olan , kalplerimizi heyecana getiren, dimağa kuvvet veren şe­ yin hep siyasetten ibaret bulunduğunu görürüz. İstan­ bul 'un bugünkü hayat ve maişetini hulasa etmek istersi­ niz -her tarafta bir politika tufanı var- deyiniz kafidir" (2) . Meşrutiyet insanları, olayların başdön�ü rü cü hızı içinde kendi yaşayışlarıyla devletin alın yazısı arasında sıkı bir bağlılık bulmuşlardır. Yüzyıla yaklaşan bir hür­ riyet arayışının, bir türlü ulaşılamayan idealler karşısın­ da d uyulan heyecan ve iştiyak (özlem) O smanlı İmpara-

( 1 ) Bu konu ile ilgili olmak üzere şu makalelerimize bk. Zulmetten Nu­ (Vatan. 7 Mart 1 950); Siyaset Yapmak (Vatan, 22 Ağustos 1 950) ; Vatandaşın Saltanatı (Vatan, 22 Ekim 1 950). (2) Hakkı Behiç: Samimi Şikayetler (servetifünun 1 324, No: 295, s. 23 1 234). ra

39


torluğu ' nu n son senelerinde y aşayan insahlara muayyen bir sezgi vermişti. Meşrutiyet' in muhafaza edilmesi gereken bir ha­ y at şekli olduğu kanaati kökleşri:ıişti. Bu sebepledir ki fertler, sosy al mevkileri, memuriyetleri ne olursa olsun, fikir adamından Posta Telgraf İdaresi mümeyy izine, ba­ sit ve iddiasız vatandaştan sadrıazama kadar, devletin yı­ kılmamasına ait tedbirler, teklifler ve tavsiyelerde bu lun­ mak ve araştırmak y oluna gitmişlerdir. Hürriyetleri yok edici Örfi İdareye ve baskılarına rağmen hemen hergün kuruldukları haber verilen partiler, kültür ve meslek ce­ miyetleri, bol say ıda y ay ınlanan broşürler, kitaplar, bir­ biri ardından batıp çıkan dergi ve gazeteler bu alakanın müspet görünüşleridir. Türkiye tarihinde, bu devreye ka­ dar rastlanmamış bir şekilde, fe rt iktidarın kullanılışını kendi gidişi ile ilgili bulmuş, bu hususta düşünmeyi, ten­ kit ve telkinde bulunmay ı kendisi için bir " fonksiyon" saymıştır. Devletin idaresi sadece Padişah'la Mabeyni­ ne münhasır bir iş- olmamalıydı. Her vatandaşın söyle­ yecek sözü, gösterecek yolu olabilirdi. S iy aset y apmak olayı böy lece başka bir olay ı da sonuç halinde ortay a çı­ karmıştı: iktidara iştirak. Daha ilk ve heyecanlı günler­ de, İstanbul halkının S adrazam S ait Paşa'yı istifay a zor­ laması, münevver halkın, y üksek tahsil talebelerinin İs­ tanbul'da asay işi temin istekleri bu halin tezahürlerinden­ dir. Gerçi 1 O Temmuz hareketi geniş bir halk ihtilali de­ ğildi, fakat kitleye iktidar kalesinin ele geçirilmesi ola­ rak görünmüş ve öyle gösterilmiştir. Başlangıçta, Abdül­ hamit tahtında bırakıldığı .iç in bu değişiklik kolay anla40


şılmamıştır. Zamanla i ktidarın sihri kaybolmuş, vatan­ daşa y abancı o lmadığı, o nun malı o lduğu idarak edi lme­ ye başlanmıştır. O kadar ki, bu fikir muhalefet teşekkü l­ lerini n belli başlı tezi o lmuştur. İktidarın bir elde toplan­ maması gerektiği kaidesi bu suretle ortaya çıkarılmıştır. Devlet idaresinin bir tekel konusu, hükümetin de bir oli­ garşi metaı olamayacağı fikri böylece kaideleşmeye baş­ lamıştır (3). b- Etnik özellikler:

İmparatorluk ülkesinde çeşitli din, dil, gelenek ve milliyetlere sahip "vatandaş" kitleleri vardı: Türk, Arap, Kürt, Arnavut, Boşnak, Dürzi, Mütevelli, Nasıri, Rum, Ermeni, Bulgar, Ulah, Maronit, S uryani, Yahudi vesaire ... (4 ) . Ayrılıklar bu kadarla kalmıyordu. Aynı cinsten -Ha�­ ta büyük kısmı aynı mezhepten- olan Trablusgarp, Ye(3) İ kinci Meşrutiyet'te devlet idaresine, iktidarın kullanılışına iştirak et­ mek isteyen, ilgi gösteren kimselerin sayısı muhakak ki "muazzam'' değildi. Bu­ nun sebebi siyasi mücadelelerin cereyan şekli ve cemiyeti kaplayan dertlerdir. Nitekim gerçek anlamıyla seçmenlik müessesesinin kurulduğu da söylenemez. Bununla beraber "hükümdar kullarını" vatandaş yapacak meseleler ve hareket­ ler bu devrede başlamıştır. (4) Mihran K. Boyacıyan: Ahidnamei, Mübareke (İ stanbul 1 342) s. 3. Benzer bir tabloyu da Mevliinzade Rıfat çizmiştir: '' ...Evet biz görüyorduk ki Ya­ kova' da bulunan bir Arnavut ile, Neced'de bulunan bir Vehabi' nin, İ stanbulda bulunan bir Efendi ile Yemen'de bulunan bir Zeydi' nın, Selanik'te bulunan bir Yahudi ile Hicaz'da bulunan bir Bedevi' nin, Konya'da bulunan bir Türk ile Sü­ leymaniye'de bulunan bir Kürd'ün, Adalar'da bulunan bir Rum ile Van'da bu­ lunan bir Ermeni'nin ahvali ruhiye ve içtimaiyesi, örf ve adeti bir değildir. Bu mütenevvi anasır (çeşitli unsurlar) üzerinde idarei merkeziye bir kaı1un hükmü­ nü aynı tesir ve kuvvetle tatbika muktedir değildir." (Hakkı Vatan yahut Tariki Mücadelede H akikat Ketmedilemez. İ stanbul 1328, s. 1 7- 1 8).

41


men, Hicaz, Suriye, Irak Araplarının örf ve adetleri, dil­ leri arasında bile derin farklar vardı. Fikir cereyanlarının gayet y akından ilgilendikleri bu farklar sözü edilen kit­ lelerin birbirinden ve imparatorluktan ay rılma gibi infi­ ratç ı (yalnız) milliyetçi hareketlerin başlıca sebebi ola. rak gösterilmiştir. Kanunu Esasi 'nin hürriyetler ve tevsii (genişletilmesi) mezuniyet prensibi siy asi ademi merke­ ziyet sistemine kay dırılmak istenmiş ve bu tertip istekle­ rin gerçekleştirilmesi büyük devletler tarafından daima desteklenmiştir. Her hal ve karda, zamanın isteklerine uygun, milliyetler üstü vey a çeşitli milletleri ve hatta dev­ let şekillerini barındıran bir "mü şterek ü lke" y a da "ca­ mia" (commonwealth) formü lüne varılmamıştır. c- Halk efkarı ve özellikleri:

Otuz y ılı aşkın bir mutlakıyet idaresi sonunda, is­ tibdat (baskı) disiplininin dondurduğu bir kitleyi bağla­ y acak yeni manevi ( ethique) değerler bulmak ço k zor bir mesele olmuştur. S iy asi hay atın karışıklığı iç inde neye bağlanacağını bilmeyen fert kendisini çok y alnız hisset­ miştir. Hürriyet ve Meşrutiyet 'in huzurlu bir hay at sağ­ lay amaması, insanları bunların değerleri üzerinde dur­ may a sevketmiştir. Evvela bu kadar mücadele pahasına elde edilen Meşrutiyet'in anlamı üzerinde düşünü lmü ş­ tür. Meşrutiyet kabinelerin hatta padişahların değiştiril­ mesi miydi, yoksa daha başka şey ler de mi demekti. Ken­ di kendini idare etmeye alışmamış, bu tip müesseselerin kuru lmasına iştirak etmemiş, kültür seviyesi düşük bir 42


kitleye vazifelerini öğretecek iki kuvvet vard ı: İktidar ve aydınlar. Fakat kitle iktidarın icraatına ve muhalefetin uyand ırışlarına cevap veremiyordu. oysa siyasi " şanın­ d an" olarak her şey ond an bekleniyor. Her şeyin "halk ad ına yapıldığı" söyleniyordu. Meşrutiyet'in sosyal ve siyasi şartları hürriyetçi bir rejimin muhtaç olduğu bir umumi efkarın teşekkülü için hiçbir suretle yeter d eğil­ diler. Bu bakımdan kitle muhafazakar ç evreleri d aha ko­ layca anlamış, bilhassa dini hislerinin istismarı yolundan kendisine tesir imkanları d aha fazla olmuştur. Bu sebep­ le Meşrutiyet'te "efl<:arı umumiye"den değil de, Lütfi Fikri Bey'in buluşuyla " hassasiyeti umumiye"den bah­ sedilebilecektir (5). Meşrutiyetin umumi efkarı -var ola­ bildiği nispette- kendisini ancak derin düşmanlıklarla kaymalarla, yıkıcı hareketlerle açıklamak imkanını bul­ muştur. Bu d urum, siyasi fikir cereyanlarının daimi bir şikayet konusu olmuştur. 2- İdare edenler (siyasi iktidar) (6):

a- Fiili tek parti rejimi:

İkinci Meşrutiyet teorik olarak ç ok parti rejimini ve (5) Lütfi Fikri: Bizde et"ldin umumiye var mıdır? (l fham 1 328. No: 105289) - Mahmut Sadık: Halk ve i stikbale Ait Bazı Mahimat ( i kdam 1 328, No: 5747). (6) Siyasi iktidar ya da sadece iktidar terimi yeni olarak kullanılmaktadır ve klasik hakimiyet teriminden farklıdır. Siyasi iktidar kısaca, ba�kalan için, anayasaya uygun olarak, emir verme yetkisi ve bu emirlere riayet ettirme vası­ talandır.

43

·


kuvvetlerin yumuşak (mutedil) ayrılığına dayanması ge­ reken parlamenter hükümet sistemini kabul etmi ştir. Fa­ kat bu hukuki ve nazari y apı y anında, i ktidar partisinin mutlak hakimiyetinden doğan fii li bir tek parti rejimi ku­ rulmuştur. Siy asi i ktidar İttihat ve Terakki Cemiyeti ' nde (Fırkası) toplanmış, partinin Meclis çoğunluğuna, bu ka­ naldan da parti liderlerine (ki bu on iki kişi lik heyetin adı Merkezi Umumi idi) geçmiştir. 1 90 8 'den 1 9 1 8' e ka­ dar. altı ay lık bir fasıla müstesna ( 1 6 Temmuz 1 9 1 2-23 O cak 1 9 1 3 ) , İttihat ve Terakki i ktidarda kalmış olduğu­ na göre, tek parti rejimi on y ıla yakın bir müddetle Meşrutiyet terimine tamamen zıt bir şekilde- devam et­ miştir. Bu nasıl olmuştur? Nasıl olmuştur da hürriyet savaşının şampiyonu sa­ y ılan bir parti siy asi iktidarın bütününü nefsinde topla­ y arak mutlak bir hakimiyet kurmuş ve istibdadı geri ge­ tirmiştir? Bu oluşun açıklanması için üç mesele üzerin­ de durmalıdır: İktidar partisinin y apısı; iktidarda kal­ mak için giriştiği hareketler; bu durumdan doğmuş olan sonuçlar. b- İktidar partisinin yapısı:

Meşrutiyet ilan edildiği zaman, İttihat ve Terakki Cemiyeti on dokuz y ıllık bir maziye sahipti . İstibdat ida­ resine karşı uzun mücadele yılları boyunca ismi bir bay­ rak olmu ştu . Ülke içinde ve dışında en geniş hürriyetse­ verler kafilesini toplamış, kesintisiz bir faaliyet göstermiş44


ti . Cemiyet gerek programı, gerekse üyelerinin içtihatla­ rı bakımından gayrı mütecanis bir yapıya sahipti ve Jön Türk hareketinin özelliklerinden kurtulamamıştı. Saltanat­ çı, cumhuriyetçi , sosyalist, liberal, Türkçü, hilafetçi , her çeşit siyasi düşüncede insan, istibdat idaresini y ıkmak için cemiyetin ç atısı altında birleşmişti. Üyeler gizli o la­ rak cemiyete alınıyor, gözleri kapalı bir tabancay a el ba­ sarak yemin ettiriliyordu (tahlif merasimi). Bu bir Jako­ ben usulüydü ve cemiyete sihirli, efsanevi bir hal vermiş­ tir. Rumeli 'de uzun yıllar gizli faaliyette bulunan cemiyet, üyelerini durmadan arttırmış, orduyu da kendisine -yahut ordu onu kendisine- bağlamıştır. Kitlevi say ılabilecek ha­ reketler Yıldız' ı korkutmuş, 1 908 Meşrutiyet'i ilan edil­ miştir. İttihat ve Terakki ' nin yeraltı ç alışmaları devresi de böylece sona ermiştir. Anarşik bir hürriyet havası içinde, cemiyetin nüfuzu hükümet otoritesi yerine geçmiştir. Her tarafta kurduğu teşkilatıyla birdenbire siy asi hayatın sat­ hına ç ıkan cemiyet, bütüri ülkeye kök salmış durumundan faydalanarak Meşrutiyet'in ilk genel seçimlerini ( 1 908) ezici bir çoğunlukla kazanmıştır. Mebusan Meclisi 'ne ta­ mamen hakim olmuştur. Yapıcı ve devrimci mazisi , hür. riyetperverlerin toplandığı ocak ve hürriyetin sembolü ol­ ması dolayısıyla cemiyet "halaskar" hatta "mukaddes" say ılmış, ona üye o lmak bir vatan vazifesi ve şeref borcu bilinmiştir. Fakat Mebusan Meclisi 'nin daha i lk toplantı­ larında cemiyet ç atısı altında toplananların siy asi alanda ne derin fikir ayrılıklarına sahip o ldukları Meşrutiyet'in en önemli o layı olarak ortay a çıkmıştır. Beraberce y ıkan­ lar, aynı beraberlikle y apamay ac aklarını anlamışlardır. 45


İmparatorluğun içinde bulunduğu dertlerin, sanıld ığı gi­ bi, Meşrutiyet ilanıyla giderilememiş olmaları, aksine art­ maları İttihat ve Terakki hükümetlerinin başarısızlıkları­ nı arttırmıştır. İttihat ve Terakki 'd en çözülmeler başlamış­ tır. İttihatçılar bu kopmaları önleyecek tedbirler aramak yoluna gitmişlerdir. Bunları hem hukuki, hem de bilhas­ sa fiili alanlarda almak imkanını bulmuşlard ır. Meclis ço­ ğunluğunun her şeyi y apabileceği kanaati seçimlerdeki şiddet ve baskısının sebebi olmuştur. Seçimlerdeki baskı tedbirleri, hürriyeti kısıcı hareketlerle tamamlanmıştır. İt­ tihat ve Terakki, kolayca anlaşılacağı veçhile, bir sınıf partisi olmamıştır. Programındaki değişmeler de bu y ön­ de görülebilir. 1 908 'd e Cemiyet koyu bir ittihad ı anasırcı (Osmanlıcı) ve liberal bir programın savunucusu idi. 1 9 1 1 'd en itibaren Türkçülük cerey anının tesiri altında, programı derin değişmelere u ğramıştır.Türkçü (milliyet­ çi), belli alanlarda laikliğe yönelmekle beraber İslamcı, siyasi bakımdan merkeziyetçi, iktisadi alanda devletçi ol­ muştur. İç ve dış olayların tesiri altında kabul ve tatbik edi­ len bu program derhal muhaliflerini bulmuştur (7). c- İktidar tekeli:

İttihat ve Terakki 3 1 Mart Vak' ası ' ndan sonra, Sul-

(7) ittihat ve Terakki'nin programındaki değişiklik, Türkiye'de Siyasi Partiler'de gösterilmiştir. (bk. s. 201 -206). Bil hassa 1 332 ve 1 333 ( 1 9 1 6 ve 1 9 1 7) Kongrelerince kabul edilmiş olan esaslar dikkatle gözden geçirilecek değerde­ dir. (Aynı Eser, 1 . 1 92- 1 95- 225-228).

46


tan Reşad' ın tahta ç ıkışından itibaren çoğunluğu dola­ y ısıy la y alnız teşri (yasama) organına hakim olmakla kalmamış, parlamenter sistem icabı icra (yürütme) orga­ nını da elde etmiş, sadrıazam ve Heyeti Vükela'yı, ken­ di ç oğunluğunun -daha doğrusu Merkezi Umumi 'nin- is­ teğine göre seçmiş, saray ı kontrolü altına almıştır. Mec­ lis -Padişah ikiliği kalkınca, icray ı da kendi üyelerinden teşkil edince, cemiyet kendi kendi siyle başbaşa kalmış­ tır. Bu sefer kendi içinde bir muvazene, (denge) kendi çoğunluğunEt karşı otorite sağlamak lüzumunu duy muş­ tur. Zira liderler i cra organında kalınca, meclis ç oğun­ luğunu kontrol ihtiyacı belirmiştir. Bu suretle teşri or� ganı (Meclisi Mebusan) icra organının (Heyeti Vükela) hakimiyeti altına girmiş, bu da bütün iktidar mekaniz­ masının ve devlet idaresinin küçük bir heyetin kararla­ rına bağlı olmasını gerektirmi ştir. İtaatkar bir ç oğunlu­ ğu sağlamak için seçim ameliyeleri üzerinde baskı ve ka. nuna aykırı muamelelerin y apılmasına gidilmiştir. Bazı ç oğunluklar 1 32 8 ( 1 9 12) 'de olduğu gibi , " sopalı seçim­ ler"in mahsulü olmuştur. Bazı seçimler ise ( 1 9 1 4 'de ol­ duğu gibi) tek parti adaylarına oy vermek suretiyle y a­ pılmış, bir plebisit şeklini almışlardır. B askı seçmenler üzerinde y apılmıştır. Fakat bu tarz seçimler sonunda el­ de ediien çoğunlu kların liderlere mutlak mutavaatini (bağlılığı) sağlamak için de, icra organının (padişah, sad­ rıazam, veki ller ve merkezi umumi) otoritesini arttır­ mak y oluna gidilmiştir ki, bu da iktidar tekelinin huku­ ki y ollardan sağlanması demek olmu ştur. 47


d- İktidar tekelinin hukuki görünüşü:

S iyasi istekleri hukukileştirmek veya hukuki gös­ termekten gaye icra organının Mebusan Meclisini kolay­ ca feshetmesini mümkün kılmak olmuştur. Gayenin ger­ ç ekleştirilmesi içinde en emin vasıta Meclis 'teki İttihat ve Terakki çoğunluğu olabilirdi. Meşrutiyet' in en önem­ li hukuk olaylarını vücud e getirmiş olan bu meseleler üzerind e durmak gerekir.Meselenin ruhu, 1 876 Kanunu Esasi 'sinin i cra ve teşri organlarının münasebetlerini dü­ zenleyen maddelerinin tadil edilmesi ve bu tad illerin Meclis içinde de d ışınd a kopardıkları fırtınalardadır. B il­ hassa 7 . 35 ve 43. maddeler üzerinde yapılan değişiklik­ ler 1 909 'd a ve 1 9 1 1 'd e söz konusu edilmişlerdir. 1 876 Anayasası'nın formülü, . siyasi hayatın ve hu­ kuk nizamının en yüksek otoritesi olarak Padişah ' ı tanı­ mıştı. Saray'ın bu durumu devlet organlarının yetkilerini hiçe indirmiş, felce uğratmıştı. 1 876 sistemine göre Padi­ şah, Vükela Heyetini (Sadrıazamı ve Vekilleri), Şeyhülis­ lamı, şurayı devleti ve Ayan Meclisi ' ni kendisi seçmek yetkisine sahipti. Halkın seçimiyle gelen tek organ olarak Mebusan Meclisi ' nin padişah tarafından mensup heyet­ ler karşısınd aki davranışları tesirsiz kalmaya mahkumdu. Zaten Meclisi vaktinden evvel dağıtabilmek (fesih), top­ lantılarını istediği müddetle tehir edebilmek, icabında top­ lantı devresini uzatabi lmek, Meclisin Riyaset Divanını teşkil etmek Padişah'a tanınmış yetkilerdendi . Gene, Vü­ kela Heyeti (Bakanlar Kurulu) ile Meclis arasınd a herhan­ gi bir anlaşmazlık ç ıktığı takdirde, Batının meşruti mo48


narşilerinde olduğu gibi hakem halk olmayacaktı. Böyle bir durumda� Padişah dilerse Vükela Heyeti 'ni azledecek, dilerse Mebusan Meclisi 'ni feshedebilecekti . Bütün bu baskilar karşısında M ebusan Meclisi ' nin yetkileri nor­ malden azdı. Herhangi bir Batı meşrutiyetinde bulunan mebusların kanun teklif hakları O smanlı mebuslarına ta­ nınmamıştı. Mebuslar ancak belli ödevlerine (vazifei mu­ ayyineleri) uygun olarak kanun teklifinde bulunabilirler­ di . Kanun teklifinin Sadaret vasıtasıyla Padişaha bildiril­ mesi, bu hususta izin verilmesi lazımdı. Şurayı devlet tek­ lifi tasarı haline getirmekle ödevliydi . Bu tasarı Mebu­ san' a getirilecek, müzakere edilecekti . Daha sonra Ayan'a gidecek, bu organ tarafından da müzakere ve kabul edile­ cekti. Her iki mecliste de müzakere ve kabul edildikten sonra tekrar Sadaret kanalıyla padişaha gidecek ve ancak hükümdarın tasdikinden (onayından) sonradır ki kanun­ laşmış olacak ve yürürlüğle girecekti. Tek demokratik (ya­ ni halkın seçimiyle kurulan) organ olan Mebusan Mecli­ si ' nin teklifleri, demokratik olmayan (yani seçimle kurul­ mayan) organlar tarafından her an durdurulabilirdi . Kal­ dı ki 1 876 Kanunu Esasisi fert hürriyetlerine tesirli bir te­ minat (güvence) sağlamamıştı. Bir kere bu kanun açıkça i ki hürriyeti tanımamıştı: Toplanma ve cemiyet kurma hürriyetleri . Cemiyet kurma resmen men edilmişti . Diğer hürriyetler de açıklandığı şekilde yapılacak kanunlarla daima sınırlanabilecekti . Ayrıca 1 1 3 . madde padişaha fert hak ve hürriyetlerini istediği şekilde ortadan kaldırmak imkanlarına da sahipti . Mithat Paşa bu feci maddenin kur­ banı olmuştur. 1 876 Kanunu Esasisi Namık Kemal' a gö49


re bir anayasa sayılamayacak kadar sakat bir vesika olmuş­ tur (8). Meclisi Mebusan Batı 'daki eşlerine nispetle gayet az yetkilere sahipti. Fakat kendisine verilmeyen yetkileri almak yoluna gitmiş, Osmanlı hükümdarlarının karşısın­ da ilk defa yetkilerini sınırlayacak aşağıdan yukarı bir or­ gan olarak yer almıştır. Abdülhamit bu cesur meclisi 1 4 Şubat 1 873 'te ( 1 2 Safer 1 295) " . . . mücerret ahvali fevka­ lade iktizasınca" dağıtmıştır. Yeni bir bildiriye kadar top­ lantıların tehiri otuz bir buçuk yıl sürmüştür. 1 909 formülü ruh itibarıyla büyük farklar gösterir. İkinci Meşrutiyet'in birinciden farkı da bilhassa hukuk . nizammda görülür. Yeniden bir 1 878 tecrübesini önle­ mek yeni mebusların gayesi olmuştur. Bunun için de teş­ ri organını icranın baskısından kurtarmak fikri savunul­ muştur. İkinci Meşrutiyet' in 3 1 Mart tehlikesini atlatan mebusları, artık bir mevhume haline gelmekte olan pa­ dişahın karşısında, meclisin bağımsızlığını sağlamak emeliyle bütün dikkatlerini kabine-meclis münasebetle­ ri üzerinde toplamışlardır. Meclisin feshi hemen hemen hukuken imkansız hale getirilmiş, icra organı meclise ta­ mamen tabi bir duruma sokulmuştur (9). Fakat tedbir si(8) 1 876 Kanunu Esasi'sinin kurduğu sistemin özellikleri ve değeri hak­ kında bk. Bülent Nuri Esen: Anayasa Hukuku (Ankara, 1 948, s. 67 - 100) - Re­ cai G. Okandan: a.g.e., s. 1 47 ve müt. . A. Fuat Başgil: Ana Hukuk dersleri, s. 65-69. (9) Filhakika 1909'da tadil edilen 35. maddeye göre; Vükela Heyeti ile Mebusan Meclisi arasında bir anlaşmazlık halinde: a- Mebusan Meclisi, kabine­ nin teklifini kesin olarak tekrar tekrar reddedecektir, b- Kabine Mebusan'ın ka­ rarını kabul veya istifa edecektir, c- Yeni gelen kabine mebusandan güvenoyu almalıdır, d- Güvenoyu almış olan yeni kabine eski kabinenin teklifinde ısrar.ede­ cektir, e- Mebusan tarafından yine reddedilecektir, f- Bu takdirde padişah Ayan Meclisi 'nin muvafakatini alacaktır, g- 3 ay içinde genel seçimler yapılarak yeni Mebusan Meclisi'nin içtimaı (toplanması) sağlanacaktır. (Bu hususta bk. Recai G. Okandan: a.g.e., s. 322 - 325. - Yine bk. A. Fuat Başgil: a.g.e., s. 1 00-105.

50


yasi gerçeklere uymamıştır. Ezici bir meclis çoğunluğu­ nun klasik teşri-icra münasebetlerini tanzim eden pren­ sipleri üzerindeki değiştirici tesirleri hesaplanamamış­ tır. ve bu tesirlerin sonuçlarından kaçınılamamıştır. As­ lında mesele teşri-icra arası münasebetlerin tanziminden ziyade, teşri ve icra organlarını kendi üyeleriyle teşkil eden, bu ikiliği kaldırmış olan ittihat ve terakkinin ken­ di çoğunluğu içinde bir muvazene tesisi idi. Meclisteki ittihatçı çoğunluk içinde çözülmeler ve istifalar sıklaşı­ yor, muhalif gruplar ve partiler artıyor, iç ve dış zorluk­ lar hükümetleri fena halde sarsıyordu. Muhalif azınlık mütemadi (sürekli) surette kabarıyordu ( 1 0) . Bu yeni olaylar karşısında ittihatçı liderler, meclis çoğunluğunu muhafaza etmek, çoğunluk üzerinde otorite sağlamak gayesiyle yeni hesaplara başvurmuşlardı. Her şeyden ev­ vel, icranın bu çoğunluk üzerindeki kontrolünü tekrar te­ sis etmek, şu halde 1 909 tadilatını (değişikliğini) yeni­ den ele alarak değiştirmek yoluna gitmek bir zaruret ola­ rak görünmüştür. 1 87 6 Kanunu Esasisi bir kere daha ta­ dil edilmeliydi. Artan bir muhalefet karşısında iktidarı muhafaza etmek endişesiyle alınan bu tedbirler için hu­ kuki sebepler bulunmakta gecikilmemiştir: Gerçek par­ lamenter hükümet sistemi icra-teşri organları arasında bir dengeyi gerektirdiği halde, meclis icraya gerekli mu­ vazeneyi bozacak derecede baldın durumda idi. İcra pa­ dişahın başında bulunduğu bir organdı. Milyonlarca (1 O) Meclis içinde ve dışında olmak üzere Hürriyet ve i tilaf adı altında birleşen teşekküller için bk. Türkjye'de siyasi partiler, s. 3 1 7 - 3 1 8. - Tank Za­ fer Tunaya: Hürriyet ve İ tilaf Fırkası (Vatan, 1 6 Ocak 1 95 1 ) - Tank Z. Tunaya: Muhalefetin Birleşmesi (Cumhuriyet, 26 Mart 1 954).

51


Müslüman ve Osmanlı'nın halifesi ve hükümdarı olan, mebuslara nispetle çok daha geniş kitleleri temsil eden bir makam bir mebustan bu derece aşağı bir durumda bı­ rakılamazdL Hata tamir edilmeliydi ve parlamentarizmin icapları (gerekleri) de yerine getirilmeliydi. Sadrazam Sait Paşa 'nın açıklamayı üzerine aldığı bu yeni teklif ( 1 1) Mebusan Meclisi 'nde fırtına koparmıştır. Tadil için gerekli çoğunluk, muhalefetin "insidadı müzakere" ve­ ya "tıkaç" ( 1 2) usulüne başvurmaları dolayısıyla hasıl olamamıştır. (gerçekleşememiştir) Bu tadil (değişiklik) ile yeniden 1 876 ( 1 293) siste­ mine dönülmüş oluyordu. Sultan Reşad'a Sultan Ha­ mid'in yetkileri verilmek isteniyordu. Oysa bu sefer pa­ dişahın bütün yetkilerini İttihat ve Terakki kabineleri kullanacaktı. Hürriyet savaşının bayraktarı bir partinin 1 876 sistemine dönüştü, kendi kendisini inkar sayılmış­ tır. Muhalefet saflarında yer almış olan şair Tevfik Fik­ ret, olayı 1 87 8 'teki ( 1 295) meclis kapatılmasına benzet­ miştir. "95 'e Doğru" şiiri bu fikrinin mahsulüdür. 1 9 1 1 tarihini taşıyan bu tadil teklifi Mebusan Mec­ lisi 'nde şiddetli tartışmaların konusu olmuştur. Anayasa­ nın değiştirilmesi için gerekli 2/3 çoğunluğu bulamayan

( 1 1 ) Yeni teklif ( 1 9 1 1 tadilatı) şu esaslara dayanıyordu: Vükela Heyeti teklifin de ısrar eder ve Mebusan tarafından çoğunlukla reddedilirse, Vükelanın değiştirilmesi veyahut yeniden ve 4 ay zarfında seçim yapılarak yeni meclisin iç­ timaı şartıyla Mebusan'ın feshi padişahın haklan arasındadır. (Bu teklif hakkın­ da daha fazla bilgi için bk. Recai G. Okandan: a.g.e., s. 367 - 370. ( 1 2) Dr. Rıza Nur: Hürriyet ve İtilaf Nasıl Doğdu, Nasıl Öldü? ( İ stanbul 1 324). s. 25-26 - A. Fuat Başgil: a.g.e., s. 78 Recai G. Okandan: a.g.e., s. 346 ve müt. - Tank Z. Tunaya: Türkiye'de Siyasi Partiler, s. 226. -

52


iktidar partisi, 7. ve 3 5 . maddelerin değiştirmek istediği metinlerinden faydalanmıştır. İnsidadı müzakere (görüş­ melerin tıkanması) olayını tekrar tekrar red saymış, Sait Paşa Kabinesi istifa etmiş, yeni kabineyi teşkile tekrar Sait Paşa memur edilmiştir. Aynı teklifi meclise getiren yeni kabine de red ile karşılaşınca, padişahtan mebusanın feshini istemiş, o da ayanın tasvibini alarak bu isteği ye­ rine getirmiştir. "Sopalı seçim" sonunda teşekkül eden meclis iktidarın getirdiği teklifi kabul etmiştir ( 1 1 Hazi­ ran 1 9 1 2). Fakat teklif Ayan'a sevkedilemeden siyasi olay­ lar iktidar partisinin aleyhine işlemiştir. İttihat ve terakki iktidarı terketmiş,Balkan Savaşı patlak vermiş, seçimler tehir edilmiştir. Bab-ı Ali Vakası 'ndan sonra tekrar ikti­ dara geçmiştir. Tadil tasarısı 1 9 1 4 'te yapılan seçimlerden sonra Ayan Meclisi 'ne sevkedilerek kabul edilmiş ( 1 2 Mayıs 1 9 14 ), daha sonra da padişah tarafından tasdik edil­ miştir ( 1 5 Mayıs 1 9 1 4). İttihat ve Terakki'nin tek parti ola­ rak kaldığı bir sırada böyle bir tedbire ihtiyacı yoktu. Bu bakımdan iktidar bu yetkiye bir kere dahi başvurmak lü­ zumunu duymamıştır. Asıl dikkate değer nokta, İttihat ve Terakki 'nin bu kadar bel bağladığı bu tedbir ilk defa 1 9 1 8 senesinde, Sultan Vahdettin tarafından ezici bir İttihatçı çoğunluğa sahip bir meclisin feshi için daha sonra da 1 920'de ezici ·bir Müdafaai Hukukçu çoğunluğun hakim olduğu bir meclisi feshetmek için kullanılmıştır. İttihat ve Terakki 'nin kendisini korumak için bulduğu silah geri tepmiştir. İttihat ve Terakki, iktidar mevkiini o kadar muh­ kem (sağlam) ve alınmaz bir hale getirmiştir ki, bir daha o mevkiye normal yollardan gelebilmek imkanlarının hep­ sini kaybetmişti.

53


e-

İktidar tekelinden doğan sonuçlar:

İttihat ve Terakki, siyasi tarihimize ilk defa meclis çoğunluğu (parti grubu) tahakkümü örneğini hediye et­ miştir ( 1 3) . İttihat ve Terakki'nin, hükümet partisi ola­ rak siyasi iktidarı elinde biriktirmiş olması fiili bir tek parti rej iminin kurulması demekti. Bu yoldan bir ideal olarak yaşatılan çok parti rejimi de parlamenter hükü­ met sistemi de kullanılmayan aletler gibi bir tarafa atıl­ mışlardır. ittihat ve Terakki çoğunluğu anayasa prensip- . lerini istediği gibi değiştirmek ve yorumlamak yetkisi­ ni kendisinde bulmuş ve anayasanın üstünde bir yer al­ maya çalışmıştır. Bu çoğunluk bütün devlet organlarını ve siyasi hayatı, hakimiyeti altına almıştır. İttihat ve Te­ rakki liderleri kendilerine bağlı bu çoğunluk sayesinde istedikleri müddetle örfi idare ilan etmişlerdir (en azın­ dan on yıl), bu yoldan bütün fert hak ve hürriyetleri fay­ dalanılmaz ve kullanılmaz hale sokulmuştur. Çoğunlu­ ğu kendisine karşı itaatkar tutmak için elindeki en bü­ yük tehdit vasıtası Mebuslar Meclisi'nin feshi olmuştur. 1 9 1 1 tadilinin tek gayesi bu olmuştur. Meclisler bu ga­ yeye hizmetle feshedilmiştir. Seçimlerin yapılması iste­ nilen, iktidarın işine gelen sürelere göre tehir edilmiştir. İttihat ve Terakki Kabineleri uzun zaman meclissiz iş­ başında kalmışlar, kanun kuvvetini haiz kararnameler ısdar etmişler (çıkartmışlar), istenilen kanunları isteni­ len çabuklukla çıkartmışlardır. "Yok kanun, yap kanun" ( 1 3 ) Bu meselenin genel olarak özellikleri için bk. Tarık Z. Tunaya:. Parti Grubu Hakimiyeti (Cumhuriyet, 2 1 Aralık 1 955).

54


kaidesi bu durumun eseridir. İttihat ve Terakki Harp Di­ vanları teşkil etmiştir. İttihat ve Terakki siyasi tarihimi­ ze birkaç liderin hakimiyeti altında kalmış bir siyasi par­ tinin ilk örneğini de vermiştir. Birinci Dünya Savaşı'na sadece birkaç liderin kararıyla girilmiş olması durumun en canlı delillerinden sayılabilir. Zayıf bir padişah olan Sultan Reşat bu hareketlerin seyircisi kalmıştır. Siyasi iktidar, dürüst seçimler sonunda iş başına ge­ çenlerin anayasa ile bağlı olarak kullanmakla ödevli ol­ dukları yetkiler bütün mü idi, yoksa bir meclis çoğunlu­ ğunun her istediğini yapabilme kuvveti miydi? Müşahe­ deler, İttihat ve Terakki'nin ikinci şıkka "evet" dediği­ ni göstertr. Bütün bunlara ek olarak, hareketlerine per­ de ettiği hukuki tedbirler yanında fiili (kanuni olmayan: tedbirlere, de başvurmuştur: Muhalif gazetecilerin öldü­ rülmesi ( 1 4), tehditlet, işkenceler, baskılı seçimler, hü­ kümet darbesi (Bab-ı Ali Baskını). Bu çeşit hareketler fert hürriyetleri için çok tehlikeli ve teminatsız (günce­ siz) bir iklim yaratmıştır. 3- İktidar Mücadelesi:

a- Muhalefet partileri:

İktidar partisi, karşısında en müessir (etkili) kuv­ vet olarak basını ve muhalefet partilerini görmüştür. ger( 14) Bu şekilde öldürülen yazarların katil tarihleri kronolojiden takip edi­ l<'hilir. Sadayı Hak gazetesi Başmuharriri Ahmet Samim Bey'in bir mektub,unun tam metni için Dördüncü Bölüm notlarına bk.

55


çekten birkaç gün yaşayan, isim değiştirerek çıkan ga­ zeteler yanında, çeşitli muhalefet partileri de kurulmuş­ tur. Bu teşekküllerin platformları üzerinde· durmak, ik­ tidar mücadelesinin (yani siyasi hayatın) gelişmesini ta­ yin bakımından aydınlatıcıdır. Evvela sosyalist olanları da dahil, herhangi birinin sınıf partisi olduğunu iddia et­ mek zordur. Hepsi de iktidar partisinin zaafını taşımış­ lar, gayrı mütecanis kalmışlardır. İttihat ve Terakki kit­ lesinde olduğu gibi muhalefette de -bilhassa birleşik mu­ halefette- her çeşit siyasi içtihatta (görüşte) kimseye ve iç çekişmelere rastlamak her zaman mümkün olmuştur ( 1 5). Saniyen; programları diğer yayınlarıyla birlikte na­ zara alındığı takdirde muayyen fikir cereyanlarının tesi­ ri altında kaldıkları; şu halde bu cereyanların özellikle­ rini taşıdıkları görülecektir. Birkaç sosyalist parti bir ta­ rafa (ki bunların da programları üzerinde tartışmak ge( 1 5 ) Meşrutiyetin şahsiyatla örülü siyasi mücadeleleri karşısında, iki tara­ fı da "tutmayan" siyasi yazarlar bu fikirdedirler. Mesela eski bir Demokrat Fır­ ka üyesi olan Bezmi Nusret'e ((Kaygısız) göre:. Hürriyet ve İtilafta "Hususiyle mücı!Jıeseti fıkriyeye de katiyen ehemmiyet verilmemiştir. Hürriyet ve itilaf ha­ litasını teşkil eden unsurları birkaç defa hatırıma getirdim: Liberaller, nasyona­ listler, sosyalistler, emperyalistler, demokratlar, mutedil hürriyetperverler, kuv­ vetli tarafa geçmeyi bir vazife bilen Mustafa Asım Efendi gibi mesleksizler, mec­ canen divanyolu Kulübü'nde yatmak için Fırkaya giren tıbbiyeli efendi gibi men­ faatperestler, kendi tabtri ile ' 'dünyanın en şaşaalı hayatını yaşadıktan sonra'' Mec­ lisi Mebusan'ı Löbonun patiserisi zannı ile Serez' e namzetliğini koyan zatı muh­ teşem gibi masum adamlar hep bir araya gelmiş. Ne garip manzara Yarabbi! ... " (Fırkalar ve Ben, lstanbul 1 328. s. 1 1 - 1 2). - iktidar taraftarı bir muharrir. Fethi şu bilgiyi vermektedir: ' 'Merkezi Umumi' de iki kabul salonu var. Birisi Mesçide mü­ şabih olup orada mütedeyyin ve saf kimseler içtima ederdi. Diğeri ise bir kafeşan­ tana müşabih olup Boşo ve Kozmidi gibi haini vatanların huzuzatı nefsaniyeleri­ ni teskine has idi. Oradapatlatılan şampanya mantarları diğer odadaki ibadetle ma­ kusen mütenasip bir tezat teşkil ediyordu." (Muhaliflerin Esrarı, lstanbul 1 332. s. 13). Bu konuda bk. Tarık Z. Tunaya: Türkiye'de Siyasi Partiler. s. 3 1 7-3 1 8 Tarık Z. Tunaya: Hürriyet ve itilaf Fırkası (Vatan, 16 Ocak 195 1 ).

56


rekir). Meşrutiyetin muhalefet partilerinin hepsi dene­ bilecek kadar büyük bir kısmı iktisaden liberal, Garpçı, İttihatı Anasırcı (Osmanlıcı) ve ademi merkeziyetçidir­ ler. İslamcılık ve Türkçülük (milliyetçilik) alanında, ik­ tidar partisini daima, tenkid etmişler fakat, icabında (ge­ rektiğinde) İslamcılık cereyanından dini propagandalar­ dan faydalanmayı ihmal etmemişlerdir. Milliyetçiliğe hiçbir suretle yanaşmak istememişlerdir. İktidar partisi, 1 9 1 1 senesinden · itibaren programına yeni bir veçhe (yön) verirken muhalefet belirtilen prensipler etrafında birleşmiştir. 1 9 1 3- 1 9 1 8 seneleri arasında tek iktid_ar par­ tisi karşısında muhalefet yoktur. Mütareke devresinde ise hemen bütün siyasi -hatta siyasi olmayan- teşekküller programlarının tatbikini iki şarta bağlamışlardır: Barı­ şın yapılması (sulh ve selamet) ve harb sorumlularının cezalandırılması. Meşrutiyeti� bütün muhalefet partile­ rinin aksiyon programlarına bir hesaplaşma ve intikam siyaseti hakim olmuştur. Meşrutiyet muhalefetinin ya­ pısı ve fikri hüviyetinin incelenmesi, bu kitlenin de yı­ kıcı fikirler etrafınd<;ı. taazzuf ettiğini (toplandığını) gös­ termektedir. Bu sonuç, muhalefetin -müstakbel bir ikti­ dar olarak- gerekli vasıflara sahip olmadığını ifade ede­ cek kadar açıktır. b- İktidar mücadelesinin şeması:

İktidarın inhisarlaştırılması (tekelleştirilmesi) si­ yasi kuvvetlerin serbestçe hareketini sağlayan demokra­ tik bir siyasi hayatı imkansız kılmıştır. İktidar partisinin

57


fikir, basın, toplanma ve dernek kurma hürriyetlerini kısmak sahasında almış olduğu kanuni ve fiili tedbirler önemli sonuçlar doğurmuştur. Seçimlerin galibine açık bulunması gereken iktidar kapalı kalmış, hukuki yollar­ dan siyasi mücadele imkansız hale gelmiştir. Muhalif partiler birer siyasi kuvvet olarak serbest­ çe hareket, iktidar üzerinde vasıtalı ve vasıtasız tesir et­ mek, hatta normal bir sonuç olarak iktidara geçmek im­ kanlarının felce uğramaları karşısında iki yola sapmış­ lardır: birleşmek ve fiili tertiplere başvurmak. 1 9 1 1 senesinde bütün muhalif fertler, partiler ve zümreler birleşerek gayrı mütecanis bir muhalefet partisi kurmuşlardır: Hürriyet ve İtilaf. Abdülhamid idaresi kar­ şısındaki jön Türk hareketini temsil eden bu kitle İstan­ bul 'da yapılan bir ara seçimini tek oy farkla kazanınca ( 1 6) halk efkarı üzerindeki tesiri büsbütün artmıştır. 1 9 1 1 ta­ dilatına bu olay neticesinde varılmıştır. Halaskar Zabitan hareketinin tehditleri Sait Paşa Kabinesi'ni kuvvetli bir güvenoyu almasından bir gün sonra istifaya sevketmiştir ( 1 6 Temmuz 1 9 1 2) ( 1 7). İttihat ve Terakki Bab-ı Ali Bas­ kını 'na kadar (23 Ocak 1 9 1 3) iktidardan uzakl�şmıştır. Al- · tı küsur aylık bir ayrılıktan sonra tekrar fakat fiili ve zor kullanarak Bab-ı Ali Baskını ile iktidara gelmiştir. İttihat

( 1 6) 1 1 Aralık 1 9 1 1 tarihinde l stanbul 'da yapılan bu ara seçimini henüz kurulmuş olan Hürriyet ve i tilaf Fırkası adayı Tahir Hayrettin Bey tek oy fazla­ lıkla kazanmıştır ( 1 96 oya karşılık i ttihat ve Terakki adayı 1 95 oy almıştır.) Bu dikkate değer olay hakkında bk. Recai G. Okandan: a.g.e., s. 348. - Tank Z. Tu­ naya: Aynı makale ve a.g.e., s. 322. ( 1 7) i stifaname metni için bk. Tank Z. Tunaya: a.g.e., s. 232.

58


ve Terakki'nin sadrazamı Mahmud Şevket Paşa. İtilafçı­ ların geniş surette dahil oldukları bir suikast sonunda öl­ dürülünce kurulan Divanıharb'in kararları tanınmış mu­ halif lider ve simaları idama mahkum etmiştir ( 1 8). Bu tarihten 1 9 1 8 senesine değin İttihat ve Terakki tek parti olarak O smanlı devletinin idaresini üzerine al­ mıştır. Ancak Birinci Dünya Savaşı ' ndan mağlup çıkın­ ca iktidarı terketmiştir ( 1 9) . Son kongresiyle de kendini feshederek yeni partilere bölünmüştür (20). Mütareke saflıasında ezeli rakip Hürriyet ve İtilaf peykleriyle birlikte siyaset sahnesine hakim olmak iste­ mişse de bu hareketi işgal altında bulunan bir sahada te­ sirsiz didişmelerden öteye gitmemiştir Anadolu'da ise Müdafaai Hukuk hareketi tarafından yenilmiştir. Zaten 1 9 1 9 genel seçiminden sonra Meşrutiyet partileri gö­ rünmez olmuşlardır. Bu şema bize Meşrutiyet'te muhalefetin imkansız­ lığını gösterecek derecede açıktır. Hukuki yolların kapa­ lı olması karşısında muhalefetin de zora ve fiili yollara başvurduğu görülmüştür. gizli faaliyet, Halaskar Zabi­ tan Hareketi. "Dağa çıkma"lar, tehditler, Bab-ı Ali Bas­ kını'na karşı Mahmut Şevket Paşa suikastına iştirak. "Taklibi Hükümet" teşebbüsü, Paris'te üçüncü bir jön ( 1 8) Mesela Prens Sabahattin Bey gıyaben idama mahkum edilenler ara­ sındadır. ( 1 9) Talat Paşa Kabinesi resmen 27 Ekim 1 9 1 8'de (Mondros Mütareke­ si'nin imzalanmasından üç gün evvel) istifa etmiştir. 3 Kasım 1 9 1 8 'de Talat, En­ ver ve Cemal Paşalar bir muhriple memleketi terketmişlerdir. (20) 1 1 Kasım 1 9 1 8 tarihinde, son kongrenin son içtimaında 4 çekimser, . 9 muhalife karşı "Osmanlı İttihat ve Terakki" isminin tarihe kanştığı kabul edil­ miştir. kendisine halef olarak Teceddüt Fırkası kurulmuştur (bk. Türkiye' de 3iy:ısi Partiler, s. 407-409). ·

59


Türk ve muhalefet hareketi, münferit sulh müzakerele­ rine girişmek, mütareke devresinde geniş bir intikam ve divanıharp politikasına devam ve idamlar." Görüldüğü g.ibi Meşrutiyet devresinde Osmanlı İm­ paratorluğu' nun siyasi hayatı bir savaş meydanından farksızdı. c

-

Muhalefetin dayandığı tezler (2 1 ) :

Meşrutiyet cemiyetinin siyasi örgüsüne daha fazla nüfuz edebilmek için muhalif siyasi kuvvetlerin fert, der­ nek, parti ve zümre olarak, bütün güçlüklere rağmen ik­ tidar partisinin tekelci durumuna yaptıkları hücum ve ten­ kitleri kısaca tespit ve bazı örnekler vermek lazımdır. Muhalefet, İttihat ve Terakki'nin kurtarıcılığını umumiyetle kabul etmiştir (22). Yalnız bu hususta itti­ fak olduğu söylenemez (23). Kurtarıcılık, iktidar partisinin yapısına bazı özel(2 1 ) ittihat ve Terakki Fırkası aleyhindeki yayınlardan bazıları bibloyog­ rafyada gösterilmiştir. Bu hususda daha fazla tafsilat için Türkiye'de Siyasi Par­ tiler kitabımıza müracaat edilebilir. Aşağıdaki notlar birer örnek olarak verilmiş­ tir. Seçilen örnekler belli fikir cerayanlarına doğrudan doğruya mensup olmayan yazarlara aittir. Fikir cereyanları incelenirken bu konuya temas ettikleri de ayn­ ca görülecektir. (22) "Vakıa bu vatanı evvelce Abdülhamid'in zehirli dişlerinden, tehli­ keli tırnaklarından kurtaran ittihat ve Terakki Cemiyeti idi. Bu millete hürriyeti onlar aldı. Hem vatanı onlar kurtardı. Bu kabili inkar değildir. Bundan dolayı da Allah razı olsun dedik. Mevkii iktidara geçirdik, her şeyimizi ellerine teslim et­ tik. iane dediler verdik! Ne arzu ettilerse yaptık." (Hasan Sadi: ittihat ve Terak­ ki'nin iflası, lstanbul 1 328, s. 2-3). (23) ittihat ve Terakki'ye bu kurtarıcılığı tanımayan bazı yazarlar da yok değildir. Mesela Mevlanzade Rıfat'a göre asıl hareketi yapan Selanik'teki Üçün­ cü Ordu'dur, ittihat ve Terakki sadece bu harekete bazı gösteriler katmıştır (hakkı Vatan yahut Tariki Mücahedede Hakikat Ketmedilemez, lstanbul 1 328, s. 2-3).

60


likler vermiştir: Her çeşit siyasi düşünceye sahip insan­ lardan müteşekkil gayrı mütecanis bir kitle vücut bul­ muştur (24). Bu çeşitli fikir ve kanaatteki insanlar sade­ ce yıkmak için birleşmişlerdir (25). Bu şartlar altında ku­ rulmuş bir parti bir ihtilal cemiyetidir. Yapıcı olamaz ve yıkma olayı, (gayeye) erişildiği andan itibaren çözülme­ lerle başlar (26). Bu özellikler, muhalefet yazarlarını bir sonuçta bir­ leştirmiştir: şu halde İttihat ve Terakki, normal anlamıy­ la bir siyasi parti değildir (27). Bu hüviyete sahip olabi­ lir mi? Evet, fakat bir şartla: mütecanis olmak, bunun için de ciddi bir temizlenme hareketine girişmek şartıyla (28). İktidar partisinin yapısındaki bu illetler onu Meş­ rutiyet'i ve hürriyeti yok edici yollara sürüklenmiştir. Bir (24) " inkılap hazırlamak isteyen bir cemiyet fikirlerinde tecanüs (uyum) aramaz; idareci bir fikir tayin ve takibe lüzum görmez, ancak aleyhine kıyam ede­ ceği idareyi yıkmak azmine dayanır" (Mevlilnzade Rıfat: Aynı eser, s. 2-3). (25) "Binlerce insan toplanması bir kitledir ama bir parti değildir" fik­ rinden hareketle zamanın olaylarını objektifbir tahlile tabi tutmak isteyen bir mu­ harrire, Bezmi Nusret' e (Kaygısız) göre "içine girenleri hillil allı yeşilli kefen­ lerle, silah üstünde tahlif (yemin) eden bir cemiyet, siyasi bir fırkadan uzak, ko­ miteye yakındır... " (Fırkalar ve Ben, l stanbul 1 328, s. 1 2- 24-25). (26) " i ttihat ve Terakki Cemiyeti, kurtuluş sebebi teessüsü olan gayei illi için çalıştığı müd­ detçe, yani il anı Meşrutiyete kadar kimlerden terekküp etmişse (oluşmuş ise) fır­ kai siyasiye halini aldıktan sonra da aynı zevattan mürekkep kalamaz. Çünkü i la­ nı Meşrutiyet'e kadar bir Cemiyeti ihtililliye halinde idi ... binaenaleyh i ttihat ve Terakki Cemiyeti Meşrutiyet'in istihsaline çalıştığı müddetçe, siz ve ben orada tamamen yanyana çalışabilir, yani silah arkadaşlığı edebilirdik. Fakat maksadı­ mız olan Meşrutiyeti istihsal ettikten (elde edildikten) sonra, eğer memleketimi­ ze ait umur hakkında aynı tariki içtihada sillik (yolda görüş birliğinde) değilsek, tabiidir ki, artık birlikte bulunamayız. Böylece birbirimizden ayn ordugilhlara dü­ şeceğiz." (Lütfi Fikri: Selanik'te Bir Konferans, l stanbul 1 326, s. 1 9-20). (26) Mehmet Şeref: Bu Devlet Nasıl idare Olunur? ( l stanbul 1 327, s.4.) (27, 28) Bu fikir umumidir ve bilhassa Lütfi Fikri Bey tarafından i şlenmiş­ tir. (a.g.e., s. 32 ve müt.).

61


vakitlerin (daha doğrusu bir kaç sene öncesinin) kurta­ rıcı partisi bizzat yıktığı Abdülhamid istibdadından da­ ha beterini geri getirmiş, memleketi bir kaç kişinin key­ fi idaresi altında inletmektedir. (29). 1 9 1 2 yılında İttihat ve Terakki 'nin iktidardan kısa bir müddet için uzaklaşmış olması, muhalefeti yeni bir inkılap devresinin açılması ümidiyle karşılaştırmıştır. Hissedilir derecede canlanan muhalefet İttihatçıların if­ lasını ilan etmiş, bir daha geri gelmemeleri için tedbir­ lere başvurulmasını istemiştir. Bu saflıanın problemi " in­ tikam almak" olmuştur: Gerçekten İttihatçılar yok edil­ meli ve intikam alınmalı mıydı? Soruya hayır diyenler azdır (30). İntikam taraftarları ise çoğunluğu teşkil et­ mişlerdir (3 1 ). Muhalefetin seçkin yazarlarını daima meşgul etmiş olan meselelerden birisi de yine iktidar partisinin yapı­ sındaki ikilikti. İttihat ve Terakki cemiyeti (dernek ) mi, (29) ittihat ve Terakkinin fırıldakları yahut Tarihi Matem (lstanbul 1 328, s. 1 3- 1 4), başlıklı broşüründe M.D. şu satırları yazmıştır: "Abdülhamid'in otuz üç senede kazanmış olduğu bir mevkii siz dört senede kazandınız. ' ' (30) Hasan Sadi'nin (a.g.e., s . 1 2) tavsiyesi: " ... Şimdi bizim yapacağımız bir iş varsa kat'iyen intikam almamaktır. Kardeşinden intikam alma. gözyaşı dö­ kecek annendir. Bunun için biz, bizden intikam alırsak mutazamr olacak vatan­ dır." (3 1 ) intikam tezini savunan İttihat ve Terakki Cemiyeti 'nin baş muhalif­ lerinden Şeiif Paşa'nın tavsiyesi: " Bugün bir Hükümeti ittihadiye ve bilhassa o pek pahalıya mal olan Meşrutiyeti lttihadiye düşünülünce: işkence, katil, tırnak sökmek, hanıman söndürmek, domuz topuzları, hele kanunsuzluk, vicdansızlık vehleten enzarı (bakışları) nefreti t�zip ediyor... Yine fikrimce sulh ve müşale­ met, namuskıir, adaletçi bir Divanı Ali, vatan hainlerini hüviyeti sefileleriyle, ir­ tikap ettikleri ihaneti vataniye ile sarahaten enzan ammeye çıkarmadıkça her hü­ kümet için muzır ve mümkünsüz gibidir. Mesuller, müttehimler (suçlular) hası­ lı bütün bu fenalıkların baisleri (sebepleri) meydana çıkarılmalı! hükümet de, idare de ondan sonra açık bir nasiye ile tevviyei umura müsaraat eylemelidir." (Ahvali Hazıra, lstanbul 1 330, s. 8, 1 1 ).

62


yoksa bir fırka (siyasi parti) mıydı? (32). İktidar zimam­ darlarınca (yöneticilerince) Cemiyet Parlamento dışın­ da, şiirayı devlet tarafından amme menfaatine badim ola­ rak kabul edilmiş bir çeşit sosyal yardım müessesesi ola­ rak gösteriliyordu. Fırka ise, Mebusan Meclisi 'ndeki ço­ ğunluğa verilen isimdi. Bu vuzuhsuz durum Lütfi Fikri Bey tarafından şid­ detle tenkit edilmiştir (33). Nihayet genel mahiyette tenkitler müşterek bir hü­ cumda birleşmiştir. Hürriyeti getirmiş olması bir parti­ ye hudutsuz kuvvet verebilir miydi, her şeyi yaptırabilir mi. Muhalefet soruya kesin bir cevap vermiş böyle bir teşekkülün zalim, müstebit ve siyasi ahlaktan mahrum olduğunu tekrar tekrar ilan etmiştir: kurtarıcılık istibda­ dı meşru gösteremezdi (34 ).

(32) Türkiye'de Siyasi P artiler, s. 196-198'de bu hususa dair tafsilat var­ dır. i ttihat ve Terakki siyasi parti ile parti meclis grubu tariflerini biribirine ka­ nştırmaktaydı. (33) Lütfi Fikri Bey "siyasiyatı biz Meclis'teki fırkamıza bıraktık, biz dı­ şarıda sırf bir hayır cemiyeti haline geldik'' iddiasına şu cevaplan vermiştir: Dı­ şarıda (parlamento dışında) dayanağı olmayan bir Meclis fırkası (Parti Meclis gru­ bu) temelsiz bir binaya benzer. Yine Cemiyet üyesinden hiç kimse, eğer mebus değilse i ttihat ve Terakki Fırkası'na dahil değildir gibi bir neticeye varılacaktır. Garip bir Cemiyet-Fırka ikiliği de ortaya çıkmış olmaktadır. (a.g.e., s. 1 0- 1 1 , 141 7- 1 8) Muharririn siyasi hayatı hakkında bk. Tarık Z. Tunaya: Lütfi Fikri Bey (Vatan, 1 8 Haziran 1950). (34) Mehmet Nuri şu fikirdedir: " ... kendilerinde bir iktidar; hiçbir hakkı tanımayacak, hiçbir harekattan mesul olmayacak, istediğini yapacak, vurduğu­ nu vuracak, kıracak büyük bir iktidar gördüler. Ancak faaliyetleri zulüm vadi­ sinde idi ... Milletin kendilerine lütfunw o kadar çok gördüler ki: buna mukabil te­ şekkürü, hatta vazifeyi bile unttular." ( Ayanın Akbaba ile Dertleşıpesi, 1 , 2 1 , ta­ rihsiz) - Yahya Sılavi 'nin fikri: "Dessastırlar, alçaktırlar, haindirler, mürteşidir­ ler dedik, inanılmadı bize. ' ' (Gel Keyfim Gel, Davul Zuma, lstanbul 1 326, s. 5).

63


4- İttihat ve Terakki' nin icraatına dair (35).

Parlamenter bir meşrutiyeti ve çok partili rej imi kendi hakimiyet aletleri haline getirmiş İttihat ve Terak­ ki yalnız bıi siyasi manevralarla mı yetinmiştir? Hiç şüp­ hesiz hayır. İktidarda tek başına kalışı 1 9 l 1 yılından iti­ baren programına arzuladığı kontrolsüz hareket imkanı­ nı sağlamıştıt. Merkeziyetçi-devletçi- milliyetçi pren­ siplere dayanan program müspet gerçekleştirme safua­ larına varmıştır. Türkçülük cereyanının tesiri altında ge­ lişen program tatbikatında esas olan milliyetçilik pren­ sibi batılılaşmak, hatta laikleşmekl e aynı anlamda sayıl­ . mıştır. Gelişme çeşitli alanlarda olmuştur. a- Sosyal ve kültürel alanda:

Milliyetçilik prensibi bilhassa batılılaşmak yönün­ de geliştirilmiş, eğitim meseleleri ön planda tutulmuş­ tur. Üniversitede (Darülfünun) Edebiyat Fakültesi'ndeki umumi derslere kız talebelerin erkeklerle birlikte de­ vamı, üniversite muhtariyeti birer yeniliktir. Kadın me­ selesi milli bir iktidar ve kültür meselesi olarak ele alın­ mıştır. Kadın cemiyetleri kuruimuştur. Milli kütüphane, milli arşiv (Hazinei Evrak), milli müzik, miIIi filmcilik, milli coğrafiya cemiyeti, turizm meseleleri hep bu alan­ daki program tatbikatıdır. Bu arada Batı takvimi de ka(35) Bu tafsilatı, Türkiye'de Siyasi Partiler başlıklı kitabımızdan özetle­ dik. (s. 203-206).

64

·


bul edilmiştir. Meslek, kültür ve spor kurumları da bu alanın yeni müesseseleri olarak kurulmuştur. Türk Oca­ ğı milliyetçilik doktrininin hazırlayıcısı ve yayıcısı ol­ muştur. Yurtlar memleketin dışında da kurulmuşlardır. Ayrıca, bizzat İttihat ve Terakki Fırkası 'nın şubeleri ve kulüpleri gece dersleri tertip etmişler ve dispanserler aç­ mışlardır. Fırkanın patronaj ı altında hayır cemiyetleri kurulmuştur. Maarif alanındaki en önemli adım, hiç şüp­ hesiz sadece dini konularla uğraşacak olan Darülhikme­ ti İslamiye'nin layık öğretime karışmasının önlenmesi olmuştur. b- İktisat alanında:

En büyük adım kapitülasyonların ilgası olmuştur. tık milli banka kurulmuştur. (İtibarı Milli Bankası), Otar­ şik bir ekonomi politikasının sonucu olarak, milli serma­ yeli hususi teşebbüsler, şirketler ve fabrikalar kurulmuş­ tur. Kooperatifçilik yerli malı sevgisi, Türklerden alış­ veriş etmek, serbest mesleklere intisap daimi surette tel­ kin edilmiştir. Esnaf ve meslek teşekkülleri kurulmuş­ tur (hamallar teşkilatı bu arada zikredilebilir). c- Hukuk alanında:

Kültür ve ekonomi alanlarındaki yeniliklerin kanun­ laştırılması kısmen gerçekleşmiş, kısmen de proje halin­ den öteye geçememiştir. Hukuk alanında Türkçü-Milli­ yetçi prensip l ayıkleşme anlamında tatbik edilmiştir. 65


1 9 1 6 ve 1 9 1 7 kongrelerinin kararları bu bakımdan önem­ lidir. Darülhikmeti İslamiye adlı müessesenin kuruluşu ile Mahkemeler Adliye Nezaretine bağlanmıştır. Kaza kuvveti böylelikle dinilikten ayrılmış, kaza birliği (tev­ hidi kaza) prensibi kabul edilmiştir. Bu kabulün sonucu olarak nikah ve boşanmaya dair muvakkat (geçici) bir ka­ rarname yapılmıştır. 1 9 1 7 Kongresi kararları tatbik ala­ nına girmiş olsaydı, muhakkak ki )ayıklık prensibi hay­ li geniş gerçekleşme imkanlarına kavuşacaktı. d- Heyecan iklimi:

Görffldüğü gibi, İttihat ve Terakki 'nin kurduğu par­ ti diktatörlüğü kadrosu içinde, Türkçülük cereyanı mil­ li bir sosyal politika halinde tatbik alanına aktarılmış, ba­ tılılaşmak ve layıklık anlamında kabul edilmiştir. İttihat ve Terakki müspet işler başarmamış sayılamaz. Ne var ki bunları bir hürriyetsizlik iklimi içinde ve tedhiş me­ todlarına başvurarak yapmıştır. Bu tutumudur ki, İttihat ve Terakki hakkında affedilmez bir değer hükmü veril­ mesine sebep olmuştur. Zamanını tahlil eden hatıralarında Lütfi Fikri Bey, İttihatçıların Birinci Dünya Savaşı 'na girmeleri kararı­ nı tahlil ederken, şu müşahedeye (gözleme) varmıştır: " . . . Ben İttihat ve Terakkiyi sergüzeştçi bir siyase­ te daima mütemayil görüyorum. Bana öyle geliyor ki onu takviye ve idame eden hizip, harp ve emsali sebep­ lerle karışmış heyecanlı bir muhit (çevre) ve zamanının kendisine pek münasip olacağını ve bilakis sulh ve mü-

66


salemet (barış) ve sükunet devrelerinde büyük bir kabi­ liyet gösteremeyeceğini ve binaenaleyh hüsnü muvaffa­ kiyet ve devam için daima buhranlı bir zaman ve muhit hazırlamak mecburiyetinde kaldığını hissediyor" (36). Şu kadar var ki, bu kavgacı ve harpçi havayı yara­ tan sadece İttihat ve Terakki değildi. Fakat bu iklim o­ nun icraatının adeta tabii gelişme şartlarını sağlamıştır. İstikrarlı bir hava içinde hareket imkanı ona yabancı kal­ mıştır.

(36) Lütfi Fikri Bey'in henüz yayımlanmamış hatıralanndan aldığımız bu satırl arı bize yayım imkanını veren yeğeni Dr. Haşim Gençer'e teşekkür ederiz.

67



DÖRDÜNC Ü BÖL Ü M İKİNCİ MEŞRUTİYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER

Bir savaş meydanı halindeki siyasi hayat kadrosu ve bir istibdat harabesi içinde eldeki vasıtalarla yeni değer­ ler bulmak, yeni bir rejim kurmak gerekiyordu. Fakat her şeyden evvel Osmanlı (ve bilhassa Osmanlı-Türk) cemi­ yetinin niçin bu hale düştüğünü, bilmek inkırazın sebep­ lerini aramak lazımdı. Meşrutiyet aydınları, içinde bulun­ dukları imkansızlıklara rağmen cemiyetlerini acı bir ten­ kit açısından görmüşlerdir. Yıkıntıyı saklamamışlar, dert­ leri büyük bir açıklıkla halk efkarının önüne sermişlerdir. Bu ameliyeden (işten) sonradır ki, Batı'da ve Do­ ğu'da buldukları fikir ve prensipleri -bazen bir hayli in­ sicamız (tutarsız) olmakla beraber- hastalıkların tedavi­ sine, sosyal yapının ıslahına tatbik etmek yoluna gitmiş­ lerdir. Onların parmak bastıkları dertler, Meşrutiyet si­ yasi düşüncesinin nirengi noktalarıdır. 1 - Büyük ümit:

Köklü değişmeler yapmak isteyen her büyük siyasi hareket gibi, İkinci Meşrutiyet de ani bir refah ihtiyacının ifadesi olan büyük bir ümit ile başlamıştır. Devletin her yö­ nünü kaplayan bu olay. müşterek bir duygu olarak görün­ müştür. Büyük ümit hürriyetin ilanı ile birlikte sadece ne­ şe ve heyecan değil, her türlü asayişi de silip süpüren bir 69


sarhoşluk devresi yaratmıştır. Bilhassa Osmanlı Türkleri­ ne bir bayram havası yaşatmıştır: "Otuz şu kadar senedir istibdat baskısı altında bunalan halk birdenbire sevinç ve heyecana, tarif edilmez bir hissiyat taşkınlığına kapıldı. Koca Osmanlı devleti umumi bir bayram içinde idi" ( 1 ). 1 876'dan beri istenenler gerçekleşmiş, Yıldız'a çekilen telgraflar semerelerini vermiş, Meşrutiyet yeniden ilan edilmişti. Kanunu Esasi tekrar yürürlüğe girmişti. "Hürriyet" ve "Meşrutiyet" kelimeleri halk nazarın­ da, o zamana kadar mevcut olmayan, fakat hasreti çekilen şeylerin derhal gerçekleşmesi olarak anlaşılmıştır.Kitleye göre hürriyet refah demekti, huzur ve emniyet demekti (2). Bu sebeple seviniliyor, coşuluyordu. Hürriyet hareketi memleket dışında uyandırdığı nispi bilgiler yanında (3 ), is( 1 ) Salnamei Servetifıinun 1 326, s. 94 ( 1 0 Temmuz'u takip eden ilk hür­ riyet aylan bu eserde fevkalade canlı olarak tasvir edilmiştir, s. 94-97. Aynı eser­ de, Kolağası Niyazi Bey' in ittihadı anasır hakkındaki sözleri dikkate değer, s. 87) - Sokaklarda işitilen, 1 293 ( 1 876) da bestelenmiş bir marşın nakaratı: Arnavut, Türk, Laz ve Boşnak Cebeli, Kafkas, Kürt, Arap-Kardeşoğlu kar­ deşiz hep cümlemiz Osmanlıyız." Meşrutiyet sevinci hakkında aynca şu broşür­ lere ve makalelere de bakılabilir: Kilisli Rıfat: Hürriyet ve Tıbbiyeliler (Resim­ li Kitap, No: 1 , Eylül 1 324, s. 64-66). Damat Ferit Paşa: "Rumelihisan i ttihat ve Teavün Cemiyeti ' nin Hisar maarifi menfaatine tertip eylediği tiyatroda verdiği konferans (lstanbul, 1 324 ) - Mehmed Şükrü: İ stibdat, inkılap ahlaki ve tarihi söz­ ler (İstanbul 1 324) - Mehmed Sedat: Yıldız Esrarı (lstanbul 1 9 1 0) Muammer: Adaleti liahiye {lstanbul 1 326) - Tunalı Hilmi: Nankör müyüz? - Hüseyin Ka­ zım: Maziye Bir Nazar - Recaizade Ekrem: Maziyi Elime Dair (Bu makalelerin hepsi için bk. Tercümanı Hakikat. 23 Temmuz 1 908, s. 2, 3, 4)) - Nesin Ruso: Tarihçei i nkılap ( i ttihat, 1 O Temmuz 1 325) - D.K.: 1 O Temmuz l htisasatı (Sabah 12 Temmuz 1 325). (2) Hamdullah Suphi (Tannöver): (Ayın Tarihi, 1 339, No: 3 s. 434). (3) New York'ta Carnegie Hall'de tertiplenen Osmanlı mitingine gönder­ diği telgrafta Başkan Theodore Roosevelt şöyle diyordu: " ... Cins ve mezhep ayır­ maksızın adaletle iş görecek serbest bir hükümete inanan herkes halen Osmanlı devletinde hakiki ilerleme uğruna bu derece büyük emellerle dolu olarak cere­ yan etmekte olan harekete karşı sonsuz bir samimi duygu beslemektedir" (i tti­ hat ve Terakki Gazetesi, Selanik, No: 1 8, s. 1 . 2 Eylül 1 324- 1908)

70


tibdatın buzlarını kırarak kitleyi eski canlılığma kavuştur­ muş sayılıyordu (4). Komiteler, ihtilalci çeteler ve dernek­ ler bundan böyle kanun yollarında yürüyeceklerini ilan edi­ yorlardı (5). Yüzyıllık bir ıslahat hasretinin ifadesi halinde bu büyük ümidin çok şümullü bir anlamı olmuştur: Bütün Osmanlı ve İslam dünyasının kurtuluşu (6). Bu ütopya­ cı ha reket noktasında, büyük ümidin formüle edilme­ sinde hükümet başındakiler de çok kere varılacak sonuç­ ları hesaplayamadan, halk ile birliktirler. Namlı bir Jön Türk ve Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey'e gö­ re bir "Devri Cedit (Yeni Devir) başlamıştı ve bu ger­ çekleşmede Abdülhamid'in "büyük hissesi" vardı (7). İktidar organı Şurayı Ümmet gazetesinin " dahili icmal " (4) Babanzade Mustafa Zihni: Tevsii Mezuniyet 1 324, 1 . 3-4 - Behram Lütfr Kanlı kitap, Rumeli'nin dertleri, s. 25. (5) Üsküp "Sırp Osmanlılar Cemiyeti" şu esasa göre teşekkül etmiştir: "Bu kere istihsal olunan Kanuni Esasi vatanı Osmanimizin terakkiyatı atisini ka­ fıl olup metaneti kafiyeyi haiz bir esas teşkil ettiğine tamamen kani olduğumuz­ dan bu ane kadar mevcut olan ihtilal cemiyetinden sarfınazar ediyor badema ta­ riki nizamiye (kanun yoluna) dahil oluyoruz. Maskadımız şimdiki memaliki müt­ tehidei Osmaniyenin muhafazası ve zuhur edecek düşmanlara karşı müdafaası­ dır. Bu maksada vüsul (ulaşmak) için takip edeceğimiz tarik bila tefriki cins ve mezhep bilcümle tebai Osmaniye ile birlikte ve kemali ciddiyet ve samimiyetle çalışmaktır." (Sabah, 4 Eylül 1 908. No.6805) - Diğer bir havadis de Kürtlere da­ irdir: "Son alınan telgraflara nazaran Kürt çeteleri (biz Kanunu Esasi 'nin ilanın­ dan memnunuz, bizim harekatımız idarei sabıkaya karşıdır. Bundan sonra biz mil­ letimize sadık, kanlarımızı son damlaya kı:dar fedaya hazınz) diyerek terki silah ile Kanuni Esasi mevkii itibarda durdukça bir daha bu gibi ahvale meydan ver­ meyeceklerine yemin etmişlerdir." (ittifak, 1 O Ağustos 1 324, No: 7). (6) Rüya mı- Hakikat mı? (Sabah 1 324, başmakale, No: 6769) - Ömer Faruk: Necm-i Hürriyet- 1 324, s. 1 1 . - Ebüzziya Mehmet Tevfik: Meclisi Meb'usanın ilk müessiri meiilisi: 1 324, s. 2-3. - Hüseyin.Hakkı: Melal-i Tarihi, 1 329, s. 1 7. - Zühdü: Yadigarı Muhtasar Tarihi Meşrutiyeti Osmaniye, 1 328 s. 1 2. (7) Ahmed Rıza: Devr-i Cedid (Sabah, 1 324, No: 6792).

71


muharririne göre de bir " uyanış"tı (8). " Baştakiler"in bu şekilde düşüncelerinden halk sonuçlar beklemiştir: Şu halde bütün sosyal dertler ortadan kalkacaktı. Kapi­ tülasyonlar yok oluverecekti. Bir kalkınma, adeta yer­ den fışkıracaktı. Uzun süren bayram havası içinde pek az kimse bu rüyaların hangi vasıtalarla gerçek olabile­ ceğini sormuştur. İncelemelerimiz bakımından bu "uya­ nış" ın iki özelliği kayda değer: Önce, Meşrutiyetçiler bütün ihtilalciler kadar iyimserdiler. Sonra da bu hissi sonuç çıkarmalar büyük ümit yerine gayet derin bir ha­ yal kırıklığına ve aşağılık duygusuna geçişin sebebi ol­ muşlardır. 2

-

Hayal kırıklığı, sebepleri ve sonuçları:

a - Sabırsızlık:

İstibdat baskısından kurtulmuş büyük kitle, boşal­ mış birzenberek hızı ile Meşrutiyet'ten beklediklerinin derhal olmasını istemiş, iktidarı, hükümetleri bunları yapmaya zorlamıştır. Kanunu Esasi 'nin şahıslandırdığı büyük ümidi ancak "Baştakiler" gerçekleştirebilirdi ve gerçekleştirmeliydiler. Sait Paşa kabinesinden sonra ku­ rulan "ikinci bir siyaset Kamil Paşa" hükümetinin prog­ ramı bu gözle görülmüştür. Zamanın bir yazısında okun­ duğugibi "herkes bu kabineden pek çok şeyler bekliyor(8) Tarhan: Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset, 1 330, s. 3- Uy­ kudan Uyanma Meselesi (Şurayı Ümmet. icmali Dahili. 1 324, No: 1 04- 1 40).

72


du . . . Kısa bir tabirle: Kabine yeniden bir Osmanlı Dev­ leti vücuda getirecekti. Herkes şikayet ediyor. . . Bin tür­ lü istekte bulunuyordu . . . Halk her şeyi birden istiyor Babıali 'den mucizeler bekliyordu . . . tayininden on beş gün geçer geçmez Nazırdan, bir şey yapmadı ! şikaye.,. tinde bulunuyorlardı. Halbuki her Nazırın elinde kem atattan (kötü aletten) başka bir şey yoktu. Bununla da kemalat (bilgi ve ahlak güzelliği) olamazdı " (9). b - Anarşi:

Beklemediği sarsıntı ile uyanan halk, bir hakimiyet havası içinde. Sait Paşa hükümetini çekilmeye mecbur etmiştir. Yıldız tarafından mansup (kurulmuş) ve istifa etmeyen memurları zorla yerinden atmıştır. Bu arada si­ yasi partiden ziyade, geniş ve kaplayıcı bir teşekkül olan İttihat ve Terakki Cemiyeti memleketin her tarafında giz-: lilikten sıyrılmıştır. Herkes akın akın bu cemiyete üye olmaktadır. Cemiyet umumi hayata hakimdir ve hükü­ met otoritesi ye_rine geçerek onu gölgelemiştir. " Kanu­ ni devrinden beri halk ile padişah arasındaki kafes" kı­ rılmış, fert ile iktidar karşı karşıya kalmak üzeredirler. Fert arzu ve ümitlerinin ilcalarıyla (zoruyla) hareket et­ mekte, halk efkarı bu yollardan kendini açıklayabilmek­ tedir. Bu bir hükümetsizlik halidir. O kadar ki Meşruti-

(9) Salnamei Servetifünun 1 326, s. 95 - Müessese Teorisi Bakımından bu durumu bahis mevzuu etmiş bulunuyoruz, bk. Tank Z. Tunaya: Müessese Teori­ sinde Fikir Unsurunun Amme ve Devletler Hukuku Sahalarındaki Rolü, s. 535.

73


yetin bayram medhiyesini yapan kalemler halka sükunet ve itidal tevsiye etmişlerdir ( 1 O). Bizzat Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti yayınla­ dığı tamimlerle " Hükümeti meşrutaya karşı müdahale salahiyeti olmadığını ve kanunların mer' i bulundukları­ nı" hatırlatmış, anarşik duruma son verilmesini istemiş­ tir ( 1 1 ). Hayal kırıklığı veya ümitsizlik ilk olarak halkın ölçüsüz galeyanı içinde filizlenmeye başlamıştır. c Aşağılık duygusu: -

Babıali 'den mucize bekleyen halk, ilk şenlikler ara­ sında Bulgaristan' ın istiklal ilanını duymuştur. Yabancı baskısı, kapitülasyonlar ise yerli yerlerinde idiler. 1stib(10) Durumun ilk müşahitlerinden (gözlemcilerinden) birisi belki de ilki muhakkak ki Uşaki Zade Halid Ziya'dır. Filhakika Hürriyetin ilanından yedi gün sonra 1 7 Temmuz' da Sabah gazetesindeki başmakalesinin adı: ltidal'dir. (Sabah 1324), No: 6769). Uşaki Zade Halid Ziya'nın, Sabah gazetesinin 1 324 senesi ve şu sayılarındaki başmakaleleri kayda değer: Hattı hareket (No: 6776), Esas-ı İs­ lahat (No: 6777), Sirayet-i Taklit (No: 6789), Bir Endişe-i Muhik (No: 6793 ) Şe­ ref-i Meşrutiyet (No: 6893). aynca bk. Selanikli Tevfik: Sabah gazetesindeki ma­ kalesi: itidal mi Şiddet mi lazım? No: 6776, s. 1, 1 324.) - Ahmet Rıza: Müsterih ve Müdebbir Olalım (Sabah 1324 No: 6790, Meşveret'ten iktibas). - aynca 1 324 tarihli Mizan'da münteşir makaleler: İnkılabı-ı Ahırın kadrini bilip biraz ciddi ola­ lım (No: 4, s. 2); İtidalimizi muhafaza edelim (No: 4, s. 3); kendimizi toplayalım (No: 19); Meyus olmayalım (No: 41 ) . - Tercümanı Hakikat gazetesinde de. bu ter­ tip havadislere rastlamak mümkündür (10 Temmuz 1 324 sayısına bk.). ( l 1) İttihat ve Terakki Cemiyeti İstanbul merkezinden tebliğ olunmuştur. " Bazı edepsizlerin dairei edep ve terbiyei tecavüz ile öteye beriye sarkıntılık et­ tikleri haber alınması ve bir hükümet meşruai adilede her şeyden evvel asayişi mahalliyenin muhafaza ve istirahatı ammenin temini lazım eden bulunması ci­ heti ile Ittihat ve Terakki Cemiyeti tarafından vuku bulan müracaat üzerine Hü­ kümeti Seniye'ce berri ve bahri asakiri şahaneden mürekkep kollar tertip oluna­ rak zabıta memuru refakati ile dolaştırılmakta olduğundan halkın kollar tarafın­ dan vuku bulacak ilk ihtara hemen mütavaat etmeleri (uymaları) lüzumu ihtar ve yine istirahati umumiyeyi ihlal edecek harekata cesaret edenlerin hükümeti adileyi Osmaniyece kanunen mücazaata çarptırılacağı sureti kat' iyede ilan olu­ nur." (Mizan, 29 Temmuz 1 324 No: 1 3). ,

74


dat perde.si kaldırılınca gerçek görünmüştür. Halk dey­ let işlerini yakından görmek için sabırsızlanmış, padişa­ hın cebindeki anahtarla girilmesi yasak olan odayı açın­ ca bütün hakikatı anlamıştır. Sosyal seviyenin geriliği, siyasi yapının noksanları ve nihayet yabancı baskısı Meş­ rutiyetin de muvaffak olamayacağı inancını kuvvetlen­ dirmiştir. "Bir kasırga ile savrulan yapraklar gibi düştü­ ğümüz boşluklar içinde yapışacak, tutunacak bir yer arı­ yor, (akat hiçbir şey bulamıyoruz. Meşrutiyetten bekle­ diğimiz ona verilen istikamet işte bu ümitsizlik gayya­ sına sürüklemiştir." ( 1 2) d

-

Şahsiyat:

Jön Türklerden kalan siyasi miras Meşrutiyet' in buhranlı iklimi içinde kolaylıkla gelişmiştir. Başlangı­ cın güzel günleri geçince "maalesef daha Avrupa 'da iken fikirlere yerleşen" çekişme ve şahsi garaz tohumları "büyümüş, beslenmiş, şişmiş, nihayet uç vermiştir ( 1 3). e

-

Taklitçilik:

İkinci Meşrutiyet'in siyasi fikir olaylarının dayandı­ ğı esaslardan biri de iktibastır. Kurulmasına çalışılan re­ jimin sosyal, siyasi ve nihayet hukuki sahalarda yeni pren( 1 2) Sabahattin (Prens): Türkiye Nasıl Kurtarılabilir? lstanbul 1 334, s. 13. ( 13) Satvet Lütfi: Muktatifin bir kaç sözü (Prens Sabahattin'in "Mesleği­ miz hakkında üçüncü bir izah" broşürüne mukaddime,, 1 .5. - H.Z.: Bu gidiş iyi bir gidişe benzemiyor (İstanbul 1 908), 1 .5 - Mehmet Asaf: Vükelii kimler ola­ cak? (lstanbul 1 326) - Mevlanazade Rıfat: a.g.e. 1 , 3-4.

75


sip ve müesseselere olan ihtiyacı açıktı. Batı ile Doğu ara­ sına yerleşmiş, çeşitli kavimleri banndıran bir ülkenin fi­ kir adamları bu durumu-nasıl fiiliyat sahasına çıkaracak­ lardı? Tanzimatçıları takiben, başka memleketlerin mü­ esseselerini Ozmanlı zemini üzerine nakletmekle mesele çözülebilir miydi? Taklit, bu soruların açtığı kapıdan gir­ miş ve hayal kırıklığının, karamsarlığın baş unsurlarından biri sayılmıştır. İkinci Meşrutiyet'in aydın veya yazarı ol­ mak için "mukallitlik" problemiyle meşgul olmak kafi değildir. Bu olayı, aynı zamanda şiddetli bir tenkide tabi tutmak lazımdır. İstisnasız bütün muharrirler ve mütefek­ kirler, körü körüne taklidin ve "kopyacılığın" aleyhinde­ dirler. Gerçi "Garplılaşmak", Batılı olmak devleti kurta­ racak yollardan biriydi, fakat bu yol ile mukallitlik arasın­ da mahiyet farkı vardı. Mehmed Akif'ten Prens Sabahat­ tin' e kadar aynı bina içinde birbirlerine rastlamak dahi is­ temeyenler taklitçilik aleyhinde yekvücut olmuşlardır, ve bu hareketi milli bir hastalık olarak ilan etmişlerdir. f İktisadi gerilik: -

Meşrutiyetin fikir adamlarını derin kararsızlığa gö­ türmüş olan olayların en önemlisi. devletin iktisadi esa­ reti olmuştur. Kapitülasyonlar, borçlanmalar (Düyunu Umumiye) gibi baskıların altında kıpırdayamayan, güm­ rüklerine, ticaretine, ulaştırmasına hakim olamayan ( 1 4), ( 1 4} Osmanlı imparatorluğuna yatırılmış yabancı sermaye ve Düyunu Umumiye miktar ve nispetleri hakkında fikir edinmek için bk. Asie Française (No: 1 75, Şubat - Temmuz 1 9 1 9 sayısı, s. 1 79 - 1 83 ).

76


tabii kaynaklarını değerlendirip işletmekten aciz bir devletin iktisadi bir kalkınma yapması hayaldi. Bu im­ kansızlıklar ciddi bir çöküş sebebi sayılmışlardır ( 1 5). Meşrutiyetin yapısını kemiren bu muazzam dert, fikir ce­ reyanlarına bütün genişliğiyle in'ikas etmiştir (yansı­ mıştır): Türkler milli bir idealden oldukları kadar ikti­ sadi sınıflardan da mahrumdular. Türkler memur ve renç­ berdiler. Türkler müstahsil (üretici) değil müstehliktiler (tüketicidirler), "passif" vatandaştılar. Öyleyse, Avru­ ·pa'nın iktisadi ağırlığı ve rekabeti karşısında yenilmek­ ten, kahrolmaktan başka çare yoktu ( 1 6). Siyasi partiler bu gerçeği fikir cereyanları süzgecinden geçirerek prog­ ramlarında tanımışlardır. İttihat ve Terakki milli iktisat politikasına bu durumun tepkisi altında varmıştır. Ayrı­ ca, imparatorluğun bir pazar olması, zanaat ve ticaretin "Türk olmayan ellere" geçmiş bulunması başlı başına bir konu olmuştur. Türkçü (milliyetçi) cereyanın tesiri altında yabancı mallarına karşı girişilen ve muharrirler tarafından heyecanlı desteklenen boykotaj ve direnme­ ler Meşrutiyet' in kayda değer olaylarındandır ve halk efkarı üzerinde müessir (etkili) olmuşlardır ( 1 7). Bu­ nunla beraber küçük çapta hareketler bir milletin kuıdu( 1 5) Sait Halim: Buhranlarımız, s. 34 - Ziya Gökalp" Türkleşmek, lslam­ laşmak, Muasırlaşmak (lstanbul 1 9 1 8), s. 20 - 21 H.T.: Ahlakı umumiyeye bir nazar (Serbesti 1324, No. 1 8) - Tank Z. Tunaya; şu makaleler: Rençber ve - Me­ murculuk (Vatan, 26 Nisan ve 5 Mayıs 1949). ( 1 6) Celal Nuri: Tarihi Tedenniyatı Osmaniye (lstanbul 1 32J), s. 65. ( 1 7) Bu olayları basından takip etmek mümkündür. Şôrayı Ümmet, 1324 (No: 13 - 1 40, 22 - 1 40, 60 - 1 40, 68 - 140) - Hukuku Umumiye, 1324 (No: 30, 34, 55, 57, 62) · Serbesti, 1324 (No: 1 2, 1 3 , 2 1 , 98, 99) - Sabah, 1 324 (No: 6842, 6847, 6848, 6850, 6913, 6937) - Mizan, 1 324 (No: 3 1 , 73) - Yine bk. M. Safa: Bütün Osmanlılara açık mektup (İstanbul 1 326) - Hüseyin Kazım: Rum Patriki­ ne açık mektup (istımbul 1 327).

77


ğu devletin esaret boyunduruğunu parçalamasına kafi gelemezdi. Bu sebeple devrimin siyasi, iktisadi bir dev­ rimle tamamlanması istenmiştir ( 1 8). " İğneden ipliğe kadar her şeyi Avrupa'dan bekleyen bir cemiyetin" baş­ ka türlü kalkınmasına imkan yoktu. Nitekim, kapitülas­ yonların kaldırılması yeniden ilan edilen bir meşrutiyet sevinci ile karşılanmıştır ( 1 9). g

-

Cehalet.

Cehalet, imparatorluğun büyük yarası idi. Bir mu­ harrir "Adapazarı 'na kadar küçük bir seyahat" inin inti­ baları arasında "halkın Kanunu Esasi 'yi köylerde değil pazarlarda bildiğini" belirtmiştir (20). İktidar partisinin ünlü liderlerinden Doktor Nazım realist bir beyanatında köylünün Kanunu Esasi 'yi anlamayacak durumda oldu­ ğunu açıklamıştır (2 1 ). Bu müşahedelerle varılan sonuç ( 1 8) M. Natanyan: inkılabı Siyasiyeden sonra inkılabı iktisadi (Hukuku Umumiye, 1 324, No: 84, s. 2) - Osmanlı Gençlerinin Saadetleri Ne Cihetledir? (Serbesti 1 324, No: 12, s. 2) - M.: Terakkiye Vusul Çareleri (ikdam, 1 328, No: 5733, s. 1 ) - Köprülüzade M. Fuad: Esareti iktisadiye (Hak. 1 324, No: 1 47, s. 3) - Tarhan: a.g.e. 1 330. ( 1 9) Kemal Rıza: Ne Kazandık? istiklal ve Necat (lstanbul 1 9 16). (Ya­ bancı hükümetlere tebliğ edilen notanın suretini bu kitapta bulmak kabildir, s. 36). (20) Selanikli Tevfik: Adapazarı 'na Küçük Bir Seyahat (Sabah 1 324, No: 6803, s. 1 ). (2 1 ) Hele Anadolu'da yapılacak pek çok iş vardır, esefle beyan etmek la­ zımdır ki ahali medeniyette pek geride bulunduğundan Kanunu Esasi 'nin neşrin­ den maksat ne olduğunu anlayacak halde değildirler. Köylüler müstebidane ha­ reket eden bir hükümete nihayet verildiğinden dolayı pek memnundurlar lakin bundan başka, bir şey bilmiyorlar, anlamıyorlar. Şu aralık hükümet pek ziyade müşkülata düçar olduğu'!dan icraat yok gibidir." (Sabah 1 324, No: 6798, s. 3).

78


halkın Meşrutiyeti anlayacak seviye ve kültürden yok­ sunluğu oluyordu. Bu bakımdan eğitim sisteminin verim­ sizliği ve yetersizliği üzerinde durulmuştur. Bir de bu yoldan sosyal seviyenin düşüklüğü sonucu çıkarılmıştır. Oysa hürriyet cehaletin bulunduğu yerde gelişemezdi ve "hür millete cehalet yakışmazdı" (22). Bilgisizliğin hü­ küm sürdüğü bir cemiyette insan şahsiyetine ve hakları­ na saygının pek zayıf olacağı aşikardı. Siyasi parti ve ce­ miyetler programlarının gerçekleşme şartı olarak, kurs­ lar açmışlardır. Bu durum bir muharrire pek rastlanma­ yan bir meşrutiyet tablosu çizdirmiştir. Filhakika meş­ rutiyet insanları "bedeviyetle medeniyet arasına sıkışmış, hakikat içinde hayale dalmış, ilim ve fenden biha­ ber" kimselerdir (23) . Cehalet felaketlerin kaynağı idi ve bütün bir cemiyet bu yoldan bir komplekse saplanmış­ tı; köle sadakatiyle taklit, imparatorluğun çökmesi o­ nun, hep cehaletin eserleriydiler (24). Haliç'te vapur iş­ letilmesini protesto eden " kayıkçı esnafı " i � e bu duru­ mun hakiki tercümanı olmuşlardır (25).

·

(22) Süleyman Şükrü: a.g.e. s. 7, 1 1 . (23) M. Tevfik: Rehberi Hakikat ve Ciddiyet (lstanbul 1 326), s. 7. (24) Şarkiyatçı Prof. Vambery durumun sebeplerini tamamen bu noktada bulmuştur. Bk. (Osmanlı lzmihlalinin Hikmeti (lçtihad 1 328, No: 5 1 , s. 1 1 60 1 1 7 1 ). (25) Hukuku Umumiye gazetesinin 1 2 Kanunusani 1 324 (25 Ocak 1 908) sayısından: "Haliç kayıkçı esnafı dün toplu olarak Meclisi Mebusan önüne ge­ lerek nümayiş yapmışlardır. Şikayetleri Haliç idaresinin evvelce iki saatte bir va­ pur işletirken şimdi her iskeleye saat başında bir vapur işletmesi yüzünden zara­ ra uğradıklandır."

79


h Aydınların sorumluluğu: -

İç ve dış olayların süratli cereyanı karşısında hazan şaşkın fakat daima asabi bir kitlenin fikirlerine açıklık ve­ recek, bunları onun adına ifadelendirecek aydın eleman­ ların azlığı, yetersizliği ve kayıtsızlığı Meşrutiyet'in siya­ si hayatında daima hissedilmiştir. Devletin nasıl idare edi­ leceğini başlık seçmiş bir broşür, 1 0 Temmuz'da birden­ bire uyanan "Güzidelerin" (seçkinlerin) ve gençlerin "sö­ nük, düşkün ve bitap" bulunduklarını inkar edilemeyecek bir gerçek olarak-belirtmiştir? "İşte", diyor muharrir, "ben bunu, bu içtimai sebebi aramak istiyorum" (26). Meşru­ tiyet düşünürleri sırf bu durumun Batı ile keza Osmanlı cemiyeti arasındaki farkı, Osmanlı toplumundaki gerili­ ği açıklamaya kafi olduğunda adeta birleşmişlerdir: Meş­ rutiyet "lntelligentsia"sı toplumun geriliğinden ve sevi­ yenin düşüklüğünden sorumluydu. Memleketinin işlerini bir üçüncü şahıs gibi tenkit eden ve sadece tenkit eden ay­ dınlar grubu bir çeşit sosyal "vebal altında" kalmaktay­ dı. İmparatorluğu "çürük kereste ile çatılıvermiş yıkıla­ cak bir bina" haline getirmiş olan kendi aydınları idi (27). Ve onlar hücum ettikleri softalardan daha da suçluydular. Hiç olmazsa softalar inandıklarını köylere kadar yayma­ ya çalışıyorlardı. Halbuki aydın denilen kimseler terbiye­ ci rollerini oynamıyorlar (28) ve kitleyi kimsesiz, başı(26) Mehmet Şeref: Bu Devlet Nasıl idare Olunur? (lstanbul 1327), s. 4. (27) Ömer Tarhan: Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset, s. 4 Ahmet Cevat: inkılabı Hakiki Metin Ahlak ile Olur, s. 1 1 . (28) Nüzhet Sabit: Yeni Bir Alameti Sükut, Softalara Hücum (Takip ve Tenkid No: 1, 6 Mart 1 334), s. 9.

80


boş bırakıyorlardı. Kaldı ki, Osmanlı toplumu "Hugolar, İbsen'ler" gibi dehalara da sahip olamıyordu. Meşrutiyet yazarları bu durumun sebebini de araştırmışlardır (29). Kendi kendilerini bu kadar ağır tenkitten çekinmeyen Meşrutiyetçiler, bütün güçlüklere rağmen "vatandaşlık" müessesesini geliştirmeye çalışmışlardır. İktidarın yetersizliği:

Ancak gizli cemiyetlerin binbir zorlukla temin ettik­ leri yayınlarla ve Jön Türklerin elde edebildikleri Batı kültürü ile beslenmiş insanlar, bu kadar karışık bir toplu­ luğun idaresini ele aldıkları zaman, siyasetin ilme ve ide­ olojiye ne kadar muhtaç olduğunu derhal anlamışlardır. Mahdut bilgilerine tecrübesizlikleri de katılınca, gizli ko­ mite usulleri onları istibdada götürmüştür. Cehaletle ta­ assubun "istibdadın iki kardeşi" olduğu bu suretle orta­ ya çıkmıştır. Basın hürriyetinin mevcut olabildiği zaman­ larda iktidar adamlarının yetersizliği açıkça yazılmıştır (30). İdare edenlere atfedilen en büyük kusur topluluğu (29) "Yeter Kabahat Kimde? Kabahat hiç kimsede değil ve yahut herkes­ te ... Kabahat sizde, bende ve onlarda ... kabahat zamanda ve mekanda ... kabahat anlamayanlarda ve hiç anlamamaya mahküm olanlarda ... Bana yaklaşınız size gizli bir şey, bir sır tevdi etır.ek isterim ve ondan sonra artık susacağım: Dostum hazan öyle muhitler vardır ki, meş'umdur, mezardır. orada ne zeka, ne deha ve ne istidat yaşar. Orada diriler yatar ve ölüler dolaşır." (Yakup Kadri: Muhase­ bei Edebiye. Şiir ve Tefekkür dergisi No. 1 , 20 Ağustos 1 325 - 1 909, s. 1 O). (30) Bu hususta bk. Ahmed Saip: Nereye Gidiyoruz? 1 327, s. 1 8-20, 2 1 . - von Der Goltz Paşa: a.g.e., s . 6 Said: Hürriyeti hakikiyenin vasiyetnamesi, s. 7 Safaeddin Kamil: Miralay Sadık Bey ve yeni çıkan fırka münasebetiyle 1 329, s. 16 - Rıza Süleyman: Harbi Umumide Türkiye, 1 . Kitap, Ölüm Yolunda, 1 335 s. 54, 5 5 - Tevfik Fikret: Doksan Beşe Doğru (Vazife 1 9 1 1 , No: 7, s. 1 ) - Mah­ mud Sadık: Memleketi idare Sanatından Evvel Kendi Kendini idare Edebilmek Sanatı (ikdam, 1 329, No: 5784, s. 3). -

-

81


parçalayıcı ve fertleri birbirine düşürücü iç ve dış sebep­ leri yok edememeleri veya bunlarla açıkça çarpışmayı ka­ bul edememeleriydi. Bu mütereddit ve muhafazakar yü­ rüyüş Meşrutiyet iktidarlarını mazur göstermek bir tara­ fa, onlar hakkında çok ağır değer hükümlerine vardırmış­ tır: Meşrutiyet idaresi Abdülhamit idaresinden beter, aşa­ ğı, ondan "daha müstebit bir derekeye inmişti" , "mem­ leketin bir başından bir başına muazzam bir idaresizlik ve sefalet hüküm sürmekteydi." Bu hükümler bir sadrazama, Sait Halim Paşa'ya aittir (3 1 ). Nasıl olmuştu da Hürriyet kahramanları otoriter bir rejimi geri getirmişlerdi? Siya-:­ si hayatın gelişmeleri içinde rastladığımız bu soru, bütün fikir cereyanlarını meşgul edecektir. 3- Büyük soru: "Bu devlet nasıl kurtaniabilir?"

Uzun bir ıslahat (ve hürriyet) arayışının mirasçısı ve gerçekleştiricisi İkinci Meşrutiyet'in dertli zemini üzerinde bir hürriyet rejimi kurmak, bilinen şartlar için­ de mucize yaratmakla birdi. Buna rağmen Meşrutiyet siyasi tarihimizde ilk defa olarak idare edilenlerin mem­ leketin kaderiyle bir yapının işçileri kadar, ilgilendikle­ rini bize göstermiştir. Meşrutiyet hükümetlerini tenkit edenler, onları övenlerden çok fazla idiler. Bu noktada, Meşrutiyet' in fikri karakterine bağlı bir özellikle karşılaşmaktayız. Meşrutiyet insanlarının çoğu, en çetin ve buhranlı safhalarda dahi kültür ve eğitim kıt(3 1 ) Sait Halim (Paşa): Buhranlarımız,

82

s.

7, 1 1 , 1 5, 23, 29.


lığına rağmen imparatorluğun çöküşünü durdurabilecek sebeplerin araştırıcıları olmuşlardır. Bu toplum sevgisi, devleti kendinin hissetme ve muayyen bir topluluğa men­ sup olma zevki -Ziya Gökalp buna umumculuk diyecek­ tir- fertleri benciliği aşan gayret ve çalışmalara, fedakar­ lıklara sevketmiştir. Topluluğu, iktidarın veya türlü bas­ kıların karşısında, hareketsiz gören muharrirler ve elleri­ ne ilk defa kalem alan vatandaşlar derhal kalemlerine sa­ rılmışlardır (32). Fakat bazen kaleme karşı hakiki silahın cevap verdiği ve bir gazetecinin öldürüldüğü Meşrutiyet basınının korkunç havadisleri arasında okunmuştur (33). Bu yuvarlanış içinde, İkinci Meşrutiyet'in her saf(32) Şu makalemize bk. Zulmetten Nura (Zikredilmiştir.) (33) 1 9 1 0 yılında öldürülen "Sadayı Hak" gazetesi başyazarı Ahmet Sa­ mim Bey'in mektubu: Kardeşim Şevket, Bu akşam fevkalade bir işim zuhur etti, gelemeyeceğim. Bunun için bil­ hassa affını reca ederim kardeşim, bittabi Şahabettin de gelemez. Sana gayet "confidentiel" ve namusunuza tevdi edilmek üzere bir müj­ de vereyim, fakat bunun hariçte işaası etrafımızda dolaşan tehlikeyi daha yakın­ laştırmaktan başka şeye yaramaz. lttiha! ve Terakki Cemiyeti idamıma hükmetmiş, idam olunacağım. Bu­ nu nim resmi iıir surette tebliğ eylediler. Haberiniz olsun. Yalnız arkadaşlardan bir şey reca ediyorum. Bana Hasan Fehmi'ye yaptıkları gibi mükellef bir cena­ ze alayı tertip etmesinler. Demirciköyünde bir bayır tepesinde küçük ve garip bir köy kabristanı vardır. istiyorum ki beni oraya defnetsinler. O mezarlığın kena­ rında gençliğimin en tatlı birkaç saati şiir ve hülyasını geçirdim, fikrimin o kü­ çük mezarlıkta olduğu kadar hiçbir yerde o kadar derin bir sükun ve istiğraka dal­ dığını bilemem ... Mezarlığın bulunduğu tepeden bütün kırlar, tarlalar, etrafın uzakta birer küçük ve yeşil demete benzeyen koruları, ormanları ... ve nihayet ta ilerde Karadeniz'in kah rakid ve kebud, kah beyaz ve mütehevvir sathı bipayanı görülür. Cenazemin de orada kalmasını reca ediyorum ... Emin olun ki kalbimde hiçbir korku duymuyorum. Bana dindarane bir te­ . vekkül geldi ve ölmeye razı, hazmın. Yalnız ne zaman olacağını bilmiyorum. Yakında inşallah görüşür ve bunu tafsilatıyla anlatının. Gözlerini öperim, Nurettin'e selam, Edhem Beyefendiye ihtiram. Ahmet Samim (Bu mektup iştirak dergisindeki klişesinden aynen alınmıştır. No. 1 7, s. 259, 3 1 Mayıs 1 320.. 1 3 Haziran 1 9 1 0).

83


hasında -fakat bilhassa 1 9 1 3 'e kadar- düşünen ve yazan insanlar adeta kalıp halinde büyük soruyu sormuşlardır: İmparatorluk nasıl kurtarılabilir? Bu çöküşü durdur­ mak ve selamete çevirmek ne suretle mümkün olabilir? Bu suallerin cevapları aranırken bir devrin muhasebesi yapılmış, milletin Meşrutiyete layık olup olmadığı dahi aranmıştır (34). Bazı müteferrikler de kurtuluş çareleri üzerinde durmuşlardır. " Türkiye nasıl kurtarılabilir? " Bu gibi sorular vaz'edilen meseleleri toptan ifade ede­ cek mahiyettedirler (35) İstanbul 'da 1 922 senesine ka­ dar sorulmuşlardır (36). Bazen de gözler Anadolu'ya çevrilmiştir (37) (34) Bir kül teşkil eden şu yazılar bilhassa zikre değer: Hukuku millet na­ sıl gasbolunuyor? (Hukuku 1Jmumiye 1 324. No. 45, s. 2) ne yapmalıyız? Ne hal­ deyiz? (Saika 1 324. No. 1 , s. 1 -2) - Ne için bizde ticaret hevesi yok mu? (Huku­ ku Umumiye 1 324. X 55. s. 2 1 ) Ne düşünüyorduk ne çıktı? (Serbesti 1 324. No. 4 s. 4). - Medani: işler niçin yavaş gidiyor? (Serbesti ·1 324. No: 1 O. s. 2-3 ). - Şim­ diye kadar ne yaptık? (Serbesti 1 324. No. 190, s. 2-3). - Hasan Sabri lvazof: Ne­ den bu hale kaldık? 1 226. - Necmi Raci. Neler Çektik? 1 326 Bir millet nasıl mahvolur? (Hikmet 1 327 No. 1 - 1 9). Lütfi Fikri: Ne olacak? (i tham 1 329. No. 86-270, başmakale). - Lütfi fikri: Doktor mu Operatör mü? (Tanzimat 1 320. No. 397. başmakale). - Lütfi Fikri: Bizde etkan umumiye var mıdır? (itham 1 329. No. 1 05-239, başmakale). - istibdada avdet kabil midir? (Vazife 1 329. No. 1). Ali Haydar Emir: Nereye? 1 329. - Mahmud Sadık: Bizde hiçbir şey yok, neden yok. (İkdam 1 329. No. 5763, S.3). - Kemai Rıza: Ne kazandık? i stiklal ve Ne­ cat. 1 332. - Ahmed Saip: Nereye Gidiyoruz? - Muslihiddin Adil: Nereye gidiyo­ ruz? (Tarik 1 9 1 9. No. 42, Başmakale). (35) Sabahaddin: Türkiye nasıl kurtarılabilir? 1 334 - Rizof: Türkiye nasıl teceddüd edebilir? 1 335 C.S.: Teceddüd-ü hakiki nasıl olur? 1 330 - Bilmem bu memleketi kim kurtaracak? (Vazife 1 9 1 1 . No. 7, başmakale). - Asaf Muammer: Ne yapmalıyız ki kurtulabilelim? (Söz 1 334. No. - 14 başmakale). (36) Daha sonlan bu sefer başka rej im altında sorulmaya devam etmiştir (bilfarz Ağaoğlu Ahmed: ihtilal mi inkılap mı? ( 1 944 baskısı). (37) Anadolu ne istiyor? (Alemdar 1 9 19, No. 1 42 - 1 542, 1 5 8 - 1 558. 1 73 - 1 573) - 1.T.: Anadolu ne istiyor? (Alemdar 1 9 1 9. No. 1 76-1 576) - Refi Cevad: Anadolu'dan istemeye yüz kalgı mı? (Alemdar 1 9 1 9. No. 1 64 - 1 564). -

-

84


Bazı fikir adamları da sorudan ziyade sundukları tavsiye ve tedbirleri eserlerine başlık seçmişlerdir (38). "Büyük Soru" yıkıcı ve yapıcı bir tenkittir. İkinci Meşrutiyet' in fikir hareketlerine ve cereyanlarına, dev­ letin devamını mümkün kılacak formül ve tekliflere bü­ yük soru hakim olmuştur. Genel olarak soru, mensup olunan fikir cereyanına göre sorulmuş inceleme ve araş­ tırmalar aynı açıdan nazara alınmıştır. Bir örnek olmak üzere. İslamcı cereyan liderlerinden Sait Halim Paşa'nın sorduğu soruyu seçebiliriz: "Vaktiyle o kadar kuvvetli, o kadar zinde bulunmuş olan heyeti içtimaiyei Osmani­ ye bu kadar az bir zaman zarfında bu derece nasıl bozul­ du?" Ve ilave etmekte: "İşte tetkike çalışacağımız esbap ve avamil" (39).

(38) Ziya Gökalp: Türkleşmek, lslamlaşmak, muasırlaşmak - Mehmed Tevfik: Rehber-i hakikat ve Ciddiyet - Mahmud Sadık: Felaketten ders alabil­ menin adabından bahis (ikdam 1 328. No. 5766. s.3) - Mehmed Galip: Netayi­ cülvukuat 1 327 - Ahmed Rasim: Belki ben aldanıyorum. 1 325 - Alaybey-zade Münir: Bugünkü vazifemiz - Ragıp Rıfkı: Mağlup milletler nasıl yükselir? Va­ tana hizmet etmeye hazırlanın. 1 330 - Süleyman Şükrü: intibahı millet yine al­ danmayalım Temel çürüktür - Said Bediüzzaman: Azametli bahtsız bir kılanın şanlı talihsiz bir devletin değerli sahipsiz bir kavmin reçetesi yahud Bediüzza­ manın münazaratı - Lütfi Fikri 'nin şu makaleleri: Memleket uçuruma gidiyor (Tanzimat 1 9 1 2. No. 66 1 ). Şark ve Garp ruhlan (itham 1 9 1 2 . No. 88-727). Anar­ şiye doğru/irtica. Avrupalılar bize inanmıyorlar. (Tanzimat 1 9 1 1 No. 1 1-34. 3053. 32-55). - Filibeli Hilmi: Bari yenilerimiz eski adetlere sülük etmese (Necat 1 325, s. 1 . No. 4). - Devleti Aliyye'de Rüşvet Hukuku Umumiye 1 324. No. 74. s. 1-2) - En şafi ilacımız. Mektep ihtiyacımız (Kadıköy 1 325. No. 6. başmakale) - D.K., Teceddüd zamanla olur (Sabah 1 324. No. 6932 başmakale) (39) Buhranı lçtimaimiz, (lstanbul 1 332). s. 3 mukaddime.

85



BEŞİNCİ BÖLÜM İKİNCİ MEŞRUTİYET'İN SİYASİ FİKİR CEREYANLARI 1- Batıya açılan yeni pencere:

Bir toplumun yaşayışı ile gelişmesi ile ilgili görüşler, sistemli fikirler ya da teoriler, o toplumun siyasi düşün­ cesini vücude getirirler. Bu düşünce, daimi surette, ger­ çeklerle, yaşanmış olaylarla, bir devrin tarihi ve coğraf­ yasi ile toplumun maruz kaldığı çeşitli tesirlerle iç içedir. Bu düşünce geçmişi açıkladığı gibi geleceği tayin, gele­ ceğe ait kanunlar çıkarmak iddiasındadır. Bir toplumda ay­ dınlar bu iddiaya sahip olanlardır. Onlar, toplum olayla­ rına değişik açılardan, değişik fikir gözlükleri ile bakar­ lar. Bu olayları yorumlarlar. Yeni doğabilecek olayları tes­ pit etmek, geleceğe ait kanunlar bulmak isterler. Bir mem­ leketin aydını, kitleye, sosyal hayatı anlama imkanını ha� zırlar. Halk efkarının açıklanmasını sağlar. Birçok kişinin duyup da anlatamadığı şeyleri anlatmaya çalışır. . İkinci Meşrutiyet'in siyasi düşüncesi büyük soru­ ya verilen cevaplar bütünüdür. En orijinal tarafı da budur. Meşrutiyet aydını bu zor öde­ vi yüklenmiştir. Büyük soruya, "Bu devlet nasıl kurtarılabi­ lir" sorusuna verilen cevapların çeşitliliğidir ki birbirinden farklı siyasi görüşlerin ortaya çıkmasına amil olmuştur. Meşrutiyet toplumunu tehdit eden sosyal dertler ve tehlikeler karşısında, çeşitli çevrelerde gelişmiş olan fi-

87


kir cereyanları yıkılışa bir destek, dertlere deva bulmak ihtiyacının ifadesi olmuşlardır. Batı karşısında birkaç yüzyıl bir " demir perde" ola­ rak kalmış olan Osmanlı toplumunun kapıları Avrupa'ya ilk defa, ardına kadar ve büyük bir samimiyetle İkinci Meşrutiyet adını verdiğimiz devrede açılmıştır. Osman­ lı camiasının Batı ile karşılaşması, o zamana kadar mu­ hafaza etmeye çalıştığı siyasi düşüncesini alt üst edecek kadar değiştirmiştir ( 1 ) . Bu karşılaşma bir mukayese im­ kanı vermiş, gerilik açıkça itiraf edilmiş ve "Batılı ol­ mak" zarureti belirtilmiştir. Kurtulmak, kalkınmak ve taze bir hayata kavuşabilmek için Osmanlı Devleti 'nin ge­ niş bir iktibas faaliyetine muhtaç bulunduğu da bir sonuç olarak ortaya çıkarılmıştır. Fakat mesele bu sonucu çıkar­ makta değil, asıl probleme cevap bulmaktaydı. Yirminci yüzyılın başlangıcı, değişmekte olan bir dünyanın da dö­ nüm noktasıydı. Bu değişme yalnız teknik yenilikler de­ ğil, eskiye nazaran çok farklı manevi ( ethique) değerler

( 1 ) 1 908 'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun dayandığı ve hukuk nizamı­ nı beslemiş olan siyasi prensipler, daha doğrusu bu tarihe kadarki siyasi tefek­ kür, m�alesefhenüz ciddi bir inceleme konusu olmamıştır. Binaenaleyh 1908'den itibaren başlayan bu değişmeyi iyice anlamaya da henüz imkan yoktur. "Teşrih Masasındaki Devlet'' başlığı ile yazdığımız bir makalede bu durumu belirtirken şöyle demiştik: "Kıtalara yayılmış, uzun bir ömre malik olmuş olan bu devlet henüz içtimai ve siyasi bir laboratuvarda incelenmemiştir. .. Osmanlı lmparator­ luğu 'nun bir Michelet'si, bir Tocqueville'i, bir Travelian'ı maales.efyok." (Cum­ huriyet, 4 Temmuz 1 954). Osmanlı lmparatorluğu'nun kurduğu sosyal nizam. lslami kaideleri geliştirmesi bakımından getirdiği yenilikler Londra Üniversite­ si profesörlerinden Bemard Lewis, Oxford Üniversitesi öğretim üyelerinden Ge­ offrey Lewis, H. R. Trevor - Roper gibi Batılı bilginlerin dikkatlerini çekmiştir (Bu hususta aynı makalede bilgi vardır). Fakat birkaç monografık etüd müstes­ na. bizler henüz bu konu üzerinde durmuş sayılamayız.

88


de getirmekteydi. Eski Meşrutiyet kalıbını yeni bir özle doldurmak ödevi Batı 'nın geçirmekte olduğu bu yenileş­ me buhranları devrelerinde duyulmuştur. Filhakika yeni değerler nasıl ve nerede bulunacaktı? Siyasi müessese­ ler nasıl bir zemine dayandırılacaktı? Osmanlı İmpara­ torluğu ne dereceye kadar bu yeni değerlerle teçhiz edil­ meli, " Garplılaşmalı"ydı? Ve bu Garplılaşma nasıl bir metotla gerçekleştirilmeliydi? Bu değişme yeni ve kök­ lü bir inkılap mı, mevcud kadro içinde bir ıslahat mı, yoksa dini (İslami) bir rönesans mı olmalıydı? Özellikle bilinmeyen ve ilk defa çıkılan bir saha üzerinde ve fevl<.alade gayrı müsavi şartlar altında Batı ile karşılaşmanın bütün ağırlık ve sorumluluğunu ilk ola­ rak Meşrutiyet nesli yüklenmiş ve sorulara muayyen fi­ kir cereyanlarıyla cevap aranmıştır. 2- Çeşitli fikir cereyanları:

Bu cereyanlar hangileridir. Genel olarak yukarıda kısaca belirttiğimiz özellik­ lere sahip beş cereyandan bahsedilebilir. Meşrutiyetin si­ yasi düşüncesi bu beş kanal içinden geçer: Garpçılık İs­ lamcılık, Türkçülük, Mesleki İçtimai (İlmi İçtimai) ve sosyalizm cereyanları (2). (2) Meşrutiyet düşünürleri, cereyanların sayısı ve mahiyetleri üzerinde çe­ şitli fikirlere sahip olınuşlardır,.Yusuf Akçora, Osmanlılık, Panislamizm ve Türk­ lük siyasetlerini ele almıştır (Uç Tarzı Siyaset, 1 327). Ziya Gökalp, Meşrutiyet toplumuna üç cereyanın hakim olduğunu belirtmiş ve bunları kitabına başlık ola­ rak seçmiştir. "Türkleşmek, lslamlaşmak, Muasırlaşmak" (Zikredilmiştir). Fi­ lozof Rıza Tevfik ise fikir cereyanlarının var olup olmadıklarını soruşturmuştur. ( içtihat, No. l 02. 1 330. s. 29).

89


Meşrutiyetten sonra bu konuda ilk çalışmayı Peyami Safa'ya borçluyuz. " Türk İnkılabına Bakışlar" baş­ lıklı eserinde (İstanbul 1 93 8 ve 1 959). Muharrir bu ce­ reyanların ana tezlerini canlı özetlere sığdırabilmiştir. Osmanlıcılığın aynı bir cereyan olup olamayacağı hak­ kında, bk. s. 76, not 3 . a- Garpçılık cereyanı:

Genel olarak Selim IIl'ten beri başlatılan Batılılaş­ ma hareketinin devamı değildir. Bu anlamda, Meşruti­ yet'in her cereyanı " Garpçı "dır. İkinci Meşrutiyet' in bu terimle adlandırılmış olan fikir cereyanı mensupları en fazla " İçtihat" dergisinden umumi efkara hitap etmiş­ lerdir. Cereyanın gayesi, yeni bir devlet kurmak değil, eski bir devleti restore etmektir, şu halde devrimci sayı­ lamaz. Garpçılar imparatorluğun Batılılaşmakla kurtu­ lacağına inanmışlar ve " Garplılaşmak" yolunu ve me­ todunu açıklamalarını n esas teması saymışlardır. Yalnız bu açıklamalar tam bir sistem ve fikir tecanüsüne (uyu­ ma) sahip olamamışlardır. Garpçılık cereyanı rasyona­ list bir temele dayanmıştır. Cereyanın mensupları arasın­ da İçtihat Başyazarı Dr. Abdullah Cevdet, Celal Nuri, Kı­ lıçzade Hakkı bilhassa zikredilebilir. b- İslamcılık cereyanı:

Meşrutiyetin en yaygın fikir cereyanıdır. Tesir kuv­ vetini İslam akidelerinden almış ve olaylara dini bir açı-

90

·


dan bakmıştır. Gene Osmanlı devletinin teokratik (dini sultani) bir yapıya sahip oluşu, padişahın aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi bulunuşu, şeyhülislamın hükümete dahil ve siyasi olaylara dini müeyyide bahşe­ den bir organ oluşu cereyanın aksiyon kudretini arttır­ mıştır. Ayrıca eğitim öğretim ve adalet alanlarına hakim İ lmiye sınıfı mensupları, ızdıraplı olaylar içinde buna­ larak kurtuluş çaresini Tanrı 'dan aramak gayesiyle cami­ lere koşan kitlelere, fikirlerini yaymak kolaylığını bul­ muşlardır. Cereyanın başlıca yayın organı önce " Sıratı Müstakim" daha sonra " Sebilürreşad" adını almış olan dergidir. Ayrıca Beyanülhak, Mahfel, Livai İslam, Me­ takip ve Medaris gibi dergiler de bu cereyanın fikirleri­ ni yaymışlardır. Cereyan, Osmanlı devletinin ancak İslamlaşmakla kurtulabileceğini savunmuştur. Cereyan mensupları mu­ hafazakar ve modernist olarak iki gruba ayrılabilir. Ce­ reyan Osmanlı toplumunu, sosyal hayatı tanzim ve ıslah bakımından tamamen dünyevi bir tutuma sahip olmuş­ tur. İslamcılık cereyanının belli başlı temsilcileri arasın­ da sadrazam Prens Mehmet Sait Halim Paşa, Şair Meh­ met Akif, Babanzade Ahmet Naim, M. Şemsettin (Gü­ naltay) sayılabilir. 3 1 Mart Yakası İslamcı fikirlerin si­ yasi çıkarlara alet edilmesi şeklinde tecelli etmiş bir ir­ tica hareketi karakterine sahiptir. c- Türkçülük cereyanı:

Meşrutiyet fikir cereyanları içinde daha yeni ve ye91


ni bir devlete ideoloj ik temel olacak derecede tesirli bir cereyan sayılır. Bir üstadın, Ziya Gökalp' in etrafında toplanmış olan Türkçüler, Genç Kalemler, Türk Yurdu, Küçük Mecmua gibi dergilere, Türk Ocağı gibi bir kül­ tür yayıncısı müesseseye de sahip olmuşlardır. Türkleş­ mek, çöken bir imparatorluğun kurtuluşu bakımından tek çıkar yol sayılmıştır. İmparatorluk ülkesi içindeki milliyet cereyanlarına dağınık durumda olan Türkler de uymalı,.milli bir şuur ve şahsiyete sahip olmalıdırlar. Bu bir yaşama prensibidir. Türkçüler bu ana tezi Durkhe­ im 'in İçtimaiyat' ı (Sociologie) yönünden işlemişlerdir. Cereyanın belli başlı temsilcileri arasında Ziya Gökalp, Ahmet Agayef (Ağaoğlu) Akçoraoğlu Yusuf, Tekin (M. Kohen) Ömer Seyfettin, Köprülüzade M. Fuat, Hamdul­ lah Suphi, Kazım Nami (Duru), İsmail Hakkı (Baltacı­ oğlu) sayılabilir. d- Mesleki içtimai cereyanı:

Diğerlerine nispetle daha az yaygın olan bu cere­ yan aynı zamanda "Teşebbüsü Şahsi ve ademi merkezi­ yet" olarak da isimlendirilmiştir. İktidar çevrelerine nü­ fuz edemeyen bu cereyan, istisnasız bütün muhalefet ta­ rafından benimsenmiştir. Mesleki içtimai cereyanı Le Play tarafından temsil edilen İlmi İçtimai'ye (Science Sociale) doktrinirie dayanmış ve bunun, Türkçülerin da­ yandıkları İçtimaiyat'tan ( Sociologie) tamamen ayrı ol­ duğunu daima belirtmiştir. Meslekçiler, Türk toplumu­ nun gerildiğini tecemmüli (communautaire) tipten ol-

92


masında bulmuştur. Medeni; mesela Anglo Amerikan ti­ pi, toplumlar ise infiradi '<lirler (particulariste). Şu hal­ de Türkler de cazibeli kelimeleri bırakıp, gerçeği görme­ li ve infiradi (bireyci) bir toplum haline gelmelidirler. Gelebilirler de . . . Cereyanın dayandığı ve işlediği ana tez budur. Belli başlı temsilcileri arasında Prens Sabahattin, Satvet Lütfi, Namık Zeki (Aral) Hamit (Ongunsu), Ah­ met Bedevi, (Kuran), Ahmet Fazlı, Mehmet Ali Şevki, Dr. Nihat Reşat (Belger), zikredilebilir. Cereyanın yayın organları arasında Mesleki İçtimai, Say ve Tetebbu der­ gileri başta gelmişlerdir. e- Sosyalizm cereyanı:

Gayet çekingen ve az yaygın bir fikir hareketi ola­ rak görülmektedir. Savunucuları sosyalizmin anlamını iyi­ ce kavramış sayılamazlar. " İdrak, "İnsaniyet" , "Beşeri­ yet" gibi pek az ömürlü günlük gazetelere, "İştirak" der­ gisine sahip olmuştur. Henüz III. Enternasyonal kurul­ madığı için, II. Enternasyonal doktrinine bağlı kalmış olan bu cereyanın belli başlı savunucuları arasında İştirakçi Hilmi. Dr. Refik Nevzat, Osmanlı Parlamentosu'ndaki bazı Ermeni ve Bulgar mebuslar zikredilebilir. Bilhassa 1 9 1 8- 1 92 1 yılları arasında III. Enternasyonal doktrinine bağlanmış olan cereyan mensupları da olmuştur. 3

-

Siyasi fikir cereyanlarının özellikleri:

Birbirleri arasında ve kendi içlerindeki ayrılıkla93


ra ve çelişkilere rağmen, sözü geçen cereyanların or­ tak özellikleri vardır. Zaten bu sebepledir ki İkinci Meşrutiyet toplumunun malı oldukları ileri sürülebi­ lir. Önce hepsi de Osmanlı Devleti 'nin sosyal bakım­ dan geri olduğunda müttefiktirler. Hepsi de sosyal de­ ğişmelere ihtiyaç göstermişlerdir, fakat bu değişme, kullandıkları " içtimai inkılap " terimine rağmen bir devrime varmayacaktır. Gayeleri yeni bir devlet kur­ mak değil, eskiyi islah ve ihyadır. Cereyanların hepsi de, bazılarının milli iddialarına rağme'l, Osmanlıcı kal­ mışlardır (3 ) . Gene cereyanların hepsi, iyimserdirler. Yani yıkılı­ şın kendi tezlerine riayet edildiği takdirde durdurulaca­ ğından emindirler. Ayrıca sözü edilen cereyanlar hem ideoloj ik, hem de siyasidirler. İdeolojiktirler, çünkü mü­ esseseler yaratacak bir fikir ve inanç sistemi oldukları ya da _böyle bir sistemin eseri bulun�ukları iddiasında­ dırlar. Bu kadarla da yetinmeyerek, bu fikir ve inançla­ rın gerçekleşmesi için sosyal bir hareketi davet etmişler(3) Ayn bir fikir cereyanı olarak Osmanııcılık ya da Osmanlılık;tan bah­ setmek mümkün müdür? Dikkati çeken durum odur ki, cereyanlar Osmanlıcılı­ ğı bir gaye, siyasi fikir ve olayların içinde gelişecekleri bir kadro olarak ele al­ mışlardır. Osmanlıcılık kısaca, çeşitli dinde, dilde ve milliyette unsurların vücu­ de getirdikleri, daima kuvvetlendirilmesi ve yaşatılması gereken bir siyasi şekli ifade etmiştir. Bu şekil klasik anayasa aynmlarına uymayan bir devlet formülü- . nün de ifadesiydi. Milletler üstü bir birliğin de ifadesi olan bu formülün öbür adı da "ittihadı Anasır" olmuştur. Şu halde imparatorluk ülkesi içindeki unsurların kardeşliği gerçek Osmanlılığın tarifi olacaktı. Ve bütün siyasi fikirler ve hare­ ketler bu hususun gerçekleştirilmesine ve sürdürülmesine hasredilecekti. Bu ga­ yeyi ve kadroyu ayıncı milliyetçi hareketlerle yıkmamak gerekirdi. Bu ideal si­ yasi fikir cereyanlarının aynı zamanda sınırlarını da teşkil etmiştir. Ondan öteye geçilememiştir. Osmanlıcılık bütün cereyanların ortak gayesidir, hepsi Osman­ lıcı olduklarına göre, ortak gaye, ayn bir cereyan olamazdı.

94


dir ( 4) . Siyasidirler, çünkü Osmanlı Devleti 'ni blok ha­ linde muhafaza ve bu devleti belli bir gayeye yöneltmek istemişlerdir. S iyasi müesseselerin (ya da kalıpların) ·özünü teşkil etmeye çalışmışlardır. Cereyanlara sokulamayacak, bazı fikir adamları da vardır. Mesela Tevfik Fikret, Nüzhet Sabit, Ali Kemal bu arada hatırlanabilir. Bu gibi şahsiyetler " cereyanlar üs­ tü" kalmak istemişlerse de, fikirleri gene de belli bir ce­ reyanın tezlerine bağlanabilir. Bunların asıl özelliği, bel­ li yayın organlarında devamlı olarak yazmamış ve cere­ yan savunucuları ile birlikte onların savaşlarına katıl­ mamış olmalarındadır. İkinci Meşrutiyetin siyasi fikir cereyanlarını ince­ leyenlerin varacakları önemli sonuç şudur: Meşrutiyet yaşamak için düşünen, kendine hayat prensibi arayan, sosyal bunaltı içinde bir toplumdur. İkinci Meşrutiyet si­ yasi bakımdan kısmi ve başarısız hareketlere sahne ol­ muştur. Fakat, bilhassa siyasi düşünce alanındaki dene­ meleri tamamen başarılıdır. Zaten büyük değeri de bu­ radadır. (4) Hukukçular ve Siyaset llimcileri henüz İdeoloj i terimi üzerinde ortak bir tarife varamamışlardır. 1 952 yılında, La Haye'de toplanmış olan 2. Siyaset l!mi Kongresi, ilim adamlarını bu konu üzerinde düşünme ve tartışmaya davet etmişti. Varılan telifçi sonuçlara göre ideoloji: Bir fikir ve inançlar ya da inanç haline gelmiş fikirler bütünüdür. Bu fikir ve inançlar mütecanis, sistemleşmiş ol­ malıdırlar Aynı zamanda sosyal bir karaktere yani ferdin toplum halinde yaşa­ masına, fert-cemiyet problemini çözmeye matuf bulunmalıdırlar. Nihayet, fikir ve inançların sosyal hayatta gerçekleşmesi, bunlara uygun davranış kaidelerinin tespiti gerekir. Bu safha ideolojinin aksiyon unsurudur. (Kari Loewenstein: L'inf­ luence des ideologies sur !es changements politiques - Bulletin International des Sciences Sociales, Vol. V, No. 1 , 1953, s. 53-80). Biz geniş tutulmakla beraber, bu tariften faydalandık.

95



ALTINCI BÖLÜM SONUÇ İKİNCİ MEŞRUTİYET'İN SİYASİ HAYATINA TOPLU BİR BAKIŞ (Müşahedeler ve Tezler)

İkinci Meşrutiyet rejiminin nasıl bir siyasi yapıya dayandığını olaylar ve siyasi hayatım unsurları büyük bir açıklıkla belirtmişlerdir. Bu kısa inceleme bazı müşahe­ delere vardırmaktadır: 1 - İç ve dış olayların birleşen ve ağırlaşan baskıla­ rı devletin unsurları üzerinde değiştirici tesirler yaratmış­ lardır. Kısa aralıklarla birbiri peşinden gelen savaşlar Osmanlı ülkesini küçültmüşlerdir. Nüfus unsurunu vü­ cude getiren çeşitli ve mozaik kavimler ayrı nüvelere ve yaşama merkezlerine sahip mifü ve infiratçı (ayırıcı) idealler etrafında birleşmişler, bağımsız birer devlet ol­ muşlardır. Türk olmayan unsurlar yabancı müdahalesi­ ni davet etmişler, yabancı baskısına önayak ·olmuşlardır. Ülke ve nüfus gibi esaslı iki unsuru bu derece sarsılmış olan bir devletin hakimiyeti nasıl bir yapıya sahip ola­ bilir? Mali ve iktisadi alanlar milli hakimiyetin ve siya­ si iktidarın kontrolundan sıyrılma derecesine gelince, Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığı tehlikeye girmiştir. İt­ tihat ve Terakki 'nin milli iktisat politikasını gaye edin­ mesinin sebebi de böylece ortaya çıkmıştır. Osmanlı 97


Devleti'nin şekli hukuken mürekkep (Federasyon, kon­ federasyon) değildir. Fakat fiilen, bağımsızlığa kavuş­ muş milletleri barındırdığı için, bu şekle vardığı söyle­ nebilir. Mesele odur ki, bu çetrefil durumdan kurtuluna­ mamış, zamanın şartlarına uygun bir formüle, (Mesela İngiliz İmparatorluk Camiası gibi) varılamamıştır. 2- Siyasi hayatın özellikleri nazara alındığı takdir­ de, parlamenter ve çok partili bir Meşrutiyet ideali an­ cak kağıt üzerinde gerçekleşebilmiştir. Oysa hürriyetçi rejimler hür bir hayat şekli doğurmalıdırlar. İkinci Meş­ rutiyet hürriyeti getiren "halaskar"ların (kurtaqcıların), getirdikleri hürriyeti nasıl boğduklarını, " ihtilalin yav­ rularını nasıl yediğini " canlı bir şekilde ve ilk defa tari­ himize mal etmiştir. Bu durumun çeşitli hukuki ve siya­ si görünüşleri vardır: a- Çok partili rejim ve bu arada bütün fert hürriyet­ leri tamamen felce uğramış, hukuki fiili 'ye yenilmiştir. İttihat ve Terakki, demokratik müesseseleri, kendi taha­ kküm şekillerini örten birer perde olarak kullanmıştır. Böylece bütün siyasi hayat, bütün hukuk nizamı bir ik­ tidar partisi grubunun, eninde sonunda bu gruba hakim birkaç kişinin baskısı altına girmiştir. Hürriyetçi bir sis­ tem yerine, Abdülhamit'in istibdadını gölgede bırakan oligarşik bir mutlakiyete varılmıştır. " Devri sabık yarat­ mayacaklarını " vaat edenler, eskisinden beter, demok­ ratik görünüşlerle örtülü bir istibdat sisteminde karar kılmışlardır. b- İktidar - muhalefet münasebetleri, normal bir si­ yasi çatışma olmaktan çıkarak din kavgaları haline gel98


miştir. Muhalefetin iktidara geçebilmesi iktidardaki par­ tinin ölümü sayılmıştır. İktidar, yerine geçecek kuvvetin kendisinden intikam alacağını hesaplayarak, yerini terk etmemek için elinden geleni yapmıştır. Çoğunluğuna gü­ venerek mevkiini muhafaza için meşru, gayrı meşru her türlü tedbire başvurmuş, iktidar kalesini alınmaz dere­ cede kuvvetlendimiştir. Muhalefet de, bu kaleyi fethe­ debilmek için en ağır şartlar altında en çetin mücadele­ ye girişmiştir. Memleket, aynı yapıda iki kuvvetin savaş meydanı olmuştur. c- İttihat ve Terakki 'nin iktidarda her ne pahasına olursa olsun kalmak siyasetinin iki özelliği üzerinde dur­ mak gerekir. Birincisi, Parlamento'daki çoğunluğun her şeye kadir olduğu tezidir. Çoğunluğun bir hususu ka­ nunlaştırması şekil bakımından demokratik sayılırsa da, ruh bakımından demokratik olmayabilir. Eğer o çoğun­ luk (ya da parti grubu) insan şerefini zedeleyen, hak ve hürriyetlerini ezen kanunlar çıkarırsa, bunlar kanundur­ lar, fakat demokratik kanun değildirler. Demokratik Meclislerse antidemokratik kanunlar yapamazlar, yapar­ larsa kendi kendilerini inkar etmişlerdir. Yakın tarihimizdeki bu hareket büyük Montesquieu'nün bir fikrini doğrulamaktadır: Halkın hakimiyeti, her zaman hürriyet de­ ğildir. İkincisi, İttihat ve Teraki'nin iktidar mevkiini ele geçirilmez bir kale haline getirmesidir. Demokratik sis­ temin belkemiği sayılan prensip, seçimi kazanan parti ya da partilerin iktidara geçmesidir. Bu açık iktidar prensi­ bidir. İktidar müstakbel iktidarlara kapatılırsa, sadece bir oligarşik istibdattan bahsedilebilir. _Çok kere de ikti.

.

99


darın kale haline getirilmesi bu yola sapanlara da yara­ maz. Mebusan Meclisi 'nin kolaylıkla feshini isteyen İt­ tihat ve Terakki bu yetkiyi bir kere bile kullanmamıştır. Fakat, Birinci Dünya Savaşı sonunda Vahidettin, çoğun­ luğu İttihatçı olan bir meclisi bu yetkiyi kullanarak da­ ğıtmıştır. Meşrutiyet birçok demokratik siyasi müesse­ se kurmuş, ne var ki gerçek manalarını anlayamamıştır. İttihat ve Terakki, muhalefetin de, kendisini doğuran an­ nenin, halkın çocuğu olduğunu hiçbir suretle anlamak is­ tememiştir. Siyasi parti kavramı ise asla teşekkül edeme­ mişti. İkinci meşrutiyete göre, siyasi parti "geçici ve te­ sadüfi olarak toplanmış, her çeşit ve seviyede, birbirin­ den çok ayrı yerlerde inecek insanla dolu bir tramvay ara­ bası" sayılmaktan öteye gidememiştir. Gene demokra­ tik bir rejimde sosyal müesseselerin fert için bir vasıta, iktidarın bir huzur vasıtası olduğu fikri de teşekkül ede­ memiştir. Meşrutiyet ancak, demokratik rejimin bir müs­ veddesini yapabilmiştir. 3- Meşrutiyet siyasi personeli içinde, milli ve layik bir devlet şeklini düşünenler, bilhassa İttihatçılar olmuş­ tur. Fakat İmparatorluk şekil ve şartları dışına çıkama­ maları, onları çelişmeler ve tereddütler içine yuvarlan­ maktan kurtaramamıştır. Milli (Türkçü) ve layık bir dev­ let ve hukuk nizamı ideali, oligarşik baskılarına rağmen, İttihat ve Terakki 'nin müspet görüşü sayılabilir. Bu ide­ al ve kısmen varılmış olan gerçekleşmeler, TBMM hü­ kümeti kanalı ile Türkiye Cumhuriyeti 'nin etik (mane­ vi) temelini teşkil etmiştir. Müdafaai Hukuk hareketi de, geniş bir nispette, memleket içindeki İttihat ve Terakki

1 00


teşkilatına dayanarak taazzuv etmiştir. Bütün bunlar gös­ terir ki, İttihat ve Terakki ne göklere çıkarılacak bir me­ lek, ne de yerin dibine batırılacak bir şeytandır. Günü­ müzde hala yaşayan bir İttihatçı - İtilafçı zihniyeti, da­ ha doğrusu hassasiyeti vardır. Ve bu zihniyet ilmi araş­ tırmalarla tatmin edilememektedir. 4- Halk, bilhassa vatandaş, siyaset yapan kitlenin genişlemesi halinde, umumi efkar olarak İkinci Meşru­ tiyet'te kendini göstermiştir. Fakat, Meşrutiyetin halk efkarı, iktidarı aşağıdan yukarı kontrol edecek derecede kuvvetlenememiştir. İ ktidar karşısında, onun aşırı hare­ ketlerine karşı gerekli reaksiyonu gösterememiştir. Ha­ zırlıksız bir kitleden zaten bu enerj iyi beklemeye imkan da yoktu. a- İktidarla halk arasındaki şaşırtıcı münasebet Meş­ rutiyetin meyvasıdır. Türkiye 'de iktidarlar, 1 908 'den iti­ baren, daima kurtarıcı olarak gelmişler, fakat müstebit ilan edilerek mevkilerini terketmişlerdir. Hürriyeti geti­ renlerin, aynı hürriyeti baltalamaya doğru g-itmeleri, ge­ niş kitleleri şaşırtmıştır. Böylece bir çeşit, kime ve neye inanacağını tayin edememekten doğal, bir inanç ya da ideal buhranı doğmuştur. Geniş bir güveni şahsiyetinde toplaması bakımından, Atatürk, gerçek bir istisna olarak bu kaide dışında kalır. b- İkinci Meşrutiyet'te ilk ola!ak ortaya çıkmış olan bu buhranın sosyal sonuçları nesilden nesle nakledilmiş olan islahat ve hürriyet terkibi, Meşrutiyet insanlarına bir an gerçekleşecek gibi görünmüştür. Büyük ümit ve ani refah ihtiyacı, çok geçmeden hayal kırıklığına kalbol-

101


muştur. Coşkun ve anarşik bir bayram havasından bir aşağılık duygusuna geçilmiştir. Türk devrimcileri, 1 9 1 8 'den itibaren, bu ruh haleti ile savaşmışlar, yapıcı, medeni bir milli varlık tezini her zaman savunmuşlardır. 5- Bocalama ve çıkmazlar içinden nasıl çıkılacak­ tır? Kısaca işte Meşrutiyetin içli sorusu: "Bu devlet na­ sıl kurtulabilir?" Cevaplar siyasi fikir akımlarını doğur­ muşlardır. Fertler ve çevreler cevabın arayıcıları olmuş­ lardır. Meşrutiyetin fikir adamları Osmanlı Devleti'nin ve toplumunun geriliğini büyük bir açıklıkla itiraf etmiş­ lerdir. Batı'nın üstünlüğünü saklamamışlardır. Bu üs­ tünlüğün sebeplerini araştırmışlardır. Ve " Batılı ol­ ma"nın zaruriliğini belirtmişlerdir, Meşrutiyet düşünür­ lerine göre kurtulmak, kalkınmak, taze bir hayata kavu­ şabilmek için geniş bir iktibas faaliyetine, Batı 'dan bir hayli şey almaya ihtiyaç vardı. Batı ile Doğu kıyaslama­ sından çıkarılan sonuç buydu. Ne var ki iş bu sonucu çı­ karmakta değil, doğurduğu çeşitli problemleri çözmek­ teydi: Batılı ya da ileri (zamanın deyimi ile müterakki) bir devlet olmanın şartları nelerdir? Ne dereceye kadar " Garplılaşmak" gerekir? Bu değişme köklü bir devrim mi, ıslahat mı, İslamcı bir rönesans mı olacaktır? Bu zor işı Meşrutiyet düşünürleri Üzerlerine almış­ lardır. Onlar, yirminci yüzyılın başında, değişmekte olan bir dünya içinde bulunduklarını anlamışlardır. Değişme­ nin sadece teknik değil, aynı zamanda "ethique" (ma­ nevi) cephelere sahip olduğu derhal ortaya çıkmıştır. Es­ ki bir kalıp olan Meşrutiyet kavramını yeni bir özle dol­ durmak ödevi ile karşılaşanlar yüzyılın isteklerine cevap

1 02


vermeliydiler. Yeni değerlernasıl ve nerede bulunacak, siyasi müesseseier nasıl bir zemin üzerine kurulacaktı? Batı ile karşılaşmanın bütün ağırlığını, Batılılaşma probleminin zor çözümünü bu nesil yüklenmiştir. Tec­ rübesiz bir siyasi personeli fikren beslemek, iktidara te­ sir edebilmek Meşrutiyetin siyasi fikir liderlerini zor du­ rumlara sokmuştur. Siyasi hayata yön verebilmek için gerekli bilgiye sahip olmak meselesi de üzerinde önem­ le durulacak ayrı bir meseledir. Fikir akımlarını temsil eden "gruplar" ya da "aileler", olayların hızlılığı kar­ şısında çok kere günü gününe yabancı örnek ve kaynak­ lardan faydalanma yoluna gitmişlerdir. Dr. Rıza Nur'un "insidadı müzakere " (obstruction) terimini öğrenmek için alelacele bir ansiklopediye başvurması canlı bir ör­ nektir. Onlar da hazırlıksızdılar. Bir mütehassıstan faz­ la, her çeşit hastalığa çağırılan pratik bir köy hekimine benzemekteydiler. Ve siyasi hayatın içindeydiler. Kendi toplumlarına dışarıdan bakmamışlardır. İçlerinde İmpa­ ratorluğun süratle kalkınacağına inanmış romantikler, realistlerin yanı sıra nazariyeciler, iyimserleri sinirlen­ diren karamsarlar da vardır. Lakin hepsi de darağacı ile ikbal mevkii arasında, fakat toplumun içinde kalmasını bilmişlerdir. Çalışmaları tatbiki olmamışsa bile, hayati kalabilmiştir. Türkçülük (milliyetçilik) İslamcılık karı­ şımı iktidar partisinin programı olmuş ve uygulanmış­ tır. Ademi merkeziyetçilik ise muhalefetin, uygulana­ mamış programı olarak kalmıştır. Fikir adamları parti­ zan ve hakem rollerinde görünmüşlerdir. Fikirleri ise Meclis kürsülerinde, mitinglerde, minberlerde, konfe-

1 03


ranslarda, resmi vesikalarda, broşür, dergi ve gazeteler­ de daimi yayılma, tekrarlanma ve gelişme imkanlarına sahip olmuşlardır. Meşrutiyetin fikri çalışması, siyasi çalışmalarından çok daha üstün ve başarılı olmuştur. Gü­ nümüzde, hiilii bu cereyanların Meşrutiyet yılları içinde bol bol yazılmış ve söylenmiş fikirlerini büyük bir sa­ dakatle tekrarlayan çevreler ve yazarlar vardır. İkinci Meşrutiyet, tarihimizin en fazla dikkati çe­ ken devrelerinden biridir. Bu bahtsız demokrasi deneme­ si, ulaştığı sonuçlar bakımından tarihi olmaktan çıkar, bugüne bağlanabilir. Bizler bu tarihi tablo karşısında ib­ retle düşünmeye mecbur bir kuşağın çocuklarıyız.

1 04


İKİNCİ MEŞRUTİYET DEVRESİNİN KISA KRONOLOJİSİ (1)

(1908-1922) 1908 Temmuz 6 : İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin sokaklara astı­ ğı ve konsoloshanelere gönderdiği beyanname Temmuz 20: Firzovik Besa'sı (Yemini). Temmuz 22: Sait Paşa'nın Heyeti Vükela'yı (Kabineyi) kurmaya memur edilmesi. Temmuz 23 : Manastır'da Meşrutiyetin ilanı. Temmuz 24: Meşrutiyeti resmen ilan eden padişah iradesi­ nin (Emrinin) yayımlanması. Temmuz 25: Sansürün kaldırılması. Temmuz 26: Şeyhülislam Cemalettin Efendi'nin beyannamesi. Temmuz 3 1 : Hafiyelerin ilgası (kaldırılması)_ Ağustos: Fedakaranı Millet Cemiyeti'nin kuruluşu. Ağustos 4: Sadrazam Sait Paşa'nın istifası. Ağustos 5: Kamil Paşa'nın Sadrıazamlığa getirilmesi. (Ka­ bineyi kurmaya memur edilmesi). Eylül 1 : Osmanlı Ahrar Fırkası'nın kuruluşu. ( 1 ) ikinci Meşrutiyet devresine ait tam bir kronoloji bulmak zordur.. Biz sunduğumuz tarihler için şu eserlerden faydalandık: Salnamei Servetifiinun, Mil­ li Nevsal, Y. Hikmet Bayur: Türk inkılabı Tarihi, C. 11. kısım iV, (Ankara 1952).­ Tank Z. Tunaya: Türkiye'de Siyasi Partiler {lstanbul 1952).- Tevfık Bıyıkhoğ­ lu: Atatürk Andolu'da (İstanbul 1 959).

1 05


Ekim: Tramvay Şirketi, Rumeli Şimendiferi. Şirket-i Hay­ riye, İzmir Gümrüğü, Fırıncı tablakar ve hamur­ karlarının grevleri. Ekim 5: Bosna Hersek'in Avusturya'ya katılmasını bildi­ ren imparator-Kral iradesi. Ekim 5 : Bulgaristan' ın bağımsızlığını ilan etmesi. Ekim 6: Girit anlaşmazlığının başlaması. Girit'in Yunanis­ tan'a katılışını ilan etmesi. Kasım: Aralık: Genel seçimlerin yapılması. Aralık 1 7 : Mebusan Meclisi 'nin açılması. 1 909

Ocak 1 : Abdülhamid' in Yıldız Sarayı'nda Ayan ve Mebu­ san azalarına ziyafeti. Ocak 1 3 : Kamil Paşa'nın hükümet programını Meclis'te okuması ve güven oyu alması. Şubat 6: Osmanlı Demokrat Fırkası'nın (Fırka İbad) kuru­ luşu. Şubat 1 1 : Meclisi Mebusan'da Kamil Paşa hükümeti hakkında gensoru açılmasına karar verilmesi. Şu bat 1 2: Kabineden istifalar. Şubat 1 3 : Güvensizlik oyu alan Kamil Paşa'nın istifası. Şubat 14: Hüseyin Hilmi Paşa'nın Sadrazamlığı. Nisan 5: İttihadı Muhammedi Fırkası 'nın kuruluşu. Nisan 6: Serbesti gazetesi başyazarı. Hasan Fehmi Efen­ di 'nin 1stanbul'da köprü üzerinde vurulması. Nisan 1 3 : 3 1 Mart ayaklanması.- Adana vakası . 1 06


Nisan 14: Sadrıazam Hüseyin Hilmi Paşa'nın istifası ve Tevfik Paşa'nın Sadrazamlığı. Nisan 22: Ayan ve Mebusan Meclisleri 'nin Yeşilköy'de (Meclisi Umumiyi Millet) adıyla toplanması ve beyannamesi. Nisan 23/24: Hareket Ordusu'nun İstanbul'a girişi. Nisan 25: Örfi idare ilanı. Nisan 27: Meclisi Milli'nin (Ayan ve Mebusan) Abdülha­ mid'i hal' kararı ve Şeyhülislamın fetvası. Nisan 27: Sultan Reşat'in V. Mehmet unvanı ile padişah ol­ ması. Nisan 29: Meclisi Umumi'nin Abdülhamid'i Selanik'te oturmaya mecbur etmesi. Mayıs l : Tevfik Paşa'nın Sadrıazamlıkta ipkası. Mayıs 3 : Meclisi Mebusan'da Kanunu Esasi'nin tadili mü­ zakerelerine başlanması. Mayıs 5: Tevfik Paşa'nın istifası, Hüseyin Hilmi Paşa'nın tekrar sadrazamlığı. Mayıs 20: Sultan Reşat'ın Meclisi Umumi'deki nutku. Haziran 9: İçtimaatı Umumiye Kanunu Ağustos 14: Cemiyetler Kanunu. Ağustos 2 1 : 1 876 Kanunu Esasi'nin bazı maddelerini de­ ğiştiren kanunun kabulü. Kasım: Mutedil Hürriyetperveran Fırkası'nın kuruluşu. Kasım 14: Meclisi Mebusan'ın ikinci devre toplantısı. 1910

Ocak 1 2 : Roma Büyükelçisi Hakkı Bey'in (Paşa) sadare­ ti. Hüseyin Hilmi Paşa'nın istifası.

1 07


Ocak 24: Hakkı Bey' in programını okuması. Ocak 30: Osmanlı Ahrar Fırkası 'nın faaliyetine son verdiğini bildiren beyannamesi. Şubat 2 1 : Ahali Fırkası' nın kuruluşu. Nisan l : Arnavutluk isyanı. Mayıs 9: Girit meclisinin Yunan Kralına bağlılık yemini etmesi. Haziran 9-1 O: Sadayı Hak gazetesi sahibi Ahmet Samim Bey'in vurulması. Temmuz 3 : Kiliseler Kanunu. Eylül: Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın kuruluşu. 1911

Ocak: Yeme.n ayaklanması. Mart: Malisor (Katolik Arnavut) ayaklanması. Nisan 1 5 : Cenevre Türk Yurdu'nun kuruluşu. Haziran 5: Sultan Reşat'ın Rumeli seyahatine çıkması (İstanbul 'dan hareket). Temmuz 3 : Türk Ocağı'nın kuruluşu (İstanbul) Temmuz l l : Muhalif gazeteci Zeki Bey'in vurulması. Eylül 28: İtalya'nın Osmanlı Devleti'ne harp ilanı (Trablusgarb harbinin başlaması). Eylül 28: İbrahim Hakkı Paşa Kabinesi 'nin istifası. Ekim 1 1 : Trablusgarp'a İtalyan askerinin çıkması. Kasım 2 1 : Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın kuruluşu. Aralık 5: Osmanlı Demokrat Fırkası'nın Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katılış kararı. Aralık 1 1 : Hürriyet ve İtilaf Fırkası 'nın İstanbul ara seçi­ mini kazanması (tek oy farkla) 1 08


Aralık 30: Sait Paşa'nın Meclise Kanuni Esasi'nin tadili ta­ sarını sunması. 1912

Mayıs: Halaskar Zabitan Grubu'nun kuruluşu. Haziran: Temmuz 5 : Milli Meşrutiyet Fırkası'nın kuruluşu. Temmuz 25: Halaskar Zabitan Beyannamesi'nin basında yayımlanması. Ağustos 1 2 : Ordu ve Donanma mensuplarının siyasete ka­ rışmayacaklarına dair yemin suretinin yayımlan­ ması. Kasım 28: Balkan Savaşı'nın birinci mütarekesi.- Arnavut­ luğun istiklalini ilan etmesi. Aralık: İstihlaki Mill i Cemiyeti'nin kuruluşu. 1913

Ocak 1 0: Müdafaai Milliye Cemiyeti'nin kuruluşu. Ocak 23: Babıali baskını. Ocak 24: Mahmut Şevket Paşa'nın sadrazamlığı. Mart 2: Taklibi Hükümet teşebbüsü hakkında hükümet ta­ rafından beyanname yayımlanması. Haziran 1 2: Sadrıazam Mahmut Şevket Paşa'nın vurulma­ sı. Haziran 1 3 : Sait Halim Paşa'nın kabinesini kurması. Temmuz 2 1 : Osmanlı ordusunun Edirne 'yi ve Kırklareli'ni geri alması. Ağustos 1 O: Bükreş Barış Antlaşması. 1 09


Eylül 29: Osmanlı-Bulgar barışı. Aralık 1 4: Alman askeri lıeyetinin lstanbul'a gelmesi. 1914

Şubat 6: Şark Vilayetleri (Van, Bitlis, Erzurum, Mamurat­ ül-aziz, Diyarbekir, Sıvas, Trabzon) isliihatı hak­ kında Yeniköy Mukavelesi'nin imzalanması. Nisan: Seçimler. Mayıs 1 4: Meclisi Umumi'nin açılması. Mayıs 25: Kanunu Esasi tadilatının Ayan tarafından kabul edilmesi. Mayıs 28: Kanunu Esasi tadilatının padişah tarafından tas­ dik edilmesi. Haziran 28: Sarayevo (Saraybosna) suikastı. Haziran 29: Meclisi Umumi 'nin toplantılarının 1 0-Tem­ muz- 1 330'a ( 1 9 1 4) kadar uzatılması. Ağustos 1 : Almanya'nın Rusya'ya harp ilanı. Ağustos 3: Almanya'nın Fransa'ya harp ilanı. 1 Ekim 29: Osnianlı Donanması 'nın Sıvastopol 'u bombardımanı (İmparatorluğun Birinci Dünya Savaşı'na girişi). Kasım 1 1 : Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiliz, Fransız ve Rusya'ya harp ilan etmesi (Osmanlı İmparator­ luğu İttifak Devletleri yanındadır: Almanya, Avusturya, Macaristan İmparatorluğu) Kasım 1 4 : Cihadi Ekber ilanı. Aralık 2 1 : Sarıkamış hareketinin başlaması.

1 10


1915

Şubat 29: Meclisi Umumi'nin tatili ( l SEylül 191 S'e kadar). Nisan 25: Çanakkale Savaşı'nın başlaması. Ekim 1 4 : Bulgaristan' ın İttifak Devletleri blokuna katılma� sı ve savaşa girişi. Aralık 1 9: Düşman askerlerinin Çanakkale'yi terk edişi. 1916

Şubat 1 : Veliaht Yusuf İzzettin Efendi'nin intihar et­ mesi.

Nisan: Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti 'nin kuruluşu. Haziran 27: Mekke Şerifi Hüseyin' in Osmanlı İmparator­ luğu' na karşı ayaklanması. 1917

Ocak 9: Düşman askerlerinin Çanakkale'den tamamen çekilmesi. Şubat 3 : Sait Halim Paşa'nın istifası. Şubat 4: Talat Paşa'nın sadrazamlığı. Şubat 2 1 : Efrenci takvimin kabul edilmesi. Mart 1 1 : Bağdat'ın düşmesi. Nisan 6: Amerika'nın Almanya'ya harp ilanı. Aralık 9: Kudüs'ün düşmesi. Aralık 1 5 : Halka Doğru Cemiyeti'nin kuruluşu.

111


1918

Ocak 14:.Şulh ve Seliimeti Osmaniye Fırkası'nın kurulu­ :şu. Ocak 1 8 : Başkan Wilson'un Prensiplerini ( 1 4 madde) ilanı. Şubat 1 O: Abdülhamit 11.nin ölümü. Mart 3 : Brest-Litowsk Banş Antlaşması'nın imzalanması. Mayıs 18: Ermenistan Cumhuriyeti'nin kuruluşu ilanı. Mayıs: Bükreş Antlaşması. Temmuz 3 : Sultan Reşad' ın ölümü. Temmuz 4: Vahidettin'in (Mehmet VI) cülusu. Temmuz 6: İkinci Talat Paşa Kabinesi'nin kuruluşu. Ekim 1 : Şam'ın düşmesi. Ekim 4: Meclisi Umumi'nin açılması. Ekim 8 : Talat Paşa'iıın istifası. Ekim 1 4: Ahmet İzzet Paşa'nın sadrazamlığı. Ekim 1 4- 1 8: İttihat ve Terakki Fırka$ı'nın son kongresi. Ekim 22: Radikal Avam Fırkası'nın kuruluşu. Ekim 27: Haleb'iiı düşmesi. Ekim 30: Mondros Mütarekesi 'nin imzalanması. Kasım 2/3 : İttihat ve Terakki liderlerinin memleketi terk et­ mesi. (Taliit, Cemal, Enver Paşalar, Dr. Hazım, Bahattin Şakir) Kasım 8 : İzzet Paşa kabinesinin istifası. Kasım 9: Seliimeti Amme Heyeti'nin kuruluşu. Kasım l l : Tevfik Paşa'nın sadrazamlığı -Teceddüt Fırka­ sı'nın kuruluşu (İttihat ve Terakki yerine) Kasım: Almanya'nın mütareke akdetmesi. 1 12


Kasım 1 1 : Milli kongrenin kuruluşu. Kasım 1 3 : Düşman donanmasının lstanbul'a gelişi. Kasım 1 7 : İngilizler' in Bakı1'yü işgali. Kasım 20: Osmanlı Sulh ve Seliimet Cemiyeti'nin kurulu­ şu. Kasım Ahali İktisat Fırkası'nın kuruluşu. Kasım 2 1 : Meclisi Mebusan' ın feshi. 1919

Ocak: Tevfik Paşa'nın istifası. Ocak 4: Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kuruluşu. Ocak: Hürriyet ve İtilafFırkası'nın yeniden teşkiliitlanması. Ocak 1 3 : Tevfik Paşa'nın tekrar sadrazamlığı. Ocak 2 1 : Gazi Ahmet Muhtar Paşa' nın ölümü. Ocak 29: Osmanlı Mesai Fırkası 'nın kuruluşu. Ocak 30: İttihatçıların tevkifine başlanması. Ocak 3 1 : Arnavutluk Milli Meclisi'nin toplantısı. Şubat 2: Osmanlı Çiftçiler Derneği'nin kuruluşu. Şubat 8 : General Franchet d'Esperey' in lstanbul'a girişi. Mart 3 : Tevfik Paşa'nın istifası. Mart 4: Damat Ferit Paşa'nın sadrazamlığı. Mart 6: Vahdeti Milliye Heyeti'nin kuruluşu. Mart 1 O: İttihatçıların tevkifi. Nisan 8 : Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey' in idamı. Nisan 1 9 : Kars' ın Ermeniler tarafından işgali. Nisan 20: Ardahan' ın düşmesi. Nisan 29: Antalya'nın İtalyanlar tarafından işgali. ·

1 13


Mayıs: Kürdistan Teali Cemiyeti'nin kuruluşu. Mayıs 4: Milli Abrar Fırkası'nın kuruluşu. Mayıs 1 O: İstanbul 'da tramvay işçilerinin grevi. Mayıs 1 5 : İzmit işgali ve feci hareketler. Mayıs 1 6 : Damat Ferit Paşa'nın istifası. Mayıs 1 9 : Damat Ferit Paşa'nın tekrar sadrazamlığı. Mayıs: Mustafa Kemal Paşa (Atatürk'ün) Samsun'a çıkışı. Haziran 1 6 : tık Şurayı Saltanat'ın İstanbul'da toplanması. Haziran 28: Versay Barış Antlaşması'nın imzalanması. Temmuz l 3 : Kaçan İttihatçıların idama mahkum edilmesi. Temmuz 20: Damat Ferit Paşa'nın istifası. Temmuz 2 l : Damat Ferit Paşa 'nın tekrar sadrazamlığı. Ağustos: İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin kuruluşu. Eyliıl 2 l : Anzavur'un Kuvayı Milliye'ye karşı hareketi. Eylül 22: Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası'nın kuruluşu. Ekim 1 : Damat Ferit Paşa 'nın istifası. Ekim 2: Ali Rıza Paşa'nın Sadrazamlığı. Tersane işçilerinin grevi Aralık 9 : Milli Türk Fırkası'nın kuruluşu. Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti'nin ku­ ruluşu. 1 920

Ocak 1 2 : Meclisi Mebusan'ın açılışı. Şubat 1 7 : Misaki Milli'nin Osmanlı Meclisi'nde kabulü Mart 3 : Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası. Mart 8 : Salih Paşa'nm Sadrazamlığı. 1 14


Mart 1 5 : lstanbul'da Meclisi Mebusan' ın işgal kuvvetleri tarafından basılması. Mart 1 6 : İstanbul'un işgali. Mart 1 8 : Meclisi Mebusan'ın in'ikatlarının (toplantıları­ nın) tehiri kararı. Mart 1 9: Heyeti Temsiliye adına M. Kemal Paşa'nın An­ kara'da fevkalade yetkileri haiz bir Meclisin ku­ rulması için intihap tebliği. Nisan 2: Salih Paşa Kabinesi 'nin istifası. Nisan 5: Damat Ferit Paşa'nın sadrazamlığı. Nisan 1 1 : Meclisi Mebusan ' ın feshi. Nisan: İntibah tebliği. Nisan 23: Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı. Temmuz 22: İkinci Şürayı Saltanat'ın toplanması, Sevr esaslarının kabulü. Temmuz 3 1 : Damat Ferit Paşa'nın sadrazamlığı. Ağustos 4: İkinci Şürayı Saltanat'ın toplanması. Ağustos l O: Sevr Antlaşması 'nın imzalanması. Ekim l 7: Damat Ferit Paşa'nın istifası. Ekim 2 1 : Tevfik Paşa 'nın sadrazamlığı. Kasım 2: Gümrü Antlaşması. 1921

Şubat 2 1 : Londra Konferansı Mart 1 5 : Talat Paşa'nın Berlin'de öldürülmesi. Ekim: Şarkı Karip Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti'nin kuruluşu. Aralık 6: Sait Halim Paşa'nın Roma'da öldürülmesi. 1 15


1 922

Temmuz 2 1 : Cemal Paşa'nın Tiflis 'te öldürülmesi. Ağustos 4: Enver Paşa'nın Buhara'da savaŞta ölümü. Eylül 22: Damat Ferit Paşa'nın kaçışı. Ekim 1.9: Ankara Hükümeti fevkalade murahhası Refet Pa­ şa'nın lstanbul'a gelişi. Kasım 1 -2: Saltanatın Türkiye Büyük Millet Meclisi tara­ fından ilgası (Umumi Heyet kararı ile). Kasım 4: Tevfik Paşa'nın son Osmanlı Sadrıazamı olarak istifası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İstan­ bul 'u keıidi idaresi altına alması. Kasım 1 9: Abdülmecid'in Türkiye Büyük Millet Meclisi ta­ rafından halife seçilmesi.

11 6


BİBLİYOGRAFYA

Abadan, Nermin: Halk Efkarı, mefhumu ve tesir sahaları. Abadan, Yavuz: Türk İnkilabı Tarihi ve Cumhuriyet Reji­ mi (İstanbul 1 942). Abdullah Cevdet Dr: Büyük Hastalık (İçtihat 1 33 0, No: 1 14). Açıksöz: Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın maksadını yanlış an­ layanlara izahat ve reddi itirazat (İstanbul 1 330). Adil Nami: Osmanlılar muharebelerini nasıl kaybettiler? Şimdi nasıl telafi ve terakki edebilirler? (İstan­ bul 1 33 1 ). Ağaoğlu, Ahmed: İhtilal mi, İnkılap mı? (İstanbul 1 944 baskısı). Ahmed Cevad: İnkılabı Hakkiki metin ahlak ile olur (İs­ tanbul). Ahmet Mitat: Türkiye Cumhuriyeti'nde Hukuku Esasiye Hareketleri (İstanbul 1 929). Ahmed Rasim: Belki ben aldanıyorum (İstanbul l 325). Ahmed R:_asim: İnkılabın muhtelif manaları (Türk Yurdu, Cilt III, No: 1 7, 1 926). Ahmed Refik: İnkılabı azim (Dersaadet 1 324, l 326). Ahmed Rıza: Devr-i Cedid (Sabah l 324, No: 6792). Ahmed Rıza: Müsterih ve müdebbir olalım (Sabah, 1 324 No: 6790). Ahmed Saip: Nereye gidiyoruz? (Dersaadet 1 327). Ahmed Saip: Tarihi-i Meşrutiyet ve Şark Meselei hazıra­ sı (Dersaadet l 328). Ahmed Samim: (Son mektubunun klişesi için bk. İştirak, No: 1 7, s. 259, 3 1 Mayıs 1 326). 1 17


Ahmed Ziya: Meşrutiyet Uğrunda (İstanbul 1 327). A. Ziver: Payitahtın nakli meselesi (İstanbul 1 324). Aka Gündüz: Ebu hatırat Said Paşa Hazretlerine açık mek­ tup (İstanbul 1 332). Aka Gündüz: Gazi Muhtar Paşa Hazretlerine açık mektup (İstanbul 1 332). Alaybeyzade, Münir: Bugünkü vazifemiz (İstanbul). Ali: İstanbul'da yarım asırlık vekayi-i mühimme (Dersa­ adet 1 325). Ali Haydar, Emir: Nereye? (İstanbul 1 329). Ali Kemal: Harp istiyorlarsa harp ederiz (İkdam 1 328 No: 5608 başmakale). Ali Kemal: Meclisi Mebusanımızın içtimaı (İstanbull 7 Ar­ alık 1 908). A.R. : 1 1 Nisan İnkılabı (İstanbul 1 325). Ali, Şadi: Bosna Hersek yahut Osmanlıların Alsas Loreni (İstanbul 1 327). A.S: Meclisi Mebusan ne yapıyor? (İstanbul 1 324). A.S: Anadolu ne istiyor?: (Alemdar 1 9 1 9 No: 1 42- 1 542, 1 58-1 558- 1 73 - 1 573). Ancel, Jacques: Peuples et Nations des Balkans (Paris 1 930). Ancel, Jacques: Manuel de geographie de la politique Eu­ ropeene (Paris 1 937). Ancel, Jacques: Geopolitique (Paris 1 938). Asaf, Muammer: Ne yapmaliyız ki kurtulabilelim? (Söz 1 334 No: 14 başmakale). Asa, Muammer: Harp ve mesulleri (İstanbul 1 3 34). Atatürk, (Gazi Mustafa Kemal): Nutuk ( 1 927, 3. cilt). 1 18


Atatürk, (Gazi Mustafa Kemal): Nutuk (Özet, Ankara 1 93 8). Ayni, Mehmed Ali: Milliyetçilik (İstanbul 1 943). Babanzade, Mustafa Zihni: Tevsii mezuniyet (İstanbul 1 324). Başgil, Ali Fuad: Ana Hukuk Dersleri (İstanbul 1 942). Başgil, Ali Fuad: Esas Teşkilat Hukuku (İstanbul 1 959). Bayur, Yusuf Hikmet: Türk lnkıliibı Tarihi (Cilt 1, İstanbul, 1 940 - Cilt il, l , 2, 3, 4. kısımlar - Cilt III, 1 , 2 . kısım). Bayur, Yusuf Hikmet: Türkiye Devleti'nin dış siyasası (İs­ tanbul 1 942). Bediüzzaman Sait (Nursi): Azametli bahtsız bir kıtanın, şanlı talihsiz bir devletin, değerli sahipsiz bir kav­ min reçetesi yahut Bediüzzamanın münazaratı (İstanbul 1 324). Behram, Lütfi: Kanlı Kitap, Rumeli 'nin dertleri (İstanbul). Bezmi Nusret (Kaygısız): Fırkalar ve Ben (İstanbul 1 328). Bilmem Bu Memleketi Kum Kurtaracak?: (Vazife 1 9 1 1 , No: 7, başmakale) Bir Millet Nasıl Mahvolur?: (Hikmet 1 327, No: 1 -9). Bıyıklıoğlu, Tevfik: Atatürk Anadolu;da (İstanbul 1 959). Boyacıyan, Mihran K.: Ahidnamei Mübareke (İstanbul 1 342). Cevri: İnkılap niçin ve nasıl oldu? (Mısır 1 909). Celal- Nuri: Tarihi Tedenniyatı Osmaniye (İstanbul 1 327). C . S . : Teceddüd-ü hakiki nasıl olur? (İstanbul 1 330). Damat Ferit Paşa: Rumeli Hisarı İttihat ve Teavün Cemiyetinin Hisar Maarifi menfaatine tertip eylediği tiyatroda verdiği konferans (İstanbul 1 324). 1 19


D. Cemil: Siyaset-i sabıkamız yahut eski hicranlar (İstan­ bul 1 325). Devleti Aliyye'de Rüşvet: (Hukuku Umumiye 1 324, No: 74). D.K . : Teceddüd zamanla olur (Sabah 1 324, No: 6932, baş­ makale). Ebuzziya, M. Tevfik: Meclis'i Mebusan'ın ilk müessiri me­ alisi (İstanbul 1 324). Emiroğlu: Hürriyet ve İtitaf'ın destanı (İstanbul 1 33 5). En Şafi ilacımız, Mektep İhtiyacımız: ("Kadıköy'ü" 1 325, No: 6,,başmakale). Erim, Nihat: Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Me­ tinleri (Cilt 1). Esen, Bülent Nuri: Anayasa Hukuku (Ankara 1 948). Ethem, Ruhi: Kırkharamiler Saltanatı (İstanbul 1 '.3381 922). Fethi: Muhaliflerin Esrarı (İstanbul 1 332). Fındıkoğlu, Z. Fahri: İçtimaiyat Dersleri (İkinci Cilt, Hu­ kuku Sosyolojisi, İstanbul 1 944). Fındıkoğlu, Z. Fahri: içtimaiyat (İstanbul 1 94 7). Gasçtovit, S.T. : Avrupa Zulm-ü Siyasasi (Ragıp Rıfkı ter­ cümesi) (İstanbul 1 333)� Goltz Paşa (Yon Der): Genç Türkiye'nin hezimeti ve im­ kanı itilası (H. Cevdet tercümesi) (İstanbul 1 333). Gökalp, Ziya: Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (İstanbul 1 9 1 8). Hakkı Behiç: Samimi Şikayetler (Semet-i Fünun 1 324 No: 295). Hamdullah Suphi: Beyanat (Ayın Tarihi 1 339, No: 3, s. 434). 120


Hasan Sadi: İttihat ve Terakkinin İflası (İstanbul 1 328). Hayatı Osmaniyeye bir nazar: (Dersaadet 1 324). Hazık Dr. : Din ve Hürriyet (İstanbul 1 327). Hediyei Hürriyet: (Dersaat 1 324). Hersekli Ali Rüştü: Bosna Hersek'i memaliki Osmaniye­ den tefrik ile Avusturya'ya satmak fikrinde bu­ lunanların vücubu telinini natık Bosna Hersek ahalisi namına meb'usan ve Ayaıı-ı Osmani Mec­ lislerine verilen layihadır (İstanbul 1 327). H. Cemal: Yeni Harp, Başımıza tekrar gelenler (İstanbul 1 332 Hukuku millet Nasıl gaspolunur? (Hukuku umumiye 1 324, No: 45). Hüseyin Hakkı: Meliili Tarihi, Sene 1 329 (Dersaadet 1 3291 3 3 1) Hüseyin Hakkı: lntibah-ı Tarihi (İstanbul 1 3 3 1 ). Hüseyin Hakkı: Payitahtımızı nasıl tehdit ettiler? (İstan­ bul 1 332). Hüseyin, Kazım: Rum Patriğine açık mektup (İstanbul 1 327). H. T. : Ahlakı Umumiyeye bir nazar (Serbesti l 324, No: 1 8) H.Z.: Bu gidiş iyi bir gidişe benzemiyor (İstanbul 1 908). İhsan Adli: Hürriyet (Dersaadet 1 330). İhsan Adli: Hailei Hürriyet; Mahmud Şevket Paşa, Hürri­ yet Kurbanları (Edirne 1 33 5). İlyas: Teşhir-i lzmihliil (İstanbul 1 326). İmbert, Paul: Osmanlı İmparatorluğu'nun teceddüdü (İs­ tanbul 1 329) (Hasan Ferhad ve Muallim Anjel tercümesi). İnkıliib-ı ahırın kadrini bilelim, biraz ciddi olalım: (Mizan 1 324), No: 4). ·

.

121


İsmail Hakkı: Kalbin Gözü (İstanbul 1 3 3 8). İstibdada avdet kabil midir?: (Vazife 1 327, No: 5). 1.T. : Anadolu ne istiyor? (Alemdar 1 9 1 9, No: 1 76- 1 576). İdealimizi muhafaza edelim: (Mizan 1 324, No: 4). İttihat ve Terakki Fırkası, 1 332 senesi Kongre Raporu (İs­ tanbul 1 332). İttihat ve Terakki Cemiyeti (332 senesi kongresi müzake­ ratı ile bu bapta yazılan makalfıtı muhtevi risale­ dir) (İstanbul 1 332). İvazof, Hasan Sabri: Neden bu hale kaldık? (İstanbul 1 325). Kamil Paşa 'nın Ayan Reisi Said Paşa 'ya cevapları: (Kons­ tantiniye 1 328). Kamil Paşa'nın Ayan Reisi Said Paşa'ya cevapları unvan­ lı risalesine reddiye (İstanbul 1 33 8). Karal, Enver Ziya: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi (Ankara 1 948). Kemal, Rıza: Ne kazandık? İstikbal ve Necat. (İstanbul 1 332). Kendimizi Toplayalım: (Mizan 1 324, No: 1 3). Kılıçzade Hakkı: Sahte softalığa ve dervişliğe ilanı harp {İçtihat 1 329, No: 58). Kilisli Rıfat: Hürriyet ve Tıbbiyeliler (Resimli Kitap 1 324, No: 1 ). Koçu, Reşat Ekrem: Osmanlı Muahedeleri ve kapitülasyon­ lar (İstanbul 1 934). Köprülüzade Mehmed Fuad: Esareti İktisadiye (Hak 1 324, No: 1 47). Kubalı, Hüseyin Nail: Türk Esas Teşkilat Hukuku Dersle­ ri (İstanbul 1 947-1 948 takrirleri). 1 22


Kuran, Ahmet Bedevi: İnkılap Tarihimiz ve Jön Türkler (İs­ tanbul 1 948). Külçe, Süleyman: Firzovik Toplantısı ve İkinci Meşruti­ yet (İzmir 1944). Leskovikli Mehmet Rauf: İttihat ve Terakki Cemiyeti ne i­ di? (İstanbul 1 327). Loewenstein, Kral: L' influence des ideologies Sur les Changements politiques (Bulletin des Sciences Sociales, Yol. V, No: 1 ). Lütfi, Fikri: Selanik'te bir konferans (İstanbul 1 326). Lütfi, Fikri: Ne olacak? (İfham 1 329, No: 86-270, başma­ kale). Lütfi, Fikri: Şark ve Garp ruhları (lfham 1 329, No: 88-272, başmakale). Lütfi, Fikri: Bizde efkar-ı umumiye var mıdır? (İkdam 1 329, 1 05-289 başmakale). Lütfi, Fikri: Anarşiye doğru {Tanzimat 1 9 1 1 No: 1 1 -34). Lütfi, Fikri: İrtica (Tanzimat 1 9 1 1 No: 30-53). Lütfi, Fikri: Avrupalılar bize inanmıyorlar (Tanzimat 1 9 1 l . No: 32-55). Lütfi, Fikri: Memleket uçuruma gidiyor. (Tanzimat 1 9 1 2, No: 3 6 1 ) . Lütfi, Fikri: Doktor mu, Operatör mü? (Tanzimat 1 9 1 2, No: 397). Lütfi, Fikri: Osmanlı Tarih-i Siyasisi (Cilt 1, 7. forma, İs­ tanbul 1 329). Lütfi, Fikri: Hatırat (Henüz elyazısıyla ve yayımlanmamış­ tır). M . : Terakkiye vusul çareleri (İkdam 1 324, No: 5733). 1 23


Mahmud Muhtar: Maziye bir nazar (İstanbul 134 1 ). Mahmud Sadık: Hal ve hakikate ait bazı malumat (İkdam 1 328, 5760). Mahmud Sadık: Bizde hiçbir şey yok, niçin yok? (İkdam 1 328, 5763). Mahmud Sadık: Felaketten ders alabilmenin adabından bahis (İkdam 1 328, No: 5766). Mahmud Sadık: Memleketi idare sanatı (İkdam l 328, No: 5768). Mahmud Sadık: Memleketi idare sanatından evvel kendi kendini idare �debilmek sanatı (İkdam 1 328, No: 5784). Mebusan Hatıraları: (İstanbul 1 324). Meclisi Mebusan' ın Küşadı, İydi Milli (İstanbul 1 324). M.D.: İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin fırıldakları yahut Tarihi Matem (İstanbul 1 328:. Mehmed Ali: Tehlike karşısında meslek (Prens Sabahat­ tin' in Türkiye Nasıl Kurtarılabilir? Broşürüne ! Önsöz). Mehmed Arif: Anadolu İnkılabı (İstanbul l 340). Mehmed Asaf: Vükela Kimler Olacak? (İstanbul 1 326). Mehmed, Asaf: Gitid ne oluyor? (İstanbul 1 340). M.E.: Niçin mağlup olduk? (İstanbul) Mehmed Galip: Netayicül Vukuat (İstanbul 1 327). Mehmed Memduh: Mir'atı Şüunat (İzmir 1 328). Mehmed Murad: Mücahedei Milliye (gurbet ve avdet devirleri) (Dersaadet 1 324). Mehmed Murad: Hürriyet vadisinde bir pençei istibdat (Dersaadet l 326). 1 24


Mehmed Murad: Enkaz-ı istibdat içinde züğürdün teselli­ si (Tab'ı evvel, Dersaadet 1 330). Mehmed Murad: Tatlı emeller, acı hakikatler (Tab' ı evvel, Dersaadet 1 3 30). . M. Natanyan: İnkılabı siyasiyeden sonra inkılabı iktisadi . (Hukuku Umumiye 1 324, No: 84). Mehmed Nuri: Ayanın Akbaba ile Dertleşmesi (İstanbul, tarihsiz). Mehmed Raif: Osmanlı İtalya, Trablus Garp Muharebesi. M. Rauf: Bir senelik inkılap. Ne yaptık? Ne yapmadık? (Resimli Kitap 1 325, No 1 O). M. Sadi: Felaketlerimizin esbabı (İkdam 1 328, No: 5730). M. Safa: Bütün İstanbullulara açık mektup (İstanbul 1 326). Mehmed Sedat: Yıldız esrarı (İstanbul 1 9 1 O). Mehmed Şeref: Bir devlet nasıl idare olunur (İstanbul 1 327). Mehmet Şükrü: İstibdat inkılap, ahlaki ve tarihi sözler (İs­ tanbul 1 324). Mehmed Tevfik: Rehber-i hakikat ve Ciddiyet (Dersaadet 1 326). Mevlanzade Rıfat: Hakkı Vatan yahut Tariki Mücahedede hakikat ketmedilmez (İstanbul 1 328). Meyus olmayalım: (Miıan 1 324, No: 41 ) . . Muammer: Adaleti ilahiye (İstıuıbul 1 326). Musa Kazım: (Kozan Mutasarrıf-ı Esbakı): Muhit-i İdare ve Siyasat (İstanbul 1 335). Musa Kazım (Şeyhülisliim): Külliyatı Şeyhülislam Musa Kazım ( 1 3 36). Muslihiddin Adil: Nereye gidiyoruz? (Tarik 1 9 1 9, No: 42, baş makale) 125


Mustafa Hasib: lnkıJab-ı Fikri (İstanbul 1 330). Mustafa Zihni (Babanzade): Tesvii Mezuniyet (İstanbul 1 324). Namık Ekrem: Lahika (Dersaadet 1 326). Necmi Raci: Neler çektik? (İstanbul 1 326). Ne düşünüyorduk, ne çıktı? (Serbesti 1 324, No: 4). Ne için bizde ticaret hevesi yok mu? (Hukuku Umumiye 1 324, No: 5 5 ). Ne yapmalıyız, ne haldeyiz? (Saika 1 3 24, No: l ). Nüzhet Sabit: Yeni bir alameti sükfıt, softalara hücum (Ta­ kip ve Tenkit No: 1 , 6 Mart 1 3 34). Oğuz Arslan: İttihat ve Terakki mabedi (İstanbul 1 332). Okandan, Recai G.: Amme Hukukumuzun Anahatları (İs­ tanbul 1 959). Ortadaki gaflet: (Mizan 1 324, no: 64). Osmanlı gençlerinin saadetleri ne cihettedir? (Serbesti No: 1 2). Ömer Faruk (Bafralı): Necm-i Hürriyet (Dersaadet 1 324). Ömer Tarhan: Ticaret ve Nasib (İstanbul). Özdemir: Gençlerimize (Hikmet 1 328, No: 1 0-27) . Parvüs: Türkiye'nin esareti (Bilgi Mecmuası, 1 329). Peyami Safa: Türk inkıliibına bakışlar {İstanbul 1 938, İkinci baskı 1 959). R. Nüzhet: Uyanalım (İstanbul 1 327). Ragıp Rıfkı: Mağlup milletler nasıl yükselir? Vatana hiz­ met etmeye hazırlan. (İstanbul 1 330). Raif Necdet: Ruh-u İnkıliip (Resimli Kitap, 1 325, No: 1 O). Recaizade Ekrem: Maziyi elime dair (Tercümanı Hakikat 23 Temmuz 1 908). 1 26


Refi Cevad: Anadolu'dan istemeye yüz kaldı mı? (Alem­ dar 1 9 1 9, No: l 64- 1 564). Rıza Nur Dr. : Servet-i şahane ve hakk-ı millet (Dersaadet 1 324). Rıza Nur Dr. : Türk Tarihi, Cild III. (İstanbul 1 925-1 343). Rıza Nur Dr. : Hürriyet ve itilafnasıl doğdu nasıl öldü? (İs­ tanbul, 1 324). Rıza Süleyman: Harbi Umumide Türkiye, I . Kitap: Ölüm Yolunda (İstanbul 1 33 5). Rizof: Türkiye nasıl teceddüt edebilir? (lstanbul 1 335). Ruso, Nesim: Tarihçeyi inkılap (İttihat 10 Temmuz 1 325). Rüya mı, Hakikat mı? : (Sabah 1 324, No: 6769, başkamale). Sabahattin, (Prens Mehmet): Teşebbüsü şahsi ve adem-i merkeziyet hakkında ikinci bir izah (İstanbul 1 324) Sabahattin, (Prens Mehmed): Sultanzade Sabahattin Be­ yefendi 'nin ulemayı kirama hitaben açık mektup­ ları (Osmanlı, 1 325, No. 33) Sabahattin, (Prens Mehmed): Mesleğimiz hakkında üçün­ cü ve son bir izah (İstanbul 1 327) Sabahattin, (Prens Mehmed): Türkiye nasıl kurtulabilir? (İstanbul 1 334) Said Paşa'nın Hatıratı: (Dersaadet 1 328, Cilt il) Said Paşa: Elyevm Ayan Reisi bulunan Sadrı esbak Said Paşa'nın Ferid Paşa Sadarette iken müşarüniley­ he yazdığı tezkirei resmiye (Dersaadet) Said: Hürriyet-i hakikiyenin vasiyetnamesi (İstanbul 1 327) Said Halim (Paşa, Mehmed): Buhranlarımız (İstanbul 1 327) 127


Said Halim (Paşa, Mehmed): Buhranı İçtimaimiz (İstan­ bul 1 332). Safaeddin Kamil: Miralay Sadık Bey ve Yeni Çıkan Fırka Münasebetiyle (İstanbul 1 329) Satvet Lütfi: Muktatifin Birkaç Sözü (Prens Sabahattin'in "Mesleğimiz Hakkında Üçüncü Bir İzah" broşü­ rüne mukaddime) Selanikli Faik: Tarihçei hürriyet ve padişahın efkarı (İs­ tanbul 1 324) Selanikli Şemsettin: Makedonya, Tarihçe-i Devr-i İnkılap (İstanbul 1 324) Selanikli, Tevfik: İtidal mi şiddet mi lazım? (Sabah l 324 ). No: 6776) Selanikli, Tevfik: Adapazarı'nda küçük bir seyahat (Sabah 1 324) Selanikli, Tevfik: Musavver ıslahat-ı Osmaniye tarihi (Se­ lanik 1 3 26) Siyaset-Atalet: (Şurayı Ümmet 1 324, No: 62) Süleyman, Nazif: Sulh-ü Müsellah (Resimli Kitap 1 325, No: 1 0) Süleyman Şükrü: İntıhabı Millet, yine aldanmayahm te­ mel çürüktür. Şark Filozofu: 1ttihad ve Terakki Cemiyeti ne yaptı? (İs­ tanbul 1 328) Şerif (Paşa): Ahvali hazıra (İstanbul 1 330) Şeyhülislam Esbak Cemaleddin Efendi Merhumun 1 330 Senesinde Mısır'da Takrir Eylediği Hatıratı Siya­ siyesi (Dersaadet 1 33 6) Şimdiye Kadar Ne Yaptık?: (Serbesti 1 334, No: 1 00) 1 28


Tarhan: Milli tecrübelt'.rden çıkarılmış ameli siyaset (İs­ ·tanbul 1 330) Tevfik Fikret: Doksan Beşe Doğru (Vazife 1 327, No: 7) Tunalı Hilmi: Nankör müyüz? (Tercümanı Hakikat, 26 Temmuz 1 908) Tunaya, Tarık Z.: Müessese Teorisinde fikir unsuru ve hu. · susiyetleri (İstaJJ.bul 1 94 7) Tunaya, Tarık Z.: Müessese Teorisinde Fikir, Şahıs, Kuv­ vet unsurları arasındaki mün.asebetler ve içi eşme ameliyesi. (İstanbul 1 94 7) Tunaya, Tarik Z.: Müessese Teorisinde Fikir unsurunun am­ me ve devletler hukuku sahasındaki rolü (İstan­ bul 1 947) Tunaya, Tarık Z.: Zulmetten Nura (Vatan, 7 Mart 1 950) Tunaya, Tank Z.: Siyaset yapmak(Vatan, 22 Ağustos 1 950) Tunaya, Tarık · z . : Vatandaşın Saltanatı (Vatan, 22 Ekim 1 950) Tunaya, Tarık Z.: . Hürriyetin ilanı (Vatan, 23 Temmuz 1 949) Tunaya, Tarık Z.: İkinci Meşrutiyet (Vatan, 23 Temmuz 1.950) Tunaya, Tarık Z . : Romantik Milletler (Vatan, 10 Haziran ı 949) · Tunaya, Tarık Z.: Rençber ye Memur (Vatan, 5 Mayıs 1 949) Tunaya, Tarık Z.: Memurculuk (Vatan, 26 Nisan 1 949) Tunaya, Tarık Z . : Hürriyet ve İtilaf Fırkası (Vatan, 1 6 Ocak 1 95 1 ) Tumıya, Tarık Z.: Muhalefetin Lüzumu (Vatan, 1 l Eylül 1 949). Tunaya, Tarık Z . : Muhalefetin Teşekkülü (Vatan, 6 Eylül 1 950) .·

1 29

.


Tunaya, Tarık Z . : Muhalefetin ·zayıf tarafı (Vatan, 23 Şubat 1 950) Tunaya, Tarık Z.: İktidarın Terki (Vatan, 26 Mayıs 1 950) Tunaya, Tarık Z.: Lütfi Fikri Bey (Vatan, 1 8 Haziran l 950) Tunaya, TarıkZ . : Meşrutiyette Muhalefetler (Vatan, 2 1 Ocak 1 95 1 ) Tunaya, Tarık Z.: Meşrutiyette Kavgalı Meclis Müzakere­ leri (Vatan, 1 6 Ocak 1 95 1 ) Tunaya, Tarık Z.: Muhalefetin Birleşmesi (Cumhuriyet, 26 Mart 1 954) Tunaya, Tarık Z;: Türkiye Tarihinde Seçimler (Cumhuri­ yet, 1 Nisan 1 954) Tunaya, Tarık Z.: Türkiye Tarihinde İktidarlar (Cumhuri­ yet, 7 Mart 1 954) Tunaya, Tarık Z.: Parti Grubu Hakimiyeti (Cumhuriyet, 2 1 Aralık 1 955) Tunaya, Tarık Z.: Türkiye'de Siyasi Partiler (İstanbul 1 952) Türkgeldi, Ali: Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin tarihi (Ankara 1 948) Uman, Osman Nuri: Esasiye Hukuku (Ankara 1 934) Uşaki Zade Halid Ziya: İtidal (Sabah, 1 324, No: 6769 Uşaki Zade Halid Ziya: Hattı Hareket (Sabah 1 324, No:

6776) Uşaki Zade Halid Ziya: Esası Islahat (Sabah 1 324, No:

6777) Uşaki Zade Halid Ziya: Sirayet-i taklid (Sabah 1 324, No:

6789) Uşaki Zade Halid Ziya: Şerefi Meşrutiyet (Sabah 1 324, No:

6893). 1 30


Uykudan Uyanma Meselesi: (Şurayı Ümmet l 324, No: 5 1 1 40) Vambery: Osmanlı izmihlalinin hikmeti (İçtihad ı 33 8), No: 5 1 ) Vicdani: İşler niçin yavaş gidiyor? (Serbesti 1 324, No: 4) Yahya- Sılavi : Gel Keyfim Gel, Davul Zurna (İstanbul 1 326) Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)) Muhasebei edebiye (Şiir ve Tefekkür l 325, No: l ) Yalçın, Hüseyin Cahit: Meşrutiyet Hatıraları (Fikir Hare­ ketleri) Yunus Nadi: İhtilal ve İnkılabı Osmani (İstanbul l 325) Zühdü: Yadigarı muhtasar tarih-i Meşrutiyeti Osmaniye (İstanbul 1 328)

131



il- PERİ YODİ K YAYINLAR l - Resmi yayınlar: Düstur (İkinci Tertip) Meclisi Mebusan Zabit Ceridesi Meclisi Ayan Zabit Ceridesi Takvimi Vekayi 2- Salname ve Dergiler: Asie Française Ayın Tarihi ( 1 339) Beyanülhak Bilgi Mecmuası ( 1 329) Çiftçiler Derneği ( 1 3 3 5 ) Edebiyatı Umumiye Mecmuası Genç Kalemler ( l 32i) Fikir Hareketleri İçtihat ( l 904- l 9 ı 9) İslam Mecmuası ( l 3 30) İstanbul Mecmuası ( 1 943) İş ( 1 934, 1 93 9, 1 944) İştirak ( l 326)

Jin Livai İslam Mahfel Mekatip ve Medaris Mesleki İçtimai Milli Nevsal ( 1 328, 1 340, 1 34 1 ) 133


Nevsali Milli ( 1 325) Nevsali Osmani Salnamesi ( 1 326- 1 327) Resimli Kitap ( 1 325) Salnamei Servetifünun ( 1 326, 1 327, 1 328, 1 329) Sayü Tetebbu Sebilürreşad ( 1 329- 1 33 5 ) Sıratı Müstakim ( 1 324- 1 328) Şiir ve Tefekkür Türk Yurdu ( 1 327- 1 334) Yeni Mecmua 3- Gazeteler: Akvam Alemdar Anadolu Çantası Aksi Sada yahut Anadolu Sesleri (Samsun 1 324) Beşeriyet Genç Türk Hadisat Hak Hasbihal Hikmet Hür Memleket Hürriyet İdrak İflıam 1 34


İkbali Millet İkdam İnsaniyet İntibahı Efkar İtidal İtimat İttihat ve Terakki Kadıköy Mahşer Medeniyet Meslek Mesuliyet Minber Mizan Muzaffer Mütevakkıt Müjde Müşterek Gazete Necat Niri Hakikat Sabah Sadayı Hak Saika Serbesti Siperi Saika Siperi Saika Hürriyet Söz Şark

1 35


Şark v e Kürdistan Şikayet Şule Şurayı Ümmet Takibi İstikbal Tanin Tarik Tazminat Teminat Tercümanı Hakikat Tesisat Turan Türkiye Vazife Volkan Yeni Gazete

136



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.