Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Haziran 1998
ERMENİ MESELESİ il
Ord. Prof. Dr. YUSUF
HİKMET BAYUR
Cumhurlyef
GAZETESİNİN OKURLARINA ARMAGANIDIR.
İÇİNDEKİLER VI. RUS BASKISI ÜZERİNE ISLAHAT İŞİNİN ALDIGI DURUM VE OSMANLI HÜKÜMETİNİN
İNGİLTERE İLE YENİDEN BAGLAŞMAK İSTEMESİ .......... . . . . . . . . . . .. . ... . .7-1 3 .
.
VII. ALMANYA'NIN RUSYA'YA VERDİGİ KARŞILIK VE DOGU İLLERİNDE YAPILACAK MÜZAKERELERE OSMANLI DEVLETİ'NİN KARIŞTIRILMASI SORUNU . . . ........ . 1 3- 23. Osmanlı hükümetinin İngiltere ile yeniden bağlaşmak iste mesi 1 7. - Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesi 2 1 . VIII. RUS ISLAHAT TASARISI VE ONUN
ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALAR . . . . . . . ..2 3-6 2 .
Rus tasarısı 24. - Rus tasarısının tepkileri 28. - Osmanlı kar şı tasarısı 38. Yeniköy Konferansı ve Alman-Rus karşıtlı ğı 4 1 . - Bir Ermeni görüşü 44. - Alman, Avusturya ve İtal yan görüşmeleri 48. - Doğu Anadolu hakkındaki tartışma ların gelişmesi ve Yeniköy Konferansı'nın sonuçsuz dağıl ması 54. - Ermeni Patrikhanesi'nin Osmanlı hükümetine karşı bir saygısızlığı 6 1 . -
IX. YENİKÖY KONFERANSI DAGILDIKTAN SONRAKİ DURUM VE ALMAN - RUS GÖRÜŞMELERİ VE ANLAŞMASI . . . . 6 2-83 .
.
.
.
Bazı olaylar 6 2 .- Osmanlı hükümetinin askerlik hakkında 5
bir karan 63.- Baz.ı büyük devletlerin düşünceleri 64.- İn saniyet perdesi 65.- Ermeni meselesi üzerinde Alman-Rus görüşmeleri 67.- Ermeni patrikinin büyük devletlere baş vurması 68. - Osmanlı Asyası'nın paylaşılması düşüncesi nin gelişmesi 69.- Ermenilerle münasebetler 82. X.RUS YA'NIN ALMAN YA VE ÖBÜR BÜ Y ÜK DEVLETLERE DAYANARAK OSMANLI' YA BASKIDA BULUNMASI ................83-106. Yeni Alman-Rus ve Osmanlı tasarıları 86.- Büyük devlet lerin Rus istekleri lehinde baskıları 97.- Türkler aleyhinde ki propagandalar 99.- Yeni baskılar ve bir anlaşmaya varıl ması 100. XI.DOGU VE KUZEY DOGU ANADOLU ÜZERİNDE OSMANLI - RUS ANLAŞMASI ........................ 106 -118. XII.OSMANLI - RUS ANLAŞMASINDAN SONRAKİ OLAY LAR ............... .119-131 Osmanlı hükümetinin bazı gayretleri 119.- Osmanlı ricali nin işi anlayış tarzı 121.-0smanlı -Rus anlaşmasından son ra sadrazamın Bogos Nubar Paşa ile mektuplaşması ve bu son kimsenin demeçleri 123.- Osmanlı - Rus anlaşmasından sonra Rusya'ya yapılan dostluk ve bağlaşma önerileri 125. Genel müfettişler 128. XIII.OSMANLI -RUS ANLAŞMASINDAN SONRAKİ BİTLİS OLAY I ..........................131 -134 6
VI. RUS BASKISI ÜZERİNE ISLAHAT İŞİNİN AL DIGI DURUM VE OSMANLI HÜKÜMETİNİN İNGİL TERE İLE YENİDEN BAGLAŞMAK İSTEMESİ Rusya'nın 26 ve 27 Mayıs' ta Fransa ve İngiltere' ye bir nota ile başvurarak ıslahat işinin İstanbul'daki üç büyükel çi arasında görüşülmesini istediğini daha yukarıda görmüş tük. İşbu Rus dileğini öğrenmiş olan Alman hükümeti 4 ve 5 Haziran'da Fransa ve İngiltere' ye başvurup Osmanlı ül kesinde veya Doğu ve Kuzey Anadolu'da yapılacak olan ıs lahatın bir kaç büyük devletin değil bütün büyük devletle rin işi olduğunu ileri sürer(l 1 0). Bu baş vurma üzerine Rus hükümeti bir genelge ile bü yük devletlere başvurur ve şunları der(l 1 1 ): "Türkiye'deki Ermenilerin durumu, onların oturdukla rı bölgelerin yatıştırılması için yapılması gereken ıslahatın incelenmesi işinin çabuklaştırılmasını gerektirmektedir. Oralarda düzen ve baysallığın inancalanmasında Rusya her hangi başka bir büyük devletten daha çok ilgilidir: Hem komşuluğu hem de kendi sınırlaniçinde ve hele Kafkasya'da birçok Ermeni' nin bulunması dolayısıyla: "Çar hükümeti yersel gereklikleri daha iyi görüp anla yabilecek bir durumda bulunan İstanbul'daki büyükelçilere bu iş üzerine görüşme ödevinin verilmesini ileri sürer." Rus hükümeti, d urumunu bilhassa Almanya' ya karşı açıkça belirtmek amacıyla bu genelgeyi yollamakla birlik te, daha önceden Fransa ve İngiltere ile anlaşıp onlarla tek
( 1 1 0) F. B., C. VII, b. 30-3 1 ve1 B., C.X, K. 1, b. 501. ( 1 1 1) Bk. 1 . B., C.X, K . 1, b. 505; F.B., C. VII, b. 45ve A.B.C, 38 b. 15331 (8 Haziran 1 913).
7
cephe kurmak isteğindedir; dolayısıyla 9 Haziran'da İstan bul'daki Rus Büyükelçisi Giers oradaki Fransız ve İngiliz büyükelçileriyle bir toplantı yapar. Burada Ruslarca (Rus baştercümanı Mandelstam'ca) hazırlanmış olan bir ıslahat tasarısının üç büyükelçinin işyarlannın bulunacağı bir ko misyonda incelenmesine karar verilir(l 12). Böylelikle İstanbul'da görüşmelere girişildiği sırada Ermenilerin, Osmanlı Devleti'nin ve büyük devletlerin du rumunu ve bunlardan bazılarının iştiha ve ihtiraslarını gös termesi dolayısıyla İstanbul'daki Alman Büyükelçisi Van genhaym'ın 10 Haziran 1913 tarihli raporu aşağıya konul muştur( l 13). "Türk Devleti'nde Ermenilerin durumunun fevkalade iyi olduğunu hiç kimse iddia edemez, fakat öte yandan da Türkiye'nin öbür sakinlerinin ve bilhassa Türklerin, Erme nilerden daha iyi bir durumda olduğunu, yahutda Ermeni lerin durumunun Türk tarihinin herhangi başka bir zama nındakinden daha fena olduğunu da hemen hemen hiç kim se ispat edemeyecektir.Şu muhakkaktır ki şimdiki Türk hü kümeti, Ermeniler için bir şey yapmak zaruretine tamamen kani ve devletin muhtelif kısımfannı birbirinden ayırmak tehlikesine düşmeden Ermeni emellerini elinden geldiği ka dar yerine getirmeye hazırdır. Ermeniler, Türkiye 'de bugün, Rusya 'da Yahudilerin, Lehli/erin ve Finlerin bulundukları duruma nispeten daha _iyi bir durumda bulunuyorlar(J l 4). Buna rağmen, bugün en cezri (etkin) vasıtalarla çalışan bir propaganda, dünyanın her tarafında, Ermenilerin çektikle-
(1 12) F.B., C. VII, b. SS. ( 1 13) Al. B., C. 38, b. 15334. ( 1 14) İşaret bizimdir.
8
ri azapların günden güne fazlalaştığı ve bugün, Avrupa'nın müdahalesini elzem kılacak bir yüksek noktaya eriştiği in tibamı uyandırmaya uğraşmaktadır.Birtakım Ermeni mu rahhasları, tazallum ederek (sızlanarak), Avrupa başkentle rini dolaşmaktadırlar; burada da, Türk eyaletlerinden gelen Ermeni şikayetlerini toplayan, sonra bunları ustalıkla yazıl mış bültenler şeklinde dünyaya yayan bir büro kurulmuştur. İmparatorluk büyükelçiliğine (Alman) önceleri, bu gibi ba sılmış şikayetler haftada bir defa gelirdi.Halbuki şimdi bun lardan gündebir yahut iki defa alıyorum.Ermeni olmayan kaynaklardan gelen haberler, Türklerin taşkınlıklarının ço ğaldığına dair hiçbir bilgi vermediği halde, 'agitation'un sistematik (yapılan gürültünün düzenli) bir tarzda fazlalaş tığı açıkça görülmektedir.Ermeni "agitation'unun sebeple ri oldukça açık ve meydandadır. Avrupa Türkiyesi'ndeki Hıristiyan ırklar Türk boyunduruğundan kurtuldular. Şim di artık Küçük Asya Hıristiyanlan da kurtulmak istiyorlar. Bilhassa Ermenilerin, anlan kurtarmak için kılıca sarılacak bir kardeş ittifakları yoktur.(Rum, Bulgar ve Sırplar gibi ba ğımsız devlet halinde Ermeniler yoktur anlamında). Onun için onların ümit leri büyük devletlerin iyi niyetine bağlıdır.Ermenilerin fik rince, kabinelerin Avrupa Türkiyesi'nin tasfiyesi ve Asya Türkiyesi'nin geleceği ile meşgul oldukları böyle bir zama nı kullanmadan (ondan faydalanmadan) geçirmek caiz de ğildir. Ermeniler makul olsalardı, bugünkü şartlar içinde, mukadderatlarının düzeltilmesi hususunda devletlerle Tür kiye arasında bir anlaşma kolay olurdu.Fakat Ermenilerin talepleri, Türkiye'nin kendi varlığını tehlikeye düşürmeden verebileceği şeyleri ziyadesiyle aşmaktadır. Ermeni talep9
!erinin yükselmesine sebep olan devlet, Rusya'dır. Kato ikos' un, buradaki Ermeni patriğinin ve Ermeni mıntıkasın da çalışan hesapsız ajanların yardımı ve büyük para meb lağlarının sarfı ile Rusya, yıllardan beri Ermenilerin mem nunsuzluklarını tahrik etmektedir. O, Doğu Anadolu'da yol ve demiryolu yapılmasına mani olmaktadır. Halbuki yol ve demiryolu olmadan Türk hükümeti Kürtlerle Ermeniler ara sında sükuneti tesis edemez. Hatta Rusya, Ermenilerden başka Kürtlere de, Ermenilerin sırtında eşkiya hayatlarını idame ettirsinler diye, para ve silahla yardım etmektedir. Bu radaki Ermeni merkez komitesi, Rus büyükelçiliğinden pa ra ve tavsiyeler almaktadır. Rusya için Ermeni hareketi, öy le bir vasıtadır ki, Rusya bununla Asya Türkiyesi' ni daimi bir heyecan halinde ve zamanı gelince alakalı komşu dev let sıfatıyla müdahale hakkını iddia etmesini mümkün kıla cak bir durumda tutmaktadtr. Rusya, Ermeni meselesinin yardımıyla İstanbul yolunu açık tutmak istiyor. Bu onun için günü gelince Boğazlan açacak olan anahtardır. Boğaz larla Ermeni meselesi, Rusya için birbirine bağlıdır ve şu nu kat' i olarak kabul edebiliriz ki, Petersburg'da Ermenile rin haline dair şikayet yükselince, hemen arkasından İstan bul istikametinde bir hareket beklenebilir. Onun için ben, Rusya' nın şimdiki hareketini, bu devletin Balkan blokunun suya düşmesi yüzünden Avrupa'da kaybettiği prestiji, Kü çük Asya'da yeniden elde etmek arzusuyla izah eden bir çok meslektaşımın fikrine iştirak edemeyeceğim. Herhalde burada, Rus siyasetinin, ani bir kalkınması değil, büyük üs lupta dikkatle hazırlanmış bir hareketin sonu bahse mevzu dur. Balkan devletleri daha müştereken zafer bayramları kutlamakta iken Ruslar Ermenileri ısrarla işliyorlardı.
10
"İstanbul üzerine Rus 'taarruzları' gittikçe daha sıkla şarak tekerrür etmektedir.Sonuncusu, Bay Çarikof 'un(115) ' Avusturya ile birlikte muvaffakiyetsizliğe uğrattığımız te şebbüsü olmuştur. Bunun üzerine Bay Çarikof azledildi. Bay Von Giers, selefinin planını geniş bir şekilde yeniden ele aldı ve iki yıl önce deniz yoluyla başarılamamış olan işe kara yoluyla teşebbüs etti (116). "Onun içindir ki, Petersburg kabinesinden gelen ilha mı ne kadar ciddiye alırsak o kadar yeri vardır.Rusya'ya ha reket serbestliği verildiği takdirde, o zaman konferans için hazırladığı, oldukça zararsız programdan büyük bir hareket çıkabilir, bu da Türkiye'nin parçalanmasına götürebilir. Er meniler, Bay von Giers'in elinde, meslektaşları (İstanbul'da ki öbür büyükelçiler) üzerinde yapacağı baskı için kuvvet li bir vasıtadır. Müzakereler ilerlemezse, Rusya'nın bir işa reti üzerine her tarafta karışıklıklar patlayabilir.Bu karışık lıklar da konferansın neticesi üzerinde tesirsiz kalamaz. Rus hududunda vukua gelecek ilk katliam, yürümek için (Rus ordusunun yürümesi için) bahane olabilir. "Bununla beraber Marki Pallaviçini'nin Türkiye'nin taksimi, Üçlü Anlaşma (İngiltere, Fransa, Rusya) tarafından kararlaştırıldığı ve Türk dramının son perdesi yakında baş layacağı yollu fikirlerine iştirak edemeyeceğim.Rusya ile Fransa'nın Türkiye işini sonuna getirmek istedikleri vakıa burada oldukça açık bir şekilde hissedilmektedir.Daha dün, ( 1 1 5) lstanbul'daki Rus Büyükelçisi Çarikofun Boğazların yalnız Rus sa vaş gemilerine açılması ve onlara bitişik topraklan korumak hakkının da bu dev lete tanınması için yaptığı teşebbüs anılıyor (Bk bu eser, C il, K 1, s, 133- 170 ), ( 1 1 6) Yani Boğazlan Rus savaş gemilerine ve yalnız onlara açtıramayınca Doğu ve Kuzey Anadolu'ya şu veya bu biçimde egemen olup İstanbul ve Boğaz lara yaklaşmak teşebbüsü.
11
Bay von Giers, ekselansınızdan, her iki tarafın menfaat alanlarının kesin bir şekilde sınırlandırılması için Rus hü kümeti ile tema� buyurmanız hususundaki ricasını tekrar et ti.Onun fikrince bunun zamanı artık gelmiştir.Bay Bom par da, araziye ait menfaatlerimizin ayrılması hususunda aramızda anlaşmamızın arzuya şayan olduğu fikrini ileri sürmüştür. Demek ki Rusya ile Fransa, Küçük Asya'yı bi zimle çekişmeden parçalamak istiyorlar.Bu iki devletin ka ranlık emellerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine, Erme ni meselesi hakkında konferansın bir miras paylaşması mu hakemesine kalb olup olmayacağına gelince, bu yalnız Fran sa ile Rusya'ya değil, fakat evvel emirde İngiltere'ye bağlı bir keyfiyettir.Üçlü Anlaşma dayanışmalı bir şekilde hare ket ederse, Almanya Türkiye'yi muhafaza etmek arzusuy la, Adalar meselesinde olduğu gibi, aşağı yukarı yalnız ka lacaktır.O, müttefiklerinin yardımını ancak mahdut mikyas ta umabilir. Bu, görüşüne göre, Avusturyalı meslektaşımın da nokta -i nazarıdır.Almanya, yalnız başına Türkiye'yi kur taramaz. Son aylarda buradan İngiliz politikasını takip et mek fırsatını buldum; bu müşahedelerim doğru ise, san mam ki İngiltere, Rusya ile Fransa'ya Türkiye işinde hare ket serbestliği versin.İngiltere, lran'da edindiği tecrübeler den sonra, faydalan daha ziyade Rus tarafında olan bir müş terek işe, Rusya ile birlikte girişmek istemez. İngiltere, Al manya'nın taksimde dışarda kalmak istemesi imkanını he saba katmak zorundadır.lngiltere'nin son zamanlarda yap tığı şeylerden anlaşılıyor ki, o, isteyerek değil, zaruret kar şısında Türkiye'nin muhafazasına çalışacaktır ve bu mak satla Almanya'ya bir dereceye kadar yanaşmaya teşebüs et miştir.Eğer İngiltere, Doğu Anadolu'nun Rusya'ya terkini 12
ciddi olarak derpiş ederse, Türkiye'ye Ermenistan için ısla hatçılar göndermeye karar vermesi pek muhtemel değildir. "Onun için, ekselansınızın muvafakati kaydıyla, ya kında vuku bulacak olan büyükelçiler konferansında duru mumu bu görüşe uydurmak istiyorum.İngiltere, ihtimal ki, müfrit (aşın) Rus taleplerine Almanya'nın karşı gelmesini isteyecektir; maksadı, bu işi kendi üzerine almamaktır.Ta bii, 'ateşten kestaneleri' sırf İngiltere için çıkarmamız bir hata olur.Ben, İngiltere'nin müfrit Rus taleplerine adım uy durduğu tebeyyün etmediği (ortaya çıkmadığı) müddetçe, ihtiyatlı bir tarzda İngiltere'nin gerisinde duracağım.İngil tere, Türkiye'nin parçalanmasını istiyorsa, bize mirastan payımızı resmen istemekten başka bir şey kalmaz. "Şimdilik -İngiltere'yi Türkiye'nin muhafazasını ilgi li kılmak için - şimdiye kadar yapıldığı gibi mirasın muay yen parçalarına, açık vakıalarla işaret etmek kifayet eder fikrindeyim." Bu rapor o devirde Almanya'nın bilhassa İngiltere'yi Fransa ve Rusya aleyhine kullanmak istediğini gösterir.Bu nunla birlikte o daha bir müddet Osmanlı'yı destekleyecektir. VII.ALMAN YA'NIN RUSYA' YA VERDİGİ KARŞILIK VE DOGU İLLERİNDE YAPILACAK MÜZAKERELERE OSMANLI DEVLETİ'NİN KARIŞTIRILMASI SORUNU Rus hükümetinin ıslahat için İstanbul'da görüşmelere başlanılması yolunda yaptığı önermeye Almanya ve Avus turya, bu işe Osmanlı hükümetir..in de karışması gerektiği yolunda karşılık verirler.Rusya ise bunu beğenmez ve bu 13
na karşı durum alır; bu, iş üzerinde Petersburg Almap.. Bü yükelçisi Purtales' in raporu aşağıy� konulmuşttir. Rusya bu yolda İngiltere ve Fransa'ya da bildiride bulunmuştur(117). Purtales'in raporu şöyledir(l 18): "Dün Bay Sazanof 'la olan konuşmamda, Ermeni me selesine de temas edildi. İmparatorluk hükümeti (Alman hükümeti) İstanbul'da girişilmesi melhuz (olabilecek) hare ketlere iştirake hazır olduğunu bildirdiğinden dolayı nazır memnunluğunu bildirdi; fakat Bab-ı Ali'nin yapılacak ısla hata dair müzakerelere iştiraki hususunda ekselansımızca iz har edilen arzuya itirazlarda bulundu. "Bu münasebetle Bay Sazanof, ıslahat işinin Türkiye aleyhine tevcih edilmesini hiç istemediğini, aksine, ıslaha tın, Türkiye hükümetinin muvafakati ve bunun ile işbirliği halinde yapılması gerektiğini ileri sürdü. Fakat şimdiye ka dar elde edilmiş tecrübelere binaen Türkiye'nin büyükelçi ler konferansına iştirakinin müzakereleri sürüncemeye dök mesinden ve görülecek işe fena tesir etmesinden korktuğu nu bildirdi. Nazırın fikrine göre, önce devletler, yapılacak ıslahat hakkında aralarında uyuşmalı, ancak ondan sonra, müzakerelerinin neticelerini Bab-ı Ali'ye bildirmelidirler. Mesele, müessir ıslahat istemek ve bunların tatbikini Avru pa'nın kontrolü altına kvymaktır. Bu da Türkiye'nin kendi menfaatine uygundur. "Belli ki Bay Sazanof, Rusya'nın bu ıslahat tekliflerin de hiç "arriere pensee"siz(l 19) hareket ettiğine beni inan dırmaya ehemmiyet veriyordu. Onca, Ermeniler ne İslavdır( 1 17) F.B., C. Vll, I>. 86 ve 1(}2 ( 1 1 ve 12 Haziran 1913 ) ve l.B., C. X, K.I, b. 5 07 ve 5 09. ( 1 1 8) Al. B., C. 3 8, b. 15335 (12 Haziran 1913 ). ( 1 19) Gizli düşünceler beslemeyerek. 14
lar ne de Ruslarla aynı mezheptendirler; Makedonya ıslaha tında mühim bir rol oynamış olan hissi amil, nazırın sözle rine bakılırsa, burada mevzubahis değildir. Rusya, sırf, hemhudud bir devlet ve idaresi altında pek çok Ermeni tebası bulunmak itibarıyla, Ermeni vilayetlerin de sükUn ve nizamın hakim olması ile gerçekten ilgilidir. Rusya, o sahalarda Türkiye'nin aleyhine olarak yayılmayı düşünmemektedir; aksine Türkiye'nin bugünkü ülkeleri ile olduğu gibi kalmasını ve kuvvet bulmasını samimi olarak temenni etmektedir." İngiliz hükümeti de Bab-ı Ali'nin görüşmelere karıştı rılmasını istemeyen Rus hükümetine karşı bir durum alır ve dolayısıyla bu işde Alman görüşünü destekler. Grey, Peters burg'daki İngiliz Büyükelçisi Bukanan'a şu yolda bir tel çe ker(120). "Alman ve Avusturya önermesini (Bab-ı Ali'nin görüş melere katılması yönünü) yalnızca reddedemeyiz; herhalde görüşmelerin bir evresinde Türkiye ile konuşmak gereke cektir. -Bence şu yol tutulmalıdır: Islahat için görüşmeler ya pılacağı Bab-ı Ali'ye bildirilmeli, ondan daha önce hazır lanmış olması gereken bir ıslahat tasarısı istenilmeli ve ona denilmeli ki büyükelçiler bütün sorunu inceledikten sonra bu iş üzerinde kendisiyle de konuşacaklardır." Sazanof, Grey'in bu önermesine karşı bir durum alır ve der ki(121): "Görüşmeler için temel olacak olan 1895 tasarısıdır, bunda ne gibi değişiklikler yapılacağı büyük devletler ara sında bir anlaşmaya varılınca bu Bab-ı Ali'ye bildirilir, o( 1 20) l.B., C.X, K.l, b. 508 ( 1 3 Haziran 1 9 1 3). ( 121) l.B., C.X, K.l, b. 510ve 511 (15 ve 16 Haziran 1913).
15
nun düşüncesi sorulur ve görüşmelerde bulunması istenilir. Biz Bab-ı Ali'yi alçaltmak istemiyoruz, biz ıslahatı Osman lı bütünlüğünü korumak için tek yol olarak görüyoruz. Bu biçimde davranmayı öne sürmekteki amacımız işi çabuk görmektir, çünkü durum gecikmelere dayanamayacak ka dar ağırdır. Ermenilerin durumu çok gergindir ve onları ıs lahatın gerçekten yapılacağına inandırmak gerekir; eğer Bab-ı Ali ile tartışmalara başlanırsa ıslahat işinin Türklere bırakıldığı zannı uyanır. Almanya'ya güvenim yoktur; o, bu işte Rusya'nın önayak olmasına kızmıştır ve çok mümkün dür ki Türk tasarısını beğensin; bu yola girerse büyük dev letler arasında ayrılık baş gösterir. Rusya, Osmanlı ülkesini kesimlere (secteurs) ayırmak düşüncesinde değildir, ancak Rus sınırlarına yakın yerlerde Alman işyan istemeyiz. " Sazanof'un bu sözlerine Grey 1 6 Haziran'da bir telle karşılık verir ve özet olarak şunları der(122): "Düşüncem yanlış anlaşıldı; benim gerçekten istediğim şudur: İstanbul'daki büyükelçiler Bab-ı Ali'ye 1895 tasarı sını temel alarak çalışmak üzere olduklarını bildirsinler; ve eğer Bab-ı Ali isterse, onun zaten hazırlamış olduğu sanı lan ıslahat tasarısını büyükelçilere verebilir, ta ki o da ince lenmiş olsun. Büyükelçiler hemen işe başlayacaklardır ve eğer Bab-ı Ali bir tasan vermezse onlar yine çalışacaklar dır; böylelikle gecikmeler olmayacaktır. Eğer Almanya Türk tasarısını Rus tasarısına karşı kullanmak düşüncesinde ise, bunu, Türk tasarısı hemen alınır ve 1895 tasarısı ile birlik te incelenirse o kadar kolaylıkla yapamaz; amma önce Türk lerden bir şey istenilmez ve onların tasarısı sonra ortaya çı karsa Almanya bu işi daha kolay yapar." ( 1 22) I.B., C.X, K.I, b. 5 1 2.
16
Rus hükümeti Grey'in bu son düşüncelerini beğenecek tir(123). OSMANLI HÜKÜME TİNİN İNGİLT ERE İLE YENİDEN BAÖLAŞMAK İSTEMESİ Bu tartışmalar sırasında 12 Haziran'da, Londra'daki Os manlı Büyükelçisi Tevfik Paşa, İngiliz Dışişleri Bakanı Grey'i görür ve ona Osmanlı hükümetinin İngiltere ile bağlaşmak istediğini bildirir. Bu başvuru Mahmud Şevket Pa şa'nın öldürülmesinden bir gün sonra yapılmış olduğuna gö re, bu sadrazamın önemli son siyasal girişimi sayılmalıdır. Bu işte Hakkı Paşa'nın görüşlerinin de tesiri olmuş ol malıdır. Cavit Bey 7 Mart 1329 (20 Mart 1913) tarihli hatı ralarında (Tanin: 28 Mart 1944) şöyle demektedir: "Hakkı Paşa ile görüştüm; ahvalin vahametinden bah setti. Bu müşkül mevkiden kurtulmak için İngilizlerle itti faktan başka bir çare görmüyor. Müzakere etmekte olduğu mesaili geniş bir nokta-i nazardan hallederek Asya'da Rus lar'a karşı İngilizler'in müzaheretini temin etmeyecek olur sak bekamızın mümkün olmayacağını söylüyor ve bu emel den pek hareketli biraz da ümitli olarak bahsediyor. Said Pa şa zamanında Tevfik Paşa'nın müracaatını, hatta bir kağıt da alınmış olduğunu söyledi. O vakit harpte bulunduğu muzdan bir şey yapmak mümkün olmadığını, fakat ba'de'l harp (savaştan sonra) anlaşmak ihtimali olduğunu bu kağıt ta sölüyorlarmış. Hakı Paşa bu meselenin fevkalade mah rem, fevkalade mühim, mahremiyetin mahremiyetinde kal masını tekrar tekrar söyledi." ( 123 ) I.B., C.X, K.I, b. 514 (17 Haziran 1913 ).
17
Mahmud Şevket ve Hakkı Paşaların müşterek düşün celeri sayılması gereken bu girişimin gelişmesi aşağıda an latılmaktadır. Tevfik Paşa'nın Grey'e söyledikleri şudur( 124): İtalya'ya karşı yapılan Trablus Savaşı sırasında Osman lı Devleti İngiltere ile savgal bir bağlaşma yapmak istemiş ti; İngiliz hükümeti de o anda durumun uygun olmadığı kar şılığını vermişti. Şimdi Osmanlı hükümeti işi yeniden ele almak isteğindedir. Bu başvuru üzerine İngiliz Dışişleri Bakanlığı ileri ge lenlerinin düşünceleri ilgi ile okunmaya değer. İstanbul'a bü yükelçi olarak gönderilmek üzere olan Sör Lui Malle şu no tu yazmıştır (Geniş özet): "Türk İmparatorluğu'ndan kalan kısmın bütünlüğünün korunması İngiliz menfaatlerine uygundur. Osmanlı Asya sı 'nın menfaat bölgelerine (spheres ofinterest) ayrılması bi ze yaramaz; bunun tersine olarak, Hindistan bir yana bıra kılsa bile, Akdeniz'deki güçleri ve bizim Mısır ve Basra Körfezi'ndeki durumumuzu önemli bir biçimde bozar. " Son zamanlara kadar bütün büyük devletler bu görüş te müttefik idiler. Prens Lihnovski'nin size (Grey'e) men faat bölgeleri husule getirmek hakında düşünceler ileri sür mesi ve Gwinner'in Sör H.B. Smit'e (Smith) söyledikleri ne derece ciddiyetle gerçekleştirilmesi düşünülen şeyler ol duğu ve büyük elçinin aldığı yönerge üzerine mi konuştu ğu pek belli olmamakla birlikte bunlar ihmal edilemeyecek özde işaretlidir ve dikkatle incelenmelidir( 125)." (Bundan sonra Osmanlı hükümetinin ilk bağlaşma (124) Bakın l.B., C.X, K.I, s. 901-902. ( 125) Bunlar az aşağıda göıiilecektir.
18
önermesi üzerinde durmakta ve onu bitirince şunları de mektedir): " .. .İngiltere'nin bu son Osmanlı başvurusuna karşılığı ancak 'imkansızdır' olabilir. Eğer Yakın Doğu'da açığa vu rulmuş ihtiraslar besleyen başka devletler olmasaydı veya bunlar seslerini duyurtacak kadar güçlü bulunmasalardı Türk İmparatorluğu'nun yeniden canlandırılması (regene ration) -ki bu iş bize önerilmiştir- onun idaresini düzeltme ye, halkın durumunu iyileştirmeye ve büyük ve zengin bir ülkenin tutumsal (ekonomik) gelişmesini sağlamaya koyul mak çok alımlı olurdu. Şüphe yoktur ki İngiliz idaresi az bir zaman içinde çökmekte olan bir devleti güçlü bir bağlaşık durumuna getirebilir; öyle bir bağlaşık ki coğrafi durumu dolayısıyla bizim için bir güç kaynağı olabilir. Ancak bu ameli bir siyasanın sınırlan içinde bulunmamaktadır ve eğer Türkiye ıslah edilecekse bu, bütün büyük devletlerin yardı mıyla yapılmalıdır. " Bugünkü durumda bizim Türkiye ile bağlaşmamız Avrupa'yı bize karşı birleştirebilir ve hem bizim hem de Tür kiye için bir güçsüzlük kaynağı olur. Türkiye'nin Üçlü An laşmaya girme isteğine gelince (bu istek Trablus Savaşı sı rasında yapılan başvuruda ileri sürülmüştür) bunun için Fransa ve Rusya'nın düşüncesini almak gerekir; ancak bir İngiliz-Türk bağlaşması için söylediklerim Türkiye'nin Üç lü Anlaşmaya katılması işi için de söylenilebilir. Böyle bir siyasa Almanya, Avusturya ve İtalya'da kıskançlık uyandı rır; eğer ki Türkiye'nin Avrupa'daki ülkelerinin hemen bü tününü ve Afrika'da gerçekten elinde bulunan yerleri elden çıkarmış olması dolayısıyla Üçlü Bağlaşmadan pek korka cak bir şeyi kalmamışsa da Almanya'nın böyle bir olayı Üç19
lü Anlaşmanın Üçlü Bağlaşmaya (Almanya, Avusturya-Ma caristan ve İtalya) karşı bir meydan okuması saymayacağı şüphelidir. Bu iş üzerinde Fransa ve Rusya ile görüşmekle birlikte Türkiye'yi yalnız Üçlü Anlaşmaya güvenmeye kış kırtmaya eygin değilim. Ancak yalnızcana bu işin imkan sızlığı üzerinde duran bir durum takınmamızı da doğru bul muyorum; bu, Türkiye'yi kendisine bizim kadar güçlük çı karmayacak olan Üçlü Bağlaşmanın kucağına atmak olur. " . . .Türkiye bağımsızlığını korumak yolunu İngiltere ile bağlaşmakta veya Üçlü Anlaşma ile anlaşmakta görüyor. Daha az tehlikeli bir yol da şu olabilir: Bütün büyük devlet ler bugünkü Türkiye'nin, onun yansızlığını (neutralisation) kabule kadar gidebilecek bir biçimde, bağımsızlığına ve bü tünlüğüne saygı göstereceklerine dair bir antlaşma yapma larıdır; bununla birlikte bütün büyük devletler Türkiye'nin mali gözetiminde (controle) ve orada ıslahatın yürütülme sinde işbirliği yapmalıdırlar." Malle'nin bu yazısına Grey iki haşiye (not) eklemiştir. İkincisinde şöyle demektedir: "Biz herhalde kendi başımıza Türkiye'yi ayak üstü ko yamayız; o, (şimdiki) korkulan ortadan kalkınca ıslahat uğ raşlarımıza karşı koymaya kalkışacak ve bütün büyük dev letler birleşik bir durumda bulunmadıkça onları birbirine karşı kullanmak yolunu tutacaktır." Grey'in, Tevfik Paşa'ya 2 Temmuz 1913'te yazı ile ver miş olduğu karşılık bu gibi düşüncelerle verilmiştir. Önem li kısımlarının ana çizgileri aşağıdadır: " . . . . . Altesiniz (Tevfik Paşa) gerek bura halkının gerek İngiliz hükümetinin Türkiye'ye karşı içten besledikleri iyi düşünce ve isteklerle sevgiyi ve sultanın ülkelerinde baysal20
lık, düzen, türe, iyi yönetim ve sağlam bir mali güdümün kurulmasını ve padişahın oradaki egemenliğinin sağlam laşmasını önemle dilediklerini pek iyi bilirsiniz. "İngiliz hükümeti şu inandadır ki bu amaçlara, Türki ye ile herhangi tek bir büyük devlet arasında yapılacak sav gal bir bağlaşma ile erişilemez; bunlar ancak Türkiye ile bü tün büyük devletler ve hele İngiltere gibi gerek coğrafi du rum,
gerekse tebaalarının ilgili oldukları tecimsel girişim
ler dolayısıyla Türk İmparatorluğu'nda aynca menfaatleri olan devletler arasında yürekten yapılacak bir işbirliği ile gerçekleşebilir. "İngiliz hükümetinin yukarıda toplu olarak bildirdiğim siyasasını 29 Mayıs'ta kamutaydaki demecimde ayrıntılı olarak anlatmıştım. Benim ümidim ve İngiliz hükümetinin isteği şudur ki Osmanlı İmparatorluğu'nun ilerideki güç ve refahının onun başarı ile yürütülmesine bağlı olduğuna gü venle inandığım bu siyasanın bütün büyük devletlerce gü dülmesidir ve ben bunun üzerinde onlarla görüşmek düşün cesindeyim." Bir Osmanlı-İngiliz bağlaşması için Bab-ı Ali'nin ikin ci başvurusı da böylelikle sonuçsuz kalır. Yukarıdaki ayrın tılar durumu yeter aşımda aydınlattığı için bunlara aynca bir şey eklemeyeceğiz. MAHMUD ŞEVKET PAŞA'NIN ÖLDÜRÜLMESİ
30 Mayıs'ta Osmanlı hükümetiyle Balkan devletleri arasında imzalanan Londra Barış Antlaşması'ndan sonra Osmanlı iç durumunun ne aşama karanlık ve korkunç oldu ğunu anlatmıştık. Bu durum Avrupaca da çok kötü görül-
21
mektedir; Berlin'deki Fransız Büyükelçisi Jül Kambon'un 1 3 Haziran'da Dışişleri Bakanı Pişon'a yolladığı mektubun aşağıdaki kısımlan bunu ve birçok düşünceleri açık olarak gösterir (Geniş özet) ( 1 26): " Son 48 saat içinde Alman hükümeti gizlemediği iki umulmayan ümit kırıklığına uğradı (deception) ve bunu sak lamıyor: Mahmud Şevket Paşa'nın öldürüimesi ve çarın Balkan işlerine karışmasına verdiği biçim( 127). " Dün taziyet için Mahmud Muhtar Paşa'yı( 1 28) gör meye gittim. Gördüğüm ve onun öbür elçilere karşı da ta kındığı durumu, onun İstanbul 'dan uzaklaştırılmasını ge rektiren sebepler hakkında söylenilmiş olan bütün sözleri berkitmiştir. O, Nazım Paşa'nın öldürülmesinden -ki ona gö re, o öldürülmeyi, amma muhakeme sanucunda öldürülme yi hak etmişti- bahsettikten sonra şunları ekledi: Mahmud Şevket Paşa başına geleni beklemeli idi; çünkü onun, sele fine karşı yapılan ve onu sadarete getiren suikastten önce den haberi vardı. Mahmud Muhtar Paşa'ya göre İstanbul 'da suikastlerin önü alınmış değildir ve orada baysallık ve iyi idare ancak zararlı ve kötü daha birkaç adam öldürüldükten sonra kurulabilecektir. Dolayısıyla o benimle bir büyükelçi gibi değil iş başına geçmek isteyen bir "conspirateur" (fe sat ve fitne için gizli tertibat alan biri) gibi konuştu. "Mahmud Muhtar, Yagov'la (Alman Dışişleri Bakanı) da bu biçimde konuşmuş ve dışişleri bakanı bunu bir reza let saymış (aetescandalise); Yagov, bunu benden saklama dı. Bu böyle olmakla birlikte o diyor ki İstanbul 'da daha kar(126) F.B., C. VII, b. 1 15. ( 127) Çann Sırp ve Bulgar Krallanna çektiği tele işaret olmalı (Bk. bu cil din 2. kısmı, s. 387 v.d.). ( 128) O sırada Berlin'de Osmanlı büyükelçisidir.
22
gaşalık çıkmadı ve dolayısıyla Türkiye'nin sarsılmayacağı umulabilir. "Rus Büyükelçisi bu düşüncede değildir, ona göre Mahmud Şevket'in ortadan kalkması Osmanlı İmparatorlu ğu gücünün ne kadar çürük temellere dayandığını göster mektedir; o, şu inandadır ki İstanbul karışırsa vilayetler de herhalde karışır." Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesinin ve Osmanlı ülkesindeki karanlık durumun tesiri altında Fransız Dışiş leri Bakanı Pişon 16 Haziran'da paşidahın Ermenistan için (Doğu ve Kuzey Anadolu demek istiyor), durumu Meşruti yet'ten önce Hüseyin Hilmi Paşa'nın Makedonya'daki du rumuna benzeyecek olan bir, komiser atanması düşüncesi ni ileri sürerse de Rusya, bunun ıslahat işini geciktirebile ceği düşüncesiyle karşı bir durum alır ve iş bu kadarla ka lır(1 29). VIII. RUS ISLAHAT TASARISI VE ONUN ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALAR Daha yukarıda İstanbul'daki İngiliz, Fransız ve Rus Bü yükelçilikleri işyarlarının bir komitesi halinde çalışıp Rus ıslahat tasarısını veya öntasarısını (avant-projet) inceleye ceklerini görmüştük. Haziran 1 91 3 ortasında bu komisyon işini bitirir ve Rus baştercümanı Mandelstam'ın hazırlamış olduğu öntasarıyı beğenir. Bu öntasarı şu belgelere dayanı larak yapılmıştır(130): a ve b) İstanbul'daki Fransa, İngiltere ve Rusya Büyü( 1 29) F.B., C. VII, b. 1 3 1 ve 1 40. ( 130) Bk. Mand. üs. s. 2 1 8-224 ve l.B., C.X, K.I, b. 515.
23
kelçileri'nin Mart-Nisan 1895'te Ermeni vilayetlerinde (Do ğu ve Kuzey Anadolu denilmek isteniliyor) yapılacak ısla hat için verdikleri andıç ve hazırladıkları ıslahat tasarısı(131). c) Bu ıslahat işi için 20 Ekim 1895 tarihli padişahın ira desi(132), d) Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 11/23 Ağustos 1880 tarihli Rumeli Vilayetleri Kanunu tasarısı, e) 1913 tarihli İdare-i Vilayat Kanunu(133), f) Lübnan'a ait protokol ve nizamnameler. RUS TASARISI Mandelstam tasarısının ana çizgileri aşağıdadır: 1. Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput ve Sivas vi layetleri tek vilayet haline getirilecektir. Bunların bazı ke nar kısımlan işbu yeni vilayetin dışında kalacaktır, (Hakka ri, bölgesi, Siirt'in Birecik ve Malatya'nın Güneyi, Sıvas'ın Batı-Kuzeyi (yani şimdiki Tokat ili gibi)(134). Bu yeni vilayetin sancak, kaza (ilçe) ve nahiyeye (bu cak) bölümünde her taksimat içinde kalacak ahalinin elden geldiği kadar aynı cinsten olmasına dikkat edilecektir (Bö lüm I). 2. İşbu "Ermeni vilayetinin"(l 35) genel valisi büyük devletlerin muvafakatıyla padişah tarafından 5 yıl müddet ( 1 3 1 ) Bk. Bu eserin ilk cildi, 1 895 olaylan (s. 83-90). . ( 1 32) Bk. aynı cilt, s. 9 1 -93 (8 Teşrin-i evvel 1 3 1 1 gazetelerinde çıkan teb
liğ kastediliyor). 1 33) Bk. bu eser, C. il. K. 1 , s. 402-405 haşiyesi. ( 1 34) Şimdiki taksimatı alırsak tasarlanan yeni il, şu illeri kapsamaktadır: Erzurum, Erzincan, Sıvas, Elazığ, Malatya'nın yansı, Diyarbakır, Siirt'in yansı, Muş, Van'ın büyük kısmı, Bayezit. ( 1 35) Bu yeni ile Maııdelstam tasarısında bu ad verilmiştir.
24
için atanacaktır. Kendisi bir Osmanlı Hıristiyanı veya terci han bir Avrupalı yabancı olacaktır (Böl. il). 3. Bu genel vali, vilayetin icra reisi olup hiç istisnasız bütün memurları tayin ve azledebilir. Keza yargıçları da ta yin eder. Polis ve jandarma doğrudan doğruya onun buyru ğu altındadır. İstediği takdirde asayişin takriri için ordu da buyruğu altına verilir (Böl. III). Memur, yargıç, polis ve jandarmalar yan yarıya Müs lüman ve Hıristiyan olacaklardır. Mutasamf ve kaymakam lar seçilirken muhtelifunsurlann sayı ve ekonomik önemle ri gözönünde tutulmalıdır. Polis ve jandarmaların tanzimi ve bunların yüksek komutası Türkiye hizmetine girecek olan ya bancı subaylara havale edilecektir (Böl. XI. ve XIII.). 4. Genel valinin istişari mahiyette bir idare meclisi var dır; üyeleri: a) Muhtelif daire başkanları; b) Muhtelif cema atlerin ruhani başkanları; c) Daire başkanlarının teknik ya bancı müşavirleri; d) Üçü Müslüman ve üçü Hıristiyan ol mak üzere vilayet meclisi tarafından kendi üyeleri arasın dan seçilmiş 6 müşavir (Böl. iV.). .Sancak ve kazalarda aynı mahiyet ve teşekkülde birer idare meclisi olacaktır (Böl. VIII.). 5. Vilayet meclisi eş sayıda Müslüman ve Hıristiyan üyeden mürekkep olacaktır. Muhtelif Müslüman ve Hıristiyan uluslarına tahsis edi lecek olan Meclis üyelikleri her kaza için aynca tespit edi lecektir. Bu sayılar yukarıda bahsi geçen topyekun Müslü man-Hıristiyan sayı eşitliği esası korunmak şartıyla her ka zada muhtelif unsurların sayılarıyla mütenasip olacaktır (Böl. 1.). Bu meclisin bütçe ve kanun yapmak hususunda geniş 25
bir yetkisi olacaktır. Çıkaracağı kanunlar için padişahın ira desi iki ay içinde gelmeli veya kanun reddedilmelidir; bu müddet zarfında bir cevap verilmediği takdirde kanun tas dik edilmiş demektir (Böl. Vll.). 6. Nahiyelerin sınırlan o suretle çizilecektir ki elden gel diği kadar ahalisi aynı ulustan olan köyleri kapsasın. Nahi yenin ahalice seçilmiş bir meclisi olacaktır, o meclis de ken di üyeleri arasından nahiye müdürünü ve muavinini seçe cektir; müdür çoğunlukta olan unsura ve muavini azınlıkta olan unsura mensup olacaktır (Böl. IX.). 7 . Her nahiye ve her kaza merkezinde umumi vali ta rafından atanmış birer sulh yargıcı olacaktır. Nahiyedeki sulh yargıcı çoğunluğun dininden olacaktır. Mahkemelerde dahi yargıçların yan yarıya Müslüman ve Hıristiyan olması esası gözetilecektir (Böl. X.). 8. Barış zamanında vilayet ahalisi askerliğini vilayet içinde yapacaktır. Kürt hafif süvari alaylan (eski Hamidiye alayları) kaldırılacaktır (Böl. XII.). 9. Türlü seçimlerde oy vermek ve seçilmek hakkı yal nız meskUn ahaliye mahsustur. (Yani oymaklar ve göçebe ler bundan mahrumdur) (Böl. XIV.). 1 0. Bütün kanun, nizamname v. s. üç dilde neşredile cektir. Türkçe, Kürtçe, Ermenice) Mahkemelerde istidalar da vs. bu üç dil keza kullanılabilir (Böl. XV.). 1 1 . Vilayette yaşayan her ulus her derecede özel okul açabilir ve bu maksatla kendi üyelerinden aynca vergi top layabilir. Bu özel okullarda Türkçe mecburi olacaktır, bun ların murakabesi (denetlenmesi) genel valiye aittir (Böl. XVI.). 12. Ermenilerin ellerinden alınmış toprakların geri ve26
rilmesi işini incelemek üzere genel vali bir komisyon ataya caktır (Böl. XVII.). 1 3 . Ermeni cemaatin muhtelif beratları ve 1 863 teşkila tıyla haiz olduğu haklar ihlal edilmeyecektir (Böl. XVllI.). 14. Vilayete göçmen yerleştirilemeyecektir (Böl. XIV.). 1 5 . Yukarıdaki esaslara uygun olmak üzere, vilayet dı şınd� kalan ve bilhassa Kilikya'da bulunan Ermenilerin du rumunu düzeltmek için tedbirler alınacaktır (Böl. XX.). 16. Osmanlı hükümetinin ve büyük devletlerin murah haslanndan mürekkep bir komisyon vilayetin anayasasını ve XX. bölekteki hükümlerin yürütme tarzını tespit edecektir. (Yukarıdaki 1 5 . madde, vilayet dışında kalan Ermenilerin durumuna aittir) (Böl. XXI.). 1 7. Büyük devletler bütün bu hükümlerin yürütülme siyle ilgilenecekler ve bunu sağlayacaklardır. (Böl. XXII.). Bu tasarının böleklerini ayrı ayn incelemeyeceğiz, an cak bunda hemen göze çarpan birkaç noktayı imleyeceğiz: a) Bu tasarıda Osmanlı'dan şu veya bu biçimde ayrıla bilecek ve iş olgunlaşınca Rusya' ya katılabilecek olan bir Ermenistan'ın çekirdeğini kurmak düşüncesi vardır; kendi sine verilen "Ermeni vilayeti" adı da az çok bunu gösterir. b) Elden geldiği kadar çok Ermeni'yi içine alması dü şünülmüş olmakla birlikte ne yapılsa bir azınlık olacak olan bu ulusun pek büyük bir Müslüman çoğunluğunun içinde boğulmaması için "Vilayet" pek büyültülmek istenilme miştir, mesela o zamanki Sıvas vilayetinin batı kısımları o nun dışında bırakılmıştır. c) Kilikya' ya (Adana, Mersin, İskenderun) aynca bir kanca takılması unutulmamıştır. d) Tasarı, Rus tasarısı olmakla birlikte iş bütün büyük 27
devletlere mal edilmekte, yürütülmesi onların genel göze timi altına konulmakta ve ileride Osmanlı ile varılmak iste nilen anlaşmanın bütün büyük devletlerle Osmanlı arasın da bir anlaşma özünde olması düşünülmektedir. Aşağıda göreceğimiz bir sürü görüşme ve tartışmadan sonra bu tasarının özünde bazı değişiklikler yapılacaktır. Hemen yukarıda "a" ve "b" böleklerinde topladığımız esas lar, düşünülen "Ermeni vilayetini" ikiye ayırmak ve onu ge nişleterek içine daha çok sayıda Müslüman sokarak Erme ni azınlığın önemini azaltmak ve "d" böleğindeki esaslar ise işi bir Osmanlı -Büyük devletler anlaşması biçiminden çıkarıp onu bir Osmanlı- Rus anlaşması biçimine sokmak, yani Berlin antlaşması zihniyetinden Ayastefanos (Yeşil köy) antlaşması zihniyetine dönmek sonucuna varan deği şikliklere uğratacaktır. Bunları aşağıda göreceğiz. RUS TASARISININ TEPKİLERİ Rus tasarısı İngiltere ve Fransaca kabul edildikten bir kaç gün sonra 19 Haziran 1913'te Rus Kamutayı' nda (Du ma) bulunan Babacanof adında bir Ermeni saylavı orada bir demeçte bulunur ve Sazanofbunun üzerine Turhan Paşa'nın dikkatini çeker (136); Babacanof'un söylediklerinin ana çizgileri şunlardır: "Ermeniler Rusya'ya bağlıdırlar, onun için can verir ler. Türkiye Ermenilerinin durumu çok kötüdür. 1877-78·sa vaşından sonra Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi Ermeni işini Rusya'nın elinden aldı ve onu bütün büyük devletlerin (136) Turhan Paşa'nın Hariciye'ye 2 Temmuz 1913 tarihli teli.
28
eline geçirdi, bundan sonra Ermenilerin durumu büsbütün kötüleşti Abdülhamid, Doğu Anadolu'da bir sürü kırımlar da (katliam) bulundu, oralara göçmenler yerleştirildi, tu tumsal güdüm oralardaki Ermenileri yok ediyor: iç karışık lıkları Osmanlı hükümeti kendisi körüklüyor. Bu duruma gö re şu yönler sağlanılmalıdır. "Bütün Ermeni vilayetleri tek bir vilayet olsun; orada ki toprak siyasası düzeltilsin; kurulacak bu tek vilayetin ba şına Avrupalı bir müfettiş veya genel vali getirilsin; onun eş sayıda Müslüman ve Hıristiyan danışmanları (müşavir) ol sun. Avrupa bu ıshahat işini gerçekleştiremez. Biz Ermeni ler istiyoruz ki bunu Rusya yapsın; o Ermenileri tanır." Kolayca görüleceği gibi Mandelstam'ın tasarısı ile Ba bacanof'un dilekleri arasında büyük bir uygunluk vardır ve bu sonuncusu, işin götürülmesi istenilen yolu, sözünün so nunda açık olarak göstermektedir, yani Rusya başlangıçta büyük devletleri ürkütmemek için Doğu Anadolu'nun yö netimine bütün büyük devletleri karıştırmak istiyormuş gi bi bir tasarı hazırladıktan sonra işi yalnız kendi eline geçir mek çarelerini aramaya koyulmuş ve bunu kendi kamuta yındaki bir Ermeni saylavına önertmekle keyfiyetin Erme nilerce istenildiği duygusunu yaratmaya çalışmıştır. İstanbul'daki üç büyükelçilik (İngiliz, Fransız ve Rus) Osmanlı ülkesinin bir kısmında yapılacak ıslahatı Osmanlı hükümetine danışmadan tasarlarken işbu Osmanlı hüküme ti de biteviye büyük devletlere başvurup: "Yapılan tasarıla rın gereksiz olduğunu, ıslahat işini Osmanlı hükümetinin esasen göredurduğunu, yabancı işyarlar getirteceğini, ya bancı devletlerin gözetiminin (controle) Osmanlı onurunu (prestije) kıracağını ve girişilen işlerin başarısızlıkla sonuç29
lanmasını sağlayacağını" anlatadurmakta ise de bu yoldaki dileğini kabul ettirememektir. (137) Tanin gazetesinin 1O Haziran 1913 tarihli nüshasında) "Babı-ali'nin Şark vilayetleri için ecnebi kontrolü kabul edemeyeceği" yolundaki başyazısı Osmanlı hükümetinin yukarıda sözü geçen başvurularının dışarıya aksettirilen bir kısmıdır. Rus tasarısının öbür büyük devletlere nasıl bildirilme si gerektiği sorunu üzerinde İngiltere, Fransa ve Rusya ara sında tartışmalar olur; Rusya ister ki bu tasan işbu üç dev letin düşüncesi imiş gibi öbür üç büyük devlete verilsin, İn giltere ise bunu doğru bulmaz ve böylelikle Üçlü Anlaş ma'nın Üçlü Bağlaşma'ya karşı dikilmekte olduğu zannı nın yayılacağını söyler ve bunun İstanbul Rus büyükelçisin ce öbür beş büyükelçiye, Rus tasarısı olarak verilmesini is ter ve sonunda bu yol tutulur (138). Rus tasarısına bir türlü karşılık olmak üzere yeni sadra zam ve Hariciye Nazın Said Halim Paşa'nın 25 Haziran 1913 tarihli bir genelgesi vardır. Bunda Bab-ı Ali'nin yapmış oldu ğu ıslahat ve gerçekleştirmek istediği tasarılar (çıkarılmış olan kanunlar vs.) sayılmaktadır. Bunları daha yukarda göstermiş tik ve genelgenin ana çizgilerini vermiştik. Bu genelgenin kap samını Sazanof'a bildiren Turhan Paşa Rus Dışişleri Baka nı'nın karşılığını Bab-ı Ali'ye şu biçimde tellemiştir. (139 ) "Sazanofıslahat tasanlanmızdan çok memnun görün dü ve dedi ki: Çok ağır ve can sıkıcı olaylan önlemek için ( 1 37) Ezcümle Paris Büyükelçisi Rifat Paşa'nın Hariciye Nezareti'ne 19 Ha ziran 1913 tarihli teli. ( 1 38) Bk.:I.B., C. X, K. 1, b. 518, 522 ve F.B., C. VII, b. 171, 178 (21 Ha ziran 1913). (139) Turhan Paşa'nın Harciye Nezareti'ne çektiği 26 Haziran 1913 tarih li teli.
30
Ermenilerin oturdukları vilayetlerde bir an önce adaleti sağ lamak gerekir. Bir Avrupalı mümessil (Alman büyükelçisi olmalı) sizde Rusya' nın Balkanlar'da oynadığı oyunu yeni lemek istediği kuşkusunu uyandırmak istiyor. Bundan da ha büyük yalan olamaz." Görüldüğü gibi Sazanof hep olabildiği gibi Osmanlı devlet adamlarıyla çocuk kandınrcasına konuşmaktadır. O sıralarda (24-27 Haziran'da) Fransız Cumhurbaşka nı Puankare Londra'dadır ve bu olay Almanya'da Üçlü An laşma devletlerinin Osmanlı paylaşması üzerine görüştükle ri kuşkusunu uyandırmıştır. Bu kuşku ile 27 Haziran'da Grey' i gören Londra'daki Alman Büyükelçisi Lihnovski' nin Berlin' e yolladığı rapor aşağıdadır, muterize (parantez) için deki italik yazılar kayserin el yazısıyla olan notlardır. (140) "Sir Edward Grey, Fransız devlet adamlarıyla olan mü zakereleri hakkında benimle görüşmek üzere bir az önce be ni yanına çağırdı. Bu müzakereleri tamamen memnun edi ci, diye vasıflandırdı. Nazır, Fransızlarda da, burada oldu ğu gibi, barışın muhafazası ve bir daha patlayacak olursa sa vaşın elden geldiği kadar tahdidi için elbirliği ile çalışmak hususunda samimi bir gayret gördüğünü söyledi. Bütün ko nuşmalar, meydana vurulmuş olan ziyafet nutuklarının çer çevesi içinde kalmış ve başka devletlerin beraber çalışma sını mümkün kılmayacak hiçbir şey görüşülmemiş. Nazır bilhassa, Bay Puankare' nin Guildhall'de söylediği nutkun ilgili parçasına işaret etti ve bu sözlerin, birlikte verilmiş bir kararın neticesi olarak söylendiğini ihsas etti. "Nazıra göre Fransız devlet adamlarıyla olan müzake·
( 1 40) Al. B., C. 38, b. C. X, K. l, b. 526'ya.
1 5343. Grey'in bu görüşmeyi anlatışı için Bk.
I.B.,
31
reler barış hakkında genel müzakerelere inhisar etmemiş, Türkiye ve Türkiye'nin geleceği, yani Küçük Asya mesele si ile de meşgul olunmuştur. Gidilebilecek iki yola işaret edil miş: ya devletler, Türkiye'nin yeniden kurulması işinde, ona mali bakımdan imkan dairesinde çok yük yükletilmemesi
( 141) yahut mali bakımdan ve idaresinin yeniden tanzimin de ona yardım edilmesi hususlarında uyuşurlar, yahut da menfaat alanlan işinde (bu, parçalamak demektir) uyuşur lar; fakat bu da Türkiye'nin sonunun başlangıcı demek olur. Bay Puankare ve Bay Pişon'la, birinci yolun doğru yol ol duğunda ve Türkiye'yi muhafaza etmek ve yeniden kurmak (metinde Fransızca "retablir " var) lüzumunda mutabık kal mış. Suriye hakkında bir tek kelime sarfedilmemiş. Ben, bi zim de bu nokta-i nazara iştirak ettiğimiz ve Britanya hükü metinin muvakafatından (bu yolda yürüyeceğinden) emin oldukça buna iştirak edeceğimiz hususunda Nazıra teminat vermek fırsatını kullandım ve dedim ki, 'Bunlara zıt bütün nokta-i nazarlar ihtimal ki şahsi yahut ticari menfaatlere uy makta, selahiyetli makamların düşüncelerine uymamakta dır. Arabistan'da, Suriye'de ve Türk olmayan başka eyalet lerdeki ruh haleti hakkında gelen haberler vakıa pek müsa it tahminleri mümkün kılmamaktadır; fakat biz, bütün dev letlerin beraber çalışması sayesinde, Türkiye devletinin bu günkü şekliyle muhafaza edilebileecğine inanmaktayız; bu münasebetle Sir E. Grey, Küçük Asya şayet parçalanacak olursa bizim menfaatlerimizin herhalde gözönünde tutulma sı gerekeceğini tekrar etti. (Tabii!.. Ben o zaman lazım ge leni yaparım!)."
(141) Osmanlı Düyun-ı Umumiyesi'nin bir kısmının Balkan devletlerine yükseltilmesi, savaş tazminatı vesaire gibi sorunlara işaret olmalı. 17.
Bu görüşmeyi Grey'in anlatışında daha bazı ayrıntılar vardır, onları aşağıda topluyoruz: "Lihnovski der ki: Bay Gvinner (Doyçe Bank Müdü rü) Londra'da Osmanlı Asya'sının nüfuz bölgelerine ayrıl ması üzerinde çok fazla konuştu. Onun gibi bazı özel böl gelerde özel menfaatlerle ilgili olan biri için bu yolda ko nuşmak tabii görülebilir; ancak o istenilebilecek olandan da fazla konuştu. Alman hükümetinin görüşü Türk ülkelerinin paylaşılması yolunda değil onların korunulması yolundadır. Ancak eğer Türk egemenliği çökecekse Almanya'nın koru nulması gerekei:ı özel menfaatleri vardır. Araplar uslu dur mak istemeze benziyorlar. Belki de Türk egemenliğinin yı kılacağı zannıyla Necd'in bir Arap başkanı Almanlara iş birliği önermesinde bulunmuş; ancak Almanlar ona yüz ver memiş; Almanlar Necd'i, İngiliz menfaatleri bulunan böl geler arasında saymaktadırlar. "Grey der ki: Bize de, çoğu Basra ve onun körfezi böl gesinden olmak üzere bazı Arap ileri gelenlerince bu yolda önermeler yapılmaktadır; ancak biz de onlara yüz verme mekteyiz, çünkü bütün bu önermeler Türk egemenliğinin yı kılacağı sanı üzerine kurulmuştur. Bizim Türk hükümetini yıkmak ve onun ülkelerini paylaşmak siyasasında başkala rıyla elbirliği yapmamız İngiliz İmparatorluğu içindeki Müs lüman efkarı çok kızdırır." Görüldüğü gibi Osmanlı Asyası'nı paylaşma düşünce si, kimsece açıktan açığa beğenilerek ağıza alınmak isten memekle birlikte biteviye yürümektedir ve Alman hüküme ti Ruslara karşı Osmanlı bütünlüğünün koruyucusu gibi gö rünürken İngilizlere karşı bu işte daha çok yumuşaktır ve hatta kışkırtıcı durum bile takınmak üzeredir. Alman tutum33
sal çevrelerine gelince onların düşüncesi paylaşma işine ke sin olarak yatmışa benzemektedir. Esasen Doyçe Bank Mü dürü 'nün Alman hükümetinin rızası olmadan Osmanlı As yası 'nda nüfuz bölgeleri husule getirilmesi konusuna dokun muş olması varit değildir. Dolayısıyla Alman hükümetinin aklı bu işe yatmaya başlamış ve hatta o, önayak olacak bi çimde sözler sarfettirmeye koyulmuş demektir. Puankare'nin Londra gezisi dolayısıyla çıkarılan bildiri de ise Rus önergeleri ve Ermeni işleri ile ilgili sözler yoktur. 30 Haziran'da Rus tasarısı, İstanbul'daki büyükelçiler toplantısında büyükelçilere verilir; Giers bunu yaparken şu yolda konuşur (142). Bu işte girişim (İnitiative) Rus hükü metinindir; o, Rus sınırlarına komşu yerler ahalisinin duru munu düzeltmek isteğiyle bu işe kalkıştı; sizlere sunulan ta san Rus görüşünün kesin bir açıklanması değil, daha çok Bay Andelstam 'ın (baştercüman) özel bir eseridir. Avustur ya Büyükelçisi Pallaviçini (En eski büyükelçi olması dola yısıyla toplantıya başkanlık etmektedir) yakında gelecek olan Türk tasarısının da incelenmesinin doğru olacağını söyler. Giers buna karşılık göstermez, ancak der ki; Bab-ı Ali 'nin tasarısı henüz ortada yoktur ve bu işte ilk adım at mış olmak üstünlüğü Rusya'dadır. Vangenhaym, Alman hü kümetinin bütün Ermenilere, hem büyük, hem de Küçük Er menistan'dakilere (Kilikya demek istiyor) karşı duyduğu il giyi açıklar. Giers sunduğu tasarının 20. bölümünün altı vi layet dışındaki Ermeniler için konulduğunu söyler. Sonda büyükelçiler, Rus öntasarısının altı büyükelçilik tercümanlarından kurulmuş bir komisyonda incelenmesine karar verirler. (142) F.B., C. VII, b. 237.
34
Bu toplantı dolayısıyla Vangenhaym' in Berlin' e yolla dığı rapor aşağıdadır; bu belge Alman hükümetinin duru munu ve Almanya' nın gitgide paylaşma yönüne kaydığını az çok belirtir (143). "Sefirlerin bugünkü toplantısında Bay Giers şu izahat ta bulundu: "1) Bu konferans Rusya' nın teşvikiyle yapılıyor, 2) Rusya Şarki Anadolu ve Ermeni meselesinde diğer milletlerden daha ziyade alakadardır. 3) Müzakerat mümkün olduğu kadar süratle yapılma lıdır. Bunu müteakip Mandelstam' ın projesini von Giers takdim etti. Bu projeye nazaran altı vilayet, sultan tarafın dan tayin edilecek veyahut daha iyisi Avrupalı bir vali-i umumi nezaretinde bir eyalet halinde birleştirilmelidir. Bu eyalet idari ve askeri bakımdan Osmanlı Devleti' nden kamilen ayrılmış bulunuyor. Memurlar ve hakimler bila is tisna umumi vali tarafından nasb ve tayin edilmiş oluyorlar. Askeri kıtaat yalnız Ermenilerden (144) teşkil ediliyor ve sulh zamanında yalnız orada kullanılmış oluyor. Bu proje 1895 programının ve hatta Liban' ın statüsü haricine çıkıyor. Bunun tahakkuk ettirilmesiyle Anadolu'nun yansından faz lası ancak sultanın hükümranlığıyla Türkiye' ye zayıfbir şe kilde merbut (bağlı) kalan bir Ermenistan vücuda getiriyor. "Ermenilerin öbür yansı da Rusya'da yaşadığı için bu sebepten dolayı Rusya bu işte birinci olarak hak iddia eyli yor. Bu iş taksimin (Osmanlı Asyası' nın taksiminin) başlan gıcı demektir. Fransa bu hareketi Suriye'de tatbik edecek; ke za biz, eğer Anadolu' yu feda etmek istemiyorsak, buna mü şabih (benzer) bir rejimi alakadar olduğumuz saha için talep (143) Al. B., C. 38, b. 15344 (30 Haziran 1913).
35
edeceğiz. Rus tasarısı kezalik kısmen bizim bölgemiz olan Diyarbakır vilayetini de Ermenistan namına tesahüp ediyor. (sahip çıkıyor) En kıdemli sefirin (Avusturya) teklifi üzeri ne tasarı sefaretler murahhaslarından mürekkep bir komis yona tetkik için havale edildi. Sefarethanedeki Türkçe mü !ercimi Schönberg vasıtasıyla kendimi temsil ettirmek niye tindeyim. Ben ve Margraf Pallaviçini bizim vekillerimize e sas meseleler üzerinde hiçbir şekilde münakaşaya girişme meleri için fakat buna mukabil Rus programındaki münferit noktaları ve Türkiye tekliflerinin esaslı bir tetkiki etrafında şümullü (kapsamlı) bir münakaşa yapılmasına ısrar etmele ri için talimat veriyoruz. Her şeyden evvel mevzubahis olan şey avdet etmek üzere bulunan müfrezelerin (145) tekrar Er menistan'a girebilmesi için zaman kazanmaktır ve bu suret le İngiltere'nin alacağı vaziyet hakkında bir tevakkuf (bek leme) kazanılmış oluyor. Eğer İngiltere Rusya'nın teklifine muvaffakat ederse bu suretle ispat edilmiş olur ki İngiltere taksimi geciktirmek arzusunda değildir. Öbür Alman büyükelçileri bulundukları yerlerdeki hü kümetlere aşağı yukarı bu biçimde dil kullanacaklardır. Bu konu üzerindeki İngiliz düşüncesi Petersburg büyü kelçiliğinden alınmış olan 2 Temmuz tarihli bir tele İngiliz Dış Bakanlığı ileri gelenlerince yazılmış olan şu notlardan anlaşılır (146): Sör Lui Malle şu yolda yazar: "Alman görüşü doğru dur... Rus Ermeni vilayetleri için bir Rus genel valisi istiyor(144) Yanlış anlaşılmıştır; daha yukarda görülmüş olan tasan özetine bak malı (bizim 8. kısım, tasarının 12. böleği). ( 145) Balkan barışı dolayısıyla geri dönecek olan askeri birlikler demek is tiyor. ( 146) I.B., C. X, K. l, b. 535.
36
lar... İki sınır vilayeti için büsbütün özgürlük (muhtariyet) istiyorlar; Berlin bunu Osmanlı Asyası'nın paylaşılmasının başı sayıyor... Biz buna (paylaşmaya doğru gidişe) çetin bir biçimde karşı koymalıyız, Sör Valantin Çirol( l 47) dün bana dedi ki eğer buna (paylaşmaya) razı olursak Hindistan'da çok kötü ve yıkıcı bir tesir husule gelir (absolutly disastrous). Biz görüşümüzü ve Türk tasarısının doğruluk içinde ve an layışlı bir gözle incelenmesine çok önem verdiğimizi apaçık Petersburg'a bildirmeliyiz; çünkü şu inandayız ki hem bü tün büyük devletler hem de Türkiye' ce kabul edilmeyen hiç bir ıslahat tasarısı haşan ile yürütülemez ve İngiliz hüküme ti Osmanlı Asyası'nın paylaşılmasına kesin olarak karşıdır. Bu görüş Paris'e bildirilip ondan yardım istenilmelidir." Dışişleri Bakanlığı Daimi Müsteşarı Sör Artür Nikol son'un haşiyesi şu yoldadır: "Tasarıya Rus tasarısı deniyorsa da o İstanbul'daki İn giliz ve Fransız büyükelçiliklerinin de işbirliğiyle ortaya çıkmıştır; dolayısıyla biz de ondan sorumluyuz. Ancak bu yalnızca tartışmalara konu olsun diye hazırlanmış bir tasa rıdır. Bu iş için Paris ve Petersburg'la görüşmeliyiz; şunla n önennm: "1) Berlin büyükelçiliğimizden gelen teli (Peters burg'da) Sör G. Bukanan'a bildirip Alman karşılığında çok doğru yönler olduğunu söyleyelim; bu karşıtlığı ortadan kal dırabilmek için önlemeyi çok istediğimiz Türk İmparator luğu'nun paylaşılmasına bir başlangıç olabilecek olan her hangi biçimde olursa olsun özgürlük işinde direnilmemesi ni isteyelim. Türk tasarısının da İstanbul'daki büyükelçiler ce önemle göze alınması gerektiği düşüncesindeyiz. ( 147) Hindistan üzerinde incelemelerde bulunmuş, makale ve eserler yaz. mış, Tayms gazetesi yazarlanndan.
37
"2) Bunu Paris'e de bildirip, onların da görüşlerini so ralım ve (Fransızların) Petersburg'da bize yardım edecek lerini umduğumuzu söyleyelim." Bu konu üzerindeki İngiliz - Rus tartışmasının ana çiz gileri ilerde sırası geldikçe görülecektir. OSMANLI KARŞI TASARISI İşbu Rus tasarısına Osmanlı karşılığı şu biçimde olur: Daha 25 Haziran'da, yeni sadrazam olmuş olan Said Ha lim Paşa, Osmanlı elçiliklerine yollamış olduğu bir genel ge ile Mahmud Şevket Paşa'nın sadaretinde yapılmış olan ıslahatı uzun uzadıya saymıştı. Bunlar 1 6 madde olarak yu karda da gözden geçirildiği için burada yeniden yazılma yacaktır. 28 Haziran 'da bu genelge Berlin Osmanlı Büyü� . kelçiliği'nce Alman hükümetine verilir; 1 Temmuz'da, ya ni İstanbul 'daki büyükelçiler toplantısından bir gün sonra iş bu büyükelçiliklere de yollanılır ve bununla birlikte yine bu günde çıkmış olan İdare-i Umumiye-i Vilayat Kanun'ı Mu vakkati'nin zeyli ve genel müfettişlerin vazife ve selahiyet lerine dair olan talimat da büyükelçiliklere bildirilir. 7 maddelik olan sözü geçen zeyle (eke) göre Genel Mü fettişler 5 yıl için Meclis-i Vükela kararı ve padişahın ira desiyle atanırlar (M. 2). Onların buyruğu altındaki işyarla rın ve yerli ve yabancı uzmanların sayısını o kesimin öne mine göre Meclis-i Vükela tayin edecektir. Bunlar genel müfettişlerce seçilebilecek veya onların rızası alındıktan sonra atanılacaklardır (M. 4) Bir. Osmanlı nezaretiyle ge nel müfettişler arasında çıkabilecek olan anlaşmazlıklar Meclis-i Vükelaca çözümlenecektir (M. 5). .
38
23 maddelik olan talimatnamede başlıca şu yönler vardır: Genel müfettişler, İdare-i lJmumiye-i Vilayat, nahiye ler kanunu ve genel· olarak bütün kanunların yürütülmesine nezaret edeceklerdir (M. 4). Valilerin de oy'unu aldıktan sonra genel müfettişler, gerekçesini de bildirerek kesimleri için uygun görmedik leri kanunlarda yapılmasını doğru buldukları değişiklikleri Bab-ı Ali'ye bildirecek ve bu yolda tasarılar sunacaklardır. Bu kanunların yürütülmesini kolaylaştırabilecek talimatna meler de yapabileceklerdir, bunlar yürürlüğe girmeden ön ce ilgili nezarete sunulmuş olmalıdırlar (M. 5). Genel müfettişler bir yerde yeni mülki makamlar ihdas etmeyi gerekli bulurlarsa vali ve kolordu komutanlarının da oyunu alarak bu yolda kanun önerebilecekler<lir (M. 6). Genel müfettişler göçebe oymakların yerleştirilmesi için, onların gelenek ve göreneklerini de gözönünde tutarak nizamname tasarıları hazırlayıp Dahiliye Nezareti'ne suna caklardır (M. 7). Genel müfettişlere işyarları işten çıkarmak veya yerle rini değiştirmek için çok geniş yetkiler verilmektedir (M. 1 0, 1 1 , 12 ve 1 5). Keza bunlara hazan merkezle de danışarak her bakım dan ıslahat yapmak için geniş yetkiler verilmektedir; (Ad liye işleri için: M. 1 7; polis ve jandarma için: M. 1 8 ve 1 9; aşar, emlak ve temettü gibi vergiler için: M. 2 1 , 22; Tarım, orman, maden v.s. için: M. 23). Keza bunların mali işlerin ve yersel bütçelerin düzen lenmesi ve yürütülmesi işinde de yetkileri vardır (m. 14 ve 20). 39
Böylelikle bir Rus ve bir de Osmanlı tasarısı adı veri l�n bir takım kanun, nizamname, talimatname ve karar top luluğu karşılıklı olarak ortaya konulmuş olur. Rusların Osmanlı tasarısı veya tasarılarına karşıtlıkla rı başlıca şu noktalarda toplanmaktadır; bunlar iki devletin tasarıları arasındaki farkları da belirtmektedir(148). Osmanlı ıslahat tasarıları Ermenistan a<lı söylenilme den bütün imparatorluk için düşünülmüş şeylerdir. Erme nistan 'ın ikiye bölünmesinden ve geniş bölgeler içinde Er menilerin Müslüman kalabalığı arasında önemsiz bir azın lık durumuna sokulmasından korkulabilir. Osmanlı hükü meti yabancı genel müfettişleri büyük devletlerin oy'unu al madan doğrudan doğruya kendisi atayacaktır. işbu genel müfettişlerle İstanbul'daki nezaretler arasında anlaşmazlık lar çıkarsa bunlar Meclis-i VükeHi'da çözümlenecektir. Ge nel müfettişlere ait talimat Osmanlı vilayet teşkilatına do kunmamakta ve işbu müfettişlere ancak gözetim (contrôle) ve kanunlarda gereken değişiklikler, göçebelerin yerleştiril mesi, vergilerde ıslahat yapılması, jandarma gibi işler için Bab-ı Ali'ye tasarı sunma hakkını tanımaktadır; bunlar iş yarları işten çıkarabilirler, ancak yenilerini atayamazlar. Görüldüğü gibi anlaşmazlık esaslar üzerindedir. Bab-ı Ali, az sonra, 5 Temmuz'da, genel müfettişlikle rin sınırlarını bir genelge ile büyükelçiliklere bildirir. Buna göre Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu iki umumi müfettişlik içine girmektedir; eski Erzurum, Sivas, Trabzon vilayetleriyle Canik (Samsun) müstakil sancağı üçüncü ve eski Van, Bitlis, Diyarbakır ve Ma'muret-ül'aziz vilayetle(148) Girs'in Sazanofa 2 Temmuz 1913 tarihli teli (Turuncu kitap, b. 54,Mand. üs. s. 225).
40
ri de beşinci umumi müfettişliği teşkil etmektedir. Bunların başına yabancı genel müfettişler getirilecektir, bunların ya nında yerli ve yabancı bir çok uzman bulunacaktır v.s. YENİKÖY KONFERANSI VE ALMAN - RUS KARŞITLIÖl İstanbul 'daki büyükelçiler konferansında karar veril miş olduğu gibi ıslahat işi her büyükelçiliğin birer mümes silini kapsayan bir komisyonda incelenir; Pallaviçini en es ki büyükelçi olduğu için bu komisyon 3 ve 24 Temmuz 1 9 1 3 arasında Yeniköy'deki Avusturya büyükelçiliği yalısında se kiz toplantı yapar; başlıca tartışma Osmanlı tasarısından ya na konuşan Avusturya ve Alman mümessilleri Panfili ve Şo enberg ile Rus baştercümanı Mandelstam arasında olur. An cak bu toplantılardan çok, doğrudan doğruya büyük devlet ler arasındaki görüşmeler önemliciir. İngiltere de Alman, Avusturya ve onlara katılan İtalya görüşüne eyginlik gösterir ve Osmanlı ıslahat tasarısının da göze alınmasını istediğini ve Osmanlı ülkesinin pallaşılma sına götürecek bir yola gidilmesini istemediğini, İstanbul 'da ki işgüderine 4 Temmuz'da bildirir( 1 49). Hatta bu işler ve hele Doğu Anadolu'ya İngiliz jandarma subayı gönderme işinde Osmanlıya kabul cevabı verdikten sonra Rus baskısı altında şu veya bu kaçamağa başvurarak bu işten vazgeç mek zorunda kalmış olmanın doğurduğu mahcubiyet Dışiş leri Bakanı Grey'i çok sıkmış olmalı ki onun çekileceği sö zü bile o sıralarda ortaya çıkar. (149) I. B., C'. X, K. !, b. 539 ve F.B., C. VII, 289 ve 293.
41
Genel olarak tartışmanın ana ağırlığı Doğu - Kuzey Anadolu'da Rus tasarısının da sayılan 6 vilayetin başlıca kı sımlarının "Ermeni vilayeti" adıyla birleşip tek bir kimse nin buyruğu altına konulması veya Osmanlı tasarılarında ol duğu gibi 7 vilayet ve bir müstakil sancaktan mürekkep da ha geniş bir bölgenin ikiye ayrılıp iki genel müfettişin gö zetimi (murakabesi) altına konulması konusu üzerinde top lanır. Başta olacak olan kimselerin (Rus' a göre tek genel va li, Osmanlıya göre iki genel müfettiş) kimin tarafından ve ne gibi şartlarla atanacakları ve yetkilerinin, hele işyarları atamak ve işten çıkarmak bakımından, ne olacağı da ikin ci önemli tartışma konusudur. İngiltere de bu işte kendisine karşı ve Almanya'ya ey gin olduğuna göre Rusya, ona Osmanlı devletini parçalama yı hiç düşünmediği yolunda inancalarvermeye koyulur(1 50) ve 8 Temmuz'da bu yolda bir de andıç (muhtıra) verir; bu andıç, özü bakımından aynı günde Almanya, Avusturya ve İtalya'ya verilmiş andıçlara benzediği için bu sonuncular dan birinin ana çizgilerini aşağıya koymakla yetinece ğiz( l 5 1 ). "Rusya öbür büyük devletler gibi Osmanlı devletinin parçalanmasına karşıdır; ancak o, şu kesin inandadır ki Türk bütünlüğü, kötü idare yüzünden zarar gören bölgelerin ya tıştırılmasıyla pek büyük ölçüde ilgilidir. Bu yatışma ise an cak büyük devletler gecikmeden ıslahat işini ele alırlarsa sağlanabilir. "Rus hükümeti, Ermeni sorunu ile Kafkas idari sorun ları arasındaki yakın ilgiye gerek büyük devletlerin gerek( 1 50) 1 . B., C. X, K. !, b. 542 (6 Temmuz). ( 1 5 1 ) Turuncu Kitap b. 57, Mand. Os. s. 226 ve F.B., C. VII, b. 345 ekleri.
42
se Bab-ı Ali' nin dikkatini çok kere çekmiştir. Rus hliküme ti, Katkasya'da: tepkiler yapan bir karmaşıklığın kendi sınır ları yakınında süredurmasına gözyumamaz. Son haberler Kürt taşkınlıkları olacağını bildiriyor. Yersel Türk işyarla rının güçsüzlüğü ve beceriksizliği Rus hükümetinin hiçbir biçimde ilgisizlik gösteremeyeceği olayların ortaya çıka cakları korkusunu veriyor. "Buna göre ancak büyük devletler arasında çabuk va rılacak tam bir anlaşma hemen ortaya çıkacak olan korkunç karmaşıklık tehlikesini önleyebilir." Görüldüğü gibi Çar hükümeti, İngiltere'ye ve Osman lı'ya karşı kullanmış olduğu şantajı Almanya, Avusturya ve İtalya 'ya karşı da kullanmaya başlamıştır. Hemen aynı zamanda (9 Temmuz) Alman hükümeti de Rusya'ya şu andıcı vermişti( 1 52). " ... Rus tasarısına göre altı Ermeni vilayeti padişahça atanacak olan bir genel valinin idaresi altında birleştirilmek isteniliyor. Bu genel vali, Hıristiyan, Türk veya daha iyisi Avrupalı olacaktır. İşbu altı vilayet, idare ve askerlik bakı mından Osmanlı Devleti'nden hemen baştan başa ayrılmış bir tek vilayet olaıcaktır. İşyar ve yargıçları genel vali ata yacaktır; askerler yalnız Ermenistan'dan alınacaklar ve ba rış sırasında yalnız Ermenistan'da askerlik edeceklerdir. "Alman hükümetinin görüşüne göre bu tasarı 1 895 programından pek çok ileri gitmektedir ve Lübnan yasası nı da geçmektedir. Eğer bu gerçekleşirse Anadolu'nun ya rısı (o da ancak sultanın egemenliği dolayısıyla) Türkiye ile gevşek bir ilgisi kalacak olan bir Ermenistan olur. Ermenis tan' a verilmiş olanı Türkiye'nin öbür kısımlarından esirge( 1 52) Turuncu Kitap, b. 58, Mand.
os. s.
227.
43
mek güç olur. Böylelikle edimsel olarak (de fait (fiilen)) Tür kiye'nin paylaşılmasının başlangıcına varılmış olur. Alman hükümeti kesin olarak bundan sakınmak isteğindedir. "Alman hükümeti bu tehlikeleri göstermekle birlikte bu işte Türk dileklerinin de göze alınmasını ister." Bu iki nota Almanya ve Rusya'nın karşılıklı durumla rını açıklamaktadır. Rusya: Doğu ve Kuzey Anadolu'da is tediğim olur yoksa oralarda ka!'gaşalıklar çıkarır ve ordu mu sokarım; Almanya ise; bu yol Osmanlı paylaşmasına gö türür, onu istemem demektedir; (Onu şimdilik istemem sö zünün daha doğru olacağını yukarlarda görmüştük, az aşa ğıda yine göreceğiz). BİR ERMENİ GÖRÜŞÜ Osmanlı 'dan bir şeyler koparmak isteyen her devletin Hıristiyanlık veya Hıristiyan uluslarının "zulm"e uğradık ları propagandasına başvurduğu bilinegelmektedir. İzmir Ermeni murahhası olan ünlü Ermeni papazlarından İnceyan Efendi'nin, Petersburg'daki "Novoye Vreyme" ve İzmir'de ki Ermeni "Taşnik" gazetesinde çıkan demeci buna örnek tir; bu demeç sözü geçen Rus gazetesinin İzmir muhabiri ne verilmiştir. Osmanlı ülkesindeki Türk basınının baştan başa sindirilmiş olduğu bir devirde Ermeni gazetelerinin bu serbestliği de, daha önce de demiş olduğumuz gibi, aynca dikkate değer. İnceyan Efendi'nin baştan başa Rus propa gandası özünde olan başlıca sözleri aşağıdadır( 1 53). "Maatteessüf Anadolu'da ika olunan kıtal (öldürme) ha( 1 53) Tanin: Temmuz 1913. 44
berleri tahakkuk etmiş vekayiden olup zahir-i hale nazaran bunların henüz sonu da gelmemiştir. Ermenistan'ı Ermeni siz bırakmak siyasetinin muvaffakiyetini temin için Abdül hamid'in kemal-i muvaffakiyetle ittihaz ettiği tedabirden biri de Türklerle Kürtlerin Ermenilere karşı şiddet, buğz (nefret) ve adavet (düşmanlık) beslemelerine sarf-ı gayret etmesi idi. "Her yerde Ermeniler bu buğz ve adavete kurban ola rak kıtal ve igtisabata (zorla almalar) maruz bulunagelmek te ve hükümetin himayesinden mahrum bulunmakta idi. Bi lakis Kürtler tarafından Ermenilerin katlolunması adi bir vak'a hükmünü kesbederek maatteessüf şu devr-i ceditte da hi bu hal devam etmektedir. Devr-i sabıkta (eski dönemde) Abdülhamid, Kürtleri göz göre göre teşvik ediyordu.Devr i hazır (bugün) hakkında aynı şeyi söyleyemeyiz. Maama fih yekdiğerini velyeden hükümetlerin hiçbiri Ermenileri Kürt beylerine karşı müdafaa etmek hususunda icap eden kuvvet ve metaneti ibraz edemedi." Muhabir: "Bu sonsuz kıtallerde Ermenilerin de kaba hati bulunduğunu zannetmiyor musunuz?" Murahhasa: "Her ihtimalatta bir sebep aranmalıdır. Şimdiye kadar kıtal ve igtisabata maruz kalanlarla aşınlan lar (?) hep Ermeni milletine mensup olanlardır. Ermeniler neden kendilerinin katledilmelerine sebebiyet versinler? Er meniler Kürt'ün her fenalığı icra etmekle beraber cezasız kalacağını bildiğinden herhalde Kürt'ten uzak kaçmaya mecburdur." Muhabir: " Bu fenalıkların ıslahatla önü alınacağını me mul (ümit) ediyor musunuz?" Murahhasa: "Ermenilere karşı ika olunan kıtal ve gare45
tin önünü almak için ıslahata ihtiyaç yoktur. Hükümet Kürt leri zaptetmek azm-i sabitinde bulunsa kafidir. Bu suretle asa yiş derhal kendi kendine teessüs eder gider. Kürt kısmı kor kaktır. Zayıf olanlara karşı barbar olduğu gibi kendisinden daha ziyade kuvvetli olanlara karşı da hemen fare kesilir. Ma atteesüf şimdiye kadar hiçbir hükümet Kürt'e karşı ibraz-ı kuvvet ve şiddet etmek istemedi veyahut etmeye muktedir olamadı. Islahata gelince Anadolu'da bunun tatbiki elzem ve mübremdir. Bu ise Kürtleri icray-ı şekavetten (şiddet kullan maktan) menetmek için değil, zira bunun pek kolay bir şey olduğunu anlattım, ıslahat, hal-i iptidaisinde terk ve ihmal edilmiş olan bu bakir ve bi-nazır (eşsiz) memleketi iktisaden ve siyaseten bir cennete çevirmek için elzemdir. Muhabir: "Büyük bir ıslahatı Türk hükümetinin kendi kendine tatbik edebileceğini zannediyor musunuz?" Murahhasa: "Vazife ve mevkiim hasebiyle hükümetin memurin-i mühimmesiyle çok defa mahremane mülakatta bulunurum. Hemen hepsi bila istisna ve kemal-i esef ve sa mimiyetle beyan etmişlerdir ki muktedir memurin-i devle tin fıkdanı (yokluğu) kendilerinin en büyük bedbahtlığını ,, teşkil ediyor. Abdülhamid 30 sene mütemadiyen adam yetiştirilmesine müsaade etmedi. Elyevm (Bugün) bu devleti idare edecek adamlarımız bulunması nasılkabil olur? İşte bizzat kendi itiraflarından anlaşıldığına göre kendi kendile rine ıslahat icrasına muktedir değillerdir." Muhabir: "Türklerin Anadolu'da ıslahat icrasının ar zuy-ı samimanesinde bulunduklarını me'mul ediyor musu nuz? Avrupa kontrolü kabul etmeyeceklerine dair ahiren va ki olan beyanat hakkındaki fikriniz nedir?" Murahhasa: "Elyevm serkar-ı hükümette bulunanları 46
yakından tanımadığım cihetle onlardan her birinin halet-i ru hiyelerinin ne merkezde bulunduğunu bilemiyorum. Ma amafih aklı başında olan Türkler meyanında ıslahata aleyh tar olan bir ferd-i vahidin mevcudiyetini tasavvur edemem. Rumeli'nin hal-i hüzn -iştimali pek taze olduğundan en zi yade unutkan olanların bile onu unutmamış olmaları me'muldür. Mesele ıslahatın icra veya adem-i icrasındadır. Islahatı kendi kendilerine yalnızca icra eciebilirlerse etsin ler ve şayet yapamazlarsa başkalarına yaptırmalıdırlar. Zi ra ıslahatın adem-i icrasının sebebi her ne olsa neticesi be hemehal aynı neticedir ki Rumeli 'ye hemhal olmaktan baş ka bir şey değildir." Bundan sonra fnceyan Efendi, Nubar Paşa'yı över ve ona atfedilen muhtariyet düşüncelerini (ki Rus da buna kar şıdır) kesin olarak yalanlar. Ondan sonra demeci şöyle de vam eder: Muhabir: "Ermenistan' ın Rusya tarafından istila edil mesini Ermeniler arzu ediyorlar mı?" Murahhasa: "Umum Ermeniler namına beyan-ı fikir et mek salahiyetini haiz değilim. Ancak şurasını temin edebi lirim ki Ermeniler hayat, ırz, mal masuniyetinden ve say ü amel hakkından başka hiçbir şey talep etmiyorlar. Ermeni şüphesiz bu şeyleri nerede bulsa orada bulunmak ister. Bu bir hissi asli-i insanidir ki hiçbir kimse bunun aksini iddia edemez. Ermeniler bu vatanın evladından bulundukları iti barıyla memleketin ıslahat ve terakkiyatını can ve dilden ar zu etmekte olduğu gibi bu babda elinden geleni de yapmış ve yapmaya da müheyya bulunmuştur. Bundan ötesi Cenab ı Hakk'ın bileceği şeydir."
47
ALMAN, AVUSTURYA VE İTALYAN GÖRÜŞMELERİ Büyük devletlerin davranışlarına dönelim. Alman hükü meti bir yandan Ruslara karşı Osmanlı menfaatlerini korur ve bu işte İngiltere ile işbirliği yapar görünürken, öbür yan dan kendi iki bağlaşığı Avusturya ve İtalya ile birlikte Os manlı Asyası'nın "çalışma alanlan, adı altında bölünmesi keyfiyetini görüşmekte ve bu yolda tasarılar hazırlamakta dır. Bunlar hazırlandıktan sonra Alman işadamlannın baskı sı altında hükümetin bu yöne kayması çok kolay olacaktır. Almanya'nın Rus isteklerine karşı koymasıyla onun Avusturya ve İtalya ile paylaşma görüşmeleri yapması aynı zamana tesadüf edişine bakılırsa Rusya'ya karşı koymada ki asıl maksadın Osmanlı paylaşmasını geciktirmek değil, Rus payını kırpmak ve Alman payını büyültmek için bir pa zarlık konusu elde bulundurmaktır. Alman-Avusturya-İtalya görüşmelerine ait belgeler aşa ğıdadır. Temmuz l 9 1 3 başlarında İtalya kral ve kraliçesiyle Dı şişleri Bakanı San Giuliano Kiel'de Alman Kayseri'nin ko nuklandırlar ve Osmanlı Asyası'nın paylaşılması işi konu şulmaktadır; 2 Temmuz'da Viyana'daki Alman Büyükelçi si Çirşki, oradaki İtalya Büyükelçisi Averna Dükü'nün aşa ğıdaki sözlerini Yagov'a özel olarak bildirmektedir ( 1 54): "Avama bana bugün San Giuliano, Kiel'de Küçük As ya'nın taksimi ve menfaatlerin tahdidi meselesini görüşe ceğine kuvvetle kani olduğunu gayet mahrem olarak söyle di. İtalya ümitlerini (Anadolu'nun) Cenub-ı Garbi sahiline (1 54) Al, B., C. 37, il, b. 1 5052'ye ek not. 48
temerküz ettirmiş ve Avama'nın bana söylediklerine bakı lırsa kendisi için Antalya Körfezi'ni ister, görünüyor. Fakat böyle olunca İtalya bizim topraklarımız üzerinde avlanmış olur. O zaman o güzel Garp sahili ne olacak? Burayı Yunan lılar mı alacaklar? Avama, İzmir'in İtalyanlar için hiçbir kıymeti olmadığını, çünkü önündeki adaların Yunanlılara ait olduğunu ve bundan maada orada Fransızların ve İngilizle rin demiryollarına ait menfaatleri bulunduğunu söyledi. Bu son nokta doğru olmakla beraber, belki o kadar ehemmiyet li değildir. Küçük Asya'daki nüfuz mıntıkamızın hududuna dair mev'ud (sözü edilen) emir henüz gelmemiştir. İtalya ile bu mevzu üzerine yapılan mükalemelerin (görüşmelerin) meseleyi geciktirdiğini tahmin ediyorum." Buna karşılık olarak ( 1 55) Yagov, Çirşki'ye şu özel mektubu yollar: "Küçük Asya'daki çalışma bölgemizi ('menfaat alanı mızı ' değil) gösteren haritanın gönderilmesi, İtalya ile ya pılan rnüzakerattan dolayı değil, Doyçe Bank'ın Anadolu ve Bağdat'la alakadar plan şahsiyetlerinin kati fikirlerini ön ceden almak zaruretinde olduğumdan dolayı geri kaldı. Bu sonuncularla müzakerelerim tehire maruz kaldı; çünkü Gwinner, uzun müddet Londra'da idi ve Helfferich de Pa ris'te finans konferansında bulunmaktadır. Esaslı teammül ler (eğilimler) neticesinde, 'mıntıka 'yı Garpte Alaya 'da (Alanya) Şarkta Akra'da ( 1 56) (veya Lazikiye) tahdid ettik. İşaret edilen sahada birçok imtiyazlanmız, madenler, demir yolu hatları ve Mersin ve İskenderun limanları bulunmak( 155) Bu mektubun yukarıdakinin karşılığı olması gerektiğini Alman bel gelerini yayımlayanlar tahmin etmektedirler. Bk. C. 37, il, b. 15052 ve notu. ( 156) lskcnderun için koyulmuştur. 49
tadır. Hudud, Alaya'dan Şimal-i Garbiye doğru Toros Dağ lan'nı takip etmekte ve orada bulunan göllerden Şarkta bu lunanı içine almaktadır, çünkü bu göl Konya Ovası 'nın ir va ve iskası (sulanması) için lazımdır. Şimalde hududu tam ve kati olarak çizmeye imkan yoktur. Çünkü orada Fransız lara ve Ruslara ait henüz tavazzuh etmemiş (belirmemiş) id dialar mevzubahistir. Herhalde bu şimali saha Avusturya için enteresan olmayacaktır; Bağdad hattının Karadeniz Bo ğazı 'nda (İstanbul) bulunan hareket noktasını herhalde fe da etmeye mecbur olacağız. İlk önce 'çalışma mıntıkamızı' Cenup sahilinde Pamfilya 'dan ( 1 57) geçirerek takriben Gur ma 'ya kadar tevsi etmek (genişletme) istiyorduk; buna baş lıca sebep denizden daha serbest ve Kıbrıs Adası 'yla bloke olmayan bir medhal elde edilmesi idi. Evvelki cevabım bu manada kaleme alınmıştı, fakat neticede 'Qui trop embras se mal etreint' ( 1 58) prensibine uyduk ve hakikaten mevcut olan imtiyazlara ve işlere dayanarak yeryüzünde başkaları na da yer kalsın diye iddialarımızı, imkan dairesinde, aza mi derecede tahdide gayret ettik. Komşu olarak iyi dostla rın bulunması, bizim için iyi bir şeydir. "Metalibimizi merbut (isteğimize bağlı olan yerleri) ha ritaya istinaden Kont Berştold'a tamamen mahrem olarak, izah etmenizi rica ederim. Mahrem olarak şunu da ilave ede yim ki, haritayı Marki di San Giuliano'ya, ricası üzerine gös terdim İtalya dahi, istikbal için çekilmiş bir poliçe almak üzere, Küçük Asya'da menfaatler temin etmek arzusuyla mülhem (doğmuş) görünüyor. Viyana ve Roma bu hususta ( 157) Antalya bölgesi ( 158) "Çok şeyi birden kucaklamak isteyen onlan zayıf surette elde tutar" anlamında Almanca metinde Fransızca olarak yazılmış bir Fransız atasözü. 50
birbirleriyle anlaşabilirler. Yahut da birbirinden müstakil ola rak hareket edebilirler. Biz, kendimiz için istediğimizi yal nız bildirmek istiyoruz. Ve bu metalibimize, senelerce süren çalışmalarla namusluca ve doğru olarak hak kazandık. "Çalışma mıntıkamız hakkındaki malumatı sıkı bir sır olarak telakki etmesini Kont Berştold'dan rica ederim. Zira Küçük Asya'nın 'taksim'ini hazırladığımız fikrini uyandı racak her şeyden içtinap olunmalıdır. Samimi arzumuz, Tür kiye'nin idamesidir." Kiel buluşmasından sonra Jagov 8 Temmuz tarihiyle Osmanlı Asya'sı üzerindeki konuşmaları Roma'daki Alman Büyükelçisi Flottova şöyle bildirir; yazıda sözü geçen hari ta yayımlanmamıştır ( 1 59): "Kiel 'de, Marki di San Giuliano, Başvekil ve benim ara mızda vuku bulan müzakerelerde Küçük Asya meselesine dahi temas olundu. Bu hususta kaleme aldığım notu, tama men mahrem ve sırf zatıaliniz tarafından okunmak üzere, ilişik olarak sunuyorum. "İtalyan Nazırı Baya tamamen mahrem olarak göster diğim ilişik haritada bizim 'çalışma' mıntıkamız mavi ka lemle gösterilmiştir. İşbu mıntıka sahilde, Şark'ta takriben Akra 'ya ( 1 60) veyahut Lazikiye 'ye kadar ve Garp 'ta da Ala ya 'ya kadar gitmekte ve buradan itibaren de Şimal-i Şarki de Toros dağlarını takip etmektedir. Şimali Şarkide ve Şi malde hududu kati olarak tespite imkan yoktur (mavi nok talı hat) çünkü burada henüz tamamen taayyün etmemiş (belirmemiş) Fransız ve Rus menfaatleri dahi mevzubahis tir. Anadolu demiryolunun çıkış noktasını ihtiva eden saha( 1 59} Al. B., C.37, il, b. 1 5053 ( 1 60) lskenderun
51
yı (kırmızı tarama hatları) herhalde imtiyazlar yoluyla ya vaş yavaş elden kaçırmak zaruretinde olacağız. Haritada çi zilmiş olan kırmızı hat, daha dar manada bir çalışma mıntı kasının hududunu göstermektedir." Bu yazıda sözü geçen not 6 Temmuz tarihlidir ve aşa ğıdadır: "Kiel'de vuku bulan müzakerelerde, Türkiye'nin mül ki tamamiyetinin elden geldiği kadar uzun bir müddet mu hafaza edilmesi zarureti hakkında ittifak hüküm sürüyordu. Bu gayenin takibi hususunda yalnız Avusturya-Macaris tan'ın değil, fakat İngiltere'nin ve Fransa'nın arzusuyla da beraber olduğumuza kaniiz. "Maamafih, Marki di San Giuliano'ya nazaran Türki ye devletinin ahvali o kadar bozuktur ki bu devletin er geç inkıraza uğrayacağı derpiş etmekliğimiz zaruridir. Marki, Akdeniz politikasına İttifak-ı Müsellesle ahenkli bir istika met vermeyi hararetle arzu ettiğini söyledi: Fransızların ve İngilizlerin, müşterek bir Akdeniz politikası hususunda an laşmak üzere kendisine açıkladıklarını, buna karşı kendisi nin evvel emirde, her iki devletin müşahhas (somut) teklif lerini bilmek istediğini ve bu tekliflerden haberdar olduk tan sonra İtalya'nın müteffikleri ile temasa girmek arzu et tiğini cevaben söylediğini bildirdi. "Nazır, Akdeniz'de muvazenenin, (dengenin) İtalya'nın pek fazla zararına olarak değişmemesini teminen, İtalya' nın Küçük Asya'da menfaatler araması lazım geldiğini, fakat İtalya 'nın istihkak kesbettiğimiz haklarla çarpışmak isteme diğini ilaveten bildirdi. Bunun üzerine nazıra, gayet mahrem olarak, çalışma mıntıkamızın Küçük Asya'nın Cenub sahi linde Alaya'da takriben Lazikiye'ye kadar uzandığını hari52
ta üzerinde gösterdim ve Alaya 'nın garbindeki sahilden vaz geçebileceğimi, fakat Avusturya-Macaristan'ın Pamfilya'da menfaatler teminini düşündüğünden haberdar olduğumu ve bu nokta hakkında Viyana ile müzakereye girişmek mese lesini İtalya'ya bırakmamız lazım geldiğini bildirdim." Bundan bir hafta kadar sonra Jagov, Kiel görüşmeleri nin Osmanlı Asyası'mn paylaşılmasıyla ilgili olan kısmını yazı ile Berlin'deki İtalyan Büyükelçisi Bollati'ye de verir; anlaşılan İtalyan hükümeti elinde yazılı bir belge bulunma sı için bunu istemiştir; ana çizgileri aşağıdadır ( 1 6 1 ): "İsteğiniz üzerine, Küçük Asya'daki menfaatlerimiz dolayısıyla geçen gün Kiel'de Marki di San Giuliano'ya söylemiş olduklarımı size tekrarlıyorum: "Yıllardan beri Alman sermayesince güdülen ve görü len Anadolu ve Bağdat demiryollannın yapısı ve onlara bağ lı türlü işler (maden, sulama işleri, liman yapısı gibi) Türk Asyası'nın muayyen bir kısmı üzerine yayılan ve orada bir Alman çalışma bölgesi teşkil eden bir imtiyazlar (concessi ons) ve menfaatler topluluğudur. Bu çalışma bölgesi orada en önemli işlerden birkaçı bulunan Küçük Asya'mn güney kıyılarına kadar dahi gitmektedir. Doğuda bu bölge Akra ( 1 62) ve hatta Lazikiye ve Batı'da Alaya'ya (Alanya) kadar gider. Oradan onun sının Batı-Kuzeye çıkar ve Konya Ova sı'nın sulama suyunu verecek kadar Kireli (yani Beyşehir) gölünü (Lacus Carolis) de içine alarak Toros çizgisi boyun ca gider. Bundan daha ötede doğu ve kuzeye doğru sınır ke sin olarak çizilemez, henüz tespit edilmemiş Fransız ve Rum menfaatleri karşıda bulunduğu için. (161) AL B., C. 38, b. 1 5360. (162) İskenderun yerine konulmuş.
53
"Bu yazımın kesin olarak gizliliği üzerinde yeniden di renerek. .. Bütün bu belgelerden anlaşılacağı ve az yukarıda de diğimiz gibi Almanya, bir yandan Rusya'ya karşı Osmanlı bütünlüğünün koruyuculuğunu tasarlarken öte yandan da Osmanlı paylaşılması tasarılarını geliştirmekte ve bağdaşık ları Avusturya ve İtalya ile bu yolda görüşmeler yapmakta dır; hatta şimdiye kadar yayımlanmış olan belgelere bakı lırsa bu yolda (bu işi istemediğini ve önlemek için elinden geleni yapacağını belki de içten olarak söyleyedurmakla birlikte) açıktan açığa konuşan ilk ve epey zaman tek büyük devlet o olacaktır. Bu belgeler aynı zamanda Osmanlı dev letinden alınan demiryolu, liman, maden işletmesi gibi im tiyazların bulundukları yerler üzerinde hak iddiası için bi rer vesile olduğunu bir kere daha göstermektedir. "
DOÖU ANADOLU HAKKINDAKİ TARTIŞMALARIN GELİŞMESİ VE YENİKÖY KONFERANSI'NIN SONUÇSUZ DAÖILMASI Islahat üzerindeki tartışmalara dönelim; bu işte türlü bü yük devletlerin almış oldukları durumu yukarıda gördük: İs tanbul 'daki İngiliz işgüderi Marling'in 1 2 Temmuz'da Grey'e yolladığı bir yazı İstanbul'daki Alman ve İngiliz kar şılıklı durumunu -ki bu Berlin ve Londra arasındaki karşı lıklı durumdan az çok başkadır- iyice göstermektedir; öze tini aşağıya koyuyoruz ( 1 63): Marling'e göre Vangenhaym'ın görüşü şudur: Rus te şebbüsü ile ve Rus koruyuculuğu altında Kafkas sınırlarına ( 1 63) 1. B., C. X, K. 1, b. 553 54
bitişik, imtiyazlı bir "Ermeni vilayetinin" kurulması ister istemez oraların özel bir Rus menfaat bölgesi olmasına ve daha sonra da Rusya'ya katılmasına götürür; bu da İstan bul 'un Rusların eline geçmesi yolunda önemli bir ilk adım dır. Almanya bu sonuca götürebilecek olan hiçbir şeye göz yumamaz. Kuzeydoğu Anadolu'nun dışında da, mesela Ki likya 'da da Ermeni vardır ve orada geniş ölçüde Alman men faatleri bulunmaktadır. Dolayısıyla eğer Rusya 'ya Erme nistan 'da bir nüfuz bölgesi sağlanılacaksa Almanya da Ki likya'da buna benzer öir duruma geçmek isteğindedir. İngil tere, Almanya'nın doğuya yerleşmesine ve böylelikle bir Akdeniz devleti olmasına razı olabilir mi? Vangenhaym'ın bu sözlerini anlattıktan sonra Marling işbu Alman iddialan üzerinde kendi düşüncelerini şu yolda bildirmektedir (Geniş özet): "Osmanlı Asyası'nın geleceği ile doğrudan doğruya il gili dört büyük devletten (Rusya, İngiltere, Fransa ve Alman ya) bu sonuncusu, Ermeni vilayetlerinde Rusya'ya bir özel menfaat bölgesi verildiğinde kendisi için de böyle bir böl ge istemekte, siyasa, tecim, maliye ve insaniyetçilik bakı mından en az haklı olanıdır. Rusya'nın kendine komşu yer lerde yaşayan Ermenilerin refahının Kafkasya üzerinde doğ rudan doğruya bir tesir yaptığını pek yeni zamanlarda anla mış olduğu doğru ise de bunun öbür büyük devletlerce ta nınmasının Vangenhaym'ın dediği gibi neden bir Rus böl gesi 'yaratabileceğini' ( 1 64) anlamak güçtür. Bu yalnızca na gerçekten var olan bir dunımun tanınması demektir ve yeni bir durumun yaratılması demek değildir. Almanya ise (164) Tırnak metinde vardır. Marling isteyerek veya istemeyerek büyük bir saflık göstermektedir.
55
Kilikya için böyle bir durumda bulunmamaktadır: Kilikya, Almanya sınırlan üzerinde değildir, bunun tersine olarak çok uzaktır ve o, büyük bir denizci devletle savaşa tutuşacak olur sa Kilikya ondan baştan başa kesilmiş olacaktır. Alman ya 'nın Kilikya'daki menfaatleri daha çok mali bakımdandır ve bir demiryolu ile bir limandan ibarettir, birincisi için Tür kiye 'nin mali inancası da vardır, öyle ki orada bir zarar olur sa o, Türk hazinesine yüklenilmiş olur. Rusya'nınkilerle karşılaştırılırsa bunlar bir menfaat bölgesi istemek için çok zayıf sebeplerdir. Bana öyle gelir ki 'paylaşmaya doğru adım' ( 1 65) Rusya'nın Ermeni vilayetleri karşısındaki in karı imkansız olan özel durumunun tanınmasından çok Al manya'nın temelsiz olarak ancak tehdit-edici bir biçimde ile ri sürülen menfaat bölgesi istemesiyle çabuklaştırılmış ola caktır. Vangenhaym'ın Türk İmparatorluğu'nu koruma yo lunda gösterdiği ilgi az çok iki yüzlücesine (hypocritical) ve blöfümsü görünmektedir; amacı Rus tasarısına karşılık gös tererek Türkleri kendine çekmek ve bizi (İngilizleri) Rusla ra karşı bir duruma sokmaktır." Marling şu yolda devam etmektedir: "Yine bana öyle geliyor ki Almanya, Ermeni vilayetlerinde özel bir idare ku rulmasırıa karşıtlık göstermekle büyük bir sorun yüklen mektedir ve bu tuttuğu yolla önlemek istiyor göründüğü du rumu kendisi yaratabilir. İstanbul 'daki büyükelçiler çalışma sından ne çıkacağını kestiremem; ancak eğer Almanya bu günkü durumunda kalmakta direnirse -ve bu işte kendi bağ laşıkları ve Türkler ona yardımcı olacaklardır- yürütülmesi büyük devletlerin inancası altına olacak bir ıslahat ortaya çı(165) Tırnak metinde vardır.
karılamayacaktır. Boyle olunca da Ermeniler -Makedon ya öaki Bulgarlar gibi- Rusya'yı işe karışmak zorunda bı rakmak için ayaklanacaklardır; belki de aynı sonuca kendi hükümetlerini bu işe sürüklemek isteyen Rus işyarlannın ça lışmalarıyla varılacaktır." Marling, 1 3 Temmuz tarihli telinde (1. B., b. 555) bu gi bi düşünceleri yeniler ve artık olarak baysallık ve refah için de bir Ermenistan'ın Rusya'ya doğru kaymayacağını ve Er menilerin hiç olmazsa Bulgarlar kadar bağımsızlığı sevdik lerini ve Ruslarla dil ve din bağları da olmadığını söyler. Bu yazılar İstanbııl 'daki İngiliz büyükelçiliğinin ne ka dar büyük bir ölçüde Rus propagandasına kapılmış olduğu nu, Marling'in Osmanlılardan ülkeicr ayırma usulünün ne oldugunu ve işin ne gibi evrelerden geçebileceğini bilmedi ğini veya bilmemezlikten geldiğini, son telinde Ermeniler le Bulgarlar arasında yaptığı karşılaştırma ile durumu hiç anlaın?dığını göstermektedir. Berlin Antlaşması'ndan son ra Bulgaristan 'da bir Bulgar çoğunluğu ve gerçek bir bağım sızl ık vardı, dolayısıyla ulus ve devletin ona sarılması tabii idi; kurmak istenilen " Ermeni vilayetinde" ise ne yapılırsa yapı lsııı Ermeniler üçte bir gibi bir azınlıktan da aşağıda ka lacaklardı, dolayısıyla Müslüman çoğunluğu karşısında git gide daha çok Rus'a doğru kaymaları yine tabii idi. Ancak Londra 'da Marling gibi düşünülmemektedir. Grey 9 Temmuz'da Petersburg Büyükelçisi Bukanan'a verdiği bir yönergede ( 1 66) şu birkaç nokta üzerinde direnmektedir: a) Islahat üzerinde konuşmalar olurken Türk Asya sı'nda kırım (katliam) olursa işin sorunu büyük devletler ( 1 66) l.B., C.X, K.1, b. 547
57
üzerine yüklenir; bu yüzdendir ki bu <ttl için Anadolu'ya İn giliz subayı yollamaktan vazgeçerken bunu, onların yerine küçük bir devletin subayları gönderileceği düşüncesiyle yap mış idim. b) Islahat işine gelince, bunun başarı ile yapılabilmesi için iki şart vardır: 1 ) Büyük devletler arasında birlik, 2) Ta sarının zor kullanılmadan Türkiye'ce benimsenilmesi. c) Rusya'nın kendisine komşu olan ve bir yarısı kendi sinde oturan Ermeni ulusunun öbür yansını kapsayan bir bölge ile özel ilgisini anlıyorum. Dolayısıyla bütün Osman lı İmparatorluğu'nda yapılacak ıslahata eklenmek üzere (Os manlı tasarısına işaret) Ermeni vilayetleri için de aynca ba zı tedbirler alınmasının gerektiğini de anlıyorum. İçten sa nıyorum ki Sazanofbütün tasarıların açıkçasına görüşülme sine yanaşacaktır; o, bütün büyük devletlerin ve Türkiye'nin kabul edebileceği bir tasarının ortaya çıkması için kendisine yardım edeceğimize güvenebilir. Ancak ona hatırlatmalısı nız ki Asya Türkiyesi'nin çökmesiyle İngiliz menfaatleri de can alacak biçimde zarara uğrayabilir ve Ermenistan'da ge çecek olayların bütün Osmanlı Asyası'nda tepkisi olabilir. Buna Sazanof'un karşılığı şu yolda olur (I. B., 554- 1 3 Temmuz 1 9 1 3): Bütün Türk Asyası için ıslahat tasarısı yapmak İstan bul 'daki büyükelçilerin yeteneğini aşar. Böyle bir tasan ya pılsa da kağıt üzerinde kalır. Büyükelçiler lafla vakit geçirir ken Ermeni işi bekleyemez -Ermenistan'daki durum her yer dekinden çok gergin ve ağırdır. Türk tasarısı Rus tasarısıyla birlikte göze alınamaz ve onları birbirine katmak su ile ateşi karıştırmaya benzer. Rus tasarısında önemli değişiklikler ol masına yanaşmm, ancak Avrupa gözetimi (controle) olmalı58
dır ve şunlar üzerinde direnmek zorundayım: Bir Hıristiyan genel vali, yersel meclis, yerli ulusların idareye iştirakı. Bundan sonra Sazanofyine kırım (katliam) ihtimalini ve bu olunca Rusya'nın duramayacağını söyleyip şantaj ını tekrarlar. Bir küçük devletin subaylarının Doğu-Kuzey Ana dolu'da kullanilması işine gelince, bunları getirtmek için vakit geçeceğini ve birkaç İsveçli subayın kırımları önleye meyeceğini söyler. Sazanof'un bu son isteğe karşı takındığı durum ancak şöyle anlaşılabilir: Eğer dediği olmaz ve o Doğu Anadolu'da kargaşalıklar çıkartmak zorunda kalırsa oralardaki bir oyu num:ı açığa vurabilecek yansız yabancılar bulunmasın. Sazanof'un bu sözlerini bildiren Bukanan'ın teli üze rine, Male, Nikolson ve Grey'in de tasvip ettikleri şu notu yazmıştır: "Öyle sanıyorum ki Türk (Bab-ı Ali'nin verdiği) ısla hat tasarısı üzerinde görüşmekten kaçınmak bizim için im kansızdır; bu yolu tutmaya eygin olduğumuzu (yani Türk tasarısı üzerinde konuşacağımızı) İstanbul' a bildiren yöner gelerden Hakkı Paşa'ya haber verdik ve Sazanof'un bu iş (Türk tasarısı) üzerinde görüşülmesine karşıtlığı, Alman hü kümeti de bu sorunda kesin bir durum almış olduğu için, yal nızcana bütün ıslahat işini durduracaktır. Kont Benkerdof'la (167) bu yolda konuşulmalıdır ve ondan istenilmelidir ki Sa zanof' a şunları anlatsın: Eğer Rus tasarısında Alman-Türk karşıtlığının kalkması isteniliyorsa bir anlaşmaya yanaşmak gerekir, ve eğer ıslahatta başarı aranılacaksa Türk duygulu luğu (sensibilities) da göze alınmalıdır. Bizim jandarma su bayı yollamaktan vazgeçmekle gösterdiğimiz uysallık (Rus(167) Londra'daki Rus Büyükelçisi.
59
larca) hiçe sayılmaktadır ve başka fedakarlıklarda bulunma mız için bir ilk adım gibi görülmektedir." Bu İngiliz karşıtlığı ve Fransa'nın da ona eyginlik gös termesi üzerine Sazanof biraz yumuşar. Bu devrede Lond ra ve Paris hükümetleri Rus ihtiraslarına az çok karşı, fakat İstanbul'daki Fransız Büyükelçiliği tıpkı İngiliz Büyükelçi liği gibi bu işte Ruslara eygin görünmektedir. Sazanof l 7 Temmuz 'da Londra 'daki İngiliz Büyükelçisi Bukanan 'a ver diği bir andıçta (muhtıra) Türk tasarısı üzerinde de konuşu labileceğini söyler ancak işin İstanbul 'daki büyükelçilere bırakılmasının daha kılgın (pratique) olacağını ekler ( 1 68). Ancak Osmanlı ve Rus tasarıları arasındaki çok önemli karşıtlıklar dolayısıyla Yeniköy Konferansı bir sonuca varma dan dağılır. 23 Temmuz'da Alman, Avusturya ve İtalya Büyü kelçileri birdemeçte bulunurlar; ana çizgileri aşağıdadır( 1 69). "Ermenilerin oturdukları vilayetlerde yapılacak ısla hatı: yürürlükte bulunan Osmanlı kanunları, genel müfet tişler hakkındaki talimat ve Bab-ı Ali'nin 1 Temmuz tarih li genelgesi üzerine kurmanın daha uygun olacağı yolunda ki görüşümüzde ayak diremekteyiz. Yürürlükte bulunan ka nun ve nizamnamelerin bazı tedbirlerle bütünlenmesini Os manlı hükümetinden istemeyi de gerekli bulmaktayız." Bundan sonra bu üç büyükelçi bazı tedbirleri ileıi sür mektedirler; bunlar arasında: Bugünkü ve yarın genel mü fettişlerce istenilecek olan kanun ve nizamların yürütülme si için Avrupa gözetimi (Controle) (M. 1 ). Türlü meclislerde Hıristiyanlara, kalabalıklıklarına uy gun sayıda üyeler sağlanılması ve işbu meclislerin yetkisi( 1 68) l.B., C. X, K. 1, b. 563. ( 1 69) Al. B., C. 38, 1 5369.
60
nin, Avrupa komisyonunca 1 880 tarihinde yapılmış olan Rumeli vilayetleri kanununa uygun olması (m. 2, 3, 4). Ermenilerin kitle halinde bulundukları vilayetlerde po lis, jandarma, işyar ve hakimlerin her ulusun kalabalığına gö re alınması; oralarda vali, mutasamf ve kaymakamların ço ğunluğun ve muavinlerin azınlığın dininden olması; polis ve jandarma için yabancı uzmanların getirtilmesi (M. 5 ve 7). " Hamidiye" Kürt alaylarının dağıtılması (M. 6). Bunlardan başka sözü geçen büyükelçi Osmanlı hükü metine Rus tasarısındaki şu hükümlerin kabulü öğüdünü vermektedir: a) Yalnız yerleşmiş kimselerin seçmen olabil mesi ve seçilebilmesi; b) Diller ve okullar üzerindeki hü kümler; c) Ermeni ulusuna ötedenberi bütün imparatorluk içinde tanınmış olan haklara dokunulmaması. Böylelikle Yeniköy Konferansı bir sonuç vermeden da ğılmış bulunur. Bu devrede, eski bağlaşık Balkanlılar arasında çıkmış olan savaştan faydalanan Osmanlı hükümeti, Edirne'yi ge ri almıştır. Giers, eğer Türkler işbu kentte kalırlarsa burun ları çok yukarıda olur ve Ermeni işinde uysal olmazlar di ye kaygılanmaktadır. ERMENİ PATRİKHANESİ'NİN OSMANLI HÜKÜMETİNE KARŞI BİR SAYGISIZLIÔI Yeniköy Konferansı sırasında geçen ve hükümetin Er meni Patrikhanesi karşısındaki durumunu gösteren bir ola yı yazmak isteriz. Hükümet üç Ermeni papazından patrik haneye sızlanır, bunlar Muş Piskoposu Nerses Harkarunyan, Siirt Murahhasası Kigort Nalbendiyan ve Bitlis Murahha sası Kalemiyen Efendilerdir. Birincisinden yersel olaylar 61
dolayısıyla Patrikhaneye şişirilmiş haberler yolladığı ve si yasa ile uğraşıp bu amaçla Rus konsolosu ile çok görüştü ğü, ikincisinden keza şişirilmiş haberler yolladığı için sıza mlmakta ve her ikisinin işlerinden çıkarılması istenilmek tedir. Üçüncüsünün ise telgraflarında hükümet hakkında uy gunsuz sözler kullandığı için tekdiri istenilmektedir. Bu işlerin üzerindeki Adliye Nezareti'nin tezkiresini patrik, Ermeni Meclis-i Muhteliti'ne, o da bunu Meclis-i Umuminin Asayiş Komisyonu'na havale eder. Bununla bir likte Meclis-i Muhtelitin 1 0 Temmuz 1 9 1 3 tarihli İstan bul 'daki Ermenice gazetelerde bir bildirisi çıkar; orada şöy le denilmektedir: . "Mülhakat ahvali hakkında mahallerinden verilen ma lumatın mübalagakarane olduğu ve bu hal defaatla tekerrür eylediği Adliye Nezareti'nden tebliğ edilen tezkirede bildi rilmekle, meclis, vekayiin mahiyet-i hakikiyeleri dairesinde cevap ita edebilmek üzere keyfiyeti mahalli muharraslarına tebliğ ve mah1mat-ı mütemmime talebine karar vermiştir." Görüldüğü gibi hükümetin sızlanması üzerine tahkika ta bile girişmek gerekli görülmüyor, yalnızca hükümetin suçlu gösterdiği adamlardan: "ne dersiniz" diye sorulmaya kalkışılıyor ve iş hükümete pek aldırış edilmediğini anlatan bir dille Ermeni gazetelerine yazdırılıyor. IX. YENİKÖY KONFERANSI DAGILDIKTAN SONRAKİ DURUM VE ALMAN-RUS GÖRÜŞMELERİ VE ANLAŞMASI BAZI OLAYLAR 1 Ağustos 1 9 1 3 'te Ermeni Patriki Ohannes Efendi işin62
den çekilir ve patrikhane meclisleri bunu kabul ederler; ye rine Zaver Zağyayan Efendi seçilecektir. Arada Cevahirci yan Efendi patrik vekilliği eder. Temmuz içinde Osmanlı hükümeti Belçika'dan ikinci kesimde (İzmir) çalıştırılmak ve ora genel müfettişinin ya nına verilmek üzere adliye, tarım, bayındırlık gibi işler için uzman istemişti. Bunları vermeden önce Belçika hüküme ti İngiliz hükümetinden buna razı olmakta bir mahzur olup olmadığını sorar ( 1 Ağustos 1 9 1 3); İngiliz hükümeti de işi öbür beş bü)rük devletten sorar; hepsi mahzur yoktur der, an cak İtalya bu dilek üzerinde aynca bir şey düşünmemiş ol duğunu ve gereken bilgiyi toplamadan bir karşılık verme yeceğini söyler. İstanbul 'daki İngiliz işgüderi Marling de ıs lahat işinde kesin bir anlaşmaya varmadan önce yabancı iş yarlann atanmasına razı olmanın vakitsiz olacağı düşünce sini Bab-ı Ali'ye bildirir ( 1 70). Görüldüğü gibi Osmanlı hükümetinin İzmir'e yabancı bir ormancı bile getirmesi uluslararası bir sorun olmaktadır. OSMANLI HÜKÜMETİNİN ASKERLİK HAKKINDA BİR KARARI Rus tasarısında "Ermeni vilayeti" içinde yersel askerlik is tenilmiş olduğunu yukarıda görmüştük. 7 Ağustos 1913'te bir irade çıkar; buna göre deniz erleriyle, Hicaz, Asir, Yemen veNe cid'deki birlikler ayral, bütün öbür birlikler için barış sırasında yersel askerlik temeli kabul edilir; dolayısıyla bundan böyle u fak bir istisna ile her Osmanlı askerliğini, içinde bulunduğu as(170) I.B., C. X, K. 1 , b. 564, 565 566.
63
keri müfettişlik sınırlarından çıkmadan yapacak demekti. O vakit Osmanlı Ordusu, Yemen, Asir ve Hicaz ayral, dört müfettişliğe bağlı idi. Merkezi İstanbul olan 1 . müfet tişlik Trakya ve Batı Anadolu'daki, merkezi Şam olan 2 . mü fettişlik Adana ve Suriye'deki, merkezi Erzincan olan 3 . mü fettişlik Doğu Anadolu'daki, merkezi Bağdat olan 4. müfet tişlik de lrak'taki birlikleri kapsamakta idi. Şüphesiz ki Ruslarca böyle bir dilek resmen ve açıktan açığa ileri sürülmeden önce bu tedbirin Osmanlı hükiime tince bütün ülke için alınmış olması ve dolayısıyla Rus bas kısının bir sonucu görünmemesi istenilmiştir. Ancak hizce bu çok yanlış ve kötü bir tedbir olmuştur çünkü bu, Rus'un istediğinden de çok bir şeydi ve buna başvurulmakla Osman lı hükümeti eski bir geleneğini tekrarlamıştı; bir bölge için bir tedbir kabul etmektense onu bütün imparatorluk k i ı ı al mak geleneği; böylelikle dağılma tehlikesi önlenilebi lir ve ya azaltılır sanılıyordu. Halbuki bu tedbir ilerde yapılacak olan Osmanlı-Rus anlaşmasına olduğu gibi girecek ı e do layısıyla bütün Osmanlı Ordusu üzerinde Rus hüküml'line bir gözetim (murakabe) hakkı verecektir. BAZI BÜYÜK DEVLETLERİN DÜŞÜNCELER İ Yeniköy Konferansı bir sonuç vermeden dağıldıktan sonra Fransız hükümeti Rus ve Alman veya bir yandan Rus ve öbür yandan Osmanlı-Alman görüşlerini birbirine yak laştırmak için aracılık etmek ister; bundan başka Rusya 'da, kendisinin Ermeni işinde İngiltere ve Fransa'dan gerektiği gibi yardım görmediğinden dolayı, kızgınlık vardı ne Fran sa bunu gidermeyi istemektedir; bu gibi düşüncelerle Fran64
sız Dış Bakanlığı ile elçilikleri arasında yazışmalar olur ( 1 7 1 ). İstanbul 'daki İngiliz işgüderi Marling ise başka bir dü şünce ileri sürer; ( 1 72) ona göre İngiltere ve Frans� bu iş ten çekilip işin bütün ı;orumunu Alman büyükelçisine yük lemelidirler; ya Almanya, Rus baskısını azaltmak için Os manlıya yardım eder ve Rusla arası çok açılır veyahut da Rusya'nın ileri atılmasını önlemek için Osmanlıya boyun eğ me öğüdünü verir ve Osmanlı'nın gözünden düşer. Marling, Bukanan'ın bir yazısını da kendi düşünce ve isteklerini berkitmek için kullanmaktadır. Bukanan demiş ki: Rusya bu son aylarda epey işlerde geriledi; ancak o ça lımı kırılmadan Türkiye'nin kendisine meydan okumasına göz yumamaz. Eğer Rusya, Edirne işinde bazı diplomatik başarılar elde ederse Ermeni işinin son evresinde uysal ola bilir; bu sıralarda Rusya'nın Edime işinde Avrupa barış ve anlaşması uğrunda fedakarlıklarda bulunuyor görünüşüne göre onun Ermeni işinde çetin olması beklenilebilir. İNSANİYET PERDESİ Çok geçmeden aşağıda göreceğimiz gibi Ermeni işin de Rus-Alman görüşmeleri başlayacaktır. Bundan önce bir iki olayı anlatacağız. Osmanlı ülkesindeki ıslahat işlerinde gelenek ve göre nekten olageldiği gibi, siyasal sebeplerden doğan takıntı ve (171) F.B., C. VII, b. 5 1 5 (Ağustos 1913) ve C. VIII, b. 3 1 ve 99 (14 ve 29 Ağustos 1913) (172) l.B., C . X, K . 1 , b. 567 (27 Ağustos 1913). ·
65
duraksamaları sökmek ve çözümlemek için bu sefer de in saniyet perdesini taşıyan gösterilere başvurulur. Ağustos or talarında ( 1 73) O'Konnor ve Brays (Bryce) adlı iki İngiliz saylavı "Londra Ermeni Komitesi" üyelerini Grey'nin ya nına götürürler; bunlar da ona Anglikan Kilisesi 'nin bir çok büyük papazının, beş lordun ve yirmi saylavın imzasını da hi taşıyan bir andıç verirler; özeti şudur: "Ermeniler de öbür Balkan ulusları gibi zulme uğra mışlardır. "Ermenilerin bugüne kadar Türk boyunduruğu ve zul mü altında kalmasından dolayı sorumlu olan Avrupa ve he le İngiltere 'dir, çüiıkü Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması' nı bozdurup onun yerine Berlin Antlaşması 'nı geçiren ve Kıb rıs Antlaşması'yla Anadolu'daki Türk egemenliğini koru yan odur. "Avrupa gözetimi (controle) olmadan Ermeni işi düze lemez. "Osmanlı bu sırada borçlanmak, gümrüklerini arttırmak, _ . bazı vergiler koymak için büyük devletlere başvurmaktadır; bu işlerde de haşan elde etmek için o her şeye boyun eğer. "Osmanlı Devleti'nin Avrupa barışı için teşkil ettiği tehlike bile, büyük devletleri Ermeni dileklerini yerine ge tirmeye kışkırtacak özdedir. İngiltere bu işe girişsin." Bu andıç bir yandan İngiltere'rrin Ermenilerden yarta çalışması ve Rus tasarısını desteklemesi için onun üzerinde manevi bir baskı yapmak amacını gütmektedir, öbür yan dan da Müslüman alemine İngilizlerin Türklere iyilik etmiş olduklarını hatırlatmaya varmaktadır. ( 1 73) 1 Ağustos 1 9 1 3 tarihli Londra'daki Tayms (Times) gazetesine göre
66
Yine bu işlerde gelenek ve görenek olageldiği gibi mu kadderatları üzerinde tartışılan yerlerde kargaşalıklar çıkar maya çalışılır. 28 Ağustos 1 9 1 3 'te, Van 'da Ermeni Hınçak Komitesi üyelerinden Malkon Efendi adında bir dişçi, bir kaç Ermeniyle birlikte gece sokaktan geçerken bir devriye onlara dur der, bunlar duracakları yerde kaçarak ateş etme ye koyulurlar, Ermeni mahallesinden de ateş edilmeye baş lanılır; Malkon Efendi ölür; onu vuran kurşunun bir taban ca kurşunu oluşuna göre devriyece öldürülmemiş olduğu sa bit olursa da bu olay, Doğu Anadolu'daki durumun kötülü ğü propagandasına yeni bir yemlik olur. ERMENİ MESELESİ ÜZERİNDE ALMAN-RUS GÖRÜŞMELERİ 30 Ağustos 1 9 1 3 'te Rus hükümeti, Almanya ile Erme ni işi üzerinde görüşmelere girişmek için bir adım atar; iş bu günde Berlin'deki Rus işgüderi Bronevski, Alman Dışiş leri Bakanlığı Siyasal İşleri Müdürü Vilhelm fon Stumm'u görüp ona 29 Ağustos tarihli bir andıç verir; özü şudur.( 1 74) Bir aydır İstanbul Komisyonu işlerini bitirdi - Rus ön tasarısının başlıca iki maddesinin, yani: Tek bir "Ermeni vi layeti "nin kurulması ve genel valinin büyük devletlerin oyu üzerine atanması işlerinde büyük devletler arasında görüş birliğinin sağlanılamamış olması acınacak bir şeydir - Rus hükümetine göre genel valinin büyük devletlerin oyu olma dan seçilmesi ıslahattan vazgeçmek demektir - tek bir "Er meni vilayetinin" kurulması işi ise esasen Beriin Antlaşma sı 'yla ve 1 895 iradesiyle göze alınmıştır. ( 1 74) Al. B., C. 38 b. 1 5379.
67
Rus andıcı aynca bir dilek ileri sürmemekte olup yal nızca görüşmelere yeniden başlanılmak istenildiğinin bir belirtisi olmak üzere verilmişe benzer. ERMENİ PATRİGİNİN BÜYÜK DEVLETLERE BAŞVURMASI Bu yeni Rus başvurusundan az sonra, 5 Eylül 1 9 1 3 'te, İstanbul 'daki Ermeni patrik vekili Cevahirciyan Efendi İs tanbul 'daki büyükelçiliklere, pek gizli tutulmak üzere, Rus görüşünü destekleyen bir andıç verir, ana çizgileri aşağıda dır. ( 1 75) "Ermeni ulusunun bütün ümidi büyük devletlerdedirve o, onların kararını beklemektedir; daha önce 1 7 Temmuz'da da bildirilmiş olduğu gibi. " 1 ) Altı vilayetin idaresini bir tek düşünce ve bir tek elin yönetmesi kesin olarak gerekir; dolayısıyla bunlar tek bir genel valinin buyruğu altına konulmalıdır. "2) Bu genel vali Avrupalı olmalıdır ve büyük devlet lerin ona güvenleri bulunmalıdır, dolayısıyla o atanmadan önce işbu devletlerin oyu alınmalıdır. "3) Onun, gerçekten iş görebilmesi için Bab-ı Ali'ye bağımlı olmaması gerekir, dolayısıyla tam yetkisi ve bütün işyar ve yargıçları atamak hakkı olmalıdır. "4) Yersel meclislerde ve işyarlar arasında Müslüman larla Müslüman olmayanların sayısının eş olması esastır. "5) Yeni idare iyi düzenlenmiş bir Avrupa gözetimi (contrôle) altında olmalıdır." Bu andıcı alırken Fransız Büyükelçisi Bompar, Ceva(175) F.B., C. VIII, b. 124 eki.
68
hirciyan Efendi ile şu yolda konuşur: Dileğiniz, Osmanlı Devleti'yle tek bağı büyük devi.etlerin oyu üzerine atana cak olan Avrupalı bir genel validen ibaret kalacak bir öz gür vilayetin kurulmasına varıyor. Buna ne Bab-ı Ali ne de büyük devletlerin bazıları yanaşmak istemiyorlar; böyle na zari ve gerçekleşmesi bu sırada imkansız denecek kadar güç dilekler ileri süreceğinize işi Ermenilere hemen faydası do kunabilecek ameli bir yola götürmeniz daha doğru olmaz mı? Cevahirciyan Efendi, Ermeni ulusunun dileklerini bü yük devletlere bildirdiği ve buna verilecek sonucun işbu devletlerin bilecekleri bir şey olduğu karşılığında bulunur. Bompar, bundan Ermeni ulusunun daha olgunlaşmamış olduğu ve vilayetlerde halkça seçilmiş meclislere dayana rak ıslahatı yürütmenin bir fayda sağlayamayacağı sonucu nu çıkarmaktadır. OSMANLI ASYASI'NIN PAYLAŞILMASI DÜŞÜNCESİNİN GELİŞMESİ Ermeni işinde amacına ermek için biteviye Osmanlı bütünlüğüne ilişmek ve onun dağılmasına yol açmak iste mediğini sağa sola inancalayan Sazanof'un bu işte ne dere ce içten olmaktan uzak bulunduğunu Petersburg Fransız İş güderi Dulse'nin (Doulcet) Paris'e gönderdiği 1 2 Eylül ta rihli çok gizli yazısı gösterir( l 76); işgüder der ki: "Bay Sazanof' ca bir Rus yazarına son zamanlarda yol lanılmış bir mektupta (ki ben onu kesin bir surette gizli ola rak öğrendim) bakan şu düşüncelerini bildirmektedir: As( 176) F. B., C. VIII, b.
144.
69
ya Türkiyesi pek uzun yaşayamaz; genç Türklerin kudret fış kırtısından (ressaut d' energie) sonra, Osmanlı devletinin, iş leri düzenleme kabiliyetsizliği, türlü ulusların hazırlamak ta oldukları (uğruna çalıştıkları) devletten ayrılma ve onu da ğıtma işini bütünleyecektir. Durumu en iyi çözümleme yo lu Rumeli 'deki gibi davranmak olacaktır; mevcut uluslara tekabül edecek olan muhtar devletçikler: Ermenistan'lar, Suriye'ler, Arabistan'lar kurmak( l 77). Bunlar Rusya için tehlikeli komşular olamazlar ve böylelikle Türk mirası yü zünden bir Avrupa savaşı çıkmaz; ne de olsa bu suretle bü yük devletler arasında dolayısıyla karşıtlık (conflit indirect) olacaktır, çünkü her muhtariyetin (muhtar devletin) arkasın da bir koruyucusu bulunacaktır; ancak bu yola girilmeyip de büyük devletler için bölgeler ayırmak istenilirse bu böl gelerin sınırlandırılması işinden 'doğrudan doğruya karşıt lıklar, (conflits directs) çıkabilir. Savaş ise yalnız bu doğru dan doğruya karşıtlıklardan doğabilir." Mayıs 1 9 1 3 'le Genel Savaş'ın başı olan 1 9 1 4 yazı ara sındaki Rus dış siyasasını Sazanof'un bu mektubu akılda olarak incelemek gerekir. Dulse bu mektup dolayısıyla ileri sürdüğü düşünceler arasında şunu da demektedir: "Mümkündür ki Bay Sazanof'un düşüncesine göre Üç lü Anlaşma Devletleri'nden: Rusya Ermeni, Fransa Suriye ve İngiltere Arabistan .ıslahat işlerini ele almalı ve el birliği ile bu işin sonuçlanmasını sağlamalıdırlar." Almanya, Avusturya ve İtalya hükümetleri arasında, yukarda anlattığımız paylaşma düşüncesini taşıyan görüş·
( 177) Dışişleri Bakanı Pişon buraya şu notu yazmıştır: "Bu, paylaşmaya hazırlamaktır."
70
melere benzeyen tasarıların Sazanof'un kaleminden de açık ça çıkmaya başladığını burada görmekteyiz. İşbu Eylül 1 9 1 3 ayında bu yolda düşüncelere Fransız devlet adamlarının kalemlerinden çıkan yazılarda da rastla nılmaktadır. Bu kitabın öbür bölümlerinde Osmanlı Asya sı'nı nüfuz veya çalışma bölgelerine ayırmaya varacak olan büyük devletler arasındaki görüşmeleri anlatacağız; bunlar Mayıs, Haziran ve Temmuz 1 9 1 3 aylarında daha henüz ge lişmemişlerdir ve. akıllar daha o işe yatmamış bulunmakta dır. Yeniköy Konferansı'ndaki Alman - Rus karşıtlığı ve ge nel olarak İngiltere'nin biteviye Rus'un çok ileri gittiğini söyleyedurması bu yüzdendir. Eylül ayında i3e iş değişmiş tir; akıllar Osmanlı Asyası'nın nüfuz bölgelerine ayrılması na yatmıştır ve bu amaçla büyük devletler arasında yapılan . görüşmeler oldukça ilerlemiştir. Bu bakımdan mayıs ve ey lül aylan arasında durumun ne kadar değişmiş olduğunu ay dınlatması dolayısıyla aşağıda iki Fransız belgesini anacağız. Birincisi 1 1 Mayıs 1 9 1 3 'te Bompar'ın Almanya ile özel bir ekonomik anlaşma yapılmasına dair bir önermesi dola yısıyla Fransız Dışişleri Bakanlığı 'nca yazılmış bir nottur; orada şöyle denilmektedir( l 78): "Paris Komisyonu'nda( l 79) temsil edilen devletlerin düşüncelerini bir yana bırakıp da Bay Bompar'ın anlaşma tasarısı gözötıünde tutulursa (C. VI, b. 5 1 8 'de görülen 8 Ma yıs tarihli tasan) şu sonuca varılır ki bu tasan az veya çok belirli bir biçimde nüfuz bölgeleri yaratmaya varır. Doğru su şudur ki bu tasarıya göre ilk yapılacak iş Asya Türkiye( 178) F.B., C. Vlll, s. 261, haşiye 2. ( 1 79) Balkan Savaşı'nın doğurduğu para ve tutum (ekonomik) sorunlarıy la uğraşan uluslararası komisyon.
71
si'nin en büyük kısmının Alman ve Fransız demiryolu ağ ları arasında paylaşılması, bu ağlar için gelirler sağlanılma sı ve ister istemez onlara ayrılacak gelirlerin (gages) işbu ağ bölgeleri arasında paylaşılmasıdır. . . Bu, Asya Türkiyesi'nin ilerde muhtemel olan bir paylaşılması için konulmuş bir bölme işareti (jalon) olacaktır." Haşiye şöyle devam eder: "Bundan sonra (sözü geçen notta) Almanya'ya Akde niz kıyılarına ayak basmak hakkını tanımanın tehlikeleri ve Akdeniz'in bugünkü durumunda bu kadar kökten bir deği şikliğe İngiltere, Rusya ve hatta İtalya'nın gösterecekleri karşıtlık fuerinde düşünceler ileri sürülmektedir. Sonra öbür devletlerden ayrı olarak Almanya ile bu yolda bir anlaşma yapmamanın gerektiği sonucuna varılmaktadır." Bu Fransız belgesinde görüldüğü gibi, daha Mayıs 1 9 1 3 'te, Osmanlı Asyası 'nın paylaşılması işi üzerinde iler lemiş görüşmeler yapılmamış olduğu gibi, Fransız hüküme tince bundan sakınılmak istenildiği apaçıktır. Eylül 1 9 1 3 'te ise durum kökünden değişmiştir; 4 ay öncekinin tersine ola rak Osmanlı Asyası'nı nüfuz bölgelerine ayırmaya varacak olan görüşmeler ilerlemiştir. Bunların Berlin 'de yapılan kıs mını idare etmiş olan oradaki Fransız büyükelçisi Jül Kam bon, Dışişleri Bakanı Pişon'a yazdığı 25 Eylül 1 9 1 3 tarihli bir ı;nektupta şunları d�r:( 1 80) " . . . Londra 'da, Paris 'te, Bertin 'de yapılan bütün bu gö rüşmelerden çıkacak olan sonuç şudur: 1 ) Türkiye'nin tu tumsal (ekonomik) bakımdan bir derece kuvvetlenmesi ki bu gerçekten bizim için çok faydalıdır. 2) Büyük devletle( 1 80) F. B., C. Vlll, b. 1 92.
72
rin Küçük Asya'da ilerdeki paylarının ve bugünkü nüfuz böl gelerinin hep birlikte ve pek kesin olarak tespiti."( 1 8 1 ) Dolayısıyla, Osmanlı hükümeti bunu pek anlamışa ben zememekle birlikte, artık eylül ayında durum temmuz ayın dakinin eşi değildir; Osmanlı Asyası 'nı şu veya bu ad ile pay laşmak düşüncesi bütün büyük devletlerin aklına girmiştir ve her gün daha çok girmektedir. Esaslı noktalarda da an laşmalara varılmıştır, Rusya'nın payının da Doğu Anadolu olacağı zımnen olsun kabul edilmeye başlanılmıştır. Ermeni işi dolayısıyla Ağustos 1 9 1 3 'ten itibaren yapı lacak olan Osmanlı, Alman ve Rus görüşmelerinde büyük devletlerin davranışlarını, bazan bunların görünüşte olsun, Osmanlı bütünlüğüne bağlı kaldıklarını sandırmaya çalış malarına rağmen, buna göre görmek ve anlamaya çalışmak gerekir. ( 1 82) Bu gibi düşüncelerin tesiri altında Ermeni işinde bir Al man-Rus anlaşmasına varılması gerekmeyecektir. Alman hükümeti, yukarda görülmüş olan 29 Ağustos tarihli Rus an dıcına 1 O Eylül ae karşılık verir, ana çizgileri aşağıdadır: ( 1 8 1 ) işaret bizimdir. ( 1 82) işlerin tuttukları yolu sezmiş olan ve Rusya'nın eline düşmek isteme yen Sosyal Demokrat Ermeni Hınçak Komitesi, l 7 Eylül 1 9 1 3 'te Köstence 'de toır lanmış olan 7. kongresinde şu karan alır: "Müstakil Ermenistan. -Devleti Osmaniye'nin icra etmek istediği umumi ve hususi ıslahat meselesine müdahale ve mümaneat etmemekle beraber Erme nistan 'da yaşamakta olan Ermenilerin ve anasır-ı sairenin müreffehen ve kemal i emniyyetle imar-ı hayat etmelerinin ve tarik-i temeddünde emniyyet-i kamile ile terakki eylemlerinin ve Ermeni milletinin dahili ve harici taarruza! ve tecavüzat tan şahsiyet-i milliyesini muhafaza edebilmesinin ancak müstakil Ermenistan şek line vabeste bulunduğuna kanaat-i kamile hasıl olduğundan S. D. Hınçakyan Ko mitesi müstakil Ermenistan fikrinin müdafasını taht-ı karara almıştır. "Türk unsur-ı hakiminin ve re's-i karda bulunan rical-i hükümetin seneler den beri gayr-ı münkir olan kabiliyetsizliği, cehaleti, münasebat-ı hariciyesi, me yelan-ı siyasisi cümlece malum olduğundan Avrupa kotrolü altında müstakil Er menistan fikrinin müdafaa edilmesi emr-i zaruridir."
73
29 Ağustos tarihli andıcında Rus hükümeti, İstanbul Konferansı 'nın menfi sonuçlarını müşahede etmişti. -Bu böy le olmakla birlikte, Rus hükümeti gibi, Ermenistan durumu nun iyileşmesini isteyen Alman hükümeti de şu düşüncede dir ki açıkçana belirmiş olan görüş başkalıklanna rağmen bü yük devletlerce hoş görülebilecek ve Türkiyece kabul edile bilecek bir sonuca varmak mümkündür. Rus tasarısının önem li birkaç yönü herkesçe kabul edilmiş sayılabilir. Eğer yine çok ilgi çeken başka yönler üzerinde bütün mümessillerin dü şünüş birliği kurulmamışsa, bu en çok Bab-ı Ali'nin bunlara yanaşmayacağı sanıldığı için böyle olmuştur; İstanbul'dan alınan haberler bu görüşün doğruluğunu ispat etmektedir. Al man hükümeti ise Türkiye'nin isteyerek yanaşmayacağı bir çözümleme biçimini ona zorlamanın yolunu görmemekte ve bunu uygun bulmamaktadır. Buna göre Alman hükümeti, ko misyonun, Türk tasarısını temel olarak ele alıp yeniden işe başlamasının gerekli olduğu düşüncesindedir. Alman hükü meti öyle sanıyor ki iyi duygular besleyen Bab-ı Ali, kendi tasarısında, hele üzerinde büyük devletler arasında görüş bir liği olmuş olan Rus önermelerine uygun olarak değişiklikler yapmaktan kaçınmayacaktır. Alman hükümeti şu inandadır ki bu yoldan yürüyerek zamanın gereklerine uygun ıslahat için Türkiye ile bir anlaşmaya varılabilir ve bu ıslahat zamanla da ha da bütünlenebilir ve iyileştirilebilir. Bu Alman andıcı daha öncekilerle karşılaştırılırsa ara da bir ana değişiklik göze çarpar, o da şudur; artık Alman ya, 8 Temmuz tarihli andıcında yapmış olduğu gibi, Rus ya'ya "Osmanlı Devletl 'ni dağıtmak istiyorsun, buna göz yumamam" demektedir; yine Türk tasarısını tutuyor görün mekte ise de bunda Rusya'nın dilediği birçok değişikliğin
74
yapılabileceğini anlatmaktadır. Böylelikle bu bölümün başlarında işaret etmiş ol duğumuz üçüncü devreye girilmiş olur. Almanya 'dan bu karşılığı aldıktan sonra Rus hüküme ti, Alman hükümetiyle doğrudan doğruya anlaşmaya karar verir ve Fransa ile İngiltere'ye şu yolda bir bildiride bulu nur.( 1 83) Şimdiye kadar Rus tasarısının bazı kısımlarına en bü yük karşılık Almanya'dan geliyordu. İstanbul'd,aki Rus bü yükelçisine bu işler üzerinde Alman büyükelçisiyle anlaş maya çalışması için yönerge verdik. Bunun üzerine İstanbul'da görüşmelere koyulan Giers'le Vangenhaym, 22 Eylülde bir anlaşmaya varırlar. Vangenhaym bunu kendi hükümetine şu yolda bildirir. ( 1 84) "Bay von Giers'le birlikte Ermenistan ıslahatı sorunu üzerinde müşterek amaç olarak aşağıdaki ayrıntılı progra mı (tasarıyı) tespit ettik.( 1 85) "Bab-ı Ali, Doğu Anadolu'nun iki kısmı: a) Erzurum, Trabzon, Sıvas ve b) Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır için ken dileriyle beşer yıllık kontrat yapılabileceği iki genel müfet tişi tavsiye etmelerini büyük devletlerden istemeye karar vermiştir. Bununla birlikte Bab-ı Ali bu kontratların her bi tişinde yine büyük devletlere başvurmaya karar vermiş ol duğunu açıklar. "2) Bab-ı Ali, bu genel müfettişlere şu haklan tanır: Atanacak büyük işyarlarla yargıçların adlarını Osman( 1 83) F. B., C. VII, b. 1 7 1 (20 Eylül 1 9 1 3). ( 1 84) Al. B., C. 38, b. 15390. ( 1 85) Bu program veya tasan Bab-ı Ali'ye daha bildirilmiş değildir. Aşa ğıda onun işi kabul ettiğini gösterir sanılan cümleler, ona gösterilip rızası alına cak olan bir anlaşma tasarısının cümleleridir. •
75
h hükümetine sunmak ; öbür işy arlan kendi ler i atam ak ; öz
gür lük le ve hiç ayr amsız (istisn as ız) kendi kesim lerindeki bütün işyarlan işten çık arm ak (az letmek ). " 3 ) Her iki kesimde de, üye ler i y an y arıy a Müs lüm an ve Hıristiyan o lac ak o lan halkça seçi lmiş birer mec lis o la caktır. "4) Her iki kesimde de, işyar lar için bu s ayı eşit liği es a sı yür ütü lecektir. " 5) B ab -ı Ali, ıs lah at ın yür üt ülmesini, İst anbu l 'd aki büyüke lçi lere ve yerindeki konso los larıy la doğr ud an doğ ruya gözetim lemeye (contro le ) büyük dev let leri d avet eder. " 6) B ab -ı Ali, Doğu An ado lu 'nun iki kesiminde yürü tü lecek öbür ıs lah at için büyük dev let ler le an laşmak düşün cesindedir." Ko layca görü leceği gibi bu A lman -Rus an laşm asınd a yalnız ilk maddenin bir kısmı Osman lı di leğine gör ünüşte uy gundur; tek "Ermeni vi layeti " ye rine iki kesim o lması ve ora ya e lden ge ldiği kad ar çok Müs lüman soku lar ak Ermeni le r in öneminin az altılm as ı.Ancak bund an sonr a hep Rus t asa rısın a göre gidi lmiş o lduğu için bu iki kesimdeki pek büyük Müs lüm an -Türk çoğun luğu Ermeni ler uğrund a feda edi lmiş o luyor ; çünkü bu iki kesimde Müs lüman lar yüzde 80'den üs tün bir çoğun lukta iken mec lis lerde ve işyar lıklarda anc ak yüzde 50 nispetinde temsi l edileceklerdir ; iki genel müfetti şi gerçekten büyük dev letler atayacak , mü fettiş ler de bütün işyar ve y argıç lan gerçekten kendi ler i atayacak lar ve isteyin ce işten çık aracak lardır ; bu iki kesimde büyük dev let lerin sü rek li gözetimi o lac ak ve işbu dev let ler d aha başk a ıs lahatı d a zor la Osman lı hükümetine k abu l ettirecek lerdir. Dolayısıy la bu, A lmanya ve Rusy a'nın Osman lı 'nın sırtınd an an laş -
76
mış olduklarını apaçık gösterir. Vangenhaym'ın bu 6 mad deyi bildirdikten sonra yazdıkları Almanya'nın bu işte Os manlı 'dan ne derece uzaklaşıp Rus 'la işbirliği yaptığını ve Os manlı 'yı önceden uyuşturmak ona bu maddeleri birer ikişer kabul ettirmek, böylelikle onu, ta baştan ürkütüp çekingen ve karşıt bir duruma sokmayarak yavaş yavaş uysallaştırmak istediğini açık olarak gösterir; Vangenhaym der ki: "Bu programın yolunda yürütülmesi bakımından, Bab ı Ali'ye daha şimdiden bütün programı bildirmenin tavsi yeye şayan olmadığı, fakat zeminin yavaş yavaş hazırlanma sı gerektiği düşüncesindeyiz. "Bunun için ilk önce sadrazamı büyük devletlere bir no ta ile başvurarak iki genel müfettişi tavsiye etmelerini dile meye sevketmeyi düşünüyoruz. Cevabi notada ( 1 86) prog ramın öteki noktalarını Bab-ı Ali 'ye büyük devletlerin bir temennisi olarak bildirebiliriz. Arada geçen zamanda da biz, sadrazamın üzerinde işlemeliyiz. Şimdi artık Bay von Giers tarafından da kabul edilmiş olan başlıca esas, Bab-ı Ali 'nin, programı, baskı ile değil ikna yolu ile tatbik etmeyi kabul eylemesi ve ancak Bab-ı Ali'nin muvafakatinin alınacağı noktalar üzerinde durulmasıdır. "Ancak bu şartladır ki programın üçüncü noktasını ka bul ettim; bu nokta şimdiye kadar ki ıslahat programımızla karşılaştırılınca önemli bir yeniliği kapsamaktadır ve ihti mal ki Bab-ı Ali' ce reddedilecektir. Bay von Giers 'le ben, bundan böyle sadrazamla olacak müzakerelerimizden bir birimizi haberdar etmeyi kararlaştırdık." Fransız ve İngiliz hükümetleri bu programı beğenecek lerdir. (186) Pek iyi anlaşılmıyor; öyle sanılabilir ki Bab-ı Ali'nin iki genel mü fettişini kabul ettiğini bildiren notaya verilecek cevap kastedilmektedir.
77
Giers'in, Said Halim Paşa ile bu iş üzerine yaptığı ko nuşmadan edindiği duygular onun Bompar'a söylediğine göre şöyledir:( 1 87) Said Halim Paşa ne olağanüstü yetkileri bulunacak olan iki genel müfettişin büyük devletlerce tavsiye edildikten sonra atanmasına ne halkça seçilmiş meclislerin ve bütün işyarlann yan yarıya Müslüman ve Hıristiyan olmasına kar şılık göstermemiştir. O yabancı büyükelçiler ve konsolos ların gözetimine (murakabesine) karşı görünmüştür. Bunun üzerine Giers ona o an için 6 maddeden bahsetmemiştir. Ancak Sadrazam Said Halim Paşa'nın bu uysal duru mu uzun sürmeyecektir. İster Rus büyükelçisiyle ilk konuş tuğu sırada onun sözlerinden işin bütün önem ve kapsamı nı kavrayamamış olsun; ister Mısır'da, yani yabancıların elinde bulunan bir ülkede, büyümüş olduğu için Rus-Alman is�eklerini kendi görüş ve anlayışına göre pek aşın bulma mışken Osmanlı nazarlarıyla konuşunca işin nereye vardı ğını sezmiş ve onların baskısı dolayısıyla düşüncelerini de ğiştirmiş olsun, ekim başlarında onu Rus-Alman tasarısına karşı dikilmiş görüyoruz. 7 Ekim 1 9 1 3 'te onunla konuşan Bompar, sadrazamı kızgın bulduğunu ve onun kendisine şunları dediğini yazmaktadır:( 1 88) . "Tiirkiye'de her yanda Lübnan'lar, yani Osmanlı nüfu zu dışında kalan ve idaresine bütün devletlerin kanştıklan vilayetler yaratmak isteniliyor. İdari ve askeri önemi olma yan bir dağda her nasılsa olabilmiş olan bir şey, devletin do ğuda duvarı sayılan altı vilayette taklit edilemez. Bize Er( 1 87) F.B., VIIJ, b. 1 9 1 (24 Eylül 1 9 1 3). ( 1 88) F.B., C. Vlll, b. 296.
78
menistan 'da tek Lübnan yerine iki tane kurmak tavizinde bu lunuluyor; ne güzel lütuf. Biz hiçbir tane istemiyoruz. Bu işte gösterilen zihniyet apaçıktır: mesela bize ülkenin ida resi için yabancıların yardımını sağlamamız öğüdü verili yor, sonra biz jandarma subayı getirmek için bir devlete baş vurduk muydu ona, bunları bize vermemesi söyleniliyor. Ni çin? Çünkü bizim doğrudan doğruya bu yabancıları getirt memiz istenilmiyor, onların bize dışardan zorlanılması is teniliyor. İstenilen Islahat ancak bu şartla (büyük devletle re göre) iyidir: Islahat teşebbüsü Osmanlı hükümetinde ol mazsa ve o, halkın gözünde bunları yapmaktan dolayı ma nevi bir şey kazanamazsa. İşiıı bizimle ilgili olduğu bile ka bul edilmiyor; bizi işe katmadan programlar yapılıyor ve dü şüncemizi bildirdik miydi, aldmş edilmiyor. Geçen haziran sonlarında büyükelçiliklere göndermiş olduğumuz ıslahat tasarısını gözden geçirmeye kim tenezzül etti? Bab-ı Ali 'den gelen her şeye karşı, yokmuş gibi davranılıyor. Ermenis· tan'ın yatışmasına bu yoldan ulaşılmaz, eğer orası kargaşa içinde bırakılmak istenilseydi başka türlü davranılmazdı. Ben bu gidişe uymayacağım; eğer kabulü için sıkıştmldı ğım program günün birinde yürürlüğe girecekse bunu baş ka bir sadrazam yürütecektir." Görüldüğü gibi Said Halim Paşa ilk düşüncesinden dönmüştür ve şimdi büsbütün başka bir dil kullanmaktadır; ancak bu kullanıldığı dil sinirlilik ve aciz göstermektedir, baştan başa sızlanmalarla doludur; Türk ulusunun gür sesi değildir. Bundan başka o, bu kızdığından da kötü ve Osman lı ordusu işlerine de Rusya 'yı karıştıran bir ıslahat anlaşma sını birkaç ay sonra kabul edecek ve dediği gibi sadareti bu yüzden hiç de bırakmayacaktır. 79
Fransız Büyükelçisi Bompar, bunları hüküınetine bil dirdikten sonra Alman Büyükelçisi Vangenhaym'in Osman lı hükümetine karşı her türlü zorlaı:na ve hatta baskı gibi ted birlere karşı olduğu için bir anlaşmaya varılmasının daha uzak olduğunu yazmakta ve sona Rus büyükelçisinin şu sözlerini koymaktadır: " Sadrazam bugün benim programımı istemiyor; amma o, yola gelecektir; ister istemez gelecektir; o, veya başka bi risi, bunun ise ne önemi vardır." Bompar'ın düşüncesine göre Almanya'nın bu işte Rus ya ile işbirliği yapmaya koyulmuş olmasının sebebi bir yan dan kendisinin de Kilikya'yı almak, öbür yandan da genel siyasada Rus dostlıJğunu kazanmış olmak istemesidir. Said Halim Paşa 'nın, Bomparla bu yolda konuştuğu sı ralarda Dahiliye Nazın Talat Bey de 6 Ekim'de İngiliz olan Osmanlı Maliye Müşaviri Sör Riçard Kavford'u (Sir Ric hard Crawford) ve yine Osmanlı maliyesinde çalışan Bay Grev'i çağırtır ve onlara Doğu Anadolu'nun iki kesiminde genel müfettiş olmalarını önerir, yetkileri il. Abdülhamid za manında Hüseyin Hilmi Paşa'nın Makedonya'daki yetkile rine benzeyecektir. Bunun Rus-Alman tasarısına karşı bir çevirme manev rası olduğu apaçıktır; bu tasarıyı kabul etmiş olan İngiltere hükümetinin Talat Bey önermesini kabul etmesini beklemek durumu hiç bilmemek ve anlamamaktı; nasıl ki iş bu hükü met bu önermeyi reddedecek ve işi Almanya ve Rusya'ya bildirecektir; Rus hükümeti de bu yüzden İngiltere 'ye teşek kür eder.(1 89) Ancak Talat Bey böyle bir önermede bulun( 1 89) Bakın: I. B. C, C. X, K. I, b. 569, 570, 573, 574, 575, 576, 577, 579.
80
makla sadrazamın reddettiği şeylere benzer şeyleri kabule hazır olduğunu açıklamış olur. Bu da ancak Rusya'yı daha ağır basmaya kışkırtacak bir şeydir. Fransa'dan Rusya'ya dönen Sazanof 2 1 Ekimde Ber lin 'de kalır ve Alman Başbakanı Betınan-Holvegle görüşür; onun.orada kalmaktaki ana düşüncesi Ermeni sorunu üze rinde konuşmaktır. ( 1 90) Bu konuşmanın özü şuna varmak tadır: Betman-Holveg, Rusya'nın bu işte Almanya ile konuş mak istemiş olması dolayısıyla memnun olduğunu ve bir likte yürünülmesi için elden geleni yapacağını söyler, an cak Türk onurunu elden geldiği kadar korumak için gidil mesi gereken yolun seçilme işinin kendisine bırakılmasını ister. Sazanof, "Peki" der ve şunu ekler: Bu iş ilkbahardan önce bitmelidir, çünkü karlar eriyince Ermenistan karışabi lir. Rusya, bu işte Alman işbirliğini sağladıktan sonra ar tık ister istemez İngiltere'nin de onunla birlikte yürüyece ğine ve Osmanlı bütünlüğü sözünü artık pek ileri sürmeye ceğine güvenebilirdi. SazanofPetersburg' a döndükten sonra Osmanlı Büyü kelçisi Turhan Paşa'ya şunları söyler: ( 1 9 1 ) Almanya ile Ermeni işinde anlaştık. Bizden hep şüphe ediyorsunuz, biz Doğu vilayetlerini istemiyoruz, bunları al mak menfaatlerimize aykırıdır, ancak barış ve asayiş istiyo ruz.
( 1 90) Sazanofun Çar'a raporu: siyah Kitap, C. il, s. 362; işi Delkase'ye an latışı: F. 8., C. VllI, b. 385; İngiliz işgüderine anlatışı: 1. B., C. X, K. b. 572. Ba kın keza: Al. B., C. 38, b. 1 5398 ve 1 5400'e. ( 1 9 1 ) Turhan Paşa'nın Hariciyeye 30 Ekim 1 9 1 3 tarihli iki teli.
81
ERMENİLERLE MÜNASEBETLER O sıralarda Osmanlı hükümeti Ermenilere hoş görün meye önem vermektedir; 27 Ekim 1 9 1 3 'te Ermeniler, harf lerinin kabulünün 1 500 ve Ermeni basıncılığının 400. yıl dönümü olduğu için şenlikler yaparlar. DahiliyeNazın Tal' at Bey, hükümet adına ve Cemal Bey'le birlikte bu şenlikler de buiunur ve alkışlanır. Yalnız Ermeniler Adapazarı'nda da şenlik ve gösteri ler yaparlarken bazı taşkınlıklar olur, polis gösteriyi yasak etmek ister ve kargaşa çıkar, gösteride bulunanlar arasında iki de Ermeni jandarma varmış; gürültüler sırasında Erme niler bir Türk jandarma erini kama ile öldürür ve dört kişi yi yaralarlar. Birkaç gün sonra hükümet Adapazarı Erme nilerinin silahlarını toplamak ister ve epey gürültüler olur. Yine iş bu ekim ayında, İstanbul 'un Ermeni gazetele rinde Doğu Anadolu'da durumu pek ağır gösteren iri baş lıklı çok şişirilmiş haberler çıkadurur. Ermeni patrikinin çekilmiş olduğunu yukarıda yazmış tık; yeni Patrik Zaven Yagyayan efendi Bitlis, Muş, Erzu rum, Trabzon yolu ile 20 Kasım 1 9 1 3 'te İstanbul'a varacak ve bütün geçtiği kentlerde hükümet işyarları ve askeri ko mutanlarca parlak bir biçimde karşılanacaktır. 1 2 Kasım 1 9 1 3 tarihli Osmanişer Loyt gazetesine gö re: ( 1 92) "Ermeni Patriki Zaven Efendi'nin Erzurum'a muvasa latında hakkında icra olunan resime-i istikbal pek parlak ol muştur. Vali Reşid ve kumandan Paşalar hazeratiyle rical-i ( 1 92) Bk. Tanin: 13 Kasım 1 9 1 3.
82
mülkiye ve askeriye ve hakim efendi ile eşrafı memleket ken dilerini istikbal için istihkamlara kadar çıkmışlardır." Patrik demiş ki: "Erzurum şehrinde ve Diyarbakır'da asayiş o kadar fena değil, fakat Bitlis ve Van'da vaziyet çok fenadır." Patrik Ermeni kilisesindeki vaazında demiş ki: " Şarki Anadolu vilayetinde ıslahat-ı cedide icra edile cektir. Müdiran'ı umur hazeratı bu vilayette ıslahat icra edil mediği takdirde harabi ve perişani hükümferma olacağına kanaat hasıl etmişlerdir." Osmanlı Devleti'nde patriklere büyük saygı gösterilme si bir gelenek idiyse de Zaven efendi 'ye karşı davranışta ay nca siyasal düşünceler bulunduğu besbellidir. O ise hükü mete ders vermekten ve pek yüksekten konuşmaktan çekin memektedir. X. RUSYA'NIN ALMANYA VE ÖBÜR BÜYÜK DEVLETLERE DAYANARAK OSMANLI'YA BASKIDA BULUNMASI Alman-Rus anlaşması, Ermeni işinde Bab-ı Ali'yi bü tün büyük devletlerin tek cephesi karşısında bırakıyordu; bundan böyle o, bu işte yardım umabileceği kimse olmaya rak, her an Doğu Anadolu Ermenilerini ayaklandırmak ve ondan sonra hem insaniyet ve Hıristiyanhk, hem de kendi sinin komşuluktan doğma menfaatlerini korumak bahane siyle askerlerini oraya sokmak tehdidini savuran Çar hükü metiyle haşhaşa kalmış demekti. Bu durum Bab-ı Ali'nin Nisan 1 9 1 3 yılında kurduğu tasarının Doğu Anadolu'da ve bütün ülkede ıslahat yapmak için İngiltere ve Almanya'ya 83
dayanmak düşüncesinin ne derece yanlış ve isabetsiz oldu ğunu göstermiştir; böylelikle Kafkas sınırlarına komşu yer ler için Rus kaygı ve kuşkusu uyandırılmış ve ne İngiliz ne Alman hükümetleri Osmanlı hatırı için Rus 'la bozuşmayı göze almadıkları, öbür yandan onlar da Osmanlı paylaşıl masında kendilerine bir pay sağlamayı düşündükleri için bütün büyük devletler Rus'a uymuş ve hep birlikte Osman lı üzerinde baskıda bulunmaya koyulmuştur. Bab-ı Ali 'nin nisan girişimi olmasaydı ne olurdu soru suna karşılık vermek güçtür ve bu ancak şimdi olabilir, bu nunla birlikte her ne olursa olsun kendi eliyle başına bela getirmek yanlış bir harekettir denilebilir ve Rus, kaygı ve kuşkuya düşmeseydi belki daha ön sırada tuttuğu Boğazlar sorununa takılırdı; halbuki tarih göstermektedir ki bu sorun karşısında bütün büyük devletlerin görüş ve işbirliği hiçbir vakit sağlanılmamıştır ve ancak 1 9 1 4- 1 8 Genel Savaşı sıra sında, o da Osmanlı savaşa katıldıktan sonra, İngiliz-Fran sız -Rus görüş birliği elde edilebilmiştir. Ermeni işinin gidişine dönelim: 28 Ekim 1 9 1 3'te Bab-ı Ali, Alman ve Rus büyükelçi liklerine yazı ile şu demeçte bulunur (Özet) ( 1 93): Bab-ı Ali, bütün imparatorlukta ıslahat yapacak ve bu yolda hazırlamış olduğu kanun ve nizamları yürütecektir. Bu işi Balkan olaylan geciktirmiştir. Bu ıslahatın yürütülmesin de Bab-ı Ali büyük devletlerin ona hep adançlaya durmuş oldukları yardımına güvenir ve onlardan istediği uzmanla rı kendisine vermelerini diler, Bab-ı Ali bu yardımın verim li olması için elden her geleni yapacaktır, ancak padişahın ( 1 93) Metin Al.
84
B., C. 38 b.
1 5401 'de vardır.
hükümranlık haklarına ve ülkenin bağımsızlığına dokunul mamasına kıskançlıkla bakacaktır. Bu demece ek olarak Said Halim Paşa, Alman Büyü kelçisi Vangenhaym 'la şu yolda konuşur ve yeni önermeler de bulunur: Bu konuşma dolayısıyla Vangenhaym raporun da şunları demektedir: "Buna ek olarak sadrazam şu mülahazada bulunmuş tur: İç siyasa ile ilgili sebeplerden dolayı İngiliz ıslahatçıla rının reddinden (İngiltere'nin bunları vermek istememesin den anlamında olmalı) dolayı o, ancak Türk genel müfettiş leri atayabilirmiş; amma boyun eğecek (yani her işte başka larının sözlerine uyacak) şahsiyetlerin tayini kendi elinde i miş, öyle ki asıl idare beher genel müfettişin yanında bulun durulacak Avrupalı yardımcının emrinde ve keza Avrupalı olacak olan teknik unsurların elinde olacakmış. O zaman muvaffakiyet yalnız Avrupalı ıslahatçılara bağlı kalırmış. Onların yardımlarını da hararetle temenni ediyormuş." Vangenhaym kendi düşüncelerini şöyle bildirmektedir: "Genel müfettişlere yardımcı teklifi yenidir ve bence münakaşaya değer bir tekliftir. Bu yalnız bana şimdilik mah rem olarak söylendi." Özel olarak Bab-ı Ali 'nin istediği şuna varmaktadır: Ül ke içinde görünüşü korumak için iki Türk genel müfettiş ata yım, ancak bunlar birer 'hiç' olsunlar, onları öyle kimseler den seçeyim ki yanlarına vereceğimiz yabancı müşavirlerin her dediğine peki desinler; böylelikle hem Türk halk efka rı işin özünü anlayamayacağı için kızmaz, hem de siz mu radınıza ermiş olursunuz! Bab-ı Ali' nin bu önermesi karşısında 30 yıl önce 1 883 'te İngiliz işgali sırasında Mısır'da geçen bir olayı an85
mamak elden gelmez; Mısır bayındırlık işleri müşavirliği ne getirilen Skott-Monkrieff (İngilizdir) hatıratında şunları yazar (S. 1 76): Başbakan olan Nubar Paşa ( 1 94) onu ve dalra iki İngi liz müşaviri arkadaşını çağırtır, bakanların İngiliz değil Mı sırlı olmaları gerektiğini ve üçünü bakan yapmaya varan İn giliz siyasasına karşın olduğunu söyledikten sonra her biri ile ayrı ayn konuşmak ister; Skott-Monkrieff'le başbaşa ka lınca ona kendisini Bayındırlık Bakanı yapamayacağını ve oraya bir yerli getirmek zorunda olduğunu tekrarlar ve şöy le devam eder: "(Mısırlı bakan olarak başınızda) değerli bir adam mı istersiniz, yoksa bir hiç mi? Skott-Monkrieff karşılık verir: "Kuzum Ekselans, bir hiç." Nubar Paşa da der: "Ah azizim, hakkınız var, hakkınız var, size bir 'hiç' ara yacağım. ( 1 95)" YENİ ALMAN-RUS VE OSMANLI TASARILARI Bu Osmanlı düşüncesini yeni birer 'hiç' olacak olan Os manlı genel müfettişlerinin yanına asıl iş görecek yabancı müşavirler verilmesi düşüncesini Girls 'le Vangenhaym ara larında pişirirler ve vardıkları sonucu 7 Kasım 1 9 1 3 'te sad razama 6 maddelik bir tasarı biçiminde gösterirler, önemli noktalan aşağıdadır ( 1 96): ( 1 94) Bu bölümde adı çok geçen Bogos Nubar Paşa'nın babası. ( 1 95) Metin: -"Voulez - Vous avoir un homme capable ou une nullite? "Une nullite s'il vous plait Excellence" "Ah mon cher, vous avez raison,je vo us chercherai une nullite." ( 1 96) Al. B., C. 38, b. 1 5404. -
86
Bab-ı Ali Doğu Anadolu'nun iki kesiminin başına ge çirdiği iki genel müfettişe yardım etmeleri için (assister) i ki müşaviri kendisine tavsiye etmelerini (recommander) bü yük devletlerden isteyecektir. Bunlarla kontrat yapılacaktır ve on yıl içinde bu kontratlar bittikçe Bab-ı Ali yeniden bü yük devletlere başvuracaktır (M. 1 ). Genel müfettişler ve müşavirleri birlikte davranarak (conjointement) kendi kesimlerindeki bütün işyar ve ha kimleri atayabilirler ve işten çıkarabilirler (M.2). Genel müfettişlerin yönergelerini Bab-ı Ali, büyükel çilerle anlaşarak yapacaktır (M.3). Bu yönergelerin genel müfettişlere verdikleri bütün yet kileri bunlar müşavirleriyle birlikte ve onlarla anlaşarak (de concert) kullanacaklardır. Genel müfettişin müşavirleriyle anlaşmadan göreceği hiçbir iş (aucun acte) muteber değil dir. Genel müfettişle müşaviri arasındaki anlaşmazlıklar Bab-ı Ali 'ye sunulacak, o da büyükelçilerle anlaştıktan son ra meseleyi çözümleyecektir (M.4). Her iki kesimde, Müslüman ve Hıristiyan üyesi eş sa yıda birer seçilmiş meclis olacak ve her iki dine mensup iş yarların sayısı da bu nispette olacaktır. Bu yeni tasarıyı Berlin 'e bildirirken Vangenhaym şu nu eklemektedir: "Madde 1 , Said Halimce kabul edilmiş gibidir. Öbür maddelerde bazı noktalarda geri gitmemiz gerekecektir." Bu tasarıdan anlaşılacağı gibi Girls 'le Vangenhaym Os manlı genel müfettişlerini gerçekten birer kukla durumuna sokmak ve eğer bu durumda kalmak istemezlerse ve müşa virleriyle bir karşıtlık çıkarırlarsa bunu çözümlemek baha nesiyle yabancı büyükelçilerin doğrudan doğruya devlet iş87
lerini görmeye kalkışmasını sağlamak istemişlerdir. Müşa virlere on yıllık ömür verilişinden Rusya' nın Doğu Anado lu 'ya doğrudan doğruya el uzatmasının ve dolayısıyla da ge nel paylaşmanın en geç bu tarihte olacağı hükmü, az çok gü venle çıkarılabilir. Sadrazam, bu Rus-Alman tasarısına karşılık olarak bir Osmanlı tasarısı verir, ana çizgileri aşağıdadır ( 1 97): Her bir genel müfettişin yanına on yıl için özel bilgile ri olan (ayant des connaissances speciales) bir yabancı mü şavir verilecektir (M. 1 ). Bu müşavir, genel müfettişin yetkisi içine giren teftiş ve genel ıslahat işlerinde ona yardım edecektir, kendisi tef tiş heyetlerinin başındadır vs. (M.2, 3, 4). Teftiş işlerine ve raporlarına ait olmak üzere genel mü fe�tişle müşaviri arasında bir anlaşmazlık olursa iş gerekçe siyle birlikte sadarete sunulur. Meclisi Vükela bunu inceler ve çözer (M.5) Osmanlı karşı tasarısı: 1) İşi yalnız Doğu Anadolu için de tutmayıp onu bütün ülkeye yaymakta; 2) Bir uzman (mü tehassıs) özünü vermek istediği müşaviri doğrudan doğru ya kendisi seçmek ve atmak istemekte; 3) Genel müfettiş ve onun müşaviri arasında bir anlaşmazlık olursa işin çözüm lenmesini ve bu işte son sözü Osmanlı hükümetine bırak makta; 4) Müşavirin yetkisini daha çok teftiş ve rapor işle rine hasretmek ve işyar ve hakimleri atamak ve işten çıkar mak sorununu ağıza almamakta, 5) Doğu Anadolu'daki iki kesimin seçilmiş meclis üyelerinin ve işyarlann sayı nispe ti üzerinde de bir şey dememektedir. ( 1 97) Al. 8., C. 38, b. 1 5405 ( 1 9 Kasım 1 9 1 3).
88
Vangenhaym bu iş için Giers'le birlikte yaptıkları göıüş meyi hükümetine şu yolda bildirmekte ve sadrazamın yeni ta sarısı ile Bab-ı Ali'nin yaptığı fedakarlıkları saymaktadır: "Bay von Giers'le benim, sadrazamla Ermeni ıslahatı üzerinde yaptığımız müzakerelerde yeniden oldukça önem li bir ilerleme kaydedilmiştir. "İsteğimiz üzerine sadrazam, genel müfettişlerin yanı na verilecek müşavirler ve bunların yetkileri hakkındaki gö rüşünü bildiren bir muhtıra verdi; bunun bir kopyesini su nuyorum. Bu muhtıra, bizim uzlaşma teklifimize bir muka bil tasan özünü taşımaktadır. Sadrazama bir cemile olmak üzere müzakerelere önce onun muhtırasını esas tutarak baş ladık. Bay von Giers, Said Halim'i, şu noktalan kabule sev ketmeye muvaffak oldu; bunu sadrazam bizzat kendi eli ile Rus büyükelçisinde bulunan bir nüsha üzerine yazmıştır. " 1 . maddeye şu ilave yapılmıştır : "Bab-ı Ati bu müşaviri kendisine tavsiye etmeleri için büyük dev letlere başvuracaktır." "5. maddeye ise 'Sadarete sunulur ' kelimelerinden son ra şu eklenmiştir:
"O da ona gereken sonucu verir. Genel müfettiş daha önce müşavirle anlaşmadan bir idari tedbir (mesure admi nistrative) almayacaktır. Genel müfettişle müşavir arasında bir anlaşmazlık olur ve bir ay içinde çözümlenmezse müşa v irin düşüncesi yürütülür." "Bu hususta Bab-ı Ali ile aramızda şu noktalarda an laşma vardır :
" 1) Türk hakimiyeti, harice karşı tamamen muhafaza edilmiş olarak kalacaktır. Umumi müfettişler Türklerden olacak ve Bab-ı Ali tarafından azil ve nasbedileceklerdir. 89
"2) Ermenistan'ın asıl idaresi, devletler tarafından ta yin edilecek iki 'müşavir' in elinde bulunacak. "Meselenin başlıca zorluğu herhalde böylece aşılmış olacaktır. Ve öyle sanıyorum ki, programımızın öbür nok talan üzerindeki tartışmalarda en ziyade dikkat edeceğimiz şey sadrazamın elimizden kaçmamasıdır. Paragraf ve for müle biraz meyli olan Bay von Giers üzerinde bu istikamet te tesir etmeye gayret ediyorum. Bence -yalnız Türklere kar şı değil, hatta Ermenistan'ın müstakbel idaresi bakımından da- meseleyi idari değil, siyasi mütalaa edersek muvaffak oluruz. Müstakbel idareyi muayyen bir programa fazla sıkı bağlamak bana tehlikeli görünüyor. Sonra programda tadi lat ve değişiklikler yapmak lüzumu olunca, devletler arasın da fikir danışılması gibi pek yavaş işleyen bir mekanizma yı harekete getirmek zoru hasıl olur. Avrupalı müşavirlerin bir müddet, mesela bir sene ameli tecrübeler toplamalarına müsaade edilmesi ve ancak ondan sonra teklifleri dinleme si daha doğru olur. Bu, bilhassa 'assemblees electrices'ler (seçici meclisler) ve bunların teşekkülleri hakkında varid dir. O alanlarda mı, yahut vilayetlerde mi böyle istişari mec lisler toplamanın ameli bakımdan doğru olup olmayacağı m bugün kimse kati kestiremez. Hıristiyan ve İslam unsur ların bu meclislerde ve idari memuriyetlerin tevziinde mü savat yahut nispet üzerine mi temsil edileceği ve hangi hal de hangi şıkkın tercih edileceği ancak mahallinde uzunca bir tecrübeden sonra tespit edileceklerdir. Sonra umumi mü fettişlerle muavinlerinin memurları azil ve nasp haklarında ısrar edip etmeyeceğimiıt de açık bir sualdir. Bab-ı Ali 'nin yabancı müşavirlere vermek istediği mevkie bakılacak olur sa, bunlar münasip olmayan bir memura el çektirmeye ve 90
yerine muvakkaten başka birini geçirmeye besbelli, yetki lidirler. O zaman Bab-ı Ali'ye böyle bir hareketi tastik et mekten başka bir şey kalmaz. Şimdi Bab-ı Ali'den, umumi müfettişlere azil ve nasp hakkını alenen tastik etmek gibi bir şey istersek, bütün ıslahat planını sonunda suya düşürebile cek yenilmez müşküllerle karşılaşırız. Onun için benim tak tiğim bir taraftan Türklere teklifimize karşı geniş mikyasta müsait davranmayı tavsiye etmek öte yandan da Bay von Gi ers 'i şimdiye kadar elde edilmiş olanları, haddinden fazla keskin ifade edilmiş formalist (biçime yapışan) isteklerle tehlikeye düşürmemek ve bir yıl sonra, ameli tecrübelere is tinaden meseleyi yeniden ele almak hakkını tercihan muha faza etmek fikrine kazanmaya matuftur. Bütün mesele, umu mi müfettişliklerin bir an evvel kurulmasıdır. Şimdiki Türk hükümetinin Ermenistan'da yeni rejimin muvaffak olması için elinden geleni yapacağından eminim. Çünkü hükümet, ıslahatın muvaffak olmaması halinde Türkiye'yi tehdit eden tehlikeyi pek iyi biliyor. Er meni meselesi prensiplerin üze rine uzun münakaşalardan ziyade çabuk, pratik müdahale ile hallonulabilecektir." Rus ve Alman büyükelçileriyle yaptığı bu görüşmeden sonra sadrazam, doğrudan doğruya büyük devletler hükü metlerine başvurmak düşüncesiyle l 9 Ekim l 9 l 3 'te kendi büyükelçilerine bir genelge yollar; ileri sürdüğü yönler şun lardır: Ecnebi mütehassıslarına müraccat etmek karan katisin deyiz. Hükümetlere, dahili idare, adliye, jandarma ve saire için müracaatlarda bulunduk; maatteessüf beynelmilel zor luklar dolayısıyla her taraftan redle karşılaştık. Halbuki bü yük devletler arasında müzakereler neticesinde bize "Avru91
pa düzeni " (Concert Europeen) tarafından irae edilmiş mü tehassıslar gönderilecektir bu ise çalımımızı (prestijimizi) bozar ve neticede ıslahat işinde muvaffakiyetsizlik olur; bu (Şark vilayetlerinde) Müslüman-Hıristiyan itimadsızlığını arttırır." Bu genelgeye Londra 'dan şu yolda karşılık gelir:(198) "Müsteşar (İngiliz dışişleri daimi müsteşarı) diyor ki : Os manlı hükümeti istediği memurları hizmetine almakta ser besttir. İngiliz hükümetinin bize İngiliz memuru vermek va adinden döndüğünü sanmak katiyen yanlıştır. Gecikme se bebi önce yapılacak ıslahat üzerinde İstanbul 'daki görüşme lerin neticesini beklemenin esas olmasıdır; çünkü bize yol lanacak memurların intihabı (seçimi) buna tabidir. İngilte re, Osmanlı hükümetinin hassasiyetine (susceptibilites) say gı göstermek niyetindedir." Fransız karşılığı sertçenedir. Dışişleri Bakanı Pişon, Osmanlı Büyükelçisi Rifat Paşa'ya der ki : "Bizde Bab-ı Ali 'nin nüfusuna dokunmak düşüncesi hiç yoktur; ancak biz hem ıslahatın gerekliğini, hem de geçmişte Osmanlı hükü metinin Avrupa'nın ümitlerini biteviye boşa çıkarmış olma sını gözönünde tutmak zorundayız."(1 99) Sazanof 'un karşılığı onun Bab-ı Ali 'ye karşı takma durduğu yumuşak avutucu duruma benzemektedir, o Tur han Paşa 'ya der ki:(200) "Ermeni patriki ve onun yanındakilerle konuşun; on ları memnun edin ve böylelikle kimse buna karışmak zorun da olmadan işi çözümlemiş olursunuz." ( 198) Tevfik Paşa'nın Hariciyeye çektiği 24 Kasım 1 9 1 3 tarihli tel. ( 1 99) F. B., C. VIII, b. 5 1 4 (22 Kasım 1 9 1 3). (200) Turhan Paşa'nın Hariciyeye çektiği 24 Kasım 1 9 1 3 tarihli tel.
92
Bu karşılık aynı zamanda: "Ermeni Patrikhanesi tama mıyla benim elimdedir" demekti. Giers ve Vangenhaym'ın sadrazamın az yukarda gör düğümüz önermesine verdikleri karşılığı Alman büyükel çisi 26 Kasım 1 9 1 3 'te Berlin'e bildirmektedir; önemli nok taları aşağıdadır:(20 1 ) Bab-ı Ali yedi vilayeti kapsayan iki kesimin başındaki iki genel müfettişin (Osmanlıdırlar) yanına verilecek iki müşavirin kendisine tavsiye edilmesini büyük devletlerden isteyecektir. Bab-ı Ali bunlarla kontrat yapacak ve on yıl içinde yeniden kontrat yapmak gerektikçe yine büyük dev letlerin tavsiyesine başvuracaktır (M. 1 ). Genel müfettişle müşavirin birlikte verecekleri idari, mali veya adli her karar gereken sivil ve askeri makamlar ca yürütülecektir (M. 2). Genel müfettişler müşavirleriyle birlik olarak bütün iş yarları işten çıkarabilirler ve işyar ve hakimleri atayabilir ler; irade ile atanan işyar ve hakimlere gelince seçecekleri kimseler için gereken iradeyi isteyeceklerdir (M. 3). Müşavirler teftiş işlerinin başıdırlar (M. 5, 6, 7). Genel müfettiş, müşavirle anlaşmadan hiçbir idari, ma li ve adli tedbir alamaz. Aralarında anlaşamazlarsa karşıtlık sadarete sunulacaktır; o da (büyükelçilerle anlaşarak) ona gereken sonucu verecektir. Eğer karşıtlıklar bir ay içinde çö zümlenmezse müşavirin dediği olacaktır. (M. 8)(202) Toprak işlerinden doğma karşıtlıkları çözecek ve elle rinden alınmış bulunan toprakları Ermenilere geri verecek olan komisyona müşavir başkanlık edecektir (M. 1 5). (20 1 ) Al. B., C. 38, b . 1 5408. (202) işaret bizimdir.
93
Öbür maddeler (Topu 1 6 maddedir), aşağı yukarı ilk Rus (Mandelstam) tasarısının özetidirler. Görüldüğü gibi ilk Rus tasarısına göre değişen yalnız addır. Kukla gibi iki Osmanlı genel müfettişi bulunacak; on ların yanında, gerçekten büyük devletlerce seçilmiş iki mü şavir, gerçekten her şey ve her şeyin başı olacaktır. Bu hükümlerle Vangenhaym'ın daha önce 7 ve 9 Ka sım 1 9 1 3 tarihli raporlarında Said Halim Paşa'nın kabul et tiğini Berlin'e bildirmiş olduğu yönler arasındaki ana baş kalıklar ve son hükümlerdeki fazlalıklar şunlardır: a) İşyar ve hakimlerin atanma ve işten çıkarılması so runu. b) Müşavirlerin her işe karışma ve her işte son söz sa hibi olmaları sorunu. c) Genel müfettişlerle müşavir arasındaki anlaşmazlık ların Bab-ı Ali ve büyükelçiliklerle birlikte çözümlenmesi. d) Osmanlı tasarısı yalnız müşavirler işiyle ilgili bulun duğu için yersel meclis üyelerinin, işyarların ve hakimlerin sayı nispeti, askerlik ve öbür konular üzerinde bir şey de meyeceğiz. Vangenhayım, bu yeni Rus-Alman tasarısını Berlin'e bildirirken Osmanlı hükümetine k&rşı nasıl davrandığını ve sadrazamı ne gibi laflarla kandıra durduğunu şöyle anlat maktadır: "Ermeni meselesinde son günlerdeki başlıca gayretle rim Rusya'ya karşı Türklerde birdenbire uyanan güvensiz liği ve Ruslarla birlikte hareket ettiğimizden dolayı, Alman ya'nın Ermenistan siyasasının samimiliği hakkında uyanan şüpheyi ortadan kaldırmaya matuf olmuştur. Sadrazamla olan uzunca ve mahrem bir konuşmada kendisine şunları 94
söyledim: Türkiye, Ermenistan meselesinde devletlerin ha reketinde en önemli noktayı gözden kaçırmıştır. Ewelleri ve bilhassa 1 908'den beri Ermeni meselesi, Rusya ile Tür kiye arasında mevcut hususi bir mesele idi, bundan Rusya her zaman silahlı bir müdahale bahanesi çıkarabilirdi. Man delstam projesini ileri sürmekle Rusya şimdiye kadar var olan görüşünü bırakmış ve meseleyi, milletlerarası bir me sele haline sokmuştur. Bu değişme Türkiye için mesut bir tesadüftür: Onun için de Almanya hükümeti tarafından mü sait karşılanmıştır. Rusya, Ermeni meselesinde bütün dev letlerin bir söz söylemeye hakkı olduğunu teslim ettikten sonra, bundan böyle öteki devletlerle uyuşmadan Rusya'nın Ermeni hadiseleri yüzünden Türkiye 'ye karşı zor kullanmak teşebbüsüne girişmesi artık tamamen imkan dışındadır. Er menistan hakkında selahiyettar siyasi makam artık Avrupa düzenidir; burada da Türkiye'nin dostlarının söz hakkı ola caktır. Türkiye 'nin, bir tek devletten ziyade, devletlerin bü tünü ile daha kolay anlaşacağını, Türkiye'nin Edirne mese lesindeki başarısı göstermiştir. "Neticede, sadrazam benim sözlerimi doğru buldu; fa kat şu mülahazayı ileri sürdü: Parti (İttihad ve Terakki) ve Türk halkı, benim tarafımdan izah olunan durumu kavramak hususunda kafi derecede aydınlatılmamışlardır. Halk, dev letin parçalanmasını hazırlamak ve Türk hakimiyetine karşı bir harekette bulunmak üzere devletlerin birleştiklerini sanı yor. Kendisi, benimle ve Bay von Giers 'le yaptığı müzake relerin mutlaka ameli ve pratik bir sonuca götürülmesi lazım geldiğine inanmaktadır. Bay von Giers'in mükerreren sun duğu yazılı programlar, yani devletlerin, Türk izzet-i nefsi ni incitecek şekilde müdahalelerini ifade eden şeyler, onun 95
için, kabule şayan değildir. Bu gibi programlan, son sözü söy leyecek olan meclisten (Meb'usan Meclisi) sarfınazar; Ko mite (İttihad ve Terakki) önünde bile müdafaa edemezmiş. Öyle bir formül bulunmalı imiş ki, Türk izzet-i nefsine do kunmadan Avrupalıların istediklerini gözönünde tutsun. "Sadrazamın mükerreren sunulan diye bahsettiği prog ram ile suretini sunduğum teklif kastedilmektedir; bu teklifi Bay von Giers, benimle önceden anlaşmadan sadrazama sun muştur. Yon Giers'in sunduğu bir tasarıda -Giers'in iddiası na göre- bu meseledeki Türk nokta-i nazarı ifadesini bulmak tadır. Fakat nokta-i nazanmızın açıkça ve aynen ifade edil mesi, onun Bab-ı Alice hemen reddedilmesini gerektirir." Vangenhaym'ın sadrazamı kandırmak için ileri sürdü ğü, düşüncenin "bilhassa 1 908'den beri Ermeni sorunu Rus ya ile Türkiye arasında bir sorun idi" düşüncesinin hiçbir ciddi temeli yoktur; eğer Vangenhaym bununla, "Meşruti yetten sonra Osmanlı Devleti bir kaç yıl için siyasal bakım dan olsun, gerçekten bağımsız bir devlet durumunda bulun muş olduğu için onun hiçbir kısmı, dolayısıyla Doğu Ana dolu, aynca bir uluslararası inanca altında değildi" demek istiyorsa bu doğru olabilir; fakat bu, herhangi bir bağımsız devletin herhangi bir kısmı için de doğrudur, ve bu yüzden bu sözlerin gerçek anlamı şudur: "Artık Osmanlı Devleti kendi kendini koruyabilecek bir durumda olmadığı için, Doğu Anadolu, Rus'a karşı bir türlü uluslararası inanca ile korunmalıdır." Ancak bu düşünce kabul edilirse o, Osman lının öbür kısımlan için de doğrudur ve aynı biçimde şun lar da denilebilir: "Suriye Fransız'a, Irak İngiliz'e, Orta ve Güney Anadolu Alman'a vs . . . karşı uluslararası birer inan ca ile korunmalıdır; yani devlet bölgelere ayrılmalıdır; her 96
bölge ora ile ilgili büyük devlete karşı büyük devletlerin to punun inancası altında bulunmalıdır; günün birinde bunlar dan her birinin ilgisi olduğu bölgeyi doğrudan doğruya ele geçirmesini uygun görecekleri ana kadar... Vangenhaym'ın sözleri, bu bakımdan da doğru değil dir ki Os�anlı'nın Kıbrıs'ı İngiliz işgaline bırakarak İngil tere ile 1 3 Temmuz 1 878'de imzaladığı İstanbul antlaşması ahden yürürlüktedir ve İngiltere, Rusya 'nın Anadolu 'da bü yüme isteklerine karşı Osmanlı'yı korumaya bu yüzden ah den borçludur. Yani Osmanlı, Doğu Anadolu'ya karşı bes lenen Rus ihtiraslarına karşı hukuken İngiliz inancasına ma liktir. Gerçekten de Vangenhaym bu sözleri söylerken olay lar, yani büyük devletlerin kendi aralarında ve Osmanlı ile yapmakta oldukları görüşmeler, paylaşma yolunu tutmuş bulunuyordu; ancak Osmanlı sadrazamının, Alman büyü kelçisinin bu sözlerini ·böyle, yani tam şümulüyle anlamış ve paylaşmanın yaklaştığını sezmiş olduğunu gösteren hiç bir kanıt ve belirti yoktur. "
BÜYÜK DEVLETLERİN RUS İSTEKLERİ LEHİNDE BASKILARI ister Rus'a karşı koyamayacaklarını ve onu yolundan çeviremeyeceklerini anladıklarından, ister içlerinden kendi lerinin de onun gibi yapmayı, yani Osmanlı ülkelerinden bir pay almayı istediklerinden, öbür büyük devletler, öteden be ri yapageldikleri gibi, bütün antlaşmaları hiçe sayarak ve bu nu yapmak için bin bir laf oyununa girişerek büyük bir işti ha ve hırs göstermeye koyulurlar. Bu hırs karşısında Osman97
lı'nın bütünlüğünü sağlayan Berlin Antlaşması gibi Kıbrıs Antlaşması da unutulmuş olur ve Rus-Alman tasarısının bü tün büyük devletlerce kabulü ve Bab-ı Ali 'ye baskılı biçim de tavsiyesi gecikmez. Sadrazam büyükelçilerle yaptığı tartışmalarla bir tek so nuca varmak düşüncesindedir ki bu yıkılmakta olan Os manlı siyasasının biteviye güttüğü amaçtır: öyle bir biçim (formule) bulunsun ki Türk izzet-i nefsine dokunmadan Av rupalıların istediklerini göz önünde tutsun, yani görünüş ko runularak Rusya'nın istediği olsun! Giers yukarda gördüğümüz 1 6 maddelik tasarıyı Said Halim Paşa'ya gösterirken onunla şu yolda konuşur:(203) "Bu tasan büyük devletlerin dileklerinin en azıdır (mini mum); eğer Bab-ı Ali bunu kabul etmez ve bundan sonra kırımlar (katliam) olursa Rus hükümetinin ne yapacağını kestiremem. Durum derhal son derece ağır bir biçim alır ve işi artık hükümetime bırakmam gerekir." Bu biçim konuşma, göregeldiğimiz Rus şantajının bir devamıdır. Giers Bab-ı Ali 'yi Rus isteklerini kabule yanaş tırmak için öbür büyükelçilerden sadrazamı görmelerini ve Rus isteğinden yana konuşmalarını diler. İş bu Kasım 1 9 1 3 ayı içinde İngiltere ve Fransa da Bab ı Ali 'ye Rus isteklerini kabul etmek öğüdünü verirler. Yeni İngiliz büyükelçisi Sör Lui Malle (Sir Louis Mal let) 28 Kasım 1 9 1 3 tarihli bir raporunda Ermeni Cismani Meclisi Başkanının bir "gizli notis"ini Londra'ya yolla maktadır; bunda ıslahat işlerinin bir tarihçesi yapıldıktan sonra Bab-ı Ali'nin istedikleri olursa Ermeni ıslahatı işin(203) Gir;;'in yeni lngiliz Büyükelçisi Sör Lui Malle'ye anlattığına göre: I. B., C. X, K. I, b. 584 (25 Kasım 1 9 1 3).
98
de hiçbir denetleme ve inanca bulunmayacağı ve ıslahatın yüıümesinin baştan başa Bab-ı Ali'nin keyfine bırakılmış olacağı söylenildikten sonra bu iş için İngiliz hükümetinin yardımı istenilmektedir.(204) Bu sıralarda İstanbul 'daki Türk basınında Bab-ı Ali 'nin göıüşünü tutan ve Avrupa 'nın iç işlerinize karışmasına kar şı durum alan yazılar çıkmaktadır. TÜRKLER ALEYHİNDEKİ PROPAGANDALAR İş önemli bir noktaya gelip dayanınca Bab-ı Ali 'ye bo yun eğdirmek ve büyük devletlerin istediklerini kabul ettir mek için gelenek olageldiği gibi siyasal baskıya eklenmek üzere Avrupa'da Türk mezalimi propagandasına ve bu yol la manevi baskıya da şiddetle başvurulur. "Asya Fransız Komitesi" General Lakrua'nın (Lacroix) başkanlığında top lanır ( 1 Aralık 1 9 1 3 ) , toplantıda 20 kadar ülkeden gelen murahhaslar vardır; Buxton (İngiliz), Leptius (Alman) ve Milliukof (Rus) bunlar arasındadır. Bogos Nubar Paşa'nın uzun bir söylevi dinlenir ve sonunda şu karara varılır: "Islahat yüıürlüğe girinceye kadar Osmanlı hükümeti ne mali yardımda bulunmamalarını (borç vermemelerini) ve gümıüklerin artışına ve bazı vergilerin konmasına razı ol mamalarını büyük devletlerden dilemek." O sırada Bab-ı Ali aylardan beri işyar ve subaylarına aylık verememekte; borçlanabilmek için en çok Fransız hü kümetine biteviye başvurmakta ve gümıüklerini arttırabil mek ve bazı yeni vergiler koyabilmek için de büyük devlet lerle, onlara verilecek tavizler üzerinde görüşmekte idi. ·
(204) Tanin: 22 ve 28 Kasım 1 9 1 3, Tasvir-i Efkar:
1 Aralık 1 9 1 3 .
99
1 3 Aralık 1 9 1 3 'te Said Halim Paşa, belki de Sazanof 'un Ermeni patriki ile anlaşılması lüzumuna dair Turhan Pa şa 'ya söylemiş olduklarının da tesiri altında olarak, Paris'te ki Osmanlı Büyükelçisi Rifat Paşa yolu ile: Kendisiyle be hemahal görüşmek istediği için " Son excellence Bogos Nu bar Paşa"yı İstanbul'a davet eder. Rifat Paşa 1 7 Aralık'ta karşılık verir; Bogos Nubar Pa şa 'nın, Açmiyazin Katogikos'una tel çekmiş olduğunu ve ondan beklediği tel gelince karşılığını vereceğini bildirir. Nubar Paşa, Katogikos'un telini alınca şu yolda karşı lık verir: " Sevinçle icabet etmeyi düşündüğüm davet dolayısıy la çok duygulandım. Ancak bana ödev vermiş olan Katogi kos bildiriyor ki işim, İstanbul dışarda kalmak üzere, Avru pa 'dadır; İstanbul 'da ise Kudsiyetpenahın (Sa Saintete, ya ni Katogikos'un) mümessili İstanbul Patrikhanesi'dir; Os manlı hükümeti onunla her türlü görüşmeyi yapabilir; bun dan başka İstanbul'da Osmanlı hükümetiyle büyükelçiler arasında yapılmakta olan görüşmelerin dışında kalmam ge rekir." YENİ BASKILAR VE BİR ANLAŞMAYA VARILMASI Bab-ı Ali 'yle büyükelçiler arasında yapılmakta olan görüşmelere dönelim; Aralık 1 9 1 3 sonlarına kadar önemli bir adım atılmaz. 1 6 Aralık'ta Giers 'le Vangenhaym bu mü şavirler işindeki anlaşmazlığın bir an önce çözülmesi için sadrazamı sıkıştırırlar; o da "Osmanlı efkarı karşısında gö rünüşü korumak şartıyla esas halkımdan onları memnun 100
edecek bir biçimi Meclis-i Vükela'da ileri sürmeyi, bunun üzerinde direnmeyi ve herhalde pazartesiye kadar (29 Ara lık eder) kendilerine karşılık vermeyi" vaadeder.(205) Pazartesi günü sadrazam, Meclis'i Vükela'da varılan kararlan bildirir, bunlara göre:(206) Yabancı müşavirlerden vaz geçilmiştir, genel müfettiş ler Osmanlı olacakları yerde yabancı olacaklardır; sadrazam büyükelçilere "sözle"(207) başvurup, Ermeni vilayetlerin deki iki kesim için iki kişi tavsiye etmelerini isteyecektir; büyükelçiler "sözle" iki ad bildireceklerdir; bunun üzerine Bab-ı Ali resmi bir nota ile bu iki kişiyi on yıllık bir kont ratla genel müfettiş yapmış olduğunu bildirecek ve bunla rın ödev ve yetkilerini sayacaktır; yine bu resmi notada Bab ı Ali diyecektir ki: Eğer on yıl içinde bu yerler veya bunlar dan biri boş kalacak olursa Bab-ı Ali oraya getirilecek yeni genel müfettişin seçilmesi için "Büyük devletlerin iyi istek li (bienveillant) yardımına" güvenecektir. Böylelikle Rus ve Alman isteği yerine getirilmiş ve Os manlı efkarı da aldatılmış olur; yabancı genel müfettişleri gerçekten büyük devletler seçecekler ve onlar değişecek olurs� yerlerine gelecekleri yine onlar seçeceklerdir, ancak ilk seçiş Bab-ı Ali 'nin sözle yapacağı talep üzerine vuku bu lacağı ve kağıt üzerine konulmayacağı için gizli kalmış ola cağından Osmanlı Devleti 'nin onur veya çalımı korunulmuş sayılmaktadır. Bab-ı Ali ise bu genel müfettişlere karşı çok çekingen davranmak zorunda olacaktır, çünkü bunlardan biri veya ikisi, Osmanlı hükümetiyle bir anlaşmazlık yüzün(205) F. B., C. VIII, b. 674 (26 Aralık 1 9 1 3). (206) Bakmalı: Al. B., C. 38 b. 1 5413; F. B., C. VIII. b. 688 ve 1. B., C. X, K. I, b. 587. (207) Yani onada yazılı bir belge bırakılmayarak.
101
den çekilmeye kalkışırsa, yerine gelecek kimseyi bu sefer büyük devletler açıktan açığa Bab-ı Ali'ye gösterecekleri için iş bu onur ve çalım kırılmış olacaktır. Ancak Giers, nedense bu kadarı da az görür ve Bab-ı Ali' ce verilecek notada genel müfettiş değişirse yerine gele cek olan kimse için yukarda gördüğümüz gibi kullanılacak olan: Bab-ı Ali'nin "Büyük devletlerin iyi istekli yardımına" güvenebilir sözleri yerine: "Büyük devletlerin yine aynı iyi istekli yardımına" sözlerinin konulmasını ister. Bunu kabul etmek ilk defaki seçişin de büyük devletlerce yapıldığını açı ğa vurmak ve dolayısıyla, Bab-ı Ali anlayışına göre osmanlı hükümetinin onur ve çalımını kırmak demekti; sonunda ya pılan anlaşmaya Giers'in bu dileği konulmamıştır. Bab-ı Ali 'nin önce kendisinin ortaya atmış olduğu Türk genel müfettiş ve yabancı müşavirler işinden vazgeçmiş ol ması, Rus ve Almanlarca müşavirlere genel müfettişlerden çok üstün bir durum sağlamakta direnilmesi yüzünden ol muştur. Bab-ı Ali bu isteği kabul etseydi içerdeki itibarı bel ki daha çok kırılırdı. 1 9 1 3 yılının son günlerinde Vangenhaym, hükümetiy le danışmak üzere İstanbul 'dan ayrılır; o gelinceye kadar gö rüşmelerin az çok duracağı yolunda onunla Giers arasında zımni bir anlaşma yapılmış idi; ancak Giers buna saygı gös termez ve 1 9 1 4 yılının ikinci haftasında görüşmeleri yeni den kızıştırır; bu davranış Almanları az çok kızdıracaktır. Böylelikle yeniden çetinleşen konuşma ve tartışmaların baş lıca konuları şunlardır: . 1 O yıl geçmeden bir genel müfettiş değişecek olursa ne yapılm51sı gerektiği -Genel müfettişin valilerin değiştiril mesini Osmanlı hükümetlerinden istemek ve bunu sağlamak 1 02
hakkı-Genel müfettişlerin ödev ve yetkileri, bu yetkilerin yalnız teftiş mi yoksa hem de idare mi olacağı- İki kesim deki yersel meclislerde Müslüman ve Hıristiyanların nispet lerinin ne olacağı (Fransa, üyelerin eş sayıda olmalarını, Er menilerin sayıca azınlıkta oldukları halde tutumsal bakım dan üstün durumda bulunmaları dolayısıyla haklı bulmak tadır (208). Rusya ise, önceden bir nispet tespit etmekle, iler de Osmanlı hükümetinin oralara göçmen getirerek nüfus nis petlerini bozmasını önlemek istemektedir ve Sıvas, Harput ve Diyarbakır vilayetlerinde Hıristiyan üyelerin üçte bir nis petinde olmasına razı olmaktadır) (209). -Yerel askerlik Hamidiye alaylarının durumu -Ermeni cemaatinin kendi okulları için para toplama hakkı vesaire. Bütün bu işlerin varılan anlaşmada nasıl çözümlenmiş olduğunu aşağıda göstereceğiz. 1 4 Ocak 1 9 1 4 'te Rus hükümeti, Fransız, İngiliz ve Al man hükümetlerine bir imzasız nota verip Erzurum 'daki Rus Genel Konsolosu 'ndan gelen haberlere göre Ermenistan 'da ki (Doğu Anadolu demek istiyor) durumun çok kaygı uyan dırıcı olduğunu ve İstanbul'daki Rus büyükelçisinin Bab-ı Ali 'ye önemli bir uyarıda bulunup Ermeni vilayetlerinde kargaşaları önleyecek tedbirlerin vaktinde almamasının do ğurabileceği sonuçlar üzerine onun dikkatini çekeceğini bil dirir ve bu işte yardım ister (2 1 O). Bu başvuru, istediklerini Osmanlı hükümetine kabul et tirmek için gelenek olmuş olan baskı ve şantajın bir yeni lenmesi idi.
teli.
(208) F.B. C.. IX, b. 96. (209) Petersburg işgüderi MünifBey'in Hariciyeye 3 1 Ocak 1 9 1 4 tarihli (2 1 0) F.B., C.IX, b. 96.
1 03
Bu Rus başvurusu üzerine Fransız hükümetinin soru suna İstanbul 'daki Fransız işgüderi B. Bop şu yolda karşılık verir (2 1 1 ): "Erzurum'daki vis-konsül (Fransız vis-konsülü) telli yor ki ıslahat ve denetleme için yapılan konuşmaların ya vaşlığı Müslüman çevrelerde basın tartışmalarıyla beslenen gerçek bir memnuniyetsizlik yaşatmaktadır. Ancak hiç bir kargaşalık korkusu yoktur ve durum ilerlememiştir. Ayın 1 6 'sı için.tasarlanan bir gösteri (miting) yapılmadı. Vis-kon sül şu düşüncededir ki ıslahat eksik de olsa kafaları yatıştı racaktır. İngiliz konsolosu da öyle diyor. Bazı Ermeni çete lerinde dolaşan kaygı uyandırıcı söylentileri yayan Rus kon solosu ise belirli bir olay göstermiyor. Ancak aşın karam sar dediği bir işyarın (Erzurum Rus Konsülün kaygılarına baştan başa inanmamakla birlikte Giers, Bab-ı Ali'ye soluk aldırmamak düşüncesiyle bu işi fırsat sayarak ıslahatın ar tık geciktirilemeyeceği üzerinde sadrazamın yanında diren di. Eğer Rus büyükelçiliğince idare edilen görüşmeler uzar durursa İngiltere büyükelçisi ile ben de bu delili (kargaşa lık çıkacağı tehdidini) kullanacağız." Olduğu gibi aldığımız Fransız işgüderinin bu teli Os manlı hükümetine karşı kullanılagelen usullerin, Hıristiyan ların tehlikede oldukları yolunda uydurulan haberlerin, na sıl yalan oldukları biline biline baskı için kullanıldığını ve bu işlerde hiç bir iki yüzlülükten çekinilmediğini apaçık göstermektedir. Ocak 1 9 1 4 ayının üçüncü haftasında Bab-ı Ali, Os manlı büyükelçilikleri yolu ile doğrudan doğruya, büyük (21 1) F.B., c.rx, b. 107.
1 04
devletlerin hükümetlerine başvurup Rus aşırı isteklerinden sızlanır, ancak hep atlatıcı karşılıklar alır. Yine o sıralarda İstanbul 'daki İtalyan büyükelçisi altı büyükelçinin de Osmanlı-Rus görüşmelerine karışmasını isterse de Rusya, böylelikle iş çok uzar diye buna yanaşmaz. 1 9 Ocak 1 9 1 4 'te Giers, İstanbul 'dan ayrılır ve görüşme lerin idaresini işgüder Gulkeviç' e bırakır. O gün Ermeni Patrikhanesi Giers'e bir andıç verdirir; bunda genel olarak Rusya'nın ıslahat işinde kesin ve sağlam durması ve Osman lı oyunlarına karşı uyanık olması istenilmektedir (2 1 2). Ocak ayının son haftasında görüşmeler epey ilerlemiş ve sona gelmiş gibidir. İstanbul Ermeni çevreleri gelecek ge nel müfettişlerin hangi ulustan olacakları sorunu ile ilgilen mektedir; bu çevreler 25 Ocak'ta Rus büyükelçiliğine baş vurup bunların Belçikalı ve İsviçreli olmamalarını ve Nor veç, Danimarka, Felemenk ve İsveçlileri daha uygun bul duklarını söylerler; Rusya ise İsveçli istememektedir (2 1 3). Görüşmelerin sona ermiş gibi olduğu bir sırada 26 O cak 1 9 1 4 'te Tanin gazetesinde çıkan bir başyazı durumun Türk ulusuna nasıl gösterilmek ve gerçek durumun ondan nasıl saklanılmak istenildiğine bir örnektir; yazının bazı par çaları aşağıdadır: " . . . Halbuki Bab-ı Ali'nin giriştiği müzakerat nihayete ermiş demektir; Şarki Anadolu ıslahatını evvel emirde bir Av rupa kontrolu şeklinde bize kabul ettirmek istediler. Bu korıt rol şeklini ref'e muvaffak olduğundan dolayı hükümet cid den şayeste-i takdir ve tebriktir. Bu kadar müşkilat ve meha(2 1 2) Metin: Enneni Komitesi'nin Amal ve Harekiit-ı lhtiliiliycsi adlı eser de (s. 69) vardır. (21 3) F.B., C. !X, b. 1 56.
1 05
lik ile muhat olan Bab-ı Ali'nin metin bir politika takip ede bilmesi, devletin en aciz bir zamanında haysiyetini muhafa zaya muvaffak olması ati hakkında bize ümid-bahştır. Ma amafih ıslahat Avrupa kontrolu şeklini almamakla beraber semere verecek bir mahiyet-i ciddiyeyi haizdir. Hükümet bu ıslahatı ve onun suret-i tatbikiyesini kabul ederken gayet iti laiperverane davranmış ve mahdud düşünmek tehlikesinden kendini kurtarmıştır. Bütün bu ahval siyaset-i dahiliyemiz de geniş ve adilane bir fikrin gittikçe galebe çalmakta oldu ğuna bir delil teşkil etmek itibarıyla şayan-ı memnuniyettir. Şubat 1 9 1 4 başında Osmanlı-Rus anlaşması olgunlaş mıştır ve en çok Doğuda seçilecek meclislerde üyelerin nis peti üzerinde tartışmalar vardır. Bütün büyük devletler ve Ermeniler, Rus hükümeti üzerine baskı yapar ve artık işi da ha çok uzatmamasını isterler. 7 Şubat'ta Sazanof İstanbul 'da ki işgüder Gulkeviç'e bu yolda gereken buyruğu yollar ve 8 Şubat'ta o ve Said Halim Paşa işi bitirir ve kesin anlaşma ya varırlar. XI. DOGU VE KUZEYDOGU ANADOLU ÜZERİNDE OSMANLI-RUS ANLAŞMASI 8 Şubat 1 9 14 tarihli olan bu anlaşma aşağıdadır: " Osmanlı İmparatorluğu'nun Sadrazam ve Hariciye Nazırı olan Altes Prens Said Halim Paşa ile Rusya İşgüde ri Ekselans Konstantin Gulkeviç arasında şu anlaşmaya va rılmıştır ki, Doğu Anadolu 'nuniki kesiminin ( secteurs) baş larına geçirilecek olan iki genel müfettişin gösterilmesinden (designation) sonra Bab-ı Ali büyük devletlere şu notayı yollayacaktır: 1 06
" İki yabancı genel müfettiş Doğu Anadolu'nun iki ke siminin başına geçirilecektir: Bay A. .... Erzurum, Trabzon ve Sıvas, Bay B.... de Van, Bitlis, Harput ve Diyarbakır vi layetlerini kapsayan kesimlerin başlarına. "Genel müfettişler kendi kesimlerinin, idare, adliye, polis ve jandarmasını denetleyeceklerdir (auront le contrô le). "Oradaki umumi emniyet kuvvetleri yetişmeyecek bir durumda bulunduğu takdirde, genel müfettişin dileği üzeri ne, onun selahiyeti dahilinde (dans les limites de sa conpe tence) olmak üzere aldığı tedbirlerin (mesures) yürütülmesi için askeri kuvvetler de onun buyruğu altına verilecektir. "Genel müfettişler gereğine göre kabiliyetsizliğini (in suffisance) veya kötü davranışını (mauvaise conduite) gör dükleri bütün işyarlan işten çıkarırlar (revoquer: azl) ve ka nunlarca cezalandırılan işler görmüş olanları da mahkeme ye verirler; işten çıkardıkları aşağı derecede (subalteme: iradesiz anlamında kullanılmaktadır) işyarların yerine ka nun ve nizamlara göre onların yerlerine geçebilecek durum da olanlarını geçirirler. (İşten çıkardıkları) yüksek derece de işyarların (Superieurs: iradeli anlamında kullanılmış) yerlerine geçecek olanların adlarını Sa Majeste Sultanın hü kümetine sunmak hakkına haizdirler. Genel müfettişler iş yarlar hakkında aldıkları bütün işten çıkarma tedbirlerini derhal telle ve kısa birer gerekçe ile ilgili nezarete bildire cekler ve sekiz gün içinde de bu işyarların dosyalarını ay rıntılı gerekçelerle birlikte aynı yere yollayacaklardır. "Çabuk tedbirler alınmasını gerektiren ağır ve önemli durumlarda (cas graves) genel müfettişler, adliye sınıfından olan azledilemeyen işyarları (yargıçlar gibi) hemen işten el 1 07
çektirmek (suspension) hakkına maliktirler; şu şartla ilk işi derhal Adliye Nezareti'ne bildirsinler. "Eğer valilerce, kendilerine karşı çarçabuk çetin ted birler (mesures de rigueur urgentes) alınmasını gerektiren işler yapıldığı görülürse, genel müfettişler bunu telle Dahi liye Nezaretine'ne bildirecekler, o da işi hemen Meclis-i Vükela'ya götürecektir. O da genel müfettişin telinin alın dığı andan en çok dört gün içinde bir karar verecektir. "Toprak işleriyle ilgili karşıtlıklar ( conflis agraires: Er menilerce ellerinden alındığı ileri sürülen yerler anlamında) doğrudan doğruya genel müfettişlerin gözetimi ( surveillan ce) altında çözümlenecektir. "Genel müfettişlerin görev ve yetkileri (devoirs et at tiributions) hakkında, onlar atandıktan sonra ve kendileriy le işbirliği yapılarak, daha ayrıntılı yönergeler yapılacaktır. "Eğer önümüzdeki on yıl bitmeden genel müfettişler de bir boşluk olursa Bab-ı Ali bunların seçilmesi için büyük devletlerin iyi istekli (bienveillant) yardımlarına güvenir. " Kanun, nizamname ve resmi tebliğler her kesimde yersel dillerle ilan olunacaktır. Genel müfettiş bunu müm kün görürse herkesin mahkemelerde ve hükümet dairelerin de kendi dilini kullanmaya hakkı olacaktır. Mahkeme hü kümleri Türkçe o lacaktır ve imkan bulundukça ilgililerin di line de çevrilmesi yapılacaktır. " Her vilayette her unsurun maarif bütçesindeki payı maarif için alınan vergilerdeki payıyla mütenasip olacaktır. İmparatorluk hükümeti her cemaatin içinde o dinden olan ların kendi okullarının idaresine yardım etmelerine hiçbir engel çıkarmayacaktır. "Barış ve baysallık (tranquillite) sırasında her Osman1 08
lı askerliğini oturduğu yerin bağlı bulunduğu askeri müfet tişliğin sınırları içinde yapacaktır. Bununla birlikte impara torluk hükümeti, yeni bir karara kadar Uusqu 'a nouvel ord re) Yemen, Asir ve Necd' in uzak yerlerine, imparatorluğun bütün kısımlarından, oralardaki halkın nüfus nispetine gö re alınmış kara ordusundan birlikler gönderecektir; keza de niz ordusu için bütün imparatorluk içinden adam toplayabi lecektir. "Hamidiye alayları, yedek suvarisi biçimine sokulacak tır. Silahlan askeri depolarda saklanılacak ve bunlar kendi lerine ancak seferberlik veya manevra olunca verilecektir. Bu alaylar, bölgesi içinde bulundukları kolordu komutanının buyruğu altında olacaklardır. Barış sırasında bunların alay, bölük ve takım komutanları Orduy-ı Hümayu'nun nizamiye subayları arasından seçilecektir. Bu alayların erleri bir yıl as kerlik edeceklerdir; oraya girmek için atlarını bütün techiza tıyla birlikte kendileri tedarik edeceklerdir. O bölgede bulu nup bu şartları kabul eden herkes din ve ırk farkı gözetilme yerek bu alaylara alınacaktır. Manevra veya seferberlik için toplanacakları vakit bu birlikler nizamiye birlikleriyle eş ya saya (mensures disciplinaires) tabi olacaklardır. "Vilayetler Umumi Meclisleri'nin yetkisi 1 3 Mart 1 329 (26 Mart 1 9 1 3) tarihli kanundaki ilkelere (principes) göre tespit edilmiştir. (İdare-i Umumiye-i Vilayat Kanunu). "Elden geldiği kadar bir yıl geçmemek üzere en kısa bir zamanda genel müfettişlerin gözetimi ( surveillance) al tında yapılacak olan bir kesin sayım (recensement defini tit), iki kesimdeki türlü din, ulus ve dillerin nispetini tesbit edecektir. Bu yapılıncaya kadar Van ve Bitlis vilayetleri Meclis-i Umumileri 'nde ve encümenlerindeki seçilmiş üye1 09
ler yan yarıya Müslüman olmayanlardan olacaktır. Eğer ke sin sayım bir yıl içinde yapılmamış olursa Erzurum vilaye tinde de Meclis-i Umumi üyeleri yukarda sözü geçen iki vi layetteki nispette seçilecektir. Sıvas, Harput ve Diyarbakır vilayetlerinde Meclis-i Umumi üyeleri bugünden tenasüp il kesi (principe de la proportionnalite: Türlü dinlerin kalaba lığıyla mütenasip olarak, anlamında) üzerinden seçilecek tir. Bunu sağlamak için kesin sayım yapılıncaya kadar Müs lüman seçmenlerinin sayısı son seçim sırasında kullanılan cetvellere ve Müslüman olmayan seçmenlerin sayısı da ce maatlerin verecekleri cetvellere göre tespit edilecektir. An cak eğer bazı maddi güçlükler bu muvakkat (geçici) seçim biçiminin yürütülmesini imkansız kılarsa, genel müfettişler Sıvas, Harput ve Diyarbakır vilayetleri Meclis-i Umumile rindeki üyeliklerin türlü uluslar arasında paylaşılması için işbu vilayetlerin bugünkü ihtiyaç ve şartlarına daha uygun bir biçimi önermek hakkına maliktirler. "Meclis-i Umumiler seçiminin tenasüp (uygunluk) il kesi üzerine yapılmış olan bütün vilayetlerde, azınlıkların encümenlerde üyeleri bulundurulacaktır. "Meclis-i idarelerin seçilmiş üyeleri eskiden olduğu gibi yan yarıya Müslümandan ve Müslüman olmayandan alınacaktır. "Genel müfettişler bunda bir mahzur görmezlerse her iki kesimde de yerler açıldıkça polis ve jandarmaya adam alma işinde Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasın da eşitlik ilkesi (principe d'egalite) yürütülecektir. Yine bu eşitlik ilkesi iki kesimdeki bütün öbür işyarlann dağıtımın da (repartition) elden geldiği kadar yürütülecektir. "Bunları doğrulamak için (tasdiken bi'l-mekal) yukar1 10
da adı geçenler bu belgeyi paratlamışlar ve mühürlemişler dir." " Said Halim" - " ÇJulkeviç" " İstanbul 26 Kanun-u sa ni 1 329/8 Şubat 1 9 1 4." İşbu belge üzerinde biraz incelemede bulunmak gerekir: a) Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki Vangen haym' ın Osmanlı sadrazamını kandırmak için dediğinin tam tersine olarak Doğu ve Kuzey Anadolu meselesiyle Erme ni meselesi genel bakımdan uluslararası bir biçime girmiş değildir. Bilakis o, Bedin Antlaşması 'yla girmiş olduğu ge nel uluslararası durumdan çıkarılıp doğrudan doğruya Ayas tefanos (Yeşilköy) Antlaşmas ' mm 1 6. maddesinin gerekli liklerine göre yeniden sadece bir Osmanlı - Rus meselesi ol muştur; çünkü yukarı koyduğumuz belgedeki taahhütleri Osmanlı hükümeti yalnız Rusya 'ya karşı yapmaktadır ve do layısıyla bunların yürütülüp yürütülmediğinden yalnız Rus ya 'ya karşı sorumludur. Öbür büyük devletlerin bu işlere karışmaları ise ancak Osmanlı'nın Rus 'a karşı üstlendiği gi bi Bab-ı Ali 'den bir nota almak ve seçilecek iki genel mü fettiş için birer oy vermekten ileri gitmemektedir. Bu iki uz kişiyi yalnız Rusya seçseydi bütün bu bölgeler hemen Rus idaresine geçmiş demek olurdu ki Osmanlı Asyası'nın pay laşılması işi daha o kadar olgunlaşmamış bulunduğundan bu, o an için henüz vakitsiz olurdu. Dolayısıyla kesin olarak de nilebilir ki bu işte esas bakımından Bedin Antlaşması'nın 6 1 . maddesinden Ayastefanos Antlaşması 'nın 1 6 . maddesi ne geri gidilmiş ve ayrıntılar bakımından da Rusya'nın han gi yönlerden Osmanlı işlerine karışabileceği açık olarak sa yılmıştır. Öbür büyük devletlerin bu işi neden kabul ettik111
leri kolay anlaşılır: Onların her biri, yayımlanmış resmi bel gelerinde ve ileri gelenlerinin hatıralarında açıkça yazılı ol duğu gibi kendilerine birer pay biçmektedirler ve Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu'yu da Rus payı saymaktadırlar. Osmanlı hükümeti ise, başta kendisinin bir teşebbü süyle kesin ve çetin bir satbaya giren ve bir müddet ulusla rarası bir biçim alan görüşme ve tartışmaların, daha sonra bir Osmanlı - Rus - Alman ve en sonunda da yalnızca bir Osmanlı - Rus işi biçimine girmesinden bir şey anlayama mış ve bu gidişi durduramamıştır. Bu yön her şey.den önce işbaşında bulunanların· kavrayışsızlığı ve genel olarak da devlet adamı olmayışlarıyla izah edilebilir. Rus işgüderi Gulkeviç bu iş dolayısıyla hükümetine yolladığı raporda bu yönleri (yani işin bir Rus - Osmanlı sorunu biçimine girmiş olduğunu) ve Rusya'nın kazandığı yeni durumu çok açık olarak belirtmektedir(2 1 4). b) Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu işlerindeki üstlenme ler kadar ve belki de onlardan da daha tehlikeli olan bir üst lenme de askeri üstlenmelerdir. Osmanlı Devleti, kendi te baasına nasıl ve nerelerde askerlik ettireceğini Rusya ile yaptığı bir anlaşmada sınırlandırıyor ve Hamidiye alayları na Ermenileri de, oraya girmek istedikleri ölçüde, alacağı nı Rusya'ya karşı üstleniyor; bundan başka Rusya şu çok önemli yönü de sağlamaktadır; kendi Kafkas sınırlan ve kendi elindeki İran sınırlan boyunca ve onlara yakın yer lerde bulunacak Osmanlı birliklerinde yalnız Erzincan as keri müfettişliği bölgesi içinden alınmış erler bulunacaktır ve tabiatıyla Rusya yapılan anlaşmaya dayanarak bu yönle ri denetlemek için askeri durumumuzu öğrenmek hakkını (2 1 4) Bk. Mand. Os. s. 24 1 .
1 12
haiz olacaktır. Bunların dört veya beşte biri Ermeni, kalanı da Türk, Kürt ve Rum olacaktır; bütün bunlar Rusya'nın, ister savgal ister saldırgan bir siyasa gütsün, her bakımdan çok işine gelen yönlerdir. Rusya'nın böylece elde ettiği menfaat ve haklan iler de nasıl sömürebileceği ve durumu uygun görünce Osman lı ordusunu nasıl denetlemeye kalkışacağını sezmek güç bir iş değildir. Osmanlı hükümetinin bunu neden ve nasıl kabul ettiğini anlamak çok güçtür(2 l 5 ). Korku, aciz ve anlayış sızlık ilk akla gelen yönlerdir; herhalde şu inançtayız ki Rus ya bu işte Bab-ı Ali'nin bir "hayır"ı ile karşılaşsaydı işi sa vaşa kadar götürmezdi ve götüremezdi; ancak yıkılan Os manlı Devleti 'nin başındakilerin anlayışı bizim anlayışımız la kavranılmaz bir şey olduğu için onların bu işte neden böyle davranmış oldukları sorununu kesin olarak çözümle yebilecek bir durumda değiliz. Öbür büyük devletlerin Rus ya'ya böyle bir hak tanınmasını nasıl kabul ettiklerini de anlamak güçtür; ve bunu açıklayan bir belgeye rastlamadık; ancak ilk akla gelen yön böylelikle General Liman fon San ders 'in başkanlık ettiği Alman askeri kuruluna verilmiş olan pek geniş yetkilerin şu veya bu biçimde denkleştirilmek is tenilmiş olması düşünülebilir. c) Yabancı iki genel müfettişe gelelim: Baştan şunu açıkça belirtmek gerekir ki bunlar ilk defada ve her deği şiklik oldukça da büyük devletlerce seçilecek ve Bab-ı Ali' ce atanacaktır; dolayısıyla bunların atanmasında Osmanlı'nın hiçbir tesiri yoktur. (21 5) O devirde önemli mevkiler işgal etmiş olan Halil Bey (lzmir Millet vekili Bay Halil Menteş) bu hususta sorduğum suallere bir karşılık vermemiş ve mesele hakkında hafızasında belirli bir iz kalmadığını ifade etmiştir.
1 13
İlk seçişte bir yandan Osmanlı'nın çalımını (prestige) korumak ve Doğu vilayetleri halkının işi iyice anlamayarak daha kolay boyun eğmelerini sağlamak için bu yön açıkça belirtilmemiş ve kapalı geçilmiştir, amma ilk ve her defa sında gerçekten seçiş hakkı hep büyük devletlerindir. Yabancılarca seçilmiş bu iki yabancı, Anadolu'nun aşa ğı yukarı yarısını kaplayan o zamanın yedi vilayetinin ger çekten başıdırlar; idare, adliye, polis ve jandarmayı denet leyecekleri gibi gerekli buldukları takdirde ordu da buyruk ları altına girebilecektir, keza onlar bütün işyarları işten çı karabilecekler ve yerlerine başkalarını atayabileceklerdir. Dolayısıyla Osmanlı hükümeti Anadolu'nun yarısında hükümet yetkilerini pek geniş ölçüde, hatta baştan başa ya bancılarca atanan bu iki yabancıya bırakmış demektir. Bu iki yabancı genel müfettişin, Osmanlı hükümetiyle ve hiç kimse ile danışmadan valiler ayral, bütün işyar ve yar gıçları işten çıkarmak veya el çektirmek, hak ve yetkisi var dır; ancak bunlao yaptıktan sonra işi İstanbul'a bildirirler. iradesiz işyarlıklara dilediklerini geçirirler, iradeli yerlere ge çirmek istedikleri kimseler için de irade isterler. İşyar ve yargıçlar işinde genel müfettişlerle Bab-ı Ali arasında iki sorun üzerinde takıntı ve karşıtlık olabilir: 1 ) Genel müfettişlerin iradeli işyarlıklara atanmak üzere adını verdikleri kimseler için Bab-ı Ali irade çıkartmazsa, 2) Ge nel müfettişlerin kendisine karşı tedbir alınmasını istedik leri valiler hakkında Meclis-i Vükela bu tedbirleri almak is temezse. Bu iki nokta Osmanlı - Rus anlaşmasıyla açık olarak çözümlenmemiştir; ancak birinci nokta için anlaşmadaki hüküm o biçimdedir ki (yerlerine geçecek olanların adlanı 14
nı Sa Majeste Sultanın hükümetine sunmak hakkını haiz dirler) bunlar hakkında istenilen iradeyi çıkartmamak için Osmanlı hükümetinin elinde pek kuvvetli ve önemli gerek çeler olması gerekir ve bunu da yapsa yeni bir adayı yine genel müfettiş göstereceğinden mukavemete kalkışmakla çok bir şey kazanmış olmaz, çünkü sonunda, yine bu yaban cının istediği bir adam o yere getirilecektir. Valiler işi ise daha dumanlı bir durumdadır ve metne göre onlar hakkın da hükümet genel müfettişlere az çok kafa tutmak hakkını haizdir. Rus işgüderi raporunda bu sebepteı:ı çıkacak karı şıklıkta yine son sözün genel müfettişe kalacağı inancında dır, çünkü onunla Bab-ı Ali arasında karışıklık önemleşir ve genel müfettiş işinden çekilmeye kalkışırsa Bab-ı Ali yeri ne geçecek adamı seçmeleri ve kendine göstermeleri için büyük devletlere başvurmak zorundadır; bundan ise Bab-ı Ali kaçınmak isteyecektir. İşin özeti şudur ki bu hükümlere göre Osmanlı ülkesi nin bu iki kesiminde barınmak ve ilerlemek isteyen her iş yar ve yargıç bu iki yabancı müfettişe yaranmak zorunda dır; onlara yarananlar da hiç bir biçimde hükümetten kork1}1azlar ve geleceklerine güvenle bakabilirler; dolayısıyla ancak pek yüksek yaratılışta ve çok yurtsever işyar ve yar gıçların Osmanlı hükümetine bağlı kalmaları tabiidir; on ları da genel müfettişler işten çıkarabilecekleri ve yerlerine işlerine gelenleri geçirebilecekleri için, hükümet makinesi çarçabuk Bab-ı Ali 'nin elinden çıkabilecek ve yabancıların eline geçebilecektir. Anlaşmanın sondan ikinci böleki: "Yerler açıldıkça genel müfettişler bir mahzur görmezlerse- polis, jandarma ve bütün işyarlıklara Müslüman ve Müslüman olmayanla115
nn eşitlik ilkesine göre getirileceğini" açıklamaktadırlar. Hıristiyan iki genel müfettişin, hele o zamanki anlayış ve görüşlere göre Hıristiyanlan atamakta "mahzur görmesi" pek az muhtemel olduğundan ve bilakis Müslüman olma yan işyar ve sairenin hükümetten çok genel müfettişe bağ lı kalması ihtimali pek üstün bulunduğundan işbu iki ya bancının bu işte "mahzur" değil " fayda" görıneleri tabii sa yılmalıdır. Anlaşma metninde " Müslümanlarla Müslüman olma yanlar arasında eşitlik ilkesi yürütülecektir" (ana metinde: "le principe d'egalite entre Muslumans et non Muslumans sera applique" tabiri vardır) sözünün Osmanlı ve Rus hü kümetlerince başka başka biçimde anlaşılmak istenileceği sezilmiştir. Osmanlı'nın bundan yalmz kabiliyete bakarak din ve ırk farkı gözetilmeden adam seçilecek manasını çı karmak isteyeceği 1 2 Şubat 1 9 1 4 tarihli Tanin'de çıkan özet ten anlaşılmaktadır. Rusya 'nın ise bunu böyle anlamadığı ve jandarma, polis ve işyarların genel müfettiş bunda bir mahzur görmezse yarı yarıya Müslüman ve Müslüman ol mayanlardan seçileceği yolunda anladığı Gulkeviç'in ken di hükümetine yolladığı yukarda sözü geçen raporda görül mektedir; Rus işgüderi orada der ki: "Çok önemli olan işyarlıkların Müslümanlarla Müslü man olmayanlar arasırıda dağıtımı (repartition) sorunu Er menilerin isteklerine göre çözümlendi. 1 895 iradesi bu da ğıtım için tenasüp ilkesi (principe de la proportionnalit' e) üzerine dayanıyordu. 26 Ocak tarihli senet ( son Osmanlı Rus anlaşması) polis ve jandarmada boşluklar oldukça ora lara alınacaklar için Müslüman olanlarla olmayanlar arasın da eşitlik ilkesinin yürütüleceğine karar vermektedir; şu l 16
şartla ki genel müfettişler bunda bir mahzur görmesinler; apaçıktır ki bu sakıncada (reserve: kayd-i ihtirazi) Hıristi yanlar için hiçbir tehlike yoktur. Öbür işyarlıklann dağıtı mına gelince eşitlik ilkesi 'elden geldiği kadar' yine genel müfettişlerin kararına göre yürütülecektir." Bu yazıda şu yön açık olarak görünmektedir ki Gulke viç bir an için "eşitlik ilkesi" sözünün kabiliyet bakımın dan eşitlik anlamında olduğunu aklına getirmemekte ve hep " sayıca eşitlik" üzerinde durmaktadır; onun belirtmek iste diği yön anlaşma metnine konulmuş olan "genel müfettiş lerce mahzur görülmezse" veya "elden geldiği kadar" gibi sözlerin bu sayıca eşitliğin sağlanılması için bir genel olma yacağıdır; yine o, 1 895 iradesine göre ileri bir adım atıldı ğını söylemekle de hep "sayıca eşitlik" anladığını göster mektedir. Bu eserin ilk cildinde (s. 85: 1 895 olaylan) gör düğümüz gibi orada: "2. Müslüman olacak olan vali ve mu tasarrıflar müstesna, nüfus nispetine göre Hıristiyan me murlar tayin olunacaktır" denilmiştir; buna göre o bölgede Ermeni ve Rum işyarlann aşağı yukarı yüzde 20-25 nispe tinde olmalan gerekirdi, bu sefer bu nispet Hıristiyanların lehine olarak yüzde 50'ye çıkarılmıştır. Eğer Bab-ı A li işi, içten olarak Tanin 'de çıkan özette ol duğu gibi anlamış ise ve bu yüzden ilerde Rusya ile bir kar şıtlık çıkarmaya kadar gidecek olsa iş, ya hakem yolu ile ve ya siyasal ve askeri baskı ile çözümlenebilirdi. Bir Avrupalı hakemin, polis, jandarma ve bütün işyar lıklara getirilecek olanların yalnız kabiliyet göze alınarak din ve ırk başkalıklanna bakılmadan atanmaları için "genel mü fettişler bunda bir mahzur görmezlerse" kaydının konmuş olmasını aklına getirmesi varit olamaz düşüncesindeyiz; l l7
çünkü bu biçimde atanmalar onun için tabii bir şeydir ve tabii bir hak sayılır. atanmalarda "sayıca eşitlik" gözetilme si sorunu ise ancak bazı siyasal düşünce ve amaçlardan doğ ma bir karardır ki burada "genel müfettişler bunda bir mah zur görmezlerse" kaydının tabiatıyla yeri olabilir. Dolayı sıyla bir Avrupalı veya Amerikalı hakem bu işte tabii ola rak Rus görüşüne hak verirdi. İ şin çözümlenmesi siyasal ve askeri baskıya kalsaydı yine şüphesizdi ki çoğu vermiş olan Bab-ı Ali azı da vere cekti. Dolayısıyla özet olarak denilebilir ki bu bölekte ka bul edilen yön, sayıları yerlilerin yüzde 20 'sini bulmayan bir bölgede Hıristiyan polis, jandarma ve işyarlar yüzde 50 nis petinde bulunacaklardır. Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur ki Rusya bu anlaş ma ile hemen her istediğini ve hatta başta düşünmemiş bi le olduğu bazı şeyleri (Osmanlı ile haşhaşa bir anlaşma yap mak, bütün Osmanlı asker alma işlerine ve Hamidiye alay larına asker alma işine karışmak haklarını elde etmek gibi) sağlamış sayılmalıdır. Sağlayamadığı yön, bazı kesimleri dışarda bırakmak üzere, altı Osmanlı vilayetini bir tek " Er meni vilayeti" içinde toplamaktır. Bunun yerine Ermeni azınlığı daha da dağınık ve ufak kalan 7 vilayeti iki kesim biçiminde Osmanlı idaresinden pek geniş ölçüde, hatta baş tan başa denecek kadar büyük bir ölçüde ayırtmış, orada özel bir durum kurdurmuş ve Osmanlı hükümeti bunu Rus' a kar şı üstlenerek kabul etmiştir.
1 18
XII. OSMANLI - RUS ANLAŞMASINDAN SONRAKİ OLAYLAR OSMANLI HÜKÜMETİN İN BAZI GAYRETLERİ Osmanlı hükümeti, bu işte en kötü yönün bütün bu üst lenmelerin Rusya'ya karşı yapılmış olduğunu anladığı için bunu halktan gizli tutmaya çalışır. Antlaşmanın Said Ha lim Paşa ve Gulkeviç tarafından mühürlenmesinden ü� gün sonra iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Fırkası 'nın resmi gazetesi olan Tanin, 1 1 Şubat 1 9 1 4 tarihli nüshasında şun ları yazar: "Evvelce yazdığımız veçhile Vilayat-ı Şarkiyyede tat bik olunacak ıslahat hakkında bir müddetten beri cereyan etmekte olan müzakerat hüsnü neticeye iktiran etmiş, ısla hat esaslarının kaffesinde itilaf-ı tam hasıl olmuştur. Hükü met yakında keyfiyeti matbuat vasıtasıyla tebliğ etmeye ka rar verdiğinden Bab-ı Ali'ce işbu tebligatnamenin metni tesvid ve ihzar olunmaktadır." "Rüfekamızdan bazıları bu meseleden dolayı bir pro tokol tanzim ve imza olunacağını yazmışlarsa da bunun asl ı esası yoktur. Yalnız Bab-ı Ali ıslahat-ı mukarrerenin esas larını sefaretlere tebliğ ile iktifa edecektir." Anlaşmanın mühürlenmesinden üç gün sonra, hüküme tin ve İttihat ve Terakki 'nin düşüncelerini yayan Tanin 'deki bu "yalanlama" ile hangi amacın güdülmüş olduğu kolay anlaşılır: Doğruyu halktan gizlemek. Bunu yapanlar şunu diyebilirlerdi ki: Biz yalan söylemiyoruz imza yoktur, pa raf ve mühür vardır. Ancak hemen yürürlüğe giren bir an laşma için bu da aynca bir aldatmaca oyunu idi. 1 19
·
Bundan başka anlaşmanın daha iki yönü halktan gizli tutulmuş veya bunlar üzerinde aldatıcı bir yola sapılmıştır: 1 ) 1 2 Şubat 1 9 1 4 tarihli Tanin'de çıkan "Anadolu ıslahatı" başlıklı özette iş genel ıslahat biçiminde gösterilmeye çalı şılmıştır; halbuki Ruslarla yapılan anlaşma, adı sayılan 7 vi layete aitti; hükümetin aynı şeyi başka yerlerde de yapma ya kalkışması işin özünü değiştiremezdi. 2) Yine Tanin'in işbu tarihteki yazısının sonunda şu yolda bir bölek vardı: "Hidemat-ı Umumiye: "Gerek polis ve jandarmadaki münhalata, gerek sair hi demat-ı umumiyeye intihap ve tayin hususunda müslim ve gayn müslim tebaa muamele-i mütesaviyeye tabi tutulacak tır." Bunun anlamı şudur: Bu yerlere birini atamak gerekin ce adaylar arasında en kabiliyetlisi seçilecek ve onun dini ne bakılmayacaktır. Halbuki yapılan anlaşmanın sondan ön ceki böleği, az önce ayrıntılı olarak gördüğümüz gibi, Rus larca böyle anlaşılmamaktadır ve onlar kendi anlayışlarını şu veya bu biçimde Bab-ı A li 'ye kabul ettirtecek durumda dırlar. Onların anlayışına göre: Eğer iki yabancı genel mü fettiş bunda bir mahzur görmezlerse ahalisinin yüzde 80'den çoğu Müslüman olacak koca bir bölgede polis ve jandarma ve elden geldiği kadar bütün işyarlar yüzde 50 nispetinde Hıristiyan olacaktır. Bab-ı A li baskınından ve hele Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesinden sonra Osmanlı ülkesindeki Türk halk ef kan ve basını öyle bir biçimde elde tutulmuş ve öyle bir ted hişe tabi kılınmıştı ki hükümet tıpkı Abdülhamit devrinde olduğu gibi hiç kimseye hesap vermek korkusunda olma dan her şeyi yapabilecek bir duruma girmiştir. Bu Doğu 120
Anadolu işinin bu kadar kötü idaresi ve ülke ve Türklük ba kımından bu kadar öldürücü bir özde sonuçlanması bizce ctııcak bununla izah edilebilir. 1 4 Mayıs 1 9 1 4'te, yeni Mebusan Meclisi açılırken, pa dişahın söylevinde iş kapalı geçilir; söylevin bu konu ile il gili kısmında Osmanlı - Rus anlaşmasının sözü geçmediği gibi iş devletin gelişmesini sağlamak düşüncesiyle yapılmış genel bir ıslahat gibi gösterilir; orada padişah şunları der: "Umur'u vilayatın sıkı bir teftiş ve murakabeye tabi tu tulması, emn-ü asayişin takriri ve inkişaf-ı iktisadinin temi ni için elzem göründüğünden taksimat-ı coğrafıye itibarıy la altı müfettişlik idaresi ihdas ve her mıntıkaya bir müfet tiş-i umuminin tayini tasvip edilmiştir. Bu teşkilatın mem leket için müsmir ve feyzdar olacağını ümit ederim." OSMANLI Rİ CALİNİN İ Ş İ ANLAYIŞ TARZI Yukarda andığımız yazı ve söylevler, yapılan işin ağır lığını halktan saklamak amacını gütmekteydi; ancak Halil Bey' in hatıraları gibi daha çok sonra yapılmış yayınlar da hi işleri idare edenlerin de durumdan fazla bir şey anlama dıklarını gösterir. Halil Bey bu mesele hakkında şöyle ya zar(2 l 6): "Müzakere Rus sefaretiyle Bab-ı Ali arasında 8 Şubat 1 9 1 3 'e kadar yani altı aydan ziyade devam etti. Müzakereyi bizim taraftan sadrazam ve Hariciye Nazırı Sait Halim Paşa, Rus sefaretinden Maslahatgüzar Mösyö Gulkeviç idare etti. Sait Halim Paşa müzakereleri not eder, cevaplarını diğer mü(2 1 6) Cumhuriyet Gazetesi: 1 Kasım 1 946, Hatırat, Sayı 1 9.
121
zakere günlerine bırakır, ertesi günü sadrazamın nezdinde Talat ve ben birleşir, cevaplarımızı takarrür ettirirdik. Müza kere şifahi surette cereyan etti ve çok çetin oldu. Rus delege si müfettişi umumileri, vali-i umumi salahiyetiyle teçhiz et mek istiyordu. Çok zeki de bir adamdı. Biz de mahiyetiyle mütenasip bir dairede bırakmakta ısrar ediyorduk. Sait Ha lim Paşa merhumun meseleden haberdar olmaması bizi çok üzmüştü. Gerek umumi müfettişlerin salahiyeti ve gerek umu mi meclisler ve memurin nispeti Bab-ı Ali'nin nzası daire sinde intaç edilebildi. Umumi müfettişlerin bitaraf devletle re mensup zevattan ve doğrudan doğruya Bab-ı A li tarafın dan seçilmesi esası da kabul ettirildi. Müfettiş-i umumilik ve Vilayetler Kanunu'nda bilahare icra edilip de neşredilen ta dilat takarrür eden esasat dairesinde yapılmıştır. Halil bey aynı yerde, Alman - Rus anlaşmasının ve bu iki devletin de Osmanlı Asyası 'ndan birer pay almakta ol duklannın hiç farkında olmayarak şu iki cümleyi yazar(2 l 7): a) "Bu sefir (Alman büyükelçisi) bana her rast geldik çe: 'Halil Bey dayanın, fakat rica ederim ipi koparmayın, der, diğer arkadaşlara da aynı tavsiyede bulunurdu.' b) " Bu meselede Alanya 'nın mütecellidane vaziyeti ve Bab-ı Ali'nin ısrarı karşısında meramına varamayan Rus ya, Hollandalı ve İ sviçreli müfettiş-i umumilerin tayini üze rine bu defa da hükümetin Ermenilere imtiyaz verdiğini ve Müslümanları ihmal eylediğini telkinle yardım vaadederek Kürtleri isyana tahrik etti." Yukarda Osmanlı - Rus anlaşmasının metni görüldük ten sonra Halil Bey'in bu iddialarının yersizliği kolayca an laşılır. (2 1 7) Cumhuriyet Gazetesi: 2 Kasım 1 946, Hatırat, Sayı 20.
1 22
OSMANLI - RUS ANLAŞMASINDAN SONRA SADRAZAMIN BOGOS NUBAR PAŞA İ LE MEKTUPLAŞMASI VE BU SON K İ MSENİN DEMEÇLERİ Osmanlı hükümetinin düştüğü durumu göstermesi do layısıyla çok ibrete değer bir yazışmayı aşağıya koyuyoruz. Bu işlerde ne biçimde çalışmış olduğunu ve kendisinin açık tan açığa yazdığı ve söylediği gibi Rusya'da bulunan Açmi yazin Ermeni Katogikosu'nun resmi mümessili bulunduğu nu yukarda oldukça ayrıntı ile gördüğümüz Bogos Nubar Pa şa, Paris 'ten 1 0 şubat 1 9 l 4 tarihiyle sadrazama Osmanlı Rus a�laşması dolayısıyla bir tebrik mektubu yazar. Sadra zam 1 7 Şubat'ta ona şu karşılığı yoilar: Başta kutlamaya teşekkür edildikten sonra şunlar de nilmektedir (Muterize içindeki yazılar Hazine-i Evrak'taki karalamada yazılmış ve sonra metin tebyiz edilirken silin miş olanlardır.): "Arkadaşlarımın değerli işbirliğiyle (Doğu) vilayetle rimizin ihtiyaçlarına uygun bir idarenin temellerini hazırla ma işini başarmış olduğumdan dolayı içten memnunum ve kesin olarak inanmaktayım ki yürütülmesi sırasında (Müm kün olan en iyi sonuçları) memnunluk verecek sonuçlar hu sule getirecektir. "Başkanlığını ettiğim hükümette bir nazırlık kabul et mek suretiyle kararlaştırılmış ıslahatın yürürlüğe konulma sı için bana yurtsevercesine yardımda bulunacak olursanız ekselansınıza minnettar kalınm.(2 1 8)" (2 1 8) Metin şöyledir: "Je suis sincerement satisfait d'ctre parvcnu. avec l a Pre cieuse collaboration de mes collegues iı preparer !es bases d'une administration con forrne aux exigences de nos provinces (orientalcs) etj'esperc ferrnemcnt que dans son applications elle produira ( les meilleurs resultats possibles) des resultats satisfaisants. "Je serais oblige iı Votre Excellence si Elle voulait bien me preter son concours patriotique pour la mise en application des rcforrnes arretcs. en acccptant un portfeuil le dans la cabinet que je preside. ' '
123
Bogos Nubar Paşa buna 25 Şubat'ta şu karşılığı verir: ''Altesinizin, bana yollamak onurunu bahşettiğiniz mektubu dolayısıyla derinden duygulandım; ıslahatın yü rütülmesine çalışmakla yalnız Ermeni yurttaşlarımın değil, bütün Osmanlıların menfaatlerine hizmet ettiğimin ve bu ıs lahatın gerçekleşmesinin ancak imparatorluğun kalkınma sına güçlü bir biçimde yardım edebileceğinin Altesinizce takdir edildiğinin yeni bir delilini bu mektupta gördüm." Bundan sonra Bogos Nubar Paşa Türk siyasal hayatı üzerinde hiç bir tecrübesi olmadığını ve "Türkçe de konu şamadığını" yazar ve dolayısıyla kendisine önerilen işi, ya ni nazırlığı gerektiği gibi (Vicdani bir biçimde: Conscien cieusement) yapamayacağı için af diler. Bu sayede de Rusyıı 'da bulunan Açmiyazin Ermeni Ka togikosu' nun mümessilinin Osmanlı hükümetinde bir nazır lık alması tehlikesi önlenmiş olur. Sadrazama bu karşılığı yolladığından üç gün sonra, 28 Şubat 1 9 14'te, Bogos Nubar Paşa'mn Rus resmi ajansı olan '' Petersburg Telgraf Ajansı "nda şu demeci çıkar: " Ermeni ıslahatı işinde bir anlaşmaya varıldı. Rusya onu eline alır almaz bu davada başarı kazanılacağında şüp he kalamazdı. Onun çetin bir biçimde işe karışması üzerine ( intervention energique) Türkiye en sonunda Ermenistan 'da ıslahata razı oldu. Rusya'nın işe karışması yalnız Ermeni lere bir iyilik etmiş olmakla kalmadı, Avrupa barışını tehdit eden ciddi korkuları da ortadan kaldırdı. Böylelikle uluslar Rusya'ya minnet borcu altındadırlar. Türkiye'nin kabul et tiği tasarı herhalde bugünkü kargaşayı (anarchie) ortadan kaldırıyor. Türkiye bugün, imparatorluğun bütünlüğünü ko rumak için ıslahatın gerektiğini içten duymaktadır ve Bab ı Ali anlıyor ki bu işte başarısızlık büyük bir tehlikeye yol 1 24
açar. Biz şu inançtayız ki ıslahat tam bir doğrulukla yürütü lecek ve böylelikle Ermeni ulusu için yeni bir refah ve ge lişim çağı açacaktır. Her şeyden önce bunu Rusya 'ya borç lu olduğumuzu hiçbir vakit unutmayacağız. Bütün ülkeler deki ve Rusya'daki Ermeniler için İmparator II. Nikola'nın adı ebediyen kalplerde menkuş kalacaktır.(2 1 9) " Bir kaç gün önce Osmanlı hükümetinin bir üyesi olma sı kendisinden istenilen Bogos Nubar Paşa'nın bu demeci ne hiçbir Türkçe gazetede rastlamadık. Onun Türk gazete lerine geçen demeci 1 6 Şubat 1 9 14 tarihiyle Tayms gazete sine yazdığı bir mektuptur: 24 Şubat 1 9 14 tarihli Tanin onu şöyle nakleder: "Rusya'nın teşebbüs-Ü semahatkaranesiyle müdafa amız emrinde çalışan Düvel-i Muazzamaya ve Ermenilerin niyetlerindeki saffeti ve iddialarındaki meşruiyeti takdir ede rek bir eser-i ihtiyat ve siyaset olmak üzere imparatorluğun mevcudiyetini tehdit eden bir tehlikeyi bertaraf ve bu suret le pek uzun senelerden beri Viliiyiit-ı Şarkiye ahalisinin bi gayn hakkın çekmekte oldukları ızdırabata birden nihayet ve ren Hükümet-i Osmaniyeye arz-ı minnetdari etmek isterim." OSMANLI-RUS ANLAŞMASINDAN SONRA RUSYA'YA YAPILAN DOSTLUK VE BAG LAŞMA ÖNERİ LERİ Yukarda görülen Osmanlı - Rus Antlaşması 'ndan son ra, sanki bu olay Osmanlı Devleti'nin yıkımına doğru değil kalkınmasına doğru bir adımmış gibi, Rusya 'ya karşı dost luk gösterileri başlar. Mart ayında İ stanbul'da birçok Türk (21 9) işaret bizimdir.
125
ayan, mebus, gazeteci ve tanınmış kimselerin girdikleri bir Osmanlı - Rus Komitesi kurulur ve bu 22 Mart 1 9 1 4 'te ilk toplantısını yapar. Bu davranış dolayısıyla, Ermeni işi üzerine Rus Dışiş leri Bakanı Sazanof'un hatıratında yazmış olduğu bir böle ği aşağıya koymayı uygun gördük (220): "Biz bu talihsiz Hıristiyan ulusun (Ermeniler) mukad deratıyla yalnız insanlık bakımından ilgilenmiyorduk. Sınır larımız arasında en az güvenlisi (Kafkas sınırı) üzerinde dü zeni korumak isteği bizi Ermeni vilayetlerinde köksel ısla hat işinde teşebbüsü ele almak zorunda bırakıyordu. Hükü metimiz bu işe, yalnız özel bir biçimde ilgili olduğu için kalkışmadı, bununla birlikte hiç bir büyük devletin dikenli olan Ermeni ıslahatı sorununu kurcalayarak Bab-ı Ali ile olan iyi münasebetlerini bozmayı göze alamayacağını bil diği için buna girişti; o ıslahat sorunu ki Türkiye Berlin Ant laşması 'nın 6 1 . maddesiyle bunu yapmayı büyük devletle re karşı üstlenmiştir, ancak bütün Türk hükümetlerinin kök salmış bir göreneğine uyarak bunu sonuçlamamıştır." Sazanof'un bu yazısını buraya koymaktaki düşüncemiz çürümüş ve yıkılmaya yüz tutmuş olan her sosyal varlık gi bi Osmanlı Devleti 'nin de son yıllarında uğradığı en ağır ve öldürücü darbeler karşısında, bunları indirenler önünde va kur ve hiç olmazsa ağır bir durum takınacağı yerde, kötü lük gördüğü ölçüde yılışıklıkta bulunmasıdır. Rus Dışişleri Bakanı: " Biz bu Ermeni işine atıldık çünkü başka hiç bir devlet bu yüzden Osmanlı ile arasının bozulmasını göze alamazdı, biz ise bunu göze aldık" derken birçok Osmanlı ileri geleni işi bilerek veya bilmeyerek, amma herhalde hü(220) S. 1 50.
126
kümetin kışkırtmasıyla, devlet Rusya 'dan en ağır bir darbe ye uğrar uğramaz bir Osmanlı-Rus Komitesi kurup dostluk gösterileri yapmaya koyulmuşlardı. Bu adamlara ve onları bu yola sevkeden Osmanlı hükümetine karşı Rus duygusu nun herhalde bir saygı duygusu olmadığına inanılabilir. Mayıs 1 9 1 4'ün ilk yarısında Dahiliye Nazırı Tal'at Bey'in başkanlığında, eski Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı İzzet Paşa'yı da kapsayan bir Osmanlı kurulu, Kı rım'da Livadya'da bulunan Çarı, eski bir gelenek olduğu üzere, selamlamaya gider. Görüşmelerde Çar ve Sazanof en çok Liman fon Sanders Alman askeri heyetini imleyerek Os manlı hükümetinin gerçekten bağımsız kalmasını istedikle rini ve Doğu vilayetleri ıslahatı işini iyi yürütmelerini söy leyedururlar (22 1 ) . Tal 'at Bey'le İzzet Paşa'nın geri dönecekleri gün Er tuğrul yatında Sazanof'la bazı Rus ileri gelenlerine bir ak şam yemeği verilir; olayı Sazanof'un hatıratından olduğu gibi çeviriyoruz: "Yemek sırasında benim yanımda oturan Tal' at Bey az konuştu ve düşünceli göründü. Yemeğin sonunda, karaya dönmeye kalkışmadan az önce bana doğru eğildi ve işitil memek için alçak sesle dedi ki: 'Size ciddi bir önermede bu lunmalıyım. Rus hükümeti, Türkiye ile bağlaşmak istemez mi?' Hiç beklemediğim bu demeç karşısında şaşa kaldım. Tal 'at'tan her şeyi bekleyebilirdim, yalnız bir bağlaşma öner mesini bekleyemezdim. Şaşalamamı yendikten sonra ondan sordum: 'Benimle daha önce konuşmak için birçok fırsatı nız varken bu önermeyi yapmak için neden son dakikayı beklediniz? 'Tal'at bu işi o anda incelemenin imkansız ol(22 1 ) Bk. S. Sazanof, Les Annes Fatales, s. 142.
127
duğunu kabul eder. O yalnızcana böyle bir bağlaşmanın im kanı üzerinde ne düşündüğümü bilmek istediğini söyler. Ona karşılık olarak dedimki, İ stanbul büyükelçimiz üç gü ne kadar yerine dönecektir, ciddi bir sorunun ciddiyetle in celenmesi gerekeceğine göre, esas bakımından reddetme diğim önerilen anlaşmanın ayrıntılı olarak incelenmesini ona bırakmak gerekir. Tal' at da bu düşüncede göründü." Daha önce Bab-ı A lice İngiltere'ye yapılmış olan bağ laşma önermesini gördük; Fransa ve Almanya'ya da yapı lacak olanları aşağıda göreceğiz, bunlara göre Rusya'ya da böyle bir önermede bulunulmuş olmasında şaşılacak bir şey yoktur. Ancak o andaki genel duruma, ve Osmanlı'nın özel durumuna bakınca bundan bir sonuç çıkması beklenemez di. Tal' at Bey'in bunu pek ham bir biçimde yapmış olması da onun genel davranışına uygundur. Bu işin nasıl bittiği üzerine bir yerde ayrıntı bulama dık; Sazanof hatıratında der ki: "Bana bu son saat konuşmasının devamını beklemenin gereksiz olduğu inanını veren büyükelçinin mektubunu iki hafta sonra aldım ... Belki Genç Türk hükümeti Tal ' at Bey 'in girişimindeki cür'etten ürktü ve onun kendisine tutturmak istediği yolu bırakmaya karar verdi; veyahut da Alman bü yükelçiliği, kendi nüfuzunu denkleştirmek için onda (Os manlı hükümetinde) bizim tarafımızda (yani Rusya'da) bir karşı ağırlık arama eyginliğini sezince bu isteklerin hemen önüne geçti (222). GENEL MÜFETTİ ŞLER Genel müfettişlerin seçilmesi işi de epey tartışmalı ola-
1 28
caktır; beklenilebileceği gibi bununla en çok uğraşan Rus hükümetiyle Bogos Nubar Paşa'dır. 1 2 Nisan 1 9 1 4 tarihiyle Bab-ı Ali'ye çektiği bir telde Brüksel işgüderi Seyfettin Bey şunları bildirmektedir: "Nubar doğrudan doğruya müfettiş namzetleriyle mü zakereler yapmış ve işine gelmeyenleri bırakmıştır. O bura dan gittikten sonra da Rus elçisi onları (genel müfettişleri) Rus tebaasından Ermeni papazlarıyla temasa geçirmektedir. Bun dan başka Rus hükümetinin müfettişlerin kesin olarak atanıl malarından sonra onların Petersburg'a gitmeleri gerektiği id diasını ileri sürdüğünü güvenilir bir kaynaktan öğrendim." İngiliz belgeleri de genel müfettişlerin seçimi işinde Rus ya'nın başrolü oynadığını göstermektedir (223). Nisan 1 9 1 4 ortalarında seçim yapılmıştır: Norveç ordusundan binbaşı (sonra yarbay) Hof(Hofl): Van, Bitlis, Harput ve Diyarbakır vilayetleri kesimine, Felemenk Doğu Hindistan sömürgeleri işyarlarından Westenek: Trabzon, Erzurum ve Sıvas vilayet leri kesimine genel müfettiş olacaktır. Bab-ı A li ile kontrat ları 25 Mayıs 1 9 1 4 'te imzalanır; Osmanlı işyarı sayılacaklar, 400 altın lira aylıkları olacak, kendilerine ev verilecek; güm(222) Tal'at Paşa'nın hatıratında Enneni işleri münasebetiyle lstanbul'da Rus büyükelçisi ile yapılmış olan müzakereler hakkında şöyle bir kayıt vardır (s. 21 ) : ' " Rus sefiri de benimle görüşmek arzusunu izhar etmişti. Sefir, bir gün gele rek Rusya'nın bu meseleyi Türk menfaatlerine uygun olarak halletmek arzusun da bulunduğunu ve böyle hüsnüniyet dolu bir teklif karşısında tereddüde mahal olmayacağını bildirdi. Görüşmemiz gayr-ı resmi ve tamamıyla hususi mahiyette olduğu için, kendisine açık olarak bana Türkiye 'nin iç münasebetleri hakkında söy lediği sözlerin bizim istiklalimize mugayir olduğunu ve bizim Petersburg'daki se firimiz, Dahiliye Nazınna müracatla Türkistan hakkında ıslahat tekifinde bulun ması halinde, bunun da Rusya'nın istiklaline aykırı düşeceğini söyledim. Bu iti barla bu çeşit sözlerle huzurumuzu kaçınnamalannı rica ve maksadı tamamıyla bildiğimizi ve "Rusya böyle arzu ediyor. biz kuvvetliyiz, siz zayıfsınız. binaena leyh. kabule mecbursunuz" demenin daha doğru olacağını da ilave ettim. Bunun W:erine sefir benimle görüşemeyeceğini beyan ederek uzaklaştı. (223) Bk.: l.B., C. X, K.I. b. 594 ve ek nota.
129
riik vermeden kendilerine öz olan mal ve eşyayı getirtebile ceklerdir. Yabancı bir subayı yaver diye alabileceklerdir. Bundan iki gün önce onlarla birlikte çalışarak Osman lı-Rus anlaşmasında yazılı olduğu gibi (Bölek "a" ) kendi lerine venlecek yönerge (talimat) kararlaştırılmıştır; bunda işbu anlaşmanın hükümleri yazılıdır; bunda bazı ekler de vardır, başlıcaları aşağıdadır: Her ay Dahiliye ve Adliye nezaretlerine birer rapor gön dereceklerdir (M. 1 ). Türlü uluslar arasında iyi geçimi sağlamaya çalışacak lardır (M. 7). Bu iki kesimde çalışan maliye müfettişleri doğrudan doğruya Maliye Nezareti 'ne bağlı olup raporlarını oraya gönderecek ve bir suretini genel müfettişe vereceklerdir. Ancak işbu genel müfettiş bir mali teftiş yaptırabilir (peut provoquer) ve raporunu alabilir; bu olunca işbu raporun bir sureti Maliye Nezareti 'ne gönderilecektir (M. 1 3). Genel müfettişler adaletin hiçbir baskıya uğramadan yapılmasını gözetimleyeceklerdir (M. 15) vesaire. Rus Duma'sında (Kamutay) "Kadet" fırkası başkanı Miliukof bir söylevinde bu yönergenin biçimine, yani Os manlı'nın çalım ve onurunu korumak için onun Bab-ı Ali' ce doğrudan doğruya genel müfettişlere veriliyor sanılacak bi çimde olmasına ve dolayısıyla Rusya 'nın rolünü gölgede bı rakıyor görünmesine itiraz eder; başlıca takıldığı maddeler de yukarda sözü geçen 1 . ve 1 3 . maddelerdir. Bundan bir ay sonra 28 Haziran 1 9 1 4 'te Avusturya Ve liahdı Bosna 'da öldürülür ve çarçabuk dünyanın bir genel savaşa doğru gittiği anlaşılır; dolayısıyla arkalarında Rus gü cü kalamayacağı anlaşılan bu iki genel müfettiş ciddi ola rak işlerine başlayamazlar, hatta Westenek işe başlamaz bi1 30
le. Osmanlı hükümeti savaşa katıldıktan bir ay kadar sonra da, 3 1 Aralık 1 9 1 4 'te çıkan bir irade ile bunların işleri res men sona erdirilir; o anda zaten hiç biri iş başında değildi. XIII. OSMANLI-RUS ANLAŞMASINDAN SONRAKİ B İ TLİ S OLAYI Rus ve Ermeniler' in işbu anlaşmayı bir sonuç değil bir başlangıç sayacakları besbelli idi. Osmanlı sadrazamı ile Bogos Nubar Paşa cilveli bir biçimde mektuplaşır, İ stan bul'da Osmanlı-Rus Komitesi kurulur ve Kırım'da Osman lı Dahiliye Nazırı Rus Dışişleri Bakanı' na bağlaşma öner meleri yaparken Rus ve Ermeniler Doğu Anadolu'da "ça lışmalarının" hızını arttırmaktadır; Osmanlı hükümetinin yayımladığına göre: "Patrikhane (Ermeni patrikhanesi) iki müfetteş-i umu minin mıntıka-i memuriyetlerindeki murahhasları, ruesay ı ruhaniyeyi birer birer kaldırarak yerlerine komitecilikle şöhret almış, milliyetperver, hükümet aleyhtarlığıyla maruf, elsine-i ecnebiyeye vakıf ruesay-ı ruhaniyeyi tayin etti. Taş naksution komitesi de merkezini Erzurum' a nakil ve büyük kongresinin orada in'ikadına karar verdi (224)." Rus "çalışma" ve kışkırtmalarına geçelim. Ermenileri ele aldıktan sonra Rus hükümeti Kürtleri de ele almaya çalışır veya daha doğrusu bu yolda çalışmaları nı geliştirir. Bu işteki başlıca silahlan: Ermenilere sağlanıl mış olan yeni ve üstün durumun hem Kürtlük ulussever duy gularını, hem de Müslümanlık taassubunu coşturmuş olma sıdır; ustacasına dağıtılan para ve elde edilen bazı din, tari(224) Ermeni komiteleri, A. H.1., s. 95
131
kat veya oymak başkanları sayesinde bilgisiz kalabalıkları kısmen olsun Osmanlı hükümetine karşı ayaklandırmak ve bunları ona düşman kılmak çok güç bir iş değildi; gerçek ten Ermenilerin yeni durumunu onlara sağlattıran Rusya idiyse de bir yandan bunun kalabalıklarca iyice bilinmeme si ve sezilmemesi ve hatta bu yönün Osmanlı hükümetince de elden geldiği kadar gizli tutulması, öbür yandan da bazı Kürt ileri gelenlerine Ruslarca dağıtılan para bu işte Osman lı hükümetini Ermenileri Kürtlere tercih etmiş bir suçlu du rumuna sokmaya yetiyordu. Rus kışkırtma ve para dağıtma ları Doğu Anadolu'daki baysallıksızlıkta öteden beri önem li bir amildi; Osmanlı-Rus anlaşmasından sonra bunun öne mi çok artacaktır; çünkü artık işbu bölge, öbür büyük dev letlerce, yarı resmi olarakta olsa, bir Rus bölgesi diye tanın mış olduğundan orada çıkacak kargaşalıklar ancak Rus ya 'ya yarayabilirdi. Bu gibi amillerin tesiriyle Doğu Anadolu'da ortaya çı kan, en önemli olay Bitlis olayı adını taşıyandır. Dahiliye Ne zareti 'nden 23 Mart 1 330 (5 Nisan 1 9 14) tarihiyle Harici ye Nezareti 'ne gönderilen bir tezkerede olay şöyle anlatıl maktadır (Geniş özet): "Harekat-ı mefsedetkaranesine mebni cihet-i adliyece ihzar müzekkeresiyle aranılmakta olan Hayzan kazası me şayihinden Molla Selim, kaza kaymakamıyla jandarma bö lük kumandanı tarafından maiyyetlerindeki jandarma müf rezesiyle yakalanıp merkez-i kazaya getirilmekte iken ken disine irtibatı olan ahaliden birkaç yüz kişi onu jandarma nın elinden alıp kaçırır. Molla Selim Kürtlerden gördüğü bu yardım üzerine gururlanıp hükümete meydan okumaya baş lar. 26 Şubat 1 329'da ( 1 1 Mart 1 9 1 4) Bitlis Valisi kuvvet is ter. Van ve Muş'tan bir miktar asker gönderilir. Şeyhin irti1 32
cakarane tahrikatı yüzünden o havali Kürtleri toplanıp Bit lis'e taarruz ve girmek fikrinde oldukları mahalli iş'arattan anlaşılmakta olduğundan başka yerlerden de kuvvet gönde rilmeye başlanılır. Merkumun müridlerinden ve ondan da ha nüfuzlu olan Şeyh Şihabüddin dahi onunla birleşir; Bit lis' e yakın bir kariyeye gelirler ve oradan Şihabüddin 'in im zasıyla vali ve kumandana Arapça bir mektup gönderirler. Müsademeler olur; eşkiya şehrin bazı yerlerine girer; niha yet bunlar yenilirler, tahassün ettikleri bir kilise top ateşiy le yıkılır. Molla Selim üç arkadaşıyla Rus konsoloshanesi ne iltica eder. Hıristiyanlardan kimse ölmedi; onlara, ecne bilere, bankalara ve konsolosbanelere bir tecavüz olmadı." Bitlis kentinde olan bitenler üzerine biraz ayrıntı verece . ğiz: Kent içindeki çarpışmalar l ve 2 Nisan 1914'te olur; bir gün kadar işbu kentin yansı saldıranların elinde kalır; onlarda bulunan kısım Bitlis deresinin doğusudur ki Rus konsolosha nesi de oradadır; batı kısmı, ki hükümet konağı ve hapishane oradadır, hüküµletin elinde kalır. Saldıranların yenilecekleri belirmeye başladığı sırada Rus konsolosu kavasını valiye gön derir; yani bu kavas Kürt saldıncılann elinde bulunan kesim den iki şeyhin izniyle geçer; kavas, konsolos tarafından valiye der ki: "Eğer siz ateşi keserseniz ben de saldıncılara ateşi kes tiririm." Vali reddeder; kavas: "Konsolos sizi gelip görmek is tiyor der" : vali: "Olduğu yerden" çıkmasın karşılığında bulu nur. Az sonra saldıncılar bozulur ve kaçarlar. Konsolosun bu davranışı, yani onun ayaklanmtş şeyhlerle olan dostluğunun açıkça anlaşılması Bitlislilere işin iç yüzünü anlatır ve herke sin gözünü açar. Molla Selim üç arkadaşıyla (sonra bunlar 1 6'ya çıkar) 133
Rus konsoloshıinesine sığınır; vali onları isterse de konsolos İs tanbul'dan Rus büyükelçiliğinden aldığı buyruk üzerine verme yeceğini söyler. Bu olay ve Bitlis 'te kazanılan haşan oraya o günlerde vali olmuş olan Mustafa Abdülhalik Bey' e ün kazan dınr (225). Bu olay üzerine İstanbul'daki Ermeni patrikinin sözleri ya zılmaya değer (226); ona göre: Bitlis harekatı Ermenilere kar şı olmayıp bir harekat-ı irticaiye imiş. Molla Selim, Bitlis mu rahhasına bir mektup gönderip şunları bildirmiş: "Hareketimiz de Ermeniler için mucib-i endişe bir şey yoktur, civar kasaba da birkaç Kürt'ün girmesinden Ermenilerin tedehhüş etmeme si için tavassutta bulunun." Nisan başlarında Rus konsoloshanesine sığınmış olan 1 6 kişiden 6'sı kaçmak isterken yakalanırlar. Molla Selim'in müridi ve Bitlis olayının ikinci elebaşısı olan Şeyh Şihabüddin, nisanın ikinci yansında Rusya 'ya sığın mak üzere Kafkas sınırını aşmaya uğraştığı sırada yakalanır. Rus konsoloshanesinde kalmış olan Molla Selim ve do kuz arkadaşını almak için Osmanlı hükümeti, Rus hükümetiy le uzun görüşme ve tartışmalarda bulunursa da Rusya bunları bir türlü vermez. Sonunda 1 91 4- 1 8 Genel Savaşı'nın başlama sından bir ay sonra, iki devletin karşılıklı durumlarındaki de ğişiklik dolayısıyla konsoloshıinenin basılmasından korkan Rus hükümeti bu kimseleri konsoloshaneden çıkarttım ve Osman lı hükümeti de bunları yakalar.
(225) Eski TBMM Başkanı Bay Abdülhalik Renda. (226) Bk. Tanin: S Nisan 1 9 14.
1 34
KAYNAKLAR 1.
RESM i BELGELER
1. OSMAN LI BELGELERİ A) Başbakanlık Arşivi'nde (Bab-ı A li Hazine-i Evrakı) tür lü konuları ilgilendiren resmi muhaberat tarih ve menşeleriyle anılmıştır. Bunlar hakkında bu eserde C.I, s. X I V - XV. ve C. i l, K.I, s. XXllI 'teki tafsilata bakmak gerekir. B) Birinci Genel Savaş sırasında l 9 1 7'de Rusya'da ünlü bü yük ayaklanmalar zinciri başladıktan sonra Osmanlı hükümeti l n giltere ile ayrıca barış yapmak ümidine düşmüş ve bazı l ngilizler bu ümidi desteklemişlerdir. Bu münasebetle ve başlaması umu lan görüşmelerde Osmanlı müzakerecilerine bir destek olsun di ye savaştan önce Osmanlı ve İ ngiliz hükümetleri arasında 1 9 1 31 4 yıllarında başlamış ve kısmen sona ermiş görüşmelerin bir özeti çıkarılmış ve buna bazı esaslı belgelerin suretleriyle aranı lan veya konu ile ilgili olan anlaşmaların suretleri eklenilmiştir. Bu özetler ve onlara ek belgeler (Bunlar bazan 8- 1 O, hazan da 1 -200 sahifeyi bulmaktaydı) 1 334'te ( 1 9 1 7- 1 8) l stanbul'da Matbaa-i Amire'de pek az sayıda ( 1 50'şer nüsha kadar) basılmış lardır. Bu eserler 1 9 1 3- 14 yıllarında cereyan etmiş olan Osmanlı l ngiliz müzakerelerinden başka geniş ölçüde Osmanlı-Fransız ve Osmanlı-Alman müzakerelerini de aydınlatmaya yarayabilirler. Hemen hepsi " Roma sefir-i kebiri Mehmed Nabi ve süfe ray-ı saltanat-ı seniyyeden Rumbey-oğlu Fahreddin" imzasını ta şımaktadır. Bunların bir listesi aşağıdadır. Başka imza taşıyanlar aynca belirtilecektir. 1 - Bağdad meselesi. 2- Kuveyt meselesi. 3- Şattü'l-Arap meselesi. 4- Elcezire kıt' asının irva ve iskası meselesi. 5- Elcezire kıt' asındaki petrol madenleri imtiyazı meselesi. 6- El-Katr sevahili meselesi. 135
7- Necd kıt'ası meselesi. 8- Bahreyn adaları meselesi. 9- Fersan adalan meselesi. 1 O- Şeyh Said meselesi. l l - Maskat meselesi. 1 2- Hadramaut meselesi. 1 3- Aden ve Mevaki-i Tis'a meselesi. 1 4- Muhammere meselesi. l 5- Kıbns meselesi. l 6- Trablusgarp, Bingazi ve Cezair-i l sna-aşer meselesi. l 7- Gümrük resminin yüzde on beşe iblağı, ecnebi postalan ve kapitülasyonlar meselesi. 1 8- inhisarlar meselesi. l 9- Metalib-i nakdiyye meselesi. 20- Adliye Nezareti hey'et-i teftişiyye riyaseti meselesi. Aşağıdaki iki eser veya rapor "Londra sefaret-i seniyyesi müsteşan Ragıp Raif ve Paris sefaret-i seniyyesi müsteşan Rauf Ahmed" imzalannı taşır. 2 1 - Boğazlar meselesi. Rapor, Mart 1 332'de ( 1 9 1 6) hazır lanmış ve Nisan 1 334'te ( l 9 1 8) basılmaya verilmiştir. 22- Mısır meselesi. Kabından \ 334'te ( l 9 1 7- 1 8) basıldığı an laşılmaktadır, ancak imzalardan önce Mart 1 335 ( 1 9 l 9) tarihi ih timal yanlış olarak bulunmaktadır. C) Osmanlı hükümetince veya bazı makamlannca Ermeni ve Arap işlerine dair yayımlanmış eserler. 1 - Ermeni komitelerinin amal ve harekat-ı ihtilaliyyesi ( İs tanbul l 334). Bu eser Fransızca olarak da "Aspirations et agisse ments revolutionnaires des Comites Armeniens avant et apres la Constitution Ottomane" adıyla da basılmıştır. (Constantinople l 9 l 7) Yazar adı yoktur. 2- Aliye divan-ı harb-i örfisinde tetkik olunan mesele-i siya siyye hakkında izahat. Osmanlı dördüncü ordusunca (Komutanı Cemal Paşa) yayımlanmıştır. 2. ALMAN
1 36
1 - ' ' Die Grosse Politik der Europaischen Kabinette ( 1 870 1 9 1 4) yani "Avrupa kabinelerinin büyük siyasası" (Al.B.) 2- Kautsky ( Kari): Die Deutschen Dokumente zum Krieg sausbruch l 9 14. Savaş patlamasına dair Alman belgeleri (SPAB) -
3. AVUSTURYA 1 - " Österreich-Ungarns Aussenpolitik" yani "Avusturya Macaristan Dış Siyasası" (Av. 8.). 2- Alfred Francais Pribram: "Traites Politiques Secrets de I' Autriche-Hongrie" ( l 879- l 9 1 4), yani " Avusturya-Macaris tan'nın Gizli Siyasal Muahedeleri" . Ü ç taraflı ittifakın muhtelif müzakerelerine ait hülasalan da ihtiva eder. Fransızca "Camille Jordan" tercümesinden istifade edilmiştir (Prib.). 4. FRANSIZ 1 - "Documents Diplomatiques Français" ( 1 87 1 - 1 9 1 4), ya ni "Diplomatik Fransız Belgeleri", (F.B.)
5. fNG l L IZ 1 - " British Documents on the Origins of the War" ( 1 8981 9 1 4), yani " Savaşın menşelerine dair l ngiliz belgeleri. ( 1 .8.) 2- Aitchison (C.V.) A Collection of Treaties, Engagements and Sanads, Relating to lndia and Neighbouring Countries'' (Cal cutta), yani "Hindistan ve Civar Ü lkelere ait, M uahede, Taahhüt ve senetlerin bir kolleksiyonu". Savaştan önce çıkmıştır -Basra Körfezi, Arabistan, lran ve Afganistan gibi Doğu ülkelerinde bu lunan makamlarla yapılmış anlaşmaları ihtiva eder (TES). 6. RUS 1- " Livre Oraııge Russe 1 9 1 4 " . " Rus Turuncu kitabı. Do ğu Anadolu ve Ermeni işleri hakkındaki Osmanlı-Rus görüşme lerini kapsar (TK). 1 37
2- ' ' Les Allies contre la Russie avant, pendant et apres la gu erre mondiale. " Preface de Victor Margueritte.- (Andre Delpe uch, Paris); yani ' 'Acun savaşından önce, onun devamınca ve on dan sonra müttefikler Rusya aleyhinde. " 3 - Constantinople et les Detroits. Documents secrets de I 'An cien Ministere des Affaires Etrangeres de Russie. Traduction integrale de I 'edition sovietique du Commissariat du Peuple des Affaires Etrangeres. İ ki cilt (Paris 1 930 ve 1 932). Fransızcaya çe virenler A.de Geouffre de la Pradelle, L. Eissenmann, 8. Mirki ne-Guetzevich-P. Renouvin. 4- Documents diplomatiques Secrets Russes ( 1 9 1 4- 1 9 1 7). D'apres les archives du Ministere des Affaires Etrangeres a Pet� rograd (Paris 1 9 1 2- 1 9 1 8). Fransızcaya çeviren J. Polonsky. 5- Les Documents Secrets des Archives du Ministeres des Affaires Etrangeres de Russie publies par les Bolchevique (Paris 1 920). Fransızcaya çeviren Emile Laloy. 6- Un Livre Noir, Preface de Rene Marchand, Paris, üç cilt. 7- Andre N. Manedelstam: La politique Russe d'acces a la Mediterrannee au XXeme siecle, yani " Yirminci Asırda Rus ya'nın Akdeniz'e Varma Siyasası. .. " (Academie du Droit inter national-Recueil des Cours, 1 934- 1 , vol. 47).
1 38
7. YUNAN 1 - Dr. Skevos Zervos: La question du Dodecanese et ses do cuments diplomatiques. Atheenes 1 928. 2- Eduard Driault et Michel L 'Heritier: " Histoire Diploma tique de la Grece, de 1 82 1 , a nos jours. . . Yunan hazine-i evrakına dayanılarak büyük bir Yunan taraf tarlığı- zihniyetiyle ve Kral Konstantin' e mütemayil olarak yazıl mış bir eserdir (H.D.G.) il.
HATIRALAR
1.
OSMANL I
1 . - Ahmed Rıza Bey'in Hatıraları: (Cumhuriyet gazetesi 26 Ocak- ! 9 Şubat 1 950). Az bilgi verir, daha çok ruhi durumları an lamaya yarar. Doğru ve samimi bir adamın hatıralarıdır. Yazar l t tihad ve Terakki 'nin kurucularındandır. Meb'usan reisliği ve ayan lık etmiştir. 2.- Cavit Bey'in Hatıraları: (Meşrutiyetin başlarında 24 Teş rin-i evvel 1 329-6 Kasım 1 9 1 3 'e kadar giden kısmı Tanin gaze tesinde 30 Ağustos 1 9 1 3 ile 1 4 Ekim 1 944 arasında 402 nüshada tefrika edilmiş ve ondan sonraki aylar atlanılarak Genel Savaşa ait kısımlar yayımlanmıştır) .. Türlü nezaretlerde ve bilhassa maliye nezaretinde bulunmuş olup, l ttihad ve Terakki'nin mali ve ekonomik işlerde akıl hoca sı olan Cavit Bey'in hatıraları en önemli tarihi belgeler arasında sayılabilir; çünkü bunlar hemen günü gününe yazılmış notlar olup hem olayları hem de yazarın duygularını kapsamaktadır; olduk ları gibi yayımlanmak için değil en üstün ihtimale göre ilerde ya zılacak hatırata temel teşkil etmeleri için yazılmış olan bu notlar başlıca değerlerini bu yönden almaktadırlar, ve bu bakımdan an cak Musolini'nin damadı ve Dışişleri Bakanı Kont Ciano'nun ha tıralarıyla karşılaştırılabilir. Bugüne kadar ortaya çıkan belgeler arasında Cavit Bey ha tıraları l ttihad·ve Terakki'nin bazı en esaslı kararlarıyla mesela
1 39
Bab-ı A li baskınının hazırlanması - ve içyüzü hakkında tek esaslı kaynak sayılabilir. Yayımlanırken bazı kırpıntılara uğradığı bel lidir. Hatıralar genel olarak İttihad ve Terakki'nin ve bilhassa o nun Avrupa mali çevreleriyle çok teması olan zümresinin görüş ve anlayışın! iyice belirtir. 3.- Cemal Paşa'nın Hatıraları: l ttihad ve Terakki devrinde İs tanbul muhafızlığı, Nafıa ve Bahriye Nazırlığı ve birinci Genel Savaş'ta aynca 4. ordu komutanlığı etmiş olan Cemal Paşa hatı ratını daha çok icraatını savunmak için yazmıştır (Vakit matba ası, İ stanbul 1 933). 4.- Kuran (Ahmed Bedevi): " i nkılap Tarihtmiz ve. Jön Türk ler." ( İ stanbul 1 945) Abdülhamid devrinden beri inkılap hareket lerine karışmış olan yazar kendi hatırlanyla birlikte başka yerde bulunması kabil olmayan birçok belgeyi eserine koymuştur. 5.- Kuran (Ahmeq Bedevi): " İnkılap Tarihimiz ve htihad ve Terakki" t ık eserin az çok devamıdır. l stanbul 1 948, 6.- Menteşe (Halil), Halil Bey'in Hatıraları: (Cumhuriyet ga zetesi 1 3 Ekim- 1 1 Aralık 1 946) l ttihad ve Terakki devrinde bir kaç defa nazır, Şuray-ı Devlet ve Meclis-i Meb'usan Reisi olmuş ve Tal'at Paşa'nın en yakınlarında bulunmuş olan yazar, ömrü nün sonlarına doğru, andığı olaylardan bazen otuz yıldan fazla za man geçtikten sonra hatıralarını yazmıştır. Bu yön pek bariz mad di yanlışlar yapmasına sebep olmaktadır. Eser bazı belgeleri kap ' samakla birlikte olaylardan çok o devrin düşüncelerini ve anlayı şını aksettirmek bakımından önemlidir. 7.- Özmert (Tevfik) Hatırası : Hicaz vilayeti mektubi kalemi ser-müsevvidi olan yazarın eseri Şerif Hüseyin Paşa devri hak kında bizzat şahit olduğu vak 'alara dair verdiği belgeler bakımın dan önemlidir. (Yazma, TTK Kütüphanesi). 8.- Söylemez-oğlu (Galip Kemali)'nin Hatıraları : Atina se fareti ( 1 9 1 3- 1 9 1 6). Pek geniş ölçüde resmi belgeleri kapsadığı ve onlarla ilgili olarak durumu açıklayan pek çok bilgi ve mütalaayı muhtevi bulunduğu için son derece önemli olup resmi qelge yayın lan arasında yer alabilecek özdedir. Adalar sorunu ve Osmanlı Yunan münasebetleri hakkında esaslı bir eserdir (Canlı Tarihler, l stanbul 1 940). .
1 40
9.- Aynı yazarın " Hariciye Hizmetinde Otuz Sene" adlı e seri (henüz ilk cildi çıkmıştır, l 892- 1 9 1 7) genel durumu aydın latacak özde olduğu gibi Tahran 'da ve Petrograd'daki elçilik ve murahhaslık ettiği devirleri de anmaktadır (Şaka matbaası, İstanbul 1 950). 1 0.- Tal 'at Paşa'nın Hatıraları: 1 9 1 8 Mütarekesi'nden son ra siyasasını savunmak için eski sadrazamca karalanmıştır. Olay lardan çok düşünce ve anlayışları belirtmesi bakımından önem lidir. Eseri yayımlayanlaronda epey değişiklik yapmışa benziyor lar; herhalde Tal'at Paşa'nın ölümünden pek çok yıl sonra dilim ize girmiş olan "subay" ve "kültürel" gibi kelimelerin (S. 1 8 ve 1 9) onda bulunması şaşırtıcı özdedir ve eserin uğradığı düzelt melerin genişliği hakkında şüpheleri uyandırarak onun değerini çok azaltmaktadır ( İ stanbul. Güven Basımevi, 1 946). 1 1 .- Türkgeldi {Ali Fuad), Görüp i şittiklerim. i şgal ettiği makamlar dolayısıyla Meşrı1tiyetin başlarından Oamad Ferid Paşa'nın sadaretine kadar cereyan eden birçok olayın gerek Bab ı A li 'de ve gerekse sarayda şahidi olmuş ve bunları doğru olarak nakletmiştir (TTK yayınlarından 1 949). ·
2. ALMAN 1 - " Memoires du Chancelier Prince de Bülow .. " Henri Bloch .tercümesi ( Paıis 1 93 1 ). 2- Kiderlen-Waecther intime d'apres ses notes et sa corres pondance (Paris 1 926). 3- Lieman von Sanders: Cinq ans de Turquie. Fransızca'ya çeviren Binbaşı Mabille ( Paris 1 933). 3. F RANS IZ
1 - Poincare (Raymond): Au Service de la France. tık 3 cilt. Paris 1 926. 4. I NG I L lZ 1 - Winston S. Churchill (Çörçil): La Crise Mondiale, yani "Cihan Buhranı". (Paris 1 925- 1 93 1 ).
141
2- " Memoires de Edward Grey, Vicomte de Fallodon, Ministre des Affaires Etrangeres de Grande Bretagne." M.d'Honf roi tercümesi Paris 1 927. 5. ITALYAN 1- Giolitti (Giovanni): Memoires de ma vie. Trablusgarp sa vaşını açan l talyan başbakanının hatıratıdır (Paris 1 923). 6. RUS 1 - Sazanof (Serge): Les Annees Fatales; Souvenirs de S. Sazanof, Ancien Ministre des Affaires Etrangeres de Russie ( 1 9 1 0- 1 9 1 6) Paris 1 927. 2- Memoires de lswolsky (Alexandre); Ancien Anbassadeur de Russie a Paris ( 1 906- 1 9 1 0), Paris 1 923. 3- lswolsky (Alexandre): Correspondance diplomatique ( 1 906- 1 9 1 1 )- (Au Service de la Russie). Paris 1 937. 4- Memoires du Comte Witte, ( 1 849- 1 9 1 5), Paris 1 92 1 .
1 42
1 1 1 . TÜRLÜ ESERLER
! : OSMANLI
1 - Şeyh Muhsin Fani: (Hüseyin Kazım) 1 O Temmuz inkılabı ve netayici (lstanbul 1 336). 2- Salih Münir Paşa: La Politique Orientale de la Russie (Lausanne 1 9 1 8). 3- Muhtar Paşa (Mahmud): La Turquie, I' Allemagne et l ' Eu rope depuis le Traite de Berlin j usqu' a la Guerre Mondiale (Paris 1 924). 2. FRANSIZ 1 - Breal (Auguste ): Philippe Berthelot (Paris 1 93 7).
KAYNAKLAR
2- Cambon ( Paul): Correspondance; ilk cilt ( 1 870- 1 924 ). Paris 1 940. 3- Cambon (Paul), Ambassadeur de France ( 1 843-1 924). Par un diplomate (Paris 1 937). 4- Suarez (Georges) : Briand. Cilt il, ( 1 904- 1 9 1 4) (Paris 1 938). 5- Tabouis (Genevieve): Jules Cambon par ! 'un des Siens (Paris 1 938). .
3. INGILIZ 1 , Nicolson (Harold): Sir Arthur Nicolson, Bart, First Lord Carnoch, A. study in the Old Diplomacy (London 1 937). 2- Toynbee (Arnold J.): The Western Question in Greece and Turkey. A. Study in the Contact ofCivil isations (London 1 923). 3- Toynbee (Arnold J.) and Kirkwod (Kenneth P.): Turkey. "The Modem World" eserler serisinden (London 1 926). 1 43
4. RUS 1 - " La Politique Russe d'Avant-Guerre et la Fin de l ' Em pire des Tsars ( 1 904- 1 91 7)- Memoires du Baron de Taube. " (Paris 1 928) yani " Savaştan önceki Rus siyasası ve Çarlar imparator luğun sonu, 1 904- 1 9 1 7. Baron dö Taobe'nin hatıratı. .. "
iV. BAZI ÖZEL KONULARA AiT ESERLER
1 . ERMENi M ESELESi Aşağıdaki eserlerin çoğunda Türk düşmanlığı galiptir. 1 - Morgan (Jacques de): Histoire du Peuple Armenien ( Paris
1 9 1 9). 2- Mandelstam (Andre N.) Le sort de l ' Empire Ottoman ( Paris 1 9 1 7). Eser genel mahiyette olmakla birlikte inkılap tari himizin bu C. i l , K. l l l 'ünü Ermeni meselesi ve Osmanlı-Rus münasebetleri bakımından ilgilendirir. 3- Mandelstam (Andre N.): La Societe des Nations et les Puissances devant le Probleme Armenien ( Paris 1 925).
1 44