KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI 6 - 7 MAYIS 2011 BURSA
Düzenleyen: Bursa Kent Konseyi
Bursa Kent Konseyi Bilimsel Yayınlar Dizisi - 1
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI Editör Enes Battal KESKİN Katkıda Bulunanlar Neslişah H. ERBEY KUŞKU Yıldız ODAMAN CİNDORUK Yasemin TATLI Murat BAŞLAR Grafik / Tasarım Hatice BEYTEKİN
Bu yayının tüm hakları Bursa Kent Konseyi’ne aittir. Bu kitapta yer alan makalelerin dil, bilim ve hukuk açısından sorumluluğu yazarlarına aittir. Metinlerde yazarların imla tercihleri ve bilimsel makale yazma tekniklerine bağlı kalınmıştır. Kaynak göstermek suretiyle kısmen ya da tamamen alıntı yapılabilir.
ISBN 978-605-61689-5-6
2.Baskı / Mayıs 2013 II
ÖNSÖZ Bursa Kent Konseyi, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde belirtilen hedefler doğrultusunda, halkın yönetime katılımını sağlayacak mekanizmaları geliştiren ve halkın kendi sorunlarına sahip çıkmasını özendiren, yönetişim eksenli katılımcı demokrasiyi esas alan ve sivil toplumu önceleyen bir oluşumdur. Bursa Kent Konseyi, Türkiye’de kent konseylerinin oluşturulması sürecinde kolaylaştırıcı ve yönlendirici bir rol üstlenmektedir. Sahip olunan bu rol gereği, Yerel Gündem 21’lerden kent konseylerine geçiş sürecinde kent konseylerinin oluşumunun ve etkinliğinin değerlendirilmesi, pratik uygulamalardan edinilen bilgi ve deneyimlerin paylaşılarak yasal süreci besleyecek nitelikte verilerin oluşturulması amacıyla “Kent Konseyleri Sempozyumu” gerçekleştirilmiştir. Çok ortaklı ve çok aktörlü yönetim anlayışı çerçevesinde Bursa Kent Konseyi koordinasyonunda, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Uludağ Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen sempozyumda, kent konseyleri; oluşumu, işleyişi, sürdürülebilirliği ve etkinliği başta olmak üzere farklı boyutları ile tartışılmıştır. Bu çerçevede “Yerel Gündem 21 Süreci”, “Kent Konseyleri” ve “Karar Alma Mekanizmalarına Katılım” konuları bağlamında çalışan bilim insanları, kent konseyi uygulayıcı ve gönüllüleri, ilgili kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri bilgi ve tecrübelerini sempozyumda paylaşmışlardır.
III
KENT KONSEYLERİ’NİN ÖNEMİ ARTIYOR... Kent yaşamına koyduğu katkılar nedeniyle, kent konseylerinin gelişmesi noktasında bizler elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Çünkü kentler hepimizin. Kentlerde şu anda bizler yaşıyoruz, gelecekte ise çocuklarımız, torunlarımız bizden sonraki nesillerimiz yaşayacak. Bu konuda sadece kentini seven insan, hemşerisini seven insan fedakarlık yapar, ortaya üretim koyar. İşte kent konseyleri yaşadığı kent için katkı koymak isteyen insanların seslerini duyurduğu yerlerdir. Bizler güçlü yönlerimizi ortaya koymaya, şehrimizin kalitesini ve marka değerini arttırmaya çalışıyoruz. Bu konuda tabi ki herkese görev düşüyor, herkesin bir uzmanlık alanı var. Bursa Kent Konseyi bünyesinde, kadınlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız ve engellilerimiz çalışıyorlar. Kendi açılarından şehirde geleceğe yönelik yapılması gerekenler konusunda çalışmalar yapıyorlar. Bizler de bunlardan istifade ediyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız şehirler hızla büyüyen, dolayısıyla problemleri de hızla artan şehirler. Böyle bir durumda kent halkının bir bütün olması, herkesin kendi bilgisini, kendi tecrübesini bu kente katması, dolayısıyla sorunları birlikte çözmesi gerekiyor. Bizler bu konuda tüm kesimlere açığız. Kimden gelirse gelsin, herkese kapımız açık. Bursa Kent Konseyi’nde konularımızı tartışıyoruz. Yeter ki kenti geleceğe taşıyacak olan güzel fikirler ortaya çıksın. Onun içindir ki kent konseyimizin tavsiye kararlarını dikkate alarak çalışıyoruz. Kentlerin öncelikli sorunlarının tespiti ve çözümü konusunda katılımcı mekanizmaların ülkemizdeki en güçlü aracı olan kent konseylerinin rolü her geçen gün artmaktadır. Kent Konseyleri Sempozyumu’nun bu rolü hakkıyla yerine getirmesi noktasında kent konseylerine ufuk açmasını diliyorum.
Recep ALTEPE Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
IV
KENT KONSEYLERİ BİR DEMOKRASİ PLATFORMUDUR... Türkiye’nin en güçlü kent konseyi noktasına gelmemizde katkıları olan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe’ye teşekkür ediyorum. Bursa Kent Konseyi olarak iddialıyız ve Türkiye’ye örnek çalışmalar yapmak için her türlü gayreti gösteriyoruz. Kent konseylerinin kurulduğu kentin halkı tarafından sahiplenilmesi gerekir. Aksi takdirde kent konseyi muhalif bir kuruluş gibi kalır ki o da başarısızlığa yol açar. Bursa’nın her türlü dünya görüşünde insanı, kamu kurumları, meslek odaları, dernekler, cemiyetler, Bursa Kent Konseyi’ni sahipleniyor. Çünkü bizler burada bazı prensipler oluşturduk. Herkese ve her kesime hitap ediyoruz. Herkese toplantılarımızda söz verme, konuşma hakkı tanıma ve görüşlerini ifade etme ortamı sağlıyoruz. İnsanlar gelip buralarda mikrofonu alıp kürsüde konuşabileceğini biliyor, ölçülü konuşuyor. Kavga etmeye gelmiyorlar, varsa fikirlerini beyan ediyorlar. Biz de bu düşünceleri, fikirleri ilgili kurumlara bildiriyoruz. Kent konseyleri bir demokrasi platformu olmalıdır. Konsey yöneticileri, değişik görüş ve düşüncelerin konuşulacağı ortamları oluşturmalıdır. Kent konseyinde düşünceler rahatlıkla ortaya konulabilmeli ve konuşulabilmelidir. Yasa kent konseylerine çok önemli görevler vermiş; belediyeler, valilik, üniversiteler, siyasi partiler, kamu kurumları, muhtarlıklar, vakıflar, dernekler, cemiyetler… Hepsi kent konseylerinin katılımcısı olarak sayılmış. Türkiye Cumhuriyeti’nde başka hiçbir örgüt yapısı bu derece geniş değil. Onun için kent konseylerinin yapısının ve işlevinin çok iyi değerlendirilmesi lazım. Bu görev hepimize düşüyor. Demokratikleştirme yolundaki bu yapıyı gerçekten işlevsel olarak iyi değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyiz. Bursa Kent Konseyi olarak bu görevlerin farkındayız ve çalışmalarımızı yoğunlaştırarak sürdürüyoruz. Kent Konseyi Sempozyumu’nun kent konseylerinin gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkı sağlamasını temenni ediyorum. Mehmet Semih PALA Bursa Kent Konseyi Başkanı
V
İÇİNDEKİLER
Kent Konseyleri Kuruluş Felsefesi ve Uygulama Temelleri Prof. Dr. Zerrin TOPRAK ................................................................... 6 Yerel Yönetişim ve Kent Konseyleri Doç. Dr. Uysal KERMAN, Yrd. Doç. Dr. Yakup ALTAN, Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKTEL, Öğr. Gör. Mustafa LAMBA.............. 14 Yerel Demokrasi ve Kent Konseyleri Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ, Arş. Gör. Harika UÇAR ALTINIŞIK.......31 Yerel Demokrasi ve Kent Konseyleri: Kahramanmaraş Örneği Arş. Gör. Gözde KESTELLİOĞLU..................................................... 52 Avrupa Birliği Yönetime Katılım İlkesinin Türkiye Uygulaması Örneği: Kent Konseyleri Öğr. Gör. Dr. Salih BATAL...................................................................75 Yönetişim Yaklaşımı ve Farklı Katılım Yöntemleri Doç. Dr. Fatma Neval GENÇ, Arş. Gör. Burcu ÖZOĞUZ, Arş. Gör. Murat YILMAZ.....................................................................95 Halkın Yönetime Katılımının Bir Kanalı Sıfatıyla Kent Konseylerinin Değerlendirilmesi Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT........................................................................ 114 Katılımcı Yönetim Mekanizması Olarak Kent Konseyleri Yrd. Doç. Dr. Şafak KAYPAK............................................................ 134
VII
Üniversite Öğrencileri “Kent Konseyleri” Hakkında Ne Biliyor? Ne Düşünüyor? Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ, Yrd. Doç. Dr. Gamze YÜCEL IŞILDAR............................................................................................. 159 Kent Konseylerinin Katılımcı Kent Yönetimine Katkıları Üzerine Bir Değerlendirme: Ankara Örneği Yrd. Doç. Dr. Savaş Zafer ŞAHİN.......................................................173 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde Bulunan Silivri İlçesi Kent Konseyi Yapılanması ve Gerçekleştirilen Faaliyetler Kadir BARAN, Sema KURT, Dilruba ÖNAL, Bahadır HELVACIOĞLU.................................................................... 189 Katılımcı Demokrasi Perspektifinden Kent Konseyleri ve Sivil Toplum Kuruluşları İlişkisi: Sakarya Örneği Arş. Gör. Sefa USTA............................................................................201
Türkiye’de Büyükşehir ve İl Merkezi Düzeyinde Bulunan Kent Konseyleri Web Sayfalarının “Katılım” Bağlamında Değerlendirilmesi Öğr. Gör. Levent MEMİŞ, Öğr.Gör. Emine CEBECİ, Öğr. Gör. Nuran ÖZTÜRK...................................................................219 Göç Sorunu ve Yeni Göç Politikalarının Uygulanmasında Kent Konseylerinin İşlevi Dr. Yaylagül CERAN.......................................................................... 241
Kent Konseylerinin Eko-Belediyecilik Vizyonuna Katkıları Öğr. Gör. Dr. Seda H. BOSTANCI...................................................
251
Büyükşehir Kent Konseyleri Kültür Sanat Çalışma Gruplarının Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi Adnan SÖYLEMEZ, Öğr. Gör. Dr. Duygu İLKHAN SÖYLEMEZ.....266 VIII
Bir Kent, Bir Kent Konseyi, Yeni Bir Kültürlenme Saim YAVUZ........................................................................................282 Yerel Demokrasinin Güçlendirilmesinde Kent Konseyleri Bir Fırsat Olabilir mi? Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR, Yrd. Doç. Dr. H.Tuğba EROĞLU, Doç. Dr. H.İbrahim AYDINLI, Yrd. Doç. Dr. Elif ÇOLAKOĞLU...... 291
Kent Konseylerinin Yerel Demokratik Yönetişim Mekanizması İşlevinin Değerlendirilmesi Enes Battal KESKİN, Neslişah H. ERBEY KUŞKU, Yıldız ODAMAN CİNDORUK, Yasemin TATLI............................... 307 Kent Konseyleri: Müzakereci Demokrasi İçin Bir Fırsat mı? Yrd. Doç. Dr. Özer KÖSEOĞLU.........................................................324 Kent Konseylerinin Kurumsallaşması ve Sürdürülebilirliği Özcan BÜYÜKGENÇ..........................................................................337
Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyleri ve Uşak Kent Konseyi Emre SAVUT....................................................................................... 343 Spor Vasıtası İle Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşmada Kent Konseylerinin Etkinliği Öğr. Gör. Ahmet ATALAY, Öğr. Gör. Engin BOZTEPE......................364 Kent Konseyleri Sempozyumu Değerlendirme Oturumu Prof. Dr. Bekir PARLAK, Erdem SAKER, Tahsin BULUT, Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT, Hasan SOYGÜZEL....................................... 381
IX
GİRİŞ
Ülkemizde Yerel Gündem 21 Programı’nın bir sonucu olarak görülen kent konseyleri, 2005 yılında yayınlanan 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76.maddesinde yer alarak yasal bir statü kazanmıştır. Kanunun çıkmasından sonra ki kanun belediyelerce kent konseyi kurmanın bir zorunluluk olduğu şeklinde yorumlanmıştır- kent konseylerinin sayısı hızla artarken uygulamada birçok zorluk ortaya çıkmıştır. Son şeklini 2009 yılında alan “kent konseyleri yönetmeliği” ile bu süreçteki olumsuzluklar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Ancak ne kanun ne de yönetmelik kent konseylerine kuruluş, işlevsellik ve sürdürülebilirlik noktalarında yeterli desteği sağlayamamış ve yeni kurulan kent konseyleri Yerel Gündem 21 Kentleri bünyesinde kurulmuş tecrübeli kent konseylerinin deneyimlerine başvurmuşlardır. Başka bir deyişle pratik teoriyi aşmıştır. Bu sebepledir ki kent konseyleri, mevcut yapılanmalar arasındaki iletişimi geliştirerek, yasal süreci besleyecek veriler oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla harekete geçmiştir. Bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan “kent konseyleri sempozyumu” bilim insanlarının dikkatlerini kent konseylerine çekmiş, kent konseylerinin bugün karşılaştığı sorunların çözümüne ve gelecekte üstleneceği rollere dair önemli tartışmalara sahne olmuştur. 1
Kent Konseyleri Sempozyumu bildirilerinden oluşan bu kitap; hem teorisyenlerden hem de pratisyenlerden gelen makalelerin aynı kitapta birlikte yer alması bakımından önemlidir. Bundan daha önemli olan ise bu kitabın “kent konseyi” konusunda yapılan çalışmaların biraraya getirildiği ilk kitap olmasıdır. Temel kaygısı; ülkemizde henüz yeni bir kavram ve kurum olan kent konseylerini anlamak, kent konseylerine kent için biçilen rolün doğru tanımlanmasına, kent konseylerinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak olan bu kitap, büyük bir çoğunluğunu Kamu Yönetimi alanında çalışma yapan bilim insanlarının oluşturduğu yazarların katkılarıyla hayat bulmuştur. Kitapta yer alan makalelerde kent konseyleri; yerel demokrasinin güçlendirmesindeki rolü, yerel karar alma mekanizmalarına katılımı, kentteki bilinirlik düzeyi, kurumsallaşması ve sürdürülebilirliği, kentin öncelikli sorunlarına katkısı, katılımcı mekanizmaları, dünyadaki benzer uygulamaları ve Sivil Toplum Kuruluşları ile ilişkileri bağlamında incelenmiştir. 23 makaleden oluşan kitap, yalnızca literatür taramasına ve yalnızca pratikteki deneyimlere dayalı olarak hazırlanan makalelerin yanı sıra, önemli bir çoğunluğu teori ve pratiği birlikte ele alan makalelerden oluşmaktadır. Bu durum kitabın kent konseylerinin gelişmesine katkı sağlaması açısından sevindiricidir. Endişe verici olan şey ise Kent Konseyi nedir, kentteki görevi ve işlevi nedir? sorusuna verilen cevapların henüz “körlerin fil tarifi” düzeyinde olmasıdır. Bilirsiniz o meseli; Körlere fili tarif ettirirler. Malum, körler beş duyu organlarından en önemlisi olan gözlerinden mahrum olduklarından filin nasıl bir yaratık olduğunu tarif edebilmeleri için dokunma duyularını kullanarak anlatmaya çalışacaklardır. Kör, filin hortumuna dokunduğunda, bu yaratık bir su hortumuna benziyor der, kulağına dokunduğunda, yorgana benziyor der, ayağına dokunduğunda direğe benziyor der, gövdesine dokunduğunda dağ gibi bir şey der. 2
İşte bu meseldeki gibi kent konseyleri kimilerine göre; ayrı bir bütçesi, personeli, makam arabası olan bir kamu kuruluşudur/olmalıdır, kimilerine göre; belediyeden bağımsız, sivil toplum kuruluşları tarafından finanse edilen sivil bir örgüttür/olmalıdır. Başka bir deyişle: Kimilerine göre; kent konseyi bir “icra organı”dır/olmalıdır, kimilerine göre; bir “düşünce kuruluşu”dur/olmalıdır, Bu iki uç görüş arasında renk tonlarıyla birbirinden farklılaşan onlarca görüşe daha rastlamak mümkündür. Bütün bunlara rağmen biliyoruz ki; her bir yazar samimiyetle, kendi uzmanlık alanının ona açtığı pencereden düşüncelerini, bilgilerini bize aktarmışlardır. Ümit diyoruz ki bu kitap, kent konseyleri alanında yapılacak çalışmaların artmasına vesile olsun ve kent konseylerinin kentlerimizde üstlenmesi gereken role küçük de olsa bir katkı sağlasın.
Enes Battal KESKİN Bursa, Haziran 2011
3
4
KENT KONSEYLERİ KURULUŞ FELSEFESİ ve UYGULAMA TEMELLERİ
Prof. Dr. Zerrin TOPRAK
Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, 35160, Buca/İZMİR zerrin.toprak@deu.edu.tr
“Yaşamın ve zamanın değerini bilmeyen, onu değerlendiremez”
Leonardo Da Vinci
1. TEMEL SORGULAMALAR • Kalabalıklar için çoğu kere yönetimlerin rahatlığını sağlama adına uygun gördüğü “uyurgezerlik” zoraki bir kabullendirme midir? Halk mecbur edildiği için, “mecbur mu” kalmaktadır? • Bu mecburiyete alışarak toplumu hareketsizleşme avantaja dönüştürülerek “tembelliği kökleştirmek” için karşılıklı bir kabul haline mi getirilmektedir? • Bütün bu kuşkuculuğa rağmen, bu durumlarda “gerçek amacın” kalmadığını ve hakikatin elimizden uçtuğunu söyleyebilir miyiz? Kitle kültürünün özgür insanı kapsamaya çalışarak köleleştirdiği bilindiğine göre bu sürecin dışında kalarak “paçayı kurtarabilecek” kaç kişi olabilir ki[1] düşüncesinin dışında kalmak bu konuşmanın ana fikrini oluşturmaktadır. Bu karşı koyuşun yaygınlaştırılmasında “müzakereci demokrasinin araçlarının kullanılması ve geliştirilmesinin önem taşıdığı, bilginin geçici bir öğrenme sürecine indirilmemesi ve toplumsal demokrasinin gelişmesini sağlayacak bir birikim işlevini koruması, bu konuşmanın mantıksal çerçevesi yada temel hareket noktası olarak kabul edilmektedir. 5
2. ÇÖZÜMLEMELER Kendi görünümüne âşık yönetici, ister belediye başkanı, ister başbakan veya bakan olsun, ancak kendi görüntü, duygu ve düşüncelerinin taklit edilmesinden kitlelerin hoşlanacaklarını[2] düşünebilirler. Bu tespit doğru ise, evrensel etik değerleri yakalamış “bir politikacının” varlığından söz edilebilirse de, bu tespit bütün politikacılar için genel geçer bir ilke midir? Siyaset bilimi kitapları, rol kavramları üzerinden giderek, bir kişide farklı rollerin birleşebileceğine dair teorileri içeriklerine çoktan almıştır. Gerçek zannedilen “zahiri görüntüler” ile mutlu olunsa da nihai tahlilde gerçeğin ne olduğunun tartışılmasına izin verilmesi, toplumun demokratik süreci çalıştırabilmesi açısından önemi bulunmaktadır. Bu şekilde gerçek görüntünün eninde sonunda ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. İleride bu konuya tekrar dönülecektir. Kent Konseyleri ne işe yarar? Müzakereci Demokrasi ve Kent Konseyleri üzerine hazırlanan bir tezin içeriğinde geçen şu anlatımı sizlerle paylaşmak isterim. Şu satırlardan da anlaşılacağı gibi “… Kent Konseyi Genel Sekreterinin odasının toplantı salonuna açıldığı, pencereden gelen güneşin masadaki bilmem kaçıncı sandalyede oturan kişinin yüzüne vurduğu, sekreterin kapısı da açık olduğundan ağır baskı nedeniyle istediği gibi konuşamama” betimlemesini okuduğumda, ne tür bir yorum ile karşılaştığımı düşünmeden edemedim. Kuşkusuz beni asıl düşündüren, öğrencilerin kendi şablonlarının çoğu kere öğretim üyelerinin gerçek düşünceleri dışında geliştiği hayal dünyası koşullarında, kişinin ne tür bir baskı altında bu satırları kaleme aldığıdır. Bu husus literatürde bir başka boyutuyla da, anlamlandırmadan yorumlamak olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin tembelliği ve aceleciliği gibi faktörler nedeniyle de bilgiyi oluşturmadan, bilgi desteğinde anlamlandırmadan yorumlamaya giriştiğini ve anlam önemli iken, yorumun anlamı yedeğine aldığı hususu eleştirilerek belirtilmektedir[3]. Umberto Eco, “bir metnin aşırı yorumunu ayırt edebileceğimizi ve ettiğimizi” ısrarla belirtmektedir. Ayrıca, yorumun potansiyel olarak sınırsız olmasının yorumun bir amacı bulunmadığı ve kendi başına buyruk akıp gittiği” anlamına gelmediği ve mutlu sonla da bitmediğini[4]” sorgulamaktadır. Yorum ve aşırı yorumlar bir yana artık, Kent Konseyleri neden olsun olmasın sorgulamalarının yerini artık; ne kadar etkili olabilir, kuruluş felsefesine uygunluğu sağlanabilir veya kuruluş gereklerine 6
uygun kullanılmaktadır gibi sorgulama başlıkları yer almıştır. Etkinliğin sağlanmasında dikkate alınabilecek şu göstergeler bize yol gösterici rol üstlenmektedir. 3. KENT KONSEYLERİ İÇİN NELER SORGULANABİLİR 1. Örgütsel yapının hukuki temellerine uyulmaması( temsilcilerin ve organların seçimi) • Meclis üyesinin Kent Konseyi Başkanı olması • Kent Konseyi üyesi olmayan kişilerin Kent Konseyi Başkanı ve Yürütme Kurulu üyesi yapılması, sorumluluklara dahil edilmesi, 2. Örgütsel yapının hukuki dayanaklarının kullanılarak yasal karar alıcıların yeniden kent konseyi örgütlenmesi içinde temsillerinin sağlanması • Belediye Başkanının Kent Konseyi Başkanı olması, 3. Kent Konseyi ve Yürütme Kurulunun, Belediye Başkanı tarafından biçimlendirilmesi 4. Örgütsel yapı ile görevlerinin gerektirdiği sorumlulukları taşıyamama( Kent Konseyi başkanının, çalışma gruplarının ve belediye meclisinin karşılıklı ilişkileri) • Oluşturulan çalışma gruplarının faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin olmaması, meclise 76. madde gereğince gönderilmesi gereken kararların oluşturulmasının veya gönderilmesinin engellenmesi(bürokratik sabotaj) • Kent Konseyi çalışmalarının Belediye’nin Yıllık Faaliyet Faaliyet Raporlarına alınması gereğine uyulmaması, • Kent Konseylerinin genelde Stratejik Planlama çalışmalarına katılmaması • Kent Konseyi Çalışma gruplarının, Kent Konseyi üyelerinin dışında belirlenmesi ve talimatlarla yürütülmesi, • Kent Konseyinin, görevleri ve felsefesi dışındaki faaliyetlere yönlendirilmesi; belediyelerin görevli olduğu konularda rutin olarak yapılan çalışmaların kent konseyi çalışması gibi gösterilmesi, kamu, özel ve sivil ortaklı çalışma felsefesine uyulmaması, 7
• Kent Konseyi üyelerinin bilgisi dışında özellikle Yürütme Kurulunca faaliyetlerin sürdürülmesi, sonradan hangi ülkeler, kentlere gidildiği ve işler yapıldığı bilgisinin, Kent Konseyi çalışmaları gibi üyelere duyurulması, 5. Kent Konseyi ile Belediye Örgütlenmesi arasındaki kurumsal ilişkiler ağına ilişkin yasal mevzuatta linklerin kurulmaması, • Faaliyetlerin, belediye birimlerince değerlendirilip yerine getirilmesi için kurumsal ilişkilerin yapılandırılmaması, • Belediye Meclis üyelerinin ve Belediye Başkanının, Kent Konseyine karşı sorumluluğunun açıkça görev ve sorumluluklar listesinde yasal olarak bulunmaması, Kent Konseyleri başlığı altında genel tanısı verilen, md. 76’nın 5393 sayılı belediye kanununda yer almasından dolayı Belediye Yönetimi ile sorumluluk doğduğunun tahminlenmesi, • Yasal-kurumsal irtibatlandırmanın öneminin gerek belediye çalışanları, gerekse kent konseyi temsilcileri tarafından algılanmaması, 6. Kent Konseyi ile Kalkınma Ajansları arasındaki yasal-kurumsal irtibatlandırmanın güncelleştirilmemesi, yokluğu • Kalkınma Ajanslarının Kalkınma Kurullarına belediyelerden temsilcilerin gelmesi, hatta Büyükşehir Belediye Başkanlarının Yönetim Kurullarında yer almasının dışında bir yasal bağlantı bulunmaması, belediye faaliyetleri ile Ajans faaliyetlerinin birbirinden bağımsız planlanması, oysa yabancı ülke örneklerinde bütünleşiklik sağlanmıştır, • Belediyelerin sosyal ve ekonomik projelerinde Ajansla işbirliğini sürekli yer vermemesi, önemli konular olarak görülmektedir. Aslında bütün bu sorgulananlar performans değerlendirmesine konu olan süreçlerdir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Katma Protokolünde açıklanmıştır[5]. Bütün bu konuların odağında, yönetici konumunda olan ve kolaylaştırıcıların sistemin doğru işlemesinde “yönetimde etkinliği” sağlama hedefine odaklanmaları gerekliliği yer almaktadır. Ama genelde öyle olamamaktadır. Yöneticiler siyasi hedefleri içinde hareket etmektedirler. Örneğin, Kent Konseyleri için önemli role sahip belediye başkanları, bu anlamda kent yöneticisi, topluluk politikasında (yönetiminde) gerçekten önemli iki role sahiptir. Yönetme ve politikayı hazırlama. 8
Bütün bu farklılıklardan bir uzlaşma doğmaktadır. Bu uzlaşmaya göre teorik olarak, meclisin atadığı veya doğrudan seçilen kent yöneticisi partizanca siyasete, siyasi kamplaşmaya hatta parti gösterilerine karışmamalıdır. Amerika’da 1924’te geliştirilen ve 1938’de değiştirilen “ahlaki yönü ağır basan düzenlemelerle” kent yöneticilerinin konumu belirlenmeye çalışılmıştır. Toplum siyasetine ilişkin olarak bir yöneticiye görünenin dışında şöyle bir rol yüklenmiştir. “Hiçbir yönetici siyasi alanda etkin bir rol almamalıdır, işine sadık olan biri, belediye siyasalarının birincil olarak meclisin ve seçilmiş temsilcilerin işi olduğunu ve onların faaliyetlerine güvenmek durumunda bulunduğunu bilir, kent yöneticisi hiçbir anlamda siyasi bir lider değildir. Bir siyasanın etkin olması için meclise bilgi ve tavsiyelerde bulunur... v.d.”. Mamafih hâkim olan görüş, yöneticinin rolünün politikayı da kapsadığı ancak, yönetici-meclis sistemine destek ve teşvik sağlamak için teorik olarak depolitize edildiğidir[6]. Bütün bu belirlemelere rağmen uygulamaları dikkate alan Arthur W. Bromage(1964) yılında “kent yöneticileri artık meclisin eylemleriyle ilgilenmeyen ve siyasal açıdan tarafsız idari yöneticiler olarak düşünülemezler. Kent yönetiminde, bir takım amaçların ve programların meclise tavsiye edilmesinde sahip olduğu aracı roller nedeniyle, siyasa (policy) yapmaya ve siyaseti (politic) sahiplenmeye zorlanırlar” görüşünü savunmuştur[7]. Yine alışılagelmiş kent yöneticisi tanımına, Karl A. Bosworth tarafından 1958 yılında eğer yönetici bütçe üzerinde güçlü bir tasarruf yetkisine sahipse, çalışanlar ve programdaki diğer unsurlardan kaynaklanan yetkiyle “Yönetici bir Politikacıdır[8]” vurgusu eklenmiştir. Gerçekten de bu dönemin araştırmalarına göre kent yöneticisinin rollerindeki önemlilik sorulduğunda, giderek yerel siyaset rolünün yönetime baskın hale geldiği görülmektedir. Ayrıca bu bulgular üzerinde kent büyüklüğünün bir etkisi bulunmadığı belirtilmektedir. Kent yöneticisi hakkında geleneksel görüş, siyasi açıdan tarafsız olarak kenti yöneten uzman olması gerekliliğidir (Bosworth, 1958). Öte yandan, Başkan, Meclis ve Yöneticinin birbirine karşı konumları alan ölçeğinden daha çok ülkenin siyasi yapısıyla yakından ilişkilidir. Özetle yöneticilerin üzerinde etik kuralların önemi açıkça görülmektedir. Ancak yasal düzenlemeler bir yerde durmaktadır. Etik sorgulamalar; davranışların, cesaretlendirme ve uygulamaların etik hayatın bir parçası olduğunu ve ne kadar kabullenildiğinin bağlantılarını göstermektedir. Bu gelişmenin mantıksal sorgulama 9
başlangıcı “doğruluk” sözcüğünün içerik analizine dayandırılabilir. Michel Foucault(1926–1984) “Doğruluk ve İktidar” başlıklı söyleşisinde doğruluğu, “dairesel olarak, hem kendini meydan getiren ve destekleyen iktidar sistemlerine, hem de kendisinden sonuç olarak çıkan ve kendisini devam ettiren iktidar etkilerine bağlı” bir kural, sınıflandırma, öne sürülüş ve işleyiş için düzenlenmiş yargı biçimlerinin bütünü ile ilişkilendirerek anlamak gerektiğini ileri sürmüştür. Bu tespit ise konunun can alıcı noktasıdır. SONLANDIRMA Kent Konseyleri, Kalkınma Ajansları gibi kuruluşunun felsefi dayanağı yerel toplumsal sermayeden istifade etmek olan ve toplumun demokratikleşmesine hizmet eden yapıları önemsemek gerekir. Müzakerelerin amacı toplum için iyiye ve doğru olana erişmeyi sağlamaksa, “iyi, doğru, kötü ve yanlış” sözcüklerinin herkes için ne anlama geldiği konusunun tereddütlü ve yoruma bağlı olmaktan çıkarılması önem taşımaktadır. Öncelikle etik değerler kişiye bağlı (sübjektif) olamayacağından, herkes doğruluğunda oydaşmalıdır. Esasen etik standartlar oluşturma gerekliliği, sübjektif olmaması nedeniyledir. Aksi takdirde etik sorgulamaları müzakere etmek gereği ortaya çıkmazdı. Farklı kültürel ve sosyal altyapıya sahip kişilerin farklı etik kurallarından söz ediyorsak, ülkesel çoğunluk aynı etik kuralda birleşemiyorsa, aslında tartışılan konu, küresel ölçekte henüz “ahlaki değerler” düzeyinde demektir. Bu gelişme, ne yöneticilerin ne de toplumun kendi haline bırakılmaması gerektiğini karşımıza getirmektedir. Bu nedenle bilginin yönetimini elinde tutanların, toplumu doğru yönlendirmedeki sorumluluğu önemlidir. Etik sapmaların önlenmesi demokrasinin yaygınlaştırılması ve sağlamlaştırılması için etik eğitim yanında, izleme ve kontrol mekanizmaları da önem taşımaktadır. Bu konuda evrensel hukuk önemli göstergelere sahiptir. Etik düşünme ve davranma kendisi için de “bir ideoloji” olarak düşünülmesi gereken statüye sahiptir[9]. Bu kabul ise etik kurgunun, bilindiği gibi belirli kalıplar içinde hareket etmeyi önermesi ve evrensel kabullerle desteklenen gelişmeler ile bağlantılı olmasına dayanmaktadır. İdealizm içinde bireysellik, düşük bir değere sahiptir, beklenmedik ve uygun olmayan çıktıların nedeni ise, daha çok kişilerin kendi doğru bildikleri ahlaki çizgilerinin yolunda gitmelerinden kay10
naklanmaktadır. Herkesin doğrusunun farklı olduğu genelde söylense de, “ölçülü olmak sınırların ve ölçünün içinde olmak anlamına gelir ve mantık ilkesi ile etik ilkenin birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Horatius’a göre, “Her şeyde öyle bir ölçü sınır vardır ki, bir şey o sınırın bu yanında ve hemen öbür yanında doğru olamaz” . Kısaca özetlenen “olmazsa olmazların” bir yönetimde göz ardı edilmesinin, toplumun demokratikleşmesine hizmet eden müzakere modellerinin bilimsel ve etik değerlerle çalıştırılmasına izin vermeyeceğini söylemek yerinde olacaktır. Bu durumda tebliğin başında sorgulanan; • Halkın yönetimin etik olmayan zaten meşru da sayılamayacak kararlarına tartışmasız mecbur hale gelmesi, • Kişisel çıkarlar için rıza göstermesi ve bu rızayı avantaj olarak kullanmaya yönelmesi, • Toplumun/ Devletin sağlıklı sürdürülebilirliği hedefine erişmeyi sağlayan gerçek amacın kalmayarak, hakikatin elimizden kayacağını en azından dönemsel olarak söyleyebiliriz. Dönemsel diyebiliriz, çünkü etrafımızdaki ülkelere baktığımızda “emret yapsın” tipindeki yönetsel davranışlarla halkı ancak bir süreliğine oyalamanın mümkün olduğunu görmekteyiz. İktidarın kaybedileceği korkusuyla sakinleştirmek için “para dağıtma” benzeri çözümlemeler, konunun ciddiyetini hatta demokrasi adına dehşet yaratan kurgusunu mu demeliyim ve bugünkü toplantının önemini bize göstermektedir. Davranışlarımızı, olguların gerekliliğine mi yoksa soyut etik ilkelere göre mi düzenleyeceğiz? Seçeneklerinden ilkinin tercihinde, akıl yürütmede genelde öncelik verdiğimiz alışkanlığımızın mekânda ortaya çıkan izlenebilir hastalıklı somut göstergeleri ve “ötekileştirme”, sağlıklı kentlerdeki sürdürülebilir gelecek adına bizi korkutmalıdır. Bu nedenle doğru bilgiyi üretmek ve yaygınlaştırmak kadar, ilginin ayakta kalmasını sağlamak için hatırlatmak ve her zaman etik yönde yorumlamak, yerelden ulusala açılan kademelenmede müzakere ederek geliştirmek, uygulamayı sağlamak önem taşımaktadır.
11
KAYNAKLAR 1. Arnold I. Davidson, “Arkeoloji, Genealoji , Etik”, Foucault Fikir Mimarları Dizisi-24, (çev.) Veli Urhan, Yazan ve Yayıma Hazırlayan Veli Urhan, İstanbul, 2010. 2. Darcy Nickell ve Harold A. Herzog, Jr., Ethical Ideology and Moral Persuasion: Personal Moral Philosophy, Gender, and Judgments of Pro- and Anti- Animal Research Propaganda, Volume 4, Number. 1, The White Horse Press, Cambridge, UK., 1996. 3. John Nalbandıan (1991); Professionalism in Local Government, JosseyBass Publishers, San Francisco/Oxford. 4. Karl A. Bosworth (1958); “The Manager Is a Politician”, Public Administration Review, Vol. 18, No. 3, pp. 216-222, http://www.jstor.org/ stable/973434 , erişim: 05.05.2010. 5. Nelson Wikstrom(1979); “The Mayor as a Policy Leader in the Council-Manager Form of Government: A View from the Field”, Public Administration Review, Vol. 39, No. 3 (May - June), s. 274; http://www. jstor.org/stable/975952?seq=2; erişim : 5.5.2010. 6. Umberto Eco(2008); Yanlış Okumalar, Türkçesi, Mehmet H. Doğan, 3. Bası, İstanbul. 7. Umberto Eco(2008): Yorum ve Aşırı Yorum, Türkçesi Kemal Atakay, 4. Bası, İstanbul. 8. Zerrin Toprak (2010); “Toplumsal Siyasallaşmada Etkili Demokratikİzlenebilir Yerel Yönetimler ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Katma Protokolu”, Türk Kamu Yönetiminin Yapısal ve İşlevsel Sorunları,Edit (Orhan Gökçe ve M.Akif Çukurçayır) 5. Kamu Yönetimi Sempozyumu, Konya. 9. http://www.scribd.com/doc/17275935/yorum-ve-anlam-interpretation-andmeaning erişim: 28.03.2011
12
YEREL YÖNETİŞİM ve KENT KONSEYLERİ
Doç. Dr. Uysal KERMAN*, Yrd. Doç. Dr. Yakup ALTAN*, Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKTEL*, Öğr. Gör. Mustafa LAMBA** (*) Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, ISPARTA (**) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Tefenni Meslek Yüksekokulu, BURDUR uysalkerman@sdu.edu.tr, yakupaltan@sdu.edu.tr, mehmetaktel@sdu.edu.tr, mlamba@mehmetakif.edu.tr
ÖZET Çalışmanın amacı, yerel yönetişim anlayışı ile bu anlayışın çatı örgütlenmesi olarak kabul edilebilecek olan kent konseylerini incelemektir. Bu kapsamda yerel yönetişimi gerçekleştirmede önemli yeri olan Yerel Gündem 21 süreçleri ile bu sürecin son basamağını oluşturan kent konseyleri, yasal düzenlemeler çerçevesinde incelenmiştir. Sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan kent konseylerine ilişkin yasal altyapı çalışmaları tamamlanmış olmasına rağmen henüz tüm belediyelerde hayata geçirilememiştir. Ancak yönetsel alanda paydaş olma yolunda gelişme gösterdikleri de gözlemlenmektedir. Anahtar Kelimeler: Kamu Yönetimi, Kent Konseyi, Yerel Yönetimler, Yerel Yönetişim, Yerel Gündem 21.
13
1. GİRİŞ Hemen her alanda görülen hızlı değişim ve küresel dünyaya eklemlenme çabaları ülke yönetimlerini etkilemektedir. Ülke yönetimlerinin önemli bir parçasını ise yerel yönetimler oluşturmaktadır. Yerel yönetimler fonksiyonel etkinlik, demokrasi, özgürlük, özerklik ve yeniden paylaşım unsurlarının etkisi ile ortaya çıkan[1], halkın ortak ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile kurulan, karar organları seçilerek oluşturulan, yasalar çerçevesinde, görev, yetki, bütçe ve personele sahip özerk kamu tüzel kişileridir[2]. Yerel yönetimler genel olarak üç amacı gerçekleştirmeye çalışırlar. Birincisi, halkın ortak gereksinimlerini karşılayabilmek için kamusal mal ve hizmetlerin üretilmesi ve tüketilmesine olanak sağlanması; ikincisi, etkinlik ve verimlilik ekseninde merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki işbölümünün netleştirilerek, yerel nitelikteki hizmetlerin sunulması; üçüncüsü ise merkezi ve yerel yönetimler arasındaki bu ilişkinin sadece teknik bir işbölümü olmadığı aynı zamanda demokrasinin gerçekleştirilme araçlarından biri olduğudur[3]. Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sonrası uzaklık kavramının önemini yitirmesi ile toplumlar arası etkileşim yoğunlaşmaktadır. Siyasi ve ekonomik liberalleşme ile devletlerin egemenlikleri zayıflamakta, küresel ve yerel aktörler tarafından çift taraflı bir baskı altına alınmaktadır[4]. Bu süreç beraberinde ulus devletlerin politika yapım sürecindeki gücünü, uluslararası kuruluşlar ve yerel yönetimlerle paylaşma zorunluluğunu doğurmuştur[5]. Güçlenen yeni yerel yönetim anlayışı daha özerk ve katılımcı bir yapıya doğru gitmektedir. Bu yeni anlayışın anahtar kavramı ise klasik yönetim anlayışını kökten değiştiren yönetişimdir. Bu çalışmada, yerel yönetişim anlayışı ile bu anlayışın çatı örgütlenmesi olarak kabul edilebilecek olan kent konseyleri incelenmektedir. Kent konseylerini ortaya çıkaran süreç ve koşullar ile yasal düzenlemeler çerçevesinde kent konseylerinin yönetsel sistem içindeki yeri ortaya konulacaktır. 2. YEREL YÖNETİŞİM Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş, köklü değişimleri beraberinde getirdiği gibi sanayi toplumundan bilgi toplumuna ge14
çiş de benzer değişimlere yol açmaktadır. Bu süreçte yeni düşünceler, yeni yapılar, yeni ilişkiler ve yeni yönetim modelleri gündeme gelmiştir[6]. Bu çok boyutlu ve çok yönlü değişim süreci, mevcut yönetim anlayışının meşruiyetini sorgulanır hale getirirken, yönetim ihtiyacını tamamen ortadan kaldırmadan yeni arayışlara kapı aralamaktadır[7]. Yaşanan meşruiyet sorunlarının çözümü için yönetsel birimler yurttaşın katılımını kolaylaştıracak, beklentilerine cevap verecek ve yeniliklere açık olacak şekilde yeniden dönüştürülmektedir[8]. 2.1 Yönetimden Yönetişime 1970’li yıllarda refah devletinde yaşanan krize çözüm olarak önerilen neoliberal politikalar, İngiltere ve ABD’nin yanında diğer ülkelerde de benimsenmeye başlanmıştır. Neoliberalizmin devletin küçültülmesi, özelleştirme, deregülasyon, piyasa dostu ve girişimci devlet politikaları, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizler, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunların artmasından dolayı yoğun bir şekilde eleştirilmeye başlanmıştır. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar ise, bu politikaların başarısızlığını, reform programlarının gerektiği gibi uygulanamamasına bağlayarak, “kriz sonrası uyum” programlarını gündeme getirmişlerdir. Bu süreçte neoliberal politikaların uygulanma araçları gözden geçirildiğinde, 1980’lerin “minimal devlet”, “optimal devlet” söylemlerinin yerini “piyasa-dostu devlet” ve “etkin devlet” söylemlerinin aldığı görülmüştür[9]. Hiyerarşik ve bürokratik özelliklere sahip olan devlet, yeni süreçle birlikte esnek, serbest piyasayı önceleyen, müşteri memnuniyetine önem veren ve yeni kamu işletmeciliği yaklaşımını esas alan bir yapıya doğru evrilmiştir[10]. Bu evriliş yönetimden yönetişime geçişi de sağlamıştır. Yönetişim kavramı ilk kez Dünya Bankası tarafından 1989 yılında yayınlanan “Sub Saharan Africa: From Crisis to Sustainable Growth; A Long Term Perspective Study” adlı Rapor’da [11] “iyi yönetişim” olarak yer almış, sonraki yıllarda ise, IMF, OECD ve UNDP tarafından yaygınlaştırılmıştır[12]. Kavramın farklı alanlarda kullanımı aynı zamanda anlam çeşitliliğini de beraberinde getirmiştir[13]. Dünya Bankası kavramı, ülkelerin ekonomik ve sosyal kaynaklarının yürütülme biçimi olarak tanımlarken; Birleşmiş Milletler ise bir ülkenin her türlü ekonomik, siyasal ve yönetsel işinde otoritenin kullanım biçimi olarak değerlendirmektedir[14]. Bu alanda çalışmalar yapan Rhodes ise yönetişimi; 15
yönetimden yeni bir yönetme şekline doğru geçiş, yeni yönetim süreçleri, yeni yasal kurallar ve yönetimin anlamında da bir değişim olarak ifade etmektedir[15]. Gaudin ise kavramı; hiyerarşik yapının dışında yönetişim aktörlerinin arasındaki ilişkilerin düzenlenmesini öngören bir örgütlenme anlayışı olarak görmektedir[16]. Yönetişimin yönetim süreçlerinde yarattığı etkiye dikkat çeken Stoker ise kavramı; çok aktörlü ortaklık, kamu ve özel kesimin sorumluluklarının belirlenmesi, iktidarın karar alma ve uygulama sürecine dahil olan aktörler arasında dağıtılması ve kendi kendini yöneten yapıların ortaya çıkması olarak açıklamaktadır[17]. Küresel, ulusal ve yerel düzeylerde uygulama alanı bulmaya başlayan yönetişim, aynı zamanda karar alma süreçlerine devlet dışındaki paydaşların da dahil olmasını sağlamaktadır. Yerel düzey, yönetişimde paydaşların karar alma süreçlerine katılımını mümkün kılacak en uygun ölçek olarak görülmektedir. 2.2 Yerel Yönetimlerde Yönetişim Yerel yönetimler vatandaşa hizmet sunan en yakın birimler olarak algılanmaktadır. Toplumdaki bireyler bir yerel yönetim birimi ile mutlaka ilişki içerisindedir. Vatandaşların kendilerini ilgilendiren kararlara katılımı, küresel ve ulusal düzeye göre yerel düzeyde çok daha kolay ve etkin olmaktadır. Çünkü katılımın merkezden yerele inildikçe arttığı ve katılımcıların da etkinliğini artırdığı kabul edilmektedir[18]. Özellikle temsili demokrasinin katılımı seçimler ve oy kullanma boyutu ile sınırlandırması[19], bu tarz bir katılım anlayışını sorgulanır hale getirmektedir. Halkın yönetilen olmaktan çıkarak, yönetime her aşamada katılan, sorumluluk alabilen ve denetleyebilen bir konuma gelmesi[20] ile katılım konusunda yaşanan sorunlar, ulusal ve yerel düzeyde yeni katılım yollarının geliştirilmesini gerektirmiş ve bu durum yerel yönetişimi önemli hale getirmiştir. Yerel yönetişim merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel kesim ve sivil toplumdan oluşan paydaşlar bütünü olarak görülmektedir. Yönetimler tarafından halkın katılımına duyulan ihtiyacın daha iyi anlaşılması ve hükümetlerin performansının ortaya çıkardığı olumsuz tablo, sivil toplum kuruluşlarının işlevini ve önemini arttırmış, bunun sonucunda ise, temsil yetkisi sorgulanmaya başlanmış ve yeni katılım arayışları ortaya çıkmıştır[21]. Bu gelişmeler sivil top16
lum kuruluşlarının önemli demokratik güç merkezleri olmasını sağlamıştır[22]. Küreselleşme süreci ile birlikte sivil toplum kuruluşlarının iktidarı etkileme ve karar alma süreçlerine katılmaları yoğunlaşmış, bu durum beraberinde yeni görevler üstlenmelerini sağlamıştır. Hükümet politikalarının belirlenmesinde sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artması katılımcı demokrasinin de önemli bir koşulu olarak görülmektedir[23]. Sivil toplum kuruluşlarının siyasal karar mekanizmasını etkilemesi ile birlikte halkın siyasal konulara olan ilgisi artmakta ve siyaset, yurttaşlar için daha da önemli hale gelmektedir[24]. Alınan kararlar daha fazla tartışılma olanağı bulmakta ve bireylerin bir şeyleri değiştirebileceklerinin farkına varmaları da katılım için gerekli altyapının oluşmasını sağlamaktadır[25]. Yerel yönetişim demokratik, katılımcı ve paydaşlara daha çok söz hakkı veren bir model olarak öne çıkmaktadır. Bu modelin gelişmesinde, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Maastricht Antlaşması, Avrupa Kentsel Şartı ve 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde toplanan “Yeryüzü Zirvesinde” benimsenen Gündem 21 Bildirgesi önemli katkılar sağlamıştır[26]. 2.3 Yerel Gündem 21 1972’de İsveç’in Stockholm kentinde yapılan “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” ile 1976’da Kanada’da düzenlenen Vancouver HABITAT I Konferansı’nda yerel yönetişim açısından önemli bir yere sahip olan “sürdürülebilir kalkınma” konusu gündeme gelmiştir[27]. Bu ilk HABITAT toplantısında küresel sorunlar için ortaya konulan çözüm önerileri devlet merkezli ele alınmıştır. Sürdürülebilir kalkınma[28-29], BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun hazırladığı 1987 tarihli “Ortak Geleceğimiz (Brundtland Raporu)” Raporu’nda da temel kavramlardan biri olmaya devam etmiş, ancak sorunları devlet merkezli çözmeye çalışan anlayış değişikliğe uğramıştır[30]. Birleşmiş Milletler 1992 Rio “Yeryüzü Zirvesinde” 21. yüzyılın küresel hedeflerinin belirlenmesi için “Rio Bildirgesi” ve “Gündem 21” adı altında iki belge ortaya çıkmıştır[31]. Gündem 21 eylem programının temelinde “sürdürülebilir kalkınmanın” hayata geçirilmesi vardır. Gündem 21, “İnsanlık, tarihsel bir dönüm noktasında17
dır” cümlesiyle başlamakta ve dünyada artan sorunların çözümü için “küresel ortaklık” kavramını gündeme getirmektedir. Gündem 21’in başarılı bir şekilde uygulanması için asıl sorumluluk hükümetlerde olmakla birlikte, vatandaşlar, hükümet dışı kuruluşlar ve diğer gruplarında etkin olarak süreçte yer almaları gerektiği ifade edilmiştir[32]. Dünyada artan eğitim sorunları, ekosistemin bozulması, eşitsizlikler, yolsuzluklar, insan hakları ihlalleri, çevre kirliliği ve benzeri çok sayıda sorunun, yurttaşların katılım eksikliğinden kaynaklandığına dair yaygın bir inanış bulunmaktadır. Katılım anlayışı temelinde şekillendirilen Gündem 21 modeli ile bu sorunlar, küresel boyutta etkili bir şekilde çözülmeye çalışılmaktadır[33]. Gündem 21’de yer alan sorunların ve çözümlerinin büyük bir bölümünün yerel düzeydeki faaliyetlere dayalı olması nedeniyle, belirlenen hedeflere ulaşabilmek için yerel yönetimler, katılım ve işbirliğinin sağlanmasında belirleyici bir etken olarak kabul edilmektedir. Böylece yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer ilgililerin, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini saptayarak, kentleri için “21. yüzyılın yerel gündemini” oluşturmaları gerektiğinin altı çizilmekte, her ülkedeki tüm yerel yönetimler, karar alma, planlama ve uygulama süreçlerine kadınların ve gençlerin etkin olarak katılımını sağlayacak programlar geliştirmeye ve uygulamaya davet edilmektedir[34-35]. Dolayısıyla çok aktörlü bir yönetim anlayışını dile getiren Gündem 21’in en önemli önerisi, ulusal eylem planlarının oluşturulmasında kaynak teşkil edecek olan yerel eylem planlarının hazırlanmasıdır[36]. Bu bağlamda ulusal ölçekte Ulusal Gündem 21’lerin ve buna bağlı olarak da yerel düzeyde yerel yönetimlerin de dahil edildiği Yerel Gündem 21’lerin oluşturulması öngörülmüştür. Yerel Gündem 21, yönetişim yaklaşımının kurumsal, ilkesel ve kavramsal tüm bileşenlerini içeren bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır[37]. Türkiye’nin Yerel Gündem 21 ile tanışması ise 1996 yılında İstanbul’da düzenlenen Birleşmiş Milletler HABITAT II “İnsan Yerleşimleri Konferansı (Kent Zirvesi) [38]” toplantıları ile olmuştur. Habitat II toplantılarında, sürdürülebilir kalkınmanın temelinde demokratik, insan haklarına saygılı, şeffaf, katılımcı ve halka hesap veren yönetimler olduğu belirtilmiştir. Böylece yönetişim ilkesinin de temel çerçevesi çizilmiş olmaktadır. Habitat II, Gündem 21’in etkin bir şekilde yaşama geçirilmesinin önkoşulu olarak, yerel yönetimlerin, sivil 18
toplum kuruluşlarının ve diğer yerel aktörlerin etkin katılımını vurgulamaktadır[39]. HABITAT II kapsamında yerel yönetimlerin, kendi beldelerine yönelik Yerel Gündem 21’lerini hazırlamaları ve uygulamaları için teşvik edilmeleri amacıyla, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME) tarafından “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi” (I. Aşama: 1997-1999) uygulamaya konulmuş ve 23 kent projeye dahil olmuştur. Projenin temel hedefleri; ülkesel/bölgesel ölçekte Yerel Gündem 21 kavramının ve bunun yerel yönetişim üzerindeki etki ve sonuçlarının tanıtılması, pilot kentlerde yerel düzeyde farklı sektörlerin katılımını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması ve bunlara işlerlik kazandırılması olarak belirlenmiştir[40]. 6-8 Eylül 2000 tarihleri arasında Birleşmiş Milletlerin (BM) New York’taki Genel Merkezi’nde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 189 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanlarının katılımıyla yapılan liderler zirvesinde, günümüzün en güçlü ve öncelikli küresel taahhüt belgelerinden biri olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler “Binyıl (Millennium) Bildirgesi” imzalanmıştır. Bildirge’de özgürlük, demokrasi ve insan hakları konularındaki taahhütlerin yanısıra, bir dönüm noktası olması öngörülen 2015 yılına kadar gerçekleştirilmek üzere, kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik sekiz hedef kabul edilmiştir[41]. Binyıl Bildirgesi’nde yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer yerel aktörler tarafından bu hedeflerin sahiplenilmesinin önemine dikkat çekilmiş ve bu düşünceler 2002 BM Johannesburg Zirvesi’ne de yansımıştır. Bu bağlamda, Bildirge’de yer alan “Kalkınma ve Yoksulluğun Azaltılması”, “Ortak Çevrenin Korunması” ve “İnsan Hakları, Demokrasi ve İyi Yönetişim” gibi küresel hedefler, Yerel Gündem 21’i doğrudan ilgilendirmektedir[42]. Yerel Gündem 21’in uygulandığı kentlerde yerel yönetim temsilcileri, kadın ve gençlik grupları, STK’lar ile iş dünyasının temsilcileri bir araya gelerek kent konseylerini oluşturmuşlardır. Kent konseyleri toplumsal konularda almış oldukları tavsiye kararlarını, yerel yönetimlerin meclislerine sunarak “katılımı” gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Johannesburg Zirvesi’nde Türkiye Yerel Gündem 21 uygulamalarının diğer ülkeler tarafından da örnek alınabilecek niteliğe sahip olduğu ifade edilmiştir. Yerel Gündem 21’in merkezinde 19
yer alan Kent Konseyleri ile “kentine sahip çıkma”, “aktif katılım” ve “çözümde ortaklık” ilkeleri çerçevesinde, kentleri sürdürülebilir geleceğe taşıyan bir “ortaklık” yapısı oluşturulmaya çalışılmıştır[43]. “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi”nin başarıya ulaşmasıyla 2. aşama gündeme gelmiştir. İkinci aşama olarak tasarlanan “Türkiye`de Yerel Gündem 21`lerin Uygulanması Projesi”ne birinci aşamada olduğu gibi, IULA-EMME’nin (Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı ) koordinasyonunda ve UNDP’nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) desteğiyle 2000 yılında başlanılmış ve 2003 yılı ortalarında tamamlanmıştır. Proje’de, yerel yönetişimin güçlendirilmesine yönelik olarak, sivil toplumun karar alma süreçlerine katılması ve yerel yatırımlarda söz sahibi olması amaçlanmıştır. Proje kapsamında herkesin katılabileceği meclisler (çocuk, gençlik ve kadın meclisleri gibi), belirli konularda faaliyet gösteren çalışma kozaları ve kent konseyleri oluşturulmuştur[44]. Yerel Gündem 21’in üçüncü aşaması, “Türkiye Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı Yoluyla BM Bin Yıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planı’nın Yerleştirilmesi” adı altında uygulamaya konulmuştur. Bu aşama ile merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin arttırılması, tanıtım eksikliğinin giderilmesi ve küresel hedeflerin yerelleştirilmesi gerçekleştirilmek istenmiştir. Ayrıca Yerel Gündem 21 süreçlerinin kurumsallaştırılması amacıyla, “Yerel Projelere Destek Programı” da başlatılmıştır[45]. Türkiye’de 1997 yılından itibaren uygulanmaya başlayan Yerel Gündem 21’ler aracılığıyla, ilgili tüm kesimlerin karar alma ve uygulama süreçlerine katıldığı yeni bir yerel yönetişim modeli geliştirilmiştir[46]. Bu model, karar alma süreçlerine katılımın geliştirilmesi, kentsel yaşamı kolaylaştıran projelere yer vermesi ve finansman sağlaması, demokratik yaşamı olgunlaştırması ve kentsel sorunlara duyarlı vatandaş profili oluşturulması gibi işlevleri kapsamaktadır[47]. Yerel Gündem 21’in özünde yer alan “yönetişim” anlayışının gelişmesi ise, dernekler, vakıflar, meslek odaları, sendikalar, özel sektör kuruluşları, akademik kuruluşlar, basın-yayın kuruluşları, yurttaş girişimleri gibi geniş bir yelpazeye yayılan sivil toplum kuruluşları ile belediyeler arasında yeni bir ilişki biçimi kurulmasını sağlamaktadır [48]. Bu yeni anlayışın hayata geçirilmesinde kullanılan en etkili ve en geniş tabanlı yapı ise kent konseyleri olarak karşımıza çıkmaktadır. 20
3. KENT KONSEYLERİ Son dönemde yapılan yerel yönetimlere yönelik yasal düzenlemelerde yerel yönetişimin anahtar kavramı olan “katılım” konusu ön plana çıkmaktadır. Hemşehri hukuku, stratejik plan hazırlanması, belediye hizmetlerine gönüllü katılım, ihtisas komisyonları kurulması ve kent konseylerine yönelik düzenlemeleri içeren 5393 sayılı Belediye Kanunu katılımcı mekanizmaların geliştirilmesi açısından tipik bir örnek oluşturmaktadır[49]. 5393 sayılı Kanun’un 13. maddesinde: herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir denilerek, hemşehriler belediyenin karar ve hizmetlerine katılma, belediyenin faaliyetleri hakkında bilgilenme ve yardımlardan yararlanma haklarına sahip olmalarının yanında, belediyenin kanunlara dayanan kararlarına, emirlerine ve duyurularına uymakla ve belediyeye vergi, resim, harç, katkı ve katılma payları ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Ayrıca yerel düzeydeki örgütlenmelerin de (üniversite, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişiler) katılımını kolaylaştırıcı önlemlerin alınması Kanun ile hükme bağlanmıştır. Kanun’un “Stratejik plan ve performans programı” başlıklı 41. maddesinde mahallî idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde, üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak, kalkınma plânı ve programlara uygun olarak stratejik plân ve performans programı hazırlanması gerektiği düzenlenmiştir. Stratejik planlama süreci, yerel ölçekteki paydaşların ortak bir hedef doğrultusunda katılımcılık ekseninde işbirliği yapmalarına fırsat sunması nedeniyle yerel yönetişim açısından önem taşımaktadır[50]. Kanun’un 77. maddesi ise “Belediye hizmetlerine gönüllü katılım” başlığı altında, belediye, sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular şeklinde ifadelere yer vermiştir. Ayrıca belediye bünyesinde oluşturulacak olan ihtisas komis21
yonlarına, mahalle muhtarları ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri ile ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve gündemdeki konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konularda katılabilecekleri ve görüş bildirebilecekleri de (md.24) belirtilmektedir. 5393 sayılı Kanun’da yerel yönetişime yönelik en önemli düzenleme ise kent konseyleri ile ilgilidir. Kent konseyleri ülkemizde ilk kez 1996 yılından sonra Yerel Gündem 21 ortağı olan kentlerde (Bursa, Adana, Antalya, Edirne, İzmir, Adapazarı, Manisa, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon, Kars, Tekirdağ, Van ve Afyonkarahisar) oluşturulmuş, daha sonra Program ortağı olmayan kentlere de yayılmıştır[51]. Yerel Gündem 21 çalışmaları sonucu kent konseylerinin yaygınlaşması, bu alanda yasal düzenleme yapılması ihtiyacını gündeme getirmiştir. Bu kapsamda ilk düzenleme 2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. Kanun’un “kent konseyi” başlıklı 76. maddesinde, Kent konseyi kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar ifadesine yer verilmiştir. Bu düzenleme ile kent konseylerine dört önemli fonksiyon yüklenmiştir. İlk olarak, kentin yaşanabilir hale gelmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması için kentte yaşayanlar tarafından kentin hak ve hukukunun korunması; ikinci olarak, kent konseyinin kentte yaşayan insanlar arasında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı geliştirici bir fonksiyon üstlenmesi; üçüncü olarak, sürdürülebilir kalkınma ve gelişmenin sağlanması amacıyla hemşehrilerde bilinç oluşturulması; dördüncü olarak ise yerel düzeyde hesap verme, hesap sorma, katılım ve yönetişimin gerçekleştirilmesidir[52]. Aynı maddenin devamında Kent konseyinin çalışma usûl ve esaslarının İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlene22
ceği ifade edilmiş ve bu doğrultuda 8 Ekim 2006 tarihli “Kent Konseyi Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Yönetmelik 18 madde ve bir de geçici maddeden oluşmaktadır. Yönetmeliğin birinci bölümünde, amaç, kapsam, dayanak ve kavramlara; ikinci bölümünde, kent konseyinin kuruluşu, görevleri ve çalışma ilkelerine; üçüncü bölümünde, kent konseylerinin üye yapısı ve organları ve çeşitli hükümlere yer verilmiştir. Kent konseyleri yerel düzeyde yönetişimi gerçekleştirme amacı taşıyan örgütlenmelerdir. Yönetmelikte “yönetişim” kavramı saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu, yerindenlik ve etkinlik ilkeleri çerçevesinde, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı bir yönetim anlayışı (md.4) olarak yer almıştır. Yönetmeliğin çıkarılış amacı, kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan kent konseylerinin çalışma usul ve esaslarını düzenlemek (md.1) şeklinde ifade edilmiştir. Kent konseyleri ise Yönetmelikte, merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları (md.4) olarak tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 5. maddesinde belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde kent konseylerinin kurulacağı ve belediye başkanının çağrısı ile ilk genel kurul toplantısının yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca ilk genel kurulda, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından en az üç kişiden oluşan bir divan kurulu ile kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi başkanının seçileceği de ifade edilmiştir. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin üzerinden bir yerel seçim (2009 yerel seçimleri) ve yaklaşık 5 yıllık bir süre geçmesine rağmen yerel yönetimlerin önemli bir kısmında kent konseylerinin kurulamadığı görülmektedir. Uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesi[53] amacıyla Yönetmelikte 2009 yılında kent konseylerinin yapısı ve üye profili 23
ile ilgili bazı değişiklikler yapılmıştır. Yönetmeliğin eski halinde kent konseyinin üyeleri arasında sayılan seçim bölgesi milletvekilleri ile belediye meclisi ve il genel meclisi tarafından gönderilecek üyelerin yeni düzenlemede yer almadığı, kent konseylerine katılacak muhtar sayısının ise artırıldığı görülmektedir (md.8). Kent konseylerinin, mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, sayısı 10’u geçmemek üzere kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının yüzde 30’unu geçmemek ve 20’den az olmamak üzere kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, siyasi partilerin temsilcileri, üniversite temsilcisi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcilerinden oluşacağı düzenlenmiştir (md.8). Daha önce YG21 Programının uygulandığı yerlerde, kent konseyi veya benzeri adlarla oluşturulmuş yapılanmaların bu Yönetmelik hükümlerine uygun hale getirileceği (Geçici Madde.1) belirtilmektedir. YG21 sürecinde[54] oluşturulan çalışma grupları ve meclislere benzer yapıların Kent Konseyleri Yönetmeliği’nde de (md.4/c) yer aldığı görülmektedir. Bu kapsamda her yörenin özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun olarak çalışma grupları oluşturulmuştur. Kent konseyinin organları, Yönetmeliğin 2006 yılındaki ilk halinde, genel kurul, yürütme kurulu ile meclisler ve çalışma grupları olarak belirtilmişken, 2009 yılındaki değişiklikle kent konseyi başkanı da (md.9) organlar arasına dahil edilerek belediye başkanından ayrı bir konsey başkanı seçileceği ifade edilmiştir. Kent konseylerinde alınan kararların belediye meclisinin ilk toplantısında değerlendirileceği (md.14) hükmü getirilmiştir. Ancak, kent konseyi kararlarının öneriden öte geçememesi ve uygulanma zorunluluğu olmaması, etkinlik sorunlarına yol açmakta ve belirlenen amaçlara ulaşmayı güçleştirmektedir. Yine kent konseyleri kararlarının bulunulan bölgedeki yerel yönetimlerin hepsini ilgilendirmesine rağmen bu kararların sadece belediye meclislerinde değerlendirilmesi de bir eksiklik olarak görülebilir[55]. Kent konseylerinin finansmanının ise belediyelerin bütçelerinden ayıracakları ödeneklerle sağlanacağı ifade edilmiştir (md.16). Bu 24
nedenle kent konseyleri, belediyelerin bir uzantısı veya ona bağlı bir örgüt görünümünden kurtulamamaktadır. Ayrıca merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin de kent konseylerine yeterince sahip çıkmadıkları ve desteklemedikleri yönünde de eleştiriler yapılmaktadır[56]. SONUÇ Yönetişim, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uygulama alanı genişleyen bir kavram olarak, toplumun farklı kesimlerinin yönetime katılmalarının sağlandığı birlikte yönetme anlayışını ifade etmektedir. Uygulandığı alana ve düzeye göre farklı adlar alan yönetişimin yerel düzeydeki karşılığı ise yerel yönetişimdir. Yerel yönetişimin ortaya çıkması ve gelişmesinde başta BM olmak üzere uluslar arası örgütlerin önemli katkıları olmuştur. Dünyada artan sorunların, merkezi yönetimin sorumluluğunda halkın ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ve katılımı ile yönetişim ilkeleri doğrultusunda çözülmesi öngörülmüştür. Aynı süreç yerel düzeyde de geçerli olmuştur. Türkiye’de bu yöndeki ilk girişimler 1996 İstanbul HABITAT II toplantılarından sonra başlamış, bazı pilot kentlerde Yerel Gündem 21 meclisleri (kadın meclisleri, gençlik meclisleri vd.) oluşturulmuştur. Uygulama diğer kentlere de yaygınlaştırılmıştır. Oluşturulan yapılar, kentin sorunlarının çözümünde tüm kesimlerin katılımına olanak sağlayan bir mekanizma olarak görülmektedir. 2005 yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunu ile kent konseyleri yasal bir dayanağa kavuşmuş, Yerel Gündem 21 adı altında oluşturulan meclisler ve çalışma grupları kent konseyleri bünyesine dahil edilerek tek çatı altında toplanmıştır. 2006 yılında da “Kent Konseyleri Yönetmeliği” çıkarılarak gerekli mevzuat çalışmaları tamamlanmıştır. Mevzuatta Belediye örgütü bulunan her yerde kent konseyi kurulacağı belirtilmesine rağmen henüz ülke düzeyinde gerekli örgütlenmenin oluşturulamadığı görülmektedir. Kent konseyleri merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, kent sorunlarının belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas alındığı demokratik yapılar olarak kabul edilmektedir. Ancak kent konseyi kararlarının belediye meclislerini bağlayıcılığının olmaması ve konsey üyelerinin belediyedeki karar alma süreçlerine oy hakkı olmaksızın katılmaları önemli 25
bir eksiklik olarak kabul edilmektedir. Kent konseylerinin mali açıdan belediyeye bağımlı örgütler olmaları da önemli bir sorundur. Yasal statüye kavuşmakla birlikte sorunları devam eden kent konseyleri, vatandaşın politik süreçlere aktif katılımını, örgütlü bir toplumun oluşumunu, demokrasinin daha sağlıklı işlemesini ve toplumsal bilinç düzeyinin yükselmesini sağlayabilecek bir yapı olarak görülebilir. KAYNAKLAR 1. Eryılmaz, B. (2010), Kamu Yönetimi, Düşünceler, Yapılar Fonksiyonlar, Okutman Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara, ss.131-133. 2. Ökmen, M. ve Parlak, B. (2008), Kuramdan Uygulamaya Yerel Yönetimler İlkeler Yaklaşımlar ve Mevzuat, Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul, s.18. 3. Tekeli, İ. (1983), “Yerel Yönetimlerde Demokrasi ve Türkiye’de Belediyeciliğin Gelişimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.16, S.2, s.19. 4. Tekeli, İ. (2003), “Siyasal Toplum ile Sivil Toplum Arasında Yerini Belirlemekte Olan Yerel Yönetimler”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.12, S.2, s.6 (5-15). 5. Ökmen, M. (2005), Küreselleşme Sürecinde Yerelleşme Eğilimleri ve Yerel Yönetimler, Edt. Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I (Reform), Nobel Yayın, Ankara, s.547. 6. Al, H. (2009), Küreselleşme, Bölgeselleşme, Yerelleşme, Edt. Veysel K. Bilgiç, Değişik Yönleriyle Yerelleşme, Seçkin Yayıncılık, Ankara, ss.49-50. 7. Özer, M. A. (2005), Yeni Kamu Yönetimi: Teoriden Uygulamaya, Platin Yayınları, Ankara, s.304. 8. Çukurçayır, M. A. (2003), “Dünyada Yerel Yönetimlerin Değişen Rolü ve Yeni Kimliği”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.12, S.3, s.8. 9. Güzelsarı, S. (2004), “Kamu Yönetimi Disiplininde Yeni Kamu İşletmeciliği ve Yönetişim Yaklaşımları”, Ankara Üniversitesi SBF Tartışma Metinleri http://www.politics.ankara.edu.tr/eski/dosyalar/tm/ SBF_WP_66.pdf, 12.07.2010, ss.13-14. 10. Ömürgönülşen, U. (2003), “Kamu Sektörünün Yönetimi Sorununa Yeni Bir Yaklaşım: Yeni Kamu İşletmeciliği”, Edt. Muhittin Acar ve Hüseyin Özgür, Çağdaş Kamu Yönetimi-I, Nobel Yayın, Ankara, s.195. 11. World Bank, (1989), “Sub Saharan Africa: From Crisis to Sustainable Growth; A Long Term Perspective Study”, Washington D.C., s. xii. 12. Gündoğan, E. (2010), “Yönetişim: Kuram ve Boyutlar”, Edt. M. Akif 26
13. 14. 15. 16.
17. 18. 19.
20.
21. 22. 23. 24. 25. 26.
27. 28. 29.
Çukurçayır, H. Tuğba Eroğlu ve Hülya Ekşi, Yönetişim, Kuram, Boyutlar, Uygulama, Çizgi Kitabevi, Konya, s.23. Güzelsarı, S. (2003), “Neo-Liberal Politikalar ve Yönetişim Modeli”, Amme İdaresi Dergisi, C.36, S.2, s.18, (17-34). Palabıyık, H. (2004), “Yönetimden Yönetişime Geçiş ve Ötesi Üzerine Kavramsal Açıklamalar”, Amme İdaresi Dergisi, C.37, S.1, s.65, (63-85). Rhodes, R. A. W. (1996), “The New Governance: Governing Without Government”, Political Studies, XLIV., ss.652-653. Gaudin, J. P. (1998), “Modern Governance, Yesterday and Today Some Clarifications to be Gained From Government Politics”, İnternational Social Science Journal No:155, ss.47-49. Stoker, G. (1998), “Governanace As Theory: Five Propositions”, İnternational Social Science Journal, No:155, ss17-28. Kaya, E. Şentürk, H. Danış, O. Şimşek, S. (2007), Modern Kent Yönetimi – I, Okutan Yayıncılık, İstanbul, s.297. Şahin, A. Temizel, H. ve Temizel, M. (2004), “Türkiye’de Demokrasiden E-Demokrasiye Geçiş Süreci ve Karşılaşılan Sorunlar”, 3.Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Eskişehir, http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/ bildiriler/06-02.pdf, 05.04.2011, s.255. Saran, M. U. (1996), “Belediye Hizmetlerinde Halkı Bilgilendirme ve Halk Denetiminin Sağlanması”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.5, S.4, s.17 (17-28). Toprak, Z. (2006), Yerel Yönetimler, Nobel Yayın, 6. Baskı, Ankara, s.287. Tekeli, (2003), s.10. Yıldız, Ö. (2007), “Küresel Sivil Toplumun Paradoksları”, Sosyoloji Dergisi, Ülgen Oskay’a Armağan Özel Sayısı, s.287. Şaylan, G. (1998), Demokrasi ve Demokrasi Düşüncesinin Gelişmesi, TODAİE İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi Yayını, s.86. Karabıçak, M. (2008), Yerel Siyaset Ekseninde Sivil Toplum Örgütleri: Önemi ve Etkileri, Yerel Siyaset, Okutan Yayıncılık, İstanbul, s.181. Adıgüzel, Ş. (2003), “Yerel Düzeyde Yönetime Katılım ve Yerel Yönetim Sürecindeki İşlevleri Açısından Yerel Gündem 21: Malatya Belediyesi Yerel Gündem 21 Örneği”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.12, S.1, s.45 (45-63). Emrealp, S. (2005), Yerel Gündem 21 El Kitabı, IULA-EMME Yayını, İstanbul, ss..12-13 Newby, L. (1999), Sustainable Local Economic Development: A New Agenda For Action, Local Environment, Vol.4, No.1, s.67. Maclaren, W. V. (1996), Urban Sustainability Reporting, Journal Of The 27
30. 31. 32. 33.
34. 35. 36.
37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50.
American Planning Association, Vol.62, No.2, ss.185-186. Haktankaçmaz, M. İ. (2004), “Türk Kamu Yönetiminde Yönetişimin Uygulanabilirliği”, Amme İdaresi Dergisi, C.37, S.1, ss.49-50, (45-62). Toprak, s.288. Emrealp, s.16. Ökmen, M. ve Görmez, K. (2009), “Türkiye’de Yerel Gündem 21 ve Yerel Yönetişim Uygulamaları”, Edt. Kemal Görmez ve Mustafa Ökmen, Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları, Beta Yayın, İstanbul, s.109. http://www.habitat.org.tr/gundem21/43-yerelgundem21/48-yerel-gundem. html, 24.03.2011. Toprak, s.288. Torlak, S.E. ve Önez, Z. (2005), “Bir Katılım Modeli Olarak Yerel Gündem 21’e Bakış”, Edt. Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar- I (Reform), Nobel Yayın, Ankara, s.656. Birleşmiş Milletler, (1999), İnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat II, İstanbul: T.C.Başbakanlık, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Ankara. Emrealp, s.23. http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=106, 21.03.2011. http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=102&t id=265, 10.03.2011. Emrealp, s.24. http://www.uclg-mewa.org/tr/uclg-uyelik-ve-uyeler/97-turkiye-yg-21programi.html, 17.03.2011. http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=105, 15.03.2011. Emrealp, s.30. Toprak, ss.290-291. Adıgüzel, s.52. Emrealp, s.39. Esen, A. (2008), “Kent Yönetimlerinde Katılım”, Yerel Siyaset içinde, Okutan Yayıncılık, İstanbul, ss.87-88. Göymen, K. (2010), Türkiye’de Yerel Yönetişim ve Yerel Kalkınma, Boyut Yayın Grubu, İstanbul, s. 216. Çukurçayır, M. A. ve Eroğlu, H. T. (2009), “ Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Edt. Kemal Görmez ve Mustafa Ökmen, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları Küresel, Bölgesel ve Yerel Perspektifler, Beta Yayın, İstanbul, s.230. 28
51. Coşkun, B. (2007), Kent Yönetimine Katılım ve Kent Konseyleri, Edt. Abdullah Yılmaz ve Yavuz Bozkurt, Küresel Esintiler ve Yerel etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi, Gazi Kitabevi, Ankara, ss.105-107. 52. Özcan L. ve Yurttaş, F. (2010), “Kent Konseyleri Müzakereci Demokrasinin Uygulama Alanı Olarak Düşünülebilir mi?”, Edt. Bekir Parlak, Yerel Yönetimler Yerel Siyaset ve Kentsel Politikalar, Dora Yayıncılık, Bursa, ss.168-169. 53. Emrealp, S. (2010), Kent Konseyleri, IULA-EMME Yayını, İstanbul, ss.1214. 54. Coşkun, s.111. 55. Emrealp, (2010), s.12. 56. Resmi Gazete, 08.10.2006 tarih ve 26313 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Kent Konseyi Yönetmeliği”. 57. Resmi Gazete, 13.07.2005 tarih ve 25874 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan 5393 sayılı “Belediye Kanunu”. 58. Resmi Gazete, 22.01.2001 tarih ve 24295 sayılı, 2000/1833 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.
29
YEREL DEMOKRASİ ve KENT KONSEYLERİ
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ*, Arş. Gör. Harika Uçar ALTINIŞIK**
* Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, ANKARA kgormez@hotmail.com ** Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ANKARA harikaucar@hotmail.com
ÖZET 1580 Sayılı Kanun döneminde Yerel Gündem 21 kapsamında farklı adlar altında da olsa gönüllü olarak oluşturulan ve 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesiyle kurulması öngörülen ve halkın yönetime katılımını sağlayan araçlardan biri olan “kent konsey”lerinin yerel demokrasi açısından önemi açıktır. Kent Konseyleri Türkiye için yaşamsal önemde olmamalarına rağmen, demokrasinin yerelde ve genelde kurumsallaşması ve içselleştirilmesi açısından oldukça önemli işlevleri yerine getirebilirler[1]. Bu çalışmada; demokrasi, demokrasi-yerel yönetim ilişkisi ve yerel demokrasi incelendikten sonra yerel demokrasiyi güçlendirmede etkin rolü olduğu düşünülen Yerel Gündem 21 ve kent konseylerinin yapısı ve amacı incelenerek kent konseylerinin uygulamada karşılaştığı ve karşılaşabileceği sorunlar belirlenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Yerel Demokrasi, Kent Konseyleri, Yerel Gündem 21
30
1. GİRİŞ Demokrasi kavramının yeterli ve tek bir açıklamasının olmadığı gibi “yerel demokrasi” kavramının da tek bir açıklamasını veya tanımını yapmak mümkün değildir. Ayrıca yerel demokrasi kavramı için “demokrasi” kavramından daha öte tartışma ve farklı tanımlama çalışmaları vardır. Yerel demokrasi kavramı, genelde Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İsviçre gibi federal devletler yerel yönetimleri İngiltere, Hollanda gibi güçlü yerel yönetim geleneği olan ülke yerel yönetimleri için kullanılmaktadır. Yerel yönetimlerin toplumun demokratikleşmesindeki tartışmasız etkileri onlara “yerel demokrasi” denilmesini haklı kılmıştır. Günümüzde yerel yönetim organlarının salt seçimle oluşturulmasının, bu organlara demokratik nitelik kazandırması açısından yeterli olmadığı görüşü genel kabul görmektedir[2]. Bu nedenle gerçek yerel demokrasiyi tesis etmek ve yerel yönetimlerin etkinliğini ve verimliliğini arttırmak için, katılımcı modellerin oluşturulması ve uygulanması üzerinde durulmaktadır[3]. Yerel demokrasi düşüncesi doğrultusunda, vatandaşların kent yönetimine katılımı bir gereklilik olduğu gibi; gelişen yeni şartlarla birlikte, vatandaşların yönetime katılma talebi ve yönetimden beklediği hizmetler nitelik olarak da değiştiğinden, bu beklentilere uygun etkin bir yönetim icra edebilmek için de desteklenmektedir[4]. Yerel düzeyde demokrasinin gerçekleştirilebilmesi için yerel halkın yönetimin hem karar alma sürecine hem de kararların uygulanmasına yönelik denetimine etkin bir biçimde katılımının sağlanması gerekmektedir[5]. 2. DEMOKRASİ VE YEREL DEMOKRASİ 2.1 Demokrasi “Demokrasi” teriminin kökleri, Antik Yunan’a kadar uzanan “demos” ve “kratos” kelimelerine dayanır. “Kratos” iktidar ve yönetme anlamına gelirken; demokrasi, “demos tarafından yönetim”i yani “halkın yönetimi”ni ya da “halkın iktidarı”nı ifade eder. Ancak bu, terimin Yunanca’daki anlamının kelimesi kelimesine çevirisidir. Oysa demokrasi bu çeviriden daha kapsamlı bir şeyi temsil etmektedir[6]. Örücü, demokrasinin ilki yukarıda açıklamış olduğumuz kelime anlamı olmak üzere dört anlamı olduğunu belirterek diğer anlamlarını şu şekilde açıklamaktadır[7]. İkincisi demokrasinin arzulanan iyi bir şey olduğunu simgeleyen hissi anlamı; üçüncüsü bir şeye demokrasi 31
adını verebilmek için ne gibi özellikler taşıması gerektiğini belirten ima anlamı ve dördüncüsü ise nelere demokrasi denilebileceğini ya da nelerin demokrasi olarak tanımlanabileceğini açıklayan kasti anlamıdır. Tartışmalı bir kavram olan demokrasinin üzerinde hemfikir olunmuş bir tanımı yoktur, birbiriyle çelişen bir takım tanımlar vardır. Bu nedenle tek bir demokratik yönetim modeli de söz konusu olmadığı gibi rekabet halinde bir takım uyarlamalar mevcuttur[8]. Pek çok tipi olan demokrasinin farklı uygulamaları aynı şekilde çeşitlilik gösteren bir dizi etki yaratmaktadır. Demokrasi uygulandığı ülkenin sosyo-ekonomik şartlarına, yerleşik devlet yapısına ve siyasi uygulamalarına bağlı olarak kendine özgü bir biçim alır[9]. Klasik teoriye göre demokrasi kısaca halkın yönetimidir ve halk yönetme hakkına sahiptir[10]. Lincoln demokrasiyi en genel şekilde “halkın, halk için, halk tarafından yönetimi” şeklinde tanımlamıştır[11]. Jefferson, halkın sadece yöneticilere bıraktığı her yönetimin yozlaşmaya mahkum olduğunu, bu nedenle yönetimin tek güvenilir emanetçisinin bizzat halkın kendisi olduğunu vurgulamıştır. Demokrasi; “tüm yurttaşların kendilerini yöneten kuralların ve bunlara ilişkin temel kararların kendilerince alınmasının ve yaptırıma bağlanmasının hem hakları hem de görevleri bulunduğu bir yönetim tarzı[12]” ya da ”En üst iktidarın halkta bulunduğu ve halkın belli aralıklarla tanınan özgür seçimlerde temsilcilerini seçtiği, temsil ve devredilmiş otorite yoluyla halk tarafından dolaylı olarak kullanılan hükümet biçimine imkan veren siyasi sistem [13]” olarak da ifade edilmiştir. Demokrasiden söz edilebilmesi için halkın toplumun bütünüyle ilgili temel kararları alması veya almaya yetkili olması gerekir[14]. Demokrasi temelde eşitlik ve özgürlük olmak üzere iki ilkeye dayanmaktadır ve tüm kavramsal tanımlamalarda bu ilkeler referans alınmaktadır. Bu iki ilkenin aynı anda var olmadığı sistemin demokrasiyle ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Demokratik sisteme hayat veren, onu diğer sistemlerden ayırarak benzersiz kılan bu iki ilkedir. Lipson’a göre demokrasi; vatandaşları için mümkün olduğunca fazla eşitlik ve özgürlüğü birleştiren bir devlet yönetimi şeklidir[15]. Mayo ise demokratik sistemin ayırıcı prensipleri olarak dört ilke saymıştır. Bunlar[16]; 32
a. Güdülen Siyaseti Yapanların Popüler Kontrolü: Modern demokrasilerde vazgeçilmez olarak görülen temsilcilerin düzenli aralıklarla seçilmesi, b. Siyasi Eşitlik: Her yetişkinin oy hakkı, bir kişinin bir oy hakkı, her oyun eşit sayılması, seçilen temsilcilerin sayısının oyların sayısıyla orantılı olması, c. Siyasal Hürriyetler: Oy vermede hür tercih yapmanın sağlanması ve seçilebilecek birden çok aday olması, d. Temsilciler farklı düşüncelere sahip olduğunda çoğunluğun kararının hakim olmasıdır. Doğrudan demokrasinin devlet yönetiminde uygulanmasının zorluğu bir gerçek olarak kabul edildiğinden, özellikle 18.Yüzyıldan itibaren temsili demokrasi gündeme gelmiş ve bunda da Fransız Devrimi’nden kaynaklanan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi değerlerin önemli bir etkisi olmuştur[17]. Küreselleşme sürecinde ortaya çıkan dönüşümler demokrasiye ilişkin değerlendirme ve pratikleri de etkilemekte ve demokrasiyi kutsayan ya da bir araç olarak gören iki farklı görüş arasında kurulamayan denge çerçevesinde dönmektedir[18]. Günümüzde dünyanın büyük bir çoğunluğunda ve Türkiye’de, klasik temsili demokrasinin değişik halk kesimlerinin beklentilerine cevap verme konusunda yetersiz kalması, halkın daha çok ve daha aktif bir şekilde katılım isteği, yerel politikaların önemini artırmakta, yerel düzeyde oluşturulan politikalar ülke genelindeki politikaları daha çok etkilemektedir. Bu bağlamda, bilgi teknolojilerindeki dönüşümlerle birlikte temsili demokrasilerin yerini doğrudan demokrasilere bırakacağı görüşü giderek yaygınlık kazanmaya başlamakta ve demokrasinin güçlendirilip yaygınlaştırılması konusunda yerel yönetimlere daha çok rol düşmektedir[19]. 2.2 Demokrasi ve Yerel Yönetimler Demokrasinin tanımlanması ve içeriğinin belirlenmesinde yaşanan karmaşanın benzeri, yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki ilişkiyi çözümlemede de yaşanmaktadır. Yerel yönetimlerin bireylerin özgürleştirilmesinde, kurumların demokratik yönetime yatkınlığının sağlanarak demokrasinin yaşanabilmesinde ve bireylerin demokratik eğitim kazanmasında birincil kuruluşlar olduğu genel kabul görmektedir[20]. Ancak yerel yönetimlerin demokrasiyle ilişkisi konusunda üç ayrı görüş bulunmaktadır: 33
Bunlardan birincisi olan Tolman Smith ve bazı romantiklerin görüşüne göre yerel yönetim demokratik seçim ilkesine aykırı ve gücünü geleneklerden alan bir kurumdur. İkincisi Langord’un demokrasi ilkelerinin (çoğunluk kuralı, eşitlik, herkese eşit standartlar uygulama) yerel yönetim prensipleriyle çatıştığını savunan görüşüdür[21]. Langrod demokrasi ile yerel yönetim arasında bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunmadığını, birinin olmadığı yer ve zamanda diğerinin bulanabileceğini iddia etmektedir. Böyle bir yanılgıya düşülmesinin nedenlerini ise Batı uygarlığının tarihsel gelişiminde iki kurumun eş zamanlı gelişmesine, demokrasinin asıl temeli olan demokratik iklim ile demokratik kurumların birbirine karıştırılmasına veya yerel yönetimlerin olası fakat kaçınılmaz olmayan demokratik işleyişinin genel demokrasi olarak anlaşılmasına bağlamaktadır[22]. Benzer düşüncelere sahip olan Chadwick de yerel yönetimleri “küçük oligarşiler” ve “iş bulma örgütleri” olarak değerlendirmiştir[23]. Üçüncüsü ise John Stuart Mill’in yerel yönetimlerle demokrasinin doğrudan ilişkili olduğunu savunan görüşüdür. Benzer şekilde Hill ve Tocquville gibi düşünürler yerel yönetimleri, demokrasinin eğitim aracı olarak da görmüşlerdir[24]. Tocqueville yerel yönetim kuruluşlarının özgür ulusların gerçek gücünü oluşturduğunu savunurken “ilk okulların bilime katkısı ne ise, yerel meclislerin özgürlüğe katkısı odur… Bir ulus özgür bir yönetim kurabilir, ancak yerel yönetim olmadan özgürlüğün ruhuna sahip olamaz…”demiştir[25]. Keith Panter-Brick de yerel düzeyde toplulukların demokratik bir biçimde yönetilmemesi durumunda ülkenin demokratik olduğunun ileri sürülemeyeceğini belirtmiştir[26]. Bazı araştırmacılar da yerel yönetimleri, halka gereksinim duydukları hizmetleri sunmanın bir aracı olarak görmüşlerdir. Onlara göre; bu hizmetlerin halka, yerel düzeyde yerel yönetimlerce sunulmasıyla özel kesimin kazanç güdüsünün yerini kamu hizmeti anlayışı alacaktır[27]. Türkiye’de de bazı araştırmacılara göre[28]; genelde demokrasiden, özelde demokratik yerel yönetimlerden ve yerel demokrasiden söz edebilmek için tüm sistemin demokratikleştirilmesi amaçlanmalı; bütüncül ve her düzeyde demokratikleşme çabalarıyla tümüyle siyasetin ve yönetimin demokratikleşmesi hedeflenmelidir. Ancak gerçek demokrasi, tabanın demokratik yönetime bağlılığına ve katılımına dayalı bir biçimde aşağıdan yukarıya doğru bir hareketle oluşturulup sürdürülebilir. Demokrasinin sağlıklı bir anlayışa ve işleyişe kavuşturulabilmesi, yurttaşların kendi demokratik mekanizmaları, kurum ve 34
kuruluşları konusunda bilinçli olmalarına ve onları güven ve övünç kaynağı olarak görmelerine bağlıdır. Gerekli olan içten insani bağlar ve birliktelikler ancak yerel toplulukların doğal özelliğini oluşturan yakın bağlılıklar kapsamı içinde sağlanabilir[29]. Demokrasinin kağıt üzerinde sahip olduğu özelliklerin, yani bir kurum olarak sahip olduğu hukuki özelliklerin yanı sıra, bir de toplumların sosyal yapısı, kültürel dokusuyla ilgili bir yönü de bulunmaktadır. Demokrasinin bu yönü demokrasinin tanımlanan özelliklerinin hayata geçirilmesini, sosyal kurumların demokratik yapı içindeki işleyişini, bireyler arası ilişkiyi, birey ve devlet arasındaki ilişkinin işleyişini belirler. Aslında demokrasi, toplumdaki mevcut bireysel ve toplumsal değerler sayesinde kazandığı özelliklerle karakterize edilebilir[30]. Hukuki kurallar, toplumsal kurumlar ve siyasi yapı demokratik sisteme uygun olarak şekillendirilse bile toplumsal değerlerle kabul görmediği sürece gerçekten uygulanma imkanı bulmaz. Bu nedenle demokrasinin içselleştirilmesi açısından vatandaşa en yakın ve en alt düzeydeki yönetim birimleri olan yerel yönetimlerin önemi yadsınamaz. Yerel yönetimler; siyasi toplumsallaşma yani genel siyasi tutum, inanç, fikir, değer ve eylemlerin benimsenmesi ve demokratik sistem için gerekli davranışları gösterecek tipteki vatandaşın eğitilmesi sürecinde demokrasinin birer eğitim kurumu gibi çalışmasının yanı sıra demokratik siyasi kültürün oluşması ve işlerlik kazanmasına da katkı sağlamaktadırlar[31]. Tüm bu savlar, “yerel yönetimler olmadan demokrasi de olmaz” sonucunu ortaya çıkarmasa da, en azından çağdaş demokrasilerin kurulması ve gelişmesinde yerel yönetimlerin önemini ortaya koymaktadır[32]. 2.3 Yerel Demokrasi Ulusal düzeyde siyaset kuramının odağında demokrasi sorunu bulunduğu gibi yerel düzeyde siyaset kuramının odağında da ulusal düzeyde demokrasi sorunuyla bağlantılı olarak yerel demokrasi sorunu bulunmaktadır[33]. Demokrasi kavramının tanımı üzerinde tam bir uzlaşı sağlanamadığı gibi yerel demokrasinin de evrensel ve tek bir tanımının yapılması oldukça zordur. Hatta “yerel demokrasi” nin kavram olarak yanlışlığı ve eksikliği yönünde tartışmalar bulunmaktadır. Yerel demokrasi kavramının yanlış olduğu, onun yerine olsa olsa “de35
mokratik yerel yönetim” kavramının kullanılabileceğine dair görüşler de vardır[34]. “Yerel demokrasi” ve “demokratik yerel yönetim” kavramları yerine zaman zaman “yerel özerklik” kavramının kullanıldığı da görülmektedir. Yerel yönetimler, yönetime katılım, hizmetlerde etkinlik, demokratik uygulamalar, özgürlük gibi demokrasinin pek çok değeriyle birlikte anıldıkları ve toplumun demokratikleşmesine önemli katkılar sağladıkları için “yerel demokrasi”ler olarak adlandırılmaktadır[35]. Bazı yazarlara göre [36]; Türkiye’de belediyeler, sivil toplum kurumu olarak doğmadığı için yerel demokrasi geleneği yoktur. Yerel yönetimlerin özerklikleri dünyanın her yerinde farklı derecelerde olmak üzere sınırlı olduğundan belli bir tarihsel bağlamı olan bir yerel demokrasi kavramını esas alarak yerel iktidar ilişkilerine eğilmek yanıltıcı olabilir. Bunun yerine, çoğulcu demokrasinin yerel düzeyde ne ölçüde işlerlik kazandığını aramak gerekmektedir. Ancak bazı yazarlar, yerel demokrasiden sözedebilmek için yerel iktidarın olması gerektiğini savunmaktadırlar. Onlara göre; merkezi iktidardan bağımsız bir yerel iktidar olamayacağı için yerel demokrasiden sözedilemez, öyleyse demokrasiyi yerelleştirmektense yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi gerekir[37]. Yerel demokrasi ile yerel iktidar kastedilmemektedir. Yerel demokrasi sadece demokratik değerlerin yerel yönetimler için geçerli kılınması[38], halkın karar süreçlerine doğrudan ya da temsilcileri aracılığıyla katılımıdır[39]. Yerel demokrasi; “halkı doğrudan ilgilendiren, gündelik hayatında önemli yer tutan gerçek ve somut sorunların gündemi belirlediği, tartışılıp karara bağlandığı ve uygulamaya konulduğu bir küçük ölçekli dünya[40]” olarak tanımlanabilir. Ulusal demokrasiden ayrı ve bağımsız bir yerel demokrasiden sözedilemez, demokrasi kuramı bir bütün olarak devleti ve onun ayrılmaz bir parçası olan yerel yönetimleri de kapsamaktadır[41]. Benzer şekilde yerel demokrasi olmadan ulusal düzeyde demokrasiden söz etmek de mümkün değildir. Demokrasinin ulusal düzeyde sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için öncelikle komşuluk ilişkilerine ve kişisel ilişkilere dayalı, bireylerin kararların alınmasına doğrudan katılabildiği ve günlük hayat üzerinde denetimde bulunabildiği bir çok “küçük demokrasi”nin var olması gerekmektedir [42]. Yerel alanda ne kadar güçlü bir demokratik kültür oluşturulabilmişse, yerel demokrasinin de o kadar güçlü bir biçimde varolduğu 36
söylenebilir[43]. Bunun için de kentsel alanın demokratikleşmesi için bireysel ve kurumsal katılımın sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gerçekleştirilmesi gerekmektedir[44]. 3. KATILIM ve KENT KONSEYLERİ 3.1 Katılım Kavramı ve Kent Yönetimine Katılım Günümüzde bir yönetimin demokratikliğinin ölçütü sağladığı katılma olanaklarıyla ilişkilendirilmektedir. Katılma; “kamu siyasalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında ve denetlenmesinde yer alma” ya da “iktidar kullanan kurum ve kişilerin aldıkları kararları etkileme amacına yönelik tüm eylemler[45]” olarak tanımlanabilir. Gerçek anlamda bir katılmadan söz edebilmek için; biçimsel katılma olanaklarının varolması, yurttaşların bu olanakları etkin bir biçimde kullanması bu iki özelliğin yanı sıra katılmanın kamu siyasaları üzerinde etkin olması gerekir[46]. Yerel yönetim organlarının salt seçimle oluşacağının öngörülmesi bu kurumlara demokratik nitelik kazandırmak için yeterli değildir. Biçimsel koşulların daha da ötesine gidilerek, gerçek halk katılımını sağlamak için toplumdaki tüm katmanlara katılım yollarının açılması gerekir. Demokrasinin başlıca öğeleri olan yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi ve önderlerin hem danışmaya önem verip hem de seçmene karşı hesap verme sorumluluğu duymaları, yerel ölçekte de geçerli değerlerdir[47]. Çağdaş demokrasiler, halkın seçimler dışında da kendisini ilgilendiren her konuda karar mekanizmalarını ve yönetsel etkinlikleri sürekli etkileyip denetleyebileceği ve yaşadığı alanı biçimlendirebileceği yöntemlerin geliştirildiği ve uygulandığı ve bunun bir ölçüde yaşam biçimi haline geldiği sosyal, yönetsel rejimlerdir[48]. İktidarın bir ölçüde yerelleştirilmesi veya yerel siyasal otoritelerle paylaşılması siyasal katılmayı, büyük ölçüde başkent merkezli olmaktan çıkarabilir. Yerelleşen siyaset, katılmayı hem teşvik edebilecek hem de daha etkili hale getirecektir. Siyasal katılmanın etkili hale gelmesi vatandaşın yönetim üzerindeki etkisinin artması demektir ki bu durumda demokrasinin işe yaradığı duygusunun yaygınlaşarak kökleşmesi kolaylaşacaktır[49]. Yerel demokrasi düşüncesi doğrultusunda katılım; bir gereklilik, yerel düzeyde halkın demokrasi bilincinin güçlendirilmesi ve yerel demokrasinin kökleştirilmesi için vazgeçilmez bir araç olduğu gibi 37
kentte yerel hizmetlerin etkin, çabuk ve ucuz yerine getirilmesine de hizmet etmektedir[50]. Kent yönetiminin sahibi durumundaki yerel yönetimler, yönetimi beldeye ait teknik işlerin yerine getirilmesinde politikadan mümkün olduğu kadar arındırılarak, çağdaş iş teknikleri ve yönetim düzenlemelerinin uygulanmasını sağlayacak mekanizmalara yönelmedir[51]. Vatandaşların yönetime katılma isteği iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin de etkisiyle artmakta ve nitelik olarak da değişmektedir. Eskiden vatandaşlar yönetimden yol, su, kanalizasyon gibi isteklerde bulunurken; artık daha kaliteli yol, daha temiz su, daha yaşanılabilir bir kent istemektedir[52]. Yerel yönetime halkın katılımına imkan tanıyan farklı uygulamalar bulunmaktadır[53].Vatandaşların her an siyasetin, toplumun biçimlendiricisi/gözetleyicisi ve denetleyicisi olduğu, yeni bir siyaset yapması için doğrudan ve sürekli bir katılım aracı olan ve aracısız iletişim yöntemleri olarak tanımlanan yöntemler çağdaş demokrasilerde kullanılmaktadır[54]. Bu yöntemleri [55]; kent konseyleri, Yerel Gündem 21, halk oylamaları, halk toplantıları, meclis toplantılarına katılım, danışma kurulları, planlama çemberleri, yurttaş girişimleri, forumlar, gelecek atölyeleri, yuvarlak masa toplantıları, kamuoyu yoklamaları/anketler, sanal yollarla etkileşim, gönüllülük, telefon, dilekçe olarak sıralayabiliriz. Bu çalışmada inceleme konusu olması nedeniyle sadece kent konseyleri ve onların kurulmasına etkisi nedeniyle Yerel Gündem 21 incelenecektir. 3.2 Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyleri 3.2.1 Gündem 21 ve Yerel Gündem 21 Gündem 21, kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir kalkınma” kavramının hayata geçirilmesine yönelik, küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir eylem planı olarak değerlendirilmektedir. Gündem 21’in çıkış noktası, 1992 yılında Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’dır. Rio Konferansında, Rio Bildirgesi ve Gündem 21 olarak tanımlanan eylem programı olmak üzere iki metin ortaya konulmuştur. Çevresel ve kentsel sorunların yerellik niteliği taşımaları nedeniyle sorunları daha ortaya çıkmadan ya da çıktığında önlemek, zararlarını en aza indirmek için yerel ölçekte önlemler alınması gerektiği 38
genel kabulüyle -ki bu hem geleneksel yerinden yönetimin hem de Avrupa Birliği’nce benimsenen “hizmetin halka en yakın yönetim birimince görülmesi” ilkesinin gereğidir- Gündem 21 Bildirgesi oluşturulmuştur[56]. Gündem 21’in temel felsefesi, katılımı artırmak ve bulunduğu yerden başlayan hemşehri sorumluluğunu geliştirmektir. Ulusal/yerel yaşam kalitesini artırmada sorumluluk, eşitlik, özgürlük ve dayanışmaya dayandırılan Gündem 21, halkın yerel yönetime doğrudan katılımı ve doğrudan kontrol şansını artıracak araç özelliği taşımaktadır. Bu özellikleri nedeniyle Gündem 21, idare merkezli değil toplum merkezli; kamu, özel ve sivil sektörlerin birlikteliğinde katılımcı bir yönetim anlayışını öne çıkarmaktadır[57]. Gündem 21’in başarıyla uygulanmasından öncelikle ve esas olarak hükümetlerin sorumlu olacağı belirtilmekle birlikte, bu sürece, halkın ve hükümet-dışı kuruluşlarla diğer grupların etkin bir biçimde katılımının sağlanması gerekmektedir[58]. Yerel Gündem 21 hedefleri nedeniyle “çevre ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi projesi”, “toplu girişim projesi”, ”yerel demokrasinin geliştirilmesi projesi” olarak nitelendirilmektedir[59]. Yerel Gündem 21 süreci gönüllülük ilkesi doğrultusunda gevşek bir yapılanma içerisinde örgütlenmiş, bir sivil inisiyatif hareketleridir. Yerel demokrasinin yaşama geçirilmesi, Yerel Gündem 21 sürecinin temel amaçlarından birisi olduğundan, çalışmalar tüm kentlilere açıktır[60]. Yerel Gündem 21 anlayışının geliştiği kentlerde, Kent Konseyleri ve benzeri platformların varlığıyla; yerel karar alma süreçleri özel çıkar çevrelerinin etkisiyle biçimlenmek yerine, ortak bir kamusal aklın süzgecinden geçirilerek ve uygulama aşamasında güçlü bir meşruiyet ve toplumsal dayanak sağlanması hedeflenmektedir[61]. Dünyadaki ve Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları, önceden belirlenmiş bir şablona göre oluşturulmak yerine, her kentin özgün koşullarına, değerlerine ve önceliklerine göre şekillenmektedir. Ancak örnek uygulamaların bazı ortak noktaları bulunmaktadır. Kent konseyleri vb. yapılar oluşturulup bu yapı içinde tüm paydaşların yeterli biçimde temsiline özen gösterilerek temsil dengesizliklerini ortadan kaldıracak yöntemler geliştirilmesi, bu özellikler arasındadır[62]. Özellikle gençler, kadınlar ve engelliler alanlarındaki örgütlenmeleri ve aktif çalışmaları ile bilinen Yerel Gündem 21’ler aracılığıyla kent konseylerinin etkin duruma gelmesi kolaylaşmıştır[63]. 39
3.2.2 Kent Konseyleri Kent Konseyleri, gücünü en çok yerel düzeyde örgütlenen Yerel Gündem 21’lerden almaktadır. Türkiye’de genel olarak 1990’lı yıllardan sonra farklı adlarla da olsa, katılımcılığı özendiren, bilgi akışını hızlandıran, saydamlığı amaçlayan, yer yer karar alma süreçlerini de içeren, ilgili tarafların bir araya gelip görüş alışverişinde bulundukları ve belli konularda düşünce açıklamalarının yapıldığı platformların oluşturulduğu görülmektedir[64]. Bunlar[65]: Urla’da “Kent Senatosu”; Aliağa’da “Kent Parlamentosu”; Milas’ta “Kent Kurultayı”; Bursa, Antalya, İzmit, Dikili, Muğla ve Karşıyaka’da “Kent Meclisi” şeklinde adlandırılmıştır. Yapıları ve çalışma yöntemleri bir kentten diğerine farklılık göstermekle birlikte, bu platformların genel işlevi; kentteki tüm paydaşları bir araya getirerek, tüm kenti kucaklayan bir “ortak akıl” oluşturulmasını sağlamaktır. Kent konseylerini, Yerel Gündem 21 süreci bağlamında “kentine sahip çıkma”, “aktif katılım” ve “çözümde ortaklık” ilkelerinin bütünlüğünde, kentleri sürdürebilir geleceğe taşıyan bir ortaklık modeli olarak tanımlayanlar bulunmaktadır[66]. 5393 sayılı Belediye yasasının 76.maddesi, daha önce Türkiye’nin çeşitli kentlerinde zaten uygulanmakta olan “Kent Konsey”lerine, yasal bir nitelik kazandırmaktadır. Madde 76’da “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir.” denmektedir[67]. Son cümlede kent konseyinde oluşturulan görüşlerin belediye meclisinde gündeme alınıp sadece değerlendirileceği belirtilmiştir ki; bu konuda görüşlerin karar niteliği kazanması için belirleyici makamın belediye meclisi ve özellikle başkan olacağı öngörülebilir. Hatta görüşlerin karara etki etmesi bir tarafa, gündemde görüşülüp görüşül40
mediğinin denetimine ilişkin olarak kent konseylerine imkan verilmediği görülmektedir[68]. Kent Konseyi’ni oluşturan üyelerin (özellikle, sivil toplum kuruluşlarının) kendilerinden gelen görüş ve önerilerin, yerel karar alma süreci üzerinde gerçek bir etkisinin bulunup bulunmadığı konusunda endişe duyması olasıdır. Katılımdan somut bir sonuç alınamaması, çoğu kez katılım konusunda isteksizlik ve ilgisizlik doğurabileceğinden bu tür kaygılar kent konseyleri için olumsuz etkiler doğurabilecek niteliktedir. Genelde birçok belediyenin, biçimsel ve yüzeysel katılıma kucak açarken, özellikle kentsel planlar ve mali konular gibi birtakım kilit alanlar söz konusu olduğunda, aynı şekilde istekli olmaması ve katılımı sınırlandırıcı bir tutum sergilemesi nedeniyle Kent Konseyi’nin “göstermelik” bir işlevle sınırlı kaldığı endişesi de, bu sorunu daha da derinleştirmesine neden olmaktadır[69]. 3.2.2.1 Kent Konseylerinin Yapısı Kent Konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde kurulur. Kent konseyi üyeleri; mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, illerde valiler ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, mahalle muhtarları, siyasi partilerin temsilcileri, üniversite temsilcileri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcileri ve kent konseyince kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisinden oluşmaktadır[70]. Yönetmeliğin 8. Maddesinde katılacak kişilerin sayıları detaylı bir şekilde yazılmıştır. Ancak öngörülen üye yapısının daha çok il belediyelerine yönelik olduğu belde belediyeleri dikkate alındığında ifade edilen konsey üyelerinin birçoğu için pratikte sorunlar ortaya çıkabileceği görülmektedir. Belde belediyelerinde konsey oluşturulurken üye sayısının oldukça azalması söz konusudur[71]. Kent konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanır. Belediye başkanının başkanlığında toplanan genel kurul, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından en az üç kişiden oluşan divan kurulunu seçer. Divan kurulunun oluşturulmasından sonra, kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi başkanı seçilir. Kent konseylerinin organları yönetmelikte genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları, kent konseyi baş41
kanı olarak sıralanmıştır[72]. • Genel Kurul: Genel kurul, kent konseyinin en yetkili organı olup 8 inci maddede sayılan üyelerden oluşur. Genel kurul, her yıl iki toplantıdan az olmamak üzere, üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır. Genel kurula kent konseyi başkanı başkanlık eder. Başkanın bulunmaması halinde yürütme kurulunun en yaşlı üyesi toplantıya başkanlık eder. Genel kurul; yürütme kurulunun, meclislerin ve çalışma gruplarının seçim ve çalışma esaslarını çalışma yönergesi ile belirler. • Yürütme Kurulu: Yürütme kurulu, genel kurul tarafından birinci dönem için iki, ikinci dönem için üç yıl görev yapmak üzere seçilen, kadın ve gençlik meclis başkanlarının da yer aldığı en az yedi kişiden oluşur. Yürütme kuruluna kent konseyi başkanı, bulunmaması halinde yürütme kurulunun en yaşlı üyesi başkanlık eder. Yürütme kurulu, genel kurulun gündemini tespit eder ve genel kurul tarafından oluşturulan görüşleri ilgili belediyeye sunar ve uygulamayı izler. • Meclisler ve Çalışma Grupları: Kent konseyleri, görev alanına giren konularda meclis ve çalışma gurupları oluşturabilir. Meclislerin ve çalışma gruplarının çalışma usul ve esasları genel kurulca belirlenir. Meclislerde ve çalışma guruplarında oluşturulan görüşler, kent konseyi genel kurulunda görüşülerek kabul edildikten sonra değerlendirilmek üzere ilgili belediye meclisine sunulur. • Kent Konseyi Başkanı: Kent konseyi başkanı genel kurul tarafından seçilir. Kent konseyi başkanının görev süresi, yürütme kurulunun görev süresiyle paralel olmak üzere ilk dönem için iki yıl, ikinci dönem için üç yıldır. Kent konseyi başkanının seçimi için ilk oylamada üye tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü tur oylama yapılır. Üçüncü oylamada en fazla oyu alan aday, başkan seçilmiş olur. Kent konseyi başkanının seçimi, kent konseyinin ilk toplantısının birinci birleşiminde tamamlanır. Kent konseyi başkanının izin, hastalık veya başka bir sebeple görevi başında bulunmadığı hallerde, bu süre içinde kendisine yürütme kurulunun en yaşlı üyesi vekalet eder. Kent konseyi faaliyetlerinde asıl olan gönüllülüktür. Genel kurul üyelerinin bir kısmının belediye başkanı, mülki idare amiri ve onların seçtiği temsilcilerden oluşuyor olmasının yanı sıra sivil kesimi temsil edenlerin de katılım konusunda isteksiz olmaları (ya da ka42
tılımlarının anlamlı olmadığını düşünmeleri, süreç dışına itilmeleri) durumunda hem kent konseyi başkanı seçiminde, hem halkın beklenti ve isteklerinin yönetime iletilmesi sürecinde bazı aksaklıklar çıkması muhtemeldir. Zaten yönetimi temsil edenlerin ya da seçilmelerinde rol oynadıkları kişilerin kent konseyi başkanı olması durumunda halkın etkili bir şekilde yönetime katılım imkanı azalacaktır, aynı zamanda kent konseyinin halkı temsil etme kabiliyeti zarar görecektir. 3.2.2.2 Kent Konseylerinin Amacı Kanunda kent konseylerinin faaliyet alanının oldukça geniş tanımlandığı görülmektedir. Tanımlamadan kent konseyinin dört ana alanda faaliyet yürüteceği anlaşılmaktadır [73]. • Kente İlişkin Faaliyetler: Doğrudan “kent”e ilişkin olarak “kentin hak ve hukukunun korunması” ifadesiyle kent adeta yaşayan bir organizma olarak betimlenmiştir. Kentin hakkının korunabilmesi için; kentin yaşanabilir ve yaşam kalitesini artırıcı bir niteliğe kavuşturulması ve kentte yaşayanların kentin tarihi ve kültürel mirasını ve doğal çevresini koruması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için temel sorumluluk belediyeye verilmekle birlikte kentte birden fazla kamu otoritesi arasında (valilik, il özel idaresi vb.) dağıtılmıştır ve ayrıca resmi yapılar dışında yer alan sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve ilgili diğer kişilere kente ilişkin yapılan iş ve işlemlere müdahil olma fırsatının verildiği söylenebilir. Böylelikle kentin geniş bir toplumsal katılım ile biçimlenebilmesi sağlanabilir. Kentte yaşayanların “kentlilik bilinci” ne sahip olması bu amaca ulaşmak için oldukça önemlidir ve kent konseylerinin bu olguya da katkıda bulunması beklenmektedir. • Kentlilere İlişkin Faaliyetler: Kent konseylerinin, kent meclisleri aracılığıyla aynı kentsel mekanda yaşayanların birbirine sahip çıkarak, maruz kalınan ortak sorunlara karşı dayanışma duygularının güçlendirilmesi, sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirerek bu amaca hizmet eden faaliyetlerin çoğaltılması beklenmektedir. • Çevreye İlişkin Faaliyetler: Sürdürülebilir kalkınma, çevrenin korunması ve buna yönelik bilincin geliştirilmesi için kent konseylerinin katkıda bulunması beklenmektedir. 43
• Kent Yönetimine İlişkin Faaliyetler: Kent konseylerinin başta belediye olmak üzere kente dair ve kentlilere yönelik hizmet üreten kamu otoritelerinin yönetimine etkide bulunma ve katılımın bir aracı olarak oluşturulduğu görülmektedir. Ancak bazı araştırmacılar uygulamada bu katılımın gerçek anlamda sağlanabilmesinin oldukça güç olduğunu, kent konseylerinin “öneri geliştirme” ile sınırlı kalma ihtimalinin yüksek olduğu görüşündedir. Yerel Gündem 21 sürecine tüm paydaşlarca ve büyük bir kararlılıkla sahip çıkılan, katılımcı yapıların oluşturulmakla kalmayıp etkin olarak işlediği, geniş ve aktif bir gönüllü katılımcı tabanına sahip olan kentlerde kent konseylerinin etkisinin ve öneminin daha fazla olduğu gözlenmektedir. Ancak sürece sahip çıkılmasına rağmen itici gücünü oluşturan gruplar dışında geniş katılımın sağlanamadığı, belediye ve kamu kuruluşlarının desteğinin alınmasında sıkıntı çekilen ve dolayısıyla sürecinin bocalanarak yürütüldüğü kentler olduğu gibi; sürecini yürütmeyi taahhüt etmekle birlikte, bu sürece yeterince ağırlık verilemeyen, kurumsal ve bireysel katılımın cılız bir görüntü sergilediği, dolayısıyla önemli bir gelişme kaydedilemeyen kentler de bulunmaktadır. Kent Konseyleri, yerel demokrasinin güçlendirilmesi doğrultusunda, Avrupa’daki yerel yönetimleri niteleyen yerel özerkliğe karşı ülkemizde duyulan güvensizliğin aşılıp yerel yönetimlerin güçlendirilmesine kuşkuyla bakılmasına yol açan endişelerin hafifletilmesi açısından önemli bir işlev görmektedir[74]. Ancak Türkiye’de kent konseyleri Avrupa’da olduğundan çok daha zayıf kalmaktadır. Emrealp bunu konseye katılan yerel ortakların Belediye ile aralarına bir mesafe koyma ve belediyeden olabildiğince bağımsız şekilde çalışma yönündeki yaygın eğilimleriyle ilişkilendirmektedir[75]. SONUÇ Yerel yönetim organlarının salt seçimle oluşturulmasının, bu organlara demokratik nitelik kazandırması açısından yeterli olmadığı görüşü genel kabul görmektedir[76]. Bu nedenle gerçek yerel demokrasiyi tesis etmek ve yerel yönetimlerin etkinliğini ve verimliliğini arttırmak için, katılımcı modellerin oluşturulması ve uygulanması üzerinde durulmaktadır[77]. Yerel demokrasi düşüncesi doğrultusunda, vatandaşların kent yönetimine katılımı bir gereklilik olduğu gibi; gelişen yeni şartlarla birlikte, vatandaşların yönetime katılma talebi 44
ve yönetimden beklediği hizmetler nitelik olarak da değiştiğinden, bu beklentilere uygun etkin bir yönetim icra edebilmek için de desteklenmektedir[78]. Yerel düzeyde demokrasinin gerçekleştirilebilmesi için yerel halkın yönetimin hem karar alma sürecine hem de kararların uygulanmasına yönelik denetimine etkin bir biçimde katılımının sağlanması gerekmektedir[79]. Türkiye için yaşamsal önemde olmamalarına rağmen, yerel demokrasinin içselleştirmesi açısından kent konseyleri, oldukça önemli işlevleri yerine getirebilirler. Kent konseyleri, gücünü en çok yerel düzeyde örgütlenen Yerel Gündem 21’lerden almaktadır. Türkiye’de genel olarak 1990’lı yıllardan sonra farklı adlarla da olsa, katılımcılığı özendiren, bilgi akışını hızlandıran, saydamlığı amaçlayan, yer yer karar alma süreçlerini de içeren, ilgili tarafların bir araya gelip görüş alışverişinde bulundukları ve belli konularda düşünce açıklamalarının yapıldığı platformların oluşturulduğu görülmektedir[80]. Bu konseylerin oluşumu hem yerel yönetimlerin hem de halkın gönüllüğü esasında şekillendiği taktirde başarılı olma ihtimali bulunmaktadır. Paydaşlardan birinin katılım konusunda isteksiz olması ya da yeterli bilinç düzeyinde olmaması durumunda istenen başarının sağlanması ihtimali düşüktür. Daha önceden farklı adlarla faaliyet gösteren kent konseyi ve benzeri nitelikteki kuruluşları ortak bir isim altında birleştirmek ve işleyişlerini belli kurallara bağlamak amacıyla 5393 sayılı Belediye yasasının 76.maddesi’nde kent konseylerinin amaçları, faaliyet alanları, katılımcıları belirlenmiştir. Daha sonra İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle işleyişinin nasıl olacağının detayları belirlenmeye çalışılmıştır. Böylelikle tüm yerel yönetimlerin kent konseylerini oluşturma gerekliliği doğmuştur denilebilir. Sadece yasada yer aldığı için kurulmuş bir kent konseyinin kendisinden beklenilen amaca ulaşacak nitelikte faaliyet gösterebilmesi imkan dahilinde görülmemektedir. Kent konseyi niteliğinde bir oluşumun yerel demokrasiye katkı sağlayabilmesi için öncelikle kendi içerisinde de demokratik olması, katılımcılarının gönüllülük esasına göre belirlenmesi, yönetimin bu katılım şeklini destekliyor olması ve görüşlerini dikkate alması gerekmektedir. Söz konusu yasayla tüm bu şartların sağlandığını söylemek güçtür. Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin belediye meclisinde “değerlendirileceği” belirtilmekle yetinilmiştir ki, bu ifadeyle görüşlerin kararları bağlayıcı nitelik taşımadığı açık olduğu gibi, kent konseylerine belediye meclislerinde 45
görüşlerinin değerlendirilip değerlendirilmediğini denetleme imkanı sağlanmamıştır. Belediye meclisinin görevleri arasında kent konseylerinin görüşlerini değerlendirmeye dair bir ibare de bulunmadığından, bunu gerçekleştirmedikleri takdirde herhangi bir sonuç doğurmamaktadır. Günümüzdeki haliyle kent konseylerinin gerçek yerel demokrasinin tesisinde etkili olabilmesi için yerel yönetimlerin bu konuda bilinçli ve istekli olması gerektiği açıktır. Uygulamalardaki başarı-başarısızlık kentin özgün niteliklerine göre ve uygulayıcıların bu konudaki tutum ve davranışlarına göre şekillenmektedir.
KAYNAKLAR 1. Çukurçayır M.A., Eroğlu H.T. (2009). “Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları:Küresel, Bölgesel ve Yerel Perspektifler içinde, Ed. Kemal Görmez, Mustafa Ökmen, Beta Yayınları, İstanbul, s.245. 2. Keleş, R. (2006). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, s.61. 3. Palabıyık H., Görün M. (2004). “Belediye Meclislerinde Temsil ve Katılım: Çanakkale Belediye Meclisi Örneği”, Yerel Yönetimler Kongresi: Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma Bildiriler Kitabı, Çanakkale, s.261. 4. Coşkun B. (2007). “Kent Yönetimine Katılım ve Kent Konseyleri”, Küresel Esintiler ve Yerel Etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi içinde, Ed. Abdullah Yılmaz, Yavuz Bozkurt, Gazi Kitabevi, Ankara, s.102. 5. Öner Ş. (2001). “Sivil Toplum Kuruluşlarının Yerel Demokrasi ve Katılım Algılamaları”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:2, s.54. 6. Sartori G. (1993). Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, çev. Tuncer Karaosmanoğlu, Mehmet Turhan, Türk Demokrasi Vakfı Yayını, Ankara, s.8. 7. Örücü E. (1993). “Demokrasi, Anlamı, Mantığı ve Onlarsız Olamadıkları”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:67, Sayı:1-2-3, s.5 8. Heywood A. (2003). Siyasi İdeolojiler, çev. Ahmet Kemal Bayram, Adres Yayınları, Ankara, s.52-53. 9. Schmitter P.C.,Karl T.L. (1999). “Demokrasi Nedir…Ne Değildir”, Çev. Levent Gönenç, Sosyal ve Siyasal Teori, Der. Atilla Yayla, Siyasal Kitabevi, Ankara, s.4. 46
10. Popper K.R. (1999). “Açık Toplum ve Düşmanlarına Yeniden Bakış”, çev. İhsan Duran Dağı, Sosyal ve Siyasal Teori, Der. Atilla Yayla, Siyasal Kitabevi, Ankara, s.23. 11. Heywood A., a.g.e., s.53. 12. Yıldırım S. (1993). Yerel Yönetim ve Demokrasi, Başbakanlık Toplu Konurtİdaresi Başkanlığı ve IULA-EMME Ortak Yayını, İstanbul, s.19. 13. Webster’s Third New İnternational Dictionary (1971) Unabridged, G. And C. Merriam Company, Massachusetts, s.600’den aktaran Tunç H. (1999). Anayasa Hukukuna Giriş, Nobel Yayınları, Ankara, s.187-188. 14. Pustu Y. (2005). “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Sayıştay Dergisi, Sayı:57, s.122. 15. Lipson L. (1985). Demokratik Uygarlık, Çev. H.Günalp, TİB Yayınları, Ankara, s.52-56. 16. Mayo H.B. (1964). Demokratik Teoriye Giriş, çev. Emre Kongar, Ankara, s.51-53. 17. Ökmen M., Parlak B. (2008). Kuramdan Uygulamaya Yerel Yönetimler, Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul, s.36. 18. Görmez K. (2005). Küreselleşme ve Yerelleşme, Odak Yayınları, Ankara, s.14. 19. Ökmen M. (2005). “Küresel Sistem, Demokratikleşme-Yerelleşme Dinamikleri ve Yerel Demokrasi”, Küreselleşme ve Yerelleşme, ed. Kemal Görmez, Odak Yayınları, Ankara, 2005, s.54 ve Görmez K., a.g.e., s.14 20. Görmez K. (1997). Yerel Demokrasi ve Türkiye, Vadi Yayınları, Ankara, s.62. 21. Hill M.D.(1974) Democratic Theory and Local Government, London, s.2324, Langrod G. “Loal Government and Democracy”, Public Administration, Vol:31, s.25-34’den aktaran Görmez K.,a.g.e., s.62-63 22. Langrod G. (1953). “Local Goverment&Democracy”, Public Administration, Vol:31, Spring, s.25-26’dan aktaran Yıldız M. (1996). “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5, Sayı:4, s.5-6. 23. Yıldız M., a.g.m., s.6 24. Görmez K., a.g.e., s.62. 25. Yıldırım S., a.g.e., s.31. 26. Yıldız M., a.g.m., s.6. 27. Keleş R. (1992). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, s.47. 28. Çitci O.(1996). “Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5, Sayı:6, s.13-14. 47
29. Yıldırım S., a.g.e., s.90. 30. Ural Ş. (1999). “Demokrasi Kavramı, Toplumsal Değerler ve Birey”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 40, s.452. 31. Dursun D. (2008). “Demokratik Siyasal Kültürün Gelişmesinde Yerel Yönetimler”, Yerel Siyaset, Okutan Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.86. 32. Görmez K.,a.g.e., s.63. 33. Varol M. (1989). Yerel Siyasetin Demokratikleşmesi, Gündoğan Basım, Ankara, s.19. 34. A.g.e., s.67-68. 35. Görmez K., a.g.e., s.69 ve Pustu Y., a.g.m., s.127. 36. Varol M., a.g.e., 14-15 37. Pustu Y., a.g.m., s.127 38. Görmez K., a.g.e., s.70 39. Hill’den aktaran Pustu Y., a.g.e., s.128. 40. Yıldırım S., a.g.e., s.90. 41. Hill, a.g.e., s.234ve s.24’den aktaran Görmez K., a.g.e., s.69-70. 42. Pustu Y., a.g.e., s.128. 43. Çukurçayır M.A. (2008). “Yerel Demokrasi ve Yerel Siyaset”, Yerel Siyaset Sempozyumu, Okutan Yayıncılık, s.22. 44. A.g.e., s.34 45. Moyser P. (1992). Political Participation and Democracy in Britain, Cambridge University Press, Cambridge, s.16’dan aktaran Çitci O.(1996). “Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5, Sayı:6, s.9-10. 46. Çitci O. (1996). “Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5, Sayı:6, s.10. 47. Keleş R., a.g.e., s.45. 48. Palabıyık H., Görün M.(2004). “Belediye Meclislerinde Temsil ve Katılım: Çanakkale Belediye Meclisi Örneği”, Yerel Yönetimler Kongresi:Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma, Çanakkale, s.262. 49. Kalaycıoğlu E. (1998). “Türkiye’de Halkın Siyasal Hayata Katılımı ve Yönetim Mekanizmaları”, Suna Kili’ye Armağan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s.200. 50. Çukurçayır M.A., Yerel Demokrasi ve Yerel Siyaset, s.29. 51. Toprak Z. “Türkiye’de Yerel Yönetimler-Yapılanma, Merkez –Yerel Yönetim İlişkileri”, http://kisi.deu.edu.tr/zerrin.toprak/TURKIYE’DE%20 YEREL%20YONETIMLER%20YAPILANMA.pdf, (erişim tarihi: 22.04.2011) 52. Coşkun B. (2007). “Kent Yönetimine Katılım ve Kent Konseyleri”, Küresel 48
53.
54.
55. 56.
57. 58. 59. 60. 61. 62.
63. 64. 65. 66. 67. 68.
69. 70.
Esintiler ve Yerel Etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi, Ed. Abdullah Yılmaz, Yavuz Bozkurt, Gazi Kitabevi, Ankara, s.102. Yatkın A., Sürekli G. (2009). “Demokratikleşme ve Katılımcı Demokrasi Anlayışı Sürecinde Yerel Yönetimlerin Rolü”, Ulusal Kalkınma ve Yerel Yönetimler, 4. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri 2, TODAİE Yayını, Ankara, s.790. Çukurçayır M.A. (2005). “Siyasal Katılım Olanakları Açısından Yerel Siyaset: Yönetişim ve Yerel Alanda Yararlanılabilecek Diğer Yöntemler”,Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I, Ed. Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik, Nobel Yayın, Ankara, s.221. Çukurçayır M.A., a.g.e., s.221-230 ve Yatkın A. ,Sürekli G., a.g.m., s.790793. Adıgüzel Ş. (2003). “Yerel Düzeyde Yönetime Katılım ve Yerel Yönetim Sürecindeki İşlevleri Açısından Yerel Gündem 21: Malatya Belediyesi Yerel Gündem 21 Örneği”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:12, Sayı: 1, s.50. Palabıyık H., Görün M., a.g.m., s.263. http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=101&t id=259, (Erişim Tarihi:22.04.2011) http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=101&t id=260, (Erişim Tarihi:22.04.2011) Adıgüzel Ş., a.g.e., s.51. Emrealp S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, İstanbul, s.58. Pektaş E.K.,Koçak H. (2007). “Bir Yerel Katılım Aracı Olarak Kent Konseyleri ve Afyonkarahisar Belediyesi Kent Konseyi Örneği”, Küresel Esintiler ve Yerel Etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi, Ed. Abdullah Yılmaz, Yavuz Bozkurt, Gazi Kitabevi, Ankara, s.132-133. İyi Yönetişim El Kitabı, (2008).Yay. Haz. Fikret Toksöz, TESEV Yayınları, İstanbul, s.89. Aydınlı H.İ. (2004). Sosyo-Ekonomik Dönüşüm Sürecinde Belediyeler, Nobel Yayınları, Ankara, s.193. Coşkun B., a.g.e., s.99. Pektaş E.K., Koçak H., a.g.e., s.132. http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5215.html, (Erişim Tarihi:22.04.2011) Öner Ş. (2005). “Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I, Nobel Yayın, Ed. Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik, Ankara, s.83. Emrealp S., a.g.e., s.68. Kent Konseyi Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 08/10/ 2006, Resmi 49
71. 72.
73. 74. 75. 76. 77. 78. 79. 80.
Gazete Sayısı: 26313, http://kentkonseyleri.net/dl/yg21/KKY_ YeniDuzenlemeler.pdf, (Erişim Tarihi: 22.04.2011) Coşkun B., a.g.e., s.109. Kent Konseyi Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 08/10/ 2006, Resmi Gazete Sayısı: 26313, http://kentkonseyleri.net/dl/yg21/KKY_ YeniDuzenlemeler.pdf, (Erişim Tarihi: 22.04.2011) Coşkun B., a.g.e., s.105-107. Emrealp S., a.g.e., s.57 Emrealp S., a.g.e., s.60. Keleş, R. a.g.e, s.61. Palabıyık H., Görün M., a.g.e., s.261. Coşkun B., a.g.e., s.102. Öner Ş., a.g.e.,s.54. Aydınlı H.İ., a.g.e., s.193.
50
YEREL DEMOKRASİ VE KENT KONSEYLERİ: KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ Arş. Gör. Gözde KESTELLİOĞLU
Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, 46100, KAHRAMANMARAŞ gozdekestellioglu@ksu.edu.tr
ÖZET 1992 Birleşmiş Milletler Rio “yeryüzü zirvesi” ile başlayan Gündem 21 başlıklı eylem planında her ülke kendi Yerel Gündem 21’ini oluşturmaya çağrılmıştır. Gündem 21’in 28. Bölümünde yer alan bu çağrının etkileri Türkiye’de ancak 1996 BM İstanbul Habitat II Konferansı’nın etkisiyle, 1997 yılı sonunda başlamıştır. Yerel Gündem 21 uluslararası platformda en etkili eylem planı olarak böylece ortaya çıkmış oldu. Yerel Günden 21’in bir sonraki adımı ise Kent Konseylerinin orta çıkması olmuştur. Çalışmanın giriş bölümünde kısaca kent konseyine ve niteliklerine değinildikten sonra ana bölümlerde bu nitelikle detaylı bir biçimde işlenmektedir. Burada kent konseyi ile gerçekleştirilmesi hedeflenen yönetişim, katılım ve bunların desteklediği demokrasi kavramı yerel düzey de dahil edilerek ele alınmaktadır. Sonrasında Türkiye düzeyine inilerek buradaki gelişimi incelenmekte eksikleri ve olumlu yönleri tartışılmaktadır. Kahramanmaraş Kent Konseyi de bu bağlamda değerlendirilmekte ve yerel demokrasi ile ilişkisi incelenmekte, görüşme yöntemiyle gerçekleştirilen alan araştırması ile tartışılarak durum değerlendirilmesi yapılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yerel Demokrasi, Gündem 21, Kent Konseyi, Yerel Demokrasi 51
1. GİRİŞ Kent konseyi “ortaklık” modelinin uygulanmaya çalışıldığı, katılımcılık, demokrasi, yönetişim özellikleriyle yerel demokrasiyi güçlendirme aracı özelliği göstermektedir. İçinde barındırdığı yönetişim vb. özelliklere sahip mekanizmalar olup; yerel yönetimleri, halkı ve sivil toplum örgütlerini bir araya getirip iletişim haline sevk ederek ortak bir yönetim modelini sağlamıştır. Bu sayede merkezi yönetimin tepeden inme uygulamaları yerelin istekleri doğrultusunda ve yerelin katılımıyla hizmetler gerçekleşecektir. Ancak sorun şudur ki kent konseyi uygulaması ülkemizdeki birçok reform gibi tepeden inme bir yeniliktir. Kendi içinde çeliştiğinin bir göstergesi halkın kent konseylerine katılım göstermemesi öte yandan yerel yönetimlerin de halkın isteklerine kulak vermekten çok onları sadece yönetmeye çabalamasıdır. Öte yandan Yerel Gündem 21 beraberinde şeffaflık, özerklik vb. ilkeler de yerel demokrasiyi desteklemektedir. Buna paralel olarak elbette yerel yönetimlerde ve kent konseylerinde bu ilkeler kendilerini göstermelidir. Ancak bunlar ülkemiz yerel yönetimlerinde halen yeterince gerçekleştirilememiş ilkelerdir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen kent konseylerinin olumlu yöndeki çabalarını göz ardı etmemek gerekir. Aşağıda belirtilen yönetişim, katılım, yönetişim gibi kavramların yerel düzeyde uygulanması için belki de en önemli adımlardan biri kent konseylerinin oluşturulması ve bunu destekleyen çabalardır. Aynı çabayı Kahramanmaraş Kent Konseyi’nde de görmekteyiz. Gerek genel olarak ele alalım gerekse Kahramanmaraş düzeyinde eksikleri olsa da kent konseylerinin devam ettirdiği sürecin yerel demokrasiyi gerçekleştirme yönündeki çabalarla devam ettiğini söyleyebiliriz. 2. KAVRAMLAR VE YEREL YÖNETİMLE İLİŞKİLERİ 2.1 Demokrasi Demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamında idealize edilmiş bir kavramdır. Demokrasi kavramı, Eski Yunanca demokratia kavramından gelmekte ve demos ve kratia ya da cratos kavramlarından türetilmiştir. Demos kavramı, eski Yunancada deme (mahalle) sözcüğünden türetilmiş olup “mahallede yaşayan halk” an52
lamına gelmekteydi. Eski Yunancada kratia ya da cratos sözcüğü ise İngilizcede government sözcüğü ile eş anlamlı olup “yönetim” anlamına gelmektedir. Bu biçimiyle demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelmektedir[1]. Demokrasi kavramı bu yalın haliyle doğrudan demokrasi olarak bildiğimiz şekli ile önceden gerçekleşebilmekteydi. Büyüyen ve gelişen yerleşimler ve değişen düzenler demokrasiyi körelten bir süreç olarak nitelendirilebilir. Bu süreç içerisinde her zaman demokrasi tartışmaları devam etmiştir. Günümüze gelindiğinde demokrasi tartışması artık küreselleşmenin bir parçası haline gelmiştir. Küreselleşme sürecinde önce uluslar üstü platformlar demokratikleşme adına ön plana çıkmışken artık bu uluslar üstü platformlar demokratikleşme için yerel yönetimlere ayrıca önem vermektedir. Yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi ve önderlerin hem danışmaya önem vermesi hem de seçmene karşı hesap verme sorumluluğu duymaları demokrasi kavramının önemli öğeleridir ve yerel düzeyde de bu öneme sahiplerdir. Demokrasi ve yerel yönetimler arasındaki ilişkiyi gruplandıracak olursak: İlk olarak Toulmin Smith’e göre yerel yönetim, demokratik seçim ilkesine tümüyle ters düşen, gücünü yalnız geleneklerden alan kutsal bir kurumdur. Buna göre yerel yönetim demokrasinin düşmanıdır, demokrasi de özerk yerel yönetimi yıkabilecek niteliktedir[2]. İkinci olarak Langrod’a göre, yerel yönetim ile demokrasi arasında bir sebep sonuç ilişkisi yoktur, birinin bulunmadığı bir ortamda diğeri pekâlâ bulunabilir. Langrod yerel yönetimlerle demokrasi arasında ilişki kurulmasını bir yanılgı olarak görüyor ve bu yanılgıyı; batı uygarlığının gelişiminde iki kurumun da eş zamanlı gelişmesine, demokrasinin asıl temeli olan demokratik iklim ile demokratik kurumların birbiri ile karıştırılmasına ve yerel yönetimlerin olası fakat kaçınılmaz olmayan demokratik işleyişinin genel demokrasi olarak anlaşılmasına bağlamaktadır. Langord yerel yönetimleri demokrasi için bir siyasal eğitim ortamı olarak görmenin yanlış olduğunu iddia etmektedir[3]. Öte yandan, üçüncü olarak, yerel yönetimlerin demokrasi ile zorunlu olarak ilişkili bulunduğu görüşü de mevcuttur (John Stuart Mill gibi). Vergi yükümlülerinin yönetimde yeri olmalı ve yönetim de onlara danışmalı ve onları yapılanlar konusunda aydınlatmalıdır. Bu görüş tipi ulusal demokrasinin yerel demokrasiye dayandığını belirtmeye kadar uzanmaktadır[2]. 53
2.2 Yerel Yönetimler ve Yerel Demokrasi Yerel yönetim, yerinden yönetim, ademi merkeziyet ya da diğer bir deyişle desantralizasyon kavramı ile yerel demokrasi iç içe geçmiş kavramlardır. Yerel yönetimlerden bahsederken yerel demokrasiden bahsetmemek ya da tersi bir durum söz konusu değildir. Dolayısı ile bu iki kavramı aynı başlık altında incelemek doğru olacaktır. Yerel yönetim üzerine çeşitli ve aynı doğrultuda tanımlara rastlamak mümkündür. Buna göre yerel yönetimleri “yerel bir topluluktaki bireylerin ortak gereksinimlerini karşılayan, kamu mal ve hizmetlerini sağlayan, yerel halkın kendi seçtiği organlarca yönetilen kurumlar” şeklinde tanımlamak mümkündür[4]. Ya da “var olan bir ulusal alt bölgeyi bir ölçüde kontrol eden ve bu bölgede yaşayan insanları temsil eden kimseler tarafından yönetilen bir politik oluşum” olarak tanımlanabilir[5]. Uluslararası sosyal bilimler ansiklopedisinde “Bir devletin ya da bölgesel yönetimin alt birimi olan ve göreceli olarak küçük bir alanda, sınırlı sayıdaki kamusal politikaların belirlenmesi ve uygulanması ile görevli bir kamu kuruluşu” olarak tanımlanan bu idareleri belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, karar organları yerel halkça seçilen, yasalarla belirlenmiş görev ve yetkilere sahip, özel geliri, bütçesi ve personeli olan kamu tüzel kişileri olarak da tanımlayabiliriz[4]. Bunlarla beraber anayasamızın 127. Maddesinin ilk fıkrasını göz önünde bulundurarak mahalli idareleri (yerel yönetimler) gözler şu şekilde tanımlamaktadır : “İl, belediye veya köy gibi belli yerlerde oturanların, mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, merkezi idarenin dışında, devletten ayrı tüzel kişilikleri bulunan, belli bir özerkliğe sahip olan, karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir[6].” Yerel yönetimler, korunmaya ve geliştirilmeye muhtaç kurumlardır. Yerel yönetimlerin önemi şöyle özetlenebilir: i) Yerel yönetimler, yerel hizmetlerin yürütülmesinde verimli bir metod olarak görülür. Çünkü yerel yönetim organlarının üye ve yöneticileri, o yöre halkının içinden seçilmektedir. Dolayısıyla, bu kişiler bulundukları yörenin sorunlarını daha iyi değerlendirebilecek ve gerekli çözümleri üretebilecek imkana sahiptirler. ii) Merkezi yönetim, yerel yönetimlerin varlığından dolayı kazançlıdır. Çünkü, yerel yönetimler yerel nitelikteki görevleri merkezi yönetimden devralmakla onun yükünü hafifletmiş olmaktadırlar. iii) Yerel yönetimler, özerk yapıları sebe54
biyle müteşebbis birimlerdir. Sahip oldukları teşebbüs gücünü kullanarak yeni hizmet yöntemleri geliştirebilirler. Her bir yerel yönetim kuruluşu aynı zamanda farklı müteşebbis güç demektir. iv) Yerel yönetimler, hemşehrilik duygularının ve demokratik değerlerin gelişmesinde etkili kuruluşlardır. Geniş anlamdaki “siyasi eğitim” önce yerel düzeyde başlamaktadır. Politikacıların büyük bir kısmı, önce yerel yönetim organlarında görev alarak kendilerini genel politikaya hazırlamaktadırlar. Bu sebeple, yerel yönetimler politikanın “mektebi” olarak kabul edilmektedir. v) Yerel yönetimler, güçlü merkezi hükümete karşı bir fren ve denge unsuru olabilirler. Bu yönetimler, aşırı ölçüde merkezileşmiş bir devletin tehlikesini azaltmada önemli bir rol oynayabilirler. Demokrasilerde yerel muhalefeti, yerel yönetimler meydana getirir[7]. Yerel yönetim kurumunun temelinde yerel demokrasinin değerleri vardır. Bu değerler, yerel toplulukların kendilerini en çok ve yakından ilgilendiren konularda kendi kendilerini serbestçe ve demokratik yol ve usullerle yönetmelerini öngörmektedir[8]. Demokrasi gibi yerel demokrasiye de yeterli ve tek bir açıklama getirmek mümkün değildir. Bu nedenle kapsamı ve değerlerinden bahsetmek daha yerinde olacaktır: Yerel demokrasi idealinin gerçekleşmesi için bazı şartların varlığı zorunludur. Birincisi, yerel yönetimlerde seçilmiş temsilciler karar vermede etkili olmalıdırlar. İkincisi, bu temsilciler, bir taraftan meclis üyeleri, diğer taraftan seçmenler ve baskı grupları arasında iletişim ve rekabet esasına dayanan seçimler yoluyla seçmenlere karşı tam sorumlu ve kamuoyuna karşı duyarlı olmalıdır. Üçüncüsü, yerel yönetim faaliyetleri hakkında halk bilgi sahibi olmalı ve toplumu ilgilendiren işlere oldukça yüksek oranda katılım gerçekleşmelidir[8]. Bununla birlikte seçilmiş temsilcilerin yetkisi olduğu kadar yerel halkın isteklerini gerçekleştirebilecek kaynakları da olmalıdır. Yönetim yerel halka karşı açıklık ilkesine uymalıdır[3]. 2.3 Katılım, Yerel Halkın Katılımı ve Yönetişim Yönetişim, katılım, yerel halkın katılımı, küreselleşme sürecinde demokrasi ve yerel demokrasiyi içinde barındırması istenen yerel yönetimler gelişirken; demokrasinin, yerel bağlamda da yerel demokrasinin gerçekleşmesi adına gündeme gelen kavramlardır. Yönetişim aslında zaten içinde katılım unsurunu da bulundurmaktadır. Geçmişteki sadece üst makamların astlarını yönlendirmesi 55
mevcut her şeyi planlaması ve hiyerarşik bir biçimde astlarının bu kararları uygulamasını istemesi biçimindeki yönetim anlayışı artık değişmiştir. Günümüzde diğer unsurların da yönetimde söz sahibi olma durumu mevzu bahistir. Yönetişim kavramı, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını içine alan kompleks bir sistem ve bunların kendi aralarındaki ilişkiler ağı ve karşılıklı etkileşimlerini ifade eder. Merkezi yönetim ve yerel yönetim kuruluşlarından başka, sivil toplum örgütleri, özel girişimciler ve kar amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan geniş bir aktörler yelpazesinin varlığı ve bunların yönetim sistemine dahil edilmesi söz konusu olmaktadır.Yönetişim toplumu yönlendirmek ve yönetmek konusunda sorumluluk dengesinin devletten sivil topluma doğru kaymakta olduğunu göstermektedir[9]. Buradan da anlaşılacağı üzere yönetişimin ana unsuru katılım kavramıdır.Diğer ögelerin katılımı söz konusu olmadan yönetişimden söz edilemez.Dolayısıyla katılımın ya da katılımcılığın ne olduğunu belirtmek gerekirse: Katılımcılık, vatandaşların siyasi karar mekanizmasına ve yönetim sürecine temsil yolu ile ya da doğrudan dâhil olmaları anlamına gelmektedir. Katılımcılık kavramı, günümüzde vatandaş hakları, demokratik yönetişim, yolsuzlukla mücadele ve yoksulluğun azaltılması ile birlikte kullanılmaktadır. Katılım kavramı pozitif ya da negatif olarak kullanılabilir. Pozitif katılım kapsamına oy kullanmak, negatif katılım kapsamına grev gibi faaliyetler örnek verilebilir[10]. Yönetişim ve katılımın birbirinden ayrılamayacağını yukarıda belirtmiştik dolayısı ile yönetişim kapsamındaki katılımın özellikleri bilgi aktarma (devletin bilgisini vatandaşın hizmetine sunması), danışma (devletin kontrolünde süreci kontrol ederken vatandaşın bilgisine başvurması, görüşünü alması) ve aktif katılım (vatandaşın aktif olarak politika oluşturma sürecine katılması)olarak sıralanabilir. Katılımcılığın gerçekleşmesi için devlet şeffaf ve açık, karşılıklı bilgi akımı sürekli ve tutarlı olmalı, vatandaşın katılım mekanizmaları konusunda bilgi edinebileceği etkin yolların varlığı söz konusu olmalıdır[10]. Katılımın hem siyasal hem de yönetimsel boyutu vardır. Siyasal boyutu yönüyle katılım, özel şahısların ve onların oluşturduğu birimlerin, örgütlerin kendini yöneten kadroların seçim ve eylemlerini belirlemek ve etkilemek için giriştikleri çabalar olarak tanımlanabilir. Yönetim boyutu açısından bu olgu, siyasal ve yönetsel kadroların belirlenmesinden çok onların almış olduğu kararlara, yapmış oldukları 56
işlemlere yurttaşların ve sivil toplum kurumlarının katılımı olarak tanımlanmıştır[11]. Yönetişim ve katılımın yerel düzeyde gerçekleştirilmesi ise demokrasinin yerel düzeyde gerçekleştirilmesi tartışmalarıyla paralel olarak gündeme gelmiştir. Çünkü küreselleşme kapsamında demokrasi, katılım ve yönetişim birbirlerini tamamlayan ögelerdir. Her birinin küresel düzeyde gerçekleşmesi için varlıklarının sağlam bir biçimde yerel düzeyde de gerçekleşmesi gerekmektedir. Katılım olgusu, halkın yönetim ve karar alma sürecine katılımıyla sınırlı değildir. Demokratik mekanizmaların geliştirilmesi, halkın denetim işlevinde de rol oynamasını gerektirir. Bu bağlamda, yerel yönetimde, bir yandan halkın yerel yönetimi etkin olarak denetlemesine olanak sağlayan mekanizmalar yaratılırken, bir yandan da yerel yöneticilerin halka hesap vermesini dikkate alan mekanizmaların geliştirilmesi, birçok merkezi ve yerel yönetimin gündemine girmiş bulunmaktadır[11]. İşte bu noktada da yerel siyasete katılım türleri olarak, kent konseyleri başta olmak üzere, halk oylaması, halk toplantıları, geri çağırma, yurttaş kurulları, iletişim demokrasisi (internet), kamuoyu yoklaması, yuvarlak masa toplantıları, gelecek atölyeleri, belediye meclisi toplantılarına katılma, danışma kurulları, telefon, dilekçe, çeşitli forumlar, sivil toplum kuruluşları, planlama çemberleri, yerel gündem 21in amacını gerçekleştirmede kullanılacak katılım yolları olarak sayılabilir[11]. 3. GÜNDEM 21 VE YEREL GÜNDEM 21 3.1 Tarihi Sanayi devrimiyle dünyanın kirletilmesi ve doğal kaynakların tüketilmesi hızlanmıştır.1970’lerde bunun fark edilmesiyle şu konferanslar sırayla gerçekleştirilmiştir: ilki 1972 Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansıdır (Stockholm) ve Gündem 21’e atılan ilk uluslar arası adımdır. Daha sonra 1983 yılında BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu kurulmuş, 1987’de Brudlant (Ortak Geleceğimiz) Raporu Yayınlanmıştır.1989 yılında kararlaştırılan Çevre ve Kalkınma Konferansı 1972 yılında düzenlenen konferanstan 20 yıl sonra düzenlenen “Rio çevre ve kalkınma konferansı” olmuştur[12]. Konferans öncesinde Gündem’21 in içeriği oluşturulmuştur. Rio 57
Konferansı’nda Gündem 21 başlıklı küresel eylem planı olarak kabul edilmiştir. Plana göre sürdürülebilir kalkınma ilkesi ancak yerinden çözümlerle gerçekleştirilebilir. 3.2 Gündem 21 Gündem 21; yeni yüzyılın gündemini oluşturmayı amaçlamakta, içerdiği 40 bölüm ile, bu yüzyılda çevre ve kalkınma sorunlarıyla başa çıkılmasına ve sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik eylem planlarını tanımlamaktadır. Gündem 21, amacın vazgeçilmez bir yöntemi olarak, “küresel ortaklık” kavramını gündeme getirmektedir. Bu kavramla birlikte, tüm dünyada geleneksel yönetim anlayışı, yerini, yönetişim yaklaşımına bırakmaya başlamıştır. Bu yeni yaklaşım kapsamında, yerel yönetimler, STK’ları, diğer yerel aktörler, merkezi yönetimlerle uluslararası topluluğun ortakları olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. Rio Konferansı’nı takip eden tüm zirveler, söz konusu küresel ortaklık kavram ve ilkelerini pekiştirici bir işlev görmüştür[11]. Gündem 21’de özellikle yerel yönetimlerde tüm bu çıktıları birleştirecek yeni bir örgütlenme modeli öngörülmüştür. YG21 oluşumları hem küreselleşme sürecinin hem de sürecin yarattığı yeni kavram ve kurumların bir yansıması olarak işlemeye başlamıştır. 3.3 Yerel Gündem 21 “Gündem 21’in desteklenmesinde Yerel Yönetimlerin Girişimleri” başlıklı 28. maddede sıralananlar, kent yönetimlerinde sürdürülebilirlik ilkelerinin kabulünün ve bugün “Yerel Gündem 21” olarak anılan sürecin çıkış noktasını oluşturmaktadır. 1992 Yerel Yönetimler Curitiba Zirvesi’nde alınan kararların ve belirlenen ortak hedeflerin, Rio Zirvesi’nde tartışılması sonucunda Gündem 21’e yansıtılması, sürdürülebilir kent yönetimleri düşüncesinin somutlaşmasında etkili olmuştur. Yerel yönetimlerin, kendi ülke ve beldelerinde katılımcı bir süreci başlatmaları ve kendi kentlerine özgü YG21 projeleri oluşturmaları konusunda görüş birliğine varılmış; yerel yönetimlerin hedeflerini gerçekleştirecek faaliyetler sırasında hemşehrilerle, yerel kuruluşlar ve özel sektör kuruluşlarıyla diyalog halinde olmaları gerektiği vurgulanmıştır[13]. Yerel Gündem 21 sürecinin öncelikle yerel sürdürülebilir kal58
kınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli, stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması üzerindeki vurgusu, çeşitli katılımcı mekanizmaları içeren ve yerel ortaklıklara dayalı “yönetişim” (governance) anlayışının yaşama geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma kavramının demokrasi, insan hakları, katılımcılık, şeffaflık, etkinlik, hesap verme ve yerel yönetişimin diğer vazgeçilmez kavramlarıyla birlikte anlam kazanmasından hareketle, Yerel Gündem 21’in şemsiyesi altındaki yerel eylem planlaması sürecinin aynı zamanda “yerel demokrasinin geliştirilmesi projesi” olduğu açıkça görülmektedir[14]. 3.4 Türkiye’de Yerel Gündem 21 Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda, UNDP’nin desteğiyle, IULA-EMME – Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın koordinatörlüğünde yürütülen “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi” Projesi ile başlamıştır. T.C. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla başlatılan proje, iki yıllık bir uygulama dönemi sonrasında, Aralık 1999’da tamamlanmıştır. Bu projenin başarısı üzerine UNDP, ikinci aşamaya da destek vermeyi kabul etmiş, T.C. Bakanlar Kurulu’nun da bunu benimsemesinin ardından, “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak 2000’de başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel yönetimlerin sayısının 50’yi aşması sonrasında, Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje” çerçevesinden çıkarılarak, uzun erimli bir “Program”a dönüştürülmüştür[15]. Yönetişim ilkelerinin, halka en yakın yönetim birimleri olarak kabul edilen yerel yönetimlerde uygulanabilirliği, YG21 projeleri ile somutlaşmaya başlamıştır. 2002 yılı “Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal Raporu”nda, yerel yönetimler için iyi yönetişimin “belediyelerin kapsadıkları alanda yaşayanlarla birlikte, ortaklaşa olarak yer alacakları süreçle karar alma, uygulama ve denetleme uygulamaları yürütmeleriyle” gerçekleşebileceği vurgulanmıştır. 2002 yılında iktidara gelen AKP hükümeti ile de bu çerçevede reform tasarıları yasalaştırılmaya başlamıştır. Bu süreçte yenilenen İl Özel İdaresi, Belediye ve Büyükşehir Belediyesi kanunları ile yerel yönetimlerin merkezi yönetimin yetkilerinin bir kısmını üstleneceği şekilde yeniden düzenlenmiştir[14]. 59
Kent Konseyleri’nin bu şekilde yasal dayanaklarına kavuşmasının ardından, Birleşmiş Milletler tarafından Haziran 2007’de Viyana’da (Avusturya) düzenlenen “7. Küresel Forum” sırasında Türkiye YG-21 Programı kapsamındaki Kent Konseyi uygulamaları, UNDESA (Birleşmiş Milletler Kamu Yönetimi ve Kalkınma Yönetimi Bölümü) tarafından, “demokratik yönetişim” alanında, dünyadaki en başarılı uygulamalardan biri olarak tanıtılmıştır.[16] 4. BELEDİYELERDE YÖNETİME KATILIM VE KENT KONSEYLERİ 1982 Anayasası’nın 127. maddesi belediyeyi şu şekilde tanımlamaktadır; … belediye… halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, yine kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisidir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 3. maddesinde belediye şu şekilde tanımlanmıştır: “Belediye; belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir[7].” 5393 sayılı Belediye Kanunu, yönetişim yaklaşımı doğrultusunda sivil toplum örgütlerinin, meslek teşekküllerinin ve diğer aktörlerin karar ve uygulamalarda yer alabilmesi amacıyla “Kent Konseyleri” uygulamasını getirmiştir. 5393 sayılı kanunun76. maddesi: “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Kent konseyinin çalışma usûl ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle 60
belirlenir”[17] ifadesi yer almaktadır. Buna göre İç İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik 08.10.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş, 2009’da ise değişikler yapılmıştır. Yönetmeliğin 6. Maddesinin birinci bendinde “Kent Konseylerinin görevleri: a) Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak, b) (Değişik bend: 06/06/2009 - 27250 S.R.G Yön./2. mad.) Sürdürülebilir gelişmenin sağlanması ve bu konuda ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik planların hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak, c) Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturmasına katkıda bulunmak, ç) Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek, d) Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek, e) Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak, f) Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek, g) Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, ğ) Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak, h) Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak, ı) Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamaktır.[18]” şeklinde ifade edilmiştir. Kent Konseyleri aslında ülkemizde yasal zorunluluk açısından yeni ise de uygulamada yeni değildir. Daha önce Yerel Gündem 21 61
ismi altında veya bu isim altında olmasa da kent meclisi veya benzeri yapılanmalar yolu ile ama ihtiyari olarak uygulanmakta idi. Şimdi bu uygulama zorunlu tutulmaktadır[19]. Belediye, büyük kent ve ilçe belde belediyesi komisyonları, Gündem 21 Kent Konseyinde (kamu, özel, sivil toplum kuruluşları ve örgütlenmemiş hemşehrilerin katılımlarıyla oluşur) oluşan fikirleri meclislere iletmek, meclislerden Gündem 21’e görüş getirmek ana amacına dayandırılmıştır. Yeni bir yapılanma içindeki meclis Gündem 21 komisyonları ve Gündem 21 faaliyetlerinin birlikteliği gerekir. Büyük kentlerde, büyük kent belediyesinde oluşturulan Gündem 21 ile Kent Konseyinde görüşlerin ve projelerin meclis gündemine alınması sürecinin geliştirilmesi de eş güdüm açısından gerekli görülmektedir[20]. Kent konseyi olarak tanımlanan ve hemşerilerin ve ilgi gruplarının birlikteliğinin ve uzlaşma ortamının sağlandığı kent konseylerinde,”... kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışma”nın kuramsal yapısı oluşturmuştur. Katılımcılar ise; Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar, noterler, varsa üniversiteler, ilgili sivil toplum örgütleri, siyasî partiler, kamu kurum ve kuruluşları ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımı olarak belirtilmiştir. Ayrıca önemli bir normatif adım olarak, Kent Konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilecektir. Ancak Türkiye ölçeğinde genelde, ne kent konseyi (yerel gündem 21 programlarının uygulandığı yerleşim birimleri hariç) ne de ihtisas komisyonları çalışmalarında yasayla hazırlanan ortamların kullanılabildiği, beklenen farkındalık ortaya çıkabilmiş değildir[20]. 4.1 Kent Konseyleri ve Demokrasi Yerel Gündem 21 programının Türkiye’de hukuki statüsünü kazanması 2004 tarihli belediye kanunları değişikliği ile kent konseyleri adıyla önemli bir yerelleşme adımıyla gerçekleşmiştir. 08.10.2006 tarihli kent konseyi yönetmeliği ile kanun uygulamasının ilki ve 06.06.2009 tarihli kent konseyi yönetmeliği değişikliği ile ikincisi 62
yürürlüğe girmiştir. YG21 uygulamasının Kent Konseyine geçiş aşamasında bu yapının biraz merkezileşmesi söz konu olmuştur. İç İşleri Bakanlığı’nda gerçekleşen konuyla ilgili ilk yönetmelikle merkezileşen kent konseyleri ikinci yönetmelikle yerelleştirilmeye çalışılmıştır. Kent konseyi sadece YG21 de yerel demokrasi işlevi için değil uzun vadede kentte uzun soluklu değişimi sağlamak için oluşturulmuştur. YG21 sürecinin temel amaçlarından birisi olan, yerel demokrasinin yaşama geçirilmesini gerçekleştirmek için Yerel Gündem 21 ile ilgili çalışmalar tüm kentlilere açıktır. Kent Konseyleri de bu amacı gerçekleştirmede bir araçtır ve kentte bulunan tüm kamu kurum ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte toplantılar, bütün vatandaşlara açık olarak yapılmaktadır. Yönetişim, saydamlık, hesap verilebilirlik, katılım, çalışma uyumu, yerindelik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışıdır. Türkiye’de yönetişim merkeziyetçidir, kent konseyleri yerel katılımla yerel yönetişim sağlamaya çalışmaktadır ve “ortaklık modeli” ile yerelde bunları yaygınlaştırarak hemşehrilik bilincinin gelişmesini ve çok ortaklı yönetim modelinin benimsenmesini sağlamaktadır. Kent Konseylerinin işlevleri, bir yandan ilgili kentin “sürdürülebilir kalkınma” önceliklerinin ve hedeflerinin saptanması, ortak bir kent vizyonu oluşturulması, temel stratejilerin ve eylem alanlarının belirlenmesi gibi üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanması gereken konuları, diğer yanda da uygulamaya dönük olarak almış olduğu tavsiye niteliğindeki kararların, başta belediye olmak üzere, ilgili kuruluşlarca benimsenmesi yönünde çaba gösterilmesi, yerel eylem planlaması sürecinin yürütülmesi, benimsediği eylem planlarıyla tutarlılığını sağlamak amacıyla yerel politikaların, kararların ve eylemlerin izlenmesi gibi, sorumlulukların ortaklar arasında dengeli bir şekilde paylaşılmasını gerektiren konuları kapsamaktadır.Kent konseyi yönetmeliğinin birinci bölümündeki tanımlara bakacak olursak: “ a) Belediye: Kent konseyi oluşumuna yardım ve destek sağlayan belediyeyi, b) Kent konseyi: Merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kal63
kınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını, c) Meclisler ve çalışma gurupları: Kadın ve gençlik meclisleri başta olmak üzere kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasında oluşmuş ortak yapıları, ç) Yerel gündem 21 programı: Birleşmiş Milletler Rio Yeryüzü Zirvesinde 1992 yılında kabul edilen ve 21 inci yüzyılın gündemini belirleyen Gündem 21 başlıklı Eylem Planının 28 inci bölümü uyarınca, yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer ortakların, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini belirleyerek, kentleri için Yerel Gündem 21 olarak adlandırılan 1997 yılından itibaren uygulanan Türkiye Yerel Gündem 21 Programını, d) Yönetişim: Saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu, yerindelik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışını, e) YG21: Yerel Gündem 21’i, ifade eder[17].” şeklinde belirtilmektedir. Yönetmeliğin ikinci bölümünde konseyin kuruluşu, görevleri ve çalışma ilkeleriyle ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre Konsey, yerel yönetim seçimlerinden üç ay sonra belediye örgütü olan yerlerde kurulur ve katılım odaklı, kent haklarını koruyan, sürdürülebilirlik amaçlarına uygun planlar ve programlar yapar ve sivil toplumun güçlenmesine katkı yapar. Çalışma ilkelerinde ise, özellikle Birleşmiş Milletlerin farklı düzenlemelerine uygun vurgulamalar yapılmıştır: örneğin, yerel gündem 21 etkinlikleri, hemşehrilik bilinci, katılımcılık ve akla uygunluk gibi ilkeler benimsenmiştir. Yönetmeliğin Üçüncü Bölümü’nde konseyin kuruluşu, organları, genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları düzenlenmiştir. Konsey, merkezi yönetim temsilcileri, milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşları temsilcileri, belediye meclisi temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşmaktadır. Konsey kararlarının bağlayıcılığı ise yalnızca belediye meclisinin “değerlendirmesi” olarak belirlenmektedir. Bu kararların kamuoyuna duyurulacağı da belirtilmektedir. Dola64
yısıyla, konsey kararları danışma niteliği ile sınırlı kalmaktadır[21]. Katılım, demokratikleşme ve yönetişimin ortak amaçlarını gerçekleştirmek için kent konseylerinin mevcudiyeti gereklidir. Bu ortak amaçları; iyi bir yönetim sisteminin kurulması için çıkar çatışmalarını ortadan kaldırmak; kamuoyunun yabancılaşmasını engellemek için siyasal sistemin alacağı kararları kamuoyuyla birlikte almak; birey düzeyinde eşitlik, yönetimi denetleme, bireysel hakların korunması; devlet düzeyinde, bütünleşme, meşruluk, doğru karar alma, etkinliktir. Bu ortak amaçlardan yola çıkarak: Bireydeki demokrasi duygusu gelişecektir. Topluluk oluşturarak bu topluluk üyeleri arasında sevgi, anlayış, hoşgörü ve eşitlik duygusunu geliştirecek ve ortak değerlerin oluşmasını sağlayacaktır. Kurumların demokrasinin gerçek ve etkin araçları olmalarını, kurumlarda vatandaşın istek ve tercihlerine yanıt verme anlayışının gelişmesini sağlayacaktır. İnsan yaşamıyla ilgili değerlerin gün yüzüne çıkması ve eşitlenmesini sağlayacaktır. Yönetmelikte belirtilen “Kent konseyinin oluşumuna yardım ve destek sağlayan belediye..” bu görevini uygun biçimde gerçekleştirmeli; oluşturulan kent konseyi yine yönetmelikte ifade edilen “… merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları…” tanımının içeriğini ve içeriğindeki yönetişim vb. kavramları –ki gerek yönetmelik gerek çalışma boyunca açıklanmıştır- doğru bir şekilde ortaya koyabilmelidir. Ancak bu çerçevede Gündem 21’de yerel gündem 21’e ve oradan da kent konseylerine bölüştürülen yerel demokrasiyi sağlama görevi tam olarak gerçekleştirilebilecektir. 5. KAHRAMANMARAŞ KENT KONSEYİ VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ Kahramanmaraş Kent Konseyi İç tüzüğü, kent konseyine ilişkin temel bir düzenlemenin gerçekleştirilmesi için Kahramanmaraş Kent Konseyi tarafından hazırlanmış ve 04.12.2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yine bu tarih konseyin resmi kuruluş tarihidir. Yönergenin 65
birinci bölümündeki ‘amaç’ başlıklı 1. Maddesine göre: “Bu Yönerge; Kahramanmaraş kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışmak ve sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kent yaratma amacı ile Kahramanmaraş kenti sorunlarını ele almak, yerel yönetimlere ve karar alma süreçlerine halkın katılımını sağlamak, kentin kalkınma/gelişim ve eylem planlarını hazırlamak, bu planların hayata geçirilmesini sağlamak, yerel demokrasinin gelişim ve yerleşimine katkıda bulunmak üzere hazırlanmıştır[18].” Bu yönergenin hazırlanış amacına baktığımızda, İçişleri Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu Kent Konseyi Yönetmeliğinin hazırlanış amacına uygun olduğu gözlemlenmektedir. 20.01.2010 tarihinde Kahramanmaraş Kent Konseyi Tüzüğü’nün bazı maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Bundan yola çıkılarak tüzüğün “amaç” başlıklı maddesinin “... sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kent yaratma amacı ile Kahramanmaraş kenti sorunlarını ele almak...” olarak ifade edilen bu cümlesi “...sürdürülebilir kalkınmayı ve sağlanmış yaşam seviyesi yüksek bir kent yaratma amacı ile Kahramanmaraş kenti sorunlarını ele almak...” olarak değiştirilmiştir. Bu bize Kahramanmaraş Kent Konseyinin belki en önemli amacının “kentte yüksek bir yaşam seviyesi sağlamak” olduğunu göstermektedir. Kahramanmaraş kent konseyinde üyelik dağılımı yönergenin 8. maddesinde Kent konseyi ile ilgili Bakanlık yönergesi ile paralel düzenlenmiştir. 20.01.2010 talihinde yönergede yapılan değişiklik ile bu fıkranın devamı olacak şekilde “Genel Kurul Haziran listesi 15 gün önceden ilan edilir. 7 günlük itiraz süresinde yazılı dilekçe ile itiraz edilir.” eklenmiştir. Yönergede Çalışma Gurupları’nın oluşumu, görev alanları ve ilkeleri de yer almaktadır. Buna göre: “Kent konseyinde çalışma gurupları, kurum, kuruluş, temsilcileri ile kent içinde yaşayan her kesimden kişinin bireysel katılımını da ön gören bir yapıdır. Çalışma guruplarına katılım ve üyelikte gönüllülük esastır. İsteyen herkes katılabilir. Belirli bir kural ya da sınırlama yoktur. Tek koşul, üyeler en fazla iki guruba üye sıfatı ile katılabilirler.” Diyebiliriz ki Kahramanmaraş Kent Konseyi İçişleri Bakanlığı’nın yönetmeliğinin paralelinde bir iç tüzük ortaya 66
koymaya gayret etmiştir. Peki Kahramanmaraş Kent Konseyi yukarıda bahsedilen kavramların ne kadarını yansıtıyor? Şu anki durumu ne? Belediye ve vatandaş ilişkisi nasıl? Kahramanmaraş Kent Konseyi ile belediye arasındaki ilişkinin demokratikliğini, belediyeye bağımlılık açısından durumu hakkındaki yorumunu istediğimizde kent konseyi yürütme kurulu üyesi ve başkanı Sayın Zeynep Arıkan’ın yanıtı şu yönde oluyor: “Genel olarak kent konseyleri ile belediye arasındaki ilişki ya direkt yönetim vb açılardan tamamen bağımlı ya tamamen bağımsız ve birbirini tanımayan organlar halinde ya da bizim gibi hem birbirine destek hem de bağımsız hallerde biçimleri olduğunu görüyoruz. Bunun bizim özelliğimiz olduğunu düşünüyorum [22].” Arıkan’a göre “Kahramanmaraş Kent Konseyi kuruluş açısından birçok kent konseyine göre daha demokratik bir şekilde kurulmuştur. Diğer kent konseylerinde belediye başkanı istediği kişileri seçebiliyor. Mesela ben de dışarıdan öyle görünsem de aslında yüz küsur kişinin oyu ile seçildim. Kuruluşumuz seçimle olduğu için kimse kendini bağımlı ya da güdümlü hissetmiyor.” Bununla birlikte birçok kent konseyinin ortak sorunu olan belediye başkanına ya da meclise bağımlılık durumunun Kahramanmaraş Kent Konseyi ile belediye arasındaki iyi niyet sebebiyle olmadığını da “Belediye başkanımız da kent konseyine çok müdahale etmez ve yardımcı olur.” sözlerinden anlamaktayız ve “Kent konseyi üyelerimiz farklı alanlardan farklı düşüncelerden, farklı siyasi görüşlere sahipler. Mesela bir AKP belediyesi ya da bir CHP belediyesinin o zihniyette kent konseyi olur düşüncesi burada geçerli değil. Başkana muhalif üyelerimiz de mevcut. Bizde başkanımız böyle şeylere hiç karışmadı, inisiyatif kullanmadı.” sözlerinden Kahramanmaraş Belediyesi’nin, başkanı ile kent konseyine de yaklaşım niteliğini görmekteyiz. Bununla birlikte Arıkan’ın yukarıdaki sözlerinden kent konseyinin yapısının da yönetmelikte belirtilen ve hedeflenen tüm kenti temsil edebilecek nitelikte üyelerden oluştuğunu görmekteyiz. Yine yürütme kurulu üyelerinden ve Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim üyelerinden Sayın Doç. Dr. Mustafa Taşlıyan ise “Belediye başkanının kendi danışmanlarında biri zaten şu an kent konseyinin başkanı bunun da sayesinde her ikisinin de –belediye ve kent konseyi- birbirine çok yakın çalışmaları sonucunda Kahramanmaraş kenti için çok etkili çalışmalar yaptığını söyleyebilirim.” 67
ve “Kahramanmaraş özelinde yürütme kurulu olarak çok demokratik bir seçim oldu. Bütün doğal üyelere (STK vb.) özel davetiye gitti. Kent konseyi genel kurulunda isteyenler aday oldu ve en çok oy alan 13-15 kişi yürütme kuluna seçildi. Bu anlamda çok doğru bir başlangıç oldu. Bütün kesimlerden farklı görüş, inanış ve yapıdaki insanlar şu anda yürütme kurulunda.” şeklinde paralel olan düşüncelerini dile getirdi[22-23]. Çalışma boyunca yerel demokrasinin var olması için yerel katılımcılığın da olması gerektiği belirtildi. Bu katılımcılık hem temsilciler hem de halk düzeyinde gerçekleşmelidir. Kahramanmaraş Kent Konseyi Yürütme Kurulunun farklı niteliklere sahip üyelerden oluşmasının yanı sıra aktif bir şekilde katılımın da olduğunu Arıkan’ın “Altı ayda bir gerçekleşen genel kurullarımız çok katılımcı ve aktif geçer. Vali, oda başkanları, muhtarlar vb hiç kimse çekinmeden istediği her şeyi söylüyor. Diğer kent konseylerinde vali, rektör veya belediye başkanını bulmak zordur. Biz sivil toplum örgütlerine bunu sağlamış oluyoruz. Tabiri caizse herkes eteğindeki taşları döküyor.” İfadesinden ve Taşlıyan’ın “İki üç haftada bir toplantılar gerçekleştiriyoruz. Ve buraya gelen insan bu işi gönüllü olarak yapıyor.” ifadelerinden anlaşılmakla birlikte öte yandan şu noktaya değiniyor “…fakat bunlar sadece temsilciler. Yönetişimin gerektirdiği halkın katılımını tam olarak sağlayamadık. Bunun tam olarak gerçekleştirildiğini de Türkiye’nin hiçbir yeri için duymadım. Henüz bu olgunluğa ulaşamadık ama birkaç seçim sonrasında kent konseylerinin çok etkili ve söz sahibi kuruluşlar olacaklarına inanıyorum.” Arıkan da “Halk aslında katılımcı olmak istiyor ama aklındaki fikir veya projenin hemen hayata geçmesini istiyor. Hemen olmayınca ‘Kent Konseyine gittim. Bir şey olmadı’ diyor.” sözleri ile halkı temsil edenlerin yanı sıra halkın katılımının etkilerini ve gerekliliğini vurgulamış oluyor. Taşlıyan “… yürütme kurulunun arkasındaki güç öyle bir güç olmalı ki yarın bir olayla veya gelişmeyle ilgili bir tepki verildiğinde bu tepkinin sonucu on binlerle yüz binlerle ölçülmeli” sözleriyle de desteklemiş oluyor[22-23]. Yerel yönetimler, kent konseyindeki temsilciler ve elbette halkın katılımının yanı sıra aslında tüm bu grupların yerel demokrasiyi gerçekleştirmesi için önemli olan nokta elbette kent konseyinin gerçekte neyi ifade ettiğini doğru bir biçimde anlatabilmek ve anlayabilmek. Halkın kendi bilgi alma çabasının yanında bu görev yerel basına 68
da düşüyor. Kahramanmaraş’taki mevcut bilgi eksikliğini Taşlıyan şu şekilde belirtiyor “İşin kendisi Türkiye’de çok yeni olduğu için yanlış algılandı. İlk zamanlarımızda buradaki basın mensupları veya medya mensupları kent konseyini belediyenin bir alt birimi zannettiler; hatta bunun ötesine geçip belediyenin üstünde bir birim olarak gören de oldu ya da yürütme kurulundakileri kent konseyinin bir parası var da bunlar harcamaya yetkili gibi görüldü. Böyle bir şey olmaz olamaz çünkü yönetmelik bunu içermiyor.” Arıkan da “Halka proje vb bilgilerin aktarımını yerel kanal ya da basınla, toplantılarda anlatıyoruz. Her türlü fırsatı kullanıyoruz. İlgi duyanlar zaten bize mutlaka ulaşabiliyorlar.” Sözleriyle kent konseyinin kendini anlatma çabasını belirterek “Halkın kafasındaki kent konseyi beklentisi farklı ayrıca yönetmelikte de belirsizlikler var bu sadece bizim için değil tüm kent konseyleri için geçerli. Bu kavram insanların kafasında yeni oluşuyor. Zamanla hepsi aşılacaktır.” diyerek bu iletişimin ve kavramın akıllarda doğru olarak yerleşmesinin önemini vurgulamış oluyor. Olanı bu şekilde belirttikten sonra kent konseyinin amacının ne olması gerektiğini sorduğumuzda Sayın Arıkan “2007’den beri anlatmaya çalıştığım kent konseylerinin icraat yapmak değil halkın fikir ve projelerinin alt yapısını hazırlama ya da belediyeye ve belediye başkanına hesap sorma ile hesap verme ilkesi gibi ilkeleri gerçekleştirme ve kamuoyu oluşturma olduğudur.” şeklinde belirtmekte. Taşlıyan da “Kent konseyinin amacı kamuoyu oluşturmak, yönetişim ile ilgili olarak kararlara katılmayı sağlamak ve bir kamuoyu oluşturulması sonucunda da yetkilerin etkin kullanılıp kullanılmadığını denetlemek.” şeklinde destekleyici bir açıklamada bulunuyor. Belediyenin olan bakış açısına da ek olarak olması gereken bakış açısını sorulduğunda Taşlıyan şöyle cevaplıyor “Kent konseyleri belediye başkanının ya da milletvekillerinin rakibi değil onların kendilerini sınayacakları ve doğru yaptıklarını ispat edebilecekleri bir merci durumunda olmalılar. Çoğunluğun destek verip vermediğini gösteren bir mekanizma olmalı.” Arıkan ise “…kent konseyleri yerel yönetimlerin hesap vermeleri gereken bir sivil inisiyatifin olduğunu bilmeleri biraz daha sorumlu davranmalarını sağlıyor. Eğer gerçekten bağımsız ve adaletli bir kent konseyi ise bulundukları yerdeki yerel yönetimin kendine çeki düzen vermesinde katkısı oluyor. Bu da tek başına karar vermeyi değil, ortak karar vermeyi, ortak aklı harekete geçiren bir olgu olduğu için yerel demokraside etkili olduğunu düşünüyorum.” diyerek hem belediye hem de halk açısından bir değerlendirme yapmış oluyor. Bunun ya69
nında “Aslında belediyeler akıllı olsa faaliyetlerini hem halka duyurabilirler hem de halka ulaşabilirler. Biz bazen sivil olarak yapılması gereken, belediyelerin gerçekleştirmesi uygun olmayan şeyleri üstlenebiliyoruz. Kimseye hesap vermek durumunda kalmıyoruz.” şeklinde bir açıklama yapıyor. Kahramanmaraş Belediye Başkanı Sayın Mustafa Poyraz ise “En azından yerel yöneticiler açısından dışarıda konuşan insanlar konuşmaz oldu. Şimdi konuşan ağız kent konseyleri olunca, kent konseyleri merkez ve yerel yönetimler arasında iletişimi sağlıyor. Belediye bir beldeye hizmet götürüyor ve bu hizmet ortak aklın ürünü oluyor. Önceden belediye ne yapıyor ki deniyordu. Şimdi bundan haberdar olunuyor.” diyerek aslında kent konseylerinin çalışma esnasında belirtildiği gibi yerel yönetimlerinin meşruluğunu göstermesini de sağladığını ve bununla beraber merkez ile de yerelin iletişimini sağladığını belirtmiş oluyor[22-23-24]. Elbette yeni bir kavram olduğu için hala eksiklikleri mevcut olan kent konseylerinin eksiklileri ve daha demokratik olması için neler gerektiği hususundaki fikirleri soruldu. Arıkan yukarıdaki konuşmalarında yasadaki belirsizliklere değinmişti Taşlıyan da “Tüzüğün revize edilmesi lazım. Bütçe ve hareket alanı sağlanacak şekilde yetki sağlanmalı. Katılımın sağlanması için sadece yerelde değil ülke çapında bir kampanya başlatılmalı.”diyerek kendi görüşünü belirtmiş oldu[22-23]. SONUÇ Gündem 21’lerin ardından Yerel Gündem 21 ve bunların neticesinde gündeme gelen kent konseyleri yönetişim, katılım dolayısıyla demokrasinin yerelde uygulanmasını gerçekleştirmesi hedeflenen platformlardır. Kent konseyleri hem merkezi yönetim hem yerel yönetim hem de yerel halk adına olumlu neticelere sahiptir.Öncelikle merkezi yönetim ve yerel yönetim arasındaki iletişimi gerçekleştirmektedir.İkinci olaraksa yerel yönetimlerle yerel halk arasındaki iletişimi gerçekleştirerek yerel yönetimlerin faaliyetlerinin hem meşruiyetini sağlamakta hem de bunların duyurulması görevini gerçekleştirmektedir.Ayrıca böylece yerel yönetimler yerel halkın düşünceleri doğrultusunda hareket ettiğinden gerçekleştirdikleri faaliyetler halkın istediği faaliyetler olmakta bu da onlar olumlu geri dönüş sağlamaktadır. Bununla birlikte yerel halk kent konseyleri sayesinde isteklerini, fikirlerini ve 70
projelerini belli adımları takip ederek gerçekleştirebilmektedir. Bu şekilde halkın katılımı sağlanmakta, karşılıklı iletişim gerçekleşmekte dolayısıyle yönetişim gerçekleşmekte ve bunların neticesinde yerel demokrasi gerçekleştirilmektedir. Tüm bu olumlu yansımalar ülkemizde gözlenmekle birlikte henüz sürecin başında olduğumuz için eksiklikler göze çarpmaktadır. Bu eksikleri kısaca yönetmeliğin bazı noktalarda net olmamasına, halkın ve yönetimin yeni olan kent konseyi kavramını net bir biçimde zihninde oturtamamasına ve bu kavramı ileten kanalların görevini tam yerine getirememesine bağlamak mümkündür. Yönetmeliğin de etkisinin olduğu eksikleri belirtmek istersek: bütçe sorunu, yerel halkın katılım eksikliği ya da projelerinin hemen gerçekleştirilememesi sonucunda şevkinin çabuk kırılması, belediyenin alt kurumları olarak algılanmak, bazı belediyelerle kent konseyleri arasında ilişkinin birbirinden kopuk, bazılarının ise kent konseylerinin belediyenin kontrolü altında faaliyet gösterme çabası şeklinde sıralamak mümkündür. Kahramanmaraş’ta ise durum birçok kent konseyine göre iyi bir noktadır. Belediye başkanı ile kent konseyi arasındaki ilişkiler iyi niyet çerçevesinde koordineli bir biçimde gerçekleşmektedir. Kahramanmaraş Kent Konseyi kuruluş biçimi, üyeleri ve işleyişi açısından demokratik özellikleri taşımaktadır. Ancak tüm konseylerin yaşadığı kavramsal açıdan varlık nedenlerinin anlaşılamaması, bütçe gibi bazı sıkıntıları da taşımaktadır. Bunlara rağmen Kahramanmaraş Kent Konseyinin şu anki durumu yukarıda da belirtildiği üzere iyi bir noktada olmakla birlikte süreç içerisinde daha iyi bir noktada olacağını işaret etmektedir. Görüşmelerde de geçtiği gibi işlemeye devam eden süreç için tüm kent konseylerinin koordineli olması adına “Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağı” adını taşıyan bir sivil toplum ağı içinde adım atıldığını görüyoruz. Bu da bize gösteriyor ki hala eksiklikleri olsa da demokrasinin gelişmesi ve bunu yansıtan kurumlar olmaları için kent konseyleri olumlu yönde ilerleyen çalışmalara devam etmektedir. Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağının ilke ve esaslarındaki tanım bölümünde yer alan; “Kısaca Türkiye Kent Konseyleri Birliği” olarak adlandırılan Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağı; 71
• Kent konseyleri arasında eşit ortaklık ve dayanışma temelinde sürdürülebilir işbirliğinin geliştirilmesini hedefleyen; • Hemşehri hukukunu esas alan bir anlayışla kentlerin potansiyelini harekete geçirmeye çalışan; • Ülkemizin tüm bölgelerinde iyi yönetişimin temel prensiplerine dayalı kent konseylerinin kuruluşuna kolaylaştırıcılık eden; bir sivil toplum ağıdır.” [25] ibaresinden anlaşılmaktadır.
KAYNAKLAR 1. Ertan, B. (2003). “Demokrasi ve Yerel Yönetimler”, Review of Social, Economic & Business Studies, Cilt: 2 2. Keleş, R. (2009). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul. 3. Pustu, Y. (2005). “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 57 4. Ulusoy,A. ve Akdemir, T. (2010), Mahalli İdareler , Seçkin Yayıncılık, Ankara. 5. Coşkun, B. ve Koyuncu, B. (2008). “15.Yerel Yönetimler ve Yerel Özerklik: Modeller ve Uygulamalar” , Kamu yönetiminde çağdaş yaklaşımlar Sorunlar, Tartışmalar, Çözüm Önerileri, Modeller, Dünya ve Türkiye Yansımaları, Ed.: Asım Balcı vd., Seçkin Yayıncılık, Ankara. 6. Görmez, K., (2006), İdare Hukuku Dersleri, Ekin, Ankara. 7. Ergün, B. (2008), Mahalli İdareler Ve Yerinden Yönetim Bilim Dalı Belediyelerde Yönetime Katılım Ve Zeytinburnu Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, İstanbul. 8. Kalabalık, H. (2005), Avrupa Birliği Ülkeleriyle Karşılaştırmalı Yerel Yönetim Hukuku Teori-Uygulama, Seçkin Yayıncılık, Ankara. 9. Aydın, A. H. (2010), Yönetim Bilimi, Seçkin Yayıncılık, Ankara. 10. Kösekahya, G. (2003),”Katılımcılık ve iyi yönetişim”, İyi Yönetişimin Temel Unsurları, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı, Ankara. 11. Demir, O. (2008), Yerel Siyasette Katılımcılık Ve Kalkınma (Türkiye’de Yerel Gündem 21 Örneği), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya. 12. Yıldırım, U. ve Öner, Ş. (2003). “Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının Türkiye’ye Yansımaları: GAP’ta Sürdürülebilir Kalkınma ve Yerel Gündem 72
13.
14.
15.
16.
17. 18. 19. 20. 21.
22. 23. 24. 25.
21”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 12, Sayı 4, TODAİE Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, Ankara. Avtur, S. (2008). Küreselleşme Sürecinde Yerel Gündem 21 Ve Çevre: Antalya Örneği Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Antalya. Henden, H. B. (2007). Yönetişimin Kentli Memnuniyetine Etkisi Gündem 21 Çerçevesinde Değerlendirme: Kdz.Ereğli Ve Nilüfer Belediyeleri, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, Şehircilik Programı, İstanbul. Emrealp, S. (2005). Türkiye Yerel Gündem 21 Programı Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler Elkitabı, IULA-EMME (UCLG-MEWA) Yayını, İstanbul. Emrealp, S. (2010), Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel Yönetişim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, UCLG-MEWA Yayını, İstanbul. 5393 Sayılı Kanun Kent Konseyi Yönetmeliği, İçişleri Bakanlığından: Resmi Gazete Tarihi : 08/10/ 2006, Resmi Gazete Sayısı : 26313 Kar, B. (2007). “Kent Konseyleri ve Katılımcı Demokrasi”, Yerel Siyaset (Kent Konseyleri), Yıl:2 Sayı:21, İstanbul. Toprak, Z. (2006), Yerel Yönetimler, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Çukurçayır, M. A. (2007). “ Katılımcılık Açısından Belediye Yasasının İşlevselliği: Kent Konseyleri ve Öteki Mekanizmalar” Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar –II Uygulama, Ed. Hüseyin özgür ve Muhammed Kösecik Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Gözde Kestellioğlu ile Zeynep Arıkan’ın mülakatı, 28.04.2011 Gözde Kestellioğlu ile Mustafa Taşlıyan’ın mülakatı, 26.04.2011 Gözde Kestellioğlu ile Mustafa Poyraz’ın mülakatı, 28.04.2011 Kent Konseyleri Birliği Türkiye Kent Konseyleri İşbirliği ve İletişim Ağı İlke ve Esaslar, 24 Kasım 2010-Gaziantep.
73
AVRUPA BİRLİĞİ YÖNETİME KATILIM İLKESİNİN TÜRKİYE UYGULAMASI ÖRNEĞİ: KENT KONSEYLERİ
Öğr. Gör. Dr. Salih BATAL
Yalova Üniversitesi, Çınarcık Meslek Yüksek Okulu, Yönetim ve Organizasyon Bölümü, Çınarcık/YALOVA salihbatal@gmail.com
ÖZET Üye ülkelerin AB entegrasyonundan doğan yükümlülükleri yerine getirirken başvurdukları idari düzenlemelere ve uygulamalara bakıldığında bir benzeşmeden bahsetmek mümkün değildir. Entegrasyon aşamasındaki Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde de benzeşme sınırlıdır. AB, aday ülkelerin kamu yönetim sistemlerini, kendilerinden beklenen görevleri üyelik sonrası etkin biçimde yerine getirmeleri için genel prensiplere göre organize etmelerini beklemektedir. AB’nin herhangi bir politika alanında beklediği, söz konusu politikanın standart hale gelen AB normlarına göre yerine getirilmesidir. Bu açıdan, kurumsal benzeşme ya da idari düzenlemelerdeki benzeşmeden çok, sonuçların benzeşmesinden ya da politika çıktıları açısından bir benzeşmeden bahsedilebilir. Dolayısıyla, üye ülkeler, kamu yönetiminin ve yerel yönetimlerin paylaşılan genel ilkeleri çerçevesinde, kendi siyasi, idari ve sosyal yapılarına uygun olan yöntemlerle ulaşmaları gereken politika çıktılarını gerçekleştirebilirler. Çalışmamızda Yerel Yönetimler konusunda temel algıdan bahsedilmiş ve katılım konusunda Avrupa Birliği’nin kurum olarak tavrı ortaya konmuştur. Üye ülkelerin farklı yerel yönetim modellerine sahip olması yerel katılım bakımından farklı sonuçları doğurması bek74
lenirken Avrupa Birliğinin temel beklentilerini karşılayacak şekilde düzenlemelere gidilmiştir. Ülkemizde yerel katılımın en önemli araçlarından biri olan Kent Konseyleri bu bakımdan değerlendirilmiş ve Avrupa Birliğinin beklentilerine ne derece uyumlu olduğu değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Yerel Yönetimler, Yerel Katılım, Kent Konseyleri.
1. GİRİŞ Modern devletin bütün sorunların çözümünü üstlenmesi mümkün olmasa da toplumsal, ekonomik, teknolojik, siyasal, kültürel ve bilimsel kaynakların eşgüdümünü sağlamak zorunluluğu vardır. Bu sorumluluk kamu yönetiminde yeni arayışları gündeme getirmiştir. Avrupa Birliği’ne katılım sürecini yaşayan ülkeler, hukuki ve idari yapılarını birlik ölçütlerine göre düzenlemek zorundadırlar. Ülkemizde de AB Müktesebatına uyum sağlanması başlığı altında pek çok düzenleme ve yapısal değişiklik yapılması istenmekte/gerekmekte ve yapılmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde gerçekleştirmekte olduğu değişikliklerin içerisinde kuşkusuz en çok tartışılanı ve dikkat çekeni idari reformlardır. AB; üye ülkelerin kamu örgütlenişi, politika belirleme ve uygulama biçimleri ile ilgili spesifik gerekler belirlememiştir. Üye devletler, kendi ulusal kamu yönetimlerini istedikleri şekilde biçimlendirme yetkisine sahiptir. Ancak birlik tarafından hedeflenen politika çıktılarına ulaşmak için yüklenen görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir. 2. AVRUPA BİRLİĞİ VE YEREL POLİTİKALARI Avrupa bütünleşmesi her zaman barışçıl düşüncenin ürünü olmuş ve tamamlanmamış tarihsel bir süreçtir. Fikrin hayata geçirilişi yaklaşık 60 yıllıktır. Bütünleşmiş Avrupa düşüncesi ise yüzyıl öncesine uzanır. AB bir ulus, bir devlet, bir uluslararası kuruluş değildir, belirli alanlarda egemenliklerini devretmiş bulunan Avrupa’lı ülkelerden oluşan bir uluslarüstü kurumdur. AB, (Federal Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg) 1951’de oluşturduğu Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na dayanır. Uluslararası örgütlerden farklı olarak, AB ülkelerinin AB kurumlarında alınan kararları uygu75
lamama hakkı bulunmamaktadır. AB ülkeleri merkezi ve yerinden yönetim yapılanmalarına göre 5 sınıfta değerlendirilir. İlki Almanya, Avusturya ve Belçika gibi federal devletler, 2. İspanya, İtalya gibi bölge yönetimlerine ağırlık veren devletler, 3. Fransa, Hollanda, İsveç gibi, yerinden yönetime önem veren devletler, 4. Yunanistan ve Lüksemburg gibi üniter devletler, 5. ise, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Finlandiya gibi, üniter yapı ile birlikte bölge ve yerinden yönetimlere yer veren devletler oluşturmaktadır. AB içerisinde üçlü bir yapı bulunmaktadır. Bunlar aşağıdan yukarıya doğru en altta bölgeler sonrasında devletler ve en üstte AB yer almaktadır. Bu yapılanmada yerel yönetimler bir kademe olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle AB organları, yerel yönetimler açısından önemli bir ilke belirleyerek, kendi sınırları içerisindeki tüm ülkelerce uygulanacak ortak bir yerel yönetim politikası belirlemeye çalışmaktadır. AB bu niyetini 2001’de yayınlanan Beyaz Kitap’ta, Yerel yönetimlerin çalışmaları vatandaşların denetimine açık olmalıdır, kamu hizmetleri etkin, şeffaf ve katılımcı bir şekilde sunulmalıdır, merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasında belirlenmiş bir alt-üst ilişkisi olmamalıdır, mali kaynakların paylaşımı da uzlaşma yoluyla olmalıdır şeklinde dile getirmektedir. AB ülkelerinin kabul ettikleri yerellik ilkesi, Bölgeler Komitesi, Avrupa Konseyi Sınır Ötesi İşbirliği ve AYYÖŞ gibi prensipler, AB hukukunda yerel yönetimlerin yer almasını zorunluluk haline getirmektedir. 3. YÖNETİME KATILIM VE YEREL YÖNETİMLER 3.1 Yönetime Katılım Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, yerel yönetimlerin demokratik yapılanmanın ön koşulu olarak görülmesinin nedeni, yönetimde doğrudan katılıma olanak sağlayan kurumlar olmalarından kaynaklanmaktadır. Demokrasi kavramının temel gerekleri olan halk katılımı, çoğunluk ilkesi ve seçmenlere karsı hesap verme sorumluluğu gibi değerlerin yerel yönetimlerde hayata geçirilmesi daha kolaydır. Yerel yönetimlerin, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde merkezi yönetime göre üstünlükleri vardır. Hizmetlerinin yürütülmesinde üstün oldukları taraf, katılıma fırsat vermeleridir. Toplumsal çevre ile ilişkide olan yerel yönetimler katılım ile hizmetlerde rasyonellik sağlar. 76
Yerel demokrasinin geliştirilmesinde en önemli ölçüt, yerel halkın kararlara yaptığı katkının derecesidir. Bu katkı ne kadar fazla ise, yerel demokrasi o oranda gelişmiştir. Türkiye’de Yerel yönetimlerde katılımı sağlamak için uygulanan çalışmaların en önemlileri söyle sıralanabilir: Kent konseyi/kurultayı, halk oylaması, halk toplantıları, kampanyalar düzenlemek, iletişim demokrasisi kamuoyu yoklamaları, yurttaş kurulları, planlama çemberleri/forumları, danışma kurulları, Yerel Gündem 21, meclis toplantılarına katılım, gelecek atölyeleri, halkla ilişkiler uygulamalarıdır. 3.2 İyi Yönetişim - Yerel Katılım ve Kentsel Yönetişim İlişkisi Yönetişim kavramı yönetime katılma kavramına bir seçenek olarak ortaya konmaktadır. Demokratikleşmeyi sağlaması beklenen katılmalı yönetimle, yönetilen temsilcilerinin karar sürecinde yer alması hedeflenmektedir. Yönetişim kavramı yerel yönetimleri üç boyutlu algılamaktadır. Bunlar; yerel yönetim, yerel sermaye ve yerel alanda etkin olan STK’lar ya da gönüllü kuruluşlardır. Bu yapıda devletin etkinliği azalırken yerel ve küresel aktörlerin ağırlığı artmaktadır. Bu yaklaşımın yereldeki yansıma ve uygulamaları kent meclisi, kent parlamentosu ve kent kurultayı olarak adlandırılmaktadır. Yönetişim konusunda diğer bir gelişme de son dönemlerde kent yönetimi kavramından daha çok “kentsel yönetişim” kavramının tartışılmasıdır. Bunda en önemli etken sermayenin sınır tanımaz geçişkenliği, sermaye yatırımlarındaki hareketlilik ve ekonomik küreselleşmenin gerçekleşmesidir. Kent yönetimleri açısından bunun anlamı, kent ekonomisi üzerindeki kontrolünün sona ermesi ya da çok azalmasıdır. Kentler arasında sermaye yatırımlarını çekebilmede yaşanan rekabet üst seviyelere taşınmış, kimi yazarlarca bu rekabet, “alan savaşları” biçiminde tanımlanmıştır. Son olarak ise kentlerin uluslararası alanda daha fazla sorumluluk gerektiren sınır aşırı işbirliği anlamında yeni roller üstlenmeye başlamalarıdır. 4. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE YEREL-KENTSEL ALGI DÖNÜŞÜMÜ 4.1 Avrupa Birliği’nde Yerellik İlkesi Maastricht Sözleşmesi’nin hem başlangıç bölümünde hem de genel hükümler bölümünde yer alan AB’de kararların mümkün ol77
duğu kadar yurttaşlara en yakın düzeyde alınması ilkesi, Avrupa bütünleşmesinin şu aşamasında yerel yönetimleri ön plana çıkartabilecek tek kavramdır. Ancak, 1985’te Avrupa Konseyince kabul edilen AYYÖŞ’de de yer alan yurttaşa yakın yönetim ilkesi AB’ye üye devletlerin ulusal kimliğine saygı ilkesi karşısında yerel yönetimler açısından anlamını yitirmektedir. Dolayısıyla yerellik ve yurttaşa yakın yönetim ilkelerinin yurttaşlara ve yerel yönetimlere nasıl yansıyacağı üye devletlerin takınacağı tutuma bağlıdır. - Almanya’da Yerellik İlkesi: “Anayasada tersi belirtilmiş ve o yönde izin verilmiş olmadıkça hükümet yetkilerinin kullanılması ve devlet işlevlerinin yerine getirilmesi, eyaletlere düşen bir görevdir” denilmektedir. Ayrıca yine Anayasa’da “Yetki federal hükümette bırakılmış değilse eyaletlerindir” (30. Md.) ifadesi bulunmaktadır. Almanya’da, Federal hükümet, eyalet yasalarının uygulanmasına karışmaz. Federal hükümetin kendi yürütme örgütü eliyle yerine getireceği görevler Anayasa’da sınırlıdır. (Posta hizmetleri, demiryolları, dış politika, merkez bankacılığı, gümrükler gibi…) Yerellik ilkesinin belediyeler ve ilçeler düzeyinde uygulanmasının ayrıntıları, eyaletlerde olduğu gibi ayrıntılı bir biçimde belirlenmiş değildir. Çünkü bunları eyalet yasaları düzenler. Bu yönetimlerin kimi hakları, hem federal anayasanın, hem de eyalet anayasalarının güvencesi altındadır. - Avusturya’da Yerellik İlkesi: Avusturya Anayasası’nın 11. maddesinde hangi konularda yasama yetkisinin federasyonda, yürütmenin ise eyaletlerde olduğu gösterilmiştir. Federal hükümet, eyaletlerin yürütme ile ilgili yetki alanına, sadece ülke çapında bir örnek önlemlerin alınması zorunlu olduğu takdirde karışabilmektedir. 12. madde, federal hükümetin otomatik olarak yasama yetkisine, eyaletlerin ise yürütme ve yasaları uygulama yetkisine sahip bulunduklarını göstermektedir. 13. madde de, belediyeler federal hükümetin ve eyaletlerin yasaları ile çizilen çerçeve içinde, yönetsel özerkliğe, her türlü akçalı olanaklara sahip olabilen, ekonomik girişimlerde bulunabilen, bütçesi olan ve vergi koyabilen özerk ekonomik birimler olarak nitelendirilmiştir. Belediyeler, kent halkının çıkarlarını, kendi sınırları içinde yerine getirme yeteneğine sahip bulundukları her konuda yetkilidirler. Bu kural Avusturya’da yerellik ilkesi olarak adlandırılmaktadır. - İtalya’da Yerellik İlkesi: İtalyan Anayasası’nda hizmette halka yakınlık ilkesi yer almış değildir. İtalyan kültüründe bu ilke 78
yalnız kilise ile birey arasındaki ilişkiler açısından bir değer taşır. Cumhuriyet’in tek ve bölünmez olduğunu belirten Anayasa’da, devletin yerinden yönetimi özendireceği, devlet hizmetlerinin olabildiği ölçüde yerelleştirileceği yazılıdır. Ülkedeki yerel yönetim düzetilmesine karşın türlü yöntemlerle gerçekleştirilen ön denetim sürmektedir. Bölge Meclislerince benimsenen yasaların merkezi yönetimin bir görevlisince onaylanması gerekmektedir. Bunun gibi Belediye Meclislerinin ve İl Genel Meclislerinin kararlarının da, “CORECO” adı verilen bir Bölge Gözetim Komitesi’nce onaylanması zorunludur. - Fransa’da Yerellik İlkesi: 1976’da kurulan “Yerel Sorumlulukları Geliştirme Komisyonu”, merkezle yerel yönetimler arasındaki görev bölüşümüne özel bir yer vermiştir. Buna göre yerellik ilkesi; yetkileri kullanacak en uygun yönetim basamağının hangisi olduğunu aramayı amaçlar. Üst düzeydeki yönetim, yalnızca, alt basamaktaki yönetimlerin, söz konusu yetkileri kendi başlarına kullanma gücünden yoksun olmaları durumunda o yetkilere sahip çıkacaktır. Bu nedenle de, bütün yetkiler yerel yönetimlere devredilmelidir. - Türkiye’de Yerellik İlkesi: Yerellik ilkesi anayasalarımızda yer alan bir ilke değildir. Çünkü yönetimin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığını gösteren 1982 Anayasası, iki yönetim biçimi arasında bir denge sağlamayı amaçlıyor gibi görünse de yasal düzenlemeler ve uygulama, ağırlığın merkezden yana olduğunu gösterir. Anayasa’nın 127. maddesinde sözü edilen yerinden yönetim ilkesinin içeriği, kapsamı ve sınırları belirtilmiş değildir. Belediye yasası ve öteki yasalar, en azından, belediyelerin görevleri yönünden listeleme ilkesini, genel yetki ilkesine yeğlemişlerdir. Böylece, yasaların yasaklamadığı ya da başka yönetimlere bırakılmamış olan bütün hizmetleri yerel yönetimlerin yerine getirmesi anlamına gelen yerellik ilkesi ülkemizde benimsenmiş olmaktan uzaktır, denilebilir. Belediye Yasası’nın 19. maddesinde yer alan ve yasanın kendilerine yüklediği görev ve hizmetleri yerine getirdikten sonra, belediyelerin, o kentte oturanların ortak ve uygarca gereksinmelerini karşılayacak her türlü girişimde bulunabilmelerine olanak tanıyan kural, zorunlu görevlerin yerine getirilememesi nedeniyle, işlerlik kazanabilecek durumda değildir. 79
4.2 Avrupa Birliği’nde Yerel Yönetimler Özerklik Şartı AYYÖŞ: özerklik; yerel makamların kanunlarla belirlenen sınırlar içinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme imkanıdır (3.Md.). AYYÖŞ 2. Md’si de özerk yerel yönetim ilkesinin ulusal mevzuatla ve durumlarda anayasa ile tanınması gerektiğini belirtmiştir. Yerel yönetimlerin özerkliği iki yönlüdür. Bunlar; yerel yönetimlerin merkezle ve halkla olan ilişkileridir. Merkezle olan ilişkide yerel yönetimlerin faaliyet alanlarının belirlenmesi ve ayrılması, bu faaliyetleri yapabilmek için gerekli mali kaynakların oluşturulması ya da oluşturma imkanının olmasıdır. Ayrıca merkezi idarenin, yerel idareler üzerindeki yetkisi yasalarla güvenceye alınıp en aza indirilmelidir. Yerel halkla olan ilişkide ise faaliyetlerin nasıl ve ne yönde olacağına yerel halkın karar vermesidir. Yerel yönetimlerin özerkliği ülkeden ülkeye değişiklik arz etmektedir. Federal devletlerde yerel yönetimler hem idari hem de siyasal açıdan özerk olmalarına karşın üniter devletlerde sadece idari-mali özerklikten faydalanmaktadırlar. - Almanya’da Yerel Özerklik: Yerel yönetimler, mahalli sınırları içindeki mahalli nitelikli kamu hizmetlerinin tümünü kendi sorumlulukları altında yürütme yetkisine sahip tek ve temel kuruluşlar olarak düzenlenmiştir. Bu sorumluluklarını yerine getirecek yetki, mali kaynaklar ve personelle donatılmışlardır. Almanya diğer Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde en üst düzeyde özerkliğe sahiptir. Görev ve siyasal yapılarıyla orantılı geniş bir mali özerklikten faydalanırlar. Anayasası’nın 28. md.’de yerel yönetimler anayasal güvence altındadır. Yerel yönetimler konusunda merkezi devletin yetkisi olmasa da eyaletlerin sınırlı denetim yetkisi mevcuttur. Kanunlarla merkezi idareye verilmemiş tüm hizmetler mahalli idarelere bırakılmıştır. - Fransa’da Yerel Özerklik: 2003’te yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhuriyetin bölünmezliği ve yerindenlik ilkelerinden vazgeçilmeden, “Cumhuriyetin adem-i merkeziyetçi niteliği” anayasa hükmü haline getirilmiştir. Anayasası’nın devletin temel niteliklerini düzenleyen 1. md.’ne göre; devletin teşkilatlanması, adem-i merkeziyet esasına dayanmaktadır. Yerel yönetim kuruluşları ve toplulukları yürürlükteki kanunlara ve düzenleyici işlemlere aykırı düzenleme yapma yetkisine sahip kılınabilirler. Ancak bu yetki Anayasayla garanti altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin kullanılma koşullarını tehlikeye atacak bir konuda tanınamaz. İkinci olarak bu yetki ancak 80
yerel yönetimlerin kendi yetki ve görevleriyle ilgili konularda olabilir ve son olarak da belli bir süre ve konu ile sınırlandırılmış olarak kullanılabilir. Bölge meclisi, bütçeyi oylamadan da bölge başkanına, bütçeyi kullanabilme yetkisi tanınmıştır. Ancak Fransız idari yargısı bu yetkiyi meclisin oylamayı açıkça red etmesi ihtimaline indirgemek suretiyle kanunu dar yorumlamıştır. Fransa’da iki veya daha çok ili içine alan özerk yerel yönetim birimi olan bölgelerin üzerinde idari ve mali vesayet denetimi bulunmamaktadır. - İngiltere’de Yerel Özerklik: İngiltere’de parlamento yerel yönetimlerin özerkliğine müdahale edebilmekte, yetkilerini sınırlayabilmekte, yerel yönetimlerin örgütlenmesini, görev alanını, işlevlerini, hizmetlerin standartlarını değiştirebilmekte ve yetki ve sorumlulukları bir birimden diğerine aktarabilmektedirler. AB süreci İngiltere’de yerel yönetimler yeni yerelcilik ve çok katmanlı yönetişim kavramları çerçevesinde gelişmektedir. Birleşik Krallık’taki yerelleşme iki boyutludur. Birinci boyutuyla bölgesel parlamentolar kurmak, kısmi yasama yetkileri tanımak şeklinde özerk bir yönetim kurmaya çalışırken ikinci boyutuyla yerel yönetimleri reformize etmektadir. Londra Anakent dışındaki yerel yönetimlerin omurgası 2000’de çıkarılan Yerel Yönetimler Kanunu ile belirlenmiştir. - İspanya’da Yerel Özerklik: 1978 Anayasası ülkeyi iller ve belediyelerden oluşan özerk bölgeler, özerklikler devleti olarak tanımlamaktadır. 17 Özerk Topluluk ve 2 özerk kentten oluşur. Son 20 yıldır birçok hizmet ve yetki yerel yönetimlere devredilmiştir. Temel normlar devletçe çıkarılmakta tamamlayıcı nitelikte düzenlemeler ise özerk topluluk meclislerine bırakılmaktadır. İspanya’da yerel yönetimler federal devletlerde olduğu gibi hem İspanya Devlet yasalarına hem de özerk topluluk yasalarına bağlıdırlar. Yerel yönetim özerkliği Anayasa’da güvenceye alınmıştır. Yerel yönetim birimlerinden il ve belediyelerin statüleri ulusal yasa koyucu tarafından belirlenmesine karşılık özerk toplulukların durumu Anayasa ve statüler tarafından belirlenmektedir. Bunun bir yansıması olarak il ve belediyelerin özerkliği daha ziyade idari olmasına karşın özerk toplulukların özerkliği ise siyasaldır. Bu nedenle bazı alanlarda tek başlarına bazı alanlarda ise tamamlayıcı nitelikte yasama yetkileri kullanırlar. İspanya Anayasa Mahkemesi de özerk 81
toplulukların sahip olduğu özerkliği egemenlik olarak kabul etmemekte bunun yerine ulusal sınırlar için de geçerli bir yetki olarak ifade etmektedir. İspanya’da merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkisi kaldırılmıştır. Özerk toplulukların özerkliklerini daraltıcı işlemlere karşı özerk topluluklar, Anayasa Mahkemesine gidebilmektedirler. - İtalya’da Yerel Özerklik: İtalya’da 1960’lardan itibaren anayasal ve kurumsal reformlarla yerel yönetimlerin yetkileri ve özerklikleri arttırılmış ve yerel düzeydeki yönetimler güçlendirilmiştir. Günümüzde İtalya’da yerel yönetim birimleri de üçlü bir yapı arz etmektedir. İtalya’daki son adem-i merkezileşme sürecinde merkezi hükümetin fonksiyonları bölgeler, iller ve belediyelere dağıtılmıştır. Belediyeler ekonomiyle ilgili düzenleyici ve koordine edici görevleri bölgelerle birlikte yerine getirmektedirler. Belediyelerin aralarında birlik kurmaları mümkündür. Yerel yönetimler kendi görev ve yetki alanları içinde referandum yapabilmektedirler. Bölge meclislerince çıkarılan yasaların Anayasaya uygunluğu, ulusal yararlar ve diğer bölgelerle menfaat çatışması olup olmadığı hükümet komiseri vasıtasıyla kontrol edilmektedir. Aykırılık durumunda meclise iade edilir. Aynen kabulü durumunda Anayasa Mahkemesi’ne merkezi hükümetçe götürebilirler. Bölge yönetiminin eylem ve işlemleri konusundaki denetimi ise bölge komiseri başkanlığındaki denetim komisyonunca yapılır. Yine bölgesel organların bariz yasaya aykırı uygulamalar sebebiyle Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle görevden alınabilmeleri mümkündür. İl ve belediyeler üzerindeki denetim bölgesel denetim komitesince yapılır. - Macaristan’da Yerel Özerklik: Anayasa’da (1989) “yerel yönetimler, yerel kamusal işleri yöneten ve kamu gücünü yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda kullanan özgür ve demokratik birimlerdir (md. 42)” denilerek yerel yönetimlere geniş bir özerklik alanı tanınmıştır. Yerel yönetimlerin hakları ve görevlerinin yasa ile düzenleneceği Anayasada ifade edilmiştir. Macaristan’da tüm yerel yönetimlerin mahkeme kararlarına karşı Anayasa mahkemesine temyize gitme hakkına sahiptir. (md. 43). Yerel yönetimler yasasının parlamento üyelerinin üçte iki çoğunluk oyu ile çıkarılır. Yerel yönetimlere tanınan temel haklarda yapılacak sınırlandırmalarda da aynı oy koşulu geçerlidir (md. 44/C). 82
Yerel kamusal konularda tam ve ayrıcalıklı yetki yerel yönetimlerindir. Devlet teşkilatı tarafından bu yetkiler azaltılamaz, zayıflatılamaz ve sınırlandırılamaz. Yerel yönetimler üzerindeki denetim sadece hukukilik denetimidir. Yerel yönetimlerin mali denetimi ise Sayıştay tarafından yapılır. Yerel yönetimlerin mali özerkliği her geçen yıl artan şekilde sınırlandırılmaktadır. Macaristan’da yerel yönetimlerin gelirlerinin sadece üçte biri öz gelirlerinden oluşmaktadır. - Türkiye’de Yerel Özerklik: Anayasa ve yerel yönetimlerle -2004 yılına kadar- ilgili yasalarda yerel yönetimlerin özerk olduğuna dair doğrudan bir hüküm göremeyiz. 1982 Anayasası’nın yerel yönetimleri düzenleyen 127. maddesi Anayasa’nın varlık, görev ve gelir bakımından tüzel kişilik olarak tanımladığı yerel yönetimler doğrudan özerk olarak tanımlanmamakla birlikte, “yerel yönetimlerin karar organlarının seçimle işbaşına geleceği”, “yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenir” ve “bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır” ifadeleri yer alır. Anayasa’da açıkça yer almasa da yerinden yönetim ilkesi ile kastedilen yerel yönetimlerin merkezin hiyerarşisi içerisinde yer almadığı, bu kurumların yerel özerkliğe sahip olduğudur. 2004 ve sonrası “Kamu Yönetimi Reformu” çerçevesinde çıkan yerel yönetimlerle ilgili yasalarda ise yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğe sahip oldukları ilk kez ifade edilmiştir. Büyükşehir Belediye, Belediye ve İl Özel İdaresi Yasası’nda kurumların tanımı yapılırken “...idari ve mali özerkliğe sahip... kamu tüzel kişisi” denilerek, ilk kez ulusal mevzuatta yerel yönetimlerin özerkliği açık bir şekilde ifade edilmiştir. İÖİ Yasası ile İÖİ’lerinin özerklik alanı genişletilmiştir. Daha önce İl Genel Meclisi’nin tüm kararları Vali onayı ile yürürlüğe girmekte iken yeni yasa ile bu Vali’ye sadece hukuka aykırı gördüğü kararları “yeniden görüşülmek üzere İl Genel Meclisi’ne iade” ve “meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine idari yargıya başvurma” gibi yetkiler verilmiştir. İdari vesayet denetimi iki noktadan dönüşüme uğramıştır. Birincisi, vesayet denetiminin içeriği daraltılmış ve sadece hukukilik denetimi ile sınırlandırılmış ve yerindelik yönünden vesayet denetimi yapılması uygulamasına son verilmiştir. İkinci olarak ise vesayet denetimi artık önceki sistemde olduğu gibi yerel yönetim işlemini onaya tabi tutma, yürürlüğe girmesini engelleme veya geciktirme şeklinde 83
değil, yargı denetimini harekete geçirme şeklinde algılanmıştır. Yeni yasalar mali özerklik alanını da genişletmiştir. Özellikle borçlanma ile bütçe ve kesin hesap konularında bu göze çarpmaktadır. İl Özel İdareleri’nde bütçe ve kesin hesap İl Genel Meclisi kararıyla kesinleşir. İçişleri Bakanlığı ya da başka bir makama gönderilmez. Türkiye AYYÖŞ’nin birçok ilkesini benimsemiş olmasına rağmen bazı konularda çekinceler koymuştur. Yerel makamları doğrudan ilgilendiren konularda yerel yönetimlere danışılması, yerel makamların kendi iç idari örgütlenmelerini belirleyebilmeleri, yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda yerel yönetimlere danışılması bu çekincelerden bazılarıdır. Tüm bunlara rağmen Türkiye yerel yönetimlerle ilgili yasaları çıkarırken en çok gönderme yaptığı kaynaklarından birisi AYYÖŞ’dir. Ayrıca 2007- 2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında da şarta atıfta bulunularak, “Merkezi yönetimden yerel yönetimlere yetki ve görev aktarımı, AYYÖŞ’de getirilen ilkeler dikkate alınarak sağlanacaktır” denilerek şartın Türkiye’deki yerel yönetimlere ilişkin düzenlemelerde rehber olduğu tekrar edilmiştir. 4.3 Avrupa Birliği’nde Yerel Katılım - Fransa’da Yerel Katılım: 2003 Anayasa değişikliği ile seçmenlere yerel yönetimlerin karar organlarının gündemine girmek üzere dilekçe verme hakkı tanınmıştır. Yerel yönetimlere, alacakları kararlar için yerel referanduma gitme yetkisi verilmiştir. Özel statülü bir yerel yönetimin kurulması veya teşkilatında bir değişiklik yapılması tasarlandığında, ilgili yerel yönetimlerin seçmenlerine danışılmasına yasa ile karar verilebilir. Sınır değişikliklerinde yasa ile öngörülen şartlar çerçevesinde, yerel halkın görüşüne başvurabilir. (AY m.72/1). Yerel referanduma ilişkin bazı hükümleri de içeren “Yerel Yönetimlerin Özgürlüklerine ve Sorumluluklarına İlişkin Yasa” 2003’te parlamentoda kabul edilmiştir. Belediyelere tanınan, danışma amaçlı yerel halk oylamasına başvurma hakkı, bütün yerel yönetimlere tanınmaktadır. Yerel seçmenin görüşünü almak amacıyla yapılan halkoylamasının konusu, yerel yönetimlerin karar meclislerinin tüm yetki alanını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Yine bu yasada katılımcı demokrasinin enstrümanları olarak mahalle konseyleri ve danışma komiteleri ile yerel kamu hizmetleri danışma komisyonlarının güçlendirilmesine ilişkin hükümler getirilmiştir. 84
YG 21 çalışmaları Fransa Yerel yönetimlerinde başarılı olarak uygulanmakla beraber hem yerel hem de ulusal uygulama alanı sınırlıdır. YG 21 uluslararası gereklere bir cevap olarak yerine getirilen bir inisiyatif olarak görülmektedir ve çok fazla önemsenmemektedir. - Macaristan’da Yerel Katılım: Macaristan da yerel katılım açısından önemli yasal güvenceler vardır. Yerel seçimlerin yanı sıra yerel referandum da Macaristan Anayasasında düzenlenmiştir (Macaristan Anayasası, m.44). Yerel seçimler dışında Macaristan’da yasaların getirdiği resmi katılım mekanizmaları üç türlüdür. Bunlar, yerel referandum, halkı bilgilendirme toplantıları ve halk inisiyatifleridir. Macaristan’da bazı durumlarda referandum yapılması zorunludur (Örneğin:Belediyelerin birleşmesi ya da ayrılması durumu). Belediye meclisinin herhangi bir konuda zorunlu referandum düzenleme yetkisi vardır. Bununla beraber yasalar; bütçe, yerel vergiler ve belediye meclislerinin organlarının işleyişine ve dağıtılmasına ilişkin konularda referandum düzenlenmesini yasaklamıştır. Yerel referandumun sonucu bağlayıcıdır. Macaristan’da yerel yönetimlerin yılda en az bir defa halk toplantısı yapması zorunludur (Yerel Yönetimler Yasası md. 13). Halk inisiyatifinin fonksiyonu istedikleri konuyu yerel meclisin gündemine getirme haklarının bulunmasıdır. Macaristan yerel yönetimleri YG 21 çalışmalarının uygulayan ülkelerdendir. Ancak bu konudaki faaliyetler çok zayıf nitelikte ve yerel katılıma etki edecek düzeyde değildir. - Türkiye’de Yerel Katılım: 1982 Anayasası’nda yerel katılımla ilgili olarak sadece Mahalli İdareleri düzenleyen 127. maddesinde, yerel seçimlerden bahsedildiğini görürüz. Belediye Yasası’nın “Hemşehri Hukuku” başlığını taşıyan 13. maddesinde “Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir” denilmektedir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır... Belediye hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar. Bu çalışmalarda “üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak önlemler alınır” denilmiştir. Yerel yönetime katılım olanaklarını genişleten mekanizmalardan birisi de yerel referandumdur. Pek çok ülkede Anayasal dayanağa sahip olan bu kuruma (Macaristan, Fransa, İtalya, Belçika, Polonya 85
gibi), Türkiye Anayasası’nda yer verilmemiştir. Belediye Yasasında ise oldukça sınırlı birkaç alanda uygulanmak üzere referandum kurumuna yer verilmiştir. Bunlar köyün belediyeye dönüşüm isteği üzerine yapılan referandum (Belediye Yasası m. 4) ve köy ve belde katılmaları ve birleşmelerine ilişkin referandumlardır (Belediye Yasası m. 8). Belediyelere ve İl Özel İdareleri’ne, verilen hizmetlerle ilgili olarak, halkın görüş ve düşüncelerini belirlemek amacıyla kamuoyu yoklaması ve araştırması yapma yetkisi verilmiştir (Belediye Yasası, m. 15; İl Özel İdaresi Yasası, m.7). Belediye yasasında yer alan katılıma ilişkin bir hüküm ise ihtisas komisyonlarıdır. Mahalle muhtarları ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri ile ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve gündemdeki konularla ilgili STK temsilcileri, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konuların görüşüldüğü ihtisas komisyonu toplantılarına katılabilmeleri ve görüş bildirebilmeleridir. Ayrıca yasa, bu komisyonlarda uzman kişilerden yararlanılabileceğini de hükme bağlamıştır. Türkiye’de yerel katılım sağlanması için diğer organizasyonlar ise Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyi çalışmalarıdır. 4.4 Avrupa Kentsel Şartı AB’nin kentlere ilişkin çalışmaları arasında en önemli yeri, 1992’de Konseyin kabul ettiği Avrupa Kentli Hakları Şartı tutmaktadır. Şart, yerel yönetimlere, Konseyin genel amaçları doğrultusunda, insan haklarının ve insanlık onurunun korunması için gerekli kentsel uygulamalarda rehber olmak üzere hazırlanmıştır. Avrupa Kentsel Şartı, AB’nin temel hak ve özgürlüklerin korunması yolundaki çağrılarına koşut olarak, kentsel gelişmenin niteliksel özellikleri ve yaşam kalitesiyle ilgilidir. Şart’ta, Avrupa’da her ülkede uygulanabilecek olan bir dizi yol gösterici evrensel ilkeler tanımlanmıştır. Şart’ta, şiddetten, her türlü kirlilikten, bozuk ve çarpık kent çevrelerinden arınma hakkı, yaşadığı kentsel çevreyi demokratik koşullar çerçevesinde denetleyebilme hakkı, insanca barınma hakkı, sağlık ve kültür hizmetlerinden yararlanma ve dolaşım özgürlükleri gibi temel kentsel hakların yer aldığı görülmektedir. Bütün bu haklardan, kentlerde yaşamakta olan insanların, yaş, cinsiyet, ırk, inanç, milliyet, sosyo-ekonomik statü, ruhsal ve bedensel özür ayrımı olmaksızın yararlanabilmeleri ilkeleri benimsenmiştir. Şart’ın halk katılımı ile ilgili kabul ettiği temel ilkeler şunlardır: 86
- Yerel politik yaşamda etkin katılım için; halkın yerel, politik ve idari yapılarda belirleyici olması gereği, - Toplum geleceğini etkileyecek her tür önemli projede halka danışma gereği, - Yerel politik kararlarını; uzmanlardan oluşacak ekiplerce gerçekleştirilecek kentsel ve bölgesel planlara dayandırılması, - Gençlerin toplum yaşamına katılımının yerel yönetimlerce sağlanmasıdır. 5. AVRUPA BİRLİĞİ YÖNETİME KATILIM İLKESİNİN TÜRKİYE UYGULAMASI ÖRNEĞİ: KENT KONSEYLERİ Belediye Yasası’nın 76. maddesine göre; “Kent Konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Kent Konseyleri; üyeleri vali, belediye başkanı, ilgili ilin milletvekilleri, il genel meclisi, belediye meclisi üyeleri, mahalle muhtarları, dernek ve vakıflar, meslek odaları, özel sektör kuruluşları, sendikalar, üniversiteler, siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyi; YG 21 kapsamında oluşturulan çalışma gruplarının ve kadın, gençlik, kıdemli hemşehriler ve çocuk platformlarının temsilcilerini kapsayacak şekilde, geniş bir yelpazeye yayılan yerel ortaklardan oluşmaktadır. Konseylerin başlıca görevleri şunlardır: Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesi. Kente ilişkin strateji ve eylem planlarının belirlenmesi, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak akıl oluşturmak. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü temel prensiplerine dayanarak, katılımcı demokrasi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek. Kentin kimliğine ilişkin tarihsel, kültürel, doğal vb. değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek. Kent kaynaklarının etkin, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak. Sürdürülebilirlik anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek. Kentin tamamını veya büyük bölümünü ilgilendiren alt yapı, sağlık, eğitim vb. konularda çözümler geliştirmek. Kadınların ve gençlerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve karar alma mekanizmalarında aktif katılı87
mın sağlamak. Kent yönetiminde, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme yöntemlerinin uygulanmasına katkıda bulunmak ve konseyde oluşturulan görüşlerin belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilmesini sağlamaktır. 5.1 Kent Konseyleri Uygulmasına Eleştirel Bakış - Kent Konseyleri Uygulaması Yeni Bir Model Değildir: Yeni belediye ve büyükşehir belediyesi yasasında katılımla ilgili getirilen temel düzenleme niteliğindeki kent konseyleri, Türk yerel yönetimlerine tamamen yabancı, yeni bir uygulama değildir.1930 yılında yasallaşan 1580 sayılı kanunun hemşeri hukuku başlıklı 13. maddesi bu tür oluşumlara destek sağlamaktadır. Bu maddeye göre “her Türk nüfus kütüğüne yerli olarak yazıldığı beldenin hemşerisidir. Hemşerilerin belediye işlerinde reye, intihaba, belediye idaresine iştirake ve belde idaresinin devamlı yardımlarından istifadeye hakları vardır.” 5393 sayılı yeni yasa yürürlüğe girmeden kent konseyi, kent meclisi, kent senatosu, vb. isimlerle yerel halkın karar almaya katılımını sağlayıcı mekanizmalar kurmuşlardır. 1.Ankara Kurultayı, Bolu il Kurultayı, Aliağa Kent Parlamentosu, Urfa kent Senatosu, Milas Kent Kurultayı, Muğla Demokrasi Platformu gibi isimlerle çeşitli kentlerde katılımla ilgili somut girişimlerde bulunulmuştur. 1997’de kabul edilen “Yabancıların Yerel Kamusal Yaşama Katılımları Konvansiyonu” çerçevesinde Türkiye’nin ilk yabancılar meclisi Alanya’da kurulmuştur. - Kent Konseylerinde Halkın Temsili: Kent Konseyi Yönetmeliği’nde halkın katılımını engelleyen değişikliklerin iptali için açılan dava ile ilgili olarak Danıştay 8. dairesi 22.05.2008 tarihli 2007/1280 Esas, 2008/3744 Karar ile yönetmelikteki bazı düzenlemeleri iptal etmiştir. İptal edilen diğer maddeler arasında belediyenin içinde bulunduğu seçim bölgesindeki milletvekillerini, teşkilatını kurmuş siyasi partilerden TBMM’de üyesi bulunanların katılımı da yer almaktadır. Danıştay’ın iptal kararı, halkın bir organı olarak kurgulandığı ileri sürülen Kent Konseyinin ağırlıklı olarak siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, belediye ve il genel meclisi üyelerinden oluşan bir yapıya dönüştürüldüğü ortaya konmaktadır. STK’ların katılımı ise 8. maddeye göre; mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının yüzde 30’unu geçmemek ve 20’den az olmamak üzere ken88
di aralarından seçecekleri temsilcileri, üniversitelerden ikiden fazla olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla olması durumunda her üniversiteden birer temsilci, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsili öngörülmektedir. - Kent Konseylerinin Şeffaflığı: Belediye Yasasında ve Kent Konseyi Yönetmeliğinde şeffaflığa sürekli vurgu yapılmasına rağmen kent konseylerine hangi STKların hangi ölçütler gözetilerek davet edildiği belli değildir. Konsey yönetmeliğinde belirtilen konuyla ilgili dernek ve vakıf temsilcilerinin nasıl belirlendiği de belirsizdir. Çeşitli belediyelerin kent konseylerinin sanal ortamdaki sitelerinde yapılacak bir araştırmada çoğunda kent konseyini oluşturan kişi, kurum ve kuruluşların isimleri teker teker belirtilmediği görülecektir. Kent Konseylerinin tanıtım eğitim, spor, sağlık, çevre vb. alanlarda birçok çalışma grubu ve gençlik meclisi, çocuk meclisi, kadın meclisi gibi meclisler de yaşama geçirilmiştir. Bu grup ya da meclislerin ne zaman kimlerin katılımıyla, ne sıklıkta toplandığı, ne tür kararların alındığı ise belli değildir . - Kent Konseylerinin Tarafsızlığı: Madde 14/A (1) bendinde; “Kent konseyi genel sekreteri, belediye başkanı tarafından önerilen üç aday arasından yürütme kurulu tarafından seçilir” maddesi ileri sürülen ‘tarafsız bir yaklaşımla görüş ve önerilerini oluşturmak” hedefini zedelemektedir. - Kent Konseyi Meclis Genel Kurulu: Kent Konseyi’nin en yetkili organı olan Genel Kurulun yılda yalnızca iki kez toplanmaktadır. Belediye meclisleri kent meclislerinin kararlarını yasa gereği gündemlerine almaya zorunlulukları yoktur. Hatta kent konseylerinden kendilerine gönderilen ve gündeme aldıkları konuyla ilgili karar alma zorunlulukları da bulunmamaktadır. - Kent Konseylerinin Mali Yapısı: (Md.16/A) “Belediyeler kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapar ve destek sağlar” denilmektedir. Belediyelerden ödeneğini alan konseylerin bağımsızlığı tartışmalıdır. Buna göre kent konseylerinin alacağı kararların belediye politikalarıyla çelişme ihtimali oldukça düşüktür. - Kent Konseylerinde Geriye Kalan: Kent Konseyleri yerel halktan ilgi görmemektedir. Halk, kent konseylerine kimlerin katıldığını, neler görüşüldüğünü bilmemektedir. Kent Konseyleri yerel yö89
netimlerin proje ve politikalarına meşruiyet kazandırılmak amacıyla kullanılmaktadır. Yerel yönetimlerde özelleştirmeler sürdükçe, yerel halkın katılımının daha da azalması beklenebilir. Yerel düzeydeki kamusal hizmetler özelleştirildikçe ticari sırlar artacak, halk özel sektöre devredilen kamusal hizmetler üzerindeki söz hakkını yitirecektir. Kent konseyi gibi yerel katılım mekanizmalarının, halkın zaten uygulama kararı alınmış ya da özel sektöre devredilmiş belediye hizmetlerine onay vererek kendilerini “yönetime katılıyorlarmış” gibi hissetmeleri amacıyla kullanılması, katılımın anlamını yitirmesine ve siyasi kayıtsızlığa yol açacaktır. SONUÇ AB’nin yerel yönetimler konusunda ki en önemli katkısı AYYÖŞ olmuştur. AYYÖŞ yerel yönetimlere politik, mali, idari özerklik getirmekte ve bu özerkliklerle ilgili olarak anayasal garantiler içermektedir. Yerel özerkliklerin geliştirilmesi yerel halkın yönetime uygun platformlar aracılığıyla katılımı ile gerçekleşebilir. Katılım konusunda uygulamaların yasal dayanaklarla desteklenmesi ve halk taleplerinin karşılanabilirlik oranı, üye ülkelerin yerel yönetimler konusunda Avrupa Birliği temel sonuç beklentilerinin karşılanmasını sağlayacaktır. Katılımcı demokrasinin yerel yönetimler alanında Türkiye’deki uygulamaları olan Kent Konseyleri ve Yerel Gündem 21 çalışmaları gelişen bir potansiyel ve ivmeyle yol almaya devam etmektedir. Bu konuda vatandaşların yerel demokrasi kavramına da yaklaşması beklenmektedir. Tüm bu beklentilerle birlikte yerel yönetimlerin yönetişim kavramının ve YKY anlayışı ışığında Türkiye’nin önünü açacağı muhakkaktır. Yönetişim ve yönetime katılım yaklaşımının öngördüğü yönetme biçiminde kamu yönetimine düşen rol “katalizör” olmaktır. Kamu yönetimi artık karar alan, uygulayan, yönlendiren ve yöneten olmaktan çıkmakta, toplum aktörlerinin (birey, STK, iş dünyası ve kamu yönetimi) karşılıklı etkileşim içinde politika belirlemesi, planlaması, uygulaması ve denetlemesini öngören çok taraflı yönetim sürecinin katalizörü olarak görev yapmaktadır. Bu da özellikle son dönemde savunulmaya başlanan “kürek çeken değil, dümen tutan” devlet anlayışının bir sonucudur. 90
KAYNAKLAR
1. Akbulut, Ö. (2007), Belediye Yönetimi Reformu: Monolitik İktidar Yapısının Güçlendirilmesi, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 1, Ankara, ss. 26-28. 2. Anayurt, Ö. (2007), Referandum Demokrasisi Sürecinde Türkiye’de Referandumsuz Yerel Demokrasi, Kamu Yönetimi Yazıları Teoride Değişim Yeniden Yapılanma Sorunlar ve Tartışmalar, (Editörler: Bilal Eryılmaz, Musa Eken ve Mustafa Lütfi Şen), Ankara: Nobel Yayın, s. 30-32. 3. Arı Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği. (2001), Değişim ve Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği ve Türkiye, İstanbul, s. 18. 4. Ayman Güler, B. (2006), 22 Şubat 2005 Gün ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, Mülkiye Dergisi, Cilt: 29, Sayı: 246, Ankara, 2006, ss. 111-112. 5. Belediye Meclisi Çalışma Yönetmeliği, (2005), Resmi Gazete: 09.10.2005. Sayı: 25961. 6. Bosch Roca, N. (1998), İspanya’da Yerel Yönetimler (Örgütlenme ve Finansman), (Çeviren:Turgut Kılıçer), Türk İdare Dergisi, Yıl: 60, Sayı: 379, Ankara, s. 150-153. 7. Bülent Bakiler, H. , Keyman F. ve Yaşar Sarıbay, A. (1999), Katılımcı Demokrasi, Kamusal Alan ve Yerel Yönetim, İstanbul: Demokrasi Kitaplığı, s. 59. 8. Canatan, B. (2006), Fransa’da 28 Mart 2003 Anayasa Değişikliği, Üniter Devlette Yerel Yönetimlerin Yeniden Tanımlanması, (Ed: Hüseyin Özgür ve Bekir Parlak), Avrupa Perspektifinde Yerel Yönetimler, İstanbul, ss. 301304. 9. Carroll, A. (2003), Constitutional and Administrative Law, Third Edition, London, s.11-26. 10. Çarıkçı, A. (2007), Yerel Siyaset ve Katılımcı Yerel Demokrasi, www. blogcu.com/ak/451091/-(Erişim:12.11.2007). 11. Çitçi, O. (1996), Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 6, Ankara, s.6. 12. Eliçin Arıkan, Y. (2006), Fransız Yerel Yönetim Sistemi ve Türkiye’ye Yansımaları, Avrupa Perspektifinde Yerel Yönetimler, İstanbul, s. 280-282. 13. Esen, S. (2004), İspanya, Kamu Yönetimi Ülke İncelemeleri, Ankara, s.335. 14. Fırat, S. (2005), Avrupa Birliği Bütünleşmesinde Yerel Yönetimlerin Rolü, Belediye Dünyası Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 10, s. 34. 15. Gözübüyük, Ş. (1993), Yönetim Hukuku, Ankara, s. 118. 16. György, H. (2001), Hopes and Realty: The First Decade of the Hungarian Local Government System in the Eyes of the Public, (Editor: Pawel Swianiewcz) Public Perception of Local Governments, Budapest, LGI, ss. 131-145. 17. Işıldak, M. (2007), Kent Konseyi ve Sorunları, www.yerelsiyaset.com, (Erişim: 7.11.2007) 91
18. Karluk, R. (2002), Avrupa Birliği ve Türkiye, Ankara: Beta Basım Yayım, s. 1. 19. Keleş, R. (1999), Avrupa’nın Bütünleşmesi ve Yerel Yönetimler, Türk Belediyecilik Derneği Konrad Adenauer Vakfı, Ankara, ss. 38-43. 20. Keleş, R. (1992), Belediyeciliğimizde Son Gelişmeler ve Yerel Özerklik, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt: 1, Sayı: 2, Ankara, s. 13. 21. Koçdemir, K. (1999), Almanya da Mahalli İdareler, Dünya’da Mahalli İdareler, Ankara, s.19-21. 22. Koçdemir, K. (2000), Avrupa Birliği Hukuku ve Mahalli İdareler, Türk İdare Dergisi, Yıl: 72, Sayı: 426, Ankara, s. 68–73. 23. Koçdemir, K. (1999), Mukayeseli Mahalli İdareler Tarihi ve Perspektifler (İngiltere, Fransa, Almanya, Türkiye), Türk İdare Dergisi, Yıl: 71, Sayı: 424, Ankara, s. 101-103. 24. Murat, S. (2000), Bütünleşme Sürecinde Avrupa Birliği’nin Karşılaştırmalı Yapısı, İstanbul: Filiz Kitabevi, s. 18-22. 25. Nalbant, A. (1997), Üniter Devlet Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye, Ankara, s. 274-278. 26. Ökmen, M. (2006), Uyum Sürecinin İdari-Politiği: AB ve TC Perspektifinde Küreselleşme Yerelleşme Dinamikleri, Avrupa Perspektifinde Yerel Yönetimler, İstanbul, s. 64. 27. Palabıyık, H. (2003) Yönetimden Yönetişime: Yönetişim, Kentsel Yönetişim ve Uygulamaları ile Yönetişimde Ölçülebilirlik Üzerine Açıklamalar, Yerel ve Kentsel Politikalar, (Editörler: M. Akif Çukurçayır, Ayşe Tekel), Çizgi Kitabevi Yayınları No: 80, Bilim-Toplum-Siyaset No:19, 1. Baskı, Konya, ss. 239–241. 28. TODAİE, (1992), Kamu Yönetimi Araştırması, Yerel Yönetimler Araştırma Grubu, Ankara, ss. 63-64. 29. Resmi Gazete, Yönetmelik, (2007), Sayı: 26313, http://rega.basbakanlik. gov.tr/eskiler/2006/10/20061008-5.htm, (Erişim: 10.11.2007). 30. Solari, S. (2004), Decentralisation of Competencies and Local Development Agencies, in Nort-Eastern Italy, Local Economy, Volume: 19, No:1, s. 55-56. 31. Şinik, B. (2007), Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Ekseninde Örgütlenme Modelleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, ss. 187-191. 32. Talat Arslan, N. (2005), İdari ve Mali Paylaşım Açısından Merkezi Yönetim Yerel Yönetim İlişkileri, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 33, s. 192. 33. Ünüsan, T. (1999), İtalya’da Mahalli İdareler, Dünya’da Mahalli İdareler, s. 477-484. 34. Yerel Gündem 21 Türkiye Örnek Uygulamalar, (2003), IULA-EMME Yayınları, s: 12. 92
35. Yıldırım, F. (2002), Yerel Demokrasi ve Kentteki Gençlik, Gençlik ve Kent Yönetimi, (Çeviren: Ahmet Çiğdem, Editör: Ferzan Yıldırım), İstanbul: Demokrasi Kitaplığı, s.18-19. 36. Yönetişimde Ölçülebilirlik Üzerine Açıklamalar, Yerel ve Kentsel Politikalar, (Editörler: M. Akif Çukurçayır, Ayşe Tekel), Çizgi Kitabevi Yayınları No: 80, Bilim-Toplum-Siyaset No:19, 1. Baskı, Konya, ss. 239–241. 37. Wollmann, H. (2004), Local Government Reform in Great Britain, Sweden, Germany and France: Between Multi-Function and Single-Purpose Organisations, Local Government Studies, Volume: 30, No: 4, s. 651
93
YÖNETİŞİM YAKLAŞIMI ve FARKLI KATILIM YÖNTEMLERİ
Doç. Dr. Fatma Neval GENÇ*, Arş. Gör. Burcu ÖZOĞUZ*, Arş. Gör. Murat YILMAZ* (*) Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, İsabeyli Kampüsü, Nazilli/AYDIN fatmanevalgenc@gmail.com, burcuozoguz@adu.edu.tr, muratyilmaz@adu.edu.tr
ÖZET Demokratik ideallerin yeniden sorgulandığı yönetişim yaklaşımı ile kamusal kararlara dahil olma taleplerinin yoğunlaştığı günümüzde danışma ve katılma amaçlı, açık görüşmeden konsensüs konferansa kadar uzanan çok sayıda ve farklı türde halk katılım yöntemleri ortaya çıkmıştır. Katılım sadece siyasi alanla sınırlı olmaktan çıkmaya başlamış, sosyal alanda da katılım taleplerinin yoğunlaştığı, çevre, bilim ve teknoloji politikaları, halk sağlığı, planlama vb konularda da halkı yönetsel kararlara dahil etme çabalarının yoğunlaştığı ve halktan da bu türden taleplerin artarak geldiği, nihayetinde katılımın çerçevesinin genişlediği, türlerinin arttığı görülmektedir. Bu çok farklı yöntemlerden bazıları üzerinde daha fazla durulmakta ve öne çıkmaktadır. Bu bildiride son yıllarda ortaya çıkan, farklı ülkelerde pratikte uygulanma imkanı bulan ancak ülkemizde bazıları çok fazla bilinmeyen, uygulanmayan katılım yöntemleri üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada seçilen yöntemler uluslararası literatürden, farklı ülkelerdeki örneklerden ve bunlar üzerine yazılan çeşitli raporlar incelenerek oluşturulmuştur. Çalışmanın amacı bu yöntemleri, avantaj ve dezavantajlarını, sınırlılıklarını, başarı durumlarını/etkinliklerini de dikkate alarak incelemek /değerlendirmek ve uygulanabilirliklerini tartışmaktır. Anahtar kelimeler: Yönetişim, katılım, katılım yöntemleri 94
1. KATILIM, DEMOKRASİ VE KAMU YÖNETİMİ Katılım, demokratik sistemin en önemli unsurudur. Demokrasi mücadelesi hakkındaki geniş literatür katılım kavramını tanımlamaya çalışırken, kamu yönetimi literatüründe katılım, daha dar kapsamlı ve teknik bir tanımlamaya sahiptir. Dünya Bankası (DB) katılımı paydaşların etkilediği, gelişme öncelikleri ve bunları etkileyen kaynakların kontrolünü paylaştıkları bir süreç olarak tanımlamaktadır. Nitekim DB projeleri bu tanımlamayı hayata geçiren araçlar olarak tasarlanmıştır. Bu projelerde; uzmanlarla topluluğun işbirliği ile problem analiz edilir, hedefler belirlenir, strateji formüle edilir. DB katılımı, paydaşların, çıkarlarını daha iyi yansıtabilecekleri bir teknik olarak görülmektedir. Benzer bir yaklaşımı benimseyen OECD de katılımı kamu hizmetlerine vatandaş etkisini yansıtma aracı olarak görür. Bunların dışında katılımı doğrudan demokrasiden sınırlı danışmaya kadar farklı şekillerde gören yaklaşımlar da vardır. Her şekilde katılım, vatandaşın kararlara katılımını, otorite paylaşımını öngörür[1]. Katılımın beş genel amacından söz edilebilir. Bunlardan ilki, karar vericilerin halkın önceliklerini anlaması ve kararlarında yer vermesidir. İkincisi, vatandaşların yerel bilgisini kararlara dahil etmektir. Bu amaçlardan her ikisi de karar vericileri belirsizlikten uzaklaştırır ve daha geniş katılımlı kararların oluşmasını sağlar. Üçüncü olarak halk katılımı, adalet ve tarafsızlığı; seslerini başka yollarla duyurma imkanı olmayan grupların da sürece dahil edilmesini sağlar. Dördüncü amaç, katılımla kamusal kararların meşruluğunun artırılmasıdır. Son olarak, katılım kamu görevlileri için bazen, planlamada olduğu gibi, yasal bir zorunluluk olarak da ortaya çıkabilir. Bunlara ek olarak katılımın sivil toplumu geliştirdiği, kendi kendine adapte olabilen yapıları güçlendirdiği ve sorunların daha etkili şekillerde çözümlendiği de söylenebilir[2]. Son yıllarda kamu yönetiminde katılım konusu giderek daha fazla tartışılmaya, konuşulmaya başlanmıştır. Katılıma olan bu yeni ilginin çeşitli nedenleri ileri sürülebilir. Liberal demokrasilerin karşı karşıya olduğu ve vatandaşların tatmin edilmeyi beklediği “Demokratik açık”, genel olarak kamu kurumlarına, kamu yönetimine/yönetime güvenin azalması, sosyal hareketlerin yükselişe geçmesi, kamu sektörünün değişime uğraması ve hizmet kalitesi başta olmak üzere kamu yönetiminden beklentilerin artması, seçilmiş kamu görevlilerinin meşruluk konusuna daha duyarlı olmalarını gerektirmiştir. Katılım, 95
sadece siyasa geliştirme için değil, giderek siyasetten uzaklaştığı, siyasete olan ilgisinin azaldığı düşünülen vatandaşı politikaya çekmek için de etkili bir strateji olarak görülmeye başlamıştır. Sorgulamanın ana odaklarından biri de parlamenter demokrasilerdir. Daha şeffaf siyaset süreçlerine olan talep mevcut/yerleşik siyasi yapılarla mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Bu türden eğilimler katılımı doğrudan demokrasiye bağlamakta, siyasa yapım sürecinin vatandaşın daha fazla kontrolüne girmesini, vatandaşın “gerçekten” sürece dahil edilmesini tercih etmektedir[1]. Bu çerçevede pek çok yeni katılım modeli vatandaşın tepki/ şikâyetlerine yanıt olarak, çıkmaza girilen konuların çözümü amacıyla veya liderlerin inisiyatifleriyle oluşturulmaya, uygulanmaya başlanmıştır. Farklı amaçlarla ortaya atılmış bu katılım yöntemlerinin amacı, tüm grupların ilgilerini, sorunlarını araştırmak, tanımlamak ve ortaya çıkarmaktır. Siyasal süreçte yer alan paydaşların hepsi, ki bunlar kamu kurumları, güçlü özel sektör örgütleri, dezavantajlı vatandaşlar gibi kesimler olabilir, eşit biçimde tartışma sürecinde yer almaktadır. Bu süreçte, bilgi kaynakları, kimlerin sürece dahil edileceği, bütçeleme gibi konularda öğrenme, problem çözme ve yenilikçi yöntemler kullanılmaktadır. Bu yeni katılım araçları ile toplumsal problemlerin çözümünde pek çok yeni işbirliği modeli önerilebilir, bu işbirlikleri sayesinde sosyal ve siyasi sermaye ortaya çıkabilir. Bazı örneklere bakılacak olunursa, sadece California’da yirmiden fazla işbirlikçi bölgesel inisiyatifler vardır. Bunlardan çoğu çevre ve ekonomi konularında paydaşları bir araya getirmektedir. Avrupa’da da işbirlikçi katılım yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin; Portekiz, ve İsviçre’de Yerel Gündem 21, sosyal, entelektüel, siyasi sermayeyi tesis eden yerel paydaşların bir araya geldiği yeni forum şekilleridir. İtalya’da da katılımcı planlama çabaları varken İngiltere’de işbirlikçi süreçler yeni yönetişim şekilleri ile oluşturulmaktadır. İşbirlikçi katılım kompleks, bütçe kararları gibi süregelen problemleri çözmede kullanılabilir. Bu noktada özgün diyalog, kurumsal kapasite katılım sürecinde başarının anahtarlarını oluşturmaktadır[2]. Katılım süreçleri farklı kesimlerden vatandaşların özgün bir konu hakkında bir araya gelerek birbirlerini dinlemeleri, konuşmaları, yeni fikirlerin ortaya çıkmasını diğerlerinin bakış açılarını görmelerini, anlamalarını, işbirliği imkânlarının doğmasını sağlar. İşbirlikçi süreçler, networkleri de ortaya çıkarır, yeni profesyoneller ve kişisel 96
ilişkiler ortaya çıkabilir, her birinin diğerini anlamaya çalışması, yeni güven mekanizmalarını ortaya çıkarabilir. Sosyal sermaye ile yeni ağbağlar oluşabilir, bunlardan yeni bir güç doğabilir. Nihayetinde işbirlikleri, ağbağlar kurumsal kapasitenin ortaya çıkmasına/güçlenmesine yardımcı olur. Katılımcılar daha bilgili, donanımlı, farklılıkların farkına varmış hale gelmiş olurlar[2]. Yeni katılım paradigması çerçevesinde etkili katılım, sistem yaklaşımını gerektirir. Bu sistemde kamu kurumları, kar amacı gütmeyen örgütler, işletmeler, savunucu gruplar vb etkileşim halinde olmalıdır. İlgili katılımcıların dahil edilmesi yanında bu sistemin bir ağbağ/network şeklinde çalışması da gereklidir. İdeal katılımda yönetim halkı duymalı, eleştirileri dikkate almalı, kararlarını gözden geçirmeli, sorumluluk sahibi olmalıdır. Katılım süreci, kararla ilgisi olan, özellikle dezavantajlı kesimleri kapsamalı, uygun örgüt yapısına ve sürdürülebilirliği sağlayan finansal kaynaklara sahip olmalıdır[2]. 2. KATILIM YÖNTEMLERİ/TÜRLERİ En genel anlamıyla halk katılımı, ilgili prosedürleri uygulayarak alınacak bir kararda halka danışma, katılım, bilgilendirme yoluyla halkın sürece dahil edilmesi, kararı etkileme imkanının verilmesini anlatır. Son yıllarda artan katılım talepleri yönetimler tarafından farklı seviyelerde karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu anlamda katılım, farklı türlerde, halkın bilgilendirilmesi şeklinde düşük seviyeden, halkın çözümün bulunmasında önemli bir araç, bir danışma mekanizması olarak görüldüğü, danışma grupları, odak gruplar, anketler vb yöntemlerin kullanıldığı daha yüksek seviyede katılım yöntemlerine kadar farklılaşmaktadır[3]. Bishop & Davis’e göre katılım[1] 4 farklı yaklaşımla ele alınabilir; katılımı bir süreç olarak gören yaklaşım, katılımı siyasi sorunlara bağlayan yaklaşım, katılımı yönetim teknikleri süreci olarak gören yaklaşım ve nihayetinde yazarların kendi geliştirdikleri katılımı sürekli olmayan bir etkileşim olarak gören yaklaşım. Bunlardan ilki, en etkili olduğu kabul edilen, süreç modelidir. Bu model katılımı doğrudan demokrasiye doğru farklı derecelerdeki faaliyetler olarak görür. Bu yaklaşımda katılım türleri tipolojisi inşa etmek mümkündür. Katılımın süreç modelinde yönetimin tercihlerine katılım uzun dönemli bir süreç olarak ve vatandaşlığın özü olarak 97
algılanmaktadır. Süreç modeli literatürü şekillendirmesine rağmen, siyasa geliştirmede katılımın rolü araştırıldığında bazı sınırlılıkları olduğu görülür. İkinci yaklaşım, katılımı siyasi sorunlarla bağlayan yaklaşımdır. John Clayton Thomas, küçük grup dinamikleri ve Vroom ve Yetton’un liderlik teorisine dayanarak geliştirdiği yaklaşımında karar vericilerin siyasi sorunları uygun katılım yaklaşımlarına göre sınıflandırmaları gerektiğini önerir. Bu şekilde katılımın önem derecesinin anlaşılabileceğini ifade eder ve karar vermede 5 olası yaklaşım olduğunu belirtir; özerk yönetsel karar (yönetici, halk katılımı olmadan sorunu çözer), modifiye edilmiş yönetsel karar (yönetici, problemin bir bölümünü halkın bir bölümüyle paylaşır ancak karar bu gruplardan etkilenmeden de alınabilir), halka sınırlı danışma (yöneticiler, sorunun bir bölümünü halkın bir bölümünü temsil eden bir grupla paylaşır, fikirlerini ve önerilerini alır, bunları dikkate alarak veya almadan karar verir), tümden halka danışma (yöneticiler halkı temsil eden belli bir grupla sorunu paylaşır), halk kararı (yöneticiler problemi halkla paylaşır, halk ve yöneticiler çözüm konusunda karara varmaya, çözüm üretmeye çalışır). Bunların her birinde kullanılan araçlar da farlıdır. Üçüncü yaklaşım, katılımı bir yönetim teknikleri süreci olarak gören yaklaşımdır. Shand ve Arnberg, katılım türlerini özel yönetim öncelikleri ile bağlamaktadır. Buna göre süreç, hedefe yönelik bir hareket değil, kamu yöneticilerinin bir tercihler setidir. Shand veArnberg hükümet programlarına vatandaşın katılımında 5 tanımlayıcı nokta önerirler. Bunlar, minimum katılımdan maksimuma doğru, bir düzlem üzerine yerleştirilerek; bilgi, danışma, ortaklık, temsil ve kontrol olmak üzere farklılaşmaktadır. Örneğin eğer amaç bilgilendirme ise, yöneticiler politika hakkında bilgi aktarmak isteyebilirler ve danışmayı eğitim amaçlı bir süreç olarak görebilirler. Bilgilendirme programları reklam malzemeleri, propaganda, doğrudan mail ile mesajın gönderilmesi gibi yöntemlerle olabilir. Danışma amacında baskı grupları ile toplantılar, kent meclisi toplantıları; ortaklıkta danışma komiteleri; temsilde etki değerlemesi çalışmaları, kontrolde ise referandum yöntemleri tercih edilebilir. Diğer 3 yaklaşımdan ve OECD raporlarından elde ettikleri bilgiler ışığında Bishop ve Davis[1]; katılım türleri danışma, ortaklık, konum, tüketici tercihi ve kontrol olarak 5 farklı tür önerirler; i. Danışma olarak katılım, anahtar kişilerle iletişime geçmeyi, tar98
tışma metinlerini, halk toplantılarını ve diğer politika önerisi geliştirme araçlarını kapsar. Bu türde amaç, toplumun öneri hakkındaki reaksiyonunu ölçmek, geribildirim almaktır. Bu yöntemde kullanılan başlıca araçlar; anahtar kişilerle iletişime geçme, baskı gruplarıyla toplantılar, halk toplantıları, tartışma metinleri ve halk görüşmeleridir. Sınırlılıkları ise, danışma ve sonuçların ortaya çıkmasında gecikmeler yaşanabilmesi, halkın kararı beğenmezse ihanete uğradığını düşünebilmesi, karmaşık kararların zaman alıcı ve maliyetli olmasıdır. ii. Ortaklık olarak katılım, danışma komiteleri vb aracılığıyla vatandaşların ve örgütlerin katılımının sağlanmasını anlatır. Burada amaç, vatandaşı ve baskı gruplarını hükümetin karar verme sürecine dahil etmektir. Başlıca araçları danışma komiteleri, vatandaş danışma komiteleri, siyasi topluluk forumları, halkın taleplerinin dinlendiği toplantılardır. iii. Konum olarak katılım, vatandaşların ve baskı gruplarının siyasal yapım sürecine mahkemeler vb. yollarla doğrudan katılımını ifade eder. Burada 3. kişilerin gözden geçirme sürecine dahil olmalarını sağlamak amaçlanır. Araçları, inceleme mahkemeleridir. Sınırlılıkları sadece mahkemeye gelen konular için uygun olması, pahalı ve zaman alıcı olması, bazı konularda yasal yaklaşımın uygun olmamasıdır. iv. Tüketici tercihi olarak katılım ise kamu hizmet sunumu mekanizmasını siyasa ürünlerini şekillendirme aracı olarak görür. Burada amaç, tüketici tercihlerinin, önceliklerinin kamu hizmetini, üreticilerini etkilemesini sağlamaktır. Araçları, anketler, odak grup görüşmeleridir. Sınırlılığı, sadece hizmet sağlama konuları için uygun olmasıdır. v. Kontrol olarak katılım ise, vatandaşa referandum ve diğer doğrudan kontrol araçlarıyla tercih yapma imkânı verir. Kontrol türü katılımda amaç, konuyu seçmenlerin kontrolüne bırakmaktır. Araçları; referandum, topluluk parlamentoları, elektronik oylamadır. Sınırlılıkları maliyetli, zaman alıcı, genellikle ayrılık yaratan türden olması olarak sıralanır. Katılım yöntemleri, farklı siyasi, kültürel çerçeveler içinde de gruplandırılabilir. Buna göre farklı siyasi ve yönetim kültürüne sahip ülkeler ve bölgelerde farklı diyalog, katılım yöntemleri ortaya çıkmıştır. Buna göre Avrupa’da 3 tür katılım eğiliminden söz etmek müm99
kündür[4]; i) Güney Avrupa Perspektifi, ii) Kuzey Avrupa perspektifi, iii) Merkezi ve Doğu Avrupa Perspektifi. Bunlardan ilki, sosyal partnerlere danışmaktan paydaşların diyaloguna uzanan Güney Avrupa yaklaşımıdır. Bu gruptaki ülkelerde, siyasetçilerle sosyal paydaşlar arasındaki diyalogun uzun bir geçmişi vardır. İkinci grup olan Kuzey Avrupa yaklaşımında ise, bu ülkelerin sivil toplumun siyasi kararlara katılımda uzun bir geçmişine sahip olmamaları nedeniyle bu ülkelerde etkili katılım, Bölgeler Komitesine, Ekonomik ve Sosyal Komiteye katılım sivil toplumu geliştirme yönünde önemli adımlar olarak görülmektedir. İskandinav ülkelerinde siyasetçilerle sivil toplum örgütleri arasında yakın ilişkiler vardır. Genellikle danışma yoluyla halk karar verme sürecine katılmaktadır, katılımın aktif bir rolü vardır. Sivil toplum sadece bilgi verilen bir yapı olmaktan öte, aktif bir rol oynar. Üçüncü grup olan merkezi ve doğu Avrupa Ülkelerinde sivil toplum örgütleri özellikle 1980 sonrası reformların hayata geçirilmesinde itici gücü oluşturmuştur ve hala sivil toplumun katılımın esas gücü olarak güçlendirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Örneğin Almanya, Avusturya gibi ülkelerde sosyal paydaşlar (işçi, işveren birlikleri vb) istihdam politikalarında oldukça önemli rol oynarlar. Son yıllarda da danışmadan diyaloga, geleneksel lobicilikten paydaşlar diyaloguna doğru bir eğilim vardır. Katılım mekanizmaları, farklı ülkelerde farklı ampirik formlarda, farklı politika alanları ve yönetişim düzeylerinde bulunabilir[5]. Bunlar: kendiliğinden, aşağıdan yetişmiş veya yukarıdan tasarlanmış; resmi veya gayrı resmi; kurum içi veya kurumlar arası; açık veya kapalı; sıkı veya gevşek örgülü; kısa veya uzun ömürlü; sektör bazlı veya toplum genelinde; politika yapımı veya politika uygulanması ile meşgul olanlardır. Avrupa ülkelerinde yapılan bir araştırmaya göre, katılımı artırmaya yönelik geniş bir çerçevede farklı yöntemler, kurumsal düzenlemeler uygulanmaktadır. Bunlar genel olarak; odak gruplar, halk toplantıları, müzakere, planlama hücreleri/odakları, vatandaş jürileri, konsensüs konferans, vatandaş danışma komiteleri, arabuluculuk olarak sıralanabilir[6,5]. Yöntemlerin çoğu farklı çerçevelerde uygulanmakta, yerel planlama, çevre düzenleme gibi politika alanlarına özgü olarak da geliştirilebilmektedir. Çalışmanın devam eden bölümünde bu katılım yöntemlerinden tipik özellik gösterenler hakkında genel tanımlamalar etrafında bilgi verilmektedir. 100
2.1 Danışma Komiteleri (Advisory committees, advisory bodies / councils) Hükümet veya parlamento tarafından spesifik siyaset konularını görüşmek, özellikle bilim ve teknoloji alanlarında danışmak üzere kurulurlar. Genellikle uzmanlar veya sivil toplumdan yüksek düzeyli temsilcileri, farklı paydaş gruplarını kapsar. Üç farklı danışma komitesi vardır; etik meclisleri, ekonomik ve sosyal komiteler, sürdürülebilir kalkınma, yenilikçilik gibi özel konularla ilgili meclisler. Bunlar içinde en yaygın olanları ulusal, bölgesel veya yerel ölçekte örgütlenmiş olan etik komitelerdir. En eski ulusal etik meclisi Fransa’da 1983 yılında kurulmuş, (French Comité Consultatif National d’Ethique pour les Sciences de la Vie et de la Santé) onu Yunanistan (1998), Finlandiya (1991), ABD (2001) izlemiştir. AB ölçeğinde The European Group on Ethics 1997 yılında bağımsız, çoğulcu ve çok disiplinli olarak AK bünyesinde bilim ve yeni teknolojilerin topluluk yasaları ve politikaları için hazırlanması ve uygulanması için oluşturulmuştur, araştırma politikaları, araştırma temelli politikalar, gibi farklı konularla ilgilidir. Bu komiteler Almanya ve Avusturya gibi uzun geleneğe sahip ülkelerde (“Sozialpartnerschaft”), kuzey Avrupa ülkeleri ve özellikle AB’nin kendisinde (Economic and Social Committee) sosyal paydaşları bir araya getirir. Son olarak yeni komiteler son yıllarda sürdürülebilir kalkınma, yenilikçilik gibi spesifik politika konularıyla ilgili olarak kurulmaktadırlar. Bu komiteler, geniş katılıma dayanır ve sosyal paydaşların rolleri vardır. Bunun örneği bugün pek çok Avrupa ülkesinde olan National Sustainability Councils’dir. Almanya’da bir inovasyon konseyi (“Innovationsbeirat”) hükümet tarafından 2001 yılında kurulmuştur. Bunun üyeleri, bilim camiasından ve paydaş gruplardan yüksek düzeyli temsilcilerdir. İtalya’da National Board ENEA vardır. Bu kurum, alternatif enerjiler ve bioetik konularında çalışmakta; bilim adamları, hukukçular, profesyoneller gibi yüksek seviyede temsilcilerden ve entellektüellerden oluşmaktadır[5]. OECD’ye göre danışma komiteleri en yaygın ortaklık araçlarındandır. Bu komitelerdeki topluluk temsilcileri kendi görüşlerini doğrudan ve aracısız biçimde politikacılara iletme imkanı bulurlar. Yönetim bu komitelerle geniş biçimde vatandaş katılımı sağlarken kendi yaklaşımlarını ve hedeflerini de açıklama imkanı bulur. Zaman içinde danışma komiteleri siyasi topluluklara dönüşebilir[1]. 101
2.2 Vatandaş Danışma Komiteleri (Citizens’ advisory committee, community advisory panel, neighbourhood forum) Vatandaş danışma komiteleri yerel halk tarafından oluşturulurlar. Amaçları vatandaşın endişelerini duyurmasına, sorunlarını tanımlamasına, sanayinin kendi sorunlarını belirlemesine imkan vermektir. Katılımcıların seçimi oldukça katı/sınırlıdır. Üyeler genellikle kurumun önerisiyle belirlenir. Gündem için de aynı şey geçerlidir. Genellikle vatandaş danışma konseyleri katılımcılara tartışmaları için fırsat verir. Bu araç özellikle kimya endüstrisinde risk yönetiminin bir parçası olarak kullanılmaktadır[5]. Vatandaş danışma komiteleri farklı amaçlarla kurulabilir. Örneğin, Maryland’da kurulan vatandaş danışma komitesi (CAC) kent meclisine destek sağlamakta, kıyı koruma ve restorasyon hakkında, program konusunda yapılan düzenlemenin anlaşmanın anlaşılmasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Katılımcılar, tarım, iş dünyası, koruma, sanayi, sivil toplum örgütlerinden gelmektedir.1984 yılında bu kıyıda yaşayan veya iş sahibi olanların mevcut programdan nasıl etkilenecekleri ve kıyının nasıl temizlemeği konularında çalışmak üzere kurulmuştur. 2.3 Vatandaş Paneli/Jürisi (citizens’ panel, citizens’ review panel; similar: planning cell, citizens’ forum) Vatandaş paneli/jürisi, temsilci vatandaş grubunun problemi belirleme veya belirli bir problem hakkında önerilerini iletme amacındadır. 15-20 rastgele seçilmiş vatandaş önceden belirlenmiş sorular hakkında önerilerini formüle eder. Jüri, profesyonel bir kolaylaştırıcı/ fasilitator tarafından desteklenir ve uygun uzmanlara ulaşır. Genellikle bir danışma komitesi uzmanların seçimi ve sorulan sorularla ilgili olarak görüş ve önerileri alır. Vatandaş paneli kendiliğinden sorunu görüşür. Vatandaş jürileriyle karşılaştırıldığında planlama hücrelerinin (planning cells-“Planungszelle”) belirlenmiş odak konuları daha azdır. Oysa vatandaş jürileri 3-4 önceden seçilmiş politika seçeneği arasından bir tercih yapmak için kurulmuştur. Planlama hücreleri siyasi kabule yol açabilecek ek kriterler hakkındaki önerileri üretmek kadar (örnek, konsensus konference), daha ziyade politika seçeneklerinin tasarımı ile ilgilenir. Vatandaş raporları ile ilgili güncel bir örnek (“Bürgergutachten”) Bavyera’da tüketici politikaları hakkındadır ve yerel ölçekte bunun gibi birçok örnek vardır[5]. Avrupa ülkeleri 102
ölçeğinde European Citizen Panel’de bu amaçla kurulmuştur. 10 farklı bölgeden rastgele seçilmiş temsilcilerden oluşur ve kırsal bölgelerin sorunlarını tartışmak üzere örgütlenmiştir. Vatandaş jürileri, konsensüs konferansları, planlama hücreleri, müzakere havuzlarının hepsi “vatandaş panelleri olarak adlandırılabilir ve bunların tümü rasyonel meşruluk ve politik kararların siyasi yaptırımlarını araştırır. Vatandaş panelleri siyasi temsil teorisine yeni bir model sunar. Hem kavramsal hem de kurumsal olarak kamusal alandaki informal müzakereci kurumlarla devlete ait formal karar verme mekanizmaları arasındaki açığı kapatır. Pek çok sivil örgütlenme ve baskı grubunun aksine vatandaş panellerinin üyeleri birbirine sadakatle bağlı üyeler değillerdir, pek çok danışma komitesinin aksine baskı gruplarının temsil rolünü kısıtlarlar, referandumun aksine ABD yasal sisteminde müzakereci karar verme veya jüriler yasal olarak bağlayıcı karar alma gücünde değillerdir. Fakat şu açıktır ki vatandaş panelleri belli ölçülerde temsil edicidir. Vatandaş panellerinin diğer kurumsal halk katılım yöntemlerinden farklı tarafları vardır: uzmanlarla sıradan vatandaşlar arasında diyalog fırsatı yaratır, baskı gruplarının uzman olarak katılımda temsilini sınırlar, yasal karar alma gücü yoktur, kendilerini hem kamu görevlisi hem de genel halk olarak tanımlarlar[7] . Vatandaş panellerinin her biri karmaşık politik konular hakkında bilgi sahibi olmak için kısıtlı zamana sahip vatandaşlardan oluşur. Müzakereci havuz araştırmalarına katılanlar fikirlerini toplantı öncesi ve sonrasında yapılan anketlerle ortaya koyarlar. Panellerin diğer şekillerinde katılımcılardan tek bir konuyla ilgili politika önerilerini yazılı halde vermeleri istenebilir. Vatandaş panelleri vatandaşları eğitmeyi, kamusal tartışmaları yönlendirmeyi, hükümetteki karar vericilere destek vermeyi amaçlar[7] . 2.4 Konsensüs Konferans (Consensus conference-consensus development conference, citizens’ conference, PubliForum) Konsensüs konferans, sosyolojik olarak tartışmalı bilim ve teknoloji konularını değerlendirme amacıyla 10-30 arasında rastgele seçilmiş vatandaş grubu tarafından bir kamuoyu araştırması olarak tanımlanabilir. Vatandaşlar problemin çerçevesini çizmede ve uzmanları belirlemede bağımsız ve bu çalışmalarının sonucunda ortak bir rapor hazırlarlar. Rapor hakkında tartışırlar, farklı durumlar geliştirebilirler. Uzmanların dinlenmesi ve raporun sunumu halka açıktır. Genellikle 103
vatandaşlar 2 hafta sonunda konferansı hazırlar. Konferansın kendisiyle beraber uzmanların dinlenmesi, raporun yazılması ve sunulması 4 gün alır. Konsensüs konferansları vatandaşın bilim anlayışı ve katılımcı teknoloji değerlendirme algısı tarafından belirlenir. Avrupa ve ABD’de yüzlerce uzlaşma konferansı düzenlenmektedir. Çok sıklıkla bunlar sağlık teknolojisi, bioteknoloji vb konulardadır. Bunlara örnek olarak “National consensus conference on plant biotechnology” (İngiltere), “Bürgerkonferenz Streitfall Gendiagnostik” (Almanya) “Citizens Conference on Genetically Modified Food” (Danimarka), “Genetic Testing in the Netherlands”, “Traffic in Copenhagen” (Danimarka), “Elderly People and Information and Communication Technology” (Norveç) verilebilir[4]. Örneğin Norveç’te merkezi yönetim düzeyinde fikir havuzları, hizmet kalitesini ölçmek, karar verme ve politika yapım süreçleriyle ilgili olarak tasarlanan vatandaş/müşteri anketleri kullanılmaktadır. Referandum, oldukça sınırlı bir çerçevede ülkede kullanılmaktadır. Hükümet, aynı zamanda çok az miktarda halk görüşmesi ve konferans yöntemlerini kullanmaktadır. Bunların yanında “Demokrasi için Gençlik Platformu”, Norveç İnsani Değerler Komisyonu, ombudsmanlık gibi yapılar da vardır[4]. Yerel düzeyde ise, sağlık, kentsel gelişme, ulaşım konularında düzenlenen açık oturumlar, aile ve çocukların bir araya getirildiği okul meclisleri, yaşlılar konseyi, yerel danışma referandumları türünde yapılar vardır[8]. Toplumun giderek risk toplumu haline gelmesi, riskleri, bunların maliyetlerini belirlemek ve gereken önlemleri almakla sorumlu kamu yöneticileri ile bu risklerden etkilenecek kesimlerin birbirlerine daha yakın olmasını gerektirmiştir. Bu iki kesimi yakınlaştırmanın yöntemi müzakereci, katılımcı karar vermedir. Müzakere yöntemi, ilk olarak 1960larda Kuzey Amerika’da kullanılmıştır ve bu dönemden beri Avrupa ülkelerinde ve Japonya’da farklı siyasi seviyelerde kullanılmış/işletilmiştir. Müzakere yönteminin en baskın örneklerinden biri de konsensüs konferanslarıdır. Danimarka’da 1980lerden beri kullanılmakta ve bu yıllardan itibaren sanayileşmiş ülkelerde yaygınlaşmıştır. Konsensüs konferans, bilimsel iletişim yöntemlerinden biridir. Karmaşık veya uzmanlık gerektiren tartışmalı konularla başa çıkmak için kullanılır. Genellikle 4 aşamaya ayrılır; konunun türünün seçimi, panele katılacak üyelerin seçimi, 2 uygun hafta sonunun belirlenmesi, ana konferansın düzenlenmesi. Konsensüs konferansın diğer yöntemlerden ayrılan tarafı, üyelerinin uzmanlardan değil, halktan oluşmasıdır. Standart Danimarka modelinde konsensüs konferans104
ta vatandaş panelleri hafta sonu toplantısında ele alınır, ana tartışma sorularını belirler, sorulara cevap verebilecek uzmanları çağırırlar ve tartışmaların ardından öneri raporunu hazırlarlar ve halka açıklarlar. İsmine rağmen konsensüs panellerinde konsensüse varmak amaçlanmaz. Burada esas amaç, halk, uzmanlar, siyasilerin bilim ve teknoloji konularda, bunların gelecekleri hakkında açık bir diyalog oluşmasını, bunların tartışılmasını sağlamaktır. Bunlardan bazıları da siyasa yapım sürecini etkilemeyi amaçlar. Japonya da konsensüs konferans 4 kez düzenlenmiştir. Bunlardan ilki Osaka’da 1998 yılında gen terapisinin avantaj ve dezavantajlarını tartışmak için, ikincisi, 1999 da Tokyo’da enformasyon teknolojilerinin sosyal etkilerini tartışmak için ve 2000 yılında düzenlenen ulusal ölçekteki genetiği değiştirilmiş tohumlar ve bölgesel seviyede gerçekleştirilen insan genenomu araştırmalarının tartışılmasıdır[9] . 2.5 Odak gruplar (Focus groups) Odak gruplar, vatandaş temsilcileri veya paydaş gruplardan gelen 6 veya 12 katılımcıdan oluşurlar; bunlarla yapılan yüzyüze görüşme ve çalıştay/workshoplar şeklinde çalışırlar ve genellikle bilim ve teknoloji ile ilgili konuları tartışırlar. Bu yöntem yerelden uluslararasına kadar farklı seviyelerde uygulanabilir. Odak gruplar, farklı perspektif, çıkar, vizyonun birlikte görülmesini sağlar[4]. Odak grup, bir rehber eşliğinde yürütülen küçük grup tartışması ile odak konu hakkında görüşülmesi temeline dayanır. Sıradan bir grup tartışmasının aksine, amaçlı bilgi verme ve tartışmayı içerir[5]. Odak grup araştırmalarının uygulama geçmişi 2. Dünya Savaşına kadar geri gitmektedir. Odak grup yöntemi, ürünün tüketici ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını ölçmede en popüler pazarlama araştırmalarından biri olarak kabul edilmektedir. Amerikan piyasa araştırmalarında yılda yaklaşık 100.000 odak grup çalışmasının bu amaçla yapıldığı belirtilmektedir. Aile ve sağlık alanında da odak grup çalışmaları yaygındır. Siyasi alanda ise medya ve iletişim araştırmaları hakkında oldukça sınırlı akademik araştırma vardır. Bununla beraber, Yeltsin ve Reagan’ın önemli siyasi kampanyaları odak gruplara dayandırılmıştır. Son yıllarda çevre araştırmaları ve teknoloji değerlemelerinde (örnek olarak atık tesisleri, ulusal enerji, yerel sürdürülebilirlik politikalarının belirlenmesinde, genetik mühendisliğinde geliştirilen senaryolarda) odak gruplar yaygın olarak kullanılmaktadır. Odak grupların 105
güçlenmesi, özel konulara, uygulamalara ve davranışlara, özellikle de vatandaşların yeterince bilgi sahibi olmadıkları konularda veya sosyal bilim araştırmalarının yeterli olmadığı konularda, politika belirlemenin erken aşamalarında vatandaş katılımına ihtiyaç duyulan alanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır[6]. Odak grupların birbiriyle ilişkili 3 amacı vardır; asli amaç: kamusal konularda ilgi ve bilgimizi artırmak için algılarımız, davranışlarımız, kültürel farklılıklarımız hakkında bilgi toplamak, ve hatta bunları siyasi süreçte girdi olarak kullanmak mümkün olabilir, uzmanların teknik bilgisine olan ihtiyacı azaltır ve sürecin daha fazla kontrol altında tutulmasını sağlayabilir. İkincisi, araçsal amaçtır; pazarlamayı veya siyasi kampanyaları tasarlamak için kullanılır. Halkı, sürecin başında işin içine katarak, politikalar, ürünler ve kampanyalar daha etkin hale gelebilir ve potansiyel tartışmalar ve tartışma çözümünde kullanılabilecek çözümler daha kolay kabul edilebilir hale gelir. Katılımcı amaç, odak grup yönteminde asıl amaç olmasa da vatandaşları katarak siyasi kararların niteliğinin artırılmasında istenilen bir yöntem olmaktadır[6]. Odak grupların yapısı konusunda standart bir model yoktur, farklı türleri vardır. Grup büyüklüğü 6-8 kişi arasındadır. Bu, katılımcıların etkili biçimde konuşma zamanının olmasına, küçük grup dinamiklerinin ortaya çıkmasına imkân verir. Grupların kompozisyonu farklılaşabilir; reel gruplar ve yabancılar, homojen ve heterojen gruplar, cinsiyete göre ayrılmış gruplar vb. olarak farklılaşabilir. Katılımcıların seçimi tesadüfi yöntemlerle veya kolaj seklinde telefonla veya gazete ilanı ile haber verme şeklinde gerçekleşebilir. Oturumların sayısı açısından bakıldığında, çoğu odak grup bir kez ve 2 saatliğine toplanır, ancak karmaşık siyasi meseleler söz konusu ise bu süre uzayabilir. Oturumlar genellikle gece ve workshop şeklinde tasarlanır. Toplantılar genellikle haftalık olarak yapılır. Toplantılar genellikle bağımsız/tarafsız bir alanda yapılır. Toplantılarda videolar, resimler, müzik vb girdiler kullanılır. Standart çıktılar ise konuşma anında yapılan kayıtlardan, soru kâğıtları ile elde edilen verilerden, kolaj çalışmalarından oluşmaktadır. 2.6 Gelecek Çalıştayları (Future Workshops-Zukunftswerkstätten, similar: Future search conference) Gelecek çalıştayı gelişen gelecek senaryolarında gelecekteki 106
gelişmede aktif rol oynayacağı düşünülen kişileri belirlemeyi amaçlayan bir yöntemdir. Katılımcılar uzmanlar, sıradan vatandaşlar, kamu kurumlarından insanlar olabilir. Bunlar birlikte gelecek hakkında senaryolar geliştirirler, uygulama için uygun koşulları tartışırlar. Gelecek senaryolarını tasarlamaya geçmeden önce, katılımcılar mevcut durum hakkında eleştirilerini yaparlar. Çalıştaylar 15 kişiye kadar olan gruplarla ve 1-3 gün arasında düzenlenir. Profesyonel, iletişime ve yaratıcılığa imkan veren bir atmosferin oluşmasını sağlayan bir kolaylaştırıcı tarafından koordine edilir. Gelecek çalıştayları uzun vadeli sorunlara da uygulanabilir olmalıdır. Gelecek araştırması konferansı, gelecek çalıştayına benzer ancak 60-80 arasında daha fazla insanın bir oturum veya paralel birkaç oturumda katılımına imkan verir. ABD’de genellikle örgütsel gelişme sürecinde, Avrupa’da genellikle toplum kalkınmasında kullanılır. Bunların amacı ortak amaçları ve faaliyetleri gerçekleştirmektir[4]. 2.7 İnsiyatif / Referandum (Initiative- referendum) Pek çok yerel, bölgesel ve ulusal anayasa/yasa referandum veya insiyatif aracına sahiptir. Bunlar, vatandaşların veya yöneticilerin imzalarıyla başlatılır. Prosedüre uygun olarak kent meclisleri veya parlamentolara gelen bir konuyu tartışabilir veya referandum düzenleyebilir. Pek çok Avrupa ülkesinde referandum bilim ve teknoloji veya nükleer enerji, bioteknoloji, kürtaj (İsviçre, Avusturya, İtalya gibi) gibi konularda politika yapımı temelinde düzenlenmektedir[4]. Tartışmalı bir siyasi sorunu çözmede en çok kullanılan yöntemlerden biri referandumdur. Yöntem en çok OECD ülkelerinde AB’ne üyelik gibi zorlu anayasal konuların çözümünde kullanılmaktadır. İsviçre ve bazı ABD eyaletlerinde sınırlı biçimde kullanılmaktadır[1]. 2.8 Arabuluculuk (Mediation-compensation, bridge-building, benefit sharing) Arabuluculuk çevresel tartışmalar gibi politik alandan özel alana kadar geniş bir ölçekte kullanılmaktadır. Çatışma halindeki paydaşlar/ gruplar karar almada özgür temsilcilerini göndererek veya doğrudan bu sürece katılırlar. Burada müzakereler yoluyla (kazan-kazan politikalarıyla) ortak bir çözüme ulaşmak amaçlanmaktadır. Sonuçlar, gönüllülere aittir ve genellikle resmi yönetim süreçlerine entegre değildir. Arabuluculuk ve köprü oluşturmanın genel pek çok türü olmasına 107
rağmen, farklı anlamlara da sahiptirler. Köprü oluşturma, açık tartışmaların çözümüyle ilgili olmak zorunda değildir. Amaç, başka şekilde bir araya gelemeyecek ve bilgi paylaşımından faydalanamayacak olan insanları bir araya getirmektir. Arabuluculuk, çatışan çıkarları olan insanları bir araya getirir. Bu araç özellikle büyük altyapı projelerinde meydana gelen çevre tartışmalarında kullanılmaktadır. Bu türden projelerin en büyüklerinden biri Frankfurt Havaalanı’dır[4]. 2.9 Müzakereci Yasa Yapımı (Negotiated rule making-regulatory negotiation) Bu yöntemde bir düzenleme kurumu bazı özel düzenlemeleri yapmak ve konu üzerinde konsensusa ulaşmak için komiteler oluşturabilir. Kurum ve paydaş gruplar temsil edilmektedir ve kurum temel bir düzenleme yaparak konsensüsü sağlamayı taahhüt eder. Müzakereci karar verme risk yönetimi ve çevresel düzenleme konularında uygulanmaktadır. Genellikle yüksek derecede teknik konular tartışılmakta ve halk baskı gruplarının profesyonel temsilcileri olarak görülmektedir. Bu yöntem, özellikle USA Çevre Koruma kurumu tarafından kullanılmaktadır[4]. 2.10 Gerçekçi Planlama (Planning for real-community planning, citizens’ exhibition) Bu yöntem, genellikle kent planlamada kullanılır. Katılımcılar hedef gruptan gelen vatandaşlar, hükümet temsilcileri, yerel meclis üyeleri, uzmanlardır. Bu yöntemi bir toplum meclisi şeklinde çalışır, burada sorunlar ve gelişmeler seçenek kartları ile tanımlanır. Çalışmanın amacı, bilgi ve vizyon paylaşımını sağlamak ve kendi kendini harekete geçirme enerjisini açığa çıkarmaktır. Örneğin “Listening to the City” süreci, katılımcılara aşağı Manhattan’ı yenilemeye şekil verme konusunda fırsat sağlamış ve 11 Eylül kurbanlarının hatıralarını kalıcı hale getirmiştir[4]. 2.11 Açık Oturum/Duruşma (Public hearings- similar: written comments) Halk toplantıları, ilgili kişilerin katılabildiği ve bazı kamu kurumlarının kendi önerilerini getirdikleri ve soru sordukları, itirazlarını bildirdikleri açık oturumlardır. Bunlar genellikle politika süreçle108
rinin ileriki aşamalarında, detaylı bir plan ortaya çıktıktan sonra yer alır. Genellikle kanun tarafından tarif edilir. Amacı, ilgili paydaşlara itirazları hakkında seslerini duyurabilme fırsatı vermek, olası itirazlar hakkında uyarılarda bulunmak, karar sürecine girdi sağlamak ve önerilerini kamuya açıklamaktır. Genellikle vatandaşlar veya baskı grupları bu oturumlara davet edilir ve bu şekilde, önerilerini, itirazlarını dile getirmeleri, seslerini duyurmaları sağlanmış olur. Planlanan öneriler, halk tarafından yerine getirilir. Yazılı/kayıtlı eleştiri fırsatı ve planlama sürecindeki yasal itiraz mekanizması şeffaf hale gelir. Genellikle ABD de yasal düzenlemeler, Avrupa ülkelerine göre daha uzun/geniş kapsamlıdır. Avrupa ülkelerinde bu uygulamanın örneklerinden biri İngiltere’deki “Speaking Out” uygulamalarıdır[4]. Bu yöntem alınacak olan karardan etkilenen kesimlerin temsilcilerinin katılımı ile oluşur. Konuşmacılara 2-3 dakikalık süreler verilir, bu sürelerde konuyu tam olarak anlamaları/anlatmaları amaçlanır. Sadece gündemde belirlenen konular konuşulur. Komisyon üyelerinin soru sorabilmesine rağmen, vatandaşlar onların sorularını cevaplamak zorunda değildir[2]. 2.12 Kamuoyu Yoklamaları (Public survey - opinion poll) Kamuoyu araştırmalarında halkın büyük bölümüne kendi Fikri sorulur. Araştırmalar değerleri ve davranışları oluşturduğu kadar, inançların yoğunluğunu ve yönünü de ölçmeyi amaçlamaktadır. Amacı seslerini duyuramayacak olan, ancak karardan etkilenen insanların görüşlerini birleştirir ve katılım şekillerinin daha seçici olmasından kaynaklanan önyargıları dengeler. Son zamanlarda çeşitli kurumların online temelli Fikir havuzları seçenekleri de ifade etmeye başlamışlardır. Genellikle bunlar diğerleri arasında bir unsur olarak kullanılmaktadır. Bunlara örnek olarak “Listening to the City, Future – the German research dialogue, İsviçre’deki RISCOM-II Projesi, Litvanya’daki Jurmala kasabası kıyı şeridini korumak amaçlı çevresel etki değerlemesi, İngiltere’deki “Citizen Foresight on the Future of Food & Agriculture” verilebilir[4]. Kamuoyu yoklamaları sıklıkla AK tarafından kullanılmaktadır. Bu konuda son zamanlarda yapılan bir araştırma ise Avrupa halkının bilim ve teknoloji ile ilgili davranışını/ algısını belirlemeye yöneliktir. 109
2.13 Yuvarlak Masa (Round Tables) Yuvarlak masa toplantıları müzakereci karar verme yöntemine benzer fakat kişisel görüşmeler/düzenlemeler için daha fazla oda vardır. Genellikle belli sanayi kollarının temsilcileri, bilim örgütlerinin temsilcileri ile müzakere, etik ve sosyal standartlar, çalışma ilkeleri oluşturmak için bir platform olarak kullanılır. Sivil toplumun katılımı zorunlu olmasa da sivil toplum örgütleri bu tartışmalarda önemli yer tutar[4]. 2.14 Senaryo Çalıştayları (Scenario workshops) Senaryo çalıştayları gelecekle ilgi olası gelişmeleri değerlendirmektedir. Normal olarak 24-32 kişilik gruplardan oluşur. Katılımcılar genellikle yerleşim yerinde yaşayanlar, girişimciler, plancılar, teknisyenlerdir. Mevcut durum analizi temeline dayalı olarak, gelecekteki gelişmelerin genel koşulları değişirken ana etkileme faktörler ve kilit bilgiler toplanır. Senaryo tekniği, ekonomik, teknik ve sosyal gelişme durumları için uygundur. Senaryo çalıştayları çeşitli ülkelerde uygulanmaktadır; “The scenario workshop on Urban Ecology” (Danimarka), “Gene, Geld und Gelehrte” (Almanya), “Food and farming futures for Andgra Pradesh” (Hindistan), “Speaking out meetings on genetics and health” (İngiltere) gibi[4]. SONUÇ VE ÖNERİLER Katılım konusu demokratik teoride siyasette ve kamu yönetiminde önemini korumakla beraber, aktif ve etkili katılımın nasıl sağlanacağı sorunsalı da önemlidir. Bu nedenle özellikle kamu yöneticileri siyasetçiler açısından farklı katılım yöntemlerinin özelliklerini, önermelerini bilmeleri önemlidir. Bu farklı katılım yöntemlerinin etkililikleri araştırılmaya ihtiyaç duyan bir konudur. Etkinliği belirleyen, bu katılım türlerinin sonucunda başarılı sonuçlar elde edilip edilmediğidir. Bu değerlendirmeye ilişkin akademik çalışmalar azdır[3]. Tüm katılım yöntemlerinin başarı şansı aynı değildir. Birbirlerine göre avantajlı ve dezavantajlı oldukları noktalar vardır. Bazı katılım yöntemleri amaçlamalarına rağmen halk tatmin etmekten uzak kalabilmekte, hatta bazı durumlarda yeni kutuplar, gerginlikler ortaya çıkarabilmektedir. Bu gibi durumlar karar verici konumdaki kamu yöneticilerinin tercih yaparken halkın görüşünü almayı engelleyebilir. Halk ise bu yöntemlerin sadece yasal zorunluluğu yerine getirmek 110
için olduğunu düşünüp, inancını kaybedebilir. Bu gibi sorunlarına rağmen bu yöntemler, halkı yönetime katma aracı olarak, düşen siyasi ilgiyi yeniden canlandırmak amacıyla uygulanmaktadır[2]. Bunların yanında genel olarak bu türden katılım araçlarının uygulanması önündeki başlıca engelleri, seçilmiş yöneticilerin kendi otoritelerini kaybetmekten korkmaları, vatandaşların işbirliği için zamanın kısıtlı olması, kamu yöneticileri ve vatandaşların işbirliği yapma yeteneğinin yetersiz olması, rakip paydaşlar arasında diyalog kurma fırsatının yetersiz olması, işbirliği çabalarının yetersiz olması, kamu yönetiminde karar verici mekanizmaların yerleşmiş kurumlarının değişime direnmesi olarak sıralanabilir[2]. Bu güçlükler, varlıklarına rağmen aşılamaz değillerdir. Ancak önemli olan bunların ortaya çıkma ihtimallerine dair bir risk analizi çalışmasını, bu yöntemleri uygulamaya koymadan önce yapmaktır. Bunun yanında olası paydaşlar, olası maliyetler, potansiyel siyasi muhalefet de dikkate alınmalıdır. KAYNAKLAR 1. Bishop, Patrick, Glyn Davis (2002) “Mapping Public Participation in Policy Choices”, Australian Journal of Public Administration • 61(1):14–9. 2. Innes Judith & David E. Booher (2004) “Reframing Public Participation: Strategies for the 21st Century”, Planning Theory & Practice, Vol. 5, No. 4, 419–436. 3. Rowe, Gene & Lynn J. Frewer (2000) “Public Participation Methods: A Framework for Evaluation”, Science, Technology, & Human Values, Vol. 25 No. 1, 3-29 4. Banthien , H. , M. Jaspers and A. Renner (2003) Governance of the European Research Area: the Role of Civil Society , EU Research Report ( http://base.china-europa forum.net/rsc/docs/doc_727.pdf ). 5. Sorensen, Eva & Jacop Torfing (2009) “Making Governance Networks Effective and Democratic Through Metagovernance”, Public Administration, vol. 87, no. 2, 2009 (234–258) 6. Dürrenberger, Gregor, Hans Kastenholz and Jeannette Behringer (1999) “Integrated assessment focus groups: bridging” the gap between science and policy?”, Science and Public Policy, volume 26, number 5, October 1999, pages 341–349, 7. Brown, Mark (2006) “Survey Article: Citizen Panels and the Concept of Representation*” The Journal of Political Philosophy: Volume 14, Number 2, 2006, pp. 203–225 111
8. OECD (2001) “Citizens as Partners: Information, Consultation and Public Participation in Policy-making”, Consensus Conferences On Genetically Modified Food In Norway By Alf J. Mørkrid 9. Nishizawa, Mariko (2005) “Citizen Deliberations on Science and Technology and Their Social Environments: Case study on the Japanese Consensus Conference on GM crops” Science and Public Policy December 2005, 479-489.
112
HALKIN YÖNETİME KATILIMININ BİR KANALI SIFATIYLA KENT KONSEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT
Hitit Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, ÇORUM nuramektup@gmail.com, nursat@hitit.edu.tr
ÖZET Bu bildiri, mevzuatta da açıklandığı şekliyle, halkın yönetime katılmasına imkân sağlayacak bir kanal olarak kent konseylerinin istenilen etkinliğe neden ulaşamadığını sorgulamak amacındadır. Konunun yöntemi, teorik tartışma ile sınırlıdır. Yeni yönetim anlayışında, halka, belediyenin görev alanına giren konularda kentsel hizmetlerin, yürütülmesinde ve denetlenmesinde destekleyici ve tamamlayıcı bir rol verilmektedir. Bu nedenle örneklerini Avrupa metinlerinde gördüğümüz gibi, artık katılım bir haktır ve yönetim için de halka danışma bir zorunluluktur. Kent konseyi de bunun en önemli kanalıdır. Bu kanal, yeni kamu yönetimi anlayışının ve katılımcı demokrasinin yaygınlaşmasının var ettiği bir kanaldır. Ancak kent konseyinin bu işlevi gerçekleştirmekte başarı sağlayamadığı görülmektedir. “Bu başarının önündeki engeller nelerdir?”, “Bu kanal neden tıkanmaktadır?”, “Mevzuattaki yapı ile uygulama neden örtüşmemektedir?” soruları teorik çerçeveden cevaplanmaktadır. Yapılan tartışma, kent konseylerini katılımcı demokrasinin değil, küreselleşmenin bir gerekliliği olarak mevzuatımıza girdiği ve halkın yönetime katılmasında kent konseyinin yasal dayanaklarına rağmen bir çözüm olmadığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Kent Konseyi, Katılımcı Demokrasi, Halk Katılımı, Yerel Yönetimler 113
1. GİRİŞ Kentsel politikalar, kent yönetimini şekillendirir ve kentsel gelişmeye yön verirler. Bir ülkenin genel yönetim yapısı ve özellikle kentsel yönetim yapısı, o ülkenin siyasi yapısından ve o ülkedeki siyasi tutumlardan soyutlanarak incelenemez. Kentsel hizmet politikalarının o ülkede nasıl saptandığı ve sorunların nasıl çözümlendiğine dair cevaplar da bu konuda daha net motiflerle doludur. Kentsel politika, kent ölçeğinde belli amaçların gerçekleşmesi ya da ihtiyacın karşılanması üzere, hukuka uygun uygulama ve denetleme yolları üzerinden karar alma sürecine işaret eder. Küreselleşme olarak bilinen politikalar demetinin önemli bir ayağı yerelleşmedir. Kentsel politikalar sürecine etki eden yerelleşme, yerel dinamikleri, ülke kalkınmasında esas kabul eder. Bu yolla yerel kamu hizmetlerini sunma ve dağıtma eğilimleri değişmektedir. Yerelleşme klasik anlamıyla, merkezden yerel yönetime yetki, göreve ve kaynak aktarımını ifade ederken yeni anlamıyla merkezi yönetimin elindeki planlama, karar verme, kaynak oluşturma gibi birtakım yetkilerin taşra kuruluşlarına ve yönetim dışı gönüllü örgütlere aktarılmasını ifade eder[1]. Bu aktarımı yönetişim adı verilen mekanizmalar desteklemekte, arka planını ise yerel demokrasi ve yönetimde etkinlik motifleri şekillendirmektedir. Artık yerel yönetim, yerel yönetimin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte şekillendirdikleri bir yönetime dönüşür. Yeni yönetim anlayışında uyrukluk ilişkisi yerini katılım ilişkisine bırakmıştır. Merkezi yönetim yerel yönetim ilişkisi, temsilcilikten çıkıp giderek bir ortak olarak tanımlanmaya başlamaktadır[2]. Pek çok ülkede kentsel politikalar, siyasi liderler ve kamu görevlisi olan üst düzey yönetimcilerince belirlenirken artık eğilimler değişmektedir. Genellikle yönetim dışı genel baskı gruplarının (uluslar üstü kuruluşlar, ticaret ve sanayi odaları, işçi sendikaları, vb.) etkisi merkezi yönetim üzerinde daha yoğunlaşmışken artık bu gruplar için kentsel alan da önem kazanmıştır. Daha öncesinde yönetim dışı özel baskı gruplarının (esnaf ve sanatkârlar dernekleri, hemşeri dernekleri vb.) baskı gösterebildiği alan olarak kent, giderek daha çok yönetim dışı genel baskı gruplarının etkisiyle şekillenmektedir. Kentsel politikalar üzerinde etki göstermek isteyen yönetim dışı genel baskı grupları çalışmalarını, 1970’lerden beri gözlemlediğimiz temsili demokrasi karakterini “halk katılımı” aracılığı ile görünür hale getirmektedir. 114
Çukurçayır ve Eroğlu, “1980’lı yıllarla birlikte ve elbette neoliberal politikaların” kentsel yönetimini de etkileyen süreç olduğunu belirterek bunun olumlu yönlerini, yerel yönetim geleneğini oluşturmak, kent yönetimlerini güçlendirmek yerel inisiyatiflerin gelişmesi; olumsuz yönlerini ise kentsel rantın denetlenememesi ve kamuya kazandırılamaması, çoğulcu ve demokratik kent yönetimlerini başarılamaması olarak sıralanabileceğini ifade etmişlerdir[3]. 2. KENT KONSEYİNİN DAYANAKLARI Kent konseyinin hukuki dayanakları, 03 Temmuz 2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesi ve 27250 sayılı Kent Konseyi Yönetmeliği(KKY)’dir. Kent konseyi yapısı, 5393 sayılı Belediye Kanununun 76. maddesi gereğince Ekim 2006’da çıkarılmış 26313 sayılı KKY’ne dayanmaktaydı. Ancak 22 Mayıs 2008 tarih ve 2007/1280 Esas, 2008/3744 Karar sayılı Danıştay kararı ile KKY’nin bazı maddeleri iptal edilmiştir. (Örneğin iptal edilen hususlardan biri, genel kurula belediyenin içinde bulunduğu seçim bölgesi veya bölge milletvekilleri, meclis üye tam sayısının yüzde 30’ unu geçmemek üzere, belediye meclisinin kendi üyeleri arasından seçeceği temsilcilerin, meclis tam üye sayısının yüzde 30’ unu geçmemek üzere, il genel meclisinin kendi üyeleri arasından seçeceği temsilcilerin, kent konseydeki varlığına ilişkindir.) Haziran 2009’da çıkarılan 27250 sayılı yönetmelikle, bu yönetmelikte, kamuoyunda da eleştirilen hususlar ve belirsizlikler giderilmiş, dolayısıyla kent konseyi organizasyonunda değişiklikler yapılmıştır. Kent konseyi oluşumunda etkili olan uluslar arası metinler şöyle sıralanabilir: Katılım konusunda Türkiye’ye yol gösteren ulus-üstü kuruluşların Dünya Bankası, OECD, BM, AB ve Avrupa Konseyi olduğu görülmektedir. Örneğin, Avrupa Konseyi Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın “…mevzuatın olanak verdiği durumlarda, vatandaşlardan oluşan meclislere, referandumlara veya vatandaşların doğrudan katılımına olanak veren öteki yöntemlere başvurulabilmesini hiçbir şekilde etkilemeyecektir” şeklindeki 2. Maddesi bu konuda yol gösterici olmuştur. Yerel siyasal faaliyetlere katılan vatandaş oranı esas alındığında, kent konseylerinin bu tür ölçütlerle katılım değerlenmesinde önem arz ettiği açıktır. ABD Uluslararası Kalkınma 115
Ajansı’nın “geliştirilmiş demokratik yönetim” için ölçütleri arasında saydığı[4]: Sivil toplum kuruluşları ile düzenli toplantı düzenleyen yerel yönetimlerin oranı da şekillendirici nitelikte olmuştur. Ancak bunlarla birlikte özellikle kent konseyleri konusunda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (BMKP) desteklediği Yerel Gündem 21 öne çıkmaktadır. Yerel Gündem 21, Birleşmiş Milletler Rio Yeryüzü Zirvesinde 1992 yılında kabul edilen ve 21. yüzyılın gündemini belirleyen Gündem 21 başlıklı Eylem Planının 28 inci bölümü uyarınca, yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer ortakların, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini belirlemesi için hazırlanmış bir programdır. Yönetişim anlayışının hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. 1996 BM HABITAT II. Kent Zirvesi ile Yerel Gündem 21’i tanıyan Türkiye, 1997’de T.C. Hükümeti ve BMKP tarafından imzalanan hukuki metinlerle yerini almıştır. Yerel Gündem 21 projesinin son aşaması ile ilgili kararın yayımlandığı Resmi gazetede, Belediye Kanunu 76. Maddesinin Yerel Gündem 21 programının da etkisiyle düzenlendiğine dikkat çekilmiştir[5]. Yerel Gündem 21, aşama aşama alt projelere yer vererek Yerel Gündem 21 hedeflerini uygulamaya aktarmak istemektedir. Kent Konseyleri de böylece şekillenmiştir[6]. Yerel Gündem 21, kent konseyleri için yönetişimi örneklemektedir. Yerel Gündem 21 ile standartlaşan kent konseyleri,” bireyi odağına alan değil örgüt temelli bir yaklaşım öngörmektedir.”[7]. 3. KENT KONSEYİ ORGANİZASYONU Kent konseyi organizasyonu, belediye kurumu çatısı altındadır ve KKY ile şekillenmektedir[8]. Belediye, kent konseyi oluşumuna yardım ve destek sağlayan yerel yönetim birimidir. Kent konseyi, belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli yönetimler genel seçim sonuçlarını izleyen üç ay içinde oluşur (KKY, Madde 5). Kent konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanır. Belediye başkanının başkanlığında toplanan genel kurul, toplantıyı yönetmek üzere üyeleri arasından en az üç kişiden oluşan divan kurulunu seçer. Divan kurulunun oluşturulmasından sonra, kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi başkanı seçilir. (KKY, Madde 5). 116
Kent konseyinin görevleri KKY, Madde 5’de belirtir. Kent konseyinin çalışma ilkeleri ise (KKY, Madde 7) YG21 süreci kapsamında belirlenmiştir. Kent konseyi organları, Genel Kurul, Yürütme Kurulu, Meclisler ve çalışma grupları ve kent konseyi başkanından oluşur (KKY, Madde 9). Genel kurul, kent konseyinin en yetkili organı olup KKY 8. Maddede sayılan üyelerden oluşur. Buna göre “merkezi yönetimi, yerel yönetimi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve sivil toplumu ortaklık anlayışı ile buluşturmak üzere” kişi, kurum ve kuruluş temsilcilerinden oluşur. Genel kurul, her yıl ocak ve eylül aylarında yapacağı iki toplantıdan az olmamak üzere, üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır. Genel kurula kent konseyi başkanı başkanlık eder. (KKY, Madde10) Kent konseyi genel kurulu bu KKY’ne aykırı olmamak kaydıyla uygulama yönergeleri çıkarabilir (KKY, Madde16). Yürütme kurulu ise genel kurul tarafından seçilen, kadın ve gençlik meclis başkanlarının da yer aldığı en az yedi kişiden oluşur ve genel kurulun gündemini tespit etmek ve genel kurul tarafından oluşturulan görüşleri ilgili belediyeye sunmak ve uygulamayı izlemekten sorumludur. (KKY, Madde11) Meclisler ve çalışma gurupları ise “Kadın ve gençlik meclisleri başta olmak üzere kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasında oluşmuş ortak yapıları” (KKY, Madde 4) işaret eder. Kent konseyleri, görev alanına giren konularda meclis ve çalışma gurupları oluşturabilir. Meclislerin ve çalışma gruplarının çalışma usul ve esasları genel kurulca belirlenir. Meclislerde ve çalışma guruplarında oluşturulan görüşler, kent konseyi genel kurulunda görüşülerek kabul edildikten sonra değerlendirilmek üzere ilgili belediye meclisine sunulur. (KKY, Madde12). Kent konseyi başkanı, genel kurul tarafından seçilir ve görev süresi, yürütme kurulunun görev süresiyle paralel olmak üzere ilk dönem için iki yıl, ikinci dönem için üç yıldır (KKY, Madde11/A). Ayrıca yönetmelikte idari akışın koordinasyonunu sağlayan bir genel sekreterlik tanımlıdır. Kent konseyi genel sekreteri, belediye 117
başkanı tarafından önerilen üç aday arasından yürütme kurulu tarafından seçilir. Kent konseyi genel sekreteri, görevlerin yerine getirilmesini koordine eder. Meclisler, çalışma grupları ve benzeri yapılar arasındaki çalışma uyumunu ve koordinasyonu sağlar. Genel sekreter, kent konseyi başkanına ve yürütme kuruluna karşı sorumludur. (KKY, Madde 14/A). Genel sekretere karşı sorumlu olan sekretarya hizmetleri de ilgili belediye tarafından önerilecek ve yürütme kurulu tarafından kabul edilecek görevliler tarafından yerine getirilir (KKY, Madde 15). Görüşlerin ilanı başlığında (KKY, Madde 14) kent konseyi genel kurulunca oluşturulan görüşlerin, belediye meclisinin ilk toplantısında değerlendirildikten sonra belediye tarafından kent konseyine bildirilir ve uygun araçlarla kamuoyuna duyurulduğu belirtilmektedir. Mali yapı ise belediyeler kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapması ve destek sağlaması ile açıklanmıştır (KKY, Madde 16/A). 4. POLİTİKA SÖYLEMLERİNDE KATILIMCILIĞIN YERİ Katılımcılık ve kent konseylerinin dayanağını oluşturan politika söylemleri için kronolojik sırayla Belediye Kanunu tasarısı gerekçesine, 5393 sayılı Belediye Kanununa, DPT’nin 2007-2013 Dokuzuncu Kalkınma Planı ve KKY’ne bakmak gerekli olacaktır: Belediye Kanunu tasarısı gerekçesinde[9], “Özerklik konusunda sorunlar yaşayan yerel yönetimlerin bu konuda güçlendirilmesinin yolunun katılımcı yapılardan geçtiği”,” Katılım ile hizmetle etkililik ilişkisi tasarıyı şekillendiren unsurlardan biri olduğu”, “Kent konseylerinin ise görüşlerin açıklandığı bir platform olarak tarif edildiği ve işlevi üzerinde durulduğu” belirtilmiştir. 2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunu katılımını sağlayacak önlemlere [10] Madde 13/2’de hemşehriliğin geliştirilmesi, Madde 76’da Kent konseyi, Madde 77’de sosyal hizmete yönelik hizmetler konularında yer verilmiştir. DPT’nin 2007-2013 Dokuzuncu Kalkınma Planı[11] ise planın temel ilkelerinde, Kamu Hizmetlerinde Kalite ve Etkinliğin Artırılması, Yerel Düzeyde Kurumsal Kapasitenin Artırılması, Kültürün Korunması ve Geliştirilmesi ve Toplumsal Diyaloğun Güçlendirilmesi başlığında katılıma ayrı yer verilmiştir. 118
Kent Konseyi Yönetmeliği’nde [12] ise tanımlamalarında (Madde 1), kuruluşunda (Madde 5 /1), yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılması hakkında (Madde 6/1/a) , “Yerellik ilkesi çerçevesinde (6/1/ç), Kent yönetiminde uygulanan ilkeler hakkında (6/1/h), “YG21 süreci kapsamında, (7/1/a), ve kent yaşamında uzlaşma konusunda (7/1/d) öngörülmüştür. 5. TÜRKİYE’DE KENT KONSEYLERİ 1930 sayılı yasanın hemşerilikle ilgili maddesi hemşerilerin belediye yönetimine iştirake hakkı olduğunu belirtmiştir. Hemşeri kıstasına uygun kimseler bu konuda ayrı bir çaba olmaksızın bu haktan yararlanabilmekteydiler. Bu açıdan yönetime katılım deneyimleri Yerel Gündem 21’den daha geriye götürülebilmelidir. Bugünkü kent konseylerinin işlevini karşılayanlar olarak da yöre halkının çabasıyla oluşturulan ve kent parlamentosu, kent senatosu, demokrasi platformu gibi değişik ad ve organizasyonların olduğunu hatırlatmak gerekir. Bunlardan akla gelen ilk örnekler: Aliağa, Urla, Milas, Muğla’dır. Türkiye’de, kent konseylerinin standartlaşmış organizasyona dönüştükleri örnekler ise “Türkiye’de Yerel Gündem-21 Yönetişim Ağı Kanalıyla BM Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Yerelleştirilmesi” projesiyle gündeme gelmiştir. 2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanununda da 76. Madde bu konuya ayrılmıştır. 6. KENT KONSEYİ SÜRECİNDE KATILIMCI DEMOKRASİNİN YERİ “Kuramsal ve pratik değeri ile katılım, yaşamı başkalarının iradesine bırakmak değil, aksine ona her zaman sahip çıkmak ve onu bizzat biçimlendirmektir[13].” Kamu yönetimi disiplini içinde ise katılım, sadece hizmetlerin kalitesi ve gereksinimlere ilişkin talepleri kapsamamakta, yönetime katılım ya da yönetimi denetleme amaçlarına yönelik, temsili demokrasinin eksiklerini giderici, ona çoğulcu bir içerik sağlayan vatandaş katılımını da içermektedir[14]. Katılımın sağlanması, demokrasi idealindeki bu “yürütme gücünün, azınlıklara karşı hassas olması” ihtiyacının aracıdır. 20. yüzyılın son çeyreğiyle birlikte demokrasi katılım olmaksızın tarif edilemez olmaya başlamıştır. Aktif kitlelerin enerjilerini halkın önceliklerini dile getirmeleri için kullanma olarak da tarif edilen 119
bu olgu giderek bir zorunluluğa dönüşmektedir. Varsayıma göre, temsili demokraside herkes oy kullanma hakkına sahiptir ancak temsil, halkın çıkarlarını adil şekilde temsilden çıkıp sadece temsilcinin iletişim çemberi ve kişisel öncelikleriyle şekillenmektedir. Bu durumun da temsilciyi etkilenmeyi başaran baskı gruplarının ve siyasi liderlik mekanizmalarının, demokratik mekanizmaları felç ettiği öne sürülmektedir. Temsili demokrasi kriz içerisindedir ve toplumsal ihtiyaçlara cevap veremez olmuştur. Katılımcılığın taşıdığı potansiyel, bu krizin panzehiridir. Adeta, doğrudan demokrasiye en yakın örnek olan Antik Yunan’da bile başarılamayan “tüm halkın katılımı” artık mümkün hale gelmektedir. Tüm halkın katılımı idealini gerçekleştirme sorumluğu da ulus üstü mekanizmalara bırakılmaktadır. Verinin işlenmesi, depolanması ve dağıtılması konusunda teknolojideki büyük adımlarla uzmanlaşmanın yıldızı yükselirken varsayımlar, vatandaş katılımını öne çıkarmaktadır. Karar verme mekanizmalarında temsilci ya da bürokratların yerini vatandaşın alması sıkça vurgulanmaktadır. Katılımcı demokrasi, temsili demokrasiden sağlanan en büyük kazanım olarak gösterilmektedir. Temsili demokrasi, sadece ulus devlete demokratik görüntüyü sağlamayı amaçlayan ve el çabukluğu ile gerçek demokrasiyi gasp edip, ona 19. yüzyılda bir tür el koyan ve iki bin yıllık tarihsel geleneği yok sayan bir “yerine geçme” olarak görülmektedir[15]. Bu nedenle temsili demokrasinin niteliği sorgulanmaya başlamış, D. H. Lawrence’ın “Beni kim temsil edebilir? —Ben kendim! Herhangi bir insanın beni temsil ettiğini düşünemem bile”[16] ifadesi daha çok dillendirilir olmuştur. 1970’lerden sonra, özellikle Avrupa’da, demokrasi kazanımlarından taviz verilmemesi için demokrasinin yaşadığı darboğaz, çevre hareketleri ile öne çıkan sivil toplum kuruluşlarının örgütlenmiş yapısı ve katılım için öncü vatandaşların enerjilerine başvurularak aşılmak istenmiştir. Böylece temsili demokrasinin demokrasi üstündeki anlam tekeli kırılmaya, “katılımcı demokrasi” ifadesi de kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönüşümler, şu varsayımlarla katılım süreçlerini öne çıkarmaya başlamıştır: “Kamu yönetimi süreçleri kamu hizmetinin vatandaş iletişimi içerisinde iyileştirilmesi ve dönüştürülmesine odaklanmaktadır” ve “Vatandaşların gönüllü katılımının sağlanmasında iletişiminin yanı sıra katılımı yapılandırmak için gerekli koşulları sağlamak yükümlülüğünde olduğu kabul edilmektedir.” 120
“Yerel ölçek sadece yerele özgü süreçlerin değil aynı zamanda yerel üstü süreçlerin de yaşandığı bir süreçtir [17].” Bu nedenle, bu süreçler, kamu yönetiminde kendisine en fazla yerel yönetimlere ilişkin tartışmalarda ve yeniden yapılandırma çalışmalarında yer bulmaktadır. Yerel yönetimleri şekillendiren kavramlar “taban demokrasisi”, “özerklik ve yerellik”, “vatandaş girişimleri” olarak sayılabilir. Hizmetin yerinde sunulmasına yakınlıklarından dolayı katılımcı yapıya uygun oldukları düşünülen yerel yönetimler, katılımcılığa ilişkin tartışmaların da kaçınılmaz olarak odağına oturmaktadır. Oysa katılımcı demokrasinin sorunları ve açmazları da vardır. Demirci bu konuda çeşitli açılardan konuyu ele alarak şunları sıralar[18]: “Katılım yorumlara açık belirsiz bir kavramdır”, “Elitler halkın katılımı konusunda isteksizdirler”, “Katılımda adalet yoktur”, “Katılımın ideal koşulları yoktur”, “Halk, katılım konusunda isteksizdir”, “Katılımcıların bireysel olarak yaptıkları katkı belirsizdir”, “Katılım, karar almada verimsizliğe yol açar”, “Katılım, toplumsal çatışmaları arttırır”, “Katılım, hesap verme sorumluluğunu muğlaklaştırır”, “Katılım, yeni bir tiranlıktır”… 7. KENT KONSEYİNİN SORUNLU YÖNLERİ Kent Konseyi, kurumsal katılıma ilişkin en temel kurumsal model olarak görülmektedir[19]. Vatandaşların yerel yönetimlere katılımını arttırmak için bir platform olarak düşünülen Kent konseyleri sadece az sayıda şehirde etkili olarak çalışmaktadır[20]. Bunda etkili bazı hususlar olmalıdır. İlk gözlemlenen husus, konseyin kuruluşunu zorunlu kılınmasıdır: “Kent Konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler…” (KKY Madde 5/1). Yönetmelikte, kent konseylerinin yılda kaç kez toplanmasına dek görülen müdahaleci tutuma dikkat çekilmiş, bu tip detayların ancak “o kentin vereceği kararlar” olması gerektiği hatırlatılmıştır[21]. Belediye ile kent konseyi arasında kurulan ilişki konseyde alınan kararların belediye meclisine taşınmasıdır. Bu düzenlemeye göre kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilecektir (Belediye Kanunu, Madde 76/3). Kent konseyinin görüşlerinin belediye meclisi açısından bağlayıcılığı yoktur. Nitekim Belediye Kanunu, belediye mec121
lisinin görevleri arasında kent konseyi kararlarının görüşülmesini saymamaktadır[22]. 5393 sayılı kanun 24. maddede meclis kararlarının isteyenlere ancak ücret karşılığı verileceğini hükme bağlamıştır, dolayısıyla kent konseyi görüşlerinin kararlara nasıl etki ettiği anlaşılamamaktadır[23]. Kent konseyi genel kurulunun yılda iki kez toplanması, KKY’ne göre kararların etki edebileceği yer olan Belediye Meclisinin 11 toplantısından (5393 sayılı Belediye Kanunu Md. 20) eğer gerekli görülürse sadece iki toplantısında tartışılabilecektir. Ayrıca toplantı tutanaklarının olup olamayacağı, aksine beyan halinde bunların bir hukuki dayanak sayılıp sayılmayacağı, tutanakların nasıl tutulacağı, nereden yayımlanacağı konularına KKY’de yer verilmemiştir. Bu açıdan bu cevaplar, iş yönergelere bırakıldığından, katılımın temel koşulu olan bilgilenme hakkı açısından belirsizdir. Bu çerçevelerde gündeme alınan konsey görüşlerinin “değerlendirilmesi” yani karar niteliği kazanıp kazanmaması veya kararlarda etkili olması hususunda belirleyici olan meclis ve özellikle belediye başkanıdır. Stratejik plan ve faaliyet raporlarının da sunulmadığı, konseyin bu konularda faaliyet önerileri sunma ve karar alma süreci de baştan engellenmektedir. Kent konseyi görüşlerinin meclis kararlarına yansıması amacıyla beklentilere ulaşılmaması, kişisel inisiyatiflere bırakılan bu alanın konsey üyelerinin motivasyonunu olumsuz etkileyeceği açıktır. Kent konseylerinin web sayfalarının pek çoğunda bu tutanakların olmadığı görülmektedir. Bunun yanı sıra üyelerin, sadece temsil ettikleri kurumların isimleri sayılmakta ve üyelerin iletişim bilgileri bulunmamaktadır. Genel kurul, KKY’de “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcileri” ibaresinden en geniş katılımı kesiminin STK’lardan oluşacağı anlaşılmaktadır. Ancak burada ilgili olmak kim tarafından ve hangi kriterlerle belirlenecektir, burası kesin değildir. Kent konseyinde ister kamudan, ister STK’dan, ister halktan olsun her temsiliyet, örgüt üzerinden tanımlıdır ve bir Yerel Gündem 21 örgütlenmesi olarak bu açıdan belli bir çoğulculuğu gözeten korporatist bir temsiliyet biçimidir [24]. Kent konseyleri kent yaşamı için öneme haiz hizmetlerin tasarlanmasına ön ayak olabilir. Ancak mevcut siyasetin yapılanması ve hizmet sunumunda piyasa temelli tercihleri ağırlığı altındaki konsey122
leri çok az sayıda belediyenin bunu ciddiye aldığı, büyük bir çoğunluğunun ise yasal bir zorunluluk olarak gördüğü için başlatmak zorunda kaldıkları ve sadece “görüntü ürettikleri” sonucuna ulaşılmıştır[25]. Yasal düzenlemelerle demokratik kazanımlar tasarlansa da uygulamada, tasarımla bir uyumsuzluğun bariz olduğunun altı çizilerek belediye yönetiminin isteksiz, yerel kurumlar ve katılımcı olacağı öngörülen kesimlerinse bilinç düzeylerinin düşük olduğu tespiti yapılmıştır[26]. Belediyelerin kent konseyine yönelik yardım ve desteğinin neler olacağı ve nasıl sağlanacağı belirtilmemiştir. Belediyeler tarafından konseye yönelik olarak sağlanacak teknik altyapı vb. yardımların belediye başkanının inisiyatifi ile geliştirileceği açıktır. Kent konseyine ayrı bir bütçe verilmesi, kent konseyinin protokoldeki yeri, alınan kararların yerine getirilmesi hususundaki Belediye Meclislerine bir yaptırımın olup olmadığı gibi sorular sıkça sorulmaktadır. Bütçenin ancak tüzel kişiliğe ait olduğunu hatırlatmıştır. Ayrıca, bu çalışmaların Belediye Başkanının yürüttüğü hizmetlere ortaklık olmadığını da belirtmiştir[27]. Bunları dile getiren merkez valisi ve Mahalli İdareler Eski Genel Müdürü Kavas, temel konularda katılmak konusunda sorun yaşayan bir vatandaşın, kentinin, mahallesinin sorunları konusunda çok fazla katılımcı olmasını beklemenin biraz iyimserlik olduğunu bunun ancak kent konseyini doğru tanımlamak ve Kent Konseyine olduğundan farklı işlemler yüklememekten geçtiğini belirtmiştir[28]. Kent konseyinin her yerde aynı şekilde olamadığı, kanun ve yönetmeliğin yorumlanması da aynı şekilde kabul edilmediği ve anlaşılmadığı, dolayısıyla da bir yörede, bir beldede algılanan, bilinen, uygulanan şeyin, bir başka yerde çok farklı olmaya başladığına işaret edilmiştir[29]. Elban, ayrıca “başka bir mevzuat problemi de kent konseylerinin bir tüzel kişilik olmadığı, dolayısıyla da kendilerine bir kadro olmadığı için hukuken bir Genel Sekreter atamasından, görevlendirmesinden söz edilemediği ancak kent konseyi ile karşılıklı tabi mutabakatla dışarıdan yani belediye personeli olmayan kişinin de Genel Sekreter olarak görevlendirilmesi ve Yürütme Kurulunun da bunu Genel Sekreter ataması, seçmesi söz konusu olabileceğini” de belirtilmiştir[30]. Bu da belediye başkanın önerdiği bu kişinin konsey üyelerince istenilmemesi halinde bir gerginlik konusu oluşabileceğini göstermektedir. 123
BMKP’nın kent konseyi olan otuz ildeki görüşmelerine göre de üç sorun vardır. Bunlar, 1. mali kaynakla ilgili olarak “Mali kaynağın yetersizliği”, “sağlanan kaynağın sürekli sağlanmaması”, “kaynağı belediyeden alırsak özerkliğimize bir tehdit olur mu, olmaz mı”; ikincisi “Bağımlı olmayı istemiyoruz ama bağımsızlığımız için ne yapmalıyız, bunu bilmiyoruz” bir başka tartışma ekseni; sonuncusu da “Kentimizin hemşerilerinin kent konseyi sahiplenmeleri, bilinirlik problemleri, kurumsal, kişisel kapasite ile ilgili çeşitli sorunlardır. Aynı görüşmelerde kent konseyi üyelerinin kamu yönetimi ile Kent Konseyi ilişkilendirilmesini şu üç temel soru ile saptayan soruları: “Kamunun karşısında mıyız?”, “Karşısında değilsek, kamunun denetçisi miyiz?”, “Kamu ile birlikte yürüyorsak, hangi eksenlerde, hangi parametrelerde yürüyoruz?” ve “Kent Konseyi süreci bir dayatma mı, dış birimlerin bir dayatması mı, yoksa kendimizin içten hissettiği bir ihtiyaç mı?” olarak sıralanmıştır[31]. Şengül’e göre, eskinin “seçici temsiliyetini” geçersiz kılma amacındaki Yerel Gündem 21’in bu konuda aracı kent konseyidir. Ancak kent konseylerine bakıldığında, birkaç örnek dışında kent konseyi belediyeye endekslenmiştir[32]. Emrealp[33] de “Kent Konseyi = Belediye” olmadığının altını çizmektedir. Bu tespitlerin sebebi, kent konseyinin işlevini yitirip çoktan belediyenin gölgesinde kaldığının güçlü işaretleridir. Kent konseyi, vatandaş odaklı bir anlayışın geçerli kılınması için önemli bir boşluğu doldurma kapasitesine sahipken bu anlayışı temsil etmekte sorunlar yaşanmaktadır, çünkü vatandaşın kararlarını verdiği şeyleri uygulamaya koyamamaktadır ve belediyenin sunacağı desteğe bağımlı vatandaş karar verme süreçlerinde hala pasif konumdadır[34]. 8. DEĞERLENDİRME Kent konseyinin kurulmasındaki zorunluluk, yerel demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasiye dayanacak bir kent konseyi, yöre halkının ona doğal olarak ihtiyaç duymasıyla şekillenmelidir. Ancak anlaşılmaktadır ki bu demokrasinin kurumsallaşması beklemek kent konseyini şekillendiren Yerel Gündem 21 sürecinin işlerliğine yetişmek için zorunluluk olarak ön görülmüştür. Demek ki gerekli katılımı güçlendirmek konusunda yol göstericiler ulus üstü kuruluşlardır. Bu da Bayramoğlu’nun “siyasal iktidarın ulus-devlet ölçeğindeki adem-i merkezileşmesinin, aynı anda, başka bir iktidar ölçeğinde (küresel) 124
gerçekleşen bir merkezileşme”[35] görüşünü desteklemektedir. Mali yardım konusunda belediye ile konsey arasında oluşturulan bağ, belediyeye, kısıtlı gelir kaynaklarıyla yaptığı çok çeşitli yerel hizmet sunumunun yanı sıra “demokratik mekanizmaların benimsenip yaşatılması” ödevini de yüklemektedir. Bu yarışta siyasi gücü korumak ve hizmetleri yerine getirmek önceliğinde olan belediyelerin “demokratik mekanizmaları” yavaşlatması kaçınılmazdır. Mali konularda bazı belediyelerde kent konseylerine ciddi kaynaklar ayrılırken bazı belediyelerin KKY’deki belirsiz bir “mali destek” ifadesi sayesinde bu konuda ayak diredikleri anlaşılmaktadır. Belediye bütçesinde kent konseyleri ile ilgili belirgin bir kaynak ayrılmasını talep etmektedirler. Bu, özellikle ölçek ekonomisi gereği küçük kent belediyelerinin kent konseylerini destekleyememelerinin temel sebebidir. Ülkemizde sınırlı bütçelerle, hem siyasi gücü kaybetmeme hem de hizmet etme kaygısındaki belediye yönetimi için kent konseyi gibi demokratik mekanizmaların işletimi yavaşlamak durumunda kalmaktadır. Ayrıca kent konseylerinin yaptığı çalışmalar, kentsel sorunların tespiti, çözüm önerileri sunmaktır. Hizmeti tasarlayan ve sunan belediyedir. Ancak konseyin yaptığı faaliyetlerin (örneğin kadın istihdamına yönelik kursu açmak, gençlik programları, kültür değişimi projeleri, engellilere akülü araba dağıtımı vb.), toplumda belediye dışı bir yapı olan kent konseyinin hizmeti olarak algılanması, belediyenin siyasal rolünün pekişmesine bir engel olarak algılanabilir. Belediyeler, başlangıçta değişik projelerle gündemi dolduran konseyleri, pasif kılmaya eğilimi göstermektedirler. Önemli bir iletişim kaynağı olan web sayfalarının açılmasından sonra uzun süre güncellenmemesi ve sonunda tamamen yayımdan kalkması... Örneğin, Çorum Kent Konseyi’nin web sitesi de Ocak 2011’den beri yayımlanmamaktadır (www. corumkentkonseyi.org.tr). Sadece Gençlik Meclisi üyeleri, bir sosyal paylaşım ağı üzerinden iletişimlerine devam edebilmektedirler. Sivil toplum kuruluşlarının da faaliyetleri kendi adlarına mal edememeleri de konseyin çalışmalarında katılımı sınırlı tutmaktadır. Çorum Kent Konseyi hakkında yapılan bir araştırmada konsey üyelerinin yönetim kuruluna üye olduklarından bile haberdar olmadıkları anlaşılmaktadır[36]. Yerellik vurgusu yapılan kent konseyi çalışmalarında, ilginç bir biçimde, merkezin yerel ölçekte etkisi hissedilmektedir. Daha önceki 125
kent konseyi deneyimlerinde yararlanmak isteyecek kent konseyleri iradesi yerine, örneğin kent konseyi yürütme kurulu üyelerine bölgesel olarak eğitimler düzenlemesinin Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Belediye Hizmetleri Daire Başkanlığınca Yerel Gündem 21 anlayışıyla yapılması buna iyi bir örnektir. Yönetişimi öğrenmek için de uluslar arası kuruluşların eğitimi ihtiyacı doğmaktadır. Yeni bilgi kaynağı olan bu kuruluşlar bu anlamda merkezi yönetimin rolüne geçerek yeniden tanımlı eski bir hiyerarşiyi ortaya koymaktadır. Yapılan çalışmaların belediye destekli oluşu, muhalif seslerin duyulamamasına engel olmakta, yapılan çalışmalarda belediyenin mensup olduğu siyasi partinin görüş ve yorumlarına paralel söylemler ağırlık kazanmaktadır. Bu da sorunlara duyarlı ve farklı yaklaşımlarla yerel siyasi gücü baskı grubu olarak yönlendirmekten çok iktidarın yeniden üretimine dönüşmektedir. Yasa ve ilgili yönetmelik, tüm kentlerin katılımda aynı isteklilikte olduğunu var sayar gibi Konseyin kuruluşunu zorunlu kılmaktadır. Bu durum demokrasiye aykırı kabul edilmelidir. Kentin yerel dinamikleri bunu gerekli kılmadıkça açık olan bu kanalı kullanmamak da demokrasinin bir gereğidir. Tüzel kişiliği olmayan kent konseylerinin bir araya gelmesi ve ulusal ölçekteki bir birlikteliğe uygun hukuki bir zemin arayışı ise yerelleşme ileri sürülürken anlaşılamayan bir merkezileşme olarak öne çıkmaktadır. Ülkenin fiziksel, siyasi ve sosyal altyapısının bu tip uygulamalar için hazır olmadığı ve Yerel Gündem 21 gibi katılım denemelerinin hemşehrilerin katılıma ilişkin beklentilerini olumsuz etkileyebileceği, küreselleşme kapsamında bu süreçlerin kentin sermayenin egemenliğinde kalmasının aracı olabileceği öne sürülmüştür[37]. Akdoğan, katılımı neo-liberal politikaların doğası dikkate alındığında demokratik olmaktan çok iktisadi bir talep olarak görmekte, kent konseyini de tanıtıldığının aksine bu iktisadi anlayışın meşrulaştırıcı bir aracı addetmektedir[38]. Eğer katılım neo-liberalizm için önemli ise bu yapı içindeki ülkelerdeki sendikacılığın yerinde saymasını anlamak mümkün değildir. Şengül, eskinin seçici temsiliyeti geçersiz kılma amacındaki Yerel Gündem 21’in bu konuda aracı kent konseyidir. Ancak kent konseylerine bakıldığında, birkaç örnek dışında kent konseyi belediyeye endekslenmiştir[39]. Emrealp[40] de “Kent Konseyi = Belediye” ol126
madığının altını çizmektedir. Bu tespitlerin sebebi kent konseyinin çoktan belediyenin gölgesinde kaldığının güçlü işaretleridir. Kent konseyi, vatandaş odaklı bir anlayışın geçerli kılınması için önemli bir boşluğu doldurma kapasitesine sahipken bu anlayışı temsil etmekte sorunlar yaşanmaktadır, çünkü vatandaşın kararlarını verdiği şeyleri uygulamaya koyamamaktadır ve belediyenin sunacağı desteğe bağımlı vatandaş kararı hala pasif konumdadır[41]. Yerel yönetimler, yerel hizmetlerin pek çoğunu özelleştirmişken halkın bu hizmetler konusundaki tavrının başarı ihtimali ise düşündürücüdür. Burada temel çelişki de yerel yönetimlerin doğalarının yönlendirildiğimiz sonuçlara varmayacaklarına dair örneklerin çok olmasıdır ki bu da hesap verebilirlik, saydamlık ve katılımcılık kapasitesinin arttırılmasını üstesinden gelinmesi gereken bir sorun haline getirmektedir. SONUÇ VE ÖNERİLER Kamu faaliyet alanı ilke olarak tekel niteliğine sahiptir, rekabetçi değildir. Mal ve hizmet üretiminde tüketicinin (vatandaşın) belirleyici ve etkileyici rolü sınırlıdır. Bu kamuyu verimsizliğe iten sebeplerdendir. Bireyin tüketici (vatandaş) olarak tercihlerini özgürce kullanabilmesi liberal bir ekonomik sistemde gerçekleşebilir. Çözüm ise kamu faaliyet alanında özel sektör mekanizmalarını kullanmaktan geçmektedir. Bunun anlamı tüketici tercihinin, kamu sektöründeki yansıtılmasıdır ki bu vatandaş katılımının sağlanmasıdır. Katılım yoluyla vatandaşlar yönetime ilişkin beğeni, öneri veya şikâyetlerini yansıtmaktadırlar. Yönetim başarısının değerlemesi, yönetici performansı ölçümü ve daha çok şikâyet alan hizmet unsurlarının değişimi böylece “doğal yolla” sağlanmaktadır. Konu, bu açıdan bakınca “etkin yönetim” ihtiyacına yönelik gelmektedir. Ancak sorun, burada vatandaşın yönetişim anlayışında örgütlenmeden veya belli örgütlenme yapılarına sahip olmadan bir değer ifade edememesidir. Vatandaş katılımı olarak tasarlanan katkı, özel sektör kuruluşları ve STK’ları tarafından yapılmaya endekslenmektedir. Katılım süreçlerinde rol oynama gücü olan STK’lar da baskı grubu oluşturabilecek sermaye birikimine sahip, ticari faaliyetleri dışında da kaynak dağıtımını etkilemek isteyen örgütlenmelerden oluştuğu görülmektedir. Bireysel katılımın ya da sermeye desteği olmayan örgütleneme yapısındaki grupların “yönetişim” anlayışında yeri yoktur. Yönetişim katılımı ayrı 127
ayrı bileşenlerine ayırarak atomize etmez, grupları muhatap alır. Bu nedenle vatandaş katılımından değil yönetim dışı baskı gruplarının katılımında söz edilmelidir. Kent konseylerini belediye destekli bir kurum olmaktan çıkarmak, doğal taleplerle oluşmasına dek gerekli alt yapıları hazır tutmak dışında bu konuda bir müdahale kabul edilebilir değildir. Ancak bu gerçekleşmesi güçtür. Çünkü özellikle ulus üstü güçlerin küreselleşme politikalarının aracı olan yerelleşme gerekleri bu taleple örtüşemez. Demokrasiye dönük eğilimleri dışarıdan dayatılan zorlamalarla evirilen yerel demokrasi ya özgün çözümleri sorgulamalı ya da bu tür oluşumlara olduğundan daha çok anlamlar yüklememelidir. Katılımcılık şartlarını sağlayamayan vatandaşların faaliyetleri, kamu yararından uzaklaşan anlayışları ikame edemezler. Belediyenin kentsel hizmetlerin yanı sıra sosyal hizmetleri de yapma yetkisi düşünüldüğünde kent konseylerinin hizmet tasarımı ve sunumuna ilişkin görüş ve önerilerini iletmesinden öte bazı faaliyetleri yapılmasının “fazladan bir yük” olduğu söylenmelidir. Demokratik mekanizma, ifade özgürlüğü ve denetleme unsurlarının sağlık şekilde işletir. Bu mekanizma işin kendisini yapmak durumunda değildir. Pek çok kez karşılaşıldığı gibi, katılım etkinlikle bağdaştırılmakta devletin üstündeki yükün arttığı belirtilerek ve etkin bir yönetim için katılım şart hale gelmektedir. Katılımın rolü, yöneticilerin daha iyi performans göstermeleri için gölgesini bu kesimlerin üzerinde tutmasıdır. Katılımın, neo-liberal politikaları uygulamakta olan siyasetçi ve bürokratların denetleyicisi olması ön görülmüştür. Özellikle hizmetin üretimi ve dağıtımının etkisini yüzyüze yaşayan yerel yönetimciler için halkın taleplerini göz önünde tutmak kaçılmaz olur. Demokrasinin okulu sayılan yerel yönetimlerin yönetiminde halk müzakereleri ile demokratik süreci öğrenecektir. Yerinde gerçekleşen hizmet süreci denetim altında tutulabilecek, yolsuzluklar engellenebilecektir. Kent konseyi, katılım maliyetlerini hem zaman hem mali açıdan karşılayamayan bireylerin ya da toplulukların temsil edilemediği, iyi örgütlenmiş baskı gruplarının temsil edildiği bir yapı arz etmektedir. Kent konseyi önermesinde, tüm vatandaşların, (örneğin, nükleer enerji santrallerinden şiddete maruz kalmış kadınlara, engellilere uygun kamu yapılarından çöp ayrıştırma gereksinimlerine kadar) önlerine getirilen tüm konulara hâkim ve tüm vaktini bu çalışmalara ayı128
rabilecek kadar iyi ve bilinçli vatandaşlar oldukları varsayımı geçerlidir: “Yaşadığı kente karşı, yaşadığı mahalleye karşı sorumluluğunu yerine getiren, bu yükün altına ağırlığını koyan adam, aynı zamanda kenti ile ilgili konularda da, memleketi ile ilgili konularda da sorumluluk taşıyan insan demektir, farklı bilinçte, bir insan demektir.”[42] İyi niyetle bu bir ideal ölçek olup buna eksik gelen hususlar olabileceği ön kabulü olsa bile bu kez karşımıza daha baskın gruplar arasından sıyrılıp kendi gündemlerini ifade özgürlüğü içerisinde ifa edecekleri soru işaretlerine yol açmaktadır. Katılım, gönüllülüğe dayanırken belediye olan her yerde konseyin kurulması zorunluluğunu ise anlamak mümkün değildir. Bu nedenle pek çok kent konseyi katılımı zorunlu tutulamayacak olan toplantılarına katılım azlığından uzun sürelerdir gerçekleştirilememektedir. Örneğin, Çorum Kent Konseyi genel kurulu 2 yıldır toplanmamaktadır. (Son toplantı Haziran 2009’da gerçekleşmiştir.) İnsanlar tüm güçleriyle kent konseyine vakit ayırsalar da ve ilgilendikleri konuları paylaşıp uzmanlık bilgilerini araştırsalar da sonuç pratiğe dönük değildir. Çünkü temsili demokrasinin handikaplarını yaşayan belediye meclisinin bu kararları dikkate almamaları çalışmaları anlamsız kılmaktadır. Katılımla karar alma maliyeti, temsilcilerin karar alma maliyetinden daha düşük değildir. Kişilerin tüm bu süreçlere tam kapasite olarak gösterecekleri varlıkları aslında bir yandan karar alma faaliyetlerini ağırlaştırmaktadır. Akdoğan’ın da belirttiği gibi[43] İstanbul gibi katılımcı sayısının (1106) çok olduğu (dolayısıyla sorunları da çok olan ve çözüme muhtaç olan kentlerde) konseye katılanların birer cümle bile söylemeleri günleri alabilir. Kent konseyi katılımcıların nasıl ve hangi kriterlere göre seçildiği muğlak olan belediyenin istediği zaman göstereceği desteğine dayalı yapıyla, daha çok yerel yönetimlerin faaliyetlerin duyurulmasını sağladığı ve müzakere alanı değil onaylanma alanı işlevini yerine getirdiği anlaşılmaktadır. Pasif vatandaşın arzulanmadığı doğrudur, ancak gerçekçi olmayan şartlarla “katılım zorunluğu” da ancak bir siyasal kayıtsızlığı getirmektedir. Aksi durumda mevcut yapı, bizlere katılma kanalları açık olduğu halde bizlerin bundan “gönüllü vazgeçtiğimiz” gibi bir mesaja sahiptir. Bu yolla iktidarın yoğunlaşması ve muhalefetin parçalanması demokrasi için en büyük tehlikedir. 129
Özellikle yerel yönetimlerin hizmet için en uygun büyüklüğe ihtiyacı varken katılım için de en küçük ölçeklere ihtiyacı vardır. Bu nedenle mahalle komiteleri buna bir çare sunabilir. Belediye çalışmalarının demokratikleştirilmesi, yörede yaşayanlarının yerel hizmetin işleyişine önceden müdahaleleriyle mümkündür. Bu müdahale, kararların halkla birlikte alınması olarak belirtilmelidir. Mahalle sakinlerinin dilek, istek, şikâyet ve önerilerini derleyen, mahallenin ortak ihtiyaçlarını belirleyen ve mahalle muhtarları öncülüğünde semtin ekonomik ve kültürel zenginliğiyle ilişkili olarak yerel hizmetleri talep eden bir mahalle komitesi üzerinde durmak daha doğru olacaktır. “Mahalle ölçeğinde geliştirilecek uygun modellerde yerel hizmetlerin görülmesinde etkililik ve verimlilik kadar demokratik değerlerin de geliştirilebileceği belirtilmektedir”[44]. Bu konuda önerilecek olan, Türkiye’de de denenen, mahalle komiteleridir. Mahalle tüzel kişiliği hukukta tanınırsa, komitelerin bilgi edinme için talepte bulunma, uzman kişilerden eğitim alma gibi pek çok imkânla güçlendirilerek katılımı temsilci seçme sürecine indirgemeyi sağlayacaktır. KAYNAKLAR 1. Eryılmaz, B. (1995), “Küreselleşen Dünyada Yerel Yönetimlerin Yeri”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt. 4, Sayı 2, ss: 89-92 içinde s. 90 2. Koyuncu B. ve , B. (2003), “Yerel Yönetimler ve Yerel Özerklik: Modeller ve Uygulamalar”, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, (Ed. Ahmet Nohutçu vd.), Ankara, 2003, ss: 281-302 içinde s. 300 3. Çukurçayır, M. A. ve Eroğlu, H. T. (2008), Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri, Sakarya Üniversitesi 1. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu, 23-24 Ekim 2008, ss. 197-219 içinde s. 197 4. USAID (2000), Decentralization and Democratic Local Governance Programming Handbook, Center for Democracy and Governance, Technical Publication Series, PN-ACH, May. Pp: 56-57 5. Göktürk, A. (2008), “Bugün Gelinen Yerde Kent Konseyleri ve Yerel Gündem 21”, http://www.yayed.org.tr/genel/bizden_detay. php?kod=833&tipi=7&sube=0, s. 2 6. Kent Konseyleri, Türkiye’de Yerel Gündem 21 Programı, http://www. la21turkey. net/index. php 7. Göktürk, A.(2008), s. 13-14 8. Kent Konseyi Yönetmeliği, http://www. mevzuat. gov. tr/, Erişim: 11. 01. 2011 130
9. Belediye Kanun Tasarısı, http://www. tbmm. gov. tr/sirasayi/donem22/ yil01/ss944m. htm Erişim: 10 01. 2011 10. Belediye Kanunu, http://www. mevzuat. gov. tr/ Erişim: 10. 01. 2011 11. DPT, 2007-2013 Dokuzuncu Kalkınma Planı,www. dpt.gov.tr/DocObjects/ Download/1968/plan9. pdf , Erişim: 14. 01. 2011 12. Kent Konseyi Yönetmeliği, http://www. mevzuat. gov. tr/, Erişim: 11. 01. 2011 13. Çukurçayır, M. A. (2000), “Yeni Yönetim Modeli Arayışları Çerçevesinde Halkın Yönetim Süreçlerine Katılım Olanakları”, Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri içinde (211–224), Ankara: TODAİE Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, 1–2. Kasım 2000, s. 212 14. Geray, C. (1998), “Kentsel Yaşam Kalitesi ve Belediyeler”, Türk İdare Dergisi, Yıl:70, Sayı: 421, ss. 323–345 içinde s. 325 15. Dahl, R.(1989), “The City in The Future of Democracy”, American Political Sience Review, Aralık 1967, New Haven: Yale University Press, s. 953-970’ten Aktaran: Yıldırım, Selahattin. Yerel Yönetim ve Demokrasi: Kavramlar, Yaklaşımlar. İstanbul: T. C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile IULA-EMME Yayını, 1993. s. 20 16. Arblaster, Anthony. (1999), Demokrasi. Nilüfer Yılmaz (çev.). Ankara: Doruk Yayınları, s. 122 17. Şengül, T. (2001), Kentsel Çelişki ve Siyaset: Kapitalist Kentleşme Süreçleri Üzerine Yazılar, İstanbul: WALD içinde s. 152 18. Demirci, M. (2010), “Katılımcı Demokrasi Açısından Kent Konseyleri: Eleştirel Bir Değerlendirme”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt:19, Sayı:1, ss: 21-46 içinde 25-31 19. T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, (2009) Kentleşme Şûrası-Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim Komisyon Raporu, Ankara. www. bayindirlik. gov. tr/turkce/kentlesme/kitap10. pdf s. 43 20. T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, (2009), s. 13 21. Türkiye Kent Konseyleri, Bursa Buluşması: Bilgi ve Deneyim Paylaşımı Toplantısı, Erdem Saker’in Konuşması (13 Şubat 2010), Toplantı Zaptı, http://www. bursakentkonseyi. org. tr/?sayfa=icerik&id=100, Erişim:15. 03. 2011 22. Öner, Ş. (2006), Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye Yönetimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006 içinde 243 23. Çukurçayır, M. A. (2009), Yurttaş Odaklı Yerel Yönetim, Çizgi Yayınevi, Konya, 2. Bası, s. 96 24. Şengül, T.( 2004), “Kent Yönetimi ve Katılım Sorunu”, Antakya Kent Kurultayı (09-11. 12. 2004) Bildiriler Kitabı, Detay Yayımcılık, içinde s. 38 131
25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34.
35.
36. 37.
38. 39. 40. 41. 42. 43. 44.
27-28M. Akif Çukurçayır, H. Tuğba Eroğlu, s. 216 Çukurçayır, M. A. ve Eroğlu, H. T. (2008), s. 198 Türkiye Kent Konseyleri, s. 15-16 Türkiye Kent Konseyleri, s. 17 Türkiye Kent Konseyleri, s. 18 Türkiye Kent Konseyleri, s. 18 Türkiye Kent Konseyleri, s. 20-21 Şengül, T. s. 37 Türkiye Kent Konseyleri, s. 36 Kutlu, Ö. vd., (2008), “Vatandaş Odaklı/Vatandaşın Olduğu Yönetim: Kent Konseyleri ve Selçuklu Belediyesi Örneği”, Sakarya Üniversitesi 1. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu, 23-24 Ekim 2008, ss. 221-235 içinde s. 234 Bayramoğlu, S. (2004), Yönetişim ve Demokrasi İlişkisinde Siyasal İktidar Sorunu: Türkiye’de Bağımsız Düzenleyici Kurumlar, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı, s. 315 Kasap, B.(2011), Çorum Kent Konseyi Hakkında Seminer Araştırması, s. 6 Göktürk, A. ve Kavilli S. (2002), “Bilgi Çağı Kamu Yönetimi İçin Önerilen Bir Model Gündem 21”, I. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, 10-11 Mayıs, Kocaeli Üniversitesi İİBF, ss. 989-1009 içinde s. 1004-1006 Akdoğan, A. (2008), “Yeni Yerel Yönetim Yasalarında Katılım”, http:// www. yayed. org. tr/genel/bizden_detay. php?kod=831&tipi=7&sube=0 s. 1 Şengül, T. s. 37 Türkiye Kent Konseyleri, s. 36 Kutlu, Ö. vd., (2008), s. 234 Türkiye Kent Konseyleri, s. 16, Akdoğan, A. (2008), s. 1 Palabıyık, H. ve Atak Ş. (2000), “İzmir Büyükşehir Bütününde Mahalle Yönetimi”, Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 1-2 Kasım, TODAİE Yayın No. 304, ss. 192-201 içinde s.200
132
KATILIMCI YÖNETİM MEKANİZMASI OLARAK KENT KONSEYLERİ
Yrd. Doç. Dr. Şafak KAYPAK
Mustafa Kemal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, 31100, Antakya/HATAY skaypak@gmail.com
ÖZET Bu çalışma, yerel düzeyde katılım olgusu ve bu doğrultuda kent konseylerini inceleme amacını taşımaktadır. Yapılacak incelemede çıkış noktası, kent konseylerinin yerel demokrasinin yaşama geçmesinde bir araç olarak, kentsel yönetişim oluşturulması sürecinde olumlu rol üstlendiği doğrultusundadır. Yerel yönetimlerin yapısal değişim geçirdikleri bilinen bir gerçektir. Bu değişimlerin başında kentteki tüm grupları aktör olarak ortak gören yerel katılım kavramı gelmektedir. Kentsel mekânlarda etkili karar alma konumunda olan genelde yerel yönetimler, özelde belediyeler, katılımın ve doğrudan demokrasi avantajlarının sergilenebileceği yönetimlerdir. Gerçekleştirilen yerel mevzuat düzenlemeleri ile yerel yönetimlerde sorunların çözümü ve hizmet sunumunda, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışı hedeflenmektedir. Bu doğrultuda, kent konseyleri, kentsel sorunların ve vizyonun belirlenmesinde, eylemde, çözümde hemşehrilik hukuku çerçevesinde herkesi buluşturur, kentin kalkınma önceliklerine ortak akıl ve uzlaşma ile yön verir, sürdürülebilir kalkınma esasıyla hareket eden demokratik bir yapılanmayı beraberinde getirir. Anahtar Kelimeler: Kent, Demokrasi, Katılım, Yönetişim ve Kent Konseyi 133
1. GİRİŞ Günümüzde yerel yönetimler, demokrasinin temel kurumları olarak görülmektedirler. Demokrasi, halkın kendini yönetmesi olduğuna göre, yerel demokrasi de alt birimlerde halkın istek ve ihtiyaçlarına karşılık verebilen en etkin sistem olmaktadır. İnsanın yerleşik yaşamında nüfus az iken doğrudan demokrasi geçerliydi. İnsanların toplu yaşama gereksinimlerinden dolayı kentleşme artmış ve artık tamamen temsili demokrasiye geçilmiştir. Günümüzde seçimlere dayalı temsil edici kurumların varlığı, sağlıklı işleyen bir demokrasi için zorunlu olsa da, yeterli kabul edilmemekte ve katılımcı demokrasiden söz edilmektedir. Çağımızda doğrudan demokrasi ile temsili demokrasi arasında denge sağlamayı amaçlayan katılımcı demokrasi anlayışı her iki aşırı yaklaşımın sakıncalarına karşı bir çözüm olarak görülmektedir. Demokrasi anlayışının ve demokratik bilincin gelişmesiyle birlikte yerel yönetimlerin de önemi artmıştır. Yerel demokrasi, yerel birimler aracılığıyla sağlanır ve halka yakın birimler, yerel halkın ihtiyaçlarını karşılamada daha etkindirler. Yerel yönetimler, yerel halkın gereksinim ve beklentilerine uygun bir düzeyde yanıt verebilme özellikleri ile çağdaş demokratik bir yönetim yapısının vazgeçilmez unsurlarıdır. Yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi ve yerel düzeyde demokratik mekanizmaların işletilmesi, yerel demokrasinin işlevselliğini sağlayacak önemli bir koşuldur. Yerel demokrasinin sağlanabilmesi ve işlevsel hale gelebilmesinin en önemli koşulu ise “katılım”dır. Yerel demokrasiler için katılım zorunluluk sayılmaktadır. Yerel yönetimler, halk katılımını en üst düzeyde gerçekleştiren ve halka en yakın yönetim kuruluşlarıdır ve halkın yönetime katılmasını sağlayarak ulusal birlik ve dayanışmaya katkılarda bulunurlar. Gelişmiş ülkelerde katılıma önem verilmekte ve kentsel yaşam alanlarında yerel yönetimlerin demokratikliğinin göstergesi sayılmaktadır. Katılım, halkın çıkarlarının kollanması ve korunması için en uygun yoldur. Kararlara katılan bireylerin, ülke sorunlarına ilgisi artar ve demokrasi bilinci gelişir. Yönetişim kavramının temelinde de birlikte yönetim anlayışı ve bunun gereği olan katılımın gerçekleştirilmesi yer almaktadır. Bir kentin kalkınması; demokrasiye, kültürel gelişmeye hizmet edebilmesi halkın etkin katılımına bağlıdır. Yerel yönetimlerin işleyişine halkın katılımı merkezi yönetime göre daha kolay olmaktadır. Bu doğrultuda, ülkemizde de katılımın yolunu açan yasal de134
ğişiklikler yapılmıştır. Bireylerde demokrasi açısından büyük önem taşıyan görüş bildirme, işleyişe katılma ve buna temel oluşturacak kurumsal yapılar, 2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunu ile hukuki bir nitelik kazanmıştır. Katılımcılık konusundaki en önemli düzenleme kent konseyleri ile ilgili olandır. Yerel Gündem 21 çalışmalarıyla başlayan kent konseyleri, kentte sorunların çözümünde, çok ortaklı, aktif katılımlı demokratik bir yönetişim mekanizmasını getirmektedir. Konsey düşüncesinde, güçlenen yerel yönetimlerin, yetki, işlev ve kaynaklarını “örgütlü kentliyle” paylaştığında, katılım yoluyla kentsel hizmetler sunumunda verimliliğin ve saydamlığın attırılabileceği beklentisi vardır. Yerel halkın daha iyi bir yaşam sürmesini sağlamaya dönük nihai amacın gerçekleştirilebilmesi, o yöredeki toplumsal aktörlerin karar alma sürecinde yönetime etkin katılımlarına bağlanmıştır. Kent konseyleri ile birlikte, biraz zor da olsa, kent düzeyinde çok ortakla birlikte çalışma başlatılmıştır. Kent konseylerinden katılım adına çok şey beklenmektedir. Demokratikleşmeyi sağlaması beklenen katılmalı yönetimle, yönetilen temsilcilerinin karar sürecinde yer alması hedeflenmektedir. Karar alma süreçlerini içeren katılımcı yöntemlerin yaygınlaştırılması yoluyla kurulacak kentsel ortaklıkların temsili demokrasiden, doğrudan veya katılımcı demokrasiye geçişi kolaylaştırabileceği düşünülebilir. Konseylerin etkinliği, yönetimin kararlarından etkilenen toplumun her kesiminden insanı hem kararlara ortak etmek, hem de uygulamaların içine dâhil etmekle gerçekleşebilir. Bu gerçekleştiğinde, konsey görüşmeleri daha sonraki çalışmalara ışık tutar ve halkın bilinçlenmesini sağlar. Bu bağlamda, çalışmada, katılımcı yönetim mekanizması olarak kent konseyleri incelenmiş, bu katılımın kentin gelişimine sağlayacağı katkılar tartışılmıştır. 2. YEREL DEMOKRASİ VE KATILIMCILIK Günlük hayatımızı yakından etkileyen hizmetleri yerine getiren kuruluşlar, yerel yönetim kuruluşlarıdır. Yerel yönetimler; köy, kent, kasaba veya il gibi belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun bireylerine, birarada yaşamak nedeniyle kendilerini ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacıyla kurulan, karar organları yerel toplulukça seçilerek göreve getirilen, yasalarla belirlenmiş görevlere ve yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip olan ve merkezi yönetimle olan ilişkilerinde yönetsel özerklikten yararlanan kamu tü135
zel kişileridir[1]. Yerel müşterek ihtiyaçların karşılanması amacıyla ortaya çıkan, halka en yakın birim olan yerel yönetimler, kendilerine sağlanan yasal, mali ve teknik olanaklarla bu hizmetleri yerine getirmeye çalışırlar. Yerel yönetimler, halkın katılımı esasına dayanan, demokrasinin temeli kabul edilen; insanın özgürleştirilmesinde, demokrasinin yaşanabilmesinde ve insanların demokratikleşmesini sağlamada birincil kuruluşlardır. Yerel yönetim anlayışı ve uygulaması, yalnızca yerel topluluğun ortak gereksinimlerinin karşılanması değil; aynı zamanda, merkezi devlet anlayışının sakıncalarına karşı demokratik sivil toplum yönetim ve uygulamasının geliştirilmesine dayanır. Bu bağlamda, yerel yönetimlerin işleyişi ve çalışması sırasında denetlenmesi, belli bir grubun tekelinden çıkarak, kentte yaşayan her kesimden gelen kişilerin katılımı aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır[2]. Katılım (participation), bir katılma olgusudur. Düşünülen ve yapılan şeylere katılmayı, olanı paylaşmayı ifade eder. Seyirci olmanın ötesinde bir durumdur. Katılım kavramı Siyaset Bilimine ait bir kavramdır. Ama sosyal bilimlerde de kullanılmaya başlanmıştır. Günlük dilde kullanılan şekliyle katılım, “bir şeyden pay almak, bir şeyin içine girmek, bir şeye ortak olmak, iştirak etmek, bir şeyin aktörleri arasında yer almak” anlamlarında kullanılmaktadır. Daha geniş bir ifade ile katılım; “bireylerin kendileri ile ilgili, onları etkileyen fiziksel çevreler, programlar ve kurumlar düzeyinde üretilen kararlarda yer almaları ya da belirli bir çevrenin planlanmasında, bir program ya da sonucun oluşturulmasında kendileriyle işbirliğine gidilebilmesi” olarak da tanımlanmaktadır[3]. Katılımdan istenilen, şeklen değil, gerçek anlamda katılımdır. Katılım, bütün demokratik yönetimler için ortak bir hedeftir. Katılımın üç koşulu vardır; katılma isteği; yönetimin ve halkın, katılma istek ve güdüsüne sahip olmasını ifade eder. Katılıma inanmak; katılım için çağrıda bulunan örgütün ve katılacakların katılıma inanmış olmaları gerekir. Katılımın yarar sağlaması; katılımın beklenen yararı sağlaması, katılımın ne büyüklükte toplumsal kümeyi ilgilendirmesi ile yakından ilgilidir. Kavram olarak katılmalı yönetim ya da yönetime katılma olgusu, birlikte-belirleme (co-determination) ortak-yönetim (cogestion) çoklu yönetim (democratic participative management), çok aktörlü yönetim (yönetişim=governance) gibi değişik adlarla anılmakta ve geniş bir perspektifte yorumlanmaktadır[4]. Bu çerçevede katılım, 136
bazen yeterli sayıda insanın kendi huzurunu, gelirini ve güvenliğini artırmak için bir eylem içinde bulunması; bazen ekonomik bir çıkar elde etme veya bu çıkarı sağlayacak makamlara gelme aracı; bazen de sadece karar ve uygulamalardan bilgi sahibi olmak anlamında kullanılabilmektedir. Her toplumda/yönetimde net biçimde şekillenen ve yasal düzenlemeler ile meşrulaştırılan; yöneten ve yönetilen ayrımı yapılmakta ve bu ayrım düşünsel anlamda bireylerde yerleşik olmaktadır. Söz konusu bu ilişki biçimi toplumun tüm kesimlerini içermektedir. Birçok kesim tarafından katılma olgusu sadece “oy verme” eylemi şeklinde algılanmakta ve sınırlanmaktadır. Fakat yönetilenlerin (yurttaşlar) yönetime katılımı ne yalnızca seçimlere katılmak, ne de oy vermektir. Günümüzde katılımcılık; “toplumdaki her kesimin örgütlü katılımıyla, ama bireye kadar giden, bireyin de, doğrudan doğruya katılımını, kendini görevli hissetmesini” öne çıkaran bir yaklaşım olarak ele alınmaktadır[5]. Bu açıdan katılım tek aktörlü olmaktan çıkıp çok aktörlü olmaya doğru bir genişleme göstermektedir. Yönetimde etkin ve belirleyici olanların artması önemli olmakla birlikte, bunun işlevsel kılınması noktasında bu aktörlerin “yapabilir kılınma” gereklilikleri ortaya çıkmaktadır. Bu noktada yapabilir olma erkine sahip olan Devlet aygıtının yanında, bazı sivil örgütlenmelerin de bu erki paylaşması sorunu doğmaktadır. Yapabilir kılma erkinin paylaşımı olgusundan, devletin rolünü sıfırlamak değil, küçültmek, sınırlamak anlaşılmalıdır. Bu bağlamda, devlet dışındaki aktörleri; sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve yerel inisiyatifleri yapabilir kılmak gerekmektedir. Yapabilir kılmak, söz konusu örgütlenmelerin potansiyellerini harekete geçiren bir ilke olarak görülmektedir[6]. Bu örgütlenmeleri, temsil ettikleri bireylerin ve toplumun genelini ilgilendiren sorunları çözebilecek düzeyde yapabilir kılmak gerekmektedir. Bu anlayış, merkeziyetçi anlayışı sınırlayarak yerelliğin güçlenmesini öngören “yerelliğin öncelik kazanması” (subsidiarite) ilkesi ile yerel düzeyde, özellikle büyük şehir yönetimlerinde önemli olan ve çok aktörlü bir yönetimi öngören “yönetişim” (governance) ilkesini öne çıkarmaktadır. Yeni yönetim anlayışı olarak ifade edilen yönetişim ile devletin doğrudan doğruya yönetmesi yerine, “karşılıklı olarak birbirini yönetme ve etkileyebilme erki”, yapabilir kılma stratejisinin doğal sonucu olarak açıklanmaktadır[7]. Bugün, büyük kent alanlarında yapılacak hizmetler, artık tek elden ve tek başına değil de çeşitli alt örgütlenmelerden yararlanmayı, onlarla işbirliği yapmayı ve onların katılımını gerektirmektedir[8]. Kent yönetimlerinde, en üst yönetimden en alt 137
düzeydeki mahalle yönetimine ve kentte var olan STK’lara kadar, her yerel kuruluş ya da birimin bazı yetki ve görevlerle kent yönetimine katılması, faydalı olması ve sahip çıkması gereği oluşmaktadır. Artık, kent yönetimi denince, sadece belediyeler değil, toplumsal örgütlenmeler ve birimler de bu kapsamın içinde değerlendirilmektedir. Katılım, bireylerde demokrasi duygusunu geliştirmektedir. Bu yolla yurttaşlar, seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini daha etkili biçimde denetleyebilmekte, karar ve uygulamalarını değerlendirebilmektedirler[9]. Günümüzde genel ve eşit oy sistemine dayalı “katılım” ve “temsil” çağdaş demokrasinin temel özelliklerinden biri olma konumunu korumaktadır. Demokrasi ile katılım arasında kurulan özdeşlik, katılımcı demokrasi olarak katılma tabanının ulusal düzeyde yaygınlaşmasından kaynaklanmaktadır[10]. Katılımcı demokrasi, seçimler dışında da halkın karar ve uygulamalara katılımını esas almaktadır. Hangi biçimde ve boyutta ele alınırsa alınsın “katılım” kavramının özünde bir “demokratikleşmeyi” içerdiği ve aynı zamanda, toplumun ya da insanın kendi geleceğini kendisinin belirlemesine olanak sağlayan bir sistemin en belirgin özelliği olduğu düşünülmektedir. Tarihsel sürece bakıldığında, söz konusu taraflardan yönetilenlerin, uzun bir süre siyasal iktidarın ve yönetsel mekanizmanın oluşumunda söz sahibi olmaktan çok, alınan karar ve işlemlere “itaat” etmek durumunda kaldıkları görülmektedir. Yönetim, tek taraflı, tepeden inme ve otoriter bir biçimde işlemiş; ancak bu işleyiş zamanla değişmeye ve yumuşamaya başlamıştır. Öncelikle sınırlı “şikâyet ve danışma” birimleri oluşturulurken; siyasal ve ekonomik güç dengelerinin değişmesi ile diğer katılım mekanizmaları da gelişmeye başlamıştır. Klasik hak ve özgürlüklerin yanında, bireyin seçme ve seçilme hakkının genişlemesiyle, bireylerin siyasal istikrarı belirleyiciliği artmış, yönetsel işleyişe egemen olacak yönetenleri belirleyen yurttaşlar, ilerleyen dönemlerde, siyasal kararların alınmasına, yönetsel işlemlerin yapılmasına ve gerekirse bu işlemlerin denetimine katılmaya başlamışlardır. Kentsel katılım; kentlilerin kendileriyle ilgili konularda karar verme hakkını, seçilmiş yerel yöneticilere devretmesini ifade eden delegasyon demokrasisinden farklı olarak, kentlerin yönetiminde şu ya da bu şekilde rol almalarını, kısacası demokrasinin günlük yaşama geçirilmesini ifade etmektedir.[11] Katılım kavramı bireysel veya örgütsel düzeyde uygulansın, amaca ulaşılabilmesi için yönetim mekanizması üzerinde bir etkiye sahip olması gerekmektedir. Toplumların karşı karşıya kaldıkları sosyo-ekonomik, kültürel pek çok sorunun ve 138
işleyişe dair aksaklıkların giderilmesi noktasında getirilen en somut öneri halkın yönetime katılımının sağlanması ve etkin olmasıdır. 1992 yılında Avrupa Konseyi’nde kabul edilen Avrupa Kentsel Şartında kent yönetimlerinde katılım; gereksiz bürokrasiden arındırma, yardımlaşma ve bilgilendirme ilkelerinin sağlanması olarak ifade edilmektedir[12]. Uygulamalar bireylerin alınmasında söz hakkına sahip oldukları kararları daha kolay ve içtenlikle benimseyebildiklerini ve kararları hayata geçirmekte daha başarılı olduklarını göstermektedir. Bilindiği gibi yerel yönetimler ile demokrasi arasında da çok yakın bir ilişki vardır. Hatta yerel yönetimler, hemen tüm ülkelerde “demokrasi okulu” olarak görülmektedirler[13]. Yerel demokrasiler için katılım ve özgürlük kavramları zorunluluk olmuştur. Yerel halkın taleplerini karşılama ve buna duyarlı olma gücü yerel demokrasinin de gerçekleşme göstergesidir. Yerel demokrasi geliştikçe yerel yönetimler demokrasi okulu olma özelliğini ispatlayacaklardır. Yerel nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesinde başvurulan örgütlenme biçimlerinden biri olan yerel yönetimler; diğer örgütlenme biçimlerinden, karar ve yürütme organlarının oluşumundaki farklılık ile ayrılmaktadır. Bu organlar ilke olarak, yöre halkı tarafından seçimle belirlenmektedir. Bu çerçevede yerel yönetim, yerel nitelikli hizmetlerin yönetiminden daha ileri bir anlam kazanmakta ve demokrasi ile ilişkilendirilmektedir[14]. Öte yandan, yerel yönetimleri sivil toplum örgütü olarak değerlendirenler de bulunmaktadır. Yerel yönetimlerin sivil toplum örgütü sayılmaları tartışmalıdır. Ancak ağırlıklı olarak bir sivil toplum örgütü olmadıkları üzerinde birleşilmektedir[15]. Sivil toplumun birtakım demokratik özellikleri vardır. Bunların en önemlilerinden birisi, merkezden ayrı düşünebilme olanaklarının oluşu; diğeri, siyasal toplumdan özerk olmaları ve kamu kuruluşu olmamalarıdır. Demokratik bir yerel yönetimin temel esaslarından biri de, yönetimin kararları ve uygulamaları üzerinde yerel halkın sürekli etkili olması ve halk denetiminin sağlanmasıdır. Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereklerinden biri, yerel işlere halkın katılması ve yönetimi denetlemesidir. Halk denetimini etkin kılmak için, bireylerin etkin bir örgütlenme bilincine sahip olmaları ve baskı grupları oluşturmaları gerekmektedir[16]. Bu da, adına sivil toplum örgütleri denilen aracı kurumlar vasıtasıyla halkın yönetime katılmasını gündeme getirmiştir. Sivil toplum örgütleri, devletin siyasi yapılanmasından bağımsız, toplumun oluşturduğu, kendi karar organları ve bütçeleri olan kuruluşlardır. Katılımcı demokrasi, halkın seçtiği temsilcilerin 139
yanı sıra, yine halkın örgütlediği bu kuruluşların da, yönetimin karar ve uygulamalarında yer alması ve denetim faaliyetlerinde bulunmasını öngörmektedir. Bu sayede halkın iradesinin karar ve uygulamalara daha etkin olarak etki etmesini amaçlamaktadır[13]. Gelişmiş demokrasilerde yerel yönetimler, kentsel yaşamı biçimlendiren sosyal ve ekonomik grupların yaşamlarını etkileyen kararlar alırken; kentte yaşayanlar da, seçim başta olmak üzere değişik yöntemlerle kent yönetimini etkileme ve katılma çabası içindedir. Öyleyse, yerel yönetimler, yerel hizmetleri yerine getirirken, özerk, demokratik ve katılımcı bir siyasal yapı içinde, hizmetlerin yürütülmesinde etkinlik ön planda tutularak ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yaparak işlevlerini sürdürmelidirler[17]. Tüm bunlar bireylerin veya yerel grupların katılıma olan arzularını olumlu yönde etkileyecektir. Genelde, başlıca katılımcı yapılar, “kent konseyleri” adıyla yerel ilgi grupları tarafından oluşturulan platformlardır. 3. KENT KONSEYLERİ 3 Temmuz 2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda temel olarak yerel halkın fikirlerinin dikkate alınması, kurumlar arası işbirliği gereğinin sağlanması ve katılım konusunda uygulamaya yönelik hükümler yer almaktadır. Bu hükümlerden biri de kent konseyi ile ilgili hükümdür. Kent konseyi, kentte oluşturulan bir ortak çalışma platformudur. Komisyon veya komitenin biraz daha gelişmiş şekli sayılır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Kent Konseyi” başlıklı 76. maddesi, doğrudan kent konseyi yapılanmasını düzenlemektedir. Bu maddeye göre; “Kent konseyi; kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır”. 5393 sayılı Belediye Kanunu, ilgili maddesinde Türkiye’de uygulama alanı bulan “kent konseyi” kavramını açıklamış, belediye yönetimi anlayışında yeni bir sayfa açmıştır[18]. Kent konseyleri aslında ülkemizde yasal zorunluluk açısından yeni ise de, uygulamada yeni değildir. Yeni belediye ve büyükşehir belediyesi yasalarında katılımla ilgili getirilen temel düzenleme niteliğindeki kent konseyleri, Türk yerel yönetimlerine tamamen yabancı, yeni bir uygulama değildir. 1930 yılında yasalaşan 1580 sayılı 140
Belediye Kanununun Hemşehri Hukuku başlıklı 13. maddesi, bu tür oluşumlara destek sağlamaktadır. Bu maddeye göre: “Her Türk, nüfus kütüğüne yerli olarak yazıldığı beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin belediye işlerinde reye, intihaba, belediye idaresine iştirake ve belde idaresinin devamlı yardımlarından istifadeye hakları vardır.” Belediye Kanunu, her Türk vatandaşının belediye idaresine iştirak etmeye hakkı olduğunu açıkça vurgulamaktadır. Yasanın bu hükmüne dayanarak bazı belediyeler 5393 sayılı yeni yasa yürürlüğe girmeden önce de Türkiye’de kent konseyleri türünden yapılanmalar oluşturmuşlardı[19]. Daha önce Yerel Gündem 21 adı altında veya bu ad altında olmasa da, kent meclisi veya benzeri yapılanmalar yolu ile ihtiyari olarak uygulanmakta idi, şimdi bu uygulama zorunlu tutulmaktadır. Bu süreçte “Kent Konseyi” terimi, genelde yaygın olarak kullanılmasına karşın, zorunlu olarak kullanılması gereken bir ad olmamıştır. Kent ölçeğindeki katılımcı platformlara bakıldığında, benzer yapıların farklı adlar altında da oluşturulabildiği görülmektedir. Her kent kendi bakış açısına ve katılanların çokluk durumuna göre, kent konseyi, kent meclisi, kent senatosu, kent kurultayı vb. isimlerle yerel halkın karar-almaya katılımını sağlayıcı mekanizmalar yaratmışlardır. Bazı kentlerde “Kent Meclisi, “Kent Danışma Meclisi”,“Şehir Meclisi”, “Kent Platformu”,“Kent Parlamentosu” gibi adlarla yer almış; bazı kentlerde ise yerel ortaklar, platformlarını “Kent Kurultayı” adı altında oluşturmuşlardır. İl ölçeğindeki yapılanmalar geliştikçe, “İl Konseyi”, “İl Kurultayı”, “İlçe Kurultayı” gibi adlar da görülmeye başlanmıştır[20]. Adı geçen farklı adlar saklı kalmak kaydıyla, ülke genelinde, “Ekonomik ve Sosyal Konsey” gibi oluşumlar “Kent Konseyi” adının yerleşmesini kolaylaştırmış; kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasında ve yerel yönetimlere ilişkin yeni yasalarda da bu ad kullanılmıştır. Bu açıdan, kavram kargaşasına yol açılmaması ve dil bütünlüğü sağlanması amacıyla, Yerel Gündem 21 (YG–21) sürecini yeni başlatan kentlerdeki katılımcı platformların Kent Konseyi adı altında oluşturulması önerilmiştir[21]. Yeni belediye yasası ile belediyeler yeni bir takım görevler ve yetkilerle donatılmıştır. Bu yetkilerden birisi de kent konseylerinin oluşturulması konusunda verilen yetkidir. Kent konseylerinin oluşumu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şart’ında öngörülen “yurttaşların oluşturduğu” meclislere uygun bir durumdur[22]. Bu doğrultuda, 141
Kent Konseyinin temel amacı; yerel demokrasinin yaşama geçirilmesi, sivil toplumun karar mekanizmalarına katılmasını ve yerel yatırımlarda söz sahibi olmasını sağlayarak, yerel yönetişimi güçlendirmektir. Kent Konseyinin genel işlevi ise; kentteki tüm paydaşları bir araya getirerek, sosyal yardımlaşma, dayanışma ve katılım ruhu içinde tüm kenti kucaklayan bir yapı oluşturulmasını sağlamak, birlikten güç almaktır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kent konseyinin çalışma usul ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir” hükmü doğrultusunda 8 Ekim 2006 tarihli “Kent Konseyi Yönetmeliği” çıkarılmıştır[23]. Yeni yasada kent konseyi tanımı verilmemiş, ayrıca, kent konseyinin oluşturulması, çalışma yöntemleri ve etkinlikleri konusunda çalışma süreçlerinin nasıl olacağı, meclis ve başkanla ilişkiler boşlukta kalmıştır. Yönetmelik bu eksikliği tamamlamaktadır. 2006 tarihli Kent Konseyi Yönetmeliğinin 1. maddesinde konseyin genel amaçları belirtilmektedir: Kent yaşamında kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi; kentin hak ve hukukunun korunması; sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini uygulamaktadır. Yönetmeliğin belirlediği amaçlardan da görüleceği üzere, öncelikle katılım odaklı ve kentsel haklarla ilgili genel amaçlardan söz edilmektedir. 4. maddesinde katılım ve katılımı destekleyen kavramlar tanımlanmıştır. Bu kavramlar; belediye, kent konseyi, meclisler ve çalışma grupları, Yerel Gündem 21 programı ve yönetişimdir. Yönetmeliğin 4. maddesinde Kent Konseyi; “merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları; Yönetişim, saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu, yerindenlik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışı; Meclisler ve Çalışma Grupları ise, kadın ve gençlik meclisleri başta olmak üzere kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol 142
almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasında oluşmuş ortak yapılar olarak tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 5. maddesinde kent konseylerinin kuruluş şekli tanımlanmaktadır. Belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler seçimlerini takip eden üçüncü ayın ilk haftasının ilk mesai günü, belirtilen kişi ve kuruluş temsilcilerinin katılımı ile kurulur. Yönetmeliğin 6. maddesinde kent konseyinin görevleri sayılmıştır: Kent konseylerinin başlıca görevleri şunlardır: Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak; sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek; kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunmak; insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanarak, katılımcı demokrasi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek; kentin kimliğine ilişkin tarihsel, kültürel, doğal vb. tüm değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek; yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcıların, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek; kent kaynaklarının daha etkin, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak; kentin tamamını veya büyük bölümünü ilgilendiren altyapı, sağlık, eğitim vb. konularda değerlendirmeler ve çözümler geliştirmek; çocuk, genç, kadın ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak; sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak; kent yönetiminde, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme yol ve yöntemlerinin uygulanmasına katkıda bulunmak. Yönetmeliğin 7. maddesinde kent konseyinin çalışma ilkeleri belirtilmektedir: YG 21 süreci kapsamında, kentine sahip çıkma, aktif katılım ve çözümde ortaklık ilkelerinin bütünlüğünde, kentlerin yaşanabilir bir geleceğe taşınmasına katkıda bulunmak; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin imzaladığı ve onayladığı Birleşmiş Milletler Zirveleri ile diğer uluslararası sözleşmelerde kent ve kent yaşamına yönelik temel ilkeleri hayata geçirmek; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim 143
ilkelerini ön planda tutmak; uluslararası gelişmeleri ve ülke koşullarını gözeterek görüş ve öneriler oluşturmak; katılımcılığı ve ortak akla dayanan uzlaşmayı esas almak; değişime ve yeniliklere odaklı çalışma kültürünü benimsemektir. Yönetmeliğin 8. maddesi konseyin oluşumuna ilişkindir. Kent konseyini oluşturan kişi, kurum ve kuruluş temsilcileri şunlardır: Mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, sayısı 10’u geçmemek üzere illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşların temsilcileri, mahalle sayısı 20’ye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının %30’unu geçmemek ve en az 20’den az olmamak üzere kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, belediye teşkilatını kurmuş olan siyasi partilerin temsilcileri; üniversitelerden 2’den fazla olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla olması durumunda her üniversiteden birer temsilci, sendikalar, noterler, barolar, ilgili dernekler ve vakıfların temsilcileri, konseyce kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisi. Görüldüğü gibi, kent konseyi kentte kamu ve özel sektör ayrımı yapmadan her türlü kişi, kurum ve kuruluşu kentin hemşehriliği temelinde buluşturmaktadır. Kent Konseyi Yönetmeliğine 06 Haziran 2009 tarihli, 27250 sayılı Resmi Gazete’de “Kent Konseyi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”le kent konseyinin oluşumu, organları ve mali yapısıyla ilgili maddeler eklenmiştir. Bu yönetmeliğin 9. maddesine göre, Kent Konseyinin organları genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları ve kent konsey başkanı olarak sıralanmaktadır. Genel Sekreterlik Kurumu 2009 değişikliğinin önemli maddelerindendir. Konseyin sekretarya hizmetleri, ilgili belediye tarafından önerilecek ve yürütme kurulu tarafından kabul edilecek görevliler tarafından yerine getirilir. 4. KATILIMCI MEKANİZMA OLARAK KENT KONSEYLERİ Kent konseylerini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel demokrasinin geliştirilmesi bakımından bir adım olarak değerlendirmek gerekir [24]. Yeni belediye yasası, katılımcı yönetim temelinde, kent konseyleri, meclise katılım, STK ve meslek kuruluşları ile işbirliği gibi yeni düzenlemeler getirmektedir. Kent konseyleri, halkın kent yönetimine katılımının sağlanması ve kente ve kentte yapılacak 144
düzenlemelere dair söz sahibi olmasını sağlayabilecek katılımcı mekanizmalardır. Bunları kent ve kentli hakları çerçevesinde görmek; ama 5393 sayılı Belediye Kanunu ve Kent Konseyi Yönetmeliği’nin getirdiği sorumlulukları da göz ardı etmemek gerekir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun Hemşeri Hukuku başlıklı 13. maddesinde; hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme hakları belirtilmiştir. Belediye ayrıca katılımı sağlayacak önlemler alır. Herkes ikamet ettiği beldenin hemşerisidir. Kentte ikamet eden herkesin (yerli, yabancı) belediyenin karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır. Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar. Belediyenin hemşeriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapması gereklidir. Ayrıca, belediye bu çalışmalarda üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak önlemleri alır. Yine Belediye Kanunu’nun 76. maddesinin ikinci fıkrasına göre; “Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir”. Böylece, yasanın 9. maddesinde yer alan mahalle yönetimi, kent yönetiminin bir parçası olarak önem kazanmış, bu anlamda mahalle muhtarlarının da etkinliğinin artırılması hedeflenmiştir. Muhtarların dışındaki sivil toplum temsilcilerine de konseyde görüş belirtme olanağı sağlanmıştır. Kent konseyi işleyiş mekanizmalarına ilişkin genel bir anlatım 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer alsa da, konsey yapılanması ve yönetimi çalışmalarındaki eksiklikler önemli bir sorundur. Yerel Gündemlerin temel kuralları ve ilkelerini içeren ana hatları uluslararası programdan ulusal programlara aktarılmıştır. Ama bunlar tamamen yerel kabuller ve iç dinamiklerle gelişmiştir. Gönüllülük esasına dayanan kent konseyi çalışmaları, beldedeki seçme ve seçilme yeter145
liliğine sahip her hemşehriyi yakından ilgilendirmektedir. Katılımın sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli faktörler, “uzlaşma kültürüne sahip olmak”, kente karşı kendini sorumlu hissetmek ve güvenle gelen dayanışmadır. Kent konseyi katılımcıları “kamu”, “özel” ve “sivil toplum örgütleri” şeklinde gruplanmıştır[25]. Seçilmiş yerel yönetim organlarının çalışmalarına halk katılımını ve denetimini sağlamak için, en alt düzeydeki yerel yönetim biriminden yukarı doğru örgütlenerek demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve uzmanların da katılımıyla oluşturulan kent konseyleri dinamik yapılarıyla etkin çalışma olanağına sahip olabilmektedir. Kent yönetiminin her türden etkinlik ve uygulamalarını izleyerek; rapor oluşturup kamuoyuna sunarak; tartışma ortamları yaratarak mevcut sorunların çözümüne ve geleceğe yönelik tasarımlara katkıda bulunabilmektedirler[26]. Birçok kentte, ilgili yerel yönetim, kent konseyinin etkinliklerini ve kararlarını desteklemek amacıyla, alınan kararları kendi meclis gündemlerine alarak tartışmakta, böylelikle kent konseyinin tavsiye niteliğindeki kararlarının yaşama geçirilmesi yönünde önemli adımlar atılabilmektedir[27]. Kent konseyi meclisleri, kadın, gençlik, çocuk, kıdemli hemşehriler (kanaat önderleri) meclislerinden oluşmaktadır. Konseyin organları olarak oluşacak çalışma grupları, kent konseyinde belirlenen geniş katılımlı çalışma meclislerinin içinde ayrı ayrı oluşturulabileceği gibi, meclislerin dışında kendisini ayrı gören gruplar da çalışmalara katılabilmelidir. Kentin sosyo-ekonomik yapısı ve gelişme stratejileri ve en önemlisi zenginlikleri ile alt çalışma grupları kurulabilir. Bunlar içinde, kadın, gençlik, kent-çevre ve sağlık gibi meclislerin yanında; belki bir alt ekoturizm, kültür, tarih turizmi, engelsiz yaşam ve yenilenebilir enerji gibi doğal kaynakları kentin ekonomisi için kullanacak, ama aynı zamanda gelişmeyi sağlarken koruyacak birçok çalışma grubu oluşturulabilir. Çalışma grupları en az iki kişiden oluşur. Bu en az sayıdır. Ancak, bu grupların 10-20 kişilik oluşumları bugüne kadarki uygulamalarda en verimli olan sayıdır. Sinerjinin ve ortak aklın oluşturulması için bu sayı aralığı çok aktörlü bir katılımı sağlar. Meclisleri ise “ilgi grubu” olarak tanımlayacağımız gruplar oluşturur. Bazen bu gruplar çalışma gruplarını içine alır. Dolayısıyla kendi içinde çalışma gruplarının ihtisaslaşmasına izin verir. Meclislerin sayısının ise 20’den fazla olması gerekir. Genel Kurulda oluşturulan “Gençlik Meclisi” en az 5 kişilik bir kolaylaştırıcı ekip olarak tanımlanabilir. Gençlik Meclisinin görevi Kent Konseyine katılamayan ancak gençlik meclisine katılacak olanların görüşlerini veya eyleme 146
yönelik projelerini yürütme kurulu aracılığı ile konseye getirmektedir. Kent Konseyi Yürütme Kurulunun tüm üyelerinin de aynı zamanda bir meclisin üyesi, sözcüsü veya başkanı olması son derece önemlidir. Çalışmaların etkinliğini arttırır. “Gençlik ve Kadın Meclisi” başkanlarının yürütme kurulunun üyelerinden ikisi olması zorunluluğu getirilmiştir. Bu işleyiş açısından yerinde bir uygulama olacaktır. Daha geniş katılımlı bir meclisin oluşturulması için bunun dışındaki diğer meclislerin de üyeleri yürütme kurulunda yer alabilir[28]. Kent konseyi, çalışma grupları içinde kurumsal temsilin yanında, gönüllü katılımlara yönelik oluşumlara yer verdiği için 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım başlığını taşıyan 77. maddenin göz önünde tutulması gerekmektedir. Bu maddede: “Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular” denilmektedir. Çok aktörlülük kavramının kullanılışı, esasında katılımcıların gerçek anlamda karar alma süreçlerine katılması ve eylemsel olarak da süreçlerde yer almasını ifade etmektedir. Kamu işlerinin yürütülmesinde uzmanlık aranmadan her yurttaş toplumun yönetiminde hayatı boyunca önemli bir görev üstlenebilecek; ayrıca sosyal kültürel etkinliklerin de bizzat katılımcısı olabilecektir. Kent konseyleri yapısı içerisine örgütlü gruplar olarak STK’ların katılımın sağlanması, yerel sorunların dile getirilerek çözüm üretilmesinde önemli bir role sahip olacaktır. Yerel yönetimlerin etkinliğinin sağlanabilmesi için, bireylerin ve ilgili tüm STK’ların kendi gücüne göre, katılımcılık anlayışı ile yönetim faaliyetlerine destek olması ve sahiplenmesi gereklidir. Örgütlü gruplarla kentin tüm sorunlarını kapsayıcı çalışma grupları oluşturulabilir. Çalışma gruplarından, mahalleye yönelik çalışmalardan, kadın ve gençlik meclislerinden ve özel ilgi gruplarına yönelik çocuklar, yaşlılar ve engelliler platformları ortaya çıkar. Bu çalışma grupları içinde; kadınların, gençlerin, çocukların etkin katılımı sağlanır, elverişsiz durumdaki hemşehri grupları temsil edilir. Kentlerin büyüklüklerine bağlı olarak, kimi yerlerde yüzlerce kuruluşun temsil edildiği Konseyler, kendi yönergelerini hazırlamakta ve bunlara göre faaliyet göstermektedir. Konseyler, kentin kalkınma önceliklerinin tanımlandığı, tartışıldığı ve çözüm arandığı demokratik platformlar olarak işlev görmek147
tedir. Amaç yönetime halkın katılımının sağlanması olmakla birlikte; asıl istenilen mevcut yerel yönetim sisteminin bilinen yetersizliklerini aşabilmek, kuruluşlar ve semt temsilcileri aracılığıyla halkın ihtiyaçlarını belirleyip, belediyecilik açısından çözümler bulabilmek, belediye olanaksızlıklarını halk katılımı ve yaratılacak kent imecesi ile aşabilmek; daha yaşanılır, çağdaş ve dayanışma içinde bir kent oluşturabilmektir. Gündem, katılımcılardan gelen öneriler doğrultusunda oluşturulur. Görüşmeleri ve kararları daha sonraki çalışmalara ışık tutar ve halkın bilinçlenmesini sağlar. Çok aktörlülük kavramının kullanılışı esasında katılımcıların gerçek anlamda karar alma süreçlerine katılması ve eylemsel olarak da süreçlerde yer almasını ifade etmektedir[29]. Öte yandan, kent konseylerinin temel amaçlarını gerçekleştirmekte yetersiz kaldıkları görülmektedir. Zira kent konseyinin herhangi bir yaptırım gücü yoktur. Konsey kararları danışma niteliği ile sınırlı kalmaktadır. Konsey kararlarının bağlayıcılığı ise, yalnızca belediye meclisinin değerlendirmesi olarak belirlenmektedir. Bu kararların kamuoyuna duyurulacağı da belirtilmektedir, bu da meclisin isteğine bağlı kalmaktadır. Konsey gibi örgütler, sorumluluk/ortaklık duygusunun geliştirilmesi, katılım kültürü oluşturulması, vb. konularında yardımcı olmaktadır[30]. Kent konseylerinde alınan kararların belediye meclislerine tavsiye niteliği taşıması, oy hakkına sahip olmaması, birlikte yönetim anlayışının gerçekleşememesine neden olmaktadır. Kent konseyini oluşturan üyelerin taşıdıkları temel endişe, kendilerinden gelen görüş ve önerilerin, yerel karar alma süreci üzerinde gerçek bir etkisinin bulunup bulunmadığı konusundadır. Katılımdan somut bir sonuç alınmaması, çoğu kez katılım konusunda isteksizlik ve ilgisizlik doğurmaktadır. Başlangıçta büyük bir iyimserlik ve özveriyle bu sürece katılan birçok kişinin, kendilerini geri çekmelerine yol açmaktadır. Hâlbuki yerel yönetişimin temeli olan “katılıma” dayalı platformlar, demokratik yerel yönetimin vazgeçilmez değeri olan seçilmiş temsilcilerin işlevini devralacak bir mekanizma değil, yerel temsil ve katılımın birlikteliğini pekiştiren yapılardır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda da vurgulandığı gibi, seçimle gelen yerel karar alma organları ile “vatandaşların doğrudan katılımına olanak veren” yöntemler arasında güçlü bağların oluşturulması gerekmektedir. Kent konseylerinin kararları, belediyeler ve diğer uygulayıcı kuruluşlar açısından “bağlayıcı” olmaktan çok “tavsiye” niteliğinde olmakla birlikte, konseylerin yerel karar alma sürecinde giderek artan 148
bir ağırlığı olduğu görülmektedir. Kent konseyi içerisinde belediye ve merkezi yönetim kuruluşlarının karar alıcı düzeyindeki temsilcilerinin yer alması, konsey kararlarının Belediye Meclisinin ve ilgili kamu kuruluşların gündemlerine taşımasını kolaylaştırmakta ve bu kararların uygulamaya geçilmesinin önünü açmaktadır. Kent konseylerinin asıl gücünün, bu platformları oluşturan paydaşların gücünü ortak bir “kent aklında birleştirerek, bir “sinerji” yaratmasından kaynaklandığı daha iyi anlaşıldıkça, “yaptırım” arayışlarının da giderek zayıfladığı görülmektedir[31]. Kent konseyleri, gönüllülük esasına göre çalışan, belediyenin öncülüğünde ve onun katkılarıyla oluşturulan, ama sonuçta, belediyenin bir yan örgütü olmayan, müdürlüğü bulunmayan bir örgütlenmedir. Merkezi yönetim, yerel yönetim ve sivil toplumu bir araya getiren bir platform olarak sadece belediyece değil, bütün kamu kurumlarınca sunulan kamusal hizmetler açısından “kentsel önceliklerin” ve sorunların belirlenmesi için oldukça elverişli bir ortam sunmaktadır. Kent konseyi platformu yalnızca katılımcı bütçe sürecindeki kentsel öncelikler için değil, yerel yönetimlerin (belediye ve il özel idareleri) ve taşra teşkilatlarının (bakanlıkları aracılığıyla) stratejik planlarının uyumlaştırılması ve tüm paydaşların kendi sorumlulukları çerçevesinde rol üstleneceği kentin “ortak aklı”na dayalı bir kent eylem planının oluşturulması için de kullanılabilir. İdeal olarak nitelendirebileceğimiz böyle bir yapı içinde katılımcı bütçe süreci daha sağlam bir mahalle ve kent öncelikleri ilişkisinin kurulmasını sağlayacaktır. Kurumların stratejik planların uyumlaştırılmasının yasal, yönetsel ve politik nedenlerle kısa vadede gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. Ancak, yine de kent konseyinde yalnızca belediye hizmetlerinin önceliklendirilmesi değil, tüm kentsel hizmetlerin önceliklendirilmesi, kamusal hizmet sunan tüm kuruluşlara önemli bilgiler sağlayacaktır. Dolayısıyla, kent konseyinde yapılacak önceliklendirmede kullanılacak yatırım alanlarının tüm kamusal hizmetleri içerecek şekilde genişletilmesi uygun olacaktır. Hangi hizmetin önce yapılacağına karar verilmesine ilişkin kent konseyi oturumuna geniş katılımın ve tüm çıkar gruplarının temsil edilmesinin sağlanması gerekir. Belirlenecek önceliklerin kentin stratejik yönelimiyle uyumlu olabilmesi için önceliklendirme öncesinde katılımcı olarak katılacak olanlarla belediye ve il özel idaresi stratejik planlarının uygulanmasında gelinen aşama paylaşılmalıdır[32]. 149
Yönetime ortak olmak, kararların alınması ve uygulanması, aşamalarında etkinliği gerektirmektedir. Bilindiği gibi, yerel yönetimler toplumların gelişmeleri ve demokratik yapılanmaları açısından son derece önemlidir. Yerel yönetimler, hizmetin toplumlara, bireylere en hızlı ulaşmasını sağlayan kuruluşlardır. Yerel yönetimlerin yetkileri daha da artırılarak katılımcılık açısından daha da genişletilerek yerel demokrasilerin gelişmesinin önü açılacaktır. Yerel yönetimler, merkezi yönetimden bağımsız, ekonomik sorunlarını kendisi giderebilen kurumlar haline dönüştürülmelidir. Ayrıca, bölgenin eğitim alanlarının ve sağlık sorunlarının yerel yönetimler tarafından giderilmesi o bölgede yaşayan insanları da mutlu kılacaktır. Yerel yönetimlerin önemi, her geçen gün daha da öne çıkmaktadır. Çünkü hizmet, insana en yakın mesafede sunulduğunda daha iyi sonuç alınmaktadır. Kamu hizmetlerinin, bireylere en hızlı ve etkin biçimde ulaşabilmesi yerel yönetim anlayışının olabildiğince genişletilmesi ve yaygınlaştırılması ile mümkündür. Bir taraftan, yerel yönetimler yaygınlaştırılırken, yerel yönetimler içinde de demokratik katılımın olabildiğince genişletilmesi gerekmektedir. Katılımcılığın halka yaygınlaştırılması açısından son derece önemlidir. Bu konuyla ilgili çıkarılmış bulunan Kent Konseyi Yönetmeliği bu sorunu bir ölçüde gidermiş olmasına rağmen aslında bölge halkının katılımını tam anlamıyla yerine getirememektedir. Kent konseyi toplantılarında görüşülen konuların yerel halkın istek ve taleplerini içermesi ve çözümlerinin yerel halk tarafından üretilmesi gerekmektedir. Ancak, kent konseyi toplantılarında çözümler yerel katılımcılar tarafından değil, merkezi hükümet adına konseye katılan yerel yöneticiler tarafından üretilmektedir. Kent konseylerinde yurttaşların yeterince yer almadığı, karar ve uygulama noktalarında merkezi hükümet tarafından atanmış memurların ağırlığı hissedilmektedir. Bu da kent konseylerinin, katılımcı yönetim anlayışına uygun düşmemektedir. Gerçek katılımcılığı ve halkın gerçek sorunlarının tespitini ve çözümlenmesini geciktirmektedir[33]. Elbette ki, kent konseylerinde kente ait öncelikler görüşüldüğü gibi, kente ait sorunlar da görüşülecektir. Ama kent konseyleri salt sorun konuşulan, sorun aktarılan bir yer değildir. Sorunların bilimsel yöntemlerle ortaya konulduğu ve birlikte çözümler üretildiği bir platformdur[34]. Kent konseyleri uygulaması sırasında da kimi sorunlar yaşanabilecektir. Yerel yönetimlerin demokrasinin okulu olmasında yatan sebep, buralarda varolan katılımcı yapının insanlara ve kurumlara demokratik kültürü yaşayarak öğretmesidir. Mevcut alışkanlıklar 150
kısa sürede değişmez. Katılımcı olmayan yapıdan birden bire katılımcı bir yapıya dönüşülmez. Ancak, herkes birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda olduğu gibi, birlikte yönetmeyi de öğrenmek durumundadır[35]. Yerel katılım mekanizmalarının güçlendirilmesine yönelik mevcut durumu saptayabilmek için il ve belediyeler düzeyinde yapılan bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir[36]: Kent konseyinden beklentilerin başında yer alan kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi: kent vizyonunun oluşturulmasında kent konseyleri etkili değiller, kent konseylerinde katılım oranı çok düşüktür. Ama toplumsal, sosyal ve kültürel faaliyetler özellikle orta ölçekli kentlerde etkilidir. Kadın gönüllüler daha aktif çalışmaktadırlar. Tüm kent konseyleri sosyal kültürel etkinlikler düzenlemektedir; kaynağını ise belediyelerin kültür işleri – halkla ilişkiler bütçe kaleminden karşılamaktadırlar. Kent konseyi belediye meclisine etkinlikler için bir karar yollamadığından, bu etkinliklerin resmi düzenleyicisi belediyedir. Etkinlikler bir bakıma “yerel hizmetlere yurttaş katılımı” gibi görülebilir. Kentin hak ve hukukunun korunması: kent konseylerinin genel ve yaygın olarak mevcut belediye yönetiminin etkisi altında oldukları görüşü hâkimdir. Belediyenin seçimine doğrudan müdahale etmediği durumlarda bile yürütme kurulları belediye yönetimi etkisi altında oluşturulmaktadır. Kentin hak ve hukukunun korunmasına yönelik etkinlikler, belediye yönetimlerince kent konseyine taşınmış örneklerdir: Kaldırım işgalleri, çevre temizliği – çekirdek kabukları, çöp sahası yer seçimi vb. Çalışma grupları ise bağımsız bireylerden oluşmaktadır. Ama yalnızca kendi ilgi alanlarında etkilidirler. Çalışma grubu üyeleri her türlü siyasi parti ilişkisini dışlamaktadırlar. Sürdürülebilir kalkınma: Kentin kalkınması, gelişmesi, kent vizyonunun oluşturulması gibi çalışmalar kent konseylerince yapılmamaktadır. Kent konseyleri hiçbir ölçekte planlamaya ve planlara katkı vermemektedirler, plan hazırlayanlar tarafından da paydaş olarak görülmemektedirler. Belediyelerdeki stratejik planlama sürecine kent konseyleri katılamamaktadırlar. Oysa belediyenin tüm çalışmaları stratejik plan ile karar altına alınmaktadır Stratejik plan hazırlama takvimi ile kent konseyi oluşturma takvimi örtüşmektedir. Kent konseyleri en iyi olasılıkla, stratejik plan revizyonu döneminde sürece dâhil olabilirler. Çevreye duyarlılık: Her kent konseyinden çevreyle ilgili bir çalışma grubu vardır. Kent konseylerinin görünürlük etkinlikleri, toplumsal etkinlikler, şenlikler, vs. çoğunlukla çevre konularıyla ilgilidir[37]. 151
Kent konseylerinin en aktif olduğu alanlardan biri sosyal yardımlaşma ve dayanışmadır. Özellikle kadın meclisleri çok etkindir. Giysi ve ihtiyaç yardımından, mahalle içi dayanışmanın örgütlenmesine, okullara süt yardımından, öğrencilere dershane desteği sağlamaya kadar her konuda sosyal yardımlaşma ve dayanışma çalışmaları yürütülmektedir. Saydamlık, hesap sorma ve hesap verme: Belediye hizmetlerinin ve performansının kent konseylerince izlenebileceği fikri oluşmuştur, ama kent konseyleri belediye hizmetlerini ve kararlarını izleme görevi yapmamaktadır. Böyle bir talep bulunmamaktadır. Belediyeler kent konseylerine açık olabilecek düzenlemeler yapmamakta; kendi kurdukları ve kaynak sağladıkları bir yapı tarafından denetlenmek ve olumsuz değerlendirmelere tabi tutulmak istememektedirler. Kent konseyleri, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim açısından yerel kararlara katılım mekanizması olarak işlememektedir. Belediye başkanı belirleyicidir. Kent konseyinin belediye örgütünün uzantısı olduğu düşünülmektedir, ama kent konseyleri ile belediye meclisi arasında neredeyse hiç ilişki yoktur. Belediye meclisi ve belediye birimleri de kent konseyi hakkında herhangi bir vatandaştan daha fazla bilgi sahibi değildir. Kent konseylerinden belediye meclisine iletilmiş karar önerileri yok denecek kadar azdır. Birçok belediyede hiç yoktur. Kent konseyleri, genel sekreter ve konsey başkanının anlayışı doğrultusunda şekillenmektedir. Kent konseyi başkanlığı, çoğu durumda politik bir mevki olarak iş görmektedir: belediye başkanı, belediye başkan yardımcısı/ meclis üyesi, kıdemli ama aktif görev verilmemiş politikacı, aktif politikaya atılmaya hazırlanan politikacı en çok görev alan kişiler grubunda yer almaktadır. Hem sivil toplum-kamu ve özel sektör arasında etkili bir ortaklığın kurulduğu yer, hem yurttaş katılımının sağlandığı forum, hem kamu/belediye hizmetlerini izleyen, değerlendiren bağımsız denetçi, hem STK’lar ve yurttaşlar için buluşma platformu, hem de dezavantajlı grupların katılımını güçlendiren bir mekanizma görevlerini birden aynı zamanda yerine getirememektedirler[38]. Dolayısı ile kent konseyleri ile ilgili ortaya çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir: vatandaş açısından bakıldığında; vatandaşın yerel yönetişimi bilmediği, ya da böyle geldi böyle gidecek gibi bir bakış açısının halen geçerlilik taşıdığı, yerel düzeyde katılımın düşük olduğu ve kent konseyi bünyesinde sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar, yerel yönetim ve yerel karar alıcılar arasında anlamlı diyalog kurma ve katılım konusunda zorluklar yaşandığını; hizmet sunan açısından 152
bakıldığında; personel yetersizliği, çok paydaşlı süreçlerin yönetilememesi, politika yapma becerisindeki eksiklikler, kalkınma sürecine hâkim olamamak ve vatandaşı bilgilendirememek vb. nedenlerle kapasitenin yetersizliği, farkındalığın ve yeterli sahiplenmenin olmadığı, kurumsal reformlar, etkin vatandaş katılımcılığı sürecinin tam olarak algılanamadığını; ortam açısından bakıldığında ise, yerel yönetişim anlamı ve kapsamı konusunda ortak dilin henüz oluşmadığı, yerel yönetimlerde kurumsallaşamamanın ve kişilere bağlı olmanın çalışmaların olduğu yerde kalmasına ya da gerilemesine sebep olan zafiyetler olarak ortaya çıktığını söylemek mümkündür[39]. SONUÇ VE ÖNERİLER Küreselleşmekte ve kentleşmekte olan bir dünyada yaşıyoruz. Yönetişim süreçleri açısından bakıldığında, bölgelerin, yerel olanın, kentlerin ön plana çıkarılıyor olması modern dünyada yaşanılan bir gelişmedir. Yerel demokrasinin güçlenmesi tüm kentlerin ihtiyacıdır. Demokratik ve katılımcı yönetim anlayışını merkezi kurumlara uyarlama noktasında önemli bir yol alınan ülkemizde, söz konusu yaklaşımların yerel yönetimlere ve özellikle belediyelere aktarılması için her kesimden destek bulunmaktadır. Yerel yönetimler de yapıları ve oluşumları gereği demokrasinin uygulanmasına uygun bir zemin hazırlamakta, hatta demokrasinin okulu işlevi görmektedirler. Yönetici eksenli yönetim tarzı yerine, “yönetişim” eksenli yönetim tarzı yerel yönetimlerin faaliyet alanlarına egemen olmaya başlamıştır. Bu kavram, kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları arasında karşılıklı ilişkiler ağını ve karşılıklı etkileşimi ifade etmekte kullanılmaktadır. Yönetişimle aktörlerin birinin diğerinin önüne ve üzerine geçmediği durum belirtilir. Benzer şekilde, yerel aktörler arasında iletişim ve işbirliği ile karşılıklı anlayışı ve yönetimde ortaklığı, katılımı ifade eden yerel yönetişim kavramları üretilmiştir. Yerel yönetişimle aktif, kalkınmacı paylaşımcı politikaları uygulamada yerel yönetimlerin rolleri artmaktadır. Ardından kentteki tüm grupları, güçleri ve aktörleri iktidar ortağı etmeyi vaat eden kentsel yönetişim kavramı gelmektedir. Kentsel yönetişimle amaçlanan sosyal, siyasi ve ekonomik hayatın dışına itilmişleri de yönetime dâhil etmektir. Toplumu yakından ilgilendiren toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylar ve uygulamalarla ilgili belediyenin karar alıp uygulamaya geçirme noktasında iktidar kullanımı bu etkileşimin odağında yer alır. Bu iyi niyetli karşılıklı 153
etkileşim ve yaklaşımın yurttaş taleplerine duyarlı ve yurttaşları birer paydaş olarak karar alma sürecine katan, hesap vermeye hazır ve etkin işleyen bir yönetim sürecidir. Yurttaşların da ortak bir şekilde alınan bu kararlara uymasının kolay olacağı kabul edilmektedir. Yurttaşların katılarak aldığı kararı uygulamaları ve o karara uymaları da kolaylaşacaktır. Bu da katılımı artıracak bir durumdur. Ayrıca, karar alma süreçlerini de içeren katılımcı yöntemlerin yaygınlaştırılması yoluyla kurulacak kentsel ortaklıkların temsili demokrasiden, doğrudan demokrasiye veya katılımcı demokrasiye geçişi kolaylaştırabileceği düşünülebilir. Temsili demokrasi uygulamasının eksikliklerinin giderilmesi amacıyla geliştirilen katılımcı yönetim anlayışının kurumsallaştırılmasında STK’lar önemli bir araç konumundadırlar. Yerel demokrasi uygulamalarının başarısı açısından değerlendirildiğinde toplumu oluşturan unsurların, örgütlü toplum yapısına sahip olma istek ve hevesi taşıdıkları görülmektedir. Yerel yönetimlerin birer rekabet aktörü olarak öne çıktığı günümüzde, yerel politika oluşturma aşamalarında, katılımcı demokrasinin yerel sosyal aktörlerin gündemine girmesi, kenti paydaşlarla yönetme, katılımcı yönetim anlayışını bir bakıma yerel düzeyde zorunluluk haline getirmiştir. Dolayısıyla, yerelde yaşayan halkın daha iyi bir yaşam sürmesini sağlamaya dönük nihai amacın gerçekleştirilebilmesi, o yörede bulunan toplumsal aktörlerin karar alma sürecinde yönetime etkin ve etkili şekilde katılmalarına bağlanmıştır. Halkın kent yönetimine katılımının sağlanmasının en etkin yöntemi ise kent konseyleridir. Yerel Gündem 21 süreciyle birlikte yerel aktörlerin merkezi yönetim tarafından ortaklar olarak görülmesi, demokratik katılım ve sorumluluk paylaşımı açısından yaşamsal bir önem taşımaktadır. Kentlerde, beklentilerin karşılanması ve sorunların çözümlenmesi için uygulanmaya başlanan yerel demokrasinin yaygınlaştırılması ve katılımcı yönetim modelinde halkın, STK’ların kent yönetimine katılımı ve söz hakkı vardır. Merkez ve yerel yönetimlerin, yerel temelde ne denli sorunlar yaşadıkları ve güvenilirliğini yitirmiş oldukları bilinen bir gerçektir. STK’ların kent politikası oluşturma sürecine katılımları kaçınılmazdır ve son derece de gereklidir. Kent yönetiminden kentsel yönetişime geçildiğinde, belediyeler, belde halklarıyla ortaklaşa yer aldıkları bir süreçle karar alma, uygulama, denetleme işini birlikte gerçekleştirecektir. Kent yönetimleri, kent konseyleri sayesinde çağdaş gelişmeler sonucunda, olayları yönlendirme ve kararları uygulamada önceden olduğundan çok daha fazla etkili olabilmektedirler. 154
Yerelleşme ve demokratikleşme yolunda atılan adımlar arasında kent konseylerinin yasal bir statüye kavuşturulması önemli bir aşamadır. Kent konseyinin kuruluş amacı takdire değerdir. Ne var ki, kent konseyinin nasıl çalışacağı ve belediye kararlarına hangi boyutu ile katılacağı ve bilgilenmenin nasıl olacağı netlikten uzaktır. Konsey, belediye meclis çalışmalarına ve belediye yönetimine aktif katılarak stratejik planın oluşturulması ve yürütülmesinde yer almalı, bilgi edinme ve denetim yolları bu konseye açık olmalıdır. Kent konseyi ile belediye hizmetlerine gönüllü katılım sadece kentteki örgütlü grupların katılımlarını öngörmektedir. Belediyenin karar ve uygulamalarının örgütlü ve örgütsüz tüm hemşehrileri ilgilendirmesi nedeniyle, bu yasanın da tüm hemşehrilere bilgi edinme hakkı, kararlarda, uygulamalarda ve harcamalarda saydamlık ve alınan kararlara itiraz edebilme ve meclis gündemine konu alabilme gibi bazı hakların getirilmemesi etkin ve demokratik bir katılımın oluşumunu engellemektedir. Bilgi edinme, hesap sorma ve etkin katılımı sağlayacak kurumsal düzenlemelerle desteklenmek, demokratik, katılımcı, sivil toplumun aktif olduğu bir yapı açısından ümitleri yeşerten bir düzenleme olmakla beraber, toplumun alt kesimlerinin sivil toplum aracılığı ile temsil edilmesinin yetersizliği, yönetimde istenilen katılımcı, paydaşçı, sorumlu, sürdürülebilir bir yerel yönetimci anlayışı kusurlu hâle getirmektedir. Katılım sağlanmış olsa da, henüz şeklen katılım aşamasını geçememiş; gerçek anlamda katılım olmamıştır.
KAYNAKLAR 1. Coşkun, A.Vahap (1999). Yerel Yönetimler ve Demokrasi, Türk İdare Dergisi, Sayı 422, Mart, ss. 93-111, s.99 2. Bilgin, N., Göregenli, M. (1996). “Kentsel Katılım ve Çoğunluk” F. Bayramoğlu Yıldırım (ed), Kentte Birlikte Yaşamak Üstüne, WALD Yayını, İstanbul, ss.49-72, s. 50-51. 3. Fişek, K. (1977). Yönetime Katılma, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, s. 34-35. 4. Gülöksüz, Y. (1996). Yerel Yönetimler ve HABİTAT 2, TBD ve Konrad Vakfı Yayını, Ankara, s. 22. 5. Tekeli, İ. (1992). Belediyecilik Yazıları, IULA-EMME Yayını, İstanbul, s.37. 6. Gülöksüz, Y., age, s. 23. 155
7. Eryılmaz, B. (1999). Kamu Yönetimi, Erkam Matbaacılık, İstanbul, s.74. 8. Yalçındağ, S. (1996). Belediyelerimiz ve Halkla İlişkileri, TODAİE Yayını, Ankara, s. 50 9. Uysal, B. (1981). “Siyasal Otorite, Laiklik ve Katılma”, Amme İdaresi Dergisi, C.14, Sayı 4, s.35. 10. Bilgin N., Topsever, Y., Gökten, M. Yetim Ü. (1991). Yerel Yönetimler İçin Demokratik Bir Model Arayışı, TÜSES Yayını, İzmir, s.3. 11. Yener Z., Arapkirlioğlu K. (1996). “Avrupa Kentsel Şartı”, Ada-Kentliyim Dergisi, Sayı 6, s.101. 12. Görmez, K. (1997). Yerel Demokrasi ve Türkiye, Vadi Yayınları, Ankara, s.31-32 13. Kar B. (2007), “Kent Konseyleri ve Katılımcı Demokrasi” Yerel Siyaset Dergisi, Sayı 21, Eylül, s. 50-51. 14. Coşkun, A.Vahap, age, s.100. 15. Keleş, R. (1992). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem yayınevi, İstanbul, s.53-54. 16. Coşkun, A.Vahap, age, s.105. 17. Çevikbaş, R. (1995). “Yerel Yönetimler, İşlevi ve Türkiye’deki Durumu”, Türk İdaresi Dergisi, Sayı 407, s. 80. 18. 5393 sayılı Belediye Kanunu, Yayımlandığı Resmi Gazete, Tarih:13.7.2005, Sayı: 25874 Mevzuat Bilgi Sistemi http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr, (Erişim: 10.11.2010). 19. Karaman, Z. Toprak. (1998), “Habitat II ve Yerel Gündem 21 Sorumluluğu”, Türk İdare Dergisi, Yıl: 70, Sayı: 421, ss. 347-364, s. 357; Kar B. age, s.51. 20. Emrealp, S. (2005). Türkiye Yerel Gündem 21 Programı Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, 2. Baskı, IULA– EMME Yayınları, İstanbul, s. 25-29; Kar B. age, s.51; 21. Emrealp S. (1994). “Yerel Yönetimlerde Yeni Bir Yapılanmaya Doğru”, Yerel Yönetimler ve Demokrasi, SD Yayınları Birinci Basım, Ankara, s.2529; Yücetürk, E. E. (2004) “Yönetişim Kavramı ve Katılımı Örgütlemede bir Örnek: Bolu İl Kurultayı”, Ed. Ayman Güler, B. ve Sabuktay, A., Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri, TODAİE: Ankara, ss. 225-236, s. 229. 22. Öner Ş. (2005). “Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I: Reform, Ed. Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Nobel Ankara Yayın Dağıtım, s.83.26. 23. Kent Konseyi Yönetmeliği, 08.10.2006, Tarih ve 26313 Sayılı Resmi Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2006/10/20061008-5.htm, (Erişim: 10.11.2009). 156
24. Soygüzel, H. (2006). “Yerinden Yönetimde Yeni Bir Boyut: Kent Konseyleri”, Birlik Dergisi, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği Yayını, Yıl 5, Sayı 3: ss. 32 -33, s. 33. 25. Toprak, Z. (2006). Yerel Yönetimler, 6. Baskı. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s. 303. 26. Kaya, E. (2007). Kent Yönetiminde Yeni Yaklaşım Yerel Kalkınma Yönetimi, 2. Baskı, Okutan Yayıncılık, Aralık s. 168. 27. IULA-EMME (2003). Yerel Gündem 21, Türkiye Örnek Uygulamalar, Aralık s.12. 28. Çukurçayır, M. Akif (2007). “Katılımcılık Açısından Belediye Yasasının İşlevselliği: Kent Konseyleri ve Öteki Mekanizmalar”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar II: Reform, Ed. Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s. 383. 29. Emrealp, S. (2005), age, s. 68. 30. Çukurçayır, M. Akif, age, s. 384. 31. Emrealp, S.(2005), age, s. 68; Ergin B. (2010). “Belediyelerde Yönetime Katılım ve Kent Konseyleri”, http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/ (Erişim: 10.03.2010). 32. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (2010). “İyi Yönetişim İçin Örnek Bir Model: Katılımcı Bütçeleme”, www.tepav.org.tr, (Erişim: 10.03.2010). 33. Kar B., age, s.51. 34. Rize Belediyesi Kent Konseyi, http://www.rize.bel.tr/(Erişim: 10.03.2010). 35. Ergin B. age. 36. Özden M. Sinan (2010). Yerel Katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Mevcut Durum Tespiti Çalışması, 8.11.2010, http://www.lar.org.tr/ uploaded/dosyalar/(Erişim: 10.12.2010). 37. Özden M. Sinan, age. 38. Özden M. Sinan, age. 39. Şen, L. (2010). 1. Kent Konseyleri Bölgesel Kapasite Geliştirme ve Eğitim Toplantısı 11-12 Şubat 2010, Trabzon http://www.kentkonseyleri. net/dl/bolgeseltoplantilar/Karadeniz.pdf (Erişim: 10.03.2010).
157
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ “KENT KONSEYLERİ” HAKKINDA NE BİLİYOR? NE DÜŞÜNÜYOR? Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ*, Yrd. Doç. Dr. Gamze YÜCEL IŞILDAR**
(*) Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, 06500, ANKARA kgormez@hotmail.com (**) Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Çevre Bilimleri Anabilim Dalı, 06500, ANKARA akarakoc@gazi.edu.tr
ÖZET Kent konseyleri’nde, GENÇLİK MECLİSLERİ’nin, 1992 Rio Zirvesinde alınan ‘dünyanın her yerindeki gençlerin, kendilerini ilgilendiren alanlarda karar verme süreçlerine….her düzeyde katılımlarının sağlanması’ kararına bağlı olarak kurulması, GENÇLER’in bu oluşum için önemini ortaya koymaktadır. Bu gerçekten hareketle, bu çalışmada, gençlerin, henüz 5 yıl gibi çok kısa bir geçmişi olan “kent konseyi” hakkında bilgi düzeylerinin ve genel işleyiş mekanizmaları hakkındaki düşüncelerinin ölçülmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla bir anket formu hazırlanmıştır. Anket formunda; kent konseylerinin görevleri, Yerel Gündem 21, yönetişim, sürdürülebilir kalkınma ve bu kavramlarla kent konseylerinin ilişkilendirilmesi, çalışma gruplarının oluşum mekanizmaları ile çalışma grupları özelinde ve kent konseyleri genelinde etkinliğinin irdelenmesi gibi konuları kapsayan sorular bulunmaktadır. Gençlik grubunu temsilen, üniversite öğrencileri hedef grup olarak seçilmiştir. Anketler, konu ile ilgisi dolayısıyla geleceğin belediye başkanlarına danışmanlık yapacak, belediyenin her kademesindeki yönetimde yer alacak, kenti planlayacak Şehir Planlama Bölümü 158
öğrencileri ile gelecekte Özel ve Mülki idarenin çeşitli kademelerinde etkili olacak Kamu Yönetimi Bölümü öğrencilerine uygulanmıştır. Ayrıca aynı anket, kontrol amaçlı, kent konseyleri ile mesleki anlamda hiçbir ilişkisi bulunmayan, Kimya bölümü öğrencilerine de uygulanmıştır. Anket verilerinin değerlendirilmesi ile, Kamu Yönetimi ile Şehir Planlama öğrencilerinin kent konseylerinin amaçları ve işleyişi hakkında yeterince bilgi sahibi olduğu düşünülmektedir. Aksi bir sonucun bulunması, kent konseylerinin kamuoyuna yeterince tanıtılmadığının göstergesi olacaktır. Bu nedenle, sonuçlara göre, konu ile yakından ilişkili olan bu öğrencilerden alınan geri bildirimlere dayanarak: • Kent konseylerinin halka tanıtılması, halk tarafından benimsenmesi ve sahiplenilmesi için önerilerin geliştirilmesi, • Kent konseyleri çalışma grupları ve bu gruplarda görev yapacak üyeler için seçilme kriterleri oluşturulması, • Kent konseyleri ile STK lar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik önerilerin geliştirilmesi planlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Üniversite ve Kent konseyleri, Yönetişim, STK
1. GİRİŞ 1992 yılında Rio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Yeryüzü Zirvesi’nde “sürdürülebilir kalkınma” fikri tüm insanlığın 21. yy’daki ortak hedefi olarak benimsenmiş ve bu hedefe ulaşılmasına yönelik ilkeleri ve eylem alanlarını ortaya koyan “Gündem 21” başlıklı eylem planı kabul edilmiştir. Gündem 21 Programı kapsamında uygulamaların yürütülmesinden görece kısa bir süre sonra, programın kent ölçeğindeki en etkin katılımcı mekanizmaları olan Kent Konseyleri 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. Maddesi ile güçlü bir yasal dayanak kazanmıştır[1]. Yine aynı Zirve’de alınan ‘dünyanın her yerindeki gençlerin, kendilerini ilgilendiren alanlarda karar verme süreçlerine….her düzeyde katılımlarının sağlanması’ kararı da, GENÇLER in bu oluşum için önemini ortaya koymaktadır. ‘Çevrecilik Hareketleri’nin tarihinde Stockholm Konferansı’ndan sonra önemli bir dönüm noktası teşkil eden Rio Konferansı’nın bu çok önemli iki çıktısının bir arada nasıl yürütüldüğünü görmek (mevcut durumun analizini yapmak) ve bu mevcut durumdan hareketle ge159
leceğe yönelik öneriler geliştirmek üzere bu çalışma planlanmıştır. Yerel Gündem 21, yönetişim, sürdürülebilir kalkınma ve bu kavramlarla kent konseylerinin ilişkilendirilmesi; kent konseyleri çalışma gruplarının oluşum mekanizmaları ile çalışma grupları özelinde ve kent konseyleri genelinde etkinliğinin irdelenmesi gibi konuların araştırılması amacıyla üniversite öğrencileri ‘GENÇLER’i temsilen hedef grup olarak seçilmiştir. Anketler, konu ile ilgisi dolayısıyla geleceğin belediye başkanlarına danışmanlık yapacak, belediyenin her kademesindeki yönetimde yer alacak, kenti planlayacak Şehir Planlama Bölümü öğrencileri ile gelecekte Özel ve Mülki idarenin çeşitli kademelerinde etkili olacak Kamu Yönetimi Bölümü öğrencilerine uygulanmıştır. Yapılan literatür taramalarında, ülkemizde kent konseylerinin kuruluşu çok yeni olduğundan olsa gerek, farklı hedef gruplarının (öğrenciler, karar vericiler, eğitimciler, vb) kent konseyleri hakkındaki bilgi düzeyleri, yaklaşımları, beklentilerine ilişkin bir çalışmaya rastlanmamıştır. Uluslar arası literatür incelendiğinde ise; Mohammadi S.A. (2010) Vatandaşların Yerel Yönetim’e Karşı Tutumları ve Yönetim’e Halkın Katılımı başlıklı çalışmasında, halkın yerel yönetimlere ve konseylere yaklaşımını, alınan kararları desteklemeleri ile ilişkilendirerek incelemiştir. Sonuç olarak, yerel yönetimler ile kent konseylerine pozitif tutum gösteren kişilerin, alınan kararlara katılımının da yüksek olduğunu bulmuştur[2]. Ancak öğrencilerin, kent konseylerine ilişkin bilgi ve yaklaşımlarını ölçen bir araştırmaya rastlanmamıştır. 2. YÖNTEM (ANKET) Bu araştırma, Ankara’daki devlet üniversitelerinin Şehir ve Bölge Planlama, Kamu Yönetimi 3. Sınıf öğrencileri ile kontrol grubu olarak Meslek Yüksek Okulu Kimya bölümü öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan 106 öğrencinin % 46.2 si Meslek Yüksek Okulu, % 37.7 si Kamu Yönetimi, % 16.1 i ise Şehir ve Bölge Planlama öğrencileridir. Anketler sınıflarda derslerden önce uygulanmıştır. Ankette yeralan 16 soru öğrencilerin; kent konseylerinin görevleri, Yerel Gündem 21, yönetişim, sürdürülebilir kalkınma ve bu kavramlarla kent konseylerinin ilişkilendirilmesi, çalışma gruplarının oluşum mekanizmaları ile çalışma grupları özelinde ve kent konseyleri genelinde etkinliğinin irdelenmesi gibi konuları kapsamaktadır. Bölüm ve cinsiyet 160
dışında öğrencilere ait kişisel sorulara konu ile ilgisi olmadığından ankette yer verilmemiştir. Anket soruları, Sadun Emrealp [3] tarafından hazırlanan rapor dikkate alınarak, bu çalışma için özel olarak hazırlanmıştır. Ayrıca, yurtdışındaki kent konseylerinin ilgili web sayfaları da incelenerek [4,5] ankete katkı sağlanmıştır. Anketteki önermeler olumsuzdan olumluya doğru 5’li ölçeklidir (kesinlikle katılmıyorum, katılmıyorum, ne katılıyorum ne de katılmıyorum, katılıyorum, kesinlikle katılmıyorum). Veriler SPSS 11.5 programında değerlendirilmiş ve faktör analizi yapılmış, genel dağılıma bakılmış, bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenlere etkisi araştırılmıştır. Anketin Cronbach alpha güvenirliliği 0.85 olarak bulunmuştur. 3. BULGULAR ve DEĞERLENDİRME Tablo 1. Kent konseyleri’nin kuruluş (oluşum) sebepleri hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO Şehir Pl. Kamu Yön. Toplam
Kesinlikle katılmıyorum 16.3 12.5 17.5 16.2
Katılmıyorum 40.8 25 20 30.5
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 30.6 6.3 27.5 25.7
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
10.2 50 35 25.7
2 6.3 1.9
Bu soruya verilen yanıtlar incelendiğinde, “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerinin, kent konseylerinin kuruluş sebepleri hakkında en fazla bilgi sahibi olan öğrenci grubu olduğu görülmektedir.” Kamu Yönetimi” öğrencileri bu konuda biraz daha ‘kararsız’ bir yaklaşım (% 27.5) sergilemektedirler. Kontrol grubumuzu oluşturan Meslek Yüksek Okulu (MYO) öğrencileri ise, tam da beklenildiği üzere, bu konuda çok fazla (sadece % 12.2 si biliyor) bilgi sahibi değildir. Aslında, “Şehir ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin kent konseylerinin kuruluş sebepleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları ve daha yüksek oranlarda ‘katılıyorum’ cevabının çıkmasını beklerken, bu oranın maksimum % 56 larda kalması; bu sorunun anketin ilk sorusu olması sebebi ile öğrencilerin daha derinlemesine düşünüp, bu sebepleri sıralamaya çalışmalarından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.
161
Tablo 2. Kent konseyleri’nin görevleri hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO Şehir Pl. Kamu Yön. Toplam
Kesinlikle katılmıyorum 14.3 17.6 17.5 16.0
Katılmıyorum 44.9 17.6 25 33.0
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 28.6 35.3 27.5 29.2
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
12.2 29.4 30 21.7
-
Yine yukarıdaki soruya benzer şekilde, burada da beklenildiği gibi “Şehir ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencileri benzer yüzdelerle (yaklaşık % 30) Kent Konseylerinin görevleri hakkında bilgi sahibi olduklarını belirtmişlerdir. Bu oran, MYO öğrencileri ile karşılaştırdığımızda (% 12.2) her ne kadar yüksek ise de, kendi başına çok bu çalışmayı yaparken beklediğimiz oranların altındadır. “Şehir ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin, bölümlerinde 3. yıllarını da tamamlamak üzere oldukları da hesaba katıldığında, kent konseyleri gibi kendi meslek alanlarını çok yakından ilgilendiren bir konuda, özellikle de kent konseylerinin görevleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları beklenmekteydi. Tablo 3. “Yerel Gündem 21 Programı” hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO Şehir Pl. Kamu Yön. Toplam
Kesinlikle katılmıyorum 18.8 17.6 35 24.8
Katılmıyorum 60.4 17.6 30 41.9
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 14.6 23.5 12.5 15.2
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
4.2 35.3 15 13.2
2.1 5.9 7.5 4.8
Tablo 4. “Yönetişim” kavramı hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak) Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
42.9 23.5 2.6
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 18.4 2.6
22.4 41.2 30.8
23.5 61.4
24.8
9.5
28.6
27.6
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle katılmıyorum 16.3 11.8 -
Toplam
9.5
MYO Şehir Pl.
Bu iki soru kent konseyleri ile ilişkilendirilmeden değerlendi162
rildiğinde; üniversitelerde mesleki anlamda verilen eğitimin ne kadar önemli olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Öncelikle kontrol grubumuzu oluşturan MYO öğrencilerinin cevaplarına bakıldığında; özellikle “Yerel Gündem 21” (toplamda % 6.3) ve “Yönetişim” kavramı hakkında yok denecek kadar az bilgi sahibi olduklarını görmekteyiz. Yönetişimdeki % 22.4 lük katılma oranının bile sorunun “Yönetim” şeklinde yanlış anlaşılarak cevaplandırılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Tam da beklenildiği gibi, Kamu Yönetimi öğrencilerinin tamamına yakınının (% 92.2) ve “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerinin büyük çoğunluğunun (% 41.2 katılıyorum ve % 23.5 kesinlikle katılıyorum) “Yönetişim” kavramını biliyor olması verilen eğitimin önemini ortaya koymaktadır. Kent konseyleri anlamında bu cevabı değerlendirdiğimizde; yerel yönetimlerin en önemli fonksiyonlarından biri olan düzgün ve sürdürülebilir kentleşmede aktif rol oynayacak geleceğin şehir plancıları ile bu kentlerin yönetiminden sorumlu olacak Kamu Yönetimi mezunlarının ‘altyapıları’ nın hazır olduğu görülmektedir. Bu avantajı kullanarak, bu potansiyel meslek gruplarının, kent konseylerinin etkinliğinin arttırılmasında daha etkili olabilmeleri için bilgilendirilmelerinde fayda görülmektedir. Tablo 5. Kent konseylerinin “yerel yönetişim” modelinin gelişmesinde etkili olduğunu düşünüyorum. (% olarak) Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
22.4 23.5 10
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 38.8 23.5 40
26.5 41.2 27.5
2.0 17.5
17.9
36.8
29.2
7.5
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle katılmıyorum 10.2 11.8 5
Toplam
8.5
MYO Şehir Pl.
Bu soru değerlendirilirken, bir önceki soru ile bağdaştırmak daha açıklayıcı olacaktır. Şöyle ki “yönetişim” kavramına en hakim öğrenci grubu olan “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin, Kent Konseylerinin “yerel yönetişim” modelinin gelişmesinde etkili olup olmadığına ilişkin görüşüne baktığımızda, % 40’ı nın bu konuda bir fikir sahibi olmadığını görmekteyiz. Her ne kadar toplamda bu öğrencilerin % 45’i etkili olduğunu düşünüyorsa da, kafalarının hala karışık olduğundan söz etmek olasıdır. “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerine baktığımızda da aynı kafa karışıklığından söz etmek mümkündür. Yapılacak daha ileri bir çalışma ile, gelecekte kentlerin planlanması ve 163
yönetiminden sorumlu olacak bu gençlerin Kent konseylerinin “yerel yönetişim” modelinin gelişmesinde daha etkili olması için öneriler geliştirmeleri istenebilir ve bu öneriler kent konseylerinde tartışılabilir. Tablo 6. Kent konseylerinin “sürdürülebilir kalkınma” modelinin gelişmesinde etkili olduğunu düşünüyorum. (% olarak) Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
21.3 11.8 15.4
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 34.0 35.3 53.8
36.2 35.3 23.1
2.1 5.9 5.1
17.5
41.7
31.1
3.9
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle katılmıyorum 6.4 11.8 2.6
Toplam
5.8
MYO Şehir Pl.
Kent konseylerinin en önemli kuruluş amacı, çalışmaya katılanların % 38.9 u tarafından öncelikle “Sürdürülebilir Kalkınma” ve çevreye duyarlılık olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu soruya verilen cevaplar, kent konseylerinin görevlerini etkin olarak yerine getirip getirmediği konusuna da ışık tutacaktır. Kent konseylerinin “yerel yönetişim” deki etkinliğine çok benzer şekilde, maalesef “sürdürülebilir kalkınma” konusunda da öğrencilerin net olmadığını görmekteyiz. Özellikle “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin yarıdan fazlasının (% 53.8) ve “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerinin de % 35.3 ünün bu konuda kararsız olduğunu görmekteyiz. Ama kararsızlar dışında kalan öğrencilerin Kent konseylerinin “sürdürülebilir kalkınma” modelinin gelişmesinde etkili olduğuna daha yakın olduklarını da vurgulamakta fayda görülmektedir. Tablo 7. Kent konseyinin kimlerden ve hangi çalışma gruplarından oluştuğu hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO Şehir Pl. Kamu Yön. Toplam
Kesinlikle katılmıyorum 22.4 17.6 17.9 20.0
Katılmıyorum 34.7 23.5 25.6 29.5
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 22.4 23.5 41 29.5
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
20.4 29.4 15.4 20.0
5.9 1.0
Bu sorudaki cevaplar değerlendirildiğinde, bütün öğrencilerin 164
–kontrol grubu da dahil- birbirine yakın cevaplar verdiğini görmekteyiz. Genellikle Kent Konseylerinin kimlerden ve hangi çalışma gruplarından oluştuğu hakkında bir bilgi eksikliğinden bahsetmek mümkündür. Toplamda (katılıyorum + kesinlikle katılıyorum) % 35.3 ile en çok bilgiye sahip öğrenci grubu “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencileri olsa da bu düşük bir oran olduğu düşünülmektedir. % 15.4 ise “Kamu Yönetimi” öğrencileri için beklediğimizden çok düşük bir orandır. Bu sonuçları, kent konseylerinin işleyişi hakkında bilgilendirme eksikliği ile ilişkilendirmek mümkündür. Tablo 8. 1Bütün Kent konseylerinde standart (aynı) çalışma gruplarının oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. (% olarak) 2 Kent konseylerinin bulundukları yerleşimlerin özelliklerine göre, farklı çalışma grupları oluşturmaları gerektiğini düşünüyorum. (% olarak) Kesinlikle katılmıyorum MYO Şehir Pl.
Katılmıyorum
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
8.31 2.1 22.91 22.9 20.81 39.6 37.51 25 10.41 10.4 1 1 1 1 23.5 17.6 11.8 5.9 35.3 11.8 23.5 23.5 5.91 41.2
Kamu Yön. 151 2.6 Toplam 13.31 4.8
42.51 7.7 27.51 12.8 10.01 33.3 5.01 28.61 14.4 25.71 25.0 24.81 27.9 7.61
43.6 27.9
Kent konseyleri çalışma gruplarının nasıl oluşturulması gerektiği konusunda öğrencilerin yaklaşımları sorulduğunda; kent konseyinin hizmet verdiği yerleşim biriminin kendine özgü karakteristikleri, özellikleri dikkate alınarak, her yerleşim için farklı çalışma gruplarının kurulması konusunda yüksek oranda katılım söz konusudur. Ancak burada, öğrencilerin yaklaşımları doğrultusunda; yerel yönetimlerin genel anlamda çalışmalarına yardımcı olmak üzere, her kent için standart çalışma gruplarının oluşturulması, fakat, yerelin özelliklerini, problemlerini, sosyo-kültürel yapısını vb. özelliklerini de dikkate alarak, spesifik farklı çalışma gruplarının da, standart çalışma gruplarının yanı sıra teşkil edilmesi önerilebilir.
165
Tablo 9. Çalışma gruplarında aktif olarak görev yapacak kent konseyi üyeleri için seçim kriterleri oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. (% olarak)
MYO Şehir Pl. Kamu Yön. Toplam
Kesinlikle katılmıyorum 2.0 11.8 2.8
Katılmıyorum 26.5 5.9 5.0 15.1
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 28.6 23.5 20.0 24.5
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
34.7 41.2 40.0 37.7
8.2 17.6 35.0 19.8
Bu sonuçlara baktığımızda açıkça görülmektedir ki; konu ile ilgili eğitim alan “Şehir ve Bölge Planlama” (%58.8) ve “Kamu Yönetimi” (% 75.0) öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu kent konseylerinde görev yapacak üyelerin seçiminde daha dikkatli olunması ve belirli kriterlere göre bu üyelerin seçilmesi gerektiği konusunda aynı fikirdedirler.
Tablo 10. Kent konseyi çalışmaları sırasında oluşturulan görüşlerin ve alınan kararların kamuoyuna yeterince duyurulmadığını düşünüyorum. (% olarak) Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
12.5 17.5
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 31.3 11.8 -
31.3 29.4 30.0
14.6 41.2 45.0
5.7
22.9
30.5
30.5
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle katılmıyorum 10.4 17.6 7.5
Toplam
10.5
MYO Şehir Pl.
Kent konseylerinin çalışmalarından halkın yeterince haberdar edilip edilmediğine ilişkin olarak, öğrencilerin görüşlerini almaya yönelik bu soruya verilen cevaplar değerlendirildiğinde; maalesef konu ile ilgili olan grupların, “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencileri (% 29.4 katılıyorum, % 41.2 kesinlikle katılıyorum) ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin (% 30.0 katılıyorum, % 45 kesinlikle katılıyorum) bile yüksek oranlarda bilgilendirmeyi yetersiz buldukları görülmektedir.
166
Tablo 11. Kent konseyleri ile STK lar arasındaki ilişkilerin yetersiz olduğunu düşünüyorum. (% olarak) Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
12.2 2.5
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 42.9 35.3 42.5
28.6 35.3 32.5
8.2 17.6 22.5
6.6
41.5
31.1
15.1
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle katılmıyorum 8.2 11.8 -
Toplam
5.7
MYO Şehir Pl.
Kent konseylerinin kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi ve yerel demokratik yönetişim uygulamalarının içselleştirilmesi hedefine yönelik olarak yürütülen projede bu amaca hizmet etmek üzere belirlenen ana hedeflerden biri de; “Kent konseylerinin sivil bir yapı olma niteliği” doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarının kent konseylerine en geniş şekilde ve etkin olarak katılımı konusunda eğitim ve kapasite geliştirme desteğinin sağlanmasıdır” denmektedir. Bu nedenle, öğrencilerin bu konudaki düşüncelerini sorgulamak üzere bu soru sorulmuştur. Yanıtlar incelendiğinde; MYO öğrencilerinin bu konuda kararsız olması (% 42.9) beklenilen bir sonuçtur. Ancak, “Şehir ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin de kararsızlığı dikkat çekicidir. Bunu yine bilgi (ya da bilgilendirilme) eksikliği ile açıklamak olasıdır. Ama yine de ilgi alanımıza giren bu her iki öğrenci grubunun yaklaşık yarısı (% 52.9 ve % 55.0) kent konseyleri ile STK lar arasındaki işbirliğinin yetersiz olduğunu düşünmektedir. Tablo 12. Kent konseylerinin kurumsallaşması için, tüm belde halkı tarafından sahiplenilmesi, benimsenmesi gerekmektedir. (% olarak) Kesinlikle katılmıyorum MYO 8.2 Şehir Pl. 5.9 Kamu Yön. 4.7 Toplam
Katılmıyorum 18.4 5.9 12.5 14.2
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 16.3 17.6 10.0 14.2
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
46.9 35.3 40.0 42.5
10.2 35.3 37.5 24.5
Burada da beklenildiği gibi, kent konseylerinin aktif olarak işlerliğini sürdürebilmesi ve amaçlarını gerçekleştirebilmesi için, halk tarafından kabul edilmesi, sahiplenilmesi ve çalışmalarının desteklenmesi gerekmektedir fikri tüm öğrenciler tarafından büyük bir çoğunlukla kabul edilmektedir. 167
Tablo 13. Kent konseyleri web sayfasını ziyaret ederim. (% olarak) Kesinlikle katılmıyorum MYO 26.5 Şehir Pl. 35.3 Kamu Yön. 43.6 34.3 Toplam
Katılmıyorum 26.5 41.2 28.2 29.5
Ne katılıyorum ne de katılmıyorum 28.6 5.9 17.9 21.0
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
14.3 17.6 7.7 12.4
4.1 2.6 2.9
Tablo 13 incelendiğinde, kent konseyleri web sayfalarının tüm öğrenci gruplarınca hatta en çok da ilgili meslek grupları olan “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencileri (% 35.3 katılmıyorum, % 41.2 kesinlikle katılmıyorum) ve “Kamu Yönetimi” öğrencileri (% 43.6 katılmıyorum, % 28.2 kesinlikle katılmıyorum) tarafından takip edilmediği görülmektedir. Bu sonuçtan hareketle, kent konseyleri web sayfalarının tanıtımlarının daha iyi yapılması, yaygınlaştırma ve halkın dikkatini çekmesi için web adreslerinin otobüs, metro vb toplu taşım araçlarında, belediye reklam panolarında ilan edilmesi önerilebilir. 3.1 Kent Konseylerinin Kuruluş Amacı Anket sonunda ayrı bir soru olarak “kent konseylerinin en önemli kuruluş amacı’nı verilen alternatifler arasından seçmeleri istenmiştir. Bu alternatifler; a. kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi b. kentin hak ve hukukunun korunması c. sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık d. sosyal yardım ve dayanışma e. saydamlık, hesap sorma, hesap verme f. katılım, yönetişim ve yerinden yönetimi desteklemek şeklindedir. Cevaplar değerlendirildiğinde; Kent konseylerinin en önemli kuruluş amacı toplamda bütün katılımcılar göz önüne alındığında; 1. SK ve çevreye duyarlılık (% 38.9) 2. Katılım, yerinden yönetim, yönetişim (% 33.7) 3. Kentin hak ve hukukunun korunması (% 12.6) 168
4. Sosyal
yardım ve dayanışma (% 5.3) 5. Saydamlık, hesap sorma, hesap verme (% 5.3) 6. Kent vizyonu ve hemşehrilik (% 4.2) Bölümlere göre incelendiğinde; Şehir Plancıları için; 1. SK ve çevreye duyarlılık (% 47.1) 2. Katılım, yerinden yönetim, yönetişim (% 47.1) Kamu Yönetimi öğrencileri için; 1. Katılım, yerinden yönetim, yönetişim (% 56.8) 2. SK ve çevreye duyarlılık (% 16.2) 3. Kentin hak ve hukukunun korunması (% 13.5) olarak bulunmuştur. Bu oranlar değerlendirildiğinde; ilgili meslek grubu öğrencilerinin doğal olarak kendi meslek grubuna ilişkin beklentilerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Genel olarak baktığımızda, Sürdürülebilir Kalkınma ve çevreye duyarlılık % 38.9 ile ilk sırada yer almaktadır. Kamu Yönetimi öğrencileri için öncelik değişmekte ve % 56.8 ile “Katılım, yerinden yönetim, yönetişim” öncelikli kuruluş amacı olarak karşımıza çıkmaktadır. SONUÇ ve ÖNERİLER Bu çalışmada uygulanan anket soruları değerlendirildiğinde; en önemli sonuç olarak, kent konseylerinin kuruluş nedenlerinin ve görevlerinin üniversite öğrencileri tarafından çok fazla bilinmediği görülmektedir. Yine kent konseylerinin ana kuruluş amaçlarından biri olan ‘yerel yönetişim’in gelişmesinde çok etkili olmadığı düşünülmektedir. Kent konseylerinde yer alan ‘çalışma grupları’nın teşkil edilmesi anlamında, üniversite öğrencilerinin yaklaşımlarına bakıldığında, yerel özelliklere bağlı olarak farklı çalışma gruplarının oluşturulmasının konseyin etkinliğini artıracağı düşünülmektedir. Ve çalışma grupları için seçim kriterleri geliştirilmesi gerekliliği öğrencilerin çoğunluğu tarafından kabul görmektedir. Bu çalışmanın en önemli bulgularından biri olarak, kent konseylerinin çalışmaları sonucunda oluşturulan görüşler ve alınan kararların kamuoyuna yeterince duyurulmadığı yaklaşık % 70 gibi bir çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. Sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler sorgulandığında ise öğrencilerin çoğu kararsız kalmışlardır. 169
Bu sonuçlara dayanarak, kent konseylerinin etkinliğini artırmak amacıyla aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir: • Kent konseylerinin tanıtımı, görevleri ve kuruluş amaçları hakkında kamuoyunun ve bu çalışmanın amacına uygun olarak GENÇ nüfusun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla: 1. Üniversitelerin ilgili bölümlerinde (Kamu Yönetimi, Şehir ve Bölge Planlama, Çevre Mühendisliği vb) verilen teorik derslerin içine, kent konseyleri ile ilgili konuların entegrasyonu veya yeni derslerin müfredata konulması, 2. Öğrencilerin stajları sırasında, bu alanda uygulamaya yönelik çalışmalar yapmalarının teşvik edilmesi, 3. Kent konseyi üyelerinin katılımları ile Üniversitelerde tanıtım toplantılarının periyodik olarak düzenlenmesi 4. Kent konseyi üyeleri, Üniversite öğrencileri ve öğretim elemanlarının katılımları ile kent konseylerinin işlevselliğine ilişkin mevcut durumun ve etkinliklerini artırmaya yönelik olması gereken durumun tartışılması için çalıştayların periyodik olarak düzenlenmesi, 5. Kent konseyleri web sayfalarının güncellenmesi ve bilgilendirme amaçlı, belediye imkanlarının kullanılarak, faaliyetlerin halka duyurulması. Örneğin; reklam panoları, metro vb. toplu taşım araçları gibi. • Türkiye çapındaki tüm kent konseylerinde, kavram kargaşasının ortadan kaldırılması amacı ile özellikle “yerel yönetişim” ve “sürdürülebilir kalkınma” kavramlarından ne anlaşıldığının netleştirilmesi ve ortak bir paydada buluşulması, • Kent konseyleri çalışma gruplarında görev alacak üyelerin seçiminde (standart ya da yerleşim yeri özelinde)‘kriter’ lerin geliştirilmesi, • Çalışma gruplarının yerleşim yerlerinin özelliklerine göre oluşturulması – en azından ortak temel çalışma gruplarına ek olarakfarklı grupların yerele göre teşkili, • KENT KONSEYLERİNİN ÇALIŞMALARI SIRASINDA OLUŞTURULAN GÖRÜŞ VE ALINAN KARARLARIN KAMUOYUNA DUYURULMASI. Bu öneriler dikkate alındığında, daha etkin, daha sorunsuz ve demokratikleşmeye katkısı daha fazla kent konseyleri söz konusu olacaktır. 170
KAYNAKLAR 1. Batat, A. (2010). Türkiye Yerel Gündem 21 Uygulamalarının Kent Konseyleri’ne Dönüşüm Sürecinin Analizi, Yayınlanmamış Master Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. 2. Mohammadi, S.M.(2010). Citizens‘ Attitude toward‘s Local Government and Citizen‘s Participation in Local Government, Journal of American Science; 6(11):575-583]. (ISSN: 1545-1003). 3. Emrealp, S. (2010). Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel Yönetim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, UCLG-MEWA Yayınları, İstanbul. 4. http://www.corkcoco.ie/co/web/Cork%20County%20Council/Departments/ Environment%20%26%20Waste/Environmental%20Awareness 5. http://richmondvacitycouncil.blogspot.com/2011/04/richmond-green-citycommission-to-hold.html
171
KENT KONSEYLERİNİN KATILIMCI KENT YÖNETİMİNE KATKILARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME: ANKARA ÖRNEĞİ
Yrd. Doç. Dr. Savaş Zafer ŞAHİN
Atılım Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, 06836, İncek-Gölbaşı/ANKARA szsahin@atilim.edu.tr
ÖZET Kent konseyleri modeli, Türkiye’de belediyeler için yasal bir zorunluluk haline getirilmiş, kent konseylerinin sayısı yüzleri bulmuştur. Kent konseylerinin; Yerel Gündem 21 çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmanın yerel düzeyde örgütlenmesi, katılımcı kent yönetiminin sağlanması süreçlerinde Türkiye’nin özgün katkısı olduğu iddia edilmektedir. Ancak, sayıları hızla artan kent konseyleri aynı zamanda çeşitli tartışmalara konu olmaktadır. Bu tartışmaların temelinde, yerelin katılımcı örgütlenmesini sağlamak iddiasıyla kurulmuş olan kent konseylerinin yerel katılımı sağlamada beklenen katkıyı henüz verememiş olmaları bulunmaktadır. Kent konseylerinin kent yönetiminin daha katılımcı hale getirilmesindeki katkıları sorgulanmaktadır. Çünkü sayıları az da olsa kent konseylerinin özgün katılımcı deneyimlere dönüştüğü örneklere rastlanırken, çoğunlukla kent konseylerinin var olan yerel iktidar yapısını pekiştiren yapılara dönüştüğü gözlenmektedir. Bu anlamda Türkiye’deki Kent Konseyleri iki türe ayrılabilir. Birinci tür kent konseyleri; 1990’ların ortalarından itibaren bazı yerel yönetimlerin gönüllü girişimleri sonucunda Yerel Gündem 21 172
yaklaşımının bir ürünü olarak ortaya çıkan kent konseyleridir. Henüz ortada yasal bir zorunluluk yokken ortaya çıkan ve ciddi bir öğrenme-örgütlenme sürecinden geçen bu tür kent konseyleri yapılan yasal düzenlemenin ardından kentsel katılıma katkılarını arttırarak devam ettirmektedirler. Bursa, Antalya ve Çanakkale gibi kent konseyi örnekleri bu türe örnek gösterilebilirler. İkinci tür kent konseyleri ise; yasal düzenlemenin gerçekleştiği 2000’li yılların ortalarından itibaren oluşan kent konseyleridir. Bu tür kent konseylerinde kent konseylerinin yerel yönetimin genel iktidar yapısına uygun biçimde şekillendikleri, var olan yerel siyasal yapıyı yansıttıkları ve henüz kentsel katılıma ciddi bir katkı sunmadıkları eleştirisi dile getirilmektedir. Bu iki tür kent konseyi arasında ciddi farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu farklılıkların da esas olarak katılımcı kent yönetimine katkı bağlamında ortaya çıktığı görülmektedir. Bu bildirinin temel konusunu bu tür katkıların hangi koşullarda ve nasıl ortaya çıktığı oluşturmaktadır. Bu konu bağlamında var olan mevzuat ve kent konseyleri pratiğinden yola çıkılarak kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine hangi yollarla katkıda bulundukları tespit edilecek, kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine katkılarını gösteren, içsel örgütlenme, temsiliyet ve sermaye birikim süreci ana başlıklarından oluşan bir değerlendirme çerçevesi ve indeks geliştirilecektir. Bu indeksin geliştirilmesinde dünyada var olan katılımcı kent yönetim uygulamaları ve katılımcı yöntemler yol gösterici olacaktır. Bu indeks geliştirildikten sonra örnek alan olan Ankara kentinde kurulmuş olan Kent Konseylerinin katılımcı kent yönetimine katkı düzeyleri görgül olarak araştırılacaktır. Yerel Gündem 21 çerçevesinde ön çalışmalara başlamış olan belediyelerde kurulan kent konseyleri ile diğer belediyelerde kurulan kent konseyleri arasındaki farklar ve bu farklılıkların hangi unsurlardan kaynaklandığı açıklanmaya çalışılacaktır. Bildirinin sonuç kısmında kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine daha fazla katkıda bulunur hale getirilmesi için bazı önerilerde de bulunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Yerel Gündem 21, Kent Konseyleri, Katılımcı Kent Yönetimi
173
1. GİRİŞ Türkiye’de son yirmi yılda kamu yönetiminde yaşanan dönüşümler üç farklı anlamıyla “katılım” süreçlerini öne çıkarmaya başlamıştır. İlk olarak kamu yönetimi süreçleri iletişim ağırlıklı süreçler haline gelmektedir. İletişimin en yüzeysel biçimi olan bilgilenme ve bilgi edinme uygulamalarının yaygınlaşması bunun bir yansıması olarak görülebilirse de temel olarak hedeflenen kamu yönetiminin bütününün ve tüm sürecinin hizmet sunulmakla yükümlü bulunulan yurttaşlarla iletişim içerisinde iyileştirilmesi ve dönüştürülmesidir. İkinci olarak yurttaşların katılımının sağlanmasında iletişimin salt kendi başına yeterli olmayacağı, devletin katılımı yapılandırmak için gerekli koşulları sağlamak ve yapılandırmak yükümlülüğünde olduğu kabul edilmektedir. Kent konseyleri, sit alanlarında yapılan koruma amaçlı imar planlarının hazırlanmasında zorunlu hale getirilen katılımcı toplantılar gibi bazı uygulamalar bu yaklaşımın bir ürünü olarak kabul edilebilirler. Ancak burada da devletin kolaylaştırıcılık işlevini aşan, yukarıdan aşağı ve yaptırımcı bir tavrı belirlemesi de katılımcılığın doğasına aykırı bulunmaktadır. Katılımcı süreçler temel olarak devlet tarafından yapılandırılsalar da yurttaşların gönüllü katılımı ile gerçekleştirilmeleri ilkesel olarak kabul edilmektedir. Üçüncü olarak, katılımın karar alma süreçlerinde yer almanın dışında kamu yönetimi süreçlerinde aktif bir şekilde, gönüllülüğe dayalı olarak görev almak anlamının bulunduğu da kabul edilmektedir. Sonuçta, uygulamada bu üç farklı katılım biçiminin her birinin belli ölçülerde bir arada bulunduğu söylenebilir [1]. Kent konseyleri, katılımın bu üç farklı anlamını bir arada gerçeğe dönüştüreceği varsayılan, yerel düzeyde katılımcı kent yönetimini sağlamada kurumsal bir araç olarak ortaya çıkmıştır [2]. Ancak, kent konseylerinin ortaya çıkmasına sebep olan yasal düzenlemelere kaynaklık eden kavram ve süreçler kent konseylerinin yapı ve işleyişine; var olan kent yönetimleri, yurttaşlar ve kent ile ilişkilerine ilişkin çelişki ve kimi zaman ikircikli nitelikler taşıdıklarından kent konseylerinin anayasal ve siyasal düzen içerisindeki konumu belli ölçüde belirsizlik taşımaktadır. Türkiye’de Kent konseylerinin düşünsel arka planında üç temel unsurun bulunduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi Yerel Gündem 21 çerçevesidir. Bu çerçeve özellikle Habitat II toplantısının ardından orta sınıf idealizmi ve ilişkili kent yönetimi uygulamalarında ilgi gör174
müştür. Küresel çevre sorunları ile ilgili bir değerlendirme süreci olarak başlayan Yerel Gündem 21 bu sorunlarla başa çıkmada yerelleşme ve yerel yurttaş katılımını temel birer araç olarak belirlemektedir. Ancak, küresel ölçekte bir sorunun yerel parçalara bölünmüş bir yapı ile nasıl çözümleneceği, çözümlenebilecekse bile bu yerelliklerin böylesi bir kararlılığı nasıl siyasallaştıracakları ciddi bir sorun alanı oluşturmaktadır. Yerel Gündem 21 çerçevesi, yerel katılımın yerel siyasal süreçlerle nasıl ilişkileneceği sorununu en başından görmezden gelmektedir. Bu temel sorun çözülmeden yerel katılımın küresel soruna çare olabilmesi olası görünmemektedir. İkinci olarak Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana devam eden âdem-i merkezileşme süreci sonucunda yerelde ortaya çıkan yönetim deneyiminin demokratik niteliklerine ilişkin eleştiriler karşısında kent konseyleri bir meşrulaştırma aracı olarak nitelendirilebilirler. Özellikle milyonlarca insanın yaşadığı metropoliten alanlarda karşı karşıya kalınan temsiliyet vakumunu dolduracak katılımcı uygulamaların yokluğunda kent konseyleri âdem-i merkezileşmenin olumsuz yanlarını ortadan kaldıracak bir çözüm olarak sunulmaktadır. Üçüncü olarak, kent konseyleri, 1990’ların ortalarından bu yana Türkiye’de uygulamaya konan neoliberal yapısal uyum politikalarının getirdiği mali disiplin, hesap verebilirlik ve şeffaflık söylemlerinin yerel düzeydeki aracı olarak da sunulmaktadır[3]. Bu çerçevede kent konseylerinin iddia edildiği gibi kentsel katılıma katkılarının varoluşsal bir gereklilik olarak ortaya çıkmayacağı, ancak belli koşullar çerçevesinde gerçekleşebileceği görülebilir. Bu koşulların bir kısmı kamu yönetimi süreçlerine katılımla, bir kısmı da yerel siyasetin doğasıyla yakında ilgilidir. Kent konseylerinin tek başına varlıklarının kentsel katılımın gerçekleşmesi için yeterli olacağını söylemek sorunlu görünmektedir. Öncelikle her kamu kurumu gibi kent konseylerinin de katılımı gerçekleştirecek kapasite, yöntem ve birikime ulaşması gerektiği söylenebilir. Diğer yandan kent konseyleri de temsili demokratik sistem içerisindeki yerel iktidar yapısından bağımsız biçimde ele alınamazlar. Her katılımcı süreç gibi yerel iktidar yapısının ve temsiliyet süreçlerinin rakibi ya da uzantısı olarak konumlanabilirler. Ya da hem katılım hem de temsiliyet içerisinde tamamen etkisiz bir konuma itilebilirler. Bu sebeple kent konseylerinin kentsel katılım süreçlerine katkılarının anlaşılabilmesi için bu koşullara ilişkin kuramsal bir çerçevenin ele alınması gerekmektedir. 175
2. KENT KONSEYLERİ VE KENT YÖNETİMİNE KATILIMDA YAKLAŞIM VE İKTİDAR SORUNU 1980’lere kadar temsili demokratik sistemde daha etkin biçimde yerini almak ve “siyasi katılma” olarak anlaşılan katılım kavramı, 1980’lerden sonra temsili demokratik sisteme koşut olarak var olması gereken bir siyasal süreç olarak algılanmaya başlamıştır. Bu anlamıyla katılım, kamusal alanda gerçekleşmesi sebebiyle meşru, ancak var olan temsili demokratik mekanizmalara alternatif olarak onların eksikliklerini gidermek amacıyla aşağıdan yukarıya inşa edilen yeni bir siyasal mekanizmayı ifade etmektedir. Bu mekanizma çoğu zaman “yönetişim” kavramı ile birlikte anılmaktadır. Kent konseylerini de içinde barındıran katılımcılık söyleminin temel olarak “yönetişim” adı verilen kavram etrafında anlamlandırıldığı söylenebilir. Ancak, yönetişim yaklaşımının katılım süreçlerinin gerçekleştirilmesi açısından sorunlu yanları olduğu görülmektedir[4]. Genel olarak devletin hesap verebilir, katılımcı, saydam, etkin ve verimli hale dönüştürülmesi ilkeleri ile açıklanan, ancak, uygulamada özelleştirme, serbestleştirme, kuralsızlaştırma ve piyasalaştırma uygulamalarıyla belirginleşen yönetişim kavramına ilişkin deneyimler katılımın diğer temel öncelikler yanında zayıf bir öncelik alanı olduğunu, çoğunlukla diğer öncelikler yanında kolaylıkla ihmal edilebildiğini göstermektedir[5]. Ayrıca katılım süreçlerinin başarısının adanmışlık, güçlü sosyal sermaye, liderlik ve kurumsal kararlılıkla yakından ilişkili olduğu da belirtilmektedir[6, 7]. Kent konseylerinin de bir katılım mekanizması olarak kent yönetiminde katılım süreçlerine ne denli katkıda bulunduğunun değerlendirilmesi gerektiğinde bu tür bir değerlendirmenin yukarıda ifade edildiği gibi iki yönünün bulunduğu söylenebilir. Bir yandan kent konseylerinin içerisinde bulundukları kentsel siyasal ortamla ilişkilerinin katılım açısından irdelenmesi gerekirken, bir yandan da kent konseylerinin uygulamalarında katılımcı yöntemleri ne derece kullanabildikleri önem kazanmaktadır. Bu iki yaklaşımın bileşkesi herhangi bir kent konseyinin kent yönetiminde katılıma ne derece katkıda bulunduğunun ölçümünde kullanılabilir. Bu ölçümün sonucunda kent konseylerinin sağladığı katkının ideal modellere göre ne durumda bulunduğu da ölçülebilir. Kent konseyleri, her ne kadar birer katılımcı mekanizma olarak tanıtılsalar da, bu mekanizmaların ne düzeyde siyasallaşacağı, siya176
sallaşma düzeyi sonucunda içinde bulunduğu kentin yönetimine göre nasıl konumlanacağı kent konseylerinin katılım süreçlerine katkılarını belirleyen birincil meseledir. Bu mesele kent konseylerinin içlerindeki temsil ve örgütlenme yapıları ile görünür hale gelmektedir. Hirschman’ın kavramlaştırması doğrultusunda Kent konseylerinin var olan kent yönetimleri ile üç tür ilişki içerisinde bulunabilecekleri var sayılabilir[8]. Birinci olasılık kent konseyinin var olan kent yönetiminin politika ve uygulamaları karşısında kayıtsız kalması ya da varlığını devam ettirememesidir. Yerel Gündem 21 Uygulamalarının başlaması ile birlikte kurulan ancak, sonradan etkinliğini yitiren kent konseyleri bu türden kabul edilebilirler. Bu tür kent konseylerinin kâğıt üzerinde formalite gereği kurulan, sonradan varlıklarını gerçek anlamda sürdüremeyen konseyler oldukları söylenebilir. İkinci olasılık kent konseylerinin kent içerisindeki muhalif görüşlerin odağı haline gelerek bir kentsel muhalefet olarak örgütlenmesi ve tepkiselleşmesidir. Yine kentlilik bilinci yüksek bazı kentlerde kent konseylerinin yer yer kent yönetimlerinin kararları ile çatışan örgütler haline gelmesi bunun bir göstergesi olarak ele alınabilir. Üçüncü seçenek ise sadakattir. Kent konseyleri var olan kent yönetiminin doğal bir uzantısı olarak örgütlenebilir, ya da zaman içerisinde hem katılımcı kanalları meşru biçimde pasifize eden hem de var olan kent yönetimlerini meşrulaştıran birer araca dönüşebilirler. Özellikle kent konseylerine ilişkin yönetmelik değişikliklerinin gündeme geldiği 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde adayların aslında yasal bir araç olan kent konseylerini birer seçim programı unsuru haline getirmeleri buna örnek olarak gösterilebilir. Kent konseylerinin bu üç seçenekten hangisine dönüşeceği kuşkusuz katı ayrımlara tabi olamaz. Kent yönetimine sadık bir yapısı olan herhangi bir kent konseyi kenti ilgilendiren yaşamsal konularda karşıt projelere yer verebilir. Ya da sadık gibi görünen bir kent konseyinin aktörleri zaman içerisinde siyasallaşarak kent yönetimine talip olabilirler. Benzer biçimde karşıt projelerle ortaya çıkan bir kent konseyi elde ettiği pazarlık gücü ile kent yönetimi ile organik ilişkiler kurabilir, zaman içerisinde sadık bir uzantı haline dönüşebilir, ya da pasifize olabilir. Görüldüğü gibi herhangi bir kent konseyinin bu üç seçeneğin bir karışımını içerdiği ve davranış biçiminin yere ve zemine göre değiştiği söylenebilir. Ancak, yine de kent konseylerinin var olan kent yönetimleri ta177
rafından doğal birer “muhalefet” olarak karşılandıkları söylenebilir. Bu doğal muhalefet hali kent konseylerini kurmakla yükümlü olan belediyelerin kent konseylerinin yönetimlerine çeşitli şekillerde müdahalesini beraberinde getirmektedir. Bu müdahalelerin en belirgini kent konseylerinin yürütme kurulu, gençlik ve kadın meclisleri ile çalışma guruplarının belirlenmesinde atamaya benzer yöntemlerin kullanılmasıdır. Yaygın olarak kent konseyleri başkanlarının o kent konseyini kuran belediye başkanı, başkan vekili, belediye meclis üyesi ya da o yönetimin uzantısı olan eski yöneticilerden oluşması buna bir örnek olarak gösterilebilir. Benzer şekilde o kentte bulunan köklü sivil toplum örgütlerinin değil, kollamacılık ilişkisi içerisinde yeni kurulmuş hülle sivil toplum örgütleri aracılığıyla belediye bürokratlarının ve belediye meclis üyelerinin kent konseyi yönetiminde etkili yerlere yerleştirilmesi bu çabanın bir ürünü olarak gösterilebilir. Bu şekilde kent konseyleri kent yönetimlerinin birer uzantısı haline getirilmektedir. Bu durumun etkileri kent konseylerinin etkinlik düzeyi ve kendilerinin katılımı ne düzeyde içselleştirebildikleri ile görünür hale gelmektedir. Kamu yönetimine katılım modellerini gözden geçiren Bruns, katılım süreçlerinin görünür hale geldiği uygulamaların birçok modelle açıklanmaya çalışıldığını anlatmıştır[9]. Bruns’a göre bu modelleri ortak özelliği farklı modellerde katılımın neredeyse hiç olmadığı uygulamalarla, ideal olarak doğrudan halk yönetiminin sergilendiği uygulamalar arasında bir derecelendirme yapmış olmalarıdır. Bu derecelendirme katılımın az olduğu düzeyden yüksek olduğu düzeye doğru “Katılımsızlık Düzeyleri”, “Göstermelik Katılım Düzeyleri” ve “Yurttaş İktidarı Düzeyleri” olarak özetlenebilir. Bir kurumun katılımda gösterdiği çabaya göre hangi konumda olduğu yorumlanabilir. Kent konseylerinin kendi uygulamalarında katılımı ne düzeyde sağladıklarına ilişkin yorumlamanın ise uygulamadaki bazı temel unsurlara dayanması gerekmektedir. Burada kent konseyinin katılımda yerelin ve alt ölçeklerin sesini dinlemek üzere çabaları, olağan süreçlerde yenilikçi katılımcı teknikleri kullanımı, faaliyetleri ve etkinlik düzeyi ele alınabilir. Bu unsurların bir arada değerlendirilmesi herhangi bir kent konseyinin kent yönetimine katılım süreçlerindeki katkılarının o kent konseyinin siyasal konumuna göre ele alınabilmesini sağlayacaktır. Bu araştırma çerçevesinde öncelikle kent konseylerinin katkı 178
düzeylerinin ölçümü için temel bir indeks geliştirilmiştir. Bu indekste kent konseylerinin siyasal konumu ile uygulamaları bir arada ele alınmış, çapraz bir değerlendirme çerçevesi geliştirilmiştir. Bu çerçeve aşağıda görülebilir (Tablo 1): Tablo 1. Kent Konseylerinin Siyasal Konumlarına ve Faaliyetlerine Göre Sınıflandırılmaları Kent Konse- Kent Konseyi Uy- Kent Konseyi yinin Siyasal gulamalarında Ka- Örgütlenmesi Konumu tılım Düzeyi Pasif
Katılımsızlık-Göstermelik Katılım
Bürokratik Atama-Devşirme
Eleştirel
Yurttaş İktidarı Talebi
Bürokratik Atama-Aktif Sivil Toplum
Sadık
Göstermelik Katılım Devşirme
Kent Konseyi Faaliyetleri Düşük Düzeyde, kent yönetiminin uzantısı Yüksek Düzeyde, kent yönetimi ile çatışmalı Düşük-orta Düzeyde kent yönetiminin uzantısı
Görüldüğü gibi tabloda kent konseyleri için katılıma ilişkin kuramsal yaklaşım doğrultusunda bir sınıflandırma ortaya konmuştur. Pasif kent konseyleri, genellikle bürokratik atama ve var olan kent yönetimindeki siyasetçi ve bürokratlardan devşirme yolu ile oluşturulmakta, kendi uygulamalarında katılımsızlık ya da göstermelik katılım süreçlerini öne çıkarmakta, düşük düzeyde ve var olan kent yönetiminin uzantısı faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Eleştirel kent konseyleri, bürokratik atama ile birlikte aktif sivil toplumun katılımı ile oluşmakta, kendi uygulamalarında yurttaş iktidarı talebi ortaya konmakta, yüksek düzeyde var olan kent yönetimi ile kimi zaman çatışmalı faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Sadık kent konseyleri ise ağırlıklı olarak var olan kent yönetimindeki siyasetçi ve bürokratlardan devşirme yolu ile oluşturulmakta, kendi uygulamalarında göstermelik katılımı öne çıkarmakta, düşük-orta düzeyde kent yönetiminin uzantısı faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu çalışmada önerilen çerçeve kullanılarak alan araştırması gerçekleştirilmiştir. 3. ANKARA İLİNDEKİ KENT KONSEYLERİNİN KENT YÖNETİMİNE KATILIMA KATKILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Ankara, kent yönetimine katılım ve kent konseyleri süreçleri açısından ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Yerel Gündem 21 ve ben179
zeri çerçevelerin kabul edildiği Ulusal Meclisin Başkenti olmasına, bu ilkelerin üzerinde derinleme çalışmaların gerçekleştirildiği çeşitli sivil toplum kuruluşlarının bulunmasına, eğitim düzeyinin yüksekliğine ve daha birçok diğer unsura rağmen Ankara kentinde katılımcı uygulamalar belirgin düzeyde gelişememiştir. Özellikle son yıllarda kentte sosyo-ekonomik ayrışma ve kutuplaşmanın tırmanması karşısında yetersiz kalan yerel temsiliyet kanallarının eksikliklerini giderecek katılımcı mekanizmalar geliştirilememiştir. Ankara kentinde önemli bir temsiliyet-katılım vakumu varlığını sürdürmektedir [10]. Kent konseylerinin bu durum karşısında önemli bir katılım kanalı oluşturacağı düşünülebilirse de durum böyle olmamıştır. Kent Konseyleri Yönetmeliği’nin ilk çıkarıldığı 2006 öncesinde cılız birkaç Yerel Gündem 21 denemesi olmuş ve Yerel Gündem 21 Temsilcilikleri açılmıştır. Kentte bulunan sivil toplum kuruluşları Yerel Gündem 21 ile dolaylı olarak ilişkili iki gayrı resmi “kent konseyi” kurma etkinliğinde bulunmuşlarsa da bu etkinlikler kurumsallaşamamıştır. Kent yönetimlerinin uygulamalarına muhalif “Ankaram Platformu” türü sivil toplum oluşumları da bu anlamda kurumsallaşamamışlardır. Ankara’da ilk kent konseyleri Kent Konseyleri Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesinden sonra gerçek anlamda kurulmuşlardır. Ancak, bu kent konseylerinin ciddi bir etkinliğinin ve ağırlığının olmadığı görülmüştür. 2009 yılında Kent Konseyleri Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikten sonra, yerel seçimlerle birlikte kent konseyleri adayların programlarının bir parçası haline gelmiş, kent konseylerinin sayısı artmıştır. Bugün Ankara ilinde bulunan 46 Belediyeden 19’unda kent konseyi bulunmaktadır. (Grafik 1.)
Grafik 1. Ankara’da Kent Konseyi Bulunan Belediye Sayısının Dağılımı 180
Kent konseylerinin büyük bir kısmının büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri tarafından kurulduğu görülmektedir (Grafik 2). Büyükşehir sınırları dışındaki bazı ilçe belediyelerinde de kent konseyleri kurulmuştur. Bu kent konseylerinin büyük bir kısmı 2009 yılında yapılan Kent Konseyleri Yönetmeliği uyarınca kurulmuştur (Grafik 3). Aralarında Yerel Gündem 21 ile ilişkili olanlar varsa dahi bu ilişki çok zayıftır (Grafik 4).
Grafik 2. Ankara’da Kent Konseylerinin Belediye Türlerine Göre Dağılımı
Grafik 3. Ankara’daki Kent Konseylerinin Kuruluş Tarihlerine Göre Dağılımı
181
Grafik 4. Ankara’daki Kent Konseylerinin Yerel Gündem 21 İlişkisi
Bu araştırmada Ankara İlinde bulunan kent konseylerinin yürütme kurulu, kadın meclisi, gençlik meclisi yapıları, çalışma gurupları ve faaliyet düzeyleri incelenmiş, yukarıda belirtilen çerçevede değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Değerlendirmede kent konseylerinin kuruluşlarına ilişkin bir medya değerlendirmesi yapılmış, kent konseylerinin tutanak ve belgelerinden ulaşılabilenler ele alınmıştır. Ankara’da bulunan kent konseylerinin büyük bir kısmının başkanlıklarını belediye başkanlarının, başkan vekillerinin, başkan yardımcılarının ve belediye meclisi üyelerinin yaptığı görülmektedir (Grafik 5). Kent konseylerinin özerklikleri açısından ciddi soru işaretleri oluşturan bu durum kamuoyuna yapılan basın bildirilerinde belediye ve kent konseyi arasındaki işbirliği olarak sunulmuş, birçok açıklamada kent konseyinin belediyelerin “yeni fikirler” ve “yenilikler” bulması için bir araç olarak tanıtılmıştır. Kent konseylerinin belediyelerin birer aracı gibi sunulduğu bu yaklaşım kent konseylerinin kuruluş amacı ile bağdaşmamaktadır.
182
Grafik 5. Ankara’daki Kent Konseyi Başkanlarının Konumlarına Göre Dağılımı
Benzer bir durumun kent konseylerinin yürütme kurullarında, kadın ve gençlik meclislerinde, çalışma guruplarında da gözlenmiştir (Grafik 6). Kent konseylerinin çoğunluğunda bu organların çoğunluk yönetiminin belediyenin yönetiminden, ya da belediye yönetimine yakın kişiler tarafından kurdurulan hülle sivil toplum örgütlerinden oluştuğu görülmektedir. Kent konseyi faaliyetlerinde katılımın bu anlamda darlığı etkili olmaktadır. Birçok kent konseyinde çalışma guruplarının kâğıt üzerinde kaldığı ve çalışmadığı görülmektedir.
Grafik 6. Ankara’daki Kent Konseylerinde Yürütme Kurulunda Belediye Yönetimi ile İlişkili Üye Sayısının Dağılımı
183
Araştırmada, Ankara’daki kent konseylerinin bu durumunun faaliyetlerdeki etkisinin ölçülmesi için kent konseylerinin belediye faaliyetlerinden bağımsız faaliyet düzeyi, çalışma guruplarının etkinlik düzeyi, mahalle düzeyinde örgütlenmenin varlığı, içsel faaliyetlerde katılımcı yöntemlerin uygulanma düzeyi ele alınmıştır. Bu veriler her bir kent konseyi için yıllık ortalama veri olarak belirlenmiştir. Bu ortalamalar Türkiye’de etkin kent konseyleri olarak tanımlanan Antalya, Bursa ve Çanakkale kent konseylerinin referans verileri ile karşılaştırılmış, 1-10 arasında bir derecelendirme ile değerlendirilmiştir (Tablo 2). Yapılan değerlendirme sonucunda Ankara’daki kent konseylerinin belediye faaliyetlerinden bağımsız faaliyet düzeyinin genel olarak düşük olduğu görülmüştür. Özellikle büyükşehir belediye sınırları içerisindeki büyük ilçe belediyelerinde faaliyet düzeyi kısıtlı oranda yükselmekle birlikte genel ortalama referans kent konseylerine göre düşüktür. Çalışma guruplarının etkinliğinin neredeyse tüm kent konseylerinde düşük olduğu görülmüştür. Çalışma guruplarının etkinlik düzeyinin düşüklüğü kent konseylerinin örgütlenme biçimi ile ilişkili olduğu kadar, kent konseylerinin çoğunluğunun 2009 sonrası kurulmuş olmasının da etkili olduğu düşünülebilir. Yine biri hariç neredeyse tüm kent konseylerinde semt ya da mahalle düzeyinde bir örgütlenme oluşturma çabasının bulunmadığı görülmektedir. Benzer şekilde kent konseylerinin kendi iç uygulamalarında ve faaliyetlerinde katılımcı yöntemleri uygulama düzeylerinin çok düşük olduğu, katılımcılık kapasitesinin düşüklüğü gözlenmektedir. Görüldüğü üzere Ankara’da bulunan kent konseylerinin siyasal konumlanmaları sebebiyle etkinlik düzeylerinin kısıtlı kaldığı, kent konseyleri deneyiminin yerel düzeyde katılımcı kent yönetimine katkısının düşük düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Ankara’daki kent konseylerinin belediyelerin doğal birer uzantısı gibi algılanmaları ve yapılandırılmış olmaları bu durumun birincil sebebi olarak gösterilebilir.
184
Tablo 2. Ankara’daki Kent Konseylerinin Faaliyet ve Örgütlenme Düzeylerinin Değerlendirilmesi Bağımsız Çalışma DüFaaliyet Gurupları Mahalle zeyinde ÖrDüzeyi Etkinliği gütlenme (1-10)
İçsel Faaliyetlerde Katılımcı Yöntemlerin Uygulanma Düzeyi
Akyurt Bala Beypazarı Büyükşehir Çankaya Çubuk Etimesgut Gölbaşı Haymana Kazan Keçiören Kızılcahamam Mamak Nallıhan Polatlı Pursaklar
3
Düşük
Yok
Düşük
2 3 3 4 2 4 4 2 3 0
Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük
Yok Yok Yok Var Yok Yok Yok Yok Yok Yok
Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük Düşük
4
Düşük
Yok
Düşük
0 2 2 1
Düşük Düşük Düşük Düşük
Yok Yok Yok Yok
Düşük Düşük Düşük Düşük
Sincan Şereflikoçhisar Yenimahalle Ortalama
0
Düşük
Yok
Düşük
2
Düşük
Yok
Düşük
4 2,3
Düşük
Yok
Düşük
Belediye
Bu anlamda incelenen örnekler arasında Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Ankara Kent Konseyi çarpıcı bir örnek oluşturmaktadır. Yürütme Kurulu Üyelerinin çoğunluğu Büyükşehir Belediyesi bürokrat ve meclis üyelerinden, hülle yöntemi ile kurulan sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşmaktadır. Yürütme Kurulunun bir üyesi sadık kent konseyliği kavramını çağrıştıracak derecede ilginçtir. Kent konseyinin yürütme kurulu üyesi olan Seyfi Saltoğlu Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinde yirmi dört yıl meclis üyeliği yapmış, bu sürenin büyük bir kısmında İmar, Bayındırlık ve İsimlendirme Komisyonu Başkanlığı ve Belediye Başkan vekilliği yapmıştır. Ankara Kentinde özellikle kendi yaşadığı caddeye ismini 185
vermeye çalışması olayları ile sıklıkla gündeme gelmiştir. Bu çabaları sonucunda bulunduğu bölgedeki yurttaşlarla yargı süreçlerine konu olmuştur. Bunun dışında özellikle imar planlama süreçlerinde gizli askı ve yolsuzluk süreçleri ile eleştirilen Saltoğlu tam anlamıyla katılımcılık karşıtı belediyecilik yönetimi ile özdeşleşmiş bir kişidir. Böyle bir kişinin kent konseyinde yürütme kurulu üyesi olması çok çarpıcıdır. Yapılan alan araştırması sonucunda Ankara’da bulunan kent konseylerinin büyük bir çoğunluğunun “pasif” ya da “sadık” olarak adlandırılabilecek kent konseyleri oldukları, bu durumun kent konseylerinin beklenen faaliyet düzeyine ulaşamamasına sebep olduğu görülmektedir. Bunun sonucunda Ankara’da kent konseylerinin katılımcı kent yönetiminin oluşumuna katkılarının çok düşük olduğu, hatta yer yer katılımcı kent yönetiminin oluşumunda bir engel konumunda oldukları söylenebilir. SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye’de kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine katkıları ele alındığında bu katkıların kent konseylerinin siyasal konumları ile doğrudan ilişkili oldukları görülmektedir. Bu çalışmada bu siyasal konum pasif, eleştirel ve sadık olarak sınıflandırılmıştır. Bu siyasal konumlandırma kent konseylerinin mevzuat ile düzenlenmesi sonucunda ortaya çıkan yapının da bir ürünüdür. Türkiye’de başarılı kent konseyi uygulamalarına bakıldığında ise bunların çoğunlukla bu mevzuat düzenlemesinden çok önceleri Yerel Gündem 21 çerçevesinde ortaya çıktığı görülmektedir. Var olan mevzuat kent konseylerinin belediye yönetimlerinin bir uzantısı olması sonucunu doğurmaktadır. Uzun bir süredir belediye meclislerinin yerel temsil açısından ciddi bir sorun alanı olduğu düşünülürse kent konseylerinin de bu yapının bir uzantısı haline gelmesi yerel temsil ve katılım vakumunu daha da sorunlu hale getirmektedir. Bu sorunun çözümü için kent konseylerinin gerçek anlamda özerkleştirilmesi için gerekli mevzuat düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu mevzuat düzenlemesinin amacı bütünsel, sürekli, tüm ölçekleri kapsayan, gönüllülüğe dayalı ve belediyelerin sadece kolaylaştırıcılığını yaptığı bir katılım sürecini gerçekleştirmek olmalıdır. Belediyelerin doğrudan destekçisi ve uzantısı olmaktan çok belediyelerin uygulamalarındaki katılımcılığı gerektiğinde denetle186
yen, yurttaş katılımı için kapasite oluşturan ve katılımcı yöntemleri yaygınlaştıran kent konseyleri oluşturulmalıdır. Her şeyden öte, kent konseylerinin oluşumunda belediye başkanlarının ve mevcut belediye yönetimi temsilcilerinin, belediye bürokratlarının, hülle sivil toplum örgütlerinin kullanılmasının önüne geçilmeli, kent konseylerinin kendi içlerinde oluşumu paydaş analizinden başlayan ve sağlıklı sivil toplum temsiline, belli ölçüde yurttaşların doğrudan temsiline dayanan gelişmiş bir yöntemle oluşumuna ilişkin bir yasal altyapı oluşturulmalıdır.
KAYNAKLAR 1. T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Kentleşme Şurası Komisyon Raporları III. Cilt, “Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim” Raporu, 2009. 2. Emrealp, S., Kent Konseyleri Kılavuzu, UCLG-MEWA Yayını, 2. Baskı, 2010. 3. Doğan, A.E., “Kent Konseylerini Kent Hakkı Açısından Yeniden Düşünmek”, Eğitim Bilim Toplum, Sayı 25, 2010. 4. Şahin, S.Z., “Katılımcı Stratejik Planlamanın Yerel Kalkınma Çerçevesine Katkıları: Ankara Stratejik Planlama Süreci Örneği”, 9. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı”, 2009. 5. Şengül, T., “Yerel Yönetim Kuramları: Yönetimden Yönetişime”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, (8) 3, 1999. 6. Ataöv A., “Planlamada Sosyal Bilimcinin Değişen Rolü: Toplumdan Biri Olmak”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 24:1, 2007. 7. Ökten A. N., Şengezer B., (2007), “Yarışmacı-Katılımcı Planlama Söyleminin Uygulamadaki Yansımaları: Eleştirel Bir Bakış”, Megaron, YTÜ Mim. Fak. Dergisi, Cilt 2, Sayı 1. 8. Hirschman, A.O., Exit, Voice and Loyalty, Cambridge, Mass.: Harvard University Press, 1970. 9. Bruns, B., “Water Tenure Reform: Developing an Extended Ladder of Participation”, Proceedings of RCSD Conference, 2003. 10. Şahin, S.Z., Politics of Urban Planning in Ankara between 1985-2005, basılmamış doktora tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi.
187
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SINIRLARI İÇERİSİNDE BULUNAN SİLİVRİ İLÇESİ KENT KONSEYİ YAPILANMASI ve GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER Kadir BARAN*, Sema KURT*, Dilruba ÖNAL*, Bahadır HELVACIOĞLU*
(*) Silivri Kent Konseyi, Alibey Mahallesi, Makbule Yönel İşhanı, Kat:2, Silivri/İSTANBUL silivrikentkonseyi@hotmail.com
ÖZET Bu bildiri; başlangıcı 1999 yılına dayanan Silivri Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı bir planlama sürecinin gelişmesine yönelik mekanizmalar oluşturulması ve bunlara işlerlik kazandırılması hedefi ile oluşturulmuştur. Bu kapsamda bildiride; Silivri Kent Konseyinin kurulması ve ardından 2007 yılında İçişleri Bakanlığının Kent Konseyi Yönetmeliğine dayanarak resmi hale gelen ve resmen kurulmuş olan Silivri Kent Konseyi yapılanması ve günümüzdeki işleyişi anlatılacaktır. Geçmişi Dünyada ve Türkiye’de uygulanan Yerel Gündem 21 Projesine dayanan Silivri Kent Konseyi, Çevre il ve İlçelerde çalışmaları örnek olarak gösterilen bir yoğunluk içindedir. Bu çalışma yoğunluğunun temel unsurlarını, Çalışma Grupları, Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi yapılanmalarından doğan çalışma ve projeler oluşturmaktadır. Bildiride; Silivri Kent Konseyi yapılanması anlatılarak, gerçekleştirilen proje ve çalışmalar, karşılaşılan sorunlar ile sonuçları örneklerle değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Silivri, çalışma grupları, projeler, kadın, gençlik 188
1. GİRİŞ Doğal bir limana sahip olması ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması nedeniyle her dönemde önemini koruyan Silivri, antik çağda Selymbria ya da Selybria adıyla günümüzdeki yerleşim biriminin yakınında kurulmuştur. Silivri 3 bin yılı aşan geçmişi ve 45 km’lik sahil şeridi ve doğal güzellikleri ile Helenistik çağdan Bizans’a, Osmanlı’ya ve Cumhuriyet’e uzanan onlarca medeniyetin harmanı olmuştur. Ayrıca Silivri Prehistorik devirlere kadar inen tarihsel yapısıyla üzerinde onlarca medeniyet yaşamış önemli bir yerleşim birimidir. Silivri, tarım, turizm, sanayi ve hizmet sektörlerinin sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde bir arada geliştiği, İstanbul’un batı bölgesindeki önemli bir çekim merkezidir. Silivri 860 km2 yüzölçümüne sahip olup, İstanbul’un 2. Büyük ilçesi durumundadır. Silivri İstanbul’un kırsal çeperinde eski bir tarihi yerleşmedir. İlçede son yıllara kadar ağırlıklı olarak kıyı kullanımı ve 2. konut turizmi gelişmiştir. Silivri merkezi İstanbul Metropoliten Alanı’nın yaklaşık %15-20’si kadarına hizmet vermektedir. Kentin ekonomisi %36 tarım, %29 sanayi, %25 hizmet ve %10 ticaret sektörüne dayalıdır. Tüm sektör oranlarına bütün olarak bakıldığında kent ekonomisinin çeşitlilik gösterdiği söylenebilir. Diğer yandan ekonomik aktivitelerde tarım sektörü en büyük payı almaktadır. Silivri Kent Konseyi, 1999 yılında Silivri Yerel Gündem 21 ile temelleri atılmış ve yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı bir planlama sürecinin gelişmesine yönelik mekanizmalar oluşturulması ve bunlara işlerlik kazandırılması hedefi ile kurulmuştur. Bu doğrultuda tüm sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, kamu kurumları, yerel kuruluşlar, ilgi grupları, belde belediyeleri ve muhtarlar Kent Konseyinde yer almıştır. 2007 tarihli İçişleri Bakanlığı’nın Kent Konseyi Yönetmeliği kapsamında yönetmeliğe uygun olarak yeniden yapılandırılmış ve faaliyetlerine devam etmektedir. 2. YAPILANMA Silivri Kent Konseyi “Kent Konseyi Yönetmeliği” doğrultusunda; 2007 yılında yeniden yapılandırılarak bugünkü konumuna gelmiştir. Silivri Kent Konseyi yapısı içerisinde Çalışma grupları, Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi yer almaktadır. 189
Şekil 1. Silivri Kent Konseyi Organizasyon Şeması
Genel Kurul Üye Sayıları 17 12
13
12 8
Kamu Kurumu Temsilcileri
Muhtarlar
Siyasi Parti Temsilcileri
Meslek Odası
Dernekler
Şekil 2. Silivri Kent Konseyi Genel Kurul Üyeleri
190
Gençlik Meclisi Genel Kurul Üyeleri 15 11
10 8
8
2
Siyasi Parti STK Lise Ünversite Mahalle Gönüllü Temsilcileri Temsilcileri Temsilcileri Temsilcileri Temsilcileri Temsilciler
Şekil 3. Silivri Gençlik Meclisi Genel Kurulu Üyeleri
Kadın Meclisi Genel Kurul Üye Sayıları 43 28 8
1
14
8
1
5
1
Şekil 4. Silivri Kadın Meclisi Genel Kurul Üyeleri
191
2.1 Çalışma Grupları Kent konseyleri yapısı içinde önemli bir konuma sahip olan Çalışma Grupları, belirlenen öncelikler doğrultusunda, kente dair sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapan, yeterli bilgi ve birikime sahip farklı sektörlerden ve kuruluşlardan gelen kişilerden oluşmaktadır. Silivri Kent Konseyi Çalışma gruplarının, çalışmalarını belirli ilkeler ve kurallar çerçevesinde yürütebilmesi amacıyla “Çalışma Grupları Kuruluş ve Çalışma Esasları” hazırlanarak Kent Konseyi Genel kurulunca kabul edilmiştir. Silivri Kent Konseyi yapısı içerisinde, Kent Konseyi Başkanı ile birlikte seçilmiş 7 kişi ve doğal üye olarak kabul edilen Kadın Meclisi Başkanı ve Gençlik Meclisi Başkanı da dahil olmak üzere toplam 9 kişiden oluşan Yürütme Kurulu ve 1 de Genel Sekreter bulunmaktadır. Çalışma Grupları ise; İmar ve Şehircilik Çalışma Grubu, Tarihi Mirasın Korunması ve Çevre Çalışma Grubu, Sağlık Çalışma Grubu, Eğitim Çalışma Grubu, Kadın ve Aile Çalışma Grubu, Engelliler ve Yaşlılar Çalışma Grubu, Tarım, Hayvancılık ve Denizcilik Çalışma Grubu, Turizm, Kültür ve Sanat Çalışma Grubu, Mesleki Eğitim ve İstihdamı Geliştirme Çalışma Grubudur. Çalışma grupları oluşturulurken Yürütme Kurulunca yapılan çalışmalar ile grup üyelerinin bir kısmı genel kurul üyelerinden bir kısmı çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinden ve halkın içinden gelen uzman ve yetkin kişilerden oluşturulmuştur. Başlangıçta 5-6 kişilik çekirdek grup ile oluşturulan çalışma gruplarının gönüllü sayısı zaman içerisinde artmıştır. 2.2 Kadın Meclisi Silivri Kent Konseyi Kadın Meclisi, Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 4. Maddesine istinaden 12 Mayıs 2010 tarihinde kurularak, Silivri’deki örgütlü ve örgütsüz tüm kadınları çatısı altında toplayan bir yapılanma içerisindedir. Kadın Meclisi oluşumu ile Silivrili kadınların güçlü bir şekilde temsilinin sağlanarak, Silivri ölçeğinde kadınlarla ilgili öncelikli konuların, kadınlara karşı yapılan her türlü ayrımcılığa ve aile içi şiddete karşı güç birliği yapılması, kadınların sorunlarından, gereksinimlerinden ve beklentilerinden yola çıkarak çözüm önerileri ve projeler üretilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, kent içinde yaşayan tüm kadınların kent yönetiminde ve karar alma süreçlerinde daha aktif rol almaları, demokratik katılımın ve katılımcı 192
yapının güçlendirilmesi hedefiyle gönüllük esasına dayalı bir anlayışı benimsemiştir. Silivri Kadın Meclisi yapısı içerisinde 11 kişiden oluşan Yürütme Kurulu ve Danışma Kurulu yer almaktadır. Meclis çalışmalarını daha etkin olarak gerçekleştirebilmek amacıyla Çevre Düzeni ve Temizlik Çalışma Grubu, Tarım ve Hayvancılığın Geliştirilmesi Çalışma Grubu, Önemli Gün ve Haftalar Çalışma Grubu, Turizm ve Tanıtma Çalışma Grubu, Üreten Kadınlar Çalışma Grubu, Kültür, Sanat ve Spor Çalışma Grubu, Sağlık Çalışma Grubu, Eğitim Çalışma Grubu oluşturulmuştur. 2.3 Gençlik Meclisi Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi, 30 Haziran 2010 tarihinde, 15-30 yaş arasındaki lise, üniversite, sivil toplum kuruluşu, mahalle temsilcileri ve siyasi parti temsilcilerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur. Silivri Gençlik Meclisi gençlerin karar alma süreçlerinde aktif olarak görev alması, kent yaşamı içerisinde yaşanan sorunların tespiti ve çözümüne yönelik proje üretmelerini sağlamak, tüketici gençlikten üretici gençliğe geçişi hızlandırmak, sivil toplum ve gönüllülük bilincini yerleştirmeyi amaç olarak edinmiştir. Silivri Gençlik Meclisi, kadın-erkek eşitliği, şeffaflık, gönüllülük, ulusal ve uluslar arası düzeydeki sözleşmeler çerçevesinde gençlerin hak ve özgürlüklerini korumak, herhangi bir ayrım gözetmeksizin kişisel çıkarlardan uzak kalmayı ilke olarak benimsemiştir. Silivri Gençlik Meclisi çatısı altında, Bilişim Çalışma Grubu, Çevre ve Kent Sorunları Çalışma Grubu, Eğitim ve Öğrenci Sorunları Çalışma Grubu, Tanıtım ve Organizasyon Çalışma Grubu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Çalışma Grubu, Gençlik ve Spor Çalışma Grubu, Kültür-Sanat ve Turizm Çalışma Grubu, Ar-Ge Çalışma Grubu faaliyet göstermektedir. 3. YAPILANLAR ve BEKLENTİLER Silivri Kent Konseyi bir emekleme dönemini geçirdikten sonra gönüllü katılımın artması ve Konseyin kurumsallaşmasında önemli adımlar atılması ile üretmeye başlayarak Silivri için projeler ortaya koyulmuştur. Silivri Kent Konseyi yapısı içerisindeki Yürütme Kurulu üyeleri de dahil olmak üzere gönüllü Çalışma Grupları üyelerine “Proje Hazırlama Eğitimi” verilmiştir. Bu eğitimler neticesinde bir 193
proje hazırlama formatı oluşturulmuştur. Bu formatta Projenin Adı, Projenin Konusu, Projenin Ortakları, Projenin Yürütücüsü, Projenin Amacı ve Hedefleri, Projenin Gerekçeleri, Proje Faaliyetleri, Proje Bütçesi ve Projenin Çıktıları yer almaktadır. Proje formatı hazırlanmasındaki beklenti, çalışma gruplarının yapmak istediklerini sistematik bir şekilde aktarabilmeleri ve sunabilmelerini sağlamak olmuştur. Bu çerçevede, Kent Konseyi çalışma gruplarının ürettiği bazı projeleri şu şekilde sıralayabiliriz. - İmar ve Şehircilik Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Sele Karşı Alınacak Önlemler” konulu raporun hazırlanması ve içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği de olmak üzere tüm Sivil Toplum kuruluşları ve gönüllülere sunulmuş ve bu konuda bir farkındalık yaratılmıştır. - Sağlık Çalışma Grubu’nun öncülüğünde 2009 yılında Silivri’de yaşanan Sel Felaketinde Boğluca Deresi etrafındaki ev, okul, Silivri Devlet Hastanesi ve esnafın ciddi zararlar görmesi nedeniyle “Boğluca Deresi Islah Edilsin” etkinlikleri 1 ay boyunca her hafta Çarşamba günleri tekrarlanmış ve etkinlikte toplanan imzalar ilgili kurumlara iletilmiştir. Sağlık alanında uygulanan projelerden bazıları olarak da “Gebe ve Lohusalara Yönelik Beslenme Eğitimleri”, “Sağlıklı Yaşam” Projesi, “Ölümcül Kazalara Karşı alınacak Önlemler “Projesi sayılabilir. - Silivri tarihi geçmişi ve geçmişten günümüze gelen tarihi eserleri ile önemli bir konuma sahip bir kenttir. Bu doğrultuda Tarihi Kültürel Mirasın Korunması ve Çevre Çalışma grubu tarafından tüm okullarda ve halka dağıtılmak üzere Silivri’nin tarihi eserleri ile ilgili tanıtıcı broşür hazırlanmıştır. Yine “Silivri’deki Tarihi Anforaların Toplanması” Projesi, “Silivri’deki Tarihi Osmanlı Mezar Taşları” Projesi, “Anıt Ağaçların Tespiti ve Korunması” Projesi, “Tarihi Çeşmelerin Tespiti ve Restorasyonunun Sağlanması” Projesi, “Silivri’nin Tarihi Simgeleri” Projesi hazırlanarak bu kapsamda önemli faaliyetler gerçekleştirilmiştir. - Tarım, Hayvancılık ve Denizcilik Çalışma Grubunca “Silivri Kent Konseyi Ormanı” Projesi hazırlanarak, orman için yer tespiti ile peyzaj çalışmaları yapılmış, ağaçların dikim çalışmalarına başlanmıştır. -Ayrıca Silivri Kent Konseyi öncülüğünde Silivri Kaymakamlığı ve Silivri Belediyesi işbirliğiyle “Kompozisyon, Resim ve Fotoğ194
raf Yarışmaları” gerçekleştirilmiştir. Yarışmada dereceye giren eserler Silivri Geleneksel Yoğurt Festivalinde sergilenmiştir. Bu yarışma ile Silivri konulu çok sayıda eser kazandırılmıştır. Kadın Meclisi Kent Konseyinin önemli yapı taşlarından biri olan Kadın Meclisi olarak üretilen proje ve çalışmalarda kadınların aktif katılımı ve öncü rol üstlenmesi amaçlanmıştır. Silivrili kadınların öncelikleri arasında en çok öne çıkan konu ekonomik anlamda yaşanan sorunlardır. Kadın Meclisi bu doğrultuda kadınların ekonomik güçlerinin artırılmasına katkı sağlamak amacıyla “Kadınların Ürettiği El Emeği Ürünleri İçin Satış Alanları Oluşturulması Projesi” , “Organik Pazar Kurulması Projesi” Silivri Belediyesi’nin de katkılarıyla hayata geçirilmiştir. -“Bez Torba Kullanalım” Projesi kapsamında, plastik poşet kullanımını azaltarak, bez torba kullanımının yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Silivri Belediyesi Meclisince alınan karar doğrultusunda Silivri İlçe sınırları içerisinde naylon poşet kullanımı yasaklanmıştır. Naylon poşet yerine diğer alternatif ürünler olan; bio-bozunur plastik poşetler, bez torba, kese kağıdı, file gibi ürünlerin kullanımı yaygınlaştırılmaktadır. Projede kapsamında 25.000 adet bez torba Belediye Şirketi olan Silkent ve Silivri Belediyesi katkılarıyla hazırlanmış ve çeşitli etkinliklerde dağıtılmıştır. Silkent, Belediye Halk Ekmek büfelerinde ekmekleri vatandaşlara bez torba ile vermekte ve plastik poşet kullanılmamaktadır. - Kadın Meclisi Sağlık çalışmaları kapsamında “Kadınlar Hayat Kurtarıyor” Projesi hayata geçirilerek, 1000 kadına İlk Yardım Eğitimi verilmesi hedeflenmektedir. Kadınların yoğun ilgi gösterdiği eğitimlere bugüne kadar 300 kadar kadın katılmış olup, eğitimler devam etmektedir. -“Bitkisel Atık Yağların Evlerden Toplanması” Projesi hayata geçirilerek pilot olarak belirlenen bölgelerde Silivri Belediyesi Çevre Koruma Müdürlüğünün katkıları ile ayrı toplama çalışmalarına başlanmıştır. -Ailenin temel bireyi olan kadınların eğitilmesi konusunda da birtakım projeler gerçekleştirilmiştir. “Biz Hayatın Neresindeyiz”, Aile İçi Eğitime yönelik toplantılar ve eğitimler yapılmıştır. 195
- İhtiyacı olan bayanlara ve ailelere yönelik 2. El giysi yardımları gibi sosyal çalışmalar yanında Şiir Dinletileri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri, kadınlara yönelik toplantı ve organizasyonlar da gerçekleştirilmiştir. Bu tür organizasyonlara Silivri’de yaşayan her kesimden kadının katılımı amaçlanmıştır. Gençlik Meclisi -Her Okula Bir Fidan: Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi olarak 24 Kasım öğretmenler Günü’nde Silivri genelinde eğitim-öğretim faaliyeti gösteren tüm okullar adına 100 adet çam ağacı dikilmiş ve dikilen her ağaca okullarımızın isimleri verilmiştir. Eğitimciler Korusu olarak oluşturulan koruda yapılan faaliyet okullara birer sertifika hediye edilerek duyurulmuştur. Korunun girişine bir adet çınar ağacı dikilerek bu ağaca da Ulu Önder, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün adı verilmiştir. -Eskileriniz Umut Olsun: Silivri genelinde başlatılan kampanyada evlerde kullanılmayan giyecek, oyuncak ve kitaplar toplanarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaya başlanmıştır. Silivri Kent Konseyi Ofisinde oluşturulan toplama merkezinde gelen materyaller bekletilmeden ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır. Bir ay içerisinde 325 öğrenciye kaynak kitap desteği sağlanmış, 103 kişi kıyafetlerden faydalanmıştır. -250 Kg Plastik Kapak=1 Tekerlekli Sandalye: Silivri Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ile ortaklaşa gerçekleştirilen kampanya kapsamında 2500 Kg plastik kapak toplanmış ve Silivri Belediyesi Engelli ve Yaşlı Koordinasyon Merkezi’nin Silivri içerisinde tespit ettiği ihtiyaç sahibi üç engelli vatandaşımıza sandalye yardımında bulunulmuştur. Kampanya hızla devam etmektedir. -Silivri Gençlik Meclisi Gönüllülerini Arıyor: Hazırlanan afiş ve el broşürleri ile Silivrili gençlerin Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi’nde görev almasının sağlanması hedeflenmiştir. Silivri merkezde bulunan tüm otobüs durakları, lise ve dengi okullarda afişleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. İnternet sitesine gönüllü ol bağlantısı oluşturulma çalışması devam etmektedir. -”Paramı Yönetebiliyorum” Eğitimi Gerçekleştirildi: Habitat için Gençlik Derneği tarafından tüm il ve ilçelerde verilen paramı yönetebiliyorum eğitimi gerçekleştirilmiştir. Eğitime 12 genç katılarak 196
bütçe hazırlama, temel finans terimleri, doğru harcama yapma gibi konularda eğitim alan gençlere eğitim sonunda katılım sertifikası verilmiştir. -“Silivri Gençleri Geleceğin Silivri’sini Konuşuyor” Toplantıları Gerçekleştirilmeye Başlandı: Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi tarafından 2011 Mart ayı içerisinde “Silivri’nin Gençleri Geleceğin Silivri’sini Konuşuyor” toplantı dizisi başlatılmıştır. İlk olarak Silivri’deki lise temsilcileri ile başlayan toplantılar her ay bir kurum ile devam etmektedir. Nisan ayı içerisinde sivil toplum kuruluşları ile toplantı gerçekleştirilecektir. Eşitlik ilkesine bağlı kalınarak her kurumdan bir erkek bir kadın temsilci davet edilmektedir. - Düzenlenen Geziler: 10 Kasım’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal ATATÜRK’ü anmak için 45 kişilik bir grup ile Ankara gezisi düzenlenmiştir. -Temel Afet Bilinci Eğitimi: Doğal afetlerin yaşamımızın birer parçası olduğu bilinci ile ilçe genelinde temel afet bilinci ile ilgili eğitim çalışmaları yapmak üzere program oluşturulmuştur. Program kapsamında verilecek olan afet bilinci, afet psikolojisi, arama kurtarma teknikleri, temel ilkyardım ve yangın söndürme eğitimleri müfredata alınmış ve lider eğitmen yetiştirilmek üzere gerekli kurum, kuruluş ve kişiler ile görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmeler kapsamında kurumsal destek sağlanması amacı ile Kızılay Genel Merkez Gençlik Kolları ile toplantı gerçekleştirilmiştir. SONUÇ ve ÖNERİLER Önemi zamanla artan Kent Konseyleri, kentin, sosyal, ekonomik, kültürel ve kentsel gelişimine önemli katkılar sağlayan platformlardır. Bu yapı çatısı altında ortak akıl, ortak değerler ve kentlilik bilincinin gelişimine katkı sağlayarak, sürdürülebilir bir gelecek beklentisini gerçekleştirmek doğrultusunda çalışmalar yapılmaktadır. Silivri Kent Konseyinin yaptığı çalışmalarda her şeyden önce kentlilik bilincini oluşturmayı temel ilke olarak edindiği görülmektedir. Silivri Kent Konseyi örgütlenme çalışmalarında bazı sorunlarla karşı karşıya kalınmış olup, bu sorunların başında resmi davet yazısı ile temsilci istenen kurumların ilgisiz kalmaları, genel kurul ve diğer çalışmalara davet edilen temsilcilerin katılmamaları gibi hususlar olmuştur. Yerel Sivil Toplum Kuruluşları, Muhtarlar ve diğer kurum temsilcileri Kent Konseyine yeterli ilgili göstermemiştir. Bu sebep197
le, çalışma grupları etkin olarak kullanılamamıştır. Gerçekleştirilen, üretilen projeler yürütme kurulu üyelerince ya da kısıtlı bir gönüllü kitlesiyle gerçekleştirilmek durumunda kalmıştır. Ayrıca şehrin kanaat önderleri Kent Konseyine yeterli ilgili gösterip destek vermemişler, daha çok siyasi görüş tarafında olmuşlardır. Ayrıca gönüllülük bilincinin tam olarak yerleşmemesinden ve anlaşılamamasından kaynaklı olarak bazı sıkıntılar yaşanmıştır. Kent Konseyi yapılanmasında gönüllü görev alan kişiler, bu görevi yanlış algılamakta ve belediyenin yetki alanına girerek müdahale etme konusunda kendilerini yetkili görmektedirler. Bu tür durumlarda Kent konseyi ile Belediyeyi karşı karşıya getirerek sürtüşmelere ve yetki kargaşasına sebebiyet vermektedir. Daha önceki yıllarda kent konseyi yapılanması etkin olarak gerçekleştirilemediğinden ve kesintiye uğramasından dolayı çalışma grupları, kadın ve gençlik meclisinin birlikte aynı çatı altında toplandığı bir yapı oluşturulamamıştır. Dolayısıyla Silivri halkı bu tür yapılara uzak kalmıştır. Ayrıca Silivri gibi sürekli göç alan ve kültür değişimine uğrayan kentte, ortak akıl ve kültürün oluşmasında zorluklar yaşanmış, Kent Konseyi tam olarak anlaşılamadığından, sürdürülebilir bir yapı oluşturulması anlamında istenilen sonuç elde edilememiştir. Kent Konseyleri İçişleri Bakanlığı’nın Kent Konseyleri Yönetmeliğine göre oluşturulmuştur fakat yönetmelik bu haliyle yetersiz kalmaktadır. Özellikle bütçe konusuna tam olarak çözüm bulunamamaktadır. Kent Konseyleri maddi olarak bağımsız olmadıklarından dolayı belediyeye bağlı olmaktadır. Ayrıca belediyelerin bütçe kısıntıları ve bürokratik engeller nedeniyle yapılacak harcamalarda yeterli destek alınamamakta buda çalışmaların geçekleştirilmesinde önemli bir kısıtlayıcı etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Kent Konseylerinin denetlenebilir ama bürokratik engellerden uzak bir bütçesinin olması gereklidir. Günümüzde üretimden ziyade tüketim toplumu anlayışı ön planda olduğundan, insanlar bu tür sosyal çalışmaları zaman kaybı olarak görmekte ve çalışmaların içinde yer almak istememektedir. Ayrıca yapılan çalışmaların çoğunun somut çıktıları ancak uzun vadede gerçekleştiğinden bu durum insanları ümitsizliğe düşürmekte ve katılımı azaltmaktadır. Ancak yine de Silivri Kent Konseyinin son yıllarda aldığı aşa198
malar ve kurumsal anlamda atılan adımlar Kent Konseyini bugün daha anlaşılır ve katılımcı bir yapıya dönüştürmüştür. Silivri Kent Konseyi, kentin bir parçası haline gelerek katılımcı ve demokratik bir anlayışla çalışmalarını sürdürmekte ve Silivri’yi geleceğe taşıyacak projelere imza atarak kentin gelişimine önemli katkılar sunmaktadır.
KAYNAKLAR 1. Silivri Siad (2008). Silivri Kalkınma Stratejisi, Silivri Siad Yayınları, Silivri 2. Baran, K., Kurt,S.,Önal,D., Halvacıoğlu,B.(2010-2011), Silivri Kent Konseyi Genel Kurul Çalışma Raporları-Tutanaklar, Silivri Kent Konseyi Yayınları, Silivri
199
KATILIMCI DEMOKRASİ PERSPEKTİFİNDEN KENT KONSEYLERİ ve SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI İLİŞKİSİ: SAKARYA ÖRNEĞİ Arş. Gör. Sefa USTA
Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Esentepe Kampüsü, Serdivan/SAKARYA usta@sakarya.edu.tr
ÖZET Çalışma, sivil toplum kuruluşları ve kent konseylerinin devlet ve vatandaş arasında bir köprü işlevi gördüğü tezinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Bu bağlamda, katılımcı demokrasinin unsurları olarak kabul edilen kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları arasında nasıl bir ilişki olduğunun tespitinin yapılması önemli bir husustur. Çalışmada Sakarya Kent Konseyi örneği üzerinden hareketle kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları arasında nasıl bir işbirliği olduğunun irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda hazırlanan çalışmada, demokrasi, katılımcı demokrasi, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları kavramlarının içeriğinin ne olduğu, kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokrasi çerçevesinde nasıl bir rol oynadığı ve aralarında ne tür bir ilişki olduğu sorularına cevap aranarak, bu sorular çerçevesinde Sakarya Kent Konseyi’nin nasıl işlediği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu sorular ışığında ele alınan çalışmada, vatandaşların yönetim sürecine katılımında hem sivil toplum kuruluşlarının hem de kent konseylerinin önemli bir işlev gördüğü, fakat bu oluşumlara vatandaş katılımının istenilen düzeyde olmadığı iddia edilebilecek bir tespittir. 200
Türkiye’deki örneklerinden hareketle kent konseylerinin, sivil toplum kuruluşlarının, kamu ve özel sektör kesiminin temsilcilerinin birlikte temsil edildiği ve farklı aktörler arasında ortak bir işbirliğinin sağlanabildiği yapılar olduğu söylenilebilir. Buna karşın, tüm kesimlerin sesini duyurabilecekleri ortak bir platform görevi gören kent konseylerinin, özellikle sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde hareket ederek yaşanılan kentin çözüm bekleyen sorunların tespitinde ve buna yönelik çözüm üretilmesi noktasında etkin olarak işlev görmede yetersiz oldukları sonucu dikkat çekmektedir. Sakarya Kent Konseyi örneğinde de bu tespitlerin doğrulandığı iddia edilebilecek bir husustur. Anahtar Kelimeler: Katılımcı Demokrasi, Sivil Toplum, Sivil Toplum Kuruluşları, Kent Konseyleri, Sakarya Kent Konseyi
1. GİRİŞ Siyasal sistem içerisinde, bireyler yalnız başlarına çok fazla etkin olamayabilirler fakat bir topluluk içerisinde olurlarsa, hükümete ve diğer kurumlara seslerini daha kolay duyurabilirler. Vatandaşların yönetim sürecinde söz sahibi olabilmeleri için faaliyet gösteren kuruluşlardan biri demokratik katılım mekanizmalarından biri olarak da kabul edilen sivil toplum kuruluşlarıdır. Tamamen gönüllülük esasına göre kurulmuş olan kent konseylerinin de sivil toplum kuruluşları gibi vatandaş ile devlet arasında aracı bir yapı vazifesi göreceği iddia edilebilir. Kent konseyleri, bünyesinde oluşturduğu çalışma grupları ve meclisler aracılığıyla kentin ve kentte yaşayan insanların sorunlarını dile getirmek noktasında ve sorunlara yönelik fikir alışverişinde bulunarak, çözüm üretme aşamasında önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek odalarının, sendikaların, yerel yönetim temsilcilerinin ve ilgi alanına göre farklı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri kent konseyini oluşturmaktadırlar. Bu durum oluşumun farklı konumlarda görev yapan kesimlerin temsilcilerinin bir araya geldiği bir çatı olarak değerlendirilebileceğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Sivil toplum kuruluşlarının, kent konseylerinin etkin olarak işlev ve faaliyet göstermesinde önemli rol oynayacağı iddia edilebilir. Çalışmada öncelikle demokrasi ve sivil toplum-sivil toplum kuruluşları arasında ne tür bir ilişki olduğu ile ilgili genel bir değerlen201
dirme yapılacak ve katılımcı demokrasilerde sivil toplumun önemi ve sivil toplum kuruluşlarının oynadığı roller ele alınacaktır. Çalışmada daha sonra katılımcı demokrasinin yerelde bir uygulama biçimi olarak gösterilen kent konseyleri, Türkiye bağlamında ele alınıp tartışılacaktır. Son olarak Sakarya Kent konseyi örneği incelenerek, kent konseyi ve sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkiler değerlendirilecektir. Çalışmanın temel amacı, katılımcı demokrasi konusunun ele alınıp, bunun uygulama biçimi olan sivil toplum kuruluşları ve kent konseylerinin irdelenmesidir. Sakarya Kent Konseyi örneği üzerinden bu oluşumların işleyişlerinin ve sivil toplumla ilişkilerinin değerlendirilmesi de amaçlanmaktadır. Çalışmada daha çok birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılmış ve bunun yanında mülakat yöntemi de kullanılmıştır. 2. SİVİL TOPLUM VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ Sivil toplum; gönüllü, kendi kendini oluşturan, kendi desteklerine sahip, devletten özerk, özel alan ile devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü bir sosyal yapılanmadır[1]. Bu yapı, yasal düzen veya ortak kurallar dizisi şeklinde özgürlüklerin ve özerkliklerin güvencesi olan kurumsallaşmış bir temele oturur[2]. Diğer bir ifadeyle, sivil toplumun kapsamına özerk grup faaliyetleri aracılığıyla gerçekleştirilen işbirliği ve fikir alışverişleri girmektedir[3]. Demokrasinin ön koşulu olan sivil toplumun gelişmesi, sivil toplum kuruluşlarının niteliğine bağlıdır. Tüm aracı kurum ve örgütlenmeler sivil toplumu oluşturmaz[4]. Bu bağlamda, demokrasinin pekiştirilmesi açısından en sağlıklı sivil toplum kuruluşu devleti tanımakla birlikte, özerkliğini kaybetmeden teması sağlayan tiptir[5]. Sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları, ancak özgür bireylerle oluşturulabilir. Demokrasinin amacı da bireyler için özgür bir ortam hazırlamaktır. Özgür bireyler, sivil toplumun sivil toplumda, demokrasinin güvencesini oluşturmaktadır[5]. Güçlü bir demokrasinin zorunlu koşulu olarak sivil toplumun varlığından söz edilebilir[1]. “Demokratikleşme” ve “sivil toplum”; gönüllülük, özerklik, siyasal sisteme girdiler sağlama, kendi desteğine sahiplik, siyasal liderlerin yetişmesine imkân verme, siyasal iktidarı sınırlandırıcı bir rol oynama ve gerektiğinde siyasal iktidarın meşrulaştırılmasına katkıda bulunma gibi birçok yönden örtüşmektedir[6]. 202
Demokrasinin tabana yayılabilmesi için sivil toplum kuruluşlarının sisteme yerleştirilmesi gerekmektedir. Toplumun örgütlü olması demokrasinin bir gereğidir. Katılımcılık ancak örgütlü toplum aracılığıyla hayata geçirilebilir[5]. Örgütlü toplumun gerçekleştirilebilmesi noktasında aracı yapılar olan sivil toplum kuruluşları önemli roller oynamaktadırlar. Demokrasi, aracı yapılar olan sivil toplum kuruluşlarını korumanın bir yolu iken, aracı yapılar olan sivil toplum kuruluşlarının da demokrasinin koruyucuları oldukları söylenilebilir[7]. Demokrasi, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde sivil toplum içindeki birlikleri ve toplumsal grupları birer ortak olarak kabul etmektedir. Sivil toplum kuruluşları; kendi üyelerine karşı sorumlu olan, gönüllülük temelinde örgütlenmiş, kendi kendini yöneten özerk kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşlarının, devletin yerine getirdiği bazı hizmetlerin yerelleşmesini sağlayabileceği de savunulmaktadır[8]. Demokratik ülkelerde sivil toplum kuruluşları, iki işlevi yerine getirir. Bunlardan ilki, demokrasinin ön şartı ve güvencesi olan demokratik bir siyasal kültürün yerleşmesine katkıda bulunmaları, ikincisi ise, bu tür kuruluşların demokrasinin önemli mekanizmalarından biri olan katılımın gerçekleştirilmesini sağlamalarıdır[9]. Sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin kurumsallaşmasında oynadığı roller şu şekilde sıralanabilir[10]: • Yurttaşlar arasında demokratik değerlerin savunulmasına yardımcı olurlar. • Temsil edilmeyen grupların güçlendirilmesi için çaba sarf ederler. • Katılımcı demokrasinin sağlanması için uğraş gösterirler. • Hükümet ve vatandaşlar arasında arabuluculuk yaparlar. Bunun sonucu olarak, sivil toplum kuruluşları farklı ilgi ve isteklere sahip aktörler arasında köprüler kurarak ‘kamusal alan’lar oluşmasına yardımcı olurlar. • Sivil toplum kuruluşları, kurum içi yapıları ve karar alma mekanizmalarının yarattığı örnekler sayesinde bir demokrasi kültürünün oluşmasını sağlarlar. Sonuçta, demokratikleşme süreci siyasi bir süreçtir. Sivil toplum kuruluşları; toplumun siyasi vizyonunu, bireylerin siyaset yapma becerilerini geliştiren, kamuyu ilgilendiren sorunların daha rahat bir şekilde anlaşılmasını sağlayan ve vatandaşların birlikte hareket etmelerinde öncü rolü oynayan toplumsal araçlar olarak algılandıkları ve 203
işlev gördükleri sürece siyasi demokratikleşme sürecine katkı yapabilirler[11]. Bu açıdan bakıldığı zaman sivil toplum kuruluşları demokratik hayatın geliştirilmesinde ve katılımcı demokrasinin uygulanmasında etkili birer aktör olarak kabul edilebilir. 3. KATILIMCI DEMOKRASİNİN BİR UNSURU OLARAK SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI Alain Touraine, “vatandaşların kalplerindeki ve zihinlerindeki iddia ve inançların kamu hayatında ifade edilmediği ve savunulmadığı yerde demokrasi yoktur” sözüyle, demokrasinin vatandaşların farklı kimliklerini ve inançlarını ifade etmesine imkan tanınmasının önemine vurgu yapmıştır[12]. Bu sözle, halkın yönetim sürecine katılımının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekilmiştir. Siyasal partilerin parlamento ile toplum arasındaki aracılık rollerinin giderek etkinliğini yitirmesi, toplumları sivil örgütlenmelere itmiş, çoğul odakları artırmıştır. Böylece katılımcı demokrasi temsili demokrasiye alternatif olarak geliştirilmeye başlanmıştır[13]. Katılım, mikro demokrasilerin temelidir ve demokratik bir yönetim sisteminin altyapısının sağlanmasında önemli bir işlev görmektedir. Katılımcı demokrasinin argümanları, kurum içi demokrasi ve bireylerin kendi istekleriyle kurdukları ve kendi istekleriyle katıldıkları birlikler-sivil toplum kuruluşlarıdır[14]. Katılımcı demokrasi teorisi, vatandaşların sadece seçimlerde oy kullanmalarının değil, kamusal işlerle ilgili irade beyan etmelerine ve karar verme sürecine katılmalarının yaygınlaştırılmasının önemine vurgu yapmıştır. Teori ayrıca, çıkarların uzlaştırılması, farklılıklar arasında uyuşmanın sağlanması ve vatandaşların taleplerinin siyasal sistem tarafından dikkate alınmasını kendisine esas almaktadır[15]. Bunun yanında, siyasal karar alma sürecinde sivil toplum kuruluşlarının aktif rol almasının önemine vurgu yapmaktadır[12]. Katılımcı demokrasinin olabilmesi, toplumun alttan üste doğru siyasi yaşamı denetlemesi ve siyasi yaşama katılması, toplumun örgütlenme hakkı gibi unsurların olması ve bunların önemli bir kısmının gerçekleşebilmesi için de sivil toplum kuruluşlarının etkili olması gerekmektedir[16]. Halkın karar alma sürecine katılımına imkân verilmesi sivil toplumu güçlendirecektir. Vatandaşların isteklerini duyurabilmele204
ri, karar süreçlerine doğrudan katılım halkın çıkarlarını temsil eden sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Sivil toplum kuruluşları, katılım ve demokrasi arasında kurulan bağın işlevselliği, demokratik kurum ve kuralların benimsenmesi, işlerlik kazanması ve sürdürülmesi boyutlarında kendini göstermektedir[5]. İşlevsel bir sivil toplum, katılımcı olmak zorundadır. Sivil toplum kavramı ile birlikte demokrasinin yaşamını sürdürebilmesi için; ifade, basın, din ve mülkiyet haklarının tanınmasına ihtiyaç vardır[17]. Katılımın işlerliğinde önemli rol oynayan sivil toplum kuruluşları, hem yerel hem de ulusal düzeyde önemli roller oynamaktadırlar. Hatta bu düzeyi de aşarak, uluslararası konularda da katılım imkânı sağlamaktadırlar. Vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları yoluyla, uluslararası siyaset sürecine ve karar mekanizmalarına daha rahat ulaşabilmektedir. Bununla birlikte, ulusal düzeyde birimlere katılımın zor olduğu ortamlar da ise uluslararasılaşan karar süreçlerine ve siyasal gelişmelere katılım da zorlaşacaktır. Bu bağlamda, katılımcı demokrasi, devlet-sivil toplum ilişkilerinin değişen toplumsal şartlar ve küreselleşen ihtiyaçlara göre yeniden örgütlenmesini savunmaktadır[12,15]. Sonuçta, sivil toplum kuruluşlarının sadece bireysel hak ve özgürlüklerin yaşama geçirilmesi ve güvence altına alınması veya siyasal sistemin demokratikleştirilmesi süreçlerinin değil, bunun yanında bir ülkede devlet-toplum-birey ilişkilerinin katılımcı demokrasi temelinde kurulmasının da önemli bir aktörü olduğu söylenebilir. Sivil toplum, demokratik toplum yönetiminin katılımcı demokrasi modeli içinde kurulmasının anahtar kavramıdır[18]. Sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının kendilerine geniş hareket alanı buldukları katılımcı demokrasi anlayışının bir uygulama biçimi olarak hayata geçirilen ve vatandaşların yönetsel ve siyasal sürece katılmasında etkili olan bir diğer aktör ise kent konseyleridir. 4. KATILIMCI DEMOKRASİNİN YERELE YANSIMASI: TÜRKİYE’DE KENT KONSEYLERİ Katılımcı demokrasinin en başarılı örneklerinden (uygulamalarından) biri sayılan kent konseyleri, “kentine sahip çıkma”, “aktif katılım” ve “çözümde ortaklık” ilkelerinin bütünlüğünde, kentleri sürdürülebilir geleceğe taşıyan bir “ortaklık modeli” olarak tanım205
lanmaktadır. Kentteki tüm “paydaşları” bir araya getirerek, tüm kenti kucaklayan bir “ortak akıl” oluşturulmasını sağlaması, kent konseylerinin en önemli işlevlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Kent konseyleri, yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılması, hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, çok-aktörlü ve çok-ortaklı yönetim tarzının benimsenmesi işlevlerini de yerine getirmektedir[19]. Önemli işlevlere sahip olan kent konseyleri, Türkiye’de 5393 sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine dayanılarak hazırlanan Kent Konseyi Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Yönetmelik 2006 yılında yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 2009 yılında yapılan değişikliklerle birlikte yönetmelikte bazı düzenlemelere gidilmiştir. Türkiye’de bazı belediyelerin bünyesinde kent konseylerinin kurulmasından önce Yerel Gündem 21 adı altında yapılar kurulmuştu. Yönetmeliğe eklenen geçici bir madde ile YG21 Programının uygulandığı yerlerde, kent konseyi veya benzeri adlarla oluşturulmuş yapılanmalar bu yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilmiştir. Yönetmelikte “kent konseyi”; merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu bir yapı olarak tanımlanmıştır. Kent konseyi ayrıca, kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ve yönetişim mekanizmaları olarak da değerlendirilmektedir. Oluşumu ve Örgütlenmesi: Yönetmelikte, kent konseylerinin belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler seçimlerini takip eden 3 ay içinde kurulacağı belirtilmiştir. Kent konseyinin oluşumunda bazı kurum ve kuruluşların temsilcilerinin bulunması gerekmektedir. Bunlar; mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, belediye meclisi üyeleri, mahalle muhtarları ve beldede teşkilatını kurmuş olan siyasi parti temsilcileridir. Bununla birlikte, üniversite temsilcileri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve kent konseyince kurulan meclis ve çalışma guruplarının birer temsilcisinin kent konseyinin oluşumunda rol alacağı yönetmelikte ifade edilmiştir. Burada amaç, merkezi yönetimi, yerel yönetimi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve sivil toplumu ortaklık 206
anlayışı ile belli bir çatı altında buluşturmaktır. Görevleri: Katılımcılığı ve ortak akla dayanan uzlaşmayı esas alan kent konseyinin yönetmelikte düzenlenen görevlerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir: • Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak, • Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturmasına katkıda bulunmak, • Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek, • Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak, • Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak, Organları: Kent Konseyi Başkanı, genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları kent konseyinin organlarıdır. Yönetmelikte gerçekleştirilen düzenleme ile kent konseyi başkanın, kent konseyi genel kurulu tarafından seçileceği belirtilmiştir. Ayrıca kent konseyinde genel sekreterlik birimi de kurulmuştur. Genel sekreterin, belediye başkanı tarafından önerilen üç aday arasından yürütme kurulunca seçileceği ve genel sekreterin kent konseyi başkanına ve yürütme kuruluna karşı sorumlu olacağı belirlenmiştir. Kent konseyi organlarının, çalışma yönergelerinde belirlenen yer ve zamanlarda üye tam sayısının salt çoğunluğu ile olağan olarak toplanacağı ve katılanların salt çoğunluğu ile karar alacağı yönetmelikle düzenlenmiştir. Kent konseyi genel kurulunca oluşturulan görüşlerin, belediye meclisinin ilk toplantısında değerlendirildikten sonra belediye tarafından kent konseyine bildirileceği ve uygun araçlarla kamuoyuna duyurulacağı yönetmelikte ifade edilmiştir. Diğer taraftan, kent konseyi genel kurulunun bu yönetmeliğe aykırı olmamak kaydıyla uygulama yönergeleri çıkarabileceği de belirtilmiştir. Mali Yapısı: Belediyelerin kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapacakları ve destek sağlayacakları yönetmelikte düzenlenmiştir. 207
Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İlişkiler: Kent konseyinin; merkezi yönetimi, yerel yönetimi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve sivil toplumu ortaklık anlayışı ile buluşturmak üzere kurulacağı yönetmelikte vurgulanmıştır. Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, yönetmelikte kent konseyinin görevleri arasında sayılmıştır. Ayrıca yönetmelikte kent konseyi üyelerinin ve konsey bünyesinde oluşturulacak olan farklı çalışma grupları ve meclislerde sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerinin de bulunması gerektiğinin öngörülmesi, sivil toplum kuruluşları ve kent konseyi arasında ilişkinin öneminin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kent Konseyinin sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa gerçekleştireceği organizasyonların ve projelerin bu iki sivil oluşumun işlevselliğini ve etkililiğini artıracağı da iddia edilebilir. 5. SAKARYA KENT KONSEYİ Sakarya ilinde kent konseyinin ilk temelleri, Adapazarı Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Yerel Gündem 21 ile atılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine dayanılarak çıkarılan Kent Konseyi Yönetmeliği uyarınca Adapazarı Büyükşehir Kent Konseyi 2007 yılında hayata geçirilmiştir. 2009 yılında Kent Konseyi Yönetmeliğinde gerçekleştirilen değişikliklerle birlikte, Sakarya Kent Konseyi adı altında yeniden kurulmuştur. 5.1 Kent Konseyinin Kuruluşu ve Örgütlenmesi Yukarıda da ifade edildiği gibi 2009 yılında kurulan Sakarya Kent Konseyi ilk genel kurulunu Büyükşehir Belediye Başkanının çağrısı üzerine 3 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirmiştir. Toplantıda, Kent Konseyi Başkanı’nın ve Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun seçimi gerçekleştirilmiştir. Kent Konseyi Başkanlığı’na Arif Aruca seçilmiştir. Kent Konseyi yürütme kuruluna, büyükşehir belediyesini ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen üyeler seçilmiştir. Ayrıca, meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de kent konseyi yürütme kurulu üyeliğine getirilmiştir[20]. Kent Konseyi üyelerinin toplumun farklı kesimlerinden seçilmesi, halkın görüşlerinin dile getirilmesi, geniş kapsamlı katılımın sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan Kent Konseyi Başkanlığına genel kurul tarafından sivil bir üyenin seçilmesi, konseyin sivil bir oluşum olması açısından önemli bir husus olarak değerlendi208
rilebilir. Öte yandan Kent Konseyi Genel Sekreterliği’ne büyükşehir belediyesinde görevli yetkili birinin getirilmiş olması üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. Genel Sekreterin Kent Konseyine karşı sorumlu olduğu göz önüne alındığında, belediye ile ilişkiler bakımından belediye’den yetkili birisinin bu görevde bulunması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, 2006 yılında çıkarılan yönetmelikte, konseye belediye tarafından kaynak aktarımı yapılacağı, ayrıca parasal kaynak ayrılacağı belirtilmemişti. Bu durum belediyenin kent konseyine yaklaşımı açısından negatif bir durum olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir[21]. 2009 yılında yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte, belediyelerin kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapacak ve destek sağlayacak olması olumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Konsey tamamen gönüllülük esasına dayanılarak kurulduğu için konsey başkan ve üyelerine, çalışma grubu üyelerine ve meclislerde görev yapan üyelere herhangi bir ücret ödenmemektedir. Türkiye’de bazı kent konseyleri AB destekli projeler karşılığında destek almaktadır. Yeni kurulmuş olmasından dolayı Sakarya Kent Konseyi’nin ileriki dönemlerde gerçekleştireceği ya da paydaş olacağı projelerle birlikte AB hibe programlarından da yararlanabilmesi mümkün olacaktır. Bu noktada kent konseylerinin, proje hazırlanması noktasında kentte bulunan sivil toplum kuruluşları ile yapacağı işbirliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği gibi Kent Konseyi bünyesinde alt örgütlenme birimleri olarak meclisler ve çalışma grupları oluşturulabilmektedir. Yönetmelikte, bu oluşumlar kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını ve kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasında oluşmuş ortak yapılar olarak değerlendirilmektedir. Meclislerde ve çalışma gruplarında oluşturulan görüşlerin, kent konseyi genel kurulunda görüşülerek kabul edildikten sonra değerlendirilmek üzere ilgili belediye meclisine sunulacak olması, hem meclislerin hem de çalışma gruplarının önemini ortaya koymaktadır.
209
5.2 Kent Konseyi Bünyesinde Kurulan Meclisler Sakarya Kent Konseyi bünyesinde Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi kurulmuştur. Ayrıca Engelliler Meclisi’nin de kurulması planlanmaktadır. Engelliler Meclisi ile birlikte, Sakarya’da engellilere yönelik faaliyet gösteren beş dernek ile irtibat halinde olunması, onların bir çatı altında toplanması, engellilerin sorunlarının kamuoyuna duyurulup, çözümleri için çaba gösterilmesi amaçlanmaktadır. Derneklerle olan bu irtibat kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları arasındaki eşgüdümün öneminin vurgulanması açısından önemli bir konu olarak değerlendirilebilir. 5.2.1 Kadın Meclisi Kent konseyinde kadınlar, yerel meclislerin çok sınırlı sayıdaki seçilmiş kadın üyeleri dışında, ancak bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri olarak yer alabilmektedirler. Bu boşluğun doldurulmasında önemli bir işlevi olan kadın meclislerinin, kadınlarla ilgili öncelikli konuların tüm kentin ortak gündemine taşınmasının yolunu açma işlevi göreceği de iddia edilebilir. Kadın meclisleri, kadınların karar alma süreçlerine ve kentsel yaşamın her alanına etkin olarak katılımının sağlanmasına odaklanmaktadır. Ayrıca bu yapılar, örgütlü ve örgütsüz kadınlar arasındaki iletişimin geliştirilmesini sağlayacak ortak bir dayanışma ağı oluşturmayı hedeflemektedir[19]. Sakarya Kent Konseyi bünyesinde oluşturulan Kadın Meclisi de, bu konuda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversite ve meslek odalarının temsilcilerinden ve gönüllü bayan üyelerden oluşmaktadır. Meclisin amacı, kadınlara yönelik sorunları bu platform altında dile getirerek kent konseyi vasıtasıyla kamuoyuna ve ilgililere duyurmaktır. Sorunların çözümü için girişimlerde bulunmakta amaçlanmaktadır. Kadın Meclisinde farklı alanlarda faaliyet gösterebilmek amacıyla birçok alt komite oluşturmuştur. Bunlardan biri, kadınların siyasette söz sahibi olmaları ve siyasal sorunlara karşı görüş bildirebilmeleri gerektiği düşüncesiyle hareket etmeyi planlayan “Kadın ve Siyaset” komitesidir. Bunun dışında, “Kadın ve İstihdam”, “Kadın ve Sağlık”, “Kadın ve Eğitim”, “Kadın Kültür ve Sanat”, “Kadın Hakları” “Kadın ve Kentsel Yaşamı Geliştirme” gibi farklı alt çalışma komiteleri oluşturulmuştur. 210
5.2.2 Gençlik Meclisi Gençlik meclisleri, yerel karar alma süreçlerinde gençliğin gereksinimlerini ve beklentilerini yansıtan bir yapı olarak değerlendirilebilir. Gençlik meclislerinin çok-yönlü işlevleri arasında, gençliğin kent yönetimlerinde söz sahibi olması, planlama, karar alma ve uygulama süreçlerinde yer alması, gençler arasında bilgi ve deneyim alışverişinin teşvik edilmesi yer almaktadır. Başka ülkelerdeki gençlerle dostluk köprülerinin ve kültürel alışverişin güçlendirilmesi de hedeflenmektedir. Bu oluşumların ulusal düzeyde bütüncül gençlik politikalarının ve Ulusal Gençlik Konseyi’nin oluşturulmasına katkıda bulunma işlevi göreceği de söylenilebilir[19]. Sakarya Kent Konseyi bünyesinde de bir gençlik meclisi kurulmuştur. Gençlik Meclisi, gençlik alanında faaliyet gösteren kamu kurumlarının, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, liselerin, üniversitelerin 15-26 yaş arasındaki gençlik temsilcilerinin katıldığı bir yapı olarak oluşturulmuştur. Ayrıca, gençlik çalışması yapan örgütlerden gençlerin meclise dâhil edilmesi de düşünülmektedir[22]. “Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor” projesi ile Sakarya’da 35 kadına, 3 gönüllü genç eğitmen aracılığıyla temel bilgisayar eğitimi verilmiştir. Bunun yanında, Akran eğitimi modeli uygulayarak, gençlerin kendi kendine eğitilmesini sağlamak hedeflenmektedir. Şehrin sorunlarına yönelik sosyal sorumluluk projeleri üretmek de gençlik meclisinin amaçları arasında sayılmıştır [22]. Gençlik Meclisi tarafından 22 Nisan 2011 tarihinde çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin ve gazetecilerin katıldığı “Ortadoğu Denklemi” isimli bir panel düzenlenmiştir. Bu organizasyon, gençliğin ulusal ve uluslar arası sorunlara karşı duyarlı olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 5.3 Kent Konseyi Çalışma Grupları Çalışma grupları, katılımcı yaklaşımın özüne uygun şekilde, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden, kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Bu gruplar, yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel sorunların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir 211
platform işlevini de görmektedir [19]. Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 12. maddesinde, kent konseylerinin, görev alanına giren konularda meclis ve çalışma grupları oluşturabileceği belirtilmiştir. Yönetmeliğe istinaden, Sakarya Kent Konseyi bünyesinde, “Ulaşım, İmar ve Şehircilik, Kültür Turizm-Sanat, Sağlık ve Spor, Tarım ve Hayvancılık, Çevre ve Orman, Eğitim Öğretim Bilişim ve Sosyal İşler, Ekonomi ve Çalışma, Afet, Özürlüler” adları altında on farklı çalışma grubu oluşturulmuştur. Kent Konseylerinin oluşumunda ve etkinliğinde çalışma gruplarına büyük işler düşmektedir. Çalışma grupları sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversite ve meslek odalarının temsilcilerinden, diğer bir ifadeyle kendi alanlarında uzman kişi kurum ve kuruluşlardan oluşmaktadır. Her bir çalışma grubu, faaliyet gösterdiği alanlarla ilgili kentin sorunlarına dikkat çekmeyi ve bu sorunlara çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır. 5.4 Kent Konseyinin İşlev ve Faaliyetleri Sakarya Kent Konseyi Başkanı Arif Aruca ile 10 Haziran 2010 tarihinde gerçekleştirilen mülakatta, konsey olarak yeni kurulmuş bir oluşum olduklarını ileriki dönemde, ulaşım konusunda çalışma grupları vasıtasıyla hafif raylı sistem ve havaalanı gibi konuları dile getirmeyi düşündüklerini belirtmiştir. Tren istasyonunun şehir merkezinden şehrin farklı bir yerine taşınması hususunda bu durumdan etkilenecek tarafların bir araya getirilmesi ve ortak bir noktada buluşulması noktasında arabulucu işlevi görmek için harekete geçeceklerini vurgulamıştır. Ayrıca, turizm projelerinde paydaş olmak istediklerini de ifade etmiştir[23]. Kent Konseyi Başkanı ayrıca, kent konseyinin vatandaşın bireysel işlerini çözecek bir kurum olmaktan öte, düşünce ve eylem bazında hareket edecek ve toplumsal sorunlara çözüm bulabilecek bir yapı olduğunu vurgulamıştır. Bu çerçevede kadın emeğini değerlendirmek üzerine bir proje üzerinde çalıştıklarını, kadınların gerçekleştirdikleri işleri sergileyerek kamuoyu ile paylaşmayı düşündüklerini ifade etmiştir. Ayrıca, Sakarya’da da yaşanan cinsel suçlar ve istismarlarla, ilgili bir çalışma grubu oluşturmak istediklerini belirtmiştir. Bunun için, bütün şehri kapsayacak şekilde, öncelikle kentte bulunan bazı kurum ve kuruluşlarla ile görüşmeler gerçekleştirildiğini vurgulamıştır. Bu kurumlarla olan iletişimi sürdürerek, bu konuda özel bir çalış212
ma gerçekleştirmek istediklerinin altını çizmiştir[22]. Sakarya Kent Konseyi tarafından 2010 yılı içinde, işbirliği yapmak ve karşılıklı görüş alışverişi gerçekleştirmek amacıyla, kentte bulunan birçok kamu kurum ve kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına ziyaretlerde bulunulmuştur. Gerçekleştirilen bu görüşmelerde daha çok kentin ve kentlilerin sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri tartışılmıştır. Ayrıca, farklı kurum ve kuruluşlarla birlikte projeler gerçekleştirmesinin gerekliliği ortak görüş olarak ortaya konulmuştur. Özellikle eğitim ve turizm alanlarında karşılıklı işbirliği yapmak amacıyla girişimlerde bulunulmuştur. Sakarya Turizm Platformu Yönetimi ile bir araya gelen kent konseyi temsilcileri, gönüllü bir iş yaptıklarını belirtmiş ve turizm sektörü için karşılıklı görüş alışverişinde bulunulması ve karşılıklı işbirliği içinde hareket edilmesi gerektiğini vurgulamışlardır[24]. Yine 2010 yılı içinde, Bölge Kent Konseyleri Toplantısına katılan konsey, Bursa’da gerçekleştirilen “Türkiye Kent Konseyleri Bursa Buluşmasına” da katılmıştır. Buluşmanın sonuç bildirgesinde kent konseyleri arasında işbirliği ağı kurulmasına karar verilmiştir[25]. Ayrıca, Sakarya Kent Konseyi, Kadın Meclisi girişimiyle, Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında, toplumun çevreye karşı duyarlılığını artırmak ve ses ve görüntü kirliliğinin de bir çevre sorunu olduğuna dikkat çekmek amacıyla “Gürültü ve Ses Kirliliğine Karşı sessiz bir yürüyüş” gerçekleştirilmiştir. Yürüyüşe, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları ve bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar katılmıştır[26]. 2011 yılında ise konsey tarafından vatandaşlara yönelik bilinçlendirme etkinlikleri kapsamında sigara tedavisi ile ilgili bir konferans gerçekleştirmiştir[27]. Bununla birlikte yine bu yıl içinde Sakarya Kent Konseyi, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) tarafından konseyler arasında gerçekleştirilen proje yarışmasında birincilik ödülü kazanmıştır[28]. SONUÇ VE ÖNERİLER Sivil toplum ve demokrasi kavramları birbirlerinin olmazsa olmaz koşullarıdır. Bir ülkede sivil toplumun yeşerip büyüyebilmesi için o ülkede demokrasinin kurumsallaşması ve demokratik bir sistemin yerleşmiş olması gerekir. Aynı şekilde güçlü bir sivil toplumun varlığı da demokratik bir sistemin en önemli mekanizmasıdır. Güçlü 213
bir sivil toplum alanı, güçlü sivil toplum kuruluşlarını da beraberinde getirecektir. Bu bağlamda, sivil toplumun ve demokratik bir sistemin lokomotifleri olan sivil toplum kuruluşlarının vatandaşların taleplerinin devlete iletilmesi ve devletin uygulamak istediği politikaların ise vatandaşlara aktarılmasında köprü vazifesi gördükleri söylenilebilir. Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarının bir ülkede demokrasinin kurumsallaşması noktasında önemli roller üstlendikleri söylenilebilir. Temsili demokrasilerin yerini artık katılımcı demokrasiler almaya başlamıştır. Bilindiği gibi temsili demokrasilerde halk siyasal karar alma sürecinde ve yönetim sürecinde aktif bir şekilde rol alamamaktadır. Vatandaşlar sadece 4–5 yılda bir yapılan seçimler vasıtasıyla oy kullanarak siyasal karar alma sürecine katılmakta ve sorunların çözümünü seçmiş olduğu temsilcilerden beklemektedir. Katılımcı demokrasiyle birlikte, sivil toplum kavramı da tartışmaya açılmıştır. Bununla birlikte, temsili demokrasideki pasif vatandaşlık olgusu, katılımcı demokrasiyle birlikte aktif vatandaşlığa dönüşmüştür. Artık vatandaşlar üye oldukları sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla taleplerini hükümete iletebilmektedirler. Bunun yanında, toplum sadece kendini ilgilendiren konularda değil aynı zamanda çevresindeki sorunların çözümüne de katkıda bulunma çabası içine girmiştir. Katılımcı demokrasi; halkın yönetsel ve siyasal karar alma sürecine sadece seçimler yoluyla değil, aracı gruplar yoluyla da katılması gerektiğini savunmaktadır. Katılımcı demokrasinin uygulama araçları olarak kabul edilen kent konseylerinin sivil toplum kuruluşları gibi devlet ile vatandaş arasında aracı işlevi göreceği söylenilebilir. Diğer taraftan, vatandaşların yönetim sürecine katılımında hem sivil toplum kuruluşlarının hem de kent konseylerinin önemli bir işlev gördüğü ama yinede vatandaş katılımının bu sivil oluşumlara istenilen düzeyde olmadığı da iddia edilebilecek bir tespittir. Kent konseyleri, sivil toplum kuruluşlarının, kamu ve özel sektör kesiminin temsilcilerinin birlikte temsil edildiği ve farklı aktörler arasında ortak bir işbirliğinin sağlanabildiği yapılar olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda Türkiye’de hayata geçirilen kent konseylerinde ve konsey bünyesinde oluşturulan meclisler ve çalışma gruplarında görev yapacak üyelerin bir kısmının kendi ilgi alanlarına göre farklı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşması bu durumun göstergesi olarak değerlendirilebilir. Oluşturulacak meclislerle, kentte aynı ilgi alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının 214
ortak bir çatı altında bir araya gelebilmesi, bu çatı vasıtasıyla talep ve düşüncelerin vatandaşlara ve ilgililere aktarılabilmesinin önemli bir husus olduğu bir başka tespittir. Ancak tüm kesimlerin sesini duyurabilecekleri ortak bir platform görevi gören kent konseylerinin, özellikle sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde hareket ederek yaşanılan kentin çözüm bekleyen sorunlarının tespitinde ve buna yönelik çözüm üretilmesi noktasında etkin olarak işlev görmede istenilen ve beklenilen düzeyde olmadığı dikkat çekmektedir. Sakarya Kent Konseyi örneğinde de bu tespitlerin doğrulandığı iddia edilebilecek bir diğer husustur. Bu tespitlerden yola çıkarak kent konseylerinin hem yerel, hem bölgesel hem de ulusal konularda toplumun çeşitli kesimleriyle doğrudan bağlantı kurarak, yönetsel ve siyasal karar alma sürecinde daha etkin rol oynamaları gerektiğinin altı çizilebilir. Kent konseylerinin belli aralıklarla bir araya geldiği bölgesel ve ulusal toplantı ve sempozyumlar gerçekleştirilmektedir. Fakat bu etkinlikler ilgili kesimlere yeterince duyurulamamakta ve kent konseylerinin görüş ve düşünceleri merkezi ve yerel karar alma süreçlerinde çok fazla etkili olamamaktadır. Bu bağlamda, toplumun farklı kesimlerinin bir arada temsil edildiği ortak bir platform işlevi gören kent konseylerinin bölgesel ve ulusal bazda birlikte hareket ederek ortak projeler üretmesinin gerekliliği, üzerinde durulması gereken önemli bir husus olarak göze çarpmaktadır. Ortaklaşa gerçekleştirecek organizasyonların ve projelerin hem kent konseylerinin hem de sivil toplum kuruluşlarının işlevselliğini ve etkililiğini artıracağı da iddia edilebilir. Son olarak, dünyada kent konseyi benzeri yapılanmalarla karşılıklı işbirliği yaparak, benzeri oluşumlardaki iyi uygulama örneklerinden yararlanılmasının gerekliliğinin vurgulanması önemli bir husustur. Özellikle bu kuruluşlarla ortaklaşa gerçekleştirilecek olan projeler ile Avrupa Birliği hibe programlarından yararlanılmasının hem kent konseylerinin mali yapısını güçlendireceği hem de etkinliğini ve işlevselliğini artıracağı söylenilebilir.
215
KAYNAKLAR 1. Sarıbay, A. Y. (1998). Siyaset, Demokrasi ve Kimlik, Asa Kitabevi, Bursa. 2. Sarıbay, A.Y. (2000). Kamusal Alan, Diyalojik Demokrasi, Sivil İtiraz, Alfa Yayınevi, 1.Baskı, İstanbul. 3. Schimitter P. ve Tery L. K. (1999). “Demokrasi Nedir, Ne Değildir?” Levent Gönenç (Çev.), Atilla Yayla (Ed.), Sosyal ve Siyasal Teori-Seçme Yazılar, Siyasal Kitabevi, 2. Baskı, Ankara. 4. Bayhan, V. (2005). “Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri, Demokrasi ve Patronaj”, Lütfi Sunar (Ed.), Sivil Toplum ve Demokrasi, Kaknüs Yayınları, İstanbul. 5. Yıldırım, İ. (2004). Demokrasi Sivil Toplum Kuruluşları ve Yönetişim, Seçkin Yayınevi, Birinci Baskı, Ankara. 6. Karadağ, A. (2005). “Demokratikleşme ve Sivil Toplum, Liberal Düşünce Topluluğu Örneği”, Lütfi, Sunar (Ed.), Sivil Toplum ve Demokrasi, Kaknüs Yayınları, İstanbul. 7. Berger, P. L. (1999). “Günümüz Dünyasında Demokrasi”, Cevdet Akyan (Çev.), Atilla Yayla (Ed.), Sosyal ve Siyasal Teori-Seçme Yazılar, Siyasal Kitabevi, 2. Baskı, Ankara. 8. Tosun, G. E. (2003). “Birleştirici Demokrasi Devlet-Sivil Toplum İlişkisinin Yeniden Yapılandırılması İçin Bir Analiz Aracı Olabilir mi?”, Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Y: 1, S: 1. 9. Arslan, Z. (2005). “Demokrasinin Demokratikleştirilmesi Sivil Toplum Örgütlerine Bağlıdır” Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Y: 3, S: 9. 10. Albayrak, D. (2006). “Sivil Toplum, Sivil Toplum Kuruluşları ve Demokrasi”, http://insanca.kadikoy.bel.tr/f/Sivil_Toplum-dijanalbayrak. doc, (27.04.2006). 11. Bayraktar, Ş.U. (2005). “Hangi Sivil Toplum, Nasıl Bir Demokrasi? 1990’ların Türkiye’sinde Sivil Toplum(lar)” Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Yıl:3, Sayı:9. 12. Dursun, D. (2001). “Demokrasi Sorunu ve Türkiye” Davut Dursun (Der.), Demokrasi Sorunu ve Türk Demokrasisi, Şehir Yayınları, İstanbul. 13. Özüerman, T. (1998). Türkiye’nin Batılılaşma ve Demokratikleşme Açmazı, Dokuz Eylül Yayınları, 1. Baskı, İzmir. 14. Sartori, G. (1996). Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Tunçer Karamustafaoğlu ve Mehmet Turhan (Çev.), Yetkin Yayınevi, Ankara. 15. Dursun, D. (2006). Siyaset Bilimi, Beta Yayınevi, İstanbul 16. Yentürk, N. (2004). “Demokratik Kitle Örgütlerinden STK’lara” Arzu Karamani (Yay. Haz.), Sivil Toplum ve Demokrasi Konferansı Yazıları, 216
17.
18.
19.
20. 21.
22. 23. 24. 25. 26. 27. 28.
No:8, http://stk.bilgi.edu.tr/docs/yenturk_std_11.doc, (19.10.2007). Kaynar, M. K. (2005). “Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Solunda Yeni Yaklaşımlar: Birey, Sivil Toplum, Demokrasi ve Sosyalizm”, Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, S:9. Keyman, F. (2004). “Avrupa’da ve Türkiye’de Sivil Toplum”, Arzu Karamani (Yay. Haz.), Sivil Toplum ve Demokrasi Konferans Yazıları, No:3, http://stk.bilgi.edu.tr/docs/keyman_std_3.pdf, (19.10.2007). Emrealp, Sadun (2005). Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, 2. Baskı, İstanbul. http://www.sakarya.bel.tr/haber.php?id=1941&uk=16&ak=44&uk2=1941, (11.06.2010). Kutlu, Ö. Sefa U. ve Mustafa K. (2008). “Vatandaş Odaklı/Vatandaşın Odakta Olduğu Yönetim: Selçuklu Belediyesi Kent Konseyi Örneği”, 1. Ulusal Yerel Yönetim Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Sakarya. http://www.medyabar.com/haber/15267/kent-konseyi-prosedur-degildir. aspx, (11.06.2010). Sakarya Kent Konseyi Başkanı Arif Aluca ile Mülakat (10.06.2010). http://www.yasayansakarya.com/haber/466-olmayani-yapmaya-calisiyoruz. html?haber=466&puan=4 (11.06.2010). http://www.bursakentkonseyi.org.tr/?sayfa=icerik&id=101, (11.06.2010). http://www.webhaber.com/haber/11-06-2010/adapazari-nda-gurultukirliligine-karsi-sessiz-2098547-haberi, (11.06.2010). http://www.carkhaber.com/icerik.php?kategori=haber&id=6465 (25.04.2011). http://www.sakarya.bel.tr/haber.php?id=2778&uk=16&ak=44 (25.04.2011).
217
TÜRKİYE’DE BÜYÜKŞEHİR ve İL MERKEZİ DÜZEYİNDE BULUNAN KENT KONSEYLERİ WEB SAYFALARININ “KATILIM” BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Öğr. Gör. Levent MEMİŞ*, Öğr. Gör. Emine CEBECİ*, Öğr. Gör. Nuran ÖZTÜRK* (*) Giresun Üniversitesi, Tirebolu Mehmet Bayrak Meslek Yüksekokulu, 28500, Tirebolu/GİRESUN levent.memis@giresun.edu.tr, emine.cebeci@giresun.edu.tr, nuran.ozturk@giresun.edu.tr
ÖZET Bu çalışmada, kentsel kamusal politikaların oluşturulmasında, kent de bulunan paydaşların katılımını sağlayan Kent Konseyleri’nin, kendi içsel katılımını artırmak amacıyla web sayfalarından ne düzeyde yararlanıp-yararlanmadığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, Kent Konseyleri’nin web sayfalarının daha çok tarafları bilgilendirmek amaçlı, yani web 1.0 formatında kullanıldığı görülmüş olup, çok sınırlı düzeyde web 2.0 uygulamalarından yararlandıkları tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kent Konseyi, Katılım, Web 2
218
1. GİRİŞ “Katılımcı Yönetim” veya “Birlikte Yönetim” kavramları 21. yüzyılda öne çıkan en önemli kavramlardandır. Bu kapsamda kentsel kamusal politikaların üretilmesi sürecinde “Kent Konseyleri” katılım işlevini sağlaması açısından önem taşımaktadır. Kent Konseyi’nin ortaya çıkışı, Haziran 1992’de Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma” bağlamında geliştirilen Yerel Gündem 21 (YG-21) programına dayanmaktadır. Daha sonraki süreçte Kent Konseyleri 5393 sayılı Belediye Kanunu ile kapsamlı ve uygulanabilir bir yasal statüye kavuşturulmuştur. Fakat yasal düzenlemelerin yanı sıra Kent Konseyleri’nin daha işlevsel hale gelmesi oluşturulan Kent Konseyleri’ne, etkin paydaş katılımını sağlamakla mümkün olacaktır. Genel olarak bakıldığında yerel yönetimlerin, halka yakın yerde hizmet sunma ve siyasal anlamda olmak üzere iki ana işlevinin olduğu görülmekte. Kent konseyleri de, yerel düzeyde siyasal katılım kültürünün gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda gelişen bilişim ve iletişim teknolojileri katılımın etkinleştirilmesi açısından önemli imkanlar tanımaktadır. Özellikle son yıllarda hızla yaygınlaşan web 2.0 uygulamaları (forum, anket, görüş ve öneri aktarma, blog, sosyal ağlar gibi), kullanıcıyı pasif konumdan aktif konuma getirerek katılımı teşvik etmektedir. Bu imkânların kullanılması halinde katılımın fiziksel boyutunda oluşan engellerin ortadan kaldırılmasına alternatif sağlanmış olacaktır. Literatürde kentsel katılımı web üzerinden ele alan çalışmalara rastlanmakla birlikte, Kent Konseyleri’nin web sayfalarını, kendi içsel katılımın sağlanması açısından değerlendiren çalışmalara rastlanılmamış olması, bu çalışmanın önemini vurgulamaktadır. Bu açıdan çalışmanın cevabını aradığı temel soru, Büyükşehir ve İl merkezi düzeyinde kurulan Kent Konseyleri’nin, paydaş katılımını artırıcı etkisi bakımından web sayfalarını hangi düzeyde kullanmakta olduklarıdır. Bu kapsamda daha önceki çalışmalardan da yararlanılarak, bir web site değerlendirme formu hazırlanmış olup, niteliksel içerik analizi yöntemiyle Kent Konseyleri web sayfaları değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. İçerik analizi ile elde edilen verilerin değerlendirilmesi SPSS 15.0 programı kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, ele alınan Kent Konseyleri web 219
sitelerinin alternatif bir katılım kanalı/kanalları yaratmaktan ziyade, daha çok bilgi aktarmak amaçlı web 1.0 formatında kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre çalışmanın sonunda yapıcı öneriler sunulmuş ve tartışılmıştır. 2. KENT KONSEYLERİ VE MECLİSLER Türkiye’de Kent Konseyi’nin ortaya çıkışı, Haziran 1992’de Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma bağlamında geliştirilen Yerel Gündem 21 (YG-21) programına dayanmaktadır. Kent Konseyi felsefesi ile oluşturulan Yerel Gündem 21’in ana hedefi, sivil toplumun karar alma süreçlerine katılması ve yerel yatırımları etkilemesi yoluyla, yerel yönetişiminin güçlenmesini sağlamaktır[1]. Türkiye’de Kent Konseyleri’nin öncülüğünü, Yerel Gündem 21 programları çerçevesinde Bursa (1994 yılında çalışmalarını başlatmış olup, günümüz itibariyle 580 paydaşı bulunmaktadır), Adana (2000), Antalya (1997), İzmir (1996), Manisa (2004) Büyükşehir Belediyeleri başlatmışlardır[2]. Kent Konseyleri, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda Kent Konseyleri’nin, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmek için çaba sarfettiği belirtilmektedir. Bundan anlaşıldığı üzere Kent Konseyleri sadece katılım açısından değil, bir çok açıdan farklı fakat birbirini tamamlayan işlevlere sahiptir. Belediye Kanunu’nun ilgili maddesine dayanarak 2006 yılında Kent Konseyi Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasına göre, belediye teşkilatının bulunduğu yerlerde, mahalli idarelerin genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde Kent Konseyleri’ni oluşturması gerekmektedir. Kent Konseyi’nin organları, “Genel Kurul”, “Yürütme Kurulu”, “Meclisler ve Çalışma Grupları” ve “Kent Konseyi Başkanı”ndan oluşmaktadır. Kent Konseyi’nin en yetkili organı olan Genel Kurul’a ve Yürütme Kurulu’na, Kent Konseyi Başkanı’nın başkanlık etmesi öngörülmektedir. Kent Konseyi Başkanı ise Genel Kurul tarafından seçilmektedir. Ayrıca oluşturulan Kent Konseyi Sekreterliği, bir “ko220
ordinatör” olarak faaliyet yürütmektedir (ayrı bir organ olarak değil) [3]. Meclisler ve çalışma grupları, Kent Konseyi bünyesinde oluşturulan katılım mekanizmaları olarak işlev görmektedir. Kent Konseyleri görev alanları ile ilgili konularda meclis (Kadın Meclisi, Çocuk Meclisi, Engelli Meclisi gibi) ve çalışma grupları (Turizm, Çevre, Eğitim, Sağlık gibi) oluşturulabilmektedir (Kent K. Y. md. 12). Böylece daha spesifik alanlarda kentsel politikaların oluşturulmasına katkı sağlanmış olmaktadır . Kanun maddesindeki düzenlemeye paralel olarak, katılım açısından kent konseyinin görevleri ise, Kent Konseyi Yönetmeliği’nde (md. 6) aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir: • Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak, • Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunmak, • Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek, • Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, • Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak, • Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmaktır. Konuyla ilgili tüm bu düzenlemeler dikkate alındığında, sade yurttaşların ve ilgili paydaşların belediyeler aracılığıyla kentsel kamusal politikaların oluşturulması, uygulanması ve denetimi sürecine katılmak için Kent Konseyleri başta olmak üzere bir çok alternatif kanallara sahip olduğu görülmektedir. Burada önemle belirtilmesi gereken bir diğer hususda, kentsel kamusal politikaların oluşturulmasında belediye meclisinin karar organı olmasına rağmen belirlenen meclis gündeminin belediye meclisinde görüşülmeden önce yukarıda ifade edilen katılım kanalları aracılığıyla vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, üniversite, muhtarlar, siyasi partiler gibi paydaşların katıldığı toplantılarda daha etraflıca görüşülüp bilgi, fikir, öneri elde 221
edilmesinin mecliste alınan kararların meşruiyetini artıracak, bireylerin sorumluluk bilincini güçlendirerek, toplumsal bütünleşmeyi sağlayacaktır[4-5]. Diğer taraftan Demirci[6], yukarıda ifade edildiği gibi Türkiye’de Kent Konseyleri’nin, yurttaşların ve paydaşların katılımını sağlayıcı bir araç olarak, beklenen potansiyel faydalarının olmasına rağmen, bir çok sorun alanlarının olduğuna da dikkat çekmektedir. Öngörülen sorun alanları; bir çok defa gerek belediye kanununda gerekse kent konseyi yönetmeliğinde katılıma atıf yapılmasına rağmen net bir “katılım” tanımının yapılamaması (daha çok katılımın başka bir boyutu olan “danışma”yı ima etmesi), katılımın siyasal boyutunun dışlanması, katılımın örgütlü toplum veya kurum aracılığıyla desteklenerek, toplumdaki tüm çıkar gruplarını ve kişileri kapsamaması, katılımın gerçekleşmesi için, belirli eğitim ve zamanın olması gerekliliği, halkın katılıma isteksizliği, kent konseyinde alınan kararların sadece belediye meclisinde tavsiye niteliğinde gündem oluşturması, hizmet verimliliğine negatif etkisi (pahalı ve zaman alıcı olması) ve farklı çıkar gruplarının bir araya gelmesinin bütünleştirmeden ziyade, çatışmayı artıracağı şeklindedir. Yukarıda belirtildiği üzere, özellikle sade vatandaşın katılımına, belki de bir takım sınırlılıklar düşünülerek imkân tanınmaması ve alınan kararların belediye meclisinde dikkate alınmaması (tavsiye niteliğinde olmasından kaynaklı), gerçek manada yönetişimin gerçekleşmesini sınırlandırıcı unsurlar olarak önemini korumaktadır. Diğer taraftan süreç içerisinde bireyler verdiği desteğin karşılığını uygulamada gördükçe, sorumluluk bilinci artacak, bu da katılım için daha fazla motive edici bir etki yaratacaktır. Hizmet verimliliğine negatif etkisi açısından değerlendirildiğinde ise, pratikte her yurttaşın bu kanallardan birini kullanarak kendini ifade etmesi günümüzde olanaksızdır. Bu katılım kanallarının kendi içinde bir temsil mekanizması mevcuttur. Bu yüzden katılımı kolaylaştırıcı teknolojik olanaklar kullanıldıkça harcanan para ve zaman maliyeti azalacaktır. Ayrıca olabildiğince kent de yaşayanların görüş ve düşüncelerine başvurulması daha rasyonel kararların alınmasına yol açacak ve bu durum daha etkin ve verimli faaliyetler ortaya çıkaracaktır. Diğer taraftan gelişen bilişim ve iletişim teknolojilerinin katılma isteği duyan bireyleri engelleyici unsurlar olan zaman ve mekan faktörlerini ortadan kaldırarak katılımı artırıcı potansiyel taşıdığını belirtmek gerekir. Bundan sonraki bölümde, son yıllarda internet ile daha fazla gelişen imkânlar katılımı artırıcı etkisi açısından ele alınacaktır. 222
3. E-KATILIM Bilgi ve iletişim teknolojileri çerçevesinde ortaya çıkan katılım imkânları, Kent Konseyleri’nin kendi içsel katılımını daha aktif hale getirme potansiyeli taşımaktadır. Özellikle son yıllarda internetin bireylere yansıyan yüzü olan web sayfalarında geliştirilen uygulamalar elektronik katılımda ön plana çıkmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonun yayınladığı 2010 Eylem Planı’nda elektronik araçlar kullanılarak halk katılımının sağlanması üzerinde durulacak önemli konular arasında yer almaktadır[7]. Diğer taraftan OECD[8]’nin yayınladığı çalışmada, gelişen bilişim ve iletişim teknolojilerinin farklı katılım imkânları sunduğu belirtilmektedir. E-katılım için, elektronik mektup kutuları, gelişmelerden bilgi aktarıcı e-mail imkânı, online chat, araştırma gibi araçların olduğu vurgulanarak, keşfedilmemiş yeni imkânların da mevcut olduğu ifade edilmektedir. Bu açıdan ele alınan e-katılımı, daha da genişletecek uygulamaların web 2.0 kavramı altında toplandığı görülmektedir. Web 2.0 kavramı ilk olarak Tim O’Reilly tarafından 2004’te kullanılmıştır. O’Reilly’nin Web 2.0 kavramı; katılımlı bir ortam ve yapı oluşturmaya olanak tanıyan bir dizi yeni uygulama ve hizmeti içermektedir[9]. Bu kapsamda web 2.0, web sayfasından yararlanacakların kendi görüş ve düşüncelerini veya fotoğraf, video gibi bilgilerin aktarımını sağlayacak imkânların sunumu olarak belirtilmektedir. Bir başka anlatımla, mevcut tek yönlü (web 1.0) web üzerinden sağlanan iletişimin, kullanıcıların aktif katılımını destekleyecek şekilde dönüşümüdür[10]. Web 2.0’ın temel amacı, kullanıcıların teknik engellerle karşı karşıya kalmadan, katılımcı bir anlayışla, içeriğin üretilmesi, paylaşılması ve aynı zamanda sosyal etkileşim aracı olarak kullanılmasıdır[11-12]. Bu amaç çerçevesinde Web 2.0 uygulamaları, vatandaş odaklı hizmet sunumu için, gerek merkezi gerekse yerel yönetimlere yeni olanaklar sunmaktadır[13]. Uygulamada web 2.0, kullanıldığı alana göre farklı versiyonlarıyla görülmekte olup, gelecek zaman dilimi içerisinde de farklı versiyonlarla karşımıza çıkması, sahip olduğu dinamik yapısı itibariyle olasıdır. Mevcut kullanım alanları; Devlet 2.0 (Government 2.0), Belediye 2.0 (Municipality 2.0), Medya 2.0 (Media 2.0), Üniversite 2.0 (University 2.0), Kütüphane 2.0 (Library 2.0) gibidir. Schrier[14] ve Schellong ve Girrger[15], yaptıkları çalışmalarda e-katılım için kullanılabilecek web 2.0 uygulamalarını, Yorumlar (Comments), Oylama (Voting), Sohbet (Chat), İnteraktif Anket, 223
Microblog, Social Bookmarking, Mash-sup’lar, Video ve görüntü, RSS, Forum, Blog, Sosyal Ağlar [(Social Networking) (you tube, facebook, twitter gibi)], Tagging, Wiki, Podcast, diğer Web 2.0 şeklinde belirtmişlerdir. Alıssa[16] ve Mambrey[17] ise, katılım araçlarını, online dilekçe, online konuşma, wiki, çevrimiçi sosyal ağlar ve bloglar şeklinde saymaktadırlar. Yukarıda belirtilen web 2.0 uygulamaları ile ilgili açıklamalar, araştırmanın bulgularını değerlendirilirken yapılacaktır. Son zamanlarda Türkiye’de hem teoride [18] hem de pratikte bir çok boyutuyla web 2.0 uygulamalarının siyasi alana yansıması görülmektedir. Ana akım medya kanallarına yansıdığı üzere, TBMM’de ve yerel yönetimler bünyesinde yer alan temsilcilerin, vatandaşlarla kurdukları iletişim sürecinde sosyal ağlardan yararlanmalarıdır. Görülmektedir ki, sosyal ağlar, temsil eden ve temsil edilen arasındaki iletişimi de değiştirmekte olup, bunun etkisi daha da artacaktır. Oluşturulacak kent konseyi 2.0 uygulamalarıyla, belirlenen gündem çerçevesinde örgütlü bireyler ve birtakım sınırlılıklar dikkate alınarak kent konseyi ile ilgili düzenlemelerde yer almayan sade vatandaşın katılımı sağlanmış olacaktır. Diğer taraftan bireyler zaman ve mekan sınırlaması tanımadan gündem maddeleri üzerinde gerekli araştırmaları yaparak düşündüklerini aktarabilecek, diğer katılımcıların düşüncelerini görerek, onlarla iletişim kurma olanağı yakalayacaktır. Kanımızca gerekli güvenlik önlemleri alınarak kurumsal olarak yapılacak böyle bir uygulama, daha fazla görüş, düşünce ve eleştirilerin toplanarak daha rasyonel kararların alınmasına yol açacak ve aynı zamanda ifade özgürlüğü alanı oluşturmuş olacaktır. Sonuçta fiziksel bir mekanda, zaman dikkate alınarak yapılan toplantılarda ya zaman ya da mekan engelinden (örneğin, engelli bireyler) kaynaklanan faktörler katılımı negatif yönde etkileyebilmektedir. 4. ARAŞTIRMANIN AMACI Çalışmanın temel amacı, kentsel kamusal politikaların oluşturulma sürecinde bilgilerin, deneyimlerin, görüş ve önerilerin paylaşıldığı bir alan olan Kent Konseyleri’nin, fiziksel imkânların dışında, kendi içsel paydaş katılımını artırmak adına, web sayfalarından ne düzeyde yararlanıp- yararlanmadığının ortaya çıkarılmasıdır. Bir başka ifadeyle, çalışmanın bağımlı değişkeni olan katılım olgusunu, bağımsız değişken olan elektronik imkânların (web sayfası) ne şekilde 224
değiştirip-değiştirmediğini ortaya koymaktır. Ve elde edilen sonuçlar çerçevesinde yapıcı önerilerin sunulmasıdır. Türkiye’ de yerel düzeyde e-katılım (web aracılığıyla) ile ilgili alan taraması yapıldığında belediye web sayfası analizi düzeyinde çalışmalara rastlanmaktadır[19-20]. Fakat çalışmamızın kapsamını oluşturan Kent Konseyleri düzeyinde e-katılıma yönelik bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu noktada Kent Konseyleri’nin web 2.0 üzerinden kendi içsel e-katılımının ele alınıyor olması, çalışmanın önemini ortaya çıkarmaktadır. 5. ARAŞTIRMANIN KAPSAM ve SINIRLILIKLARI Genel olarak bakıldığında, gelişen iletişim teknolojilerinin örgütlerin faaliyet alanlarına (içsel ve dışsal paydaşlarına) bilgilendirme, hizmet sunumu ve aktif katılım açısından yansımalarının olduğu görülmektedir. Bu çalışmada ise, Türkiye’de İl merkezi ve Büyükşehir düzeyinde oluşturulan Kent Konseyleri’nin web sayfaları sadece e-katılım ana kriteri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulacaktır. Bilindiği üzere Kent Konseyi Yönetmeliği 5/1 maddesinde, belediye teşkilatının bulunduğu yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde Kent Konseylerinin oluşturulması gerekliliği düzenlenmektedir. Türkiye’de Büyükşehir (16), İl merkezi (65), Büyükşehir ilçe (143), diğer ilçe (749), belde (1977) belediyesi bulunmaktadır. Toplamda 2950 adet belediye teşkilatı vardır[21]. Haliyle ifade edilen tüm belediyelerin Kent Konseyleri’nin, web sayfalarına ulaşarak analiz sürecine dahil edilmesi, bir takım sınırlılıklar nedeniyle zor görünmektedir. Bu nedenle bu çalışmada sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmişlik faktörleri de dikkate alınarak, sadece Büyükşehir ve İl merkezi düzeyinde bulunan Kent Konseyleri değerlendirme sürecine katılmıştır. Tercih edilen bu örneklemin, Türkiye’deki Kent Konseyleri’nin e-katılım boyutunu yansıtacağı varsayılmıştır. Diğer taraftan, araştırmanın temel sınırlılığı, ele alınan ortamların dinamik bir yapıya sahip olması ve belirli bir zaman aralığında incelenmiş olmasıdır. Çalışma sonucunda elde edilen bulguların, araştırma yapılan ortamın dinamik bir yapıya sahip olması nedeniyle, daha sonra yapılacak benzer çalışmaların sonucundan farklılık göstereceği açıktır. Bir diğer sınırlılık ise, çalışma kapsamında sadece niteliksel içerik analizi yönteminin kullanılmasıdır. Yani çalışma daha çok teknik analiz niteliğinde olup, ifade edilen imkânların varlığı ve 225
yokluğu değerlendirilecektir. Başka bir anlatımla, kullanıcıların kullanım pratikleri dikkate alınmamaktadır. 6. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Çalışmanın temel amacı yukarıda ifade edildiği gibi kentsel kamusal politikaların oluşturulma sürecinde bilgilerin, deneyimlerin, görüş ve önerilerin paylaşıldığı bir alan olan Kent Konseyleri’nin, fiziksel imkânların dışında, kendi içsel paydaş katılımını artırmak için, web sayfalarından (web 2.0) ne düzeyde yararlanıp- yararlanmadığını ortaya çıkarmaktır. Bu kapsamda ifade edilen amacın gerçekleştirilmesi için, katılım açısından web sayfalarının değerlendirilmesinde niteliksel içerik analizi yönteminden yararlanılmıştır. İçerik analizinde temelde yapılan işlem, birbirine benzeyen verileri belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirmek ve bunları okuyucunun anlayabileceği biçimde düzenleyerek yorumlamaktır[22]. Kamu yönetimi alanında web değerlendirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalarda (bu çalışmaların büyük bölümü web 1.0 düzeyinde ele alınmış) farklı değerlendirme ölçütleri kullanıldığı görülmektedir [23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30]. Diğer taraftan az sayıda da olsa web 2.0 uygulamalarını e-katılım imkanları boyutu ile ele alan çalışmalar bulunmaktadır[31, 32, 33]. Web sayfası değerlendirilmesi ile ilgili literatür taranarak ve kent konseyi web sayfalarının kendine has özellikleri de dikkate alınarak, e-katılım ana kriteri çerçevesinde bir değerlendirme formu oluşturulmuştur. Değerlendirme formu düzenlenirken e-katılımı oluşturan, bilgilendirme, danışma ve aktif katılım boyutu[34] dikkate alınmıştır. Ve bu bağlamda değerlendirme kriterleri olarak; anket, e-mail, telefon ve fax numarası, mesaj gönderme alanı, online görüşme (Örneğin, MSN), Podcast (Video ve Ses Dosyası), RSS, Facebook, Twitter, Wiki, Mash-up, İlan Tahtaları, Mobil Destek, İstek, Görüş Bildirme Alanı, Haberdar Edici E-Mail, Yabancı Dil Desteği, Ziyaretçi Defteri, Forum, Blog, E-Oylama, Bir Fikrim Var!, Gönüllü Katılım Alanı, Bilgi Edinme belirlenmiştir. Söz konusu kriterler çerçevesinde verilerin toplanması, 04 Nisan 2011 tarihinde, aynı ölçeği kullanan üç farklı araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiştir. Ölçek üzerinde yer alan kategorilerin değerlendirilmesi var (1) ve yok (0) olarak işaretlenmiştir. Verilerin toplanmasında aynı ölçeği kullanan üç farklı araştırmacıdan yararla226
narak verilerin güvenilirliği artırılmaya çalışılmıştır. Elde edilen verilerin analizi için, SPSS 17.0 kullanılmış olup betimleyici analiz tekniğinden yararlanarak, verilerin frekans ve yüzdesel dağılımları grafik yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. 7. BULGULAR VE TARTIŞMA Çalışmanın kapsamını, Türkiye’de bulunan Büyükşehir ve İl merkezi düzeyinde kurulan Kent Konseyleri oluşturmaktadır. İfade edilen yerlerdeki Kent Konseyleri’ne ulaşmak için, http://www.kentkonseyleri.net web adresi temel alınmıştır. Ayrıca belirtilen web sayfası üzerinde aktif olmayan yerlere internet üzerinden araştırma yapılarak erişilmeye çalışılmıştır. Yapılan incelemede, altı Büyükşehir Kent Konseyleri’nin web sayfasına ulaşılamamıştır. Ankara’da Büyükşehir kapsamında kent konseyi kurulmuş olup, Büyükşehir belediye web sayfasında kent konseyiyle ilgili bilgilere yer verilmektedir, ayrı bir web sayfası oluşturulmamıştır. Sakarya’da Büyükşehir kapsamında kent konseyi kurulmuş olup, web sayfasının yapım aşamasında olduğu tespit edilmiştir. Erzurum ve Mersin Büyükşehir kapsamında da kent konseyinin oluşturulduğu tespit edilmiş olup, web sayfası bulunmamaktadır. İlgili kişilerden alınan bilgiye göre İstanbul Büyükşehir kapsamında kent konseyinin oluşturulması için iki kez toplantı yapılmış, fakat yeterli çoğunluk sağlanamadığı için oluşturulamamıştır. Yine ilgililerden alınan bilgiye göre Samsun Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kent konseyi oluşturma girişiminde bulunulmadığı öğrenilmiştir. İl merkezi düzeyinde de; Adıyaman, Amasya, Aydın, Balıkesir, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Gümüşhane, Kastamonu, Kırklareli, Malatya, Kahramanmaraş, Ordu, Rize, Tekirdağ, Tokat, Şanlıurfa, Uşak, Van, Yozgat, Zonguldak, Batman, Bartın, Karabük, Osmaniye (belediye web sayfasında) Kent Konseyleri’nin web sayfalarına erişilerek değerlendirmeye dahil edilmiştir. Diğer taraftan, Afyonkarahisar, Ağrı, Artvin, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Edirne, Erzincan, Giresun, Hakkari, Hatay, Kars, Kırşehir, Kütahya, Manisa, Mardin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Sinop, Sivas, Trabzon, Tunceli, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Şırnak, Iğdır, Yalova, Kilis, Düzce, Çorum, Elazığ, Siirt, İl merkezlerinde kent konseyi oluşturulduğu halde web sayfalarının olmadığı, iki İl merkezinin (Giresun ve Bolu) web sayfasının yapım aşamasında olduğu, diğer İl merkezlerinin ise 227
web sayfalarının olmadığı tespit edilmiştir. Isparta İl merkezi düzeyinde kent konseyinin oluşturulması için belediye meclisinin ocak toplantısında karar alındığı fakat henüz kurulmadığı, Aksaray ve Ardahan İl merkezinde ise kent konseyinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Belirtildiği üzere çalışmada, 10 Büyükşehir ve 27 İl merkezi düzeyinde oluşturulan kent konseyi web sayfaları içerik analizine dahil edilebilmiştir. Belirlenen e-katılım kriterleri çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucu elde edilen veriler frekans ve yüzdelik şekliyle aşağıda tablo halinde sunulmaktadır. Bu bölümde elde edilen veriler kapsamında sonuçlar değerlendirilecektir. Anket, çok sayıda bilgi toplamayı sağlayan ve aynı oranda bilgi aktarmak için yapılan basit bir veri toplama aracıdır. Anket, elektronik imkânların kullanılmaya başlanmasıyla, daha az zamanda, daha az maliyetle ve daha kolay yapılabilmektedir. Ele alınan web sayfalarının %29,7 (11)’de aktif anket uygulamasının olduğu görülmektedir. Elektrik enerjisinin üretilerek ve dağıtımının yapılması, telefon, fax gibi iletişim kanallarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Artık klasikleşen bu iletişim kanalları, eş zamanlı veya eş zamansız olarak bireyler arasında iletişim kurmaya olanak vermektedir. Web sayfalarının kullanılmaya başlanmasıyla uygulama alanı bulan olanaklardan biri de, elektronik posta aracılığıyla kişi veya kurumlara ulaşılmasıdır. Bu kanalların kullanılması için öncelikle ilgililerin, anılan kanal bilgilerine erişmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışmada incelenen web sayfalarının %81 (30)’de e-mail, telefon veya fax bilgilerinin olduğuna ulaşılmıştır. Elde edilen bu sonuç, incelenen web sayfalarında en fazla kullanılan bilgilenme ve katılım kanalı olarak ortaya çıkmaktadır. Araştırmada öne çıkan bir diğer uygulama ise, “mesaj gönderme alanı” adı altında belirlediğimiz, genelde ‘ad ve soyad’, ‘e-posta’, ‘konu’ ve ‘mesajınız’ alanından oluşan uygulamadır. Çok basit düzeyde bir uygulama olmasına rağmen, ilgililerin görüş ve düşüncelerini aktarabilmeleri için önemli bir işleve sahiptir. Söz konusu bu uygulamanın incelenen web sayfalarının %54,1 (20)’de bulunduğu görülmektedir. Bir diğer değerlendirme kriteri ise, eş zamanlı sesli ve görüntülü iletişime olanak sağlayan online görüşme (örneğin, MSN) uygulamasıdır. Belediye web sayfalarını katılım açısından ele alan bir çalışmada[35], Afyonkarahisar Belediyesi web sayfasında online görüşme 228
imkânının olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada ise, web sayfası üzerinden online görüşme olanağının hiçbir kent konseyinde olmadığı tespit edilmiştir. Son zamanlarda web 2.0 uygulamaları arasında dikkat çeken Podcast (Video ve Ses Dosyası), digital hareketli veya sadece sesli dosyaların web sayfası aracılığıyla aktarılmasını sağlayan bir uygulamadır. Bu sayede, örneğin, katılınmayan toplantıların ve aktivitelerin videolarının kaydedilerek, fiziksel mekanının dışında da ilgililerin bilgilenmesi sağlanmış olacaktır. Burada ele alınan görülmektedir. Web sayfası üzerinden kullanılan RSS uygulamasını Horzum [36], “Çeşitli internet sayfalarında yayınlanan haber, makale, fotoğraf, video, ses ve günlüklerden oluşan içeriğin, RSS adı verilen bir teknoloji kullanan XML kodları ile etiketlenmesi ve paketlenmesiyle topluca izlenmesini yani bir sayfada toplanmasını sağlayan sistem” olarak açıklamaktadır. Bir başka ifade ile, RSS, kullanıcıların verdiği komut doğrultusunda, web üzerinde yapılan değişikliklerin daha kolay takip edilmesini sağlamaktadır. RSS uygulaması, veri dolaşımını internet üzerinden kolaylaştırarak, veriye ulaşımı basitleştirmektedir[37]. Bu çalışmada ele alınan web sayfalarının % 16,2 (6)’sinde RSS uygulamalarının varlığı tespit edilmiştir. İlk çıkış noktası olarak bireyler arasındaki iletilişimi sağlamak için kullanılmaya başlayan sosyal ağlar (Facebook ve Twitter dünya yüzeyinde en yaygın olanlar), kullanım pratiğinin yaygınlaşmasıyla, e-katılım uygulayıcılarının dikkatini çekmiştir[38]. Daha sonraki süreçte sosyal ağlar, kişiler arasında iletişimi sağlama işlevinin yanında, özellikle belirtilen ağların en fazla kullanıcısı olan gençlerin kendi görüş ve düşünlerini aktarmak ve grup çalışmaları yapmak için önemli bir teşvik edici katılım aracı olarak görülmüştür-görülmektedir[39, 40, 41]. Altınsoy[42]’un Türkiye’de Yerel Gündem 21 kapsamında oluşturulan Ulusal Gençlik Meclisi üzerinde yaptığı çalışmada, meclis çalışmalarına katılan gençlerin, aktif bir şekilde yeni katılım olanaklarından yararlandığı ifade edilmektedir. Yine tarafımızca yürütülen henüz tamamlanmayan araştırmanın verilerine göre, Büyükşehir ve İl merkezi düzeyinde kent konseyi bünyesinde oluşturulan gençlik meclislerinin 43 tanesinin Facebook hesabının aktif olarak kullanıldığı görülmüştür. Facebook Dünya genelinde 500 milyonu, Türkiye’de ise 26 milyonu (dördüncü sırada) aşan kullanıcı sayısıyla sosyal ağlar içerisinde birinci sırada yer almaktadır. En yaygın şekilde kullanılan 229
sosyal ağlardan ikincisi olan Twitter ise, ücretsiz olarak kullanıcılara maksimum 140 karakterden oluşan metinler ile iletişim olanağı sağlayan bir mikroblogging örneği olarak kabul edilmektedir. Twitter, kullanıcıların fikirlerinin, projelerinin paylaşılmasına, belirlenen ilgi alanlarına göre gelişmelerin izlenmesine yardımcı olmaktadır. Görüldüğü gibi çok amaçlı kullanım (bireysel sosyalleşme aracı olarak kullanılabileceği gibi, kurumsal anlamda da kullanılabilmektedir) alanı olan Twitter, kullanıcılara, diğer kullanıcılar tarafından takip edilme ve takip etme olanağı sunmaktadır. Örneğin örgütlerin hedef kitlelerinden talep ettiği bilgi ve düşünceler, bu kanal sayesinde daha da işlevsel bir şekilde elde edilebilmektedir[43,44]. Tüm bu açıklamaların ışığı altında, Facebook ve Twitter, bireylerin bilgilenmesi ve aktif katılımı için önemli fırsatlar sunmaktadır. Çalışma kapsamında ele alınan web sayfalarının sadece 2 (5,4)’sinde Facebook hesabının varlığı tespit edilmiş olup, hiçbir web sayfasında Twitter hesabına rastlanmamıştır. Wiki, bir web sitesi türü olarak wiki’ler, kullanıcılara, mevcut sayfanın veya oluşturulacak yeni sayfanın düzenlenmesinde önemli imkânlar sunmaktadır. En popüler wiki uygulaması, açık erişimli bir ansiklopedi olan, wikipedia’dır[45]. Wikipedia örneğinde görüldüğü üzere, wikiler, çok yazar tarafından oluşturulabilen ve düzenlenebilen internet ortamındaki yazı alanlarıdır. Ayrıca, wikiler, kullanıcıları okuyucu boyutundan düşüncelerini veya sahip olduğu bilgileri yazma boyutuna taşımaktadır[46]. Mash-up ise, bir çok farklı kaynakta yer alan metin, ses, görüntü ve video türündeki içeriğin bir araya getirilerek yeni bir düzenleme ve tasarımla sunulması olarak ifade edilmektedir[47]. İncelenen web sayfalarında ne wiki, ne de mash-up ve ilan tahtası uygulaması görülmüştür. Diğer taraftan mobil telefon kullanım pratiğinin hızla yaygınlaşması da katılım açısından fırsatlar oluşturmaktadır. 1980’li yıllarda birinci nesil araçlarla başlayan mobil telefon serüveni, dördüncü nesil tasarımların geliştirilmesiyle devam etmektedir. Klasik mesaj gönderme ve sesli konuşmanın dışında, özellikle internetin telefon ile bütünleştirilmesi, mobil telefonların önemini artırmıştır. Bu bağlamda çalışma kapsamında yapılan web incelemesinde, sadece bir kent konseyi web sayfasında (Zonguldak) mobil katılım teşvik edilmektedir. Yine klasik mesaj gönderme mantığıyla oluşturulan “istek ve görüşünüzü bildirme” alanı, ilgilinin “şikayetiniz”, “görüşünüz” veya 230
“öneriniz” bölümünü doldurup göndermesiyle katılım sağlanmaktadır. İfade edilen uygulama alanı çalışma kapsamında ele alınan web sayfalarının %18,9 (7)’unda bulunmaktadır Haberdar edici E-Mail kriteri ise, tarafların mail adreslerini sisteme girmeleriyle başlamakta, daha sonraki süreçte web sayfasına girilen bilgiler otomatik olarak mail adreslerine gitmektedir. Bu uygulamayla ilgililer web sayfasına girilen verilere daha hızlı ulaşarak, bilgi sahibi olmaktadırlar. Burada ele alınan web sayfalarının %13,5 (5)’inde haberdar edici e-mail uygulaması görülmüştür. Web sayfası değerlendirme kriterleri içerisinde öne çıkan ve aynı zamanda katılım içinde öne mli bir unsur olan, oluşturulan sayfaların yabancı dil desteğini sağlamasıdır. Özellikle hemşehrilik hukukundaki değişiklik dikkate alındığında, yurt dışından gelen kişilerin ikamet ettikleri kentlerde, bu durum daha fazla önem taşımaktadır. İncelenen kent konseyi web sayfalarından sadece biri (Adana) yabancı dil desteği sağlamakta, diğer 36 kent konseyi web sayfası yabancı dil desteği sağlamamaktadır. Forumlar, belli bir konu veya amaç çerçevesinde kişilerin görüş, düşünce ve eleştirilerini aktarmasını sağlayan web tabanlı uygulamalardır. Çalışma kapsamında incelenen web sayfalarının sadece birinde forum uygulamasına yer verilmiştir. Diğer taraftan, web sitesini kullananların görüş ve düşüncelerini iletebileceği, aynı azamanda diğer ziyaretçiler ile iletişim kurabileceği basit bir katılım aracı olan “ziyaretçi defteri” uygulaması çalışma kapsamındaki hiçbir web sayfasında tespit edilememiştir. Yaklaşık on yıllık bir geçmişe sahip olan blogların, sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda, kullanıcılar tarafından yorum yapmak, bilgi ve görüşlerini aktarmak için kullanıldığı görülmektedir. Bloglarda yer alan görüş ve düşünceler farklı bilgilerle beslenerek yeni bir boyut kazanmaktadır. Bu haliyle blogların, yeni bilgi üretimini sağlayan, serbest alanlar olduğu söylenebilir[48]. Çalışma kapsamında incelenen Kent Konseyleri web sayfasının hiçbirinde blog uygulamasının olmadığı belirlenmiştir. Kimi belediye web sayfalarında da görülen “bir fikrim var” uygulaması, bireylerin gerek yaşam alanlarından hareketle gerekse uzmanlık alanları çerçevesinde oluşturdukları fikirlerini iletmek için kolaylık sağlamaktadır. Bu sayede bir çok farklı bakış açılarına sahip fikirlerin veya projelerin elde edilme olanağı doğmuş olacaktır. Bura231
da ele alınan kapsamda sadece 4 (%10,8) kent konseyi web sayfasında, “bir fikrim var” alanının olduğu görülmüştür. 2004 yılında yürürlüğe giren 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun uygulama yönetmeliğinde; kişi ve kuruluşların bilgi edinme hakkının mahalli idarelerde (köyler hariç) ve bunların bağlı ve ilgili kuruluşları ile birlik ve şirketlerinde alınacak idari ve teknik tedbirler ile yürütülecek iş ve işlemleri kapsadığı belirtilmektedir(md. 2)[49]. Anılan yönetmelik maddesi dikkate alındığında, belediye kanunu tarafından düzenlenen Kent Konseyleri’nin de bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında yer alması gerektiği açıktır. Fakat uygulama da incelenen web sayfalarının sadece birinde (Gümüşhane) bilgi edinme hakkının kullanımına yönelik düzenlemeye gidildiği görülmüştür. Ele alınan web sayfalarının 16,2 (6)’sinde gönüllü olarak çalışmalara katılmak isteyenler için digital başvuru formu bulunmaktadır. Ve çalışma kapsamında değerlendirilen web sayfalarının hiçbirinde elektronik oylama ile ilgili ne uygulamaya ne de bilgiye ulaşılmıştır. Konuyla ilgili elde edilen tüm veriler incelendiğinde, Kent Konseyleri’ne ait web sayfalarının büyük çoğunluğunun, katılımın ön şartı olarak kabul edilen “bilgilendirme” üzerine kurulduğu görülmektedir. Diğer yandan çok az sayıda kent konseyi web sayfaları aktif katılıma imkân tanımaktadır. Başka bir anlatımla web sayfaları daha çok “tanıtım” boyutuna yoğunlaşmış olup, işin “tanıma” boyutunu ihmal etmektedirler. SONUÇ VE ÖNERİLER Dünya yüzeyinde yaşanan küreselleşme, kentleri ön plana çıkararak, kent yönetimlerinin daha fazla sorumlu birimler haline geldiği görülmektedir. Bu doğrultuda daha iyi yönetilebilirliği sağlamak için klasik yerel yönetim anlayışından, yerel yönetişim anlayışına geçiş kaçınılmazdır. Yerel yönetişim; toplum odaklı, paydaşlar arası gönüllülük esasına dayalı, demokratik katılım araçları yoluyla birlikte kararları oluşturma, yerinden yönetimci, paydaşlara destek vererek, onları yapabilir kılan, farklılıklara duyarlı, bilgiye erişebilirliği sağlayarak saydamlığı önemseyen, hizmetten yararlananların beklentilerine duyarlı ve çok yönlü yerel hesap verebilirliği kapsamaktadır[50]. Kent düzeyinde belediyeler (Büyükşehir, Büyükşehir ilçe, il merkezi ve diğer ilçe belediyeleri) gerek kentsel politikaların oluşturulması gerekse oluşturulan politikaların uygulanmasında, yerel 232
yönetişimin gerçekleşmesi sürecinde birinci derecede yetkili konuma sahiptir. Türkiye’de 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ile birlikte yukarıda ifade edilen yerel yönetişimi sağlamak için bir çok düzenlemenin yapıldığı görülmektedir. Yapılan bu düzenlemelerle; ihtisas komisyonlarına katılım, stratejik planların oluşturulma sürecine katılım, halk oylaması yoluyla katılım, kamuoyu yoklaması ve araştırması aracılığıyla katılım, mahalle düzeyinde katılım, gönüllü katılım, hemşehrilik yaklaşımında yapılan değişiklikle oluşan katılım ve Kent Konseyleri ve Kent Konseyleri bünyesinde oluşturulacak meclisler aracılığıyla katılım teşvik edilmektedir. Kent Konseyleri, her ne kadar bazı açılardan eksiklikleri tartışılsa da, kapsadığı paydaşlar itibariyle, kent düzeyinde en önemli katılım kanallarından birini oluşturmaktadır. Kent konseyinin birinci derecede yetkili organı olan genel kurul düzeyinde, belirlenen gündem çerçevesinde, paydaşların katılımıyla yapılan toplantılarda alınan kararlar, yürütme kurulu aracılığıyla belediye meclisine sunulmaktadır. Son yıllarda web ortamında ortaya çıkan yeni imkanlar organizasyonların faaliyetlerinde muhatap aldıkları ilgili kişi ya da grupların katılımına yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu araçlar sayesinde, ilgililer görüş, düşünce, beklenti, şikayet, öneri gibi ifadelerini kolaylıkla kurumlara iletebilmektedirler. Elektronik ortamda yaşanan bu değişim Kent Konseyleri’nin kendi paydaş katılımını artırmak adına da alternatif kanallar sunmaktadır. Web 2.0 olarak ifade edilen imkanlar; anket, online görüşme, podcast, Rss, sosyal ağlar (Facebook, Twitter gibi), wiki, mash-up, forum, blog gibi uygulamalardan oluşmaktadır. Çalışma kapsamında Büyükşehir (10) ve İl merkezi düzeyinde (27) Kent Konseyleri web sayfaları üzerinden yapılan araştırmada, yukarıda ifade edilen web 2.0 uygulamalarından sınırlı düzeyde yararlanıldığı tespit edilmiştir. Bir başka ifade ile, ele alınan Kent Konseyleri’nin, kendi paydaş katılımını artırıcı alternatif katılım kanallarından (web 2.0 uygulamaları) yararlanmadığı görülmüştür. İncelenen web sayfaları daha çok klasikleşmiş iletişim imkanları aracılığıyla katılımı desteklemekte ve daha çok bilgilendirme amaçlı kullanılmaktadır. Türkiye’de Büyükşehirlerin dışında kalan 65 il merkezinin, 63’nde kent konseyi fiili olarak oluşturulmasına rağmen, sadece 27 kent konseyinin web sayfasının olduğu tespit edilmiştir. Yani İl merkezlerinde bulunan Kent Konseyleri’nin yaklaşık % 60’nın web 233
sayfası bulunmamaktadır. Diğer taraftan Türkiye’de bulunan Büyükşehir (16) düzeyinde ise, 14 Büyükşehir kent konseyinin varlığı tespit edilmiş olup, bu Kent Konseyleri’nin 10’nun web sayfası olduğu görülmüştür. Oluşturulacak Kent Konseyi 2.0 uygulamalarıyla, belirlenen gündem çerçevesinde örgütlü bireyler ve birtakım sınırlılıklar dikkate alınarak kent konseyi ile ilgili düzenlemelerde yer almayan sade vatandaşın katılımı sağlanmış olacaktır. Diğer taraftan bireyler zaman ve mekan sınırlaması tanımadan gündem maddeleri üzerinde gerekli araştırmaları yaparak düşündüklerini aktarabilecek, diğer katılımcıların düşüncelerini görerek, onlarla iletişim kurma olanağı yakalayacaktır. Kanımızca gerekli güvenlik önlemleri alınarak kurumsal olarak yapılacak böyle bir uygulama, daha fazla görüş, düşünce ve eleştirilerin toplanarak daha rasyonel kararların alınmasına yol açacak ve aynı zamanda ifade özgürlüğü alanını oluşturmuş olacaktır. Sonuçta fiziksel bir mekanda, zaman dikkate alınarak yapılan toplantılarda ya zaman ya da mekan engelinden (örneğin, engelli bireyler) kaynaklanan faktörler katılımı negatif yönde etkileyebilmektedir. Elde edilen bulgular çerçevesinde daha katılımcı bir Kent Konseyinin oluşturulması için; Kent Konseyleri’nin ihtiyaç duyduğu maddi kaynaklar, belediyelerin insiyatifinden çıkarılarak, daha net olan bütçe yapısına kavuşturulmalıdır. Haliyle kaynak darlığı sebebiyle çoğu kent konseyinin web sayfası bulunmamakta, çalışmadan anlaşılacağı üzere bulunanların da çok yetersiz seviyede olduğu görülmektedir. Ayrıca “ortaklık” yaklaşımı kapsamında diğer paydaşlarında ayni ve nakdi olarak kaynak sağlamaları için gerekli düzenlemelerin yapılması önem arz etmektedir[51]. Kent Konseyleri’nin bürokratik bir yapıya büründürülmesi sonucu katılım sınırlılıkları ortaya çıkmaması için, alternatif katılım kanalları oluşturulmalıdır. Bunun için gelişen web uygulamaları önemli fırsatlar sunmaktadır. Kurumsal olarak gerekli güvenlik önlemleri alınarak, web sayfaları, web 2.0 formatında oluşturulmalıdır. Ayrıca yeni oluşan teknolojik imkanları takip ederek gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Ortaya çıkan yeni elektronik imkânlarla sade vatandaşın da katılımı desteklenmelidir. Konsey kapsamında üzerinde uzlaşmaya varılan kararların belediye meclisine daha etkin bir şekilde yansıması için gerekli yasal 234
düzenlemelerin yapılması yerinde olacaktır. Kent konseyi yönetmeliğinde yer alan, “Genel Kurul, her yıl ocak ve eylül aylarında yapacağı iki toplantıdan az olmamak üzere, üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır” (Kent konseyi Yönetmeliği md. 10/1) ibaresi daha fazla kentsel kamusal politikaların oluşturulma sürecine katılımı sağlamak adına, belediye meclis toplantılarının her ayın ilk haftası yapıldığı dikkate alınarak, her ayın son haftası belirlenen gündem çerçevesinde, gerek fiziksel mekanda toplantı yapılarak, gerekse oluşturulan elektronik imkanlar aracılığıyla ilgililerin görüşlerinin alınması yerinde olacaktır. Kent konseyi kapsamında katılım kültürü oluşturmak adına gerekli bilgilendirme ve tanıtım çalışmalarının yapılması da önem arz etmektedir. KAYNAKLAR 1. Toprak, Zerrin (2006). Yerel Yönetimler, Nobel Yayın ve Dağıtım, Altıncı Baskı, Ankara, s.290. 2. Çukurçayır, M. Akif ve Eroğlu, H. Tuğba (2008). Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri, Birinci Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Sakarya Üniversitesi, ss. 200-201. 3. Emrealp, Sadun (2010). Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel Yönetişim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, http:// www.kentkonseyleri.net/dl/KentKonseyleri_book.pdf, (Erişim Tarihi: 12.04.2011), s.21. 4. Şengül, Ramazan (2010). Yerel Yönetimler, Umuttepe Kitapevi, Kocaeli, s.89. 5. Demirci, Mustafa (2010). Yönetime Halkın Doğrudan Katılımının Sorunları ve Açmazları, Yerel Yönetimler, Yerel Siyaset ve Kentsel Politikalar, Edt. Bekir Parlak, Dora Yayın Dağıtım, Bursa, s. 145. 6. Demirci, Mustafa (2010). Yönetime Halkın Doğrudan Katılımının Sorunları ve Açmazları, Yerel Yönetimler, Yerel Siyaset ve Kentsel Politikalar, Edt. Bekir Parlak, Dora Yayın Dağıtım, Bursa, 2010, ss. 151-152. 7. ehealthnews.eu/.../2114-ict-research-the-policy-perspective, (Erişim Tarihi: 04.05.2010) 8. OECD(2001). Citizens as Partners OECD HANDBOOK ON INFORMATION, CONSULTATION AND PUBLIC PARTICIPATION IN POLICY-MAKING, http://www.ecnl.org/dindocuments/214_OECD_ Engaging%20Citizens%20in%20Policy-Making.pdf (Erişim Tarihi: 25.08.2010), ss.75-77. 235
9. Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.605. 10. Nash, Andrew(2009), Web 2.0 Applications For Improving Public Participation In Transport Planning, www.andynash.com/nashpublications/2009-Nash-Web2forPT-14nov09.pdf (08.09.2010), s.2. 11. Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.605. 12. Aslan, Bora(2007), Web 2.0 Teknikleri ve Uygulamaları, XII. “Türkiye’de İnternet” Konferansı, Ankara, inet-tr.org.tr/inetconf12/bildiri/46.pdf (25.08.2010), s.351. 13. Dale, Stephen(2008), Utilising Web 2.0 in local government, http://stevedale.net/2008/09/12/utilising-web-20-in-local-government/, (20.08.2010). 14. Schrier, Bi(2010),: lhttp://www.govtech.com/dc/articles/417520?id=417520 &full=1&story_pg=3 (04.09.2010) 15. Schellong, Alexander/ Girrger, Philipp (2010), Government 2.0 In Beta Phase An Analysis of eParticipation and Web 2.0 Applications of Germany’s 50 largest Cities and 16 Federal States, Public Sector Study Series 06, assets1.csc.com/.../CSC_policy_paper_series_06_2010_ government_20_beta_phase_English.pdf (25.08.2010). 16. Alıssa, Batool(2009), ePARTICIPATION, The Proceedings of International Conference on eGovernment Sharing Experiences, 8-11 December 2009, s.250. 17. Mambrey, Peter (2008). From Participation to e-Participation: The German Case, ICEGOV2008, December 1-4, Cairo, Egypt, s.356. 18. Erkul, R. Erdem, Sosyal Medya Araçlarının (Web 2.0) Kamu Hizmetleri ve Uygulamalarında Kullanabilirliği, Türkiye Bilişim Derneği, Aralık 2009, S. 116, s. 96-101. 19. Akdoğan, Itır(2009), Evaluating and Improving e-Participation in İstanbul, ICEGOV, November 10-13, Bogota, Colombia, iospress.metapress.com/ index/B7283Q1457620165.pdf (24.08.2010) 20. Memiş, Levent (2010). Katılım Aracı Olarak Web 2.0: Orta Ölçekli Belediye Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, VIII. Kamu Yönetimi Forumu, TODAİE, 20-22 Ekim, Ankara. 21. http://www.yayed.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=977, (Erişim Tarihi: 15.04.2011). 22. Yıldırım, Ali ve Şimşek, Hasan(2008). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s.227. 236
23. Tosun, Elif Karakurt(2008). Türkiye’de E-Belediyecilik Uygulamaları: Bursa Nilüfer-Osmangazi-Yıldırım Belediyelerinin Web Sitelerinin Analizi, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 17(2):71-94. 24. Parlak, Bekir ve Sobacı, Mehmet Zahid (2008). Türkiye’deki Büyükşehir Belediyelerinin Website Temelli Hizmetleri: Karşılaştırmalı Bir İşlevsellik Analizi, Bekir Parlak( Ed.), Kamu Yönetiminde Yeni Vizyonlar, Turhan Kitapevi Yayınları, Ankara, s. 229-257. 25. Moon, M. Jae (2002). The Evolution of E-Government among Municipalities: Rhetoric or Reality?, Public Administration Review , 62(4). 26. Holzer, Marc and Kim, Seang-Tae(2003). Dıgıtal Governance In Municpalıties Worldwide - An Assessment of Municipal Web Sites Throughout the World – http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/ documents/aspa/unpan012905.pdf (19.08.2010). 27. Çukurçayır, M. Akif ve Eroğlu, Tuğba(2010). E-Cities: A Content Analysis of the Web Pages of Heidelberg and Konya Metropolitan Municipalities, Current Research Journal of Social Sciences 2(1): 7-12. 28. Aktel, Mehmet (2009), Belediye Web Sitelerinin İşlevselliği Üzerine Bir Araştırma, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 14(2): 223-240. 29. Aksüt, Mehmet (2009). Belediyelerin Web Sitelerinin Karşılaştırmalı Olarak Değerlendirilmesi, 30. Yılmaz, Mustafa(2010), Yönetimden Yönetişime: Trabzon İlçe Belediyeleri Üzerine Bir İnceleme, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 3(5):.83-100. 31. Schellong, Alexander/ Girrger, Philipp (2010), Government 2.0 In Beta Phase An Analysis of eParticipation and Web 2.0 Applications of Germany’s 50 largest Cities and 16 Federal States, Public Sector Study Series 06, assets1.csc.com/.../CSC_policy_paper_series_06_2010_ government_20_beta_phase_English.pdf (25.08.2010). 32. Akdoğan, Itır(2009), Evaluating and Improving e-Participation in İstanbul, ICEGOV, November 10-13, Bogota, Colombia, iospress.metapress.com/ index/B7283Q1457620165.pdf (24.08.2010) 33. Memiş, Levent (2010). Katılım Aracı Olarak Web 2.0: Orta Ölçekli Belediye Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, VIII. Kamu Yönetimi Forumu, TODAİE, 20-22 Ekim, Ankara. 34. Medaglia, Rony (2007), Measuring the diffusion of eParticipation: A survey on Italian local government, Information Polity, 12 : 265–280 (http://www. yayed.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=977, 15.04.2011). 35. Memiş, Levent (2010). Katılım Aracı Olarak Web 2.0: Orta Ölçekli 237
36.
37.
38.
39.
40. 41.
42.
43. 44. 45.
46.
47. 48.
Belediye Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, VIII. Kamu Yönetimi Forumu, TODAİE, 20-22 Ekim, Ankara. Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.611. Aslan, Bora(2007), Web 2.0 Teknikleri ve Uygulamaları, XII. “Türkiye’de İnternet” Konferansı, Ankara, inet-tr.org.tr/inetconf12/bildiri/46.pdf (25.08.2010), s.353. Taylor-Smith, Ella ve Lindner, Ralf (2009), Using social networking tools to promote eParticipation initiatives. In: Proceedings of EDEM 2009 - Conference on Electronic Democracy, September 7-8, 2009, Vienna. Austrian Computer Society, Vienna, s. 117. Larsen, Malene Charlotte (2007), 35 Perspectives on Online Social Networking, Social Computing Magazine, www.ell.aau.dk/.../35_ Perspectives_on_Online_Social_Networking_by_Malene_Charlotte_ Larsen.pdf (24.08.2010), s.2. Dale, Stephen(2008), Utilising Web 2.0 in local government, http://stevedale.net/2008/09/12/utilising-web-20-in-local-government/, (20.08.2010). Taylor-Smith, Ella ve Lindner, Ralf (2009), Using social networking tools to promote eParticipation initiatives. In: Proceedings of EDEM 2009 - Conference on Electronic Democracy, September 7-8, 2009, Vienna. Austrian Computer Society, Vienna, s. 116. Altınsoy, Güler(2009). Information and Communication Technologies and Civil Socıety: Bottom-up pressure Building in Turkey, The Proceedings of International Conference on eGovernment Sharing Experiences, Antalya, TURKEY, s.242. Akar, Erkan(2010), Sosyal Medya Pazarlaması, Efil Yayınevi, Ankara, ss.58-63. Jantsch, John (2009). Using Twitter for Business, www.johnjantsch.com/ TwitterforBusiness.pdf (01.09.2010). Nash, Andrew(2009), Web 2.0 Applications For Improving Public Participation In Transport Planning, www.andynash.com/nashpublications/2009-Nash-Web2forPT-14nov09.pdf (08.09.2010), s.3. Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.608. http://blog.milliyet.com.tr/Mashup_Devri__O_da_ne_/ Blog/?BlogNo=93764, 15.04.2011). Atikkan, Zeynep ve Tunç, Aslı (2011). Blogdan Al Haberi, Yapı Kredi 238
Yayınları, İstanbul, ss.24; 26. 49. Öner, Şerif ve Yıldırım, Uğur (2007), Bilgi Edinme Açısından Yerel Yönetim Mevzuatının Analizi, Bilal Eryılmaz, Musa Eken ve Mustafa Lütfü Şen (Ed.), Kamu Yönetimi Yazıları, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, ss. 371-372. 50. Göymen, Korel, Yerel Kalkınma Önderi ve Paydaşı Olarak Belediyeler, https://research.sabanciuniv.edu/1427/1/KorelGoymen.pdf (Erişim Tarihi: 20.04.2011), s.3. 51. Emrealp, Sadun (2010). Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel Yönetişim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, http:// www.kentkonseyleri.net/dl/KentKonseyleri_book.pdf, (Erişim Tarihi: 12.04.2011).
239
GÖÇ SORUNU ve YENİ GÖÇ POLİTİKALARININ UYGULANMASINDA KENT KONSEYLERİNİN İŞLEVİ Dr. Yaylagül CERAN
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş. Maltepe Mah., Topkapı Kültür Parkı, 34010, İSTANBUL yaylagulceran@yahoo.com
ÖZET Türkiye’de gelişen bölgesel sanayi yatırımlarının yanı sıra iklim değişimleri ve hızlı nüfus artışıyla tarım alanlarının daralması, tarım arazi işletmelerinin küçülmesi halkı kırdan-köyden kentlere doğru göçe zorlamıştır. Bu sebeplerin yanı sıra tarım alanlarının yerleşim yerlerine dönüştürülmesi, turizm sektörünün plansız yapılandırılması, köylerdeki üretim veriminin düşmesi, sanayileşme sürecinde tarımın makineleşmesiyle insan gücüne gereksinimin azalması ve ayrıca kentlerin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal ve kültürel imkânlar yönünden çekiciliği gibi etkenler de kırsal alandan kente yoğun bir göçe neden olmuştur. Bununla birlikte, TÜİK araştırmalarına göre, kentlerde hızlı gelişmekte olan sanayinin ara eleman ve emek talebi kentin kendi iç dinamiklerince sağlanamaması kırsal kesim için bir avantaja dönüşmüştür ve kentin bu durumu onlar için bir çekim alanı oluşturmuştur. Bu durum plansız ve yoğun bir şekilde kırdan-köyden kente göçe neden olduğu gibi kentlerde planlı bir gelişmenin de önünde engel oluşturmuştur. Bu sorun, toplumsal dokuda cinsiyet eşitsizliği, sağlık sorunları, planlama ve alt yapı sorunları, eğitim sorunları ve en önemlisi işsizlik gibi pekçok sorunuda tetiklemiştir. Bu sorunlar toplumsal dinamizm, genç nüfusun talebi ve gelişen küresel ilişkilerin seyri gözönünde bulundurularak yeni kamu düzeni anlayışıyla çözüme kavuşacaktır. 240
Bizce bu sorunun çözümü, neoliberal politikalarla hızla yükselen rekabet ortamında toplumsal duyarlılığı ve işbirliğini ön plana çıkaran, yerel olduğu kadar küresel değerlere de sahip olan yeni yönetişim politikaları ve özellikle bilgi teknolojileriyle gelişen yeni sanayi modelleriyle gerçekleştirilecektir. Bu nedenle, göç ve göçle gelen bu sorunlara çözüm üretebilmek için hem yerel hem de küresel gelişim ortaklarını harekete geçiren ve yerinden yönetim modelinin güçlü aktörlerinden biri olan Kent Konseylerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Burada sorun Kent Konseylerinin işlevi ne olmalıdır sorusu bağlamında ve özellikle Yerel Gündem 21 hedefleri çerçevesinde yapılabilecekler ve bu yapılabileceklerin nasıl bir uygulama modeli öngörülerek gerçekleştirilebileceği konusu üzerinde şekillenmektedir. Anahtar Kelimeler : Göç, işsizlik, Küresel Işbirlikleri, Kent Konseyleri
1. GİRİŞ İnsanlar yiyecek bulmak için, savaştan kaçmak için, dini ve politik baskılardan kurtulmak için ya da ekonomik fırsatları değerlendirmek için tarih boyunca hep göç etmişlerdir. Arkeolojik kazılar sonucunda insanlık tarihi 50 milyon yıl öncesine kadar geri götürülmektedir. Bu tarih ister Afrika kıtasından isterse Mezopotamya’dan başlatılıyor olsun Homo Sapiens’lerin yaşama şehirli olarak başlamadıkları kesindir. İnsanın nerede yaşayacağını yiyecek bulma faaliyeti, avlanması ve kırsal alanda belli amaçlar için bir yerden bir yere hareket etmesi belirlemiştir. 1800’lü yıllara gelindiğinde dünya nüfusunun sadece yüzde 3’ü şehirlerde yaşamaktaydı[1]. Bugün insanların neredeyse yarısı şehirlerde yaşamaktadır, kırda başlayan hayat şehirlerde devam etmektedir ve gelecek yüzyıllarda hangi uzay-zaman dilimi içinde ikamet edileceği ise meçhuldür. Şöyle söyleyebiliriz ki, çağımız insanı artık sadece Homo Sapiens değil o Homo Urbanis ve yakın gelecekte de Homo Spaces olacaktır. Belirli bir ekonomik düzeyi yakalamış kentlerin içinde bulundukları bölgeyle de bağlantılı olarak büyüme seviyeleriyle doğru orantılı pekçok sorunla yüzleşmekte oldukları gözlemlenmektedir. Ancak bazı kentler diğerlerine göre daha fazla sorunla baş etmek zorunda kalmaktadırlar ve büyüme oranlarına rağmen kronik olarak ya zayıflamakta ya da tarihin tozlu sayfalarında yerlerini almaktadırlar. 241
Bu durumun temelinde yer alan nedenler incelendiğindeyse ilk olarak karşımıza küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan ekonomik krizler çıkmaktadır. Sonrasında bu kriz anlarında kentlerin hatalı yeniden yapılanma politikaları yüzünden daha da zor duruma düşmeleri ve bu süreçte kaynakların yerli yerince kullanılamaması gibi nedenler gelmektedir. Bunların sonucunda bazı kentler sahip oldukları temel sanayi alanlarını veya iş kollarını kaybetmiş, yüksek işsizlik oranıyla karşı karşıya kalmış ve pek çok iş yeri kapanmıştır. Böylece insanlar ve ekonomik faaliyet kolları varoluşlarına fırsat verebilecek başka yerlere göç etmiştir. UNDP’nin 2009 yılı Engelleri Aşmak: Göç ve İnsani Gelişme Rapor’na göre bu göçlerin çoğunluğu çok yönlü ekonomik ilişkilerin yoğunlaştığı ve bölgesel çekiciliği yüksek olan kentlere doğru gerçekleşen iç göçler oluşturmaktadır.
Şekil 1. 2009 UNDP, Engelleri Aşmak: Göç ve İnsani Gelişme Raporu
Bu raporda göç, klasik yorumları tersine çeviren bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Burada göçün hem göç alan hem de göç veren kentler için iyi planlanmış bir yerel yönetim politikasıyla bir kazanca dönüştürülebileceği vurgulanmıştır. Raporun bu farklı yorumu sosyal entegrasyonu ve yerinden yönetim anlayışını esas alan yeni yerel yönetim politikaları açısından oldukça önemlidir. Bununla birlikte, küresel ekonomik ilişkiler, göç veren ve göç alan kentlerin ekonomik 242
temelleri (sanayi ya da tarım) açısından göçün nasıl kazanca dönüştürüleceği konusunda belirleyici bir yapıya sahiptir. Bu araştırmamızda bir kazanç olarak göç hem yerinden yönetimin aktörü olan kent konseylerine yer açan yeni yerel yönetim politikaları hem de bilgi-iletişim teknolojilerine dayalı küresel ekonomik ilişkiler açısından ele alınacaktır. Bu çerçevede ilk olarak, ülkemizde 1950-1980 arasında yoğun olarak yaşanan plansız göç hareketliliğinden kaynaklanan sorunlar üzerinde duracağız; ikinci olarak, 1990’ların sonlarından itibaren planlı ve güdümlü göç politikalarıyla kazanca dönüştürülme imkanı olan göç hareketliliğini bilgi-iletişim teknolojilerine dayalı küresel ekonomik ilişkiler ağı açısından inceleyeceğiz; son olarak yerinden yönetim politikalarının aktörlerinden biri olan kent konseyleri bağlamında ele alacağız. 2. SORUN VE KAZANÇ OLARAK GÖÇ Göç kararında (kırdan kente veyahutta bir kentten diğer kente doğru gerçekleşen hareketlilik, iç göç) istihdam fırsatı, iş geliştirme kapasitesi ve yüksek gelir imkanı temel saikler arasında sayılmaktadır. Ülkemizde 1930’lardan 1980’lere kadar olan göç hareketleri incelendiğinde göçün plansız ve ağırlıklı olarak kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru gerçekleştiği görülmektedir. Özellikle, kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı, miras yoluyla tarım alanlarının daralması, tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve ailelerin geçimini karşılayamaması, erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi, tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması, kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması, ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, iklim ve yerşekillerinin olumsuz etkileri gibi nedenlerle kırdan kente göçe zorlayan itici güçlerin başında yer almaktadırlar. Bu hareketlilikte özellikle sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının çeşitliliği, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı, barınma olanaklarının çeşitliliği, alternatif yaşam imkanları ve kırsal alana oranla daha yüksek yaşam kalitesi gibi nedenler ise kentlerin kırsal alana oranla çekiciliğini arttırmaktadır[2]. Göç etme kararı ve ardından yaşanan süreç göç veren ve göç alan kentler arasında olumlu ya da olumsuz sonuçlara göre birbirinden farklı seviyelerde ele alınmalıdır. Göç alan kentler sahip oldukları kaynaklar açısından kısa ya da uzun vadede bir çok sorunla yüzyüze 243
geldikleri gibi göçle bir yerden diğerine hareket eden vatandaş olarak insan açısından da ‘kentte yaşayan’ ve ‘kentte yeni gelenler’ gerilim alanları ve farklı seviyelerde toplumsal ve sosyo-ekonomik sorunlar ortaya çıkmaktadır. Genel olarak bu sorunlar şöyle özetlenebilir; ülke genelinde nüfus dağılışında dengesizliklerin görülmesi, yatırımların orantısız dağılışı, kırsal kesimde uygun olmayan yatırımlardan dolayı meydana gelen verimsizlik, düzensiz kentleşmenin görülmesi, sanayi tesislerinin kent içinde kalması, kentlerde konut sıkıntısının başgöstermesi ve gecekondulaşmanın yayınlaşması, kent nüfusunda aşırı artışın meydana gelmesi, alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizliklerin ortaya çıkması ve kentlerde işsiz insanların oranının artması gibi. Bu sonuçlar dinamik ve hızlı kentleşme sürecine adapte olamayan ya ülkenin kırsalından kente göç eden ve kentin çeperine yerleşerek gettolar oluşturan alt gelir gruplarının ya da ülkenin gelişmekte olan diğer kentlerinden eğitim, daha iyi iş imkanı ve sosyo-kültürel amaçlarla göç eden ve kentin gecekondu bölgelerinin çeperine yerleşen orta sınıf gruplarla kentin dokusu dönüşüme uğramaktadır. Bu bölgeledeki evler kentin merkezinde ya da kentin dışına site içinde yapılan evlere göre daha ucuz ve toplu taşıma alternatifleri daha çok olmasına rağmen altyapı ve çevre düzenleme açısından oldukça sorunlu bölgelerle kentin dokusu değişmektedir. Özellikle 1950’lerden sonra plansız ve agresif büyüme ve ardından gelen yoğun göç nedeniyle hızlı ve öngörülemeyen çarpık kentleşme gerçekleşmiştir. Kentlere doğru yoğun göçle birlikte, 1960-1965 döneminde kentli nüfusun yıllık artış hızı toplam nüfus artış hızından daha fazla olmuştur[3]. 1950’lerin başında ülke nüfusunun ancak dörtte birine yakın bir kesimi kentlerde yaşarken bu oran günümüzde %60’ın üzerine çıkmış durumdadır. 2007 yılı sonu itibarı ile yapılan hane halkı istatistik bilgilerine göre ülkemizdeki nüfusun %63’ü kentlerde, %37’si kırsal alanda yaşamaktadır[4]. 1963-1989 arasındaki Beş Yıllık Kalkınma Planları incelendiğinde, 1950’li yıllarda başlayan sosyo-ekonomik değişiklikler neticesinde kırsal alandan kentlere doğru gerçekleşen iç göçün kırda yaşanan yoksulluğun o dönemlerde henüz oluşturulan kentlere taşındığını ve kentin biçimlendirilmesinde birçok sorunu da beraberinde getirdiğini görmekteyiz. Şöyle ifade etmek gerekirse, 21.yy başlarında hala kentlerde yaşanılan sosyal dışlanma ve yoksulluk etrafında gelişen toplumsal sorunların büyük bir bölümü bu süreçte yaşanan kırdan kente göçün olumsuz sonuçlarından bir kısmını oluşturmaktadır[5]. Göçün 244
seyri çoğunlukla cazibe alanı oluşturan ve gelişmişlik oranı yüksek kentlere doğru gerçekleşmiştir[6]. Göç veren kentin hangi yöne, hangi düzeyde ve hangi şartlarda göç verdiğiyle bağlantılı olarak refah düzeyi incelendiğinde, genelde, eğer göç eden kişi sezonluk işler için göç ettiyse hem göç veren hem de göç alan kent kazanç elde eder ya da eğer göç eden kişinin geride ailesi kaldıysa onlara destek olmak amacıyla gönderdiği nakit para ve farklı ürünlerle o kentin (kırsalın) yerel piyasasını hareketlendirilir ve kentte para-ürün akışını sağlar. Bu ilişkiler ağında göç veren ve göç alan kentte iki yönlü kazanç elde edecektir. Bu elbette belirtilen şartlar altında gerekçekleşebilecekdir. Burada göç faktörünün kente olumlu etki katacak bir değere dönüştürülmesinde altyapı çalışmalarında, mali düzenlemelerde, istihdam imkanlarının oluşturulmasında, konut ve ulaşım potansiyelinin sağlanmasında yerinden yönetime dayalı yeni yerel yönetim politikalarını işletecek olan kurumlara önemli roller düşmektedir. Bu noktada küresel ölçekte dönüştürücü etkiye sahip olan göçün, ister iç göç ister dış göç olsun, neden olduğu ekonomik, sosyal entegrasyon ve çevre ile ilgili altyapı ve sosyo-ekonomik sorunlar yerinden yönetim politikaları çerçevesinde özellikle ve öncelikle yerel yönetimlerin desteğiyle kurulan çok aktörlü işbirliktelikleriyle ve ortak projelerle çözüme kavuşturulacaktır. 2.1 Yeni̇ Göç Poli̇ti̇kaları ve Kent Konseyleri Küçülen fakat küçüldükçe sorunları büyüyen dünya devletleri eşitsizlik, yoksulluk, çarpık üretim ve tüketim alışkanlıkları ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan çevre sorunlarıyla yerel düzlemde de yüzyüze kalmıştır. Başka bir ifadeyle, 19.yy.’dan itibaren ağırlıklı olarak görülen ve sonuçta 20.yy.’da savaşlarla ve küresel krizlerle ortaya çıkan küresel çatışmaların yerel yapılar düzlemini de doğrudan etkiler hale gelişi Birleşmiş Milletler Örgütünü harekete geçirmiştir. Bu sorunlara sürdürülebilir çözümler üretebilmek maksadıyla 1992’de Rio Yeryüzü Zirvesinde tüm dünya devletlerinin kendi yerel yaklaşımlarıyla üretebilecekleri eylem planı çerçevesinde “sürdürülebilir kalkınma” hedefleri belirlenmiştir[7]. Yerel Gündem 21 olarak tanımlanan bu eylem planı (Bin Yıllık Kalkınma Planları) küresel, bölgesel ve yerel çözüm ortaklarını biraraya getirerek yaşanan sorunlara (yoksulluk, açlık, eşitsizlik vb ) paylaşımcı çözümler üretebilmek için belirlenen hedefleri içermektedir. Ülkemiz özeli düşüldüğünde bu hedeflerden 245
özellikle “kalkınmak için küresel ortaklıklar geliştirmek” hedefi kritik bir rol oynamaktadır. 1990’lardan sonra hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli bir ivme kazanan ülkemizin küresel ve bölgesel güç olarak kapasitesini ortaya koyabilmesi için birçok noktada çok boyutlu çözümler üretebilmelidir fakat bizce öncelikle ve özellikle ülke içindeki nüfus hareketlerini ve����������������������������������������������� göçleri��������������������������������������� sağlılıklı bir politikayla yönlendirebilmelidir. Bu çerçevede özellikle 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda başlayan dinamik ve küresel hedefleri içeren vizyon 9. Beş Yıllık Kalkınma Plan’ında (2007-2013) kuşatıcı bir yön kazanmıştır. Planda belirtilen vizyon, “istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” olarak belirlenmiştir. İstikrar içinde büyüme ve gelirin adil paylaşımı özellikle iyi kentsel planlama politikalarıyla gerçekleşebilecektir ve buradan ülke geneline yansıyacaktır. Bu politikaların başında fiziksel altyapı planlarını da etkileyen göç olgusunun sorun olmaktan kazanç olmaya dönüştürebilen kentsel planlama politikaları gelmektedir. Burada üzerinde durduğumuz nokta, elbette g�������������������������� öçün durdurulması gibi ütopik eylem planı değildir. Bu uygulanabilir ve tutarlı bir politika da değildir. Bizim vurgulamak istediğimiz yaklaşım, en küçük yerleşim birimleriyle koordineli olarak çalışarak göçün yönünü, nedenlerini ve niteliğini kontrol edebilmemize imkan verecek kentsel planlama politikalarını ve uygulamalarını içermektedir. Burada kent konseylerine önemli roller düşmektedir. Kentlerde örgütlü yardımlaşma kurumları oluşmamışsa ya da yetersiz ise, kırsal alandan kentlere göçenler geleneksel dayanışma hazırlıklarına başvurmaya ve kendilerini destekleyen bir topluluk oluşturmaya zorlanmaktadır. Bu tür örgütlenmeler, yazılı kuralları dışında her türlü akrabalık hemşehrilik, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerine temel oluşturan dostluklar, çıkar gruplaşmaları, çekemezlikler ve çatışmalarla dolu bir ortamdır[8]. Bunun sonucunda da kentte gecekondulaşma, suç odaklı örgütlenmeler, niteliksiz işgücünün artışı ve işsizlik gibi çoğu zaman çatışmalara varan sorunlar gün yüzüne çıkmaktadır. İşte bu noktada çözüm merciileri kent konseylerinin liderliğinde mahalle örgütlerinden başlayarak merkezi yönetime doğru şekillenmektedir. Şöyle ifade etmek gerekirse, merkezi yönetim yerinden yönetimin en güçlü organı olan yerel yönetimlerin uygula246
malarını kolaylaştıracak mali ve hukuki düzenlemeleri yapmalıdır ve ardından yerel yönetimler öncelikle konut, eğitim, sağlık ve istihdam konularında Belediye Kanununun 76. Maddesi uyarınca kent konseyleriyle sıkı işbirliği içerisinde çözüm üretme yollarını belirlemelidir. 2009 yılı Türkiye genelinde nüfus hareketleri incelendiğinde özellikle 0-40 yaş arası yaş gruplarında göç yoğun olarak görülmektedir[9]. Bu genç ve dinamik nüfus hem kendileri için hem de kentler için sorun olmaktan çıkarılıp bir fırsat olarak değerlendirilebilirler. Bunun için öncelikle barınmak için belirli bir yeri olmayan, işsiz, eğitim düzeyi oldukça düşük gruplar kente geldiklerinde kentin dokusuna uyum sağlayabilecekleri temel fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi ve sosyal entegrasyonun sağlanması için kent konseyleri girişimci bir tutumla yerel yönetimleri harekete geçirecek şekilde insiyatif kullanmalıdır. Kent konseyleri kentin, bölgenin ve küresel yapının misyonu ve vizyonu çerçevesinde öncelikle kurumsal kapasitesini geliştirebilecek stratejiler oluşturmalıdır ki, göç ve diğer konularda yerel yönetimlerle uyumlu ve dinamik olarak çalışabilecek düzeye gelsin. Bu bağlamda kent konseyleri yerinden yönetim modeli kapsamında en küçük örgütleme düzeyi olarak tespit edilen mahalle örgütlerinden başlayarak ilçe ve il belediyeleri, STK’lar, eğitim kurumları ve özel sektör işbirlikteliklerini arttırmak için girişimde bulunmalıdır. Bu amaçla, kent konseyleri bulundukları kentin kapasitesini gözönünde bulundurarak aşamalı olarak bilgi iletişim sistemleri için altyapı, kullanım ve üretim süreçlerine katkı oluşturacak şekilde ve yaş gruplarına ve eğitim düzeylerine uygun bilinçlendirme programları düzenleyerek göçle gelen genç nüfusun kentin sosyal dokusunu ve istihdam fırsatlarını yakalayabilecek bilgi düzeyini arttırmalıdır. Örneğin, Bursa Kent Konseyi Sivil Toplum Geliştirme Ofisi’nin TACSO Projesi Kapsamında eğitimlere başlaması, Kadın Meclisleri ve Gençlik Meclisleriyle işbirlikteliklerinin oluşturulması, Kent Konseyleri kapasite geliştirme ve sivil insiyatif kullanma konusunda eğitimlerin verilmesi kent konseylerinin ve kentte göçle gelen bireylerin yaşadıkları mekanlara duyarlılığını arttırıcı nitelikte eğitimlerdir. Bu eğitimlerin ve uygulamaların tüm kent konseyleri için erişilebilir ve gerçekleştirilebilir nitelikte yaygınlaştırılmalıdır. Bu noktada kamu ve özel sektör işbirliktelikleri, kentin ihtiyaçları ve kentte yaşayan bireylerin sosyal ve fiziki durumlarının bilinmesi gerekmektedir. Kent konseyleri sivil 247
bir insiyatif olarak tabandan gelen bir yapıyı temsil etmektedir bu nedenle yaşanan sorunlara en etkili ve sürdürülebilir çözümler üretebilme potansiyeline sahiptir. Bu aynı zamanda onlara yerinden yönetim politikası çerçevesinde güçlü bir aktör olma imkanı tanımaktadır. SONUÇ VE ÖNERİLER Kent Konseyleri küresel ilişkiler ağı içinde yerel olanla yakın tecrübesi ve çözüm üretebilme kapasitesi açısından merkezi bir role sahip olmalıdır. Fakat bununla birlikte, ülkemizde henüz yeni yeni gelişmekte olan alan olarak kent konseylerinin yeterli hukuki ve ekonomik düzenlemelere sahip olmamaları onların bilfiil sahada olmasının önünde duran engeller arasında yer almaktadır. Bu nedenle ilk ve öncelikli olarak, kent yönetimi kentin sorunlarına etkin ve kalıcı çözümler üretmek istiyorsa kent konseylerinin etkinlik alanlarını, kapasitelerini ve ulaşılabilirliklerini arttıracak altyapı çalışmalarında destek olmalıdır. İkinci olarak, kent konseyleri kentin tarihi, kültürel, ekonomik ve fiziki yapısı dikkate alınarak kent sakinlerinin yaşam kalitesini yükseltecek, temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve sosyal entegrasyonunu sağlayacak altyapı çalışmaları için lobi faaliyetleri düzenleyerek kamu ve özel sektör işbirlikteliklerini artırcak girişimlerde bulunmalıdır. Bu nokta özellikle her bir kent konseyi bulunduğu mekanın demografik yapısını, iş – emek potansiyelini, sektör yapısını analiz edebilecek verilere sahip olmalıdır. Yapılan ihtiyaç analizleri çerçevesinde gençlerle ve orada bulunan ikinci kademe eğitim kurumlarıyla işbirlikteliği içinde bölgelerini tanıtımı için uygun etkinlikler düzenlemelidirler. Üçüncü olarak, kent konseyleri bulunduğu bölgenin yerel yönetimiyle, STK’larıyla ve diğer kurumlarıyla koordineli olarak göç sorunlarını kazanca dönüştürebilecek iş geliştirme toplantıları düzenlemelidirler. Bu toplantılar mutlaka diğer kent konseyleriyle bir ağ oluşturacak şekilde düzenlenmelidir. Son olarak, Kent Konseyleri Birlikleri bölgesel ve küresel yaratıcılık ağı oluşturmalıdır. “Kent Konseyleri Yaratıcılık Ağları” adında bir network kurulmalıdır. Böylece Bin Yıllık Kalkınma hedefleri kapsamında küresel ortaklıkların kurulması, tecrübe paylaşımlarının gerçekleştirilmesi ve kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi için kalıcı ve kuşatıcı yönetişim modeli oluşuturulacaktır. 248
KAYNAKLAR
1. M.İlgüner-C.Asplund, Marka Şehir, Marketing Yayınları, İstanbul 2011 2. F.Adaman-Ç.Keyder, Türkiye’de Büyük Kentlerin Gecekondu ve Çöküntü Mahallelerinde Yaşanan Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma Raporu, 2006 (Erişim Tarihi: 25 Mart 2011) http://ec.europa.eu/ employment_social/social_inclusion/docs/2006/studyturkey_tr.pdf 3. 2009 UNDP, Engelleri Aşmak: Göç ve İnsani Gelişme Raporu, http:// www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=2171 (Erişim Tarihi: 21 Mart 2011) 4. Kentleşme Şurası 2009, Kentsel Yoksulluk, Göç ve Sosyal Politikalar, Ankara 2009:14 5. M. Öztürk, “Türkiye’de İç Göçe Katılanların Kent Yaşamına ve Kentsel Emek Piyasalarına Etkileri”, İstanbul Üniversitesi Dergisi, http://www. iudergi.com/tr/index.php/sosyalsiyaset/article/viewFile/169/157 (Erişim Tarihi: 20 Mart 2011) 6. 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1963- 1967) http://ekutup.dpt.gov.tr/ plan/plan1.pdf 7. 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1968-1972) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan2.pdf 8. 3. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1973-1977) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan3.pdf 9. 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1979-1983) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan4.pdf 10. 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan5.pdf 11. 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan6.pdf 12. 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1999-2000) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan7.pdf 13. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan8.pdf 14. 9. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-2013) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/ plan9.pdf 15. Türkiye İstatistik Kurumu, Ülke İçi Göç Dinamik Sorgulama, http:// tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul?kod=4 (Erişim Tarihi: 20 Mart 2011) 16. Yerel Gündem 21 Türkiye, http://www.la21turkey.net/index.php?pages= topic&op=cat&cid=101&tid=259 (Erişim tarihi: 20 Mart 2011) 249
KENT KONSEYLERİNİN EKO-BELEDİYECİLİK VİZYONUNA KATKILARI
Öğr. Gör. Dr. Seda H. BOSTANCI
Okan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, Yerel Yönetimler Programı, Kadıköy Kampüsü Uzunçayır Caddesi, No:A/4 Kadıköy – İSTANBUL
ÖZET Kent konseyleri, kentlilerin ve kentsel çevre sorunlarına çözüm önerilerinin arandığı katılımcı platformlar olarak, projeleri ile belediye meclislerinde gündem yaratmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’deki belediyeler için eko-belediyecilik modelinin oluşturulmasında, kent konseylerinin katkısı araştırılmıştır. Kent konseylerinin web sitelerinin incelenmesinden ve konsey üyeleri ile yapılan mülakatlardan oluşan araştırma yöntemi ile kent konseylerinin çevresel sürdürülebilirlik amacıyla yaptığı çalışmalar değerlendirilmiştir. Böylece, kent konseylerinin çevresel sürdürülebilirlik ve katılım mekanizmalarını geliştiren niteliklerinin, belediyeler için yenilikçi bir model olarak görülen eko-belediyeciliğin geliştirilmesine katkı sağladığı saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik, kent konseyleri, ekobelediyecilik, Yerel Gündem 21
1. GİRİŞ Genel tanımı ile doğal kaynakların gelecek nesillere de aktarılabilecek şekilde bilinçli kullanılması anlamına gelen sürdürülebilirlik kavramı, 1990’lı yıllardan itibaren önemi artarak kent planlama sürecine ve belediyelerin işleyiş yapılarına etki etmektedir. Yerel Gündem 21 sürecinin ortaya çıktığı 1992 tarihinde Rio kentinde düzenlenen 250
BM Dünya Zirvesi konferansı sonrası, katılımcılık kavramı belediyelerin gündemine alınmıştır. “1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren çeşitli kentlerde YG21 projeleri çerçevesinde kent konseyleri kurulmuştur[1]. ” Eko-belediyecilik süreci özellikle iklim değişikliklerinden önemli derecede etkilenen Kuzey Avrupa ülkelerinden biri olan İsveç’te [2] 1983 yılında başlatılmış ve zamanla yaygınlaşmıştır. Eko-belediyecilik Türkiye için de modellerinin araştırıldığı yeni bir kavram olarak gündeme gelmektedir. Sarıyer Belediyesi SKEP Projesi, Bursa Nilüfer Belediyesi Sağlıklı Kent Projesi [3], Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Projesi [4], Antalya Kent Konseyi Çevre Projeleri [5] ve İstanbul Maltepe Belediyesi Yeşil Belediye Dönüşüm Projesi [6] Türkiye’de eko-belediyecilik sürecindeki yaklaşımlardır. Eko-belediyecilik, sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda stratejik ve teknik yönleri ile yaşam çevrelerini şekillendiren projeler üretmektedir. YG21 süreci ve ona bağlı olarak oluşturulan Kent Konseylerinin çevre sorunlarına yaklaşımları eko-belediyeciliğin geliştirilmesindeki stratejik araçlar olarak görülmektedir. Eko-Belediyecilik YG21 sürecinden etkilenen, katılımcılığın öne çıktığı, stratejik hedeflere ve teknik yönlere sahip çevreci belediyecilik vizyonudur. Türkiye’de gelişme sürecindedir. Bazı uygulamalar, bu yaklaşımın YG21 süreci ve Kent Konseyleri ile etkileşim halinde geliştiğini göstermektedir. Kent konseyleri ve eko-belediyecilik konularının ortak özellikleri, çevre sorunlarına ve sürdürülebilir çevre planlamasına katkı sağlamaları ve çok aktörlü katılım mekanizmasını geliştirmeye çalışmalarıdır. 2. EKO-BELEDİYECİLİK Eko-belediyecilik, sürdürülebilirlik ve YG21 ilkelerine bağlı, kapsamlı kentsel planlamayı içeren çevre odaklı bir yaklaşımdır. Belediyelerde özellikle 1990’lı yıllardan sonra çevre korumaya yönelik yoğun çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu dönemde belediyeler karar verme sürecinde, halk, üniversiteler, kamu ve özel sektör ve sivil toplum örgütleri ile bir araya gelerek daha katılımcı yapıya kavuşmuştur. Kent konseylerinin oluşturulması da katılımcı süreci desteklemiştir. Böylece belediyelerin kentin sorunlarına ve yönetimine ilişkin karar sorumluluğu da paydaşlar arasında dağılmıştır. Halkın desteğini yanında hisseden belediyeler “yerinden yönetim kavramını 251
yerelin ortak karar mekanizması haline dönüştürmüştür [7].” Küresel iklim değişiklikleri ile mücadele, eko-belediyeciliğin temel konuları arasındadır ve bu modeli benimseyen belediyeler yenilenebilir enerji kaynakları üzerine etkin çalışmalar üretmektedir. “Eko-belediyelerin sürdürülebilir kalkınma adına yaptığı çalışmalar stratejik ve teknik olarak ayrılabilir. Stratejik yaklaşımlar, YG21 ve kent konseylerinin çevre konusundaki çalışmaları ile belediyelerin EMAS (Avrupa Çevresel Yönetim Standardı) ve ISO (Uluslararası Standard Organizasyonu) standartlarını sağlamak için yaptığı girişimler ve kamu binalarının, site yapılarının yeşil sertifika (Breeam, Leed vb.) alabilmeleri için belediyelerin girişimleridir. Teknik yaklaşımlarda, yenilenebilir enerji ve geri dönüşüm projeleri ile imar planlarında korumacı ve sürdürülebilir yeşil dönüşüm projeleri yer almaktadır[8].” “1983 yılında İsveç’te başlayan eko-belediyecilik yaklaşımı, ABD’den, Japonya’ya, Uganda’ya, Yeni Zelanda’ya, Kuzey Irak’a kadar yaygınlaşmıştır[9]. “Türkiye’de de sürdürülebilir kalkınma ve gelişmenin öne çıktığı dönemde bu yaklaşımın ilk uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Tablo 1. Kent Konseyi Modeli ve Katılımcı Belediye Uygulamaları
252
2.1 Eko-Belediyecilik ve Yerel Gündem 21 “Yerel Gündem 21’ler, yaşanabilir, yerleşimler yaratma işbirliğidir. YG21 sürecinde çalışmalara katkı yapmak için kişiler gönüllülük ilkesi çerçevesinde bir araya gelirler. YG21 içerisinde kentin tüm sorunlarını kapsayıcı çalışma grupları oluşturulur[10].” YG21 sürdürülebilir yaklaşımla katılımcılığı teşvik etmektedir. “Kent konseylerini bugün gündeme getiren süreç 1997 yılında uygulamaya konulan Türkiye Yerel Gündem 21 Programıdır. Tüm insanlığın 21. yüzyıldaki ortak hedefi olarak benimsenen sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi için geliştirilen Gündem 21 Eylem Planı, 1996’da İstanbul’da yapılan Habitat II Zirvesi ile olgunlaştırılmış, Türkiye’deki YG21 Programı da bu zirvenin ardından netleşmiştir. [11] Gündem 21 doğrultusunda sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için yerel alandaki meslek kuruluşları ve sivil toplumun da karar alabileceği yeni bir yönetim biçimi öngörülmüştür. Başlarda iyi yönetişim diye adlandırılan bu biçim zamanla yalnızca yönetişim diye anılmaya başlanmıştır[12].” Eko-belediyeciliğin ortaya çıkışı da 1992 Rio Zirvesi, Habitat ve diğer çevre toplantılarında şekillenen küresel iklim değişikliği ve doğal afetlere karşı sürdürülebilir planlama ile ilişkilidir. Bu yaklaşımla eko-belediyecilik ve YG21 birbirini destekleyen ve geliştiren süreçler olarak nitelendirilebilir. 2.2 Türkiye’de Eko-Belediyecilik Yaklaşımları Türkiye’de eko-belediyeciliğin ilk uygulamaları başlamış olup; bu süreç YG21 ile etkileşim halinde gelişmektedir. Özellikle sel felaketi gibi iklim değişikliğine bağlı doğal afetler Türkiye’de bu yaklaşımın önemini arttırmıştır. Bu yaklaşımların bir kısmı strateji bir kısmı ise proje temellidir. Türkiye’de eko-belediyecilik kapsamındaki yaklaşımlar aşağıdaki örneklerle incelenebilir: İstanbul Sarıyer Belediyesi SKEP Projesi; 2009 yılında Sarıyer Belediyesi tarafından gündeme alınan Sarıyer Kalkınma Eylem Planıdır. Proje, katılımcı bir yapıda paydaş analizi yapılarak, eko-belediye hizmet binası projesi ve Sarıyer’in eko-kente dönüştürülmesi hedefini taşıyan stratejik içeriği 2011 yılında tamamlanmış eko-belediyecilik konusunda Türkiye’de öncü belediyecilik yaklaşımları arasında yerini almıştır. Eko-belediyecilik kavramlarını ele almasının yanında YG21 sürecine paralel kararları alması ve Sarıyer Belediyesi Kent Konseyini de bu sürece katılması, kent konseylerinin eko-belediyecilik vizyonu253
na etkilerini de göstermektedir. “SKEP Projesinde yer alan Eko-Belediye Hizmet Binasının yapımında amaç, kendi kendine yetebilen çevreci belediye hizmet binasının oluşturulması ve belediyecilik ile ilgili her türlü işlemde kalite, hız ve verimliliğin arttırılmasıdır. Sarıyer’in eko-kente dönüştürülmesinde amaç, kentin çevre üzerindeki olumsuz etkisinin azaltılması, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı, en düşük düzeyde atık üretimi, geri dönüşümlü malzeme kullanımı gibi, sürdürülebilirlik ilkeleri gözetilerek Eko-kent olgusunun Sarıyer’de oluşmasını sağlamaktır[13].” Stratejik hedefleri ve uygulama aşamaları ile sorumlu ve ilgili paydaşlarının belirlendiği bu proje etaplar halinde uygulamaya geçtiğinde sürdürülebilir kentsel gelişme adına örnek oluşturacaktır. Bursa Nilüfer Belediyesi Sağlıklı Kent Projesi, belediyenin 2008-2013 stratejik hedeflerinde, ilke ve uygulamaları içeren, katılımcı ve sürdürülebilir yaklaşımlı eko-belediyecilik konusu ile ilgili bir projedir. “Dünya Sağlık Örgütü’nün Sağlıklı Kentler Projesi yaklaşımına göre sağlıklı kent, sürekli değişen, büyüyen, nefes alan ve yaşayan bir organizmadır ve bu organizma çevresini iyileştirip, kaynaklarını genişleterek, insanlarının birbirini desteklemesini ve en yüksek potansiyele ulaşmayı sağlar. Nilüfer Belediyesi Haziran 2005’te Dünya Sağlık Örgütü Sağlıklı Kentler Projesini yürütmeye karar vermiş ve Nilüfer Sağlıklı Kent Proje ofisini kurmuştur. Nilüfer sağlıklı kent projesinin temel hedefleri arasında, yaşanabilir ve sağlıklı bir çevrenin sağlanması, katılımcı ve paylaşımcı bir anlayış geliştirilmesi yer almıştır[14]. “Nilüfer Kent Konseyinin çevre, sürdürülebilirlik ve katılımcılık konularında belediye ile ortak projeleri bulunmaktadır. Örneğin; Yeşil Nilüfer haftasının düzenlenmesi, Sağlıklı Kent Projesini destekleyen bir içeriğe sahiptir. Çevre durum raporu konseyin katılımcı süreçle geliştirdiği projeler arasındadır[15]. Belediye ve konseyin yeşil, sürdürülebilir çevrenin yaratılmasında çok aktörlü katılım sürecine önem verdikleri belirlenmiştir. Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Projesi, (Selçuklu Belediyesi Kaynağından Ayırma Projesi) katı atık yönetimi ve ambalaj atıkları yönetimi açısından dikkat çekici bir projedir. “Selçuklu Belediyesi tarafından çöp olarak tanımlanan atıkların geri dönüşümünün sağlanması amacıyla SELKAP Projesi yürürlüğe konmuştur. Bu proje ile ilçe sınırları içerisinde yer alan konutlar, alışveriş merkezleri, okullar, kamu kurum ve kuruluşları, oteller vb. tüm alanlardan top254
lanan atıkların ayrıştırılması ve bu politikaların sürdürülebilir olması amaçlanmıştır[16]. Proje sürecinde, üniversite, sivil toplum kuruluşları, İl Özel İdaresi gibi birçok kurumla ortak çalışmalar yapılmış ve bu yönleri ve çevresel hedefleri ile katılımcı ve YG21 süreci ile bağlantılı bir proje olarak görülmektedir. Antalya Kent Konseyi; Türkiye’de YG21 ilkelerine göre kurulan ilk konseyler arasında yer almaktadır. “1997 yılında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Antalya Mimarlar Odası ortak girişimi ile Antalya Kent Konseyi kurulmuştur. Kuruluş amaçları arasında sürdürülebilirlik ve yönetişim hedeflerini dikkate alan Antalya Kent Konseyi’nin başlıca faaliyet alanları YG21 ilkeleri doğrultusunda belirlenmiştir. Antalya Kent Konseyi Çevre Çalışma grubu kent ve çevresi açısından pek çok konuyu tartışarak katılımcı süreçlerle bu sorunlara çözüm önerileri geliştirmiştir[17].” İstanbul Maltepe Belediyesi Yeşil Belediye Dönüşüm Projesi; proje stratejileri belirlenmiş henüz uygulama aşamasına geçilmemiş ama Türkiye’de eko-belediyecilik adına yapılan çalışmalar arasında değerlendirilecek bir projedir. “Maltepe Belediyesi Yeşil Belediye Dönüşüm Projesi holistik bir yaklaşımla, tarih-kültür, çevre-doğa, canlı-insan, gençlik, engelli, gelecek, istihdam, tasarruf, kaynak, yenilenebilir enerji, temiz teknoloji, geri dönüşüm-geri kazanım, sosyal sorumluluk-sosyal paydaşlık, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal gelişme dostu belediye dönüşümünü hedeflemektedir[18].” 3. KENT KONSEYLERİ Türkiye’de kent konseyleri, YG21 sürecine bağlı olarak, 5393 sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine göre kurulmuşlardır. “5393 sayılı Belediye Kanununda her kentte bir kent konseyinin kurulması hükmü yer almıştır. Bu konseylerde, kamu kurumlarından siyasi partilere, üniversitelerden sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına ve muhtarlara kadar oldukça geniş bir kurumsal temsil yöntemi benimsenmiştir[19].” 3.7.2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine dayanılarak, 2006 yılında Kent Konseyi Yönetmeliği hazırlanmıştır. Yönetmelikteki tanımına göre kent konseyleri, merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplum ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde 255
buluştuğu, kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını ifade eder. Bu tanımlardan yola çıkarak, kent konseylerinin işleyiş yapısında, stratejik ve uygulama araçları bulunduğu belirlenmiştir. Stratejik yapı içinde meclisler ve çalışma grupları ve YG21 sürecinde ele alınan konular yer almaktadır. Uygulama araçlarının içinde kent konseylerinin yaptırım gücü olarak da nitelendirilebilecek belediye ile işbirliği ve ortak çalışma konusu ile kentsel projelere konseylerin katkı vermesi bulunmaktadır. Bu yaklaşım, Tablo 1’de şematize edilmiştir. 3.1 Yerel Katılımcılık ve Kent Konseyleri Kent konseyleri, YG21 sürecinin katılımcılık esasına dayalı aktörleri olarak, yerel yönetişim sürecinde kentteki tüm paydaşları bir araya getirerek, ortak bilinç çerçevesinde projeler oluşturmaktır. “Kent Konseyleri, kentin çevre ve kalkınma önceliklerinin ve hedeflerinin saptanmasına ilişkin ortak vizyonun belirlenmesinde yönetişimci bir yaklaşım sergileyen yapılardır. Kent konseylerinin amacı yerel kalkınmanın gerçekleştirilmesinde merkezi yönetim, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları ve yerel halk arasında kurulacak işbirliği çerçevesinde yerel yönetişime dayalı bir kalkınma politikası oluşturmaktır[20].” “Konsey ile belediye meclisi arasındaki ilişkiye dair yasadaki düzenleme şu şekildedir: Kent konseyinin almış olduğu kararlar, belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınıp görüşülür. Bir bakıma kentte yaşayanlar, kent konseyi aracılığı ile belediye meclisine gündem ekleyebilmektedir. Meclis, kent konseyi kararında belirtilen hususu müzakere ederek kabul edebilir veya reddedebilir[21].” Kent konseylerinin yerel katılımcılıktaki etkileri, halkın farklı kesimlerinden üyelerinin ve mahalle gönüllülerinin olmasının ve üyelerin öneri ve projelerinin belediye meclis gündemine alınmasıdır. Meclis gündemine alınan projeler, zamanla uygulama şansı bulacak olsa da, çoğu ilçede konsey projelerinin fikir aşamasında kaldığı, konseylerle yapılan mülakatlardan anlaşılmıştır.
256
3.2 Kent Konseylerinin Çalışma Grupları Kent konseylerinin meclisleri ve çalışma grupları bulunur. “Çalışma grupları, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden, kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri, katılımcı yaklaşımın özüne uygun şekilde, yerel sürdürülebilir kalkınma eylem planlamasının farklı bileşenleri etrafında buluşturmaktadır. Çalışma grupları, yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel unsurların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir platform işlevini görmektedir[22].” Kent konseylerinin oluşturduğu çevre ile ilgili çalışma gruplarının ana hedefi çevresel sürdürülebilirlik konusunda araştırma ve projeler üretmektir. Çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili konular maddeler halinde özetlenecek olursa; • Yerel halkın bilinç düzeyinin arttırılmasına yönelik çalışmalar, • Sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin, yerel politikalar ve programlarla bütünleştirilmesi ve çevresel kaynakların yok oluşunun tersine çevrilmesine yönelik projeler, • Su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ve atık sistemlerinin iyileştirilmesine yönelik projeler, • Sağlıksız kentsel alanların iyileştirilmesine yönelik projelerdir[23]. Çevresel sürdürülebilirlik adına çevre çalışma gruplarının farklı bakış açıları ile yeni yaklaşımlar geliştirmeye yönelik etkinlikler göstermeleri ve bu konuları belediye meclislerine taşımaları önemli bir potansiyeldir. Kent konseylerinin biraraya gelerek, kongre, sempozyum, çalıştay, atölye gibi faaliyetlerle çalışma, uygulama ve deneyimlerini paylaşmaları çevreye ilişkin yaratıcı projelerin artmasına olanak verebilir. 4. KENT KONSEYLERİNİN EKO-BELEDİYECİLİĞE ETKİLERİ ÜZERİNE ARAŞTIRMA Türkiye’deki eko-belediyecilik uygulamaları araştırıldığında konseylerin katkısı belirlenmiştir. Bununla birlikte, konseyler ve ekobelediyecilik arasında bir başka ilişki de konseylerin çevre konusundaki çalışmalarının incelenmesidir. Araştırmada, İstanbul ilçelerinin kent konseyleri örnek alınarak, konseylerin çevre çalışma gruplarının, 257
çevre ve sürdürülebilirlik konularındaki çalışmalarının incelenmesi yapılmıştır. 4.1 Araştırma Yöntemi Kent konseyleri ve eko-belediyecilik arasındaki ilişkileri YG21, katılımcılık ve sürdürülebilirlik kavramları belirlemektedir. Araştırmada kent konseylerinin, eko-belediyeciliğin Türkiye’deki gelişimine katkılarını belirlemek için konseyler üzerine karşılaştırmalı analiz yapılmıştır. Araştırma yöntemi, İstanbul ilçelerinde kurulmuş olan 11 kent konseyinin web sitelerinden ve konsey üyeleri ile yapılan mülakatlardan edinilen bilgilerin karşılaştırmalı tablo haline getirilmesini içermektedir. Konseylerin çevre konusundaki çalışma ve yaklaşımları araştırılmıştır. Çevre konusundaki çalışmaların, düşüncelerin ve projelerin artışı, sürdürülebilirlik için belediye uygulamalarını arttıracaktır ve bu da Türkiye için eko-belediyecilik modelinin gelişimine katkı sağlayacaktır. Bu yaklaşımla, konseylerin çevre ile ilgili çalışma grupları, konsey çalışma yönergelerinde çevre konusunun ele alınması, çevreye ilişkin konseyde yapılan proje sayıları ve içerikleri incelenmiştir. İstanbul’da incelenen kent konseyleri; Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bahçelievler, Beyoğlu, Esenyurt, Kadıköy, Kartal, Sarıyer, Silivri ve Üsküdar Kent Konseyleridir. İstanbul’daki kent konseylerinin seçiminde web sitelerinin açıklayıcı ve kapsamlı olması temel etken olmuştur. Kent konseylerinin proje, hedef ve yaklaşımlarını tanıtabilmelerinin en etkin araçlarından biri web siteleridir. 4.2 Araştırma Bulguları İstanbul’da seçilen 11 kent konseyinin, çevre ile ilgili çalışma gruplarının olup olmadığı, konsey çalışma yönergesinde çevre konusunun ele alınışında özel bir yönetmeliğinin olup olmadığı, çevreye ilişkin yapılan proje sayısı, proje konuları, web linkleri ve kuruluş yılları incelendiğinde Tablo 2’de yer alan veriler bulunmuştur.
258
Tablo 2. Kent Konseylerinde Çevre Çalışma Gruplarının Faaliyetleri Kent Konseyi
Konseyde Çevre Çalışma Grupları
Konsey Yönergesinde Çevre Konusu
Çevreyle İlgili Yapılan Proje Sayı ve İçeriği
Konsey Web Linki
Konsey Kuruluş Yılı
Adalar Kent Konseyi
Temiz Deniz Konsey 4 Proje Çalışma Grubu yönergesinde gerçekleştirilmiş Çevre Çalışma yer vermiş. Grubu Kadın ve Çevre Bilinci Çalışma Grubu
www.ada- 2007 larkentkonseyi.com
Ataşehir Kent Konseyi
Çevre ve Trafik 2006 yılında Çalışma Grubu yürürlüğe giren Kent Konseyi Yönetmeliği temel alınıyor.
www.atasehirkentkonseyi. org/
Avcılar Kent Konseyi
Sağlık ve Çevre Komisyonu
Bahçelievler Kent Konseyi
Çevre ve 2006 yılında Temizlik yürürlüğe Çalışma Grubu giren Kent Konseyi Yönetmeliği temel alınıyor.
Beyoğlu Kent Konseyi
Çevre Kurulu
Esenyurt Kent Konseyi
Çevre ve Konsey Yeni kurulmuş olan Kentleşme yönergesinde konseyde çevre ile Çalışma Grubu yer vermiş. ilgili projeler oluşum aşamasında.
2 Proje Hal ve gümrük alanının çevre ve trafiğe etkilerinin araştırılması Mahalle bazında çevre ve trafik sorunlarının tespiti ve raporlanması
Konsey Hazırlık aşamasında yönergesinde yeni bir proje yer vermiş. bulunmakta; Avcılar ilçesinin güzelleştirilmesi ile ilgili etkinliklerin planlanması. 2 Proje; Kültür ve tarihi mirasın korunması ile ilgili proje. Kocasinan’da 130 yıllık sakız ağacının bakımı yapılarak, Bahçelievler’in sembolü yapılmasına ilişkin proje.
Konsey 1 Proje; yönergesinde Çevre Haftasında yer vermiş. düzenlenmiş etkinlikler; Çevre yürüyüşü, çevre sempozyumu ve konser.
259
2009
www.avci- 2000 larkentkonseyi.org
http://bah- 2009 celievlerkentkonseyi.org
www.kentkonseyi. beyoglu. bel.tr
2009 (2004 yılında Beyoğlu Yerel Sivil Güç Birliği Merkezi)
www.esen- 2010 yurtkentkonseyi. com
Kent Konseyi Kadıköy Kent Konseyi
Konseyde Çevre Çalışma Grupları
Konsey Yönergesinde Çevre Konusu
Çevreyle İlgili Konsey Konsey Yapılan Proje Sayı ve Web Linki Kuruluş İçeriği Yılı
Çevre ve Konsey 6 Proje; www.kadi- 2004 Altyapı yönergesinde Sağlıklı kent ve kente koykonsey. Çalışma Grubu yer vermiş. karşı işlenen suçların org tespiti Çevre kirliliğinin ortadan kaldırılması Çöp ve konteynırların yer altına indirilmesi Evsel atıkların geri dönüşümü projesi Naylon poşete hayır kampanyası İmar Planlarının semt halkı ve sivil toplum örgütleri ile birlikte yapılması ve yeşil alan kullanımının planlarda arttırılması
Kartal Kent Çevre 2006 yılında Konseyi Komisyonu ve yürürlüğe Çalışma Grubu giren Kent Konseyi Yönetmeliği temel alınıyor.
Sarıyer Kent Konseyi
Çevre ve Doğal Afetler Çalışma Grubu Hayvan Hakları ve Balıkçılık Çalışma Grubu
4 Proje; Güneş enerjisi projesi, Naylon torbanın günlük yaşamımızdan kaldırılması projesi Aydos’ta rüzgar enerjisi projesi Görüntü kirliliğinin kaldırılması projesi Konsey 5 Proje; yönergesinde Mahalle halkını çevyer vermiş. re koruma konusunda özendirme projeleri: ‘Sarıyer’in en güzel sokağının seçilmesi’gibi. Çevreye yönelik proje hazırlığı ‘Geride kalan orman, yeşil alanlar ve su kaynaklarını korumak için kamuoyu yaratma çalışması’ Çevre bilincine yönelik öğrencilerle projelerin düzenlenmesi çalışmaları. Kent panolarında hayvan hakları bilinçlendirme afişleri Kentin belirli alanlarında sokak hayvanları için beslenme noktaları oluşturulması.
260
www.kar- 2009 talkentkonseyi.com
www.sariyerkentkonseyi. org
2007
Kent Konseyi Silivri Kent Konseyi
Üsküdar Kent Konseyi
Konseyde Çevre Çalışma Grupları Tarihi Mirasın Korunması ve Çevre Çalışma Grubu
Çevre ve Turizm Çalışma Grubu
Konsey Yönergesinde Çevre Konusu
Çevreyle İlgili Yapılan Proje Sayı ve İçeriği
Konsey Web Linki
Konsey Kuruluş Yılı
Konsey 4 Proje; yönergesinde Silivri Yeni Mezarlıkta yer vermiş. servi ağacı dikilmesi Çevre bilincinin geliştirilmesi için broşür Silivri’deki anıt ve korunması gerekli ağaçların tespiti Plastik poşete hayır kampanyası
www.silivrikentkonseyi. org.tr
2007
Konsey 4 Proje; yönergesinde Katı atıkların geri döyer vermiş. nüşümü projesi Güneş enerjisi ile şarj olan sokak lambaları projesi Fidan dikme projesi Kullanılmış sıvı yağların tekrar işlemden geçirilerek ekonomiye kazandırılması projesi
www.us2008 kudarkentkonseyi. org
Tablo 2’de yer alan veriler incelendiğinde, 2007 yılından sonra kent konseylerinin sayısının arttığı, İstanbul’da ilk konseylerin 2000’li yıllarda kurulduğu, farklı içerikleri olsa da her konseyin çevre çalışma grubu olduğu, konseylerin bir kısmının özgün yönergesini oluşturduğu, konseylerin çevresel sürdürülebilirliğe yönelik projelerinin olduğu görülmektedir. Yapılan mülakatlarda, bu projelerin birçoğunun henüz uygulama aşamasına geçemediği ve ilgili belediyeden konsey projelerine kaynak aktarması konusunda destek beklendiği belirlenmiştir. SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye’de eko-belediyecilik, yeni ama önemli bir kavram olarak, özellikle sel felaketleri gibi küresel iklim değişikliklerinin ve dünyadaki çevresel sorunların tartışıldığı dönemde gündemde yer alan bir konudur. Türkiye’de belediyeler YG21 sürecini gündeme alarak, stratejik eylem planları hazırlamakta, kent konseylerini kurmaktalar ve çevre sorunları, yenilebilir enerji kaynakları ve geri dönüşüm konularında projeler geliştirmektedirler. Bütün bunların belirli bir siste261
matik içinde bir model yaklaşımı ile ele alınması eko-belediyeciliğin ilk denemelerini ülkemize kazandıracaktır. Sarıyer Belediyesi SKEP Projesi, Bursa Nilüfer Belediyesi Sağlıklı Kent Projesi ile Maltepe Belediyesi Yeşil Dönüşüm Projesi ülkemizdeki eko-belediyeciliğin öncü yaklaşımlarıdır. Özellikle Sarıyer Kent Konseyinin ve Nilüfer Kent Konseyinin, çevresel sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımları, kent konseylerinin, eko-belediyecilik vizyonuna katkılarını göstermektedir. Kent konseyleri, YG21 süreci ile ilişkileri ve çevre çalışma gruplarının proje yaklaşımları ile eko-belediyeciliğin ülkemizde gelişimindeki aktörler arasında yer almaktadır. Bu göstergelerin ışığı altında, İstanbul’daki 11 ilçenin kent konseyleri üzerine yapılan karşılaştırmalı analizde, konseylerdeki çevre gruplarının aktif olduğu ve hazırladıkları konsey yönetmeliklerinde çevre konusuna yer verildiği, bunlarla birlikte çevreye ilişkin projelerin uygulanmasında henüz eksiklerin olduğunu belirlenmiştir. Ülkemizde bu süreç 2000’li yıllarda başlamıştır ve kent konseylerinin artması farklı deneyimlerin paylaşımına olanak vermektedir. Bu araştırmada, kent konseylerinin, çevresel sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaparak, eko-belediyeciliğin gelişimine katkı sağladığı belirlenmiştir. Özellikle, Türkiye’de 50’yi aşkın ilde kent konseylerinin kurulduğu göz önüne alındığında, bu katılımcı yapının ne kadar önemli potansiyelleri olduğu, toplumsal güç birliği yarattığı düşünülmektedir. Eko-belediyeciliğin stratejik araçları arasında yer alan yeşil sertifika sistemleri, kent konseylerinde gündeme getirilerek, belediyelerin ISO ve EMAS standartlarında ekolojik projeler üretimi konusunda birbirleri ile yarışmaları sağlanabilir. Kent konseyleri, çevresel sürdürülebilirlik için yaratıcı fikirlerin geliştirebileceği özgür platformlar olarak, belediyecilik vizyonunu etkileyebilir. Gelecek nesillerin doğal kaynaklarını duyarlı şekilde korumayı ilke edinmiş eko-belediyecilik, katılımcı yerel aktörlerle ve kent konseyleri ile daha da güçlenir. Gelecek ortak bilinç birikimi ile sürdürülebilir.
262
KAYNAKLAR 1. Atvur, S. (2009, Aralık). Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi Örneği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35(2), s:231-241. 2. Eckerberg, K., Forsberg, B. (1998). Implementing Agenda 21 in Local Government: The Swedish Experience. Local Environment: The International Journal of Justice and Sustainability, 3(3). 3. Bursa Nilüfer Belediyesi, http://sagliklikent.nilufer.bel.tr/pdf_doc/Nilufer_ KSGP.pdf 4. Çoban, A., Kılıç, S. (2009). Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Çevreye Yönelik Politikaları: Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Örneği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22, 117-130. 5. Atvur, S. (2009, Aralık). Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi Örneği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35(2), s:231-241. 6. Özkol, S., (2009, Eylül). Yeşil Belediye’ye Dönüşüm Projesi Yol Haritası, Yeşil Belediye Dergisi, 2009-1, s:4-6. 7. Alas, B., Bostancı, S.H., Artu, M., Boztepe, V., Karakuş, Y., Sarı, Ç. (2011). Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Sonuç Bildirgesi, “Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı”, Okan Üniversitesi Yayınları:16, s:217-219. 8. Bostancı, S.H., (2011). Eco-Municipalities and Municipal Applications for Sustainability, (Kitap Bölümü: Green and Ecological Technologies for Urban Planning: Creating Smart Cities, editör: Yalçıner-Erçoşkun, Özge) IGI Golbal, USA, yayın sürecinde. 9. Eco-municipalities: Where are they? http://www.sustaindane.org 10. Ergin, B., (2008). Belediyelerde Yönetime Katılım ve Zeytinburnu Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. 11. Doğan, A.E., (2009). Kent Konseylerini “Kent Hakkı” Açısından Yeniden Düşünmek, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, 7(25), s: 93-106. 12. Toksöz, F., (2008). İyi Yönetişim El Kitabı, TESEV Yayını, İstanbul. 13. Sarıyer Belediyesi, (2011). http://www.sariyer.bel.tr/userfiles/files/Pdf/ SKEP3.pdf , Sarıyer Kalkınma Eylem Planı SKEP. 14. Bursa Nilüfer Belediyesi, http://sagliklikent.nilufer.bel.tr/pdf_doc/Nilufer_ KSGP.pdf 15. Nilüfer Kent Konseyi, http://www.niluferyg21.org.tr 16. Çoban, A., Kılıç, S. (2009). Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Çevreye Yönelik Politikaları: Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Örneği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22, s:7-130. 17. Atvur, S. (2009, Aralık). Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi 263
18. 19.
20.
21.
22. 23.
Örneği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35(2), s:231-241. Özkol, S., (2009, Eylül). Yeşil Belediye’ye Dönüşüm Projesi Yol Haritası, Yeşil Belediye Dergisi, 2009-1, s:4-6. Arıkboğa, E. (2011). Yerel Yönetimlerde Katılım ve Meclislerin Rolü, “Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı”, editörler: Alas, B., Bostancı, S.H., Artu, M., Boztepe, V., Karakuş, Y., Sarı, Ç., Okan Üniversitesi Yayınları:16, s:193-209. Eroğlu, H.T., (2010, Nisan). Sürdürülebilir Yerel Kalkınma ve Kent Konseyleri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26(2), s:4455. Arıkboğa, E. (2011). Yerel Yönetimlerde Katılım ve Meclislerin Rolü, “Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı”, editörler: Alas, B., Bostancı, S.H., Artu, M., Boztepe, V., Karakuş, Y., Sarı, Ç., Okan Üniversitesi Yayınları:16, s:193-209. Kent Konseyleri Çalışma Grupları, http://www.kentkonseyleri.net Eroğlu, H.T., (2010, Nisan). Sürdürülebilir Yerel Kalkınma ve Kent Konseyleri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26(2), s:4455.
264
BÜYÜKŞEHİR KENT KONSEYLERİ KÜLTÜR SANAT ÇALIŞMA GRUPLARININ FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Adnan SÖYLEMEZ*, Öğr. Gör. Dr. Duygu İLKHAN SÖYLEMEZ** (*) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ANKARA (**) Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, KONYA soylemezadnan@gmail.com, duyguilkhan@gmail.com
ÖZET Hemşehrilik anlayışı çerçevesinde buluşulan ve çeşitli mesleki birlikler ile sivil toplum kuruluşlarının ortak bir şekilde kentin kalkınma öncelikleri, sorunları, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlenen vizyonlarının tartışılarak, çözüm yollarının arandığı ve geliştirildiği uzlaşma esaslı demokratik yapılar olan Kent Konseylerinin çalışma grupları içinde yer alan “Kültür Sanat Çalışma Grupları” o kentte kültürel bir bilinç ortaya konulması için çaba göstermektedir. Bu gruplar, kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek için çeşitli etkinlikler düzenlerler. Bu araştırmada, bu etkinliklerden yola çıkarak Büyükşehir Belediyeleri içerisinde kurulan Kent Konseyleri Kültür Sanat Çalışma Gruplarının faaliyetleri değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Kent konseyleri, Büyükşehir belediyeleri, Kültür sanat çalışma grupları, Kent kimliği
265
1. GİRİŞ Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu günümüzde kentte yaşamaktadır. Kentli nüfusun yarıdan fazlası da Büyükşehir olarak adlandırılan 16 büyük kentimizde yaşamaktadır. Ülkenin en çok göç alan yerleri olan Büyükşehirlerimiz göç sonrası adaptasyon konusunda büyük problemler yaşamaktadırlar. Kente gelmiş ama kentin içine dâhil olamamış kalabalıklar uzun vadede kentin sağlıklı bir şekilde büyümesi ve var olabilmesinin de önünde en büyük engeldir. Yerel halkın yerel yönetim üzerinde demokratik olarak etkili olabilmesi ve kente aidiyet hissedebilmesi ve kırdan kente gelenlerin kente uyum sağlayabilmeleri açısından kent konseyleri büyük bir önem arz etmektedir. Bu konseylerin içerisinde faaliyetlerini sürdüren kültür sanat çalışma grupları ise bu konuda en önemli gruplar arasındadır. Kültür ve sanat sayesinde kente uyum daha kolay bir şekilde sağlanabilir. Bu çalışmada Büyükşehir olarak nitelendirilen ana kentlerimizin kent konseylerinin içerisinde çalışmalarını sürdüren kültür ve sanat çalışma gruplarının ortaya koydukları faaliyetler değerlendirilmiştir. Kent Konseylerinin gerek haber ve duyuru gerekse mevzuatları ile ilgili bilgileri derledikleri kurumsal web siteleri ve bilgi edinme kapsamında alınan cevaplarda, genel bir konsey yapılanmasından ve kültür sanat çalışma gruplarının yönergede belirtilen hizmetlerinden bahsetmekten öteye gitmemektedir. Tüm bu kaynaklardan toplanan bilgilerle Büyükşehir Kent Konseyleri’nde kültür ve sanat çalışma gruplarının kurulup kurulmadığı, kurulduysa ortaya koydukları faaliyetler ve bu grupların üye yapılarının incelenmesi ile Kent Konseyi’nin diğer çalışma grupları ve meclislerinde ne gibi kültürel etkinlikler düzenlendiğinin değerlendirilmesi araştırmanın konusunu oluşturacaktır. Sonuç bölümünde ise kent bilincinin kurulmasında Kent Konseylerinin etkili olduğu Kültür ve Sanat çalışma gruplarının kentli kimliği kazanmadaki rolü üzerinde durulacaktır. 2. KENT KİMLİĞİ VE KÜLTÜR SANAT İLİŞKİSİ ÜZERİNE Kent, tarihin farklı dönemlerine ait fiziksel, sosyal ve kültürel katmanların tarihsel süreklilik içinde üst üste yığılması sonucu oluşan fiziksel, mekânsal ve sosyal bir ortamdır. Kent kimliği ise, kente ait olan, o kenti diğerlerinden farklı kılan ve o kente değer katan, o kente özgü unsurların oluşturduğu bir bütündür. Diğer bir deyişle o kentin anlamıdır. Bu unsurlar belli noktalarda ağırlık kazanabilir; örneğin 266
kent coğrafi konum olarak bir dağın eteğinde ya da deniz kenarında kurulmuş olabilir, diğer kentlere yakın ya da uzak olabilir, dini ya da tarihi unsurlara sahip bir kent olabilir, ya da o kentte ticaret ve ekonomi, çevre kentlere göre daha fazla gelişmiş olabilir. Sözü edilen bu tür unsurlar, kentlerin özgün kimliklerinin oluşumuna katkıda bulunurlar[1]. Kentte yaşayan insan, sınıfsal kimliklerinden farklı ve bağımsız iki temel kimliğe de sahiptir. Bu kimlikler, yaşadığı dar çevredeki mahalle kimliği ve kentin içerisinde bir birey olarak kentli kimliğidir. Mahalle kimliği onu yaşadığı dar çevre ile ilgili yaşamını doğrudan etkileyen görevlerle ilgili yükümlülükleriyken, kentli kimliği ise kentin ortak yaşam alanları ve ihtiyaçlar olmak üzere bütünüyle kentten sorumlu, yükümlü olmaktır[2]. Bir şehrin gerçek sahibi; o şehirde yaşayan, kentle bütünleşen ve kendisini kente ait hisseden kişilerdir. Kentlilik bilinci kavramı ile ifade edilmek istenen, kentte yaşayanların kentle bütünleşmesi, kendini kente ait hissetmesi ve dolayısıyla yaşadığı kente karşı sorumluluk duymasıdır. Hizmetlere erişmek bir hak ise, kente ait olma duygusu ile bireylerin kendilerini kente karşı sorumlu hissetmeleri de görevleridir. Bu konu aynı zamanda kentin varlığının sürdürülmesi, kentlilerin aktif katılım ve çözümde ortaklık ilkelerine uygun hareket ederek bu sorumluluğun en önemli parçası haline gelmeleriyle bağlantılıdır[3]. Kentlilik bilincine sahip olamayan kent sakini yaşadığı kentin korunması, yaşamının devam etmesi ve gelecek nesillerinde aynı oranda kentin alanlarından istifade etmesinde olumsuz bir rol oynayabilir. Bu sebeple, modern bir kent yaşamına geçiş yapabilmek için öncelikle kentlerimizde yaşayan insanlarımızın modern kent yaşamı ile ilgili donanıma kavuşmalarının sağlanması için kentlilik bilincinin olması gerekir. Endüstrileşme çabaları sonucunda, sanayi kuruluşlarının insan kaynağı ihtiyacı ile başlayan “köyden kente göç” olgusu ve doksanlı yıllardan sonra ortaya çıkan terör ve güvenlik sorunları nedeniyle ana kentlerimiz artık ülke nüfusunun büyük bir bölümünü barındırmaktadır. Kentlerin hızlı bir şekilde nüfus artışına maruz kalması ve hem bu insanların kente adaptasyon sürecinin tamamlanması sorununu hem de bu insanların nitelikli emek gücünün ortaya çıkması sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Kente adaptasyonun sağlanması da hem 267
kentlilik bilincinin oluşturulması için, hem de bu insanların kentin kültürel kodlarına daha fazla katkı sağlaması için gereklidir. Yaşanabilir kentlerin oluşturulması bağlamında en önemli iki zorluk dikkatimizi çekmektedir. Bunlardan ilki; herhangi bir üretim düzeyine katılamamış, emeğini nitelikleştirememiş insan topluluklarının kentlerde büyük bir çoğunluğa tekabül etmesidir. Burada kastedilen yalnızca eğitim durumu ile ilintili değildir. “Her işi yaparım” diyen aslında mesleki olarak bilgisiz ve ilgisiz[4] bir emek çokluğunun varlığıdır. İkinci olarak ise, kente yerleşmiş vatandaşların, aynı köyden geldiği insanlara karşı aidiyet hissetmesi ile bir hemşehri derneği etrafında örgütlenerek, aynı kır yaşamı gelenek ve göreneklerini devam ettirme isteği, kentlilik bilincinin yerleşmesininde önemli engellerden biridir. Bu dernekler/vakıflar, kendi kuruldukları kentle ilgili sorunların çözümüne katkı sağlayamazken; yüzlerce kilometre uzaktaki köyleri veya kasabalarının sorunlarının çözümü için daha fazla zaman ayırmaktadırlar. Kentlilik bilincinin yerleşmesi ve kent insanının yaşam alanı içerisinde doğru ve sağlıklı bir emek gücünü açığa çıkarmak için temel sorun çözücü, yerel yönetimler ve kent konseyleridir. Kentlerin kimlikleri ile kentte yaşayanların kimlikleri kentlerin yaşam kalitesinin yükselmesinde önemli rol oynamaktadır. Kentlerin olduğu kadar kentte yaşayan insan kaynağına yönelik sosyal ve kültürel yatırımlar, çağdaş kentlerin temel politikaları haline gelmiştir ve gelmelidir[5]. Bu konuda öncelikli olarak yapılması gerekenler, kent bilincinin oluşturulması çalışmaları için yapılacak kültürel-sanatsal faaliyetler ile mesleki niteliğin artırılması için yapılacak sosyal faaliyetlerdir. 3. KENT KONSEYLERİNE GENEL BİR BAKIŞ Gündem 21, Birleşmiş Milletler’in 1992 yılında Rio de Janeiro’da düzenlediği, konferans sonucu ortaya konan, 179 ülkenin kabul ettiği bir belgedir. “Sürdürülebilir kalkınma” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeyde ifadesi olan bu belgede, “insanlığın temel gereksinimlerinin karşılanması”, yaşam standartlarının iyileştirilmesi, ekosistemin korunması ve yönetilmesi amaçlanmıştır[6]. Kent konseyleri, ‘herkesin görüşlerini açıklama fırsatı bulabi268
leceği bir platform’ olarak tanımlanıp en önemli işlevi, kentteki tüm aktörleri bir araya getirerek, tüm kent için bir platform oluşturmaktır. Kentin kalkınma önceliklerinin ve sorunlarının tanımlandığı ve tartışıldığı demokratik platformlar olarak faaliyetini yürütecektir[7]. Gündem 21’in araçsal ilkeleri “kent bağlılığı”, “yapabilir kılma” ve “yönetişim”den oluşmaktadır. Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem Planı(1996)’na göre “Kent bağlılığı”, her bireyin temel haklarının bulunmasının yanı sıra, diğerlerinin haklarını koruma ve beldesinde ortak iyiye katkıda bulunma sorumluluğu olarak tanımlanmıştır[8]. Kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili karar alma sürecinde halkın katılımını artırmak için kent konseylerinin daha aktif rol alması “kent bağlılığı”na daha çok vurgu yapılması açısından önemlidir. Gündem 21 çerçevesinde öncelikle ulusal bağlamda, Ulusal Gündem 21’lerin, buna bağlı olarak yerel yönetimler tarafından Yerel Gündem 21’lerin oluşturulması öngörülmüş ve söz konusu küresel eylem planının ulusal planlar ve yerel gündemler arasında bağlantı kurması sağlanmıştır. Yerel Gündem 21 projesi, kentin gelecek vizyonunun geliştirilmesi ile stratejik bir yerel eylem planının hazırlanmasını kapsamaktadır[9]. Yerel Gündem 21’in katılım araçlarından birisi de Kent Konseyleri’dir. Kent Konseyleri, toplumun her kesiminden grupların karar süreçlerine katılmasını sağlayarak kent sorunlarının ortaya konulması ve çözüm geliştirilmesi için bir araya gelinmesi işlevini görür. Kent konseyleri içerisinde tamamen “gönüllülük” esasına dayalı olarak “kozalar” veya “çalışma grupları” oluşturulur. Bu gruplar, kentin öncelikli sorunlarını temel alarak kurulurlar. Bunun yanı sıra kentlinin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının programlanması ve geleceğe dair bir vizyon çizilebilmesi adına da farklı alanlarda kozalar veya çalışma grupları oluşturulabilir. Yerel yönetimler ile ilgili yapılan yeni düzenlemelerle (İl Özel İdaresi, Belediye ve Büyükşehir Belediyesi kanunları) yerel yönetimlerin merkezi yönetimin yetkilerinin bir kısmını üstleneceği şekilde düzenlenmiştir. 5393 sayılı “Belediye Kanunu”nda, belediyelerin kent konseyleri ile ilişkileri şu şekilde düzenlenmiştir: Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faa269
liyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir(md. 76). Bu maddeyle sivil toplumun katılımını güçlendirecek kent konseyi oluşumlarının yerel yönetim tarafından desteklenmesi öngörülürken, kent konseyinin yönetişim ilkeleriyle örtüşen amaçları da ortaya konmaktadır[10]. Seçilmiş yerel yönetim organlarının çalışmalarına halk katılımını ve denetimini sağlamak için önerilen ve Kanunda yer alan kent konseyi modeli ile yerel demokrasi ve katılımın kurumsallaştırılması ve tabana yayılması açısından önemli bir açılım getirilmektedir[11]. İçişleri Bakanlığı’nca düzenlenen 8 Ekim 2006 tarihli ve 26313 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kent Konseyi Yönetmeliği’ne göre, belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Yönetmeliğin, “Kent Konseylerinin Görevleri” başlıklı 6. maddesinde “Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek” maddesi yer almaktadır. Yine, “Çalışma İlkeleri” başlıklı 7. maddede “Kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi”nin amaçlandığı belirtilmektedir. Yönetmeliğe göre kent konseylerinin organları: Genel Kurul, Yürütme Kurulu, Meclisler ve çalışma grupları ile Kent Konseyi Başkanı’dır. Bu organlardan Çalışma Grupları, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden, kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri, katılımcı yaklaşımın özüne uygun şekilde, yerel sürdürülebilir kalkınma eylem planlamasının farklı bileşenleri etrafında buluşturmaktadır. Çalışma Grupları, yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel sorunların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir platform işlevini görmektedir[12].
270
4. BÜYÜKŞEHİR KENT KONSEYLERİ KÜLTÜR SANAT ÇALIŞMA GRUPLARININ FAALİYETLERİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Kent konseyi kurulması amacı ile yapılan iki toplantıda da salt çoğunluk sağlanamadığından dolayı Kent Konseyi kurulamamıştır. Dolayısı ile çalışma grupları da kurulamamıştır. Yeni dönemde toplantının tekrarlanacağı yetkililerce belirtilmektedir[13]. Ancak, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak birçok kültürel ve sanatsal etkinliğe ev sahipliği yapmış bu kentte içinde yaşayan sakinlerinin karar alarak oluşturabilecekleri bir kent konseyi çalışma gruplarının işler hale getirilmesi gerekmektedir. Kent Konseyinin kurulma çalışmaları devam ettiği için Belediyenin kurumsal web sitesinde de bu konu ile ilgili olarak herhangi bir açıklama yer almamakla birlikte Kent Konseyinin müstakil bir web sitesi de uygulamaya geçirilmemiştir. Ankara Kent Konseyinin 15 çalışma grubu içerisinde bulunan “Eğitim Kültür Sanat ve Spor Çalışma Grubu”nun ise 43 üyesi bulunmaktadır. Ayda 1 kez toplanarak kent konseyi adına projeler üreten bu grup 29 Ocak 2010 tarihinde gerçekleşen 3. Ankara Kent Konseyi genel kuruluna “Eğitim Kültür Sanat ve Spor Çalışma Grubu” olarak 6 proje sunmuş ve yapılan oylama sonucu tavsiye kararı alarak belediye meclisine sunulmasına karar verilmiştir. Bu projeler, Belediye Meclisi tarafından da onay görmüştür[14]. İzmir Kent Konseyi 1.Olağan (Kurucu) Genel Kurulu 8 Haziran 2010 tarihinde toplanmıştır. İzmir’de Kent Konseyi bu tarihten sonra ayda bir olmak üzere düzenli olarak toplanmaktadır. İlk Genel Kurulda seçilen üyelere baktığımızda kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, özürlüler ve çevre ile ilgili sivil toplum kuruluşları, sendikalar ile muhtarlar yer almaktayken kültür ve sanatla ilgili herhangi bir sivil toplum kuruluşu ile kamu kurumuna yer verilmemiştir. İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu 14 asil 14 yedek üyeden oluşmaktadır[15]. Kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili olarak İzmir Kent Konseyi Çalışma Yönergesi’nin “Kent Konseyi’nin Görevleri” başlıklı 7. maddesinin (d) bendinde “Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek”; (h) bendinde ise “Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak” yer almaktadır. İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 15 Eylül 2010 tarihli toplantısında alınan 271
kararla “İzmir’de yapılan kültür-sanat faaliyetlerinin “www.izmir. com.tr” adresine bağlantı vermek yerine doğrudan sitede tanıtımının ve duyurusunun yapılması şeklindeki önerilerin oybirliği ile kabul edildiği” belirtilmiştir[16]. Kültür Sanat faaliyetleri sadece kültür-sanat çalışma grubuna bağlı olarak sürdürülmemiş, meclisler ve diğer çalışma gruplarının içinde de bu tür faaliyetler planlanmıştır. İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 16.02.2011 tarihli 9. Toplantısında Engelli Meclisi Eğitim Çalışma Grubu’nun hazırladığı “Engelsiz Tiyatro” projesi için bir tiyatro eseri yarışması kabul edilmiştir. Yine aynı toplantıda “Kadın Gözüyle Heykeller” projesi için bir çalışma başlatılmıştır[17]. Burada amaç kadınları heykel sanatına yöneltmek olsa gerektir. Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesinde oluşturulan “Yerel Gündem 21 Kurulu” öncülüğünde çalışmalar başlatılmış ve 47 sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütünün katılımı ile Adana Kent Konseyi Kurucular Kurulu oluşturulmuştur. Kurucular Kurulu, yaklaşık bir yıl süren çalışmaları sonucunda sivil toplum kuruluşları, dernekler, gönüllü kuruluşlar, meslek odaları, vakıflar, kadın, gençlik, çocuk meclisleri, kamu kuruluşları, yerel yönetim temsilcileri, doğal üyeler ve onursal üyelerden oluşan 527 temsilcinin yer aldığı Adana Kent Konseyi Genel Kurulu’nu toplamıştır. 2006 yılında hazırlanan Adana Kentli Hakları Bildirgesinde “Kültür-Sanat” başlıklı maddesinde “Çeşitli kültürel faaliyetlerin, yaratıcı aktivitelerin ve benzeri olanakların sunulması ve katılımın sağlanması” amaçlanmıştır. Kültür-Sanat Platformunda, Filarmoni Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Üniversite, Fotoğrafçılar Derneği, Musiki Derneği ve Belediye Tiyatrosu gibi çeşitli kuruluşlardan temsilciler yer almaktadır. Adana Kent Konseyi’nde Yürütme Kurulu’na bağlı olarak diğer kent konseylerinden farklı olarak kozalar, meclisler ve platformlar oluşturulmuştur. Platform olarak Kültür-Sanat Platformu, Kozaların içinde ise kültür ve sanatla doğrudan ilgili olarak Tarihi Doku-Kültürel Miras kozası bulunmaktadır[18]. Antalya Kent Konseyi 13 çalışma grubu ile etkin bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Antalya Kent Konseyi görev alanları içerisinde kentin gelişmesine, katılımın artmasına, kentlinin bilinçlendirilmesine yönelik olarak faaliyetlerde bulunması esastır. Bu bağlamda Antalya Kent Konseyinde oluşturulan çalışma grupları arasında “Kültür-Sanat Çalışma Grubu” da yer almaktadır. Bu grubun 272
yanı sıra Gençlik, Kadın, Emekliler ve Mahalle Meclisleri de kendi bünyesinde kültürel etkinlikler düzenlemektedir[19]. Antalya Kent Konseyi Kültür ve Sanat Çalışma Grubu, “Antalya’da Kültür Sanat Faaliyetleri İle İlgili Görüş” adı altında kentin bu konuda bir röntgenini çekmiştir. “Kentin kültür sanat mekânlarının ve faaliyetlerinin yeterli düzeyde olması, kent halkının kültür-sanat bilincinin gelişmesine, kentin modern ve çağdaş bir yapıya kavuşmasına en önemli katkı koyan unsurlardan biridir.” tespiti yapılarak “Bu faaliyetlerin azlığı, mekânların yetersizliği, kentlilik bilincinin yeterli düzeyde oluşmamasına sebep olur.” denilmektedir. Bu durum tespiti sonrası altı madde halinde “Kültür-Sanat Çalışma Grubu”nun önerileri sıralanmıştır. Bu öneriler içerisinde, her ilçenin ulaşılabilir yerlerine içinde büyük bir sanat galerisi, tiyatro, konser ve sinema salonlarının bulunduğu “Kültür Sanat Merkezleri”nin kurulması, Sanat faaliyetlerinde bulunan kişilerin desteklenmesi, kentin kültür-sanat faaliyetlerini yükseltecek, geliştirecek faaliyetlerden olan ve kültür-sanat çalışma grubu tarafından hazırlanan projelerin öncelikli olarak hayata geçirilmesi, açık mekânlarda da kültür sanat faaliyetlerinin yapılabilmesi için kent meydanlarının oluşturulması yer almaktadır[20]. Çalışma Grubu, başka bir toplantısında aldığı karar gereğince öncelikle film festivali düzenlemek üzere kurulmuş Antalya Kültür Sanat Vakfı’nın (AKSAV), sadece sinema ve edebiyat alanında değil, tüm sanat dallarında, festival ve yarışmaları üstlenebilecek bir yapılanmaya gitmesi gerektiğini temel hedef olarak belirlemiştir. Vakfın hedeflenen yapılanmaya gitmesi sonrasında Altın Portakal Avrasya Film Şenliği, Antalya Ulusal/ Uluslararası Tiyatro Şenliği, Antalya Tiyatro Atölyesi, Antalya Müzik Şenliği, Antalya Edebiyat Günleri, Antalya Bienali, Antalya Plastik Sanatlar Fuarı/Günleri düzenlenmesi düşünülmüştür[21]. Samsun Büyükşehir Belediyesi 2010–2014 Stratejik Planı[22] içerisinde 2010 yılı içinde Kent Konseyinin kurulması amaçlanmış ancak konseyin kurulması ve ne tür bir oluşuma gittiği ile ilgili olarak herhangi bir bilgi edinilememiştir. Bursa’da kent konseyi çalışmaları ilk olarak 1995 yılında Şehir Danışma ve Dayanışma Konseyi ile başlamıştır. Bursa Kent Konseyi, Çalışma Grubu sınıflandırmasını nicelik olarak en çok tutan kent konseyidir. Kültür ve sanat içerikli faaliyet olarak birçok çalışma grubu oluşturulmuştur. Kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili olarak faaliyet gösteren çalışma grupları şunlardır: Arkeoloji Çalışma Grubu, Cam 273
Seramik Çalışma Grubu, Folklor Çalışma Grubu, Fotoğraf İmece Topluluğu Çalışma Grubu, Plastik Sanatlar Çalışma Grubu, Müzik Eğitim Çalışma Grubu, Sinema Çalışma Grubu, Şairler ve Yazarlar Çalışma Grubu, Türk Sanat Müziği Çalışma Grubu, Tarihi Kültürel Miras Çalışma Grubu, Tiyatro Çalışma Grubu, Ressamlar Çalışma Grubu[23]. Bursa Kent Konseyi’nin kurumsal web sitesi çok işlevsel olup çalışma grupları ve meclislerin düzenlediği ve ileriki tarihlerde düzenlenecek olan etkinlikler ayrıntılı olarak Ajanda’da gösterilmekte ve etkinliğin düzenleneceği mekân konusunda harita yardımıyla yer tarifi yapılmaktadır[24]. Kentliye ayrıntılı olarak sunulan bu etkinlikler içerisinde çocuk, genç ve kadınlara sunulan müzik ile sanat eğitimleri, sinema gösterimleri yer almaktadır. Kent Konseyi, yaptığı toplantı ve faaliyetlerle ilgili olarak şimdiye kadar üç çalışma raporu hazırlamış ve bu çalışma raporları herkesin ulaşabileceği bir şekilde hizmete sunulmuştur. Kent Konseyi’nin kültür yayını olarak Bursa Kent Rehberi ve Uludağ Milli Parkı’nın tanıtıldığı kitaplar da elektronik kitap olarak kullanıcılara açıktır[25]. Bunların dışında “Fotoğraf İmece Topluluğu Çalışma Grubu” etkinlikleri kapsamında kentin konum olarak yakınında bulunan doğal güzelliklerine fotoğraf turu düzenlenmesi, farklı grupların düzenlediği resim ve cam işi sergileri ile “Arkeoloji Çalışma Grubu”nun kentin tarihine ilişkin düzenlediği tarih ve arkeoloji seminerleri kültür-sanat faaliyetlerinden en öne çıkanlar olarak sayılabilir. Diyarbakır Kent Konseyi YG 21 Programı kapsamında çalışmalarına başlamıştır. Diyarbakır Kent Konseyi yönergesi, 05 Aralık 2009 tarihli 15. Olağan Toplantısı’nda İçişleri Bakanlığı Kent Konseyi Yönetmeliği’ne göre düzenlenmiştir Kültür ve sanat faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla “Tarih-Kültür-Kentleşme Grubu” kurulmuştur. Konsey’in kurumsal sitesinde, “Kentlilik Bilinci” başlığı altında yayınlanan yazıda, bir “Kent Kimliği” araştırmasının yapıldığı, bu araştırma sonuçlarına göre Diyarbakırlıların yaşadıkları kentin tarihin en eski kentlerinden biri olduğunun ve kültürel zenginliklerinin farkında olmadıkları, kentlilerin büyük çoğunluğunun kent hakkında bir fikirlerinin olmadığı ortaya konulmuştur[26]. Ancak, bu araştırma sonuçlarına rağmen “Tarih-Kültür-Kentleşme Grubu” kültürel ve sanatsal etkinlikler yerine imar, yenileme ve kentsel mekânların düzenlenmesine odaklanmış durumdadır. Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 5 Ocak 2011 tarihinde yapılan 19. Olağan Toplantısında tarihi mekânların restorasyonu ile ilgili karar alınmıştır. Grubun ey274
lem planında yine imar ve kentleşme ile ilgili çalışmaların yanında Kent kültürü ve kentlilik bilinci oluşturmak için halkın katılımının sağlandığı seminerler vb. bilgilendirme çalışmaları yapılmasının öngörüldüğü belirtilmiştir. Yine kültürel olarak Diyarbakır Şehir Kütüphanesinin kurulması, Diyarbakır ile ilgili tüm dillerde yayınlanmış olan tüm kitaplar ve Diyarbakır ile ilgili tüm dillerde hazırlanmış görsel malzemenin derlenmesi ile Diyarbakır Etnografya ve Kent Tarihi Müzesinin oluşturulması için gerekli sivil çalışmaların başlatılması eylem planının içerisindedir[27]. Sakarya Kent Konseyi 16.08.2007 tarihinde kurulmuştur. Sakarya Kent Konseyi bünyesinde 12 adet çalışma grubundan biri de “Turizm, Sanat, Sosyal Politika, Sosyokültürel Yapı Çalışma Grubu”dur[28]. Konseyin organları, çalışma grupları ve sözkonusu grubun faaliyetleri hakkında ayrıntılı bir bilgi edinilememiştir. Yalnızca, Gençlik Meclisince düzenlenen kültür aktiviteleri olarak Kültürel Buluşmalar ve Gençlik Film Festivali sayılabilir. Erzurum Kent Konseyi, Nisan 2008 tarihli ilk genel kurulunda yürütme kurulu üyelerini belirlemiştir. Erzurum Kent Konseyi’nin Nisan 2008’de yapılan ilk genel kurul toplantısı ile dokuz kişilik yürütme kurulu üyeleri de belirlenmiş ve kadın, gençlik ve çocuk meclisi kurulması karara bağlanmıştır. Eskişehir Kent Konseyi 2007 yılında oluşturulmuştur. Eskişehir Kent Konseyi yürütme kurulunun Ocak 2008 tarihli ikinci toplantısında “Eğitim, Kültür, Sanat ve Turizm” çalışma Grubu oluşturulmuştur. Eskişehir Kent Konseyi Çalışma Yönergesi’nde çalışma grupları “çeşitli alanlarda derinlemesine ve kapsamlı çalışma yapmak üzere yürütme kurulu tarafından oluşturulan” yapılar olarak tanımlanmaktadır[29]. Kent Konseyi bünyesinde oluşturulan “Kültür Sanat Çalışma Grubu”nun yaptığı faaliyetlere baktığımızda genel olarak edebiyat ağırlıklı bir programdan söz edilebilir. “Öykü İkindisi” adı altında her Perşembe tüm kentlilere açık öykü okuma etkinliği ile bunun yanında kent sakini sanatçı ve edebiyat adamları ile buluşmalar ve bunun yanında kentin tarihi değerleri ile ilgili sergiler tertip edilmektedir[30]. Kocaeli Kent Konseyi’nde diğer kent konseylerinden farklı olarak her bir grubun yönergesi hazırlanmış ve gruplar bu yönerge doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. “Kültür Sanat Çalışma Grubu” yönergeye göre “Kocaeli’nin eğitim, kültür ve sanat hayatını canlandırmayı, kentin kültürel değerlerini korumayı hedefleyen, ulu275
sal ve uluslararası platformlarda Kocaeli’nin kültürel ve tarihi zenginliklerinin tanıtımı konusunda çalışmalar yapan, Kent Konseyi çatısı altında gönüllülük esasına dayalı olarak oluşturulmuş bir yapı” olarak tanımlanmıştır. “Yönlendirici, bilgisel, iletişimsel, değerler gibi etkinliklerle kültür-sanatın kent yaşamındaki işlevselliğini arttırmak”, “toplumu kültür-sanat konusunda bilinçlendirerek, gerçekleştirilecek olan etkinlik ve projelerde halkın desteğinin sağlanması”, “kültür-sanat konusunda çalışmalarda bulunan bireylerin projelerinin kent yaşamına uyarlanmasına katkı sağlamak” gibi 8 madde halinde amaçlar belirlenerek grup faaliyetlerine başlamıştır[31]. Kayseri Kent Konseyi’nin ilk genel kurul toplantısında oluşturulan gruplardan biri de “Eğitim, Kültür, Sanat ve Turizm” grubudur. Grubun faaliyetleri ile ilgili bir bilgiye ulaşılamamış olmakla birlikte kentin farklı sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katıldığı çok fazla sayıda üyeye sahip olan bir gruptur. Eğitim ve turizm gibi alanların kültür ve sanatla birlikte değerlendirilmesinin geniş katılımın nedeni olduğu sonucuna varılabilir[32]. Konya Kent Konseyi’nde ilk olağan genel kurul sonrası oluşturulan “Çalışma Tüzüğü”nde kurulan gruplardan biri de “Kültür Sanat Çalışma Grubu”dur[33]. Bu grubun üye yapısı ve faaliyetleri hakkında bir bilgi yoktur. Yalnızca Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün temsilcisinin dışında herhangi bir üye hakkında da bilgi verilmiş değildir[34]. Gaziantep Kent Konseyi yönergesinde “Konseyin Görevleri” başlığı altında “yaşanılan kente sahip çıkmak, yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine daha fazla kesimin katılımını sağlamak bunun yanı sıra “kent siyasetini farklı toplumsal kesimlerin talepleri ve bakış açılarıyla zenginleştirmek” gibi diğer yönergelerden farklı görevler belirlenmiştir[35]. “Kültür, Sanat ve Turizm” adı altında oluşturulan çalışma grubunun içinde 2007–2009 döneminin içinde ressam, heykeltıraşların da bulunduğu sanatçılar ile ev hanımı yer alırken[36], 2009–2010 döneminde ise özel işletme müdürleri ve siyasi parti temsilcileri ile kamu görevlileri ön plana çıkmıştır[37]. Grubun faaliyetleri ile ilgili olarak kentin tanıtımına yönelik faaliyetler ön plandadır. Son olarak yapılan “Gaziantep Yemek Kültürü” üzerine bir toplantı düzenlenmiştir. Grubun projeleri arasında “Eğitime yeni başlamış şehir merkezine hiç gelmemiş ilkokul ikinci sınıf öğrencilerini, kentin kültür değerleri ile buluşturup sosyal faaliyet bağını güçlendirmek” 276
hedeflenmiştir. Bu öğrenciler seçilirken “derslerinde başarı gösteren, maddi durumu yetersiz olan, sosyal faaliyetlerde yetenekli ve ekip oluşumuna uyum sağlayan öğrenciler” hedef grup olarak belirlenmiştir[38]. Mersin Kent Konseyi, Danışma Kurulunun ilk olağan toplantısı, 23.11.2005 tarihinde yapılmıştır. Konseyin yönergesi ve çalışma gruplarının kültür-sanat faaliyetleri ile ilgili olarak herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır[39]. SONUÇ Başlangıç açısından önemli bir aşama olarak görülmesi gereken kent konseylerinin ülkenin kentleşme sürecini tamamlaması açısından büyük önemi vardır. Kent halkının bilinçlendirilmesiyle kent konseyinin amaçlarını gerçekleştirilmesi kolaylaşacaktır. Bunun için de verilen seminerler, düzenlenen paneller, yürütülen kurslar, kent halkının eğitimi bakımından oldukça önemlidir[40]. Sivil Toplum Kuruluşları da çok aktörlü yönetişimin bir başka ayağını oluşturmaktadır ki yürütülen faaliyetlere bakıldığında sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa yapılan pek çok çalışma dikkati çekmektedir. Özellikle Adana, Eskişehir, Bursa, İzmir ve Antalya’da yürütülen faaliyetlerde sivil toplum kuruluşlarının katkısı fazladır. Bunların yanı sıra meclislerin ve çalışma gruplarının giriştikleri projeler ve beklentileri kent konseylerinin kararları olarak ortaya çıkmaktadır ki kent halkının yaşam standartlarının iyileştirilmesi, katılımlarının artırılması bakımından yürütülen bu çalışmalar kent konseylerinin amaçlarının gerçekleştirilebilirliği açısından olumlu gelişmelerdir. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra kent konseyleri ile ilgili olarak mesaj gönderilen belediye ve kent konseylerinden geri dönüşün yetersiz olması, web sayfası bulunan kent konseyi sayısının az olması, kent konseylerinin yasal olarak oluşumlarını tamamlamış olsalar bile işlevsellik bakımından henüz tam olarak istenilen düzeye ulaşılamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Belediyelerin kent konseyleri ile ilgili olarak oluşum sürecinden başlayarak organları, örgüt yapıları ve özellikle faaliyetleri hakkında ayrıntılı olarak raporlar hazırlamaları ve bunları hem web 277
sitelerinden yayınlamaları hem de kitapçık haline getirerek kamuoyuna sunmaları kent konseylerinin tanınmışlığını ve işlevselliğini artıracaktır[41]. Bunun yanında farklı olarak basılı yayın ve görsel sanata dair eserlerin gösterimi ile o beldede yaşayan insanların ulaşamadıkları, ancak okuduklarında ya da izlediklerinde beğenecekleri kültür ve sanat eserleri onlarla buluşturulabilir. Belediyelerin öncülük edeceği bu tarz faaliyetler, hem belde halkınca yadırganmaz, hem de coğrafi ve maddi imkânsızlıklardan dolayı bazı kültür ve sanat eserlerine ulaşamayan belde halkının bu ihtiyacı da karşılanmış olur. KAYNAKLAR 1. Birol, Gaye, Bir Kentin Kimliği ve Kervansaray Oteli Üzerine Bir Değerlendirme, “http://www.pdfebook4u.com”(Erişim Tarihi:26.04.2011) 2. Sütlaş, Mustafa (2006), Kent ve Sağlık Hakkı, Kent ve Sağlık Sempozyumu,7-9 Haziran,Bursa, 3. Altan, Mehmet (2010), “Siyasal mısın, sosyal mi?”, Star Gazetesi,16 Nisan, http://www.stargazete.com/politika/yazar/mehmet-altan/siyasal-misinsosyal-mi-haber-255482.htm(Erişim Tarihi:20.04.2011) 4. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (2009), Kentlilik Bilinci, Kültür ve Eğitim Komisyonu Raporu, Kentleşme Şurası, Nisan. 5. Tatlıdil, Ercan (2009), Kent ve Kentli Kimliği; İzmir Örneği, Ege Akademik Bakış/Ege Academic Review 9 (1), s.332. 6. Torlak, S. Evinç, Önez, Zuhal (2005), Bir Katılım Modeli olarak Yerel Gündem 21’e Bakış, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar, I: Reform, Ed: Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik, 1. Baskı, Ankara, s.650. 7. Emrealp, Sadun (2005), Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, 2. Baskı, İstanbul, s. 65. 8. Akt. Torlak, S. Evinç, Önez, Zuhal (2005), a.g.m., s.652. 9. Torlak, S. Evinç, Önez, Zuhal (2005), a.g.m., s.656. 10. Atvur, Senem (2009), Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi Örneği, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık, Cilt: 35, Sayı: 2, s.231–241 11. Öner, Şerif (2005), Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar, I: Reform, Ed: Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik, 1. Baskı, Ankara, s.82. 12. Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, Kent Konseyleri Çalışma Grupları, “http://www.yg21.com/”(Erişim Tarihi:25.04.2011) 278
13. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 11.04.2011 tarihli Bilgi Edinme Başvurusuna verilen cevap. 14. Ankara Büyükşehir Belediyesi, 11.04.2011 tarihli Bilgi Edinme Başvurusuna verilen cevap. 15. İzmir Kent Konseyi, İzmir Kent Konseyi 1.Olağan (Kurucu) Genel Kurulu Tutanağı, “http://www.izmirkentkonseyi.org.tr”, (Erişim Tarihi:12.04.2011) 16. İzmir Kent Konseyi, “http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/UploadedFiles/ Dokumanlar/YK_2_Kararlari.pdf” (erişim Tarihi:26.04.2011) 17. İzmir Kent Konseyi, “http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/UploadedFiles/ Dokumanlar/YK_9_Kararlari.pdf” (erişim Tarihi:26.04.2011) 18. Adana Kent Konseyi, “http://www.adanakentkonseyi.org.tr/”(Erişim Tarihi:26.04.2011) 19. Antalya Kent Konseyi, “http://www.antalyakentkonseyi.org.tr” (Erişim Tarihi:12.04.2011) 20. Antalya Kent Konseyi, “http://www.antalyakentkonseyi.org.tr/index.php?g oto=rapordet&cat=11&rap=47” (Erişim Tarihi:26.04.2011) 21. Antalya Kent Konseyi, “http://www.antalyakentkonseyi.org.tr/index.php?g oto=rapordet&cat=11&rap=51” (Erişim Tarihi:26.04.2011) 22. Samsun Büyükşehir Belediyesi, Samsun Büyükşehir Belediyesi 2010–2014 Stratejik Planı, http://www.samsun.bel.tr (Erişim Tarihi:15.04.2011) 23. Bursa Kent Konseyi, “http://www.bursakentkonseyi.org.tr” ”(Erişim Tarihi:25.04.2011) 24. Bursa Kent Konseyi, “http://www.bursakentkonseyi.org.tr/?baslik=etkinlikl er&sayfa=icerik&id=8”(Erişim Tarihi:25.04.2011) 25. Issuu, “http://issuu.com/bursakentkonseyi/(Erişim tarihi:25.04.2011) 26. Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, “http://www.yg21. com/”(Erişim Tarihi:25.04.2011) 27. Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, “www.yg21.net/index. php?option=com_content&view=article&id=13:tarih-kueltuer-kentlemecalma-grubu-eylem-plan&catid=22:eylem-planlar&Itemid=17” (Erişim Tarihi:26.04.2011) 28. Çukurçayır M. A. Eroğlu, H. T. (2008). “Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, 1. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu, Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, s.207 29. Eskişehir Kent Konseyi,“http://www.eskisehirkentkonseyi.org.tr/index. php?option=com_content&view=article&id=27&Itemid=56”(Erişim Tarihi:25.04.2011) 30. Eskişehir Kent Konseyi, http://www.eskisehirkentkonseyi.org.tr, (Erişim Tarihi:25.04.2011) 279
31. Kocaeli Kent Konseyi, http://www.kocaelikentkonseyi.org/default.asp?vie w=content&Itemid=96&id=139 (Erişim Tarihi:28.04.2011) 32. Kayseri Kent Konseyi, http://www.kayserikentkonseyi.org/web/pxp/ calisma-gruplari/egitim-kueltuer-sanat-ve-turizm-calisma-grubu. php,(Erişim Tarihi:27.04.2011) 33. Konya Kent Konseyi, http://www.konya.bel.tr/kentkonseyi/calismatuzugu. php, (Erişim Tarihi:28.04.2011) 34. Konya Kent Konseyi, “http://www.konya.bel.tr/kentkonseyi/kultursanat. php” (Erişim Tarihi:28.04.2011) 35. Gaziantep Kent Konseyi, http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/dosyalar/ dosyalar/Kent%20Konseyi%20Çalışma%20Yönergesi.pdf”(Erişim Tarihi:28.04.2011) 36. Gaziantep Kent Konseyi, “http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/user/ kultur.aspx?id=342&bagliId=326”(Erişim Tarihi:28.04.2011) 37. Gaziantep Kent Konseyi, http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/user/ kultur.aspx?id=327&bagliId=326 (Erişim Tarihi:28.04.2011) 38. Gaziantep Kent Konseyi, “http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/ dosyalar/dosyalar/kuqwlxde.pdf” (Erişim Tarihi:28.04.2011) 39. “Mersin Büyükşehir Belediyesi, http://www.mersin.bel.tr/duyurular/haber_ detay.asp?id=79” (Erişim Tarihi:28.04.2011) 40. Çukurçayır M. A. Eroğlu, H. T. (2008). a.g.m, s.214 41. Çukurçayır M. A. Eroğlu, H. T. (2008). a.g.m.,s.216
280
BİR KENT, BİR KENT KONSEYİ, YENİ BİR KÜLTÜRLENME
Saim YAVUZ
Çanakkale Kent Konseyi, Kemalpaşa Mah. Molla Yakup Sok. No:15, 17100, ÇANAKKALE saimnuri@mynet.com
ÖZET Kent Konseyleri toplumsal yaşamın sorunlarına çözüm üreten yeni bir “yönetim” anlayışı; “demokratik yönetişimin” bir mekanizması. Bir yönetişim aracı olarak, ait olduğu toplumun kararlara katılabilmesi için kendisinin dışında varolan tüm sivil yapılanmalar ile özel sektör, kamu kuruluşları ve üniversiteleri “karar yolunda” akıl ve eylem üretmek üzere biraraya getiren bir platform… Geleneksel idari yapılanmaların “yolundan” ilerleyen, işlevi anlaşılamayan, yerel yönetimler için bir külfet veya “imkân” olarak görülen bir “kuruluş”. “İktidar içermiyor” denilip, kimileri için yeni bir “iktidar alanı” olarak işlevlendirilebilen bir model. Kentliler için Kent Konseyleri; bireylerin ya da grupların, çıkar/yarar elde edebilecekleri yeni bir imkân olarak “kullanıldığı” gibi, bazı anlayışların yalnız “kendilerine” ait olan bir “yapı” haline getirdikleri de görülebiliyor. Kent Konseyleri’nde, kent aktivistleri tarafından gönüllülük ve profesyonellik yeniden gözden geçiriliyor. STK’lar çalışmalarını kentlilerle buluşturdukları ve karar organlarıyla bir arada, önerilerini hayata geçirdikleri, ortak çalışma anlayışlarını geliştirdikleri bir yapı olarak Kent Konseyleri’ni benimsiyorlar. Bütün bunlar ve daha da fazlaları Çanakkale Kent Konseyi’nin faaliyet sürecinin görünür çıktıları. Anahtar Kelimeler: Kent, Katılım, Kültür. 281
1. GİRİŞ Çanakkale, aktif kent gönüllüleri ve sivil inisiyatifleriyle; katılımcı bir yönetim anlayışını uygulamaya çalışan belediyesiyle; yerelde, diğer aktörlerin; özel sektör, merkezi kamu yönetimi temsilcileri ve üniversitesiyle ortak çalışma ve işbirliği anlayışına açık ve yatkın olan bir kenttir. Yerel basın, kent demokrasisinin güçlenmesinde ve gelişmesinde önemli bir role sahiptir. Hayatımıza uluslararası sözleşmeler yoluyla ve ulusal yasalarımızda yapılan düzenlemelerle giren ve halkın kararlara doğrudan katılımının bir mekanizması olan Kent Konseyleri, belediyelere idari bir yapı olarak bağlı görülmekle birlikte, kendine ait yönetmeliği olması nedeniyle de özgün amacı ve hedefleri olan, organlarını kendisi seçen, kararlarını kendisi veren ve çalışma ilkelerini kendisi oluşturan “özerk” bir yapı özelliğini de taşımaktadır. Amacı, görevi, çalışma ilkeleri ve üyeleriyle Kent Konseyleri, yerel yönetimlerin yönetenleri için, yeni bir “külfet”, yeni bir “mevzuat”, yeni bir “imkân”, yeni bir “fırsat”, yeni bir “araç” ve biraz da yeni bir anlayış; kentliler içinse kent yönetimine katılımın “mesafeli”, “kuşkulu” bir yapısı olmuştur. Çanakkale’de 2004 Aralık ayında başlayan Kent Konseyi süreci, 2006’da İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kent Konseyleri Yönetmeliği”yle buluşmuş ve bugünlere gelmiştir. Bizce eksik yanları olmakla birlikte, bireyin esas alındığı, yurttaşlık temelinde bütün kentlilerin eşit önemde kabul edildiği, demokratik bir yönetişimin asıl unsuru olan müzakereye dayalı karar süreçlerinin önemsendiği; katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştiren bir içeriğe sahip olmasıyla, Kent Konseyleri Yönetmeliği oldukça yetkin bir metin olarak değerlendirilmektedir. 2. KENT VE KENT KONSEYLERİ Ekonomistlerin ve siyasetçilerin, özel sektörün talepleri doğrultusunda kararlaştırdıkları ve bunun üzerinden kurguladıkları ekonomik yaşam modelleriyle ve dünya düzenleriyle; zenginliğin, refahın yanı sıra, yoksulluk ve yoksunluk olarak bir çok sorunu da kentlerin ortasına bırakılıyor. Bırakılıyor ve deniyor ki; “Bu sorunlara, yani; “insani kalkınma” ve “insani yoksullaşma” sorunlarına çare bulun, 282
kent olarak bunlar için sosyal ve kültürel projeler oluşturun ve çözün, çözülmesine “katkı sağlayın”. Yaşamsal sorunların, sadece ve sadece sosyal ve kültürel düzlemlerde geliştirilen çözüm önerileriyle sona erdirilemeyeceğini düşünmekle birlikte, bütün insanlık tarafından daha az problem içeren bir yaşam ortamı ve sistemin oluşturulmasında “kültürel” ve “sosyal” gelişmişlik düzeyinin önemli bir etken olabileceğini de düşünüyoruz. Bu bağlamda Kent Konseylerini, yereldeki kültürel ve sosyal değerlerin toplam kalitesinin geliştirilmesinde etkin çalışmalar yapılabilecek önemli bir platform olarak görüyoruz. Hayat tecrübelerimizin enginliği ve zenginliğiyle, bilimsel-teknolojik bilgilerimizin derinliği hangi boyutta olursa olsun verili “şeyler” üzerinde yeniden düşünemiyorsak, yeniden gözden geçirip sorgulayamıyorsak; içinde yaşadığımız kentin ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel sorunları, yetersizlikleri üzerinde düşünmüyorsak, bize sunulanları tartışmasız kabulleniyor ve hangi şartlar altında olursa olsun sürdürme gayretlerimizden vazgeçemiyorsak, orada ilerlemeden, orada gelişme ve değişmeden, sosyal refahtan ve demokrasinin varlığından söz edilmeyecektir. Bu bağlamda da Kent Konseyleri’nin yerel sorunlar, durumlar ve alanlar hakkında birlikte karar üretebilmek için önemli olduğu kadar, kentli kültürünün geliştirilmesinde, bireysel ve toplumsal davranışların etkilenmesinde de değerli bir yeri olacaktır. Her şeyiyle her gün yeni baştan kurulan dünyamızın yönetim pratiği de evirilerek, değişerek kendi gelişimini sürdürüyor. Bugün, “yönetim” kavramı, “yönetişim” sürecine girmiş, toplumlar bu sözcüğün içini; bulundukları alan ve sektörlerde doldurmaya da başlamıştır. Özel sektörden, merkezi ve yerel kamu sektörüne ve oradan da sivil yapılanmalara her kesimde; “Yönetişim”, yeni bir yönetim anlayışı olarak kentlerde yeni tutum ve anlayışların eşliğinde yeni işleyişleri de beraberinde getiriyor. Halkın karar süreçlerine katılımını esas alan içeriğiyle Kent Konseyleri de “Yönetişim” kavramının yüzü halka dönük ayağını oluşturuyor. Bir yanda toplumsal kurumların yaşlandıkça kaybolan melekeleri ve bununla atbaşı giden “anlayış” ve“tutum”lardaki muhafazakârlık, öte yanda yeni anlayışlar ve tutumlar; çok ciddi bir direnç ve çatışmanın baş aktörleri olarak “işleyiş” üzerinde daha güçlü değerler yaratabilmenin sancılarını yaşamaya başladılar. Bugün, kentlerde, taraflar arasında dar alanlarda sürdürülen ve grupsal çıkarların korunmasına 283
yönelik çatışmaları da içeren “topluma hizmet” anlayışları köklü değişimleri sağlayamamakta aksine sorunların büyüyerek ötelenmesine yol açmaktadır. Bu sorunların ortasında Kent Konseyleri, çoğulculuğu esas alan katılımcılık anlayışıyla, farklı tarafların bir araya gelerek farklı düşüncelerin birlikteliğinden üretilecek öneri ve çözümlerle yerelde ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel değişime yol açabilecek “demokratik yönetişimin” etkin bir platformu ve parçası olarak duruyor. 3. DENEYİMLER Konsey toplantılarında yaşanılan ve başlarda görülen yaklaşımların bazılarının temel özelliği “önyargılar”la dolu olmasıydı. Bunlar; “kent konseyi falanca siyasi grubun elinde, onların adamları egemen” ya da “belediyenin adamları” şeklinde olduğu gibi “kent konseyinin kararlarını kimse kabul etmez” şeklindeki ön kabuller oluyordu ve siz ne söylerseniz söyleyin söyledikleriniz kabul görmüyordu. Genel olarak bütün örgütlü yapılarda kültürel kod halini almış olan bu yaklaşımın ve tutumun sözcülüğünü de parti temsilcileri üstleniyordu. Bu hükmü veren partiler ve o siyasi görüşe yakın olan sendikalar ve meslek odaları ve dernekler, toplantılara giderek katılmaz oluyordu. Gönüllü katılımın esas alındığı Kent Konseyi’nde, önyargılarımızla birlikte bir arada olarak değişimin ve taraflar arasında güven ortamının sağlanmasını ön hedef olarak belirledik. “Kent Konseyi herhangi bir siyasi, ekonomik çıkar örgütüne taraf değildir”, “herhangi bir kurumun yan kuruluşu değildir”, “organlarından başka kimseden emir almaz ve kentte bulunan hiçbir kurum ve kuruluşa emir vermez” anlayışını “Kent Konseyi’nin herkesin kendi bilgisi ve kendi aidiyetiyle; sıradan bir yurttaş, bir hemşehri olarak görüşlerini açıkça ifade edebileceği isterse çalışmalara katılabileceği, organlara aday olabileceği bir yer” olduğunu etkinliklerimizde, Kent Konseyi organlarına seçilmiş görev yapanlar başta olmak üzere, Kent Konseyi’nin bütün temsilcileri ile kentlilere; ısrarla ve sıklıkla göstermeye ve anlatmaya çalıştık. Yani sürecimizin ilk üç yılının omurgasında “önyargıları değiştirmek” yer aldı. Kent Konseylerinin yönetmeliğinde belirlenmiş temsilciler kent konseylerinin çalışmalarına, organlarına, programlarına karar vermekle birlikte, bir o kadar da temsiliyeti olmayan kentli yurttaşların da aynı konularda görüşlerini bildirerek kararların oluşmasına katkıda bulunabilmelerini önemsedik. Bunun için toplantıları herhangi bir 284
kurum ya da kuruluş aidiyeti olmayan kişilerin de katılabilmesi için duyurularımızda herkese açık davetler çıkarttık. “Temsiliyet”, başlangıç yıllarımızın tartışmalı konusu olarak gündemleri epey meşgul etmişti. Kimi meslek odaları, odalarına kayıtlı üye sayısının il düzeyinde yirmi binin üzerinde olduğunu söyleyerek, toplantılara daha fazla sayıda temsilciyle katılmayı talep ediyor ve toplantılara kalabalık bir kadroyla geliyordu. Aynı meslek odaları bununla yetinmekle kalmıyor, Kent Konseyi yönetiminde de söz sahibi olmak istiyor ve başka teknik meslek odaları da bu görüşü destekleyebiliyordu. Böylesi bir tutum yalnızca odalar düzeyinde değil partiler tarafından da benimseniyor ve desteklenebiliyordu. Birkaç genel kurul toplantısı sonunda, taleplerine olumlu yanıt alamayan bu kuruluşlar, kararlarını genel kurula katılmama yönünde verdiler ve toplantılara katılmadılar. Demokratik yönetişim için yerel yönetimin ve yereldeki siyasal kuruluşların yönetim kültürlerini değişim yönünde zorlayacak ortak çalışmalar gerçekleştirdik. Başta belediye olmak üzere valilik ve bağlı kurumlarının kent hakkında karar alma ve uygulama kültürlerini, “kentliyle birlikte karar alma ve uygulama” olarak geliştirmeye çalıştık. Bunun için girişimlerde bulunduk. Çeşitli konularda yürütülen çalışmalarda valiliğe bağlı kurumlar ve belediye ile mutlaka bir arada olmaya özen gösterdik. Yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan öneri ve çözümleri birlikte kararlaştırdık. Her adımda elde edilen bütün bilgileri, kurumlarla paylaştık. Onlardaki bilgilerin çalışmalara katılmasını sağladık. Çatışmaya dayalı bir anlayış yerine uzlaşarak ortak karar alma anlayışında ısrarcı olduk. Kamu yönetimi ve yerel yönetimin yanı sıra üniversiteyi çalışmaların olmazsa olmaz unsurları olarak gördük. Burada, Kent Konseyleri’nin temel organlarının seçimlerinden, kuruluş ve işleyişlerinden kısaca bahsetmenin de yararlı olacağını düşünüyoruz: Kent Konseyi Başkanı ve Yürütme Kurulu: Yönetmelikte belirlenmiş temsilcilerin yanı sıra genel kurula katılan halktan kişiler bireysel olarak yürütme kurulu üyeliği için aday olurlar. Aldıkları oylara göre yürütme kurulu üyeleri belirlenir. Kent Konseyi Başkanlığı için de aynı yöntem uygulanır. Seçimlerde yönetmelikte belirlenen temsilciler oy kullanabiliyor temsilci olmayanlar yalnızca aday olup oy kullanamamaktadırlar. 285
Meclislerin Kuruluş şekli ve seçimleri: Kent Konseyi Yürütme Kurulunun öncülüğünde kurulmasına karar verilen meclisin ait olduğu alandaki sivil toplum kuruluşlarına, kamudan ve yerel yönetimden ilgili birimlere, üniversiteye, partilere ve ilgi duyan bireylere bilgi vererek toplantıya çağrı çıkartıyoruz. Toplantıda meclislerle ilgili bilgilendirme yapılarak, Kent Konseyleri yönetmeliğinin temel ilkelerinin yer aldığı taslak bir metin üzerinden görüşmelere başlanarak, kurulacak meclisin yönergesi hazırlanıyor. Bu toplantılarda Kent Konseyi Yürütme Kurulunca belirlenen arkadaşlarımız yalnızca toplantının yürütülmesini sağlıyor, soruları yanıtlıyor. Toplantıya katılan taraflar görüşmeler yoluyla uzlaşarak yönergelerini oluşturuyorlar ve belirlenen yönergeye göre ilk toplantılarını yaparak seçimlerini gerçekleştirip çalışmaya başlıyorlar. Meclis seçimlerinde adaylar meclis temsilcilerinin dışında temsilci olmayanlara da açık olarak bireysel adaylıklarını açıklıyorlar. Temsilci olmayanlar oy kullanmıyor ve seçilen yürütme kurulu kendi arasında başkanını belirliyor. Çalışma Gruplarının kuruluş ve çalışma şekli: Çalışma Gruplarını kurmak için basit bir başvuru formunu beş imzayla doldurarak sekretaryaya vermek yeterli olmaktadır. Onay alan çalışma grubu bir ay içerisinde çalışma programını, bütçesini ve kimlerle birlikte çalışarak projesini gerçekleştireceğini, hazır bir formu doldurarak sekretaryaya veriyor ve çalışmalarına başlıyor. Çalışmalarda mutlaka üniversiteyle ortaklık kurulmasını ve konuyla ilgili aktörlerin çalışmalara katılmasını öneriyoruz. Yürütme Kurulu olarak çalışma gruplarına hiçbir şekilde müdahil olmuyoruz. Grup, çalışmalarını bir raporla sonuçlandırarak yürütme kuruluna veriyor. Yürütme Kurulu çalışma grubu raporunu kendi değerlendirmeleriyle birlikte genel kurula sunuyor ve rapor genel kurulda tartışılıp karara bağlandıktan sonra ilgili kurumlara uygulama yapılması için gönderiliyor. Ve rapor kitap halinde basılıyor. Kent Konseyi Yürütme Kurulu, raporun uygulama sonuçlarını ilgili kurumlarda takip ediyor ve sonuçlarıyla ilgili bilgileri kentliyle paylaşıyor. Yürütme Kurulu, kendisi, çalışma grubu konuları belirleyerek çalışma grupları kurmuyor. Yürütme Kurulu üyeleri de diledikleri herhangi bir çalışma grubunda çalışma grubu üyesi olarak çalışabiliyor. 4. İÇE BAKIŞ VE ÖNERİLER Kent Konseyi ve Meclislerinde çalışma grupları yoluyla yürütülen çalışmalar, konuyla ilgili alanda daha önceden var olan ve o ko286
nularda çalışmalar yapan kurum ve kuruluşları hiç dikkate almadan, onların birikimlerinden yararlanılmadan, onları çalışmalara ortak etmeden, sürdürülüyorsa orada demokrasi kültürümüzden kaynaklanan bir katılım sorunu olduğu görülebilmeli. Bu türden sorunların aşılabilmesi için Kent Konseyi Yürütme Kurulu ile Meclis Yürütme Kurullarını dar, grupçul yaklaşımlardan ve “iktidar” alışkanlıklarından uzak tutmanın sonuç alıcı olduğunu gördük. Kent Konseyi yürütme kurullarının yerel iktidarlarla işbirliği içinde olma anlayışlarıyla, belediyelerin Kent Konseyine egemen olma anlayışlarının, demokratik yönetişimin gerçekleştirilme sürecinde, birbirinden farkı olmayan iki benzer tehlike olarak algıladık. Belediye Başkanları’nın ya da başkanın partisinden bir Meclis üyesinin Kent Konseyi Başkanı olması, Başkanın özel kaleminin, danışmanının Kent Konseyi Genel Sekreteri olması ya da Belediye başkanının kendisine yakın birisini, hem yürütme Kuruluna ataması hem de aynı kişinin Genel sekreter olması herhangi bir engel, tartışma görmeden uygulanabilen örneklerdir. Belediyenin Kent Konseylerine hakim olma anlayışlarının yanı sıra, Kent Konseylerinin de belediyeyle olan “işbirlikçi” anlayışlarınında varlığı görülebilmektedir. Bir Kent Konseyi Başkanı kentteki 123 kuruluşun imzasını alarak onların adına, bir partiyle, belediye başkanı arasında geçen tartışmalı bir duruma müdahil olup, belediye başkanının savunuculuğunu yaparak taraf olabiliyor. Yine bir Kent Konseyi Yürütme Kurulu “efsane belediye başkanlarını” anmak için düzenlediği etkinliğe çağrı çıkartıp taraftarlığını sergileyebiliyor. Kent yaşamının ayrılmaz bir parçası olan üniversitelerimiz neredeyse dördüncü sektör haline gelmiştir. Kentlerle “bütünleşmeyi” hedef edinen üniversiteler olduğu kadar, kenti “üniversite kenti”ne dönüştürmeyi hedefleyen üniversiteler de azımsanmayacak sayıdadır. Sürdürülebilir kalkınma hedefinde kentlinin karar süreçlerine katılımının amaçlandığı Kent Konseyleri’yle üniversiteler arasında ortaklıklar ve işbirlikleri geliştirilmeye muhtaç bir durumdadır. Tek yanlı olarak, yalnızca Kent Konseylerinin üniversiteleri ortaklıklara davet etmeleri yeterli olamamaktadır. Akademisyenlerin bir kısmında “çıkarsal” ilişkiler sürdürme anlayışı hakim görülmekte, üniversitelerde kent üzerinden yürütülen birçok tez veya proje çalışmaları kamusal alanla paylaşılmamakta, bilimsel yöntemler kentin demokratik 287
yönetişimine atılamamakta, kent yönetimleri ve Kent Konseyleri üniversiteler tarafından dikkate alınmamaktadır. Oysaki üniversitekent ilişkisinin gelişip güçlenmesinde Kent Konseyleri ve Gençlik Meclisleriyle birlikte yapılabilecek birçok ortak çalışmayla kentlerde, ekonomik, sosyal, kültürel birçok etkinlik gerçekleştirilirken, bu çalışmalar kaçınılmaz olarak kentte barışcıl ve demokratik bir iklimin oluşturulmasına da hizmet edecektir. Kent Konseyleri yalnızca yerel yönetimlerle işbirliği yapıp onun çalışmalarını denetleyen, görevlerini hatırlatan bir yapı olarak kalmamalıdır. Kent Konseylerinin kent yönetiminde demokratik yönetişimin sağlanabilmesi için atması gereken adımlardan birisi de Valilik ve valiliğe bağlı müdürlüklerle ilişki sürdürmesidir. Sürekli ve ilkeli sürdürülecek işbirlikleriyle kamu kurumlarına, bir görev olarak verilen, emirler doğrultusunda kurulan, sınırlı çerçevelerde hareket eden, vali yardımcılarının genellikle başkanlık yapıp onların “yeterli” görmesiyle kararları verilen, dolayısıyla da amaçlara uygun yarar üretemeyen birçok “kurul” atıl vaziyette dosya dolaplarında durmaktadır. “İl İnsan Hakları Kurulu” gibi, “Kentlilik Bilinci Oluşturma Kurulu” gibi onlarca kurul örneği vardır ve bunlar işlevli hale getirilmeyi beklemektedir. Yerel etkinlikler için merkezden gelen talimatlarla oluşturulan kurulların işletilmesi ve işlevlendirilmesi, kentin sosyal ve kültürel ortamının gelişmesine katkılar sağlayacaktır. Kent Konseyleri, bugünü ve geleceği ihmal edilmiş, dünya sıralamasında kendilerini alt sıralarda bulabilmiş, kendilerinin kendileri için söz ve eylem yapmaları fiilen engellenmiş gençler ve kadınlarla ilgili evrensel normda, yerel politikalar oluşturulması çalışmalarına öncülük etmeli, desteklemelidir. Konuyla ilgili alanda aktif olan STK’lar ve diğerlerini ulusal ölçekte bir program oluşturmak üzere buluşturmayı geciktirmemelidir. Aynı önemde çevre değerlerinin (doğa, tarih, kültür) korunması ve sürdürülebilmesi, engelli yaşamının iyileştirilmesi için de gereken politika oluşturma girişimlerini başlatmalıdır. Kent Konseyleri, vizyon, misyon ve stratejik belirlemelerini, kentin vizyon, misyon ve stratejik plânlarıyla uyumlu bir halde hazırlayabilen bir yetenek ve imkâna kavuşmalıdır. Bu bağlamda kamusal ve yerel yönetimlerin/kentin vizyon ve misyonu bu kurumlar üzerinden izlenebilmeli, çalışmalarının stratejik plâna uygunluğu denetle288
nebilmeli, hesap sorulabilmeli ve kentlinin, özellikle yerel yönetimin stratejik plânlama çalışmalarına etkin bir şekilde katılımı sağlanabilmelidir. Kamunun ve yerel yönetimin denetlenmesi ve hesap sorulması bizzat sivil toplum kuruluşlarının etkin katılımıyla yapılmalı Kent Konseyleri tek başına aktörleşmemelidir. Farklı geçmişe sahip Kent Konseyleri olsa da henüz neredeyse bebeklik dönemini yaşayan Kent Konseyleri, sağlam kurallarını ve işleyişlerini bugünden yerel özelliklerini de göz önünde bulundurarak evrensel değerlerden kopmadan oluşturabilmelidir. Kent Konseylerinin profesyonel, seçilmiş, donanımlı ve uzman, çok yönlü, çok dilli kadrolara sahip olmaları önemsenmelidir. Toplumun bütün kesimlerine; kamu, yerel, özel, üniversite ve STK’lara zemin oluşturacak; demokratik yönetişimde kamunun ve yerel yönetimin dışında halkın kendisini temsil etmesine yataklık yapacak olan Kent Konseyi’nin sorumluluğu, alanı ve görevi oldukça yaygın ve derinliklidir. Bu önemi kavrayacak yetkin ve yetişmiş kadrolara sahip olması sadece Kent Konseyi’nin değil yerel yönetimin de kamu yönetiminin de STK’ların da işlerini kolaylaştıracaktır. Temel insan hak ve özgürlüklerini unutmadan, herhangi bir “iktidar” sahibine veya anlayışına tabii olmadan; eşitlik, adalet ekseninde, kararlarını kendi kuralları doğrultusunda alan demokratik yapısıyla, kent için yaratacağı demokrasi kültürüyle “demokratik yönetişimin” bir parçası olarak, “insani yoksullaşmayı” azaltabilecek “insani kalkınmayı” güçlendirebilecek bir dünya düzenini oluşturabilecek ekonomik sistem için, sosyal ve kültürel değerleri gelişmiş insanlığın yaratılmasına ancak bu sayede katkıda bulunabileceğimizi düşünüyoruz.
289
YEREL DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE KENT KONSEYLERİ BİR FIRSAT OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR*, Yrd. Doç. Dr. H. Tuğba EROĞLU*, Doç. Dr. H. İbrahim AYDINLI**, Yrd. Doç. Dr. Elif ÇOLAKOĞLU***
(*) Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, KONYA (**) Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, SAKARYA (***) Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, ERZURUM akifcukurcayir@gmail.com, hteroglu@selcuk.edu.tr, haydinli@sakarya.edu.tr, elifcolakoglu@yahoo.com
ÖZET Çağdaş demokratik rejimlerde yurttaş girişimleri, yarı doğrudan demokrasi, kent konseyleri, toplumsal örgütlenmeler, elektronik oylama ve katılım ortamları, çağrı merkezleri, şikâyet büroları ve kamuoyu yoklamaları olmak üzere birçok mekanizmadan yararlanılmaktadır. Bu mekanizmalar ile demokratik kültürün öğrenilmesi ve yaşatılmasının başarılması; yerel kalkınmanın çok aktörlü etkileşimci bir yöntemle sürdürülmesi; meşru, açık, hesap verebilir bir yönetim sisteminin başarılması kısaca yerel demokrasinin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ülkemizde de 1980’lerden sonra siyasal, yönetsel ve toplumsal gündemin merkezinde kent yönetiminin daha çok yer aldığı ve yerel demokrasinin güçlendirilmesine odaklanıldığı görülmüştür. Bu çerçevede önemli gelişmeler de yaşanmıştır. Son reformlarla birlikte 5393 sayılı Belediye Kanunu ile belediyeler yeni birtakım görevler ve 290
yetkilerle donatılmıştır. Bu yetkilerden birisi de “Kent Konseyleri”nin oluşturulması konusunda verilen yetkidir. Kent konseylerinin genel işlevi, kentteki tüm paydaşlarla tüm kenti kucaklayan bir ortak akıl oluşturulmasını sağlamaktır. Yerel yönetimlerin çalışmalarına yurttaşların katılımını ve denetimini sağlamak için aşağıdan yukarıya doğru örgütlenerek, demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve uzmanların da katılımını sağlayarak oluşturulan kent konseyleri, dinamik yapılarıyla etkin çalışma olanağına sahip olabilmekte ve yerel demokrasinin güçlendirilmesinde önemli bir rol üstlenmektedirler. Diğer yandan demokratik yöntemlerin hayata geçirilerek, hem yönetimin başarısının artması, hem de yurttaşlık kültürünün seyircilikten katılımcılığa doğru kaydırılmasındada kent konseylerinin rolünün önemi artmaktadır. Bu çalışma, TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında yürütülen “Yerel Demokrasi Mekanizması Olarak Kent Konseyleri: Kuruluş, Etkinlik ve İşlevsellik Sorunlarının Analizi ve Bir Model Önerisi” başlıklı projeye dayanılarak hazırlanmıştır. Proje sonucunda; • Belediye Kanunu’nun öngördüğü biçimde ilgili belediyelerin Kent Konseyi oluşumunu gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin belirlenmesi; • Oluşumda karşılaşılan sorunların analizi; • Kent Konseylerinin çalışmalarının analizi ve çalışma süreçlerinde karşılaşılan sorunların belirlenmesi; • Kent Konseylerinin birincil amacı olan demokratik birlikteliklerin ve etkileşimlerin gerçekleşme oranının belirlenmesi, başta belediyeler olmak üzere merkezi yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin Kent Konseyleri yaklaşımları ve etkinliklerinin belirlenmesine ilişkin bulgular, çalışmanın içeriğini oluşturmaktadır. Çalışma ile kent konseylerinin nasıl oluşturulduğu ve sürdürüldüğü; belediyelerin bu süreci tamamlayıp tamamlamadığı; “Kent Konseyi” mekanizmasının beklentileri karşılayıp karşılamadığı ve etkin bir model ve uygulama için nelerin revize edilmesi ve eklenmesi gerektiği ortaya konularak, yerel demokrasinin güçlendirilmesi tartışmalarına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yerel Demokrasi, Kent Konseyleri, Katılım,Yönetişim, Etkinlik 291
1. GİRİŞ Kent yönetiminin, Türkiye’de özellikle 1980’li yıllardan sonra önem kazandığı, siyasal, yönetsel ve toplumsal gündemin merkezinde daha çok yer aldığı görülmektedir. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça geç bir kurumsallaşma olduğu da açıktır. Belediyecilik geleneğinin Tanzimat’la birlikte başladığı düşünülürse bu geleneğin neden üretken olmadığı ve Batılı örneklerine yaklaşamadığı çok tartışılmıştır ve tartışılacaktır. Bu olumsuzluklar kurumsallaşma, kent hizmetlerinin etkin bir biçimde yürütülmesi ve kent yönetiminde demokratik kaygıların gözetilmesi gibi birçok alanla ilişkilendirilebilir. Türkiye’nin 1980’li yıllara kadar daha durağan bir yapıda olması ve bu yıllarla birlikte ve neoliberal politikaların da etkisiyle daha dinamik yapıya geçmesi kent yönetimlerinide etkilemiştir. Bu etki, yerel yönetim geleneğinin oluşması, kent yönetimlerinin güçlenmesi ve yerel inisiyatiflerin gelişmesi bağlamında oldukça olumlu boyutlarıyla birlikte ele alınabileceği, kentsel rantların denetlenememesi ve kamuya kazandırılamaması, çoğulcu ve demokratik bir kent yönetiminin başarılamaması gibi olumsuz boyutlarıyla da değerlendirilebilir[1]. 2. KENT KONSEYİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER Kent yönetimindeki katılımcı yapılara bakıldığında, “Kent Meclisi”, “Kent Danışma Meclisi”, “Şehir Meclisi”, “Şehir Danışma Meclisi”, “Kent Platformu”, “Kent Parlamentosu” gibi farklı adlar aldığı görülmektedir. Bazı kentlerde ise yerel ortaklar, “Kent Kurultayı” adı altında farklı oluşumlar gerçekleştirirken il ölçeğindeki gelişmelere paralel olarak “İl Konseyi”, “İl Kurultayı”, “İlçe Kurultayı” gibi adlar da görülmeye başlanmıştır[2]. “Kent Konseyi” terimi ise genelde “ortak bir dil” oluşturulması açısından benimsenmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına ve yerel yönetimlere ilişkin yeni yasalarda da “Kent Konseyi” adının kullanıldığı görülmektedir[3]. Kent Konseyleri, 5393 sayılı Belediye Yasası’nın 76. maddesinde öngörülmüş “kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan” bir mekanizmadır. Ba292
tıdaki örneklerinin aksine yürütme yetkisi olmayan ve yalnızca “danışma” mekanizması olarak öngörülen bir sistemdir. Kent konseyine, muhtarlar, kamu-özel sektör kurum ve kuruluş temsilcileri, sendikalar, üniversiteler ve uzman kişilerin katılması öngörülmüştür[4]. Yasanın ilgili hükmünün uygulanması amacıyla 2006’da bir uygulama yönetmeliği çıkarılmıştır. Ancak, yönetmeliğin yargıya götürülmesi sonucunda 2009 yılında yönetmelik yeniden düzenlenmiş ve daha demokratik ve etkin bir mekanizma öngörülmüştür. Kent konseylerinin işlerlik kazanmasında yükümlü olduğu görevleri yerine getirmesi büyük önem taşımaktadır. Bu görevler ilgili yönetmelikte şu şekilde sıralanmaktadır: 1. Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak. 2. Sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli bir planın hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak. Bu madde 06.06.2009 tarih ve 27250 sayılı Kent Konseyi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’te “Sürdürülebilir gelişmenin sağlanması ve bu konuda ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik planların hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak” şeklinde değiştirilmiştir. Böylelikle kent konseylerinin görevlerinin sadece sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümü ile sınırlandırılmasının ötesinde, sürdürülebilir gelişmenin sağlanması da görevler içinde yer almıştır. 3. Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunmak. Bu görev kent konseyinin özellikle kent yönetiminde ortak bir akıl ile tüm paydaşların bir araya getirilmesi açısından oldukça önemlidir. 4. Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek. Kent konseylerine demokrasiyi geliştirme işlevi de yüklenmiştir. Özellikle katılımcı bir perspektiften kentteki tüm paydaşları bir araya getirerek kent konseylerinin kent sorunlarını tespit etmesi, kararlar alması demokrasi ve uzlaşma kültürünün oluşturulması açısından önemlidir. 5. Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değer293
lere sahip çıkmak ve geliştirmek. Kent konseylerinin en önemli görevlerinden biri olarak değerlendirilebilecek bu görev ile özellikle kent kimliğinin korunması, gelecek nesillere kültür mirasının aktarılması, kent değerlerine sahip çıkarak doğal ve kültürün korunması kültürel hayatın devamlılığı ve dolayısıyla toplumsal yapının korunması açısından önemlidir. 6. Kent konseylerinin en önemi görevlerinden bir tanesi de kent kaynaklarının kullanılması ile ilgilidir. Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanılması, artan nüfus karşısında azalan kaynakların korunması ve sürekliliğinin sağlanması açısından önemlidir. 7. Kent konseylerinin çevreye ve topluma karşı duyarlılığı artırma görevleri de bulunmaktadır. Kent konseyleri bu görevini sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek suretiyle gerçekleştirebilecektir. 8. Kent konseyleri özellikle sivil toplum kuruluşları ile birlikte ortak akıl ve uzlaşmacı kültürün oluşturulması suretiyle kentte sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunma görevini yerine getirmektedir. 9. Kent konseyleri kentteki çocuklar, gençler, kadınlar ve engelliler gibi farklı toplumsal grupların toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlama amacını taşımaktadır. 10. Kent konseyleri özellikle yeni yönetim anlayışına uygun bir şekilde kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. 11. Son olarak kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamak görevinden söz edilmektedir. Kent konseyleri yasa gereği belediyelerin öncülüğünde etkinleştirilmesi gereken mekanizmalardır. Ancak, burada “inisiyatif” belediyelerde olunca, bazı belediyelerin bu konuda oldukça istekli olduğu fakat çoğunun da bu yöntemi pek benimsemediği araştırmalarla ortaya konulmuştur[5]. 294
3. YEREL DEMOKRASİ ve KENT KONSEYLERİ Türkiye’de katılımcı bir yerel yönetim modeli oluşturulması ve seçim zamanlarının dışında yurttaşı siyasetle ilişkilendiren mekanizmaların eksikliği sorununun çözümünde yeni reformlar çerçevesinde yeni uygulamalar görülmektedir. 5393 sayılı Belediye Yasası ile belediyelere Kent Konseylerinin oluşturulması konusunda yetki verilmiştir. Kent Konseylerinin oluşumu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda öngörülen “yurttaşların oluşturduğu” meclislere (md. 3/2) uygun bir durumdur. Bu bakımdan bu ve benzeri düzenlemeler Avrupa öngörülerine uyum bakımından da ayrı bir anlam taşımaktadır[5]. Bu çerçevede çalışmamızın da konusunu, yürüttüğümüz proje kapsamında kent konseylerinin bu düzenlemelerin çizdiği çerçevede ne kadar hareket ettikleri, yerel demokrasinin güçlendirilmesinde ne kadar etkin oldukları oluşturmaktadır. 4. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI Türkiye’de özellikle kamu yönetimi reformu kapsamında çıkarılan kanunlar ve hukuksal düzenlemeler bulunmaktadır. Ama bunların bir kısmı maalesef yapıldığı gibi kalmaktadır. Bu projenin amacı, Kent Konseylerinin de sadece görüntü mü ürettiği yoksa işlevsel bir mekanizma mı olduğunu tespit edebilmek ve bu mekanizmanın daha işlevsel hale getirilmesi için neler yapılabilir sorusuna cevap aramaktır. Bu bağlamda proje aşağıdaki konuları kapsamaktadır: • Kent Konseylerinin oluşturulma sürecinde karşılaşılan sorunlar • Kent Konseylerinin çalışmaları sırasında karşılaşılan sorunlar • Kent Konseylerinin demokratikleşme sürecine katkılarının öğrenilmesi • Kent Konseylerinin ilgi alanı olarak hangi konularda yoğunlaştığının belirlenmesi • Gençler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, çocuklar gibi sosyal kesimlerle ilgili olarak hangi etkinliklerin düzenlendiği • Yasanın öngördüğü amaçların gerçekleşip gerçekleşmediğinin öğrenilmesi • Sorunların alan araştırması yoluyla belirlenmesi ve etkin bir model önerisi 295
5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Projede öncelikle yerel demokrasi, yönetişim ve kent konseylerine ilişkin ulusal ve uluslararası literatür ve örnekler incelenmiştir. Kent konseylerinin işlevselliği ve etkinliğiyle ilişkili birincil verilerin girişine dair SPSS hazırlıkları yapılmıştır. Literatür taraması sonucunda elde edilen bilgilere elektronik ortamda yapılacak taramalar sonucu ulaşılacak veriler de eklenmiştir. Takip eden aşamada projede Kent Konseylerinin ne kadar işlevsel ve etkin olduğuna dair bir alan araştırması yapılmıştır. Proje yürütücüsü, araştırmacılar ve bursiyerler, alan araştırmalarında kent konseyleri başkan ve üyeleriyle görüşerek birincil kaynaklardan bilgileri toplamışlardır. Çalışmada rastlantısal örneklem metodu uygulanmıştır. Buna göre bölgesel temsilde öne çıktığını düşündüğümüz kent konseylerinden 67 tanesi seçilmiştir. Çalışmada mülakat ve anket tekniği uygulanmıştır. Her kent konseyinden beş kişiyle görüşülmesi hedeflenerek 335 anket hazırlanmıştır. Ancak bazı kent konseylerinin aktif olmaması, bazı kent konseylerinde istenilen sayıda üyeye ulaşılmaması, bazı kent konseylerindeki üyelerin ilgisizliğinden dolayı 213 anket cevaplandırılmıştır. Anket ve mülakatlarda sorulan sorular, Türkiye Yerel Gündem 21 Programının yeni dönem projesi olan, “Türkiye’de Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı Kanalıyla BM Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin Yerelleştirilmesi” projesi, kapsamında hazırlanan “BM Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Yerelleştirilmesi Konusunda Kent Konseylerinin Rolü ve İşlevinin Değerlendirilmesine Yönelik Başarı Kriterleri ve Göstergeler” taslağından hareketle hazırlanmıştır. 6. ARAŞTIRMANIN BULGULARI 6.1 Kent Konseylerinin Oluşumlarına İlişkin Bulgular Kent Konseyleri Yönetmeliği’nin 2009’da değiştirilen 5. maddesine göre “kent konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde 8. maddede belirtilen üyelerden oluşmaktadır. Kent konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanmaktadır. Toplanan genel kurulu, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından en az 3 kişiden oluşan bir divan kurulu seçmektedir. Divan kurulu oluşturulduktan sonra kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi 296
başkanı seçilmektedir”. Kent konseyi üyelerine özellikle bu süreçte kent konseyleri ile ilgili bilgilendirme yapılıp yapılmadığı, herhangi bir profesyonel yardım alıp almadıklarının yanı sıra böyle bir bilgilendirme toplantısına katılıp katılmadıkları sorulmuştur. Tablo 1. Kent Konseyinin Kurulması Aşamasında Kimden Yardım Aldınız?
Sayı
%
0
Cevap yok
35
16,4
1
Diğer kent konseyleri
9
4,2
2
UCLG-MEWA
12
5,6
3
Valilik, Belediye
2
,9
4
Üniversite
8
3,8
TOPLAM
66
100,0
Ankete katılan 66 üye böyle bir bilgilendirme yapıldığını belirtmiştir. Ancak üyelerin % 16,4’ü kimden yardım aldığını cevapsız bırakmıştır. Üyelerin % 4,2’si diğer kent konseylerinden gelen yetkililerin yardımcı olduğunu belirtmiş, % 5,6’sı UCLG-MEWA’dan gelen yetkililerin bu konuda yardımcı olduklarını belirtmişlerdir. Görüşme yapılan üyelerin % 3,8’i üniversitelerden konuyla ilgili öğretim üyelerinin yardımcı olduklarını belirtirken sadece % 0,9’u merkezi ve yerel yönetim temsilcilerinin yardımlarından söz etmişlerdir. Tablo 2. Kent Konseyinin Kurulması Aşamasında Ne Tür Sorunlarla Karşılaştınız?
Sayı
%
1
Yeterli bilgiye sahip olmama
93
43,6
2
Katılım eksikliği
28
13,1
3
Kurumların ilgisizliği
35
16,5
4
Diğer
12
5,2
5
Sorun yok
17
8,0
6
Fikrim yok
29
13,6
TOPLAM
213
100,0
297
Kent Konseylerinin kuruluş aşamasında alınan profesyonel yardımlar, katılınılan bilgilendirme toplantılarının ardından kent konseyi üyelerine kuruluş aşamasında ne tür sorunlarla karşılaştıkları sorulmuştur. Üyelerin % 43,6’sı yeterli bilgiye sahip olmamayı bir sorun olarak belirtmişlerdir. % 16,5’si kurumların ilgisizliğini %13,1’i de katılım eksikliğini sorun olarak görmüşlerdir. Ayrıca üyelerin % 5,2’si diğer başlığı altında toplanılan önyargılar, proje sıkıntısı, ekonomik engeller, belediyenin yeterli desteğinin alınamayacağı endişesi, siyasi ayrışma ve gerginlik, kişisel rant ve çıkar, denetimsizlik gibi sorunlardan söz etmişlerdir. Bu sorunlara karşılık üyelerin % 8’i herhangi bir sorunla karşılaşılmadığını belirtmiş, % 13,6’sı ise herhangi bir fikir belirtmemişlerdir. Kent Konseylerinin çalışmalarını rahat bir şekilde yürütüp yürütmedikleri ile ilgili olarak Kent Konseyleri için ayrı bir toplantı salonlarının olup olmadığı sorulmuştur. Tablo 3. Kent Konseyi Toplantıları İçin Toplantı Salonu Ayrıldı mı? Sayı % 1
Evet
166
77,9
2
Hayır
42
19,7
3
Fikrim yok
5
2,3
TOPLAM
213
100,0
Üyelerin % 77,9’u Kent Konseyleri için ayrı bir toplantı salonu bulunduğunu söylerken % 19,7’si konseye ait bir salonun olmadığını belirtmişlerdir. Kent Konseylerinin özellikle çalışmalarını daha etkin yürütebilmeleri için mali anlamda kaynağa ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Tablo 4. Kent Konseyi Çalışmaları İçin Belirli Bir Bütçe Ayrıldı mı? Sayı % 1
Evet
110
51,6
2
Hayır
95
44,6
3
Fikrim yok
8
3,8
TOPLAM
213
100,0
Bu konuda Kent Konseyleri üyelerine çalışmaları için belirli bütçelerinin olup olmadığı sorulmuştur. Üyelerin % 51,6’sı ayrı bir bütçeleri olduğunu belirtirken % 44,6’sı böyle bir bütçenin olmadığı298
nı belirtmişlerdir. 6.2. Kent Konseylerinin İşleyişlerine İlişkin Bulgular Kent Konseylerinin işleyişleri kapsamında özellikle alınan kararlar, gerçekleştirdikleri etkinlikler, kentliyi bilgilendirme ve belediye politikalarında oynadıkları rollere ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. 6.2.1. Kent Konseylerince Alınan Kararlar İle İlgili Bulgular Kent Konseylerinin yerel demokrasinin güçlendirilmesi açısından en önemli göstergelerden bir tanesi alınan kararların belediye meclis gündemine alınıp alınmadığıdır. Bu amaçla Kent Konseyi üyelerine kararların belediye meclisine taşınıp taşınmadığı sorulmuştur. Tablo 5. Kent Konseyinde Alınan Kararlar Belediye Meclis Gündemine Alınıyor mu? Sayı % 1
Evet
174
81,7
2
Hayır
29
13,6
3
Fikrim yok
10
4,7
TOPLAM
213
100,0
Üyelerin % 81,7’si belediye meclisi gündemine Kent Konseyi kararlarının alındığını belirtirken % 13,6’sı kararların meclis gündemine alınmadığını belirtmişlerdir. Kent Konseylerinin amacına ulaşıp ulaşmadığı hususunda özellikle alınan kararların sadece meclis gündemine alınması yetmemektedir. Aynı zamanda bu kararların uygulama programlarına alınmaları da önemlidir. Tablo 6. Meclis Gündemine Alınan Kararlardan Uygulama Programlarına Alınanlar Oldu mu? Sayı % 1
Evet
142
66,7
2
Hayır
50
23,5
3
Fikrim yok
21
9,9
TOPLAM
213
100,0
Çalışma kapsamında görüşme yapılan Kent Konseyi üyelerine bu kararlardan uygulama programlarına alınanlar olup olmadığı so299
rulmuştur. Üyelerin % 66,7’sı uygulama programlarına alınan kararların olduğunu belirtirken, % 23,5’i uygulama programlarına alınan kararlar olmadığını belirtmişlerdir. Tablo 7. Uygulama Programlarına Alınan Kararların Hangi Konuları Kapsamaktadır?
Sayı
%
0
Cevap yok
55
25,8
1
Çevre düzenlemesi
32
15,0
2
Kültürel etkinlikler
11
5,2
3
Kadınların rollerinin iyileştirilmesi
2
,9
4
Kentsel dönüşüm ve kent yönetimi
12
5,6
5
Eğitim faaliyetleri
6
2,8
6
Engellilerle ilgili projeler
9
4,2
7
Belediye hizmetleri
6
2,8
8
Vatandaş karnesi
2
,9
9
Boş zamanları değerlendirme
3
1,4
10
İnsan hakları
4
1,9
TOPLAM
142
66,7
Kent Konseyi kararlarından uygulama programlarına alınanlar olduğunu belirten üyelerden % 25,8’i maalesef ne tür çalışmalar olduğunu belirtmemişlerdir. Diğer yandan % 15’i çevre düzenlemesine yönelik çalışmaların uygulama programlarına alındıklarını belirtirken, % 5,6’sı kentsel dönüşüm ve kent yönetimi ilgilendiren kararların uygulama programlarına alındıklarını belirtmiştir. 6.2.2 Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Kent Konseylerince Bilinip Bilinmediğine Dair Bulgular Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), yoksulluk, açlık, salgın hastalık, eğitim eşitliği, sürdürülebilir kalkınma, kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi gibi küresel sorunları içeren bir dizi hedef belirlemek, bunları sayılarla anlatabilmek ve ölçülebilir kriterlere bağlamak amacıyla, Dünya Bankası, IMF ve BM çatısı altındaki diğer kuruluşlarla birlikte sekiz ana hedef belirlemiştir. Bu hedefler Binyıl Kalkınma Hedefleri olarak isimlendirilmiştir [6]: Hedef 1: Mutlak yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak 300
Hedef 2: Herkesin temel eğitim almasını sağlamak Hedef 3: Kadınların durumunu güçlendirmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak Hedef 4: Çocuk ölümlerini azaltmak Hedef 5: Anne sağlığını iyileştirmek Hedef 6: HIV/AIDS sıtma ve diğer salgın hastalıların yayılımını durdurmak Hedef 7: Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak Hedef 8: Kalkınma için küresel ortaklıklar geliştirmek Kent Konseylerinin işlevselliği noktasında özellikle Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik eylemleri de bir başarı göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu amaçla Kent Konseyi üyelerine kentin yoksulluk haritası hazırlanmasına yönelik bir çalışmalarının olup olmadığı sorulmuştur. Üyelerin yarısında fazlası böyle bir çalışmanın olmadığını belirtmişlerdir. Kentte kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi açısından özellikle ulusal ve yerel temsil eşitsizliğinin giderilmesi için Kent Konseylerinin bu alanda çalışmalar yürütüp yürütmedikleri sorulduğunda üyelerin yarısından fazlası evet yanıtını vermişlerdir. Bu faaliyetler çoğunlukla bilgilendirme toplantıları şeklinde olmaktadır. Kentte kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi amacıyla ne tür çalışmalar yürütüldüğü sorulmuştur. Özellikle kadınların ekonomik özgürlüklerini sağlayabilmeleri, ev bütçesine katkıda bulunmaları adına el işlerini ve kendi yaptıkları gıda ürünlerini satabilecekleri mekanların oluşturulduğu, kadınların meslek edinme kursları ile bir beceri kazanmaları yönünde çalışmalar yürütüldüğü belirtilmiştir. Diğer yandan kadınların okuma yazma öğretilen kurslara katılmalarını teşvik eden çalışmalar da yer almaktadır. Bunlar dışında diğer çalışmalar daha çok bilgilendirme toplantılarıdır. Binyıl Kalkınma Hedefleri içinde yer alan anne ve çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalara bakıldığı zaman özellikle eğitim ve bilgilendirme toplantıları ilk sırada yer almaktadır. Bunu hastalıkların teşhis ve tedavisi çalışmaları takip etmektedir. Çevresel sürdürülebilirliğin gerçekleştirilmesi ve devamlılığının sağlanması ile ilgili olarak Kent Konseyi üyelerine ne tür çalış301
malar yürüttükleri sorulduğunda da üyeler tarihsel dokunun ve doğal kaynakların korunmasına yönelik çalışmaların yürütüldüğünü belirtmişlerdir. Sonuç olarak kent konseylerinin Binyıl Kalkınma Hedefleri kapsamında yoksullukla mücadele, gençler, eğitim, kalkınma ile ilgili konularda çalışmalara çok fazla yer vermezken kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi ve çevreye duyarlılığın artırılması gibi çalışmalara ağırlık verdikleri görülmektedir. 6.2.3. Kent Konseyi Kararlarının Belediye Politikalarını Etkileyip Etkilemediğine İlişkin Bulgular Kent Konseyinin rolü açısından en önemli değerlendirmelerden bir tanesi de, belediyelerin politikaları için belirleyici olup olmadıklarıdır. Belediyenin aldığı kararlarda Kent Konseyinin yol gösterici olması, kentte yaşayan hemen herkesi temsil eden kişilerin katılımlarıyla alınan kararların belediye politikaları içinde yer alması bakımından önemlidir. Böylece ortak akıl, katılımcı yönetim, farklı toplumsal grupların beklentilerinin dile getirilmesi ve kentlinin gereksinimlerinin karşılanması gibi hususları kapsayan yerel demokrasinin yaygınlık kazanması söz konusu olabilecektir. Tablo 8. Kent Konseyinde Alınan Kararlar Belediyenizin Politikaları İçin Yol Gösterici Oldu mu? Sayı % 1
Evet
152
71,4
2
Hayır
40
18,8
3
Fikrim yok
21
9,9
TOPLAM
213
100,0
Belediyelerin politikaları belirlenirken kent konseylerinde alınan kararların yol gösterici olup olmadığı Kent Konseyi üyelerine sorulduğu zaman üyelerin % 71,4’ü yol gösterici olduğu yönünde olumlu cevap verirken % 18,8’i olumsuz cevap vermiştir. 6.2.4. Kent Konseylerinin Görevlerine İlişkin Bulgular Kent konseyleri kent yaşamı için yeni oluşumlardır. Ve kent konseyleri ile gerçekleştirilmesi hedeflenen hususlar, kenti daha yaşanabilir kılmak, kentlinin hakları konusunda farkındalığını artırmak, 302
kentte katılımcı bir yönetim anlayışını yaygınlaştırmak, kentte çevreye duyarlılığı artırmak gibi ciddi, kapsamlı ve çok aktörlü girişimlerdir. Aşağıda kent konseylerinin bu bağlamda yönetmelikte belirlenen görevler kapsamında yürüttükleri çalışmalara ilişkin değerlendirmelerine yer verilmektedir. Hemşehrilik bilincinin artırılmasıyla ilgili Kent Konseyi üyeleri seminerler düzenlendiği ve hemşehri toplantılarının yapıldığını belirtmişlerdir. Kentlinin bilinçlendirilmesi ile ilgili olarak da çoğunlukla seminerler ve toplantılar yapılmaktadır. Ayrıca kentte reklam panolarından da halkın bilgilendirilmesi faaliyetlerini yürütülmektedir. Çevreye duyarlılığın artırılması çalışmalarında da benzer bir tablo görülmektedir. Kent konseylerinin çalışmaları daha çok seminerler ve bilinçlendirme etkinlikleri şeklindedir. Ancak bu konuda özel sektör ve kamu sektörü işbirliğinde çalışmaların da yürütüldüğü görülmektedir. Farklı aktörlerle birlikte bu çalışmaların gerçekleştirilmesi yerel demokrasi ve katılım perspektifinde önemli girişimlerdir. Demokratik yapılanmanın önemli göstergelerinden biri de şeffaf bir yönetim yapısıdır. Kent konseylerinin yapısı için de bu kriterin ne kadar gerçekleşip gerçekleşmediğine bakıldığında kent konseyi üyelerinin çoğunluğunun bu konuda bir fikir beyan etmemiş olmaları dikkat çekicidir. Diğer yandan yürütülen kamuoyu çalışmaları, toplantıların açık yapılması bu çerçevede yürütülen çalışmalardır. Kent konseylerinin hesap verebilir bir yapı sergilemesi güven, sivilleşme, memnuniyet gibi halka yakın olma argümanları açısından önemlidir. Bu amaçla kent konseyleri üyelerine bunların sağlanabilmesi için ne tür çalışmalar yaptıkları sorulduğunda, yerel yazılı ve görsel basın üzerinden bilgilendirmelerin yapılması, kamuoyuna odaklanılması, belediye çalışmalarının izlenmesi ve hatta alınan kararlara yargı yolunun açık olması gibi önemli göstergeler sıralanmaktadır. Kent konseyleri üyelerine ortak akıl oluşturma çerçevesinde ne tür çalışmalar yürüttükleri sorulmuştur. Üyelerin önemli bir çoğunluğu herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bununla birlikte kamu ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşları arasında ortak bir zemin oluşturulması ve bu yönde bilgilendirme toplantılarının yapılması yürütülen 303
çalışmalar içinde yer almaktadır. Kent konseylerinin özellikle kentlinin daha aktif hale getirilmesi, yurttaş odaklı bir yönetim yapısının sergilenmesi hususunda ne tür çalışmalar yaptıkları sorulduğunda neredeyse yarısı fikrim yok demiştir. Bununla birlikte kentlinin katılımını artıracak çalışmalar içinde özellikle “vatandaş karnesi” dikkat çekmektedir. Ayrıca sürekli bilgilendirme toplantılarının yapıldığını da belirtmişlerdir. SONUÇ VE ÖNERİLER Proje sonucunda elde edilen bulgular göstermektedir ki, kent konseyinin yürütülmesinde inisiyatifin belediye başkanlarının elinde olması önemli bir sorundur. Çünkü kent konseylerinin çalışıp çalışmamaları belediye başkanlarının isteğine bağlı kalmaktadır. Bir başka sorun, anket yapılan kent konseylerinin 18 tanesinin başkanının, belediye başkanı ve belediye başkan yardımcısı, 4 tanesinin de belediye meclis üyesi olmasıdır. Çünkü belediye başkanlarının ve diğer görevlilerin kent konseylerinin başkanlığını yürütmeleri sakıncalı bir durumdur. Yukarıda dile getirdiğimiz olumsuzluğu bu durum daha da pekiştirmektedir. Ayrıca kent konseyi başkanları yoğun meşguliyetleri olan (kurum yöneticileri, rektörler) yöneticilerden olmamalıdır. Bir başka sorun, kent konseylerinin işletilip işletilmemesine yönelik herhangi bir yaptırım, denetim ve izlemenin olmamasıdır. Kent konseyleri ile ilgili sorunlardan bir tanesi de, anket yapılması düşünülen kent konseylerinden randevu alınmış olmasına rağmen bir çok kent konseyi genel sekreterinin randevusuna geç gelmiş ya da gelmemiş olmasıdır. Anket formlarını hemen doldurmayarak uzun süre bekleten genel sekreterler olmuştur. Bunların yanı sıra bazı kent konseyi genel sekreterlerinin de iş dünyası temsilcileri olması bize göre sakıncalıdır. Kent konseylerinin iş dünyası mantığıyla yürütülmesi çok mümkün değildir. Bununla birlikte bunu dengeleyecek şekilde vizyon sahibi kent konseyi başkanları da bulunmaktadır. Araştırma sonucunda ulaşılan en önemli bulgulardan birisi de şudur ki, kent konseyi üyelerinin çoğunluğu kent konseyinin ne olduğunu ve hangi amaçla var olduğunu bilmemektedir. Sonuç olarak Kent Konseyini oluşumundan uzak kalan, uygulamayan belediyelere hesap sorulması ve bir yaptırım uygulanması 304
gerekmektedir. Kent konseyi başkanlarının daha çok orta sınıfı temsil eden farklı toplumsal kesimlerden gelen kişilerden seçilmesi uygun olacaktır. Kent konseylerine davet edilenlerin mutlak bir biçimde belirli bir eğitim sürecinden geçirilmesi gerekmektedir. Farklı sivil toplum kuruluşlarının bir bütünlük içinde çalışması ancak böyle bir oluşumla söz konusu olacaktır. Hiçbir şey üretilmese de, yapılmasa da, kent konseylerinin işletilmesi, böylesi toplantıların devam ettirilmesi, yerelde demokrasinin öğrenilmesi ve tartışma kültürünün yaygınlaştırılması için büyük önem taşımaktadır. Genel olarak yerel politikaların oluşturulmasında çok etkisiz gibi görünse de farklı toplumsal kesimlerin bir araya geldiği önemli bir etkileşim mekanizması olarak varlıkları devam ettirilmelidir. Etkileşim mekanizması ne kadar çok olursa yerel politikaların artırılması da o denli mümkün olacaktır. KAYNAKLAR 1. Çukurçayır, M. A., H. T. Eroğlu (2009). “Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları, Ed. Kemal Görmez, Mustafa Ökmen, Beta Yayın, İstanbul, ss.224-247. 2. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME (UCLG-MEWA) Yayını, İstanbul. 3. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME (UCLG-MEWA) Yayını, İstanbul. 4. Çukurçayır, M. A. (2011). Yerel Yönetimler Kuram, Kurum ve Yeni Yaklaşımlar, Çizgi Kitabevi, Konya. 5. Çukurçayır, M. A., H. T. Eroğlu (2009). “Kent Yönetiminde Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları, Ed. K. Görmez, M. Ökmen, Beta Yayın, İstanbul, ss.224-247. 6. Öner, Ş. (2005). “Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I, Ed. H. Özgür, M. Kösecik, Nobel Kitabevi, Ankara, ss. 57-88. : 83). 7. http://www.undp.org.tr, 10.04.2011. 305
KENT KONSEYLERİNİN YEREL DEMOKRATİK YÖNETİŞİM MEKANİZMASI İŞLEVİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Enes Battal KESKİN*, Neslişah H. ERBEY KUŞKU* Yıldız ODAMAN CİNDORUK* , Yasemin TATLI*
(*) Bursa Kent Konseyi, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi, Ulubatlı Hasan Bulvarı, 16200, Osmangazi/BURSA bursa@bursakentkonseyi.org.tr, bursakentkonseyi@bursa.bel.tr
ÖZET Kent Konseyleri 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde belirtilen hedefler doğrultusunda, halkın yönetime katılımını sağlayacak mekanizmaları geliştiren, halkın kendi sorunlarına sahip çıkmasını özendiren, yönetişim eksenli katılımcı demokrasiyi esas alan ve sivil toplumu önceleyen oluşumlardır. 1992 yılında gerçekleştirilen “Yeryüzü Zirvesi” sonrasında, 1996 Habitat Konferansı ile Türkiye’de başlayan Yerel Gündem 21 hareketi günümüzün Kent Konseyi yapılanmasının altyapısını oluşturmuştur. Yerel Gündem 21 Programı 1996 yılından bugüne kadar 60’ın üzerinde kentte uygulanmış ve program 2011 yılında tamamlanma aşamasına gelmiştir. Yerel Gündem 21 programı kapsamında yerel demokrasinin gelişimi ve halkın karar alma mekanizmalarına katılımı alanında kentlerin edindikleri bilgi ve deneyimlerin kurumsallaşmasına ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak amacıyla İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün çalışmaları ve Yerel Gündem 21 kentlerinin desteğiyle Kent Konseyleri’nin 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer alması sağlanmıştır. Bu çerçevede Kent Konseyleri Yönetmeliği yayınlanarak Kent Konseylerinin çalışma usul ve esasları genel hatlarıyla tanımlanmıştır. 306
Yönetmelik, kent konseylerinin oluşumu sürecinde yetersiz kalmıştır. Kent konseylerinin yapısallığı ve işlevselliği noktasında yeterli düzeyde bilgi birikiminin olmaması konsey organlarının öznel değerlendirmelere göre şekillenmesine neden olmuş ve kişiye özel kent konseyi yapılanmaları ortaya çıkmıştır. Bu yapılanmaların kent konseylerine biçilen yerel demokratik yönetişimin geliştirilmesi misyonunu ne kadar yerine getirdiği konusunda ise belirsizlikler bulunmaktadır. Bu çalışmada; farklı yapılanmaya sahip dört kent konseyi örneği yerel demokrasinin gelişimine katkı boyutuyla incelenmiştir. Yöntem olarak bağımlı ve bağımsız değişkenler belirlenerek geliştirilen matrisin bulunduğu araştırma formu kullanılarak 4 farklı kent konseyi uygulamasıyla ilgili bilgi edinilmiştir. Araştırma formundan elde edilen sonuçlar doğrultusunda kent konseyleri yapılanmalarının yerel demokratik yönetişimin geliştirilmesi işlevini yerine getirme süreçleri değerlendirilmiş ve bu misyonun yerine getirilmesine dönük önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Yerel Gündem 21, kent konseyi, yerel demokratik yönetişim
1. GİRİŞ Demokrasi kavramı bir yönetim şekli olarak ortaya çıktığında, toplum yaşamını etkileyen konular oy hakkına sahip olanlar tarafından topluca karara bağlanırdı. Bu anlamıyla “katılımcı” olarak nitelenen demokrasi, giderek “temsili” demokrasiye dönüştü; çünkü katılımcı sayısı da, kararların karmaşıklığı ve çeşitliliği de artmıştı. Ancak, temsilci çıkarları ile toplumsal çıkarların zaman zaman örtüşmemesi, XXI. yüzyılda bu eğilimi tersine çevirmiş ve yeni bir şekle bürünen “katılımcı demokrasi” ağırlık kazanmaya başlamıştır[1]. Küreselleşme süreci ile birlikte klasik yönetim biçimlerinin yetersiz kalması, yönetimde yeniden yapılanma arayışlarını ortaya çıkarmıştır. Bu arayışların sonucunda temel bir kavram haline gelen iyi yönetişimin vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi vatandaş-devlet ilişkilerinin güçlendirilerek katılımcılığın sağlanmasıdır. Bu yolla devlet, politika oluşturma aşamasından uygulama aşamasına kadar vatandaşların istek ve beklentileri konusunda bilgi sahibi olmaktadır. 307
Bunun yanı sıra katılımcılık kamunun devlete güvenini tesis etmekte ve demokratikleşme süreci ile sivil kapasiteyi güçlendirmektedir[1]. Katılımcılık, vatandaşların siyasi karar mekanizmasına ve yönetim sürecine temsil yolu ile ya da doğrudan dahil olmaları anlamına gelmektedir. Katılımcılık kavramı, günümüzde vatandaş hakları, demokratik yönetişim, yolsuzlukla mücadele ve yoksulluğun azaltılması ile birlikte kullanılmaktadır[2]. Vatandaşların aktif katılımı sayesinde, politikalar oluşturulurken farklı çıkarlar arasında uzlaşma sağlanmaktadır. Böylelikle, vatandaşlar kendi bireysel çıkarlarının ötesinde ortak çıkar için hareket edebilmektedir. Bu nedenle vatandaşın sadece seçimlerde oy kullanma aşamasında değil, her aşamada yönetime dahil edilerek sivil toplumun aktif hale getirilmesi gerekmektedir. Böylece “devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi daha çok hiyerarşik bir ilişki içinde gören kamu yönetimi anlayışı yerine, kamunun paydaşlar ile birlikte karar verdiği ve kamunun devlet yanında bireye de hesap verdiği bir yönetim anlayışını ifade eden “yönetişim” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede devlet kurumlarından bağımsız olarak çalışan ve vatandaşların temsilcisi olarak ortaya çıkan STK’lar, toplumsal kararların alınmasında seçilmişlerle birlikte rol alır hale gelmiştir[1]. Yönetişimin aktörleri devlet, özel sektör ve bireydir. Bireyin katılımı, sivil toplum örgütleri aracılığıyla sağlanmaktadır. Katılımcılığın en etkin düzeyde sağlanabilmesi için vatandaşın devletin nasıl çalıştığı, kararları nasıl aldığı, katılım için hangi mekanizmaların bulunduğu ve sivil toplumun ne şekilde örgütlendiği konularında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma için ulusal düzeyde iyi yönetişimin en önemli unsuru sivil toplumun güçlendirilmesidir. Kent konseyleri de tam bu noktada sivil toplum kuruluşlarının çatı örgütü olarak 2005 yılında 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76. Maddesiyle hayat bulmuştur. Kent konseylerinin yönetmelikteki tanımı “yönetişim” kavramıyla örtüşmektedir. Yönetmelik; “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır” diyerek kent 308
konseylerine yönetişim ilkelerini hayata geçirme görevi vermektedir. Ancak, kent konseylerinin rolünün, “seçilmişlerin veya kamu kuruluşlarının yerini almak değil, katılımcı bir anlayışla onları desteklemek ve iyileştirmek için sorgulamak olduğu unutulmamalıdır.” Öte yandan yerelde örgütlenme modeliyle ülkenin geneline yayılan kent konseyleri, kuruldukları yerlerde yerel demokrasinin geliştirilmesinin en önemli aktörü konumundadır. Kanunda belirtilen ve yönetmelikle açıklanan görevleri dikkate alındığında kent konseyleri, yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini üstlenen bir platform olarak görünmektedir. Kentle ilgili hemen her konuda, ortak aklı harekete geçirerek görüş oluşturma kabiliyeti, kent konseylerine yerelde yönetişim kavramının hayata geçirilmesinde çok önemli bir fonksiyon yüklemektedir. Kent konseyleri, gücünü en çok 1996 Habitat Konferansı’nın ardından, Türkiye’de yerel düzeyde örgütlenen Yerel Gündem 21’lerden almaktadır. Özellikle gençler, kadınlar ve engelliler alanlarındaki örgütlenmeleri ve aktif çalışmaları ile bilinen Yerel Gündem 21’ler, kentsel ölçekte sivil toplumun örgütlenmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. Yerel Gündem 21 mirası ile, kent konseylerinin etkin ve çalışır duruma gelmesi kolaylaşmıştır[1]. Bilindiği gibi, Yerel Gündem 21 Programı’nın 5. aşaması olan “Kent Konseyleri’nin Güçlendirilmesi ve Yerel Demokratik Yönetişim Mekanizmaları Olarak İşlev Görmelerine Yönelik Eğitim ve Kapasite Geliştirme Projesi”, karar alma süreçlerinin her kademesine katılım için bireysel, kolektif ve kurumsal kapasitenin artması amacıyla yürütülmüştür[3]. Öte yandan, kanunla ve yönetmelikle görevleri açıklanmasına karşın kent konseylerinin yapısal ve işlevselliği noktasında yeterli düzeyde bilgi birikiminin olmaması, konsey organlarının öznel değerlendirmelere göre şekillenmesine neden olmakta ve kişiye özel yapılar ortaya çıkmaktadır. Her kentin özgün yapısına göre kent konseylerinin şekillenmesi önemli olmakla beraber, kent konseylerinin işlevselliğinin arttırılması noktasında objektif kriterlerin oluşturulması da gerekmektedir. Bu bağlamda ulaşılabilirlik ve zaman sınırlaması da göz önünde bulundurularak kent konseyleri iyi uygulama örneklerinin yoğunlaştığı Marmara Bölgesi’nde belirlenen 4 kent konseyi incelenerek, “Yerel Demokratik Yönetişim Mekanizması İşlevi” ni ne derecede yerine ge309
tirebildikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda hem Yerel Gündem 21 sürecini yaşamış kentlere, hem de 2005 yılında yayınlanan ve kent konseylerinin oluşturulmasına dayanak oluşturan 5393 sayılı Belediye Kanunu’ndan sonra kurulmuş kentlere yer verilmiştir. Katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan Kent Konseyleri’nin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevinin incelenmesi amacıyla “yerel karar alma mekanizmalarına katılım”, “yeterli nitelik ve nicelikte sivil toplum katılımı”, gönüllü/ vatandaş katılımı”, “çok aktörlü ve çok sektörlü çalışma anlayışı” ve “sürdürülebilirlik” olmak üzere 5 bileşen belirlenmiş ve bu çerçevede kent konseylerinin yapısı değerlendirilmiştir. Bir araştırma formu çerçevesinde Kent Konseyi uygulamalarının yerinde görülerek incelendiği bu çalışmada, kent konseylerinin işlevselliği ve sürdürülebilirliği konusunda önemli bulgulara ulaşılmıştır. Elde edilen bulgular, Kent Konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini değerlendirmemize katkı sağlamıştır. 2. MATERYAL VE YÖNTEM Araştırma çalışması kapsamında pilot iller, A, B, C ve D illeri olarak kodlanarak ifade edilmiştir. Kent konseyi yapılanmasıyla ilgili objektif bir değerlendirme sağlanması açısından farklı grupları temsil eden kişiler belirlenerek A kentinde 8, B kentinde 12, C kentinde 6 ve D kentinde 12 anket çalışması yapılmıştır. Bu kişiler; kent konseyi genel sekreteri, kent konseyi yürütme kurulu üyesi, meclis başkanları, çalışma grupları temsilcileri ve kent konseyi personeli olarak belirlenmiştir. Araştırma formu; kent konseylerinin mevcut yapısını öğrenmeye yönelik sorular, kent konseyi organlarının yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini nasıl etkilediğine dair oluşturulmuş matris ve kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesine dönük önerilerin yer aldığı 3 bölüm halinde oluşturulmuştur. Araştırma formunun uygulanmasında yüz yüze görüşme yöntemi kullanılmış, bu sayede kişilerin bakış açıları ve yorumları da araştırma çalışmasına yansıtılmıştır. Araştırma formu hazırlanırken kent konseyi yapılanmasını etkileyen başlıklar bağımsız değişkenler olarak, yerel demokratik yönetişim mekanizmasının alt bileşenleri olan yerel karar alma meka310
nizmalarına katılım, yeterli nitelik ve nicelikte sivil toplum katılımı, gönüllü/vatandaş katılımı, çok aktörlü ve çok sektörlü çalışma anlayışı ve kent konseylerinin sürdürülebilirliği ise bağımlı değişkenler olarak belirlenmiştir. Hazırlanan matris aracılığıyla kent konseyi organlarının kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine etkileri değerlendirilmiştir. Değerlendirmede aşağıdaki ölçek kullanılmıştır. 5 Çok iyi, 4 İyi, 3 Orta, 2 Kötü, 1 Çok kötü
Kent konseylerinin sürdürülebilirliği
Çok aktörlü ve çok sektörlü çalışma anlayışı
Gönüllü/vatandaş katılımı
Bağımsız Değişkenler
Yeterli nitelik ve nicelikte sivil toplum katılımı
Bağımlı Değişkenler
Yerel Karar Alma Mekanizmalarına Katılım
Tablo 1. Kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevinin değerlendirilmesine yönelik matris
Yürütme Kurulunuzla bağlantılı Kent konseyi benzeri bir yapılanmayla bağlantılı Belediye Meclisi’ne gönderdiğiniz kent konseyi kararlarıyla bağlantılı Genel Sekreter’inizle bağlantılı Personelle bağlantılı Fiziki mekanla bağlantılı Bütçeyle bağlantılı Meclisler ve çalışma gruplarıyla bağlantılı Mahalle çalışmalarıyla bağlantılı Belediyenizin kent konseyinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine bakışıyla bağlantılı
Araştırma çalışmasının değerlendirilmesi aşamasında; öncelikle pilot olarak belirlenen 4 ildeki kent konseyi uygulamasıyla ilgili mevcut durum, belirlenen bağımsız değişkenler üzerinden ortaya konmuştur. Kent konseylerini ziyaret sırasında edinilen bilgi ve dokümanlar 311
da bu süreci desteklemiştir. Belirlenen ölçek doğrultusunda her il için katılımcılar tarafından yapılan puanlamalar, yerel demokratik yönetişim mekanizmasının alt unsurları baz alınarak ortalamalar alınmak suretiyle değerlendirilmiştir. Belirlenen ortalamalar büyükten küçüğe doğru sıralanarak kent konseyi yapılanmasındaki hangi unsurların yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini daha fazla etkilediği ortaya konmuştur. İller bazında elde edilen sonuçlar doğrultusunda kent konseyinin unsurları, yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine etkileri açısında karşılaştırılmış ve yorumlanmıştır. Elde edilen veriler ve katılımcıların önerileri doğrultusunda kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesine yönelik öneriler geliştirilmiştir. 3. ARAŞTIRMA VE BULGULAR 3.1 Pilot İllerde Kent Konseyi Yapılanmalarıyla İlgili Mevcut Durum Araştırma çalışması kapsamında öncelikle A, B, C ve D illerindeki mevcut kent konseyi yapılanmasıyla ilgili bilgiler derlenmiş ve birbirleriyle kıyaslanmaları ve kent konseyi yapılanmaları arasındaki farklılıkların ortaya konması açısından aynı tabloda aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir. Tablo 2. Pilot illerdeki kent konseyi yapılanmaları
Yürütme Kurulu
A KENTİ
B KENTİ
C KENTİ
D KENTİ
11 kişiden oluşmaktadır (meclis başkanları, üniversite, sendika, meslek odası, iş adamları derneği, sanayi odası temsilcisi)
13 kişiden oluşmaktadır. (STK temsilcileri ve meclis başkanları)
9 kişiden oluşmaktadır (meclis başkanları, yerel yönetim, vilayet, esnaf sanatkârlar odası, muhtarlar, ticaret ve sanayi odası ve dernek temsilcileri)
15 kişiden oluşmaktadır. (STK temsilcileri ve meclis başkanları)
312
A KENTİ
B KENTİ
C KENTİ
D KENTİ
Kent Konseyi / Yerel Gündem 21 benzeri bir yapılanma
Geçmişte kent konseyi benzeri bir yapılanma bulunmamaktadır.
1997 yılından bugüne YG 21 programı yürütülmektedir. YG 21 Genel Sekreteri Kent Konseyi Genel Sekreteri’nden farklı bir kişidir.
1998 yılından bugüne YG 21 programı yürütülmektedir. Kent Konseyi Genel Sekreteri aynı zamanda YG 21 Genel Sekreteri’dir.
1996 yılından 2009 yılına kadar YG 21 programı yürütülmüştür.
Genel Sekreter
Kadrolu Be- Kadrolu Belelediye çalıdiye çalışanı şanı
Kadrolu Belediye çalışanı
Belediye çalışanı değil
Personel
Kent Konseyi personeli bulunmamaktadır.
Kent konseyi personeli belediye personelidir.
Kent konseyi personeli belediye personelidir.
Kent konseyi personeli belediye personelidir.
Fiziki mekan
Belediye binasında 1 ofiste çalışmalarını yürütmektedir.
Belediyeden bağımsız ofis ve toplantı salonlarının olduğu mekanda çalışmalarını yürütmektedir.
Belediyeden bağımsız ofis ve toplantı salonlarının olduğu mekanda çalışmalarını yürütmektedir.
Belediyeden bağımsız ofis ve toplantı salonlarının olduğu daha geniş bir mekanda çalışmalarını yürütmektedir.
Bütçe
Belediyenin farklı birimlerinin bütçelerinden karşılanmaktadır.
Genel Sekreterin bağlı olduğu şube müdürlüğü aracılığıyla belediye bütçesinden karşılanmaktadır.
YG 21 programı kapsamında Belediyenin sağladığı bütçe ile UCGLMEWA üstünden karşılanmaktadır.
Belediyede kent konseyiyle bağlantılı oluşturulmuş şube Müdürlüğü aracılığıyla karşılanmaktadır.
313
A KENTİ
B KENTİ
C KENTİ
D KENTİ
Meclisler ve çalışma grupları
Çocuk, kadın, gençlik meclisleri ve çevre, sağlık, kentleşme, kültür, sanat, ekonomi gibi konularda çalışma grupları bulunmaktadır. Çalışma grupları genel kurul toplantısında oluşturulmakta ve ilgi duyan kişi ve kurum temsilcilerinin katılımı sağlanmaktadır.
Engelliler, kadın, gençlik, çevre meclisleri ve çeşitli konularda sorun odaklı oluşturulmuş çalışma grupları bulunmaktadır. Çalışma grupları, gönüllülerden gelen taleplerin yürütme kurulunda değerlendirilmesi ile oluşturulmaktadır.
Engelliler, kadın, gençlik, çocuk meclisleri ve farklı konularda çok sayıda çalışma grupları bulunmaktadır. Çalışma grupları, gönüllülerden gelen taleplerin yürütme kurulunda değerlendirilmesi ile oluşturulmaktadır
Mahalle çalışmaları
Bulunmamaktadır.
Engelliler, kadın, gençlik meclisleri ve genel konularda oluşturulmuş az sayıda çalışma grubu bulunmaktadır. Çalışma grupları genel kurul toplantısında oluşturulmakta, genel kurul katılımcıları da gruplara dâhil olmaktadır. Bireysel katılımın STK’lar aracılığıyla olması istenmektedir. Bulunmamaktadır.
Belediye kent konseyi çalışmalarını desteklemektedir. Ancak belediyenin stratejik planında yer almamaktadır.
Belediye kent konseyi çalışmalarını desteklemektedir. Belediyenin stratejik planında yer almaktadır.
1 tane yeni oluşturulan mahalle meclisi bulunmaktadır. BelediyeniBelediye Belediye kent zin kent kon- kent konseyi konseyi çalışseyinin işlev- çalışmalamalarını desselliğine ve rını destek- teklemektedir. sürdürülebi- lemektedir. Belediyenin lirliğine baBelediyenin stratejik plakışı stratejik pla- nında yer alnında yer al- maktadır. maktadır.
Bulunmamaktadır.
Tablodan da görüldüğü üzere 2009 yılında revize edilen Kent Konseyleri Yönetmeliği’ne rağmen Türkiye’de kent konseyleriyle ilgili farklı yapılanmalar bulunmaktadır. Bu yapılanmalar içerisindeki alt unsurlar kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini farklı düzeylerde etkilemektedir. Kent Konseyleri’ni ziyaret etme, kişilerle birebir görüşme yoluyla yapılan araştırma çalışması ile elde edilen bilgi ve dokümanlar 314
doğrultusunda kentlerdeki mevcut kent konseyleri yapılanmalarıyla ilgili aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır. Kent konseyi yürütme kurulu üye sayıları pilot illerde farklılık göstermektedir. Yürütme kurulu üyelerinin sayısından çok, aktif ve sorgulayan bir yapı içerisinde olması önem taşımaktadır. Tüm örneklerde yürütme kurulu üyelerinin dağılımında ortak olarak STK temsilcileri ve meclis başkanları bulunmaktadır. A ve C illerinde üniversite, yerel yönetim, valilik ve ticaret sanayi odaları da yürütme kurullarında temsil edilmektedir. Özellikle C ilinde yürütme kurulunun oluşturulması aşamasında sektörler bazında bir ayrıma gidilmesi ve bu çerçevede adayların belirlenerek seçimin yapılması, yürütme kurulunun farklı temsil kabiliyetine sahip kişilerden oluşmasını sağlamıştır. Kent konseyi benzeri bir yapılanmanın varlığı açısından incelendiğinde 4 ilden 3’ünün Yerel Gündem 21 geçmişine sahip olduğu, ancak 1 tanesinin geçmişte benzeri bir yapılanma içinde olmadığı belirlenmiştir. Yerel Gündem 21 geçmişine sahip illerden 2 tanesinde halen bu yapı devam etmektedir. Yerel Gündem 21 geçmişine sahip illerde kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesi açısından önem taşıyan; gönüllü ve STK katılımı, yerel karar alma mekanizmalarına katılım ve ortak çalışma anlayışı kültürünün daha iyi benimsendiği ortaya çıkmaktadır. Kent konseyi genel sekreteri, incelenen 3 örnekte kadrolu belediye personeli iken 1 örnekte tamamen sivil bir kişidir. Belediyede çalışan genel sekreterlerden 1 tanesi bağlı bulunduğu birimde de aktif olarak görev almakta bu nedenle kent konseyi çalışmalarına yeterince zaman ayıramamaktadır. İncelenen tüm örneklerde genel sekreter koordinasyon ve uygulama görevini üstlenmiştir. Kent konseyi personeli incelenen pilot kentlerin tümünde belediye personelinden oluşmaktadır. Bu durum belediyelerin kent konseyine sağladığı desteğin olağan bir sonucudur. Fiziki imkânlar konusunda kent konseyleri birbirlerinden farklı imkânlara sahiptir. Bazıları sadece 1 ofis ve 1 personel ile işleri yürütürken, bazı kent konseyleri ofis ve toplantı salonlarının olduğu daha geniş mekanlarda ve yeterli sayıda personel ile faaliyetlerini yürütmektedir. Bütçe yapısı tüm kent konseylerinde aynıdır. Ana kaynak, belediye bütçesidir. Bu bütçenin kullanım metodu uygulamalarda değişiklik göstermektedir. Bazılarında oluşturulan bir müdürlük aracılığıyla 315
çalışmalara bütçe sağlanırken, bazılarında belediyenin farklı birimlerinin bütçe kalemlerinden kent konseyine bütçe akışı sağlanmakta, bazıları mevcut olan YG 21 sürecini devam ettirmeleri sebebiyle UCLG-MEWA üzerinden bütçe kullanımını sağlamaktadır. Meclisler ve çalışma gruplarıyla bağlantılı olarak; incelenen 3 ilde 4 tane, diğerinde 3 tane meclis ve çeşitli sayılarda çalışma grupları bulunmaktadır. 4 kent konseyinden 2 tanesinde gruplar genel kurul toplantısında oluşturulmakta, basınla paylaşılmakta, böylece genel kuruldan katılımcılar da gruba dâhil olabilmekte ve gruplarda kurumsal temsiller de sağlanmaktadır. Diğer incelenen kent konseylerinde çalışma gruplarının oluşturulması, gönüllülerden gelen taleplerin yürütme kurulunda değerlendirilmesi ile olmaktadır. İncelenen 3 pilot ilde mahalle meclisi yapılanması bulunmamakta, 1 ilde yeni oluşturulan bir mahalle meclisi yer almaktadır. Mahalle ölçeğindeki yapılanmalar, mahalle sakinlerinin yaşadıkları mekâna ve kente sahip çıkma duygusunun, kentlilik bilincinin gelişmesinin, kentsel haklarını ve sorumluluklarını daha iyi anlayabilmesinin ve karar alma mekanizmalarına katılımın toplumun her kesimine ulaştırılmasının en önemli mekanizmasıdır. İncelenen dört örnekte de belediyenin kent konseyinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine olumlu baktığı gözlenmiştir. Başkan tarafından desteklenen, belediyenin diğer birimleri tarafından işleri kolaylaştırılan bir yapı ile karşılaşılmıştır. Fakat çalışmalarda kent konseyleri belediyeyle birlikte ön plana çıkmaktadır. A ilinde kent konseyi çalışmaları kapsamında belediyenin personeli de dahil bütün imkanları kullanılabilmektedir. Özellikle belediye personelinin gönüllülük ilkesi doğrultusunda kent konseyi çalışmalarına destek vermesi dikkat çekicidir. 3.2 Kent Konseylerinin Yerel Demokratik Yönetişim Mekanizması İşlevinin Karşılaştırılması A, B, C ve D illerinde yapılan araştırma çalışmasında elde edilen sonuçlar kent konseyinin unsurlarının yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine katkıları boyutuyla karşılaştırılmıştır. İllere göre değişen farklı kent konseyi uygulamalarının hangilerinin demokratik yönetişim mekanizması işlevi açısından daha faydalı olduğu belirlenmiştir. 316
Tablo 3. Pilot illerin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine katkı boyutuyla karşılaştırılması
Yürütme Kurulunuzla bağlantılı Kent konseyi benzeri bir yapılanma ile bağlantılı (YG 21 vb.) Belediye Meclisine gönderdiğiniz kent konseyi kararlarlarıyla bağlantılı Genel Sekreterinizle bağlantılı Personelle bağlantılı Fiziki mekanla bağlantılı Bütçeyle bağlantılı Meclisler ve çalışma gruplarıyla bağlantılı Mahalle çalışmalarıyla bağlantılı Belediyenizin kent konseyinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine bakışıyla bağlantılı
A 4,3
ORTALAMA B C 4,2 4,33
D 3,08
3,86
4,44
4,15
4,4
4,15
3,77
2,82
4,8 3,4 3,2 3,4
3,94 3,88 4,06 3,31
4,5 3,8 3,77 3
3,87 3,82 4,7 3,58
4,4
4,31
3,5
4,02
4,3
4,48
2,5
2,88
4,4
4,37
3,69
3,3
Kent konseyinin ana organlarından olan kent konseyleri yürütme kurulları incelendiğinde A, B ve C illerinde birbirine yakın sonuçlara ulaşılırken D ilinde Yürütme Kurulu’nun etkisinin daha zayıf olduğu görülmektedir. Mevcut yapılar göz önünde bulundurulduğunda A ve C illerinin yapıları kentin farklı kesimlerini temsil eden bir yürütme kurulu oluşturulması boyutuyla birbirine benzerlik göstermektedir. Farklı kesimlerin temsilcilerinin Yürütme Kurulu’nda bulunması kent konseyi çalışmalarının kentin tüm dokularına yayılmasında, farklı STK’ ların çalışmalara katılımında ve karar alma mekanizmalarını etkileme anlamında faydalı olmakta, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevinin gerçekleştirilmesinde olumlu bir etki oluşturmaktadır. Buna karşın iller arasında Yürütme Kurulu’nun en az etki oluşturduğu kent ise 3,08 ortalama ile D kenti olmuştur. D ve B kentindeki yapılardaki Yürütme Kurulları yalnızca Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinden oluşmaktadır. Bu durum D kentinde kent konseylerinin işlevine daha zayıf bir etki oluştururken, B kentinde A ve C kentleriyle aynı etkiyi oluşturmuştur. İki aynı yapının oluşturduğu farklı etki ise yürütme kurullarına üye olan STK temsilcilerinin sürece hakim olmaları ve temsil ettikleri kitlelerin etki düzeyinin iki uygulamada 317
birbirlerinden farklı olması ile açıklanmıştır. İncelenen illerin 3’ünün Yerel Gündem 21 deneyimine sahip olduğu ve bu deneyimin kent konseyi uygulama sürecini olumlu yönde etkilediği, YG 21 süreci sayesinde vatandaşlarda gönüllülük kavramının geliştiği, sivil toplum kuruluşları ve kentteki diğer paydaşların YG 21 süreciyle bağlantılı kent konseyi yapılanması konusunda farkındalıklarının olduğu tespit edilmiştir. A ili Yerel Gündem 21 deneyimine sahip değildir ve yapılan görüşmelerde böyle bir deneyim olsaydı kent konseyi çalışmalarının daha hızlı ilerleyebileceğini belirtmişlerdir. Kent konseylerinin karar alma mekanizmalarına katılımında ve yerel politika üretme sürecindeki etkinliğinde en önemli unsurlardan biri hiç şüphesiz alınan kararların Belediye Meclisleri’ne gönderilmesi ve kararların uygulama sürecine yansımasıdır. Bu konuda en öne çıkan A ili olmuştur. Yapılan görüşmelerde kent için yapılacak her türlü yatırımın öncelikle kent konseyinde tartışıldığı, olumlu veya olumsuz her kesimin fikrini rahatça ifade edebildiği bir ortamın olduğu ve kent konseyinde görüşülen konuların belediye meclisine gönderildiğini, bunun yanı sıra belediye birimlerinin kent konseyi ile iletişim halinde çalıştığı ve kent konseyi kararlarını önemsediği sonucuna varılmıştır. Belediye başkan yardımcısının kent konseyi başkanı olduğu bu yapıda, kent konseyi kararlarının belediye çalışmalarını etkileme düzeyi olumlu bir etki oluşturmuştur. Bu durum kent konseyi başkanının kent konseyi çalışmalarında belediye kimliğini yansıtmadan tarafsız bir bakış sergilediğini göstermektedir. D kentinde Belediye Meclisi ile ilişkilerin zayıf olması, kente yapılacak yatırımların kent konseyine taşınma düzeyinin düşük olması gibi sebeplerden ötürü kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine yeterli düzeyde katkı sağlanamamaktadır. Kent Konseyi Genel Sekreterleri değerlendirildiğinde A ve C kentleri ile B ve D kentleri birbiriyle paralellik göstermektedir. A ve C kentlerinde dikkat çeken husus Kent Konseyi Genel Sekreterleri belediye personeli olmakla birlikte aktif olarak tüm mesaisini kent konseyi çalışmalarında geçirmektedir. Bu durum kent konseyi çalışmalarının yürütülmesini olumlu yönde etkilemektedir. Ayrıca Genel Sekreterin belediye personeli olması Kent Konseyi çalışmalarının yürütülmesi, belediyenin desteğinin sağlanması gibi hususlarda fayda sağlamaktadır. Çalışmalarda belediye personeli kimliği ön plana çı318
karılmadığı için sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarca genel sekreter direkt belediye ile örtüştürülmemekte, bu yönde kamuoyunda olumlu bir algı bulunmaktadır. Bu nedenle kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine bu durum olumlu bir katkı sağlamaktadır. C kentindeki genel sekreterin de belediye personeli olmasına rağmen diğerlerinden daha düşük bir etki oluşturması, kent konseyi çalışmalarına çok vakit ayıramaması ve belediyede farklı sorumlulukları olması nedeniyle belediye kimliğinin daha önde bulunması ile açıklanmaktadır. Bu durum kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine, diğerlerine göre daha düşük düzeyde katkı sağlamaktadır. Kent konseyi personeli tüm illerde belediye personelinden oluşmaktadır. Yapılan değerlendirmeler birbirine yakın sonuçlanmıştır. Personelle ilgili öne çıkan konu personelin, sosyal, iletişimi kuvvetli, işine gönüllülüğü de yansıtan kişilerden olmasıdır. Bu durum, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevi açısından avantajlı görülmüştür. Kent konseylerinin faaliyet gösterdiği fiziki imkanlar incelendiğinde A ilinde ve C ilinde birbirine yakın sonuçlara ulaşılmıştır. A ilinin fiziki imkanları çok kısıtlıdır. Her ne kadar ihtiyaç halinde belediyenin salonlarını ve ofislerini kullanabilseler de bu durum kent konseyi çalışmaları açısından çok olumlu karşılanmamaktadır. Özellikle belediye binasının içinde yer alıyor olması ve tek ofisten oluşması kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine yeterli düzeyde katkı sağlamamaktadır. C ili belediyeden ayrı ofis ve toplantı salonlarından oluşan fiziki imkanlara sahip olsa da, belediye başkan danışmanı vb. kişilerin ihtiyaç halinde kent konseyi ofislerini kullanabiliyor olması kent konseyi çalışmalarını olumsuz etkilemektedir. Yeterli fiziki imkanlara sahip olduğunu belirten B ve D illerinde, bu imkanların kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine olumlu katkı sağladığı belirlenmiştir. Kent konseylerinin kendilerine ait fiziki mekanlarının bulunması, toplantı salonu vb. unsurlara sahip olması halkla ve başta STK’lar olmak üzere kentin diğer dinamikleri ile bir araya gelme ve kent konseyiyle iletişimi geliştirme anlamında fayda sağlamakta, sağlanan etkileşim ile kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine katkıda bulunmaktadır. 319
Kent konseylerinin bütçe yapısı incelendiğinde, tüm illerde birbirine yakın sonuçlar elde edilmiştir. Genel anlamda bütçesinin yalnız belediye bütçesinden sağlanıyor olması, kent konseylerini belediyelere organik olarak bağımlı hale getirmekte, bu durum sivil toplumdan kent konseyleri için beklenen güven ve tarafsızlık anlayışını zayıflatmakta, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini olumsuz etkilemektedir. Kent konseylerinin önemli katılımcı mekanizmalarından olan meclisler ve çalışma grupları incelendiğinde A, B ve D illerinin sonuçları birbiriyle paralellik gösterirken C ilinin sonucu biraz daha farklı olmuştur. A, B ve D illerinde çalışma grupları ve meclisler aktif olarak faaliyet göstermekte özellikle gönüllü insanların yanı sıra kurumsal temsiliyetler de olmaktadır. Kentin sorunları doğrultusunda faaliyetler yürütülmektedir. Buna rağmen C ilinde oluşturulan çalışma gruplarında yeterli sayıda gönüllünün bulunmaması süreci olumsuz etkilemekte, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine yeterince katkı sağlanamamaktadır. Kentlilik bilincinin ve hemşehrilik hukukunun geliştirilmesinde mahalle çalışmaları oldukça önemlidir. B kentinde, mahalle meclisi oluşumu ile aktif bir mahalle örgütlenmesi oluşurken, A kenti mahalle bazında yapılan bilgilendirme toplantıları aracılığıyla mahalle düzeyine inmektedir. Bu çalışmalar halkın kent konseyi çalışmalarına katılımını ve vatandaşlık bilincinin gelişmesini olumlu yönde etkilemekte ve konseylerin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Buna rağmen mahalle çalışmalarının daha zayıf olduğu C ve D illerinde kent konseyinin bu işlevine yeterli düzeyde katkı sağlanamamaktadır. SONUÇ VE ÖNERİLER Pilot illerde öne çıkan iyi uygulamalardan hareketle, araştırma bulguları doğrultusunda yapılan değerlendirmelerle kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesine yönelik aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir. Kent konseyi genel kurulu; kent konseyi sürecine hakim, kentlilik bilinci gelişmiş, temsil kabiliyeti yüksek, gönüllülük ruhu taşıyan kişilerden oluşmalıdır. Kent Konseyi Genel Kurul Üyeleri kent konseyi bünyesinde oluşturulmuş çalışma grupları ve meclislerde aktif rol almalıdır. 320
Kent konseyi yürütme kurulu genel kurulu temsil etmelidir. Bu açıdan kent hayatında etkin rol oynayan farklı kurumları (üniversite, belediye, kamu kurumları, akademik odalar, ticaret ve sanayi odaları, dernek ve vakıflar vb.) temsil eden, seçimle gelen, nitelikli, vizyonu geniş, kentin sorunlarına duyarlı, siyasi kimliğini kent konseyi çalışmalarına yansıtmayan kişilerden oluşmalıdır. Yürütme Kurulu üyeleri kent konseyinin amacına uygun çalışması için yönlendirmelerde bulunmalıdır. Bu amaçla çalışma grupları ve meclislerin oluşturulması, çalışmalarının yürütülmesi ve kent konseyi genel kurulunda alınan kararların ilgili karar alma mercilerine ulaştırılması ve izlenmesi sürecinde aktif rol almalıdır. Kent Konseyi Genel Sekreteri profesyonel olmalı ve tüm zamanını kent konseyi çalışmalarına ayırmalıdır. Kent konseyi çalışmalarını koordine edebilecek yeterliliğe sahip, gönüllülük ruhu taşıyan, sivil toplum deneyimine sahip, siyasi bakış açısını çalışmalara yansıtmayan, her fikirden kişi ve kuruma eşit mesafede durabilen bir yapıda olmalıdır. Çalışma grupları kentin sorunları doğrultusunda oluşturulmalı ve çalışmalarını çözüm odaklı olarak yürütmelidir. Grupların sürdürülebilirliği üyelerin kentin sorunlarına duyarlılıkları ve çözüm geliştirme kapasitelerine bağlı olarak değişmelidir. Kent konseyleri yeni sorunların çözümüne odaklı yeni grupların oluşturulmasına da olanak sağlamalıdır. Dezavantajlı grupların (kadınlar, çocuklar, gençler ve engelliler) kent yaşamında karşılaştıkları sorunların daha katılımcı platformlarda tartışılması ve çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla meclisler oluşturulmalıdır. Çalışma grupları ve meclislerin yaptıkları çalışmalar karar alma mekanizmalarına yansıtılmalı ve elde edilen sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bu durum katılım sürecini olumlu etkileyecektir. Kent konseyi bütçesinin belediye tarafından sağlanıyor olması, kent konseylerinin müzakere platformu işlevini olumsuz etkilememelidir. Bu anlamda belediye başkanının kent konseyine bakışı büyük önem taşımaktadır. Kent Konseylerinin amacına uygun çalışmasında ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasında belediye başkanlarının kent konseylerine bakışı hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda belediye başkanları kent konseyleri ve işlevleri hakkında bilgilendirilmelidir. 321
Kent konseylerine ait halkın rahat ulaşabileceği bağımsız mekanlar oluşturulmalıdır. Bu mekanlarda yeterli sayıda ofis ve toplantı salonları bulunmalıdır. Kent konseyi personeli, kent konseyi çalışmalarını yürütebilecek yeterlilikte, mesleğine gönüllülüğü de katan, iletişimi kuvvetli kişilerden oluşmalıdır. Kent konseyleri yerel politikaların oluşturulması, hemşehrilik hukukunun ve kentlilik bilincinin geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmalı ve bu doğrultuda kararlar üretmelidir. Alınan kararlar tavsiye niteliğinde kalmamalı, yürütme kurulu ve/veya kent konseyi bünyesinde oluşturulacak “Kent Konseylerini Kararlarını İzleme Grubunca” kararların takibi yapılmalı ve kamuoyu bilgilendirilmelidir. . Kent Konseyi çalışmalarında siyasi bir bakış açısı yansıtılmamalıdır. Bu konuda kamuoyunda kent konseylerine yönelik güven oluşturulmalıdır. Bu haliyle kent konseyleri daha katılımcı mekanizmalar haline gelebilecek ve yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirebilecektir. Sonuç olarak, mevcut “kent konseyleri yönetmeliği” sunulan önerilerin uygulama sürecinde yetersiz kalmaktadır. Bu kapsamda tüm kent konseylerinin de fikirleri alınarak kent konseyleri yönetmeliğinde kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesine yönelik gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
KAYNAKLAR 1. Toksöz F., İyi Yönetişim El Kitabı, TESEV Yayınları, 2008 2. Kösekahya G., Katılımcılık ve İyi Yönetişim Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 3. Emrealp S., Kent Konseyleri Kılavuzu, UCLG-MEWA Yayını, 2. Baskı, 2010.
322
KENT KONSEYLERİ: MÜZAKERECİ DEMOKRASİ İÇİN BİR FIRSAT MI?
Yrd. Doç. Dr. Özer KÖSEOĞLU
Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, SAKARYA ozerk@sakarya.edu.tr
ÖZET Müzakereci demokrasi, son yıllarda liberal demokrasilerin içinde bulunduğu temsil ve meşruiyet sorunlarının çözümü için geliştirilen önemli modellerden biridir. Müzakereci demokrasinin sadece kuramsal tartışmalarla sınırlı kalmaması, bunun yanında özellikle yerel ve kentsel düzeylerde çeşitli uygulama modellerinin geliştirilmesine yönelik çabaları dikkat çekicidir. Bu çalışmada, müzakereci demokrasi pratiği açısından, kent konseylerinin sahip olduğu potansiyeller ve sınırlılıkların incelenmesi amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Müzakereci Demokrasi, Kent Konseyi, Yerel Demokrasi
1. GİRİŞ Türkiye’de 1997 yılının sonunda Bakanlar Kurulu kararı ile başlatılan “Yerel Gündem 21” programı ile birlikte Kent Konseyleri de yerel yönetim hayatına girmiştir. Elde edilen başarılar neticesinde Yerel Gündem 21 programı uzun vadeli bir projeye dönüştürülmüştür. Yerel Gündem 21 uygulamalarından elde edilen deneyimlerle birlikte, kent konseyleri 2005 yılında kabul edilen 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde düzenlenerek yasal statüye kavuşturulmuştur. Bir yıl sonra ise kent konseylerinin çalışma esas ve usullerini düzenleyen “Kent Konseyi Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. 323
Kent Konseyi Yönetmeliği’nin “Tanımlar”, “Kent Konseyinin Görevleri” ve “Çalışma İlkeleri” ile ilgili maddelerinde çok aktörlülük, toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim, çok ortaklılık, çok aktörlü yönetişim anlayışı, katılımcılık, aktif katılım ve çözümde ortaklık, uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarının sağlanması ve ortak akla dayalı uzlaşma gibi demokratik ilke ve pratiklere yer verilmektedir. Bu ilke ve pratikler, aslında bir yönüyle “müzakereci demokrasi” kuram ve uygulamalarıyla uyumlu görünmektedir. Müzakereci demokrasi, halk katılımının temel olarak geniş katılımlı, bilgilendirmeye dayalı olmasını ve müzakere için fırsatların bulunmasını gerektirir. Bunların dışında, müzakereci demokrasiye ilişkin farklı yaklaşımlarda ortak olarak ifade edilebilecek diğer ilke ve pratikler arasında[1] müzakere süreçlerinin tartışma şeklinde gerçekleştirilmesi[2], müzakerelerin belirli sınırlar içinde halka açık olarak yapılması[3], herhangi bir dış baskı olmaksızın ve katılımcıların eşitliğini bozmayacak şekilde serbest olarak yapılması[4], mantığa dayalı bir uzlaşmayı hedeflemesi ve[5] müzakerenin sonuçlarının temel özgürlük ve adil fırsat ilkelerine aykırı olmaması bulunmaktadır. Çalışmanın araştırma problemi, kent konseylerinin müzakereci demokrasi pratiği açısından taşıdığı önemin araştırılması üzerine inşa edilmiştir. Bu çalışmanın, müzakereci demokrasinin sağladığı olanaklardan yararlanılması için gerekli şartların belirlenmesi ve kent konseylerinin müzakereci demokrasi ilke ve uygulamaları bağlamında güçlendirilmesinin yollarının araştırılmasıyla ilgili tartışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca ileriki ampirik ve deneysel çalışmalar için önayak olması beklenmektedir. Çalışmada, müzakereci demokrasinin temel ilkeleri ve yaklaşımları, kent konseyleri bağlamında değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, çalışmanın ilk bölümünde, müzakereci demokrasinin anlamı ve müzakereci demokrasiye ilişkin temel yaklaşımlar ve ilkeler ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise müzakereci demokrasi pratiği açısından kent konseylerinin sahip olduğu potansiyeller ve sınırlılıklar incelenmektedir.
324
2. MÜZAKERECİ DEMOKRASİ: TEMEL İLKELERİ ve ÖZELLİKLERİ Müzakereci demokrasi temelde liberal demokrasilerde ortaya çıkan bazı toplumsal ve siyasal sorunların çözümüne katkı sağlayacak alternatif modellerden biri olarak gelişmiştir. Bu kapsamda üretilen diğer alternatif yaklaşım ve modeller arasında radikal demokrasi, güçlü demokrasi ve birleştirici demokrasi sayılabilir. Ancak müzakereci demokrasi, özellikle yasa ve anayasa yapım süreçlerinde, kamu politikalarının oluşturulması, uygulanması ve değerlendirilmesi aşamalarında ve yerel ve kentsel politikaların belirlenmesi ve kararların alınmasında uygulama alanı bulan yaklaşımlardan biridir. Müzakereci demokrasinin uygulamaya dönük bir yönünün de bulunması, onun daha fazla tartışılmasına yol açmaktadır. Müzakereci demokrasi, vatandaşların ilgili bilgileri paylaştığı, toplumsal işler hakkında konuştuğu, toplumla ilgili görüşleri oluşturduğu ve siyasal süreçlere katıldığı söylemci sosyopolitik bir sistemdir. Siyasetle ilgili elde edilen bilgilerin ve siyasal konuşmaların bireylerin görüşlerinin niteliğini artıracağını savunur[6]. Müzakereci demokrasi modeli, demokrasiyi bir “kamu” (yani kolektif sorunlar, hedefler, idealler ve eylemler hakkında konuşmak üzere bir araya gelmiş vatandaşlar) yaratan bir süreç olarak algılar. Demokratik süreçler, bireylerin özel yararını öne çıkarmaktan çok, söz konusu ortak yararı tartışmaya yöneliktir. Vatandaşlar, kamusal müzakere aracılığıyla tercihlerini kamusal amaçlara göre değiştirirler. Serbest ve açık bir diyalog içinde, bireyler diğerlerinin saptamaları ve nedenlerini sınamadan geçirir ve itirazlarda bulunurlar[7]. Müzakereci demokrasi, demokratik karar vermenin iyi oluşturulmuş bir kamusal müzakere sürecine dayanması gerektiğini savunan bir yaklaşımdır. Benhabib’e göre[2], müzakereci demokraside herkesin ortak çıkarı olarak görülen şeyin, özgür ve eşit bireyler arasında rasyonel ve adil biçimde yürütülen kolektif müzakere süreçlerinden kaynaklanması amaçlanmaktadır. Müzakereci demokrasiyle ilgili tek bir yaklaşım veya modelden söz etmek mümkün değildir. Çünkü hem teoride hem de uygulamada müzakereci demokrasinin çeşitli yaklaşım ve modelleri bulunmaktadır. Örneğin Habermas’ın “işlemsel müzakereci demokrasisi”, çoğulcu toplumların demokratik deneyimlerini kuramlaştırmada kavramsal ve kurumsal bir model sağlamakta ve demokratik teorinin temel 325
kavramlarını ve değerlerini iletişimci anlamda yeniden düzenlemektedir[6]. Benhabib’e göre[2], müzakereci modelin arkasındaki temel fikir, sonuçlardan etkilenen herkesin üzerinde anlaşacağı normların (yani genel davranış kurallarının ve kurumsal düzenlemelerin) geçerli (yani ahlaksal açıdan bağlayıcı) olduğudur. Bu anlaşmaya ise şu özellikleri taşıyan bir müzakere süreci sonucunda varılmış olmalıdır: • Katılımda eşitlik söz konusudur; konuşmaları başlatma, soru sorma, sorgulama ve tartışma açma bakımından herkes aynı fırsatlara sahiptir, • Herkesin, belirlenen konuşma konularını sorgulama hakkı vardır, • Herkesin, bizzat söylem usulünün kuralları ve bunların uygulanma biçimi hakkında, gerekçelerini göstermek şartıyla, savlar ortaya koyma hakkı vardır. Müzakere süreçlerine yönelik başka bazı şartların varlığından da söz edilebilir. Greiff’e göre[6]; müzakereci demokrasinin temel ilkeleri şunlardır: • Müzakere süreçleri tartışma şeklinde, yani önermeleri eleştirel biçimde ortaya koyan ve doğruluklarını sınayan taraflar arasında görüş alış verişi şeklinde olur. • Müzakereler, belirli sınırlar içinde halka açık olarak yapılır. Kural olarak hiç kimse dışlanmaz, kararlardan etkilenecek olan herkes müzakereye eşit katılma olanağına sahiptir. • Müzakereler, herhangi bir dış baskı olmadan ve katılımcıların eşitliğini bozmayacak şekilde serbest olarak yapılır. Herkes dinlenmek, konularını sunmak, katkıda bulunmak, düşüncelerini ortaya koymak veya eleştirmek konusunda eşit olanağa sahiptir. • Siyasal müzakereler herkesin eşit çıkarlarını düzenleyebilecek şekilde, ihtiyaçların belirlenmesi, ön siyasal tutumların ve tercihlerin değiştirilmesi gibi konuları kapsar. • Müzakerenin sonuçları temel özgürlük ve adil fırsat ilkelerine aykırı olmamalıdır. Cohen’e göre[4] ise ideal müzakerenin dört temel özelliği vardır: • Katılımcılar, kendilerini sadece müzakerelerin sonuçlarıyla ve müzakerenin ön şartlarıyla sınırlı gördüklerinden ve sonuçlardan hareket edebileceklerini düşündüklerinden ideal müzakere özgürdür. 326
• Müzakerenin tarafları öneriler geliştirmek, onları desteklemek veya eleştirmek için nedenlerini açıklamaları gerektiğinden müzakere de makul (reasoned) olur. • İdeal müzakerede, taraflar biçimsel olarak ve anlamlı bir şekilde eşit olmalıdır. Herkes belirli sorunları gündeme taşıyabilir, çözümler önerebilir ve önerileri destekleyen veya eleştiren gerekçeler sunabilir. Ayrıca kararda herkesin eşit söz hakkı vardır. • İdeal müzakere, rasyonel olarak motive edilen bir uzlaşmaya (consensus) ulaşmayı amaçlar. Çünkü herkes için ikna edici nedenlerin bulunması önemlidir. Ancak bu uzlaşmaya nasıl ulaşılacağı konusunda müzakereci demokratlar arasında yöntemsel olarak farklılıkların bulunduğu görülmektedir. Cohen’e göre[4], ideal koşullarda bile uzlaşmacı nedenlerin bulunmasının garantisi yoktur. Eğer bu şekilde uzlaşma bulunamazsa, müzakere (bir tür çoğunluk kuralına bağlı olarak) oylama ile sonuçlanır. Başka bir görüşe göre müzakereler, mantığa dayalı bir uzlaşmayı hedefler ve kural olarak şartsız bir şekilde devam ettirilir veya herhangi bir zamanda askıya alınabilir. Görüldüğü gibi müzakereci demokraside yöntem ve usul olarak farklı yaklaşım ve modellerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu öneriler içerik olarak incelendiğinde müzakereci demokrasinin bazı ortak ilke ve temellerini tespit etmek mümkündür. Cunningham’a göre[5], müzakereci demokrasi dört temele dayanmaktadır: • Meşruiyet (Legitimation): Müzakereci demokrat için basitçe insanların demokratik süreçlere uyması yeterli değildir, çünkü bu durumun pasif kabullenme veya bireysel çıkara dayalı hesaplama gibi çeşitli nedenleri olabilir. Aksine, demokratik süreçler akla/iknaya dayalı (reasoned) müzakereye izin verdiğinde ve onu teşvik ettiğinde daha meşru olur. • Sabit tercihler (Fixed Preferences): Vatandaşlar arasında kamu politikalarının ne olacağı ve bunların nasıl uygulanacağına ilişkin vatandaşlar arasında anlaşmazlık oluğunda demokratik müzakereye başvurulur. Bu durumda, genelde seçim yolu tercih edilir. Oysa müzakereci demokrasi uygulamalarına katılanlar kendisine soru sorulmasına izin vermekte ve kendi tercihlerini ve değerlerini değiştirmeye hazır olmakta, herkes kendi görüşlerini destekleyecek nedenler ileri sürerek diğerlerini ikna etmeye çalışmaktadır. Bu yönüyle de oylamadan farklılaşmaktadır. 327
• Birliktelik (Aggregation): Müzakereci kavramsallaştırmaya göre demokrasi, seçimden fazlasını ifade etmeli ve tercihlerin basitçe kaydedilmesinden öte belirli amaçlara hizmet etmelidir. • Konsensüs ve Ortak İyi (Consensus and Common Good): Müzakereci demokrasinin hangi amaç(lara) hizmet edeceğine ilişkin teorisyenler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Buna rağmen demokratik müzakerecilerin, samimi demokratik müzakerenin ortak iyi konusunda konsensüs aramak için vatandaşları teşvik edeceği konusunda uzlaştıklarını söylemek mümkündür. 3. NEDEN MÜZAKERECİ DEMOKRASİ İdeal müzakere usul ve şartlarının sağlanması durumunda müzakereci demokrasinin birçok yönden yarar sağlayacağı söylenebilir. Örneğin Christiano’ya göre[3], kamusal müzakere genellikle vatandaşların içinde yaşadıkları toplumu ve o toplumu düzenleyen ahlaki ilkeleri anlamasını geliştirerek yasaların kalitesini iyileştirir, yasama sürecinde yürütülen müzakereler nedeniyle yasalar üzerinde rasyonel uzlaşma sağlanabilir, müzakere sürecine katılan vatandaşların belirli nitelikleri gelişir ve ayrıca müzakere süreci kamu politikalarının ve kamusal kararların sonuçlarının doğrulanması için de gereklidir. Müzakereci yaklaşımın, özelde katılımcılar ve karar verme açısından, daha genel olarak ise demokrasi için sağladığı potansiyel katkıları şu şekilde özetlemek mümkündür[6]: • İhtilaflı konularda insanların bakış açısını genişletir ve demokratik sonuçların meşruiyetini artırır. • Müzakere, her zaman ihtilafları çözemeyebilir, ancak istediklerini elde edemeyen kimseleri ikna ederek kolektif kararın meşruiyetini sağlar. • Müzakere, aktörlerin sınırlı ve yanılabilir bakış açılarını, her birinin diğerinin bilgi, deneyim ve yeteneklerinden yararlanarak geliştirebilecekleri şartlar sunar. • İsabetli karar alma olanağını artırır. Çünkü bir aktör, diğerlerinin bilmediği bir analiz veya çözümü ortaya koyabilir ve katılımcıları, bireysel olarak ulaşamayacakları sonuçlara ulaştırabilir. • Demokratik müzakere, karşılıklı tanıma ve saygıyı teşvik eder ve ortak faydanın keşfedilmesini amaçlar. Bu sayede insanlar, konuları daha az kendi çıkarlarını düşünerek tartışacaklar ve eğer kendileri başkalarının yerinde olsalardı nasıl hissedeceklerini ve düşüneceklerini öğrenme fırsatı bulacaklardır. 328
• Görüş alış-verişiyle katılımcılar birbirlerinden bir şeyler öğrenirler, bireysel ve toplumsal yanlış anlamalarını fark ederler ve eleştirel süzgeçten geçen yeni görüşler ve politikalar geliştirebilirler. 4. YEREL DÜZEYDE MÜZAKERECİ DEMOKRASİ UYGULAMALARI Müzakereci demokrasinin çeşitli modelleri özellikle kent, yerel yönetimler ve hatta mahalle düzeyinde uygulama imkânı bulmaktadır. Bu bölümde, bazı müzakereci demokrasi modelleri ve yöntemlerine ilişkin uygulama örneklerine yer verilmektedir. 4.1. Vatandaş Panelleri (Citizen’s Panels) Vatandaş panelleri, tesadüfen veya bilinçli olarak seçilen 10-12 kişinin düzenli olarak katılımıyla oluşturulan platformlardır. Her panelde katılımcılara yapılan anketler, katılımcıların eğilimlerinin ölçümüne imkân vermektedir. Panel üyelerinin genelde davet üzerine katılması, panelin tüm bireylerin katılımına açık olmaması, bu yöntemin kapsayıcı değil dışlayıcı olmasına yol açmaktadır. Ancak panel üyelerinin belirli bir oranının zaman zaman yeniden seçilmesi ve düzenlenen panellerin sayısının artırılması mümkündür[8]. 4.2. Vatandaş Jürileri (Citizens’ Juries) Vatandaş jürileri, ABD’de ve Almanya’da geliştirilmiştir. İngiltere’de ise 1990’ların başında belirli politika seçenekleri hakkında halka danışmanın bir aracı olarak yerel yönetimler ve sağlık kurumlarında gündeme gelmiştir. Vatandaş jürileri, bir araya gelen küçük vatandaş gruplarının, belirli bir olayı dinlemesi veya siyasa seçeneklerini müzakere etmesi ve bu suretle kamusal olayların ya da faaliyetlerin değerlendirilmesidir. Jüriler, siyasa meselelerini soruşturmak için oluşturulan, tüm katılımcıların gönüllü olarak katıldığı informal mekanizmalardır[8]. Jüriler, rastgele seçilmiş vatandaşların bir araya gelerek bir kamu politikası oluşturma sürecinde değer tercihlerini gerektiren belirli sorulara odaklanır. Müzakere, katılımcıların belli bir konuda, belli uzmanların veya belli çıkarları temsil eden seçilmiş tanıkların görüşlerini dinlemelerini sağlar. Adil bir müzakerenin yapılmasını sağlamak amacıyla eğitilmiş kimselerden oluşan jüri üyelerine tanıkları sorgulama ve ba329
zen ek tanık ve bilgi isteme fırsatı verilir. Kendi aralarındaki müzakere işleminin ardından jüri üyeleri bir karar verirler veya bir rapor hazırlayarak tavsiyelerde bulunurlar. İlgili otoritenin ya rapor doğrultusunda harekete geçmesi veya rapora neden karşı olduğu konusunda cevap vermesi istenir[1]. Ancak belirtmek gerekir ki, vatandaş jürileri, birçok müzakereci demokratın savunduğu ilgili herkesin müzakere süreçlerine katılmasına imkân vermemektedir. 4.3. Müzakereci Oylama (Deliberative Polling) ABD’de yapılan bir proje kapsamında kullanılan müzakereci oylama modeli, müzakere imkânı bulmadan önce ve müzakerenin ardından yapılan, katılımcıların rastgele ve temsili örneğine ilişkin bir anket uygulamasına dayanmaktadır. Normalde oylamalarda halkın görüşü olduğu gibi temsil edilir. Ancak bu oylama, bazen konuyla ilgili bazı görüşler ve haber başlıklarından edinilen halkın etkilenmelerinden öteye geçemez. Müzakereci oylama ise, tersine, eğer halk daha fazla bilgili ve rekabetçi tartışmaları daha fazla düşünen bir hale gelmek için motive edildiğinde sorunla ilgili ne düşüneceklerini yansıtmaya çalışır. Araştırmalar göstermektedir ki, halk genellikle karmaşık siyasa ve siyasal sorunlar hakkında iyi bilgi sahibi olamamaktadır. En temel sorulara bile nüfusun ancak küçük bir kısmı yanıt verebilmektedir. Başka araştırmacılar, siyasa-temelli (policy-specific) bilginin deneysel koşullar altında ciddi değişikliklere yol açabileceğini göstermiştir[9]. 5. MÜZAKERECİ DEMOKRASİ AÇISINDAN TÜRKİYE’DE KENT KONSEYLERİ 1992 yılında Rio de Jeneiro’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansı, “Gündem 21” olarak adlandırılan ve kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen sürdürülebilir gelişme kavramının hayata geçirilmesine yönelik uzlaşma ve taahhütleri ifade eden bir eylem planının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ulusal düzeyde Gündem 21’lerin desteklenmesinde yerel yönetimlere ayrı bir önem verilmiştir. Bu nedenle, Gündem 21 çerçevesinde “belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesinde yerel yönetimlerin katılımı ve işbirliğinin, belirleyici bir etken olacağı” ifade edilmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de de 1997 yılında “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi” Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Daimi Temsilciliği ve Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, 330
Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın (IULA-EMME) katkılarıyla başlamıştır. Elde edilen başarılar nedeniyle programın devam etmesine karar verilmiş ve beşinci aşamasına ulaşılmıştır. Türkiye’de Yerel Gündem 21’ler kapsamında oluşturulan kent konseyleri, 2005 yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte yasal temele kavuşturulmuş ve belediyeler açısından zorunlu hale getirilmiştir. Kent konseyleriyle ilgili ikincil mevzuat olarak 2006 yılında “Kent Konseyi Yönetmeliği” yayınlanmıştır. 2008 yılında ise “Kent konseylerinin güçlendirilmesi ve yerel demokratik yönetişim mekanizmaları olarak işlev görmelerine yönelik eğitim ve kapasite geliştirme desteği sağlanması” projesi kapsamında kent konseylerine yönelik eğitim ve kapasite geliştirme programları/toplantıları düzenlenmiştir. Söz konusu proje kapsamında “Kent Konseyleri Kılavuzu” hazırlanmıştır. 2009 yılında Kent Konseyi Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle konseylerin demokratik kapasitesi biraz daha güçlendirilmiştir. Türkiye’de kent konseylerinde müzakereci demokrasi olanakları yasal düzenlemeler açısından değerlendirildiğinde ilk olarak 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesi incelenmelidir. Buna göre kent konseyinin kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışacağı ifade edilmiştir. Ayrıca Kent konseyinde oluşturulan görüşler, belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilmektedir. Kent konseylerinde müzakereci demokrasinin uygulanmasıyla ilgili daha doğrudan düzenlemelere Kent Konseyi Yönetmeliğinin 6. ve 7. maddelerinde rastlanmaktadır. Kent konseylerinin görevleri arasında sayılan aşağıdaki konular müzakereci demokrasinin gerekleri ile uyumlu gözükmektedir. Buna göre kent konseyleri; • Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak • Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturmasına katkıda bulunmak 331
• Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek • Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak gibi görevleri yerine getirmektedirler. Burada sayılan demokratik katılımın yaygınlaştırılması, ortak yaşam bilincinin geliştirilmesi, ortak aklın oluşturulması, katılımcılık, karar alma mekanizmalarında aktif rol alma ve uzlaşma kültürü oluşturma gibi ilke ve değerler müzakereci demokrasiyle doğrudan ilgilidir. Ayrıca Yönetmelikte kent konseylerinin çalışma ilkeleri arasında yer verilen YG21 süreci kapsamında, kentine sahip çıkma, aktif katılım ve çözümde ortaklık ilkelerinin bütünlüğünde, kentlerin yaşanabilir bir geleceğe taşınmasına katkıda bulunmak; uluslararası gelişmeleri ve ülke koşullarını gözeterek, tarafsız bir yaklaşımla görüş ve önerilerini oluşturmak ve katılımcılığı ve ortak akla dayanan uzlaşmayı esas almak ilkelerinin de müzakereci bir demokrasi modelinin kent konseyleri düzeyinde uygulanması için temel oluşturacağı düşünülmektedir. Elbette yasal düzenlemeler kent konseylerinde müzakereci demokrasinin gelişmesi açısından yeterli değildir. Hatta yasal düzenlemelerle katılıma ilişkin ayrıntılı sınırlamalar getirmek, müzakereci demokrasi modelinin esneklik ve açıklık gibi ilkeleriyle de uyuşmayacaktır. Bu nedenle, ilk olarak, yasal düzenlemelerin demokratik katılım için temel ilkeleri ortaya koymakla sınırlı kalması gerektiğini vurgulamak gerekir. İkinci olarak, asıl tartışılması ve üzerinde durulması gereken konu, müzakereci demokrasi pratiğinin yerel düzeyde uygulanmasına ilişkin kent konseylerinin sahip olduğu potansiyeller ve sınırlılıkların ortaya çıkarılmasıdır. Bu pencereden bakıldığında, kent konseylerinin kapasitelerinin güçlendirilmesi ve yerel katılımın güçlendirilmesi kapsamında yürütülen projeler genel olarak yerel demokrasinin ve özelde müzakere kapasitesinin geliştirilmesi açısından önemli potansiyellere sahiptir. Ayrıca kent konseylerinin bu konularda kendi çaba ve girişimleriyle yürüttükleri proje ve programlar da etkili olmaktadır. Tüm dünyada müzakereci demokrasinin uygulanması açısından yerel düzeydeki girişimlerin daha başarılı olduğuna ilişkin uygulama 332
örnekleri bulunmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de de kent konseyleri ve yerel yönetimlerin yürütecekleri geniş kapsamlı, katılım ve uzlaşmaya dayalı diğer girişimlerin -gerekli şartların sağlanması durumunda- başarılı olması ihtimali bulunmaktadır. Herkesin katılımına açık olması; kadınlar, özürlüler, gençler gibi toplumsal olarak zayıf grupları kapsaması; meclisler ve çalışma gruplarının düzenli toplanma olanaklarının bulunması; belirli bazı kamusal sorunların bu oluşumlarda müzakere edilmesi ve alınan kararların uygulamaya geçirilmesi imkânının bulunması gibi hususlar kent konseylerinin müzakereci demokrasi pratiği açısından sahip olduğu avantajları ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, birçok kent konseyinde, müzakereci demokrasinin gereklerinin yerine getirilmesi bakımından önemli sınırlılıkların bulunduğu da belirtilmelidir. Özellikle, “Türkiye’de Yerel Yönetim Reformu Uygulamasının Devamına Destek Projesi” kapsamında yürütülen “Yerel Katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Mevcut Durum Tespit Çalışması”nda seçilen kent konseylerinde yapılan toplantılar neticesinde ortaya çıkan sonuçlardan bazıları bu sınırlılıkları ortaya çıkarmaktadır. Bu proje neticesinde kent konseylerinde katılım ve müzakereci demokrasi uygulamaları açısında ortaya çıkan sorunlardan bazıları şunlardır[10]: • Kent konseylerinin toplumsal bilinirliklerinin düşük olması, • Kent konseylerine katılım düzeyinin düşük olması, • Kentsel planlama (stratejik planlama) süreçlerinde kent konseylerinin etkin rol alamaması, • Kent konseylerinin yerel kararlara katılım mekanizması olarak işleyememesi, • Belediye yönetimi-kent konseyi ile ilişkilerinde belediye yönetiminin (özellikle belediye başkanı) belirleyici olması. Aslında bu sorunlara genel olarak kent konseylerinin kurumsal ve işlevsel kapasitelerinin zayıflığını da eklemek gerekir. Bunun yanında, müzakereci demokrasi ilke ve değerlerinin fazla bilinmemesi ve özellikle meclisler ve çalışma gruplarının müzakereci karar alma kapasitelerinin zayıf olması gibi sorunların da bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca, müzakereci demokrasinin de uygulama süreçlerinden kaynaklanan bazı sorunlar ve eleştirilerin bulunduğu da unutulmamalıdır. 333
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Yerel demokrasinin gün geçtikçe artan önemi nedeniyle Türkiye’de kent konseyleri müzakereci demokrasi pratiklerinin geliştirilmesi açısından önemli potansiyelleri bünyesinde barındırmaktadır. Ancak bu olanakların uygulamaya aktarılmasında kent konseylerinin bazı sınırlılıkları vardır. Özellikle müzakere yöntemlerinin öğrenilmesi, meclis ve çalışma gruplarının karar alma kapasitelerinin güçlendirilmesi, uzlaşma kültürünün yerleştirilmesi ve katılımın artırılması konularına önem verilmelidir. Bu çalışmada belirlenen kent konseylerinin katılım ve demokrasinin geliştirilmesi bağlamındaki temel sorunlarıyla ilgili yerel yönetim kuruluşlarına ve kent konseylerine düşen görevler olduğu kadar akademisyenlerin de bu alandaki çalışmalarını yoğunlaştırmalarına ihtiyaç vardır. Bu noktada, meclis ve çalışma gruplarının üyeleri, belediye meclis üyeleri, STK’lar, vatandaşlar gibi farklı yerel demokrasinin farklı paydaşlarına genel olarak demokrasi ve katılım konularında ve özelde müzakereci demokrasi uygulamaları, müzakerenin temel ilke ve değerleri hakkında proje ve programlar geliştirilmeli, kapsamlı eğitim ve seminer çalışmaları yapılmalıdır. Sadece çalışma grupları ve meclislerde değil, kent konseyi öncülüğünde yerel toplumsal sorunlarla ilgili belirli gündemler etrafında geniş katılımlı ve müzakereci ilke ve değerlere uygun oluşumlar/forumlar oluşturulması da önemlidir. Diğer taraftan, konuyla ilgilenen siyaset bilimciler, sosyologlar ve yönetim bilimcilerin müzakereci demokrasiyle ilgili geniş ölçekli ampirik ve deneysel araştırmaları yürütmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Aslında kent konseyleri literatürde sıkça tartışılan konuların başında gelmektedir. Ancak kent konseyleriyle ilgili çalışmalar, daha çok konseylerin kaç adet proje ürettikleri, kararlarının kaçının belediye meclisi tarafından kabul edildiği, kaç adet çalışma grubunun bulunduğu gibi konular üzerine odaklanmaktadır. Oysa bunun yanında müzakere etme, uzlaşma, ikna etme, inandırma ve karşıdakini dinleme gibi demokrasiye ilişkin temel ilke ve değerlerin yayılması ve içselleştirilmesi sürecinde yerel yönetimlerin ve özellikle kent konseylerinin çok önemli işlevlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu ilke ve değerlerin yaygınlaştırılması üzerindeki çalışma ve girişimlerin artması önemlidir. 334
KAYNAKLAR 1. Barnes, Marian (1999), Building A Deliberative Democracy: An Evaluation of Two Citizens’ Juries, Southampton. 2. Benhabib, Seyla (1999), “Müzakereci Bir Demokratik Meşruiyet Modeline Doğru”, Demokrasi ve Farklılık içinde, Çev. Zeynep Gürata ve Cem Gürsel, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Yayını, İstanbul, s.101-139. 3. Christiano, Thomas (1997), “The Significance of Public Deliberation”, Deliberative Democracy: Essays on Reason and Politics, Edt. James Bohman ve William Rehg, The MIT Press, Massachuttess, s. 243-278. 4. Cohen, Joshua (1997), “Deliberation and Democratic Legitimacy”, Deliberative Democracy: Essays on Reason and Politics, Edt. James Bohman ve William Rehg, The MIT Press, Massachuttess, s. 67-92. 5. Cunningham, Frank (2002), Theories of Democracy: A Critical Introduction, Routledge, London. 6. Sitembölükbaşı, Şaban (2005), “Liberal Demokrasinin Çıkmazlarına Çözüm Olarak Müzakereci Demokrasi”, Akdeniz İİBF Dergisi, Sayı 10, s.139-162. 7. Young, Iris Marion (1999), “İletişim ve Öteki: Müzakereci Demokrasinin Ötesinde”, Demokrasi ve Farklılık içinde, Çev. Zeynep Gürata ve Cem Gürsel, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Yayını, İstanbul, s.174-196. 8. Pratchett, Lawrence (1999), “New Fashions in Public Participation: Towards Greater Democracy?”, Parliamentary Affairs, Vol. 52, No. 4, s.616-633. 9. Fishkin, James S. (2003), “Consulting the Public through Deliberative Polling”, Journal of Policy Analysis and Management, Vol. 22, No. 1, s.128-133. 10. Özden, M. Sinan (2010), “Yerel katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Mevcut Durum Tespiti çalışması”, Türkiye’de Yerel Yönetim Reformu Uygulamasının Devamına Destek Projesi (LAR II. Aşama), http://www.lar. org.tr/(21.04.2011). 335
KENT KONSEYLERİNİN KURUMSALLAŞMASI ve SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Özcan BÜYÜKGENÇ
Karabük Kent Konseyi Başkanlığı, Karabük Belediyesi, Hürriyet Cad. Merkez/KARABÜK Karabük Üniversitesi, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı, 100.Yıl Mah. Balıklar Kayası Mevkii, 78100, Merkez/ KARABÜK buyukgenc@hotmail.com
ÖZET Kent Konseylerinin sürdürülebilirliği çok önemlidir. Ancak bunun için Kent konseyleri kentlerin vicdanı olmalıdır. Kentlerin Gözü kulağı olmalıdır. Beyni olmalıdır. Kent konseyleri her renge açık olmalıdır. Çünkü Kent Konseyleri Kentler için zenginliktir. Kent konseyleri “benim de fikrim var, benim de söyleyeceklerim var” diyenlerin yeri olmalıdır. Kent konseylerinin kapısı herkese açık olmalıdır. Geçmişte köylerimizde İhtiyar heyetleri çok önemli görevler üstlenmiştir. Köyün yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Köydeki birçok sorunu adli ve idari mercilere ulaşmadan kendi içlerinde çözmüşlerdir. Yeri geldiğinde hakemlik görevi görmüştür. Köyde imece uygulamaları ile halkın yararına olan birçok işin yapılmasını sağlamıştır. Günümüzde de aynı işlevi kentlerde kent konseyleri yerine getirmelidir. Kent konseyleri kentin akil insanlarını bir araya getirmeli ve kent için kenetlenmelerini sağlamalıdır. Anahtar kelimeler: Konsey, Demokrasi, Yerelleşme, Yönetişim 336
1. GİRİŞ ve ANA BÖLÜMLER 1.1 Kent Konseyleri Nedir? Kent konseyleri kentin ve kentlinin menfaatini koruyan, Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunan, kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkan ve geliştiren, kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunan, sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları destekleyen, sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunan, çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırarak yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlayan, kent yönetiminde saydamlık, katılımcılık, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunan oluşumlardır. Kent konseyleri ayrıca kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan oluşumlardır. Kent Konseyleri kentler ve kentliler için vazgeçilmez unsurlar olmalıdır. Yerel Demokrasinin gelişmesi, yerinden yönetimin güçlendirilmesi ve işlevlik kazandırılması için Kent Konseyleri göz ardı edilemeyecek oluşumlardır. Kent Konseyleri geleceğin belirlenmesi ve şekillendirilmesinde en önemli aktörler olacaktır. Kent konseyleri kentler için “ortak aklın merkezi” olmalıdır. Kent konseyleri Kalkınma Ajansları’nın doğru çalışmasında, bilgi akışının sağlanmasında da önemli rol oynayacaklardır. Kent konseyleri kalkınma kurullarında da yer almalıdır. 1.2 Kent Konseylerinin Kurumsallaşması ve Sürdürülebilirliği için Yapılması Gerekenler Kent konseylerinin yukarıda belirttiklerimi yapabilmesi için kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Kendi ayakları üzerinde duramayan bir oluşumdan çok ta fazla bir şey beklemek yanıltıcı olacaktır. 337
1.2.1 Mali Özerklik Kent konseylerinin kendi ayakları üzerinde durabilmesi bir diğer deyişle kurumsallaşması ve buna bağlı olarak ta sürdürülebilirliğinin sağlanması için mali özerkliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu çok önemlidir. Kent konseyleri yönetmeliğinde; Belediyeler kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapar ve destek sağlar” denmektedir. Şimdi bu destek ne olacaktır. Her istendiğinde verilebilecek midir? Bu madde kent konseylerini belediyeye bağımlı kılmaktadır. Ve bu durumda kent konseyleri belediye başkanlıklarının arka bahçesi olarak görülmektedir. Siz bir şeyler yapmak istediğinizde, en azından bir yere gitmek istediğinizde, bir dergi çıkarmak istediğinizde veya bir afiş, broşür bastırmak istediğinizde belediyeden kaynak talep etmeniz gerekmektedir. Belediye ile ilişkileriniz iyi değilse belediye başkanlığı ben size bu kaynağı vermiyorum dediğinde yapabileceğiniz hiçbir şey yok maalesef. Belediye başkanlığı ile kavgaya girişirseniz de kaybeden kent, kentli ve kent konseyi olacaktır. 1.2.2 Herkese, Her Fikre Açıklık Kent Konseylerinin sürdürülebilirliği çok önemlidir. Ancak bunun için Kent konseyleri kentlerin vicdanı olmalıdır. Kentlerin Gözü kulağı olmalıdır. Beyni olmalıdır. Kent konseyleri her renge açık olmalıdır. Çünkü Kent Konseyleri Kentler için zenginliktir. Kent konseyleri “benim de fikrim var, benim de söyleyeceklerim var” diyenlerin yeri olmalıdır. Kent konseylerinin kapısı herkese açık olmalıdır. Geçmişte köylerimizde İhtiyar heyetleri çok önemli görevler üstlenmiştir. Köyün yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Köydeki birçok sorunu adli ve idari mercilere ulaşmadan kendi içlerinde çözmüşlerdir. Yeri geldiğinde hakemlik görevi görmüştür. Köyde imece uygulamaları ile halkın yararına olan birçok işin yapılmasını sağlamıştır. Günümüzde de aynı işlevi kentlerde kent konseyleri yerine getirmelidir. Kent konseyleri kentin akil insanlarını bir araya getirmeli ve kent için kenetlenmelerini sağlamalıdır. Elbette bu kolay bir iş değildir. Bütçesi olmayan, hatta yeri olmayan, çalışan personeli olmayan, birçok yerde resmi yazışmalarını bile Kent konseyi başkanının bizzat kendisinin yaptığı, tamamen 338
gönüllülüğe dayalı bir oluşumdan kısa zaman içinde bunları beklemek çok abartı olacaktır. Ancak gelecekte bunlar görülecektir. Bu iyi örnekler muhakkak görülecektir ve görülmelidir. Çünkü ülkemizin gelecekte kent konseylerine çok daha fazla ihtiyacı olacaktır. Kent konseyleri gelecekte kentlerin huzur kaynağı olacaktır. 1.2.3 Çalışma Ofisi Kent konseylerinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için Kentlerde müstakil yerleri olmalıdır. Kendi çalışma ofisleri olmalıdır. Kent konseylerinin çalışma gruplarının ve meclislerinin çalışabileceği ortamları olmalıdır. Bu durum kurumsallaşmanın en temel taşlarından biridir. 1.2.4 Tüzel Kişilik Kent konseylerinin hali hazırda maalesef tüzel bir kişiliği yoktur. Bu da kurumsallaşmanın ve sürdürülebilirliğin önünde bir engeldir. Kent konseylerinin sürdürülebilir olması ve kurumsallaşmasının sağlanması için tüzel kişilik statüsüne kavuşturulması gerekmektedir. 1.2.5 İdari Personel Yapısı Kent konseylerinin sekretarya hizmetlerini yürütecek ve gelen giden evrakları kaydedecek, resmi yazışmaları yapacak ve konseye gelenlerle ilgilenecek ve diğer idari işleri yapacak, yürütecek personelleri olmalıdır. Kısacası kent konseylerinde çalışan ve geçimini bu yaptığı işten sağlayan idari bir personel yapısı olmalıdır. Bu durum sürdürülebilirlik açısından ve kent konseyi kültürü oluşması açısından çok önemlidir. 1.2.6 Çalışma Yönergesi
Kent konseylerimizin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliği için çalışma yönergesi oluşturulmalıdır. Çalışma yönergesi hem genel kurul, hem Yürütme Kurulu hem de Çalışma grupları ve meclisleri kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır. Bu çok önemli bir konudur. Çalışma yönergesi olmadan kent konseylerinin çalışması samanlıkta iğne aramak gibidir. Çalışmaların başarıya ulaşması çok zordur.
339
1.2.7 İl Özel İdaresi Kanununda Düzenleme Kent konseylerinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için son olarak şunu da belirtmeliyim; il özel idareleri yerel yönetim olarak adlandırılıyor.Belediyeler kanununun 76. Maddesinde bir düzenleme yapılıp kent konseyleri ifadesi eklenirken ve bunun bir yönetmeliği çıkartılırken, il özel idareleri kanununda kent konseylerine atıfta bulunulacak herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu önemli bir durumdur. Belediye kanununda yapılan düzenlemeye benzer bir düzenleme il özel idaresi kanununda da yapılmalıdır. O zaman kent konseyleri daha kurumsallaşmış ve daha sürdürülebilir olacaktır. SONUÇ VE ÖNERİLER Sonuç olarak; kimse kent konseyini bir yere oturtamıyor. Kent konseyinin yetkisi ne? Bütçesi ne? Aldığı kararlar ne olacak? Gibi birçok sorular sorulmakta. Birçok kimse kent konseyini herhangi bir devlet organı gibi görmekte veya düşünmekte. Hâlbuki kent konseyleri herhangi bir devlet organı gibi değildir. Kent konseyleri ortak aklın merkezidir. Sadece tavsiyede bulunma yetkisi ve özelliği olan sivil oluşumlardır. Kent konseyleri gönüllü bir kuruluştur. Ancak kimsenin gönlünce olacak bir kuruluş değildir. Hiç bir zorunluluğunuzun, hiçbir yükümlülüğünüzün olmadığı halde sadece o kentte yaşamış olmanın verdiği sorumluluğu yerine getirebilmek amacıyla elinizi taşın altına koymak için yer alınan yerdir kent konseyleri. Kent Konseylerinin iyi çalışması demek demokrasinin iyi işlemesi demektir. Demokrasinin daha sağlıklı olması için aslında ön koşuldur. Kent konseyleri demokrasimizin kalitesinin arttırılmasının ve olgunlaştırılmasının olmazsa olmazlarından gözükmektedir. Demokrasi kültürümüzü olgunlaştırırsak geleceğimize çok daha büyük katkı sağlamış olacağız. Kent konseyinde yer almak demek hiç tanımadığınız biri için bile çabalamak, çalışmak demektir. Sadece eleştirmek değil, aynı zamanda çözüm önerilerinde bulunarak sorumluluğa da ortak olmak demektir. Önümüzdeki yüzyıl kentlerin yarıştığı bir yüzyıl olacaktır. Yine önümüzdeki yüzyıl yerinden yönetimin ve yerel demokrasinin çok konuşulacağı ve güçlendirilmesi için çalışmaların yapılacağı bir yüzyıl olacaktır. Bu yüzyıl içinde kent konseylerinin önemi çok daha iyi anlaşılacak ve kent konseyleri çok daha büyük sorumluklar üstlenecektir. 340
KAYNAKLAR 1. 03.07.2005 tarihli resmi gazetede yayınlanan 5393 sayılı Belediye Kanunu 2. 8 Ekim 2006 tarih ve 26313 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Kent Konseyleri Yönetmeliği 3. 6 Haziran 2009 tarih ve 27250 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan Kent Konseyi Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 4. Karabük Kent Konseyi Dergisi (Yıl1, sayı1 Nisan 2010) 5. Karabük Kent Konseyi Çalışma Yönergesi
341
YEREL GÜNDEM 21 KENT KONSEYLERİ ve UŞAK KENT KONSEYİ
Emre SAVUT
Uşak Kent Konseyi Gençlik Meclisi, UŞAK Uşak Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, 64100, UŞAK emresavut@gmail.com
ÖZET 1970’li yıllardan itibaren insanın doğa üzerindeki olumsuz etkisi gözle görülür bir hal almaya başladı. Bu durum karşısında önlem almak isteyen küresel aktörler, 1972 yılında üst düzey hükümet temsilcilerinin katılımıyla Stockholm Zirvesi’nde bir araya geldi. 1980’li yıllarla birlikte çevreye karşı duyarlılığın artması sonucu, 1983 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre Kalkınma Komisyonu oluşturuldu. Komisyon başkanı Gro Harlem Brundtland’ın 1987 yılında hazırladığı “Ortak Geleceğimiz Raporu”nda “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramının tanımı yapıldı ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmek için yerel düzeyde katılımın oldukça önemli olduğu dile getirildi. Hemen ardından sürdürülebilir kalkınmanın yaygınlaştırılması ve bu konuda ulusal ve uluslararası aktörler tarafından atılması gereken adımların belirlenmesi için Birleşmiş Milletler bünyesinde 1992 yılında Rio de Janeiro’da Çevre ve Kalkınma Konferansı düzenlendi. Rio Konferansı ile hayat bulan Gündem 21, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma noktasında küresel bir eylem planı olarak 342
nitelendirilmektedir. Dört ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşan Gündem 21’in yerel yönetimler ile ilişkisine bakıldığında, “Gündem 21’in Desteklenmesinde Yerel Yönetim Girişimleri” başlıklı 28. bölüm öne çıkmaktadır. “Yerel Gündem 21” kavramının dile getirildiği bu bölümde, yerel yönetimlerin öncülüğünde sivil toplumun ve diğer tüm ilgililerin birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini saptayarak, kentleri için “21.Yüzyılın Yerel Gündemi”ni oluşturmaları karara bağlanmıştır. Türkiye’de Yerel Gündem 21 çalışmaları 1997 yılında oluşturulan “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşvik ve Geliştirilmesi’’ projesiyle başlamıştır. Projenin birinci aşaması 2 yıllık dönemi kapsamaktadır ve bu dönemde Yerel Gündem 21’in tanımı ve proje ortaklarının desteklenmesi temel hedeflerdir. Birinci aşamanın başarılı olması sonucu Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın da desteğiyle 2000 yılının Ocak ayında ikinci aşamaya geçildi. Bu aşamada proje ortağı kentlerin sayısının artmasıyla Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje’’ kapsamından çıkarılarak, uzun ömürlü bir program halini aldı. Yine bu aşamada sivil toplum kuruluşlarının karar alma sürecine katılımı desteklenerek, yerel yönetişim adına önemli bir adım atılmıştır. Projenin 2004–2006 yıllarını kapsayan üçüncü aşamasında ise temel hedef, yerel ve ulusal düzeyde Yerel Gündem 21 süreçlerinin ve mekanizmalarının kurumsallaştırılmasıdır. Bu bağlamda, kent konseylerinin 5393 sayılı Belediye Kanunu ile hukuki bir nitelik kazanması üçüncü aşamadaki hedeflerin bir çıktısı olarak kabul edilebilir. Bu çalışmada; 1970’li yıllardan başlayarak Rio Konferansına uzanan süreç ortaya konulacaktır. Bu konferansın bir çıktısı olan Gündem 21 ve Yerel Gündem 21 yapılarının içeriği yerel yönetimlere katılımın sağlanması noktasında önemli bir role sahiptir. Yerel Gündem 21 projesinin Türkiye’de uygulanma aşamaları ele alınacak ve günümüzde Yerel gündem 21’in uygulayıcı mekanizması durumunda olan Kent Konseyleri ele alınacaktır. Son olarak ise 2006 yılından bu yana Uşak Kent Konseyi’nin yapısına ve gerçekleştirilen etkinliklere değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Gündem 21, Yerel Gündem 21, Sürdürülebilir Kalkınma, Kent Konseyleri 343
1. GİRİŞ Çevrenin antropojenik kaynaklarla kirlenme oranının 20. yüzyılla beraber büyük artış göstermesi uluslararası aktörlerin dikkatinin bu noktaya çekilmesini sağlamıştır. Kirlenmenin düzeyi yükselmekte, kirliliğin alanı genişlemekte ve bu kirlilik bütün dünyayı tehdit etmektedir. Uluslararası düzeyde bu sorunu en ciddi şekilde ele alan kuruluş Birleşmiş Milletler olmuştur. UNESCO Tarafından 1968 yılında “İnsan ve Çevre Konferansı’’ ve daha sonra 1970 yılında “İnsan ve Biosfer Konferansı” düzenlenmiştir. Çevre konusunda hassasiyetin artması amacıyla düzenlenen Stockholm Zirvesi’nde uluslararası sorumluluk kabul edilmiş ve çevre konusunda siyasi ve coğrafi kararların alınması beklenmiştir. Bu zirve sonrasında uluslara rehberlik etmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) oluşturuldu. 1987 yılında hazırlanan “Ortak Geleceğimiz Raporu’’ ile birlikte sürdürülebilir kalkınma kavramı dünya gündemine girmiştir. Sürdürülebilir kalkınma kavramının uluslararası düzeyde sahiplenilmesini sağlamak için 1992 yılında Rio Zirvesi düzenlenmiştir. Bu zirvenin çıktılarından olan Gündem 21’de sürdürülebilir kalkınmanın uygulanabilmesi için yerel katılımın öneminden bahsedilmiştir. Yerel yönetimlerin aktif rol almasını sağlamak amacıyla ortaya çıkan bir proje olan Yerel Gündem 21 ile yerel yönetişim kavramının oluşmasında temel noktadır. Çalışmada sürdürülebilir kalkınma kavramının ortaya çıkma sürecinden bahsedilecek ve daha sonra bu kavramın gereklerini yerine getirmeye yönelik konferanslara değinilecektir. 1992 Çevre ve İnsan Konferansı’nın çıktıları olan Gündem 21 ve Yerel Gündem 21 projeleri günümüzde katılımcı mekanizmların temelini oluşturmaktadır. Çalışmada ayrıca Türkiye’de Yerel Gündem 21 projesinin uygulanma aşamaları ve kent konseyleri ile ilişkileri ele alınacaktır. Son olarak hukuki düzenlemeler çerçevesinde kent konseylerinin Türkiye’de tanımlanması, oluşumu, yapısı ve olumlu ve olumsuz yanları çalışmada yer alacaktır. 2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE RİO KONFERANSI 2.1 Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çevreye karşı duyarlılık artmış ve bu konuda küresel aktörler çözüm arayışına girmeye başlamışlardır. Birleşmiş Milletler bünyesinde 1972 yılında gerçekleştirilen 344
Stockholm Konferansı bu konuda büyük öneme sahiptir. Daha sonra yoksulluk, açlık, akarsu ve deniz kirliliğinin artması, çevre üzerindeki insan etkisinin olumsuz şekilde artması vb. sorunların giderilmesi amacıyla 1983 yılında BM bünyesinde Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu kurulmuştur. Bu komisyonla birlikte çevre ile kalkınma arasındaki ilişki hükümetler düzeyinde tartışılmaya başlamıştır[1]. Komisyon çalışmaları sonucunda, Norveç Başbakanı ve Komisyon başkanı Gro Harlem Brundtland tarafından “Ortak Geleceğimiz Raporu” hazırlanmıştır. Brundtland Raporu olarak da adlandırılan raporda sürdürülebilir kalkınma kavramı zengin bir içerik kazanmıştır[2]. Yerel yönetimlerin dünya ölçeğindeki çevre kuruluşu niteliği taşıyan ICLEI -Uluslar arası Yerel Çevre Girişimleri Konseyi - sürdürülebilir kalkınma kavramını, “gelecek kuşakların yaşam düzeylerini tehlikeye atmadan ve bugünün sorunlarını çözerken geleceği yaşanmaz hale getirmeden toplumların esneklik ve gönenç artışını ifade edecek” şeklinde tanımlamıştır[2]. Sürdürülebilir kalkınma kavramının amaçları ise, büyümeyi canlandırmak, büyümenin kalitesini değiştirmek, sürdürülebilir nüfus düzeyini garanti altına almak, teknolojiyi yeniden yönlendirmek ve çevre ile ekonomiyi birleştirmek olarak sayılabilir[3]. 2.2 Rio Konferansı Brundtland Raporu’na destek veren yaklaşık 50 kadar ülke, raporda yer alan önerilerin yaşama geçirilmesi, sürdürülebilir kalkınma kavramının yaygınlaştırılması ve küresel aktörlerin görevlerinin belirlenmesi amacıyla BM çerçevesinde yeni bir konferans girişiminde bulunmuşlardır[2]. Bu girişim sonrasında 179 ülkenin katılımıyla 1992 yılında Rio de Janerio’da Çevre ve Kalkınma Konferansı düzenlenmiştir. Bu konferansın temel hedefi, sosyal ve ekonomik kalkınmanın sağlanmasının yanında, çevre sorunlarına karşı alınacak önlemlerin benimsetilmesidir[1]. Rio Zirvesi’ne katılan ülkeler arasında belirli konularda fikir ayrılığı olsa da, özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hayata geçirilmesi noktasında “yerinden’’ çözümlerin önemi, çevreyi koruma ve doğrudan katılım gibi konularda görüş birliği sağlanmıştır[2]. “Rio Konferansı’nda beş uluslararası belge kabul edilmiştir. Konferans’ın temel çıktısı olan “Gündem 21” başlıklı küresel eylem ile birlikte, “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve “İklimsel Değişiklik345
ler Çerçeve Sözleşmesi” başlıklı, küresel ölçekte bağlayıcı iki metin imzaya açılmış, bağlayıcılığı olmayan “Ormanların Sürdürülebilir Yönetimi Konusundaki İlkeler Bildirimi” benimsenmiş ve Konferans’ın genel kabullerini ortaya koyan “Çevre ve Gelişme Üzerine Rio Bildirgesi” kabul edilmiştir’’[2]. 3. GÜNDEM 21 ve YEREL GÜNDEM 21 3.1 Gündem 21 Rio Konferansı beş temel belgesinden biri olan Gündem 21, “kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir gelişme” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik, küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir eylem planıdır’’ ulusal ve uluslararası alandaki eşitsizlikler, yoksulluk, cehalet ve ekosistemdeki bozulmalar üzerinde durulmuştur[4]. Gündem 21’in genel hedefi, az gelişmiş ülkelerin kalkınmaları uğruna çevreye verecekleri zararın asgari seviyeye indirilmesi için daha fazla finansman desteği sağlamak ve teknolojik imkanların kirlenmeyi önleyici amaçlarla kullanılmasını sağlamaktır[5]. Ayrıca Gündem 21’in “bir yandan günümüzdeki ağırlıklı sorunların üstesinden gelmeye çalışırken, öte yandan dünyamızı 21. Yüzyılın tehditlerine karşı hazırlamayı hedeflediği vurgulanmaktadır”[6]. Gündem 21’in uygulanmasında temek aktör olarak hükümetlerin rol alacağı belirtilse de, “çok aktörlülük’’ ve “küresel ortaklık’’ vazgeçilmez unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır[7]. Gündem 21, ulusal stratejilerini sürdürebilmeleri için hükümetlere çağrıda bulunurken, geçmişten farklı bir biçimde gönüllü kuruluşlar ve halkla işbirliğinin de gerekliliğini belirtmekte ve sivil topluma da bir rol tanımlamaktadır[5]. Gündem 21 çerçevesinde üç temel uygulayıcı olarak sırasıyla, hükümetler, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları tanımlanmıştır ve ulusal ve uluslararası düzeyde kalkınma hedeflerine ulaşma noktasında bu üç aktörün birlikte çalışması öngörülmüştür[1]. Üç ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşan ve toplam 40 bölümden oluşan[8]. Gündem 21’in “Gündem 21’in desteklenmesinde yerel yönetimlerin girişimleri” başlıklı 28. bölümü belirlenen hedeflerin gerçekleşmesinde yerel yönetimlerin belirleyici rolünü ön plana çıkarmaktadır[2]. Gündem 21’in temel amacı dünyayı 21. yüzyıla hazırlamaktır. 346
Soysal ve ekonomik alanda hayata geçirilmesi gereken eylemlerin yanı sıra doğal kaynakların korunup işletilmesi konusunda da detaylı öneriler sunmaktadır. Gündem 21 sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı olarak görülmektedir[9]. 3.2 Yerel Gündem 21 Yerel Gündem 21, öncelikle yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması yoluyla yerel düzeyde Gündem 21’in hedeflerine ulaşılmasını amaçlayan katılımcı, çok sektörlü bir süreçtir[2]. Yerel Gündem 21’in Gündem 21 içerisinde kendisine yer bulması kolay olmamıştır. Özellikle merkezi yönetim temsilcileri tarafından olumsuz bir tutum sergilenmiştir ve 28. bölüme sıcak bakılmamıştır[4]. Ancak Rio Zirvesi’nden kısa bir süre önce Brezilya’nın bir başka kenti Curitiba’da toplanan yerel yönetim temsilcilerinin ve sivil toplum kuruluşu üyelerinin yoğun baskısıyla Yerel Gündem 21, son hazırlık toplantısında Gündem 21’in içerisine dahil edilebilmiştir. Yerel Gündem 21 kavramının getirildiği bu bölümde, yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer tüm ilgililerin, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini saptayarak, kentleri için “21. yüzyıl yerel gündemi”ni oluşturmaları karara bağlanmaktadır. Bu bölümde getirilen ana hedef olarak, her ülkedeki yerel yönetimlerden, kendi belde halkları ile katılımcı bir süreci başlatmaları ve kendi kentleri için bir Yerel Gündem 21 oluşturmaları konusunda görüş birliği sağlamaları beklenmektedir[2]. Bir başka hedef olarak ise, yerel yönetimlerin karar alma, planlama ve uygulama süreçlerine kadınların ve gençlerin de katılımının sağlanması gösterilebilir. Böylece Gündem 21’in kadınlar ve gençler konusunda yerel yönetimlere özel bir görev alanı çizdiği görülmektedir[4]. Gündem 21’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma noktasında en önemli uygulayıcı mekanizma olan Yerel Gündem 21, temel insani ihtiyaçların karşılanması, daha iyi bir yaşam seviyesi, sağlıklı bir ekosistem kapasitesinin oluşması ve tüm bunların yanında gelecek nesillerin haklarının korunması gibi hedeflerin bir sentezi olarak “çevre ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi projesi” olarak nitelendirilebilir[2]. Sürdürülebilir kalkınma kavramının demokrasi, insan hakları, katılımcılık, şeffaflık, etkinlik, hesap verme ve yönetişimin diğer vaz347
geçilmez kavramlarıyla birlikte anlam kazanmasında hareketle, Yerel Gündem 21’in şemsiyesi altındaki yerel eylem planlaması sürecinin aynı zamanda “yerel demokrasinin geliştirilmesi projesi” olduğu açıkça görülmektedir[6]. “Yerel Gündem 21: Bir Rüya Gerçekleşiyor’’ ve “Yerel Kalkınmaya Halkın Katılımı’’ gibi sloganlarla hayat bulan Yerel Gündem 21 programının çok aktörlü bir yönetim sürecini amaçladığı ve karar alma süreçlerine toplumsal katılımı amaçladığı açıkça görülmektedir. Toplumsal katılım ile kastedilen tüm yerel aktörlerin tam katılımıdır[6]. “Yerel düzeyde sürdürülebilir kalkınmaya yönelik katılımcı eylem planlaması süreci niteliğindeki Yerel Gündem 21, dünyada ve Türkiye’de sergilediği özellikleriyle, 21. yüzyılın demokratik ‘yerel yönetişim’ anlayışını ifade etmektedir[2].” Yerel Gündem 21 katılımcı mekanizmaların kullanılarak kentin sürdürülebilir geleceğine yönelik bir vizyon geliştirilmesini, geliştirilen vizyonun yaşama geçirilmesini sağlayacak uzun dönemli eylem planlarının hazırlanmasını ve uygulanmasını kapsar. Gündem 21’in sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için yapılacak plan konusunda topluluklara serbestlik tanımasına rağmen, bir çalışmanın Yerel Gündem 21 çalışması olabilmesi için belirli şartları taşıması gerekmektedir. Bunlar: planlama ve uygulamaya dönük bütün grupların katılımının sağlanmasına yönelik yoğun çaba harcanması, yerel konulara daha duyarlı olunması, sorunların çözümüne ilişkin çaba gösterilmesi ve yapılan çalışmaların Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Çevre Konferansıyla veya Gündem 21 ile ilişkilendirilmesidir[7]. Yerel Gündem 21 projesi ile dört temel hedefe ortaya konulmuştur. Birinci hedef olarak; “1996 yılına gelindiğinde, her ülkedeki yerel yönetimlerin çoğunun kendi halklarıyla bir müzakere süreci başlatmış ve halk için Yerel Gündem 21 üzerinde bir uzlaşmaya varmış olmaları” gösterilmektedir, ikinci olarak; “1993 yılına gelindiğinde, uluslararası topluluk, yerel yönetimler arasında gittikçe artan işbirliğini hedefleyen bir danışma süreci başlatmış olmalıdır’’, hedefine yer verilmektedir. Üçüncü ana hedef olarak, “1994 yılına gelindiğinde, deneyim ve bilgi alışverişini zenginleştirmek amacıyla yerel yönetim birlikleri ve diğer yerel yönetimlerin temsilcileri arasındaki koordinasyon ve işbirliği düzeyi geliştirilmiş olmalıdır” denilmektedir. Dördüncü ve son ana hedef olarak; “Her ülkedeki tüm yerel yönetimler, kadınların ve gençliğin karar verme, planlama ve uygulama 348
süreçlerinde temsil edilmesini sağlama amacına yönelik programlar uygulamak ve izlemek konusunda teşvik edilmelidir’’ ifadesine yer verilmektedir[7]. Yerel Gündem 21, mevcut faaliyetlerin uzayıp giden listesi içinde yer alan sıradan bir yerel program veya proje değil, tersine, yerel yönetişimin tüm alanlarını ve aktörlerini yatay ve düşey olarak kucaklayan, bu bütünlük içerisinde yeni bir anlayış, yeni bir yönetim ahlakı geliştirilmesini içeren bir ana süreç niteliğini taşır[2]. 4. TÜRKİYE’DE YEREL GÜNDEM 21 UYGULAMALARI ve KENT KONSEYİ 4.1 Türkiye’de Yerel Gündem 21’in Uygulanma Aşamaları 4.1.1 Birinci Aşama (1997–1999) Türkiye’de Yerel Gündem 21 uygulamaları, Habitat II Konferansı ile tanınmış ve 1997 yılı sonunda “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi’’ projesiyle de hayata geçirilmiştir[8]. Bu projenin amacı yerel yönetişimin güçlendirilmesine yönelik olarak, sivil toplumun karar alma sürecine katılımının ve yerel yatırımlarda söz sahibi olmasının sağlanmasıdır ve Uluslararası yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME) tarafından Bursa Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içerisinde geliştirilmiştir[5]. Proje, Eylül 1997’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından imzalanarak yürürlüğe girmiştir. “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi” Gündem 21’in üzerinde durduğu “küresel ortaklık’’ kavramından hareketle, katılımcılığa ve ortaklıklara dayalı bir yönetişim anlayışının oluşmasını ve bu hususta yerel yönetimlerin kolaylaştırıcı ve destekleyici rol üstlenmesini amaçlamaktadır. On sekiz ay sürmesi öngörülen projenin başlangıcında, örnek uygulamalar için Bursa, İzmir, Antalya büyükşehir belediyeleri ve Adıyaman, Ağrı, Çanakkale, Gölbaşı(Ankara), Harran(Şanlıurfa), ve Trabzon belediyelerini kapsayan 9 kent ilk ortaklar olarak belirlenmiştir[5]. Yerel gündem 21 sürecinin yürütülmesinde meslek odaları, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, medya kuruluşları vb aktörlerin aktif rol alması konusunda büyük çaba gösterilmiştir[4]. Ekim 1998’de kesinleşen proje revizyonu ile Diyarbakır, Gaziantep ve İzmit büyükşehir belediyeleri, Afyon, Aliağa(İzmir), Burdur, 349
Çatalca(İstanbul), Çeşme(İzmir), Çorum, Foça(İzmir), Kaş(Antalya), Kızkalesi(İçel), ve Zonguldak belediyeleri ile Kastamonu İl Özel İdaresi de proje ortakları arasına katılmıştır. Aralık 1998’de Denizli ve İznik(Bursa) belediyelerinin de katılımıyla proje ortağı kentlerin sayısı 25’e ulaşmıştır[5]. Projenin birinci aşamasında iki temel hedef ön plana çıktı. Bunlardan birincisi, Yerel gündem 21 uygulamasının ve bunun çok aktörlü bir yerel yönetim “yönetişim” modeli üzerindeki etki ve sonuçlarını tanıtmaktı. İkinci hedef ise, proje ortağı kentlerde, yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı bir planlama sürecinin gelişmense yönelik mekanizmalar oluşturulması ve bunlara işlerlik kazandırılması olarak belirlenmişti[4]. Diğer hedefler ise şöyle sıralanabilir; Yerel Gündem 21’e katılan yerel yönetimlerin sayısını arttırmak, yeni proje ortağı kentlerde katılımcı süreç oluşturmak, yeni proje ortağı kentlerde eylem planları hazırlanmasını sağlamak, halkın bilgilendirilmesine ve uluslararası tanıtıma yönelik kampanyalar düzenlemek ve Yerel Gündem 21 sürecinin uzun süreli destek görmesini sağlamak[3]. Yerel Gündem 21’in birinci aşamasının uygulanmasında kent konseyleri ve benzeri yapıların, çalışma grupları ya da kozaların ve destekleyici mekanizmaların oluşturulması özen gösterilen noktalar olarak gözlenmektedir. Yerel Gündem 21’de yerelin temsili, genellikle belediye yapısı içerisinde işlevsel olarak anlam kazanabilirken, yasal nedenlerle belediyelerin iç örgütsel yapısı içinde kendi başına örgütlenmeye gitmesi olanaklı olamamaktadır[5]. Projenin birinci aşaması 18 ay sürecek şekilde planlanmasına rağmen, yaklaşık iki yılı kapsayan bir uygulama dönemi sonunda tamamlanmıştır. 4.1.2 İkinci Aşama (2000–2003) Projenin ikinci aşaması olarak planlanan “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Uygulanması” Projesi, birinci aşamada olduğu gibi, IULA-EMME’nin koordinasyonunda ve UNDP’nin desteğiyle yürütülmüştür[6]. Projenin temel amacı, desantrilize yerel ‘’yönetişimin’’ güçlendirilmesine yönelik olarak, sivil toplumun karar alma sürecine aktif şekilde katılımını ve yerel yönetimde karar alma süreçlerinde etkili olmasını sağlamaktır[4]. Projenin diğer hedefleri ise; Yerel Gündem 21’e katılan yerel yönetimlerin sayısının arttırılması ve yeni proje ortağı kentlerde katılım sürecinin oluşturulması, yeni proje ortağı kentlerde eylem planlarının 350
hazırlanması ve mevcutlarda bunların uygulanması, halkın bilgilendirilmesi, uluslararası tanıtım, Yerel Gündem 21 sürecinin uzun süreli sürdürülebilir destek görmesinin sağlanması ve Marmara depremi sonrası yeniden yapılanma noktasında Yerel gündem 21’lerin aktif rol alması olarak sıralanabilir[4]. Bu aşamada, katılımcı yerel yönetimlerin sayısını arttırma hedefi doğrultusunda çeşitli alt projeler başlatılmış ve proje ortağı yerel yönetimlerin sayısı 50’yi aşmıştır. Bunun sonrasında Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje” çerçevesinden çıkarılarak, uzun soluklu bir “program’’ halini almıştır[6]. Proje ortağı kentlerin öncülüğünde, farklı unsurları barındıran Kent Konseyleri veya benzeri yapılar, kent ile ilgili farklı toplumsal kesimleri bir araya getirerek ve yönetişim eksenli bir modeli benimseyerek faaliyetlerini sürdürdüler. Benzer mekanizmalar, farklı büyüklükteki ve yapıdaki proje ortakları tarafından da hayata geçirildi[4]. Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, 2001 yılında UNDP tarafından, dünyadaki “en başarılı” uygulamalardan biri olarak ilan edilmiş ve 2002 Birleşmiş Milletler Johannesburg Zirvesi’nde “en iyi uygulama’’ örneklerinden biri olarak sunulmuştur[10]. Türkiye’de Yerel gündem 21 Programı’nın birbirini izleyen aşamaları ve alt projeleri, T.C bakanlar Kurulu’nun çeşitli tarihlerde almış olduğu kararlarla desteklenmiştir. Uygulamalar sırasında karşılaşılan güçlüklerin aşılması amacıyla, T.C İçişleri Bakanlığı tarafından tüm valiliklere gönderilen 19 Mart 1998 ve 7 Kasım 2000 tarihli Genelgeler, Yerel Gündem 21 süreçlerinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur[6]. Türkiye’de Yerel Gündem 21 uygulamalarının ikinci aşamasında ulaşılmak istenen hedeflere yönelik çalışmalar ise şöyle sıralanabilir[4]: • Yerel yönetimlerin ikinci aşamada projeye yeni ortaklar katılımlarını teşvik etmek amacıyla, ülke çapında bir kampanya başlatılması. • Yerel Gündem 21 süreci konusunda, özellikle yeni proje ortağı kentlerdeki yerel ilgi gruplarına yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenmesi. • Yeni proje ortağı kentlerde, kent konseyleri veya benzeri, kent ölçeğinde katılımcı platformlar oluşturulması. 351
• Mevcut Yerel Gündem 21 Sekreterliklerinin sürdürülmesi; yeni proje ortağı kentlerde benzer Yerel Gündem 21 Genel Sekreterliklerinin oluşturulması. • Sivil toplum kuruluşları, özel sektör, işçi sendikaları, meslek odaları, akademik kuruluşlar, kamu kuruluşları ve diğer yerel ilgi grupları için toplantılar düzenlenmesi. • İlgili deneyimin etkin olarak paylaşılmasına yönelik olarak, birinci aşamadaki proje ortağı kentler ile yeni kentler arasında ‘’kardeş şehir’’ ilişkisi kurulmasının teşvik edilmesi. • UNDP Capacity 21’e, değerlendirilmesi ve tanıtılması amacıyla, Türkiye’deki Yerel Gündem 21 süreci ile ilgili düzenli bilgi aktarılması. • Projenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından sahiplenilmesine yönelik bir kampanya başlatılması. • Proje ortağı her belediye birliğinin, üyelerinin faaliyetlerini özendiren, destekleyen ve kolaylaştıran “yapabilir kılıcı” bir kurum olmayı hedeflemesinin ve bölgesel düzeyde desantrilize işbirliğini güçlendirmesinin teşviki. 4.1.3 Üçüncü Aşama (2004–2006) Türkiye Yerel Gündem 21 Programı’nın üçüncü aşaması, birbirini destekleyen bir dizi projeyi içermektedir. İlk olarak, UNDP-TTF Programı’nın desteğiyle başlatılan “Türkiye’de Yerel Demokratik Yönetişimi Teşvik Amacıyla Sürdürülebilir İlişkiler Ağı Kurulması” başlıklı proje kapsamında, mevcut web sitesi etkileşimli bir yapıya kavuşacak şekilde yenilenmiş ve ülke ölçeğinde “Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı”nın oluşması sağlanmıştır. Hollanda Hükümeti’nin MATRA Programı’nca desteklenen “Şeffaflık için Yerel Ortaklıklar ve İşbirliği Ağı Oluşturmada Kadınların ve Gençlerin Rolünün Güçlendirilmesi” başlıklı ikinci proje kapsamında ise, kadınların ve gençliğin yerel karar alma süreçlerine ve yerel yönetişimin tüm alanlarına katılımının arttırılması yönünde çalışmalar yürütülmüştür. Üçüncü aşamanın ana projesi, “Türkiye Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı Yoluyla BM Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planı’nın Yerelleştirilmesi” başlığını taşımaktadır. Bu proje kapsamında, merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin arttırılması ve tanıtım eksikliğinin giderilmesi öngörülmekte ve ilgili küresel hedeflerin ye352
relleştirilmesinde, dünya ölçeğinde oluşturacak uygulamalar sergilenmesi hedeflenmektedir. Proje kapsamında ayrıca, Yerel Gündem-21 süreçlerinin kurumsallaştırılması amacıyla, “Yerel Projelere Destek Programı” başlatılmıştır[2]. Üçüncü aşamanın temel hedefleri ise şöyledir; Kampanyalardan ve kapasite girişim programlarından yararlanarak, yerel ve ulusal düzeylerde Yerel Gündem 21 süreçlerinin ve mekanizmalarının kurumsallaştırılması, Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve WSSD Uygulama Planı’nın yerel düzeyde teşvik edilmesi ve somutlaştırılması amacıyla, Bir Yerel Gündem 21 Küçük Ölçekli Hibeler Programı başlatılması[4]. Üçüncü aşamanın getirdiği temel hedeflere ulaşma noktasında gerçekleştirilen uygulamalardan bazılar ise şunlardır[4]: • TBMM’nin ve Hükümet’in desteğini arttırmak ve YG-21’i “sahiplenmesini” sağlamak amacıyla, özel ve konuya odaklanmış bir kampanya başlatılması. • Hazırlanmakta olan “Yerel Yönetim Reformu Paketi” içerisine, özellikle Hükümet’in Acil Eylem Planı’nda yer alan “yönetişim” ve “Kent Konseyleri” bölümlerine dayalı olarak, YG-21’in uygun şekilde dahil edilmesini sağlayacak girişimlerde bulunulması. • Bakanlara/Bakanlıklara, milletvekillerine ve özellikle TBMM’nin ilgili Daimi Komisyonlarının üyelerine, özellikle 5 yıllık Kalkınma Planı’na ve yıllık programlara YG-21’in sürdürülebilir kalkınmanın yerelleştirilmendeki başlıca model olarak dahil edilmesini sağlamaya yönelik ziyaretler ve özel programlar düzenlenmesi ve bunların devam ettirilmesi. • YG-21’in ilgili proje ortağı kentlerin Milletvekilleri tarafından sahiplenilmesini teşvik amacıyla, yerel düzeyde özel programlar ve ziyaretler düzenlenmesi • Yerel seçimler öncesinde, Yerel Gündem–21 konusundaki duyarlılığının arttırılması ve daha iyi tanıtılması amacıyla, özel ve konuya odaklanmış bir kampanya başlatılması. • Yerel seçimler için aday olanları daha yakından tanımak ve adayların YG-21’e destek taahhüdünde bulunmalarını sağlamak amacıyla, özel Kent Konseyi toplantıları ve diğer etkinlikler düzenlenmesi. 353
• Yerel seçimler sonrasında, ilgili Yerel Gündem–21 süreçlerinin ve mekanizmalarının, yeni oluşacak Belediye Meclisleri’nce kabul edilerek, önceden kazanılmış olan resmiliğin sürdürülmesi. • Yerel Gündem–21 Kent Konseyleri’nin işleyişini düzenleyen çalışma ilkelerinin veya Tüzüklerin (Yerel Gündem–21 Kadın ve Gençlik Konseyleri’nin işleyişini düzenleyen çalışma ilkeleri veya Tüzükleri dahil) yeni oluşacak Belediye Meclisleri’nce kabulü. • AB’ye üyelik süreci ve AB’nin iyi yönetişim ilkeleri konusunda, Yerel Gündem–21 Genel Sekreterleri ile Kent Konseyleri, Kadın ve Gençlik Konseyleri ve yerel yönetimlerin temsilcilerine yönelik eğitim verilmesi. Program ortağı kentlerdeki Yerel Gündem–21 süreçlerinin koordinasyonu, her kentte yerel ortaklar tarafından oluşturulan Yerel Gündem 21 Genel Sekreterliği tarafından gerçekleştirilmektedir. Yerel Gündem–21 Genel Sekreterlikleri, ayrıca, Program’ın koordinatör kuruluşları ile kentler arasındaki bağlantı noktalarıdır. Yerel Gündem–21 Genel Sekreterleri, Program’ı bir bütün olarak yürütülmesinde ve elde edilen başarılarda kilit rol oynamayı sürdürmektedir[6]. Yerel gündem 21 uygulamaları tüm yerel yönetimlere açıktır. Bunun tek istisnası farklı bir düzenleme gerektiren köy yönetimleridir. Programa katılmak için yapılan başvurular Yerel Gündem 21 Programı Ulusal Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülerek karara bağlanır. Ayrıca, mevcut ortakların çalışmalarının değerlendirilmesi ve gerekli görüldüğünde Yerel Gündem 21 sürecini aksatan ortaklar yerine, yeni ortakların alınması da bu kurul tarafından gerçekleştirilmektedir[6]. 4.1.4 Dördüncü Aşama Programın “Türkiye’de Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı kanalıyla BM Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin Yerelleşmesi” başlığını taşıyan bu aşamasında 1997 yılında başlayıp 2005 yılına kadar devam eden süreç sonunda elde edilenlere süreklilik kazandırmak amaçlanmaktadır. Bu aşamanın hedefleri ise şöyle sıralanmaktadır[4]: 354
• Ulusal ve yerel düzeylerde Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yerelleştirilmesi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasının temel ve vazgeçilmez yöntemi olarak “yerel yönetişim”in teşviki amacıyla, “Kentimiz BM Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni Destekliyor!” başlıklı bir kampanya başlatılması. • Yeni Belediye Kanunu’nun Kent Konseyleri ile ilgili 76’ncı Maddesi ve buna ilişkin Yönetmelik kapsamında, 2008 yılının sonuna kadar, farklı büyüklüğe, özelliğe ve coğrafi konuma sahip asgari 150 yeni kentte (Kent Konseyi’nin şemsiyesi altında yapılanması öngörülen diğer katılımcı mekanizmalar dahil) Kent Konseyleri kurulması yönünde teknik destek ve katkı sağlanması ve bu kentlerin BKH kampanyasına katılımlarının ve desteklerinin sağlanması. • Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yerelleştirilmesine yönelik destek, izleme ve değerlendirme mekanizmaları geliştirilmesi. • Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve bünyesindeki yerel odalar ve borsalar ile bunların üyeleriyle kurumsal ortaklık ve işbirliği içerisinde, Türkiye’nin kalkınması ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yerelleştirilmesi yoluyla bu hedeflere ulaşılması amacıyla, yerel yönetişimin aktörleri ve özel sektör kuruluşları arasında “en iyi uygulama” örneği oluşturacak ortaklıklar geliştirilmesinin teşviki. 4.2 Kent Konseyleri 1992 Rio Zirvesi sonucunda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak noktasında kentsel ve yerel kalkınma için birey ve toplum merkezli bir katılım anlayışı benimsenmiştir. Bu yeni anlayış çok aktörlü bir yerel yönetişim olgusunun önemini arttırmıştır ve Türkiye’de kent konseyi benzeri yapılar teşvik edilmiştir[11]. Gündem 21’i imzalayan ülkelerin taahhütleri arasında; kendi ülkelerinde katılımcı bir modeli öne çıkararak Yerel Gündem 21’leri oluşturmak, daha sonra da yerel toplantılardan çıkan sonuçlar göz önünde bulundurularak Ulusal Gündem 21’leri şekillendirmek ve hazırlamak yer almaktadır[9]. Yerel Gündem 21 Projesi Türkiye’de başarılı bir uygulama süreci geçirmiş, bu konuda dünyadaki en başarılı uygulamalardan biri olmuştur. Bu başarının ardında, kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle yeni bir karar alma mekanizması geliştirilmesi ve “yerel yönetişim” modeli oluşturulması yatmaktadır. Bu modelin merkezinde Kent Konseyleri 355
yer almaktadır ve kentine sahip çıkma, aktif katılım, çözümde ortaklım gibi ilkeler bu modelin temelini oluşturmaktadır[12]. Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 4. maddesinde kent konseyi: “Merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortak anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzmanlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır[12]. 5393 sayılı Belediye Kanunu kent konseyinin üyelerini şu şekilde belirtmiştir: “meslek kuruluşları, sendikalar, noterler, üniversiteler, ilgili sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları, mahalle muhtarlarının temsilcileri ve diğer ilgililer’’(md.76/2). Kent konseyleri başta kadın ve gençlik meclisleri, çalışma grupları ve özel ilgi grupları olmak üzere, tüzel kişiliği bulunmayan, ancak katılımcı süreçler açısından yaşamsal bir işlev gören katılımcı platformların temsilcilerini de kapsamaktadır. Kent konseyi bünyesindeki diğer katılımcı grupların yasal ve kurumsal dayanakları ise yönetmelikle sağlanmıştır: Madde 4(c)- ‘’Meclisler ve çalışma grupları: Kadın ve gençlik meclisleri başta olmak üzere, kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllük esasında oluşmuş ortak yapıları ifade eder[12].’’ 5393 sayılı kanuna istinaden kent konseyi yönetmeliğine göre kent konseyinin görevleri şunlardır: • Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak, • Sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli bir planın hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak, • Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturmasına katkıda bulunmak, • Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek, 356
• Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek, • Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak, • Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek, • Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, • Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak, • Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak, • Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamaktır(m.6). Kent konseyinin yerel yönetimlerle ilişkisi iki şekildedir: Kent Konseyi yönetmeliğine göre, belediyeler kentin tüm paydaşlarının katılımıyla oluşturulan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar[11]. Ancak yönetmelikte bu yardım ve desteğin neler olacağı ve nasıl sağlanacağı noktasında belirsizlik görülmektedir. İkinci ilişki kent konseyinde alınan kararların belediye meclisine taşınması noktasındadır. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilecektir(m.76/3). Ancak bu kararların bağlayıcılığı yoktur[13]. Geçmiş dönemde Türkiye’de Yerel Gündem 21 adıyla kurulan kent konseyleri, toplumun her kesiminde vatandaş ve vatandaş gruplarının karar süreçlerine katılmasını sağlamak ve bu süreçlerin geliştirilmesi için kent ölçeğinde danışma mekanizmaları yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Seçilmiş yerel yönetim organlarının çalışmalarına halk katılımını ve denetimini sağlamak için düzenlenen kent konseyi modeli ile yerel demokrasinin ve katılımın kurumsallaştırılması, tabana yayılmasına yönelik açınım getirilmektedir[13]. 357
5. UŞAK KENT KONSEYİ Uşak’ta Kent Konseyi Yerel Gündem 21 Programı ile eş güdümlü olmak üzere kurulma çalışmalarına 01. 02. 2006 tarihinde başlanılmıştır. İlk adım olarak 05.01.2006 tarihli Belediye Meclisi toplantısında oy birliği ile alınan karar gereği Afyon Kocatepe Üni. Rektör Yardımcısı ve Uşak Eğitim Fak. Dekanı Prof. Dr. Adnan ŞİŞMAN’ın kurucu Genel Sekreter olarak görevlendirilmesi ile başlanılmıştır. Bu dönemde 500 üyeye ulaşılmış olup, katılımda çeşitliliği sağlamak adına tanıtma faaliyetleri ve ziyaretler yapılmıştır. Üyelerimiz Resmi Daire temsilcileri, Millet Vekilleri, yerel halk, sivil toplum örgütü temsilcileri, öğrenciler tarafından oluşturulmuştur. Kent Konseyi Çalışmaları, İçişleri Bakanlığı’nın 08.10.2006 tarih ve 26313 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kent Konseyi Yönetmeliği ile durma noktasına gelmiştir. 2007 yılında gerek sivil inisiyatifin pasifize edildiği endişesi, gerekse Genel Sekreter Prof.Dr. Adnan ŞİŞMAN’ın Rektörlük seçimleri sürecinde olması ve Genel Sekreterlik görevini bırakmış olması nedeni ile kayda değer bir çalışma yapılamamıştır. Tüm bunlara ek olarak ise halkın katılıma karşı ilgisiz olması çalışmaları olumsuz yönde etkilemiştir. 03.05.2008 tarihinde T.C. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa YARDIMCI, Türkiye Yerel Gündem 21 Programı Ulusal Koordinatörü Sadun EMREALP ve Habitat İçin Gençlik Derneği Başkanı Sezai HAZIR’ın ve Ege Bölgesi Kent Konseyi Temsilcilerinin katıldığı Kent Konseyi Ege Bölge Toplantısı ilimizde gerçekleştirilmiştir. 2008 yılında toparlanma sürecine girilmiş olup çalışmalara yeniden hız vermek adına yeniden yapılanma stratejisi olarak daha önce çalışmalarda yer alıp aktif rol oynayan üyelerimiz ile yol haritası çizmek adına birkaç toplantı yapılmıştır. Bu toplantılarda yapılanmanın alt gruplar ve Gençlik Meclisi ile Kadın Meclislerinin kurulmasından sonra Genel Kurul çağrısının yapılması kararlaştırılmıştır. Uşak Kent Konseyi Gençlik Meclisi 15.05.2008 tarihinde yapılan Genel Kuruldan sonra 17 kişiden oluşan yürütme kurulu ile 4. Dönem çalışmalarına başlanılmıştır. Gençlik Meclisi kurulduklarından itibaren tanıtma faaliyetleri, “19 Mayıs Ankara Toplantıları”nda ilimizi temsil etme, “seçilme yaşının 25’e indirilmesi” ile ilgili kampanya çalışmaları, “Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor” eğitim projesi ile gönüllü eğitmenler eşliğinde 15–25 yaş arası gençlere bilgisa358
yar eğitimi vermek gibi çalışmalarda bulunulmuş olup 260 gencimize ulaşılmıştır. Günümüzde faaliyet gösteren Uşak Kent Konseyi ise, 03.07.2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesine dayanılarak, Uşak belediye Başkanı Ali ERDOĞAN’ın çağrısı ile 04.05.2010 tarihinde yapılan Uşak Kent Konseyi genel Kurul Toplantısı neticesinde çalışma hayatına başlamıştır. 175 temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda Kent Konseyi Yürütme Kurulu belirlendi. Kente ilişkin tüm paydaşları içerisine alarak oluşturulan Yürütme Kurulu’nda siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, mahalle muhtarları, meslek odaları temsilcileri, kent konseyi meclis başkanları vb. yer almaktadır. Yapılan toplantıda ayrıca, Uşak Kültür ve Turizm Tanıtım Çalışma Grubu, Çevre, Sağlık Çalışma Grubu, Sosyal-Toplumsal Dayanışma Çalışma Grubu ve Afet ve Acil Durum Çalışma Grubu’nun oluşturulması yönünde kararlar alınmıştır. Uşak Kent Konseyi Kadın Meclisi 14.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı ile oluşturulmuştur. Kadın Meclisi’nin bünyesinde ise özel sektör kuruluşlarından temsilciler, üniversite temsilcisi, meslek odalarından ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler yer almaktadır. Kadın Meclisi 18.01.2011 tarihinde kabul edilen Çalışma Yönergesi ile faaliyetlerine başlamıştır. Gençlik Meclisi ise 16.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı ile oluşturulmuştur. Üniversite kulüplerinden, sivil toplum örgütlerinden, meslek odalarından ve liselerden temsilcilerin katılımıyla oluşan Gençlik Meclisi’nin Çalışma Yönergesi de 18.01.2011 tarihinde kabul edilmiştir[14]. Kurulduğu günden bu yana aktif bir meclis olabilmek için çaba gösteren Gençlik Meclisi, Uşak’taki liseleri bilgilendirmek amacıyla “Üniversite Nedir Ne Değildir” konulu konferanslar gerçekleştirildi. Bunun dışında Ulusal Gençlik Parlamentosu tarafından başlatılan “Geç Değil Genç” kampanyasıyla ilgili olarak, ilimizdeki partilerin gençlik kolları başkanlarının katılımıyla “Gençler Geleceğini Tartışıyor” konulu konferans gerçekleştirildi. Gelecekte de faaliyetlerini devam ettirecek olan Gençlik Meclisi, liselere yönelik faaliyetlerini sürdürmeyi, üniversite kulüpleriyle ilişkiler kurarak üniversite-meclis işbirliğini arttırmayı, çevre ve gençlik konusunda farkındalığı arttırmak için “Don Kal” etkinliğini hayata geçirmeyi planlamaktadır. 359
SONUÇ Gündem 21’i imzalayarak taahhüt altına giren ülkelerden biri olan Türkiye’de, Yerel Gündem 21 projesinin uygulanmasında en başarılı ülkelerden biri olmuştur. Projenin gerçekleştirilmesine yönelik uygulamalar 1997’de başlamıştır ve çeşitli aşamalar halinde hayata geçirilmiştir Projenin tüm aşamalarında ön planda olan unsur katılımdır.. Projenin uygulanmasında öncelikle pilot bölgelerin belirlenmesi ve projenin tanıtılması amaçlanmıştır. Bu aşamada istenilen çıktılara ulaşılması sonrasında proje ortaklarının sayısı artmış ve proje “program’’ haline dönüşmüştür. İlerleyen aşamalarda ise merkezi yönetimin yasal çıktılarla programa destek verdiği görülmektedir. Özellikle üçüncü aşamadaki hedeflerin bir çıktısı sayılabilecek şekilde, 5393 sayılı Belediye Yasası ile kent konseyleri yasal bir nitelik kazanmıştır. Yerel Gündem 21 programının uygulayıcı mekanizmaları olarak görülen kent konseyleri, kente ilişkin paydaşların yönetime ve karar alma mekanizmalrına katılmaları noktasında büyük öneme sahiptir. Kent ile ilişkili paydaşlar, sorunların tespitinde, çözümünde ve önlenmesinde etkin rol alma fırsatını yakalamaktadır. Kent konseyleri sayesinde, seçimler dışında siyasete ilgi duymayan vatandaşlar yönetime ilgi duyar duruma gelmektedir. Ancak kent konseylerinin faaliyetlerinde bazı sorunlar da vardır. 5393 sayılı Belediye Yasası’nda belediyelerin kent konseyine çalışmaları noktasında destek sağlayacağı belirtilmiştir. Ancak bu bir zorunluluk değildir ve bu desteğin sağlanması genellikle belediye başkanının insiyatifine bırakılmıştır. Burada yasal bir zorunluluk olmaması nedeniyle, başkanın inanma sorumluluğundan öteye geçilememiştir. Kent konseylerinin işleyişine yönelik sorunlardan bir diğeri de, konseyde oluşan görüşlerin bağlayıcılığının olmamasıdır. Kent konseyinde ortaya çıkan görüşler belediye meclisinde görüşülmek zorundadır. Ancak bu görüşlerin mecliste değerlendirilmesi konusunda açık bir hukuki ifade yoktur. Yani görüşler sadece görüş olarak mı kalacağı yoksa karara mı dönüşeceği noktasında belirleyici olan meclis ve özellikle de belediye başkanıdır. Konseyde ortaya çıkan görüşlerin meclis için bağlayıcılığı olmaması konseye katılım noktasında ve katılanların motivasyonunda da önemli bir dezavantajdır. Kent konseylerinin işleyişi noktasında bir diğer sorun ise, belediye meclislerinin kent konseylerini kendilerinin yerine geçecek bir mekanizma olarak görme endişeleri nedeniyle, konseye ve konseyin faaliyetlerine olum360
suz yaklaşmasıdır. Sonuç olarak, küresel bir eylem planının ülkemizdeki yansıması olan kent konseyleri, yerel yönetişim kavramının hayat bulduğu mekanizmadır. Öncelikle sınırlı sayıda il ve ilçede hayat bulan kent konseyleri, hızlı bir şekilde yayılmaya devam etmektedir. Kadın meclisleri, gençlik meclisler, çalışma grupları ve özel ilgi grupları aracılığıyla kente ilişkin tüm aktörlerin rol aldığı bir yönetişim eksenli bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Maddi ve teknik destek, kararların bağlayıcı olmaması ve belediye meclisinin olumsuz bakışı gibi sorunlar giderildiği takdirde, kent konseyleri yönetişimin tam anlamıyla uygulandığı bir yönetim mekanizması olarak varlığını sürdürecektir.
KAYNAKLAR 1. Avaner, T. (2007). Yerel Gündem 21, Memleket Mevzuat, 29 (3): 14-25. 2. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı El Kitabı, İstanbul: IULA-EMME. 3. Hancıoğlu, E. (2008). Yerel Yönetişim: Yerel Gündem 21 Sürecinde Çankaya Belediyesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 4. www.la21turkey.net, ulaşılma tarihi: 08.03.2011. 5. Göktürk, A. ve Kavili, S. (2002). “Yerel Gündem 21 ve Katılım”. B.A. Güler, F. Kartal ve A. Sabuktay (Ed.), Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri (s.237-253). Ankara: Todaie. 6. Ökmen, M. Ve Görmez, K. (2009). “Türkiye’de Yerel Gündem 21 ve Yerel Yönetişim Uygulamaları”. K. Görmez ve M. Ökmen (Ed.), Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları, Küresel, Bölgesel ve Yerel Perspektifler (s.109-129). İstanbul: Beta. 7. Demir, O. (2008). Yerel Siyasete Katılımcılık ve Kalkınma (Türkiye’de Yerel Gündem 21 Örneği), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya: Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 8. Beyazıt, E.(2006). Yerel Gündem 21 Uygulamaları Sürecinde Hatay ve Yerel Katılım Sorunu, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay: Musatafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 9. Yıldırım, U. ve Öner, Ş. (2003). Sürdürülebilir kalkınma Yaklaşımının Türkiye’ye Yansımaları; Gap Projesinde Sürdürülebilir Kalkınma ve Yerel Gündem 21, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 4 (12): 1-27. 361
10. Ergin, B. (2008). Belediyelerde Yönetime Katılım ve Zeytinburnu Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 11. Çukurçayır, M.A. (2009). Küreselleşme ve Türkiye’de Yerel Yönetimler, Ankara: Gökçe. 12. Emrealp, S. (2010). Türkiye’nin Katılımcı Demokratik Yerel Yönetişim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, İstanbul: UCLGMEWA. 13. Öner, Ş. (2006). Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye Yönetimi, Ankara: Nobel. 14. http://www.usakkentkonseyi.org.tr, ulaşılma tarihi: 26.04.2011
362
SPOR VASITASI İLE SOSYAL DAYANIŞMA ve YARDIMLAŞMADA KENT KONSEYLERİNİN ETKİNLİĞİ
Öğr. Gör. Ahmet ATALAY*, Öğr. Gör. Engin BOZTEPE**
(*) Ardahan Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, 75000, ARDAHAN (**) Ardahan Üniversitesi, Ardahan Meslek Yüksekokulu, 75000, ARDAHAN ahmet.atalay.75@gmail.com, enginboztepe@hotmail.com
ÖZET Gelişen teknoloji ile birlikte çalışma koşullarının iyileşmesi insanlara daha fazla serbest zaman imkânı sağlamıştır. Serbest zamanın en iyi şekilde değerlendirilebileceği ilgi alanlarının başında sportif etkinlikler gelmektedir. Sportif etkinlikler sadece fiziksel değil, duygusal, ruhsal ve psikolojik gelişimi de hızlandırdığı için sporun bu çok yönlü fonksiyonu hem bireyler için hem de toplum için son derece önemlidir. Sportif etkinlikler, bireylerin bir araya gelerek aynı amaç doğrultusunda ortak hareket düşüncesi ile bir şeylerin başarılabileceği yegâne alandır. Yardımlaşma, dayanışma ve takım olma gibi birçok alışkanlığın spor vasıtası ile kazanılabileceği açıktır. Zira sportif etkinlikler, hem birey hem de toplum için soyso psikolojik birçok ilerlemeyi içermektedir. Birbirini hiç tanımayan birçok insanı ortak paydada buluşturan spor toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın temel tetikleyicisidir. Karşılıklı anlayış ve hoşgörünün toplumun geneline yayılması noktasında da etkin rol oynayan spor yerel demokrasi ve katılımcığın gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda sportif etkinliklerin sosyal yardımlaşma ve dayanışmada temel tetikleyici olduğunu düşünürsek yerel düzlemde toplumsal hareketliliğin en hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleştiği, top363
lumun en küçük grup yapılanmalarından biri olan belediyeler için, bireylerin ortak bir paydada bir bütün olarak hareket etmesi bu sportif etkinlikler ile mümkün olmaktadır. Bu noktada, yerel yönetimlerin topluma sportif etkinlikleri ulaştırması büyük önem arz etmektedir. Gerekli insan gücünün doğru bir şekilde yönlendirilmesi ile uygun fiziksel şartların hazırlanması belediyeler aracılığı ile mümkün olmaktadır. İşte tam bu noktada ‘Yerel Gündem 21’ uygulamaları kapsamında çalışmalarını gerçekleştiren kent konseyleri devreye girmektedir. Kent konseyleri oluşturdukları çalışma grupları ile bir çok alanda topluma doğrudan ulaşabilmektedir. Bu oluşturulan çalışma gruplarından birisi de spor çalışma grubudur. Kent konseyleri bünyesinde kurulan spor çalışma grupları, sportif etkinlikler ile katılımcıları sadece fiziksel açıdan değil moral ve kişilik açısından desteklemek, eğitimlerine katkıda bulunmak ve topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak amacı ile oluşturulan gönüllü yapılardır. Bunların yanı sıra sporun, birleştirici, dayanışma ve yardımlaşmayı teşvik edici özelliklerinden yararlanarak toplumda bütünsel yapının olumlu ve paylaşımcı yanını geliştirmeyi amaçlayan spor çalışma grupları, toplumun tamamına ulaşarak sosyal yardımlaşma ve dayanışma olgusunu spor vasıtası ile uygulamaya geçirmeyi amaçlamaktadır. Tüm bunların yanı sıra katılımcı ve paylaşımcı bireyleri topluma kazandırarak başta yerel demokrasi olmak üzere toplumsal sorunlara eğilmeyi bir vatandaşlık görevi olarak algılayan bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Bu doğrultuda çalışmamızın amacı; kent konseylerinin, sportif etkinlikler vasıtası ile toplumun geneline ulaşarak toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın oluşmasında oynadığı etkin rolü ortaya koymaktır. Ayrıca sporun birleştirici yanına vurgu yaparak sosyal yapı içerisinde tek tek bireylerin bir bütün oluşturarak toplumsal bütünlüğü ifade etmelerinde kent konseyleri ve spor çalışma gruplarının faaliyetlerine değinmektir. Anahtar Kelimeler: Spor, Kent Konseyleri, Spor Çalışma Grupları, Spor ve Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma.
364
1. BELEDİYELER VE YEREL DEMOKRASİ 1.1 Yerel Yönetim Kavramı ve Önemi Yerel yönetim, yönetim gücünün belli bir merkezde toplanmasını ve alt düzeylere aktarılmasını anlatan bir kavramdır. Yerel yönetim, yerel nitelikli kamusal hizmetlerin, devlet tüzel kişiliği dışındaki kamu tüzel kişiliklerince gerçekleştirilmesi için daha az yetkili bir otoriteye yetki aktarımıdır. Evrensel normlara göre yerel yönetimler, belli bir fiziksel alanda yaşayan yerel topluluk üyelerine, bir arada yaşamaları dolayısıyla kendilerini en fazla ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacıyla kurulan, karar organları seçimle iş başına gelen, özel gelirleri, devletinkinden ayrı bütçesi ve personeli olan merkezi yönetimle ilişkilerinde yönetsel özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileridir[1]. Günümüzde yerel yönetimler, hemen hemen her ülkede, anayasa ile düzenlenmiş, demokratik ve özerk kuruluşlar olma özellikleri ile ülkelerin yönetim yapıları içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Yerel yönetimler her geçen gün konumlarını güçlendirmekte, etkinliklerini artırmaktadırlar[2]. Yerel yönetimin iki temel boyutu vardır. Birincisi, “yerel hizmet birimi olma” yerel hizmetlerin sağlayıcısı olma boyutu; burada yerel yönetimin, bir işletme, üretme ya da ürettirme ve idare etme sistemi olması söz konusudur. İkincisi, “demokratik kendi kendini yönetme birimi olma boyutu”; burada yerel yönetimin bir siyasal sistem olması söz konusudur[3]. Küreselleşen dünyada merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin yeniden yapılanmaları 1980’lerden itibaren temel konulardan biri olmuştur. Çünkü ulusal yönetimlerin sağlıklı bir yapıya kavuşması yerel yönetimlerin sağlıklı bir yapıya kavuşmasına bağlıdır. Bir ülkenin toplumsal gelişimi, yerel yönetimlerin varlığı ve gelişme düzeyiyle ilgilidir. Küreselleşme sürecinin yaşandığı bir dönemde kentlerin öneminin giderek artması ile birlikte yerel yönetim birimleri ön plana çıkmaktadır. Yerel yönetimler, yerel halkın gereksinim ve beklentilerine daha uygun daha etkili bir düzeyde yanıt verebilme özellikleri ile çağdaş ve demokratik bir yönetim yapısının vazgeçilmez unsurlarıdır[4].
365
1.2 Yerel Yönetimlerin Genel Özellikleri Yerel yönetimlerin genel özellikleri şu şekilde sıralanabilir: a) Yerel yönetim kuruluşlarının tüzel kişilikleri vardır. b) Yerel yönetim kuruluşları, yerinden yönetim ilkesine göre kurulmuşlardır. c) Yerel yönetim kuruluşlarının karar organları seçimle iş başına gelirler. d) Genel yönetimler, yerel yönetimler üzerinde sadece vesayet yetkisine sahiptirler. e) Yerel yönetimlere görevlerine yapabilmek için gelir kaynakları sağlanır. f) Yerel yönetim kuruluşları, Bakanlar Kurulu’nun izni ile kendi aralarında görevleriyle ilgili olarak birlik kurabilirler[5]. Yerel yönetimler, yasal olarak kendi görev alanı içinde olup başka bir yönetime bırakılmamış bütün işlerle ilgilenebilirler[6]. 2. YEREL YÖNETİMLERDE YÖNETİME KATILIM VE KENT KONSEYLERİ 2.1 Yerel Yönetimlerde Yönetime Katılımın Kapsamı Güçlü ve katılımcı bir demokrasinin en büyük erdemi; eylemli olma niteliğidir[7]. Demokrasi bir süreç olarak görülecek olursa, birlikte yaşamanın en önemli normları arasında ilk aranacak olan katılımdır. Katılım, yalnız siyasal sistemle ilgili bir sorun değil, daha çok yurttaşla ilgili bir sorundur. Katılım, aynı zamanda yurttaş olmanın önemli bir ölçütü ve göstergesidir[8]. Yerel düzeyde yönetim ve yerel halk-hemşeri işbirliği gerektiren nedenlerden birincisi; yerel yönetimlerin demokratiklik yönünün yanında, yönetimin etkinliği ve verimliliğinin sağlanması ile ilgilidir. Demokratik işleyişte halkın sadece alınan kararlardan haberdar olması yeterli değildir. Burada önemli olan, halkın bu kararların kendi yararına olduğu noktasında ikna olmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için ise yerel yönetimler, yerel karar alıcılar ile halkın işbirliği yapması, halkın karar alma sürecine ve programların hazırlanmasına katılımı, görüşlerinin alınması, bilgilendirilmesi, yani yönetsel işleyişe aktif katılım gerekmektedir. İkinci neden ise; her kamu kuruluşu gibi yerel yönetimlerin izlediği politikayı halka açıklamak, yerel halkı belediye 366
hizmetlerine karşı olumlu bir tutum sergilemelerini sağlamak amacına dayanmaktadır[9]. Çağdaş demokrasi anlayışında öngörülen ve demokrasiyi karakterize eden unsurlardan biri olarak kabul edilen “katılım”ın etkin bir biçimde uygulanabileceği en elverişli alan yerel yönetim birimleri olmaktadır[10]. Katılımcı bir yerel yönetim, demokratik bir toplum içinde gelişebilir. Böylesi bir toplumun ilkeleri, çoğulculuk, demokratiklik ve katılımdır[11]. 2.1.1 Yerel Yönetimlerde Yönetime Katılımın Yararları Yönetime katılım farklı grupların yönetimde yer almalarını sağlar. Yönetime katılım ile özgürlük, eşitlik, çoğulcu, sivil demokratik değerlere sahip bir toplum gelişir. Katılımın önemli bir işlevi de siyasal sistem değerleri ile toplumsal bütünleşmenin sağlanması ve bireylerin de siyasal sistemi etkilemesine olanak sağlayacak bir araç olmasıdır[12]. Bireylerin, çeşitli yol ve yöntemlerle kamu hizmetlerini yürütmekle görevli kamu kuruluşlarının karar ve uygulamalarını etkilemelerine ve bunların sorumluluğunu bir ölçüde üstlenmelerine olanak sağlayan katılım olgusunun yararları şöyle özetlenebilir[13]: i. Katılım bireylerde demokrasi duygusunu geliştirmektedir. Bu yolla hemşehriler de seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini daha etkili biçimde denetleyebilmekte, karar ve uygulamalarını değerlendirebilmektedirler. ii. Katılım, bireylerin sosyalleştirilmeleri sürecinin etkin yollarından birisidir. Kolektif kararların alınabilmesi ve toplumsal görüş birliğine ulaşılması, bireylerde aidiyet duygusunun ve topluluk üyeleri arasında sevgi, anlayış, hoşgörü ve eşitlik duygularının gelişmesine yardımcı olarak ortak değerlerin oluşması sağlanabilmektedir. iii. Katılım, kurumların yurttaşa duyarlı, insana dönük nitelikler kazanmasına yardımcı olmaktadır. iv. Yurttaşların planlama, karar verme ve uygulama katkıları, bu süreçlerin yerel koşullara ve yurttaşların gereksinim, istek ve beklentileri ile uyumlu olmasına yardımcı olmaktadır. v. Yurttaşların karar verme sürecine katılmaları, yönetsel açıdan bakıldığında, kararların yerel topluluklarca benimsenmesi, dolayısıyla uygulamada daha yüksek oranda başarı sağlanması olanağını yaratmaktadır. 367
Katılımcılar, gerek görüldüğü durumlarda yönetim alanında karar üretici, denetleyici, düzenleyici gibi görevleri yerine getirirler. Bu durum beraberinde hem baskın grubun hem azınlık grubun ya da farklı grupların tercihlerini gündeme taşıma olanağı sağlar. Böylece yapılan planlamaların, toplumun birçok kesimine hitap edebilecek zenginlikte olması, dönemin şartlarına uygun olması, doğabilecek hataların en aza indirgenmesi, olumsuz sonuçların önüne geçilmesi sağlanır[14]. 2.2 Yerel Gündem 21 Uygulamaları 2.2.1 Yerel Gündem 21 Yerel gündem 21 öncelikle yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması yoluyla yerel düzeyde Gündem 21’in hedeflerine ulaşılmasını amaçlayan katılımcı, çok sektörlü bir süreçtir. Yerel düzeyde“sürdürülebilir kalkınma” ya yönelik katılımcı eylem planlaması süreci niteliğindeki Yerel Gündem 21, dünyada ve Türkiye’de sergilediği özellikleriyle 21. yüzyılın demokratik “yerel yönetişim” anlayışını ifade etmektedir. Yerel Gündem 21, mevcut faaliyetlerin uzayıp giden listesi içinde yer alan sıradan bir yerel program veya proje değil, tersine, yerel yönetişimin tüm alanlarını ve aktörlerini yatay ve düşey olarak kucaklayan, bu bütünlük içerisinde yeni bir anlayış, yeni bir yönetim ahlakı geliştirilmesini içeren bir ana süreç niteliğini taşır. Yerel Gündem 21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda, UNDP’nin desteğiyle, IULA-EMME Türkiye’deki – Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın koordinatörlüğünde yürütülen “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi” Projesi ile başlamıştır. T.C. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla başlatılan proje, iki yıllık bir uygulama dönemi sonrasında, Aralık 1999’da tamamlanmıştır. Bu projenin başarısı üzerine UNDP, ikinci aşamaya da destek vermeyi kabul etmiş, T.C. Bakanlar Kurulu’nun da bunu benimsemesinin ardından, “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak 2000’de başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel yönetimlerin sayısının 50’yi aşması sonrasında, Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje” çerçevesinden çıkarılarak, uzun verimli bir “Program”a dönüştürülmüştür[15]. 368
2.3 Kent Konseyleri Yerel demokrasinin yaşama geçirilmesi, Yerel Gündem 21 sürecini temel amaçlarından birisi olduğundan, bu amacı gerçekleştirmek bağlamında Yerel Gündem 21 ile ilgili çalışmalar tüm kentlilere açıktır. Bu amacı gerçekleştirmede bir araç olan “Kent Konseyi” gibi örgütlenmeler, kentte bulunan tüm kamu kurum ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca bu toplantılar, bütün vatandaşlara açık olarak yapılmaktadır[16]. Yerel Gündem 21 Kent Konseyleri, Türkiye’ye özgü bir yapılanmayla, merkezi yönetimi, yerel yönetimi ve sivil toplumu bir ortaklık çerçevesinde bir araya getiren “yönetişim” mekanizmalarıdır Yerel Gündem 21 süreci ile başlayan Kent konseyleri 5393 Sayılı Belediye Kanunu ile birlikte yasal bir statüye kavuşmuş ve Türkiye ölçeğinde uygulama imkânı bulmuştur. Kent Konseylerini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel demokrasinin geliştirilmesi bakımından ileri bir adım olarak değerlendirmek gerekmektedir[18]. Türkiye`de Yerel Gündem 21`lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi, Gündem 21’in 28. Bölümü`nde yerel yönetimlerin, kendi beldelerine yönelik Yerel Gündem 21’lerin hazırlanması ve uygulanması yönünde teşvik edilmesinden hareketle, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME) tarafından geliştirilmiştir. Resmi Gazete’nin 13.07.2005 tarih ve 25874 numaralı nüshasında yayınlanan Belediyeler Kanunu’nun 76. Maddesi uyarınca Kent Konseyleri kurulmuştur. Bahsi geçen madde Kent Konseyleri’ni şu şekilde tanımlamıştır; “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Kent konseyinin çalış369
ma usûl ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.” Maddenin son kısmında “…Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir…” ibaresine yer verilerek Kent Konseylerinin önemi vurgulanmak istenmiştir. Belediyeler Kanununun 76. Maddesi uyarınca 08.10.2006 tarih ve 26313 sayılı Resmi Gazete nüshasında Kent Konseyi Yönetmeliği yayınlanarak; Kent Konseylerinin çalışma usul ve esasları ortaya konulmuştur. Türkiye Yerel Gündem 21 Programının yeni dönem projesi olan, “Türkiye’de Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı Kanalıyla BM Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin Yerelleştirilmesi” projesi, 29/03/2007 tarih ve 2007/11942 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanmış ve 24/04/2007 tarih ve 26502 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu proje ile önümüzdeki dönemde, yerel yönetimlerin ve kent konseylerinin, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesini izleme ve destekleme konusundaki kapasitelerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Yine Proje çerçevesinde, 2008 yılının sonuna kadar, Kent Konseylerinin kurulması yönünde teknik destek ve katkı sağlanması ve bu kapsamda oluşturulan Kent Konseylerinin kapasitelerinin, yerel düzeyde etkin olarak Binyıl Kalkınma Hedeflerine odaklanacak şekilde geliştirilmesi de hedeflenmiştir. 2.3.1 Kent Konseylerinin İlgi Alanları Kent Konseylerinin amacı, Kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmektir. Kent Konseyleri; kentin ve kentlilerin gelişimini ortaklık içinde planlamak, Kenti 21. yüzyıla taşıyacak yapısal değişime hazırlamak, kentin öncelikli sorunlarını ele almak, Yerel yönetimlere ve karar alma süreçlerine halkın katılımını sağlamak, Kentin kalkınma/gelişim ve eylem planlarının hayata geçirilmesini sağlamak, Yerel demokrasinin gelişim ve yerleşimine katkıda bulunmak, Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kent yaratmak amacı ile kurulmuştur. Kent Konseylerinin başlıca faaliyet alanlarını; kent yönetimine 370
ilişkin politikaların oluşumuna katkı sağlamak, kent yönetimine ilişkin kararların oluşumuna katılmak, Yerel Gündem 21 çalışmalarını yürütmek; bu çerçevede; katılımcı, demokratik yerel yönetim geleneğini oluşturma; kentlilik bilinci ve kültürünü geliştirme, sürdürülebilir kentler kavramını benimsetme; kentin ekonomik, sosyal, kültürel yapısını geliştirme, çevre uyumlu kalkınma, çevre dostu ürünlerin üretimini ve tüketimini özendirme, kent kaynaklarının adil bölüşümünü, yerinde ve etkin kullanımını, kentlilerin katılımı ile sağlamak, yaşlıların, kadınların ve çocukların daha iyi korunmalarını sağlayacak sistemleri kurmak, tüketici haklarını ve tüketici bilincini geliştirmek, oluşturmaktadır. 2.3.2 Kent Konseyleri Çalışma Grupları Çalışma Grupları, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden, kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri, katılımcı yaklaşımın özüne uygun şekilde, yerel sürdürülebilir kalkınma eylem planlamasının farklı bileşenleri etrafında buluşturmaktadır. Çalışma Grupları, yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel sorunların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir platform işlevini görmektedir. Çalışma Grubu başlıkları, ülkenin dört bir yanındaki kentlerde belirgin bir benzerlik taşımakla birlikte, her kentin coğrafi konumuna, büyüklüğüne ve özelliklerine bağlı olarak, yoğunlaşılan öncelikli konular belirgin farklılıklar gösterebilmektedir. YG-21 sürecindeki kentlerde oluşturulan Çalışma Grubu başlıklarına bakıldığında, en çok karşılaşılanlar arasında, Çevre, Ekonomi, Sağlık, Turizm, Eğitim, Kültür ve Sanat, Ulaşım, Tüketiciyi Koruma, Gençlik ve Spor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik gibi genel ve geniş kapsamlı konuların bulunduğu görülmektedir. Ayrıca, Türkiye’ye damgasını vuran konularda (örneğin, “Afetler ve Kriz”, “Avrupa Birliği ile İlişkiler”, vb. başlıklar altında) da Çalışma Grupları oluşturulmaktadır. Bunlara ek olarak, hemen her kentte, genel başlıklar altındaki grupların, kendi içerisinde daha özel konulara yönelen alt-başlıklara bölünerek çalıştığı veya yerele özgü bu konular için ayrı Çalışma Grupları oluşturulduğu görülmektedir. Çalışma Grupları, yalnızca öncelikli sorun alanlarına yönel371
mekle kalmayarak, YG-21 sürecinin temel politikalarının ve belgelerinin oluşturulmasına katkıda bulunan “komisyonlar” şeklinde de kurulabilmektedir. Genellikle, görevini tamamladıktan sonra dağılan bu tür komisyonların örnekleri arasında, kentin geleceğe yönelik vizyon taslağının geliştirilmesi, Kent Konseyi tüzük taslağının hazırlanması gibi konularda oluşturulan Çalışma Grupları gösterilebilir. Çalışma Grupları ile Kent Konseyi arasındaki ilişkiler, ilgili kentte benimsenen yapılanma modelinde, bu grupların ne ölçüde Konsey bünyesinde ve doğrudan Konsey’e bağlı olacak şekilde kurulduğu veya ne ölçüde Konsey’e paralel bir şekilde çalıştığına bağlı olarak, farklılıklar gösterebilmektedir. Benimsenen yapılanma modeline ve uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilecek farklılıklara bakılmaksızın, Çalışma Grupları’nın Kent Konseyi’nde etkin bir şekilde temsil edilmesi, büyük önem taşımaktadır. Konsey ile Çalışma Grupları arasında güçlü bir bağlantı kurulmasının gereği ve önemi dikkate alındığında, bu ilişkilerde ortaya çıkabilecek bir kopukluk, bir yandan gönüllü katılımın etkisini azaltırken, öte yandan da yerel eylem planlaması sürecinde büyük aksamalara yol açacaktır[19]. 2.3.3 Kent Konseylerinde Spor Çalışma Grupları Kent Konseyleri bünyesinde kurulan spor çalışma grupları, Sportif etkinlikler ile katılımcıları sadece fiziksel açıdan değil, moral açısından ve kişilik açısından da desteklemek, eğitimlerine katkıda bulunmak, bilimsel metotlar çerçevesinde topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak amacıyla Kent Konseyleri bünyesinde oluşturulan gönüllü yapılardır. Spor Çalışma Gruplarının dayanağı 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 76. maddesi ve yasaya dayalı çıkartılan Kent Konseyi Yönetmeliği, Yerel Gündem 21’in hukuki temelini oluşturan uluslar arası antlaşmalar, ilgili bakanlar kurulu kararı ve genelgeleridir. Spor çalışma gruplarının amaçları arasında; sporla ilgilenen kişi ve kişilerle tanışarak onlara her türlü eğitim ve öğretimlerine katkıda bulunmak, sporla ilgili kişilerce zaman zaman toplantılar yaparak, farklı ve faydalı bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasını sağlamak, sporla ilgili olarak ulusal veya uluslar arası her türlü gelişmeleri, yenilikleri, buluşları ve metotları spor ve sağlıkla ilgilenen kişilere ulaştırmak, 372
sporla doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi olan Tüm Kamu Kurum ve Kuruluşlarla, vakıflar, derneklerle, mahalle birlikleri ile tüm özel sektör kurum ve kuruluşları ile hatta gerektiğinde uluslar arası ilgili kurum ve kuruluşlarla da işbirliği içinde olmak, karşılıklı bilgi, beceri ve tecrübe akışını sağlamak ve diyalog halinde olmak, sporla ilgilenen kişi ve kişilerin bir araya gelerek güçlü ortaklıkların oluşmasına yardımcı olmak, sporla ilgili olarak çalışma yapan müteşebbislerin olumlu bulunan projelerinin hayata geçirilmesine yardımcı olmak, çalışma grubumuz, Kent Konseyi ile beraber, sağlık ve sporla ilgili alanlarda ulusal ve uluslar arası platformlarda gerektiğinde temsil etmek sayılabilir. Çalışma ilkeleri ise; şeffaf ve paylaşımcı olmak, spor çalışma grubunda gönüllülük ve istikrarlı devamlılık esasına göre çalışmak, dil, din, ırk, kültür, sınıf ve düşünce ayrımcılığı yapmamak, Ulusal ve Uluslar arası sözleşmeler çerçevesinde yerel düzeyde spor ve sağlıkla ilgisi olan kesimlerin haklarını korumak, bilgi paylaşımını tarafsız, karşılıklı ve eşit yapmak, çalışma grubu çatısı altında siyasi propaganda yapmamak, kurumlar ve bireyler arasındaki diyalogu sağlayarak, işbirliği platformları oluşturmak, yapılacak tüm etkinlikleri üyelere duyurmak, üyelerinde düşünce ve fikirlerini almak, karşılıklı sevgi, saygı ve güvene dayalı çalışmayı ilke edinmek ve bu sorumluluk duygusu içerisinde faaliyet gösteren diğer çalışma gruplarına örnek olmak şeklindedir. 3. KENT KONSEYLERİ VE SPOR Spor, toplumsal kültür içerisinde sosyal bir gerçeklik olarak yer almaktadır. Bu doğrultuda spor yaşamın her aşamasında bireyin toplumsallaşmasına etki eder. Ayrıca, günümüzde kitleleri peşinden sürükleyen spor, bireyin fiziksel, ruhsal, zihinsel ve sosyal gelişimine doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulunmaktadır. Dolayısı ile spor makro ve mikro düzeyde sosyal bütünleşmede öncül rol oynar. Sportif etkinlikler kişisel ve sosyal kimlik hissi ve grup üyeliği duygusu vererek insanları bir araya getirir. Çünkü sosyal sınıf, ırk, dil, din ve cinsiyet gibi farklılıkları ortadan kaldırır. Dolayısı ile toplum içerisinde gerilim ve çatışmanın sınırlarını aşarak insanlar ve toplum arasında sağlıklı iletişimi sağlar. Sınıfsal farklılıkların ortadan kalktığı bir ortamda da önyargıları yenerek insanların birbirine daha saygılı ve gerçekçi yaklaşmalarına yardım eder. 373
Spor hayatın tüm yönlerini (Sağlık, Eğitim, İş Yaşamı ve Sosyal Çevre) etkiler. Bu sayede birey bir bütün olarak toplumsal yaşamın tüm evrelerinde daha dengeli ve bütüncül bir tavır sergiler. Beden sağlığının yanı sıra, grup çalışması, dayanışma, hoşgörü, anlayış gibi kavramların oturmasına aracılık eder. Bu sayede sosyal bütünleşmenin daha kolay bir ortamda gerçekleşmesine zemin hazırlar. Hem bedenen hem de ruhen sosyal bütünleşme daha sağlıklı gerçekleşir. Bu da toplumsal bütünlüğün ülke ekonomisi ve iş verimliliğine olumlu olarak yansıması anlamına gelir. Sosyal bütünleşmede sportif etkinliklerin önemi yadsınamaz. Spor, ferdi gelişimi toplumsal bütünlük içinde anlamlı hale getirir. Bireyin sosyal bir varlık olarak toplumda yer bulmasına öncülük eder. Sosyal bütünleşmenin asli unsuru farklı kimliklere sahip bireylerin ortak paydada buluşmasıdır. Bu buluşmanın en asli unsuru da spordur. Bu unsuru toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak da yerel yönetimlerde kent konseylerinin çalışma alanına girmektedir. Kent konseyleri toplumun fiziksel ve ruhsal sağlıklarına spor aracılığı ile yapacağı katkının yanı sıra toplumsal dayanışma ve yardımlaşmaya da önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Bu katkıyı kent konseyleri sosyal bir misyon olarak spor çalışma gruplarının etki alanına dahil etmiştir. 3.1 Spor Çalışma Grupları ve Sosyal Misyonları Yerel enerjiyi ve motivasyonu harekete geçirecek olan yerel yönetimler özelinde kent konseyleri amatör sporların okullara girmesini sağlayabilir, sporun yaygın kabul görmesini teşvik edebilir, tesis inşaatı ve yönetimde çok daha başarılı olabilir[20]. Toplumsal yapının en alt kademelerinden biri olan belediyeler ve sınırları içerisinde yaşayan insanların yoğun iş temposu ve stresli günlük yaşam içerisinde gerek fiziksel gerekse de ruhsal sağlıklarının devamlı olabilmesi adına sportif etkinlikler son derece önemlidir. Bu sağlık halinin sürdürülebilmesi adına yerel yönetimlerin gönüllü birlikleri olan, kent konseylerine bağlı, spor çalışma gruplarına büyük işler düşmektedir. Zira toplumsal sağlık ve huzur halinin sürdürülebilmesi spor çalışma gruplarının faaliyetleri ile doğrudan ilgilidir. Yaşamsal faaliyetleri bir kenara bırakacak olursak, teknoloji ile birlikte giderek birbirinden uzaklaşan insanların sportif organizasyonlar ile tekrar bir araya getirilmesi de toplumsal bütünlük açısından son derece önemlidir. Yerel yönetimler adına, kent konseyleri ve spor çalışma grupları herkes için spor, 374
yaşam boyu spor ilkelerine bağlı olarak yöredeki herkesin katılımını sağlayacak sportif etkinlikler düzenleyerek; toplumsal bütünleşme ve sosyal birlik olgularını pekiştirmelidir. Zira, spor çalışma gruplarının amaçları arasında, sadece fiziksel ve ruhsal iyilik halinin sağlanması değil, toplumun sosyal algısına da vurgu yapmaktır. Türkiye’de diğer pek çok alanda olduğu gibi spor hizmetleri de merkeziyetçi yönetim anlayışı ile yürütülmektedir. Bu durum, Türkiye’de sporun gelişmesini ve faydalarından halkın yeterince yararlanmasını engellemektedir. Spor hizmetlerinin belediyeler eli ile halka ulaşması halinde, coğrafi, kültürel ve sosyo ekonomik farklılıklara ve halktan gelecek demokratik yansımalara göre, hizmetlerin çeşitlendirilerek, sporun faydalarının çok daha belirgin yaşanmasına imkan sağlayacaktır. Zira, halkın spora duyduğu ilgi aşikardır. Spor yolu ile yönetime yakınlaşması, katılması sağlanarak, halka demokrasiyi öğrenme ve yaşama fırsatı sağlanacaktır[21]. Türkiye koşulları düşünüldüğünde ve siyasi tarihi göz önüne alındığında demokratik yapının toplum tarafından algılanması ve uygulanması zaman zaman sıkıntıları beraberinde getirmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde sportif uygulamaların yerel düzlemde halka ulaştırılması katılımcılığın teşviki ve farklılıklara rağmen bir arada olmanın önemi vurgulanmış olacaktır. Kent konseylerine bağlı spor çalışma gruplarının sporu topluma doğrudan ulaştırması ile birlikte, bir topluma zarar verebilecek birçok alışkanlığın ortadan kaldırılması mümkün olacaktır. Zira, spor aynı derneklere, aynı stadyumlarda, aynı spor salonlarında ve ortak çabalarda meslek, yaşayış, din ve inanç bakımından çok farklı kimseleri bir araya getirmektedir[22]. Burada faklı yaşamlardan farklı kimliklerin aynı ortamda ortak paydada buluşmasında kent konseyleri ve spor çalışma gruplarının çalışmaları son derece etkili olacaktır. Sosyal dayanışmanın temeli olan farklılıklara rağmen saygı anlayışı günümüzün en etkin birleştirici unsuru olan spor ile mümkün olacaktır. Sosyal dayanışma ve yardımlaşma olgusu insanların farklılıklara rağmen birbirlerine anlayış ve hoşgörü ile yaklaşmalarını sağlayacaktır. Toplumun tüm kesimine hitap edebilecek organizasyonların başında sportif etkinlikler gelmektedir. Birbirini hiç tanımayan yada hayat anlayışları taban tabana zıt iki faklı kesimden insanı bir araya getirebilen sportif etkinlikler kent konseyleri aracılığı ile tüm yöre insanına ulaştırılabilmektedir. 375
3.2 Spor Vasıtası ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmanın Sağlanmasında Kent Konseylerinin Etkinliği Dünyada gelişmiş toplumlarca uygulanan en önemli eğitim araçlarından biri olan sportif etkinliklerin amacı, insanların, fiziki, sosyal, psikolojik, kültürel ve zihni gelişimlerine katkıda bulunarak toplumun sağlıklı nesiller kazanmasını sağlamaktır[23]. Ele almaya çalıştığımız sosyal yardımlaşma ve dayanışma olgusundan hareket edecek olursak kent konseyleri bireylerin sosyal ve kültürel gelişimlerini bireysellikten toplumsallığa yönlendirmede oldukça etkili bir çalışma gerçekleştirmek durumundadırlar. İnsanların farklı duyguları, farklı inançları ve farklı yaşam anlayışları toplumsal bütünlüğün önündeki en büyük engellerden birisidir. Kent konseyleri ve buna bağlı spor çalışma grupları bu farklılıkları ortadan kaldırarak insanların ortak paydada buluşmalarını sağlamayı, sosyal yardımlaşma ve dayanışma olgusunu tüm bu farklılıklara rağmen tüm kesime yaymayı amaç edinmek durumundadır. Küreselleşme ve teknolojik ilerlemenin en büyük olumsuzluklarından biri olan bireyselleşme ve toplumdan uzaklaşma gelecek nesiller için en büyük tehlikedir. Tamda burada kent konseylerinin gerçekleştireceği sportif etkinlikler devreye girmektedir. Sosyal bir uzlaşı aracı olan spor kent konseyleri aracılığı ile toplumun tüm kesimine ulaşmakta ve algıları toplum odaklı yeniden düzenlemektedir. Türkiye’de sportif etkinliklerde rastlanılan sorunlardan birinin organizasyon eksikliği olduğu bilinmektedir. Yıllardır süregelen bu probleme kalıcı çözümler bulunamaması yapılan etkinliklere gölge düşürdüğü gibi amaçlanan hedefe ulaşılmasına da engel teşkil etmektedir[24]. Bu sorunların ortadan kaldırılması adına kent konseylerinin etkin çalışmaları son derece büyük bir öneme sahiptir. Hedef kitlenin tamamına ulaşması ve gerçek anlamda amaçlanan hedeflerin gerçekleşmesi ayrıca önem arz etmektedir. Ayrıca, Avrupa kentsel şartı ilkeleri, yerel yönetimlere rekreasyon konusunda sorumluluklar yüklemiştir. Her kent sakini spor ve rekreasyon etkinliklerine katılma hakkına sahiptir. Herkes için spor şartının hükümleri uyarınca yerel yönetimler, toplumsal yerleşim, ekonomik durum ve gelir, yaş yada etnik grup ayrımı gözetilmeksizin herkesin spordan ve spor tesislerinden yararlanmasını sağlamakla görevlidir[25]. Vurgulamaya çalıştığımız nokta itibari ile hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumun tüm kesimine ulaşmak yerel yönetimler 376
adına kent konseylerinin görevleri arasında yer almaktadır. Spor özelinde toplumun bir bütün olarak sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı özümsemesi ise spor çalışma gruplarının düzenleyeceği sağlıklı sportif etkinlikler ile mümkün olmaktadır. Toplumdaki farklılıkları ortadan kaldıracak olan sportif organizasyonlar ise kent konseyleri aracılığı ile topluma ulaşmaktadır. Bunun sonucunda farklı kesimden insanlar bir araya gelecek, toplumsal bütünlük içerisinde sosyal dayanışma ve yardımlaşma her daim uygulanacaktır. SONUÇ Sportif uygulamaların ulaşılabilirliği en az uygulanabilirliği kadar önemlidir. Şehir yada yerel bağlamda ele aldığımızda bu sportif uygulamalara ulaşmada yerel yönetimler köprü vazifesi görmektedir. Spor kent sakinleri için yerel yönetimlerin yapabileceği en önemli hizmetlerden birisidir. Sporun, onunla ilgilenen insanlara çok yönlü ve olumlu katkıları bulunmaktadır. Bu katkıların bireysel faydadan toplumsal faydaya aktarılmasında kent konseyleri yerel yönetimler adına işlev görmektedir. İnsanların belirli bir düzen içerisinde varlıklarını devam ettirmeleri, karşısındakine anlayış ve hoşgörü ile yaklaşması ile mümkündür. Toplumsal bütünlük, sosyal yardımlaşma ve dayanışma gibi olgular insanların bir arada ortak amaçlar için buluşmaları ile mümkün olmaktadır. Bu durumu günümüzde sağlayan en önemli unsur da kent konseyleridir. Kent konseyleri spor çalışma grupları aracılığı ile topluma ulaşmakta ve insanları bir araya getirmektedir. Bu sayede insanlar farklılıkları kabul etmekte ve hoşgörülerini geliştirmektedirler. Farklı kültür ve yaşam anlayışları kent konseylerinin sportif uygulamaları bir araya gelmekte, küreselleşmenin olumsuz etkilerinden biri olan bireyselleşmeyi bir parça olsun azaltmaktadır. Toplumsal bütünlük, sosyal yardımlaşma ve dayanışma sportif etkinlikler ile pekişmektedir. Halkın demokratik alışkanlıkları spor vasıtası ile gelişmekte dayanışma ve yardımlaşma kültürü yediden yetmişe tüm kent sakinlerine ulaşmaktadır. Varlık sebebi tamamen halka en iyiyi ulaştırmak olan yerel yönetimler farklı uygulama alanları ile halkın ihtiyaçlarına cevap verebilmektedir. Bu ihtiyaçlardan biri olan spor sadece fiziki ve ruhi sağlığı belli bir düzene sokmakla kalmamakta; sosyal yönü ile insanların varlıklarını bireysellikten toplumsallığa taşımaktadır. Kent konseyleri 377
bünyesinde faaliyetlerini devam ettiren spor çalışma grupları, halkın spor tesislerinden yaralanmasını sağlarken, sadece fiziki imkanlar sunmakla kalmayıp, toplumsal iyilik halinin oluşmasında ve insanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma olgusunu yaygınlaştırmaktadır. Netice itibari ile, kent konseyleri ve spor çalışma grupları sosyal misyonlarına uygun etkinlikler ile kent sakinlerini bir araya getirmektedir. Toplumsal algının geniş bir tabanda uygulanması adına gerçekleştirilen sportif etkinlikler her bireye ulaşmakta ve bireylerinde bunlara katılımı ile toplumsal bir bütünlük ortaya çıkmaktadır. İnsanların bir arada olması, sosyal dayanışmayı geliştirmesi ve farklı olanı aynı toplumsal bilinç ile olduğu gibi kabul etmesini amaç edinen spor çalışma grupları; kent sakinlerinin yaşamsal faaliyetleri dışında kalan sürelerde insanların birbirlerinden kopmamasını ve toplumsal bir ihtiyaç olan yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştirilmesini amaç edinmektedir. Ve bu amaç doğrultusunda sportif etkinlikler gerçekleştirerek yönetim ve toplum arasında bir köprü vazifesi görmektedir.
KAYNAKLAR 1. Çukurçayır, MA. (2006). Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi Kitabevi, Konya. 2. Tortop, N. Aykaç, B. Yaman, H. Özer, MA. (2006). Mahalli İdareler, Nobel Yayınevi, Ankara. 3. Yıldırım S. (1994). Yerel Yönetim ve Demokrasi, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi Programı El Kitapları Dizisi, IULA-EMME Yayınları, İstanbul. 4. Ergin, B. (2008). Belediyelerde Yönetime Katılım ve Zeytinburnu Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. 5. Keleş, R. (1998). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul. 6. Keleş, R. (1999). Avrupa’nın Bütünleşmesi ve Yerel Yönetimler, Konrad Adenauer Vakfı Yayınları, Ankara. 7. Barber, B. (1995). Güçlü Demokrasi, Çev: Mehmet Beşikçi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul. 8. Çukurçayır, MA. (2006). Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi Kitabevi, Konya. 9. Öner, Ş. (2006). Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye Yönetimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. 378
10. Öner, Ş. (2000). Belediye Meclis Üyelerinin Yerel Katılım Algılaması, Türk İdare Dergisi, Cilt 70, Sayı 428, s.136. 11. Nergiz, N. Kiriş, HM. (2004). Yerel Demokratikleşmede Katılım Sorunu, Yerel Siyaset Dergisi, Sayı: 23: 36-48, s. 36. 12. Çukurçayır, MA. (2006). Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi Kitabevi, Konya. 13. Yalçındağ, S. (1996). Belediyelerimiz ve Halkla İlişkileri, TODAİE Yayınları, Ankara. 14. Eroğul, C. (1991). Devlet Yönetimine Katılma Hakkı, İmge Kitabevi, Ankara. 15. http://kentkonseyleri.net/changepage.aspx?lg=2&pi=64, Erişim Tarihi: 20.04.2011 16. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21, IULA-EMME Yayınları, İstanbul. 17. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21, IULA-EMME Yayınları, İstanbul. 18. Soygüzel, H. (2006). Yerinden Yönetimde Yeni Bir Boyut: Kent Konseyleri, T.C. Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği Yayını, İstanbul. 19. http://kentkonseyleri.net/changepage.aspx?lg=2&pi=55, Erişim Tarihi: 20.04.2011. 20. http://www.iudergi.com/tr/index.php/sosyalsiyaset/article/ viewFile/421/373, Erişim Tarihi: 10.04.2011. 21. Doğu, G. Kesim, Ü. Sivirkaya, Ö. (2002). Belediyelerin Sporla İlgili İşlevleri: Düzce Belediyesi Örneği,” Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 11, Sayı: 2. 22. Meydan Larausse, “Büyük Lügat ve Ansiklopedi” 18. Cilt, s. 269 23. DPT. (2000). Beden Eğitimi, Spor ve İstanbul Olimpiyatları, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. 24. Yalkın, Y. (2001). Sporun Gelişmesinde Önemli Bir Unsur Olarak Yerel Yönetimler, İller ve Belediyeler Dergisi, Sayı: 667. 25. Orta, L. (2004). Belediyeler ve Spor, Yerel Yönetimler Kongresi: Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma, Çanakkale.
379
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU DEĞERLENDİRME OTURUMU OTURUM BAŞKANI Prof. Dr. Bekir PARLAK
Uludağ Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi
KATILIMCILAR 1. Erdem SAKER
Bursa Büyükşehir Belediyesi 1994-1999 Dönemi Belediye Başkanı
2. Tahsin BULUT
Sosyal Politikalar Merkezi Derneği 2. Başkanı
3. Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT
Hitit Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi
4. Hasan SOYGÜZEL
Yalova Kent Konseyi Genel Sekreteri
Prof. Dr. Bekir PARLAK Bir yıla yakın 6 kişilik bir ekiple yürütülen bu çalışma 23 bilim adamının hakemliğinde ve bilim kurulu üyeliğinde gerçekleşti. Nihayetinde, Bursa kendini gösterdi. Yerel Gündem 21 hareketinde olduğu gibi, onun devamı olan Kent Konseyi hareketinde de ön plana çıktı. Doğrusu bu konuda Bursa, Türkiye’ye örnek oldu. Geldiğimiz noktada, 2 gün itibariyle 6 oturum yapıldı ve bu 6 oturumda 20 bildiri sunuldu. Bu 20 çalışmayı 35 katılımcı gerçekleştirdi, bunlardan 31’i akademisyendi, 4 tanesi de pratisyendi. Ama fark ettiğiniz üzere, değerlendirme forumunu akademisyen ağırlıklı değil, bizi saymazsanız, pratisyen ağırlıklı oluşturduk, ki onların söyleyecekleri işin içinden gelmenin getirdiği gerçekten önemli sözler olacaktır. Bir noktanın altını çizeceğim; Alman Filozof Goethe’nin çok değerli bir sözü var, der ki “En iyi yönetim, bize kendimizi yönetmesini öğreten yönetimdir. Çünkü sen kendini yönetmezsen, yönetecek birileri bulunur”. Yakın zamanlara kadar, daha 20. yüzyılın ortalarına kadar, İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da Hintliler, “belediye istiyoruz” dediklerinde, “tabi” dediler, “buyurun, belediyelerinizi kuruyo380
ruz ve sizleri aktive ediyoruz”. Ama onlara kaynak vermediler, para vermediler ve ondan sonra da aradan 1,5-2 yıl geçtiğinde, “bak siz kendi kendinizi idare edemiyorsunuz. Gördünüz mü, verin bakalım şu yetkiyi bize tekrar” dediler. Dolayısıyla bizim demokrasi kültürümüzde de, her ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz dünyada mutlak surette kurumları ortak akılla yönetme noktasına gelmiş durumdayız. Devletlerin en önemli görevi, özgürleştirme görevidir ve bu ülkenin mutlak surette ekmek gibi, su gibi, demokratikleşmeye ihtiyacı var. Demokrasinin köklerini ne kadar derinlere indirirsek, ne kadar yaygınlaştırırsak, dalları ve meyveleri de o kadar güçlü ve güzel olacaktır, bundan hiç kimsenin kuşkusu yoktur ve olmamalıdır. Demokrasinin de, realize edilebildiği en önemli yer yerel düzeydir. Yani demokrasi yerelde anlaşılır ve demokrasinin yerelden başlatılmasının en geçerli mekanizmalarından biri de resmi kurumlar değildir. Yönetişimin hakim olduğu gönüllü, sivil inisiyatifin de bulunduğu, ortaklaşa yönetmenin, çok aktörlü çok faktörlü yönetmenin mekanizmaları olan bu tür kurumlardır, konseylerdir. Dolayısıyla kent konseylerini ben şahsen çok önemsiyorum. Yerel Gündem 21’den itibaren bu çalışmaların içinde bulunuyorum ve sonuna kadar da bunlara destek vereceğiz. Çünkü bizi en iyi bizim yöneteceğimiz ve en iyi fikirlerimizi ortaya çıkarabileceğimiz ortak akılda olabileceğimiz mekanizma bunlardır. Erdem SAKER Ben her iki olgunun da biraz tarihçesinden bahsedeceğim. Kent konseylerini değerlendirirken, bu bilgilere sahip olmanızda büyük yarar olduğunu zannediyorum. Önce Yerel Gündem 21 eylem programları dünyada nasıl başladı ona bir bakalım. İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında başlayan teknolojik gelişmeler, geçen yüzyılın ikinci yarısında dev adımlarla ilerledi ve insanlar bir anda kendilerini uzayda buldular. Yukarıdan dünyaya baktıklarında titrediler, dünyada çok büyük değişimler var. Nedir bunlar? İklim değişikliği başta olmak üzere ormanların yok olması gibi, fiziki değişimler, bir taraftan da, toplumların çok hızlı büyümesi, yoksullaşma, açlık v.b. değişimler. Bunun için ilk defa, Birleşmiş Milletler çatısı altında 1972 yılında Stockholm’de bir araya geldiler. Stockholm Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda toplandılar. Bir sürü tedbirler ortaya koydular. Devlet liderleri dağıldılar ve ül381
kelerine döndüler. 80’li yıllara gelindiği zaman, bir başka Birleşmiş Milletler toplantısı yapıldı. Ama orada yaptıkları değerlendirmede, Stockholm’da konuştuklarından ileriye giden hiçbir adım atamamışlar. Nedenini sorguladıklarında bir eksikleri olduğunu farkettiler. Neydi o? “Halk”. “Biz devletin üst düzey insanlarıyız, halka en yakın temsilciler yok, yerel yönetimler yok, sivil toplum kuruluşları yok”. O günlerde Başbakanlık görevinden ayrılmış Norveç Başbakanı Bayan Brundtland’ın başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Dünyanın karşı karşıya kaldığı büyük sorunlar nedir? Bunlar nasıl çözülür? Dünyanın 21. yüzyıldaki gündemi ne olmalıdır? İki yıl boyunca Brundtland ve ekibi çalışıyor ve 1992’ye geliniyor. Rio’da Birleşmiş Milletler’in meşhur Habitat I Konferansı ve orada “Brundtland Raporu” dünyanın “21. Yüzyıl Bildirimi” olarak, Gündem 21 olarak, tartışılıyor ve onaylanıyor. Birleşmiş Milletler Toplantısında ilk defa yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları var. Oraya katılan ülke liderleri şu vaatte bulunuyorlar: Ben ülkeme döndüğümde yerel yönetimlerimle, sivil toplumumla, halkımla bir araya geleceğim. Dünyanın 21. yüzyıl hedefleri doğrultusunda yerelde neler var, Bursa’da benim ne gibi gündemim var, bunu belirleyeceğim ve buna giden çözümleri yine yerel yönetimlerle, halkımla beraber uygulayacağım. 1992 senesinde, bu taahhütte bulunuyorlar. Sene 1994, ben Mart ayında Belediye Başkanı oldum ve yanlış hatırlamıyorsam Ağustos ayında da Roma’da bir uluslararası toplantıya katıldım, orada bir oturum yönettim. Paris dahil, bazı büyük şehirlerin şehir planlarının geliştirilmesine yönelik bir oturumdu. O oturum sonunda beni buldular ve dediler ki biz “Dünya Yerel Yönetimler Çevre Girişimi Konseyi Yönetim Kurulu’yuz. Birleşmiş Milletler desteğiyle kurulduk. 1992 Rio Konferansı’nda alınan kararlar doğrultusunda, dünyanın 21. yüzyıl gündemini, Gündem 21’i yerele indirmek ve dünyanın bütün yerleşim bölgelerinde halkla, yerel yönetimlerle beraber, Yerel Gündem 21 gündemlerini ortaya çıkarmak ve çalışmaları yapmak üzere bir organizasyonuz. Sizi de Türkiye’den bir temsilci olarak yönetim kuruluna almayı istiyoruz”. Ben ilk defa Yerel Gündem 21 Eylem Programı lafını orada duydum. Türkiye’de hiç böyle bir eylem yok. Yönetim kuruluna girdikten sonra dediler ki, “senin kentinde bu eylem programını başlatalım”. Geldiler, yönetim kuruluyla beraber, dediler ki halka bir duyuruda bulun. Bir soru sor ve herkese söz hakkı ver. Bir cumartesi günü Tayyare Kültür Merkezi’nde buluştuk. Milletvekilimizden, valimizden, bürokratlarımızdan, sivil 382
toplum kuruluşlarımızdan, çocuklarımızdan, analarımızdan, dedelerimizden herkes oradaydı. Herkese beş dakika konuşma izni verdik. Ve şöyle bir soru sorduk, “Nasıl bir Bursa’da yaşamak istiyorsunuz? Nasıl bir Bursa’yı gelecek nesillerimize emanet etmek, bırakmak istiyorsunuz? Bunun yollarını anlatın” dedik. Yediden yetmişe herkes orada konuştu. Bir ilkokul çocuğunun sözünü ben bütün uluslararası toplantılarda da söylüyorum. “Değerli büyüklerim” dedi, “benim geleceğim için çok güzel şeyler vaat ediyorsunuz, ama bana hiç bakmıyorsunuz. Benim babam arabasıyla seyahat ederken, eğer arabayı park edilmeyecek bir yere park ediyorsa, benim için doğru odur, çünkü o benim babam” dedi. “Benim annem, evdeki halıyı balkondan aşağı silkeliyorsa, bu benim için doğrudur, çünkü o benim annem” dedi. Onun için halka inmek gerek. O gün toplantıda bir de form dağıttık. “Hangi alanlarda, hangi çalışma gruplarında gönüllü olarak çalışmak istersiniz?” dedik. 300’ü aşkın Bursalı, çeşitli alanlarda çeşitli komitelerde çalışmak için müracaat etti. Şimdi aklımda kalan, mesela Bursa’da geri dönüşümlü maddelerin toplanması başlatıldı. İçinde ilkokul çocuklarının da olduğu çalışma grupları, ev ev, site site dolaşarak oluşturdukları bir mekanizmayla bu geri dönüşüm sistemini Bursa’da başlattı. Tarihi alanda, tarımsal alanda, mesela birçok konuda Yerel Gündem 21 çalışma grupları oluştu. Bunlar birtakım eylem programlarını ortaya koydu ve bunları uygulamak üzere de çeşitli çalışmalara Belediye yönetimleriyle kol kola girmeye başladılar. Bu arada ben bir yandan bu ICLEI’nin yönetim kurulu üyeliğimi sürdürürken, bir taraftan da Dünya Yerel Yönetimler Birliği’nin de üyesiydim ve dünyanın birçok yerinde gerek Yerel Gündem 21 Eylem Programları’nı, gerekse demokrasi uygulamalarını izleme fırsatım oldu. Her iki programın da temel bir köşe taşı var: “katılımcılık”. Gerek Kent Konseyleri’nde gerek Yerel Gündem 21 Eylem Programlarında ortaya çıkarılan ana köşe taşı, “yönetimlerde katılımcılık”. Bundan dolayı 21. yüzyıl demokrasisinin de adı “katılımcı demokrasi” oldu. Türkiye’de ilk kurulan kent konseyi Urla’dadır. Belediye Başkanı Bülent BARATALI ile beraber Ege Belediyeler Birliği Yönetim Kurulu’ndayken, o kendisi bir takım şeyler anlattı. Bir yandan Yerel Gündem 21 çalışmalarını diğer yandan dışarıda da bazı katılımcılık örneklerini gösterdiler. Döndüğümüzde Bursa’daki arkadaşlarımızla bu konuları tartıştık ve biz Bursa Kent Konseyi Yönetmeliği’ni hazırladık. Bunu tek başımıza hazırlamıyoruz, çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversite kurumlarıyla beraber hazırladık. Bülent Bey’in yönetmeliğini örnek 383
aldık. Bakın Bursa Kent Konseyi Yönetmeliği’nin bir ana maddesi var, der ki “kent konseyinde herhangi bir madde, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde konuşulması talebiyle kabul edilirse, Belediye Başkanı bu maddeyi Büyükşehir Belediye Meclis Gündemi’ne alır”. Bu, Büyükşehir Belediye Meclisi ile Kent Konseyi arasında köprü kuran bir durum. Bizim yönetmeliğimizde, Kent Konseyi Başkanı, belediye başkanıydı, bendim. Ama yürütme organı kent konseyi tarafından seçiliyordu ki, kent konseyimiz 500’ü aşkın üyeden oluşmalıydı ki, bütün sivil toplum kuruluşlarının başkanları, bütün Yerel Gündem 21 çalışma gruplarının başkanları, kamu kurumlarının başkanları, valimiz dahil kent konseyinin üyesiydi. Kent konseyinin toplanma zamanını ve gündemini yürütme organı belirledi. Yürütme organındaki arkadaşlarımın büyük çoğunluğuyla biz, siyasi olarak farklı görüşlerdeydik. Ama hiçbir şekilde ben onların toplantı gündemine müdahale etmedim. Çünkü kent konseyinin ana felsefesi şuydu; kapıdan içeri girerken siyasi elbiseni çıkaracaksın. Belediye başkanıysan da siyasi elbiseni çıkaracaksın, milletvekiliysen de siyasi elbiseni çıkaracaksın. Kent konseyinde sorunlarını tarafsız biçimde çözecek çözümler arayacaksın. Bütün kent konseyi toplantılarına katıldım ve çok şey öğrendim. Eleştirildim, yanlışımı gördüm veya eksik bilgilendirmeden dolayı karşımda olan insanların doğru bildiği eksik bilgileri aktardım, onlar da öğrendiler. Bu bakımdan ben kent konseyini yerel yönetici olarak çok önemsiyorum. İçişleri Bakanlığı’nın çıkardığı yönetmeliği, bir kere kesinlikle kabul etmiyorum. Çanakkale’den Saim Bey’in de söylediği gibi, yönetmelik sadece yönlendirici bir yönetmelik olmalıdır. Her kent kendi bünyesine uygun uygulama yönetmeliğini yapar. Hele ilk çıkan yönetmelikte kent konseyleri yılda iki kere toplanır diyordu. İsterse haftada iki kere de toplanır. Ona, o kent kendi karar verir. Her kent kendi yönetmeliğini kendisi hazırlar, ama ilkeleri bir bütünlük içerisinde olmalıdır. Böyle bir sempozyumun yapılmasının katılımcılık açısından, Türkiye’de katılımcı demokrasinin kökleşmesi açısından çok önemli olduğuna inanıyorum. Lütfen kent konseyinde olan arkadaşlar, mücadeleden yılmayın. Kesinlikle yerel yönetimlerden kopmayı kabul etmiyorum. Tersine başkanınızı kent konseyinin içine sokun. Ama deyin ki, “lütfen kapıdan içeri girerken, siyasi elbiseni dışarıda bırak, öyle gel buraya. Bu kenti beraber yönetelim”. 384
Prof. Dr. Bekir PARLAK Bir noktanın altını çizeceğim. Bursa kurucu bir kenttir. Osmanlının ilk bürokrasisinin, ilk devlet müesseselerinin, ilk kurumsal ilkelerinin kurulduğu ve hayata geçirildiği bir şehir. Bu özelliğini de yüzyıllar boyunca muhafaza etmiştir. Günümüzde de, Cumhuriyet idaresinde de bundan uzaklaşmamıştır. Kent konseyi anlamında da bunu görüyoruz. Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Enes bey’in gayretleriyle Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımızın da sahiplenmesi ve himayesiyle, inşallah Bursa Kent Konseyi şu toplantıyı nasıl yaptıysa, Türkiye’ye örnek olduysa, buradan damıtılan ortak akılla birlikte, daha güzel bir kent konseyi yapı ve işlevine Türkiye’nin kavuşmasına da önayak olacak, ışık tutacaktır, diye düşünüyorum. “Şehirler kimin?” diye bir soru sorsam ne dersiniz? Acaba yöneticilerin ve ideolojilerin mi, yoksa orada yaşayan hemşehrilerin mi? Böyle bir soruya, geçmiş bir tarihte Manchester Belediye Başkanı güzel bir cevap vermişti, hala kulaklarımdadır. Demişti ki; “Hocam, benim tam 732.000 tane patronum var. Manchester’ın nüfusu 732.000.” Belediye başkanı halka sormalı mutlaka arkadaşlar, ama sormuş olmak için değil. Bunu bir vazife olarak bilmeli, hatta halkla birlikte iş yapmayı kendisine mutlak ilke edinmeli. Dolayısıyla Kent konseylerini de Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kurumsal ve düşünsel felsefi bir alt yapısı haline getirmeliyiz. Bunun için de burada yapılan çalışmalardan mutlaka faydalanılacağını, esinlenileceğini düşünüyorum. Tahsin BULUT Uzun bir uygulamanın içinden geliyorum değerli arkadaşlarım. Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyi Genel Sekreterliği’ni de belli bir dönem yaptım. Benim bilim disiplinim “diş hekimliği”, ama yerel yönetim ve katılımcı süreçle alakalı, siyasal boyutuyla ilgili hem saha uygulamalarım, hem çalışmalarım, hem araştırmalarım oldu. Bu bakımdan birtakım deneyim paylaşımlarım olacak. Benim gözlemim şu, değerli katılımcılar. Bizim nihai hedefimiz kamu yönetiminin, bu ister yerel yönetim olsun, ister merkezi yönetim; aslında etkinliğini arttırmak, daha etkin hale getirmek. Kentler açısından bu durum çok önemli. Çünkü yoğun bir göç ve buna bağlı pek çok komplikasyonu içeren bir kentleşme süreci yaşıyoruz. Bu sürecin normal seyretmediğine her gün her yerde hepimiz tanık oluyoruz. Dolayısıyla bu zor süreci sadece seçimle gelmiş insanların veya sadece 385
kamu otoritesinin tek taraflı olarak yönetebileceğine, başarıyla yönetebileceğine inanmıyoruz. Çünkü olmadı, bunun başarılı bir biçimde yönetilemediği ortada. Temsili demokrasi de bu işe yetmedi. Temsili demokrasi, hem merkezde hem de yerelde çok ciddi bir kriz yaşıyor ve böyle olduğu için de zaten dünya biraz önce Erdem Bey’in söylediği gibi 21. yüzyılda artık tam demokrasiyi tartışıyor. Şimdi önemli soru şu: Katılımcı demokrasiyle kentlerimizi daha doğru yöneteceğiz, sürdürülebilir kalkınmayı başarabileceğiz, yerel demokrasiyi güçlendireceğiz, ama buna ne kadar inanıyoruz? Birileri bunu söylüyor, biz söylüyoruz, akademisyenler söylüyor, sivil toplum söylüyor, yönetim otoritesi zaman zaman söylüyor. Fakat bana göre burada, 2 sorunlu boyut var. Biri bu işin imkanlarını sağlayacak olan veya katılımcılığa fırsat tanıyacak olan, katılımcılığa inanması gereken bir yönetim otoritesi boyutu var. İkincisi de bu sürece katkı koyacak olan, bu süreçte bizatihi aktör olarak rol oynayacak olan, sivil toplum boyutu. İki boyutta da sorunumuz var. Çünkü yönetim otoriteleri bunu kentlerimiz açısından, bir kavram olarak yani “katılım iyi bir şeydir”, bunu bir siyasal argüman olarak kullanıyorlar. Fakat uygulamaya sıra geldiği zaman, maalesef içi boş bir kavram olarak vitrinde kalıyor. İşin öbür tarafına bakıyoruz. Sivil toplum, hem kavramsal olarak konuya çok vakıf olamadığı için, kent konseyi örneğinde zaman zaman kent konseyinin neredeyse yönetimin alternatifi olarak veya yönetimin yerini ikame etme çabası içerisine girdiğini görüyoruz. Dolayısıyla hem yönetim otoritesi tarafında, hem de sivil toplum tarafında, çok ciddi bir eğitime ihtiyaç var, çok ciddi bir kapasite geliştirmeye ihtiyaç var. Çünkü yönetim otoritesi, karar sürecine müdahil olunduğunda otoritesinin paylaşıldığı zaafına kapılıyor ve buna rıza göstermiyor. Çünkü ben seçimle yetki aldım diyor, seçimle bu yetki bana verildi, bütçe de bana verildi, dolayısıyla bunu ben istediğim gibi kullanırım diyor. Bazen rüyasında gördüğü bir projeyi sabah uygulamaya başlıyor. Bunun kent halkını rahatsız edip etmediğine bakmıyor. Dolayısıyla yönetim otoritesini ikna etmemiz gerekiyor. Yani sadece yasada, yönetmelikte olması kesinlikle yetmiyor. Bir ikna formülü bulmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu konuda bir formül hemen söyleyemiyorum ama, bugüne kadar çok çeşitli çalışmalar yapıldı. Yani çalışma gruplarımız, sivil toplum kuruluşlarının tepkileri, toplantılar, pek çok şey yönetim otoritesini ikna etmeye dönük çabadır. Bunu daha geliştirmemiz gerekiyor. Diğer yandan sivil toplumun bu gibi yapıların bir araç olduğu, yani nihai olarak kamu yönetimi etkinliğini arttırmak ve herkesin gö386
rüşüne başvuran, herkesin yararına hizmet üreten bir anlayışı egemen kılmak olduğunu, bilmesidir. Dolayısıyla kent konseyinin amaç olmadığını, kurumsallaşarak bütçesiyle ya da başka yapılarıyla yönetimin alternatifi olmadığını öğrenmelidir. Çünkü nihayet seçimle gelen meclislerin seçimle gelen yönetimlerin, yine seçimle hesap vermek ve seçimle gitmek gibi bir pozisyonla karşı karşıya olduğunu düşünerek sivil toplumun, buradaki kendi rolünü, kendi pozisyonunu doğru belirlemesi gerekir diye düşünüyorum. Bu sürecin çok önemli özelliği, kent konseyleri karar süreçlerine çok fazla müdahil olmasalar da, ki Bursa örneğinde geçmişte önemli müdahaleler de vardı, ancak gönüllü hareketi teşvik ediyor olması, gönüllülüğü geliştiriyor olmasıdır. Çünkü tüm dünyada bir yeni süreç olarak gönüllülük karşımızda duruyor. Ve bunu kimi otoriteler gönüllüleştirme devrimi süreci diye de adlandırıyorlar. Yani tıpkı sanayi devrimindeki gibi, toplumsal dokunun tepeden tırnağa yeni baştan şekillendiği, değiştiği bir yeni sürecin habercisi olarak adlandırıyorlar gönüllüleştirmeyi. Çünkü gönüllü gruplar kamudaki pek çok yükü paylaşabiliyorlar artık. Yani gönüllü itfaiyeci bile var ki Avrupa’da çok yaygın bunlar; sosyal yardımdan eğitime, sağlığa, pek çok alanda gönüllü yapılar ve gönüllü kuruluşlar kamunun yükünü paylaşıyorlar. İşte kent konseyleri aslında çeşitli çalışma gruplarıyla bu süreci teşvik ediyorlar. Hepimiz biliyoruz, ama bir şeyi tekrarlamak istiyorum. Önce katılımcı sürecin ne faydası var? Uzun deneyimlerde gördük ki Avrupa’nın da son 20-30 yıllık deneyimlerinde, bir kere yönetim vatandaşa yaklaşıyor ve etkinleşiyor katılımcı süreçte, saydamlık artıyor katılımcı süreçte. Bu çok önemli aslında, belki nirengi noktası burası, saydamlık. Yolsuzluklar minimize oluyor, verimlilik artıyor, önceliklerin doğru belirlenmesi sağlanıyor ve üretilen kent rantının herkesin yararına dağıtılması bu katılım sayesinde gerçekleşebiliyor. Harcamaların yerindeliği ve tasarruf teşvik ediliyor, hesap verilebilirlik gerçekleşiyor. Yöneticinin sorumluluğu artıyor, hukuka bağlılık temin ediliyor ve rant gruplarının haksız talepleri ekarte edilebiliyor. Bir son örnek vermek istiyorum. Biliyorsunuz TESEV(Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) bu alanda çok önemli çalışmalar yürütüyor. TESEV’in 2005’te başlattığı “İyi Yönetişim Kaliteli Yaşam Projesi”, 6 ilde uygulandı. Bu projenin Sivas saha çalışmasında ilginç bir örnek vardır. Fikret TOKSÖZ, bunu hep zikreder, ben de bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Sivas’ta Özel İdare harcamala387
rının analizi, izlenmesi ile ilgili yapılan incelemede, ilçelerin grafiği belli bir seviyede devam ederken, Divriği’ne sıra geliyor, Divriği, pik yapıyor. Çok açık ara önde, sonra tekrar diğer ilçeler azalarak devam ediyor. Hemen hepsi aynı düzeyde bir harcama, bir pay almışlar Özel İdare’den, ama Divriği pik yapmış. Araştırmışlar, İl Genel Meclisi Başkanı Divriğili’ymiş. Yani işte şeffaflığın, saydamlığın kente neler katabileceği burada ortaya çıkıyor. Bu saydamlığın temin edilebilmesi için kent konseylerinin iki alanı zorlaması gerekiyor. Bunlardan birincisi mahalle. Yeni Belediye Kanununda mahalle; çok temel en küçük yönetim birimi olarak ortaya kondu ve ilk defa artık yerel yönetim birimi olarak adlandırılıyor mahalle. Bu çok önemli bir gelişmedir, bu işin temel taşıdır aslında. (Çünkü aslında muhtarlık, Osmanlının icadıdır. Yani kendi kültürümüzün ürettiği bir yönetim birimidir muhtarlık. 19. yüzyıl başlarında, İstanbul’da Fatih’te ilk kez ve yerel halkın, azgınlıklarını taşkınlıklarını önlemeye dönük çabası sonucu, seçtikleri bir temsilciyle kendi güvenlikleri, kendi sorunlarını çözmeye dönük çabası sonucu ortaya çıkmış bir idari birimdir.) Bu yapıyı geliştirmemiz gerekiyor. Kent konseylerinin mahalle birimleri oluşturarak, bunun zorlanması, geliştirilmesi gerekiyor. İkincisi değerli arkadaşlarım, katılımcı bütçenin mutlak surette hayata geçirilmesi gerekiyor. Yine mahalleden başlamak kaydıyla; katılımcı bütçe. Katılımcı bütçe, mahallelinin bizatihi kendi taleplerinin, beklentilerinin ışığında, yine kendisinin oluşturduğu bütçedir. Belediye buna rıza gösterecek, kent yönetimleri buna rıza gösterecek. Bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Aslında ben bu konuda yasal düzenleme bekliyorum. Çok da dillendiriyorum. Başarabilirsek, çok şeyi aşmış olacağız. Belediyelerin, yerel yönetimlerin, bütün harcamalarının internet kanalıyla, harcadıkları pet şişenin suyunun nereden alındığını dahi ortaya koyacak şekilde aylık olarak kamuoyuna deklare etmesi lazım. Her ay internetten bu pet şişe suyunun bile kimden alındığı, ne kadar para verildiğinin ortaya konulması lazım. Ne çıkıyor ortaya, biliyor musunuz o zaman? Halk bütçesinin parasının nereye gittiğini gördüğü için, kamu otoritesi, yerel otorite, yerel yönetim, olağanüstü bir tedbirle bu harcamayı yapıyor, dikkatle yapıyor. Hiçbir yanlış mülahazaya, fırsat doğmamış oluyor. Ben kent konseylerinin mahalle, muhtarlık, katılımcı bütçe ve saydamlık üzerine çok yoğun çalışmalarının, katılıma giden yolu açacak, kolaylaştıracak geçerli unsurlar olduğuna inanıyorum. 388
Prof. Dr. Bekir PARLAK Saygıdeğer meslektaşıma söz vermeden önce bir anekdot aktarmak isterim. Bir vesile ile yurt dışından gelen birkaç kişilik bir grubu Tophane’ye çıkarttık, şöyle bir Bursa’yı temaşa etmelerine vesile olmaya çalıştık. İçlerinden bir Alman, dedi ki: “İnsanlar niye bu ovada yerleşmeye karar verdiler?” “buna şehrin insanları karar vermediler” dedim. “Anlayamadım” dedi. “Yani Bursa’nın bu şekliyle tanzim edilmesi, yerleşim planlarının, imar planlarının ulaşım arterlerinin bu şekilde gerçekleşmesi, halkın buranın insanlarının karar verdiği bir durum değil mi?” dedi. “Hayır” dedim. “Ee kim karar verdi buna?” dedi. “Birkaç kişi karar verdi” dedim. “Her dönemde ve zaman zaman sadece birkaç kişi”. “Ee neye göre karar verdiler?” dedi. “Keyiflerine göre” dedim. Daha sonra böyle çok dikkatli baktı, dedi; “birkaç yer kurtulmuş bereket”. Botanik Parkı bölgesini görüyor. “Evet, oralar kurtuldu” dedim. Eksik olmasın, oraların kurtulmasına vesile olan sayın başkanımız da yanımızda, ama ben tabi o golü yedikten sonra içim rahat etmedi. Grubu Ulu Cami’ye götürdüm, önce içini gezdirdim, tabi hayranlıkla izliyorlar, sonra dışarıya çıkarttım ve yapım tarihi levhasını gösterdim onlara, 1399. “Anladınız mı?” dedim. Tabi şok durumdalar, “Anladık” dedi. Yani “sizin yerinizde yeller eserken biz böyle binalar yapabiliyorduk” dedim. Bir kopukluk oldu. “Vaziyeti idare edin, geliyoruz” dedim. Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT Başkanım bana ilhamı veren kişi oldu. “Eylem alanı” dedi, tam da aradığım kelime buydu. Çünkü dünden beri izlediğimiz oturumlarda, arkadaşlarımızın hazırladığı sunumlarda, görüyorum ki birden çok değişik konu, tek bir yerde kesişiyor, o da kent konseyleri. Çünkü eyleme dönüştürebildiğimiz yer kent konseyleri. Ünlü bir romancı vardır, “Zorba” isimli çok ünlü bir romanı ile tanırız onu, Nikos Kazancakis der ki: “En yüce teori, eylemdir”. Eyleme geçemediğiniz zaman, düşünce sadece bir düşüncedir. O yüzden eylem alanı olarak, uygulama alanı olarak kent konseyi bizim için çok değerli olmalı. Eğer kentimizle içten olarak ilgiliysek. Kent yönetimi sadece bir idareye bırakılamayacak kadar önemli. Artık bunun farkındayız. Vatandaş katılımı, halk katılımı çok önemli. Bunu konuşup, dillendirip bir de çeki düzen vermeye çalışabiliyoruz artık, önemli bir aşamadayız. Bunu da müzakereci yollarla yapabiliyorsak, belediyeye bunu ilete389
biliyor. Bir zincir var sanki ve o belediye nasıl yapacağı üzerinde düşünüyor, nasılını da belediye çözüyor. Özellikle kent yönetiminden bahsettiğimiz için. Belediye de bunu uygulama ayağı olarak hizmete dönüştürüyor ve tekrar dönüp halka yaymış oluyoruz. Sanki anlamlı bir katılım çemberi içerisindeyiz. Benim gözümde canlanan resim bu. Çok da önemli olarak şunu ben konuşmamda da söylemiştim, önemsediğim bir şey. Bir negatif alan var, burada negatiflik olumsuzluk anlamında değil, dokunulmaması gereken bazı şeyler var ki, onlara dokunulmaması gerekiyor. Onlar neler; “ilkeler”. O ilkelere dokunulmaması, demokratik yaşamdan bizi vazgeçirmeyecek olması, kendi kendimizi yönetmemizi asla geri plana attırmayacak ilkeler peşinde olmalıyız. Konuşmacıların da altını çizdikleri gibi, yönetmelikler de bunun için olmalı. Benim sizlerden istediğim şu; çok basit bir vatandaş olarak aslında bunu istiyorum, bir akademisyen olarak da, bir kent konseyi üyesi olarak da istiyorum. Burada pek çok şeyi dinledik, özellikle anketleri bol bol duyduk. Ama ben açıkçası bir model önerisi duymadım. O zaman kimseye bırakmayın bu işi, bu modelleri siz kendiniz yapın, nasıl yapabilirsiniz? Bana kalırsa yaptığınız etkinliklerin hayatınızı nasıl dönüştürdüğüne dair, yayınlarınızın insanlara ulaşmasından tutun oradan gelen tepkilere kadar. Daha önce bir şeyi nasıl hallediyorduysanız, bundan önce nasıldı, bundan sonra nasıl olduğu gibi tespitlerinizi her kent kendi başına ortaya koyabilecek çalışmalar yaparsa, ben eminim ki pek çok akademisyen bu konuda size hizmet vermekten zevk duyacaktır, onları da geliştirecek bir şey olduğu için. Lütfen kendi uygulama örneklerinizi kendiniz tespit edip, o şehirde ne dönüşüm yaşandıysa siz kamuoyuna aktarın. Çünkü bu şekilde masa başında sadece e-postalarla gönderilen anketler üzerinden ya da 5 dakikalık görüşmeyle bütün kentin profilini çıkarma iddiasıyla bu iş yürümeyecek. Benim kişisel rahatsızlığım bu. Tabi ki gerçek öyle olmayabilir. Tamamen öznel bir yorum yaptığımı söyleyeyim. Bu konuda önemli bir başka kriter var; benim hocam Prof. Dr. Ruşen KELEŞ, “Demokrasiyi kurumsallaştırmanın zamanı geldi” der. Çünkü kriterleri ortaya koyman gerekir. Evet, az önce Enes Bey’e sorduğum soru bir örnek oluşturabilir. Siyasi tarafsızlık sahibi insanlar üye olmalı. Ne demek bu? Kim siyasi tarafsızlık sahibidir? Belli başlı kriterleri olması lazım. Sizin kentiniz için olan başka bir kent için farklı olabilir. Ama bırakın farklı olsun. Renkler güzeldir. Tek başına, tek bir renk istemiyoruz hayatta. Demokrasi için bu lazım, yani istediğimiz buysa. O yüzden şunun da altını çizelim, katılmayan yönetemez. Katılma390
ma hakkına sahipsiniz, bu da bir hak. Katılıyorsanız, yönetebilirsiniz, ama güzelliği burada işin. Gönüllülük, gündelik hayatımızı değiştiren ruh incelikleridir. Ruhu ince olan insanlar gönüllüdürler. Gündelik hayatı değiştirmek üzere işin içine girmek isterler. Zaten otomatik bir şeydir. Kimse de engelleyemez. Su, yolunu muhakkak bulur. Ha kent konseyi olur, ha başka bir çalışma olur, ha gidip belediyenin kapısını aşındırmak olur, hiç önemi yok şeklin. O yüzden kent, kentin içinden yönetilmelidir. Siz kendi yönetiminize kendiniz karar verin. Kendi yöneticinizi kendiniz şekillendirin. Ona da yol gösterin, çünkü yapacak çok işi var yerel yöneticilerin. Evet çok şikayet ettiğimiz bir şey, hak da veriyorum. Yayın yapmak, araştırma yapmak istiyorsunuz bunun için maddi destek lazım. Ama yoksa da, bulabilecek bir ülkeyiz biz, bunu 1920’lerde kanıtladık. Hiçbir şeyimiz yokken çok şey yapabilen bir halkız. Onun için ben kendimize güveniyorum. Bu minvalde düşündüğüm zaman burada olmak çok güzeldi. Daha çok uygulayıcı deneyim duymak istiyorum. Umarım gelecek sene daha çok uygulayıcı deneyim bulmak üzere, eğer siz o sözü veriyorsanız, ben de size daha detaylı güzel bir çalışma yapma sözünü veriyorum. Gelecek seneye görüşmek üzere. Prof. Dr. Bekir PARLAK Bu tür toplantıları lütfen sadece düşüncelerin sergilendiği birer platform olarak görmeyin. Bu tür toplantılardan sonra birlikte yapabileceğimiz çalışmalar, mutlak suretle geleceğimizi daha güzel inşa etmenin yolunu bizlere gösterecektir. Çünkü hiçbirimizin aklı hepimizin aklı kadar değildir. Akıl akıldan üstündür ama ortak akıl en üstündür ve bu tür platformlar da, bu tür ortak aklı orta koymanın en güzel platformlarıdır. Hasan SOYGÜZEL Bu sempozyumla ilgili yapmak istediğim birinci değerlendirme şudur; sempozyumun niteliği. Ben birçok akademik sempozyuma katıldım ve çeşitli akademik sempozyumları organize etme şansım oldu. Bu sempozyumun diğer akademik sempozyumlardan bir farkı var o da şu: Akademik sempozyumlarda genelde akademisyenler, yüksek lisans, doktora ve lisans öğrencileri olur, hocalar tebliğlerini sunarlar, ilgililer de bunu dinlerler. Bu sempozyumda akademisyenler tebliğlerini sundular ve uygulayıcılar yani Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki 391
kent konseylerinden gelenler olarak, akademisyenlerin penceresinden meselenin nasıl gözüktüğünü görme ve değerlendirme fırsatı bulduk. Dolayısıyla Bekir Hocam’ın ilk değerlendirmesinde ifade ettiği gibi teorisyenlerle pratisyenleri buluşturan ve bu anlamda ortak bir sinerjiyi ortaya çıkartabileceğimiz bir sempozyum olduğunu düşünüyorum. Bu sempozyumun bir diğer niteliği de, bu sempozyumla birlikte geniş bir akademisyen camiasının ilgisine de “kent konseyi” konusunun taşındığını ve sunulduğunu görüyoruz. Bu anlamda belki sempozyumun bir özelliği de kent konseyleri literatürünün bizim ülkemizde oluşmaya başladığı, ilk bilimsel akademik toplantı olma özelliğini taşıyor olması olacak. Bu salonda bir sürü tarihi toplantı yaptık. Ama bu sempozyum, bu niteliği ile de eğer gelecekte bir gün kent konseylerinin tarihi yazılacaksa, bizim bu bağlamdaki tarihimizde çok önemli bir yeri olacaktır. Kent konseyleri olarak biz hocalarımızı dinlediğimizde, bir takım dersler çıkartıyoruz, bu sempozyumda. Bu dersler nelerdir? Ben biraz bunlardan bahsetmek istiyorum. Birincisi şu: İki hocamız dışındaki bütün hocalarımız tebliğlerine başlarlarken dediler ki; biz ilk önce kent konseyleri ile ilgili bilgilere ulaşmak için internet üzerinden bir araştırma yaptık ve web sayfalarının çok da yeterli olmadığını gördük. Bilgiye ulaşmakta zorluk çektiklerini ifade ettiler. Dolayısıyla buradan şu sonucu çıkartabiliriz. Kent konseylerinin sanal alemde ulaşılabilir olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Biz kent konseyleri ile ilgili çalışan ve birbirimizle tanışan insanlar olarak, biz bile bu bilgilere ulaşmakta zorluk çekerken, hocalarımızın, hele hele internet vasıtasıyla bu bilgilere ulaşamamalarını gayet iyi anlıyorum. Dolayısıyla kent konseylerimiz buradan bir ders çıkartacaklardır. Tabi, buradan hocalarımıza da belki bir tavsiyede bulunmak lazım. Biraz daha saha araştırmasına dayanan, biraz daha birebir görüşmeye dayanan, biraz daha kent konseyleriyle buluşmaya dayanan yöntemlerle bu çalışmalara katılabilirler. Sempozyumla ilgili tematik olarak da benim bir tespitim oldu, o da şudur: Bu sempozyumda kent konseylerinin sadece bir fonksiyonunun çok ön plana çıkartıldığını gördüm ben. O da “katılımcılık” fonksiyonu. Oysa ki ben, Kent Konseyi Yönetmeliği’nin yapım sürecinde de yer almış bir arkadaşınız olarak; “Türkiye’de kent konseyleri kent yaşamında sürdürülebilir kalkınma, kentlilik ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi” vs. vs. vs. ve “katılımcılık” der. Katılımcılık, o cümlenin en sonundadır. Bu tesadüfi bir en sonda yer alma hali değildir aslında. Bunun bir esprisi var, o da şu: Tabi siz hem392
şehrilik bilincini geliştirmediyseniz, saydamlığı tesis edemediyseniz, kentte ortak çalışma kültürünü oluşturamadıysanız, sonuçta bir katılımcı mekanizma, katılımcı bir yerel demokrasi, katılımcı bir yerel yönetime ulaşmanız da çok mümkün değildir. Dolayısıyla biraz daha kent konseyinin “katılımcılık” dışındaki fonksiyonlarının da, örneğin; “hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi” fonksiyonu gibi, vurgulanması gerektiğini düşünüyorum. Kent konseyleri katılımcı süreçlerin yaşandığı bir mekanizma. Ama aynı zamanda kentlilik bilincinin geliştirildiği, demokrasinin öğrenildiği, hemşerilik bilincinin geliştirildiği de bir mekanizma. Mesela ben Tahsin Bey’in, Bekir Hocam’ın, Enes Bey’in çok başarıyla uyguladığı bir projeyi burada anmak istiyorum. “Kent Kültürü ve Kentlilik Bilincini Geliştirme Projesi” diye, Bursa’da Türkiye’ye örnek olacak bir proje yürüttüler. Esas bunun ben kent konseyinin en hayati fonksiyonu olduğunu düşünüyorum. Neden? Çünkü ben çok çarpık bir göç olgusuyla karşı karşıya olan bir kentten, Yalova’dan geliyorum. Hocalarımız kent konseyleri arasında da bir iletişim olmadığı algısıyla birtakım ifadelerde bulundular. Oysa ki geçtiğimiz yıl yine bu salonda kent konseyleri arasında bir işbirliği, bir iletişim ağı kurulması kararlaştırılmıştı. Ve geçtiğimiz Nisan ayında da bu iletişim işbirliği ağı kurularak kamuoyuna ve ilgililere deklare edildi. Şu anda da Kocaeli Kent Konseyimiz, Türkiye Kent Konseyleri iletişim ve işbirliği ağının ikinci dönem başkanlığını yürütüyor. İlk dönem başkanlığını Gaziantep Kent Konseyimiz yürütmüştü. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte, belki biraz daha “Türkiye Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağı” çatısı altında daha fazla bu konuda konuşabileceğiz, daha fazla akademisyenlerimizle buluşabileceğiz. Biraz daha kendi sorunlarımızı konuşabildiğimiz toplantılar organize edebileceğiz. Başta burada, bu sempozyuma katılan bütün hocalarımız olmak üzere, bu konuya ilgi duyan akademisyenlerin de bu toplantılara davet edileceğini ifade etmek isterim. Son olarak ifade etmek istediğim mesajım şu: Çok fazla belediyelerden bağımsız olma vurgusu yapıldı. Ben bu konuda açıkçası biraz farklı düşünüyorum. Bizde bir “birarada çalışma, ortak çalışma yok” yani. Ya bağımlı olacağız, ya bağımsız olacağız. Bir arada olalım. Bunun iyi örnekleri de var. Dolayısıyla kent konseylerinin bütçeleri belediyelerden, bağımsız olsun vs. düşüncelerine katılmıyorum. Belediyenin verdiği kaynak da başkanın kişisel kaynağı değildir. Kentin bir kaynağıdır. Dolayısıyla belediye başkanı kendisiyle farklı düşünen bir yapıyla da bu kaynağı paylaşmalıdır. 393
Erdem SAKER Bursa’da yerel bir yeni uygulama ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep ALTEPE, eski dönem belediye başkanlarına Büyükşehir Belediye Meclisinde kürsü koydu, ismimizi yazdı, mikrofonu koydu ve biz orada onursal üyeyiz. Konuşmak istediğimiz zaman konuşuyoruz. Ve hatta kendisinin fikrine karşı fikirleri de orada rahatlıkla söylüyoruz. Bu uygulama aslında evrensel bir uygulamadır. Ben Belediye Başkanlığımdan ayrıldıktan sonra katıldığım bir uluslararası toplantıda, Aalborg Belediye Başkanı olan dostum bana dedi ki, “ya başkanlığı kaybetmişin, Meclis’te üye misin?” diye sordu. “Yoo” dedim. “Aslında yok öyle bir şey, ben de bıraktım, ama Meclis’te üyeyim” dedi. Bu güzel bir uygulamadır, lütfen Başkanlarınız bu uygulamayı örnek alsın. Mustafa PALA Manisa Kent Konseyi Başkanı Tarihi bir toplantı deyince, kent konseyleri demokrasinin etkili eğitim süreçleri olarak devam ediyor. Bu toplantıyı anlamlandıracak bir öneri getirmek istiyorum. Sayın Saker buna neden oldu, böyle bir öneri getirmeme. Çocuklara sormuştuk dedi. Bu kent konseylerinin bilinmediğinden yakınıyoruz. Kent konseyleri bütün okullarımızda ve bütün ülkemizde, Mayıs ayının ikinci haftası, “Kent Konseyi Haftası” olsun. Okullarımız bu konuları tartışsın. Ben Bursa Kent Konseyi’nin ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bunu sağlayacak güce sahip olduğunu düşünüyorum. Metne bu sempozyumun kararı olarak eklensin. Ve biz kent konseyleri haftasını, Türk toplumuna armağan edelim. Prof. Dr. Bekir PARLAK Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ve Bursa Kent Konseyi’nin himayesinde gerçekleşen, sizlerin katılımlarıyla renklenen ve anlam bulan ve gerçekten Türkiye Kent Konseyleri uygulamalarına rehberlik yapacak ilkelerin muhasebesinin yapılacağı bu toplantıyı değerli katkılarınızla birlikte bitirmiş bulunuyoruz. İnşallah daha güzel zamanlarda ve platformlarda buluşmak ümidiyle, saygı ve selamlar.
394
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU ONUR KURULU Şahabettin HARPUT (Bursa Valisi) Recep ALTEPE (Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı) Prof. Dr. Kamil DİLEK (Uludağ Üniversitesi Rektörü) Mehmet Semih PALA (Bursa Kent Konseyi Başkanı) SEMPOZYUM KOORDİNATÖRÜ Enes Battal KESKİN (Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri) BİLİM KURULU Prof. Dr. Ruşen KELEŞ (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Bilal ERYILMAZ (Sakarya Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Hasan ERTÜRK (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Bekir PARLAK (Uludağ Üniversitesi) Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Zerrin Toprak KARAMAN (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. Musa EKEN (Sakarya Üniversitesi) Prof. Dr. Mehmet Akif ÇUKURÇAYIR (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa ÖKMEN (Celal Bayar Üniversitesi) Prof. Dr. Muhammet KÖSECİK (Turgut Özal Üniversitesi) Prof. Dr. Fatih YÜKSEL (Tokat Üniversitesi) Prof. Dr. Uğur YILDIRIM (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi) Doç. Dr. Hüseyin ÖZGÜR (Pamukkale Üniversitesi) Doç. Dr. Uysal KERMAN (Süleyman Demirel Üniversitesi) Doç. Dr. Muhittin ACAR (Hacettepe Üniversitesi) Doç. Dr. Fatma Neval GENÇ (Aydın Menderes Üniversitesi) Doç. Dr. Yakup BULUT (Mustafa Kemal Üniversitesi) Doç. Dr. Hamit PALABIYIK (Onsekiz Mart Üniversitesi) Doç. Dr. Hamza ATEŞ (Kocaeli Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Ahmet NOHUTÇU (Kocaeli Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Cantürk CANER (Dumlupınar Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Feyzullah ÜNAL (Dumlupınar Üniversitesi) DÜZENLEME KURULU Enes Battal KESKİN (Bursa Kent Konseyi) Prof. Dr. Bekir PARLAK (Uludağ Üniversitesi) Araş.Gör. Nihal AÇIKALIN (Uludağ Üniversitesi) Neslişah H. ERBEY KUŞKU (Bursa Kent Konseyi) Yıldız ODAMAN CİNDORUK (Bursa Kent Konseyi) Yasemin TATLI (Bursa Kent Konseyi) SEMPOZYUM SEKRETERYASI Yıldız ODAMAN CİNDORUK (Bursa Kent Konseyi) Yasemin TATLI (Bursa Kent Konseyi)