SULARIMIZ VE ORMANLARIMIZ

Page 1

• •

SULARIMIZ VE ORMANLARIMIZ Su insan vucudunun %70 ini teşkil etmektedir. Beden suyunun %10 nu yitirildiğinde yaşam fonksiyonları aksamaya başlar. % 20 sinin noksanlaşması ise ölümle sonuçlanır. Bu nedenle yaşayabilmemiz için temiz havayaoksijene birinci derecede ihtiyacımız vardır. Su da oksijen ihtiyacından hemen sonra, gelen hayatımızın olmazsa olmazıdır. Su olamazsa metabolizma durur. Su vucudun ihtiyaç duyduğu mineralleri de ihtiva etmelidir. Kalsiyum, mağnezyum içeri yüksek, sodyum içeriği düşük sular içilebilir su olarak tercih edilmelidir. Günde kişi başına 2-2,5 litre su içmek sağlıklı yaşamamızın temel gereklerindendir.


Dünyamızın ilk canlıları, yer küresinde var olan su sayesinde hayat bulmuşlardır. Tarihsel gelişim sürecinde M.Ö.IV yüz yılda yaşamış EMPODEKLES; “Dünya su ve topraktan meydena gelmiştir.” derken, bunu takip eden filozoflar: SU-TOPRAK-HAVA- ATEŞ = Dört eleman teorisine, “DÖRTLÜ YAŞAM MUCİZESİ” demişlerdir. Bu dörtlü yaşam mucizesinin temeli olan, SU-TOPRAKHAVA dengesini, canlılar var olduğundan beri sağlayan, ORMANLARDIR.


• Dünya su varlığının % 96,5 ‘u denizler ve okyanuslardan, % 3,5 ‘u tatlı sulardan oluşmaktadır. • Su: tarımda sulama, • Endüstride soğutma, enerji üretimi, sanayi üretim girdisi olarak, • Kent ve kırsalda, insanların ve hayvanların içme ve kullanma ihtiyaçlarını karşılamaktadır.


• Tarımda Su ; İlk önce Sümerle-Mezopotamyada sulu tarıma başladırlar… Günümüzde FAO verilerine göre; Hindistan, Çin, ABD ve Pakistan, dünya sulu tarım yapılabilen alanların yarısından çoğuna sahiptir. Sulama suyu ihtiyacı akarsulardan karşılanmaya çalışılırken, akarsuların yetmediği noktalarda yeraltı sularının pompalanması gündeme gelmiştir. Son yapılan tespitlerde; yakın geçmişte 15-20 metre derinlikten su alınabilirken, şimdi 300 metre derinliklere kadar inmek gerektiği anlaşılmaktadır.


Sanayide su; artan nufus ve sanayileşme gerekli suya ulaşabilmek için tarımdan su çalmaktadır. Gerçi sanayide kullanılan suyun tarımdaki gibi tükenmesi söz konusu değildir, tarımda kullanılan suyun % 60 yok olurken sanayide kullanılan suyun çok az bir bölümü tüketilir, büyük bölümü geri kazanılabilir. Kentlerde ve Kırsalda Su; İçme ve kullanma suyu olarak tüketilmektedir. Kişi başına tüketilen miktar çok küçük olabilir ancak artan nufus ve artmayan kaynak söz konusu olduğuna göre içme ve kullanma suyu açığımız gittikçe büyümektedir.


Yer altı su düzeylerinin düşmesi, göllerin küçülmesi son 50 yılda su ihtiyacının üç kat artması su kıtlığının alarm sinyalleri olarak düşünülmelidir. Altı milyarı aşkın nufus barındıran, üzerinde hayat bulunan DÜNYAMIZ’da iki milyara yakın insanın temiz su bulamadığı gerçeği bizleri ürkütmekte daha derin düşecelere sevk etmektedir. Dünyamızda artan nufusla su kullanımı, var olan kaynakların kapasitesi üstünde talep yolunda hızla ilerlemektedir. Günümüzde bazı analistlere, 1960 lı yıllarda İ.Ü. Orman Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Orhan YAMANLAR’a göre, bu gidiş; var olan su kaynaklarına sahip olmak ve üzerinde tasarruf yetkisi etmek mücadelerini kışıztıracak olası bir “3. Dünya Savaşı” nedeni SU olacaktır.


• •

Tasarruf Tedbirleri Geliştirmek -Tarımda ; “Damla Sulama”, “Fıskiyeli Yağmurlama” gibi sulama sistemlerini tercih etmek, salma sulamadan vazgeçmek, toprakta çoraklaşmayı önlemek ve suyu tasarruflu kullanmak açısından büyük önem arz etmektedir. -Sanayide; En az su kulllanan üretim tekniklerini tercih etmek, su kullanımını en aza indirecek yeni üretim teknikleri geliştirmelidir. Söz gelimi kağıtüretiminde Almanya, çelik üretiminde ABD 1/7 düzeyinde su kullanan yeni teknolijiler geliştirmişlerdir.


-Kent ve Kırsalda; Şebeke ve tesisat kayıpları en aza indirilebilir. BUSKİ yakın geçmişte yaptığı verimli çalışmalarla şebeke kayıplarını azaltmayı başarmıştır. Daha da yapılacak bakımlarla şebeke verimi arttırılmalıdır. Parkbahçe tanzim ve yönetiminde daha az su isteyen türlerle düzenlemeye önem verilmelidir. Sulanma ihtiyacındaki alanlar daraltılmalıdır. Nufus planlaması, şehir planlaması, yağış sularanın yer altı sularını beslemesini sağlayacak bir yerleşim ve inşaat planı yapılarak uygunlanması sağlanmalıdır. Özellikle yer altı sularının temiz kalmasını, kirlenmemesini temin edcek önlemleri, fabrika izini verirken geri dönüşüm mekenizmalarının işlemesini teminata bağlamak gerekmektedir.


İçtiğmiz ve kullandığımız su bitkilerin kök ve yaprakları ile okyanauslar, göl ve akarsuların, bulut, yağmur ve kar döngüsü içindedir. Doğa milyonlarca yıldır bu döngü içinde kendi dengesini kurmuştur. Bu dengenin en fonksiyonel elemanı şüphesiz “ORMAN EKOSİSTEMİDİR.” Buharlaşmayağmur- akarsular ve yer altı su depoları döngüsü, temiz ve kullanılabilir su üreten “DOĞA SİSTEMİDİR”. Ord. Prof. Dr. Asaf IRMAK, “Dünyanın en büyük barajı hangisidir. ? Bilirmisiniz. ? Diye sorduğunda epey düşünmüş bilebildiğimiz birçok baraj ismi saymıştık. “Orman ve yeşil alanlarla kaplı topraklar dünyanın en büyük barajıdır dediğinde anlamıştık Hocamızın verdiği mesajı. BUHARLAŞMA-yağmur-kar-dereler- akarsular-yer altı sularıBİTKİLER-BUHARLAŞMA hidrolojik çevrimi içinde; temiz ve kullanılabilir suyun üretildiği yerler, yeşil alanlar, ORMANLARDIR. Su üretimi; suyun devamlılığının ve niteliklerinin korunmasını gerekli kılar. Düzenli ve sürekli su üretim sistemi “ORMAN EKOSİSTEMİDİR.”


• Prof. Dr. Abdulkadir KALIPSIZ’a göre de; “ORMAN EKOSİSTEMİ: Cansız (arazi ve toprak, mineral maddeler, su, hava, ışık, ısı) ve canlı (tek ve çok hücreli bitkiler ve hayvanlar) sonsuz sayıdaki elemandan oluşmaktadır. Sistemin ana unsuru orman ağaçlarıdır. Her elemanın kendine özgü özellikleri, sistem içinde belirli bir yeri, işlevi, diğer elemanlarla karşılıklı ilişki ve etkileşimleri vardır. Her eleman, karşılıklı ilişki ve etkileşim sonucu zaman ve mekan içerisinde önemli değişimler gösterir


Ormanları oluşturan ağaçlar, bir yandan OKSİJEN üreterek, yağış sularını kökleri ile toprakta tutarak ve topraktan aldığı suyu yeniden atmosfere salarak, toprağın aşınma ve taşınmasını en aza indirerek, rüzgarın şiddetini düşürerek, gürültüyü azaltarak, mevsimsel ısı değişimlerinin şiddetini düşürerek, birlikte yaşadığı canlıların ( biz insanlar dahil) yaşama ortamlarını sağlamakta, yaşanabilir kılmaktadır. Bu yaşamsal orman fonksiyonlarının devamlılığının sağlanması için; mevcut yeşil alanların iyi korunması, artan nufus ihtiyaçlarını karşılayacak yeni yeşil alanlar tesis edilmesi gerekmektedir. Bu yeterlimidir.? Kirleticiler olmasa belki… Hava, su ve toprak kirliliği yaratan sanayi, her türlü ilaçlamalar, evsel vesair atıkların, kirleticilerin de çevreye zararlarının giderilmesi gerekmektedir.


Son yıllarda suyun önemini vurgulayan çok etkinlikler yapılmaya başlanmıştır. Suyun yaşamsal önemi ve susuzluk tehlikesi vurgulanarak baraj ve göletlerle depolanması, yerleşim yerlerine ulaştırılması ile dağıtılması gibi konuların sıklıkla ele alınmakta olması memnuniyet vericidir. Ancak temiz ve kullanılabilir suyun üretildiği yerler olan; yeşil alanların, ormanlarımızın bu platformlarda doğru değerlendirilmesi, düzenli ve sürekli su üreten en büyük sistem olan orman ekosisteminin gözden kaçırılmaması gerektiğini önemle vurgulamak istiyorum.


• Doğal kaynaklarımızın idaresinde; mülki ve mali idare, Kültür veTurizm, Çevre ve Orman Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Özel İdareler, Belediyeler, Su ve kanalizasyon İdareleri, sulama Birlikleri, Özel Sektör Birlik ve Kuruluşları yetkili görünmektedir. Ancak Bursa’mız için düşündüğümüz zaman; Uludağ ve çevre su üretim havzaları ile ilgili yukarıda saydığımız kurum ve kuruluşların, Bursa, Balıkesir, Kütahya, Bilecik ve Yalova illerindeki birimleri çok başlı ve karmaşık idare görüntüsü vermektedir


• Söz gelimi Uludağ kaynak suları özel idare yetkisinde taleplisine kiralanabilmekte, bunun kaynak yeterliliği ile artan Bursa nufusuna gerekliliği şimdilik göz ardı edilebilmektedir. Aynı şekilde turizm yatırımı için alan tahsis edilebilmekte, bu tahsisin su rejimine ne denli etkili olabileceği hususları gözden kaçırılabilmektedir


• Uludağ ve çevresindeki su havzalarında bulunan şişelenebilir su kaynaklarının büyük bir kısmının veya tamamının alınması sonucu daha önce akarak etrafında doğal bir ekosistem oluşturan yapının bozulmakta olduğu acıyla gözlenmektedir.. Bu ekosistemin içinde tek hücreli canlılar, sürüngenler, kuşlar, omurgalı yabanıl hayvanlar, çeşitli flora ve endemik bitkiler zarar görmektedir. Bu nedenle, kaynaklar tahsis edilirken doğal dengenin bozumasını engelleyecek kadar suyun bu derelerde akmasını temin etmek kaçınılmazdır.


• Doğal varlıklarımızın idaresindeki çok başlılığı giderici tedbirler hiç zaman geçirilmeden alınmalıdır. Doğal varlıkların korunması, üzerinde devamlılığını sağlıyacak önlemlerin alınması, yetkilendirilecek POLİTİKALAR ÜSTÜ BİR BİRİME verilmelidir


• Doğal kaynaklar başta insanların ve tüm canlıların içinde yaşadığı ve bağımlı olduğu ekosistemlerin ayakta kalabilmesi için de gerekli olduğu düşünülerek yönetimi HAVZA bazında düzenlenmelidir. HAVZA bazında yönetimi, mevcut Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde de oluşturulabilir, Bakanlıklar üstü birim olarak da kurulup yetkilendirilebilir. Bu birim öncelikle ülkemizin HAVZA bazında kaynaklarının tespitini yapıp, geleceğini de planlamalıdır.


Orman Mühendisleri aldıkları eğitim ve mesleki uygulamalarının verdiği deneyimleri ile HAVZA bazında planlama yapmanın gereğine inanmış, 1950 li yıllarda başlayan çalışmalarla, ülkemizdeki 26 su havzası için ayrı ayrı olmak üzere HAVZA AMENAJMAN PLANI düzenlemişlerdir. Orman Mühendisliği, havza bazında düzenlediği orman idare planlarında, fonksiyonel planlama düşencisiyle; kaynakların devamlılığını, doğadaki sürekliliğin, değişim ve dönüşüm dengesinin bozulmamasına bağlı olduğu gerçeği ile hareket etmektedir. Bu gereçekle hareket eden Orman Mühendislerine, çevrenin ve kaynakların korunması, iyileştirilmesi ve kamu adına yönetilmesi hususlarında yeteri kadar yer verilmemiştir. Kaynakların planalanması ve yönetilmesinde; Orman Mühendislerine, meslek örgütleri Orman Mühendisleri Odasına ve Üniversitelerimizin değerli bilim adamlarına yer verilmesi, toplumsal menfaatlarımız açısından, gerekli ve zorunludur.


• Orman sayılan alanların Devlet mülkiyetinde olması, korunması, iyileştirilmesi, fonksiyonel faydalarının sürekli kılınmasına yönelik çabaların, kamu idaresinde olması ilke ve uygalanabilirlik açısından doğru ve yerindedir. Çünkü orman varlılığı tüm canlıları ilgilendirmektedir. Sağladıkları faydalar özel kişilerin kişisel menfaatlarıyla, çıkarlarıyla değerlendirilecek olursa, kâr hırsı, toplumun bu maliyetleri taşıyamıyacağı noktalara süratle taşır, sonucunda toplumda büyük kavgalara ve çatışmalara neden olur.


Şu anda yasal anlamda taraf olan; yasal olduğu bilinen düzenlemelerle orman alanlarının, turizme, madenciliğe, enerji üretimi vesair tahsislerin büyük tepkiler çektiği bilinmektedir. 6831 sayılı yasanın 2/B, 17., 52., 57. ve 115 maddeleri ormanlarımızın özelleştirilmesini amaçlayan yaklaşımlar olarak değerlendirilebilir. Çevremizdeki taş oacağı izinleri, çimento fabrikaları ve yenilerini kurma girişimleri Uludağ planlama istekleri gibi. Bu nedenle anayasa, 6831 sayılı orman yasası, tapulama yasası ve bunlara benzer kaynaklarımızla, doğal ve kültürel varlıklarımızla ilgili tüm düzenlemelerde Orman Mühendisliği displininin katkı ve görüşmlerinden yararlanılmalıdır.


• Çevre doğa korumacı çabaların yurttaşlarımız arasında hızla yayılmakta olması sevindirici ve umut vericidir. Dilerizki: ormanlarımıza ve doğal kaynaklarımıza yönelik toplum çıkarlarını hiçe sayan yaklaşım ve tasarruflar toplumumuzun demokratik baskı gücüyle karşılaşır.


Prof. Dr. İlçin ASLABOĞA’nın sözleri ile bitirmek istiyorum; “ 2003 yılına kadar bizim olan ancak bugün diğerlerinin yanısıra, haberleşme sistemimiz, limanlarımız, sigortalarımız, bankalarımız, kimi ağır sanayii tesislerimiz ve büyük alış veriş merkezlerinin hemen hepsinin mülkiyetlerini yabancılara devrettiğimiz şu günlerde hiç olmazsa topraklarımızın en az ¼ üne ORMAN statüsü altında sahibiz. Yurdumuzda gelecek kuşaklara bırakabileceğimiz değerler olmalıdır. Bu bağlamda ormanların korunması sorumluluğunu sadece ORMANCILARA bırakamayız. Kamu yararı adına ciğerlerimizi çok yönlü yakan bu gelişmelere karşın HUKUKÇULARIN yapacağı çok şeyler vardır.”


Yaşanabilir gezegen DÜNYA tekdir. Bütün insalığın ortak malıdır. Kaynaklarıda hepimizindir… Birilerine bu kaynaklarla ilgili tasarruf yetkisi verirken, fayda-yük dengesi korunamazsa sonuçları hepimizi etkilyecektir. Umarım bizim torunlarımızın da; içilebilir SUYU, SOLUNABİLİR HAVASI, ekilip dikilebilir TOPRAĞI ve bunları sarıp sarmalayan, değişim ve dönüşüm dengesini koruyan ORMANLARI olsun. Bunun için; doğal ekosistemin sınırlarını ve taşıma kapasitesini, yenilenebilir, dönüşebilir, bir organizmanın atığının bir diğerinin besin maddesi olduğu, ORMAN EKOSİSTEMİ-DOĞAL DENGE, ne dersek diyelim yüz yıllardır süregelen dönüşüm sitemini koruyalım, kollayalım, sürdürülebilirliğine katkılar koyalım.


• • • • • •

SU VAKFI ve BUSKİ’nin düzenlediği bu sempozyum ÜLKEMİZ geleceği ve İNSANLIK alemi için hayırlara, güzelliklere, FARKINDALIKLARA vesile olsun. SAYGILARIMLA . 24.03.2010 TEŞEKKÜR EDERİM… TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI

• • •

BURSA ŞUBESİ BAŞKANI Şerafettin BAYRAKTAR



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.