TÜRKİYE’DE BARAJ YAPIMI VE KARŞILAŞILAN ENGELLER Selami OĞUZ Su Vakfı Baraj nedir? Niçin yapılır? Dünyada ve Türkiye’de baraj yapımı ne düzeydedir? Baraj yapılırken nelere dikkat edilmelidir? Sorularının cevaplarını, öncelikleri nedeniyle baraj yapımına şu veya bu sebeple karşı çıkan çevrelere inandırıcı bir şekilde vermek gerekmektedir. İnsanlığın ilk çağlarına kadar ulaşan ve bu günün Dünyasında sudan yararlanabilmek veya suyun zararlarını önleyebilmek için yapılması tercih edilen baraj inşaatlarında; teknik, ekonomik zorlukların ötesinde insanların yer değiştirmeleri nedeniyle ortaya çıkan insan hakları, gelişen çevre bilinci ve tarihi kültürel yapılara giderek verilen önem ve hayranlık duygusu, bugün baraj yapımında çözülmesi gereken sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ekonomik kriterler, insan hakları, sit, tarihi ve kültürel varlıklar.
___________________________ selami.oguz@gmail.com
1
1- Giriş Akarsulardan; başta sulamada, içme-kullanma-endüstri suyu temininde, enerji üretiminde, turizmde, balıkçılıkta, ulaşımda vs konularında çeşitli şekillerde yararlanılabilir. Akarsulardan yararlanabilmek için akarsu üzerinde çeşitli su yapıları yapılır. Bunların en önemlileri biriktirme yapıları olan baraj ve regülatörlerdir. Suyu biriktirerek gerekli zamanlarda kullanmak maksadıyla, Dünyanın her yerinde çeşitli tip ve yükseklikte binlerce baraj inşa edilmiştir ve edilmektedir. Böylece suyun enerji gücünden yararlanılarak hidroelektrik üretim gerçekleştirilmekte, biriktirilen sular ihtiyaç anında sulamalarda kullanılmaktadır. Barajların bu faydaları yanında zararları da vardır. Barajların fayda ve zararları aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Barajların Faydaları
Barajların Zararları
Sel ve taşkın zararlarını önler, Akarsu rejimini düzenler, Hidroelektrik enerji üretimini sağlar, Sulama alanlarında kullanılacak suyu temin eder. Oluşacak kuraklıkların etkisini azaltır Yerleşim merkezlerinin içme-kullanma-endüstri suyu ihtiyaçlarını temin eder, Yeni turizm olanakları sağlar, Ulaşım olanaklarını arttırır, Yeni ekosistem oluşturur, yeni flora ve faunanın oluşmasını sağlar.
Baraj gölü altında kalan alanlardan yararlanılamaz, bu alandaki flora ve fauna kaybolur, Baraj gölü altında bir kısım tarihi eserler su altında kalır, Göl sahası içinde yerleşik insanlar başka yerlere taşınmak durumu ile karşılaşırlar, bu durum ise insani sorunlar meydana getirir, Baraj, mansabında su rejimini değiştirir, yeni ekolojik sistem oluşturur.
Baraj inşaatlarıyla genellikle baraj mansabındaki bölgeler yararlanır, barajın membasındaki yerler zarar görür. - Ortadoğu’da inşa edilen en eski baraj, bugünkü Yemen sınırları içinde M.Ö. 2800 yıllarında inşa edilen Mârip bendidir. Bu bendin hikayesi Kur’an-ı Kerim’in Sebe suresinde anlatılmakta ve Arim seli ile yıkıldığı ifade edilmektedir. - Anadolu’da ise Eti’ler tarafından Çorum-Alacahöyük civarında M.Ö. 1100 yıllarında Gölpınarı adında bir baraj inşa edildiği kazılardan tespit edilmiştir. Ayrıca Frigyalılar döneminde Çavdarhisar’da yapılan bent daha sonra Roma İmparatorluğu döneminde geliştirilmiş ve Çavdarhisar zamanın ekonomik merkezlerinden biri haline gelmiştir. 2-Dünyada ve Türkiye’de baraj yapımı 2.1-Dünyada baraj yapımı Hydropower & Dams 2008 atlasında Dünyada yapılan ve 60 m.den yüksek olan barajların sayısı; 50.000’in üzerindedir. İngiltere’de 517, Fransa’da 572, İspanya’da 1188, Almanya’da 311, Çin’de 26.000, Japonya’da 3058, Hindistan’da 2600, İran’da 310, Amerika’da 6510, Kanada’da 933, Meksika’da 663, Brezilya’da 387 baraj yapılmıştır. Ve pek çok baraj inşa halindedir.
2
2.2.-Türkiye’de baraj yapımı 2009 yılı başı itibari ile gerçekleşme: Yapılan baraj sayısı Yapılan gölet sayısı
260 adet 413 adet
2030 yılı hedefi: Yapılacak ilave baraj sayısı Yapılacak ilave gölet sayısı
369 adet 1020 adet’tir.
Yukarıdaki rakamlardan; bugüne kadar yılda ortalama 4 adet barajın ve yılda ortalama 8 adet göletin inşaa edildiği, 2030 yılı hedefinin gerçekleşmesi için de yılda ortalama 15 adet barajın ve yine yılda ortalama 40 adet göletin inşaa edileceği görülmektedir. Geleceğe yönelik hedefler geçmişteki performansın 4 katıdır. Bu hedefler gerçekleştirilebilir mi? 3-Baraj yapımında karşılaşılan güçlükler Baraj inşası için fayda-zarar analizi yapılır ve ona göre barajın yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Bu kural Dünyanın her yerinde böyledir. Barajlar, su ile mücadele eden, onu dizginleyen, kontrol edilebilir hale getiren pahalı ve zor yapılardır. 3.1-Teknik Güçlükler Barajın yapılacağı yerin topografik ve jeolojik şartları, hidrolojik değerler, baraj gövdesinin ne tür bir malzemeden inşa edileceği, baraj ünitelerinin boyutları, uzun ve yorucu çalışmalar sonunda ortaya çıkarılır. Bunun için uzun yıllara dayanan hidrolojik rasatlara ihtiyaç vardır. Jeolojik durumun tespiti için sondaj araştırmaları yapılarak jeoteknik projeler geliştirilir. Topografik ölçümler ile barajın inşa edildiği yerde baraj boyutları kesinleştirilir. Bu çalışmalar ön etüd, fizibilite, planlama ve kati proje safhalarında uzun bir süreçte, son derece detaylı olarak yapılır. 3.2-Ekonomik güçlükler Çeşitli alternatifler üzerinde yapılan çalışmalarla fayda/zarar ile gelir/gider dengesi en yüksek olan çözümler bulunur. İşin en ekonomik maliyeti hesaplanır. Ülke kaynakları bu maksatla belli bir program içinde yönlendirilir. Barajlar, pahalı yapılar olduğu için genellikle finans problemleriyle karşılaşılır. İç ve dış kaynaklı finans aranır. Bu finansın bulunması, yöneticiler için işin en zor yanıdır. 3.3-Yer değiştirmeler ve insan hakları Baraj inşaatlarında etkilenen insanların yeni yerlere yerleştirilmesi düşüncesi bugün Dünyada giderek artan bir sosyal gereklilik haline gelmiştir. Sosyal Devlet bilinci gelişmekte ve eskiden olduğu gibi baraj yapımı dolayısıyla toprağını elden çıkarmak, yaşadığı yerlerden ayrılmak durumunda kalan insanlar artık parası verilerek kaderiyle baş başa bırakılmamakta, ona yeni yerleşimler, hayatını idame ettirecek yeni imkânlar sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu durum son derece insancıldır, önemlidir ve gereklidir. Devletin bu düzeye gelmesi, insana değer vermesi, olumlu bir gelişmedir. Bu durumu esasen kendi kültürümüz emretmektedir.
3
Ancak bu gelişmenin AB uyum sürecinde olması ve yapılanların bir nevi dayatma gibi gündeme getirilmesi işin hazin yanıdır. 3.4-Çevre sorunları Üniversitelerde çevre mühendisliği bölümlerinin kurulmasıyla başlayan ve Dünyada giderek artan çevre bilinci sonucunda Ülkemiz 1983 tarihinde 2872 sayılı Çevre kanununu çıkarmış, bunun uygulanmasını yönetmeliklerle pekiştirmiştir. AB uyum süreci içinde çevre başlığı altında bir paket bulunmaktadır. Ve çevre ile ilgili sorunlarımız bu süreç içinde AB standartlarına uygun hale getirilecektir. 1950’li yıllarda sıtmadan kurtulmak için bataklıkları kurutmaya başladık. Sıtmadan kurtulduk ancak yaban hayatına ciddi darbeler vurduk. O yıllarda bunun pek farkına varmadık. Sonuçları yıllar sonra karşımıza başka sorunlar olarak çıktı. Sulama maksadıyla yapılan barajlarla sulak alanların ve göllerin beslenmesi azaldı. Bunun sonucunda Ülkemizde özellikle sulak alanlarda büyük sıkıntılar meydana gelmeye başladı. Ülkemizde başlıca doğal su kaynaklarının bu günkü durumunu şöyle özetleyebiliriz. ''Konya Havzası Eşmekaya Sazlıkları: Eşmekaya Barajı yapılırken tamamen kuruyan, şu an ne baraj ne de sazlık bulunan bölge 2005 yılında doğal sit statüsünü kaybetti. Yine Konya Havzası'nda bulunan ve 1985 yılında yaklaşık 16 bin hektar olan alan Hotamış Sazlıkları, 1990 yılında 8 bin hektara düştü, bugün ise tamamen kurumuş durumda. Ereğli Sazlıkları: Alanı besleyen kaynaklar üzerine yapılan barajlar, tahliye kanalları ve yer altı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesiyle çok büyük ölçüde kurudu. Yaz aylarında tamamen kuruyan alanın tek su kaynağı ise Ereğli ilçesinin kanalizasyon kanalı. Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve en büyük özel çevre koruma bölgesi olan Tuz Gölü, şu an olması gereken büyüklüğün yarısı kadar. Konya ve Aksaray şehirleriyle Kulu-Şereflikoçhisar-Cihanbeyli-Eskil ilçelerinin evsel ve endüstriyel atıkları ve ayrıca binlerce ton tarımsal atık, herhangi bir arıtıma tabi olmadan yıllardır Tuz Gölü'ne akıtılıyor. Beyşehir Gölü: Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü ve milli park alanı olan göl, tarımsal sulama amacıyla, su çekilmesi nedeniyle giderek küçülüyor ve sığlaşıyor. Küçülmenin yanı sıra kirlilik de Beyşehir için önemli bir sorun olarak giderek büyüyor. Suğla Gölü: Doğal göl olma özelliğini kaybederek önemli ölçüde kurudu. Şimdi su depolama alanı olarak kullanılıyor. Meke Gölü: Konya Havzası'nın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde ve parçalara ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde, azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yer altı su seviyesinin etkili olduğu bildiriliyor. Sultansazlığı: Sazlığı besleyen su kaynaklarının tarımsal amaçlı kullanımı için kesilmesi nedeniyle yüzde 90 oranında küçülmüş durumda.
4
Bafa Gölü: Gölü besleyen Büyük Menderes Nehri ile göl arasına yapılan setler, barajlar ve Söke sulamasına verilen su gibi nedenlerle göl susuz ve oksijensiz kalmakta, küçülmekte ve toplu balık ölümleri yaşanmakta. Manyas Gölü: Sığırcı Deresi ile kuzeyden, yani Bandırma tarafından gelen kirlilik baskısı devam ediyor. Kuşların önemli barınma, kışlama ve üreme alanı olan bu deltada, geçmişte DSİ'nin gölün güney bölümüne etki eden baraj çalışması sonucu su seviyesi yükselmiş ve Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan milli parklara verilen ''A'' sınıfı diploması geri alınmıştı. Manyas Gölü, bu alana yapılan müdahalelerinin geri dönülmesi çok zor, pahalı ya da imkansız sorunlara yol açabildiğini gösteriyor. Doğu Karadeniz Havzası: Sahip olduğu bitki, kuş, memeli ve sürüngen türleri ile bu havza da taş ocakları, kirlilik, plansız altyapı, kontrolsüz turizm, yasadışı avlanma, toprak kayması gibi sorunlarla boğuşuyor. Dünyada ise en büyük çevre felaketi Aral gölünde yaşanmakta. Bu gölü besleyen Amuderya ve Siriderya nehirleri sularının sulama alanlarına aktarılması sonucunda 65.000 km2 büyüklüğündeki göl alanı, 25.000 km2’ye kadar küçüldü. Sulamadan fayda sağlayayım derken oluşan çevre sorunları, büyük sosyal problemlere yol açtı. Şimdi Aral gölünü nasıl kurtaracağız ? diye çalışılıyor. Ancak nafile, olan oldu. 3.5-Tarihi ve kültürel varlıklar Bu konuda 21.07.1983 tarihinde çıkarılan 2863 sayılı Kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu, Ülkede yapılan yatırımlar için yeni bir bakış açısı getirdi. Bu kanunun bazı maddeleri 2004 yılında değiştirilerek mevzuat güncelleştirildi. Kanunun amacı; “Korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek”. Bu kanunun yanında uluslar arası sözleşmelerle, Ülkemizdeki tarihi ve kültürel varlıkların korunması güvence altına alındı. Şüphesiz kültürümüzü gelecek nesillere aktaracak şekilde korumak hepimizin görevi. Ancak bunları korurken nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda pek hesaplı davrandığımızı söyleyemeyiz. Kültürel varlığı koruma hizmetlerini, ekonomik boyutlarda yapmak zorundayız. Önce insanımıza ihtiyacı olan suyu temin etmemiz gerekiyor. Bunu yaparken kültürel yapılarımızı da nasıl ve ne ölçüde koruyacağımızı belirlememiz şart. Bunu yapmazsak, kültürel varlıkların korunması her şeyin önüne geçiyor, o zaman Ülke insanına gerekli olan yatırımları yapmak son derece zorlaşıyor. Bu konuda birkaç örnek vermek gerekirse, 3.5.1- Dünya ne yapıyor? Nasıl yapıyor? Yüksek Assuan barajı: Kaya dolgu tipte Mısır’da Nil nehri üzerinde inşa edilen baraj 1971 yılında hizmete alındı. Yüksekliği 111 m, kret uzunluğu 3830 m., gövde hacmi 42.6 milyon m3, biriktirdiği su hacmi 164 milyar m3, kurulu gücü 2100 MW.
5
Bu baraj inşa edilirken 5000 yıllık Abu Simbel tapınakları, UNESCO yardımıyla sökülerek su seviyesinin üstünde uygun bir yere taşındı ve orada inşa edildi. Baraj inşaatı nedeniyle 90.000 kişi başka yerlere nakledildi. Bu barajın 6 km kadar kuzeyinde 1902 yılında İngilizler tarafından inşa edilen ve 1912 ile 1933 yıllarında iki defa yükseltilen Assuan barajı ise baraj inşaatlarına Mısır’da ne zaman başlanıldığının birer ifadesi. Bizde ilk baraj olan Çubuk barajının 1930’larda inşa edildiğini hatırlayalım. Üç Geçitler barajı: Çin’in Yangtze nehri (Sarı nehir) üzerinde inşa ettiği ve 2009 yılında hizmete aldığı bu barajla 3 milyon km2 alanda yaşayan 300 milyon insan taşkından korunacak ve bu barajdan yılda 28 milyar KWh enerji elde edilecek. Kurulu gücü 22.500 MW, yüksekliği 181 m, kret uzunluğu 2310 m beton baraj. Bu barajın gölü içinde kalan ve tarihi nitelikte olan dini tapınaklar ve tarihi eserler; ya su içinde çevresi batardo ile çevrilerek koruma altına alınıyor, ya da sökülerek su seviyesinin üstünde yeni yerlere inşa ediliyor. Sonuç olarak Dünya, hem barajları yapıyor, hem de iyi bir planlamayla tarihi ve kültürel eserleri koruyor.
6
3.5.2- Türkiye ne yapıyor? Nasıl yapıyor? Birecik barajı: Baraj inşa edilmeden önce yanı başındaki Belkıs (Zeugma) kentinin sular altında kalacağı biliniyordu. Toprak altında kalan bu tarihi kentin sular altında kalmasının hiçbir sakıncası yoktu. Ancak kentte bulunan mozaiklerin kurtarılması ve sergilenmesi tercih edildi. Bunların çıkarılması için başlangıçta bir planlama yapılmadığı için, mozaiklerin toprak altından çıkarılması ve korunarak sergilenmesi işlemleri, barajda su tutmanın ve enerji üretiminin gecikmesine sebep oldu. İki yıllık bir gecikme ile bu barajda toplam 5.3 milyar KWh enerjinin ve onun getireceği faydanın kaybına sebep olundu. Bu mozaikleri kurtarmak için daha önce hareket edilemez miydi? Bu kadar enerji kaybına niçin sebep olundu? Yortanlı barajı: İzmir 2 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı, İzmir’in Bergama ilçesinde DSİ tarafından yapımı tamamlanan Yortanlı barajının suları altında kalacak olan antik Allianoi kentinin kurtarılması yönünde. DSİ bu kenti nasıl kurtaracak? Ne zaman kurtaracak? Bunun için ne kadar para harcayacak? Bu işlemi bu güne kadar niye gerçekleştirmedi? Bu barajın su tutmasının gecikmesiyle kaybedilen ekonomik değerler nedir ? Bu eser su altında muhafaza edilemez mi? Edilemez ise bu eserin kurtarılması çalışmaları niye bu kadar geciktirildi? Bu sorular ne yazık ki cevap bekliyor. Ilısu barajı : Ilısu Barajı ve HES inşaatı GAP kapsamında Dicle Nehri üzerinde yapılması gereken kilit barajdır. Fırat Nehri üzerinde Atatürk Barajı ne ise, Dicle Nehri üzerinde Ilısu Barajı aynı görevi görecektir. Tamamlandığında Türkiye’nin 4.büyük hidroelektrik santrali olacaktır.
BİTLİS
DİYARBAKI
BATMAN
SİİRT HAKKARİ ŞIRNAK
ILISU BARAJI
CİZRE BARAJI IRAK
SURİYE ILISU BARAJI ve HES CİZRE BARAJI ve HES TOPLAM
1200 MW 240 MW 1440 MW
3833 Gwh/yıl 1208 Gwh/yıl 5041 Gwh/yıl
--121 000 ha 121 000 ha
7
Ilısu Barajı sadece enerji üretmeyecek, bunun mansabında yapılacak Cizre Barajı ile hem enerji üretilecek, hem de Nusaybin-Cizre-İdil Ovalarında 121.000 ha alanda sulama yapılacaktır. Bu barajlar ile Dicle suları disipline edilecektir. GAP’ın en geç 2010 yılına kadar tamamlanması 0.4.06.1998 tarih ve 98/11231 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile karar altına alınmış olmasına rağmen Ilısu Barajına bugün dahi başlanılamamıştır. Ilısu Barajı yapımına, Fırat üzerinde yapılan diğer barajlarda olduğu gibi dış ülkeler sürekli karşı çıkmışlardır ve çıkmaktadırlar. Bu barajların yapımında politik iradenin geçmiş uygulamalardan ders alarak hareket etmesi gerekirken Ilısu Barajında dış kredi temin etmek gibi bir yanlış yola girilmiş, sonuçta 5 Ağustos 2006 tarihinde Sayın Başbakan tarafından temeli atılmasına ve aradan 3 yıl geçmesine rağmen Ilısu Barajında hiçbir ilerleme kaydedilememiştir. Ilısu barajını yapımı için temin edilen kredinin işler hale getirilmesi gerekmektedir. Bunun için 6 Ekim 2000 tarihinde DSİ Genel müdür yetkilileri ve dış kredi temin edecek yukarıdaki firma temsilcilerinin katılımı ile yapılan NDT: Nihai değerlendirme mutabakat zabtında dış kredinin temini hususunda gerekli birimler uygulama esasları belirlenmiştir. * PUB-Proje uygulama birimi Proje Uygulama Birimi bütün dökümantasyon, uygulama ve izleme dökümantasyonunda belirlenen bütün görevleri “GT- Görev tanımı, YYEP- Yeniden yerleşim eylem planı, KMEP- Kültürel miras eylem planı ve ÇEP- Çevre eylem planı” tamamlamak maksadıyla proje ile ilgili ve gerekli olan bütün önlemlerin ve eylemlerin sonuçlandırılmasından sorumludur. Merkezi Ankara’dır. Organizasyonunda; projede yer alan Türk makamlarından (DSİ, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, GAP İdaresi vb. ) temsilcileri ile Yeniden yerleşim, Kültürel liras ve Çevre alanlarında gereken deneyime sahip olanlar (Uluslararası uzmanlar) yer alacaktır. Proje uygulama biriminin 3 adet alt komitesi bulunacaktır. Bunlar; Yeniden yerleşim komitesi : Çalışma ofisleri Diyarbakır, Batman ve Siirt’te olacak ve bu komite; yeniden yerleşim uzmanı, yerel yönetim makamlarının temsilcileri, DSİ temsilcisi, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı temsilcisi, bütçeden sorumlu temsilci, GAP temsilcisi, İmar ve İskan Bakanlığı temsilcisi, proje alanı temsilcileri, yeniden yerleşim memurları, konsorsiyum temsilcisinden teşekkül edecektir. Kültürel varlıklar komitesi : Çalışma ofisleri Diyarbakır, Batman ve Siirt’te olacak ve bu komite; DSİ’den arkeoloji uzmanı, DSİ temsilcisi, Kültür ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilcisi, kazılarda ve ekspertizde iyi uygulama deneyimli arkeoloji uzmanı ve yardımcısı, bütçeden sorumlu temsilci, inşaat şirketi temsilcisi, Dicle alanındaki kazı ve ekspertizlerin arkeoloğu, Hasankeyf Hafriyatçısı ve yardımcısı, yenileştiriciler ve koruma görevlileri, stres analistleri, mimarlar veya mimari tarihçiler, yeniden iskandan sorumlu şirketin temsilcisi ve işçilerden teşekkül edecektir.
8
Çevre komitesi : Çalışma ofisleri Diyarbakır, Batman ve Siirt’te olacak ve bu komite; Atıksu / su kalitesi uzmanı, biyolojik çeşitlilik uzmanı, Atıksu arıtma tesislerinin yapımı ve işletiminden sorumlu yerel makamlardan temsilciler, su kalite analizcisi, ASAT inşaat şirketi temsilcisi, Çevre Bakanlığı temsilcileri, GAP İdaresi ve/veya TKİB temsilcileri, DSİ temsilcisi, bütçeden sorumlu temsilci, saha işçilerinden teşekkül edecektir. ** UK-Uzmanlar komitesi UK uluslar arası standartlara göre iyi uygulamayı sağlamak için PUB’a gerekli eylemleri, hafifletici önlemleri ve izlemenin belirlenmesinde rehberlik, denetim ve yardım sağlayacaktır. UK’nın ana görevleri; “6 Ekim 2006 tarihinde üzerinde mutabık kalınan ve GT-Görev tanımına uygun olarak; bu mutabakat zaptının Ek.3’ünde yer alan PUB-Proje uygulama birimi tarafından kendisine sunulan planları, araştırmaları ve izleme YYEP-Yeniden yerleşim eylem planlarını inceleme ve bunlar hakkında yorum yapma ve sonuçlarını İKK-İhracatçı kredi kuruluşu’na bildirmek” olarak belirlenmiştir. UK, DSİ ve konsorsiyumdan bağımsız Kurul başkanlığı ile Yeniden yerleşim alt komitesi, Çevre alt komitesi ve Kültürel miras alt komitesinden teşekkül edecektir. Yeniden yerleşim alt komitesi : Uluslar arası kabul görmüş biri alt komitenin başkanı olan 2 yeniden yerleşim uzmanı ile, iyi derecede İngilizce bilen deneyimli 2 yerel yeniden yerleşim uzmanından teşekkül edecektir. Bu komiteye ihtiyaç halinde İmar ve İskan Bakanlığı Yeniden yerleşim komisyonundan 1 temsilci, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığından 1 temsilci, GAP İdaresinden 1 temsilci danışman olarak yardımcı olacaktır. Görevi : Yeniden yerleşim alt komitesi, uluslararası standartlara göre iyi uygulamayı başarmak maksadı ile Yeniden yerleşim ve gelir iyileştirme süreçlerini gözlemleyecek, yol gösterecek ve denetleyecektir. Kültürel varlıklar alt komitesi : Biri alt komitenin başkanı olan uluslar arası kabul görmüş bağımsız 2 bilirkişi ile bağımsız milli 2 bilir kişi ve Kültür ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilcilerinden “Çağdaş Tarihi Arkeolojisinden, tarih öncesi arkeolojisinden, yontma taş arkeolojisinden birer bilirkişi ile 1 mimar arkeolog, 1 mimari tarihçi, 1 stres analisti ve Geç Roma Çağı ve Erken Orta Çağları arkeolojisinde 1 arkeolog” teşekkül edecektir. Görevi : Kültür varlıkları alt komitesi, kültür mirası ile alakalı süreci gözlemleyecek ve yol gösterecektir. Bu alt komite yer değiştirme için kullanılacak tekniklerin yanı sıra Hasan Keyf ve Dicle alanındaki bütün çalışmaları değerlendirecek ve PUB’un pratik çalışmasına yön verecektir. Çevre alt komitesi : Uluslar arası alanda kabul edilmiş 1 çevre bilirkişisi, Uluslar arası alanda kabul edilmiş 1 atıksu/su kalitesi bilirkişisi ve 2 bölgesel çevre makamları bilirkişisinden teşekkül edecektir. Görevi : Çevre alt komitesi, PUB’un ilgili etkinliklerini, özellikle de uygun hafifletme önlemleri ve etkilerinin tanımı, planlanması ve uygulanmasını denetleyecektir. GT ile açıklanan şekilde özel durumlarda alınacak hafifletme önlemlerinin tanımlanmasında PUB’a destek olacaktır.
9
Dış kredinin işlerliği : Ilısu Barajı ve HES Projesinde inşaat ve elektromekanik işlerin gerçekleştirilmesi için gerekli dış kredi; yukarıda belirtilen PUB-Proje uygulama birimi ve UK-Uygulama komiteleri’nin mutabakat zaptında belirlenen GT-Görev tanımlarının gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususunda İKK-İhracat kredi kuruluşlarına verecekleri raporlara göre temin edilecektir. GT’de belirlenen hizmetlerin yerine getirilmesi halinde PUB ve UK tarafından verilecek olumlu raporlar doğrultusunda kredi akışı sağlanacaktır. Raporlar olumsuz ise kredi verilmeyecektir. Bu projedeki uygulama esasları idealdir. Ancak DSİ kendisine düşen görevleri yerine getiremediğinden dış kredi durdurulmuştur. Bu da barajın yapımına başlanılamamasına sebep olmuştur. Bir taraftan tarihi kültürel varlıkları kurtaralım, bir taraftan çevre için gerekli alt yapıları yapalım, diğer taraftan insanlara daha güvenceli bir hayat temin edelim. Ama barajı da yapalım. Barajın yapımına henüz başlanılamadı, gürültüsü ortalığı kaplamış vaziyette. Dış krediye bağlı olursanız, krediye bu şartları koyarsanız, dış kredi konusunda ısrar ederseniz, ne bu barajı yapabilirsiniz, ne de yukarıda ki tedbirleri yeterince alabilirsiniz. Peki, tarihi eserleri koruyacağım diye Ülke Ilısu barajını yapamamaktan bu güne kadar ne kaybetti? Merak edenlere bir bilgi verelim. Yılda üretilecek enerji 3,8 milyar KWh, barajın yapımındaki gecikmeyi 4 yıl alırsak (daha da artacağı kesin) toplam kayıp 15,2 milyar KWh. Bu Ülkenin gayrisafi milli hasılasının 15,2 milyar USD kaybettiğinin ifadesi. İşte ekonomi, işte fayda, işte kültürel ve tarihi eserleri koruma tutkusu. 4-Sonuç Taşkınlar ve kuraklık, hidrolojide iki önemli olaydır. Taşkında aşırı derecede suyla karşılaşılır, ciddi zarara uğranılır ve su kaybı meydana gelir. Kuraklıkta ise aşırı derecede su kıtlığı söz konusudur. Canlılar ihtiyacı olan suyu bulamazlar. Her ikisinin de çözümünün ortak paydası barajları inşa etmek geçmektedir. 4.1-Barajlar ve taşkınlar: Taşkın bir tabi afettir. Dünya kurulduğundan bu yana meydana gelen tabi afetler içinde insanlığa en fazla zarar veren afet, su taşkınlarıdır. Taşkınlar prensip itibariyle önlenemezler. Ancak alınacak tedbirlerle insanlara ve çevreye vereceği zararlar azaltılabilir. Veya kontrol altına alınabilir. Bunun için insanoğlunun taşkın konusunda hesaplı davranması gerekir. -Küresel iklim değişikliği nedeniyle, Dünya’da sıcaklığın artması sonucu ısı dalgalarının oluşması, şiddetli fırtınaların ve tayfunların oluşması ve sağanak şeklinde başlayan şiddetli yağmurların sıkça tekerrür etmesi hayatımızın yaşanan gerçekleri arasına girmiştir. -Genel olarak Ülkemizde; küresel iklim değişikliği nedeniyle güneye akan nehir havzalarında su miktarında azalma, kuzeye akan nehirlerde ise su miktarında artma beklenmektedir. -Taşkınlar, Ülkemizde insan hayatını ve ekonomiyi olumsuz yönde etkilerler. Türkiye’de ki nehirlerin taşkınları konusunda EİEİ ve DSİ tarafından planlama ve taşkını önleme çalışmaları yapılmaktadır. 5216 sayılı kanunla Büyükşehir Belediyeleri kentlerin taşkın önleme faaliyetlerinde görevlendirilmişlerdir.
10
-Taşkınların oluşturmuş olduğu erozyon nedeniyle, yaklaşık heryıl 25.500 ha birinci sınıf arazi taşkına uğramakta, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmekte ve bu taşkınların Türkiye’ye yıllık zararı 4 milyar $’ı aşmaktadır. -Türkiye’de taşkına maruz sahalar yurdun her tarafına yayılmış durumdadır. Nehirlerin eğimleri genellikle fazla ve yüzeysel akış rejimleri düzenli değildir. 4.2-Barajlar ve kuraklık: Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin diğer bir tabi sonucu aşırı kuraklık şeklinde kendisini göstermektedir. Ülkemiz başta Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgesi olmak üzere ciddi şekilde kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Küresel iklim değişikliğini önleme imkânımız ülke olarak çok sınırlı olduğuna göre, bu olgunun sonucu oluşacak kuraklığı önleme konusunda daha ciddi tedbirler almak durumundayız. Kuraklık bir afettir. Ve sayılan otuz kadar doğal afet içerisinde insanlara en fazla zarar veren afetlerden biridir. Kuraklık sonucunda öncelikle gıda sorunu ortaya çıkar. Kuraklıktan en fazla etkilenen diğer bir unsur ise sulak alanların ve doğal alanların olumsuz etkilenmesidir. Ülkemizin mutlaka bir kuraklık planlaması yapması ve kuraklık risk yönetimine geçmesi gerekmektedir. Barajların faydalarını dikkate alarak, sudan yararlanırken kaybettiğimiz değerlerle bunları mukayese etmeli, ona göre gerekli plan ve hesapları yaparak barajlarımızı inşa etmeliyiz. Bunları yaparken çevre, kültürel varlıklar ve insan yerleşimleri ile ilgili çalışmaları, baraj inşaatına paralel organize etmeli ve gereklerini yerine getirmeliyiz. Susuz hayat olmayacağına göre sudan en üst düzeyde yararlanmayı sağlayacak barajları yapmaktan kaçınamayız. Bugüne kadar yapılan yanlışlardan ders alarak geleceği planlamalı ve gelecek nesillere sorunsuz bir Ülke bırakmaya çalışmalıyız.
11