'.h
~ ~...
.
f'
.',
'
.
'-"
.
'.:i;-
. '-M'
-,
';'.
.'
. -0:.
..~ ;-'
""
.:,>-
i/i!.:~'.!_ .".!t::
.,-;
'.'
ORDU.··
ken
de
.~.'
rgi .co
m
.;:.;.;. ...
, ..-; ;c~,." ::;ı} .... .... . ...
~
. -:....
-, .. ,;)~.~~. ,
~
->,
~ ~'.
~
'..
.-
.....
"
'.,:
\
ww w.o tu
.
İ ÇiND'E
~
Türkçülük'
.Türkçülük
Kİ
Orkundan Sesler.~:
. '.~ı;. ;'
-
:\''::.; '.):.
,~
.i:»:
..•••. , -, :i!:?.....:. 'I';f~_.
·'.?_/L'.:
. - : :.~.
-":'
...;ii' .~.
,~:.cJ
.ATSIZ
'i, ..
....... : "".:1i i M•
'-.;;"
•SOFUOGLÜ
·t.Y·'f4~
.;.. .Ô:
.r:.'
.. J
•.t;
NEJDET SANÇAR
Genç'i:ti~'kçünün Amerıtüsü
.~,
.:.,.~.. -.
LE R
.;t..
Düşmanları
... -~. .:~~.{s.~..,. u;
S~ı\Yl , . ~i~~.·
«Orkun», eski Türklerin anayurdurıda, bugün Moğolistan denilen ve 10 uncu yüzyıklan sonra moğolraşan ülkede bir ırmağın adıdır. Irkrmıza ebedi ve değişmez «Türk» adını veren şs nlı atalarımız Gök Türkler ve bunlarrrı devamı olan Dokuz Oğuz - Uygurlar çağında bu ırmak, devletin merkezi bölgesi içine.eki yerlerde kalan rniıhim bir ırmaktır. Tü; k dilinin en eski ve tarihi yazıtları bu ırmak dolaylarında bulunduğu için en eski Türk yaz.ısin a Orhun yazısı dernek de ackt olmuştu. mak Türk tarihinde kutlu bil' timsal haline gelmiştir.
Eu bakımdan
bu ır,
rgi .co
m
Türkçi,ili.\!~ 19~3 te bil" dergi ile Türk milletine hitab etrrıeğs başladığı zamarı bu kutlu a(:ı seçmiş, fakat ,::oğru okın «Orkurıs şeklini değil de yaygın olan «Orhun» şeklini alınaya mecbur olmuştu. Edirnede çıkarı, fakat Istanbulda basılan Orhun'un ilk sayısı 5 Kasım 1933 te yayınlanmış, aylık
ken
de
olan dergi her ay belirsiz günlerde çıkmak üzere arıcak 9 sayı devarn etmiş ve 16 temmuz 1934 te çıkarı dokuzuncu sayısından sonra kapatılmıştır. Bakarılar kurulunun kapatma kara n son sayının çıkışından iki gün önce, yani 14 ,.-!emmuz 1934 tcdir. Kapanma için göstevilen sebep: «Hükümetin iç ve ô§:: siyasetlerine aykrrıhk» tır. Ozamank; Orhun siyası bir dergi 01mamakla be::'2ber Tarih K urun •.un un yanlışlar.ını göstermesi ve tarih tezi ile çaıpışması, Ali İhsan Paşanın bir mektubunu yayınlaması, Yahudiler, Fransızlar ve Mussolini .aleyhindeki yazılan dolayısıyla bu sonuç doğmuştur.
ww w.o tu
On yıl sorıra güçlükle alrnr.bilerı müsaade ile yine aylık olarak çıkmaya baliyan Oıhurı un m: SZ1.y':;l (:;SJ:i 10 uncu sayısı) 1 Ekim 1943 te yayınIaneli ve her ayın dk günü çiL~::::3.k üzere 16 ncı sayıya kadar devam etti. 1 Mart 194"* t ar ih l i 15 inci ve 1 Nisan 19~4 tarihli 16 ncı sayılarında ozamarıki bR,;bı"::m1 vazılan ve Türkiyede büyük heyecan uyandırarı ve memle1-:2tt21::i kO~;"J.üni:::~-;1faaliyet V2 tehlikesini gösteren iki acik mektuptan sorıra rniihirn YC!'l;:::--e sızmış olr n komünistlerirı ve gL1y!~it.ürl:1erhı tesn-iyle Orhun yine 1:2.p"tılc11 ve J.~44 teb o belli ve hem Türkcülük, hem de Türk-
Şimdi Orlıun yen:d::=n, fClkıt bu sere:: hsiblık olarak cıkıyor. Bunu 17 nci s=yıdan bc,~btı'13Y' düsünmüstük. Dostl arırrı-z birçok sel~eı;lerle ı inci sayıd-:rı b::,;:12IY"!~lTl~Zl ö~··~itlf/:i12"!.~. Der'iklerinl Y:;}J!ycr ve bir-inci sayıdun ba:oh,byo:·uz. Ç-~;nki.i e ,,1.;: i 16 S':ı.y;yı ol::ııyıı('ul"nımza sai?;lıY2ıııı1yacak olduktan sorıva zsts n 1? r.ci sayı ile b;;ı.~l".:TI::tl;: Iüzumsuzdu. $inl.di yeniden c2§1::Ll--:,::n biz de bi:" Y8.nı!..~:!"l11Z1dü~~.2Ifycl' VF? c1eri~jn;_11 ac'rnı ,~~·~ğ·i~miş «Orhun» ş"'kl'nde!1 do.~·:ı:~u oları cOr'k urı» ? çeviriyoruz. Yeniden başlarken bütün Ti.iü::::i.il::;-ri SE~V'E1brız.
ORKUN
~-----_..
Başyazarı: Sahibi
ABONE:
ATSIZ
ve Neşriyat
Yıllık:
8 lira
6 aylık:
4 lira
Müdürü lS1HET
TDl\ITL'ıRK
6 Ekim 1950
r, Haftalık
Türkçü
Cuma Günlerİ
Dergi
li. 1818
Galata,
Istanbul
1. Sayı
Çıkar
Türkçülük
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
m
Türkcülük, Türk millivetciliüinin adıdır. Kelimenin sonundaki ek. yerine göre mensupluk. sevgi. taraftarlık gösteren bir ek tir. Türkcülük de Türk sevzisi ve tarartart-ği demek olduzuna göre kelime. verinde kullanılmıstır. Baska mille t, leriri Türk taraf tarhğı ve Türk sevgisi bu kelimevle ifade olunmaz. Zaten baska milletleriri Türk'ü sevmesi de zercekten bir sevgiye değil. zecici bir nezake te. menfaat 'icaolarrna. siyasi zaruretlere isare ttir. Hakiki olarak Türkü Türkten bas, kası sevemez. Türkcülük bir ülküdür. Ülküler. milletlerin manevi cıdasıdir. Üıı.:üsüz milletIerin en talihlsi nihayet silik ve sörıük kalrnava mahkumdur. Eğer bu millet talihli de değilse onun sonuncu yenilmek. szflmek." har! tadan silinmek. hatta vok olmaktır. Ülküler hakikatle haval.n karsısından dozrnus olan. düne bakarak var nı arıvan. milletlere hız veren ve uğrunda ölüneri büyük dileklerdir. Milletler Ölebildikıeri kadar yasamak hakkına maliktirler. " Türkcülük. büyük Türk ilinde Türk uruğunun kavı tsız.sar tsrhakirnive ti ve istiklali ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsudtır. Bu ülkü. gecmiste birkac kere zerceklesmesi. Büyük Türkcülük ülküsü ve in~ncı ile vetisen zerıclik sayesinde yarın yeniden gercek olacaktır Türkcülük dün bir kavnaktı: bugün cavdır. Yarın coskun bir ırmak olacak ve önünde. yabancı duygu ve düşüncelerden gelen bütün engeller vıkılacaktır. 'Türkcülük dört kaynaktan zelivor : ı - Kökü cak eski olan Türk uruzunun suuraltında YÜZYıllardanberi vasıvarı milli vetcilik : 2 Tanzimattan sonra, Avrupadaki milhvetclliklere benziverı halkcı bir hareketin bizde de tatbik olunmasını istıven milliyetcilerin hareketi; 3 - Devletimizin icindeki yabancı unsurların ihaneti dolavısıvla doğan tepki; 4 Türklerin 200 vıldanberi eelttikleri büvük sıkıntılar ve zecirdikleri fe_ 1aketlerin verd.ği uvanıklık. Bu dört kaynaktan gelen düsürıceler birbiriyle karısm vuzrularak buzünkü 'I'ürkcülüğü ortaya cıkarrrustrr. Türkler. Türkcülükle züclener-ek. kurtulacak. Iler'livecek. yükselecektir. , Bir millet yukselrnek iradesini tasımazsa. kendine züverıi olmazsa, baskalarını , taklitten baska bir şey vapmazsa. zecmisivle övünmezse. baskalarından üsttın olmak istemezse, ülkü icin ölümü göze almazsa, saV?-"~n korkarsa o millet icinden oürümüs demektır. ' Buztın ülküler ve kahramanlar cağında vasıvoruz. Cecmis haklara d~"amt'l.ral, davalar-n öne atıldığı. hesapların zörüldüüü zünlerdeviz. Kan cağlıvanlarr. ikınc sakır-tilari ve zülle sesleri icinde yarının neler hazırladığını bilernivoruz. Bu kasrı-za arasında, mille tlerin yalnız zecmislerinl hatırhvarak . milli ülkülerine yapıştıklarını zörebjllvoruz, Mazisi olmıyan. yahut olup da unuran. milli ülküsü bulunmıvanlar devr.ilivor. İnsanlszın tarihinde bÜYÜk kasırgalar eskiden zaman zaman Q"f>lipaecerdi. Gi"tgide bu kasırgalar sıklasıvcr. Bu .:·;disle tarih ebedi bir J.::,sır- ....dan ibaret kalacak gibi gözüküyor. Bugün ayakta kalabilmek kin eskisi kadar s!1ğlam olmak ye tismiyor, Cak züclü. cak sağlam. cak sert, cok yürekli olmak gerekiyor. Bunun da bizim icin birinci şartı Türkcillük ülküsürıe sıkısıkıya vaoısmaktır. Sasıran. ürkerı. sapıtan milletleri tarih baztslarmvor. 'Türkcülük ülküsü bizden amansız bir vazife ahlaki istiyor. Subay hic vorulmadan altı saatlik talimini vantırırsa. öğretmen bıkmadan öi:ireticilik isini yanarsa. memur sinir+enmeden halka kolavlık Q"östernıekte devam p"e!'<;e. dol.-tnr rP]" cp"npn önce yurttaşlarının sağlığı ile ilgili olursa. öi:irenci hersevden önce dersini bellerneğe çalışırsa ve bütün vazifelerle ri.itbeler arasında ne caka.· ne zösteris. ne dalkavukilik. ne de ilgisizlik olma'dan bir ahenk kurulursa: asağıdakiler yukarının buvru, ğunu ukalalık savmaz. yukardakiler de asazmm doğru ih t ar la rına kızrnazıarsa. bütün karsı lıkh işlerde. zörüsmc ve konusmalarda ne ikivüzlülü"e kacan nezaket. he de kabalığa kacarı sertlik bulunmaısa vazifenin bizden istediği sev vaoılmıs olur. Gercekten Türkcü olmak kolay deilildir. Her önüne gelen. 'Türkcü olamıyacağı gibi. her Türkcüvüm diyen de Türketi sayılamaz. . Hel' Türkcü. bulunduğu yerin vazifesini inancla yaparsa Türkcülük ülküsü sağlamlasır. 'I'ürklük zuclenir. 'I'ürkcülerin ilk işi, vazifelerini arınmış zörıül ve inanmis vürekle "~~'Tlaktır. A t s 1Z
(.,~~,.,,-:-:!~-. .~
4
ORKUN
Türkçülük
Düşmanları NEJDET
Türkçülük,
Türk
milliyetçiliğinin
SANÇAR
husu-
si adıdır. Bu, bugün için ok adar basit bir bilgidir ki, buna sahip olmak için ne hususi bir zekaya, ne, de üstün bir seviyeye erişmiş olmaya ihtiyaç yoktur. Çünkü bu, oda mektep seviyesindeki çocukların dahi bilebilecekleri bir gerçektir. Fakat üzüntü ile
dir. Türk milliyetçiliğine doğrucan doğruya saldırmak mümkün olmadığı için de bir takım kurnazca taktikler e baş vurmuşlar. Türkçüleri «emperyalist turancılar!», Milleti bin bir parçaya ayıran ırkçılar!» şeklinde tehlikeli varlıkbr olarak gösterip Türk milliyetçiliğinin tarihi seyri ve unsurları
söylemek lazımdır ki tahsilli terbiyeli nice kimseler hala bu basit bilgiden habersiz yaşamakta, hala 'I'ürkçülük denince akıl-
hakkında esaslı bilgisi bulunmıyanlann kafalarmı bulandırmışlardıı-. Devlet makine-
Iarını karanlıkdehlizleıde dolaştarmaktan kendilerini alamıyan kimselerle karşılaşılmaktadır. Kendi öz ve aydn evlatlarmın,
geçirdikleri için bu hain, fakat hain oldugu kadar da ustalıklı yalanlarmı millete daha inandırıcı bir şekilde telkine imkan bulabilmişlerdir.
>
ken
>
zan apaçık, fakat çok kere sinsi sinsi devam ettirilen 'I'ürkçülük cüşmanlığıdır ki, bu
ww w.o tu
memleketin bil' çok öz çocukbrınm kafalarında kendi milli davaları, kendi milli ivm=rılar-ı, keri,'~i hakkında bir takım
Türkçülük
fikrinin
kızıllar
de ellerine
kadar
büyük
birdüşmanı da kendilerini Türk hissetmlyen bir takım Türkiyelilerdir. İmparatorluk çağının bu artıkları, aracan nesiller boyu uzun yıllar geçdiği halde içimizde eriyip Türkleşernemişler, Türk esrniyeti onları kendinden saydığı halde onlar ırki hüvyetlerini büyük bir inatla saklamakta ve dilleri, harsları, ülküleri' Türkten gayrı yaratıklar olarak yaşamakta devanı etmişlerdir. Bunlar kuvvetli ve şuurlu bir Türk milliyetçiliğinin bu memlekette hakim olması takdirinde kendilerinin bir posa gibi sırıtıp açıkta kalacakları düşüncesine kapılarak Türkçülüğün gelişmesine engel olmayı hayati bir 2ava bilmişlerdir. Türk cemiyetinin kendisinden sayarak bir çok mühim mevkileri kendilerms emanet etmekten çekinınediği çoğu okumuş ve ay dm insan13.1' olan bu 'I'ürkterı gayrı ırkihüvyetli kimselerin sinsi Türkçülük düşmanlıkları işte bundandır. Türkçülük fikrinin baltalanmasında korninistler kadar bunların rolü de mühimdir. Türkçülüğün büyük bir düşmanı da, bu-
de
lardanberi mevcuttur. Türk milletinin ayrı nesillere mensup bir cak okumus ve ay-Iın cocuklarında görülen bu manevi hastalığın en mühim ôrnili, T'ürkçülük düşmanlarının sistemli 've yıkıcı çalışmalarıc1ır. Yıllardanberi ba>
m
böyle adeçok acı bir Türk cemiolarak yıl-
mevkilerini
rgi .co
kendi milliyetçilik fikirlerinden ta şüpheetmeleri bir millet için şeydir. Fakat ne yazık ki bu acı yetinin gör-ünmez bir hastalığı
sinin bazı rniihim
millivetçilik fikirleri sirche'ler yaratmış, bu
şüpheler Türk milletinin okurrıus ve avdrn zümrelerini birbirlerine dost gözü ile bakmıvan parçalara ayırmak gibi sonuçlar doğurmuştur. Bunu var atanlar, yani Türkçtılük düşmanla-ı kimlerdir? Burılarm başında Mcskovamn aza tsız kulları kızrlla- ,gelir. Cumhuriyet caQın1n ilk yıllarındanbeTi Türkürı son kalesi olan TürkiyeYJ Kremlinde oturan canavar'lara sömürge yapmak için çalışan yerli kızıllar, iş başmdakilerin bazarı hıyanet derecesine varan gafletlerinden ce faydalanarak bu mel'unca gayelerine varmak icin çok sistemli bir şekilde çalrştr lark erı, Türkü Türk yapan her şeye olduğu gibi Türk milliyetçiliğine de saldırmayı bir vazife bilmişler-
gün milletin
iradesiyle
yere
serilmiş
men-
hus bir zihniyet, Halk Partisi zihniyetidir. Halk Partisi zihniyeti, siyasi bir ps rtiderı çok menfaat birliği esasına '~~'lyanan bir kollektif şirket olan bu topluluğun otuz yıla yakın bu milleti kemiren. kahreden, bitiren müstebit ve menhus zihniyetidir. Dün-
ORKUN
5
.. yada kendi menfaatından başka hiç bir düşünce tanımıyan, koca bir memleketi yıllarca baba mirası bir çiftlik gibi keyfi olarak idare edip, istiklalirıi kanı balıasma meşru olma-
menhus
Türk milJiyetçiliğinin hakim olacağı Türkiyede elbette tam manasıyle demokratik bir rejim kurulacak; müstebitler yıkılacak; dalkavuklar, soytarılar, kabiliyetsizler, vur-
budur. 'I'ürkçülüğün
dikilmesinin düşmanları
sebebi arasına,
kabus
zihniyetin bu memleketin üzerine gibi çökmüş olduğu çağlarda Türk-
çülüğe karşı yapılan sinsi veya açık saldırrşlar, Türk milliyetçiliği bayrağını ellerinde tutmak istiyenlerin bileklerini kırmak için yapılan
guncular için haYi(t hakkı kalmıyacaktı. Halk Partisi zihniyeti denilen o menhus zihniyetin Türk milliyetçiliğinin karşısına bir Cin sedi gibi
Türklük sevgisiyle tutuşmuş Türk çocuklarının sayısı da çoktur ve Türkçüler de kuvvetlidir. İstibdadın ve milliyet düşmanı
Türkçülüğo
işte
bu üç
büyük düşmandan başka kozmopolitler, c.alkavuklar, ahlaksızlar, iymansızlar gibi
seferi bunu dosta da düşmana da göstermiştir.Türkçülüğün bilhassa son yıllarda çok acı günler geçirdiği muhakkaktır. Fakat o acı ve acı olduğu kadar kahbe günlerde bile bir adım gerilernediği de muhakkaktır. Artık o günlerden uzaktayız. O menhus çağ, Türk milletinin kansız darbesiyle sona erdiği ve yere geçtiği için bundan sonra Türkçüler, Türk milliyetçiliğinin düşmanları ile yapılacak savaşlara eşit silahlarla katılabileceklerdir. Bunun ne demek olaca ğını da onlar çok iyi bilirler. İşte şimdi bu savaş başlıyor. Milli varhğma çelme atılmak; mukaddesatı çiğnenmek, ülküsü çarnur a bulanmak, milli şuuru yok
ken
de
irili ufaklı bazı kuvvetleri daha sokmak lazımdır. İşte bütün bu kuvvetler yıllardanberi müşterek bir cephe halinc.eTürk milliyetçiliğinin kuyusunu kazmak için uğraşıp durmuşlardır. Bu müşterek cephenin yıkıcı çalışmalarına, Türk milliyetçileri
kahbece hareketler ve nihayet karşı 1944 de açılm son haçlı
m
üzerindq
Fakat bugüne düşmanları da ki gönülleri
rgi .co
elde eden bir milletin
yan bir saltanat kuran bu zihniyet, Türçülük fikrinin tabiatiyle düşmanı olacaktır. Çünkü
kuvvetlidir. Bunu biliyoruz. kadar her halde Türkçülük görmüş ve öğrenmişlerdir
ww w.o tu
arasındaki küçük büyük bazı anlaşmazlıklar da katılırsa, Türkçülüğün bugiine kadar hakkı olan mertebeye niçin erişememiş bulunduğu kolayca anlaşılır. Şimdiye kadar Türkçülük düşmanlığını türlü kılıkları, türlü hareketler, türlü şekiller altında gördük. Düşman bazan şiirde vezni ve kafiyeyi çiğniyen bir yeni zihniyet, bazan Türkünulu geçmişini «Osmanlı!» diye çürütmek istiyen bir kurnaz olarak karşımıza çıktı. Gün oldu, onu profesör olarak ilim kürsüsünde, yazıcı olarak gazete sütununda, romancı ve hikaye ci kılığında kitap sayfasında Türkülüğe satır atmaya uğraşırken gördük. Türklük ruhunu yaşatan hars ve bilgi ocaklarını kapatanlar, Türkü köylerden yıkacak teşkilatı kurarak bunu büyük bir maarif hamlesi diye göstermek istiyenler onlardı. Birmerasim günü .bir spor sahasında Tarkçülüğürı idam fermarırnı okuyarale memleketteki bütün Türklük düşmanlarının harekete geçmesine sebep olanlarda yine onlardır. 'I'ürkçülüğürı düşmanları hem çok, henı
edilmek istenen muhteşem bir ır'kın evlat Iarından mürekkep bir topluluk, saflarını kurmuş ve sıklaştırrnış olarak Türkçülük düşmanlarının karşısına dikilrnek üzere kılıçlarını kınlarından sıyırmış bulunuyor. lar. Evet, savaş başlıyor. Bu savaş -onuna kadar sürüp gidecek~ir. Türkçülük düşman larının şimdiye kadar her zaman yaptıkları gibiyine iftira ve yalana baş vuracakları. yine şinetlik ve şamata yapmak istiyecekleri, yine sinsi ve kalleşçe oyunlara girişecekleri,yine inkilaptan, cumhuriyetten, ştından bundan bahsederek ortalığı bulandırmaya çalışacakları muhakkaktır. Fakat -c
,
artık bu adi silahlarla bedava zaferler kazanmak ,çağı geçmiştir. Buna inanmıyanlar sadece hakikat silahı ile vuruşacak 'I'urkçülerin karşısına a.ynıkahbe silahlarla çıkıp yeni dellemel~r· yapmakta serbesttirler. -
Çiftçioğlu .Nddet Sarıçar
o
Genç TUrkçünün Yazan: SOFUOGLU önüne
çıkarılan
«Büyük»
ün eline
kapanmarn; zira şunu bilirim ki, gerçekten fazilet sahibi, hürmet edilip eli öpülmeğe layık olan, maalesef azdır; onları sayarım, severim, kadirşinasım, Fakat, ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir «Büyük» tapılmıyacağırıı da bilirim; asil alnım, ancak Allah
huzurunda
eğilir.
İnandığımfikirlerden sapmamak, kalbimdeki aşk ve heyecandan kaybetmemek, bileklerimdeki kudreti boş yere tüketmemek icin bos laflara kulak asmarn; onları çok dinledim. Ben, damarlarımdaki kanm, vatan menfaatlerinin ve Türk tarihinin verdiği ilham m icaplarını yaparım. Hak bildiğim yolda yalnız kalmayı göze alıyorum ve yalnız da kalsam yürümesini bileceğim! o
o
bilirim ve yapabilirim. «sana inanmıyorum, sen
bir
demeyi,
sahtelcarsın!»
bir
cesaret
say-
mıyorum. Kendi inançlaııma, yüz uygun bir hayat
kanaatlerime yüzdeyaşamak isterim, pek
=
merdürngiriz cemiyet kaçkım olacağımırı farkındayım; bu hal beni milletimden, milletimin dertlerinden uzaklaştırır. Binaenaleyh, benim kendim ce bir hayat yaşayabilmem kafi gelmez; bu vicdansız1ığı yapamam. Milletim birazcık olsun rahat değilse, ben nasıl rahat edebilirim? Yatağım rahat olsa da vicdanım beni rahat bı· rakmaz!
rgi .co
_
küp atmasını da İnanmadıklarıma,
m
Her
ken
de
Dağınıklıktan kurtulacağını.; dostlarım kendim gibi düşünenler olacaktır. Mukaddes ve büyük bir mefküre olan Türk milliyetçiliğine bağlıyım; bu uğurda yılma-
Bugün gorup işittiklerimle, ırkınun tarihinde okuduklarım arasında gördüğüm muazzam uçurum, beni, kötümserliğe düşürmez. «İmünım çok sağlam, heyeca-
ww w.o tu
dan çahşacağım. Asırların zavallılaştırdığı yiğit ve şerefli milletimin kalkındırrlıp yükseltilmesi davasında benim de emeğim, alınterim bulunacak; ben de bu yolda ça· lışmanın yüce hazzını duyacağım! Riyadan, iki yüzlülükten nefret ediyorum! Gerçekten şaşmıyacağım; gerçeği göreceğim ve muhatabım, rütbe.i vala sahibi dahi olsa, hakikati yüzüne haykıracağım. Şunu bilirim ki, hakikatten şaşmamak en büyük kudretimdir. Arslan postu giymişler üzerine pervasızca yürüdüğümde, nasıl asıllarına
rücu
ediverdiklerini
çok
gör-
düm! Hergün kahramanım ve kahramanca şayacağım. Küçük hislere kapılmam; af1arımı bilirim ve onlara hakimirn. Ne ra, ne mevki, ne de namus satınalmaya rayan diğer vasıtalar, asla vicdanımı gelendirmezl Sevip bağlandığım gibi, nefret edip
ya· zapayagöl-
mm çok büyük obı da bu şartlar altmda ne yapabilirim» diyerek iki elim böğrümde, tembel tembel, gayesiz, yalancı pehlivan gibi ortalıkta dolaşmaktan utanırını..
Bunu kat'iyyen doğru bulmam, Unutmam ki, herşeye rağmen bel bağlanacak, dayanacak pek çok şeyimiz vardır. Günümüzün karanlığı beni korkutup cesaretimi kıramaz ve kırarnıyacak! İstilcbale olan imanım daima canlıdır, daima dipdiri kalacaktır! Zira: «Şafak, Ieyl-i esvedden eyler zuhür! «Evet, o şafak ki, aydınlığın, ferahlığın ve bahtiyarlığın sembolüdür. kapkara
geceden
mu?
İnarııyo-
rum ki, bir gün gelecek bu şerefli milletin de çilesi dolup mazideki satvetine kavuşacak ve bu, behemeha.1 böyle olacaktır! Allah, benimle beraberdir! Doğacaktır,
banavadettiği
Kim bilir belki SÖ~
dcğmuyoı-
yarın,
belki
günler
Hakkın,
yarından
da
yakın !
-~._.
---~-.-:......-..-.:..-.--:- - _~--7 .. ..•
....•. ./
Orkundan sıFıRZADELER
yoldaşlariy le
Acaba hangi taraf haklıdersiniz? Türkikiyedeki muhteşem «naçiz sıfır» ı tutanlar mı, yoksa Paristeki iki küçük sıfıra hücum edenler mi ? Adnan Cemil'den
Adnan
bebi mi diyeceksiniz? O halde °sav:şsever Adnan Cernilirı adının alt tarafına sokulmuş Rus hıyarı büyüklüğündeki «g» ye dikkat
Acaba?
devrinde
yapılmıştır»
cümleyi ihtiva den söküldü?
eden
tarzında
mermer levha
bir yerin-
Bağdattan geri döndürülen bu yanlış he: saplar karşısında insan bir .«acaba?» demekten kendisini alamıyor. Evet, acaba? Bekliyelim.. Öteki yanlış hesapların da Bağdatlardan, Basralardan geri döndük-
ww w.o tu
ken
de
Eski Milli Türk Talebe Birliği) «Birlik adlı aylık bir dergi çıkarırdı, Bu derginin 2 temmuz 1933 de çıkan ilk sayısında «Harp Düşmanlığı!.» başlıklı bir yazı vardır. Aliye Esat adlı bir hanımın bir ankete verdiği cevapta harp. aleytarı sözler sarf etmesi üzerine kaleme alınmış bir yazı.. Yazının altındaki imza AdnanCemil'dir. «Bütün dünyanın kurt olmakta devam ettiği bir asırda koyun olmaya tahammül
ediniz ..
14 Mayıs seçiminin, diktatörlük rejiminin yıkılmasiyle sona ermesi üz.erine , resmi dairelerde bir resiın kaldırma . arneliyesi yapılmıştı. Bundan bir müddet önce de Tophanedeki yeni yolcu salonunun deni~ cephesine çakılmış oları «bu eser Türkiye cumhuriyetinin ıkınci reisicunıhuru İsmet·
İnönü
Cemgile
diye
m
hakkaktır.
Derneği
rgi .co
Hasan Ali'nin Avrupada tahsilde O) bulunan iki çocuğunun Fransadaki kızıl hareketlere karışmış . oldukları haberi malüm. Maarifin eski muhteşem bakanını sevmiyenler bu haberi okudukları zaman belki de «kenarına bak bezini al , anasına bak kızına al! ..» demişlerdir. Ama dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi profesörlerinin çoğunun da durumu Tevfik Fikret - Halük misali ile izaha kalkışmak istedikleri m LL·
Barışseverler
bir cemiyet kurup bu yüzden hapishaneyi boylayan Adnan Cemgil'i düşünün .. Bu yüz seksen derecelik değişikliğin se-
edemiyenl» Adnan Cernil «çocuklaruruzı sulh ııinııileriyle hüyütmeliyiz» tarzında
bir şeyler söyliyen bu hanıma kafa tutarak Türk analarının çocuklarına vereceği öğüdün sulh ninnileri değil, şunlar olması
icap ettiğini yazıyor: )}Yurdunun dört köşesi dost görünen) fakat fırsat gozliyenlerle çevrilidir. Bu yurdu sana bırakanlar onuniçin öldüler, Sen de Türk
vatanını
ederse ol ve öldürhazırlan •.»
yaşatmak Ölmeye
için icap
ve öldürmeye .
Şimdi bir, savaşseverliğinin derecesi yukarıki satırlarla apaçık görülen Adnan Cemil'i bir de bir vakitler Türk fikir piyasasırıı kaplıyan liyetçiliği yazılar
solak
dergilerde
ve milliyetçileri yazdıktan
sonra
Türk
aleyhine
mil-
bir çok
son günlerde
bazı
leri günleri
göreceğiz. Büyük
Adam
Büyük adam kimdir? Buna herkes bir türlü cevap verebilir. Kimi savaş yerlerinde kahramanlık gösteren bir yiğiti, kimi b estelerinin nağmeleriyle asırlar ötesinCL~n.gönülleri büyüleyen bir bestekarı, ki:nısı de keşifleriyle insanlığa geniş ufuk. lar açan bir dehayı büyük - adam d'ıye gO,ga .. terebilir. Bunların
ı
belki .
bazısı
i
belki hepsi.
b"· .''1, uyu"
adarndır. Yalnız şu muhakkaktıj- Id büyük adam ancak öldükten ve ölümü üzerinden yıllar. geçtikten sonra büyüklüğü kabul edilip heykeli dikilen adamdır. Misal mi?
İşte
koca Fatih..
Dünyadan
göçtiiğünden beş asır kadar sonra heykeli dikilecek olan o büyük kahramanı o büyük devlet
adamı,
o büyük
asker ...
OKÇVOi'xLV
ORKıuN
Orkundan sesler:
19 4 Davasından Hatrralar 1944 yılında Türk milliyetçiliğine karşı girişilen haince hareketin özlü bir tarihini,
raşmakta olduğunu merak . dan geçerken yavaşça:
okuyucular, bu sayıdan itibaren Orhun'un diğer sayfalarında okumaya. başlıyacaklardolayısıyla
evlerinden alınıp hapishanelere evlerinin basılmaya başladığı
atılanların tarihlerden
Hersek,
10 mayıs ~944
-
Turancılar
için
ip hazırhyorun-.ı.
-2davasında 1 sayılı Sıkı Yöne-
Türkçüler tim Mahkemesinde savcılık yapan beşinci sırııf adli hakim Alöç, hareketleriyle bütünmevkuf Türkçülerin nefretini- kazanmıştı. Bu nefret, müdataalar sırasında bütün çıplaklığı ile ortaya dökülmeye başlandı. Müdafaalar birbir ini itakip ettikçe savcıya yapılan hücumlar da ağırlaşıyor, bir şey söyliyemiyen {Kazım Alöç, adeti veçhile kırrtn- .r;ib; b" ~_aller alarak renkten renge giriyordu.
-1-
ken
de
Askeri Yargıtayın adil ve tarihi kararı ile hürriyetlerine kavuştukları güne kadar olan müddet içinde gerek tek tek, gerekse toplu bir halde bulundukları sıralarda karşılaştıkları hadiseler ve yaptıkları mücadelerden bazıları ile mahpusluk hayatlarının Hiğer bazı hadiseleri. okuyuculara sunulacaktır . Yani öteki sayfalarda: Tür kçülük cWşmanlığı hadisesinin umumi cephesi, buradakilerde ise daha çok husus! kısımları yer alacaktır.
diye sordu. Suduri
nutkunu okumuş ve Halk Partisinin mıill şefinin turancılar adı takılan Türk milliyet- _ çileri aleyhinde kullandığı ifadeden dolayı, onlara ağır cezalar verileceğini an larnıstız , Doktoru tanımadığı ve suali soranın dil mevkuf milliyetçilerden olduğunu bilmec.ıgı için, Hasan Ferit Cansever'e _ basını bile kaldırmadan - şu cevabı verdi' -
m
da bu dava
Ve yanın .
N e yapıyorsunuz?
rgi .co
dır. Bu sayfalarda
-
etti.
ww w.o tu
Dr. Hasan Ferit Cansever, 1944 yılında vazife ile· ordu saflarında bulunduğu için, tevkif edildiği zaman Tophomedeki Askeri Ceza evine g atiı-ilmiş ve ihtilattan merıedilmiş bir halde ceza evinin odalarmdan birisine kapatılmıştı. Ancak helaya gittiği sıralarda (ceza evinin bahçesinden geçerken) insan ve güneş yüzü görebiliyor, diğer saatlarını ':!.aracık odada «ya sabur!» çekerek geçiriyordu. 19 mayısı takip eden günlerden birinde helaya gitmek üzere bahçeden geçen Dr. Canseverin, bahçede ip örmekle meşgul sisrnarzca bir adam dikkatini cekti, --: -: ...., Bu adam şs ntajcılar diye isim takılan ve muhakerneleri bir vakitler İstanbul gazetelerinde sayfalar dolusu yer işgal edenlerden meşhur Suduri Hersek'tir. Buduri Hersek 'voleybol meraklısıdır, örmelde olduğu da voleybol ağıdır. Yaratılış itibariyle şüpheci bir zat olan Dr. Cansever, bu şişmanca adamın büyük bir ciddiyet içinde iplerle niçin uğ-
Müdafaaların son gününde sıra son mütlafaayı okuyacak olan Nejdet Sarıçar'a gelmişti. Sançar'ın müdafaasınm baş 'kısımIarrnda, kendilerine isnad olunan vatan hainliği hezeyanına temas eden parçadan sonra şöyle bir cümle vardı : «Bu tamamen asılsız iddiayı ileri· süren ve birkaç Türk milliyetçisini vatan haini olarak ilan et~ rnek cesaretini gösteren adam, kendisini önce sorgu hakimi olarak tanıdığım savcı Kazım Alöç'tiir ....» Nejdet Sançar bu cümleyi okurken «bu adam ... » sözlerine gelince· (ki adam kelimesini pek sert telaffuz etmişti}, savcı bir·· den yerinden fırladı ve hakimler e : - Efendim, makamıınıza hakaret ediyor, mani olmanızı rica ederim ... diye bağırdı.
9
ORKUN
DESTANı
Arı buğday gayet İnce iırıür ; Deniz taşar, dalgaları dlifhiniir; Bizde yIğit merdliğtyle öğüniir. Aldandılar bizi sustu sananlar Susturulmaz çünkii ba:;l'l yarıanlar. Boylu ,ekin tırpan ile b;ç:lir, l\Ierdle namerd l,ütü günde seçilir. Ulkü için candan bile geçilir. -Aldanlılur bizi sustu sananlar, Susturulmaz ülkü için yanarılar. Serin olur yüce dağın doruğu, IWylü açar ellerile lcarrğı, Cok üstiindür milletiniin urrığu. Aldandılar b.zl sustu surıarıla r, Susturulmaz Türk ırkından olanlar. Hava bozar, güneş bile kaybolur; Doğru sözü söylemesi aybolur 'I'üı-Iclük Iç.n Irılemest böylolur. Aldandılar bizi sustu sananlar, Susturulmaz 'I'ür klük için yannnlar. çayır çımen zümrüt olur bahn rda, Bülbül ağlar g ülü için seherde., Benim gönlüm TURf\N adh diyarda. Aldandılar bizi sustu snrıanlar, Susturulmaz TURAN içi n yarıarıla.r. yıLANLIOGLU dOğTU söyle sözünü, • Hiç çektnme, herkes bilsin özünü, Uyumasrrı açsın millet gözünü ... Aldandılar bizi sustu snrıanlar, Sustur-ulmaz millet Içlrı ya.nanturv., ~
sesten
sözleri
pek duyulmadı.
-3Sofuoğlu Zeki'nin hoş bir mar ifeti vardır. Bay İsmet İnönü'nürı, hitabelerindeki ök-
sürüklü
davudi
sesini
çok güzel
taklit
ed::r .. Türkçülere, şerefli hapis günlerinde en çok neşe veren şeylerden birisi de A,~an snın bu ateşli çocuğunun «Büyük Millet Meclisinin muhterem azaları!» diye başlayıp bir öksürükle tamamladığı bu taklitÜ konuşmalar olmuştur. Irkçılık - turancılık propagandası yapmakla itham edilerı Sofuoğlu Zeki, müdafaasında, Cumhuriyetin ilk yıllarmdanha-i yapılmış ve yapılmakta olan ırkçılık ve turancılık hareketlerinden bir çok misaller vermişti. Bunlar arasında milli şefiri Mülkiye mektebinde söylediği «bizim milletirnİz milletleriri en şereflisidir.» tarzında bir
de
üğ
Hakim, mavi gözlerini bürüyen asabiyetle Sançar'a sert sert bir şey söylerneye başladı. Fal~at gülüşmenin salonda hasıl ettiği
m
ORKUN
rgi .co
i
- Efendim, savcı adam değil mi ? dedi. Kazım Alöç istakoı gibi kızardı.
de ihtiva' eden hitabesi ce bulunu-
ww w.o tu
ken
cümleyi yordu.
i
YILAN}IOGLl' ,
>
"Nejdet Sanç:ır muhakemerıin devarnı müddetince savcı ile bir çok kereler kapışmıştı. Bu sebeple araları iyi değildi, Kazım Aloç'ün müdahalesiyle sözü kesilen ve üstelik hakirnden de ıhtar alan Nejdet Sançar: ,'--': Efendim, sözlerimin neresinde hakaret var? diye hakime :.......... Efendim, diye bağırdı.
sordu. Kazım Alöç: adam diyor?!! Sançar
hafifçe
Askeri Ceza Evinde bu muvaffakıyetli taklitleriyle arkadaşlarını bir çok kereler n sşeye boğan Sofuoğlu, rnüdafasını okuduğu gün sıra bu sözlere gelince, cid'~iyetini hiç bozmadan, Bay İsmet İnönü'nün Mülkiyelilere yaptığı bu hitabı tıpkı Bay İsmet İnönü gibi rrıalüm davudi sesle okumaya başladı.
O sırada şuydu:
'.
marızarası
Sanık Türkçülerle
dinleyiciler kahkahalarını güç zaptederek yerlere kadar eğilmişler ... Duruşma hakimi ile meşhur savcı da bu cür' et karşisırıda birer karış açılmış ağızları ile genç asteğmeni dinliyorlar ...
1945
İrkçılik , Turancılık 0
salonunun
gülerek:
1944 . ,<°.
mahkeme
davası
."
Gelecek sayımızda bu davayı, bütün sebepleri ve gelişmeleıiyle tefrikaya haşlıyacağız. Türk umumi efkannın gereği ile hiilft bilmediği ve kısmen de yanlış bildiği bu dava anakaynaklardan ve tarafsız bir görüşle auIanlacaktır. Eu tefrika Türk tarihinin kara bir sayfasında birkaç satır olmak yerinde ve değerindedir.
.f,1UU Şuur lşıjında cil r m e s
ült
lesi
Yazan: İSMET TÜMTÜRK Ti.irkçü
görüşüyle
tavır ve siyaset tesadüfi değil, bu rejimin esas yapısının tabii ve zaruıi bir neticesidir. Fakat bu noktanın tahlilini şimdilik oırakarak Bizim
fiili Dış
durumlara İşleri
deri milliyetçiliğe
gelelim ..
teşkilatımızda dirsek
çeviren
ilktenve du dak
o" cen kozmopolit bir ruh hakim olmuş~, . Buna tektük istisnai fertler içlerinden lmarnışlarsa onlar da ancak bu duygu ':E düşüncelerini dışarı vurmamak ve dikkati çekecek derecede fiiliyatta bulunmamak sayesinde, kısacası sinrnek suretiyle, tasfiye eci.ilmekten kurtulabilmişlerdir.
tün hariciye cıhazımıza (tıpkı bir hastahanenin bir köşesine ve yalnız hastahanelere mahsus ilaç kokusunun sindiği gibi)' sinmiştir. Bunu yaratan amiller arasında ilgili hariciyeci şahısların bilgi ve kavrayış bakimindan devletlerarası münasebetlerde şekil ve merasim ileesaslı prensipleı-in ve milli menfaatlerin karşılıklı durumundaki ölçüleri ve incelikleri anlıyacak kabiliyetten uzak bulunmaları, yaşadıkları muhitlerde Türkü unutturacak ve kozmopolit zevkler ve gayeler aşılıyacak tesirlerin fazlalığı gibi yardımcı amiller de bulunmakla beraberbaşarnil rejimin ruhudur. Bu ruhun ve zihniyetin ne olduğunu biraz daha ~çıkça görmemize yarıyacak (şu anda aklıma gelen) bir kaç misal vermekle yetineceğim: İddiaya göre Moskova Büyükelçimiz orada Stalin'den tokat yemiştir ve bunun üzerine kalkıp geri gelmiştir; Ruslara bir cemile olmak üzere İnönü ta~ rafırıdan tekrar Moskovaya dönrneğe zorlanmıştır ve şahsi haysiyet duygusu bukadarına tahammül edemediği için intihar etmiştir. Bizim kanunlarumızin sarahatine aykırı ve beynelmilel hukuk taamüllerine de aykırı) olarak eskidenberi 'I'ürkiyeye iltica eden siyasi sucluların ve mültecilerm Rusya isteyince Ruslara teslimi Türkiyede 27 yıllık bir gelenek halini almıştır. Ne
ken
de
~.
ıiciyeciler in şahsına göre az veya çok derecede kendini hissettirmekle beraber bü-
m
devrin
rgi .co
Son 27 yıllık
en acı taraflarmdan biri de anayurda sığınmak isteyen yurt dışı Türklere karşı güdülerı siyaset ve takınılan tavırdır. Bu
ww w.o tu
Dış memleketlerdeki Türkiye temsilci~e:"'T}in daima yüzü yabancıya ve sırtı Türke çevrili kalmıştır. Türkün asırlık ananevi düşmanlarına karşı, hatta bunların arasında halen bilfiil 'I'ürkiyeye karşı açıkca düşmanlık siyasetini güdenlere ve l' -lere en şerı'i zulumler i yapmakta
olar Iara bile, zaruri resmi nezaketi ve rotokol icaplarını kat kat aşan bir saygı ::ezak-et, dostluk, güleryüz, hayranlık ve - a yaltaklanma gosterilegelmiştir. Türk-
Ie e karşı ise (bunlar
ister
seyahatta
bu-
lunarı veya yabancı memlekette ıkarnet eden Türkiye vatandaşı, ister yabancı tacii .ette -bulunup milliyet duygusunun ta.. - sevkıyle veya çaresizlik ve ümitsizlikre doğan bil' hareketle Türkiyenin müessiline başvurup himaye 03U1l) , göster ilegelen ' çehıe w'~kan, mağrur, çehre
olmuştur..
kayıtsızdır.
Bu
soğuk
istiyen Türk hemen daima ve düşman
En azı istihfaf ruh
ve itiyat
edici
muhtelif
bil" ve ha •.
teslimi müteakip o millettaşlarımıza karşı Rusların (öldünneden önce) yaptıkları işkeneelerin Iecaati (çok kere bunlar hududda teslim alır almaz başlıyor Ve bizimkilerin gözünün önünde yapılıyordu) büyüklerirniz! İn kalbine biraz insanlık duygusu verebilmiştir, ne de büttirı bu ceIhi1e~ lerin Rusyayı zerrece (ytltniJ.§'atamadığınıp.
kafalarında
en ufak
(Kanundan
hiç bahset-
bir
miyorum çünkü kanun onlarca daima bil' istihfaf rnevzuu olmuştur). Belki ancak onların bu hususta bütün Batı aleminin mültecileri teslim etmemek yolundaki kanun ve şeref geleneğini görmeleri ve sırf taklitçilik hevesiyle taklit etmeleri ümit edilebilirdi. Fakat ne yazı kki Batının h erşeyini maymunca taklit eden bu 0120\1111011' onları bu noktada taklit etmeye bir türlü yanaşmamışlardır. Son olarak 1944 te Rusların kendilerini öldürmek isternesinden başka hiçbir suçu olmıyan) 160 Türk İs· met İnönü ve hükümeti tarafından Ruslara teslim edilmiş ve Ruslar tarafından (her vakit olduğu gibi) işkenceyle öldürülmüştür. Geçenlerde (Dışişleri Bakanı) Necmeddin Sadak Rusyadan Avrupaya kaçmış ve Rusyaya karşı döğüşmüş Türk soyundan
mültecilerin
Türkiyeys
alınması
konusunda verdiği bir demetçe (Rusyaya karşı döğiişerı Türkleri kasdederek), (Va-
Bizim
Dışişleri
Bakanlığının
verdiği
bu nokta kesin olarak red ve inkar
cevapta
edilmernekte. k smküm edilmekte, cokluzundan memur kadrolarınm ğırıdan, gelmek istiyenlerin ajan >
'"
,
. ihtimalinderı, dir. (Mühim
filan milli
işlerin darlıolması
falan, bahsedilmektemeseleler'de hiçbir za-
man düşmanın eline koz vermek endişesiyle hakikatleri açıklanıaktan çekinmek doğru değildir.) Durum, bütün acılığı ve çıplaklığı ile Budur: Y U::cfdısı milletdaslarımızı (bilhas.;ıo
~
sa bunların
~
içinde zulüm ve kaharet
altın-
da yaşamakta olanları); bil' an önce anayurda çekmenin çare ve yollarını arıyacak yerde 27 yıktır başımızda bulunanlar milletdaşlarımıza anayurdun kapılarını bazan tamamen kapamışlar, bazan da azıcık aralıketmişler, fakat daima zorl~k çıkarmışlardır. Kısmen bu sebeple, kısmen de ellerine geçen Türkleıi bırakmak istemeyen yabancı hükümetlerin tedbirleriyle, dışarıdan anayurda pek az Türk gelebil-
miştir. Bulgarıstanda da durum böyle olmuştur. Orada bulunan (bir tahmine göre 850 bin kadar) Türk geçen çeyrek asır içinde azar azar anayurda getirilseyc.iler hiçbiriktisam yük ve sarsıntı olmadau şimdiyo kadar çoktan yerleşmiş <ıe yurda bir destek olmuş bulunurlardı. 0yle y",pılmadı ve şimdi bunlar büyük zarar lsr ve sefaletlerle topyekün ve bırdenbire sınırdan içeri dökülmek durumuna ge.irildiler. Bilhassa son zamanlardaki konsoloslukların vize vermemek ve aylarca VİL8 geciktirmek yolundaki siyasetleri milliyetçi ölçülerle acıklı ve her bakımdan ap" . talca bir siyasetti. Konsolosluk memur larının sayıca yetersizliği iddia olunamaz: bunları buhranlı bir devre için gereken
ken
de
tan hainlerini almıyacağız.» demişti. Geçenhacda bir yabancı limandaki (hem de hırıstiyan memleketteki bir limandaki) konsolosurnuz hac dönüşü o limana' uğra-
tedir.
m
yıllarca
rgi .co
görülmesi
iz bırakabilmiştir.
ww w.o tu
yan bir vapurdaki hacılarımızı hiçbir lüzum yokken oranın makamlarına müracaat ederek bir kampta hapsettirmiş ve başka bütün milletlerin hacılan şehirde serbest gezerken yalnız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları 0 limandaki kalış süresince tel örgüler arkasında mahbus tutulmuştur (ve kendilerini gelip gören, şikayetlerini dirıliyen hiçbir konsolosluk mensubu da olmamıştır). Yabancı memleketlerde dolaşmış olup da ayni ruh ve zihniyetin ufak tefek çeşitli tezahürleriyle karşılaşmış hiçbir Türk olmadığını tahmin ediyorum. Bu yazıyı son Bulgar notasının doğurduğu durum üzerine yazıyorum. Belki hatırlardadır, son Bulgar notasında Türkiyeye girmek luklarımıza
için vize istiyen ve başvuran Türklerin
sinin
Konsolosluklarda
larca
sürüncernede
Korısolosmuamele-
geciktirildiği,
bırakıldığı
ay-
zikredilmel~.
sayıya çıkarmak dı ki milliyetçi kuvvet
daima mümkündü. Kal" ölçülere göre önce bütün
ve ga;ı:retiyle
çalışmak
(mesela
Konsoloshanelerin sabah saat dokuzdan gece saat ona kadar aralıksız çalışması) ve ancak ondan sonra böyle bir konuda ış çokluğu sebebiyle gecikmeden bahsedilebilirdi. Gelmek istiyenlerin arasında ajan bulunması
noktasına
geIin(~e, aşağıda
arı-
12
ORKUN
göçmenler labilir.
geldikten
Bulgaristan olarak ancak
incelenmesi sonra
ancak
anayurtta
yapı-
işinde, şimdi yapılacak şunlar kalmıştır:
iş
1 - Bir yandan elbette diplomatik yollarla ve Birleşmiş Milletlere şikayet yollarıyle Bulgarlardan insan haklarına ve anlaşmalar hükünılerine saygı gösterilmesini ve bu arada Türklerin mallarını ve mallarının bedellerini 'getirmelerine müsaade etmesini istemek. Fakat bunlardan derhal veya yakın gelecekte hiçbir maddi sonuç çıkamayacağını da bilmek. Bunların hesabı ancak ilerde, silahlar dünya çapında hükmünü verdikten sonra, görülebilecektir. Hem de o zaman son kuruşuna dar. 2: - Birleşmiş Milletlerden, Kızilhaçtan, v.b., göçmenleri
ka-
Amerrkadan, yerleştirmek
iş ıçın gereken memur çalışmaları sağlamaya
Konsoloshanelerin kadroları ve bütçeleri elverişli değildir; sonra bu işin aylarca beklemeğe ( ve bütün bu müddet süresinde birkaç muhtemel ajan yüzünden binler, Türkün zulüm altında ve yolsuzluk içinde inleyerek beklemeğe) tahammülü yoktur; sonra bu incelemelerin yabancı msrnlekerta gerektiği şekilde yapılması çok güç olur. Zira o yabancı memlekette baskı ve korku olduğundan kendini iyi maskeIerniş bir ajandan şüphe edenlerin cradaki memurlarımızIa teması da kolayolmaz.Temas ettikten sonra bildiğini msmura korkusuzca söylemesi de ince bir meseledir. (Çünkü ya bizim o memurdan haber' sızarsa ve, saHetle bilgi veren Türk kızıl polisin eline düşerse?). Sonra esasen hariciye memurlarımızda (bazı istisnalarla) milliyetçi ruh ve seziş zayıflatılmış olduğundan ve hizmetin geleneğinden ötürü ayıklama işinin yurt dışında Konsoloshauelerde v. b. yapılması yanlış bir yoldur. Tutulacak yol şu olrnalı-: İsteyen vize talep~der ve alır. Vize ile gelenler normal şekilde yurda girebilir ve yurdun içinde serbest yaşayabilirler. İsteyen de yurda
ken
de
için yardım isternek. Bunu da ihmal etmek için hiçbir sebep yoktur. N e .elde edilebilirse -kardır. Fakat hesaplanmızı hiçbir esaslı ve vaktinde yardım .gelmeyeceğine göre yapmak, ona göre her türlü tedbiri kendi kaynaklarımıza dayanarak şimdiden aİmaya başlamak şarttır. {Kış üzeri yüz
değildir; sonra bu ~ayısını ve etraflı
m
gibi bunun
rgi .co
latacağım
ww w.o tu
binlerce yurtsuz ve elleri bomboş kandaşımızın gösterdiği mesele hayal ve ümide birakılamaz, ve kumar konusu yapılamaz. 3 -.-:. Sınırlarımıza
gelip girmek
isteyen
her Türk derhal içeri alınmalı, vize vesaire aranmamahdır. Anayurda sığ'ınabilen bir Türkünkı~ıl kasaplar'ın eline: geri çevrilmesi Türklüoe de insanlığa da yakışmayacak bir harekettir. Bağışlanır, mazur görülebilir tarafı yoktur. Bu iş yalnız Bulgar sınırı için değil, bütün sınırlar için idari ve' siyası makamların bir takdir ko-' .
nusu
.
Q
olmaktan
..'
..
çıkarılıp
.
J
bütün
••
mülteci
Türkler için bir kanuni hak konusu durumuna getiı-ilmehdır. Milli şeref de, milli menfaat de bunı:ı gerektirir.' Bu arada a:janl~rın ~e' zararlı ki~selerin de girmesi :uline gelince,' bu- ihtimale karşı tedbir vize güçlükleri çıkarmak değildir. İlkönce, Konsoloshan~l~rbu işte' (yani casus bulmak ve yakalamak işinde ve bazı gayri TUrkleri
ayırt
etmek
Işinde)
ihtisas
sahibi
vizesiz iltica edebilmeli ve hemen sınırdan içeri alınıp muayyen kamplarda misafir edilmelidir. Bu kapmlarda gereken incelemeler ihtisas sahibi kimseler tarafından uzun boylu ve istenildiği şekilde yapılır. İnceleme yapılırken kandaşlarımız gü-
venlik içinde bulunduğundan hepimizin gönlü rahat olur ve üstelik ayıklama işi .de daha az yanlışlı olur. Zira korku ve baskı olmıyan bir muhitte yapılır ve çok, daha geniş imkanlar ve vasrtalar QU iş için seferber edilebilir. 4 - Gelen göçmenlere biraz insanca muamele etmeleri gerektiğini ilgili mernurIara anlatmak (maalesef bu hususta tam bir dağınıklık ve her ilgili memur azçok şüncelerinin ilhamı iyilik veya kötülük eldeki imkanlar içinde
keşmekeş vardır- ve şahsi ,::.uygu ve düaltında _göçmenlere yapabilmektedir) ve göçmenlere ufakte-
13
ORKUN fek
yardım
(Ufak
bir
ve kolaylıkları misal:
esirgememek
Göçmenlere
etmek
sınırdan
kampa kadar 20 kilometre yol v svan olarak yiirütülüyormuş. Mevcut askeri kamyorılarla
göçmenlerin
nakledilmesi
okadar
2urdurulma1ıdır. falet içinde memleketin
ne kadar göcmen tehcir ederlerse okadarını kabul etmek mevkiinc'eyiz ve 'buna man=rı ve maddeten mecburuz, Bu gerçeği olduğu gibi görmekte ne kar!::ır az gecikirsek ekadar az zamarı kavbederiz. Sonunda bu esasa dönmeye nasılolsa mecbur olacağız. Nitekim gelen göcmenleri sınırdan çevirmek ve ileri geri yapmak
gegün bir
de bu gibi şeylere devam etmek ayıp-
tır ve milli ölçüde bir suçtur) . Ayrıca eski % ye dili veya % beşli devlet t:ıhvilleri tipinde ve şeraitinds göçmenlere yardım tahvilleri çıkarıp iç piyasada satmak. Bü-
m
tün bu işlerde ilk temel işin ehemmiyetini ve müstaceliyetini idrak etmektir.
rgi .co
konusu
Binlerce kandaşimiz
kıvranırken ve geçen her istihsal gücü bakımından
kayıp teşkil ederken milyonlar sarfetmekte
5 ~ Bulcarlar
itisms
Başta
para ayırmak (Bu aradamesela yeni Meclis binası ve Anıt-Kabil' inşaatı derhal
kolay ve ucuz bir sevdir ki. Hem de ajan ve sairenin yolda kafileden sıyrılm rrıemI=k et içine sızması ihtimali azalır. Yeter ki ilqiİilerde milliyet duygusu ve düşüncesi biraz da zeka olsun).
BulaarIa-Ia
ve her işi ona göre tutmak.
en az lüzumlular gelmek üzer-e her yerden büyük kısıntılar yaparak ve birçok şeyleri sonraya bırakarak bütçede bu iş için acele
7 -
sure-
Göçmenlerin
ceklerini
ilgililerin düştüğü çirkin durum boSU_ "t olmus ve ilk parti. göcmenleri sonunda kabul etmek zorunch kalmmıstır. 6 - Cöcm=rılertn sımdilik beslenmesi ve : c de ekmeğini kazarın- duruma gecirile. m==i için nokcv1<ı.r pa ra va ihtivao V3YSa 50 milvon. 100 milyon. J 50 milvon veva ?ha fazla, bunu mutlaka bulmak mecbu:-İ7etindeviz. Ne babasina olursa olsun ve :::.e-€·~enkısılr-sa kı"llsın. Bunu cb ne kadar önce anlarsak ok adaı- erken tedbirini düe re başlıvabiliriz. Gelen göçmenle--i ök'ürebiliriz. ne cl" onların ::::~. '-ehsil duruma gecmesini geciktirmekte =-a-:- için veya memleket için bır faY'~3 vardrr, Care: tonvekün bir milli gavret '" :edakarlık seferberliğine girmek Iüzukarşısında olduğumuzu nihayet idrak
Trakyaya
iskarı edile
Bu çok
yanlış
olur.
Baltalama ihtimalleri bekımırıdsn, Trakyanın coraklığı Ve nispeten fazla nüfusu bakımındon, 'I'rakvanın bir gün bosa1tılması mecburiyeti. bakimmden. her bakımdan. Doğru yol bu kandaslarımızı doğu illerimizin verimli ve az nüfuslu yerlerine yerleştirmek olur. Bu başlangıçta biraz daha masraflı ve zahmetli olur ama, rnsmleket bakımından uzun vadeli sonuçları bu biraz fazla masraf ve zahrrıeti kat kat karşılar.
ww w.o tu
ken
de
tiyle
işitiyoruz.
ı.
-~KELİ'NİN
KÖY VE KASABALARı:
En mühimi bu işleri idare edecek kimselerin mutlaka milliyetçi olmalarıdır. Bu temel şartın yerine getirilmesinde titizlik gösterilmediği takdirds ne yapılırsa netice. nin acı ve kötü olması mukadderdir. İsmet
Tümüirk
1
[1]
YA
i
J
Yazan; YıLANLlOCXLV r-
durumu:
~-a
_-_=-~. Ankara (l)
,.,::--
Bu
- Istanbul
yolu
yazıyı hazırlarken
gördüm. Kendisine teşekkür
üzerinde, Ayaştı
Ankaranın 55 kilometre batısında, başkentin gösterişine yakışmayan bir görünüşte
Muhtaroğullarından
ederim.
öğretmen Muhtar
Seçkin'den çok
14
'ORF,;:UN bakımsız,
elektriği
dahi olmayan
bir
ilçe merkezidir. Doğudan Kayı ve Çırçır Beli, batıdan Ayaş Ovası, kuzeyden Güdük Dağı ve İbi~ek Tepesi, güneyden Toklu Dağı ile çevrilmiştir. İklimi : mutedil,
denizden
yüksekliği
850
. etredir. İlçenin
isimleri
durumu:
8 mahallesi, içinde
42 köyü,
800 evi vardır.
1 bucağı
ve
Kasaba
iki
tepe arasınasıkışmış oları bir vadide olup evler! ahşap, iki katlı ve adeta birbiri üzerir.e yapılmışçasına . sıktır. Sokakları dar, muntazam ve arnavutkaldırımlıdır. Arkasından Ayaş Deresi akar. Suyu yazın çox azalır. Bu dere, Sakaryanın Kirrnir rmağı elenilen koluna kartsır. İcme sulalo' a mikyas-ı ma 16 dır. Tatlı ve berrakzır. Kasabanın kanalizasyonu olmadığı için m: kropludur ve İitreds 1000 koli vardır. Tarihi durumu:
ünlülori
gibi
Hüseyin,
tamarnile
İsmail,
Müslüman
:
Ayaşta anılan meşhur birkac sahıs vardır: Sadullah Paşa (Berlin kongresinde Türk murahhası ve eski maarif nazırı), :E'sa,:1. Mahmud Paşanın oğlu Ahmet Fahri (şairdir}, Şahan-ı Sifaı (doktor ve Diyarıbekir Tıp Medresesi.nde müderris), Büny~. min (Melftm! ıeislerinden olup Kütahya medresesinde uzun zaman müderrislik yapmış, sonra Ayaşa gelerek ölmüş, türbesinin yarıında bir cami yaptırtlmıştır ki, şimdiki halde Bünyarnin Camisi denilmektedir, iki ilkokuldan birine de Bünyamin adı verilmiştir; bir kütüpanesi vardır), Muallim Şakir Efendi (divan edebiyatı şair lerindendir) .: Halkın hususiyetlari :
de
!?a)T
ise Hasan,
Mehmet, İhsan adlarıdır . Ayaşırı
Kasaballin ~2saba
Halkın
m
İklimi
rese varmış. Şimdi hiçbiri yoktur. Kasabadaki bellibaşlı tarihl ailelerin soyadları şunlardır : Yörükler, Divanlar, Hacıveliler. Omerçelebiler, - Gökbekirler, [{antarcılar.
rgi .co
sönük,
ww w.o tu
ken
Ayaş, Selçuk Türkleri tarafından Biz:ıİıs~.ardan alınmıştır. Bizanslılardan kalma es,,:l' er olduğu gibi Girindes, İstanos, Keşanus, Miranus gibi köyadları da vardır. Bizanshlar çağındaki kasaba şimdikinin ~::- kilometre batısında olun ova ba~:hrı ~e';9i..l1de, Hisar denilen yerde imiş. Hi52:'a bir kıral sarayı yıkıntıla,'ına sirndi Ge rastlanmak tadı r. ~üfusu
:
.945 yılı sayımına
göre kasabanın nüfusu :'840 erkek, 1580 i kadın olmak üzere 3420 ~< ir. Eskiden bu nüfus 8000 iken halkın ,~~araya göçmesi yüzünden azalmıştır. 3:, kı mütecanis ve Türk ırkmdandır. Heps: bi- birine benzer. Bu da Türk ırkının bo~uadığınCl tanıklık etmektedir, Kökleri Oğuz Türklerine dayanmaktadır. Oğuz bey~:-Lm adlarını taşıyan köy, yer, ova. dc!~ :,,;~ eri vardır. Bütün ilçenin nufusu 32.000 dir. Tarihi eserleri ve yeni eserler :
Kasaba içinde 5 cami, ı 'hamam, 22' çeş~e: 2 ilkokul, 1 ortaokul (yapılmakta), ı ~ezbaha, 1 kaphen (kaplıcanın suyu ılıktrr) ve 20 kilometre mesafede ünlü Ayaş ~~, seleri
vardır,
Eskiden
-,-',. -.
kasabada
5 med-
Halk
yazın bağlarda, kısın kasabada otuhalkı umumiyetle tarım, hayvancılık ve bağcılıkla geçinir. Zeki, çalışkan ve sevimlidirler. Kadınları şalva- giyer ve başlarına cal' (büyük başörtüsü) _ör terler.
rur. İlçe
Düğün: ,''';>sta
düğün
şuşekilcle
yapılır:
Sözkesme: Kızı alınacak ailenin fikrini öğrenmek üzere gizlice bir dost gönderilir: Ağız aranır. Kızlarını verecekleri anlasılınca dün iiı- gider. Kızı kadınlar bei?enir. Dünüılüğit erkekler yanar. Düntirden sonra derhal kahve dınlar
kız evine 40-50 kilo C3y şekeri, çay, tepsilere konmuş olduğu halde. katarafından götürültir. Kız evi de
oğlan tarafından akraba ve dostlarından istiyenlere sürahilerle şerb et yollar. Şerbeti alan kimseler kız evine b ahşiş gönderi rler. Daha sorıra erkek ve kız tarafının erkekleri kız evinde toplanırlar. Toplantıda yaşlılardan biri: «Buraya neden toplarıdık? Toplantının aslı nedir» diye sözü açar. Toplarıtınm gayesi başka biri tarafından açıklanır. Karar tasvip edilir ve hoca dua eder. Bundan sonra çay içilip dağılınır.
15
ORKUN Nişan : Erkek tarafı nişan gununu tesbit eder. Et yağ, sebze, pirinç ve başka şeyleri kız evine gönderir ve kaç kişi ile nişarıa geleceğini bildirir. Kız evine gidilir; yemek yenir; nişan takılır. Nişanda bilezik, inci,
Ekseriya iyi olmakla beraber verem, ma, tifo vakaları görülür. Kültür: Bütün köylerinde Cahil azdır. Yüksek
sıt-
okul vardır ve faaldir. tahsil yapanlar fazla-
dır.
beşibiı-lik, dolu kuşak (hasır kemer) gibi şeylerden biri takılır. Akrabalar ve dostlar da «el vergisi» adı ile bir hediye verirler. Buna karşılık kız evi de oğlan evine çama· şır ve baklava gönderir. Buna «zini»: denir. Düğün : Cuma günü C:üğün başlar: Bil'
Mahsul: Buğday, arpa, pırınç ekilir. Arpa bire 1015, buğday bire 6-10 veril'. Yemiş: Üzüm (hel' yıl filolcser-, bağları bürür ve büyük zarar verir), ôıt, vişne, ki;:'::\2, ayva, erik, kaysı, iğd,=, elma tavşanbaşı aımudu ka vun. karpuz vaıdır. Sebzeler :
eşek yükü odun ve ayrıca da et, yağ, sebze, pirrnç ve kına kız evine gönderilir. Burıa da «krna» denir. Pazartesi gecesi oğlan tarafı kız tarafını davet eder. Şenlik olur. Salı günü harriama gidilir. Çarşanba günü kız
patlıcan,
m
Doma tes, biber, şir,
rgi .co
evinde yemek yenir. Perşembe günü gelin gider. Gelin, oğlan evine gelince orada da yemek yenir. Cuma günü mevlüt okunur ve şeker dağılır. Cuma akşamı oğlan evi. arkadaşlarını yemeğe . davet eder. Gelin el öper. Geline bahşiş verilir. Kız tarafı birkaç gün sonradamadı davet eder. İki gün sonra da oğlan tarafı kız tarafını davet eder. Bu şekilde düğün sona ermiş olur. Düğün ve bayramlarda bir meydana ateş yakılır. Davul - zurnaya uyularak ateş çevresinde mertlik ve yiğitlik gösterileri yapılır ve oyunu oynanır. «::in-sin» Öıüm: Birisi ölünce akraba ve dostları üç gi..in
ye ti-
Hayvancılık
:
ken
de
Tiftik keçisi, koyun, ess k, yedi karasiğır. az sayıda manda, at, katıl' vsrdır-. Tavuk boldur. Yumurtaları iı-icir. K~ylel'İnc1e arı da yetiştuilir. Dışarıya tiftik, yapağı, deri ve koyun yağı ihraç eder. Kasab s nın kalkınması için :Jmm.ası g",l'eken tedbirler:
ww w.o tu
1 - Ayaş Ovası, Yavşanlı Y2.Z1, Avşar Ovası bölgeleri beş ve ıssızdır. Buraları arteziyen kuyuları ilO' sulanırsx h311'C çok fay':'a görür. 2 - Tuğla ve k iı-cm it fo brikaları yapılabilir. Toprak elver işhdir.
ölü evine yemek taşırlar. Yemek nil'. Buna «kıt yemeği» denir. Dogum :
ora2a ye·
3 - Mermercilik için çok e]\'eri:;li. H' Ç2· şitli merrner taş ocakları varsa da faychlanılamamaktadır. Bu ocakları da işletmek Iazımdır.
Doğumda da yine akraba ve dostlar ye mek ve bazı hediyeler verirler. Yemeklerin başlıcaları börek, burma, vezir parmağı ve revani; hediyeleriri başlıcaları da çorap,yağlık, fanila ve mendildir. Ayaşırı en rrıeşur yemeği «Ayaş siyeri» dir. Kuzu eti ve patlıcan haşlamasının fırında pisrnişidir. Sağlık durumu: NOT: yazı
tertibinde
Okuyucul arımrzm bilgileri
toplıyan
4 Ayaşa 20 kilomerr~1esafedeki «İçme suları» kasabaya getirilecek olursa hem ilçe kalkınır hem c:e içmelerelen daha çok istifade edilir. Yılanlıoğlu
bulundukları
kasabs
yazı gönclcrmcsirıi
IŞIL MATEAASI
-
İdarehane 9, Feyzullah
rica
\"(' köyler ederiz.
İSTANBUL : Cacl. A. lHu.ltepe
~~_=
_-.-.T.~~.~ _~ __ .__
-~"'-
_
haL!:!l:-:1a
bize yukandaki
ü LK Yeniden
bir şahsın tün
karı
Ş LAR
Ü DA
çıkmaya başlıyan ORKUN hiçmalı değildir. ORKUN\İnbü'I'ürkçülüğe ait olacaktır. Tafsi-
latını sonraki dikçe
LA
sayılarımızda açıklıyacağız.
zamanı
gel·.
Bizim
inancımıza üstü
göre
tutulması
Türkçülüğün
ve hiçbir
üzerinde masında ORKUN
partiye
bağlanmaması (bilhassa bugünkü şartlar içinde) yur2un menfaatine en uygun şekil-
Ş
A
B
A
Ş
A
ORKUN'un çıkacağı belli olunca her taraftan yüzlerce mektupdmağa başladık. ORKUN devam Ettikçe onun binlereeye çıkacağı anlaşılıyor. Bu mektupları dikkatle. okuyor, temennilerirı,
* :;.:*
partiler
B
'I'ürkçüler
içinde ileri sürülen fikirlerin, itiraz ve yol gösterrnelerin
duruyor. bunlardan bu sefer
ORKUN'un hazırlançok istifads edilmiştir. danışabildiğimiz bütün
in fikirlerini
toplamış
olarak
çı-
srfatiyls değil, bir fert olarak, dilediği partiye katılmasına ve o parti içinde calışmasım engel değildir. Türklüğ'2 ve Türkçülüğe düşmanlık ecenlere, hangi partinin
gördükleri noktaları düzeltmehrini ve ORKUN'un gerek fikir, gerek tekniği bakımından daha iyi olması" için akıllarrna gelen noktaları bize bildirmelerini rica ediyoruz. Bizim bu mektuplar-a cevap ver- .
rgi .co
içinde veya basında olursa olsun, hücum etmekte de ORKUN tereddüt etmeyecektir. Fakat bu hücum o şahsın partici sıfatma değil, T'ürk düşmanı hüviyetine yöneltilmiş sayrlmalrdrr .. Bir parti böyle bir -şahsı sinesinde veya başınca bulundurmak bedbahtlığına uğramış ise o noktayı dü-
sonra da öyle olacaktır, bize mektup yazıp yanlış
m
dir. Bu esasa titizlikle sadık kalacağız. Tabii bu, isteyen Türkçünün, bir Türkçü
kıyor. Bundan Ulküdaşlarımızin
.~
ORK::ı:JN: hic' ._-.~,.-, .'
'ona
-kirnsenin malı .olrrıadığrn.,j-~Yile-n_abone parası doğrudan
ww w.o tu
"
dan ve
düşer.
de
bize değil, o parfiye * '::*"
20ğruyaTü! kçülüğe yapılan ....bir yardım olacağındanşöyle bir prensgi1:I.•.... ·~Fmna . vardık: bedava
İsto~nasız hiç varilmiyecektir;
kimseye ORk~IiT .••· herkes abone ola- <~-
caktır. Devamlı yazıcılar, derginin çıkması ıcın de para yardımında bulunanlar, h erl~es. Hatta Atsız ve nes;iyat Müdürü İsmet Tümtürk 2e ORKUN'a ayrıca abone olmusıardır. Bu sebeple kendilerine OR-' iKUN'u gön2erdiğimiz arkadaşların bunu abone olmaya bir davet telakki etmeIsrini rica ediyoruz. (Adreslerini : bulamadığımızdan veya her ne' sebeple olursa. olsun kendilerine ORKUN gönc:ermediğimiz arkadaşlar da kendilerini bu davete muhatap saysınlar). Abone için P. K. 1818 Istanbul, a,~resine posta havalesi ile bir yıllik 8 lira ve altı aylık için 4 lira , gönderiniz, posta havalesine açık adresinizi ve hangi sayıdan itibaren abone olduğunuzu da yazınız. .ORKUN'u yaşatacak olan abonelerdir.
~*
ği halde Istanbuldsı ve bilfiil Isbaşında ıdergiyi çıkaran arkadaslar ~6,-tS)Z ve İsrnet : Tümtürk ve vaki tle rirıiu ancak bil' kısmını
ken
şünmek
memize g elince : Ülküc1aşlarımıza bu hu-. susta bizi hos görmelerini rica ediyoruz. ORKUN ailesi memleketi.n: 'heı" tsrafına dağılan psk çok 'I'ürkcüden itesekkül etti·
:1ı
bu i~e varebilerı bi rkac genci ::rkadastan ibarettir. ORKUN'un haftalık dergi olarak işi çok. Fazladır. Üstelik yazı hazırhvanların kendi şahsi: geeinı. facıliyetlerini ch hesaba .. katarsak yül;:ün kolay kolav cıltından kalkılmıvacak 2erecede ağıı" oİc1uğunu ~erkesin takdir edeceğini umuyoruz. Bunun altından kalkmaya (herne' zshme t ve fedakarlık bahsina olursa olsun) çalışacağız. Fakat rrıektuplara ts ker teker cevap verrn sk maddeten imldm olmıyan bir iştir. O sebeple mektuplanmz cevapsız kalacak veya muayyerı meseleler derginin -bu sayfasınca umumi: cevaplarını bulacaktır. Bütün ülküdaslarm halden anlıyacağırıa ve mektuplarının ehemrniyetle dil<;:kate alınmakta olduğuna"' (cevapsız kalmasına rağmen) emin olacaklarına güvenimiz .vardır.
Yazı
gönderecekarkadaşlardan iki ricaYazılarını sayfanın tek tarafına ve yazı makinesiyle yazılınış olarak . göndersinler. Satırlar fazla aralıldı olsun,
W..JZ:
-.":,
J.