rgi .co
m ç
i
.
.
. ATSIZ
. NEJDET SANÇAR
HOCAO~LUS.ERTÜRK
Môhut İllete Dair. Orkundan Sesler
NADİRE ÜNALAN
.
. .
. .
. .
NURİTARHAN
Cemiyetten Öğrendiklerim. Lanet Olsun
..
..( "yzlug-oğlu. Farabi (/Grev Hakkı.
.
.'.
NAMIK ZAFER AlıPSÜ KÜLÜG TEGİN
. HÜSEYİN A. AKKOYUNLU
8 - Aralık ..1950
CERİTOGLU TALAT
Altıncı İhanet
.
Gel Atım (Şiir).
.
. ATSIZ
. . ALİ RıZA ÖZER
Sönmüyor Kinirn, Sönmüyor . MUSTAFA KAYABEK
t:~~=:Jı -..;.ı..
SAYı
LÜTFİ ÖNSOY
.....
. \ Sungmolu
~
~
ALİ RızA AKDEMİR
.
Kore'ye Seslerimiz (Şiir)
,
. .
ww w.o tu
.
Komünistlik ve Yalancılık . Kültür
ORDU
~~~~
i N Ö E K i LER
Türkleşmesi
Türkiyenin
Hesap
.
-~~~~
~/~
BİR
ken
~~\~~
TÜRKLER
de
BÜTÜN
.:.<;
:.....:
-u-Ô:
25 KURUŞ
~~~
Gel
gitme
atım
Rüzgar Gel
zamanı
beri
Bir
bölük
rüzgü rIa, yn ıışsm
«Allah
Allah»
Pusa.tlurln Gel
atım
Ozarı Cenk
'I'anııdağlarmdan
karrşsm
Gel
beri
adsız
Bir
bin
Gel
de
örse
dil
var
«Le ylasryla»
Şahlan
atım
Dıkiimüze
sersın
tymarı
Vatan
gibi
ÖZER
Bazular
var,
Gümüş
krıbza
dönmüyor.
ww w.o tu
geri
kadar
kız ıl ku rı dö ksem
Kalbimdeki
Yolların
kin
ğ
yüksel
Urku karartmış
İnliyor
Özbekler,
Yarasın
kimse
IRanacllm, Me
ğ
er
~
kolum
Bir
tlirlii
geri
göğü bugün
Derneğe
dilim
uğ runa
;
eğilmedik.
bükülmerük.
bilekler
akacak
çalacak
Talihimizin
güleceği
Söylenecek
nice
..
dolu.
kanlar
..
çanlar ... anlar!
gerr.ekler
dolu.
->f
Atlılar
yar .. yola
GiiJler
revarı
ıd gonca.sı
var
Tohumlar
var
Yaprakları
olmamış. açrlrnarrnş,
toprağa
nemsiz
saçılrna mış ;
çiçelder
dolu.
~ ana, a.ğlar ah! .. diye,
Ergenekon Ceyhurı Bir
bize
küsmüş;
gÜn gelecek
Sesime
ses
çağlar ..
ki:
veren,
.1f.
ya
Allah!.
Bozkurtlar
s ırrruş
gözlerele,
Ka lpler,
gürteyecetc
Fikirler
mahrnız,
Vah .. diye,
dolu.
ümit,
birer yol
yavuz
Radehlerde
lcım ız görünÜr
..•..
d irıarni t.
bize
Bilinmiyen,
ait ..
«erkekler»
dolu.
gelmiyor. bükük, delmiyor. şa nl ı Türk»
Gür levip,
yağacak
sırrının
elimde
va rs ın
desinler
.lf-
varmıvor.
kapkn rn nhlctı ı-
Bir
Gidenler
geri
İSidenler,
dorurıüyo r
Ne kudur kızıl ku rı döl,sem Sö nrn uvo r k in irn sorımüvor ... MUSTAFA
gibi...
Gözlerimize kan bürünür gibi.. Bir gün ayrı düşmek, bir ömür
Yollarıın
-
var
kavrar
Icn.lrruş
boyrıu
«Esirdir
beller
için
Lleri yi gören
kırılmış. bir
o dn. mazicle
Bn.yr a.ğım
kurtlar
sn ı-mıvo r.
Ri
değrnedik
var .. Emre
Sartlar
hürriyet
Altayların
I
bulutlar,
vur-ulmuş
var,
var ...
'I'ürlcle r dolu ..
öz
göklere.
d iışrn a.n göre yükse.lrniyor ...
Yüksell'İ dost, He;yhat l., Artık
Kalıpeee
sönmüyor.
hür ı-Iye t,
sonu
Bayr a ım
dava
ken
SÖNMDYOR
Gidenler Ne
ımız
'I'urarı'rrmz
kağıtlara
başlar
İhtilaller
karanlıktır,
var,
Hurun
f-
RıZA
lcap
kutlu
var,
Bör klü
izini
Yollarım
yurümrmz
veren
karurnızda.n
Bir
*
dolu ..
~
hele
KİNİl\!,
ya.trnarruş ...
melekler
ortak,
Ka Ibe Kanı
gözünü
şahlan
uza trnarnış,
~
s-ız.ını
ALİ
SÖNMDYOR
nice
dile
KDR.ŞAD
dolu.
Çeld çl er var,
görsün
kor-Icutrnaz
Kaybetme
dilekler
«Mecnurıalar
de
Volkan
...
fermanlar.
+
gel hele
oğ;ll1m çal
ay'Iar ...
yald ız.Iar-a ba trnum :~,
yar,
Kalemler
Özer
dolu ...
alaylar
okunacak
nice
Fırçalar
göstersin
cihan
a.t ırn beri
gelip
«Ceıınetimde»
düşman
cengınt
mahmuzlar,
d oğnca.k
sele
yel
..
dolu.
yürekler
harcanacak
Gönüllerde
g-el hele
Bozkurdumuz Türk
Gün
hele
kopuz alsın ele türküsü g'elsin atım
Cephelerde
duşsun
gel
Kanımız
çarpan
coşsun
başlar beri
yıldızlar
kökler
parlayacak için
olsun
uğruna ölen gelsin Me ydarılar dn şa n ırı kalsın Gel a tım beri gel hele Tuğlar
doğan
~
Yurd
sesi
aşk
yeni
vermemiş
Topuklarda
gel hele
bölük
henüz,
Yer-ele filiz
uçar
yellerin
a.tırn beri
Düşrnnrı
Gökte
yar
gel hele
m
Cerıge
DOLU
ATDI
rgi .co
GEL
fetih
BIr
damlacık akıl Meza rım kazrnağa,
KAYABEK
•• A.ANVv .••. A""lVV·'AAANVV~A.I'<N~"""~"""W"AAAıAI""""'"
YILDIRIIII
bulutlar
serden
gibi...
dolu .
eIL .. deli. gideli; dolu.r."
ıcüı-ekter NİYAZİ
GENÇAYDIN ~.
diye.
Başyazarı
: ATSIZ
Sahibi
Neşriyat
ve
OR U
Müdürü TüMTÜRK
tSl\IET
1'. K. ·1818 Galata.
8
ABONE
Haftalık
Yıllık
8 lira
:
6 aylık: Yurt
Dergi
Türkçü
:
4
lira
12
liral
dışı:
Yıllık:
Istanbul
Aralık
Cuma'Xlünleri
1950
10. Sayı
Çıkar
"..i
~~~~iidiilltffi"'~~~~~~~~
«
Türkiyenin Tiirkleşmesi
~.
r.
'I'ürktvenlrı, öyle tarafından hazırlanırken
~
cular Meclisi, başka milletlerin zsr lama işinin gülünç bir fantezi kanunlar milli olması için Tiirk
~
~
~
~ ~
olarak
sayılması gibi temel bir düşüneevi önceden kabul edecektir. Anayasa hazu-Iunu-ken bilgin tarihçiJere bnşvur ula ı-ak eski zama nla ı-dald Türk anayasaları incelenmeli, sosyolog ve etnograflnra başvurular-ak bugünkü Türklerin
m
örf, adet ve ternaytülerl g-öz öniinde tutulmalı, hnkukcular ın fikri alınmalı, gerekir-se birkaç veya blr çok hususlarda Türk mill ;'tinin r ey! sorulmalı, acele edilmeden, fakat sürüncemede de bu'akrlrnn dnrı T'İir k ruhunun lıalclm olduğu bir arın yas a ortaya konulmalıdır. Bir .imayasa sayar. Halbuki
ulu Halk
rgi .co
i
kanunlarrrn T'ür kçe ye çevirerek Türk kanunu haolacağını idr-ak etmelidir. Orf ye ihtiyaçtan doğ-an g elenek, tarih, ahlük ı:« adetlerinin anakaynaklar
bir eserdlr. Kolay kolay değist.iriJemez,:t\Iillet Partisl diktatörli.iğii zamanınch anayasanın
lurken bu adamla.rın kanunla nasrl oynad ılclu ı-ı, m.errıleke tl nasıl çiftlik ettikleri, Başbakan Adnan Menderes'In sözleriyle bir kere daha belirtildi. İşte bütün bu yolsuzluklam kesin bir sed çekmek iç'.in Türkiyenin
gib l idare
anayasasını hazu-lamak ye orıa rnek en kutlu bil' vaz.lf'edir.
renk
ve zümrelerin
üstünde
~
bir
.
i ~
-
~
~
~
~
deği,mez \"er~
Anayasadan sonra en mühim ild kanun olan medeni kanun ve ceza kanunu da' Tüı'k ör! ve ahlfıkınılan çılrar ılru-ak yeniden t.ed vin edilmelidir. İsviçreden medeni kanun, Lta ly ada n ceza karıunu terciime edilmeidi' Türk topluluğunun ça;;daii mederılyet seviyesmin üstüne çıkacağrnı sanmak <la yine gayrımeşru diktatörliik re.iimine mahsus zekü hüı-lkala rrndan biri idi. Ha.ka ı-ide k i çobanı hukuku medeniyeden iskat etmelde veya Orta Anadolu k öylüsünürı iki zcvceslnderı birini hukukarı met,
~
ıl ~ ~ ~, . ~
res. t,aı~ımakln ~ürl, millet.ini İ~.\'içrc a.:varında bir to~luluk .. yaptık sananl~r ~ihan tarıhının emsalsız buda lnln ı-ı, Turk ahlakuun da en sınsi düşmanlaı-ıdır. 'I'tu-kiyeye getirdikleri medeniyet ve asrtük sayesinde bugün milli bir fa cia olan «nesebi gayrı sahih çocuklar» yani Türkçesi, yüz binlerce g ayrımeşr u çocuğun davası kar-
~ .. ~
şısrnrlayız. Ceza Immımı Bunları ele alırken
~ ve medeni lcarıun da yeni baştan t.edvin olunmak ihtiyacındadır. de tek hakim prensip 'I'ü rk ruhu olmalıdır. Bu kanunlarm bazı
maddeleri bugünkü durumlarıyla milli vicdanı incitı.ııektedir, 'I'ürk devletlerinde evli bir kadma tnarruzun cezası tdarnlcen namussuzlar pek hafif bir ceza ile lnırtulmakta<lır.
~
milli
~
bilip keyfi
şelcilde değişt'rllmiş, elde mevcut olanı da bizzat diktatörlük rejimi tarafından saygısızlığa uğ rarmş trr. İiendisinin ilcri bir demokrasi olduğ-unu şa.tafa.tln iddia ettiği halde en rezilane <lil,tatörlüğü yürüten ve seçim dediği maskaralığı iki dereceli olarak yapnn, cumhuı-lye t olduğurıu öne sürdüğü halde t ek parti ile asri bir devlet Yiil"üttiib.-;.ünü sanan bı! muazzam hamakat ve emsalsiz r-iynlcürl ık idaresinelen zaten başka türlii bir hn rr-lce t beklenemezdi. Halk Partis'nin ileri gelenlerinden, bugünün sayılı zenginlerinden ye Türkç'Ü. Iüğ im kÜÇoiile düsmanlarmdun Hilmi Uran'ın 1943 te, varIık vergisi işinde oynn drğı ııg.ursllZ rol, Millet Mecltsiuin 27 Kasım 1950 pazartesi günkU oturumunda konusu;
partilerin
~ . .
~
onu kutlu maddeleri
de
(1
değişıniyecek olan anayasası «Kurucular Meclisi» duygu vedüşünee Türklük ye ilim olmalıdır. Kuru-
ken
i'
i1ddebir hükim
ww w.o tu
~
~
ATSIZ
.
Mesela bütün eski bugün bu işi yapan
~
25 Kasım ] 950 tarihli Hürriyet gazetesinde kerıd l öz krz ına ta.ar ruz eden bir sefilin Aydın Ağ·ıı" Ceza Mnh kernestnde 1 yıl 15 aya (yani 2 yıl, 3 aya) ma hküm edildiğini ızt.ıı-aplu olnıılıık. Böyle biı' şena at.in cezası milli vlcda.na göre çok daha,
~
ağ·ır olmalıydı. Türe ve yasa adlarını da ile Türkiye, 'I'üı-klcşme yolnnda
~
halinden kurtularak Binlerce yıllık
alabilecek sağ-lam
ya tağ ına girmiş kültürü, b.Ilıassa
kanunları ih~ idare edilemez. Türk Türkleşecek ve balıttynr olacakt.ır
oları yeni medoru kanun ye ceza bir adım ntmrş olacak ye bugünkü
bir ırmak haline g-elecektir, mfıne\'i_ahEıki kültürü olan Türk milleti
kendi
yasa
Ye
türesine
kanunu perisan
milleti
kavuştuğu Ats
~~~~~~~~~~
..
Firenlc
~. .
zaman ı z
11
4
ORKUN
~""","'-""",-'-~'<I'Q."''-'"-'''-''iili:...'''-",",'''''-''-",~''''-~~'-"'-'-''-"''''''''' ~ ~ H E SAr ~
~.
i
bi, bi;'::a:I::::'K:::::
~ ~ ",; ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
~ ,;
Eğ" bu isirn eser, dao, Eğer oğlunun kulağına milli ki ni fısıldamadan, Eğer bayrağı 0:1' parça daha yükseltmeden. Eğer vatan emanetini eviadına atadan aldığınden daha diri ve ileri bir halde teslim etmeden, Eğer «vaz iferni yaptım, ölümü artık bekliyebilirim, demeden ;;)ü\'sen senden hesap soracaklar.. Hava, su, toprak, bayrak her şey senden hesap .soracak Ciğer; lerine deldurduğun vatan havası, vücudunu bir g2,yya nefes' gibi yakucak. İçtiğin serin pınar suları kanını bir yılan zehiri gibi dolaşacak. Çiğnediğin toprak, yediğin ekmek, devraldığın bayrak senden hakkını ıstiyecek. Uzun pa rrnak la r, israrl: parmaklar yakana sarılarak «ver hakkırrus diyecek ve daha kötüsü ve en l.ötüsü vcsil rnint anh şehitler, tar ihirnl do'duran o Kür Sadlar. Kül Tigin!er, Ce ngz ler. Uluabactlı Hasa nlar, Tuğrul i3e!';Jcı', Fatih!er, Kılıç Arslanlar seni tepeden ttrrıağa kadar süzerek: «Ceç! Sen bizden değilsindiyecekler, Ve sen günahını ayaklarında bir zincir gibi sürüver-ek üçlerln, yedilerin, k rk , ların ve şuhedanın meleklerle kaynaştığı o cennet bahçelerinden bir yolcu g bi ge-
~
çece k" esin.
~
~
rgi .co
m
r.;
~ ~ ~ ~ ~. ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~. ııo; ~ ~ ,.,
ALI"~~ RıZA AKDElHIR
~ ~"-,"&...'-~~"9~~~~~~'~"~",,,,-~~'-'-~~""'-'-"~~""-""'-"""~"IlI
ken
de
Komünistlik ve Yalancılık II
NEJDET
ww w.o tu
ÇiFTÇiüÜLU
3 - 1928 de Cenevıede bil' s.Jahsız lanma konferansı toplanrruş tı. Burada Sovyetleri temsil eden Litvinof. milletlerarası topyekün silah; sızlanma tezirı: miıdafaa ederken, komünist enternasyonalinin a ttıncı kongresi Moslcovada şu kararı kabul ediyordu: «Cebir karşı lcapi
ve
silahlı ta
liznun
5idtlet
olmadan.
ava klunmu.Iar yere
rl lrne
se
ye
si
yani
bu ı-juvaya
savaşlar
olmadan,
d ır ,
imkünsrz
juva
devletleri
Id savaşla
r
ı,
Ye dünya yi
ne
z
n
l
iurı
lca pi tufizrnl görmüş
aleyhindei;:ıl\'imlerİn
empervuüzme k n ış ı rnl1E iht!!fU suvaşla r-ı çımlması imkô.nsız vuk ılarrln-.»
1{:1-
4 Stalin, 1930 da Sovyet siyaset ni anlatan bir nutkunda şöyle demişti: «Bir k a rış t o p ı-n ım ız ı bil •• b:ı!O*alarına ve r ğ
me ye bir
niyetimiz
karı)
olmadığ'ı
t()pra~ınua
gibi
ba,;lwJal'ının
(Lı
Amerikanın
n ) Sovyet hiikfımeti, Jan
eski
devlet
başkanı
havatma
Amerilmnın dilediğ'i
hakkına
saygı
s ımr,
kendi
düzen vermek
gibi
gösterecek
rikanın iç i~lerine her ne karrşmnktan kacırıacaktn-.
suretle
ve Arrıe ,
olursa
olsun
b) Sovvat hükümeti, Amerilm t opralcla ı-m ın sükünunn, refahına, düzenine veya emniyetine zarar
ver ebi lecek
lunmaktan
veyu
bir
ve
her
hangi
Amerika
parcusında
zorla
bir
deği!:,iklik
herhangi
bir
k ışlcı r trnnrlnr;
yası lik
Sovyet vevn
hükümeti,
içtimai
yapmaktan
Jii.tm kendi oturmasına,
harekette
siyasi
olan
topraklarında izin vermıvecekttr
Içt.irna l
veya
:yıırayacnk
çe.klrıecektf
gayesi
bu-
hepsinde
yaratmaya
düzerıtnrle ibaret
bir
topraklarının
düzende cl
Roo-
içinde
hususundaki
g'özlirniiz vok tur.»
1930 da söylenen bu sözleri 1950 deki gerçekle karşrlaş tu-ınca yalanın büyüldCığCı bütün ÇlPlaklığı ile meydana çıkmaktadır, '5 -
sevelt, 1933 eylülünde. Kremlin, Amerikan Komünist Partisinin sev], ve idare etmekten vaz geçtiği ve Rusyadaki Amerikalıların dini hürriyetleri tanindığı takdirde Sovyet hükümetini tanıyacağrnı bildirmişti. Bunun üzerine meşhur Litvinov, 16 Kasım 1933 te Beyaz Sarayda Sovyet hükumeti, narnma bir taahhütname okudu. Kremlin, elçisi vasrtasryle hulasatan şunları taahhüt ediyordu:
Bizim
için bu emperyalist sa vaşla r, dünya ihtilalleri, d evr-irniz de proleterya (li];:tatör~i.iğünün bur.iu .. vaz i aleylı inde kl suvaşla rı. proleteryanın bur-
SANÇAR
r.
Amerikanın
cebren herhangi
bir
bir
kurulmasına !»
si.,
değiş;!;-, teşltiveya,
....
Roosevelt, bu son hareketi, Kremlinin taahhütlerine aykırı bularak bir nota ile protesto etmiş, fakat Sovyetler bu protestoya cevap vermeve dahi lüzum görmiyerek malum gizli çalış~alarına devam etmişlerdir. 6 - Rusya, kuzey komşusu küçük F. nlarıdiyaya saldırdığı zaman, Milletler Kurulu bu mesel eyi konuşmak üzere bütün aza milletleri toplan tıya çağrr.'n.şt ı. Kahraman Fmliler yurtlarını dev saldırgana karşı korumak için yiğitçe çarpışırlarken, Molotov, şu cevabı veriyordu. Fi nlarıdıya
ile savaş halin-
de
7 - Hitler'in dünyaya hükmettiği tarihlerde, 1941 Ağustosunda, Rusya ile İngiltere Türkiye. ye aynı mealde birer nota verrn şlerdi. Nazi tehlikesi kars-sında Tür k iyeyc yardım taahhüdünde buluna~ bu notalardan Ruslarınki şöyledir:
jantin gazetelerine, Kremlinin bu yalancıhğ.nı il':ı.n eden su sözleri söylemişti: <:Kominterniıi lil:}v ı gayet g üzel bir manevr-a olmuştur. Bu sa: yede b.ız ı mernlelce tler ln RlIsy,ıya ka ı-şı besle , dEderi cekinjrenük dat;ıl:ıc,ık ye savaş bitince dünya Ih ti la.ll daha ko lay ilE'rliyecekt;r. Esasen .lün yaduk! bütün kornünls tle r yine Moskonnın emriyle hareket etrrıe k te devam erlecekt.lr.» 9 - Meşhur üç büyükler toplantılanndan birinde Lehistan meselesi görüşülürken, bu taIihsiz memlekette yap.Iacak seçime de temas edilmis ve Polenyada serbest bir seçim yapıl-. ması ;olundaki batı teklifi, bu memlelceti ml'.~ vakka ten (!) işgal altında bulunduran Rusya tarafından kabul edilmiş idi. Roosevelt, bu ser-o best seeimin ne kadar zamanda yapıIabileccğtni sorunca- «bir uydu !» cevab.nı aldı. Bu, şüphesiz resmi bir taahhütttı. Fakat br ay sonra yapılacağı vadedilen seçim, söylendiği tarihten iki yıl sonra, 1947 Ocak 'ayında yapıldı. Ve seçimin. tek liste ile gizli pol isi n baskısı altında ne derece serbest olarak yap.Itl.ğ ını da bütün dünya gördü. 10 - Byrrıes, Amerika Dış İşler; Bakanı olarak 1945 kışında Moskovaya gittiği zaman Kremlinde St.alin'Ie de görüşrnüştü. Sovyet diktatörü, bu görüşme .sırasmda, o günlerde yapılan Bulgar seçimlerinde k ızI ordunun baskı yaptrğından bahseden Amerikan gazetelerinin yayınlarina temas ederek Byrnes'e şöyle dedi: «Sovve tle r Birliği baskı kullanmaya tenezzül etmez, arıcak komşu devle tlcr ln lrendlstn a düşman olmanuısını ister!»
m
Bu maddelerle Rusyanın neleri taahhüt ettiği mevdandadır. Fakat bu taahhütler sadece sözde lcaldı. Kremiin, dünya ihtilali yolunda çalışırken Amerikadaki gizli faaliyetlerini bir an aksatmadı. Üstelik 1935 te Moskovada toplanan yedinci büyük kcrnünist kongresi, Amerikayı içten ele geçirmek üzere Amerikan Komünist Partisine g.zli tali ma t gönderdi.
«Sovyetler Birliği, de değildir !»
5
R K U ~
rgi .co
o
ww w.o tu
ken
«Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, JHontre:ux antlaşmasına bağlılığını tekrarlayıp Boğazlar hakkında sa.dırgarı bir niyet ve isteği hulunmad ığ'ım da Türk hükümetine temin eyler. Sovyet hülcüme tı ; Krallık hükümeti ile bırlikte Türkiye Cumhuriyetinin toprak bi.itiinliiğüne Ihttrnamla riayete arnndedir Sevvet hükümeti ile biriikte, Türk hükümetinin savaşa sürüklenmemek hususundaki isteğini ta.mamen takdir etmekle blr-ltk te, Türkiye bir Avrupalı devlet tarafından taarruza uğradığı ta kdlr de her tiirU.i ya.ı-dım.Ia bulunmaya hazırdır.» Bu taahhütnamenin 'Türkyeye verilişindeıı bir kaç yıl sonra Türkiyeden önco Kars ile Ardahanı, sonra bütün' Karadeniz kıyılarını istitiyen, Istanbul Boğazında üs elde etmek isteğini dolambaçli ve vası talı bir şekilde ortaya koyarı da yine bu Sovyet hükümetidir! ..
8 - Kremlin, 1943 te, kominterni Iağvet tiğini dünyaya ilan etti. Bu, «her şeye rağmen komünist eseri başarmak için söylenmiş koca bir yalandan başka bir şey değildi. Çünkü gerçekre bu milletlerarası komünist teşkilatı Iağvo . nmarnış tı. Yalnız Rusya o sıralarda batı de" o .rasilein.n yard'.'.11larına şiddetle mühtaçtı. Bu sebeple onları kazanmak için böyle bir yala., a başvurdu. Fakatbu, köprüyü geçinceye kadar lüzumlu bir yalandı. Nitekim, Kremlin, demokrasilerden bu şekilde bir yardıma ihtiyacı kalrnayınoa tükürdügünü bir kere daha yaladı. Kominlerrı, 1947 de, Eominform adı ile yerıiden -ç" çalışmalarına başladı. Peru Komünist Partisinin Şefi Carrıejo, kornintermn Iağvı (!) sıralarında komünist Aı'-
II Meşhur Tahran konferansında Stalin, müttefiklerinin şeflerine b.Ihassa iki husu, su hararetle temin etmiştl. Bunlardan birincisi komşularının sevgilerini kazanmak için duyduğu istek, ikincisi ise «Avr upavı asla ele geçirmek niyetinde olmad ığı » dır. 12 Kızılordu, Romanyayı Alınanlardan kurtardığı (1) zaman, Molotov, şu taahhüt ve temirıde bulunmuştu: «Sovyet orduraı-ı Roman. yaya. askeri za ru re t.ler- clo!:ıylsiYle girmiştir. İç işlerine asl a karısınıya<::ıli:tır~» 13,Nazi Almanyası çöküp de A' ..mm topraklan müttefikler tarafından işgal edilince, Moskova, dostu ve müttefiki bulunan İngiLz ve Amerikan hükümetlerine l'23111en şu teminatı verdi: «Alman topraklarının mUttefikler ta ra rırıdan İşg:ı.ıı ne kadur devarn 'ederse etsin, Rus idaresinde bulunan bölgelerde Almanyayı SO\'. yet sistemine uydurmak hususunda hiç bir te. şebbüste bulunmıyacal,tır!» Bu msalleı-l daha ufak mevk ili Moskof laı-Ia. Kremlinin öteki moskofçulara da tesmil etmek sure tiyl., yüz le rce, binlerce çoğaltmak mümkündür. Fakat bu kadarı bile komünizm ile valan, cilığın birbirterme ne derece yakın ve ne kadar bağlı olduğunu göstermeye yetmez mi? Ç1Fl'ÇiüÜLU NEJDE'l' SANÇAR
ORKUN
6
MİLLİYET
VE MİLLİYETÇİLİK
: III
K
••
LI
.",
L T u R
HOCAOGLU
S. ERTÜRK
de
rgi .co
m
Birçok meseleleı-de olduğu gibi, kültürün ne kelimeleri müterafrk sayarak gerçekte ayrr olanı dilde birleştirmenin ne kadar gayrı ilmi olduğu ve ne olmadığı hususunda da birbirini tutmayan iddialar öne sürülmektedir. Bu ma., olduğu meydandadır Üstelik milletler arasındaki kalemizde yagın bir hale gelmiş olan yanlış bil' farklılaşma üzerine silindir çekmek isteyen iddianın çürüklüğünü gösterdikten sonra, külinkarcı davranışın altında kozmopolit bir zihtür kelimesinin hangi kavramı ifade ettiği ve niyetin gizli olduğunu da sezmernek kahil debu kavramın da hangi gerçeğe tekabül ettiğini ğildir. Cemiyetin tevarüs ettikleri arasında millettesbite ve kültür unsurlarını kısaca belirtmeye çalışacağız, lerarası olup, cemiyeti diğer cemiyetlerle birleştiren veya yaklaştıran unsurlar kadar; insanBazı sosyologlar,' kültürü - bir toplumun telar dcğistikçe değişen ve bir cemiyetin özelliğivarüs ettiği ve artırdığı maddi manevi yaşayıs ni teşkil ederek, onu diğerlerinden ayıran untarzları ile vasıta ve değerlerin toplamı diye tarif surlar da göze çarpmakederek - gayet geniş bir tadır. Bu açık gerçeği manada kabul etmekinkar eden - gayrı ilmitedirler. Bu tarife göre KORE'YE SESLERİMİZ kül Wl' anlayışını, kozsanat kadar, teknik; mopolit zihniyetin, koülkü kadar, ilim de Vatanm düşseniz de şimdilik uzağrna, münist ve mason gaykültürün içine girmekEminiz ki Türklerin 'oğrarlar t.uza ğina. retlerinin medası geçtedir. Bu suretle me., Yalvardık Tanrımıza glırıdüz., ge ce durmadan, miş silahı olarak bir deniyet adı altında topSel lcalmasm diye Moskof'un knz ağ ınn., kenara attıktan sonra, Jıyabileceklerirniz de kül., kültürün ne olduğunu türe dahil olunca, yani Ez.iye t l düşmanın günden güne bi tt.llcçc. tesbite geçebiliriz. medeniyet kültürün bir Layernut Ba.yra.ğırmz tehlikeYi ittikçe, kısmı olunca; kültürün Bir cemiyetin teva , Takdir hislerimizle o kunuyor haberler. medeniyet olmayan kısrüs ettiği yaşayış, duArtıyor se"incimi* ümidimiz g'ittikç,e. mına ne ad verileceği yuş ve düşünüş ernar eyolunda bir soru, külsi türlü neticelerden türü geniş manada alan Şanınız, şerefiniz anılmıştır tarihte, milletlerarası ka.rek te r sosyologların iddialarıKime sorsan anlatır budala da, arif te. taşıyanlar-ı, ilim ve teknın çürüklüğürıü ortaya Lr k ın ızın her biri Allahın sevdiğidir; niğe ait olanları medekoymaya kafidir. Çün., Rira yoktur val ln.hi bu hn.k ilci tarifte. niyet adı altında toplaki bu soruyu ancak iki yıp; bunların milleti türlü cevaplandırmak karekterize edenlerine Asileri tepele, incir dik ocağ'ına, kabi ldir. Birinci cevap, kültür diyebiliriz. KısaNur vağn cak Va.ta.nm dönersen kuca.ğmn . medeniyetin dışında kaca _ bir milleti Jca.rekIt.ır: ko kulu hah çen, gül benizli sevgTin , lan kısmı ifade için yeterize eden ve o milleMef'tun dur biliyorsun, muhtaçtır sıcağına. ni bir kelime uydurmak tin rnaz.lslrıden t.eva.rüs yolunda bir teklif; ikinKADİRE ÜNALAN edilmiş ve geliştirilmiş ci cevap ta gerçekteki olan yaşayış, düşünüş, ayrıhğı tanvmyarak meduyuş emaresi tür-lü nedemyet kelirnesirii küledebileceğiticeleı-in topu diye - tarif tür kelimesiyle müterafıkmış g ib. kullanmaya olarak ta şun , miz kült üı-ün belli başlı unsurları kalkışmak suretiyle bir inkar olabilir, Birinci (a.det, örf, ge, ları zikredebiliriz: dil, din, ahlak halde kavram ayrilığını bilfiil benimsemiş bulu-
ken
ww w.o tu
t
*
i
'*
nacağımızdan mesel e kendil.ğ inden hallolunanacaktır. İkinci halde ise apaçık bir inkar ile kaı-şikarşivayız : zira bütün milletlerde aynı karekteri taşıyan ilim ve teknik cek iı-değne bağlı medeniyetin, milletler-s göre değiserı unsurIarla ne kadar ayrı mahiyette olduğu mevda ndadı r. Bu böyle iken, bi rbiriyle çok farldı iki gerçek zümresi ve bunları ifade eden iki ayı'! kavram teselekül etmisken: ka vramla ra tekabül eden
leııek),
tarih,
sanat,
ülkü.
Medeniyetlerin bir ilim zihniyetinde ve bir teknik zemin üzerinde birleştirelikleri milletlerin, kültür aelı altında topladığımız meseleleı-de tamamiyle ayrı birer istikamet gütrnek te oldukları inkar kabul etmez bir hakika t olarak karşımızda elurmaktadır. Dinlerin milli bünyelerde hazmedildiği; ahlaki davranışların, insanları milletlere göre guruplaştırdığı; tarih şuurunun
•••• -""",,==
_ _,.,··c.•.····
•...." .....•.•.•...
7
ORKUN milletlerin _ bazan rek
istikbalini müzik
tekniğe
rakteriere kalkmasına
adeta
tayin
ve mimaride
dayanan göre imkan
olduğu
eserlerde
renklendiği; bulunmayan
ettiği;
lık düşüncesinden evvel miJli vaşayış-nzaruretlerini gözettiği hakikatına itiraz olunamaz. E!i'r milletin maddi temelinde bulunan ırk-rı üstünde _ tabir caizse _ bir milletin ruhu dernek olan kültürün önemini hakkıyla kavramak ve unsurlarını titizlikle korumak ve geliştirmek millet olarak yaşama davasmın ilk şaı-t ıdir. HOCAOGLrS. ERTÜr:U
sana tın
gibi rnüşte-
bile - milli dillerin
ka-
ortadan
bir farklılık
se-
bebi olarak, insanları siyaset ve coğrafyaya r ağmen küme küme birleştirdi ği ; ülkülerin insan-
M a h U t illete
d ai r
NURİ TARHAN
rgi .co
m
çok kötü bir zihniyete alarnettr. Hatta bu gaflet içindeki aydınlar Rahmetli Kenan Öner gibi davayı bütün çıplakhğ ıyla ortaya koyup gerçekten vatana, millete hizmet eden kişileri köyensti tüleri balta layıcılar ı, inkilap düşmanları, garp .medeniyetini anlamıyan yobazlar diye ittiham etmek dalaletine dahi düşmüşler; dir. Halbuki Hasan Ali Yücel Öğretim sisteminin kimin menfaatine hizmet ettiği bugün apaçık belli olmuştur.
de
Bugün dünyanın hiçbir yerinde mücerret komünizm ve komünist yoktur, Esaseri olmasına da imkan yoktur, Zira aile, din, vatan, millet gibi manevi mefhumları inkar eden bir f ik, rin, insanlık dışı ve dolayısıyla medeni bir toplulukta barıneznaz olduğu gÜn gibi aşikar ... c halde? O halde mesele pek açık: Aşırı solcu veya komünist diye adlandırdığımız şahıs ve zümreler bir, merkezden idare edilen kuklalar. dır, Aksi hal yani sırf bir idealolarak komünizmi
Daha hala bu sistemi savunmaya çalışmak kanaatimizce düşmanın ekmeğine yağ sürmek demektir. Gaflet uykusundan uyanal.rn artık ..
ken
benimsemek 20 nci yüzyılda - hele bizim mern.. leketimizde - gerçekten vatanını. milletini seven aklı başında insanlar için imkansızdır. Şüphesiz her zaman, her yerde - ne gaript-r ki ekserıva aydınlar arasinda - komünizm idealine kapılrnış misilsiz budalalar, gafletin, dalaleti II mücessern timsali sayılacak kertede burnunun ucunu göremiyen zavallılar bulunur, Ancak bunlar milyon da bir bile değildir. Ve bunun içindir ki mahut kızıl rejim hiçbir zaman kendini olduğu gibi gösterip propaganda yapmaya cesaret edemez. Bu taktirde en ümmi bir kişi. nin dahi böylesine insan ve insanlık düşmanı bir nazariyeye nefretle yüz çevireceğini gayet iyi bilir. Demek oluyor ki bugünkü gürültülü dava, dünyanın baş belası içtimal illet ekseriya zannedildiği gibi bir içtihat farkından Ilevi gelmiyor. Sadece kızıl emperyalizmle karşı karşıyayız. Beşinci kolJa, açıkçası casuslarla, vatan hainleriyle uğraşryoı-uz. Tekrar edelrn : Dünyanın hçbir yerinde rnücerret, sırf fikri
ww w.o tu
I!""""~~
mahiyette komünizm ve komünist yok., Yahut olsa bile topluluk içinde ancak mllyonda bir nisbetinde, Hel' memlekette olduğu gibi bizde de aşırı solcu veya komünist denilen maş yla tutulacak adamlar birer Moskof ca.susudur. Vatan hainid r. Böyleleriyle. mücadele ederken azami derecede amansız olmak gerek: .. Hiçbir millet, varlığına kasteden aşağılık hainlcra mü, samaha edemez, 1940 ta Fransayı Naz i ordu .. larından evvel binlerce sa tılmış, soysuzlasmış ilkokul öğretmeni yere yıktı. Meşhur köy (:[0;; .. titüleri meselesinde bir kısım aydmlaı-ı.mz ın hadden aşrrı müsamahakar tutumları maalesef
NURİ TARHAN
Daima Türke ve Türklın mukaddesatı, na düşman, nerede bir zalim çıkmışsa ona kul, nerede bir murdarlık varsa onun müdaf ii olarak yaşam Ş birisi yine en hayas ız bir şekilde 'Tür kçülüğe sövmeye başladı. Bu rnahlüku tektük tanımıyan kalmışsa onlara da açıkça tanıtmak böylece ~izim için bir vazife olmuştur. Bunu en veciz şekilde yapan rahmetli Süleyman Naz.f''in bir kırasını aşağıda aynen bası , yoruz. İşte bu mahlük budur ve bundan ibaret tir Okuyucular bizi mazur görsün, ler, kı t'ayı f zzla ağır bulmasmlar-, müs .. 'lehçen olan rahmetlinin krtası değil, bu mahlükun 'kendisidiı'. Ferz.erıd-t
bih~yasJ
Sf~rmaye_i
ş(ı~f\a.ti
Faillerinin
orıbirı'I
Allah
hesabını
bilir
Clbü.li
imümm-n
SengtB
Ha mam ın ın
tu'rlüd
olunmuda
ar tılc tamamının.
SÜLEYMAK KAZİF
HİKMET
Bunlar sadece yalancı bir istibda t idaresi.. nin sahtekar siyasetinin kurbanları olarak acımaya müsaade edilebilir, Bismark, Moltke, Hindenbuı-g ve Büyük Frederik gibi adamlar kahraman Ietakki edilrneğe layık. değildirler, Buna mukabil Rus askerleri ve Rus askeri şefleri kelimenin hakiki manasıyla kahramandırlar, zira bunlar kahbece hücuma uğr ıyan bir vatanı müdafaa etmişlerdir,
ww w.o tu
ken
de
Yine küçük bir gazete haberi: Nazım Hikmet, VarşovadaJcomimizrnin insanlığa karşı teı'_ tiplediği manevi suikastiri başında vazife almış «Ba rrşsever-ler s. adlı mahut komünist teşekkü , lün başkan yardımcılığına geçirilmiş. Daha çok haberler gelecek bundan sonra. Ölüm derece , sinde hasta olduğu iddia edilerek hapishaneden merhamete n çıkarılması istenilen bu adamın komünizmin hizmetinde daha nerelere kadar gittiğini, ne işlere g iriş tiğini göreceğz. «Vatan» gazetesinin utanmadan «Büyük Vatansever» ilan ettiği bu mahlükun, Türklüğün ve insanlığın düşmanı Moskofun emrinde daha ne marifetlerini seyredeceğiz ve işiteceğiz. (Faaliyetinin asıl büyük kısmının ise perde ar, kasında kalacağı ve bizim kulağımıza hiç gel., miyeceği muhakkak.) «Vatan- ve bu mahlükun affedilip salıverilmesine oy veren milletvekilleri sevinsinler: gayelerine eriştiler.
m
NAzıi\ı
ramarı değildir, Zira onlar ne memleketlerinin müdataası uğrunda ne de insanlığın yüksek idealleri uğrunda döğüşmüş değildirler. 1813 1815 kurtuluş savaşı, ve 1866, 1870 ve 1871 milli birlik savaşları da dahilolmak üzere Almanların yaptıkları bütün harpler istila harpleridir, zira bu harpler sırf memleketin .müdafaasına münhasır kalmayıp toprak elde etmek neticelerini doğurmuştur. B:naenaleyh bu harplerde ölenlere kahraman olarak saygı gösterilmesi ve bunlar için abideler dikilmesi yasaktır,
rgi .co
GOSPODİN DOSTLARliHIZ (!) Bir gazete haberi: Bulgarlar bundan sonrası için Rus marşını kendi .milli marslar-ı yapmışlar, Oh olsun!
*
HERR ELCHLEPP
Almanyadaki Amerikan işgal makamları geçenlerde Doğu Almanyadaki komünist Sakson . ya Maarif Bakanı (sözde Alman) Elchlepp'in öğretmenlere ve Maarif teskilatma yaydığı bir tamimi neşretmiştir. Komünist idaresi altında bir insanın ruhunun nerelere kadar alcalabi l, diğini gösteren bu tamimin mühim kısımlarını aşağıda aynen veriyoruz. İbretle üzerinde durulmağa değer. «Doğu Bölgesindeki okullarda istikamet verici tesir Sovyetler Birliğindeki tedris usulleı-ı.. dir. «Doğu Bölgesindeki müfredat programı materyalist felsefe"materyalist hayatgörüşü temeline dayarıacakt ır. Bilhassa tarih öğretimi materyalist tarih görüşüne göre olmalıdır. (Askeri Kahramanhk ) mefhumu şimdiye kadar hakim olan manasından bambaşka bir manada anlaşılmalıdır. Bizim askerlerimiz k ah..
«Tarih böyle öğretilecekür. «Her öğretmen militarizm'le lidir.
mücadele
etme-
«İşgal kuvvetleri meselesine gelince, şu nokta akılda tutulmalıdır ki Ruslar burada (yani Almanyada) yurtlarının müdafii olarak bulunmaktadırlar, biz onların yurtlarına haksız yere tecavüz ettik ve onların yurtlarını tahrip ettik. Binaerıaleyh işgal kuvvetlerine karşı bir anlayış zihniyeti göstermemiz ve bu kuv, vetlere karşı saygı hisleri beslememiz gerek rnek tedir. Hürriyet'ten bahsetmek saçma bir şeydir. Hiçkimse hür değildir; zira herkes kendi muhi tine, ve tesiri altında yaşadığı şartlara tabidir. «Her (siyaset
öğretmen aynı zamanda adamı) olmalıdır:'
bir
politikacı
<,Siyaset sahasında önderliği komünist partisi yapacaktır _ ve yalnız Komünist partisinin önder olmaya hakkı vardır. Diğer partiler onun çizdiği yolu takip edeceklerdir. «Her öğretmen herşeyden önce Komünist Partisinin bir memuru olacaktır, ve siyasi bakımdan faalolacaktır. Sivasi bakımdan faal bil' öğretmen, pedagojık kıymeti nekadar fazla olursa olsun eski bir öğretmenden daha değerlidir. Bir öğret.menin değerini tayin eden onun siyasi faaliyet derecesidir. «Öğretmenlere siyasi faaliyetlerinin derece.,
9
ORKUN sine göre maaş verilecektir. Öğretmenler Hür Alman Gençliğinin (yani komünistgençlik teşkilatımn) faaliyetini desteklemeğe mecburdur. «Hala sınıflarda kilise tarafından din öğre tı, mi yapılmasına müsaade edilmekte ise de bu hale bir son verilmesi artık bir zaman rnese le, sidir.» Zavallı Almanlar! Devri saltanatında bizim mahut sıfır bile pek bu kadar ileri gidememişti. .Jf ANITLAR Gazetelerde bir haber: Alakah makamlar yurdun münasip görülecek yerlerinde meçhul asker abideleri yaptırılması için yakında teşebbüse geçmeyo karar vermişler' Çok şükür ! Demek şeflerden başka kimseler için de abide yapılabileceğinin nihayet farkına vardık. Yalnız bir nokta: Acaba mernle , kette, memleketi asıl kurtaranlar için abide dikilecek yer bulabilecek miyiz?
Sovyetler İcra Merkez Komitesinin 1923 de sovyet kültürüne dair yayınladığı dört yüz sayfalık bir kitap vardır. Bu kitapta «Ordumuzu Yaratanlar, başlığı altında bir çok komünist askerinin Ve kodamanının resimleri vardir. Bunlar arasında da Stalinin resmine rastlanmaz. Aynı kitabın «İrılcilabm Silahlı Kuvvetleri,', başlıklı kısmında bir çok kimselerin resimleri vardır. Bunların büyük kısmı sonradan Stalin Efendi tarafından vatan haini olarak ilan edilenlerin resmidir. Fakat Stalin'in bunlar arasında da resmi yoktur. Halbuki, Stalin Yoldaşın diktatörlüğünlin tahakkukundan sonra yayınlananeserlerin hepsinde sovyet rejiminin ilk yıllarında askeri hareketleri Stalinin idare ettiği, meşhur (!) Tsari tsyn müdafaasını bu büyük (!) kahramanın yaptığı f'.Ian falan yazılıdır.
*
m
~
1944 TEN HATIRALAR
rgi .co
Meşhur savcı Kazım Alöç çizmeden yukart çıkarak konuşmayı çok severdi. Bu cins ukalalıklan çok defa kendisine tuzlu ya malolur, fa-o kat o, bu ukalalıktan bir türlü vaz geçmezdi. Atsızm duruşması oturumlanndan biri ... Söz Abdülhalik Renda'nın milliyeti.. Yargıç, Atsız'a o zamanki Meclis (!) reisini niçin Türk saymadığını sordu. Atsız, bunun en bariz delillerinden biri olarak Renda. soyadını söyledi. Bunun izah! istenince de «Renda kelimesinin ince heceyle başlayıp kalın heceyle devam etmesinin ·Türk dilinin ahenk kaidesne aykırı olduğu, Türkçede «1'." hadi ile başlıyan kelime bulunmadığı gibi bir takım sebepler saydı. Şimdi iki gün sonraki oturumdayız .. Yargıçlar yerlerini henüz almışlar.. Kazım Alöç yanakları al al olmuş bir halde yerinden kalktı: - Efendim' Huzurunuzu Iisaniyat münakaşa; sı ile ihlal etmek istememelele beraber bir noktanın sanık tarafından tavzihini istiyorum! Başlangıcı ile dramatik bir hi tabeys başladı. Atsızın geçen oturumda Türkçede «1'>.'ile başlıyan kelime bulunmadığını söylediğini, halbuki hel' gün kullandığ ımız «rende», «raf», «rezes «rakr., «ı-eçel» gibi kelimelerin mevcut bulun' duğunu, maznunun bunları izah etmesini istedi. Süphesiz bu ukalaca sualin dava ile doğrudan doğruya bir alakası yoktu. Fakat arılaşıu, yordu ki Kazım, iki oturum arasındaki iki gün içinde düşünmüş, düşünmüş, «1':" harfi ile başlıyan bu kelimeleri bulmuş ve aklınca Atsız'ı mat etmek için er meydanına atılmıştı. Halbuki bu kelimeler Türkçe değildi. Atsız bu basit hakikatı iki kelimeyle Kazınun suratına carpmca, cihan pehlivanlığı için ringe çıkıp da bir üfilrükle tuş olmuş hale düşen Kazım, her zamanki gibi kızardı. bozardı; söyliyecek bir şey bulamadı. Ve yine her zaman yaptığı gibi o güzelim kafasını sol tarafa döndürerek şapa oturur gibi iskemiesine oturdu.
ww w.o tu
ken
de
NALINCI KESERLERİ İzmir Şehir Meclisi üyeleri alınması usulden olan hakkı huzur ücretlerinin bir havlı yekün teşkil eden tutarını Darülacezeve devredilmek üzere Belediye Mclisine yatirmıslar .. Bu güzel hareketi alkışlamamak mümkün değil.. Sağ olsunlar, var olsunlar. irili ufaklı bu harniyet hareketleri b'rbirini takip ettikçe insanın Türk olarak göğüsü kabarıyor. Yalnız şu var: Bu havadisi veren gazete bu üyelerin Demokrat Partili olduklarını yazıyor. İşte bu Iüzumsuz I Şu yirmi yedi yıllık devre içinde cebinden veren bir Halk Partili görülmüş veya işitilmiş mi ki, bu hususun tasrihi icap etsin?.. .•. MERHUM HİNDİ EFENDİ Halk Partisinin genel şefi İsmet İnönüye vaktiyle cumhur reisliği makamında otururken Amerikadan hediye gelmiş olan meşhur şampiyon hindi, geçen günler içinde sizlere ömür, öteki dünyaya göçüverdi! Bu büyük ölüm haberi Ankarada bazı mah , filleri bir zaman meşgul etmiş. Merhum hindi baba üzerinde türlü nükteler. türlü Iatifeler yapılıp durmuş. Resmi (!) tebliğe göre hindinin ölümü paratifodandır. C.H.P. lilere göre ise iyi bakılmadığından. Diğer bir görüşe inanmak lazım gelirse zavallı hindicik 14 mayıstan sonra efendilerinin başına gelenleri düşüne düşüne eriyip gitmiş '. Eğer bu sonuncu görüş doğru ise bu hirıdiyi bütün kalbimizle takdis etmeliyiz. Demek ölü hayvan, bugün hala. diri bulunan bir çok insanlardan daha duygulu, daha hassas, daha kalpli imiş .. İBRET
*
VESİI{ALARI
beyinli voldaştn.rn.) Bolş'evik Halk Maarif Komiserliğinin 1922 de yayınladığı bir İç Savaş Ansiklopedisi vardır. Bu eserde iç savaşın kahramanlan arasında Stalinin adı geçmez. (Bu
da kuş
i
i
ı i: ı ıö
ORKUN
i
öğrendiklerim
Cemivetten ""
ı i i
LüTFi
ÖNSOY .
i
ken
de
rgi .co
m
Günlük hayatta, ırk aleyhine ileri geri söyyük kıymeti olan bu kültür bi rliğini ( !) inkar lenen sözlere pek çok raslanır. Bu aleyhtarlara ederek cerniye ti paramparça (!) ediyorlar da, şöyle bir göz atacak olursak; kanı bozuklar. ben Yahudiyim, Ermeniyim diyenleri Türk kakomünistler, içti.mai hayatı bir gün dahi etüt bul eden hayalyerest ve hakikat düşmanları bire·tnıemiş ve rnünevverliğ i yalnız mektep ders liği temin (!) ediyor. kitapları ile gazete bilgilerine dayanan okumuş Istanbula ayak basanlarb:r saniye bile cahiller, hayalperesr gafiller karışımı olduğunu beklemeden, Türkçeden başka lisanları bol bol görürüz. Biz burada birinci ve ikinci tiplere hak işitebilirler. İşte memleketteki dil birliğini (!) vererek, zamanımızı kaybe trniyeceğiz Esas bu nifakçı (!) ırkçılar inkar ederler. dertleşrrıek lüzumurıu hissettiğimiz 3., 4.· tipHer azınlığın, din adamları yetiştiren müesselerle nötr vatandaşlardır. İşin garibi bunlar içeseleri, papaz mektepleri vardır. (İşin garibi risinde sam'zni milliyetçi olduklannı söyliverıler Türklerin böyle bir müesseseleri yoktur.) Bu mü, de vardır. Fakat, bunlar milliyetçiliğini neye esseseler din bilginlerini yetiştirir. Onlar da halistinat ettiriyorlar bilmiyorum. Olsa olsa Recep ka önderlik yapar. Dini elbiseleri ile papaz ve Peker varı znidevi verahibelere ayazrna ya poli tik milliyetçisemtlerinde, kiliseler civarında bol bol rastlik dustuıunu benimTtJ'RKÜZ !.. semşlerdir. Şimdi delarur. Ayazrna zamanı, ğerli okuyucularımla Dolmabahçedeki su Şah larıarı a tlar, krlıçla ı, parlayan ak tolgalarla; birlikte araştırmalara uaşma, bütün heybet Kaç defa!ar komşu olduk biz, Ur a.I'Ia.r, başlıyalım ve hükmü ve azameti ile çökerı Volgnlar+a ... birlikte verelim. papaz efendinin eli deDurmadan uçtuk ~Ia('ar ufkıında, gezdlk rin bir huşu ile öpüBiz burada klasik hü, Orlean'da; ILir, istavrozlar çıkarıkürn ve naznriveı-Ierden Ordular bozdulc, ba aldık, ka1'a yıktık her lır. Bu huşu, biz Türkbahsedecek değiliz. Gün a.nnda, ler de sirayet eder; lük haya tmıza, şöyle Tarih a.Itrrılar la yazmıştır bizim mazimizi, biz de o an için rnüsbir göz atacak olursak Soylu altın işler ancak par hyarı atimizi. lümanlığımızı unutur, ha kika ti bütün çıplakAsyarun Boz.kurdu, Cengiz, Yıldırım ecelidımız; Iığ: ile görebiliriz. seyir ıçın gittiğimiz Türk erinden, Türk kızından h iu: doğar yerde, ne çıkar' bizde :'IIillet nedir? Kael öper döneriz. Bizi bievlô.d ım ız, naa t imco millet, tıple atmosferi. içinde sükı kum ve çakıl taneYENER çAKı .rükliyecek kadar kuvlerinin çimento ile birvetli katolik ve museleşmesinden meydana vi dinlerinin var oldugelen beton gibi, fertğu memleketteki İslam birliğini (!) bu hain (!) lerin maddi ve manevi bağlarla bağlanmasından meydana gelen insan kütlesidir.· Çimento ırkçılar inkar ederek bu muhteşem bağı kopavazifesini gören maddi ve manevi bağları, yine rır atarlar da milli birliği (i) bozmak suretiyle, ırk muhaliflerinin ağzından dinliyelim: Külbizzat, milli ihanet (!l te bulunurlar. tür. dil, din, gaye ye menfaat birlikleri. Türk Gaye birliğine gelince; -bilmern ki, Rus cennemilleti bu unsurtarla birbirine perşinlenmiş de (!) tindeki Ermenistana gitmek için Rus setarethaırkçıla ı-, aralarına nifak (!) sokuyor, bu caneiğer nesinde izdiham yaratanları, ticari soygunculukla öz Türk evla tıarından edindiği altınlarla birkuzu sa rmalarmı birbirine düşman kılıyor ( !.). likte 200'0 yıl evvelki Filistin anavatanını kurBu unsurlar hakika tte var rrudır ? Bunu bitarmak için koşanları. daha buna benzer yüzlerrer bi r er gözden geçirelim. ce iç duyu tezahürIerini gördükten sonra hangi Istanbulda, cemiyeti görerek yaşıyanlar bilirgaye ve menf aat bir-liğinden bahsederler, bll , ler ki, her azınlığın ayrı ayrı ilkmektepleri, ormlyorum. ta rnek t cpleri, liseleri vardır. Bu rnek tepler, çoŞu tahlillerimiz bize gösteriyor ki, bir millecuklarına kendi kültürlerini içirerek, kendileritin bütün· olması için yukardaki unsurlaı-Ia birnin kim olduğunu öğretirler. Bu çocuklara sen likte ırk ın da kuvvetli bir unsur olarak milliye., nesin deseniz (Ben şahsan etüt için çok sorte girmesi şarttır. Irksız unsurların sahte, hadum) hiç tereddüt etmeden Yahudi, Rum v.s. yali, geçici bir kü tle yaratması tabiidir. Cısman., olduğunu söyler-ler. Yanıldıklarını, Türk olduklı İmpara torluğu idaresinde; zaman zaman palarını söylersiniz, çocuk, çocuk mantığı ile dahi reddeder ve izaha çalışır. İşte ırkçılar. çok bü, nottomanizm ve panislamizm ceryanlarr I1f\-.
ww w.o tu
ç
i i
,.
Li
ORKUN
rgi .co
Hemen şurasını açıklayalım ki, bu düşünüş tarzımızla, gayritürk vatandaşlara karşı bir husumet veya cephe yaratmak istemiyoruz.Realiteyi olduğu gibi açıklıyor, ırk düşmanlarana gaflette olduklarını onların da birer şahs.vet olarak yaşadığını anlatmak istiyoruz. Gayritürk vatandaşların, bu benliklerini muhafazasını gayet tabii görür, tebrik ederiz. Kendi öz Milliyetine bağlı olanlar başkalarının Milliyetine, ancak, hürmet ederler. Bu da, ırkçılığın gayr iinsa , ni olduğu hakkındaki dedikoduların tamamen asılsız olduğunu, bilakis herkesin varlığını kabul etmekle en büyük insaniyetçilerin ırkçılar olduğunu gösterir. İçtimai fikirler ırkçılıkta düzenlenir, bunun ötesi dejenerelik ve laf yığın 1dır.
Ir kı muhtelif vasilelerle inkar edenleri, olaylar hergün yalanlıyor da, bunlardan dahi ders almasını bilmiyor ve tekrar etmekten utanmıyorlar. Bu gafiller, hem ırkdaşlarımızın Türkiyeye kabulünü. bunlar arasında gelen kıptilerin geri iadesini tasvip ederler, hem de ırkın yok olduğunu, zararlı olduğunu iddia ederler. Arap atının, İngiliz atinın veya herhangi bir köpek cinsinin soy yüksekliğinden hayranlıkla bahsederler de; insan soyuna ve soy birliğine; bunca yıldır karışmıştır, soy birliği sahtedir, hayalidir diye inanmazlar. Demek ki, akil ve natık olan insan, başıboş yaşıyan köpekler kadar soyunu muhafaza edemiyor. Bugün yaşıyan şu iki zıt fikir dahi bunların ne kadar tenakuza düştüklerini veya rikr diYe söyledikleri laf yığınının ne kadar gayrisarnim! olduğunu belirtmeye kafidir. Netice ltlbaı-ivle diyebiliriz ki, Irk düşmanIarı, deve kuşu msa li, kafalarını kuma sokuyorlar.
m
kim oldu. Tarihin bu tecrübesi de bize gösterdi ki ikisi de yaprnacıktır : Balkanların kendilerini .bu lmasıyla panottomanizm, Arapların kendilerini bulmasıyla panislamizm iflas etti. Fakat, bugün Koreden, hala, vatanıma geliyorum diye Türk gelmektedir.
LÜTFİ ÖNSOY
de
Olsun
ken
Lanet
ww w.o tu
NAıuıı{ ZAFER ALPSÜ
Türk milliyetçileri yani Türkçüler kendi vat anlarında, kendi topraklarında bir avuç sütsüzün gazabına uğruyarak aylarca maddi ve manevi cefa çektiler. Bunun için 1944 senesini Türklük tarihinin acı bir sembolü olarak daima hafızamızda tutacağız. Fakat bu maküs talihi büyük iymanları yenmesini bildi. Mücadele yaparken korkmadılar, çekinmediler. Hakikatte korkmamak, çekinmernek Türklüğürı şiaı» değil mi? Öyle ise neye korksunlar ... Hem bu memleketin çocukları değil mi onlar ... Kimden kor' kacaklar, bu temiz Türk evlatları. Üzerlerine kızıl sallar örtemen köpeklerden mi? Lanet o köpeklere bin kere ... Milletin hangi yönde, hangi ideoloji arkasırıda yürümek istediğini görmek istemiyenlere lanet .. Türklüğü ve Türk rnefkü resini sinesinde ba, rrndıranları sindirrnek malesadı ile kızıl köpekler gibi faaliyet gösterenlere lanet.. Bir hiçken kendisini kahraman olarak göste. renlere, sıfırlara ( !) lanet.. Büyük söz söylemiş olmak için espri yapıp konuşanlara. vecize diye herze yumur tlayanlaru lanet .. Şaksakçılara,
dalkavuklura
ve
sakşakçılığın.
dalkavukluğunu yaptıkları şahıslara lanet... Etek öperılere, secdeye varanlara lanet.. Kimin arabasına binerlerse onun türküsünü söyliye nle re larıet., Yıllarca devlet virenlere Iane't., Şahsi kaprisleri lara lanet ..
hazinesini
'soyup,
uğruna
vatanlarını
sevana
çe-
urıutan ,
Bu va tanı cennete benzettik diyerek cehen.. neme çevirenlere ve çevirmek istiyenlere lanet... Mazisini, mazisiniıı kahramanları Fatihleri, Yavuzları, Kanunileri inkar etmeğe kalkışanlara Ianet., Koskoca tarihimizi, koskoca vatanımızı inka ra yeltenenlere lanet .. Dost görünen düşmanlarla iş birliği edenlere lanet .. Bugünkü sınırları içinde ve dışındaki milyon., larca ırkdaşımızı düşünmeyenıere lanet .. Kozrnopoli tl ere, Türklük aleyhine çalışanlara, milli mukaddesat düşmarılarma lanet olsun... Lanet. Çünkü: İt ürür kervan yürür. NAMIR
ZAFER ALPsD
12
ORKUN
1000 İNCİ ÖLÜM YıLıNDA:
u z i, U g .. O ğ i U dü. 870 tarihinde doğduğurıa göre, SO yıl yaşa , rmştı. Filozofi, tıb, musiki, rryaziye, siyasete a.t 80 kadar eser vücuda getirmişse de bugün pek azı malumdur. Bir felsefe ansiklopedisi olan «Et- T'aüm.üs.Sani>, musiki nazariyatına ai t «Ki tab-ül.Müsüci-ül.Keblr»; İslam aleminin ilk ilimler ansil.:Jopedisi olmak şerefini kazanan «İhsa'ül-Ulüm" ve siyasete dair «Kitab.üs Si yasa t .ür.Medeniyeile «Risale fi Ehl.ülMedinet .ül.F'az.ilas. en önemli eserIer.dir. F'ar'ab], «Udcülc Müsernmen» denen bir nevi ud'un .mucididi r de ...
rgi .co
m
Farabinin felsefesi, manevi bir esasa (Spıitüalizm'e) istinat eder .. Mantıkta ta'lil metodunu kullanmıştır .. Metafizik meselelerine önem veren F'arabi, din ile felsefe arasında bir müna , sebet kurmak suretiyle, ikisini telif ederek bir din felsefesi meydana . getirmiş ve ruhiyatın yardımıyla, «t asavvufza erişrntştir. Bu suretle «akli tasavvuf» un temelini atmış oldu. Vücuda getirdiği «Zihniy., Felsefesi», İslam Dünyasının ilk hakiki «Felsefe Ekolüdür; «Şark (Maşrık ) Mektebi» ve «Buhara Mektebis .. gibi isimlerle de anılır. Aristoda başlayan «Meşşa'un (Peripateticiens) denilen felsefi fikrrler, Farabi tarafından bir sisteme sokulmuştur. Avrupalılar, bu Ielsefeye «Arab Felsefesiderler; bu sebeble, Farabiyi de Arab felsefesinin barıisi addederler. Kendisinden sonra gelen gerek Şark ve gerekSe Garb filazofi aleminde Farabinin tesiri büyük olmuştur.
ww w.o tu
ken
de
Farabi, Şark tefekkür dünyasının ünlü şahsiyetlerinden ve Türk filozoflarının en ulularından biridir. Asıl adı muhammed ise de Türkistanın F'arab (Otrarj kasabasında doğduğundan dolayı «Farablj adıyla şöhret bulmuştur. Garbte «Alfarabius., diye anılır. Kürıyesi Ebu Nasırdır. Babası, Otrara bağlı Vasic kalesinin kumandanı olup keza Muhammed adını taşıyordu. Dedesinin adı Tarhan, onun babasımnki de Uzlugdur. Özbeöz bir Türk evladı olan Fara , . binin, Arab illerinde iken bile, türkçe konuştuğu ve Türk k ıyafe tiyle dolaştığı, ayrıca YLızünde de Türk ırkının mümeyyiz vasıflarının bulunduğu söylenmektedir. Tahsil hayatına memleketinde başlayan Farabi, bir .müddet kadılık yaptıktan sonra, İrana geçerek tahsiline devarn etmiş ve farsça öğrenmişti. Okumasını arttırmak maksadıyla o zamanın ilim ve irfan yuvalarmdan biri olan Bağdada da seyyaha t etmiş ve burada arabcayı mükemmel bir şekilde öğrendikten başka, h:r.stiya n filozoflarından Eoü Bişr Met ta bin Yunusdan mantık, Ebu Bekr ibn.üs.Seı-racdan Ilahivokumuş, müslüman filozoflarından ve Yuhanna bin Haylandan da felsefe ders i almıştı. Tahsil esnasında, maddi sıkıntılara göğüs germek mecburiyetinde kalan Far-abi, yılmak bilmez gayret ve çalışmaları sayesinde, felsefede hocalarını gölgede bırakacakkemale erişti. Bu cümleden olarak, yalnız felsefe ile iktifa etmeyip müsbe t ilimIerden nazari tıb, ıiyaziye, fizik ve muşikide de alim oldu. Farabi. Yunan filozoflarının eserlerini ve bilhassa Aris tonunkileri pek çok defalar okumuştu. Bir kaç asırdan beri devam edegelen ve Yunan felsefi eserlerinden yapılan tercümele , rin, pek dağınık ve sistemsiz bir halde bulunduğunu gözönüne alan Farabi. bütün bu tercümeleri toplayarak hülasa etmiş ve sistemli bir eser vücuda getirmişti; bir felsefe ansi klopedi , si olan bu eserin adı, «Et- Ta lirncüs.Barıi . dir. Yunan felsefesini ve Aristovu, bütün şümulüyle ihata ve şerhettiğinden dolayı, Farübiye, «ElMua lli rn _ üs Sani» unvanı verilmişti. Uzlug _ Oğlu Bağdadda çıkan siyasi karışıklıklar sebebiyle, Suriyeys geçmek ruecburiye., tinde kaldı {9411. Mısıra da g itmek suretiyle Bağdadda iken başladığı "Es-Siyasat-ül Mede. niye.. isimli eserini burada tamamladığı rivayet olunur. Farabi, Suriyj, sevyahati esnasında, Halebde Hamdan-Oğulları sarayında, hükümdar Syf .ud.Devle.Ebü'L'Hasan Alinin himayesine ve i1tifatlarına mazhar oldu; Hamdan. Oğlunun .samı zabtetmesi üzerine onunla birlikte, Şama giderek orada yerleşti. 950 senesi Aralık (339 Recebl ayı içinde vef'a t ederek Şam civarında Bab-üs-Sagir, mevkiinde gömül-
Farabi, eserlerini arabca yazmak suretiyle bu dili işlemiş ve ilim dili haline getirmişti;' fakat, o, g;ydiği «Zubul, denen sivri uçlu yemenileriyle, Türkmen kisvesiyle İslam İllerin;' de dolaşmak Ve türkçe konuşmak suretiyle mil.li duygularını belirtmekten biran geri kalmamıştır. Farabiden «El-F'arabi.üt; Türki = Türk Farabi» diye bahsetrnelerinde, onun Ilmindeki. ruhundaki ululuk ve şuurundaki milli sezişler kadar, ölünceye kadar sırtından çıkarmadığı milli kıyafetinin de tesiri olmuştur. İki yıl önce, yazdığım bir yazıda: «Şark' ve Garb filozof i aleminde tesir icıa eden Türkistanın bu ulu evladı için, iki yıl sonra, 1000 inci ölüm yıldönü-nünde bir anma töreni yap, mak 'suretiyle Türklüğün kalbinde yaşadığını ve unutulmadığıru göstermiş olal ım. demiştim. O günden bugüne, Farabi için bir çok yazılar yazıldı. Hatıra pulları da bastuılıyor. Anma töreni arefesinde, temennimiz şudur ki, Fara; bini n eserlerinin bir bütün halinde dilimize çevrildiğini görelim ve O'nu bütün hüvviyeti ile iha ta eden eserlere sahibolalım. KÜLtlG
- TEGİN
13
ORKUN
Crev işçinin, daha geniş tabiri ile çalışanın, calıstu-an tarafından istismarına mani olmak ve çal.şanın kendince meşru saydığı menraat , larını elde etmesi için tanınmış bir haktır. Umumiyet le işçiler tarafından kütle halinde işi bırakmak suretiyle kullanılır. Yukarıdaki tarife göre grev işçinin merıtaat., larını korumak için kullanacağı bir sılahtır ve her silah gibi de çok tehlikelidir. Grev dünyada, biraz tehlikesinden, biraz da çal: st ıran zümrenin menfaa Uarının haleldar olacağı düşüncesiyle bir müddet tanmma-ms, tır. Fakatişçilerin uzun süren mücadelesi bu konudaki bütün mukavemetleri yıkmiş ve grey tanınmıştır .•
A. AKKOYUNLU kül edip, sendikalar halinde b'rleşmeye müsaade edilince, bu birli""hakkını korumak: aynı zamanda da sendikalara kuvvet vermek için işçiler tarafından grey isr-arla istenmiş ve kanlı mücadeleler sonunda elde edilmiştir. Bugün, demokrasi dünyasına mensup devletlerin hemen hepsinde, prensip farkları ile beraber, grey hakkı mevcuttur. Mernleke timiz., de yeni bir zihniyetin hakim kılınmaya çalışıldığı son günlerde Türk işçisi de grevi istemektedir. Yeni hükumet de seçim sırasında yaptığı propagandalara uvarak bu yola girmiştir.
Grev, yukarda yaptığımız tariften anlaşılacağı üzere, ilk bakışta işçi. ile iş vereni alakadar eden bir mesele gibi görünür. Fakat doğura cağı iktisadi ve içtimai netice bak-zn-ndan memleket çapında, bir meselc olduğuna şiıphe yoktur. Ancak biz şimdilik hıı son saf'hayı bir kenara bırakarak, çalışanla çalıştıran arasın, daki mür.asebet bakımından ele alacağız.
ww w.o tu
ken
de
Türkiyemiz için grev hakkının bahşediliş tarihi pek yenidir. Mesele bir seçim arifesinde, o devı-in muhalefet ve bugünün iktidar partisi olan, Demokrat Parti tarafından ortaya atılmıştır. Bir zamanlar seçim vaveylası arasında unutulmuş gibi oldu ise de, Demokrat Partinin iktidara gelmesi ile tekrar ciddi olarak ele alınmıştır. F'ilh aki ka Demokrat Parti hükumeti mecliste okuduğu proğramında: «Grev hakkını içtimai nizamı sarsmıyacak şekilde dü; zenliyeceğtz., demek suretiyle grev hakkını tanıyacaklarım teyit eylemiştir. Zaman zaman çalışma Bakanı yaptığı konuşmalarda yeni bir iş kanunu hazırladığını ve burada greve yer verileceği ni söylemektedir.
ı
m
HÜSEYİN
Hakk
rgi .co
Gr e v
Hüküme tin grevi içtimai düzeni sarsmıyacak şekilde düzerıliyeceği vaadini nasıl gerçekleş, tireceğine intizaren, memleketimiz için grey hakkının nasıl bir manzara arzettiğini incelemek istiyoruz.
*
Grev hakkı «işçinin, iş veren tarafından gas, bedildiğini zanneylediği, menfaatlarını koruması için işçiye tanınan bir haktır, demistik. Grev, bugün bir hak olmakla beraber, dün böyle kabul edilmivordu. Yani, grevi n bir hak olarak kabulünün tarihi bütün dünyada yen'. dir. Burada grevi n tarihçesi mevzuuna girecek değiliz. Bu uzun iştir. Yalnız şuna işaret edelim ki, evvelce de belirttiğ'miz gibi, grev hakikaten tehlikeli bir silah oluşu ve iş verenin menfaatını haieldar r,L., sebebiyle uzun seneler tarunmamis nr. İşçilerde kütle şuurq tcsek,
Bu cepheden işe başlar ve nazarIarımızı Türktveye çevirirsek, grev hakkını isteyen ça., Iışan zümrenin yaşama şartlarının Ve hayat seviyesinin maalesef çok düşük olduğunu: lıatta ortada, tabir caizse, hayat seviyesizliğinin mevcut olduğunu görürüz. Memleketimizdeki işçilerin durumunu ayrı bir yazrruzda izah etmek is+ivovı-z. Fakat ş'm_ diJik ele alacağımız konu bakımından kısaca temas edeceğiz. Türkiyede işçilere, devlet fabrikalarında çalışanlar da dahil, İş Kanunu tatbik edImez, Elde dünyanın en iyi iş kanunları örnek tutu, larak yapılmış bir iş kanunu ve bunu tatbik edecek bir bakanlık teşkilatı bulunduğu halde maalesef İs Kanunu, bazı teferruat kısmıları hariç, terkedilmiş gibidir. Kaldı ki İş Kanunu; nun ta tb ik sahası dışında, seneler boyunca, hiçbir emniyeti olmadan, yalnız kazane hırsı düşünen iş verenin insafına terkedilmiş' genis bir işçi kütlesi var ki, halleri hakikaten YÜi'ek~ ler acısidır. Bugün, komünist Rusya hariç, dünyanın hiç bir yerinde işçi bu kadar feci ha, yat şartlarına sahip değildir. Gerçi Türkiyede de işçi hakları ile alakadar bir sendika vard.ı-, Fakat bunlar iSçi Ivı.l,la rı nı korumaktan Uzak
ı i,
14
i
ORKUN
İşte Türk işçisi içerisinde bulunduğu fena hayat şartlarından kurtularak insan gibi yaşamanın imkarılar-m elde eylemek için, greve bir kurtarıcı gibi saı-ılmaktadır. Devlet tarafından korunmayan ve bi7:oıt;1'; de\'letin riayet eylemediği kanunun koruyamadığı haklarrn kendisi korumak istemektedir.
i
i
5 Nihayet işçiye grevi tanıyınca patrona da, işçilerin kütle halinde işten çıkarılması şeklinde tarif edebileceğimiz, lokawtı tanımak mecburiyetindeyiz. Zira lokawtsız gr ev işçi dik tatörlüğü doğurur. Buna ancak lckawt mani olabilir. Gerçi, iktisadi bakımdan işçiden kuvvetli olan iş verenin bu hakkı mutlak şe , kilde kullanarak su'istimal eylememesi için, lokawtı bağzı tedbirlerle frenlemek lazımdır, Fakat bu frenler ne kadar kuvvetli olursa olsun, sendikalarinuzm bugünkü fakir durumu karşısında işçilerimiz, grevden elde edecekleri menfaatten ziyade lokawtın tesirlerinden muta, zarrır olacaklardır,
tesirini
i -
(
*
Sadece bu aklırmza gelen bir kaç ihtimal dahi gösteriyor ki, memleketimlzin bu günkü şartları ile grev işçiye menfaat temin etmekten çok uzaktır. Buna mukabil, pek az ihtimal ile de olsa, fena ellere geçtiği takdirde ise her bakımdan tehlikeli bir silah tır.
de
ı Türkiyenin' . sanayi yapısı demokrat devletlerden ayrrdir, Şöyle ki, memleketimizde sanayiin büyük bir kısmı devlet elindedir,' Buralarda iş veren devlettir. Buna memleket müdafaası için elzem malzemeyi yapan fabrikaların askeri bir ıdareve sahip olduğunu ilave edersek grevi n doğuracağı içtirnai ve iktisadi neticenin vehametini kavı-ıyabilrrtz. Sonra askeri idare her hangi bir grev anında elinde mevcut askeri çalıştırarak grevi neticesiz bır aktrraca k ve böylece işçi lüzumsuz yere mutazarrır olacaktır,
1
m
Acaba grev bir kurtarıcı mıdır? Daha doğrusu memleketimizin bugünkü içtimai Ve iktisadi şartları altında gr ev, çalışan zürnren.n beklediği sihirli tesiri gösterebilecek midir? Biz, bugünkü şartlarımızla bu sihrin göstereceğine inanmıyoruz. Çünkü:
ı
il
ka, kısmen olsun, desteklemediği takdirde işçi aç ve sefilolur, grev de iflas ile neticelenir.
büyükişçi
rgi .co
olduğu gibi, sendikalar dışında kalan kütlelerine de hiç faideleri yoktur,
ken
Böylece grev, işçi ile is vereni alakadar ede- bir mesele olarak. bugünkü şar-tlaı-la işçinin aleyhine bir .manzara arz ederken; memleket çapında bir mesele olarak da, dünya vaziye ti karşısında çok tehlikelidir. Hakikateri dünyanın bugün maruz kaldığı kızıl tehlike devam ettikçe grey hakkı yalnız Türkiye için değil, fakat bütün dünya İr;- de iltifat edilecek bir nesne değildir, Esasen demokrat devletlerin çoğu bunu kabul ettikleri için grev hakkını tahdit edci tedbirler almaktadır, Zamanla bu tahditlerin grev hakkını «bir kuşa benzetmesi» çok muhtemeldir,
ww w.o tu
Askeri fabrikalardaki işçilere grev hakkı tanınmamak ise memleket işçilerini iki ziımreye ayırmak gibi garip bir durum yaratır,
2 - Mernleke t to teşk ilatsız büyük bir işçi, daha doğrusu işsiz kitlesi vardır, bir grev anında bunlar, bilhass a ihtisas istemiyen işlerde çalışmak istediği zaman ne yapacağız? Bunlara «hayır çahşrmyacaksin» demek demokr-asin!n ruhuna aykırıdır. Çahşt n-d.ğınuz takdirde ise gı'c\'in müsbe t netice vermesi çok güçleşecek tir.
3 - Memleketimiz işçilerinin milli ve ahlaki durumlarından eminiz, Faka t itiraf etmek lazımdır ki, isciler.mizin büyük bir kısmı cahi ldir. İşte bu cehaleti istismar ederek kızıl ajanlarının süreti haktan görlinerek Türk işçisinin asil heyecanını istismar eylemesi müm, kündür, Zira 0, hiç bir zaman cepheden hü, cum etmemiş, daima sinsi usulleri tercih eyle., .'lı
.ş
tir
Suiistimal edilmiş gr evin milli ekonomi ve milli emniyet bakımından nasıl tehlikeli neticeler doğurduğunu İtalya ve Frarısada gördük. ,1 İşçi scndikala ıırnız Ve işçilerimiz çok fakirdir. Ne serıdikalar-ın ve ne de işçilerin UZUn zaman grev emındaki işsiz ıiğe tah ammulleri vardır. Halbuki gr evin istimali hayli masraf ister, İşi ni bırakmış, evinde çocukları ekmek bekleyen işçiye grev müddetince sendi,
Dunya devletlerinin tehlikeyi idrak ederek bu tehlikeli silahırı zehirini almaya çalışırken; k ızıl Moskof'la komşu olan ve kızıl propagandanın ille hedefini teşkil eden Türkiyenin verilmiş SÖZün tutulması pahasına grey hakkını tanımak yoluna girmesi ne dereceye doğrudur bunun takdirini ehli insafa bırakıyoruz. Fakat ŞU noktaya işaret edelim ki, bu sözlcrvn.z lo işçileri tamamen kendi kaderiyle baş başa bırakalım da demiyoruz. Bütün insani duygulardan tecerrüt eylesek bile memleketin istikbal ve emniyeti bakımından ele alıp bir hal çaresi bulmak lazımdır, Bu çare grev olmadığına Bunu ve işçi c1av8.'11lZI·ayrı leyeceğiz. 'HüSEYİN
göre acaba nedir? bir yazımızda ince-
.'l, ;\jıtH,OYUNLl.)
..j\':... "
.
15
ORKUN I{ÖY VE KAS.WALAR! : 6
U N G U'R L U
İç Anadolunun yıkık bir kapısı olan bu belde Suyun para ile satıldığı, kurak yaz günlerinde paranın da hatırın da kıyme t ifade etmediği günler Karbelaya taş çıkartır. Ankara - Kırıkkale gibi iş yerlerine her seneki sürekli hicretlere rağmen kaza merkezi 6500; 126 pare köyü ile nüfusu 63000 kişiyi geçmektedir. İçerisinde iki ilk ve bir orta okulu sineması, eczanesi mevcuttur.
~
TÜRK
TAJÜHİNDE
YABANCIKANLıLARıN
ww w.o tu
~
ken
t!.P"':'~~~~~~~~~~~...;iiCI6~.JlJ?'"...,;jjE
~
Halkımız Türkiyenin tel' tarafı ile 'ternastadır. Şube olmasını beklediğimiz Ziraat Bankasi ajansı geniş hacimde iş görür. Birkaç fabrikayı daimi surette besliyecek kadar mebzul zahire ldı-ak ederiz. Tuz kaynaklarmuz muhitte, ki birçok şehir ve kasabaların tabiii ihtiyaçlarını karşılar. İşsizlik büyük derdimizdir. Un, şeker, tuğla veya herhangi bir fabrikanın kuruluşu muhitin çehresini değtştrecek tir. Bu yüzden belki Anadoluda yüzü gülen ilk kasaba olacaktır. Ve belki de bu sebeple 52 Km. uzağında bulurırnak betbah tlığını idrak ettiğimiz demiryolunu yambaşırnızda bulacağız. CERİTOGLU TALAT
de
Kaza sekenesi: Bu gün için 10:20 aileye mün, hasır kalan Ermenilerden başka hükumet tarafından iskarı edilen ve her sanatte yer alan 'I'ate rIaı-la bir miktar Balkan muhaciri ve bakiyesi yerli halktır. Karadenizi Ankaraya bağlıyan en kısa yol Çerikli - Kırıkkkale arası ikmal edildiği gün kazamızdan geçecektir. 35 Km. tutan Sunguru - Alaca şosesi 1951 yılında başlıyacaktır. Kazamızın ismi kurucusu olan Sungur'lu., oğlu lakabındaki za ta izafeten Sungurludur. Bu isimde bir cami ve bir mahallerniz mevcuttur. Asri denebilen bir mezbahamız mevcut
olup orası da kasabanın her tarafı gibi sıhhi sudan .mahrumdur. Kazarnız tarihi Hatusas (Bugünkü adı ile Boğazkale nahiyesi) ve Alaca - Üyük harabelerinin 30 .Km. yakınlarında bulunması sebebi ile turistik kıyrnet taşımasına rağmen yol olmayışı gelecekleri korkutuyar ve gelmiş olanları da camndan bezdirir.
m
s
rgi .co
TÜRKELİNİN
ALTıNCı
İHANET
~
SERİsi,
~
İHANET
~
603-609 yıllan arasında Gök Türk kağanı olan Türe Kağan'ın İçİng adında Cinli bir zevcesi vardı ve bu prenses Çin'in Sui Hanedaıuna 111ensuptu. Türe Kağan ölünce yerine geçen oğlu Tüı'giş Şipi Kağan (609-619), 'Türk adeti gereğince utveyanası olan bu Çinli prensesle evlendi. ~ ~
Türgiş Şipi Kağan muktedij- bir cdamdı. Türklerin arasına sokulmak istenen mutad bozgunculuklar bu sefer sökmeyince ÇinlHer, kendilerine en çok aleyhtar olan Türk beğlerinden birini «hediye vereceğiz» d.iye S111ıra çağırıp öldürdüler. Kağana da: «Sana isyan için gelip bizden yardım iste-
~ ~ ~ ~
mişti; onun İçin öldürdi.ik» diye haber yolladılar. Fakat Kağan hakikatı arılamakta gecikmedi ve öç almak için, o sırada Çiniri kuzey sınırlarını tefti,;e çıkmış olan imparatoru yakalamaya karar verdi. 615 yılında 1Üü.üOO
~ı
~ ~ ~
atlı ile imparatorun
geçeceği yolları
tuttu.
Çin imparatoru
lanacaktı. Fakat bİçbingKaturı ıbundıuimparatora toru kaçarak teşe üsü boşa çı cal' . Düşün ve unutma!.
~~~~~~~~~~~~~~~
bildirdiğinden
mutlaka
yaka-
~
Cin impara-
. ~
Ats
z
~
işi-
Cevdet riniz.
Kraç
B.:
tam adresinizi
bildi-
*
Hüseyin Karadoğan B. : Nejat Sançar'ın adresi şudur: Suatbey Sokağı 13 Nu., Terakki Mahallesi, Zonguldak. Dr. Tevetoğlu Fethi'nin adresi de şudur: P. K 455, Ankara.
*
eserleri Bize şiir gönderen okuyucularımızın dosyalarnp sıraya konulmak ta ve güzelleri bu sıraya göre neşredilmektedir, Bununla beraber bize öyle geliyor ki bir zarf'ta iki üç şiir gönderen arkadaş emeğini bir tek eser üzerinde toplasa daha güzel eserler verecektir. Bütün okuyucularımızca malumdur ki sanat ve bilhassa şiir üzerine fazla emek verilmemek'te ülkünun şiddetinden sanat ihmal edilmektedir: Oysaki biz kuvvetli bir imanın mahsullerini de duygunun kudreti nisbetinde güzel görmek isteriz. Bir kere her şey Türklük için dedikten sonra bu her şeyin aynı zamanda en güzel, en iyi, en doğru olmasını istemez miyiz ?
*
rgi .co
m
Nizamettin Öztürk B., Zonguldak. ORKUN'un içindeki yazılar fazla olduğu zaman sayfa sayısını arttırmanın çeşitli teknik mahzurları vardır. Daha ziyade kısaltılmış ve öz haline getirilmiş yazılara doğru gitmekle «.münderecat çokluğu» ndan ötürü mühirn yazıların geri kalmasını önlemeye çalışmak gerekiyor. Herkesi aynı za.manda memnun etmek çok güçtür. Mesela, bazı okuyucular ciddi konularda uzun ve esaslı tetkik yazılarının geriye kalmamasını isterken, bazıları da daha çeşitli ve heyecan verici yazılar istiyorlar. Ulküdaşlarırnızrn ORKUN'u zevkler-ini tatmin eden hoşlarına giden bir dergi olarak değil, ülkümuzun sesi olduğu için sevmelerini bekliyoruz. Zeki. Güç B.,· Ankara. 1 - Her TUrkçU Türk kanı taşır, fakat her Türk kanı taşıyan mutlaka Türkçü değildir. Yazık ki, Türk kanı taşı; masına rağmen Türklük şuurunu ve sevgisini pek az duyan veya hiç duymayan çok kimse vardır. Hakikatlert olduğu gibi görrneğe ve söylemeğe alisalim. 2 Türkçülüğün esası 'Türklüğe karşı SOf!suz bir sevgi Ve bağlılık duymaktan ibarettir. Geri kalanı değişebilen tatbikat meseleleridir. , 3 - ORKUN Atatürk'ün aleyhtarı değil, h aik , katiri taraftarıdır. Bu farkın inceliğini hiç bir zaman gözden kaçırmayın. Hakikate tahammül edemeyen, milleti yalan içinde yaşatmak isteyen bir Türkçü tasavvur edemiycruz. Hakikate varabilmek için peşin hükümlerden kurtulmak ve soğukkanlılığını kaybet.memek ilk şarttır. 4 Her Türkçürıün muhtelif içtimal mese , lelerde (milliyetçilik çerçevesi içinde) kendi görüşüne sahip olmaya hakkı vardır. Kimseyi tıpatıp kendimiz gibi düşünmeye zoı-lıyamayız. 5 - Bütün Türkçülerin her türlü yazılarında elden geldiği kadar Türkçeden başka kökten gelen söz kullanmamaları çok iyi olur. Herkesi yavaş yavaş bu yola getirmeğe çalışmak hepimizin boyuunun borcudur. Diğer noktalarm cevapları için ileriki ORKL!N'ları okuyunuz.
ww w.o tu
ken
de
Karaküliihlıoğlu Halil Baştanık B. - «Büyük Doğu' dergisini milliyetçi dergilerin listesini verdiğimiz 7. sayımızda bu listenin içinde zik., r e trrıeyişirniz in sebebi: Biz milliyetçilik konusu üzerinde duran ve bu konu üzerinde çalışmalarını 'toplayan dergilerin adını vermekle yetindik. Bunun dışında da belki şahsan milliyetçi olan kimselerin çıkardığı ve fakat yazı konusu milliyetçilikten başka olan dergiler de bulunabi lir. «Büyük Doğu" dergisi neşriyatım milliyetçilik konusu üzerinde toplamış değildir. Biz ise (Türk-İslam ruhunun bütün mukaddesatını içine alan geniş bir manada) milliyetçilik üzerinde neşr iyat yapıyoruz, Bu bakımdan «Büyük Doğu> ile aramızda çalışma salıası bakımından fark vardır Buna rağmen, «Büyük Doğu» nun 27 yllık diktatörlük idaresinin bozuklukları, mukaddesa t düşmarılığ ı, ahlaksızlık, zulüm ve yalancı kahramanlar aleyhine girişmiş olduğu mücadeleyi urnumiyet le iyi buluyoruz, «Büyük Doğu' yu muntazaman takip etmek gerekip gerekmiyeceğine gelince, bu bir dereceye kadar okuyucunun parasına ve zamanına, o okuyucunun muhtelif görüş zaviyelerinden gelen yazıları karşılaştırıp kendi kendine bir mukayese ve terkip yapmak ihtiyacını duyup duymamasına bağlı bir şeydir, Durumu bu bakımdan müsait olan bir okuyucumuzun milliyetçi neşriyatı takip ettikten sonra «Büyük Doğu:" yu ve «Sebilürre, şa 1:; dergisini de okuması faydalı olabilir. «Büyük Doğu» yu çıkaranların samimi olup olmadıklarına gelince, en yakından tanıdık lar ımız da dahil olmak üzere hiçkimse hakkında bu hUSU3ta kesin bir hükme varmak sorumluluğunu üzerimize alamavız, zira insanların içinde sakladık , ları her şeyi keşfetmek kabiliyeti, ne yazık ki, hiç bil' kimsede olmadığı gibi, bizde de yoktur, Her türlü hayal kırıklığına ve ihanete uğramaya
••••••
_
-,.
_
••
~
__
.:
•••••
~
•••••••
_
o-o
._
"'
__
~~
••••
_.,
•••
ıeee
4§kW!A*#&.lDI!Iift'!mıep""·W{
*
İDAREHANE: FEYZULLAH CADDESİ 9 Nu, A. MALTEPE ISTANBUL
IŞIL MA TBAASI -
__
•
•
tST AN BUL
'f