Orkun 11 sayı

Page 1

rgi .co

m

TÜRKLER

BiR

ORDU

ken

de

BÜ.TÜN

ww w.o tu

~~~?

Türkçülük ve Kızıl Mürtecilik SOFUOGLU M. ZE'Kİ ~ _ ahalIid~n Milliye. . . HOCAOGLU S. ERTÜRK Türkler Kore·::1.e. . . . . . . . . . . ORKUN Istanbul

Fethinin

Beşyüzüncü

ürk Tokadı (Şiir)

.

.

Gidelim (Şiir) Prof Zeki Velidi Togan'ın

Yıldönümü

DENİZCİOGLU . ALİ RıZA AKDEMİR KÜR ŞAD

.

60 ıncı Doğum

Yıldönümü

ORKUN Orkundan Sesler . :'944-1945 Irkçılık - Turancılık Davası. -:='ürkçü1ük Düşmanları Yine Sahnede

*** ***

NEJDET SANÇAR Tüı eelinin Köy ve Kasabaları:

7. Kazan

"e 'nci İhanet JÖ ek Kardeş (Şiir) Ayşemle Beraber Gelen Gelsin

. . . . . . ATSIZ . ELMAS YILDIRIM . ÇOBANOGLU K. P.

SAYı

15- Aralık -1950

AVNİ YÜKSEL

t~daşl~!Ja

Başbaşa

~~~~~-=-

.

GEDİKOGLU KAMURAN *':"~ ~

25 KURUŞ


DÖNEK

KARDEŞ

1944 yılında bilahare Azeri

AYŞEl\1LE

Anayurda

Ruslara kardeşlerimin

Üziilme,

sığınıp

teslim

sen be Ayşe'm

Yohımuz çetin. diye, Bu 'I'ür klüğürnüz bize

edilerı

ruhuna

Ta nr ıda.ncl ır Türkdeninee Dost

Ka

da ra

bir

düşse

ne d iyem

Öz kru-deşi

olan

Fırat

olur,

srğ

hedrye.

gibi

akalım,

EnğelIeri

ırısam,

1::-;r der-d

bu vefasız

dörıek

olur,

fert m,

!.'u. bana

Şimdengel'u Ben

mert

ayrılmaz

deyip,

rdeş

sözü

ÖZÜ,

deyince

BERABER

yılcal ım,

'I'arn-ıda.ğu

olur ...

çikalım,

Tür-klük

için

be

Ayşern ..

Dağlara, aglar'a

...

Dağ-lar

var ırnız,

bizinı

Lçlcimiz di r snf'kımrz,

*

can

dünkü

koydum,

Dii5tÜğ"Ü ağla rduri 'ayag ına

Serdin Karde5

vertüm

kurtulsan

armagrun,

dökülen

serimi,

'I'onvukuk'un

diye,

Yah'aç Hiç

kurbanlar

...

kaynaktan

Dilim Bir

<t

emel

Yıldızımız,

Türk,

Nerden

yolu

Türkmen

Ayımiz. ayrılık,

g;ıyrılıl;: '? •••

*' karadan

yazısı,

!mradır

bir

Yol uzun,

mendil

kar a ,

yolladım

İl uzak,

Türkliiğ"ün

yetişmez

kana.ynn

Lanet

bıı

yara,

suç

Günah

rrıu '? düşmana

mı,

Rusların Ana

a~tığı

yurtta

-Ne

ses

çıkardı

bek le rs in sağırlaşan

geçtil;:,

Serden pirden

Arık

Erler

köyden

Iiarlıdağ"dan Atım

eli

kanlı

çıktı

J ~

Iale le r den

Türli:liil{

bir

dünvasina.

seçttk,

yayan

ge ldlm, geldim.

li:ılıç

elde,

Ico lda,

kafa

liervan

gelir ordu yolda, Gözümuz yok m~lı mulda,

g"erdiğ"im,

liaTlıdağdan Atım

gördüğ"iim,

İşte

her

Milli

bir

taştan,

baştan?

..

ovunda,

varmış soyunun, döndiiriiliirl.;en,

Ka rıı.mm a k t ığ'ı sınır Açan

geçtik, içtik,

uyan

öldü

uyan

öldü

yayan

Kalkın, duygu

Davulumnz

hani içte

geldim, geldlrn.

meydan? her

vurur

Karlıdağ"da.n

Ka çtar,

li. P.

GELSİN

suyunu

Atım

Ne biJem kahbellk Gi r-digim özyurttan

ÇOBANOGLU

derin,

öz kardeşten

Seslenseydİnl,

İlden

gön iil verdiğim,

yaradan

be Ayşem ..

bileğe ...

goküs

Tüddlig-e

için

Aşk

s a.ra ...

*

Bir

bize,

GELEN

d.ileğc,

Iınncerteyen

'I'üı-lcü

ne diyor

eller,

kalbtnt

F'e l e lt lcıym ış beslenen

biz

be Ayşern ..

ElHİRDAG

bir

.. vurrnı

do!Z"du bu imansız

Alnınıın

'I'ürklük

soyurrıuz,

boyumuz.

ww w.o tu

j

bayı-aleta

Azeri,

dır)

varlığımız

dili, yolum,

için

de

Bir

(Kayıhan

iztnderı,

Drklcn t et sen bu söze, Dönelim. mazimize

ken

dlyo rdum

sözünden,

ayrılmayalım

ORIKUN

* Ben

Ayşern ..

«Gökn.lp»

'I'ür klük

kanlar,

mı giden

be

mi ':

yer irni. ..

dcgrna

müküfat

Bana

eri

canımiz

için

m

Yolunda

olsun

'I'üı-klük

rgi .co

Türk ... O Altayların

Adak

Ulu

Tannın

öldü

an,

dan,

dan.

uyan yayan

kuvvet

geldim, geldim.

bizde,

Voltcnrnrnız içimizde, Yürüyoruz hep bir izde.

boyunda, çelenk

örseın,

a rmn ğnn ve rscm.... ELMAS yıLDıRI>!

J{arlıda-;;daıı Atım

öldü

uyan yayan

geldim, geldim.

GEDİKOGLU

KAl\IURAN


ATSIZ

Başyazarı: ve

ORKU

Neşriyat

Müdürü T"ÜMTÜRK

P. li. 1818 Galata.

Haftalık

Yıllık:

Yurt

Dergi

Türkçü

dışı:

Yıllık:

12 lira

milliyetçiliği

denince

'I'ürtcçültik

kellmeslnl

Icekltk

göstermek

sadece

iman

olmıvacak

veya

bilgince

zayıf'hğma bir

hayal

bunun

'I'üı-kçülülcten

yarım

ağızla

eder.

başka

söylemek

bir eda takınıp

delalet te!fLkki

M. ZEKİ

bir

şey

olrmya cağ ı mu-

rgi .co

Tiirk hukkaktır.

lL. Sayı

Cuma Günlerİ Çıkar

SOFUOGLU

soylerken

ilmi zihniyet

dersi

bir

ü

Tiirlq;~iiliik

mltltye tçil iğfn

ı:ıe yalnız

tabiriyle,

O, .nesllderı cağından

Anadolu

Tiirkçiiliiğ'ün

nesile

bir

ülkü

da ümidimizi bir

başından

milletler

ailesi

merhamet

olarak

hayal

geçebilir;

ardmda

bahislerinde

düşüncesi

de

düşüncesi

hiç

ları

fikri

beri,

kalkınma

başta

önem

rağından

düvamıza,

bir

Tiirl,çiilül"

bu

ldl

elde

bfrIerm teci»

Evet,

mürtecı

asla

en

ileri

almıvorsak, Tiiı'kçtiyiiz! .. çok

güzel

geç hakkın

bir

gelince:

ye rirı! bula ,

hürriyet

karşı

beri, duran

Bumlan

zihniyete

dolayı aykırı

beşerrve tl

l\Iuhterem

okuyucu!

ve

Işçlmlz i biz

k ovd nk , ',E' i,t]mn1

uvgun

ta

i.il!dim üze en

ülkenin sınat,

refaha

ge lece k

başlang ıctan

olmak

iktisadi,

kurn

zirai

top-

kall;:ın-

kavuş tur aca ğrz.

de,

haysive tlf

halk

hür rtye.tçt

ülkü

noktasını tavırlar

devri

Insunlurmın Bu

edinmf şlerd ir. Bu

talcınaı-ajr haklurıda

fj!;:irler

yaşadığı

lco , te~-

rne m le k e t i

bu

alınacak

tı-d,

«:Kızıl rn lır,

edemeyiz.

husustrı

bu-

hava.t ını ; her

milliyetçi

asla. teabul

miirtecidir'?

öncüsü

de

va tandaş

k ız.ıl mürteeiler

bulunduğunu

kimler

bir

idaresini

dayanale

Is tiyen

muğn ra

ülküsürıün

demoluasi

hiir, bir

(!) ne gerüetmek

o katlar

Mernlelce tt.e

koylümüzü,

nıillet

ava ğrru bu

zümre

bir

zirai

yapısına

~eref

bu r.iLi va

or-tava

Türkçi.iliil~,

bir

vumrnamış,

ye ilerlemelerin

değ'ildir

memleket

şan, bir

koruvan

ik tisrıd! smat,

defa

medeni

tarih,

veren

Tiirl{çiilerin

olmuştur',

daha

göz

'ahlak,

orrıeklert

biz sağhyacağız,

başlang ıçtan

yüreğimiz

ıızıın konuşacağımiz

i

devlet»

için

bnhsuıe

kasalarını

atan,

Tiirkçüler

refahlı,

memlekette,

edecektir.

demokratik

meselesi;

yalnız

ınlcılü.pla r

ortaya

Hallumızı,

g;elişnıe

dernokraslst

dedim.'

lsttvenler

yapılan

a.yn-mamıştn-.

Is'tlpduda

edilen

etmiştir,

Bolşevik

daha

adaleti

'I'ür kçüle r,

ti.irlii zorba.lığn,

ırk

Turancılık

veya

hitabet

sermayedarların

yapan,

gerçekl ere

zaman

ye

Bu merrıleke t.te ilk

konusu

ve ıçtımal

lunuyor. nuda

dayanır.

bnşarncuğız.

bizler

Hürriyet

Tiirlq;;ii1iik,

vermiş;

hiç

er

'I'üı-kçülük

edebiyat

ve pı-ogrnrn fikrini

tartışma

fakat

değildiı'.

güzel

d eğ'Ildi r. Merrılelcct.te

plan

sistemleri

mayı

değildir.

temeııere

moselelerde

de bir

aşkındır.

ür ,

ka lkrnalc.

keserrıeylz.

ww w.o tu

'I'ürkçülük,

düvasrd ır, ne

derdi

ken

halk

neyi

verrneğe

kanüz ki, şayet, «bevnelmtlel

Biz şuna

edlyo rsuk,

ve

düzen olduğuna inanıyorsak ve bilhassa bilinmez yerlerden gizli talimat g öğsümüz gere gere, erlcek çe haykrrrnal ıyız : Tiirk mll ltye tçlslylz, yani

var;

4 lira

Istanbul

15 Aralık 1950

ve

8 lira

6 aylık:

m

t9IET

ABONE :

de

Sahibi

hayata

getirmek

söylenecek

çok

sey

yanı k ki... Bu

zamanlar

sefer-Ille

bukadar

da gelecektir

söylüyoruz.

İuşarı lla.h

daha

açıl,

... SOFUOGLU

xr,

ZEEİ

ye


ORKUN

MİLLET VE MİLLIYETÇiLİK:

IV

Mahalliden

ıaliye

HOCAOGLt:; S. ERTURE:

riye

boyunet

indirmiş

halkla

birçok

kültür

mührnel

rnese lelerinde

hakimiyeti;

dıkları

diğer cemiyet-

Arap ve Fars

kay-

aydın

kavnaklarmın

kalması

akibetini

aydınları

anlaşama-

kul tür'ler in kaynaşması

meydana

ve Fars

kültürlere

kalan-bir

Türk

mahalli

ve vuruşmasıyle mahalli

ol-

Zira

yabancı

Dünün

zaman, Arap

varis

mes'elesin;

gereklidir.

mahalli

ve birbirine

doğurmuştur.

değil;

va rabilrnek,

rısbe tl e daha

asga-

ww w.o tu

aydınlara

na!dannın

silsilesine

bizim için mahalli-milli

de doğru bir kanaata lerdeki

münasebetini

bır aydınlar

duğumuzdan,

çıkan

bir muhassılada

kaynaklarından

ve dolayısıyle

zümre

feyz

halka

kültüründe

alan-

yabancı

rgi .co

m

Yazılı olarak bölgeler arasında meydana gelen temaslarla; her bölge diğer bölgelerden noksan, larını tamamlama, kendisindeki çirkinle güzeli değiştirme imkanlarını bulacaktır. Bu işin bizde yüzyıllar boyunca ihmale uğramış olması bzi ya , hancıya el açmak zorunda bırakmıştır. Istarı, bul'lu, Kastamonu'lu. veya Eskişehirlinin kullandığı «derıe tleme » kelimesini bilmediği için Araptan «rnürakabe-yı, F'ıransızdan «kon trol» Ü almıştır. Bölğeler arasında irtibat kurulmadığı iç'rıdir ki : bugün hala Türkiye'mizin bazı yer , lerinde alfabesi bile olmayan diller ısrarla konuşulmaktadır.

Doğu illerinde. Karadeniz ve Ege kıyılarında dünyanın en güzel haJk' oyunlar ı oynanmakta olduğu, Kars ve havalisi asıklarla dolup taş tığ ı halde; Oda Anadolu'da müzik ve oyun aşağı tabakanın mesleği haline gelmiş; halk, kendikendine çalıp oynama alışkanlığını kaybedip, seyirci olarak eğlenmek alışkanhğma düşmüş., tür. Nasıl ik tisa derı memleket parçaları blrbirinln noksanını tamamlar; bütün bölgelerdeki imkanlar kullanılmadıkca dışarıya baş vurmak caiz olmazsa kültür işinde de maha ller arasında mey, dana gelecek sıkı münasebetlerle mahalli kül, tiu-lerin birbirini tamamlaması işi yapılmadan yabancı kaynaklara baş vurmak caiz değildir.

bir leşmernişAnkara'nın

lerdir.

istikameti

Ötedenberi

hazırlanagelen

rinde

Ziya

pısına

dayanılarak

tabirine

Gökalp'ın

sarılan

gibi

bu zümre

dığı

kaynakların

kültür

kültürü örı;·'·" yar=

maha ll

bu mahalliyc bir değer Bu çetin ilk ViW' unsu::

gir'

ra

girişilen birçok

birliğini

layısıyle

kurduğu

tarihi

zemin

sağlam

üze,

fü':1' ya.

devrim

le; Osmanl'

köstekleyici

kururnlar

(k durdurulup, set

çekilince;

ıak için halk" ..n üı-leı-e

istik amc ti

ken

Yüzyıllar

başka mahallere ulaştırmak ve milli çıktığı bölge halkına benmsetrnek.

de

Bugün Türkiyemizde bazı mahalli çalışmalara rastlanmaktadır. Milletlerin, milli değerlerin etrafında toplanarak, bir birlik yaratmaya ve mahalli özellikleri olabildiği kadar, milli kültür içinde silmeye cahstikları bir devirde; bu mahalli faaiiyetlerin ne gibibir değeri olabilir? Milli bünyeler içinde hiç te makbul bir zihrıiye t olmayarı bölgeeilik zlhnlyetirıi körüklemez mi? Hiç şüphe yok ki: milli birliğini tamamlamaya ve kuvvetlendirmeye çalışan bir milletin cocukları olmak dolayısiyle: milli değerleri bölğelere uv . durmak değil, bölğelerdeki değerleri milli isti.. kamete doğru geliştirmekle rnükellefiz. Bu vazifeyi hakkıyle yerine getirebilmek için mahat, li ile millinin rnünasebe tini çok iyi kavrarnakh , ğımız gerekir.

fevzal.. Türk'ün

inilmiş,

gidiJn1iştir.

do-

Ancak

Istanbul'dan etrafında;

surlarını

birhiı-lerlyl.,

rini

sarı'at

yeni

baştan

potasında

sarsılmaz zemenin Geçmişin

yuğurarak, Bu

hayranlıkla

bir bina olacaktır. birçok sağlam

mahalli

failler temeli

yeni

kültür

kültür

karşılaştırıp,

kuracağız.

gıptayle, Doğunun

devraldığı

bütün

milli kültür

bakıp

kültürü batının

feyzalacağı

Bu bina birçok

tarafından üzerinde

un-

en se çme le ,

mal;

istenmesiyle. yarına

doğru

yükselecektir.

milliye gidişin ilk adımı ola~a].c

.aktadır.

. olda mill a lli ca lrşrna yap:,,']arın üç türlü .i zme ti olacaktır: kııltür derleyip :. :c:C:iya geçirmek. bunları

Mahalliden milliyi yaratmakla, rıahalllv: eritmekle vazifeli olan açık olsun.

milli içinde gençliğin yolu


5

ORKUN •••

~

•••••••••••

~

~ ••

$

~$

$ •••

TÜRKLER

$ •••••••

$ •••

~~ ••

KOREDE

Eskiden olduğu gibi, yüzyıllarca önce olduğu gibi Türkle Çinli savaş meydanlarında yine karşı karşıya geldi. Kılınçla· ok tan başka bir silah ın bulunmadığı zamanlarda, Türkten kurtulmak için büyük Çin Duvar'ını yapanların torunlarıyla o duvarı aşmasını bilenlerin oğullar: kan ve şan alanlarında bir kere daha karşılaştı. Savaş narası olarak Tanrının adını haykıran 4500 Türkle itler gibi' uluyan dinsiz Çinli si.irüleriniı-{ arasındaki iıoğuşma, kimbilir, belki de Türk tarihi ve Türk ırkı için yeni bir çağın başlangıcı olacaktır. Paşasından erine kadar ateş hattında çarpışarak bir Amerikan türnenin çekilişini doğrudan doğruya,' bütün cephenin çekilişini ise dolayısiyle sağlayan Türk askerleri soylarının geçmişteki şan 'le şerefine yak ışa n insanlar olduklarını ispatettiler, ve 27 yıllık manevi baltala, malara rağ.men Çanakkale ve Sakaryadaki askerler olduk.nr.ru dosta da, düşmana da anlattılar. Yaralılarını sırtlarında taşıyarak aç ve cephanesiz yürüyüşleri. bugünün şeytani silahları devrinde yaptıkları süngü hücumları, sungünün olmadığı yerde taşlar ve soplarla Çinlilerin üzerine atılışıarı ve köpek sürüsü çemberini birkaç. kere yararak bağlı oldukları ordunun hatlarına çekilebilmeleri gerçek bir kahı-amanlık destanıdır. Türk Tugayı bir savaşta 'varının en az onda birini feda etti. Aylarca çarpışan öteki milletlerin bile bu kadar kayba uğramad.klarmı düşünmek yapılan feda karlığın derecesini gösterir. Asırlık düşmanlarımızın en eskisi Çinli, daha yenisi Moskoftur. Bugün eskisiyle başlıyan boğuşrnanın yarın yenisiyle tekrarlanacağını muhakka sayarkeri Kore'deki şehitlerimizi saygıyla anıyoruz .. Tanrının esirgenliği üzerlerine olsun! ORKUN

$ •••••

~ ••••••

~

••

~.

~~

~ •••••••

~ ••••

de

rgi .co

m

i

C~

••••

t ••••••

~

ken

Istanbul fethinin Desyüzüncü Yıldönümü DENİZCİOGLU

~ ••••••

.'... .... .

,.-.

~ ," r

.='

ww w.o tu

Istanbul fethinin beş yüzüncü yıl dönümünü Bu sebeple şehrin beş yüzüncü fetih yıl dönü, kutlulamak için hüküme tçe ve Istanbul Belediye; münü, bir kaç resmi veya yarı resmi nutukla, since hayli müddetten beri hazırlıklar yapıldı. şurada, burada tertiplenen sevksiz ve derme ğ'_ı" hatta bu makçatma rıümayişlerle, - ila bir de dernek daha kısası ve doğTÜRI~ TOlKADı kuruldugunu gazete; rusu sözle ve .sazla er haber ver-diler. kutlulayacak isek, uVazgeç bu sevdalardan kazma kendi kuyunil Fakat gerek hükü, zun uzadıya külfe t., Nede çabuk unuttıın dünkü Prııt suyunu znetçe, gerekse IsIere ka tlanmağa ve ranbul Belediyesince masraf ihtiyarına hiç Gene kurtulmak için öyle bir vaziyetten ve Kutlulama Derrıe, hacet yoktur. Çün., Elinde ikinci bir Katerina mı mevcut·? ce yapılan hazrr., kü şehir ve fethi Pahalrya oturıır vazgeç böyle niyet.ten, ,lkb..nn ne znahiyet hakkında söylenilme., Toprak vermeyiz sana devrilmeden son vücut ye kıymette ve han, si, yazılması lazım =' merhalede olduğu gelen şeylerin hemen Hesapların çok yanlış baltavı vurdun taşa şimdiye kadar açıkhepsi doğuda ve batıYok içimizde şimdi BALTACı MEHMET PAŞA :.arunamış, bu hususda çoktan yazılmış Le halk asla aydınveya söylenmiştir. Tanrı vergisidir bu Türk olanlar mert olur Ia t.lmamıştrr. Şu hal; Bize göre söz ve yazı, Aklını başma al Tokatmuz sert olur. e bir kaç yıl sonhadisenin azametini ALİ RıZA ARDEMİR ra Istanbulun f'ethi., belirtecek bi;' vasıta beş yüzüncü yıl ve kuvvet olmaktan Iônümünü idrale ettiğimiz zaman, bütün mem, artık tamamiyle çıkmıştır. Al kış ve nitmayis _eket e bu arada Istanbul halkı, beklemediği, ise, fetih gibi harfkulade bir iş, önünde zayıf amadığı sürprizler karşısında kalacak demek., ve sönük kalmağa mahkum zavallı hareketlerdir. Onun için, Istanbul fethinin beş yüzüncü Herkesin pek iyi bildiği gibi, Istanbulun ret, yıl dönümünü kutlularnak, şehre, güzelligini bir 'i, eşi olmayan .muazzam bir tarihi hadisedir. kat daha arttıracak, yahut mithim ve ac;1 ih ti.

*

* *


6

ORKUN

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

m

yaçlara cevap olacak eserler kazandırrnakla lına getirmeksizin, belediye reisliğinin ilk dernl ekabil olur ki, bu alanda tutulacak en tabii ve rinde saptığı bu çıkmazda dönüp dolaşmak ta ısverimli yol da bundan başkası olamaz. Halbu, rar ve devam etmiştir. Bu vaziyete göre, ret, ki ortada bu istikamette vürürıüldüğünü göshin beş yüzüncü yıl dönümünü kutlulama işinde terecek bir işare te, bu hedefe doğru gidildiğini yalnız sözle vakit geçiren böyle bir zatrn ornrr ispat edecek bir faaliyete tesadüf edilmemekve idaresi altında çalışan herhangi bir müesse, tedir. Anlaşılıyor k i, fethinin beş yüzüncü yıl seden ne beklenir-se, Istanbul Beledivesindao de dönümünde Istanbul, bir öksüz çocuk veya dul onu beklemek pek tabiidir. Esef ediniz ki, haki,bir kadın gibi boynunu büküp göz yaşları dökat, çok acı olsa da, işte bundan ibaret.tır. , kecektir. Istanbul Belediyesi, fethin beş yüzlındı yıl Istanbul fethinin beş yüzüncü yıl dönümünü dönümünü kutlulamak için neler yapmak iktikutlulama keyfiyeti, elbette başlı başına hüküme; darındadır? Bu ciheti burada kürealamak niyt'te düşen, hükümetçe yapılması gereken bir tinden şimdilik uzağız. Yalnız şu noktayı e'wl11iş değil, herkesten, her yerden, her şeymiye tle açıkhyalım ki, Türk milleti ve s;:'r1- cs r: den önce Istanbul Belediyesine terettüp eden bu arada Istanbul hernşehriler i, siyaset "e i'lôbir vazifedir. Hükumetçe bu bahiste olsa olsa re adamlarından bundan sonra söz yerinr, f iil, Istanbul Belediyesine yardım edebilir ve yardım vait yerine icra ve tatbik istemektedir. Fiile ve ' edilmesi de zaruridir, Ancak Istanbul Belediyesi, icraya inkılap etmeyen sözün bugün millet nabeş yüzüncü fetih yıl dönümünü kutlularnak için zarında değeri olduğunu iddia etmek hayale bugüne kadar herhangi bil' ciddi teşebbüse gL aldanmak. rüyaya inanmak ve kendini avutmak rişmemiştir. Belediyenin kutlulama konusunda ve oyalamaktır. Bu keyfiyetin Istanbul Bele- velevki taslak halinde olsun _ bir programı oldiyesince ve hususiyle belediye reisince kavranmadığı gibi, böyle bil' programın varlığı farz ve mış olabileceğini sarımamakla beraber, beş yüzüntahmin edilse bile, bunun tatbikiyle ilgili tedcü' fetih yıl dönümünün ku tlularımasında, bebirlerin alındığına dair bir emare mevcut delediyeden beklenilen ilk hareket, sözün geri ğildir. Şu takdirde Istanbul fethinin beş yüzünsara atılması, fiili n ön hatta alınmasıdır. Istancü yıl dönümü karşısında belediye, acaba kabul Belediyesi - tabii başta belediye reisi olduğu halde _ bunda başarı gösterebilirse, kutlulama yı tsız kalmaktan başka bir şey yaparnıyacak yolunda 'mesafenin yarıdan fazla kısalacağına mıdır, tarzında bil' sual hatıra gelebilir. Candan isteriz ki, bu su ale «Eve t!» diye ceinanılabilir. Bundan başka, kutlulama mevzuunu yalnız vap vermek mecburiyeti altına girmlyelim. Buresmi tarafiyle ve idare-i maslahat zihniyetiyle nunla beraber, «görünen köy kılavuz istemez', ele alrnamak, işi samirniye ve heyecanla yürütderler: belediye, fethi n beş yüzüncü yıl dönümek de şarttır. Şehir hizmetlerinin ifa tarzına münü kutlulama işi üzerinde derin bir duygu V~ dikkat ederek hükme varmak lazım gelirse, itisaf bir iman ile bir Iahza durrnağ a bile lüzum raf edelim ki, bu bahisde belediyeye bel bağlagörmemiştir, Bir yıldanberi şehir idaresinin bamak hayli güçtür. şında bulunan Sayın Fahrettin Kerim Gökay. Basılı, Istanbul fe thirıin beş yüzüncü yıl, dö, bir çok hususlarda çok söz söylemiş, kuru gü, nürnünün ku tlularımnsinda asıl vazife belediyerültü ve boş vaad ile halkı oyalamak gibi serne re, nindir, hükümetin, derneklerin ve halkın yarsiz bir yol tutmuş, buna mukabil hiç bir sahada dımları ikinci plandadır. ' tek müspet adım a tamamış, şehire ve şehirliye Ist~nbul Belediyesinin bu büyük vazifeyi bayarar bir hizmette bulunamamıştır. İlim vefişarı ile yapmasım dileyel.rn. kir adamı olduğu rivayet edilmesine rağmen DENİzCİOOLU Sayın Dr. Gök ay, yanhşhğmi, neticesizliğini ak~1V'.;v""''''''''N'''''''''''~N ..••••.. """,~,.çV''''''''\ANW''''''''A,I';NW''''''fV'oN'''''''''''''fV'';v'''''~~1 GİDELiıu 'I'ürlc

oğlu

beldedin

Türk

o lu bekledin

yetişir yetişir

ğ

Yıllarca Düşmanın

Yurdunnezen attığ'ı

artık, artık,

ku hb eyi,

zehirii

oklar,

gid.elim gidelim ezmenin

Vaturıın

yolunu yolunu

Vatan Vatan

zamanı

bclclivor. bekliyor.

geldi

ha ğrırn

deldi

çoktnndir.

çok tarıd ır.

Elimle tlifeğ'in topun olmasın, ı,öpeğ'e atacak taş Düşmun ı buğu ruk öldürmek için, gözünde akacak

mı bulunmaz? yaş mı bulunmaz?

Ay_Yıldız

çıktığın

rehberin

yola

çık

t.ıpkı,

Ergenekon'dan

Git k ız ıl ayının yuva sıru yıl" binlerce Ardndan gele cck milyonla 'I'ür k var, Hcl'

biri

yeni

bir destan

vur atn-,

eşini herbiri

gibi.

yıktığın gibi. yüzlerce d itşrnnrıa, bedel.

yüz.ler ce tarihi

destanrı

bedel.

Dt'fiilsin gövdemız deşl lsirı varsm, dökülsün karumız vn.rsm dökÜlSün. Tel, sr-rıi n eliııle Tiirlwııerinden, düşmanın çürümüş kökü sökülsün. Olüı-sek l\iukn(ldes

~,~..".~

yazıktır Turanın

bu

kızrl Iıür

dehşet,

gölderinde,

tutuşup

ya.nmadan,

Şrı.nl ı Tiirk

pu ı-ça.la nmu duu.

B~ıyrağı

da.lg'aIanmadan. I{ÜR ŞAD

~


7

ORKUN

Profesör Zeki Yelidi Togan'ı" 60 ıncı Doğum Yıldöniimü

1 1

!

de

ken

Profesör Zeki Velidi Togan'ın şahsiyetinin bir yönü vatansever ve mefküre adamı olduğu g.bi ondan belki daha mühim diğer yönü de ilim adamı cephesidir. İlk gençlik çağlarından itibaren Zeki Velidi Bcğ devamlı olarak ilmi te tk ikatla ve eser vermekle meşgul olmuştur. Bu yıl tesadüferi onun hem 60 ıncı doğum yıldönümü, hem de ilmi neş riya ta başlamasının 40 ıncı yıldönümüdür. Tam kırk yıl önce neş , rettiği «Türk Kavimlerinde Dört Mısralı Şarkılar' adlı küçük bir eserden bugüne kadar küçüklü büyüklü 133 eser yazmıştır. Bunların başlıcaları «Türk ve Tatar Tarihi» (1911), «Türkistan 'I'aıihi:« (1939), «İbn Fadlan, (1939), «El-Birurıi'ye Göı-e Dünyanın Manzarası(1941), «Umumi Türk Tarihine Girrş» (1946), «Tarihte Usul. (1950) gibi eserlerdir. Bunlarrn bir kısmını Almanca, Rusça, Arapça, İngilizce gibi yabancı dillerde neşretrniş ve dünyanın birçok yerlerinden kendisine ilmi payeler tevcih edilmiş, İEm cemiyetler.ne üye seçilmiş, ve bugün Türk_İslam tarihi sahasında belli başlı beynelmilel ilmi sala hiyet olarak tanınmıştır. Bu arada ilim dostlarından bir gurup da beynelmilel en yüksek alimler-in iştirakiyle bir «Zeki Velidi Armağanı» adlı büyük eser neşretmek üzere faaliyete geçmiştir, ve Öğrendiğimize göre şimdiye kadar muhtelif memleketlerden 33 kadar alim ilmi makale ve etütler göndermek suretiyle iştirak tmişlerdir.

ww w.o tu

i ii

rgi .co

m

Profesör Zeki Velidi Togan 10 Aralık 1890 da Başkurdistarıda Küzerı adlı bir köyde doğmuştur. Hayatının ilk kısmı bir yarıdan müternadiyen genishyen ilim tahsili ve ilmi çalışmalar, b'lr yandan da Rusya Türklerinin hak ve L~':,'TiJ'2t:cl'i uğrunda mücadele ile geçmiştir. Bu mücadele hem kalemle ve Rusya 'I'ürklerim tenvir etmek su, •retiyle, hem de o zamanki (Çarlık devrindeki) Rus Parlamentosuna Türk azınlığını temsilen üye (milletvekili) olarak girmek ve siyasi mücadelede bulunmak suretiyle olmuştur. 1917 ihtilali kopurıca fırsattan istifade edip Rusya Türklerini bağımsızlığa kavuşturrnağa çok çalışmış ve kısa bir müddet için bazi başarılar da elde edilmiş, fakat Bolşevikler-in kahpeliği, aradaki kuvvet müvazenesizliği ve bilhassa Türklerin yeter derecede birleşik ve uyanık olmamaları neticesi yer yer kazanılan istiklaller bir müddet sonra kaybedilmiştir. Zeki Velidiyi bu sıralarda ve onu takiben Baskur, distanda ve Türkistanda Bolşevik sürüleriyle bilfiil silahlı çarpışmaları idare ederi ken görüyoruz. Bundan sonra Zeki Velidi Togan'ı Avrupanın ve Asyanın muhtelif memleketlerinde tutsak Türk ellerinin hakkını müdafaa etmekle ve dış Türkleri tek kültür, tek dil ve. tek milli gaye etrafında toplanıp çalışmaya çağırmakla meşgul görüyoruz. Zeki Velidi Togarı'ı Komünistler daima kendilerine en büyük bir dCışman bilmişler ve onu kötülemok ve imha etmek için çalışmaktan bir an geri kalmamışlardir. Nihayet 1944 de istediklerine erişir gibi oldular. Garip bir piyango Zeki Velidi hocaya da isabet etti. 'I'ürkiyede dahili siyasetle hiç uğraşrnışhğ ı yokken tevkif edilip 17 .ay diğer Türkçüleı-Ie birlikte rnevkuf kaldı. Türkçüler Bazı Türkçülerin arasına rastgele düşen piyangodan bir parça da hocaya isabet etti. Sonunda beraat etti ama 17 ay kadar da mevkuf kaldı.

ORKUN Tanrının bÜYÜk ilim adamı ve büyük vatanperver (aynı zamanda kendisini şahsan tamyanlarca bilindiği gibi tevazu, feragat, sessiz çalışma ve yüksek ahlak gibi çeşitli büyük şahsi meziyetlerin sahibi olan) Profesör Zeki Velidi Togan'a uzun ömür, başarılı çalışmalar, ve en nihayet de, özlediği büyük kurtuluşu görme ği müyesser niyaz eder. 1·,'ı:.J

ri

--L~__ ':' :

ORI{UK


*

*

YİNE

O

Falih Rıfkı'nın 1944 teki «ırkçılık" aleyhine savurduğu küfürleri, o günden bugüne kadar fırsat buldukça «ırkçılık>.' aleyhindeki tecavüzlerini, daha bir iki gün önceki Türk ırkçılığına saldrrışmı şöyle bir göz önünden geçirelim. Ondan sonra gözlerimizi iyice bir uğuşturalim, ve onun 21.11.1950 günlü Ulus'tan aynen alınan şu sözlerini okuyalırn, «Türklerin, temiz kanlı Türklerin Tü rkçesi».

de

Kısa bir gazete haberi: Hasan-Ali Halk Partisinden istifa etmiş. Ne yazık Qldu! Biribirine o kadar yaraşmışlardı ki! .. Haberin ikinci kısmı: Mahut bundan sonra ilimle meşgul olacakmis. Ah, yine ne' yazık oldu !.. Bu sefer de ilme.

m

*

YAzıK

hatırını büsbütün kırmayıruz, Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesinin 1 inci ve 2 inci f ıkralarına göre Devle tni askeri kuvvetlerini tahkir ve tezyif etmek bir yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezasını gerektirir; Falih efendinin İzrniri kurtaran kuvvetlerin evlerde ve dükkanlarda günlerce çapulculuk ettiğine dair isnadı, nın bu fıkralardaki cürüm unsurlarını ihtiva edip etmediğini lütfen hukukçu gözüyle söyle bir te tki k ediverin.

rgi .co

BAEALE\I DEVRAN ... Komünizme Karşı Mücadele dergisi Ulus'u ve Gerce k'i mahkemeye vermiştir. İlk duruşması Istanbul Toplu Basın Mahkemesinde 15 Aralıkta yapılacaktır. Acaba bu sefer de kahramanlarının İsmet İnönü ve Müstecabi Adil olacağı yeni bir Hasan-Ali davası mı başlıyor?

ww w.o tu

ken

FALİH RIFKI Falih Rıfkı 1.12.1950 günlü (Ulus) ta her zamankinden de daha saldırgan bir yazı .yazmış. Bu seferkinin konusu geçen 27 yıllık istibdad devr'inin (Falih efendinin tabirince tabii Cumhuriyet devri) müdafaasıdır. Ölçüyü fazlaca kaçıran muharrir bu sefer Türk Ordusuna kadar dil uzatmaya cüret ediyor. Cumhuriyet (!) dev-' rinde vapıları ve cezasız bırakılan birkaç (I) sui, istimalin ehe.mrniye ti olamıyacağı nı ispat etmek için misal getiriyor, ve iddia ediyor ki Türk Orduları İzmire girdiği vakit bazı askerlerimiz orada çapııleulu k yapmışlar, ve hatta kendisi ora; ya Ordunun girişini müteakip ikinci veya üçüncü günü geldiği vakit hala evleri dükkanlar ı yağma edenleri bizzat görmüş. (Netice: aklınca o halde suiistimallerin zararı yok I) Ondan sonra karma karişık ve saçma sapan şekilde C. H. P. nin ve onun şanh inkilapları (!) nın müdaraası geliyor. Daha sonra da yazarcığımız artık heyecandan şuurunu büsbütün kaybediyor ve sövüp saymaya ve uluorta tehditlere başlıyor. Yine hızını alamıyor ve, «Yürürlükte kanunlar. anlıyor musunuz, yürürlükte kanunlar vardır. Hepsini suçların peşine takımz,» diye muhatabı pek bell i olmıyan emirler savuruyor. İmdi: Falih Rıfkı efendiye t avsiyemiz : Fazla heyecanlanmış. gitsin mutat hamamına, biraz sükCınete kavuşsun. İlgili savciva tavsiyemiz: Her ne kadar Falih Rıfkı'nın savcilara yük , sekten emirler savurmaya salahiye ti yoksa da madem ki kanunlardan ve takibattan bahsediyor.

*

YİNE

O

Özür dileriz, hep Falih Rıfkı'dan bahis açılıyor ama, mübarek (!) bu sayfalar için öyle br bitmez tükenmez kaynak ki i Yine 21.11.1950 günlü yazısının sonunda, güya politika r ızkım dil meselesinden . ayıranlara hitaben, «bütün Türkler adına», İrıayet Ola! diyor. Hayret değil mi? Bu adam nereden çıkardı kendisine «bütün Türkler adına» konuş; mak salahiyetini ? Acaba iktidardan uzaklasıs hafızasına biraz tesir etmeye mi başladı; kendini arada sırada hala milletvekili mi sanacağı tutuyor? Ama işin aslını ararsak bu zat eskiden de «bütün Türkler adına» konuşmak salahiyetini haiz değildi, çünkü hiç bir zaman hakiki bir seçimle milletvekili seçilmemiştir ki.

*

BİR BAşKASı 1944 teki falakalar. işkenceler kahramanı Kamuran Çükruh, şimdi gezdiği dolaştığı yerde, «Ben şöyle Demokratım, böyle Dernokra tırn» diye atıp tutuyor, Valiliğinin elinden alınmasını büyük bir haksızlık gibi göstermeye çalışıyor-


9

ORKUN muş. O hafızasını kaybetti diye, biz de mutlaka hafızamızı kaybedemeyiz ya! Qo her şeyi 'unutmak istedikçe - gönül bu ya - bizim içimizde de ona 1944 ün silleli tokatlı. tabutluklu mezarlıklı hadiselerini hatırlatmak isteği uyamyor. Anlaşılan demokrasi (!) nin çeşitleri gittikçe çoğalıyor. Eskiden yalnız bildiğimiz Anglo.Sak., son modeli demokrasi vardı; sonra fırınh ve kırbaçlı Orak-Çekiç markalısı çıktı; şimdi de 1944 . modeli ve C.H.P.· markalısı!

niçin hiçkimse bir yandan vatandaşlar' ateş, su, soğuk, ve açlık içinde kıvranır ve ölürken öbür yandan bu münasebetle vur putlas:n çal oynasın eğlenmenin münasebetsizliğini duymuyor, anlamıyor? Nasıl içlerine sirıebiliyor ? Biletini alıp, yani yardımı yapıp ta eğlerıtive gelrniyenlerin sayısı niçin bükadar az? Halbuki gönül isterdi ki böyle bir eğlenti H'ya konserde biletlerin hepsi satılsın, fakat sahneye çıkan san'atkarIar salonu bomboş bulsunlar.

-T-

*

1944

ten

HATIRALAR

m

Askeri ceza evinin sakinleri arasında, Kazım Alöç ve ihvanının kendilerine «şantajcılar» diye isim taktıkları gruptan bir Suduri Hersek vardı. Sudurl Hersek hoşsohbet bir delikanlı idi. Ve Türkçülerle ahbaplığı yerinde idi. Bir gün Suduri Hersek bir kaç arkadaşı ile odasında otururken bizimkilerden bir şair içeri girdi. Elinde bir kağıt tomarı vardı. Hapishane adabı gereğince kendisini karşıladılar ve ikram ederek oturttular. Şair: Arkadaşlar! Sizlere şiirlerimi okumaya geldim! dedi ve elindeki tomarı gösterdi. Tomar hayli büyüktü. Odadakil er: - Hepsi mi? . diye sordular. Şair: - Evet! cevabını verdi. Hersek, ev sahipliği icabı, boynunu bükerek: _. Oku bakalım i dedi ve bağdaş kurarak dinlemeye hazırlandı. Bu sırada odada bulunanlardan yirmi kadar suçtan (bu arada eşek etini kasap hayvanı diye satmaktan) sanık ve bunların bazılarından hükümlü Sabahattin: Eyvah, diye bağırdı, bizim cezalar işte şimdi tasdik olundu! ..

*

de

rgi .co

ATOM BOMBASI Fransız ve Hindistan gazeteleri Kore'de atom bombası kullanılmasının aleyhinde imişler. Tabii, atom bombasının kullanılması geciktikçe orada sayıca üstün düşman sürüleri karsıs-nda cepheyi tutmak için ölmekte olanlar arasında bunlardan tek kişi yok. Ele kıymak daima kolaydır. Bir de şu itirazı yapıvorlarrmş: İlk atcrn bombaları Japonyaya, yani bir Asya milletine karşı kullanıldı; eğer şimdi de Çirı'e, yani diğer bir Asya milletine karşı kullanılırsa Asyalılar arasında bu müthiş silahin yalnız Asya lılara karşı kullanıldığı hakkında bir zehap uyamr ve AsyaIılar gücerıirrnis. Çaresi kolay. Sözüm ona Avrupalı olan Ruslara karşı da birkaç tane atsınlar; kimsenin hatırı kalmaz.

ww w.o tu

•.., ...•••.. '-"'-"'"''-"'"''''"'-,''-'-'-''''-

~ ~ ~ ~ ~

ken

·(GitrLERİZ AGLANACAJX HALİMİzE Bir yerde yer sarsıntısı mı, yangın mı, su bas; kını mı oldu, derhal İstanbul ve Ankarada tertip heyetleri faaliyete geçer, balolar. konserler, eğlentiler tertip edilir: - falan f'elake tzedeler yararına deyü. Ve günü geldiğinde çalgılar coşar, yerrili r, içilir, zıplanır, alabildiğine eğlenilir. Toplanan paralardan masraftan artıp da felaketze , delere giden kısmı için hepimiz verenlere ve eğ., lenenlere şükran duygusu besleriz. Fakat acaba

..••••.. , ..•••...•••.....••.. ,'"''''

.•••.. ''-"'''''ii..''"',....:liıı...,''- ..•••.. "'''~

~

Bulgar hududu açıldı, ve en acı haberlerin tafsilatı, korktuğumuz gibi, gelmeğe başladı. Bizimkiler hududu kandaşlarımızın yüzüne kapattıktan sonra orada açlıktan, soğuktan, zulümden ve ümitsizlikten bir kırgın olmuş, tam bir yaprak dökümü olmuş. Hastalar, ihtiyarlar, kadınlar ve' çocuklar, bilhassa çocuklar, yüzlercesi, ölmuşler. Hem de ne ıztıraplar içinde. Kederden ve ümitsizlikten canına kıyanlar v.b. hiç açmıyalım.

.~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ,;;

~

Zihinlerde sıra sıra sualler beliriyor: O· Türklerin kapalı sınırın ötesinde ölüme terkedilmesini kar şihyabilecek ne gibi bir karwmz olmuştur? Onlara yurt içinde hiç" mi yer yoktu? İçeri alınıp ölümden kurtarılmaları acaba kaç paraya bağlı bir işti, ve bunu bir yerden arttırmanın, bulmanın hiç mi imkanı yoktu? Acaba sınırı kaparnakla düşman üzerinde ne gibi bir tesir ve tazyık yapılacağı düşünülmüştü ? Bu t.edbi rden Türkten başka kimse ve ne türlü bir zarar gelebilirdi? Acaba Türklerin ızdırap ve ölümünden Bulgarların kılının kıpırdayacağı mı vehrnedi lmişti ?

~ ~ ~

Fakat biz. bu suallerin cevabını veremiyoruz. B:z düşünmüyor, diışünernyoruz. Kendimizi afyon yutmuş Çinlilerin haline benzer bir uyuşukluğun içine bırakmış gidiyoruz. Çünkü düşünmek çok acı; çünkü düşüncenin varacağ ı netice çok feci.

i':: ~ ~ ~ ~ ~ ~

!:j

~

"

"'-"-,"ilo...'-'-,"""lô~"'-'-"'-'-,'-,"-"''-'-'-,'-'''-'-"''-.."''-'-''"'-'-'-"'''-''"'-~

~

~ ~

~ ~ ~

~


1944-194-5 lRKCIUK - TURANCILIK - DAVASı ~

Tanzimat, ister Türkiyenin Avrupa medeni. yet irıe resmen girişi, ister Avrupa medeniyetinin Türkiyeye zorla Sizması olsun, Türkiyedeki gay. rttürklerm bizden ayrı olduklar-mı göstermesi do. layısı ile Türkçülük bakımından da mühirn bir dönüm noktasıdır. Müslüman olmıyan gayrı türk; ler zaten Tanzımattan önce de ayrılık davası gütmuşler ve yabancı devletlerden. bilhassa Mos, kaftan yardım görmüşlerdi. Tanzimattan sonra ise Müslüman yabancılar da ayrılık fikrine düş. tüler.

Sultan Abdülhamidin Birinci Meşrutiyetten sonra 'meclisi kapatması gayet haklı ve gayet doğru bir hareketti. Sah te hürriyetçilerin iddia ettikleri gibi Abdülharnid istibdat yapmak içın meclisi dağıtmış değil, mernleke ti dağılmaktan korumak için hayırlı bir teşebbüste bulunmuştur. Netekim zaman onun haklı olduğunu gösterdi, Abdülhamide bulunan kusurlar hep teterrüata aittir, Ana mesele ımparatoı-Iuğun dağılmaması, parlamento kurarak Türklerin azgmlıkta kalma. ması idi. Meşrutiyet ve hürr.yet taraftarları, hatta Namık Kemal bile par-lamento kurulma. sındaki tehlikeyi göremerrıislerdi. Sultan Hamid, İkinci Meşrutiyet kurulup mebuslarla konuştu. ğu zaman şu unutulmaz sözleri söylemiş, demiştir ki: «İlk meclisi kapattım. Çünkü Hrrıs., tiyarı mebusların hepsi mürrevver ve bilgili adamlar oldukları halde Müslümanların çoğu tahsilsiz kimselerdi. Böylelikle Hırıstıyanlar meclise hakim olacaklardı. Otuz yıl iç.nde pek çok .mek tep açarak Müslüman tebaarnın da te. nevvür etmesine çalıştım, İnşallah muvaffak olursunuz». Bu sözler doğru idi. Ayrıca Sultan Hamidin çok iyi bildiği, fakat açığa vurmadığı bir keyfiyet de Türklerin Müslümanlar arasında bile

ken

de

Tanzimatın Türkiye için iyi mi, kötü .mü ol. duğu meselesi çözülüp kesin brr karara varrl, miş değidlir. Müsbe t taraflarıyla birlikte' menfi cihetleri de bulunduğu muhakkak'tır. 'Türkçülük bakımından en kötü ciheti, ırkların ve dinlerin eşit olduğunu kabul etmekle hakim millet olan Türklerin mil li.rli ni gururunu inci tmiş olmasıdır. Psikanaliz bakımından bunun ehemmiyeti bü. yüktür. Devletten geldiği için itiraz edemiyen Türk unsurunun duyduğu ruhi tepki cumhuriyet çağında açığı çıkan manevi sefaletin başlangıcı olmuştur. '

Tanzimat, Türkiye masonluğu da soktu. Aslında bir Yahudi teşkilatı olan, fakat insaniyet ve kardeşlik maskesini takmış bulunan ma"onluk, Osmanlı İmpaı-atorIuğunun daha çok yabancı unsurlarla meskun bulunan Rumeli bölgesine nufuz ederek meşru tiyetin ilanında mühim roller oynadı. Gösterişi ve kandırıcılığı ile. Türk ırkından olan birçok Osmanlı subaylarını da kendısine bağladı. Zaten masonluk saraya ve henedana kadar da girmiş, Beşinci Murad ma. son olmuştu, Besinci Muradl a İkinci Abdulhamid arasm, daki mücadeleyi ve Abdülhamidin kuruntusuyla ihtiyatkarlığını bu yönden mütalea etmek her halde tarihin bu çağını aydinla tmaya yarryacaktır. İleinci Meşrutiyet, Türkiyede Türk ırkmin aleyhındeki ikinci büyük hareketti: Bütün ırklar Mebüsarı Meclisine mümesslillerini göndermişler, böylelilde hakim unsur olan Türkler azınlıkta kalmıştı,

m

sonra:

rgi .co

Tanzima ttun

ww w.o tu

Tanzimattan sonraki ilk ayrılık hareketi dön. me!erden gelmiştir. Selanik Dönmesi, Selanik, Pi Yahudi Dönmesi, Avde tiyye gibi isimlerle de anılan bu cemaat, Dördüncü 'Mehrned (= Avcı Sultan Mehrncd) çağında, İda-rı korkusu ile Müs., lürnan olmuş gözüken Sa bat ay Sevi adında mec. zup bir Yahudinin tcşk ilatlandn-dığ ı bir zümre, dir, Sözrie Müslüman olmalarına rağmen rnuse.. vilik ve yahudiliklerini t aassupla saklamışlar, yalnız kendi aralarında evlenrnişler, Müslüman. larınkinden epey farklı olan Yahudi tarzında sün , net olmuşlar ve sırf Yahudi ayını yapmak için ölülerini ayrı mezarlığa gommüşlerdir.

İşte bu Selimik Dör.cneleri, Tanzimatın sağ., ladığı hürriyetten faydalanarak topyekün eski dinlerine dönmek istediler. Fakat Müslüman Türk ruhu henüz bütün diriliği ile ayakta duru . yordu. Şehislam, bu hareketin ir ti dad olacağını.bu işe kıvısacaklarin idam edilmeleri gereke., ceğ irıi bildirdi. Dönmeler gizli Yahudi kalmakta devanı ettiler, Ve yalnız bil' defa daha Türkten ayrı olduklarını gösteren bil' harekette bulundular: Kurtuluş savaşından sonra, Türkiye ile Yunanistan arasında nufus mübadeler-i yapılır. kerı, Yunanistandaki (yani Sclanikteki ) Dönmeler, ne Türk, ne de ?lmsıüman olmadıklarını SÖy. Iiyere k Yunan hükümetine başvurdular ve mü. badeleden istisnalarını istediler, Yunanistan bu, nu kabul etmedi. Böylelikle bütün Dönmeler Tüıkivedc topla nrruş oldular.

çoğunlukta olmamasiydı. Meşrutiyet ilan olundu. ğu zaman İmparatorluğun 25 milyon nufusu vardı ve bunun 7.S milyonu Müslüman değildi, 17.LS milyon tutan Müslümanların ise ancak yarısı Türk tü Netice şu oldu: Mecliste Türk. ler azınlıkta kaldılar. Teşki la th ve hazırlıklı olan gayı itürkleı- kanunun ve meşr ut iye tin ken.


11

0RKUN

m

Türkçü geçler gizli toplantılarını Karacaahmet Mezarlığında yaptıktan sonra derneklerini kurdular. Balkan Savaşından sonra Araplar' azıttılar. Osmanlı İmparatorluğunun Avusturya _ Macaristan İmparatorluğu gibi, eski İsveç _ Norveç Kırallığı gibi bir Türk - Arap Devleti olmasını istiyorlardı. Hatta bazı aşırı Arap milliyetçileri daha ileriye gidiyorlar, Csmanlı İmparatorluğundaki Arap nüfusunun Türklerden daha kalabalık olduğunu söyliyerek bu devletin doğrudan doğruya bir Arap Devleti olması gerektiğini iddia ediyorlardı. Bunu iddia ederken, esasen bu devletteki kültürün İslam yani Arap kültürü olduğunu öne sürüyorIar, fakat asırlardan beri sınırlarda akan karun Türk kanı, Haçlılara karşı müslümanlığı korumak için dövüşeri orduların Türk orduları olduğunu unutuyorlardı. İlk Cihan Savaşı Türk ırkının uğradığı iki topyekun ihanete şahit oldu: Ruslarla anlaşan Hıristiyan Ermenilerin ihaneti ve İngilizlerle arılaşan Müslüman Arapların ihaneti. Ermeniler, asırlarca, Türkler tarafından aşağı görülmekle beraber yaşamak hakkından mahrum edilmemiş, kötü muarneleye uğramarmşlar.. dı. On sekizinci asrın sonlarında bunlar o zamanki Osmanlı İmpara toriuğunda ancak 300.000 kişiydiler. Hatta Osmanlı Hükümeti, Gregoryerı mezhebinde olan Ermeniler arasında katalik propagandasıyapan Firenk rahiplerine de, Ermeni patriğinin şikaye ti üzerine mani olmuştu. İşte bu lütufdide Ermeniler, askerlik etmedikleri için çoğalıp zengin olarak İkinci Meşrutiye t sırasında aşağı yukarı bir buçuk milyonluk bir topluluk olmuşlar ve İkinci Abdülhamid zamanındaki ihanetIeri ye tişrniyormuş gibi Birinci Cihan Savaşında da Kafkas Cephesindeki ordumuz u arkadan vurmaya .kalkmışlar, sivil Türk., lerden de on binlercesini tüyler ürpertecek şekilde öldürmüşlerdi. Araplar ise göya Müslümandılar. Aynı zaman; da İslam Halifesi olan Osmanlı padişahi «Mu; kaddes Cihat» ilan ederek Peygamberin bayrn , ğını açmıştı. Bu davete dış memleketlerdeki Müslümanlar kulak asmadığı gibi İmpatorluğun içinde bulunan Araplar da vatan ve hilafete iha , netle karşılık verdiler. Filistin cephesindeki Türk askerleri Çanakka , Iedekinderı aşağı kalmayan bir yiği tlikle çarp ı, şirken, bir yandan Filistin Yahudilerinin topya., kün ihanet ve casusluklariyle uğraşıyorlar, bir yandan da ,Şerif ailesinin ve Osmanlı ordusun , daki Arap subayların ihanetiyle pençeleşiyorja-d ı. Bu cephede bozgun başlayınca Araplar, maskelerini büsbütün attılar ve bekledikleri büyük günün geldiğini sanarak yığın halinde İnglliz., lerle birleştiler. O sırada, bilhassa Arap Bedevilerinin Türk esirlerine yaptıkları muamele Ermenilerin alçaklığından daha aşağı değildir. Paradan başka Allah tanımıyan ve Lavrenş'i n saçtığı altınlarla kuduran bu sürüler, açlıktan bitkin olan Türk esirlerinin yutarak sakladıkları bir iki altını elde etmek kuruntusuyla bu zavallı., ların karınlarını deşmek ten çekinmediler.

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

dilerine verdiği silahları kullanarak Türklüğü yıkmaya çalıştılar. Meşrutiye te kadar Türklın karşısında tirtir titremiş olan Rum' unsurunun bir mebusu; «Ben ancak Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım:'· demek küstahlığını gösterebildi. Bu da hakim ırkın milli izzetinefsinin yeniden inci tilmesiydi. Türk münevverleri ise büyük bir gaflet içinde, insanlık veya Osmanlılık rüyaları içindeydiler. Şair Tevfik Fikret, bu devleti yabancı eliyle yıkmak ve Doğu illerinde Ermenistan kurmak Istiyen Ermenileri, Avrupanın gözü önünde tepeliyen ve o zamanın Erme; ni dostu büyük devletleı-mi işe karıştırmamak kiyasetirıi gösteren büyük Türk padişahı Abdulhamide gayritürklerin attığı bomba isabet etmedi diye teessüflerini izhar ediyor ve göya 31 mart (=13 n'sarı irticaı bastırmak üzere Istanbula Hareket Ordusuyla gelen İttihatçılar, içinde Balkan erazilinin her çeşidi bulunan Istanbuldaki Türk askerlerini değrat. rnayı inkilapçılık marifeti sanıyorlardı. Münev, verlerdeki bu gaflet Türk ırkına pahalıya mal oldu. Osmanlı İmparatorluğundaki Müslüman unsurlar ayrılık ve istiklal davaları gütmeye başlayıp milli cemiyetler kurdular. İlkönce Arnavutlar, Balkan savaşından faydalanarak ayrılma temayüllerini açığa vurdular. Sırplarla yapılan Komanova savaşında Osmanlı ordusundaki Arnavutlar hep birden kaçarak yeni1memize sebep oldukları gibi İşkcdr a ve Yanyayı müdafaa eden tümenlerimizdeki Arnavutlar da vazifelerini bırakarak köylerine kaçtılar ve hatta kısmen Sırplara da yardım ettiler. Arnavutlar he!' ne kadar, Sırplar tarafıııdan büyük kırgrnlara uğrıyarak cezalarını çektilerse de Türklüğün zararı yerine konarnadı. Balkan Savaşındaki bazı miınferit ihanetler de çok dikkat çekicidir, Bunlardan biri Selanik Kalesi Kumandanı Arnavut Tahsin Paşanın tek fişek atmadan 40.0'00 kişilik kolorduyu şehiı-le birlikte Yunanlılara teslim etmesidir. Birisi de Yunanlılada yapılan ilk deniz sa vaşında, YUnanlıların en kuvve tli deniz birliği olan Averof hareket edemiyecek bir hale getirilmişken, bir Çerkes olan Türk filotilla kumandanının, Averofo torpido hücumu yapılması için Türk amiral gemisinden verilen emri görmemezlikten gelerek yerine getirmemesi ve deniz teğmenlerinin sıkılan yumrukları arasında, malwedilmesi muhakkak olan Yunan zırhlısını bırakarak Çanakkale Boğazıııa yönelmesidir. Bu iki münferit ihanet yapılrnasaydı, denizde kesin üstünlük sağlanmak suretiyle Selanik Kalesi takviye edilir ve düşman kuvvetlerini ikiye ayırarak savaşın mukad, deratını lehimize çevirmek bile kabil olurdu. Balkan Savaşının bozgunla bitmesi üzerine bütün gayrrtürkleı-in cibilliyetlerinl göstermesi ve Türklüğe karşı düşmanca tavırlar takınması nihayet Türkler arasında da ırkçı (fakat içtimal manada ırkçı) bir hareketin doğmasına sebep oldu ve «Türk Ocağı, kuruldu. Türk Ocağı nı kuranlar Askeri Tıbbiye'nin Türk talebesidir. Şimdi Haydarpaşa Lisesi olan Tıbbiyedeki bu ilk


12

ÖRKUN

,

Türkçüıük Düşmanları Yine Sahnede Gi

ww w.o tu

ken

de

14 Mayısta tek partili diktatörlük rejiminin yerin dibine geçmesiyle, memlekette bir hürriyet ·havası esince, Türk nıilliyetçiliği bayrağının yeniden Türk gökler-inde dalgalanmaması irnkansrzdı. Son aylar içinde Son aylar içinde Türk fikir sahasını kaplıyan Türkçü dergiler işte bu bayraklardır. Umumi efkarrn ilgi ve sevgi ile karşıladığı bu Türkçü . dergiler karşı. sında, düşmanlar elbette elleri kolları bağlı durmıyacaklardı Son zamanlardaki bazı ktpn, danışlar işte bunun ilk eserleridir.

etmelde geçirdiği yıllarda, Türkçitlük fikrinin da. ima en az muarızı ve çok kereler düşmanı olmuştur. 1944 te .milli şeflerinin kumandanlık et. tiği haçlı seferinde onun oynadığı nıeşum roj unutulmuş- değildir ve unutulmaz. Rusyaya yap. tığı meşhur seyahatten sonra kendisine moskc, valı kızıllar tarafından verilen bilgileri derleyip toplayarak meydana getirdiği eserde Rusyayı ve kornünizmi nasıl övdüğü, bu meşhur kitabı oku. yanlarca rnalürndır. Ulus ta tek partinin tek baş yazarı olarak kullanıldığı devir lerde, Bulgaristan yolu ile kızıl cennete kaçmak isterken kafasına indirilen sopa ile bu ernelin erisemiven şu meş, hur Sabahattin Ali'nin. Türklüğü vurmaya ça., Iışan romanını bu gazetede tefrika ettirenişte bu Falih Rıfk ı'dı r. 1944 te «Tür kçülük yok, Ata. türirçülük va r l» incisini yumurtlayarak bir şah. sın sevgisini bir milletin ülküsunden üstün göster. rnek suretiyle fikir seviyesini ortaya koyan; fa. kat 1944 te inkar ettiği Türkçülüğü 1950 de be . nimser görünerek kapı yoldaşlarından Hasarı 'Ali'yi müdafaa etmek üzere kaleme aldığı bir yazısında «Hasarı Ali de benim kadar 'I'ürkcü , dür;» diyen yine bu Falih Rıfkı'dır. Bu Falih Rifkı, Halk Partisi kendisini bek , liyen mukadder akibet e doğru yavaş yavaş yak. Iaşrrken, yıllarca kalem oyna ttığı Ulus gazete. sinden atılmış ve bu atılmadan sonra bir müd, det sesi çıkmaz olmuştu. Onun için artık yapı. lacak tek şey bir kenara çekilmek, bugüne kadar biriktirdiği paralaı-la sessiz bir hayat geçi. rerek kendini unutturmaya çalışmak ve ömrü. niırı sonunu belelemekti. Lakin Cibali i.mamının dinle ilgisiz oğlu bu doğru yoldan yürümek akıl. lılığını gösteremedi. Bir müddetten beri gaze, telerde yine yazmak ta, yine eskisi gibi yazı hiınerleri göstermeye çalışmak'tadir. Doğrusu bu, şaşılacak bir şeydir. Hele 14 Mayıstan sonra yazmak ta hala ısrar etmesi, insanı hayretinden öldürecek bir haldir. Sanki 14 Mayısta yere ge. çerı zihniyet, onun da dahil bulunduğu zihniyet değilmiş; sanki milletin sillesini yiyerek çöken sistem onun da dahil bulunduğu sistem değil. miş gibi; sanki ortada hiçbir şey yokmuş gibi, Falih Rıfkı Atay yine yazmak ta, yine eskisi gibi yukardan konuşmalara devam etmektedir. Milletin yere geçirdiği bir zihniyetin yıllarca kalernşorluğunu yapan bu adam hiç sıkılma dan yazmak ta olduğu yazılarını sadece Ulus ta neşretse, yine ne ise .. İşin garip, hatta pek ga , rip tarafı haftada bir gün Cumhuriyet gazete.

m

Türk ırkını saadete götürecek tek fikir olan Türkçülük, ne zaman bir gelişme, bir yayılma istidadı gösterse Türkçülük düşmanları hemen başkaldırır; doğrudan doğruya saldirarnıyacakları bu' fikI'e karşı bir takım dolambaçlı yollar. dan hücurna geçerek onu sarsmaya, yıpratmaya; onun yayılmasına, gelişmesine engel olmaya: bu fikri tutanlarm. koruyanların ayaklarına çel me atmaya çalışırlar. Son çeyrek asn-hkdev, re içinde bu, her zaman böyle o'rnustur. Türkçülük, dergilerle, ki taplarla ne zaman sesini duyurabilmek yolunu tutmuşsa, hemen karşı.' sında düşmanlarını bulrnuş ; . krz ıllar, va tansız , lar, insaniyetçiler, dalkavuklar, .şunlar. bunlar. dan mürekkep düşmanlar türlü fikir elbiseleri , ne bürünerek ve birbirlerini destekliyerek • bcı fikre saldırmaktan geri kalmamışlardır.

SANÇAR

rgi .co

NEJDET

1944 te Türkçülüğü yere serrnek ıçın açılan büyük haçlı seferi ve bu haçlı seferinin donk., şo tlar ımn yayg araları. iftiraları henüz hafıza , larda bütün tazeliği ile yaşamaktadır. Türkçü lük düşmanları; millet o zamanki tek parti dik. tatörlüğCınün baskısı altında kıskıvrak bağ lan, mış halde iken bile, bu fikre açıkça saldırrnanus., lar, ortaya Turaneılık ve ırkçılık kelimelerin! atıp bu 1celimelere Türklük ve insanlık düşmanı kızıllarla birlikte aynı manayı vererek açık ka. pıları zorlamaya çalışmışlar ve Türk tarihinin hiçbir devrinde bir eşi daha bulurımayan 19'14 faciasını yaratrnışlardı. Son günlerde hor tlarnak istidadını gösterir gibi olan bu fikir, şu mahııt Falih Rıfkı'nın kalemiyle bunun yeni bir misalini vet'miş bulunuyor. Falih Rıfkı'mn fikir cephesini Türkiyede okur yazar takımından bilrniyen yoktur sanırım. Tür. kiyeyi ve Türkiye Türklinü çeyrek as-ı-lık bir zaman içinde malüm hale getiren tek partili diktatörlük devrinin bu gözde yazıcısı, hayatı. nı milletin tepesinde zorla oturanlara hizmet


13

ÖRKUN

nasıl birbirlerinden tamamen ayrı şeylerse, ırkçılık müşterek kelimesine rağmen mesela birAlman ırkçrhğ ı ile bir Türk ırkçılığı da başka başka fikirlerdir. Türk edebiyat ve fikir tarihi hakkında umumi: bir bilgisi olan herkes biiebilir ki, Türk ıri.cı , .lığının çok eski mazisi vardır. Geçmiş yüzyıllar içinde bir takım fikir ve devlet adamları Türkü başka milletlerden üstün gördüklerini belirten eserler vermişler, sözler söylemişler ve b.lhas , sa Osmanlılar çağında imparatorlukta mevki sahibi olan devşirrneleı-ln ayrı nki davalar güderek Turklüğe 'karşı cephe almaları, bu fikrirı bir müdaf'aa silahı olarak yaşamasını büsbütün zaruri kılmıştır. Tanzimattan sonraki tarihimizde ise bu fikir daha şuurlu ve sistemli bir şekil almıştır. Bugünkü Türk ırkçılığı işte bu asırla , ra bakan dünkü fikirleı-in neticesi ve muhassalasıdır. Türk ırkçılığı müstakil bir fikir değildir. 'Türkçülük ana fikrinin şumülüne dahil bir unsurdur. Bu unsur asırlık fikirlerin neticesi ola , rak günümüze kadar gelmiştir. Tür-kçülük ana fikrinin içinde başka unsurlar da vardır. Başka bir tabirl e TÜrkçüllik, bir takım unsurlardan mürekkep bir ana fikir, bir ulu düşüncedir Bu fikri meydana getiren unsurlardan şunu veya bunu beğeniniyenler, onları kendi düşüncelerine uygun bulmıyanlar çıkabilir. Bu takdirde, asırlarm .mirası olan bu unsurları o ana fikrin için , den çıkarıp atmak mı icap eder? Falih Rıfkı Türk ırkçılığını istemiyor, Hasan Ali Türk birliği fikrini beğenrniyor diye; bu un, surlarm tasfiyesine gidilse ortada ne kalır? Böyle her önüne gelen Türkçülü., ğün bir unsurunu 'tasfiyeye kalkarsa, o zaman ortada Tür'kçülük diye kalacak şey Hasan Ali kadar kocarnarı bir sıfır olur .. Sonra şunu da unutmamak lazımdır ki asırların süzgecinden geçerek bize kadar gelen fikirleri key., fi bir hareketle ciğ neyip geçmek kimsenin harcı ve haddi değildir. Buna kalkışmak en aşağı bi!' 'tabir-le haddini bilmernek, bunun neticesi de gü., Iünç olmaktır.

Ye

vicdan

hürrtyetinl,

Türldüğ-iin

Ileı-Ia ,

ww w.o tu

fekklir

ken

de

rgi .co

İşte bu Falih Rıfkı, bu Cumhuriyet gazetesinde yazdığı haftalık yazılarından birisinde, 19 Kasım 1950 tarihli Cumhuriyette çıkan «Soğan Sarmısak» başlıklı yazısında Tür kçülüğü hırpalama yolunda ilk adımı atmş bulunuyor. İhtimal bunun arkası da gelecek, öteki kapı yoL daşları da şurada burada, şeflik devrinin bu gözde yazıcısını destekliyerek Türklük bayrağını göklere doğru kaldırmaya çalışan 'Türkçülü .. ğü yine çamura atmaya çalışacaklardır. Falih Rıfkı bu yazısında konu olarak sol ve sağ .mefhurnlaı-ırn almıştır. Söylene söylene artık kabak tadı vermiş olan bu sol ve sağ meselesini Falih Rıfkr'nn binbirinci defa ele alması, yeni bir şey söylernek için değil, sadace sağ mefhumunu kalemine doladığı zaman Türkçülüğü vurabilmek düşüncesiyledir. Halk Partisinin bu mahut siyasi mevtası ma. kalesinin bir yerinde şöyle diyor: iılHilIiyetçilil{ sağcıhk mıdır'? Asla.. Hatta halkçılık ye inkılii.pçılıktan ayrılmayan Kemalizm milliyetçiliği soldadır. Şoven değildir. Te-

r men,

m

sinde de boy göstermesi, incilerini bu Istanbul ~ gazetesi vası tasıyla da etrafa saçmaya imkan bulmasıdır. Cumhuriyet gazetesini idare edenlerin, sanki Türkiyede yazı yazabi lerı başka hiç kimse kalmamış gibi Falih Rıfkı ile onun kapı yoldası Hasan Alinin makalelerini sütunlarına muntazaman geçirmekte olmaları da ayrı gariplikte bir mesele.. O müessese, bu iki siyasi mevtanın makalelerinden. ne gibi bir fayda bekler, bu da kolayca izah olunabilecek bir iş değil...

yişi iç-.in esas bilir. Nasyorıallzm Fransada irtica, Türkiyede irıkılüp safındadır. Bizj m milliyetçiliğimiz, ml lli kurtuluşa z lyarı g·etirecek, eski şeı'Ia.tçıl ılctn.n arta kalma g'elerıekl ert kabul etmedikten başka, onlarla snvasmnktndır. Biz sağcı dediğimizde n-kçılrğ ı, bu eşsiz büyük yalanı ve batılı kasdederlz. Jı-Icçılrlc Türk birliğ·ini ve biı , tilnlüğiln;ii, bu mem1eket Jıalkııun tek kültür içinde tabii yoğuı-uluşurıu tehdit eder. Bu iki sağcılık da. ister istemez, rejimi ya koyu ka.ra Icuvvat Isttbdadırıa veya kühküllti Hitler'in rıazi , liğ"ine götürür.» Cibali İmamının veledi Falih Rıfkı'nın şeria t., çılık diye adlandırdığı dinciEğe karşı sözleri samimi midir, yoksa şeneri zamanında onların fikirlerine uyarak dirıe karşı aldığı cephenin mecburi bir devamı mıdır, bunun cevabını şim; dilik bir. tarafa bıraloyorum. Burada asıl, bu imamzadenin ırkçılık kelimesini kendisine siper yaparak Türkçülüğü taşlamaya kalkmasını ele alacağım. Falih Rıfkı'nın burada ırkçılık dediği Türk ırkçılığıdr. Bunu bilhassa belirtmek lazımdır. Zira ırkçılık kelimesi - tıpkı. demokrasi kelime. si gibi - tek başına bir marıa ifade etmez. Çünkü bugün Amerika ile İsvec de kendilerini birer demokrasi saymakta, Rusya ile Bulgaristan da. Bu iki tip demokrasi, kelime henzediğiıı/:, rağ-

İşte F'alih Rıfkı, şimdi bu gülünç mevkidedir. Zamanın yanılmaz ve şaşmaz siızgecnden geçmiş fikirleri, tek partili diktatörlük devrinde şefIerinden çok gördüğü keyfi bir hareketle çiğneyip geçmek istemektedir. Hem ele bunu açık , ça ve yiğ itçe değ+l, hakikatların dışına çıkmaya tenezzül ederek, iftira ilc yar.:naktadır. Bunu kendi cümleleri ile göstereceğim: «Biz sağcı dediğimizde rrkçıl ığr, bu eşsiz bü , yUk vatanı ve batılı kastlederi;'.. Irkç."l!k, Türk bütüniiiğ·iinÜ ve b ir l iğin i, bu memleket Jıalkının tel. kültür içinde ta~ii voğ'uruluşunn tf'lıdit eder.» cümlesinde. bir kere «biz· dediği acaba kimlerdir? Zihnjyetleı·j yerin d.bi no C;CCCnSE:f_ eller mi, 27 yıl mille ı!n tepesinde 20'·:<1 'otur'an_ lar ~;1I, yoksa en ta! insanlık hak '·ını ·Türi, ··?tinden bunca yı .~irgiyen lıL, ; vet clı·ış .. m, 'dan ını? Hangi zurrıre ? Falih Eı;·:;·nııı da ,


14

ORKUN

----------~---------------------------------------------------------------lüğünü terennüm eden içtimal Türk ırkçılığı bir., birine, netice olarak, düşman iki fikir sayılabilir. Binaenaleyh Türk ırkçılığı Türklüğü Hitler'in naziliğine değil, Türklin eşsiz mazisine götürür. Falih Rıfkı bu basit gerçeği bilmlyecek kadar bilgisiz veya budala değildir. Fakat Tlirkçülüğe bir çamur atmak için 1944 te arkasını şefine dayıyarak yaptığı saldır-ışlar sırasında kaleminden hiç düşürmediği bu hayat if tirayı tekrarlamaktan çekinrniyor

Falih

Rıfkı

makalesinin ırkçılık

padişahlık,

bir yerinde

ve şcr latçilrlcla

rgi .co

.sağ'da

m

Türkçülük, Türk fikir tarihinin en demokratik fikridir. Bu fikrin ne kahkülltı Hitler'e ne kabak Mosolirıi'ye, ne posbıyık Stalin'e ne de yirminci yüzyılın öteki şeflerine ve şef taslaklarına ulaşacak bir tarafı yoktur. Çünkü Türkçülük, bir milletin ülküsi; olan bir fikirdir. Bu fikr in yolcuları da bir takım şeflerin arkasından yürüyen şahsiyetsiz insan rnüsveddeleri değil, iyman sahibi kimselerdir.

komünistliğe

yasak

altında

«biz

de

solda

bulunduruvoruz:

cümlesini kullanmak suretiyle bir oyuna başvurmuş. Bu oyun ırkçılık diye vasıflandırdığı 'I'ürkçülüğü, onlar için en kötü kelimelerden biri olan padişahçılık ve vatan hainliği olan komü, nistlikle bir safta tutma kurnaz lığı (!) dır.

de

hil bulunduğu bir zümrenin nasıl bir zümre ol"tbileceğini takdir etmek güç değildir. Olialde, milletin kendilerinden söz hakkını aldığı bu malurn zümre Türk ırkçılığını yalan ve batı) savar., sa değeri ne? Bir sucu beşli ği kadar değeri bulunmayan bu iddiaya karşı, Türk ırkçılığının yalan ve bat ıl bir fikir olmadığını söylemek lazrrnd r. Çünkü Türk ırkçılığı Türkçülük fikrirıin. bir ur.suru ve Türk milletinin elinde bir miıdafaa siıahıdl1·. BL! müdafaa silahı yüzyıllardan beri Türkün ıçi]ıde yaşadığı halde bir türlü Tüı-klesmiyen ve bu yetmiyormuş gibi bir de ayrı ırki-milli davalar güden Ve bu yüzden Türke düşman kesilen Jl1surlara karşı, Türkü uyanık bulundurmaya ya , ramaktadır. Türk ırkçılığında, içimizde eriyip larında ve gönüllerinde ne küçük bir hatıra. bir düşünce yoktur. Irid menseleri hakkında k:ıfalarında ve gönüllerinde ne küçük bir hatrra, ibr iz kalmamış; dili, ülküsü, duygusu Türk kadar Türk olmuş kimseler elbette Türklük kadrosun. dadır. Fakat Türklerle kız alıp verme münase , betinde bile bulunmamak suretiyle ırki hüviye t., lerini devam ettiren Selanik dönmeıer i, elbette ki Türklük kadrosunda yer alamazlar. Bunlar sadece Türk vatandaşıdırlar. Hem de Türkün kötü vatandaşları.. Türk ırkçılığı işte bu cins ayrı ırki hüviye tli ye milli davau Türk düşman-

Falih Rıfkı Efendiye şunu söylemek, yerinde olur ki padlşahçıhk onların göstermek istedikleri gibi mutlaka kötü bir şey değildir. İ'lkmek , tep çocuklarının da bildiği gibi bugün İngiltere ve İsveçte padişahhk rejimi hakim olduğu halde bu memleketler en ileri demokrasi ülkelerldir. Bizdeki padişah lığı yıkmis sözde cumhuriyet ise, 14 Mayısa kadar, kahküllü Hitler'in naziliğinden daha zalim, daha müstebrt, (ve üstelik gayri meşru) bir rejimdi. Sonra padisahçılık diye 27 yıldanberi kötülenip dur ulan altı asırlık çağ, baştan aşağı onların göstermek istedikleri gibi bir devir midir? «Eşsiz büyük yalan» ırkçılık değil, .işte bu iddiadır Çünkü tarihimizin 05manlılar çağı Türkün en büyük bir övünc devri, Osmanlı padişahlarının bÜYÜk kısmı ise değerli, büyük .pek büyük, kahraman ve eşsiz insanlardır. O kadar değerli, o kadar büyük, o kadar kahraman o kadar eşsiz insanlardır ki onlardan bir Fatih'in, bir Yavuz'un. bir Genç Osman'ın hatta bir Üçüncü Selim'in. bir İkinci Mahmud'un eline, bu dünyadan gelmis geçmiş cumburreısle; rlnin, şişirme şeflerin, yüzlercesi, binlercesi su bile dökernez. Falih Rıfkı'ya ve emsaline bir kere daha hatılatalım ki, artık mugalata ile, şiddetle, iftira ile, şirretlik ile, yalarıla ve nihayet şeflerin emri ile Türkçülüğün sindirilmeye çalışılacağı devirler geçmiştir. Orkun' un ilk sayısmda belirttiği.miz gibi bundan böyle Trükçülük düşmanlarının karşısına eşit silahlarla çıkacaklar ve hak Türkçülük cephesinde olduğu için de, Türk mil; Iiye tçlliğinin düşmanları, fikir ringinde her baş kaldmşlarma bir yumrukla yere serilip nakavut

ww w.o tu

ken

larma karsı Türkü uyanık bulunduracak bir silah, bir müdafaa silahıdn-, Bunun için de Türk birliğini ye bütünlüğünü - F'a.lih Rıfkı'nın uydurduğu gibi- bozacak değil, aksine perçinliye , cek bir inançtir. Bu m=mleke t halkının içinde yoğurulacakları l<iiıti~~'elbette ki Türklük küL türü 01<1(,<11,rı1'. Türk kültürünün içinde yoğuru., ~:":i; Tı.ırkleşmiş insanları bugüne kadar hangi Türk irkcısı Türklük kadrosundan atmak istemiştir? Falih Rıf kı bu yolda br tek misal göstersin, biz hernerı pes deriz. Halbuki biz, bugün henüz hayatta olan birçok .Türk iye Cumhuriyeti vatandaşları gösterebiliriz ki, bunlara ırkifiüviyetlerini büyük bir titizlikle saklamakta, evlerinde Türkçe değil kendi dillerini konuşmakta, bir mevkie geçtikleri zaman devlet kapısını hemen soydaşları ile doldurmak ta ve sinsi sinsi Türklük düsmanhğı yapmaktadırlar. İşte Türk ırkçıhğ ı. bu azınlık ırkçılarına karşı bir rniıdafaa silahıdır Onun içindir ki F'al ih Rıfkı ve kapı yoldaslarr, hatta «milli şef leri, fi lanlar ı, falanlan beğenmeseler de bu fikir Türkiyede var olacaktır. Irkçılığın, rejimi kahkütlü Hitler'in naziliğine götüreceği iddiasına geLnce, bu da kocaman bir palavrajhr. Falih Rıfkı pekala bilir ki, Türkim üstünlüğüne inanıp bunu milletin bütün fertlerine yaymaya çalışan ve ayrrca Türkü koruyacak bir kalkan olan Türk ırkçılığı ile, Alman ırkını dünyaya hakim kılmayı-gaye edinen Alman ırkçılığının isim benzerliğinden başka hiçbir münasebeti yoktur. Tıpkı İngiliz demokrasisi ile Rus demokrasisinin isim benzerliği gibi .. Haki, katte ise d iınya yı kendine köle etmeye uğraşan siyasi Alman ırkçılığı ile Türklin tarihi üstün.

olacaklardır.

çİFTÇ10GLU

NEJDET SANÇAR


15

ORKUN TÜREELİNİN

KÖY

VE EASABALARI:

7··

KOZAN ve 10 senede bir pelesek yağı tabir edilen yağı burada çıkarılmıştır. t Pelesek yağı her nevi çeklerden elde edilen karişık bir yağdır. Yeni doğan çocuklara sürülür ve o çocuğu bir daha yıkama ihtiyacı duyulmaz Ebedi bir kokusu olduğu söylenmektedır. Bu yağın çıkarı lmasmda bütün ermeni' büyüideri burada topIanar-ak yağ kazanının kapağını manastıra en çok bağışta bulunan açabilir.') Sağlık durumu ve külttu-: Ovada sıtma olmakla beraber verem de oldukça vardır. Sağlık teşkilatı tamdır. (1 hastane, 1 trahomla savaş, 1 sıtma mücadele ve hükümet tabipliği. 7 serbest doktor, 2 diş tabibi ve 2 eczanesi bulunmaktadır. 3 ilkokulu ve 1 orta okulu bulunan Kozan, da kültür Ileridir ve gençlik münevverdir. Mahsul durumu: İlçenin umumi arazi miktarı 2011138 dekardır. Nadas ve boş arazi miktarı 190636 dönümdür. Ekilen saha ile istihsal aşağıda gösterilmiştir: Ekilen saha hektar Alınan mahsul ton Buğday 10300 18540 Arpa 6650 9975 Yulaf 3900 2340 Çavdar 1050 630 Mahlüt 1250 275 Mısır 748 450 Çeltik 13'179 5536 Kasaburun ka.lk ınrnn s ı: Kazan pek yakında suya ve elektriğe kavuşacaktır. Yeni ve modern bir sinema binası yapılrnaktadu-. Adana şose, sinin de asfalt olacağından ve Kayseri ile birle., şeceğinden bahsedilmektedir. A"Nİ YÜI{SEL

m

c

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

Coğrafi durumu: Kozarı Adana'nın 71 km. kuzey doğusurıda olup Adana'ya bir şose ile bağl: ' r. Kuzeyinde Andıl; doğu kuzeyinde Köreken dağ ar' yle çevrilmiştir. Denizden yüksekliği 150 metredir. İklimi: Akden.z iklimine sahipt ir. Şehrin 01'tas.ndan Kazan çayı geçerse de halk ekseri içecek suyunu kuyulardan temin eder. Merrıleket se 'erlerin yardımlyle Kozarı pek yakında 10 km. mesafedeki Andıl dağından gelecek iyi bir suya ye şehre kurulacak bir elektrik santıralına ka\ .şacaktır. Easabarun durumu: Kozarı. Şevkiye, CL'.'TIhu~ ıriyet, Taş, Yarımoğlu, Aslanpaşa ve Mahmut: . diye 6 mahalle olup 90 köye sahiptir.' Kasabanın nüfusu 950 sayımına göre 7867 dir Köy:eriyle beraber 52840 i bulmaktadır. 1 ay için'e 'asa'U 481 doğum, 45 ölüm, '225 evlenme ve :'3 boşanma olduğu tesbit edilmiştir. Tarihi eserler: Kazan, Romalılar tarafından yap.ldtğı söylenen Kozan kalesinin eteğinde : ' ulrnuş şirin bir kasabadır. Büyük bir tari.-.: kıymeti ve askeri bakımdan önemli bir mev, :il::e -erleştırilmiş bulunan kalenin şehirden :.-Q;':sek'-ği 150 metredir. Rakımı 350 m. dir. Gaye: S2rp olmasına rağmen kale bu yaz bir İng'~z jeoloğu tarafından te t kik edilmiş ve önem:..i bilgiler elde edilmiştir. Kalenin yapılrnasmcak! oaşhca gaye: düşman saldu-ışlarma karşı savunma tabyesi olarak kullanılmak ve etrar.," --',j kaledelellerle muharebe temini içindir. He:::eı:ı yarımda Ermeniler tarafından yapılmış manastır tetkike ve görmeğe değerdir. Mısırd beri ermenilerin baş rahibi burada oturur ~~~~~~~~~~-aciEl!e:.~~~"'CIt!JQ!"".....(1I

_

TÜRK~TAR!H~DE YABA;E:~::::::_ İHANETSERİsi, Gök Türk

Katunun paratoru

Kağam

ihaneti güneye

Türgiş

Şipi Kağan

~~~

(609 - 619) ın çinli zevcesi İçing

yüzünden 615 yılında esir olma tehlikesi atlatan kaçarak bugün «Tay-yuen» denilen «Yen-men»

Çin imşehrine

~

sığındı. Kağan da önüne gelen bütün koruganları birer birer düşürerek Yenmen'Lkuşattı. Durum ümitsizdi. İmpanıtor ağlıyor, son bir gayret daha gös-

~

tenneleri için subaylarını lmcaklıyordu, Çinliler, Türk kuşatma hattını yarıp çıkmayı düşiindiilerse de kıyışamadılar. İmparator teslim olmaya hazrrlaruyordu. Son çareolarak yine kağanın Çin li zevcesi İçing Katuna başvurdu, Bu hain kadın, Gök Türk ülkesinin kuzey bölgesinde isyan çıkmış olduğuna dair bir söylenti çıkararak Çin imparatorunu ve imparatorluğunu kurtardı, Tiirgiş Şipi Kağan mevhum ihtilali bastırmak üzere bütün ordusunu alarak çekildi. Düşün ve unutma! .. ~~[l:~~~CJffi~~~~..-..aııt!~tı..~dEl,~~~

.

Ats

ı z

~ ~, ~ ~~

~ı .~


i • _

i

vardır ve işlemektedir. Ve en mühimi: Bizim işlerin iç yuzunu bilmeyisimiz ve zöremevişimiz; düşmanın gözü açık ve bizim de gözü kapalı olarak yaşamakta bulunuşumuz devam etmektedir. Aramızda ve başımızda Türke .düşman gizli kuvvetler yıllardır yüzleri kat kat maskeler altında saklanmış olarak yaşamaktadırlar. Talihin ve tesadüf'ün garip bir cilvesiyle 1944'de kinin ve gazebin bir taşkmlığı maskenin bir ucunun hafifçe aralanmasına yol açtı. Talihin ve tesadüfün maskenin arkasını en yakından görmelerini mümkün kılan üç beş Türk çocuğunun büyük zahmetlerle işkence ve dava günlerinde günü gününe tuttukları notları ORKUN'da aynen neşrediyoruz ki, bu fırsattan istifade ederek bizim gördüklerimizi bütün ülküdaşlarımız da görsün ve bilsin. Düşmanın iç yüzünü, 'düşmanın nasıl çalışıp nasıl düşündüğünü, elinden neler yapabilmek gelcliğini, ve düşmana bilfiil nasıl karşı -konulabildiğini bilmiyerıler öğrensin, ve nihayet belki bazı dikkatli arkadaşlar bizim yaptığımız hataları, tecrübesizlikleri ve bazı zayıf hareketleri de yine bütün çıplaklığı ile lıu notlarda görecekler ve i1eri~i -icin bizim acı te crübelerimizden istifade edeceklerdir. İşte 1944 1rkçılık _ TurancıIık hadiselerininüzerinde bu sebeplerle bükadar tarsilatlı olarak duruyoruz. Ülküctaşlar da o günlerin hikavesinin üzerinde bu 'sebeble dikkatle ve ibretle dursunlar: Arada sırada şu veya bu ferdin çektiği ız tı., raplar a, düşmanıara karşı yaptığı bir zeka oyununa, veya gösterdiği cesaret ve fedakarlığa dair o fert lehine müsbet bir k ıyrne t hükmü çıkarılabilecek bir hadiseyle karşılaşınca zihinler o noktaya takılmasın; bunlar her yerde ve her zaman olagelmiş şeylerdir ve üzerinde pek durulrnaya değmez.

'i-

m

., '

ww w.o tu

ken

de

'Must.afa Mete B., Babaeskı, «Orkundan Sesler» sayfasında çıkan 1944 ten ha tıralarda zaman zaman arkadaşların içine düştükleri gülünç durumlar da olmakla beraber, birçok fıkralarda adı geçen bazı arkadaşlar ızdıraplara cesaretle göğüs germiş. bir ülkü uğruna zulümlere uğramış kimseler olarak görünmektedir. Bunlar hakikat olmakla beraber, yine belki bir me the trne konusu bulunur diye, bu gibi fıkraları hiç neş, retmemek akla gelebilirdi. Ancak, bu nokta üzerinde iyice düşündükten sonra bu fıkraları olduğu gibi neşretmek kararına vardık. Bütün ülküdaslar emin olsunlar ki ORKUN hiç hir şahsın methini yapmak gayesini gütmcz, ve e~asen 1944 hadiselerinde tevkif edilen Türkcüier!n de methedilmeğe heves ve ihtiyacı yoktur. Bazı arkadasların yer yer. tabir-inizle «birer kahraman', şeklinde görünmesini tamamen önlemek için tek çare olayları ve hakikatleri geniş ölçüde değiştirmek ve örtbas etmek olurdu. Halbuki biz bu fıkralarda. ve daha mühimi asıl ciddi noktalardan bahsedecek olan «Lrkçıhk _ Turancılık» davası tefrikamızda, hiç bir noktayı gizlerneden herşeyi tam bir açıklıkla ve aynen okuyucun.un önünde serrnek yolunu seçmiş bulunuyoruz. Bu konuda güttüğümüz hedef ne okuyucuları sadece eğlendirmek, ne de şu veya bu arkadaş ın çektiği ızdırapları ülküdaşlar-a bildirmek veya onların medeni cesaretlerini anlatmak değildir. Hedef çok mühimdir ve şudur: 1944 hadiselerinde Türkiyede güya Türkün hükümeti olması gereken bir hükümet en ağır şekilde Türklüğe söğmüş, Türk düşmanlariyla işbirliği yapm-ş ve Türklüğü sevrnegi en ağır bir suç olarak açıkça cezalandırmaya kalkmaktan çekinrnerniştir. Böyle bir f'ecaat (hiç değilse tarihin yeni çağlarmda) başka hiç bir milletin başına gelmemiştir. Yabancı diyar larda ve yabancılar tarafından yapıları çeşitli ağır zulümler eskidenberi olagelen hallerdendir. Müstesrıa bir hususiyat arzedeni bir milletin kendi hükume ti I !)tarafınclan o milletin fertlerine millivetlerinden dolayı zulüm yapılmasıdır, Biz lıu hadlsey; üzerinde en bÜYÜk b.r dikkatle durulrnaya değer görüyoruz, 1944 zulümleri geçmiş ve o zulümleri yaptıran başlar da Tanr ıya şükür ki 14 Mayısta Türk milleti 'tarafından iktidardan atılabilmiş bulunuyor. Fakat herşev geçmiş bitmiş ve bizim için bundan sonra uykuya dalmak zamanı gelmiş değ;ldir. Eski den'in meranet mekanizmasının hemen bütün orta ve küçük dereceli unsurlan ayakta ve resmi vazife başmdadır-la r. Ya el altından Türklüğe resmi makamlarının imkanlarını kullanarak sinsi sinsi kötülük yapmakta yahut ta şimdilik sinmiş durumda beklemekte, rengini belli e trnerneve. mevkiini kuvve tlerıdir., meğe ve etrafında kendileri gibilerini yerleşti, rip korumaya gayret etmektedirler, Daha mühirni. 1944 faciasını hazn-lıyan ve mümkün kılan maddi ve manevi arnillerin ve per; de arkası kuvvetlerinin hepsi bugün de

L

lHiIIW5eQ.;

rgi .co

~J!)I"_P!i

Uzunoğlu Sadık B., Yıldızeli. Yazık ki ORKUN'un sayfalarının azlı ğı bahsettiğimiz eseri tefrika olarak, basmamıza manidir. Güzel duygularıruzdan ötürü sağ olunuz. Musiki hakkındaki eserinizden bir nüsha da lütfen bize göndermiz. Eseri mernnuniye tle okuyucular ımıza tanıtırız. Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneğinin Yayınları: Nazım Hikmet Meselesinde Allınet Emin YaIrnan'a Cevap 30 kr. Komünist Nedir, Nejde t Sançar 50 1,1'. Komünizmin İç Yüz Sosya.Ilıoğ lu İsmail Suphi, F'ınd ıkoğlu Ziyaedılin Fahri, Zeki Veltdi 'I'ogun ve Uruzoğlu Ziya'run makaleleri 30 ler. IKızı! Cennet Masalı - Nejdct Snrıça r 50 ler. ü

-

İDAREHANE. FEYZULLAH CADDESİ 9 Nu. A. lYlALTEPE - ISTANBUL

IŞIL MATpA,ASr. -

ISTANBUL

t

..•.

-.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.