Orkun 14 sayı

Page 1

m rgi .co

BütÜN

BİR

O.RDU

de

rfjRKLER

ww w.o tu

ken

=~-:~L!~ Türkçülük

ve Hürriyet

.

.

SOFUOGLU

Özlediğim

Vatan

.

.

.

Komünizm,

Planları

Orkundan

.

BEKİR

BERK

ve İstikbali. . . . . . . . Prof. ZEKİ VELİDİ TOGAN

Sesler

...,....,.

.:Ievlana Celal-üd-Din Teknik

.

M. ZEKİ

Belhi-ii Rumi

**'i'

KÜLÜG-TEGİN

Dava

LÜTFİ

ÖNSOY

SAYı

Son Yüzyılın Tahrif Edilmiş Olan Tarihi Düzelrilmelidir BEKİR SIDDIK ÖZYILDIRIM "'-eni Bir Bozgunculuk Onu Bırakın Büyük

(Şiir)

Cihangir

Usulü .

.

.,

Çingiz Kağan

Elbistan Türklük

İçin

Karasevdam Haykıralım

(Şiir) (Şiir)

(Şiir)

.

NURİ TARHAN

MUZAFFER .

.

DEMİRBİLEK

İ. BEHÇET AKIN

NAMIK

ZEKİ

.

HASAN

BASRİ

.

.

.

.

AHMET

ALPSÜ ÖNEŞ

ALİVELİOGLU NEŞ'ET

5 - Ocak -1951

DİNCER

==:~oy~~~~~~:::J~

25 KURUŞ

~~~~~....-....-.--

',--~_

•••••••

_ ••

~,-

••••••••

~--_._--,---'

_

••

,

• __

._.

o ••

__

._

._-_ ..._--~


İÇİN

TüRKLÜli

Dünyaya

ün saldık

Ölümden

biz yeni

k orkrnad ık,

Yılmayız

düşmanm

savaşta

her

biz

Gençler

baştan;

coştuk

ye t işi r bizde

Kuh rn.mu.rı

HAYKıRALI,\! !.. Yetişir

Bozkurdu

n!

Tiirk

o ğlu

yi n e göster

yar

dme

Za.Ier ler-le

yazdır

dağlar

1\101'

al dest anını arslan

Tiirld ük için

n ğla,

'I'ürkl ül, için

vaşa,

Krşsn,

olur

bahar

Dünya

susar

şrırn n ı,

Türk

!

*

'I'ür kl iık İçin 'I'ürklülc

Moskof

'Nal

sesleri

sarsur

İlk

hamlede

bir

Biz,

cenk naresinden

Ey

Türk !.. yine

Düşmanları Yardımcısıdır

j

*

Biz,

lca.lbirn

İzmir'de

Bir

kalbim

Ağrı'da

ateştni

Ağ-ar

Frrn.tta

rıuz lı

bir

Icerıdırni

Sevinçle

Yunus

bir

yurnk

Me ı-lee

tarihim

ve rdtk tl burrlu

«dur»

Sıl içt im,

uflcum da d ır

Hal,-ı

sönmez zafer her

içiım1e

damar

iki

Vuturnm

nuz lmurı

biri

a te şlm:

g iureş im.

ayrılan

Öbürü,

bana,

düşmnrıa.

Iüılblmden

Benim

de yaya

dive

Her

u-mak

gece.

ta Saknrvavn ..

nı.

Dicleden

ırkımızın;

saçm-ak

.. haybralım!

..

havkn-ahm:

..

AI-BIET

NEŞ'ET

..

DİI'<CEE

*

sezdim

or drı her

Haykırdı dersi

ak !..

HAYKıRALli}!!

g ezd im.

düşt iım

Icalbirnlc

laylar

yirıe

bırak! ..

sırdır.

lmlbi

g uldür

g'ibi yola

Uzamlım

haykır;

ak !omızm !..

açarak;

Arn s'f.an.

yittr-dim,

eğildim

Şeh rftyirı

gibi

yol

!..

(h I.KaE.'tan

alır

in liverı

necip

smırdu-,

lüvemut

adrmız

lıa;yrette

içt!ğüniz

bin

de

'Volkan

ça rprm

gözyasları111

Çoruh'ta

: yine

dünü

!..

adımız .. bir

GENÇLER!

ww w.o tu

Ruhum

şahlan

ken

I

Bir

atılan

Tanrı,

sarhoşuyııZ

Sonsuzluğa

KAR.,\SEYDA:U

virıe;

Moskanıyı

yazılsın

sustur;

!..

ovuyı ..

vapalrrn

kalpten

'

Tunamız;

arıarmz

temelinden göl

ı.,

Beyler beyine ..

rgi .co

ÖNEŞ

gür

artık

kızı

bulutlarla

Turana

!..

BASRİ

!..

!..

Ölmti~eli;n

şah lanrnn lr, Balkanda,

diye

Göklerde

öl! çöl...

HASAN

i

bizi

g-iil!

için

konduğumuz

Türkün

Türkiyeden

atları

Gelsin

sesinden!

* * "* * "* *

gül anıtsun

mevdn nmı !

er

inlesin

yine

yerelim

m

Ey

Aksın

kıralım

Tur-andn kj 'I'ür ktük : np elim' kan', can

Bağrında

: hnvkıruhm

artık

*:

Mahyolmada l\Iazimize

Düşmana

zineiri

!

vaştan

ürmesinden!

*

sus tuğumuz

saran

damar

nehir,

gibidir. bayraktır,

Anu toprukt.ır

...

ALİVELİoGLU

TUNA Unutur

mu

Unutur

mu hiç. bir

hiç

bir

BOYU

Türk;

ata,

cled e soyunu?

kalb ; öksüz

Tunu

coşun,

çn ğIrı yun

Kalbl er in

hasretiyle

Daha

su ve ı-m iştl n, binlerce

Her

dün sabah

Gezer

sahütrıdcn,

Senden. Değil

seninle

uznlc, bir

Hasretinle

Yo lunda

kıru th

lcırmz içen

he"

voğru ldu

Ey Ttrr k o ğlu

sanki

hasrc t!e yanan,

yıl, değ'il

olan

ata, müjrlect

..

'I'una, Huna .. durnan

Iilıman ..

lmç Oğuz,

bizler

yıl, tam

Türklerin

unııtma;

re h be r

atiı

lcn Ika ı-lcen siyah

h a ya ld e koşau,

Bağdaşmrşdı

boyunu?

ne çoğ·uz ..

beş asil

dcde

n sı r boyu sovu..

ynrdunu,

Boz kurtlunu ...

H. TAHSİN

ARıKAN


-e _ eşriyat

ürü ~,TT

TüMTÜRK

P. li. 1818 ~

ta.

Haftalık

Yıllık:

8 lira

6 aylık:

4 lira

Yurt

Dergi

Türkçü

dışı:

12 lira

Yıllık:

Istanbul

Ocak 1950

Tiirlq;iilill;.

bulunmaktnn fiil

olayları,

t irnslar

adi

itibarla

karşılıyoruz.

oları

vatan

İstikbal

onları

a leyh te atıp

pe le ,o;::'u tn n mm ış Türl;:

eY\{tt~arınm öi;Tenmel,

için

tutunlnru,

trıvsi ye

rahmetli

ederiz.

hürrtvctperver

en uf'alc bir

Bn

escr ln

milli

istildül

ile

ka ı-şı müs talcfl olan bir milletin

bir

istikliil

ikide

bir

öne

milli

içte

az-z.umuzun

Milliyetçilik, yeri

siiriilmesini

her

almasını

dolduı-nlmaz

mzıvagüntan

te-

gayri

ih-

Ttulcün

birer

şi<ldptle

czlediğ'i

hak-

te kz.ip edecek

ta

Ye

bldüve tterı

beri

Bu

yaprnışlru-dır. uğraşmış,

ınilliyetçileridir.

ka tlrınma drın

didirı ,

Türkçülüğiin sallar

gibi

okuma-

'I'ü rIcçül ük,

en

medeni,

ayı ı-mazl a r

ve

dışarıya

«Tiirkçiiliiğ'ün

tt

Iıürrıve

_ asla

ye insan-

- pala

esasları»

-

bil' icleoloji(1ir. birbirinden

münüstvls

de g'crçel;:

dalıUi

insani

görür

fiilen

<1e ::!nIa,:l1ır Id,

milli

hür-ı-Ive rrmlzt

ww w.o tu

Harici

tetl;:ikimle!1

görüşlü

ve en geniş

Türkçüler

lrülfr-te

Göka lp'rn

Ziya

olanların

bulunmalarıılır.

mcrıfua tl e r,

derılı-se densin, şuıası muhaktcaktrr Id, Tiirlq;~iiler h iu- vicdan, hür tefel;:k,ür ye Iıür matbuat mücadelesi hürrtvet ve demokrnst yolunda sava şmış : fiilen-fikl'en

ne olduğunu

olduğu

Yı' sülctn

di-

iftira

f'aştstl er-In 'I'iu k milliyetçili;;';

rerılcslz

ne

memlekette

linde

düşmanı

de

Her

cihe t, bu iddiada

hürriyet lciıçük

aşırı

en ba ya ğı şekilde

ba şvu rrnn lrtn n çel;:inınetliklerini

loz ıl ye

n.yıpl ıyacalctrr.

ilil i' insan,

nırlar.

birer

Insarıların,

ta!-:tikh'rE'

Bu

nzn tmnln ı-rru nerrettc

müfterileri

larını

pek

iğTeniriz.

dil

Gn rIp olan

müşn hhus

ol u rsnk,

h iu'riye t aleyhtarı,

etmişler;

hl'!5{"ri i h t i rn s la rtf a n srvr ıla rn k uzak

uğrundn

kında

itharn

çel-:inmemişlerdir.

fildrleriyle

sovredcccl:

gıbi

Iiğuruzdan

miş

ye

olmaıda

rgi .co

'e Isnn.tlaı-da

maşa eder

ternnvütlü

ye fa~ist

kendilerinin, İçtimai

m il llve tçil e r! mü t emadtycn

d iışrnnrılu ıı,

taraftarı

M. ZEKİ

ken

siplin

14. Sayı

Cuma' Günleri Çıkar

SOrDOGLU

f'TI

ABONE :

m

3,=-....---.:

u

ATSIZ

~"Fz;;n:

hür

lüzumuna

olması

boğrnrı k için

bir

inaha-

gözdağı

_ tecviz edemezler.

gerçek

ş:\hsiyet

içindir

Id,

olrı rn k

hürı-Iye tin

cernivet te

milli eşi

bulunmuz

lfıyıl,

ye

y,~ri

memlcke tte gerç,el;: hürrtve t ha , yası esrnez.se, bir m e m lclce t te Hn k krrı. hn ki krı t irı ye atl',.Jetin sesi' yerine zulmün, i tismurın ve ııllll,?'al:'ıtanın nürüsr hfı ki m olursa o memlelcette bol bol da lkavu!c. pel, koç kurkule ye bir o katlar da zalim t irre r; Ia ku t, aslii şn hstve t sahibi mert İnsanlar çoğ alrnak in11,,1111bulamazlar. İs tlbdn t, istismar ve t ahnk kümderı uz.ak, muvazu as ız ve kanuni t.eminn tlru-a daynrınrı hal;:i!;:i bir !ıiiniyet nizanııdır Id, ancak fazilet ve ,.alısiyet sahibi mr-ı-r in:,;ınl:ırın cemiyet içerisinde artmasını srığlnr. Keza fe rtl iye t, lerin

bir

nnnr-t tc'ilki! ettiğ'inı'

şa hstve tl esmcs},

ancak

bu münüdu

];::ıbiliyrt

anla

Esns erı, insa nl ık şerefi ifadesini amarısız

buln hilir.

ş

ıian

crbübmırı bir

ye haysl yet Bilhassa

Icanrdlr.

bu

Bir

ke rıdl

hüı-r lvettn

sahn smda

vükscllp

rnevcudl yet.ivle

anln yışlurırnız bak ımdn n,

(la ge rçelc hürriyet 'I'Iuk

düsmu nuln-In r ye bma enu lr-vh , tuhn k küm

Isttsmarı

dahiline

de

girer.

nlzarmnda

milliyetçileri,

\'L'

ge lf şmcs!

lmkün

tam

h iirriyetsizliğ'in

şiddetle,

nefretle

r erl ,

dederler. Türl;:çiiliil" istismara,

siyasi

ayni

hayatta

'iid(letle

ist ibtln t a ne katlar

muürızch r.

İktisa<]i

istismar,

muhalif her

ise;

iktisadi

'I'In-Icü

hayatta hayslve

da ttl

bağdnşamaz. işte bn ön emli n ok t a d.t , Tiirı,~'iili: ••;rın i k i bü rtz vasf ı _ ccmlvet.çl ve şnhsi yetçi olu,'II - İÇTİ;\IAJ. AD.,ı.LI~T ~'i)rii::;[';n(k.mirke mrnr-I hir te rktb •• ulaşmakta ye ~'iizl'! bir şcki ldc re.ür ı'(lilnwı,ü·tlir. birer

Bahsiyct

N e tic Iiiz.umlıı da gÖI'iiL'

l'

oluı-ale

nla

sayarlar; ye

1':\

g'örmek

istiyen

insn nl ıl; a nln vış ırrnz la

h iu- ye

1, diyrhi iiri'l. Id, mi Ili.\'d~'i Iİ,c, h iirl'i.Ydi insan

o la rn k vuşarnn n ın <,,,:is

n.nr-al; onda

ka t'Jyyerı

Ti'n'ldiik

sa rt ın t g'el'~,e!': bir

i~,in is tilclu! kada r hürriyet

nizumm-

bul ıu-la r

SOFUOÜLC xı, ZEKi

-------_

.._ ..,----_

.._'--

--,-'-",


ORKUN

4

••

Özlediğim

Vatan

Bekir BERK Bir vatan özlüyorum. Öyle bir vatan ki, orada insanlar tabiat kuvvetlerinin esiri değildir. Seller artık ölüm türküsis söylemivur. Bataklıklar kurutulmuş, toprak yeşile kanımştir. Halk, sıtmadan, trahomdan, veremden kırılrmyor.

rgi .co

m

Bir vatan özlüyorum. Öyle bir vatan ki, orada ı;ençlik, alnı hiç bir lekeyle kirlenmemiş, gözleri hiç bir ihtirasla kararmamış, boynu hiç bir kuvvetin önünde eğilmemiş bir kitle halinde hakkın ve adaletin z.ıferi için çarpışmaktadır. Orada, gençlik dertli Anadolu'nun muztarip Türk aleminin ümit kaynağıdır. Orada gençlik, mazlumların yardımcısı, zalimlerin hasmı, mukaddesatımızrn bekçisi, ileri, kuvvetli ve büyük Türkiyenin yapıcısıdır.

ken

de

Bir vatan özlüyorum. Öyle bir vatan ki, orada aile, dünyayı cennete olduğu kadar cehenneme de çevirehileceklerirıi bilen kadınların ilahesi 0'1dukları bil' mabeddir, Orada kadın bir süs eşyası değil, çocuğumuzun «ana» sı, evimizin «hanım» 1 ve askııruzm mihrahıdır. Orada k.rdın Eeıi hamlelerimizi kostekliyen bir engel değil, iyi har eketlerimizm teşvikcisi, büyük kalpli, yüksek ruhlu bir iyilik perisidir. Biz camura batarı hakları temize çıkarırken o, şefkatiyle, aşkıyle yolumuzu ışıklandırmakta, ımanımızı kuvvetlerıdirmekte ve mücadele aznıimizi artırmaktadır.

ww w.o tu

Bir vatan özlüyorum. Öyle bil' vatan Id, orada insanlar, uğrunda ölüneıı toprak olan vatana mideleriyle değil, kanlarıyla, taı ihleriyle, kültürleriyle kığ"lıdırlar. Orada maddeye tapılıp manevi değerler inkar edilmiyor. Orada aınarısız bir zümre veya sınıf mücadelesi yoktur. Orada. sınıfların istismar ve diktatcı-yası reddedilmiş, kavga yerini tesanüt ve ah enge terketmiştir. Kin ve nefret yerine dostluk ve sevgi hakimdir. Orada köylü, yırtık çarıktan, yaınalı mintandan kurtulmuş, bir kelimeyle sefalet yenilmiş, tezatlar azaltılmış, hürriyet ve içtimai adalet gerçeklesmiştir. Bir vatan özlüyorum. Öyle bir vatan ki, orada dava adamı olmak, namuslu hareket etmek aptalhk sayılrruyor. -Orada zalimler mazlum maskesi takamaz. Orada hak ve hürriyetlerimizin kaatilleri, hürriyet bayraktan gibi görünemez. Orada vatan hainleri, Iıavntlarını vatana ve millete feda edenleri, vatana ihanetle ithaın edemez. Orada ayaklar altmda çiğrıenmesi gel'e .. kerıler omuzlarda taşınamaz.

~ ~

Bir vatan ozlüyorum. Öyle bir vatan ki, orada demokrasi bir orta OyUl1l.1 değildir. Orada kanını diye kanun diye kanunlar tepelenmiyor. Orada idareciler, halkın hizmetkan olduklarmı müdriktirler. Orada siyaset, Richard Coudenhove Kalergi'nin belirttiği gibi rakibini aldatmak. bir muahedeyi nakzetnıek, bir dosta hiyanet etmek, müdafaadan aciz birisine .,:aldırmak hassaları İle iftihar eden; kendilerini iyi ve fer"al1Jl1, namus ile namussusluğun, asaleti ruhiye ilc denaetin üstünde tutan politika haydutlarrnın, gang'steı'Ierin kavgası olmayıp, hile ile zafer kazanmaktan ise do:~ru davranıp mağlüp olmak tehlikesini tercih eden; lrasma karşı h iirmetkfir davranan; nazik bir düşman, sanıimi bil' dost, iş sahasında emin bir serik ve her yerde sevimli bir arkadas olan -doğru, cesur, lDl1l11S1u, alicenap ve mert insanların, centilmenlerin işidir, Bekir EEER

:._#~~~~..;-

--------"--------

_ .....

--_.__ ..•.:--- •..


5

ORKUN

ZEKİ

Komünizm tehlikesi karşısında milli şuuru: Geçen Eylül ayında Marburgda Müsteşrikler :'ongresinde Norveçli bir a lirn bana yanaJaral, ,Türkiyenin Kore savastarina iştirake karar 'ermesi cihan stratejisini tarihlerinde olduğu gibi tek bir kül olarak kavrayabildiklerini gjs-ermektedir, Halbuki Avrupa'da bir çok büyük ::illIetlerinin siyaseti başını kumda gizliyen devc;'-ı:şunu hatırlatır; çoğu ancak tehlike kendi manal elerine geldikten sonra korunacaklarrnı dü, sünüyor'lar» demişti. Arnsterdam'da ·toplsnan :ıeynelmilel Dinler Tarihi kongresine i;;tirak Eric,; elyevm Bern'de mukım meşhur Macar Pro, :esörü Alföldi ile Holanda lı Prof. Drewes de hi','i -;ğerini tamamlıyarak «Yekpare bir irade dc:::e:' olan cihan komünizmine karşı demokrasirıin de yekpare bir irade olarak karşı koyması :cabettiğini, cihanşumül komünzrne karşı ancak cihanşumül bir mikyasta teşekkülle mukabelc 2webiJeceğini herkesten önce Tüı-kler anladılar. =iz bu anlayışı bilfiil isbat ederken bir çok Garp :::ıilletlerini geride 'bırakmış oluyorsunuz ..'. de~i::-lerdi. Alman ulernasından tarihimizle sa lahi., ::e Le uğraşan bir profesör de 19,12.1950 tar ihiv., Ie bana yazdığı bir mektubunda «Türk asker:e!inin Kore'deki kahramanca savaslaı-ma dai,: sazete haberlerini iftiharla okuyoruz. Memleke , ":mz bir çok milletler için numune olmuştur. :;;:~di biz silahsız Garbin istikba line korku ile cakıyoruz : yegane yapacağımız iş, kızıllar kapı., '''~ın1ıZ! çaldıkları vakit bir kaç tanesine taban':2. sıkıp ölmektir» demişti,", Filhakika Avrupa'; 8.. muhtelif yerlerinde «harbe her şeyi tercih =-:ieriz;.. zihniyeti hakim olduğu gibi, 38. arz derecesini geçmekle Ruslar: doğuda kızdırmamayı tavsiye eden Gandici Hindli'lerle, Almanyayı ıeslih ederek Rusları batıda kızdırmıyalım diyen ?ransızları, hatta burjua tabakaları arasında ::ahi «Almanlar gelmişti bir şeyolmadı ya, Rus-=.!" gelir yine yerimizde kaln-ız» gibi sözler söy_=-::,·enbu Fransızları «cihan siyasetinde üçüncü ~-,r:veb miş gibi gösteren geniş bir dalalet kerı, "'~i hissettirmektedir. Bu hali görürkan insan, -::-ü!"kmilletinin 14 Mayıs ink ılabiyle milli irade:::1e ve şuuruna kavuşarak komünizm! tavizler:= değil, ancak kuvvetli olmak ve beynelmilel :esanüdü kuvve tlendirmekle saldırmaktan alı.::oymak mümkün olduğu anlayışına da kavuşrr.uş olmasından, bunu cihana da fiili hareket2!"'_'le anlatmağa çalışmasından ferah duyu-

VELİDİ

dan daha 30 sene önce «burjuva milletlerle akdelunarı muahedelerin onları oyalamaktan ve aldatmaktan ibare tolduğuna, kurban olarak kestirdikleri mille tleri n hiçbir «ha kimane siyaset» lerinin onları (yani Rusları) çoktan ve derinden düşünülmüş siyasetlerinden ahkoyamıyaca ; ğına dair yazdıkları w söyledikleri gerçektir. 1918 de Buhara Emri Alim Han Aral Gölü mın, takasında Beyazlar, Başkurt ve Kırgızlarla çarpışan Taşkent Rus Bolşeviklerini bir alay askeriyle yandan vurursa bu ülke onların zulmünden kurtulacağını biliyordu; fakat o «onlar bana dokunmıyacaklarını muahede ile teyit ettiler,' dedi ve bu Kızılları ortadan kaldırmak yolunda yardımda bulunursa bununla ancak Moskovadaki Sovyet hükümetini kızdırrmş olacağını zanne tti Fakat Emirin bu «h akirnarıe siyaseti, memleketinin iki sene sonra Bolşevikler tarafından işgal edilmesine mani olamadı. 1920 de Horezm Cumhuriyeti Reisi Pehlivan Niyaz bana «Biz Sovyetleri tahrik etmeyiz, biz dokun, mazsak onlar bize dokunmazlardemişti; fakat bu sözünü söylediğinden üç ay sonra sarayının gizli bir yolundan kadın elbisesi giyerek kaçmak mecburiyetinde kaldı Bugün Hintlilerle Fransızlar da, başka milletler kendilerine imkan verirlerse, bunu kendi üzerlerinde tecrübe edeceklerdir. Zaten Hindistan tarihte barışçılıktan, düşmanlarma vaız ve nasihatle tesir edebileceğine inanmaktan başka ne gösterdi. Kendilerini dünyanın en akıllı adamları sayan çok okumuş burjuva İngiliz yahut İsviçreli yazarlar Fransız siyasetini ve İngiliz Arnele Par tisinin «Keep lef t» grupunuo, Amele Savunma' ve İaşe Bakanlan Strachey ile Strauss'ın «Amerikanın kışkırtıcı siyase ti» ne ve Mak Artura karşı yatiştn-ıcı siyaset takibetmek istemelerini güya beyrıelrnilel siyaset alanında Avrupanın «üçüncü bir kuvvet» olarak ortaya atılması gibi tasvir ederler. Fakat Kızıllar la Demokrasi arasında «üçüncü bir kuvvetolrruyacağını iyi bilen Mak Artur Mançurya sınırına kadar ilerlevip çekilmelde Kore, Çin ve Rus Kızıllarının Stalinin «ve liahd ı... sayılan M3.lenkov'un lda resi nde milyonluk kuvvet olarak toplanmış olduğunu ve bunun Asya için olduğu kadar Avrupa için de tehlike arzettiğini tesbir etti ve dünyarım gözünü açtı; halbuki daha KaSI.:l1ayı ortasında Avrupa ve Amerika gazeteleri bu Rus «veliahdl." nın yani Malenkov'un, Sovyet ink ılabırun 7 Kasım bayramında Moskova. daki resmi geçitierde hazır bulunmayışından onun gözden düşmüş olduğuna dair tef'sir lerde bulunarak ham hayallere düsüyorIardı. Mançur., ya sınırına kada!' iledemekle Sovyet aleminin asla oportunist olmıyan UZLln müdde'tli siyasetinin Uzakdoğu'ya ait safhasının içyüzünün açık-

ken

ww w.o tu

:-or.

uzun miiıldetli Rus siyaseti: ':'ürk aydınlarının çoğu bu hakikati diğer -::-ürk. illerinde görülen acı tecrübelerden de renmişlerdir Tecrübe gösterdi ki, Bolşevikleı-in, :::lhassa Buharin gibi naza r iya tçılarının, bun, öğ.,

istikbali

TOGAN

de

'Iiirk

ve

m

Prof.

Planları

rgi .co

Komünizm,


6

ORKUN

rgi .co

m

nin öğrendiği bil' hakikat olmak üzere Malen, kov'un Kore harbini hazırlamak ve idare etmekteki faaiiyetinden haber verilirken bu Rus «v€Iiahdı -run Cinli, Maovçectung'u da «kendi orduları ile bu harekete katilmağa ikna edebildiği» ayrıca kaydedildi. Bu da gafillerin tipik saçmalarından biridir. Çünkü kendi fikrine malk olan bir Mac-çe-tung ve bir müstakil Çin Komünist Partisi ortada yoktur. William Bullitt gibi bir çoklarının ısrarla yazmalarına rağmen garbin hiç bir türlü anlıyamadıği bir hakikat de Polit, büro'ya tabi Rus milleti gibi, ona tabi bütün diğer milletlerin iradelerinin ellerinden almmıs olmasıdır, Rus komünizminele itaat ve sadakat demek, iradeyi, fertlerin ve camiaların iradelerini «İnkilap mer-kezr» ne yani Politbüro'ya hibe etmektir, Politbüro «Yani Rusluk- un kollektif iradesinin merkezileşmlş şeklidir. Politbüro «proletarya t dileta turasırn.. tahakkuk ettirmeyi üzerine alan, yani açıkça «Ben dikta törüm» di, yen dileta tördür; fa ka t şahıs diktatorası değildır. Bu yüzden Lenin ve Stalin gibi ilahlaşmış «führer» lerinin ölmesinden fazla müessir olmaz. Bu öyle bii' irade merkeziyetçiliğidirki, en büyük düşmanını başka sahalardan çok bağımsız olmak istidadı gösteren sahalarda arar. Beyunduı-uğu altına aldığı milletleri sırf bu irade monopolü, onlara dışarıdan hakikate dair haber sızmaması için demirperde içine alır. Bu cihet., ten Sovyet sisteminde Rus komünisti, Çin komünisti yahut Leh komünisti yoktur, Onlara göre tek bir komünist vardır, o da: müşterek cürümlerini rnüdrrk, ferden yahut kütle halinde insan öldürmekle öldürülenler-in taalluka tı, mal ve mülkü gaspla mal sahibi ve taallukatı 'tara, f ınd an ölüme mahkum olunduklarını sanan, hat, ta fertlere bunu mübalga ile telkin eden, bu su-

ww w.o tu

ken

de

lanmasına biz Türkler de iştirak ettik. Bu ,:UZUn müddetli siyaset» daha 92 yıl önce C1S47 de) Marks'la Engels'in ilan ettikleri «Komünist Manefestb ni kendisine mal edinen Rus faşist emperyalizminin tatbik ederek 33 senede mükemmel bir surette geliştirdiği bir siyasettir. Buhara ernirirıden sonra Çekoslovakyadan Beneş ile Masarik'in, Londradaki Leh hükümeti erkanından çoğunun, Rumen kıralınııı, Manyu ve sairenin düştüğü bu siyasete Rus ve Çin ko, münistleri şimdi tekmil Birleşmiş Milletleri dü, şürdüklerirn sanıyorlar. Gaflet g ayyasına düştüklerini sandıkları bu milletleri . Bolşevikler şimdi sadece taşlarla vurup öldüreceklerini düşünüyorlar, bu sebeple ze li Iarıe teklif olunan «a tes kes» emrini gururla reddediyorlar. Bu sevinçler herhalde pek erkendir. Fakat 1939 da Molo'tov'un eliyle bir taraftan Hitlerle anlaştıkları halde, diğer taraftan Po tiurnkin gibi diplomatları eliyle bazı komşular-ını İngilizlerle anIaşrnaya sevkeden, İngilizlerle Fransızları da müzakerelerle oyalayarak İkinci Cihan harbini çıkarmaleta bukadar meharet gösterdiklerine inanan Bolşevikler bugün Üçüncü Cihan harbini ne zaman çıkarmak gerektiğini de ancak ken, dilerinin bildiği bir iş olduğuna kanidirIer. SO\'yet şeraitini ve yeni Rus ruhiyatını bilen herkes bir taraftan Almanların, diğer taraftan .Japorıla., rın teslihinin aleyhlerine netice vermesini önlemek üzere bu kış bir harp çıkaracaklarını bekliyorlar. Bu hakikaten böyle midir, Krernlin dünya vaziyetini nasıl takdir ediyor? Bu bilinmez. Yalnız muhakkak olan şudur ki, komünist inkıliibının, dolayısiyle cihanşurnul Rus devleti amacının gerçekleşmesinin ancak kanla, savaşla husule geleceği 33 seneden beri yüz milyonlara «Bu son ve kat 'i savaş olur ve onun saye, sinele İnternasyonalle beni beser yeniden dirj .. Iir» (1) şarkılarını söyletenlerin arnerıtüsüdür. Yine muhakkaktır ki, bu harbin patlaması ne mille tlerirı Kremlinin yüzüne tükürmesi ile tes ri edilir, ne de vakti gelince bu harp için bahane bulmakta zorluk çekilir. Şayet onlar bu harbi mesela kuvvetlerini Avrupada temerküz e ttiı-, meyi zaruri bulan Birleşmiş Mille tlerin Asyanın hiçb bir noktasında ciddi kuvvet bulundurarmya , cağını düşünerek kısa bir zaman zarfında Kore'yi sonra Hirıdiçi ni ve Burrna'yı, Tibet gibi bütün Güney Asyaya hakim hava üsleri ne hakimiyeti tamamladıktan sonra Him1istanı işgal etmeyi kestirmişlerse, harbin Evro.Asya'rıın diğer kısımlarına yayılmasım ancak Demokrasi Aleminin gösterdiği toplu gafletin had bir saf'haya girmesi yahut bilakis onun Bolseviklerce beklenmiyen bir şekilde uyanışı ve haya tiye t eseri göstermesi tesri' edebilir. Fakat hjç bil' hadise bu harbi önleyemez. Sovyetlerin irade morıouolü : 20 Aralık gazetelerinde Mak (1) Eto budet S'inlernatsionalem

.~

7.'

o ••

-:..

•.•

~.':

.~.

•. ..;......J

.-"

'

..

~._ •.•... , ,._.

-":

çevre le ıi,

posledniy i reşitelnıy boy vosprianet red liudskoy .

..,-....-_~..

,

Artur

~...._.-----_ ..,.---._---

----~

_._.-

+

retle «cüriım kefaleti müteselsilesi» ile biribirine sıkıca bağlanmış ve sarılmış, bununla beraber «kapi talist tezadları.s (kapitalisti çeskoye protivoreç'ye) bir mütearife olarak kabul e t; mekle nihai zaferin kendilerine ait olacağına da kat'i inanmış kimselerdir. Komünist Ruslar ve kuyrukları dediklerint tahakkuk ettirmek, hiç olmazsa muhakak ölüm getireceğine inandıkları düşmanlarından korunmak için ve bunda ilgisiz 'lüitleleri önlerinden sürükliyebilecek derecede tesanüdü temin etmek için kin telkininde mübalaga yoluna girer ve her şeyden önce iradenin kayıtsız şartsız ve tam olarak merkeze hibe edilmesini ister. Komünist Rus bir taraftan «kapitalizm tezadlarr» nı günü gününe bir zafer rehinesi sıfa tiyle tesbitetmekte" diğer taraftan karşısındaki medeniyet ve hürriyet alemini tek bir dünya ve kin hissiyle dolu bir dünya göstermekte, 33 seneden beri o kadar mübalaga etmiştir ki muhtelif milletlere mensup oldukları halde yalnız Rusluk için çalışan Çin, Ukrayna, Moğol ve Türk (Komünist) Kızıllarının Iradeleri , ni tam olarak ele almıştır. Sovyetlerde irade ve dünyayı «komünist merkez', tarafından münasip görüldüğü şekilden başka bir şe,

._---_ .._-------_ ..-._._.,--._._,.

__ .._

~_.-.,

--_.- ..__ .._~.__ .~_.. __ ..

~.-

_ ..


7

ORKUN buna şaşmıyahm. Onlarca bu nekadar biz de bunu böyle bilelim,

tebii

ise,

rgi .co

m

Sovyetlerin insan iradesi üzerlndehi bu perva, sız tecrübelerinin akibe ti ne olabilir? Herhalde ne ilahlaştu-ılmış «tührer-. leri n ölümüne, ne iç ih ti lale ,ne de ayrı cumhuriyetlerde her zaman mevcut olan ve her vakit yatıştırılabilen ayrılık hareketlerinin şirndiği seraıtte muvaff akıyete mazhar olacağına ümit bağlanabilir. Komünizm boyunduruğu altına aldığı yüz milyonların iradesini tam olarak ezebildi mi? Hayır, bu daha vaki olmamıştır. Bugün tabanca ve bomba ile tehdit edrıe müşterek cürüm hakramanlarırun önünde ya rakı ya afyon la yahut rehin olan ailelerinin ölümü korkusuyla ateşe atılanlar ancak demokrasi cephesindeki tereddütler, çekinmeler yüzünden öteki tarafta kalıyorlar. Onlar demokrasi cephesinde kuvvetli bil' irade ve imanın telmik üstünlüğü desteklediğini görünce hemen eriyecektir. Bu cihetten bizim Birleşmiş Milletler safına kanımızla katılmış olmamız, diplomatlarımızın yine yaı-alılara kanlarnı görıder., me kle iştirak etmiş olmalaı-ı, Süleymaniye mev. Iüdünde bu gayretleri n Bedir ve Uhud mücadelelerine iştirak edenlerin işleri kadar yerinde oL duğuna dair r adyoda dünyaya bildirilen umumi Müsülmarı Türk inanının komünizm tehlikesinden korkan bütün milletler için bir ülkü olması ge., rekir. Ruslar 33 senedir küçük bir azınlığın bü, yük fakatteşkilatdan ve iradeden mahrum edilen ekseriyet üzerinde hakimiyetini nasıl devam ettirebileceğini mek teplerde öğrettiler. Bunda onlar iyi muvaffak oldular Fakat is tih., salle is tihlak, iş ile para ayarını bir türlü bulamadılar. Dünya tarihinde misli görülmemiş me., zalimle insanların iradeleri üzerindeki hakimivetlerini teminde ise asla muvaffak ol arnıyacak., lardır. Onların Achilles topuğu buradadır. Rus komünizrni ancak bir kaç milyon sayılan komü, nisti tehdit eden ölüm namına bir kaç yüz milyonurı iradesini ezc1iğini zannekrnekle yanılıyor. Bu kütleler Almanların karşısında nasıl milyonlar-la teslim oldularsa yeni bir savaşta ayni hal görülecektir. Bir kaç milyonluk hakim komünistin ancak ölüm korkusuyla yaşatabildiği «irade birliği; yüz milyonlar tarafından ancak nefretle karşılanır, ve hiç bir tabaka tarafından candan ve içten ilgi ile yaşatılamaz. Bu cinetten bugün büyük eserinin yedinci cildini Amerikada Princetonda itmam etmekte olan bÜYÜk İngiliz mütefekkir! Arnold Toynbeenin Bolsevizrni ilk İslam asırlarında Arapları zaferden zafere götüren dini heyecanla yan yana koyması yersizdir. Onun bu sözleri ancak yılnuş garpli münevverin fikirleri olmak bakımından karakteristiktir. Bolşeviğin heyecan ve imanı 33 senedenberi buzdan yapılan fakat irnanlılarla savaşta mutlak erimeye rnah, küm olan planlardan ibarettir. Komürustle r, he, men bir harp planları yoksa, bu hakikati anlı; yan komşuları ile daha iyi geçinebilirler.

ww w.o tu

ken

de

kilde görmek merakı isyan . dernek ti r. Trotski Rusyadan ayrıldıktan sonra müs, takil irade fikrini taşıyanlardan ancak Tito, harp neticesinde ayrı bir milli orduya sahip çıktığından dolayı, ayaktadir. Diğerleri gitmiştir. Mademki Çinde, Kcrede, Ukrayrıada ve Türkis , tarıda bir komünist şef avaktadır. yani öldürülmüş, nef'yedilmiş yahut alen i isyan halinde de, ğildir, o halde o komünist, iradesini Po!itbüro'ya kayıtsız şartsız hibe etmiştir. Iradeyi devletleştirmeyi esas umc1e edineo Rus komünizmi irade bağvnsızhğma karşı mücadelenin her nevinin meşru olduğu fikrini de bu komünistlerde yerleştirmiştir. Cinları yalnız .IKVD tarafından takibedilrneğe değil, rehber'ler arasında Komünist Parti Merkezinin «Kontrol.. denilen şubesi (1) tarafından merhametsizce tatbik olunan karşılıklı jurrı al ve şahsi düşmanhklarla beslenen «karşıhklı kontrol» e ve ayrı ülkeleri iktisaderi Rusyaya bağlamak hususunda gösterilen pervasızlıklara da ahştrrrnışlar; cl r. Bunlar bizim gibi Rusa komşu olan ve on , .arca kurbanlık sanılan her milletin yakında.ı bilmesi icabeden hakika'tlerdir. Rusyadan uzakt.ı o an milletler, Hindliler ve Fransızlar Rusya hakkında ne düşünüı-se duşünsünler. Fakat bi; Z!_!11 gibilere onların gazetelerinden naklettiğimiz «Mao-çevtung Rus taraftarı olan rakiple., rini ortadan kaldırrmş» «Çi nin 50 senedenberi , arp içinde olduğunu bilen Mao.çe.rtung yüzünlı :endisini para ve makine ile en iyi bir surette tatmin edecek olan Amerikaya çevırmektedır», yahut «Maocçe.ıtung önümüzdeki yarım asır zar., :ında Sovyet Rusya ile Amerika arasında inkişaf edecek rekabetten azami surette istifade etmek niyetinde imiş.. gibi saçmaları şerhsiz ve izahsiz matbuata geçirmek pek doğru olmaz. • Iüstakil düşünen ve hareket eelen bir Maa.ce; rung olmadığı gibi komünist önderleri arasınd-ı _"apitalist Amerikanın Uzakdoğuda Sovyetıere rekabeti yarım asır değil ihtimal önümüzdeki beş yıllık plan.. da dahi yoktur. Rozvel tıe Çör., ;; 'n Tahranda kendisine sunduklar. rnüzeyyen ::. ıncı Stalin'in bıyık altından gülümsiverek tak:1ğını bilen Rus komünis tler i, Eleanor Roz , .elt'in kocası hakkında «kocam o kılıncı verir., ~en Stalinin kalbini kazandığına karıidi. arala, __nda samimi dostluk hasıl olmuştu.. sözlerini - ayla ka ı-sılar lar. Bunu Ruslarla birlikte yapan Iao - çe _ turıg da saadeti Kremlinin düşurıuş kaynağı ve irade merkezi olduğuinanmakta bulan tipik kız ıllardan, Bir gün bu Kızıl Çin rehberlerinin bir z:.aın sıfa tiyle (elbette Çin komünist mahkeme_=!'i huzurunda) rnuhakerne ettirilmekte ve idam edilmeleı-I diğer Çin komünistleri arasında tabii :,- halolara);: karşılanmalda olduğunu, yahut aynı zevatın orduları başında garbe gelmiş de::---okrasiye karşı savaşmalda olduğunu görürsek

= .

(l) Komünist Merkez Komitesi «Poli tbüro v, :OrgbCıro:, (yani teşkilat bürosuj ve «Kontrol» ...:.'e başlıca üç şubeye ayrılır.

Prof'.

ZEI{İ VELİDİ 'l'OGAN


ÇINLAMAZ

!..

*

İş DELMEGE ~I{ALIRSA Filibede yine bir kızıl Bulgar köpeği açmış ağzını yummuş gözünü Türkler aleyhine. Bu arada şu sözleri de sarfetmiş: Edirne semalarının berrak sinesini delen pis minareler ... Bize kalırsa Gospodin semaları Türk' minare, İerinden kurtarmaktan önce yarın kendi hakikaten pis karnını Türk süngüsünün ucundan nasıl kurtaracağını düşünrneğe başlasa daha akıllıca hareket etmiş olur.

ken

de

Kore'de yaralanan Bozkurt yavruları .Iaporı; yadaki hastanelerekaldırılmışlar. Bu Uzakdoğu memleketine sığırırmş bulunan Kazan T'üı-klert., nin genç k ı.?: 1arı, gönüllü hastabakıcı olarak hastanelere koşuyorlar. Zehralar, Ayşeler, Fat, malar.. Kazanlı bacılarımız, Anadolu kardaşla , rının yaralarını sarıyorlar: sadece şefkat ve ihti.mamla değil, fakat Moskof mahkCımu Türk ülkelerinin Batı Türkeline besledikleri hürmet, itim at ve emniyetle de vazife görüyorlar. Onlar, kardaşlarımn dertlerine merhem olurken. kızıl Moskoftan acı olduğu kadar acıldı bir hınç çıkarıyorlar. Onlar Kazanlı, yaralılar Anadollu. Hepsi de Türk; kanları bir, dilleri bir, dinleri bir. Vatanlap da bir. Büyük ve müebbet ülke, Turan!

Bir de şu rakamları okuyunuz: 1949 yılı başından 14 Mayısa kadar 21 vali, 14 Mayıstan sonra 9 vali emekliye ayrılmış. Ayni müddetler içinde 14 Mayıstan önce 6S vali, 439 kaymakam, 14 Mayıstan sonra ise 54 vali, 216 kaymakam yer değiştirrniş ve ilah ... İnsan hayata, insanlığa, «büyük» lüğe, siyasete, şef'liğe Iarıe t .ediyor. Bir iki merkezde belediye seçimini kazanacağız diye bu kadar yalan ... Lanet olsun, lanet! ..

m

i'IULAKLARI

rgi .co

ONUN

Gazetelerde okuduk; heyecandan sarsıldık; gözlerimiz buğularıdı, yaşardı. Gayet tesirli, lirik bir şiir ekıısa idik, imkanı yok bu kadar müteheyyiç olmazdık.

ww w.o tu

Kendi kendimize böyle duygulanır, derin düşüncelere dalarken, hafızamız ısrarla ırk ve Turan kelimeleri üzerinde durdu. Kelimeler kelimeleri, hadiseler hadiseleri hatırlattı. Tahassüsle, elemle yaşaran gözlerimizin önünde 1944 yılı canlanır gibi oldu. Birisini hatu-ladık ve düşündük: acaba o da, biraz olsun heyecan. Ianmiş mıdır? Sonra birden irkildik; içimizden bir ses hiddet ve şiddetle isyan etti: - Ey arkadaş! Kendine gel, dedi, hiç o adam senin duyduklarını duyabilir mi? Sen Türksün: o aslen Ermeni veya Süryarıi. Senin Allaha ve İs lamiye ts imanın var; o imansız ve Allahsız. Sen ruhçu bir felsefeye bağ lanrnışsm ; o madde; ye, mideye, menfaata bağlı. Sen milliyetçisin; o solcu. Bedence de birbirinizden farklısınız: senin beş duygu uzuvların normal çalışır; onun ise ... Haydi işi yine tatlıya bağhyalım: kulakları çınlasın! .. ARŞAK

'*

PALABIYIKYAN

PALAVRACıLAR

ŞAHI! ..

Biliyorsunuz, Devri sabık kalıntılarının bir iddiaları vardır: Memur-subay herkes elde bavul, kapıda denk huzursuzluk içindedirler; lü, 'Zumlu_lü2umsu'Z başım yere nakldunma ·tehdidi altında bulunuyorlar.

*

KUYRUR

C.H.P müfritlerinden Nurettin Ar tam'ın an, lattığına göre sayın Celal Bayar bu zatı akşam yemegıne davet etmiş, izzet ve ikram eylerniş, ve sonra (Mevlanayı anma töreni mürıasebe., tiyle ) bu zattan sormuş: Bu işin hududu ne olacak? Bu iş nereye kadar gidecek? Bu sorunun cevabından önce akla gelen, «A Celal Bayar, bunca adam dururken sofrana davet edecek, akıl danısacak bu zattan başka bir kimseyi bularnadın rnı ?» noktasını hiç karıstır, mıyalım da (nemize gerek; zevk meselesi) asıl Celal Bayarın sualine cevabı biz veriverelim: - Her iş gibi «bu ip de Türk milleti nereye kadar isterse tam oraya kadar gidecektir, ve hududu tam orası olacaktır. BOLŞEVİRLER

*

VE

BİZİMRİLER

TürklCığü bozmak, soysuzlaştırrnak, parçalayıp dağıtmak babında Bolşevik rejimi ile Devri sabık arasında bir mukayese yapılacak olsa ilgi çekici ve manalı bazı noktalar tesbit etmek mümkündür. Mesela dili ele alalım: Bolşevikler 'Tür klüğü, gerek parçalayıp ufak lokmalar ha-


9

ORKUN rin karşılığı yok mu? Yazının muharriri bayanda _ haydi daha ağırını söylemiyelirn'; saf yok mu? Gazetenin sahibi, yazı işleri dürü yok mu? Türk dilinin hamisi yok Sahibi yok mu? .. Yok mu?! .. Yok mu?! .. Anlaşıldı, başka çare yok: Mi lli Eğilim kanı komünistlerden sonra sırası gelince lan da biraz okşasın '

sayın inmümu? Babun ,

*

CEVAT FEHlUİ'NİN OYUNU

m

Istanbulda geçenlerde Cevat Fehmi Başkut adında C.H.P. li bir tiyatro yazan «Reyimi Sa .. na veriyorum» adlı bir tiyatro eseri yazmıştı. Konusu ve gayesi bütün demokrasi, rev verme ve particilik işlerini çirkin ve iğrenç göstermek, halka bu işlerden hiçbir fayda gelmiyeceğini, bunlarla uğraşmarnn çıkar yololmadığını telkin etmek. (Gayenin doğrudan doğruya C.H.P. nin yararına olduğu muhakkak, zira halk bir kere siyasetten elini çektimi saha gitgide baştakilere sokulma ve yamanma sanatının kıdemli man; fetlilerine kalacak, onların kimler olduğu da ma, lum). Bu oyunun oynarımasına Istanbul Şehir Tiyatrosu müdürü müsaade etmemiş. Bunun üzerine Ce va t Fehmi «gazeteci» ve saireden 90 i komünistler, komünist 'temayüllüler ve C. H. P. Iller olan) bir heyet davet et.miş ve bu davetliler oyunu dinleyip oynanmasında hiç bir hukuki mahzur görmemişler. Arkasından Vali Fahrettin Kerim hemen ferman eylemiş ki oyun oynansın. Valinin boyu kısadır ama aklının ve elinin her şeye erişeceği iddiasindadır. Buna rağmen bu i5in inceliğine pek erişemerniş ... mi diyelim? Efendi, kabul edelim ki oyunun oynanrnasında hiç bir hukuki mahzur yok. Peki, bunun Şehir 'I'iyatrosunda, yani zararı halkın cebinc1en öden; mek suretiyle, oynanması neden icap etsin? Cevat Fehmi gitsin oyununu istediği yerde kendi parasıyla .oynatsın. Yazık değil mi Istanbul halkın, dan amme hizmeti görmek üzere toplanan vergilere ki C. H. P. menfaatine oyun oynatrnağa ısarfediliyor? (iNat: Şehir Tiyatrosunun açığı her yıl Belediye bütçesinden kapanır.)

de

rgi .co

line sokmak, gerekse yeni nesillerin geçmiş ile bağını keserek halkı köksüz bir sürü menzilesine indirmek maksadiyle dil üzerinde ehemmi, yetle durdular. Bizimkiler de dilde inkılap yaparak asrı yıla sığdırmak istediler. Dilde inkı., lap olur .mu? Dilde ink ılabı gerçekleştirebile., ceğimize göre, acaba, «ebedi.milli şefler- gözde-kulak ta irikılaba niçin tcşebbüs etmediler?! .. İşin aslına bakacak olursanız ne dilde ne gözde ne de kulakta inkılap olamaz; olur diyen ya çok cahildir, yahut ta ... haydi bunu bırakalım da birazcık kuş diliyle konuşalım: «Erkenin azalması ilkesini nicel olarak bildiren değişikliklerin matematik fonksiyonu. Tekil bir ısılık içinde meydana gelen her olay antropinin bir artışına sebep olur. Yani pra tık olarak kullanılabilen erk e miktarı azalır; tersinir.» «Bir olgu gerek fiziksel, gerek ruhsal veya toplumsal alanda olsun somuttur. Tersine olarak matematik bir oran soyurtur. Somut tekiL dir, bireyseldir; buna karşı olan soyut ise salt .geneldir ...» Muhterem okuyucular, elinizi vicdarıınıza koyunuz ve cevap veriniz : 1- Bu dil Türklüğü birleştirir mi? 2 Bu dil nesiller arasında ayrılık yarat., maz mı? 3 Son asır Türk edebiyatının «sade dldavasıyle bu dilin herhangi bir ilişiği var mı; dır? 4 Bu dili «öztürkçe» diye bize yutturan Devr-i sabıkın., milli kültüre ve ilme hürmetkar olduğuna inanabilir misiniz?

ken

*

ww w.o tu

BUYURUN

CENAZE

('le

NAMAZıNA! ..

Memlekete giren mala gümrük vardır; fakat Türk dilinin gümrüğü yoktur. Dileyen dilediği sözü dilimize sokabilir. Milli benliğimizin temel taşlarından en ehemmiyetlisini teşkil eden dil şuuru - sayın bay ırıkılapçılar sayesinde _ ma aleset hapı yırtrnuş ve uzun yıllar derin bir uykuya dalmıştn-. İşte size çiçeği burnunda bit' misal; rnuhaf azak ar tanınmış bir günlük gazetenin kadırumoda muharriri Parise gitmiş, intibalarını yazıyor; bir buçuk sütunluk yazısında rastladığımız frenkçe sözleri taharnmülünüz varsa okuyun: «F'lu, kep, makyaj, tayyör, bluz, klaparı, plak: süet, lanse, defile, manken, janr, kombinezon, manto, garnitür, lu tr, manşon, manda, ren, astragan, bant, bordLir, pardon. orijinal, dökar, sezon, vizon, fason, stil, briyarı, diadem, rönar, pano, kastor, t ruakar, rever, kokteyl, kree, krep saten, varıdöz, prova, tuale t, dekol , te, payet, breder. pres, bürö, kr easyon, koleksi , yon, moda, model, randevu, rnaroken, hol.ı.» Ayıp denen bir şey vardır; bu ne rnesu liyct , sizlik? Bu ne laiıba lilik ? Türkçede bu kelimele.,

*

VARAN BiR Bulgaristandan gelen göçmenlerin (bilhassa Istanbulda bulunarılar ınırı) derin bir sefalet ve bakımsizlık içinde bulundukları malumdur. Aç_ lık ve sefaletten ilk ölüm vakası geçenlerde oldu. Haydarpasada sevkiyat bekliyen göçmen kardeşlerimizden bir genç kız öldü, ve sessizce görnülüverdi. İçimiz bu kadar yanrnazdı: Eğer utanan, kızaran tek bir «ilgili, yüzü görebilsey, dik.


10 MİLLİ

ORKUN

CEPHESİ

BAJüiHIXDAN:

BeIhi ..ii Rumi

MevlanaCelal"üdaoOin

kısmı da köylerde dolaşarak Türk halkıyla kay. naşıp Türk diliyle bir milli Tasavvuf Edebiyatı vücude getirmeğe çalışıyorlardı. Türk halkının tekkelere geniş a lak a göstermeleri, farsça yazan sofistleri bile Türkçe yazmağa mecbur etmişti. Celal.üd.Din Rumi de bu «türkçecilik, hareke, tine kar ışarak gerek «Mesnevi> sine ve gerekse «Divan» ına serp.ştirdiğı Türkçe şiirleriyle tars, ça olarak yazıp da milli hislere hitabeden mis, raları, Türk Anadolu'da süratle yayılarak milli şuuru kökleş tirmiş ve Arap, Acem kültürlerine tepki vazifesini görmüştü, Mevlana'rım bu cere , yana katılması, oğlu Sultarı.Veled'de ve daha sonraki edebi değerlerde de milliyet duygularının belirmesine önderlik etmiştir, Nitekim, ölümünden biraz sonra, Karaman-oğlu Mehmed Beğ'in Konya'yı zabtederek bir fermanla Türkçenin «resmi dil.s . olarak konuşulrnasını emretmesi suretiyle yaptığı «türkçecilik» hareketinde, Mevlana'nın da tesiri bulunduğu tabiidir. Eserlerini' hemen hemen farsea yazdığından dolayı Avrupa'lıların «İran Şair i olarak gös • terdikleri Mevlana'run:

m

::Ileydana getirdiği muazzam eserleriyle 'Türx., alemine ilim \"E~ irfan hocalığı ettiği gibi Ca rb'a da bir çok şeyler öğretmiş bulunan Mevlana, Tasavvuf Edebiyatının en büyük mü. rnessillerrndcn, Türk Tefekkur ve Edebiyat Ta. rih inin mümtaz şahsiye tleı-indendh-. 30 Eylül 1201 (6 Rehiülevvel 604) tarihinde Belh şe'1. rinde dünyaya gelen ve asıl adı Muhammed olan Ce lalüd.Din, Harzem'In büyük b.Iginlerinden Sultan-üLUlema Baha-üd-Din Veled ile Belh Eniiri Sultan Rükn.üd.Din'in kızı Mümine-Hutunun Oğludur, Cela Lüd.Din Belhi, on dört yaşmdayken, babas iyle birlikte Harzem'i terk ederek evvela Hicaza, sonra Şam'a gi trnişler ; oradan Anadolu'ya geçerek bil' müddet Mala tya ve Erzincan'da ikarne t etmişler ve nihayet Konya'da yeriesrn.slerdlr. ilk derslerini babasından alarak köklü dini ve felsefi kültür Ik tisabeden Celal, üd.Din Ritmi, Bürharı.üd.Din Tirmizi'den de sof iyane bilgiler tahsil etmişti. Babasının öıü , rniınden sonra, ilim ve idam sayesinde, etrafına pek çok talebe toplıyaı-ak bir diriicedebi kültür muhiti yaratmıştır. Şerns-Ltd.Din Muhammed Tebrrzi'nin Konya'. ya gelmesi ve Xievlana ıl e tanışması, onun üzerinde bir değişiklik husule getirdi; Tebrizi'nin sof .vane cezbes ins kapılarak tasavvuti aşk duyan ::Iledana, bundan sonra, coşkun ve heyecan. lı şii rler terennüm etmeğe başlamıştır, Bu suretle, Ta savvuf Edebiya tl, büyük bir şair kazan. rnıs bulunuyordu, Celal cüd.Din Rurninin kudretli dini şahsiye , ti, kendiliğinden «Celahyye : adıyla anılan bir t arikaürı kurulmasina sebep oldu; musiki, şiir ve sema (raks ı alemi yaratan bu tarikat, sonralan oğlu Sultan- Ve ledin çalışmasıvla «Mev , levi Tarikati, ismini alarak t eşki la tlanrnış ve bir disipline bağlanarak zengin bedii zevkler'Ie bera, 'Jel' bir irnan I'E: tefekkur topluluğu haline gel. .11i}lir, Eütün dünvaca meşhur :25700 bey.t i ihtiva eden ,'c::llc'sne\'i siyle asırlarca Türk-İslam topJulu cuna heyecan aşılıyan Mevlana, şairlik kuI, retini de «Divan.: Kebir.. adlı büyük eserinde gösteı-mişt ir.

ww w.o tu

ken

de

İslam

• TEGİN

rgi .co

II\:VLÜG

Mcvla n a'rnn .Arıadolu'va geldiği yıllarda Konya, Selçi.'ıJ.,lL'ı Sultanlarının iltifat ve hirnayesl dolayısiyle, Moğul is tilasmdan kaçan sofistlerin topluca bulundukları bir şehir haline gelmiş buIunuvordu. Bu mu tasavvıf larm bir kısmı farsça konuşarak Ia ıis i şii ıler yazıyor lar, diğer bir

«Yabancı «Sizin

betlemeyin,

ben

kenıli

dlyu.ı-ıruzdn

elllenim,

de bu ocuğımı

arumalctn.yım, gibi

«Düşman

göriini.iyors:ı.m

da

(Ilişman cleğ"ilim,

«Hlrıdce

(Fu ı-sca )

söylüyorum

ama,

aslım 'I'ür-lctür

mealindeki kı t'ası, bu iddiaya güzel bir cevap teşkil eder, Ce lalcüd.Din Rümi'nm, «Divan-ı Kebir» deki bazı misr-alarm yarısını Türkçe, yarısını farsca, hatta tamamını Türkçe yazdığı görülmüştür: bir fikir vermiş olmak üzere birkaç örnek verelim: «OL çiçeği k im, yazıda buldun, .(,Kimseye verme, Iıasmma yeı'g'il.»

«OtccrlarduÖldiiriiı'

gözleri

yüz su

eri

*

hoş

nesne

ol knşlaıı

lcirnd ir ol Alu.Aıslun.»

Bu beyitlerin asıl önemi, «İran Medasına karşı uyanan tepkiyi göstermesi ve Türk Ede , biyatında doğmaya başlıyan milli cereyanın müjdecisi oluşudur. Mevlana, Türkçe şiirlerinden başka, Tiu-klüğü metheden şiirler de yazmak suretiyle milliyet. çilik yapıyor ve Türkler'de mevcut hasletlerden bahseden:


11

0RKUN «Eğer köpeği

bir bile

'I'ürk bir

ses lerılı-se,

yanrı

Allah

bırakın,

erkek

Hirıdfı'rıurı yüz.ünde ise IÜİ_ basrlrmş bulurıuvor.» Sözlerini ihtiva eden mısralarında da Türk'e verdiği üstünlüğü görch'Iiyoruz. Efeneli bir milletolmak şerefiyle Türk'e yapılan iltifat 'l' hürme ti göstermek için: «Eğer Tür-lc'ü ziyüJete düve t ederlerse önce

korusun, aslan

cnye

bil"

karı kusar.» ve: odur ki, onun h imfı yes! sa:ı-esinde

«Türk ehli

vabancıva

o değ-ildir

harüc

vermekten

Id, tamahkartrğı

suz durı tokad

kurtulur

yüzünden

köy

: Türk

her

uğ'ur-

yer.»

Türk'sUn,

Ti'ı!'l;: siması

Hindillar'da Hintltı'ya

Türk

«Bad Der

;

hnnda rı

ancak

güzel bir örnektir, türbe t.t mü

yemi

«Biz

(h a ı-gü h ) kurarlar

'I'üı-k'ü

(lfı;ı:et ederıer.»

şiiri, ez

mahvotacak

derme-ey

alırlar,

s inehüyvi

Yani:

yüzü

me rdüm.!

öldükten fa.l"ü

sonra

ariflerin

malıyetler

fırif

zemin

mez:lr-i knbı-Imiz

kalhl erlnde

mas t ,» yerde bizim

diyen Cclalcüd.Din RCımi, 17 Aralık 1273 (5 Cernaziv.ül.ahır 652) Pa_ z ar günü, ebediyete göçmüştür ; lakin bütün dünyanın kalbinde yaşamaktadır. meznrımız

kalacnkt.ır.»

KÜLÜG

_ TEGt~.[

rgi .co

Anlamlı şürlyle, milliyetçiliğin bu ilk kıpırdanış anlarında biraz da ırkçılığa yer vermek istemiştir, «Tüı-k'ürı başında taç vardır, bunu sana imuu

usulünele satın

mealindeki

az

ve rmemiş tir,»

Türk

m

Allah

bir

sonra, zi;r ..lfete

istc. «Çünkü,

damgası

yahut

Manasma gelen şurleriyle, 'Turk milli duygusunu benimsemiş oluyordu, 'Türklüğe verdiği değer ve mümtaziyeti anlatmak üzere yazdığı şiirlerine de bir kaç misal gösterelim: «Sen

isimlendire;yim.

tür

de

Teknik

ÖNSOY

ken

LÜTFİ

ww w.o tu

Teknik dava nıçın ele alındı? Bu dava nasıl yürütüldü? Muvaff'akıyet derecesi ne oldu? Bu soruların cevabını vermeye çalışalım:

Avrupa'da, makine sanayii süra tle iler liyor ; betonarme ve çelik muvaffakıyetle inşaata tatbik ediliyor, tatbikat sahası gün geçtikçe genişliyor, tekamül ediyordu, Milli mücadeleden sonra, memleketimiziri muhtelif bölgelerinde de fabrikalar kurulmağa, büyük imar hareketlerine başlandı. Bu hareketlerin verimli olması için, proje yapabilecek ve tatbik ettirebilecek mühendislerimizin, bu projeleri tatbik edecek usralar ırmzm ve .mütehassıs işçilerimizin bulunması ve bunların kalitelerinin de üstün olması Iazımdı. Bunu sağlamak için mek tepler açmağn başladık Mühendislik hakkındaki düşüncelerimizi; başka bir yazıda başlıbaşına ele alacağı, mızdan, burada sanat ve yapı enstitülerinden bahsedeceğiz. Bu enstitüleri n açılması cidderı Iaz ırndı. Fakat bunların miktarı ve mahiyeti ne olmalı id'? Gayet basit; miktarını memleket ihtiyacı, ma, hiyetini de gaye tayin eder. Fakat biz her ikisinden de, şahsi politikalar yüzünden uzaklas.. tık. İnönü bir mecliste keyf e gelip bu yıl 10 tane yeni acılrmş enstitü görmek istiyorum der, Hasan Ali göze girmek için 15'e çıkarır. Müs , teşar, Bakanın gözüne girmek için 20 enstitü

ava,

açar, Bu suretle enstitü sayımız, o yıl için tesbit edilmiş olur. Fakat, muallim nereden temin edilecek? Mekt ep olacak bina var .rm ? Yoksa yaptır-ıl abilecek mi? Bu binalar malesada kafi büyüklükte mi? Laboratuvarlar için elzem alet edevat alınabilecek mi? Bu suallerrrı hiç birisi düşünülmerniştir. Çürük çarık dar binanın küçük odalarının beherine 100 e yakın talebe o tur t tur ulrnuş ; derme çatma muallimler temin edilmiş veya derslerin mühim bir kısmı, uzun müddet, muallimsiz kalmıştır, Mek tebin gayesi için en mühirn olan laboratuarlar bazılarında kat'iyerı kurulmamış; kurulanlai-da de. talebe , nin mevcudurıa nisbetle pek az alet ve edeva t sağlanmıştır, Mesela, bir torna tezgahının başında 15 ila 20 talebe güya tatbikat yapar; bu talebelerden birisi tatbikat. yapmağa yeltcn.r , ken, öbürleri zilin çalınmasını sabırsızlıkla be k, ler. Vazifesinin kudsivetini idrak etmemiş öğre t., menler de, bıkkırı ve beelbin; o da .talebelcr gibi zilin çalınmasını sabırsızlıkla bekler, çalınca ken_ di ni dışarı zor atar. Durum böyle iken, istatistiklerde. orta ve lise talebelerinin sayısı ile yarış etmek için enstitülere daha çok talebe celbetmek laz ımdı Bunun için de, ensti tü mezunlarına, mühendis me k., tebine girme hakkı verilir. Yani reklamcılık yapılır. Bu sefer, kolayca mühendis olmanın yolunu ensti tüye girmekte bulan ne kadar orta


ORKUN

Bu mekteplerin programı da başka bir alem. Daha doğrusu sapık gayesine uygun b.r program. Ensti tü mezunu mühendis olabilecek ... Öyle ise lise [en dersleri rnüfreda t progranum. aşağı yukarı, aynen' almak lazım. Alınır. Burayı bitirenler sanatkar da olacak ... Öyle ise, A\TUPl devlet lerintn sanat programları birer birer te!"cürne et tiı-il.r. en ağın seçilir; yukar-ıdaki nazari programa ilave edilir. Bu suretle enstitü, ler programı, liseler progıarmndan daha çetin olarak, ortava vçrkar.

Bir rnektep ya sanatkar yetiştirir, yahut da teorik bilgisi kuvvetli mühendis talebesi namzedi. Bunun ikisi birden, kat'Iyen, olamaz. Ensti tülerin her ikisini birden yetiş tirrnek gayesini gütmesi dahi muvaffak olmamasına kafidir. Buradan çıkan talebeleriri müsteşar zoru ile mühendis mektebine sokulması da, ileride bahsedeceğimiz, Teknik Okulu'ndan mezun mühendis kalitesinin düşmesine sebep arnillerin başında gelir. Mühendis mektebinde asistanlığım ve bu esnada ek vazife olarak çeşitli enstitü€: lerde hocalığ:m esnasındaki müşahedelerden şuna kani oldum ki: Ens titüleri kapa tıp, çift gaye ile değil yalnız sanatkar yetiştirme gayesi ile, Yemiden açmak lazımdır. İkinci yapılacak iş: Yüksek, orta, ilk tahsil müesseselerinde büyük ekseriye tin malik olduğu toptaneilik zihniyeti, enstitülerde de şümullü olarak mevcuttur; bunu ortadan kardırmak lazımdır. Bu zEıniyet maarifimizi kemlren en müthiş bir mikroptur.

de

Bu kadar çeşi tli ve yüklü derslerin okutul, duğu enst.itülerde, haftada. hocalara gayet az saat duşer. Hocalar müfredatını da bitirmek zorunda olduğundan bir çok mevzuların, adeta adını söyler, geçer. Hocaların bu muhtasar 'dersleri dahi talebeler tarafından hazmi imkansız bir yığın olur. Adilane bir imtihan neticesi, ancak, yüzde On ta lebe sınıf geçebilir. Bu miktar ise, istatistiklerle öğürıen bir zihniyet için uta, nılacak bir şey; öyle ise bunların sayısını yiık., sertrnek lazım. Müdür-lerjn ve muavinlerrn tazyi , ki ile (bunlar da, üste hoş görünmek için tazyik yaprna a mccbur ) hocalar, yüzde onu yüzde deksana çıkartr. Yıl sonu gelf Ensti tlılere devam eden ıalebe miktarı, mezun miktarı, he,' sınıfın terfi miktarı tesbit edilir; randıman hesaplanır. Bu taiebe ve yüksek randıman sayıları ile, mazi ile mukayeseler yaparak, öğünü. lür. Kabaı-ık liste verenler taltif görür. Hocalar arasında topt ancıl ık zihniyeti sari bir hastalık gibi yavılrr.

retmenlerin, hal hatırın tesir etmiyeceğine kani oldukları zaman, ancak, çalışırlar kanaatindeyim. Bir öğretmen arkadaş talebelerinden birine ikmale bıraktığını söylediği zaman, talebe «sen beni ikmale bırakamazsın, çünkü öğretmenler meclisi kur tarn-» demiştir.

m

mektep, lise sınıflarının herhangi birinden üstüste dönüp de koğularılar, ailesinin, lise tahsi., lini yapacağına aklı kesmeyerıler. ailesi fakir olanlar varsa ensti tüye koşar. Hepsns sorarsanız, içinde, sanatkar olacağını söyliyen yüzde onu bulunmaz; hepsi mühendis olmak için geldiğini söyler. Hatta bazıları enstitüye girmekle kendisini mühendis talebesi farz eder, sonra mühendis mek tebinde olduğunu söyler. Bu S'Jretle sanat, talebe gözünde küçülür, aşağılaşrr. Sonunda yüzde beşi, ancak, mühendis mekte, bine, müstesarm zoru ile, girer; geri kalan sa. na tk ar olmağa. adeta, kendini mahküm sayar.

rgi .co

12

ğ

ww w.o tu

ken

Yeni Bakanın öğretmenliğin mukaddes bir vazife olduğu, öğretmenlerin tatmin edilmesi ve itibarlarının artırılması lazım geldiği hususundaki düşüncelerine carı.ü yürekten iştirak ediyoruz, Yalnız biz, bu düşüncelere şunları da katmak Iüzurnunu hissediyoruz: Mua llimliğ.rı icap ettirdiği hususlardan bir çok öğretmenler mah, rumdur. 'Öğretmenler içerisinde verdiği del'si bilmiyen; bilip de derse geç gelmek, arasıra as. mak, derste dalga geçmek suretiyle talebe ye. tiştirmiyen; imtihan evrakını okumaya üşen , diği için - bir talebenin itiraz] ile karşılaşma endişesiyle - beşten aşağı not verrniven: müdürlere kuyrukluk etmek suretiyle tutunan ve hatta hakiki öğretmenlerden de ileri ve itibarlı olan; maddi hırsla bir kaç öğı-etmenliği uhdesine alarak yorgun düşen, öğretmenlik için lüzumlu yeni şeyler öğrenerek kendini yükseltrnevip modası geçmiş safsa talaı-la talebe kafası şişi . ren; fazilet ve hamaset gölünden bir damla dahi nasiplenmiycn hocalar mevcuttur. Bu hocaların zararı çok büyüktür: Hakiki hocaların vazife, lerini tam yapması bunları rahatsız eder. Onun için vazifeşinas hocalara daima taarruz halindedirler.Cephe kurarlar. Bu paı-azttlerin nıaa.. riften temizlenmesiyle yalnız faydas:zlıkları ortadan kalkmış olmaz, ayni zamanda ülkücü hocaların da serbestçe, mideleri bulanmadan vazife yapabilmeleri sağlanmış olur.

•Adi la ne hareket edecek hocalar. hem müdürlerin, hem muavinlerm hem de ekseriyeti teşkil eden 'toptancı hocaların hücumuna uğrar. Bunlara, talebelerin her türlü baskısını da ilave edecek olursak, adaleti tecelli ettirecek hocanın ne kadar cesur ve az imk ar olması lazım geL diği kolayca takdir oulrıur

Bu müsamaha talebenin gözünden kaçar mı! .. Elbet kaçmaz. Bu suretle enstitü talebelerinin en az yüztic yetmiş beşi evinde hiç okumaz ; hatta bu talebeler ders de dinlemez. Bu miskirılik, öyle ruhlarına çökmüştür ki, bunları çahşt nma k, gayretli bir öğretmeni n gücü haricidir. Bunlar; Vek alet in. müdürün. toptancı ö~-

Bu reformu da Sayın bir ümitle bekliyoruz.

Tevfik

İleri'den

LüTFİ

büyük

ÖNSOY

..

- ---_.----

---

_

... _--..;-~

...

-


13

ORKUN

Olan

Son Yüzyılın Tahrif Edilmiş Tarihi Düzeltilmelidir EElKİR SIDDIK ÖZYILDIRIM

m

Bu tarih sahtekarhğı, memleket bünyesinde millet hayatında idari, içtimal ve iktisadi sahalarda ne gibi menfi tesirler husule getirmiştir.? Bütün bunların münakaşa edilip, hakikat. lerin meydana çıkarılması lazımdır.

de

'Tarihi hadiselerin mahiyetleri, millet hayatına adı karışmış şahsiyetlerin icraat ve idareleri - umi efkar önünde, bütün iyi ve kötü taraf:21'1 ve olanca çıplaklıkları ile münakaşa edi:":p bir neticeye bağlanmadıkça; bu yolda söylerıecek her söz, yazılmış ve yazılacak her kitap, DU devrirı tarihine ışık tutan güvene layık bir eser veya esas olarak kabul edilemez.

Milli Mücadele nasıl başladı? Bu emsalsiz hareketi hazrrhyanlar ve muvaffakıye tle idare edip büyük zaferin kazanılmasında amil olanlar şimdiye kadar okutulduğu ve öğretildiği gibi, iki..üç şahıs mıdır? Bu harekette, milletteki cevher ile şahısların rolü ne dereceye kadardır ve hangisi mühimdir? Bu mücadelede çalışmış başka vatan evlatları yok mudur? Bunlar kimlerdir, adlarını niçin bilmiyoruz? Milletin, kendisine hizmet edenleri bilmesi ve tanıması hangi sebepler dolayısıyla arzu edilmemiştir? Bu yola gidilmesini emredenler kimlerdir? Maksatları ne idi, kazançları ne olmuştur?

rgi .co

Orkurı'un altıncı nüshasındakl bir makalesi :':e Sofuoğlu M. Zeki arkadaşımız, mühim bir konuya temas etmiş bulunmaktadır. Yazı sahi, ::ı-, yazısında sorduğır suallerin herbirinde ve o sualleri sormakta, yerdenegök e kadar. hak~örr. Zira, tarihimizin son yüzyılı içerisinde ce:-e ran eden hadiseler. siyasi, idari değişmeler ve topyekün irıkılap ve gelişmeler hakkında bu:; - kü nesil, tam ve Kesin bir bilgiye sahip değ~ciir. Bu hususta şimdiye kadar yazılmış, söy. Jenrniş ve propaganda edil.miş bir sürü boş lafsara inanmakta, mazuruz.

Milli mücadele, muhakkak, iki-üç şahsın eseri değildir: Bu cidalde en büyük şeref'payı Türk milletine ait olmakla beraber, bu şerefli dava-la büyük bir feragatla çalışmış olan, daha bir çok ki.mseler vardır. Fakat, bir iki zalim ve onlarıo yardakçıları olan menfaatperest bir zümre, m.l, lete istedikleri gibi hükrnedebilmek, memleket, te diledikleri gibi hüküm sürebilmek iç' n hcl' şeyi milletten saklarmşlardır. Kendisine zulüm ve tarihine ihanet etmiş olanları bu millet la. netle anacaktır.

ken

ww w.o tu

. Iuharr irm makalesinde arka arkaya sırala , dığı ve hepsi biribirinden mühim sualler; tarih adına millet ve memleket hesabına üzerinde durulması lazım gelen ve doğrusunun bilirımesi mutlak farz olan, tarihi hadiselere dairdir. Ark, son yüzyılın tarihi üzerine çekilmiş olan kapkara yalan perdesinin, hakikatler üstünde daha uzun zaman örtülü kalmasına göz yum., mak, bu millete ve tarihine hıyanet olur. Tanzimattan 1950 yılına kadar geçen zaman zaı fmda memlekette cereyarı eden siyasi, idari, içtimat her türlü olayların, bitaraf bir şekilde te tki k edilerek ve hakika tle re sadık kalmarak aydınlatılmasmı ve bu memlekette kimlerin h' zmet ve iyilik ettilderini ve kimlerin kötülük ve melanet te bulunduklarını ve bütün bu devrin hadiselerinin hakiki sebeplerini öğrenmek istiyor ve bunları' bilmenin istikbal için şart olduğuna inanıyoruz. Bizler son kurtulus savaşının dahi, hakiki tarihini 'bilmediğimizi· acı da olsa, itiraf etmeliyiz. Çünkü, o milli şahlanışırı sona ermesinden, 1950 seçimlerine kadar müthiş bir yalan makinesini birdüziye işletenler daima bir zümrenin menfaatına çalışmış, ve bütün hakikatları sanki bir gün meydana çıkmıyacakmış gibi değiştir. mekten, olduğundan başka göstermekten ve böylece .milli tarihimize alçakça ihanet etmek, ,ten utanmamışlardır.

Doğuştan asil olan Türk milleti başındaki gasıplar ı, asaletine yaraşır bir şekilde, bertaraf etmiş bulunuyor. Artık milli sef saltanatı, C.RP. istipdadı yıkılmıştır .. Şef devrinde doğruyu söy, lemekten çekinenler bundan böyle her şeyi açık. ça konuşabilirter. İmparator-luğun son günlertyle. lVIilli Müca, deleyi bizzat görmüş, zamanın hadiselerine bilfiil karışmış ve bunları yaşamış olanlardan bugün ha, yatta bulunanları, ayrıca bu devidere ait görgü ve duygusu olanları bildiklerini açıkça söyleme. ye ve memleket münevverleri ni ele bu nıevzuun . srıünak aşasma davet ediyoruz. Bu suretle, haki. katları hep beraber arayıp bularak tarihe ve gelecek nesillere hediye etmekle, milli ve vatani vazifelerimizden birini, ifa etmiş olacağız. BEEİR

SIDDIR ÖZYILDlRIM


o

14

R K U N

----------------------------------------------------------------------------------

Yeni Bir Bozgunculuk Usıılü TARHAN

ww w.o tu

ken

de

ş

ra kim ehernmive t verir... Unutmayalım ki din, milliyatçiliğm temel direklerinden biridir. Din içtimal bir müessesedir. Fertler - o dil istisnai olarak _ dinsiz olabilirler ama topyekün bir cemiyetin, bir milletin dinsiz olması yahut şunun bunun keyfine göre tadilata uğrayan, ba , tıl (güya irık ılap icabı) din esaslarına göre hareket eylemesi imkansıadrr. Tarihte böyle bir şey yoktur. Yalnız bolşeviklerdir ki bu topyeo. kün dinsizlik mecburiyetim cemiyete yüklernis., ler ve bittabi gülünç şekilde iflas etmişlerdir. Bolşevik usulü göstermelik reform tesebbüsler., riyle elde edilen netice ancak husrandarı ibarettir ki bunun misallerini son senelerde ibr-etle gördük, görüyoruz.. Gerçek şu ki memleketimizin bazı taraflarındaki din seviyesi düşüklüğıı çeyrek yüz yıl ık ahlak Iaubali liğinln tabii neticc., si dir. Bilindiği gibi ifrat 'tef r it doğurur. Bununla beraber din duygusunu vicdanlardan söküp atmak da mümkün değildir.. Bedbaht solcular, Kore'deki kahramanlık destanını yaratan Meh, metçik'lerin, generalinden. en son saf taki erine kadar gerçekten Allalıa, marıeviyata bağlanmış sapina kadar iman sahibi bulunduklarını ve bunun içindir ki öylesine pervasız savaştıklarını düşünmüyortar mi? Fakat bunu sormak da abes. Onlar, kahramanlık. fazilet, şeref maneviyat mefhumlarını zaten tanımazlar ki.

m

Çok kurnaz, Çok sinsi bir t ak tik karsrsmdavız Milleti ne sck ilds zchir-lryccckle ı-ln; sovsuzlaşti. ı-acaklar.ru düşünmekten baska işleri olmavan şu mahut solcular, daha doğrusu sa t ılrnış Mos , kof uşakları, peşlerine dünyadan habersiz bir sürü gafi l genci de takarak yeni bir edebiya ta başladılar. Başta halkımızın çoğuuluğunu teşkil eden köylü olmak üzere bütün milleti itham edivorlar. Çok sükür o mü this azgmlıklaı-ımn önLL ne geçilmiş olan nesriyat faaliyetleri, şimdi bu şekil bir itharn havası içinde, komünist usulü terıki t, aşağılarnak, milletin gerçek değerlerine ilmi cepheden (!) sövmek, mill ive tci liğ in temel şartlarından dini alaya almak durumuna girrnişt ir. Dergilerini acımz ucuz fiatlaı'la piyasaya sürülen roman, hikaye, şiir, içtirnui te tk ik vadiler irıde ki ufak cep kitaplarını karı tırrrnz: göreceksiniz ki hep aynı bitmez tükerımez asağılık. sef ale t. s.z lanma, husumet. nif ak edebivatı. aynı kötüleme. it ham, iftira havasiyle doludur bu neşriya t. Eve t biz de biliyoruz __Biz de gayet iyi anlıyor. takelir edıvoruz.. mi llet i, miz. memleketimiz uzun vüzvılla:: süren sakat bir Idarenin kurbanı olmuş, ye ça;;~ıaş medenivet seviyesinden hayli geı'ide- kalrmşt ır.. Bunu inkar eden yok ki! Fakat bunun mesulü ki m ? Bunu.ı hesabı, millet çoğunluğurıu itharn etmekle mi görülecek? Bilhassa din konusunda, rna terya ; list hastaların gösterdikleri a suı asabiyet. hcı, kesi uluorta mür tecil ikle suçland.rrnak gavrct , keslikleri çok savanı dikkat ve ibret tir.

rgi .co

NrRİ

Köylerimiz baştanbaşa herI oldu diyorlar.

bir batı] itik atlar

NURİ

TARHAN

me~-

Uydurma şeyhler taı-ıka tcılar zavalh halkı soyup soğ ana çeviriyer e1i:;e feryadı basryorIar. Ve sonra inkilap tehlikede diyerek ucuz dema, goji yapmayı da elhaj, hiç ihmal e tnuvorIar.

Brrn kın rrıa ğrur

Manzar a tasvir e t t ik le r! kadakorkunç olsaydı. halkımız tamameri b.r bat ıl zih rıiye te köle bulu nsavdı çoktan IJU r.ıille tm. bu devle. tin içinden çökrncsi gerekirdi.

ŞahhEm

Sa.br ım

Köylü gcri. köylü bat ıl it ikn t la ra esir, köylü ılirıle alakası olmıyan is t is rnarcı uvdurrna tar!kat ~C'~-hlcrine inaruyo:' dive f-5Y_Hd edenler, bir milletin mukaddesatını çiğniyenler. la ik liğ! dinsizlik derekesine düşure nler olursa 01118_

d<ığ-,i's]n,

bnlııtlar

mn terninl,

aTsbn, çelesin eski dr-rrılm, Bilmem ya k ışu- mı, kühcyla na bu zillet, Ynrap nereden su-avet e tmiş ona bu illet.

Onn

Cemiyetimizin hakika t ler.r.i sadece ( Yaban) ın yahut (Bizim Kövı ür, .-:::c'n[i adesesinden görmek ve göstermek çok. pek çok hata lıdıı-. Ve adeta vatana millete ihanet derecesinde bil' gaflettir. I-\:Ö.\-W~·Ü kalkmo n-mak, çağdaş medeniyet vası t alarivle teçhiz e trr.ck için ne yaptık ki onu it ha ma hakkımız olsun:

ka lmarb

~cda<1ın:ı,

demir

Bu

g ürı ağ-;ı. mı

Bu

g'ünürı

Yapılanlar Sahibiydi Sabr-ırn

anadan

ağ-ası

d o ğrnn.

lı arı g-i alça!;:

kafese,

ormus, mı,

dün

önünde

ldilıeylanı

kalıpt'lik

ıleğ-il mi

cevap

Iminattn

her

kn Imud ı <l.ağ-ıtsın,

..UfASYALI

a ğla ya n,

bağlayan.

o, mağrur.

Brrnk ın nıağrıır

hiirdü,

go türdü?

b nlu tla

i'

yerin, yerin:

mu.ternirıi ,

ru-slun, ('.(~ı;;:sin psl~i dernlrıi. !llrz.-1FFER

DE:\IİRBİLEIK

j

..----------------_._._-------

--"._.~


15

ORKUN

Büyük Cihangir

çıng ız e

0

Kağan

İ. BEHCET AKIN

de

=-=-_

m

=_=

makla devletin sınırlarını Hoarıg.Ho ırmağın -". dan Macaristan ovalarma kadar gerıişletirlerken; öte yandan, Çingiz, bu büyük toprak parçasını idare edecek kanunları da meydana g~tiriyordu: Eski Türk hukuk esaslarını ve kanunlarını bir araya toplıyarak tunç levhalara yazdırdı. Bu tedvin edilmiş kanun mecmuasına «Yasa» adı verilmiştir. Kurultay. Yargu mahkemeleri, posta işleri, memuriye t rütbe ve unvan , ları, hakimiyet telakkisi, devlet ye ordu teşkilatı gibi eski Kara.Jcrtay ve Uygur'ların hukuk müesseseleri yalnız ihya edilmekle kalmmams ; güney-doğu Avrupa'da. bilhassa Rusya'da derin etkiler yapacak kadar kökl eşrnis ti. Çingiz, Ta. ta- Torıga'ya, oğullarına Uygur dil! ve yazısıyla kanunlarını öğretmek vazifesini de verdi. Bu. nun üzerine, Moğul Beğleri de çocuklarına Türkçe öğre ttirrnek için yarışa basladılar. Çingiz Kağan'ın ve Moğul- Beğlerirıin devamlı gayretleri neticesinde, Türk d.li, bu cihan imparatorluğu. nun resmi lisanı oldu. Moğul'Iarın ekseriyeti c1~ Türk'leştiler. Çingiz'in, Türk'leri bir bayrak altında toplı.. .yarak birleştirme teşebbüsünü barbarlıkla, za.. limlikle tavsif eden müellifler çoktur. Halbuki, o bütün bunları yaparken sükün ve n.z amı da sağlamağa çalışmıştı; bunu, Çingtz Kağarı ş-5yle anlatır: «Benden önce bütün dünyada hırsız. lık ve kötülük vardı; çocuk ebeveyni ne, küçüt: kardeş ağabeysine itaat etmiyordu. Koca karısi, na inanmıyor, karı kocasının sözünü tutmuyor, zenginler yoksullara yardım etmiyor, küçükler büyükleri saymıyordu. Bir sözle vasasıalık hü.. küm sürüyor ve eşkiyalık cezasını bulrnuyor.I.ı ; fakat, ben bu uluslar! kendi idnrern altında toC). layınca ilk işirn, onlara düzen "e barış sağla. mak oldu.». Joinville adlı miıellif : «Çingiz, sulh temin et. mişti. Çirıgiz'In yaptığı harblere bakılınca tuhaf gelen bu hüküm, bu harblerin sonucuna bsk-, lınca çok doğrudur ... Cı, bütün Asya'da elin kav., galarını kaldırmak, bütün Asya vollartnda b.r tek Yasa'nın emniyetini kurmak, Çin'le İranı, Çin'le Batı'yı birleştirmek, dünyanın iki yarısı ortasında hakem ve ualaştn-ıcı rolünü oynamak istiyordu. Bu bakımdan o, milletleı-e barış ver, di» demek suretiyle tarafsız ·bir hükme varmıs, tır. Bir çok tarihçiler de bu fikre iştirak edi.. yorlar. Son asrın meşhur komu tanıarı tarafında-ı «harp üstadıolarak tarıman büyük komut-ın ve eşsiz cihangir Çingiz Kağan, Cin 'de bulun. duğu sırada hastalanarak IS Ağustos 122, ta, rihinde vefat etmiştir. Öldıığü zaman altrrnş yaşında bulunuyordu. Uzun boylu, iri vücutlu, uzun sakallı, geniş alııılı ve yesi Le la gözlü id., İ. BElICET AKIN

rgi .co

. 2.:0-:': göl 'te iki güneş olamazsa, yen/uzun. - =-= ~ kağan olamaz» diyen ve «yalnız yirmi ::---' .. :..=.:- savaştan sonra dünyayı en aşağı iki ~_ ::;-..:.n:n:endirmip olan Çingiz Kağan, Moğu, .',,-.z=--'!O O ıan ve İngoda ırmakları delaylarmda Börçeğirı (Böri-Tegin) oyrnağrna men~_-=- :::..:,ı DU oymağın Başkanı Yesügey Bagatır'_ _ ::~:::dL:r. 1167 tarihinde dünyaya geldiği za, "j: eli kapalı ve avucunda kan pıh trlarr ::::'::.:.:::::uğu görülerek büyük bir cihangir olaca, ~ ::~Ü, e varılmıştı. Adını 'I'ernüçin (T'emürçi, ~-'-ci) koymuşlardı. -::-e:c:üç'n, babası öldüğü zaman, pek küçük :<'5"-';' bulunmasına rağmen oymak başkan) =~::ş=; fakat, «on üç yaşında bir çocuğa ver, ~ :::c": vereceğirn ?» diyen bazı kabile reisler l, -::-::::::J:ıçi, 'i tanımak istemediler. 'I'ernüçin'in ann. s; Ctz:-Öge, eski han ailesi mensuplarından sn=:: xalanlarm başına geçerek dağılan ve itaat E=-=:'e_. kabnelerin tenkiline giriş ti ; anasının :::ı :..:.;;: :craatını oğlu tamamladı. Moğul kabile:E:-:_ -::-emüçin'i «Harı» olarak tanıdılar ve ona Su '-30gda (Göğün oğlu) unvanını verdiler. :-.::.8S)

ww w.o tu

ken

Gür. geçtikçe kuvveti artan Temüçin, hima , yes.nde bulunduğu Kereit Hanı Toğrul'u 1203 ce.. ·ayman (Sekiz) Hanı Bay.Buka'yı 1204 ta::-fr":nae yenmiş: bilahare Mergi t'Ieri, Kırgız'lan -:e Tangut 'ları da itaati altına almıştı. Bu suretle kendisinden önceki Kurı (Hun ) ve Kök-Türk hancdanlarmın kurduğu impaı-atorluk, ara benzer bir Türk devleti meydana getirerek ge.. esini tahakkuk ettirmiş oldu; artık «Çin'den Aral denizine kadar bir hükümdar saltanat sürüyordu. Han'ın postacıları 50 tul dairesi üze; rinde at koşturuyor-lar ve imparatorluğun bir ucundan öbür ucuna kadar bir çuval altın setüren bir bakirenin tehlikesizce gidebileceği ni söylüvorlardı» ... 1206 tarihinde, Dilgün.Boldak'ta toplanan ve idaresi altındaki ülkelerin miunessillerinde. mürekkep Kurultay (Millet Toplantısı), Ternüçin'i «Ulu Kağan» seçti ve ona «Çingiz» unvanını verdi. Türk kanunlarrna, Türk töre ve yasa, larına· göre mernleketi idare edeceğine dair an. diçen Çingiz Kağarı, «silahla kurulan devletin ancak kanunla idare edilebileceğini» gayet iyi anladığı için, bu maksatla Nayrrıan devletinde Adiiye Nazırlığı yapmış bulunan ve Uygur Türk. Ierirıden olan Tamgacı (Mühürdan) Ta tac'I'on., ga'yı İmpara torluk Adiiye Nazırlığına tayin etti. Bir taraftan Cebe, Mukali ve Sübötey gibi ünlü komutanlar, Doğu ve Batı'da giriştikleri sa vaslar neticesinde «yeryüzünün, Moğul atlarının ayaklarının bastığı yerlere kadar oları kısmı» 111 Çingiz İmparatorluğu idaresine kat.


TÜRYiliLİNİN

KÖY

VE

KASABALARı:

9

E L B İ S T A N N A:\IIK

ZEKİ

ALPSÜ

Coğrafi durumu: Elbistanın doğu, batı ve güneyi Antitoros sıradağları ile çevrili olup Maraş iline bağlı bir ilçe merkezdir, Ba tısmdaki Şar dağı, güney ve doğusunda' Nurhak dağı uzanmaktadır, Kuzey ke , siminde büyük Elbistan ovası uz anır. Kasabanın ortasından Nurhak dağından çıkan Ceyhan nehirı geçer, Ceyhan nehiri güneyde iki kola ayrılmak suretiyle kasabayı ada haline de getirir,

gecesi şerbet içilerek nişarı takılır. Kısa bir zaman sonunda nikah kıyılır. Adet üzere dini tören ihmal edilmez, Ayrıca akrabalar arasında küçükkan çocuklara «Bellfks takılma ade ti de vardır, Bu yeni doğan küçük çocukların nisanlanması gibi bir şeydir. Düğün 3-7 gün arasında devam eder, Duvak atma ile düğün sona erer, Bilhassa düğün sonunu Cuma gecesine tesadüf ettirirler. Ananavi davulczurrıa yanında caz da yer alır, Düğün devamınca büyük ve iddialı güreşer yapılır, Düğün sonunda düğün halkına etli bulgur pilav yedirmek adeti vardır,

İklim:

Yayla iklimi, kışlar çok SOğuk ve karlı, yağış; yazlar çok sıcak. Ve yayla ikliminin disine has güzellikleri görülür. IKasabanın

orta ken-

durumu:

Doğum:

azalışı Doğum artmakla beraber nüfusun eş dost mühirn bir davadır Doğum neticesinde tarafından hediyeler götürütür. Sağ'lık durumu: Sı tma, trahom, verem ve frengi gibi afetle. rin önüne, bataklıkların kurutulması, srtrna mücadele, trahom mücadele ve frengi mücadele dispanserlerinin açılması ile :geçilmektedir. Halen 10 yataklı bil' hastane yapılmış ve servise girmişsede bu, 10 yatak sayısı 50 yatağa iblağ olunmuştur. Güzel şifa veren içmeleri vardır, " Ölürrı :

rgi .co

Tarihi

m

Güneşli, Ceyhan, Köprübası. Kızılcaoba, Türkköyü ve Tcpebişı adlı mahalleleri vardır, İlçeye bağlı 3 bucak ve 90 köy vardır. Afşın ilçe olmadan köy sayısı 140 ı geçmekteydi, Her ne kadar içilecek su kasabaya getirilmişse de bu su eski «Ketizmen suyunu. arat makta ve bol kireci ihtiva etmektedir. Tarihi durumu: Hititler zamanında kurulmuş olan kasaba Türk devletlerine başkent olmuştur. escrler :

Yapılan kazılar, kasabanın tarihi durumu hakkında bizlere bol ma lüma t verebilir. Bil' ço~, hövük (yığ ma) vardır, Selçuklular devrinden kalma mimari kıymeti haiz Ulucami, Eshabül., k evf namı ile rnaruf ziyaret yeri ve güzel b',' hamarnı mevcuttur. Bunlardan başka «Dikilitaş, ',:S:ızlallesL, ve kaleler bugüne kadar sak, Ianrmş tarihi eserlerdendir. Yukarıda da zik , rettiğim vechile bu cserler kasabanın rnaz.ısı hakkında bizlere maluma t verrnş olur kanaatindeyim,

ken

de

Ölü evine eş dostun fazlalığı kadar her gün yemek götürtilerek evde yemek pişirilmesine mani olunur, Buna «Sufr-ah» tabir edilir. KUltUr:

ww w.o tu

Kasabada 3 ilk okul ve bil' ortaokul vardır, Pek çok yüksek tahsil görmüş gençleri vardır. Fakat bu mürrevver zümre maalesef Elbis; tanda yerleşmemektedir, Bu da k asabarun bir an evvel kalkınmamasına sebep olan dertlerden birisidir.

Halkın

Ziraat:

h ususl yet le ı-i :

Hernekadar yer yel' modern ziraat aletlerine yer verilmişse de köylünün bÜYÜk bir ekseri., yeti karasapandan kurtulmarrustır. Tahıl-pirinc., Iasulya.yün istihsal olunur, Bunlar ilçenin iktisaclen kalkınmasına sebep olabilecek ihracat mallaı-ıdn-. Elma ve kayısı meyvacılığını teşkil eder,

Kasaba merkezinde ka tıksız TÜ;'k ailelerine tesadüf edilmekle berabe ; Kürtler de vardır. Kövler indo azınlıkların f azlalaşt ığ: görülür. Bas , lıca lar ı Çerkesler ve Kür t lerrlir. Kasabanın belli başlı eşrn f ı şunlardır: l\'akiplar. Bck isler Karabekirler ve Hacı Haliller. Niıf'usu

:

Huyvancrhk

Kasaba merkezinin nüfusu 1945 istatistiklerine göre 6655 tir, İlçenin nüfusu 51911 e va rı 1', 10000 i aşan kasaba nüfusunun tedricen her sene biraz daha azalması üzernde durulması gerC'keı; bir davadn'. Diiğün:

Ebeveyn kız taraf:nı ziyaret ederek kızı beğendiklerini ve Allahın emri ile çocuklarına \'t'rilmesi ni isterler, Edenecek çocuğun fikri tiili derecede k ahr. Ve taraflar arasm-la anlaşm-ı y::~ı\r. İlk görl'ıel'ı gitmcsinc"EüçL'ı!~ duğiu: kızı istemelcrine decBüyük dügür' adı verilir. Anlaşma gereğinc2 erkek tarafı ağırlık ki yerli tabir ile «Kalın, başlık ver ili r. Büyük düğlu-le beraber kız evine besioirverde. kumaş ve bilhassa şeker gö türülür. Bu arada söz kesilir. Bir cuma

.

,

••••

~

••

-'-_

••••

_-"

•••••

,."_.,

•••••••

_-"._._

••

,:.....

•••

_._:

__

••••••••

~_._

•••

_~

:

Manda öküz ve diğer büyük baş hayvanlar yanında koyun ve kıl keçisi önemli yer tutar. Kasubarurı kn.Ikmmu sı için g'erelren tetbirler : a ) Kara ve demir yolu, bl Elektrik (Ceyhan nehrinden) cl Kanal (ziraatte verimi arttırmak için) ç) Ziraatin biran evvel makineleştirilmesi. d ) Elbistanın nice yıllardan beri beklediği müteş abbls e ll eı, mütcscbbis bit, belediye reisi. Elbistanın kalkınmasına a mi l olacak sebeplerdir. NAl\IIK ZEI{İ ALPSÜ İDAREHAKE:

FEYZULLAH

CADDESİ

A, MALTEPE

IŞIL

. ••

_.

o

_

••

MATBAASI

~......:.....u_ .-ı..!...--.~ __ .•.••.•.... .:.....;.....:...._~ ...:--'-_~.~ __ .

-

9 Nu, -

ISTANBUL

ISTANBUL


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.