..
-
'.
",
.")
de
rgi .co
m
..~:
TtjRKLERBİR
ORDU
ken
BÜTÜN
ww w.o tu
~~r~;~~--~
Bu Dünya Kötüye Kalmaz. . SOFUOGLU M. ZEKİ ~ Kara Destan (Şiir) . '. ELMA S YILDIRIM Kıbrıs Türkiyenin Olmalıdır NAIVIlK ZEKİ ALPSÜ Ülkü İzinde F. HÜDA VERDİ Müdevi Hekimliğimiz Ne Halde Dr. ŞERİF KORKUT .r.
Ork urıdan Sesler Alim Geçinen Bir Yahudi'ye Milli Dava Ve Şahsiyet
~.
Komutanı
Huzurunda
.
.
.
.
iiLi
***
.
.
.
SOFUOGLU . YILANLlOGLU
.
.
Mehmetçık
(Şiir).
.
.
.
SAYı
.
MEHMET ZEKİ AKD'AG Şakacı
Piyesinin
Fikirlerini
ve Konusunu
Tenbt
.
.
crvtcıoör.u
Yürü Bozkurt Büyük Türkçü Ord. Profesör
Türk Kültür Derneği Beyannamesi. . . . . . . Mehmet Kore'de. YILDIRIM NİYAZİ GENÇAYDIN Geliyor. HAZNEDAROGLU MUSTAFA BAYHAN
i;
!
i
Moskof ve Uşakları.
·1,
.
.
.
.
.
BAGRI - YANIK
2 - Şubat -1951 25 KVRUŞ
.~
.e i
HİKMET TANYU Oğlu (Şiir). . . . . . M. DENLİ Ahmet Vefik Paşa H. FETHi GÖZLER Vasfi Raşit Seviğ'e. LÜTFİ ÖNSOY
~~~~~~ .~c-:.~~~~~
.
1 '
~
•
~:
....- .....
"
...~;(
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ JIORE'DE
3IEHlHET Ey! .. 1\111!;:a<1(\es vatan Ey! .. Tarihten Şimdi
3Iehmet
Şeref
tuşunuk
Be klerıilen Ey
içln
varu tu nla r .. t-imdl
En
kahraman
Bir ecdadımrz
Yinc
deltt-et
salıyor
clünvu la ru
tükür
...
mahve t mrk ~-er('k Komün ist t ı-n z iva n g-eli.H1L
Kızıl
Ka nlu rm ız
karısan
bu
do laşun
bu
aziz
uyan
"tojlr:ıld:ınbn,
lı ız a Id ık l'ksllme(1İ
Damarda
a tr-ş,
yine
ol diume k tr-
Bu i~te canına
~'e~i! yu pr a kla r ılu n tüten
'I'ür k to prn ğırıdu
fikrine
ölmek
Kornünls
ku ı-şı kovan
te
gl'liyor.
o duman
Sen
bir
şn h laruşm
Mehmetlin l\Iehmet..
zafer
yüküm:
a ya klu rı ?tlelımet..
bir
avucundu
da Igu la nun
ben
Bir
ucunrl.ı a ;
Türk'Lin
<1:lğ"larında
du lg a lan dıkçn
Yine
damlayan
k o ı-unma ktn
.'Eare"
Sarıca
ğ
lcnzunaca
ğrm
duyrna ktn
arz,
n
altında kaymakttt n rz ... :'>Ie!ınıet g öğsunde Ici gtiller
göls ten
uz arup
kucakbvarı
eller
ne'? ...
derİsi
]':;:11.11
Ij.o r etmek
ım ...
ne'? Se ni,
lazımdır
yağ"dırıyor sütun
tahtına,
milletinin
sütun,
Peygamberler
g"ökte
du ru ğ'a.cın
İpini
Buvhun
ç'ekml'!;-e
Im tma
erdi,
attı
:\WSliOF
lca yna ğ'ı senin
göldere
srğmnzs
Ey! .. yiğ"it!er Bak
ru-Io r yerdi
... ~ğ'lanHl
bir bir
Icük reylşln
Yine
yıldırımların
ağ;!arna
Uflcunda
yirmi
sn ı-smtrsı
var
yine
Hfıi
et ye ktu
?>İYAZİ
a!iI!:~'1az.
buz
ç'ölüne
f'n-ındrı
bu
sUl't1.Ell'
ölCıül'i'lllir,
T'ür ku yok etme!, binbir
Ç:in1i, o bir
ku r ış bo:.'unla; binbir
ovun!a :
sinsice
Icn hbe
sovunl.ı
Yine çıktın TUı'klr-rin karsrsuıu.
*
:UEHnn::IYE I~ısınpt!rnjz Vatanı Yeni
arz! ... arz.
göldere
uşak lar-ı
...
GENÇAYDI?>
için
Hu ksrz l ık
kn ı-şrs ındu
TÜRK'ün
acı
uysal
!)anlı Sen Ya
SELAM
bug ürıkü
TÜRI{'ü.
a:.;ında,
cenk
pel\:
«KORE'ye ifrit
ti.
kuvve bakarken
az tanıyor ...
yollar,
gilıi
canl.ınu-, cesareti"
yok eller
esaretL..
dög"ütiür!.:en
MEJ-DIED'iııi ecdadın
gaz i, ya şchl t ol, sana
..
ı;özii Icunlurur,
cengüve r T"tın:K geliyor
bn yrn k (lalg"abn arda
uzn nıvor."
kahraman birden
t a'iığ"ı TÜRK,
Açıl m blitlin ...
bizinı
Icurtu r arıln ı- i s t ik l a l sa \"a::-ında;
Hlurtve S(·s.
var
destanlar
Uysal
Prens
_ L-\S~I:~
BAÜRI
tap
ta
için
rerıg c bür ünt: r.
yaptığ'ın
Vic(lansız,
;\"ap;
ve rde ...
binlerce. yine
n
Eskiden
l\Ioskofun
kul hlrı ç"arpt.ığ"ı hore !...
bnvrn ğı enli YILDIRDI
a nus ı..
g"ö!den!e ...
ta ... Atilla'dan milyon
Tür!,
ku yruırnuk
çatırtısı
Iculu ğıma
Türk
duymu
dnyı.nu)
lco la y
seni.
sen düğ;i!ıı
altında
kıldıran
vazif erıi. ..
pr ova s ı.
ş
Iymarı
yükünü
Tür-k •., b o yu rı e:';"mel,t.e Ey! .. t'imdi
savn
inan,
a ya lclu rı
Yine
Geliyor
bir
Arslnrıu
~.'ahlanı~ın
Me h merl in
ınulı ter em
bize
~!:nrib a n.ı m
Doğ"unlug"un Yine
d oğurun
sen
Ballmnhr
u~lz]l ':'1Iosltof
IIfehmet.
snrrnnzsn
yaptın
I;lJ~g'~lr git sÖJleki la r,
}Iil:yoıılarea
süt
lı "lii.ldır. hilaldir ...
sinende
ırı bavrak
:\Ielımedim
"LTra1 dağına
Kn Ikns
I{an!ı:ardc'~:,!pr
se nrl c J\ielımet...
ü
Ra lıa t uyu
emdiğin
süsün
senin
g ve nl, ümidi
Ku vvc t le r.in Sen
Mehmet
vnkrşmaz
çelenI;:
.İrısn rıl ığm
Türk
B.~\.YHAN
"V"E (~ŞAELARI
ya ylu sırırı.
I(öpt>k
Baş
ww w.o tu
Sarıa
Mehmet,
MUSTAFA
ruhun.
E:;-.. Kot-e 'rl e insanlık ugruııu şelıit olan, Ey m ezu rı beşı-rm göz.raslarl~"!p dolan Arslan
hazırdır
g"eliyor.
Otclurım ız '!)ler dernt r a ğınn :
bahtma.
nur
oyan
H.-\ZXEDAROGLU
dorınt tı ruh un ;
arşı
gel iyo r.
E~\' Ii:.onüinist
de
nur
Yükseldi
seni
t le.ı-l
Kornünls
gözü
ken
Tanrı
götürüyor
ed in cc g'eliyor.
SO:VHil
Bir I{omiini.st
'"altlay
l\I('lelder
1'1.1"11'
m
d iınyu
Ey!..
k arı
v.ı
Çu rp ışrna k g,'t'rpl\:ti bu l\:öp{~klcrll'
o ivm a n ;
rgi .co
Bir
çeliı;ı,'riıı
tc
k ıya n geliyor.
Me m lelce tt e d e rI paha Tutuşan
geliyor.
arluıuz
Ku vve t ernd ik, ayni
k.ı lmasm
Mahvetmek Orılu rı
K!'fesiniz
g-ötiiriiyorlar duyan geliyor.
mc ğc
yu r t tu onları
Çünkii
elimize.
;ya];:alanmai,ta
bu htzme te yu yu n , g"eliyor.
mulıkemt-vo
Baktım Yüzüne
I~ore'de
şarıl ı tarihinüze
;-'IİLLETİ,
'Komünistler
Hcl' Türk
nerede ...
}I~hmet
g"e~iJ'(lik
TtRK
Soysuz
va turılut-,
destanlar
söyliyeyim
Eore'de
fırsatı
btiyük
ın sinesinde
taşuruk
so rur sn n :
Evladrru
GELIYOR
...
se lümla.
sesleniyor;
ya ruşun
namla
I\:E!\L-lLETTİX
...
BER~{SÜ
Başyazarı: Sahibi
ATSIZ
ve Neşr'iyat Müdürü
İSMET
TüMTüRK
P. li.
Galata.
2 Şubat
1818
o
u
Haftalık
Türkçü
ABONE : Yıllık:
8 lira
6 aylık:
4 lira
Yurt dışı: Yıllık:
Dergi
12 lira
Istanbul
1951
Cuma Günlerİ
Çıkar
Bu Dünya Kötüye .
, almaz 18. Sayı
•
- Hayır ve şer uzenne bir hasbıhalii
ZEın
rgi .co
sığmacak siper ararlar, Hat t a.. faziletli olmak «cnayi., lik- bile telakkı edilebilir, Şer kuvvetleri, başta mü s, tebit olduğu halde, mukaddesa ta, ırz ve namusa. hak ve hiu-ı-ive te, can ve mala cebel.ı mübah rnuamelesi yaparlar; keviflerince saldn-rrlar. Memleketin anası ağlatılır; ensesinde boza pişu-ilir Şer kuvvetler! gittikçe coğn lır, se rpi lir, vavılır. Bir taraftan eski nesil yıldırma ve sl ndirrne usulleriyle susturulur veya 'temizleniı-ken: eli,~er yandan yeni yetişen körpe dimağlar mü temaeli zch irlen ir. Dinsiz ve Allahsız olan şer kuvve tleı-i, kendi cler,:11e çatma görüşlerini «din., ve müstebidi de -haşa_ Tanrı olarak genç nesillere yuttu, ı-ın-lar. Bi ca re gençler, çocuklar, yavrular. bebekler. .. hep böyle gözlerinde şer kuvvetleri tarafından, gerilmiş perdeler-le, ardı sıra vetisirler, ~'eti$irler, yetişirler .., Neredeyse şer kuvve t lei-i boydan boya bÜtün me.mlck e t ı kaplarrus. tekmil su baslarım ele gecn-mlş. tir. Faziletin ortalıkta değil ersmine. ismne bile rastlanmaz
ww w.o tu
ken
de
Durıva kuruldu kurulah mücadele eksik olmamıştır, Mücadele, mükevvenatın en esaslı bir prensibi olarak görünüyor, İlıııi inceleme ve araştırmalar ortaya koymuştur ki, gerek maddeler, gerekse uzviyct. ler al e iı'fi""fft"le-=rnnY tıiYl("8S'lla:-,'"1ıa ve çekişme mcvcu ttur. Mükevverıatın bu ezeli ve ebedi hükmünden. pek tabiidir ki, insan cemiyetleri de yakalarını kurtarama, nuslardır. Bununla beraber; akıl ve idra k, zeka ve iz'an sahibi olarak varat ılmak şerefini "taşıyan insanlar, uzun yıllar süren uğraşma ve te karnül neticesi, kendilerine bir "manevi değ er!e r manzümesi, yarat., mağa ve bu suretle topluluk hava tım disiplin altına alrnağa muvaffak olmuşlar : böylelikle hayvanlıklan ve behimililderi üstüne yukse lebi lrnişlerdu'. Peygarn, berIerm, velilerm, filozofların, bilginlerin, büyük başkanların yüzyıllar süren uğra~,cııa ve didinmeleri, hep, insanlığı hayvarıl ığ m üstüne yüksclt mek uğrunda har , canmiş mübarek emeklerdir. Bunca cahsrnalar baha , sına vücuda getirilen manevi değerlerin mecmuunu (,hayır" kelimesiyle lsimlerıdi rmck do,ğru olur, Manevi değerlerin zıelelı olan seylc ıe ele ,,:şer diyebiliriz, FH, hak ika, f az ile te kal',';1 rez ile t, imana kars ı inkar, Hakka mukabil ilh ad, adale t'e karsi zulüm, gerçeğe k arxı yalan, iyi 'ye karsi kötü. hürrlve tc karşı kölejik vardır. Ve mükevvcnatm ana prensibi olan mücadele, bu z ıdlar arasmda da ca ridi r. Ca ıidi r amma, Iaz.ile tstz lerm dört bir yana saldıkları «ser kuvvetleri, er.ıgec, faziletin -Jıavıı- ku\'\'etlei'i, karşısında dize ~elmi~til'. Zira, beşerin cihi lli t e.mavülü hayı ra doğrudur; vicdan ve Izanı. onun yolunu aydmla tan ilahi iki fcncıdir. BLl sebeple, a.sıa, Iütur gctirmemcli : ycis ve iımi ts iz liğ c k aprlmama lıdu. Aksi takdirde, beşer 'tarilıiniterakki!crin değil, todennllerln tarihi olarak kabul, etmek kap eder. Faraza. bil' zaman olur ki, herhangibir mcrnleke t tc ser lıayır'a galebe calabiur: hat ta ~('1" kuvve tlcıi. devlot postuna bağ(la~ kurahilnlc r Memleketin siyasi, idari, içtiımı!, iktisadi, 111"li, kül tüı-cl. .. bütün mekanizması faziletsiz bil' avu« türedinin heyrat elinele oyuncak olabilir. Fazilet erbabı vatansevcı-ler ve mert hüıı-Ivet ao,;ıklal"l azgın bil' rnüstcbidin nemrudüne zul, müne vuğı-avabüirle ı-, Fazilet ve ıman yoksullarının cirit oynadığı o mornleker ıc, fazilet ve iman sahipleri
xr,
m
SOFUOÜLl'
bu durum karsismcla dahi bedbin olmamalı, düsmerncli. Hcl' türlü tedbi ıi alan usta hırsız bile nasıl bir ipucu bırakırsa, müstebidin kumanda ettiği şer k uvvc t le ri nin de mahvedr.rned iğ! bir miktar «havn- kuvve t i benernehal kalır, Aksi asla var it ola, maz Fl ı-avun lar devri, Ne ronlaru- saltanatı. .. baki kal, nıı~ mıdır? Uz ak lara gi"tmeğe ne hacet: yakın tarih buna misal değil miclir? Lakin.
ürni tsiz liğo
İstc bu hayır kuvve ti bir glin gelir, sığındığı siper., den vavas yavas belini do,i;:nıltur: tedricen güçlenir: mücadele bay;'a,e:ını açar, Eski neslin yı ldır ıhp sindirilmiş olan faziletli mensuplan ile hel' seve rağmen gözleri pcrdclenrnlven vicdan ve izan sahibi cesur gençler, mücadele bayrağı altinda toplanırlar. Henüz su has larını 1 utan şer kuvve ııcrlvle mücadele pek çetin olur, !Ser kuvvc t Icri hcl' vası taya baş vuruı-lar : iktida rı terket 111('111e 1.:: için hcl' carey) mübah görürler. Safsata ve muva lata usulleriyle hayı rı ser, fazilet'i ıoz ilet, va tanscver lilğ i vatan ihaneti olarak göster::niyc cahsu-lar. Mcnf aa t iş t irük ivlc ve faziletsizlik vasf ı ilc kendilcıinc lJa,l;:lı.tckmil unsur, müessese ve vasrtaları harekete gc(;irirler, Zavallı ef'kaıı umumiye, şiddetli propaga nda bombardımanı altında bunalıp şer,
4
ORKUN
semler; yalanı gerçekten ayırt ederniyecek bir hale gelir; şaşrrı r, kalır, Makirıecadan-, haline gelmiş sözde rrıünevverleı-Ie körpe dirnağ ları paymal edilmiş genç nesiller de, şer kuvve tlcrini, acınacak bir gafletle desteklerler,
I~AH:\
DESTAI'\ i
Kimse
'I'anr ıda
ın yaşını, tu tmuş Alta.vlarm ba şm ı. Uçuı-rnus tur ba ştnn devlct lcuşu nu, Satvetine yüz çevirmiş zaman heJ-'" Koca 'I'üı-ktın düştüğli dert yaman hey .., bilmez
ğ
Duman
Şer kuvvetleri, sözde münevvoı-ler-lo gafil gençlere de dayanarak cür'etlerini arttır ''ll', Yıllar boyu rnel; un propaganda ve telkinlerivls ' JL tanrılaştırdıkları miıstebidin adını ve din haline , k tuklar: sapık çığır ve cereyanlannı, çarpık görüş ve naz.artvelerinl kendilerine kalkan yaparlar, Hakikat-i halde:
Dört Sonmuş
Tiirl, s ovla r ; iş ho yln ı-ı, Dertli dertli akar bozlur cavları Saklar içten gizli ümit, g ümün, he,\'_,_ Koca 'I'ür kün düştüğü g iirı yaman hev.ı.
Şer kuvvetlerine kalkanlık vazifesi gören müstebi t öyle bir rnüstebit olur ki; Allahsızlar, hazine soyguncuları kendisiyle sıkı fıkı dost; fazilet erbabı vatan, severler, mert hürriyet aşıkları ise hasm-ı candir.
Ak
alrurıa
kara
g itm
yaz ı yazılmış,
diig'ün,
dernek
bozulmuş,
m
ça rp ıp gf tm iş doğanlar,
dağa
iz bırukrruş
al kanlar
rgi .co
Rayalarda
Ordulanı b uvr uk vermez Ithanlar. Nerde kalrmş (Set ) ler yıkan f ermnn h e v.,; Koca 'I'ürkün (lüo;;tüğii dert yaman hey_"
Harap olmuş Buh a rusr, Buşkerıdt, Ma.tern tutmuş «Scmer-ka ndı,» 'I'aşkerıdl, !iendi söyler, do ke r gözden ;\-aş kendi. __ Ne ozan var? ne yazan, ne şamarı hey .., Koca Ti.irkiin diiştüğ'ü dert yaman hey .. _
de
Şer kuvvetlerinin arkasına saklandıkları cığn- öyle bir çığı r olur ki; gerçekte faziletsiz aleaklar-ın ve ahlak yoksulu hayasızlar ın yoludur.
ılrruş
Gelinleriıı gür saçları cöz.ülrnüş, Yiicl'a kalmış diler elden aman hey_o, Kocu Tür kürı diiştüğü hal yaman hcv _ Dağdan
Şer kuvvetlerinin kalkanı olan goruş öyle bir gorus bulunur ki; müdafaacıları _gizli veya açık; masonlar. komünistlerle din ve milliyet aleyhtarlan, hürriyet düşmanlarıdır.
ğ
göçüp
ocak)
Yaylala rdu
Şer kuvvetlerine kalkanlık eden cereyan öyle bir cereyan olur ki; mensupları o memleketin rrki, içtimai, har'si. tarihi, bünye ve hüviyetirıi sovsuzlaştirmak istiyen zorbala rdn-.
da
bir yrına
*L
ken
Şer kuvvetlerine kalkanlık yapan «ilrni !» nazar ive öyle bir naz arive olur ki; müntesipleri ya sartatan cahıllerrür: yahut ta haris, dalkavuk, korkak ilim cambazlar ıdır : hakiki ilmin vüzkaralar ıdır.
ww w.o tu
Lakin, dışı yaldız lı bu muhteşem kalkarılar da, hayır kuvvetlerinin y ılmavan, sebatlı mücadeleleri sonunda hurdah s s olur; şer kuvvetlerinin başında paramparça edilirler, Sahte değerler .basta sahte tanrı olduğu halde- iskarnbil kfığ ıtı gibi birer birer c1E"ıri_ lr. Ezeli ve ebedi olan Yüce Tanrı, hasret dolu, susamış gönülle re nisan yağmuru gibi yağar : karanlık vicdarılar a hidavct nurunu serper. Mernleke te :'I11a1' boyu sinen koyu kara sis, yavaş yavaş gevşer, UÇ2X, da.i:tılır, Ve serin seher vellcrrı!n alınları oksavıp zah, me t te ı-lerirıi kurul adığı bir şafak vakti, hakikat güneşi, azarnet ve he ybe tle yükselir. Etrafı öyle bir ışık tufanı sar-ar ki, yılların yılları kesif yalan sisleri altında memleket gözünden saklanan hakikatler ve gerçek değerler, yalçın dağ zirveleri gibi, birer birer meydana çıkarlar, Ortalığa öyle bir nur yayılır ki. şer kUL vetleri tarafından gözleri perdeleneri sözde münevver., Ier in ve giıfil gençlerin bile intibaha kavuşması. hidayete ~ri~mesi uzun sürrnez.
*
Başlcur t ba.tmış, Kırım sürülmüş, çeki k gözlü. yar'ım sürülmüş,
Kazan, Benim
Korıurrr-lcornştrrn bütün varım sürülmüş. Bulunur mu Sibtr-vuda iman hey, Koca 'I'ür-kürı düşt.tığti hal yamRn hey .., Türk
illeri
Kazak,
bir
Azeri
Türk
Anıt
yurdun
IEoca Türkiin ORHUN
Tarım
birine
ya tları n-,
Krr'g ız, Tiirl,men, yanar
içten
içten
Özbey adlarur, odlanır,
halı dııman hey, dert yaman hev.,
düştüğü
yatmış iller ayılmaz. doğrıı yola Iccyulrnaz,
çağlar, ça.yı
Hey .. seslcnır
Amuder-va
duyulmaz.
kulmarruşt.ır derman hev.; 11{oca. Tiirldin di.iştüğ'ii de r t ya.mnrı hey ... Sn-der-yada
Hazar Akııp
coşar, gider
haber (kür)
salır suriine
«kür»
üne,
süıünc,
idi! ağlar-Altın Ordu yerine, Aral kerıdl va ı-Iığındun pişman hey ... IKoca Ttu-Icün (liişttiğii dert yaman Iıe~'", dert i~'iı1(:ıl' boğuf muş, Sevenleri d iyu r (liyar koğulrnuş, Ağın. Şair ağln, yu rdurı du ğılrnış. Nerde ko puz, nerde kırıle leeman hey.,_ Nerde büyük vatan, nerrle Turan hey ... ELl\IAS YILDIRD-I
Azerbeycan
Er _ geç hayır se ı'e. fazilet rez.ile te, iman inkara, Hak ilh ada, adalet zulrn'e. gerçek yalarıla. hürriyet kölelik'e muzaffer olur; atalarımızın buyurduğu gibi ~;Bu dünya kötüye kalmaz», vesselam .., SOVUOGLV
M, ZER!
f
5
ORKUN
Kıbrıs
Türkiyenin
Olmalıdır
N AMIR ZEKİ ALPSÜ
rgi .co
m
etmesin! öğrensinler. Ajans ve gündelik gazeteler Yunan gençliğinin yani Rum kopillerinin Kıbrıs'ı Yunanistana iltihak e tti rrnek için hezeyanlar yumurtladıklarmı yazıp söylüyorlar. Hayır ... Kıbrıs asla Yunanistana verilemez. Bu verilme neticesinde bir çok vahim hadiseler olabilir. Biz Kıbrıs'ın Türklyeye .verf lmcslnt bu vahim neticelerin doğmaması için değil, Kıbrıs Anadolunun bir parçası olduğu için istiyoruz. Yunan Başbakanı Venizelos Türk.Yunan dost lugundan bahsediver. Şayet böyle bir dosluk arifesinde isek ilk önce sayın başbakana rum gençliğinin 'rezevanlarma rnani olmasını ilerde kurulacak olan Türk Yunan dostluğu ik tizası hatırlatırım. Hiç bil' mille t!n topraklarında gözümuz yok. Fakat Türkiyenin bir kolu olan, yüzyıllarca Türk olarak kalan, anavatana kavuşmak için sinesinde barmanlar tarafından coşkun tezahüratlar yapılan ve nihayet ahalisinin büyük bir kısmı Türk olan vatan parçasını da istemiyoruz dernek değildir bu. Biz yalnız ve yalnız kendim'zin olanları istiyoruz. Işiklar ı. geceleyin güneybatı kryılaı-ırruzdan görülen oniki adanın İtalyanlardan alınarak Yuanistana verilmesini büyük bir hazrmkarlrkla sevrettik. Bugün ise Kıbrıs'ın Türkiye'den başka bir millete verilmesine asla tahammül edemeyiz. Son sözümüz; Biz Kıbrıs'ı ona buna verilecek diye istemiyoruz. Kıbrıs Türk olduğu için anavatana verilmesini istiyoruz. N A:\IIK ZAFER ALPSt)
ww w.o tu
ken
de
3ü8 serıelik bil' zaman Osmanlı İmpara toı-luğuna bağlı kalmış olan Kıbrıs bu tarihten itibaren (1878) Sadrazam Saffet Paşa zamanında Doğu hududumuzu yani Kars ve Ardahan'ı milli düşmanırmz Rusya'ya karşı korumak maksad.yle İngi lte reye krralanrmstı. Bu pek cömertçe yapılmış hazin bil' anlaşmadır. Bu kimseder va tan topraklarının madde ile satılıp, kiı-a lanarruyacağ ;m belki düşünmemiş olabilirler. Bunun içindr ki atalarımızın bu büyük günahını bizler çekmek istemiyoruz. Bu satırlan yazmakla hicb.r zaman tarihimlz i inkara yel tenrniyor'urn. Biz Türklerin dünyada hiç bil' millete nasip olmıvacak kadar derin ve büyük bir t a ı-ihi.miz vardır. Pek tabiiki bu büyük tarih içersinde şanlı şeref ll parIak sayfalar olduğu gibi bizleri ağ la , taeale kısımlar da mevcuttur. Bu demek değildir ki tarihim'zin acı taraflarını unutacağız, asla. İşte Kıbrıs adasının macerası tarihimizin acı ve hazin t araf ına rast geliyor. Türkler hiç bir zaman geçmişini inkar eden soysuz milletlerden b.ri olma, dığ ına gör-e geçmişin bu haz in ve acı k ısrmnı da inkar etmiyeceğiz. Kıbrıs ... Taşı, toprağı Türk oran Kıbrıs. Halihazırda sinesinde seksen bini aşkın Türk barındıran Kıbrıs Anavatarn, Türk idaresini, kucaklamak için sinende barınan ırkdaslarumz yaptıkları tezahüratlarlu hislerini belirtiyorlar. Duyduk ki diğer tarafta yedi milyonluk bi r zürn, re seni is tiyorrnus. Bunlar ilk önce kendilcrirn idare
Ülku
t
.•,.
,
~ 9
+
ğ
4
~ 9 T
't'
~•
-
Bir kader-in akibetini beklediğimiz gece; yıllarca sindirilmeye çalışılmış asil idea ller in müccrretleşme., siyle sona erdi. Bu bir sabah tı: bi;' ülkü gözünden ülkelere açılan sabah .. Bu ülke ki; batıda biz, doğuda bizim azrnimlz, kalbimizle çevri li.. Bu ülkü gözünün sonsuzluğunda bir toz bulutu var. Kulaklarmuzda, aksi hala di nrnc, miş Göktürk süvartlerlnln nal sesleri ... Yıllarla, kükreyen, sönen, toz bulutlan .. Mukavirn bir örsle, sıh , ha t lı, ka vi bir bazunun yıllarca mücadelesi .. Bir daha ekle nmemek üzeı-e kırılan esaret zinciri .. Kükreyen Bozkurt'un hürıiye t dolu benliği ve azi nı taşan bileklerinde demir ve celi in bile acizleşişi ... Aynı hasler ve arzuvla çarpan kalpler birdir elbet. Maddeten b.rbirindcn uzak, ıstırap ve üzücü yıllar içir;_ de külteneri ümit ler, gayeler. ayrılıp sönıııediler .. Herkes kendi varlığında bu azmi işledi, geliştirdi .. Bu asil guyeyi maddeden uzak, fakat; madde kadar verimli, teyizle yaşattı. Bugün, kalpleri yine aynı a!ıengle çarpan, gözleri aynı merhalcye bakan ülküdaslar. eski arzu ve nas. Jetleriyle kucaklaşt ılar. Zaman ve madde onlardan
!'
İzinde bir zerı-evi bile ek: "ternedi. Müşterek bir önsezi bu yolda herkese ilham -,rdi. Ecdadırmzdan fısıltılarla davamızı aydınlatan, benimseten mürşrt : kalben berabeı- muazzam, ideal bir ki t leyi aynı seviyede emin adımlada yürümeye devam ettirdi.. İmanla birleşmiş bir a.:im önünde madde istediği kadar zalim ve rivakar olsun, kuvvetli olsun, granit olsun. Bütün bu silahlarıyla mağlup olacaktır. Netekim oldu .. İnanarı bir kimse, bütün varlığı ve safiye ti ile inandığı için mes'u t ve te reddütsüzc.ur .. T'urk luğ itn birleşmesi, yükselmesi, des tarıileşmesi arzusuyla yananlar gibi .. Irk ırun yüksek ideal ve heyecanlarını kendi varlığında yaşiyabllenler gibi .. Gökalp'lerin ruhlarıyla doluyuz .. GöktLırk'lerin şanlı çocuklan yine Çin Seddi önünde .. Bu sefil köpek sürülerini temizlemek onların ezeli ve ebedi hasleti ? ? Mukaddes bayrağın gölgesi yine Asya topraklanna dü, süyor.. Ecdadırnızm Ulvileşmiş, T'a nrıya yükselmiş aziz ruhları en mes'ut g ilrıleri ni yaşıyor .. Mes'ut günle ıimizi yaşıyoruz; kısmen de olsa, atasını geçen oğul; lar olduğumuz için .... F,
nuoxvımnı
'
6
ORKUN
Müdavİ Hekimliğimiz Ne Halde D!', ŞERİF
1 - Aslında mevcut hastaneler has talaıımızr kabul edecek bir kerniyet te değildi!'. Bundan başka mev, cut hastanelerimizin yatak sayısı da yetersizdir. 14/11/1948 tarihli bir doktorlar grubu tara, fından yazılan raporun hastanelerimiz kısmında «70 yataklı Adana hastanesinin 1'10 hasta ya trrrrıak zorunda kaldığı .. yazılmakta ve bütün hastaneler için bu şikayetler hemen ayni raporda olduğu gibi bahis rnevzuu bulunmaktadır, Yine ayni raporda Maraş hastanesi hakkında aşağıdaki satırtar yaz ılmaktadır : Her ne kadar şimdi hastanenin yenisi yapılmış ise de yıllarca bu şekilde hastane olarak kullanılmış bir bina için acı duymak ye hayıflanmamak mümkün değildir: «Maraş hastanesi 5/5/19"18 den itibaren elli yatak ola, rak devlet hastanesi kadı-osuna alınmıştır. Hastane, Halkevinin bir cüzüdür. ve kira ile tutulmuştur. Hastaneye girmek için Hal kevi binasının bahçesinden ve balkonundan geçilmektedir. Halkevinin kütüpanesi hastanenin bir ternadisidir. Kutupaneye hastanin cümle kapısından girilmektedir. Bina ittisalinde işleyen bir hazar fabrikası bulunmaktadır, Hasta odalan dörder yataklık ufak odalar halindedir. Elli yatak kadrosu olan bu binaya bu miktarı sığdırmak mümkün olmadı, ğından idare edilmelde 30-35 hasta kabul olunabili.. yer.muş. Dahili hastaların tecridi burada mevzuu ba his değildir. Her hasta umumi koğuşt a yatıyor. intani (bulaşrk) bir hastalık karşısında idare bir hal çaresi arast myor. sfigonıanometresi bulunmayan bu müessesenin ameliyathanesinde faalolmayan bir otcklav bulunmaktadır, Pamuklar, gazlar, aletler elek tr ik le işleyen bii' fırında hep kuru harare tte takim edilmektedir. Hastanede labratomi ve sair her çeşit ameliyat yapılmakta, gayet fena sera it te bulunarı bu hastanede bu tarz ameliyelerin yapılmasına rağmen bir arıza olmadığı rivayet ediL.mektedir. Hastanenin hamarnı yoktur. Hiç bir gün f aal olmadığı bas tabip tarafından söylenen sevvar bir ctüv vardir. Bu kadrodan para veıllmek suretiyle arne liyathanede narkozu idare eden ve eskiden beri burada bu hiz me ti gören biri istihdam
de
Her memlekette olduğu gibi memleke timiz de de koruyucu hekimlik ve müdavi hekimlik tesisleri, ele, manları, vasıtaları, vazife sınırları tayin ve tesbit edilmiştir, Fakatbunların kanunlarında tarif edilen mükemmeliye t ve ciddiye tle tatbik edildiğini de iddia etmek mümkün değildir,
Gerek memleket içinde yaptığımız rnüsahedelerc ve gerekse müşahede kuvveti yüksek doktor müf e tt işleri , mizin zaman zaman Sağlık Bakanlığına sunduldan raporlardan öğrendiğimize göre mernleketirnizde hastanelerin, dispanserlerin, hulasa müdavi hckimliğimize müteallik müesseselerimizin durumu bize hiç de sevindirecek bir halde değildir, Bu müesseselerin nok, sanlan hakkında toplu olarak şunları yazabiliriz:
m
İnsanın hasta olmaması için hastalık unsurta nrun ortadan kaldırılması, salgın hastalıklarla mücadele yapılması gerektir ki bu iş koruyucu hcki mlik ::lanına girer. Bütün bu tedbi ıle r alınmasına rağmen hasta olan insanın tedavisi ise müdavi hekimlik öc1e\"lerin-· dendir.
Iıkların müptelalarını tedavi etmek üzere tesisler meydana getirilmiştir. Fakat itiraf etmek lazımdır ki bu tesisler gerek sayı, gerek eleman ve gerek vas ıtaları bakımından kendilerine yükleti Ierı ödederi tama, miyls başaracak miktar ve mükernmeltyet te değildir, Zaman zaman yapılan yeni teşk ilat la nmal at eskileı-ini daha. mükemmel bir duruma koymaktadır.
rgi .co
Tababetin vazifesi, başta insanı hasta etmemektir. Bütün imkanların kullanılmasına rağmen hasta insanla karşılaşınca bu mihrakı iyileştirme k suretiyle hertaraf etmelidir ki bu da hastaları tedaviye almakla mümkündür, İnsanın hastalıktan korunması ve hasta insanın tedavi edilmesi içtirna i varhğın temeli olan, insanın müstehlik zamanını azaltıp müstahsil zamanını uzatmak esasına dayanmakla iktisadi sebeplcrln bunu amir olduğu meydana çıkar.
KORKUT
ken
Biz bu yazımızda müdavi hckimllğtrnizin halini tasvir etmek ve alınması gereken tedbirler üzerinde durmak istiyoruz. Her şeyden önce müdavi hekimlikten neyi kasdettiğimizi açıkla.rnalıyız.
ww w.o tu
Müdavi hekimlikten kasdımız kısaca, hasta olan insanın tedavisini sağlamaktır. Bunun için elimizde bugüne kadar en hücra köşelere varineava kadar koru, yu cu hekimlik elemanları olması gereken hükümet ye belediye tabiplikleri ve ayrıca 25· yılı aşan bir zamandanberi hemen her hükümet tabibi bulunan yerde 1-2-3 ya tak h, faaliyeti beklenilen dispanserleı'imiz vardır. Koruyucu hekimliğin bulaşık hastalıkları tecrid için intarıiye hastaneleri ve tecıid yurtlan da müdavi he ki rnli in kadrosuna 'tecrid hususiye tinden gayri te da vi hususive t leri bakımından da sokulabilirğ
ler,
Mernleke tlrnizdc koruvucu ve rnüda vi heki mli ği n temelini T'arrz ima t ın iıanınc1c:.n .sonra tedvirı edilen mevzuat ve sonra da umumi hıfzıssıhha kanunu teşkil eder, Bu kanunun ruhu vatandaşları hasta etmiyecek tedbirlerin alınmasını esas tutar. Bütün tedbirlere rağmen hasta olanların tedavi edilmesini ye bu sure tle bulaşık olsun, olmasın her türlü hastalık mihraklarını ber taraf etmek kasdıyla gereken faa.liyeti emreeler. Bunun için de lı ükümet hiıkmi şahsive tl haiz belediyeler ve toplu iş yederinde hekim bulundurulmasını ve hastane açılmasını cmre., der, I-Iekimliğimizin anayasası olan \'e pek mükemmel bulunan umumi hıfzıssıhha kanunu \"E' bu kanunu tamamlamak üzere sonradaıı çıkarılan kanunlarla memleketimizele hastaneler, dispanserler, bulaşık hasta-
7
ORKUN
mümkün
doi:;ildir"
Mutfakta alafrang borusu olmadığından halde mutfağın bir dır ,:',
de
Raponın Maraş hastanesi hakkında yukarıya alınan kısmına dikkat edilirse müdavi hekimlik müessesesinde bile koruyucu hek imli k ihmal tescyvubü göze çarpmaktadır, Harbi Umuminin doğurduğu Ie laketlertn hastalıkların uyandırdığı hekimlik in t ibaı yine ölü derecesine inmiş bulunmaktadır, Bir de şimdi askeri hastanderin si\"İl idarcye geçmesi bahis konusudur, Acaba bu ihmaller yüzünden yarın daha büyük felaketler tloğrmya cak rrudı r ?'! .. Ben bir has'tanede ufak, altı aylık bi r çocuğa barsak dü!~ümlenmesinden ameliyat) yaptım Çocuk ameliyattan iyi oldu, Fakat çocuk servisinde ya tarkerı bil' bulaşık hastalığa tutuldu, Kızamik olmuştu, Oradan bulaşık hastalıklar servisine nakledildi. Orada ktz amık iyi olduktan sonra kızıla tutuldu, Ve arka arkaya geçirdiği hastaiıklar neticesi öldü, Henüz mukavemet! tesekkül e tmernis olan ya\'rucak öldü gitti, Bunlar hep müdavi hekimliğin kalbi olan hastanede koruvucu teö;):ı']e1'in ve koruyucu hekimliğin şaheser ga:;n:ti netice'si idi. Hek.mlik mes, Jelöne ancak bir hastanede etüv memuru olmak suretiyle bulaşan bir insana arnc liya tm en nazik bir safhası olan narkoz gibi nazik hir vazife verilir mi? Narkoz işi en nazik bir iştir, Bu vazife ameliyathanehastayı korumak icin hususi itina ile yc tis ti ı-llmlş hekimlere t evdi edil. r. İh tisası bile vnrdir. Nitekim bir kaç gün evvel ngil te reden mernlclce tirniz e bu ihisasin en buviık biigini gösteri yapmal. üzere gelmiştir, Bu müh im raporun mümkün olsa da he r satn-mı bü; tün açıkl ığ ıvla açıklıyabilsem .. , i\Iüda\'i hekirnliği mi , zin lıalini bütün aç:ll.;lI~lyJa Türk milletine duvur abi l ; sern,
m
rnek
ıçın sedyeleri ve yatakta işeme ve biıyüğ iınü yapmak için Iazırrıhk ve ördekleri dahi yoktur, F'rigorifik tesisa t işlemez bir haldedir. Yahut tesis bile edllmerniş., tir, Raportları bir parça bu hususu da bize açıkça göstermektedir: «Mat-aşta yerli evlerin en uygunsuz alanından bil' trahom hastanesi vapilrmşt ır. Alt kat iki odadan ibaret, biri dört yataklı bir koğuş haline if ıağ edilmiş, diğeri doktora tahsis edilmiştir, Tabip ,muayenelerini binanın bir safasınela yapmakta ve üst kata çok dik ve dar b.r merdiverile çrkilmaktadı r. Üst katırı da iki odasından biri ameliyat odası ve diğeri kadınlar için dört yataklı bir koğus olarak kullanılmaktadır, Hastanede bir sedye yoktur. Üst katta ameliyat yapılan hastalar, ait kata, duvar merdiverıine bir ya tak l.onup sedye gibi kullanılarak indn-ilmektedi r. Hastalar için Iazımlık yoktur, Son zamanlarda erkek hustaln.r için ik i ta ne örd e k \"erilmiijtiL Hastalar ihtiyaçlarını bahçedeki abdeshanede dcf'Ietmek zarure , rindedir. Bu yüzden 2.,1-48 saat yerinde n kıpu-datrl., maması lazımgelen ka ta rakt ameliyatı geçirmiş hastalar dahi avludaki abdeshaneye irıdn-ilrnektedir. Hasların yemekleri, bir ev mutf'ağı . olan mutfak ta pi., sirflmektedir.
rgi .co
edilmektedir, Ameliy,"tthanenin bütün hizmetleri bu e tüv memurunun üzerindedir. Maraş hastanesinin bu elim vaziveti karşısında f'i lvaki yeni bir hastanenin inşa edilmekte olduğu görülmüş ise de binanın inşası için tahsis edilen yer, şehrin en yüksek verinde ve dik ve ivicaclı bir yokusun lıi tirn noktasinda olması bakımından hastalar iÇ"in olvc ıis li olmadığını zikretme-
Hastane
4 -
ww w.o tu
İ
Serıevi 5-10 milyon Türk lirası bu vi laye te çeltik yüzünden g iı-mek tedir. Ve bu kadar muazzam se rve te kanışan beş on zengirıdl r. Belediye Reisi Süleyman Dulkacliroğlu, Rasih Kaplanın Mara", Mi lle tveki l l iği zamanında belediye varic1atının ancak yazdan sıtmaya tutulan çeltik arne'lesirıin kış günleri ölenlerinin teçhiz H' te kf ini ns ye tmedi l Millet Meclisi korldorla; ı-ında b.r konuşmada bahis konusu etmiş ve ozarnanki Ağaç gazetesinin bir nüshasirıda bu sözler yayını anmıst ı Bu kadar büyCt!;: bir geliri olan bil' vilaye ti» husus] muhasebeve ai t hastanesinin hali bu idi,
elemanları
kif'ayetsizdir.
ken
'le
a bir ocak bulunmakda ise de kullarnlrnamakta ve metrük bir kösesine bırakrlrruş bulunmakta-
adarnlar
da ya tamam
ekseriyetle
değildir
vazife
veya
başında
de-
ğildirler, Bu
saydığımız
tedavi
noksanların
edilmek
üzere
gelen
bulunuşu hastaların
hastalıklardan
müdavi
mücsscsele
varale
tecrit
yapılamamas:
tam
ve
verdikleri
rimizrlo
başka
iyi korunarnı
yüzünden
vetiyat
vak idir.
Yukarda mevcut
vcri len
hastane
[en vaz ifeleri racak
dolayısiyle
çok defa
izahıardan
hakkıyle
durumda f edakathk
uzaktır,
Müdavi
hekimlik,
ve tedavi
suretiyle
kusursuz
yapma lıdn-.
tadn-.
masraf'lara
\'2
ta veyahut Elde
edilen
göre
bulaşıcı
koruyucu
üzere
kendilerine
başaramamak
bulunmamak
vaprlan
anlasılacağı
dispanserlerimiz
\"E'
veri , başanetice,
bizi tatminden
hastalıkları
hekirnliğo
tecrid
olan hizmetini
ğ
2 Hastanelerin inşa tarzı modern değildir, maksada yaıar hususiyetleri taşımamaktadır, raporda bunlar da göze çarpmaktadır,
ve Ayni
Has t a nc lcıimiz 't.esisleri (hamamları. etüvlert, mu tbak YE' camasrrhn no v.b.) ya yoktur. yahut na ta. mamdu, vcyahut çok kusurludur. Ekse rive ti işe yaramaz bil' durumdadn-. 3 -- Has tanc lcıin vasrtaları da na tamam veva yok tur. Mesela baz ıla rı nda amcli ya tha ncye hasta tasımak
Iar servislerini sarf
etmelidir
diyc tle
daha önem
mihraklaı-ım Türk dır.
müdavi
hekimlikten
çok olmak
üzere
verrlrnelidir. ortadan
mi lletini Böylelikle,
bulaşıcı
ve daha
hastalık.,
çok
hirnme tler
,
Kana at irnizce hekirnliğc
Hastanelerde
tamamlamalı
salim yapmak
ziyade
Meselerıin
kaldırrnağa, kılmak
ruhu,
ruheri
mecbur
hastalık
ve bedeneri
esasına
znruretinde
hastaneler ve tedavi e trneğe hastalar daha az olacaktır,
koruyucu
hel' iki ei he te de ci d-
dayanmalıbulunacağımız bulunacağımız
DI', ŞERiF
IKORKUT
.--! ,"
j
muş bir zümre vardır ki, bunlar şeı-eflerini Türk millc, t inde n kıymetli göriu-lei- ve şeflerin me nf aa tini milletin menfalından üstün tutarlar. Bu zümreden bazılarının çanları na ot tıkandığı halde maale-sef bazıları uğursuz çanlarını çalacak durumdadır. Geçenlerde T. M. T. F. nun tertiplediği seri konferanslardan ilkini veren Ord. Prof. ünvanlı ve Vas [i Raşit Seviğ namlı bir kLD1SC Atatürk'ü sevmiyen Türkçülere aptal demiş. Türkcülcr 'I'ürk milletini severler ve topyekün Türk milletinin yükselmesi için çalışırlar: Milletin üstünde hiç bir kuvvet ve kıymet tanımazlar. Yani, «Sen, ben: o, yok, Biz varız· derler. Bir merküre ateşiyle bağla, rulan yalnız Türk milletidir. Onu sevrniyen düsmanımız. dır Fakat şahısları sevip sevmemektc herkes hürdür, ve bu sebeple Türkler arasında düşmanlık yaratmak millete kötülüktür. Hiç bir şahsa mlle te olandan fazla bir bağlılık göstcrrnemck, yalnız Türk milletini hudutsuz bir sevgi ile sevmek ap talhksa. biz ap tal lığı memnuniyetle kabul ediyoruz. Millet sevgisine ve hakikat sevgİsine sırt çevirip taassupla bir şefe bağlanmak akrlhlıksa, biz o aklı hiç k ıska nmadan profesör hazretlerine bağışlıyoruz.
m
l\Iİ'?
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
NİÇİN
Bir tanıdık geldi, ve bize sordu : «Siz yobaz ve mür; teci misiruz vı. «Değ iliz. dedik. Sordu: «O halde size karşı yapılmıyan, yalnız yobaz lara ve mürtecilere ka r., sı yapılan hücumlara niçin bu kadar siddetle karşı duruyoı-sunuz ?». İşte cevabı: Çünkü biz hücumların zahiren «irti . ca:" ya ve fakat hakikatte milletin insanlık haklarına ve hürriyetine karşı olduğunu biliyoruz. Çünkü biz evvela Türkürı hürriyetini ortadan kaldırmayı tasarlayan mel'un gizli kuvvetlerin emelinde muvaffak olduktan sonra millete acıyacaklarını ve 'Türkcülüğe serbest faaliyet sahası bırakacaklarını umacak kadar safdil değiliz ve mezbahada sırasını bekleyen koyun rolünü oynarnağa hiç niyetimiz yok. Ve çünkü insanların fikir ve vicdanlaı-inin baskı altına alındığı zindanlaştırılmış bir va tarıda biz hiç kimse için hakiki şeref ve saadet olamıyacağı kanaatındayız. Ve nihayet çünkü, medeni bir cemiyette her va tanda, şırı hür-riyet! diğer bütün vatandaşların k ef a le ti altındadır, ve hakikatler ve bir kısım insanların hakları haya , sız ca çiğnenirken sükütumuzla zorbalığa yardımcı olmak vatandaşlık şuuru ve insanlık h ays iye ti ile bağda, şarnaz.
*
GEL GÖR TURİZ:\!İ Bir Fransız turizm mütehassısı Türkiyeye turist celbetmek için anadan doğma çıplak kadın oyuatma. mız ı ve gelenlere kadın erkek otellerde serbestçe beraber yatrnak kolaylığı gösterilmesini tavsiye etmiş. Bedii Faik adındaki bir yazar da bu tavsi yeyi hararetle destekliyor. Biz bu fikre iştirak et.miyoruz. Hem para kazanmak için bu yola dökülmeği doğru bulmu, yoruz, hem de bunun başarı sağlıyacağını tahmin etmiyoruz. Bu çeşit eğlenceler Pariste istenildiği kadar varken yalnız bunu arıyan ·turistlerin Parisi bırakıp ta İstanbula kadar gelmelerine bel bağlamak akıl karı olmasa gerektir. Buraya gelecek turistler başka yerde bulamıyacakları hususiye tleı-i görmek için gelir_. ler ve onlara bunu temin etmemiz gerekir. Bedii Faik turistlerden para kazanmak istiyorsa onlara yemek olarak döner kebabı, uskumru dolması, puf böreği, tel, kadayıf veren bir lokanta açsın; Baltacıoğlu İsmail Hakkı'ya kara eöz oynat tırsm. ve meraklıları için de dostu Falih Rıf'kı'ya bir hamam lsle t t iı-sin. Gör o 2Rman turist akınını'
*
APTAL «Ebed i ŞeLin narı.ü nimetiyle perverde olmuş, şakşakcilrkla k arru doymuş dalkavuklar-la hemhal 01-
"*
F1L
Hindistan Başbakanı tarafından memleketimize hediye edilen yavru fil bize çok şeyleri hatırlattı: Nasrettin Hocanın fil hikayesi başta. Bu millet çok fil besledi. Hem de ana filleri. Bazıları, şeker yiyen bu yavru fili nasıl besliye. ceğiz diye telaş ediyorlar. Telaşa lüzum yok. Biz öyle filler besledik ki, hortumuyla millet kasasını sihirli anahtar gibi açar, hortumunu altirıla doldurur ve şöyle bir savurdu mu, hortumdaki altınlar ecnebi bankalaı-ina aktarılır ve kimsenin ruhu duy. mazdı. Biz yavru filler değil dünyanın en obur baba hindilerini dahi kösklerde besledi k.
*
ANTİDEl\IOKRATİK Bazan bir çöplüğün üzerinde bir çiçek bi tmesi gibi en umulmadık yerlerde cevherlere ras tla rız Mesela, geçen ULUS'lardan birinde Celal Bayarın seçimlerden önce söylediği bir nutuktan aynen alınmış bir parça var. Bunda muhalefet şefi antidemokratik kanunları kaldırmak için uzun boylu mazeretler ileri süren iktidarı sa mimlyo tsiz likle itharn ediyor ve bütün antidemokratik kanunlarm kaldırılması için nihayet bir aylık bir müdderin yeteceği ni söylüyor. Gazetelerde çıkan haberlere göre şimdiki Adalet
9
ORKUN Bakanı Özyörük bu dava her soruldukta, «Bir komisyon kurduk v.b., bu gibi hükümleri te tkik etmekteyiz, tetkikatımız yakında bitecek tir» gibi sözler söylüyordu, ve kemali hulCısla bu kanunların hakikaten kaldırılacağına dair teminatveriyordu. İktidar değişeli ay sekizi buldu ,hala antidemokratik kanunların değiştiği yok Bu notu bir kenara yazdıktan sonra 26.1.1951 gün, Iü Istanbul gazetesinde Halil Özyörük'ün verdiği şu beyana tı, gözlerimiz son haddine kadar açıla açıla. tüyler imiz diken diken ola ola, yüreğimiz bu milletin ıztırabı karsısında burkula burkula okudu k : (Anti, demokratik kanunlarm kaldırılabilmesi işini sağlamak maksadiyle .... bi r komisyon kurulduğunu .. ' ."'. bu komisyonun pek yakinda çalışmalara bnşuyuca , ğını anlat.mst ır) .
*
*
FARELER
rgi .co
Ankarada Küçük Tiyatro'da oynanan "Şakacıadındaki bir piyesirı rnana ve gayesinin Hikmet T'anyu'nun kalemiyle tahlilini başka sütunlarımızda bulacaksınız. Böyle menfi bir piyesin kötü tesirlerini gidermek için sonra müspet ve faydalı tezli bir pi , yesin oynanacağını umarken gördük ki bu tiyatro bu sefer John Steinbeck adlı dünyaca tanınmış k ıp., kızıl bir komünistin «F'areler ve İnsanlar <ad lı bir piyesini oyrıamağa başlamış. Bu tiyatronun müdürü nerede? Nasılolur da bunu görmezlikten gelebilir~."· diye içimizde bir isyan sorusu belirirken birdenbire hatırladık: Bu müesseselerin başında meşhur Ertuğrul Muhsin bulunmaktadır
MERSİNE VE TERSİNE Mak Artur, «Bundan sonra hayatımı Komiı nizml e rnücadeleve tahsis edeceğimdemiş. Var olsun! Sağ olsun i Bizdeki dnkılap,' sakşakçilar: da bu gidişle bundan sonra hayatlarını kornünizrne hizmete tahsis edecekler. Bakalım en son gülrnek hangi tarafa kıs, met olacak
m
L!
münizmi koruma neticesini verecegını açıkça söy , lemis. En açık hakikat lerin bile boğulduğu ve yalnız millet düş.manlarımn sesinin yükseldiği bir sn-ada gördüğü hakikati olduğu gibi söylemekten çelcinrni , yen bu eski yargıcın sözleri, bize bir çöl içinde susamış bir seyyahın karşısına çıkıveren bir vaha tesiri yaptı. Hakikat'te öyle bir hassa var ki, ne kadar boğulmak, karıştırılmak istense yine hiç bir zaman büsbü, tün kaybolrnuyor. Sayın hukukçu bu kanunun diğer maddelerine de aynı dikkatle baksin. Belki bizimle şu noktada ittifak edecektir: Komünizm ile mücadele eder görünüp el altından onu koruyacak bir kanun Stalin tarafından hususi surette hukukçularına ısmarlansa idi, çıkacak metin, belki ufak farklarla, ancak şimdi bize sunulan bu kanun olabilirdi.
*
MUKADDES
ÖKÜZ
ken
de
Bir çok ',ülküdaşlanmız Atsız~n hastalığının durumunu sormaktadırlar. Atsız umuyoruz ki tamamen iyileşrnek üzeredir, ve -inşaallah gelecek sayıdan Üibaren ORKUN'da yazılarını görecegız. Sorulara ayrı ayrı cevap veremediğimizden ötürü ülküdaslar ımız bizi bağışlasınlar.
ww w.o tu
Hindistanda Mecüsüer öküz denilen hayvanı mukaddes sayarlar. Ona kimse dokunamaz. Mesela, bir tramvayın önüne bir öküz gelip de yattı mı o tram, vay ve bütün arkadaki tramvaylar durup, gerekirse saatlerce beklerler, ta ki öküz hazretlerinin keyfi olup da çekilip gitsin. Bunda mitbalağa var mı, yok mu pek -bilmem, vebali anlatan seyyahların boynuna, ancak bizim durumumuzda mübalağa olmadığı muhakkak. Bizim de yolumuzun üstüne bir «Mukaddes Öküz ,. çrkaı-rrusl ar, ye akıllarınca yolumuzu kesmişler. Başka bütün hür milletler istedikleri kadar ya ra , ticı, araştırıcı zekalaı-ırun, tahlil ve tenkit kabi liye t. lerinin alabildiğine her istikamete doğru işlemesine bir hudut tarumasınlar , biz (kuşbeyi nli lete göre) önümüzde mukaddes öküz çıkarıldı mı orada durrnağa, zihnimizi onun bir parmak ötesine is le tmerneye mahkümuz. Artık Hindli Mecusiler seyyah göndersinler buraya, halimizi seyre trneğe. Onların halinde bir ümit noktası: öküz canlı olduğundan er-geç aklına eser, yoldan kalkar. Halbuki bizdeki öküz ölüdür, kendiliğinden yerinden kırmldarna ilıtimali de yoktur. Ko\ri)NisTLİGi
*
IKORlJlHA I{ANUNU
Eski Yargıtay üyelerinden ve şimdiki D. P. mll le t , vekillerinden Rauf Alabay (Demokrasiyi Koruma Kanunu) nun bil' maddesi Mecliste görüşulür'ken ko-
r::;==R~~~ Beheyalim taslağı! Senin 'Türk lükle ne alakan var ki, Türkçülükle olsun? Kendini bil, haddini bil! Türk, Ziya Gök Alp, Türkcülük. .. kelimelerini müstekreh ağzına alıp ciğneme : sakız etme! Parasını ve vasıtalarını sörnürecek budala bir sermayedar bulmuşsun: sinsi sinsi masorıluğu, beynelmilelciliği, Allahsızlığı, di rı, sizliği telkine cahşıyorsun. Biz senin ne idliğünü, ne malolduğunu, neyin nesi bulunduğunu bilmez miyiz sanıyorsun kurnaz Yahudi? Müslürnanlığı yıkmak için Türklüğü ve Tur k , çülüğü ; her ikisini soysuzlaştırmak için de Kemalizm inkrlapc ılığıru ve laikliğ! kendi ne paravana yapıyorsun, değil mi? Evet, bu rnil le t saf tır, kurnazdeğildir. Ama ve la kin bil' de işin farkına varır, Türk damarı tutarsa _ a li , mallah _ senin de, senin gibilerin de analar-ım ağlatır. Bu millet enayi yerine konup guru ıu ile oynanacak milletlerden değildi r , Behey Allahsiz mason; şunu bil ki, bu millet Türktür ve İslamdir : Türk olduğu kadar Müs, lüman, İslam olduğu kadar da Türk. Catlasan da, patlasın da bu böyledir ve böyle kalacakıu-! .. Anladın 1111 kurnaz Yahudi?. SOFVOGLU ~
~~~~~~~~~~~~~~f~~~~.~~~;~~~~
/-
...i ~ _
ı •
..._·_~. __ ...--,.~:.........!.j~ı.~·~ ... _.,..~._-,-_,.~ __ ",-__""",-. -h.~. ;.",,.. ..~._ ..c..:....:j~'::..•. __ ~..:.:...:.:•. ~,
ORKUN
Milli Dava
ve Şahsiyet
iddialı bir kelime, dava sümullu ve Millet çabüyük bir timsal olarak bayrak gibi dalgalanması gereken, yaşaması gereken, gerçekleşmesi can.ü gönülden istenen kutsi milli bir konudur Bizim gerceklesmesinl istediğimiz dava Türk Mi lle tinin dava. sıdır. Milliyetçi dava karşısında davacı topyekün Türk M'Het idir. Davalı ise Türk Mi lle tinin yükselmesini ihmal eden herkes, Türk Milletinin milli birliğini bozmağa yel tenen bütün soysuz lar, Türk milletini moskof uşağı derekesine düsürmeğe çalışan ruhsuz, satıl, mıs namussuzlar, mevk: ve makamının verdiği sela, hiye t i milletin .mcnf a at ı için kullanmasını beceremiyen fikirsiz. rn.l li iymanrla n mahrum sapıklar, mevki ve makam budalaları. zahlren millet için çalıştığını haykırdığı halde hakiket te kendi şahsi menfaa ilarının t ahakkuku için sinsi sinsi uğraşan sahtekarlar. Milli davayı temsil gerçekleştirmek için mücadeleye atılanların gayet uyanık olması baş vasıf tır. Türküm diyen herkes Türk ün davasının gerçekleşmesi için olağan üs tü bir gayret sarfetmek zorundadır Her Türk milli dm-anın gerçekle5mesi için çalışırsa ve biz bunu başarabilirsek, dava kazanılmış olur. Acaba birgün her «Türkürn . diyen milli davanın gerçekleşmesi için cahşıvor mu? cahsryorsa verimli çahsabilivor mu? İşte bu soruya maalesef uygun cevap verebilecek durumda değ il iz. Bu soruya uygun cevap ve rebildiğ i, miz gün davamiz gerçekleşecektir.
Biz daima ıgevsek lik gosterrneym, endişeye düşmeyin, inanıyorsamz mutlaka yenersiniz) ayet: ke rime , sinin verdiği ivrnan hıziyle kuvve-tli ve cesur hamleler yaparak calisrnahvız. YILANLIOGLU
~~'-,~~~,,'%.."%.."%.,"'~"""'''-,,''-~ EOl\IlTTAı'\r
~
~ ~
Onlıınun
di li nd e n akanı
E.iınmi:;
ww w.o tu
Bugün nasıl ki he!, 'Türk iırn diyen milli davanın gerçeklc:~mesi için ca lısrmvorsa. hel' millive tciyırn diven de' davava tam manasiyle yard:mcı':,~oipmıyor. Bunun bir çok sebebleri olmakla be rabej- en müh-rni \-C' en başta geleni milli davanın meyvalariru (1J'tIL lar gibi ciuiı ten şahsiyet davasidir Her Türk ün salisivet sahibi olmasını istememek ka, dar gülüne ve yersiz bir istek olmamakla beraber, mil., li dava karşıs.nda satuseilik davası bir nevi kundak , cihk olmaktan geri kalmıyor. " Da vanın yüceliği yanında, milli iılkünün kayrıavan kazarnnda sahsive tlerimiz: e ıitip her şeyin üstünde davarnız ı düsüne.mczsek emin olun bir adım ileri gidemeylz. Büyük Ttu-kçu Gökalp;:Ben sen o yok biz varızderken bizim izah etmeğe çalıştığımız en mühim meselevi veciz bir sekilde ifade adiverrniş ti r. Davanın sen, ben arasında kundaklanması kadar kötü, korkunç bil' hareket t as avvur edilemez. Davanın herkes hizmetkar-idır. Bu hizmetkarlık :\Iillet hizmetkarlığıdır, Efendi yalnız Türk Mi lle t id ir. Milletin üstünde hiç bir efendi yok tur, ve olamaz. Bunu böylece bilip, kabul edip sen hen kavgasından uzak adsız kahraman; lar misali her türlü ihtiras ve şahsi rnenf'aa tlardan ari olarak çalışmak davaya en büyük hlzmettir. Bu gayeve uygun ça lisrnavan bizden değildir, ve dava adamı olamazlar, Milli dava ve milli ülk iıle ıln tahakkukunu istediği en mühim şey fe ıdi islah etmektir, Fer-tler yükselir-
blz,e bakan
İ~,jmiz
IIIEHi\IETÇin:
General
Kemal
Nıs's
dinle
hor
pa şa m.
Kema.l
t.u tu şt uk savaş
Tutustuk
ken
~
HUZ1JRUNDA Sayın
de
'-e
se cemiyet ve dolavısi le millet te vükse lir. Bunun için milli ülkü ve nıilli dava yolunda çalışan her Idealis., tin, evvcla kendi kusuılartru düzeltmesi, olgurılasma , sı ve her hususta muhitine örnek olabilecek bir insan haline gelmesi lazımdır, Milletin yükselmesi için fertlerden ne istiyorsak bunu evvela kendimizden isteyelim ve kendimiz örnek insan olmağa çalışalım, Şöhret ve mevki ihtu-a , sına kapılıp davanın kıdemlilerini kötüleyerek, onlarm söh re tleı-lnl onların hlzmetler.n! basamak olarak kullanmağa yeltenrnek da vaya en büyük hiyanctt ir Hakkı teslim etmek, hakikatı cesaretle korumak dava adamının esas vasif larmdan olmalıdır, Bir seyl sevdirrnek için evvela sevmek, bir davaya inandırmak icin evvela inanmak gerektiğini asla hatırdan çıkarm 2::-nalıd ii'.
m
Dava
p.nda
rgi .co
10
için
biz
avuçl a kol' Ke ma l paşam.
~
do lduk t a.srna k için hazu-ız Ver emri rıl koşmak için haz n-ız Ey Tanrıın! bn ğış la. bize hamle hız
~
Şu
Dold uk
~ ~ ~
sabır
k ıl ırıc.ın
Ordu
deniz
Bizim
hm
Dil uzatıp
k ır Ke ma l puşam.
deniz
at kopük
köpük
ezelden
kopuk
Ipi miz
ç
d urur
yolları
bu ç,elik, sur Hemnl
Alınmaz
Ne Brılgu ı- dinleriz
~
Ne ~'el.;:jl dirıle rtz
Sadece
sadece
zuf'e re
~
Olisman
öe alamaz
Ezelden
g-eçmişiz
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
Arkada
Asl:uıa. Bizl
dlnlerlz
yol' Kemal
paşa m,
oğlu
erücn
için
se rdorı
d o ğrul up ka lleucak
verden
hlz
el'
vurt
va ı-ız der
Me h rru-tl e r g-önliiııc(' Temizler
pa şam. dinleriz
np sus dlnl e rIz
Koşa.lım
Şehitler
ne Rus
namus
~
~
sapık
Kemal
g-eçtil€'r safu
;Uo3kofıı artık dur
dernek
bu defa cef'a
çekilmez
iç: b ıncrmiz yer
paşum.
Ke mal
paşnm.
Barut Satır
ile ateş kovun koyuna a tmn k sr-va p !,ıUlr soyurın. Dil' u k ın ptlC'lim T1J!'<A boyunu E:d'kıs\anlaıı In-sap sor Kcrua l puşn m.
:Koç',yiğ-iti
kurşun
riftn rleri
~-ine
Talısin Gö riu-ck
sa kln r yaradan biziz
pa;;:! selam selamı
tür-eden demi's
Koreden
Yer Ke mn l paşam. MEH:\IE'l'
ZEKİ
AKDAÜ
o KÜÇÜK TİYATRONT,X
KÜÇÜK ESERLERi;
ıı
F, KU N
III
Şakacı Piyesinin fikirlerini ve Konus~nu Tenkit orvtcroüı.t:
TAKYV
de
rgi .co
m
sat ve niyet hakkında aldanmış olacağımızı kabul ederdik. Bununla beraber bu eser gene bünyesinde taşı, dığı, teknik kusur, zaaf ve k.f'avetsizliktcn zor ku rtula, bi lirtli. Sanatkar. hadiseleri. fikirleri hareketleri ve inancraı-ı tarafsızhkla tartan bir sahne san'a t ında, makul ve dürüst kalmalıdır Eseri seyirciler nazarrnda billıassa değerlendiren, merak, heyecan yara tan ve alakayı, dikkati artıran hususlardır. Ücüncü perdenin çok ölgün kalışı rnerak, heyecan, alaka unsurlarını ihtiva etmemesidir. Birin. ci perde, ölüm, yas, ölü bilinenin dönüşü ile bitiyor. Bu hadisenin sebepleri' meçhuldür. Ne gibi yeni hadiseler cerevarı edecek, bu işin esrarlı bir cephesi, hatta gene bir kadın parmağı vcsaır olmasın gibi so· rular seyircilerin muhayyilesini işgal edebilir. İlk per. de, insanın yaratıldığından beri dünya sahnesinde dü, siındüğü sır dolu sorularm bazılarını tekradadığından ingilendirici bir hal kazanıyor. Bil' çok psikolojik cep. helerI, eski sulaı-ı. şekil olarak toplamaya bir hayli muvaffak oluyor. Acı, sevinç, aşk, ölüm, ruh, yaşamak, sarnirniyet, menfaatlenme, rivakarlık gibi çeşitli da vramşlar, derinlemesine bir tahlili, crjinal bir mu. hakerne ve açıklanması katiyyen olmamakla beraber, ham madde halinde muhafaza edilen sorularla gene meraklı ve hareketli bir mahiyet elde edebiliyo r. Bu perdede sahnede vazifeli olanlar, eskiemin uzaktan ge. lerı sadasını da dahil edersek 9 kişidir. İkinci perdede bu S,iYI ( ye, üçüncü perdede 6 kişiye irıiyor. Ve esa. sen eserin kalitesi ele perdeden perdeve düşüyor ... İkin, ci perdede seyircinin alakasını çekecek meseleler ge. ne mevcut. öıu bilinenin eve ve yeniden günllik islere intibakı, ve bilhassa ölüm" haberi gönderişin h~kiki sebebinin ne olduğu dusündürücü bir tesir yapabili; ver. 'Şakacı, ikinci perdeve ufak bir ilaveyle Sona ere. bilir ve üçüncü perdenin zoraki, bozuk oyun ve hava. sı ndan eser kuı-tarrlabllirdı. Ücüncü perde 25 ekimde en zayıf konuşma ve hareketlerin panayın haline geL mişse bunun sorumlusu bilmediğimiz birisi değilse müe llif idi r. Faruk ciddiresmis. lakin olgun fikir, tah. IiI ve rnuhakerneye çok ihtiyaç gösteren bu son kı. sımda ya van ve basitfikirler ağızdan neşredilen örüm, cekler soğukluğuyle ve başkaca bir tesir yapmadan OL tada do laşrmş tı r.
ken
. 'l'
"
Bu eser gayesine er isrniş midir? Veya baska bir deyimle gayesi nedir? Bizatihi tiyatro sanatı. düsün. dürücülüjc, öğreticilik, yet is ti rici lik, terbiyecili~~, eğ lendi ricilik, bir dünya görüşü veya ondan bir p<ıY. ça göstericilik, veya mutat ve yaygın manada «estc., .tik', duygulan galiş tiricilik, \'12 emsali bil" sıra kültür faaliyetlerini ihtiva eder. Şakaci piyesinde, tiyatronun bir kısmı yukarda sayılmış zihin, inanç, duygu \'12 in . san fikir ve davranışı bakımından ehemm:yetli, beşeri sahne meyvelerinden hangilerini bulabiliyorsunuz ? Bunun cevabını biraz daha sonraya bırakarak eserin rnizaçla ı-Ia ilgili kernmi tablosunu çizelim, bilhassa hareket ve canlılık şahıslara. konuya ve mizaclar. şahsiyetler geçit resmine göre olacağından şahısların ve tipleriri bir tasnifini yaparım: Beş kişide ayni rrıizac.dört kadın bir erkek 3 rı ana, kız ve oğlandır. Bir kişide aşırı safdillik, anlayiss ızhk. Hizmetçi kız. Bir kişi kayıtsız, yaşamak için yaşayan tiplerden. Bir kişi, büsbütün acayip,' hırçın, mağ rur, mütcrıak. kim ve bütün bunlara rağmen hakvniye ti, sahipliği altında bulunan her şeyi terk edecek kadar aciz. Netice: Kerniye tçe üstünlük, samimiyetsizlerde, ci, hanşümul ahlak esaslarına göre kötülerde ve kötülük. te. Keyf iye tçe de kötüler ve kötülüğün müdaran ve kanaatları şahsi ve bayağı msnfnat lcı-e göre tertipIerımiş marıtıki bir bünye ile tahlil edilmek is tcrıili. yol'. Güya iyiliği ve doğruluğu temsil etmesi .s te nilcn su üzerine yazılmış yaz ıdan" daha belirsiz veya belki de öyle bir k ıhğ a , sokulrnası tercih edilmiş garip bir adamı temsil eden Baba 'da kalıyor. Onun fikir ve muhake.nıe sistemi, düşünce ve kanaat manzumesi, hiçbir mantık! sıra, plan, nizanı tanımadan, vuzuhsuz ve pek zayıf bir tip olarak ortada birakrhyor. Sonra da hayat meydanı, şahsi mülkiyet şahsan. babalarının ölümüyle menfaatlenmekten zevk duyan, ri yak ar, mütereddit tiplere terk ediliyor. Şu açıklamalara göre, umumi mizaç ve seciyeleı-de mutabakat Iıasıl oluyor ve yeknesak bir manzaı-a doğuyor. Müellif gerçi daha açıkça kamışamamakla beraber, şöyle bir sorıuçla karşılaşıyoruz. Aile dostları, korn, sular, çocuklar, riyakar. ahlaksız, baba aciz, bece rik. siz. Bu belirtilerle, aile>, karrhk, kocalık. evlat sevgi ve bağlanışı gülünç bir kadro halinde ezi llyor dersek acaba haksız bir hüküm mü olur İşlet" düşünceler, dilekler aile muhiti içerisinde rtvakarhk. kaba bir menfaatçilik olarak lıelirdikten ve iğı'enç ve çirkin hareketlerin tahlil ve terkibi dürüst ve faziletli bir istikamette vapilrnadık tan, ortada sanki bu hal umumi bir aile tipiyrniş gibi ele alındıktan sonra başka nasıl bir sonuç gözetilmiş olur? Eğer dejenere bir burjuva hayatının çirkinlik ve gülünçlüğü tahlil edilse' ve cemiyet varlığındaki çıban yeri isaret olunsa ye diğer ah lu ki kıymetler istihzaya tabi tu tulmasaydı mak.
ww w.o tu
..~.'
ı-li'lDfET
-_........-.~.-.-.
Neticenin
dört is ti karne t turabileceği 2 inci -perde belli olmuştu. ı --Baba, zcvcesine ve cocuklarma hakim olacak, mutat hayatı yeniden düzenleyccek ve öteki sapı t mıs, lan siridi recek. 2 - Şu veya bu suretle bu çirkin menfaat endişeleri ve r iyakarhk laı-ır, sulandırdığı kirlenmiş çamurlu hayattan hep beraber kurtulacaklar. cl .- Baba, kötülere makul ve makbul bil' oyun oynayarak buldukları mulıitten bir ders mahtve tindc olarak tasfiye edecek, basraı-ında
·_ _._--- ..--_._------_ ..
...
_--_ ..- _.-_._
..... -
..
.
- --." . __
.
.. _i..
ÖRKUN dayanmadıkları mal ve miilke. sahip çıkacak ,
Piyesle kötüler k erniyet ve keyfiyetce birlik teşkil ettiklerinden ve baba da aciz, pısırık bir huviye t a1'Zettiğinden, mücadele sahasında zaferin kötülerde bırakılması, açıklanan fikir ve düsüncelerc göre daha kuvvetli bir ihtimal olarak beliri~·ordl\. Gerçi bu realist bir netice olrnayacakt ı. Fakat daha önce sarfolunan kötülük dozunun duruma hakim olması gerektiği_ ne da ir bir niyet sezjliyordu.' Bu itibarla ik inci perdenin soııunda artık merak, tecessL'ıs azalmış ve muhayyel e vazlfeslnl ik ma l etmiş bir hale getirilmiştir. Halbuki bir t iya t ro eserinde olayların açıklanması, şahısların tanıtılması ve merakla örgülü dügümün t e rt ibi ve harake tli olaylardan sonra netjcenin fikri ve hissi esaslar ihtiva eden bir plan dahilinde sonuca ulaşması. t iyat ı:o teknjğjn'n alfabesjnden sayılmak lazımg el irdi
tipler ve onların şahsiyetlerine tam bir psikolojik ve sosyolojik vukuf la hakim olamadığı 3 üncü perdede daha açıkca anlaşılıyor. Zerriniıı nedame t ti ıadı soğuk ve çok yapmacık olarak ortaya çıkıyor. Güya kızcağ ız bu haliyle sami midi r. Neredeyse kötü bir iş yaptıklarını, vicdan azabı çektiğini belirt.iyor. Fakat njşanlısı Faruk'un ,::Kendine gel, 11e:'seyin üstünde menfaa tirniz mealindeki konuşması, babasının malını mülkünü terkederek ortadan çekilip g;deceğine dair tazelenen ümitler ve nişanlısiyle diledik ler! gibj lüks ve keyif içinde yaşayacaklarına dair i hcmen f ikri değistirmesine kafi Müellil.n,
Heraklitos hakkında uzun tahlil ve tenkide g iriş., meye ne konu ve ne de dergi müsait olmadığından yalnız bir kaç noktayı daha kabataslak belir teceğiz. Bu nazar iyeye göre her şey değişiyor, fakat değişme keyfiyeti hatta kanunu değişmlyor. Değişme, değişmezse gene bir değişmezlik olmuş olur. Değişme sabilse, bir kairıa t kanununun değişmez liği kabul edilmiş sayılır; su halde kai natta her şeyin değ işt iği hük., rnünü başlangıçta bir te nakuzdan kurtarmak icin de , a .' isrne kanununundan başka, bundan ayrı şeylerin değişeceğini söylemek gerektir. Niçin her şeyin değiştiği, bu değişmenin niçin şu veya bu sıraya göre bir is tikarne t takip o trne k zorunda oldukları, kairıa t dışı bir yüce varlık tamtmadığı takdirde bu akıcı ve akıncı, kurucu, dağılıcı, i tici, çekici hassa ve vasıflarının neden, nasıl, niçin meydana geldiği, varlıkların, plan sıra ve nizamı meselesi, cevher ve bütün varlıklar arasında benzerlik, kuruluş, yakınlık, uygunsuzluk durumunun ayrı ayrı açiklanması. .. gibi azamerli konularla karşı. Iaşrnış oluruz. Bu i tibar!a ceffelkalem «Değ işrne» IiL rinden mülhem olup bunu temel sayarak, öldüğü bilinen bi r adamın yeniden eve dönüşü dolayısiyle evveL ki hayat, menf'aat ve davranışların değişeceğini ben irnscrnek ve sağ olarak dönen babaya karşı bu de,s:işmeyi, değ'i:;tirııwden devam e t tirrneye çalışmak He rakli tos'a sadakat gösterrnemek olur. Esaseri insan suur, inanma, bağlanma safhasında daha koyu bir devamlılık vardır. Nitekim di n., ler, idealler üzerinde beşe ı-iye ttekl değişme keyfiyeti daha vavast ır. Hatta ciharısumul genişlik ve derjn!jği olan IIk i r ve imanlar asıl vasıflarından bir scy kaybe trncksiz in bir insan ömründe değişmeden uzak kalabühIer. Ha tta bu münasebe t le insanlarm ruuh telif sebep ve bahanelerle birbirlerini ötdürmes}, Insanların yaratıldığı zamandan beri devam etmekte-
toscll
l
e
r
ken
de
t clscfi.
logos-akıl'ın «bir kLilli madde, bir Iikir » olduğunu belirterek, kaba bir materyalist anlayışından belki daha ileri olarak hilozoist bir dünya görüşünü benim, slyor. Hiç şüphesiz bu fikirler düşündürücü olmakla beraber He ı-ak li tost a n bize kalan «Alem hakkindaadlı eserinin 137 parçası kadar tahlil ve terikide tahi tu tulabili 1'. Yukarda pek kısa açıklamaya çalıştığımız fikirler içerisinde «Bir nehire ikinci defa girmek mümkün değildir. Zira arkadan gelen başka bir sudur. yayılır ve yerıiden toplamr. İstenir, bırakılır, uzaklaşılır ve vakınlaşıhr. düsüncesinden ilham alarak, onu urısur, ları ve terkibi itibariyle daha akıcı ve değişici bir su veya madde yapısından kaydu-arak, insan hayatının kısa anlarında da aynı sürath bir akış ve değişme rarzetrnex, sürat, mesafe, varlıkların içyapısi, icyüzü ve bünye ler, kuruluşlar arasında, hissi, fikri, ahlaki, ic tlrnai, ruhi kanunlarla kaba madde arasında tam bir benzerlik, hız tanımak demektir. Böyle bir hüküm için bugünkü ilmi mu talaaiar elverişli değildir. Her şe., yirı her an değişmekte olduğu nazariyesi, sürat, gelişme ve yapı bakımından varlıklara göre çeşitlilik gösteı-ir. Lakin insanın hissi, fikri, ahlaki, mef kürevi hayatın. da su akışında olduğu gibi çabukluk göstermez. Kainat hakkındaki umumi değişme düşüncesi ise beşeri insan ömrünün k isalığıyle kiyaslanarmyacak derecede .mılyon yılların zamanı meselesidir.
m
4 -- Kötüler hiçbir hukuki temele ve mülkivet ine de sahip olmadikları zorbaukla ve birbirlerini destekleyerek lar.
rgi .co
11
n;
vor He rak li+t en ca haLırlntmak
ge
li,
ww w.o tu
ilham aldig:nı söylevcn mue llif e kısaisteriz ki o devii'de pek tabiiki insan ps ik oloji si n in bugünk iı ilmi yapısından iz yoktu. Ayni zamanda şunu da açıklamak isteriz k i yazarın anladığından daha başka birisj olan. İorıiyen Okulunun değerli \'E' te tkike değer,. ilk Iüozof lar ından Ef e sl i He ıakl it os (1\1, Ö. 6 ıncı yüzyılı la Şaka piyesi ara , sı nda bi i' münascbet farzetmek hiraz da tebessüm ett ir ici bir şaka sayılabilir. Her ne kadar dünya nizannnın hayat ve ölüm, iyi lik ve kotülük ... ve diğer zıtlar arasındaki çarpışmasjyle dolu olduğu ve bu zıtların hiribiı-lerlni tasf'ive etmeğe, dünya çerçevesjnden sCırüp çıkarmaya uğraştıklan ve «Savaşın her şeyin babası olduğunu sövlernis bulunmasına rağmen, adaletin de vaı-Iığ ma yüceljğine inanmış ve bu zıtları k erıdi smu-l a rı ici nde ava ılamava. t anzirne çahst ığı, nı da kabul etmiş göı-ünüyo:'. Ateşi bütün kaina tı yaın ran canlı, il l: \'C' asıl madde tanıdığı malumdur S8nuız.
Heraklitos böyle bi kayııayan, ek li bir yapısı olan kaına ıı daimi ui r olus ve değ isme halinde kabul ed"r.:-k meşhur olan .:.Bir ırmak ta ik: defa yıkanılamaz sözünü ileri sürer. Ateşten su, sudan topıağ ın meydana gl'ldiğjnj, gene bir gün topraktan su sudan ateş olacağını ve bu değisrne lcrin «düzenli ve surckll bir halde devam edeceğini söyler.. v.b. Açıklamalara «Akıl, t ernelinl katmak mecburiye t ini iyice hisserlen eski filozof" dünyadakl umumi nizarnı bir nevi akıl esasına bağladıktan başka eşyada bulunan hte
r
_____
o
•
~
__
••
•••••
s
._
._._....:-...
__
iır
•
__
~
•• __
•
'_~_.:"-~_~
ğ
__
ı...."~.~~-
W' ••..•.• '-' ••
....•.... _.~-....•.......:.••...•.. '~~~~~
-.. ...
"
i·
13
ORKUN
ÇİVİciOGLU
YÜRÜ Geçti
vıl la r
Yürü
Bozkurt
Bizden
asu-lar
\'C'
oğlu,
cleğ'ildir
Bozkurt
oğlu,
oğlu,
Kayuşmak Deden
ema.neti
ken
ww w.o tu
Eserde bir adapte duruşu var. Bununla beraber, başarılı bir tip, sanatkarın himme ti ve maharetiyle realist bir poz takınılmak is tenilmesine rağmen, mü, balağaya, Iantazivc kacılmıs. Fikirler (Eğer bunlara fikir demek .mecburiyetinde isek l Pek yavan Pives . ten mealen bazı cümleler «Ölülerin mantığı yok ki. «Doğruluk: Bir doğru öğrenmişsin." «Bir haftadir Efendinin ruhu mahallede jrez+vor ... Dün kornsular- Beğ'in ruhunu çağırmışlar, gelen o olmasın ?. _ S011 iki cümle> safdil hizmetçi kı. zin ağzıyla söylettirlir. Diğer leri bu sözlerle önce alay eder. eğlenirler _
durmadan,
btzdorı
Hala
duruyorsun;
olmryarun
hasretin
Bövleml
*'
da
kızıl
Bozlcur t oğlu
da,
öldiirmeğe,
vürü
kafir
IKarde~, hasret çekmedin
Tu nu
boyuna.
suyunda
yazık sana
duracak
Yiirü,
kafasına
'I'una
ka.yn ıyo r, kuynıyo r da
boyuna
Tuna suyuna.
mi tatlı
~
d ur g u rt lu t.ı , ;v:;.va~ akıyor, ş
Boynurıu
bülcmüş
Ovn.srrıda
kızıl
Masum
te sana
şimşek
Tuna
bakıyor,
ça kıvor
Boz kurdunn
bakıyor.
Kızıl şimşek ça kmıvucak Tıına 'nın ovnsınn Yürü kızrl doğrumağn, yürü 'I'urıa boyuna,
de
Umumiyetlc mesleklerin kendilerine uygun tipleri bulduğu veya o tipler-i vücuda getirdiği, alışkanlık t,,xiri yle her rnesleğe göre jestler, mirnik ler doğduğu, birtakım fikirler, düşünceler kurduğu ve o kimsenin meşgul olduğu mevzuatla, işle yakından bağlantılı bii' kainat ve hayat görüşü belirttiği yazarlar ca elbette hilinmelidir. Hakim, öğretmen, subay, soför, arahacı v.b, tiplerini seçkin vasıflarla anlamak ve ciz , rnek mümkün olur. Bu anlaşıldıktan, veknasaklık tan. meslek psikolojisinden sıyrılıp müstakll bir }ahsiyet halinde kalabilmek herkese nasip olamamaktadır. Piyes te mesela avukat tipini belirtici sözler, düsünce . ler gerekirken ancak sudan «kanun ve vicdanlafı rasgele kullanılmış ve «Yaşamak esastır.· gibi 'h' söz sanki bir k ıyrne t taşıyormuşçasma eski bir avukat tarafından bir hayat ka idesi olarak ileri sürülmustür. Bu roldeki artistin, sanat k abi li ye t i ve mahare tiylc, ancak zorlama suretiyle avukat tipi diri ltilrnek iste, nilmiştir. Tiyatro eserlerinde tipleri doğuran mücllif , tir. Eğer, tipler, fikirler ve teknik ölü doğrnussa , sa. natkar ne kadar kabiliyetli ve tecrübeh olursa olsun üstün bir başarı sağ layarnaz Ancak canlı v', nİ,;!><,!e11 daha ileri bir hale ge tir ilebil ir. v.b.
yürü
vur
Tunu
eller
kor-kmndan uvuva n
istiyorsan,
Kızıl
OÜLr
aradan yürü
kor-kan,
Bozkurt
Yürii
TANı'ı;
HİRMET
BOZKtJRT
rgi .co
Eser, derin bir fikir ve güzel bir duygu, dikkate değer bir düşünce, seyre değer bir görünüş veya «İnsan toplumuna ve onun gerçeklerine» dair maalesef .bir şeyler getiremedikten başka üstelik tiplerde bir vuzuha sahip olmamakta ve şahsiyet anlayışına dair kusurlarla yü;:lü bulunmaktadır. Ciımleleı-e göre adamların güya karakteri. değişiyor; kemik mi, ciddi mj, şahıslar. şahsiyetler karışık. Heraklrtosun değişme teorisine uygun bazı değişmeler var; lakin mütereddi, menfaatçı cephe, rnirra ilik, yalancılıkta aynı tonu ve kesafeti muhafaza ediyor. Hani değişme tezine sadakat ?
mak esas tır.» gibi sağlam bir tahlile mukavemeti 01mı yacak bazı fikirler, eski bir anıkatın ağzıyla ve bir veeize zanmyla kullanılıyor. Netice olarak söyle bir tez göze çarpıyor: (Sonu gelecek sayıdadu-ı
m
dir. Nasıl insanların, varlıkların tegaddi ve terıasül faaliye·ti, mahiyetçe, esas ta binlerce yıl önceden hi, elejik bakımdan sura tli bir değişme ve farklılık göst errniyor-sa. insanın diğer bazı faaliyeti de muazzam bir değişme süratine tabi olmadığına dair muhtelif deliller vermektedir. Bununla beraber bir tekarnül, hatta bir tekemmüle inanılmasına taraftarız. Fakat bu inanç, değişme keyf'iyet inin, yılların, yüzvıllarm. hatta milyon milyonların rnevzuu olabileceğine dair düşüneeye hak verdıı-lcldlr.
Unıı.ttıın Biricik
dünü,
mu
sevgilin
Bozkurt Kızılları
mı yolunu,
'I'urıa'yn
Tuna.
boyunda
ycrle5eeeği7.,
onun
koyundn.
Yeter artık,
Hazırım
*
va ki t yuk başla,
başla
'I'urıadn
AI, Iretenini
beklcmcğ
o
IWJ' an ölrrıe ğc.
değ-il misin
Bozkurdum
kolunu.
t.e mlz.li yece.ğiz
Ebedtyyen
Hazır
sevunu
boyuını
o ğ+u şaşu-dırı
Krz ıl la.r uzattı
*
ata,
Tuna
vürürneğe
canını ver moğe. koyn nn a, kelleni
Yür ii Bozkurt.
oğlu,
Bozkurt
ko ltuğunn oğlu 'I'urıa boyuna. ENVER
SAÜLU{
*
Hi\.YDİ Bir
gün
erl,en
ku lk mca,
güneşe
Baş ındnk i rüzjrür
lu ellerinde
Da.Ig a lı denizleri
a rd ırı sıra
Boraybı
ol yıldırımlarla
arkadaş
İçini sus turmn.ğı Şu
devrtlmiş
Derdini
ufa.lu
Bor ayla
arkadaş
da
*
o ğrerımek
dağlara öyle
d oğ ru viirü trlısim
çek,
!ıısını, bak
Isterserı
başlarında ruzgürn
ol yıldırımlarla
..
sü r i)
saçı
ali
bu-ak. hısım. M. DENLİ
Dünyada «Sanat ve talih olmamak>, yoksulluğun 'tasvirine dair soğuk ve yapmacık bir tirat., «Yasa,
14
ORKUN
Büyük Türkçü Ahmet Vefik
Paşa
H,I-'ETHİ GÖZLER
m
1 - Sadrazarna Basvekil denecek. :2 Dahiliye Nezar e ti Başve ka le te bağlanarak, DalıiLye Naz ııı Sait Paşa kabıneye girmiyccck 3 Padisaha ne arz olunursa müsbe t, znerıf i cevap ver-ilecek.
rgi .co
Bu saı-tıarla Başvek il olan Ahmet Vefik Paşa, fe v., kalade faaliyet gösterdi. Avastcfcnos'a kadar giderek hareketi durdurdu.
İngiliZ Amiraliyle de müzukcre ederek anlaştı. 1877 el·= dağıtılan Millet Meclisinin de Ahmet Vefik Paşanın eseri olduğu söylenmektedir. Bu durum onun ileri göl'lışlü olduğunun açık bir delilidir. Zira, topla. nem Mcb'usarı Meclisi, bilgili ekalliyetlerle dolu idi. Türk meb'usları cahil olduklaı-ından Türk menf'aat , larım konınıaktan uzak bulurıuyoı-lardı. Böyle bir mecl isin vatanı uçuruma götirrrnesi muhakkak olaca. ıru düşünerek, meclisi kapatmağa taraftar olmuştu. Burada Abdülhamit ve Vefik Pasanın hemfikir olduk, Iarım görüyonız. Meclisin rAbdülhami t, kendi istibdat arzusunu tatmin için) kapa trldığ ı teranesi artık z i, hinlcrden tamamen s iIinrrıel idi r.
bulda
ww w.o tu
ken
ş
Ahmet Vefik Paşa'nın bu siyasi vazifelerinden bil. hassa Basve k il iiğ: Türkiye için son derece faydalı ol. muştur. Birinci meşrutivctin ilanında Abdülhamit ta. raf'ından Meclis Reisliğine getirildi. Bilahare vezaret rü tbesi de veri Idi. Bu su-ada 93 Harbi başlamış, Rus ordusu Edirnevi geçerek Istanbula yaklaşmıştı. Bu. nun üzerine metin bir adam olan Ahmet Vef ik Paşa, Harndi Paşa kabincsi ntle Maarif Nazırı olduktan son. ra Basvcki i unva niyle sarlarete getirildi. O, şu şart. laıı Ilcr! sürerek bu vazifcyi kabul etmişti:
de
Belli bir fikir otoı-itesi 1-1 :\["~IS 1930 ink ılabma kadar rncmlekcün mi llivet çi lik a lanmdaki değerli kıymot lcrlne kıvmct vermornevi bir usul haline 1'::0::. muştu Bd ai-ada. i Mi l lc tim nevi bcscrdir. va tn nı r:ı ruyi zcrninl di~..c:: kozmopoli tlcri n ih ti falleri yapıldığı halde, suu ılu bi:' Ttukçülük mcf kurcsi güderek. bu uğuı-da çalı:)1111$ dt.:·ğcrlel'i unur mak bil" kası t CS('rinden lıaska ne clab.Ii rd! ? Milli~,c,tr;ili(';i !,:CilCılcmck, Türkt:ülCığe darbe indir., rnek istivcnlcr. sunu bilmclidn-Ir-ıki. Tiukculul: bir idealdir. İdeaL. gı"n~ş gi bi daima nydmln lıcı' ve ısı t ı, cıdrr. Cürıcs nasıl ba lcıka sıva nmazsa, ideal de ne ölüm tchdidivlc ve ne de cliğer bas k ı şcki llc.f ylc kalblerden sökülüp cı karılabi lir. Samimi ideal, ncscin Öı·. güsüdür. Türkcülük tarihimizde sövledikleruntz in canlı misalleri pek çok tur. En Y2kını, Irkcıhk .Turarıcıhk davasıdn-, :SC! kısa muk adrlcmedcn S011;',' şuurlu bir sekilde Türkcülük rnef kuıest güden Büyük Ahmet Vef ik P;1.. şa'run hava r ım a;11atı~j0.ğR gcçeb:lil'iz: Ah.mcr Vef ik Paşa 3 Temmuz 1S::?3 yılında Istanbul, da doğmus tur Divan tercürnarılaımd> n 'Yah~'a Naci Efendinin torunudur. Babası Ru]1iclcl'n Efe:ıdidil'. v-, fik Pasa ilk tal-si lini bu münevvcr aile içinde yapnus. babasinm :\Iustata Resit Pa ava tcrcümnn olarak Parise gitmesi üzerine. Vcf ik Ps savı da brllk te gö. türrnüs. Pasa burada Sı. Louis lisesinde okurnuş, Fransızcavı mukcmrne! Ö'~l'cnc~i;!'~ibi Ingiliz co de tahsil et mist!r. Avnı z ama nda ilim ve fen ö{:ı'ennıe~'i de ihrna l etrn ernis ıir Cok zengin hir irf a n hamu lr-siv, le Is tarıbu!a dönen \'efik Pa sa. ilk def a tc rcivrıe oda .. sına memur olmuş. '30J1l'R suasivl-: Encumcrıi Daniso aza, Londra :EJ('i ı-(aUpr.ği. T8.:1!,;ın ScLi'li~i, Is tan , D~"l?.":i l'{f'_~·:ı!'ll~ıı l~G()
da
f"'~'~'is~~',ı:fii';jği,Is tn n .
bul Darülfünun Eikn'0t.i Tarih ~..Tı·lde;Tislii'i, 1.')-;-:2cl,' :\Iaarif :\'aziı·lığ'. Şüra.\·ı De\!,'t AZilll;!I, 18-;-8 c::e :'IIeclis.i :\Ieb'usan Rc-isl'fti. Edirne \",Jili;::i, Ayan Aza. lığı, 18,S elE' Sad rnz a mhk \'e J)2:1!li~'e 1\Tazırlığ!. 18,0 da Bursa \',tli!i~~. 188:2 ck ikinci defa Sildı·azam]ı!.:: vaprrnst ır. Ahmc: Vef ik PaS2.1l1n hu memurivct lcrdcn başka daha bil' lıa~'lj ikinci der?cc mornurivc tlrı-i de' vardrr. :'IIuıııail('~'1ı bu m-rnurrvet lcrdo uzur: müddet kalmamis r iplk kll'aktel'i icabı 5ı1·, sık a:ded~ı.'ı~i,:: \'e sık sık P .. bunö,n o t iuü açıkta k:'!lrııı;otır. Fak a ı 11('1' sıkı51k anın sonunda <la u-krar i~ haxınn c1f"·01. ('·diL '!ıi~, devlet isi n: hi ı: memleket mcselcst telükki eele;ı Paşa, tcklif C-C!;!,>11 hcl' \'azife~'i "'c··. e seve kabul et· mis ti r. Arıcak ikinr: defa sadraz arnhk ta n az li ni 111l·l. teakip hic b:r devlet isi a lmarms. zn ma rum ilim vo'unda ca hsma k!« ~L'rirmi, ,'C' :2 :--;i.';ın 1891 dr- Istanbulda veıar ('ll11i~ı ir. Alımeı \'cfik Pasanın bu ıarihı cn ölümün« l·:::ıd;ır ;0ç'cn hava t ı (lSS~-lS911 .'1,i"~n;~e'.'ibir safl ıa ;:t:'~ ctmekt cdir. G·~'l'(\k resmi ve ,~el'r::ık~,:husuxi hava t ı c1,santr-lk O::t~'lai'Ja deludur. Hı.su.: hava tmda k, S;.1L':1· "',tler'nd:,!! bazı nürnunelcri n Hiısovi n r:Cllınıi B'..'~i;ı :,>IL'lrcbbi:"c isimli eserinde bulabiliriz.
ğ
Pa 'if! nın esa s buviık luğu mahallive k ıyme t vermesi, Sclçukiler ve Crsrnanl ılarda n evvel bir T'(uk varlığının bulunduğuna lnanmış olmasından ileri gelir. Ahmet Vofik Pasa, Avrupa Türkoloji hareketlerini takiple Turkivede de aynı görüşleri ihva ederek, dil, tarih ve Iolk lor bakımından aynı idealle bilenmiş eserler yaz. mıs t ır. Türk tarihini metodik bil' sekilde inceleyisi ve Dal'lilWnunda okut tuğu Hikmet.i Tarilı derslerinin tak ri rlcı-i bir kitap haline getirilmi!, ve daha önce giızt'(ıxle de tcfrika edilmisti. Paşa, bundan sonra Ona Asya ve SarI.:: T'iı rk Ier ini terkike baslamıs ve bu arads Ehülgazi Bahaelır Han'ııı ($eceı'C'-i Tüı'ki) isim. li k tabun Şark Türkcesinden, Türkçemize 'tercüme e trnis ti r Elıl'ılgazi bu eserinde kendi hanedanının ta. rih i n: vazarkcrı mcnkibelcrdcn de istifade etmiş ve bu suretle Türk Ta ıih i ni tanı t nustı r. Ahmet Vef ik Paşanın bu eserinden başka onun ka. dal' önemli bil' di0;el'i ele ı Lchcc-i Osmanil dir. Bura. da Osmarıi kelimesini kullanmakta Türkçe dili ile Osmannca dilini hn-lıiı+ndcn ayırmadığı zehabı uyan. dumamal.dn-. Zira Şimal Ttukçesi, Yakut Türkçesi, Şark Tiu-kccs! gibi bizim lisarumız ı da Osmanlı Türk. <:esİ adde tmektedtr. İlk defa şuurlu bil' şekilde mü. icadeli t 'Türk lehçelerinden 'hahsetrnesi ve bilhassa 'Ç,iğatay lchceslnin Uygurcanın bir c1C\',U111 olduğunu
!
15
ORKUN söylemesi, Oğuzların en şerefli bir 'I'ürk asiı-eti olduğunu belirtmesi, mezkur eserin' en kuvvetli ve kıymetli taraflar-ıdır. İlk lügat kitabı olan Lehçe-i Osma ni iki ciltten ibarettir. Birinci cil tte sırf Türkçe kelimelerden, ikinci 'cilttc lisanımıza girmiş olan Arapça ve Farsça kelimelerden bahseder. Ayni za. marıda harfleri muhtelif telaffuzlar ına göre sıralar. O, Osmanlıcalığı ilk sarsan ve bu fikri güdenlere: üç lisandan yapılma bir dil olrruyacağırn ve Cısrnarılı., canın asıl ana Türkçenin bir lehçesi yani şubesi oldu. ğunu hatırlatması da zamanına göre ileri bir fikirdir.
Türkçülüğün önünde
bu büyük
saygı
ile
şu sözleriyle
bitirmek
( ..... Görülüyor Vefik
Paşa
önderinin
eğilirken
ki, T'ürkçülüğlm
ve sa ir Tür'<cü
müesseselerde kıtada
icabtrıdandı
ilk babaları
Paşadır.
vuzunun şinaslık
Ziya Gökalp'ın
isterim:
ve Süleyman
büyük
kutsal ruarıeviyat ı
sözlerimi
bu iki TürkçülLık
resirnlcrin!
Ahmet
Türk. ocaklarında ta lik etmek
kıla, kadir-
r.) H. FETHİ GÖZLER
Ordinaryüs Profesör Vasfi Rasit Seviğ'e LÜTFİ ÖNSOY
m
sa başka..; Bu kadarcık bilgiler alelade bir adamın konferansını susliyebilir. fakat sizinkini asla! Demek ki ben sizden fazla şeyler beklemiştim ...
rgi .co
Sayın profesörüm, yazımın esasına geçmeden, hüsnüniyetimin anlaşılması için, bir muk adderne yapmak Iüzurnunu duydum. Bu mukaddemeyi, taarruzjarırnz., dan masun kalmak için yapmadığ ımı, sizin gibi benim de gök gürültülerinden hoşlanmadığımı söylemekle bildirmek isterim.
ken
de
Ben, sizin makalelerinizi daima okuyan, nutukla, rınızı kaçırmayan ve size karşı hürme ti ve sevgisi olan bir insanım. Gerek Hikmet Bayur Beyefendilerini gerek sizi bir ağabeyimi müdaf aa eder gibi, mutaar , rızlarmıza karşı, kendi küçük çapımda. müdafaa eder ve size söylenen her söze, kendime söylenmiş kadar üzüntü duyarım. Çünkü sizleri va tanperver birer Türk büyüğü olarak tanıyorum.
Kenferansın ikinci karakteristik vasfı da kendi düsürıüs ve görüşlerinize bir Ayet kat'iyveti varmış gibi kat') hükümler veriyor; işin en acınacak tarafı, size muhalif olanlara küfürler savuruyorsunuz. Belki siz çok heyecanlı idiniz; farkında, değildiniz; konf e., feransımzın dörtte birini küfür ve çirkin sözler doL duruyordu. Hatta iradenizi kullanmasanız. bu miktar (Konferans sırasında «ah i biraz hafif kelime kullanmak istiyorum ,. demenizden anlaşıldığına göre) bu nispeti aşabilirdi de. Gönül isterdi ki: Bir Türk profesörlinlin değil dilinden, kalbinden dahi küfüı- geçmesin. İnkıEıp bu küftu-Ierin sırtına yükletilerek mi izah edilme l iydi ? İnk ılabı hazmetmiş bir zatı, inkılap bu hale mi sok. muş tu ? .. Mürteciler, pekala, işte inkı lap, bir profesör II bile bu hale sokuyor deyip, menfi prcpoganda larmı yürü tebi li ıler. -Sayı n profesörürn, siz de bir insansınız, sizin ele zaaf mız vardr. siz de yarulabilirsmiz : ne. den bunları kabul etmiyor başkalarının düşünüs ve kanatlarına, f ik+r hürriyetlerine hürmet etmiyorsunuz? Konferansınız, değil ilmi bir konferans, alcıade bir konferans karakterini bile tasrmıvor : tıpkı, müte , assıp bir partilinin propaganda nutkuna benziyordu. Siz söylediniz; hazar; pasnerı, bazen sözünüzün sonunda hükmü yine siz verdiniz, küfürü yine siz vap., tınız. Bırakınız efendim! Siz meselenin siyah, beyaz tarafını dinleyicilere anlatımz. küfür ve hücurn onların kanaatlerinde değsun. F'ikri n ancak fikirle vıkı , labileceğini, muhakakk ki, bizden daha iyi bilirsiniz.
ww w.o tu
;1
17/1/951 perşembe günü konferansıruz ın olduğunu Işi tirıce hemen, bir şeyler öğrenmek, tenvir edilmek için koşturn. Konferansımza başlarken; il::nl tenkit ler , le bizi hakikare ulaştıracağınızı, salonu terk ederken hepimizin ikna edilmiş olacağımızı temin ettiniz. Bu sözler üzerine bütün dikkatimi tophya ıak sizi dinlerneğe başladım. Şize şunu hemen söyliyevim ki, belki salondan ikna edilerek çıkanlar oldu; fakat kızarak terk edenler de olmuş; bunu, terk edenlerden, dışarıda, işittim. Bu gençleri tanımıyonım. Fakat, kat'iyyetle irıkılap düşmanı olmadıklarını, ifadelerinden anladığıma göre, söyliycbi lir.im Sayın pretesörüm (Beni rnazur görünüz, duyduğumu aynen söylemezsem rahat edemem) bu konferansı, bir ordi, naryüs profesörün hele Vasfi Raşit Beyefendinin verdiğine, eğer kendim orada olrnasavdım, kat'iyyen, inanmazdım Bu, şevkle kostuğurn konferanstan üzüntü ile ayrıldım. Çünkü:
Gönül isterdi ki, bir Türk profesörü, gayet bi taraf', hissiyatına kapı lmadan olayları ilmin ışığı altında etüd etsin, mevkiine uygun bir üslupla anla tsın ve tıpkı Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi hükmü, dinle, yleiye biraksm. Fakat ncrede t., Siz in konferansimz , da başta vaadettiğiniz ilmi karakteri görmedim Her , kesçe malum Yeniçeri, III. Selim moseleleriru, tanzimat ve meşrutiyet vak'alar ım konferans arasına s ı, kıs tırmak, bu konferansa ilmi 'bir hususiye t verivor.,
Konf er ansı mz tenakuzlarla dolu idi. Bunlar-ı sua , lamağa, hem makalemin çerçevesi müsait değil, hem de dokunmak istediğim meseleler bunlar değiL. Konferansınızda, iki derglye . hücurn ettiniz ve Tür kçule re ha ka ret ettiniz. Bu dergilein 's'rnlcı-ini söylcmediruz, Ia ka t «Büyük Doğu .. ile. «Orku n ,. Ll kastetiğiniz aşıkardı. «Büyük Doğu ..· bizi alakadar etmez. Fakat «Orkurı 'a gelince mesele üzerinde durmak gerekir. Siz, «en kuruş kazanmak için, sağn. sola çatah, bir takım mukaddes davaları istismar
--1
,
16
ORKUN
1 -- Türk
Kültür
Derneğinin
hiç
bir
partiyle
t,
L.
ala,
kası yoktur.
2 - Türk Kültür Derneğinin, Türkiye Milli Talebe Fcdcrasvonunun is tişar i kongresiyle de ilgisi yoktur.
m
3 -- İrık ılapcı l ığ ı, milli ve medeni gelişmemiz prcn, si hi n e a yk ırı müessese le ı-i ka ld ırrnak , gerekenleri ihya ve ihdas etmek; irticaı da bunun tam zıddı olarak anlayan Umumi Heyetirniz. milli ve medeni gel işme; miz için lüzumlu olmadığı. hatta zararlı bulunduğu halde cemive timizc zorla sokulan yabancı örf ve adetleri atmak yolunda bizim olmayan (saygı duruşu) nun yerine bundan sonra, ölmüş bulunan müslüman bir büvüğümüzü anmak ve hatırasını taziz etmek için Fatiha okunmasına karar vermiştir. Fakat İdare Heyeti gördüğü Iüzum üzerine bu karaı-ı bir defaya münh asrr kalmak üzere «Mclıme t Erni rı'i anma: toplan tısında ta tbik etmemistir.
",;: i'
Biz, bir ihtifalde Fatiha okumanın irtica olduğu yolundaki iddiayı şiddet ve nefretle reddediyoruz. Eğer bir gün hakiki irtica başgösterecek olursa Türk Kültür Derneği onunla da kornünizrrıle ettiği gibi mücadele edecektir. Ancak, bugün dini irtica mev, cut olduğu yolundaki yaygaranın Masonlar. komünist; ler ve onların gafil aletleri tarafından mcl'urı mak, satlarla koparıldığını da Türk Milletine bildi rrneyi vazife addediyoruz.
de
C'rkurı. soysuz nesılyat m alıp yürüdiiğü bi r anda, bu soysuzların karşısına dik ilrnek lüzurnunu hisseden, bes on fakir Türkcünürı, etinden tırnağından ayn-arak bağışladığı mütevazt bi i' sermaye ile çıktı. Yine bu vef a kar Türk edatlarının ücretsiz hizmetleriyle neş. riya tına devam ediyor. Bu sermayeyi koyanlar mem . leketinin menfaatından başka hiç bir şey düşünmediler. Bunun böyle olduğunu «Orkun. un nizarrma , mesinde yazılı olan «Orkunun geliri, hiç bir [erde veya züm reyo ait değildir.« «Or-kurum geliri Türk cütük uğruna sarf edi lir.», şeklindeki maddeler ispat eder kanaatmdavım. Sayın profesörüm, bu kadar asilane bi i' düsünceve ve harekete yukardaki karayı hilmi. ve ıek sürdüğünüzden dolayı vicdan azabı duvacağ ı. nız a ka niirn. Elbette, sarnirnive t le rnillct davasina hizmet edenleri ticari zihniyetle. haksız olarak, suçlandırmanız sizi rnüteessir edecektir.
Fatiha okudukları için milliyetçi Ankara gençlerine «Mürteci» diye sövenlere Ankara «TÜRK KÜLTÜR DERNEGİ» vakur bir cevap yaymlamıştır. Ondan aşağıdaki satırları alıyoruz:
rgi .co
eden dergiler .... :', dediniz. Bu sözünüzden anlaşılıyor ki: «Orkurı» un nasıl çıktığını, ne gaye takip ettiğini, ne şekilde neşriyat yaptığını _ affedersiniz _ bilmiyorsunuz. Size çatlak bir ses «Orkun aleyhinde bn- sey, ler f ıs ıldarms, siz de gazaba gelrnissi niz. Bir profesör, bir şeyi etüd etmeden hüküm vcri r gazaba gelirse, ya biz küçükler ne yapar ve doğru yolu nasıl bulu, ruz. Savın profesörüm, «Ork un. un nasıl çıktığını ve ne gavc güdeceğini yine Orkun rnü teaddi t def'a la r izah etti. Ben de tekrar bu 'meseleyi açıklamak lü., zurnunu, sözünüz Uzerine, hissedivorurn:
.5
ww w.o tu
ken
Sayın profesör, «Orkun Atatürk düsmarn d? de. ğildir. Yalnız, Ata türk'ü ilah laş tnip tapmanın yerine, va tan ve millete bağlanmak niyetindcdir. Cünkü mernleke t to, Atatürk, İnönü, Eriver Paşa v.b. sof t a , lığı alır yürür ve bu sofralar kendi ilahlarını sevrni, verilere amansiz düşman olursa bu milletin birliği ne olur? İs larniye tl metettiniz; bir reform olduğunu söv, lediniz. Bu ink ılap Ka'bedcki 1000 ni asan putlar :.'erine, tek Allah'a iman ederek bi r le s rnek şeklinde t o, eel li etmedi mi! .. Biz de neden tek vatan, tek millet etrafında birle~nıiyelinı!.. Sayın profesör, Ata türk hakkındaki bir kaç tcnkidi de düşmanlık seklinde anlrvorsunuz, saşdırn doğrusu: Ata t iuk te bir insan, elbet onun da hataları olabi li r Hatasız insan, arıcak. orta çağ zihniyetiyle yazılmış romanlarda bulunur. Tekrar Ediyorum: Biz Atatürk'e düşman değiliz, fakat Atatürk bir insan olduğu için, hatalarının da bulunabileceği ne kaniiz. Yarın tarih bu hakikatleri, elbette, bclirt ecektlr.
Bu münasebe tle Ankara Halkevinde toplanan Türktve Milli Talebe Federasyonunu is tisari Kongresinin ncsret tiği tebliği de tasvib ettiğimizi Türk Kültür Derneği adına ilan ederim. Türk
LÜTFj
ÖXSOY
Derneği
Genel HALÜK
ıvıüsLüMAN
Başkanı
adına
Sekreter ;I\:ARAMAGRALI
TÜRK ÇOCUKLARıNA
ARMAGANIM (Şiirler - Dialoğ
-
ı perdelik
manZtul1 piyes)
Yazan
Sayın prof'esörürn, büyük bir tecssür içinde su makah'yi karaladım. Tccssürümün müh im sebeplerinden birisi de, size karşı olan inancımın biraz z ay ıflarnas ı, dır. Belki baskaları cebinden para kaybettiği zaman müt eessir olur, ben ise vat arnrnın vüksolmesino hizmet edeceğine ümit bağladığım zat laı-a karşı inancım ın zayıf ladığ ı zaman müteessir olurum. Hlumet le ıirnlc ve bir cürn lenizi ef karı umurn yeyc i larıla makaleme son veriyorum. Sayın profesör "A ta tür k'ü sevmiye n va tanını da sevrnez» dediler.
Kültür
YILANLIOGLU
Yakında
çıkıyor.
İDAREHANE: FEYZULLAH CAD DES İ 9 Nu. A, MALTEPE
ISTANBUL
._----------IŞIL
MATBAA SI -
ıST ANP'T.JL
J