I'!!!'!""!!!!!!!,!!,!'!!I!II!!!~,,".:..,.,,-.-,."-" ------'~.~.--.~---.
,-o
• "'---:-
:"".-.-
;"".~.-,.:,,,~~:,,,,~
..
-"~
,o, ..•.•••.•.
" •• - ...••_
•• -.-_
••
-:
de
rgi .co
m
.:
u R K LER
BİR
ww w.o tu
ken
.BÜr'-'Ü N T
Türkçülük Sehit
Mehms de Ninni
Tü. k ve Kıliç. ,
Mehmede Kara
i
Biz
.' .
(Şiir).
Kahpelere
.
.
.
İthaf
MUSTAFA .
. .
.
KADIGİL KÖRÜKLÜ
RızA
AKCAN ÜLSEVER
NAI\I1IK BOLOGLU .
BEKTAŞ
.
.
.
.
.
.
HAyALİ
.
.
.
.
.
NEŞTER
.
KORKUT HASAN
ALİ, VERİp
.
,~,~*
RAGIP
.
.
.
HALİL
16 - Subat -1951 '"
OZAN YAVAŞ TÜMER
l~:::~kÜ'Ü .... NA~::::::J Moskof Kini
SAYı
DÜMENCİ
BOY ACIOGLU
'.'
.
YUSUF
Davası.
.
.
SANÇAR
REFET
Kapatıldı.
(Şii~)
.
A. HAYRİ
Davaları.
Nasıl
.
NEJDET
OSMAN
....
. .
.
.
: '.
Uluborlu. Vatan
.
Irkçıhk-Turancıhk
Ocakları
Uluborlu
(Şiir)
.;
..
.'.
Büyük
1944:-1945 Türk
.
ve Turancilık.
.
Mektup.
Bir Gün
Günün
(
-
Düşmanları
ORDU
SOYUER
25 K UR U Ş'
VATAN Türklük
için,
«HAyAL»
için,
Içlrı.
Kahpe
Vatan
Için. gözüm
Döksün
yaşın,
içIi
hep
TürkIiik
için,
Ahım
gam
Diller
(Milli
TürkIük Türk
Içl i, için.
Aııah
Saçlarıma
yanan deyerı
düştü,
Tür k lük
için,
yürek.
hep
Vatan
*
BilIah
dünya
Klnim
sığınıyor
alamamaktır,
ak.
Bir
günde
Bu
kin
için. HASAN
bin
İTHAF!
taşla
benden
dar
yaksam
kin
benden
Moskof
verseler.
Ah L .. O zaman Ne renk
katardım
Kaynıyor Ayrılmalı
kanım,
benden Cennet
canım,
Vatanım
it eline'.'
Kızıl
çeteler
Köpekler
tür-emiş,
g:bi
Kahbecc
üremlş,
vurup
arkadan;
Hemen
bil'
Mehmedi
Düşsün
bu
dünya
Vatanı ın Ateşiyle Yürü
bir
Tarih
bilmiyen
Baltacı
kim
Katerina Gelsin
çadır
gam
Vannca BiIlah
Icıyar ım
Tümer,
savaş paslanmasırı
Ddkeceğlz Moskofu
de
bir
sözü
lugatlarda
Bu
benden
ödemez.
iç:n
vurdukça
- durdukça
billahi
kellesi
gidemez,
kin
sardıkça
Moskof
de gidemez
bir
kin
ödemez.
HALİL
*
ı\mlThIETçİK Eğilecek
hüşu bir
gün
Feda
toprağıma
Nice
yıl sulh
Boğazlar
ttz
başlar,
mfllettm.
sesli
arvular,
kemiğim
etim.
bağıt,
ile yapmıştık
g eçl lrnez ; süngülü
. Bozkurdun
tarihle
Türkelinden
Itilit,
Asyadan
selam
SOYUER
TüRKÜSÜ
ile dik
Huzu ru nda. asil büyük Susacak
Mehrne tçlk
Düşmanı
aslan
tutturmuş
öldürür
yaşıt, Mehmedlm,
savaş
kurduğu
Kaf'ka starı
Koreye
Mehrnedtm
Mehmedim
türküsü, pusu,
Kor-ede slJindl
Sürıgünürı
iline.
duysun.
Kore
pası,
uzan Mehınedlm.
toprağında
ölüm, di lirn ,
kuran
Dövüş tim
için
adalet
Mehrnedlm,
yandı
Dfirı ya.d a nizarnı
Mehmcdim,
5anlı
canlı
sungünle
Çinliler
göliine.
kükr er
silaha
o ğlu
kursun
değil
deyince
beş bın kırkını,
vallühl
kelIesi
Moskof
farkını,
çar kmı.
okusun,
ise
ıle Prut
Erlere
Kılıç
Mos kof
'I'ürkün
şu intikam
kin
ödemez.
bağlı,
dağlı,
ey! I{ocıı Türk
Şöyle
Rus
diline.
lcalblmde
bağrıın
yem iş,
kin
yıkar
TUrklük.
Bin
ww w.o tu
geçer
görseler; rengine.
içimde
Şu aziz Nasıl
bir
dişlnl. leşlul,
de gidemez
bir
Göğsiimdeki
de
atımı
döksem
bilir
Ocaklarda Bin
deseler,
başını,
vallahl
başına
ödemez.
söksem
kellesi
Moskofurt Bu
doğrusam.
kin
ezsem
pensle
dünya
başı
bir
çaya
Moskof
tasarn: uğrasam,
va llab l de gidemez,
kellesi
yüzünün
Bin
ken
Yağız
odemez,
kin
Moskof
yüzünün
Bu kin YAVAŞ
engine.
savaş
bir
Koreye
benden
Damarımı
Moskofla
ürdükçe, de gidemez,
yegane
şu
Moskof
Beş
yine.
geliyor
gelse
Dört
Moskoftar.
etmiş
boylarında
Oç
Bütün
KAHPELERE Kore
kellesi
Üç yüzünün
dHek
HAyALİ
Kahbelik
Moskof
Bin
için.
deyince,
durup
billahi
Bin
Sıram
söylesin
Vatan
benden
durdukçıı,
de gidemez.
ateşli.
Vatan
marş)
valiahi
gibi durup
Bu kin
kalmasın.
için,
Allah,
Köpek yaşlı.
olmasın.
düşmana,
şu dünyada
Moskof
Bu kln benden
yanık,
Alevolmuş,
KİNİ !
dileğine.
Bağrım
Sevda, bize,
MOSKOF
yine.
vatan
ersin
Türklük
İçİN
tekrar
m
gönül,
rgi .co
Coşsun
Mehmedim, l\Iehmedim.
hak
için,
Rusyalı
olmazsa
gelsin
kızıl
elim,
Bitmez
tükerımez
hiç
içimdeki
g-iiıüne.
·Düşmanı İnsanlık
m eyda.n ındu.,
Destanlar
Icında ,
pek
yakında;
Hazer
sellne.
süngüyle uğruna vurattın
Çın, kin,
yar-arı Mehrnedim.
oldun
sen
dünyalar
şehit, şahit,
.Ozan .serıln .içtn yukt.ı çok ağıt, Külcredikçe AL!
VEHİp
TÜ;\IER
klikre
volkan NAl\IIK
Mehrnedlm. ZAFER
ALPSü
Başyazarr; Sahibi
ATSız
ye Neşriyat Müdürü
İSMET
TüMTÜRK
P. li. 1818
ORKU Haftalık
Tfukçü
ABONE:
10 lira 5 lira
Yıllık
6 Aylık dışı:
Yurt
Dergi
15 lira.·
Yıllık
Galata, Istanbul
16 Şubat 1951
Tiirkçiiliik
Cuma Günleri
ve T urancılık
Diişmanları ÇİPTQİOGLU NEJDET
.
.
SAı'-;'Ç_~
rgi .co
m
vaff'ak olan iç düşmanlar. daha sonra da boş durrna; dılar. Ne zaman Türkçülüğe bir çamur atılmak isterıdiyse, ortaya hemen turancıhk sürüldü. Son za, manlarda yine aynı oyunla karşı karşıyayız. Y'rıe bir tak m ağızlar ve kalemler 1944 ün yalan teranelerini tekrarlamakta, yine «menfur turancıhk : ideo, lojisi» nden bahseden yazılar, yine .«memleketteki turancılık hareketleri» nden söz açan hitabeler oku; mak ta ve d rılemekteyiz. Turancılık nedir? Türkiyedeki fikir hareketleri tarihi hakkında bilgisi olanlarca malumdur ki,' tu, rancılık, yer yüzündeki Türkleri bir bütün saymak ve .~litün!ürkıerin . hürriyetlerine kavuşmalarım : ~~fi~fu. . . Yer' yüzündeki t'I'ürklerin hepsini :.birbütün,: ~~iü. bir milletin cocukları olarak düşünmek; güneşi güneş saymak kadar tabii değil mid r? Başka millet, lerin esaretinde yaşıyan Türklerin Türkiye Türkle.' riyle birlikte veya ayrı olarak hiır olmalarmı isterneye gelince, bu, br kabahat veya bir günah zmdır ? Turancılık kelimesiyle ifade olunan bu düşüncelerin neresi ve nesi menfurdur? Esir Türklerin hürrryetı> ni istemek, olsa olsa, onları pcrıçes nde bulunduran zalimler için mentur bir harekettir, Böyle bir fikre, Türklük gözüyle de, nasıl menfur dcr.i lehil ir?
~s:
ww w.o tu
ken
de
Bu milletin dış düşmanları çoktur. Bunlan iumu; mlyetle biliyor, tanıyoruz. Faka t rnille tim.zin düş. manları sadece sınırlarımız dışında· değildir. . Bir ' de iç düşmanlarmuz vardı!'. Türk milleti bu iç düşmari, lar.nı layıkiyle tarııyab.Jiyor derıernez. Onun içindir ki iç düşman çok kere, kuvvetinin üstünlüğü muhakkak bulunan dış duşmandan bi le tehlikeli olmaktadır. İç düşmanlarımızın büyük kısmı son irnparatoı-lu, ğurmizdan bugünkü devletimize kalmış olankötü yadigat-lar, bir kısmı da sonradan içimize girmiş tufeylilerdir. Kızıllar, masonlar. . siyonistler, ..azınlık ırkçıları. insaniyetçiler .gl1;ıi.. Tü,k: .,dü,;;manlarının onda dokuzu -işte bu -artrklarla, :blJ .~tufeYJller.; arasın,. dan çıkmak.tadIL·.··· İç dÜşmanlarınşu.uraltla.rı.nda : hiç; eksik-olmıyan o.r duygu vardır: Türke kin!.,·Bu kinin ısebepleri muhtelif, fakat neticesi birdir. Bu netice Türklüğü yaşatacak fikir, müessese, hareket ve inançları vurmak şeklinde tecelli eder.
20. Sayı
Çıkar
İç düşmanın vurmaya çalıştığı Tlii'kli yaşatıcı U!1surların başında milhye tç.lik vardır. Tanzimatt an bu yana olan tarihimiz dikkatli bir gözle incelenecek olursa, iç düşmanların Türk. milliyetçihğini baltala, mak için neler yaptıklarını gösteren ibret verici bir çok vakalarla karşılaşılır. Bu hareketler bugün de devam etmektedir.· düşman vai'olarak kaldık ca daha da deva.m edecektir. İç düşman Türk milLyetçiliğine karşı olan düşman, lığını açıkça gösteren bir budala değildir: 0, bu düşmanlığı, Türkün dostu gözükı:nel,s.u.ı~etiyl~ gı;ıyet ustalıkla yapmasını bilen bil' tilkidir. Bu işi o kadar ustalıkla yapar ki, yüzündeki maskenin farkında 01mıyarılara bu sinsi ve kurnaz saldırışIarını Türklük yolunda yapılan bir hareket şeklinde bile gösterebilir. İç düşman, Türkçülük düşmanlığını son yıllar içinde bir kelimeyi kend.sine siper 'ederek yapmaktadır. Bu kelime «turarıcılık» sözüdür. Bu kelimenin arka. sına gizlenen iç düşman, yıllar var ki turancrl.k tülüne bürüdüğü hançerini Türk· milüyetç.Iiğinin kalbine saplayıp durmaktadır. Şuura ltlar.nda Türke kin yaşatanlar için bu,tabii bir harekettir. Fakat işin b.r de acı tarafı var ki, o da bu hançerleri Mışman olmıyan bazı ellerIn de kullancnalarıd_L Turancılık kelimesini siper yapan Türkçülük düs, manlığı, kendi hesabına en verimli neticeyi 1944 te almıştı. Türk mill.ye tçüiğine bütün iymansızlarm da .iştirakiyle en büyük darbeyi o zaman indirmeye mu"
İç
Türk olan Türkü düşünmeye mecburdur. Bugün iç.n bu düşünme, Türkiye Türkünden dış Türklere doğru uzanmak mecburiyetindedir. Türkive Türkü burnunun dibindcki eski adası Kıbrısta yaşıyan dok , san bine yakın soydasıyle ilgilerıirse bunda ne mah. zur vardır? Türkiye Türkü Kırımdaki baba ocağın, dan sürülup Sibiryada ölümün kucağına bırakılan yüzbinlerce rrkdaşma karşı içinde birvs.z: duyar ve bu kahbellgi yapanları kalbine yazarsa. bu, mentur bir hareket mi olur? 'I'ürkive Türkü Bs.şkurt elinde zulmedilen kardeşi veya Yugoslavyaeta boğazlanan soydası hakkında sesini YÜkseltmek isterse, bu, bir suç znudur ? Türkiye Türkleı-inden bazıları, tar.hi bir takım hadiseler sonunda kendisinden uzaklarda kalan Icar., deşler ini düşünür ve 'onların sade bir soydas değiı;aynı zamanda birer insan olarak hürriyetlerine kavuşmalar.nı ister. bu yolda konuşur \'e' yazarsa bu bir hak ve hatta bir vazife değil midir? Hangi alçak düşünce onu bu vazife ve bu haktan mahrum et me., ye kalkabilir? bağ.msız bir devlet kurulur. Bir gün Endonezyada alkıslar, mernnunluğumuzu bu yeni doğan devleti
ORKUN olmıyan bir hUSUS varsa, o da Türklük sevgisidir. Bu sevginin tutuşturduğu gönüllere hükmetrneye kalkmak, yani Türktın Türkü düşünmesine, sevmesine, Türkün Türkle ilgilenmesine karşı karşı koymaya kalkışmak en hafif tabir'le bir cinnettir.
m
Düşmana karşı bile şefkatli ve merhametli olan, düştüğü zaman ona bile el uzatacak kadar. insan .va, ratılışh bulunan· Türkün, devletinin siyasi sınırları dışında yaşıyan şefkat, sevgi ve yardıma muhtaç soydaşlarına karşı ilgi duymasından daha tabii bir şey elbette olamaz. İç düşmanın emenfur turancılık ide, olojisiz diye vasıflandırılmakta olduğu bu ilgi, bu duygu bu gibi iftiralal'la yokedilebilir mi? Kıbrısta yaşıyan doksan bine yakın Türk lehinde daha dün Türkiyeden yükselen sesler hangi duygunun, hangi düşüncenin neticesi idi? Bugün Bulgaristandan gelmekte olan Türklere karşı gösterilen sevginin sebebi nedir? İşte turancılık budur, bu sevgid.r. Tanrrnın bir millet olarak yarattığı Türk adlı insanları birbirini 'sevmeleri, düşünmeleri demektir. Bu sevgi ve ilginin sınırları siyasi şartlara göre belki büyüyüp küçülebilir. Fakat mahiyeti, ne dış düşmanın .diş gıcırdatması ve ne de iç düşmanın homurtusuyla, asla değişernez.
Türklük için çarpan: gönülleriri Türkü düşünmekte ve sevrnekte devam edeceklerl vmuhakkaktrr. Bu sevgf hiç bir s.yasi sınıra· tabi olamaz. Düşmanlar if tirada, şirretlikte, hatta kahbelikte ne kadar ileri giderler. se, Türk için çarpan kalbler de bu sevgide o derece coşacaklardır. Bunu dost ta, düşman da böyle bilmeLelir. ÇİFTÇİOGLU NEJDET SANÇAR
ww w.o tu
ken
de
bildiririz. Bir başka gün Hindistandan ayrıl an bir Pakistan meydana gelir, aynı duygu ve hareketi ondan da esirgerney.z. İki bin yıl va tansız yaşıyan Ya, hudller Filistinde bir devlet kurmak saadetine ererler, milletlerin bağımsız birer devlet haline gelmelerinin en tabii bir hak olduğunda birleşerek buna da sevindik deriz. Fakat iş, Türkürt yüzyıllardanberi esir (hem de nasıl esir?) yaşıyan evlatlarının hürriyetlerini istemeye,. bu hürr.ye t için konuşmaya gelince, bu, bir suç olur ve bu kadar 'tabii bir insanlık hakkı için açılan ağızlar ve harekete geçen kalemlerin faaliyetleri, menfur bir ideolojiye hizmet diye gösterilmek istenir. Acaba, menfur olan Türkiye Türklerinden bazılarının bu insani fikirleri mi, yoksa iki bin yıl vatansız yaşamış Yahudinin ıstlklallni alkaşladığı halde aynı hürriyeti ,Türkiye dışı Türküne çok gören hain fikir midir? Dünya Türklerini bir bütün saymak fikri, yani turancılık, bu milletin kafasından doğmuştur. Bu milletin, tarihe b.rer değer olarak geçmiş bir çok milliyetçi eviadı bu uğurda emek harcamış, eserlerin , de bu fikri tererinüm etmiştir. İşte Şıpka kahramanı Müşir Süleyman Paşa, işte Şair Mehmet Emin YUL dakul, işte hikaye ci Ömer Seyfeddin, işte müterek, kir Ziya Gök Alp, işte nasir Müftüoğlu Ahmet Hik, met ve nihayet işte Dr. Rİza Nur ... Türk milliyetçi; lik tarihinin bu büyük simaları, iç düşmanın herze., sine göre, menfur bir ideolojinin hizmetkarları mıdır? Dünyada bundan daha gülünç bir iddia olamaz. İç düşmanın elindeki silah, işte bu maskara silah, tır. O; ister kızıl moskofçu, ister .şaşkırı insaniyetçi, ister sivri keçe sakallı siyonist, ister sinsi azınlık rrkçısı, ister İslam düşmanı mason olsun, Türk m.lli, ye tçil iğirıirı ses verdiği her yere bu maskara silahla saldırmaktadır. Türkçülük fikrine hizmet eden bir dergi mi çıktı; bir milliyetçi 'Türkçülük düşmanlarının foyalarını ortaya mı koydu; bir hükümet adamı kızıl ifri tin kafasım ezmek üzere bir adım mı attı; turancılık tülüne bürünen hain hançer derhal faaliyete geçecektir. Gaye, yaygara yaparak, TUrklüğe yapılmak istenen hizmetin durdurulmasıdır. Turancılığı, Asyadaki Türkleri kurtarmak için derhal Rusyaya savaş açmak fikri diye göstererek, kızıl yalanların bu en hayasızun tekrartamakla. Türkçülüğü çürütmeye çalışanlar, Tüı-kiük için çarpan . kalblerde bir s kis yaratamaztar. Onlar sirretllk ederek belki bazı korkakları si rıdirebilir ve bazı beyinsiz kafaları bulandu'abili rler. Fakat bunu ancak şuurlu ve bilgili Türklerin netretler+nı kamçılamale bahasırıa yapabilirler. Türkleri bir bütün sayma düşüncesi, yani turanci. lık, 'Tür kçülük fikrinin şümulürıe dahil bir f ikird.r. Bu fikir bir asrı aşan bir zamandaribeı-l işlenmiş,· eserlere girmiş, gönülleri tutuşturmuştur. Bir kaç Türklük düşmanının bu kelimeye verecekleri uydurma manalar'la çürütülüp ayaklar altına alınamaz. Bir takım cahiller. bir takım iymansız lar, bir takım sinsi düşmanlar bu fikri beğenmiyor, sevrniyorlar diye bu insani Türklül, davası tepilemez. Turan~ılıı, fikrln.rı imkan ve şar-tları, dünyanın siyasi durumu göz önünde bulundurulrnak suretiyle her zaman mLL nakaşa edilebilir. Fakat münakaşava tahammülü
rgi .co
4
••••••••••••••
O()
.•••••
ot •.•••
~
ŞEHİT l\IEHlHED'E NİNNİ Çağıl Nirırıl Yavru Ninnl
çağıl akan sular söyler ' Mehmed deyu
gözlerde uykular söyler Mehrned deyu
Anan bekler, atan bekler Tarihlerde yatan bekler Taştan olsa bu yürekler Ninni söyler l\Ielınıed deyu Ninni amma destan gibi Gözlerde :ynş al kan gibi Duygutar- var volkarı gibi Ninnl söyler Mehrned deyu Taş taşıdım azar azar l\Ielımedime yaptım mezar Gönül mezarlıkta gezer Ninni söyler Mehmed deyu Bire karşı bin görünür Türk yürürken Çin sürünür Kadıoğlu Itin bürünür Ninni Böylel' Mehrrıed deyu
vrrsrrs 4ı1!Ô> .~
••••••
KADIGİL .
ı!ı0ı 4$- ••.••
(It.
ı $
5
ORKUN
ve subayina yüzyıllardır atasından mukaddes bir varlık olarak intikal eden kılıcının elinden alınmasıdır. Gazetelerde o zamanlar şöyle yazılıyordu; Ord w kıyafetirnız nazi kıyafetidir. Evet, kiyafe timizi n nazi kıyafeti olduğunu; yersiz arna, biz de kabul edelim. Faka t kılıç ta mı Almanlardan alınmıştı? Şurası muhakkak ki hayır. Neden bu iki eski arkadaşı ayırmak icap etmlşti? Bütçede tasarruf mu? Hayır. Şu halde kılıç modanın ve taklldin kurbanı olmuştur. Her mllletin kendisine göre karakteristik vasıfları vardır.
m
Nasıl ki İngiliz denince pipo, Arap denince kırmızı papuç, v.b. akla gelirse, Türk denince kılıç akla gelir. Türkün kılıcı kendisinden ayrılırken bir paşarnız çıkıp ta (- Dur; çizgiyi geçiyorsunuz; modası geçmiş olsa dahi Türkün kılıcına dokunamazsınız, kılıç Tür .. ke Tanrı hediyesidir) diyernedi. Eğer böyle bir feryat Türkü safında bulurdu. Türkün
kılıcının
olsaydı,
alınmasını
Türk
olan
sizler
neye
Şimdi her Türk: Ezeli ve ebedi hediyesi kılıcımı ver, diyor.
arkadaşım
TanI'I
Biz yeni iktidardan şunu bekliyoruz. «Türk: düşüncesiz bir kararla elinden alınan krlıcırn aL. sen onsuz o~amaZSIJ1, Türksün kılıç demeksin. Velevki modasıgeçmiş. olsa dahi,» desin. Türk kılıç, Kılıç Türk demektir. REFET liÖRüKLv
ken
ww w.o tu
Atları VistüIderi su içmedlkce Lehlstan birliğine sahip· olamaz. Bizrn duymadığımız daha söylenilmiş nice ata sözleri vardır. Tuna Türk atlarının nal seslerine ve kılıç şakır, tılarına hasret çekip ağlamaktadır. Nazlı Tunam: şunu bilesin ki sabrın sonu selarnettir. Türk atları elbet bir gim Vistülden su içecektir. O gün ufuklar kararırken Türkter ikinci Ergerıekon, dan çıkacaktır. Gel sen gör o gün Ağrıdaki düğünü. , Türk: . kılıcını kend.sinderı ayırrnak risteyerılerm en amansız düşmanıdır. Kılıç Türke Tanrının hediye. sidir. Ancak Tanrı bu ikizleri ayırabilir, .: Yazıma son vermeden her Türkün kalbini kerni, ren bir ıstıraba temas etmeden kendimi alarmyaca, ğırn. Zra temas edeceğim nokta Türkün varlığına ve ruhuna daha eşine r as tlanrnamış ; hiç bir düşmanın yapmağrı cesaret edemiyeceği fakat dört beş yıl ön. ce büyüklerinin indirrniş olduğu darbeden bahsede , ceğim. Bizi en fazla üzen, darbenin büyuklerlrnizden gel şi dir. Düşmandan gelsevdi o kadar üzülrnezdik. Türk Ordusunun kıyafetinin dağişt.iri lmesini: biz başka türlü itahayvül -ediyor.Iuk: 'I'ürke has bir k ı, yafet. Fakat en büyük tescllimız : 'Tür k, hangi kıva , [ete girdinilirse girdirilsin o ruhun yine o ruh oluşu, dur. Fakat anlamadığımiz bir nokta varsa, o da Türk Türk.
elindeki
işitilmiş
yerarsaniz yorunuz. Bildiğimiz b.r şey varsa o da Türkün başına ge. lerı felaketler, sinsice içerisine giren ve dostluğuna inandığı yabancı ırklardan gelmiştir.
de
Tanrı Adern Atamızı yarattığı zaman yalnız yaşa; yamıyacağını düşünerek Adernden bir -parça olarak Havva anamızı halketmiştir. İşte Tanrı Türkü de yarattığı zaman yalnız olmı, yacağıru düşünerek kendi. gibi asil bir varlık olan kendi örsühdedöğdüi-üp alın teriyle sulatarak çelik. leşt irdlği kılıcı yine Türke verirken sanki şöyle de. rnişti: c'I'ürk: kılıç senin hayat arkadaşırıdır. SeR onsuz o sensiz olmaz.» Türk dünyaya geldiği zaman atasının armağan et. tiği kılıcı y·::ınında bulmuştur. Yüzyıllardır hiç bir şekil. de, hiç bir kudret bu iki arkadaşı birb.rinden ayırma. mıştır. Türk kılıç, kılıç Türk demektir. İnsanlar nasıl havasız yaşıyamazsa, Türk de kılıçsiz. Kıl.ç ancak ve ancak Türkün elinde olduğu zaman kendisini gösteı-ebi'zniştir. Bu ikizler her za, man ve her yerde brrbr lerrn! "tamamlamışlardır. Türk üç şeyini mukaddes tutmuştur. At, Avrat ve Kılıç. Nasıl ki ordu ve savaş Türke en sadık arka. daşsa: kıhç ta Türkün ta kendisidir. Yukarıda da de. diğimiz gibi Türk kılıç, kılıç Türk demektir. Asirlar., dır bu ikizler birb.rlerirıe yüz çevirmeden yaşamış. lardır. Türk .kılıc.mn tarihi Türkün tarihi kadar eskidir. O ki Türkün elinde ne mucizeler yaratmıştır. Türk: zafer destanını kılıcıyla yazmıştır. _ Türkürı. mukaddes saydığı vecanına dahi emanet etmedilderinden bir tanesi Lehistana şöyle bir ata sözü söyletmiştir.
rgi .co
Türk 6:ı
Mehmed'e Mektup Mehrne t, süngürıle yazıp «Allah:" la bestelediğin destanları Ana kartaldan d.nliyoruz ve sana selam yollamak istiyoruz. Sesimizi boğuk, 'tıkarnk hissedersen üzülme. Kardeşin olmanın iftiharı, itidalimizi sarstı, Sevinç göz .yaşlanmızı; mukaddes ideal uğruna ırmaklaştn-dığın kanınla, karıştırmak istiyoruz. Ve bu, sadece bir arzu değil Mehmet! Bir başka hey. bet içinde bugün Toros, Erciveş, Ağrı, .. Bak nasıl ya. rııyor, volkanlaşıyor Anadolunun bağrı ... Eski bil' yara vardı içinde: Çin seddini batıdan yarmak yetrnernisti sana. İşte doğu! .. ve yürü ar tık . Ey! TANRIDAGIN, ALTAY'IN üGLU. Demir Dağı er.ten ateş bizimdi. Unuttular. Erge , nckorı'u masal sandılar. S ıras i şimdi. Asya'da taş kalmadıysa göklere kazı Mehmet: TÜRK = ADALET; Bundan öte söz neye yarar? Güneşi u tarıdıı-an süngün, dağları delen nağranla, ardında bu-ak tığ ın milyonlar-ın gönlündesin ve milyonlarca gönül serı, ge" .. Kore'de. Çin'de l\lEIDIET." OS;\IAN mZt\ ;\R(;,ı\N
,6
ORKUN
"G.ı.un. ee
".
"
"üLSEVER mak istiyenler bizi daima karşılarında bulacaklardır. Kor~de YiğitMehmetç@n kanı aktığı şu anda bile, hala yılbaşı gecesinin sarhoşluğu ile mest olanlarla hesaplaşacağımız günü ise; pek de uzak görmüyoruz. Türkün azmi ve O'nun yaradılışındaki. kuvvet ve bitmiyen enerjisi kötü ernelli pis politikacıları bir gün gelecek elbette yerlere serecektir. Bu ana-baba gününün ~ Belki'yarın, belki yhhiıda~ dayakm' - bir zamanda' gerçekleşmesini hangi TÜRK (amma; tam manasiyle TÜRK) istemez ve canını bu yolda' feda etmez? .. . A. HAYRİ ÜLSEVER
BiZ
Cihanda b.ze Türk derler. Çeşitli dillerde Türk kelimesi tarihin ve halin şanlı bir milletini ifade· ettikten başka; kahraman, efendi, mert, asker, .harpçl, beğ, misafirperver, k.bar ve adil kelimelerinin tanı karşılığıdır. Biz Tanrıdağlarından doğan asil bir milletin evlatla, r:yız."Cetlerimiz. Viyarıaya kadar .dayarıdılar, .faka:t bu kahraman soyun evlatları bugün. Moskovaya, Baltık denizine,. Sibirya YQJuy'~a Büyük. .Okyanusa dayanmak için ufak bir emir:beklemeı<;:t.eqir .. Biz Türküz .. 'I'ürklüğürnüzden -büyük bi, gurur .du.. yuyoruz. Gerek kalben gerek zikren: «Demek Tarırı bizi seviyor .ki Türk yarattn. diyoruz. : .IJ:'.kırrpzl her zaman hürmetle anıyor ve onurı her esertne vbütün kalbirnizle saygıgösteriyoruz. Dedelerirnz tarihi il., gilendiren her .işte: «Benim şerefirn neslimin. şerefi. benim betbahtlığ.m neslimin betbahthğıdır.s ..diyerek hareket etti. Biz de bugün «Tarihimizi. daha 'pekçok kahramanhklarla . uza tacağız.;;,parolası üzerinde. yü, rüyoruz. Vatan ve milletln uztn-abı bizim_.ıztıra.bımız,. onla, rm sevinci bizim sevincimizdir. Her Türk; vatan, millet, ırk, milliyet ve dini, milli mefkure olarak ka, bul eder ve ülküsürıe kalbinin en derin hisleriyle bağlıdır. Bizim düşrnanımız yalnız siyasi ve emperyalist gayelerle bize düşman olan değil,' ayni .derecede ül; kümüzü çiğrıemek ıstiyen her ferttir. Dostumuzu biliriz. Dostluğumuzu da cihan bilir.. Bizde ve dilimizde «ben,'. yoktur, «bz». vardır. Şahsiyeti ilgilendiren her kelime adi işlerde kullanılır. Milli mefküremizin temeli bizim üstümüzdedır. Ey Tanrı dostu, ve ey kafası daima ezi)meğc mah., küm düşman; işte gururla hayku-ıyoruz ; «Ne mutlu bize ki Türküz ve hepimiz bir ordu ha-
de
1951 yılbaşı gecesi Türklük alemi ıçın kara': bir gün oldu. Evet: Son seneler'in daima karanlık ve iğrenç geçen o menfur yılbaşı geceleri gibi. .. Milli olmıyan ve daha düne kadar ne olduğu bilinmiyen ve Türkün hudutsuz azmi ve Türkçülüğün geniş faaliyeti sayesindezamanla görülmiyecek olan o frenk icadı yılbaşı gecesi; Korede kardeş kanı akıt; tığımız şu günlerde memleketimizde görülmemiş' bir şiddet ve heyecanla kutlandı!.. . Bir Türkçtı arkadaşımızın «Murn söndü» diye isimlendirdiği o menfur geceden en az on gün. evvel :Istanbul Gazeteciler Cemiyetine ve Başbakanlığa taah, hütlü birer mektupla müracaatta bulunmuştuk .. Gazeteciler cemiyetine gönderdiğimiz mektupta yılbaşı eğlencelerinin yapılmaması için müşterek bir beyan, namenin neşrirıi ve Başbakanlıktan da bu hususun desteklenmesi Ticasında bulunmuştuk. Tasavvurumuz: Vatandaşların yılbaşı eğlerıcele., rinde sarf edecekleri paranın; bizim, daima _ Mehmetcik _ diye öğündüğürnüz, dünyanın ise O'nu - Türk diye tekrar diline peleserık ' ettiği şu günlerde Yiğit Mehmetciğimize yaraşır bir tarzda bir abide _ KORE ABİDESİ _ dikilrnek üzere bağışlanması idi.
..
m
~A.:HAYRt
.
rgi .co
....
..
ww w.o tu
ken
Hakiki gayemiz ise; Türklük alemini bu .mentur frenk icadı geceden tedricen uzaklaştırmalül.' Vatandaşlar bir beyanname neşredilerek bu: milli vazifeye da vet edilselerdi, elbette ki bu tedakarhk, larını Türklük namına _ Türk oldukları için - esirgarriiyeceklerdi. Ve Kore kahramanlarının dünyayı hayrete boğarı merıkibeleri de günlük gazete sütunlarında kalrmyarak çelik bir kale halinde tarihe malolacaktı ... Müracaatırnıza rağmen hiç bir kıpırdama olmadı. Fakat bazı vatandaşlar arasında hafif bil' dalgalanma başlamış sa da şahlanmaya vakit kalmadan o beklenen gece geldi çattı ...
'0 geceyi dört gözle bekleyen «Mum söndücüler, ise; muradlarırıa errnişlerdi. Çünkü saatyirmidörtte mumlar söndü ve bal-di' veya çorak tarlalara yeni tohumlar ekildi. Bu tohumlar yarının piçleri idi. Nasil ki ; kendileri bugünün piçleridir ... Bizi kaleme sardıran asıl rnesele bu değil, Noel ağacına Türk bayrağını dikenler ve dünyayı hayran bırakan Kore kahramanlarından birkaçını bu 'Türk bayı-aklı Noel ağacı ( l)nın altına davet ederek fotoğraf makinasının objektifini onlara tevcih edenlerdir. 12 Ocak 1951 tarihli Hürriyet gazetesinin dördün, . cü sayfasındaki Kore habeılerine ait resimlerin üzerinde şöyle deniliyor : Yiğit Mehmetcik 1951 yılını
kutluyor ' Biz de diyoruz ki; Koredeki Yiğit Me hrnetçiğ i Türk bayraklı Noel ağacı (!) n:n altına davet edip fotoğraf makinasının objektifini onlara tevcilı edenler, en az Türk bayrağını Noel ağacının üzerine dikenler kadar lanetlenmeye layıktırlar: Kötü prcpagandalara Yiğit Mehrnet çiğl karış tir ..
undevız.» !"mSTAFA
NAMIK
HOLOGLU
7
ORKUN
D ava lar
Gün ü n H ü yük
i·
BEKTAŞ DmIENeı
»,
*
rgi .co
m
Bu gün bütün dünyanın başı üzerinde «Demokles'in kıhcı» halinde sallanan bir harp tahlikesi vardrrı B~~ günü şuurla düşünen hermillet yarınki harbe hazır" lanmakda, dış işleri bakanları. baş bakanlar ve:h~~~ ta devlet reisleri siyasi temaslar, tedafüi anla.şmalaı peşinde hummalı faaliyetler sarfetmektedirler'. Siyasi ve askeri hadisat müstakbel bir harbin bütürı emarelerini taşımaktadır. Dünyaya nükrnetrriek hırsiyle malül kızıl ernparyalistler çok muhtemeldir ki, mıknatislı torpillerin şuursuzca hedefe "ulaşmak mihanikiyyetine benzer bir atılışla, dünyayı bii' üçüncü umumi harbe sürükleyeceklerdir Bu rnecriunlar dünya hakimiyetini kurmak monomanisi ile Insaniye. tin başına. görülmemiş bir mukatele faciasi:·.aça,cak7 lar dır. Sayın Pandit Nehru'nun hala açık " öldü~üni.ı zanne ttiğ i müzakere kapılarından mazlum 'jns~hla:rın feryadıarı işitilmektedir. .
de
Kızıl emperyalistlerin artık Marksist ideoloji ile hiç bir alakası kalmamıştır. Bunun yerini kızıl ideoloji almıştır. Bütün gayeleri yekpare Dünya Hegemonya, sını kurarak hür yaşamak istiyen insaniyete köle muamelesi yapmaktan ibarettir. Bunu bilmeyen, anlamayan kalmamıştır. Bir kısım harssız, tarihsiz, milli kültürden veya karşı koyma enerjisinden mahrum miL Ietleri şimdiden esare t altına alarak bunlardan' bir kaçına aç av köpekleri vazifesini vermiş, şuursuzca sağa sola saldırtmaktadır.
dar büyük bir kütlenin damat-larına grrıp kş.nJ.I1Lze, hirlerniş bulunmaktadır. Bu öyle muazzam 'y~kıcıp'ir menfi kuvvettir ki bütün hüsnü niyetleri, samimi. :ga~~ retleri iskambil kağıdı 'gibi yere sermektedir ,E.kseı.:iye geçim zorIuğu karşısında mecburiyet gibiz.elil. .bir öz re istinat etmekde, veya, hayat seviyesinin icapları halinde tahribatını icra eylernek tedi r Fazilet; feragat, a.licenaplı k, ahlak, iffet, şerefli tarihe .,bağlılık gibi barajlar bu yıkıcı istilayı önleyebilmek· kudretin, den uzak bulunmaktadır.
*
ken
"
. Bütün mernlekete, hatta köylerimize kadar yayılan bir ihtikar sağnağı bu çaresiz milleti kasıp kavurmak, tadır. Hayat bahalıhğı her gün, dünü arattıracak şekilde artmaktadır. Ticaret ahlaki, artık modası geçmiş, maziye mal edilmiş, ismi var cismi yok, mesut ve iffetli devirlerden bubuhranh günleri acı acı temasa eden bir Zümrüdü anka kuşu olmuştur. Ne bahasına olursa olsun, ille fazla kazanç hırsından .mıdır? İstik , bali karanlık görerek gemisini kurtarmaya çalışan egoist kaptan misali yarınını garantietmek erıdişe , sinden midir? Mümkün olan en yüksek hayat seviye; sine ulaşmak ernelinden midir Zulüm sempatisinden sine ulaşmak emelinden midir? Zulüm sempatisinden midir? Bilinmez, hangi sebebe istinat ediyor, büyük bir kısım ticaret erbabı, kanun, örfü adet, vicdan, alılak ve din hudırtlarım aşan bir gayretle ortalığı sö, mürmektedir. Müstakbel bir enflasyon endişesini hissediyoruz. Hayat pahalılığı ve ih'tikar, birbirinin mütemmim ve lazımı gayrı müfariki iki ifrit, meydarıı boş 'bularak bütün zulmünü fütursuzca millete tatbik etmektedir.
ww w.o tu
ı,
Memleketin muhtelif köşelerinde münferit vakalar halinde ortaya çıkan komünist tahr-ikat ve .faaliyetleri bizi haklı olarak endişeye ve bu faaliyetlerin yüzsüz kahramanlarının gazetelerde intişar eden yılışık resimleri infiale sevketmektedir. Evvela, bu münferit gibi görünen hadiseleri birbirine bağlamak ve binnetice planlı bir komünizm faaliyeti ile karşı karşıya bulunduğurnuzu idrak etmek için fazla bir zekaya ihtiyaç yoktur. Hakikat ap açıl, meydandadır. Sarıiyen. bütün dünya memleketlerini satın alınmış teşkilatma körü körüne itaat etmeğe mecbur tuttukları direktifler veren Moskova emperyalistleri ile kapı bitişik komşu bulunuyoruz.
*
. Devlet daireleri irili ufaklı, göze görünürveya görünmez ir tikap ve irtişa hastalığıyle maluldur. Bu hastalığın sari diyebileceğimiz rnik robu bÜYÜk mak-ır-ı, lar işgal eden selahivet ve mesulivet sahibi bazı er , kandan en küçük derecedeki bil' kısım. mernuı-Iara Kıl.•
Şimdi, bu çok büyük. ve hayati davalar karsis.nda harici ve dahili siyasetimiz nedir ve ne alerndedir ? Gözden geçirip sütunlar dolusu terıki tle ı-i sualamal: bu yazının maksadr ve istiabı h~ricindedir. -Ancak. .~.~ önemli ana davalarırmzı unutmuş görünüp veya. arada bir kurcalayıp. ikinci plana alınması .gereken: rüatla ziyadece meşgul olduğu-nuzu esefi~ '~U'~iıiıade etmekteyiz.
tCıei,:
Manzara
şudur:
Hariçdeyakın bil' harptehlikesi, dahilde .komünlzm faaliyeti; piyasada iht,ik-ar, milletin yçıkasırıQiL.baya t pahahlığı, bütçenin sntında 'suiistimal isimli _TI1Jg;zz,ı:ı.,m parazi t., Yangın hacada değ il, .zernin .kat ta çll~njl!J.:ve. .büyü.; mektedir. Tarih gösteriyor, rcalite ih ta r ediyor ı.zVa, ki tsiz uykunun. tedbirs iz vkalmış ka rg asa h klarin . sonu hüsı-andır. Bu vatan ).'üz mllvonlarla gelmiş. geçmiş ,'Tüi'k'un 'bizlere -vediasıdır, yarırun Türklüğune de l(Jlıni.i·-iıa=t~ gelmeden mukaddes bir emanet -ha linde deviı,,:w.:.te;_ Jim edilmefidir. :. ._- -- _. Hükümetten hel' sahadavmüsbet tedbir.vmüsriur' aliyet bekliyoruz. Geçen ve geçecek olan mü te~eddi t günler' hep zararumzadır
fa-
ww w.o tu
ken
de
Abdülhalik Renda ile Esattan başka eski bakanlar, dan mesela Zekai Apaydın, Tevfik Rüştü Aras, Recep Peker, Cernil Cahİt Toydernir, Fikri Tüzer, Şükrü Sökmensüer, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Cevdet Kerim' İrıcedayı, Mümtaz Ökmerı, Fuad Sirmen, Ha~an Ali Yücel de ırkan Türk değildiler. Bunların yarıında elçiler" milletvekilleri, genel müdürler arasındakileri saymaya lüzum görmüyoruz, .. ' Nufusunun en aşağı % 80 i suka tılmamış Türklerderi mürekkep oran Türkiyede, kültür bak-m-ndan Türklerden çok aşağı olan gayrıtürklerin bu kadar çok (bazan % 80 ve daha yüksek nisbetlerde) bakan vesa, ire 'çıkarması arıormaldir. Bunun tek sebebi, -Is tib , dadın, yaşıyabilmesl için Türklere karşı mütecanis olan Devşlrrne igüruhuna dayanmak zaruretini duymuş olmasıdır. Müstebidin yan-ndaki «huzuru mütad zevat s ın da hemen hepsi gayritürkü. Kılıç Ali, Recep Zlibtli, Cevat Abbas, Falih Rıfkı gibi ...
Bu dergilerin hepsinin hayatı arızalı ve hatta fır ti, naı olmuştur. Hepsi binbir maddi zorluk iç'nde ve gayritürklerin çeşitli hücumları karşısmda çıkaı-ılmış., t:r. En mühimi, iktidar ve idare mekanizması gayritürklerin hakimiyeti altırida olduğundan, bu dergilere karşı resmi makamlarca çeşitli znüşkülat çıkarılmış, baskılar yapılmış, en kahbece oyunlar oynanrmş, 'Ve dergiler sık s.k kapatılmıştır. Bu" dergi-lerin hepsinin sergüzeşti genç Türkçüler tarafından alaka ve ibretle okunacak mahiyettedir, fakat- yerimiz müsait olma, dığından biz diğer dergilerin hikayesini başka bir f1r_ sata bırakarak, burada yalnız (1944 hadiselerinin patı'ak vermesine yol açtğ ı için) ORHUN'un ve onun ev; veliyatı olan dergilerin hayatna, kısaca, göz atalım. Atsız mecmua 17 sayı 'çıktı ve ilmi bir leepazelik olan Birinci Tarih Kurultayına, birkaç ,l-dş,iyle bi rlik., te Atsızin çektiği telgraf tan :sonra,:'çi~'variıina im:i~a~1 kalmadı. Atsız," 'derginin' başina 'geleceği': id,~ dergiyi kapattı ve birazsonra .Istanbul Edebiya t kültesine ibağh ' TürkiyatEı-{stHüsü' 'asistanliğ'rid8~ Malatya Ortaokulu TU'rkde öğrei:rrienliğine sürüldü. Atsızin telgranrıa znuha tap olan ve o EiıralardaMilli Eğitim Bakanlğma getirilen, «Milli TarihTezi, komed, vası» aktörlerinden Raşi't Galipti.. ' ."
m
=r=
ması kobil değildi. Dokuz yüzyıldır bu vatanı yaşatan ve kısmen diğer Türklerle de.karışık olan Oğuz Türkle , rinin, Balkan, Kafkas ve Arabistan serserilerine iktidarı kolay kolay vermlyeceği aşikardi. İşte Türkçü .der-; gilerle başlıyan ve her an keyfi 'şekildehapse girmek tehlikesi içinde sürdürülen kalem savaşı bu milli şuur davran.şının sonucu idi. .1944 ten önce bu dergilerin başlıcaları Atsız Mecmua, Orhun, Kopuz,; Ergenekon, Bozkurt, Gök Börü, çıkmadan .toplanan Türk Sazı, Tanrıdağ idi ve en eskisi Ats-z tarafından çıkarjan «Atsız Mecmua» adlı aylık dergiydi.
rgi .co
..: Halk Partts! Dlktatörtüğü Çağında: Türkiye için her bakımdan bir felaket ve çöküntü çağı H. P. za, manında, memleketin asıl sahibi olan Türk ırkı iyice ttrpanlanrmş ve gayritürkler yüksek mevkilere getirtlmiştir. Mesela evinde rumca konuşan ve taş-dığı soyadı ile «Ben 'Türk değilim» diye haykıran Abdül., halik Renda, yillarca bakanlık ve Meclis başkanlığı etmiş, hatta ilk cumhurbaşkanının ölümünde bir gün süreile cumhurbaşkanlığı bile yaprrr ştrr. Müta reke yıllarında, Istanbuldaki Çerkes Teavün cemiyetinin ileri gelen üyelerinden biri olan Esat, Türkiyenin Milli Eğitim bakanlığına cıkarrlmstır. (16 Eylül 1930 ,-LS Eylül 1932). Bakanlar ve milletvekilleri aras-nda gayritürkler çoktu: Kendilerini Türksoyundan ve «Evlad-ı F'atihan» dan sayan bu adamların antrepo. Iojik va sıfları, şiveleri, menşeleri ve ahlakları Türk olmadıklarını ispata kafi iken, menfaatlerine dokunul, duğu halis Türkleri Türklüğe ihanetle ith amdan bile' çekinmemişlerdir.
Bunların çoğu kendi anadillerini bilen, beyinleri nde devşirrnelik şuurunu yaşatan insanlardı. Geldikleri yere hemşefi ve ırkdaşlarını topluyoelardı. İşte bun, lar, hem ırki dayan.şma, hem de şahsi menfaa t bakımından Türkçülüğe düşmandılar. İktidar ellerinde olduğu için milliyetçiliği kötülemeğe ve kendilerine muhtaç olan müstebide tesir etmeğe muvaffak oluyorlardı. Müstebit, Türklerden o kadar uzaktı ki «Dil İnkıla, bı» (!) işinin başına bile, memlekette Türke kıran girmiş gibi, Yahudi Dönmesi İbrahim Necmiyi, Rum ve komünist Ahmet Cevat Emreyi ve Ermeni ,Aı:;op Dilaçarı getirmişti. Tabii, bu şartlar altında, milletini seven ve durumu kavrıyacak kadar ,şuuru olan Türklerin öfkeye kapılmaması ve memleketin çiftlik gibi idaresi yetmiyormuş gibi bir de gayrıtürklerin iş başına geçirilmesi karşısında büyük bir acı duyma.,
şezdrgr:
:.1"a-
'I'ürkçülüğün kalem savaşı, ,bu,n~rı)a.-kısa", bir, I5esintlye uğradı. A:tsız,birk%,: ay:ş'<?!1ı~a:E~.iE?~ ~r.~.e.ı~ Lisesi edebiyat öğretmenliğine .. tayin, olununca, ' Edir~e Lise, Erkek Öğretmen 'Okul~ .~;;,: :K~; ','öi~,~t~~'~ Okulu öğretmen mü(iU~le~i;';d,e~' b'i~ç,o~U~~I?--:d,a)ş~
\Le.
tiraki ile ,«OrhUn» Cidh,aylık derş.i:yi :91:~~a~ma:~?::<ba?" ladı. Fakat Ochunun ilk sayısında, Ats.zın y-azd~ğı 9,ir~ kaç tenkid satırı Ankarada fırtınalar kop9-rdLA-tsız, o zaman liselere konu) an, ilmi ve milli bir rezaletten başka bir şeyolmıyan .ma,hutdört. :cil~lIJı'.,ta.ri}:ıi~ birkaç fahiş yanlışını gösterdiği içindnkııa.~ın ,ı::u~una muhalefet» le itharn olunarak bakanlık emrine alındı. O zaman bakanlık ta İ-Iiim1~t Bayu~, Ort~ Ôğre~ tim Umum Müdürlügünde de Hasan _ Ali Yücel bulunuyordu ve bunların ikisi de ırk an Türk degildi. Atsız Istanbula gelerek, Orhunu çrkarrnağa. -devam ettiyse de 9 uncu sayıdan sonru hükCımet' «iç' ~e,dış siyasete kötü tes in yaptığı bahanesiyle dergi yi kapattı ve böylelikle Türkçülük, elindeki tek yayın organından
9
ORKUN
=
1:: "--
--
--
ww w.o tu
--=-
::
m
rgi .co
~ ~-
de
.; :
ezamarıki Matbuat Umum Müdürü olan Selim Sar; perle ve İç Matbuat Müdürü Server İskitle görüştü. Selim Sarper, Atsızı nezaketle karşıladı ve Türk Sazı'nın niçin kapatıldığı hakkında Atsız'ın sorduğu suale: ~ dmtiyazı Balıkesirde olduğu halde Istanbulda basıldığı için.» diye cevap verdi. Bu bir savuştur-ma ce. vabı idi. Atsız dedi ki: - Vaktiyle Edirnede çıkan Orhun da Istanbulda ba, sılryordu. Bu bir mahzur olsaydı ozaman da müsaade olunmazdı. Hem de Matbuat kanununda, bir derginin ancak imtiyazının alındığı şehirde basılacağına dair bir madde yok. Bu sefer Selim Sarper başka bir bahane ileri sürdü: «Reşide Sançar kimya öğretmeni olduğu halde dergi edebidir. Matbuat kanununa göre öğretmenler ancak' mesleki dergi çıkarabilirIer» dedi. Atsız şu cevabı verdi: - Bundan maksat öğretmenlerin siyasi dergi çıkar; mamasıdır. Yıllarca halk bilgisine ait bir meslek der. gisi çıkaran Halid Bayrı, Belediye memurudur. Kirn, se ona, sen ancak belediye işlerinden bahseden dergi çıkarabilirsin demedi. Hem de bir kimya öğretmeni pek ala bir kültür dergisi ç.karabilir ve bilgisi buna elverişlidir. Bunun üzerine Selim Sarper, baklayı ağzından çı , kardı : Gazetelere verdiğiniz ilanda Türk Sazının Atsız Mecmua ve Orhun'un devamı olduğunu söylediniz. Orhun, hükumet tarafından kapatılrmş tır. Kapatılmış bil' derginin devamını nasıl çıkarabilirsiniz? Atsız, meselevi anlayınca şöyle dedi: - Orhun'un devamı demek onun fikirlerinde yuru, yecek demektir. Zannedersem bunun için de kanuni bir engel yoktur. Selim Sarper, birdenbire samimi bir tavırla sözü biraz başka bir tarafa çevirdi ve : «Azizirn! Türk Sazı üzerinde neye ısrar ediyor; sun! BL! muvazaadarı vazgeçsen de yine Orhunu cıkar, san olmaz mı» dedi. Orhun'un yeniden çıkması için Bakanlar Kurulu, nun müsaade vermesi gerektiğini, Bakanlar Kuru, lunda bulunan Hasan Alinin buna engelolacağını, Atsız tahmin ediyordu. Fakat nihayet gereken kanuni müracaatı yaptı; ve üç gün daha Ankarada kaldık; tan sonra Istanbula döndü. Selim Sarper dürüst hareket etti. Bir kaç gün sonra Orhun'un yeniden çıkması hakkındaki izin Istanbula geldi. Orhun 1943 Ekiminde çıkmaya başladı. Ekim nüs, hası 10 uncu sayı olarak çıktı. Çünkü evvelce kapa tıldığı zaman 9 uncu sayıda kalmıştı. Türk Sazı'nın makalelerinden çoğu Orhuna aktarıldı ve bir de anket açıldı. Memlekette, bilhassa liselerle yüksek tahsil gençliği arasında çok iyi karsılandı. TürkçliILiğü, yani Irkçılığı ve Turancılığı da içine alan hakiki ve tam milliyetçi liği, benimseyenlerin dergisi oldu. Bu sırada Istanbulda, Eminönü Halkevinde bir hadise oldu: Baltacıoğlıı İsmail Hakkı'nın (tesadüf'cn) milliyetçilik lehinde verdiği bir konferansta Üni., versitenin muhtelif fakültelerinde bulunan kornünistler gürültü çıkararak, gülerek bir nevi
ken
-
da mahrum kaldı. fakat bir müddet sonra diğer milliyetçi dergiler ve en sonra merhum Dr. Rıza Nur'un ?'ranndag:!> dergisi boşluğu kapattı. . Fakat Doktor Rıza Nur'un 1942 de ani olarak ölümü üzerine Tanrı Dag dergisinin kapanması meydanı yine boş bırakmış ve Türkçülük düşmanları tek taraflı propagandalarında serbest kalmıştı. Doktor Rıza Nur Türkçülük sahasında ilmi ve siya; si neşriyat yapmak üzere servetini Atsıza bırakmıştı. Geniş hayalliler tarafından on binlere çıkarılan bu servet 4500 liradan ibaretti ve birçok masraflar (veraset vergileri Rıza Nur'un mezarı v.b.) çıkarıldıktan sonra geriye, ancak 3000 lirayı biraz aşan bir para kal, mıştı.Atsız, bir dergi çıkarmak için faaliyete girişti. Ozamanki Matbuat kanununa göre gazetesi veya dergisi kapatılan imtiyaz sahibi, Bakanlar Kurulunun müsaadesi olmadan gazete veya dergisini yeni baştan çıkararnazdı, Atsız, Bakanlar Kurulundan yeni bir müsaade almanın imkansızlığı karşısında o zaman Balı , kesirde öğretmen olan, Nejdet Sançarla mektuplaşa, rak şu karara vardı: Milliyetçi ve aylık bir kültür dergisinin imtiyazı Balıkesirde, Nejdet Sançar tarafından alınacak, dergi Istanbulda basılacaktı. Nitekim Orhun da Edirnede çıktığı halde Istanbulda ba, sılmıştı .. Nejdet Sarıçar. Balıkesir Valiliğine dilekçeyi verdi. vali de usul üzerine, dergi çıkarmaya mani bir durumu olup olmadığını incelemek üzere işi Balıkesir Emniyet Müdürlüğüne havale etti. Bu iş üç beş gün içinde bitirilebilirdi. Fakat gayrımeşru Halk Partisi hükumeti Türkçü yayını önlemek için her çareye başvurduğundan İşi uzatmak yollarını buldu: Nejdet Sançarırı doğum yeri' Istanbulolduğu için Balıkesir Emniyet Müdürlüğü,' Nejdet Sançar hakkındaki incelerneyi Istarı, bul Emniyet' Müdürlüğüne .havale etti. Nejdet Sançar, Balıkesir Ernniye tirıe gidip gelmeler-inden usanarale nihayet inceleme evrakının numarasını alıp Atsza gönderdi. Atsız, Istanbulda bu işi daha çabuk sona erdirmek için harekete geçti. Fakat Istanbul Emniye , linin ilgili dairesine başvuran Atsız, elindeki numara ile kayıtlı muameleyi açtır-ınca bunun ne dergi, ne de Nejde t Sançar'la ilgisi olmıyan başka bir meseleye ait olduğunu hayre tle gördü ve İstibdat İdaresinin bayağı ve iğrenç taktiği hakkında açık bir fikir edindi. . Bir işin sürüncemeda kaldığım görünce, daha te d, bir'li olarak' ye rif bir müracaat daha yaptılar: Nejdet Sançarın eşi olan Kimya öğr'e tmenl Reşide Sarıçar. «Türk Sazı» adlı aylık bir kültür dergisi için Balıkesir valiliğine dilekçe sundu. Nejde t Sançarın dilekçesini sürüncemede brraktıktan sonra bunu da oyalarnalarIa fazla geciktiremediler, Kanuni bütün fcrmali teler ya. pıldl.Türk Sazı dergisi Istanbulda güzel bir şekilde basıldı. İlk savısının 15 Mayıs 1943 te çıkacağı ve kı Türkçü derginin Atsız Mecmua ile Orhun'un bir devamı olduğu gazetelerde ilan olundu. Fakat Ankaradan telgrafla gelen bir emir üzerine dergi satıştan men, olundu. Böylelikle Aylı Kurt'a yeni bir darbe vurul, mak istendi. Zarar hem maddi, hem de maneviydi. Ozaman Boğaziçi Lisesinde edebiyat öğretmeni olan Atstz derhal Ankaraya gitti. Konservatuvar müdürü olan arkadaşı Orhan ŞaH, Gökyaya misafir olarak onun delaletiyle
10
O,R
baltalama yapmak istediler, liyetçilebu harekete nıp komünistleri hakaretle bir hükumet müessesesi olan tiği için çok manidardı. İşte, lunan Külahlıoğlu Mehmetten
K U N dettenberi
Her ne kadar mil , karşı şiddetli davra., susturdularsa da hadise Halkevinde cereyan etbu hadisevi. orada buişiten Atsız bir müd;
rini olan
açık
Oehunun
Bu
göze
çarpan
de dikkate
alarak,
mektubunu 1 Mart
mektubun
diğerkomünist1ik o zaman Başbakan
1914 tarihli
nıetnini
büyük
tezahürleakişler
Sameoğlu'ya
15 inci sayısında
aşağıda
aynen
yapmış hitaben
ncşretti.
veriyoruz:
Haşvekil Saracoğlu Şükrü'ye üç ık Mektup bazen açık yürümekte, büyümekte, propagandasını yapmakta devam ediyor. Halbuki sizin Türkçü ve partinizin altı okundan bir tanesinin de milliyetçilik olmasına göre bunun böyle olmaması icap ederdi. Pek uzun konuşarak esastan ayrılmaktansa örnek vererek bugünün gerçeklerini gösterrnek daha doğru olacağın; dan size ın"mleketimizin, kanunlarımızm milliye tçili , ği ile, sizin 'I'ürk cüluğüniızle ba ğdasrnası kabil olmı,
Sayın Başvekil, Hem Türkçü, hem de başve kil olduğunuz için si.:e bu açık mektubu yazıyorum, Yalnız basvelcil o'sayc::n,z bunları yazmak emeğine ka tlanmazdırn. Çünkü Ti:::'kçü olmıyan bir başvekile hi tap etmeni n ne kadar bos olduğunu bilirim. Yalnız bir Türkçü olsnydimz ;::n; yazmağa lüzum görmezdim.· Çünkü, f aydas-z kalacnl: olduktan sonra, sizden daha eski Turkçülerle yurdun dertlerini her zaman konusabilirim. Fakat Türkct; ola, rak idare makinesinin başında olduğunuz icin 'sizinle konuşmaktan faydalar doğabileceğine inaruvor, onun için size hitap ediyorum, Millet Meclisinde, ;) Ağus tos 19c!2 günü verdiğiniz nutukta «Biz 'I'ürtciız, Tiirl'ı:'i!~'iiz H' daima Tlirı~,ii duğu
Bizim
kadar
içlrı Tiirkçü!ül, lü aka!
vurulmemışt:ı.
Türk
tarihiyle
kan
meselesi
vıcda n
ve
m
ol ,
ı,iiıtür
bi;: \W de devletimizin tarihinde, Türk milliye tçiliği rsemi bir ağızdan bu kadar kesin sözlerle hiçbir zaman açı~:,ı
münevve,
demiştiniz.
bir
o ka du ı- bi,
uğ raşrrus
cılat3.K ~öyliYc\:)Eil'\m Ki ne 1l'bmıim,
Bu sözlerin
Türkçü
çevrelerile
nesil
göstereceğim:
hadise
çık armağa
ımrar
veriycırlar.
Kcınıerans
günü
salonun sol tarafını (dikkatinizi çekerim) dolduruyor .. lar ve konferansçı kürsüve geldiği zaman lüzuznurıdan fazla, dakikalarca süren alkışlarla ilk nümayişi yapıvorlar. Fakat bu nümayiş alkış şeklinde olduğu için kimsenin aklına kötü bir şey gelmiyor. Herkes 'bun'j terbiyesiz bir sevgi gösterişi samyer. Konferar.sın )11'
de
meselestülr»
ve
olayları
Birkaç gün önce, Baltacıoğlu İsmail Hakkı'nın Eminönü Halkevinde verdiği bir konferansta mühim bir hadise oldu. Gazetelerin ancak mizah sütunlarında yer alan bu hadiseyi bilmem işittiniz mi? Herhalde işitmemiş olacağınız bu vak'ayı ben size kısaca anlatayım : Baltacıoğlunun milliyetçilik lehinde söz söyleyeceğini haber alan bazı zümreler (yani solcular, kornürnstler, yani vatan hainleri ) Bu konferansta bir
rgi .co
kalucağız.
yan
ww w.o tu
ken
sevinçle karşılandığını anlatrna ğa lüzurn yoktur. Fa, kat aradan bir buçuk yılı aşan 'bir zaman geçtiği f:cl!de biz bu Türkçülüğun iş alanına geçmediğini gör\Ç\,~~\~ı;ı,Q,Q,t~'Ç\ 1;1,\\ ",.,\l;,\\\,\ı" \~\.\'{:ı,~\\~ 'Ç\,ı:'..\,ı.;\~ı.; \,~ \;\~~\'Ç\~_ geldiği zaman rnaualan:r. Buna ülkü eleriz. İş haline gelmlyecek Jiku-ler ise ham h ayaldcn baska bir sev değildir. Yetmiş vıldanberi işlerıe işlerıe b~ıgünı,ü du, ruma erişen kuvvetli Türkçü!Ctğün artik tatbikat 2.1anında da kendislni göstermesi zamanı elbette gelmiş .. tir. İşte bu satırların g iı t tüğü istek, size, Tül'l':ÇltlÜğCııı niçin yalnız sözde kalarak, bu günün imxanlar ı nisbetinde, iş haline gelmediğini soıvnak V2 Türk , çülük tatbikatsahasına geçmediği için yurdumuzun düşmanı olan fikirlerin rıas.l gelişip yayıldığ ını anlatmaktadır Bil' başveki!e r arıg! sıfat ve cürctle bu soruyu soruyorsun diyernezsi niz. Halkçı bir hükume tin başvekili iseniz, mensup bulunduğunuz par-tinin gazeteleri tarafından birçok defa tekraılandıği gibi rejimimiz demok ra t bir rejirnse ye siz de birçok defa söylediğiniz gibi halk arasndan ye(j~!.1iş' olmak taki gururu belirten sözlerinizde sarrumi iseniz ve eğer :.:: l., let Meclis inin azalan ha k.ka ten bizim veki llerirniz iso., ler, siz de bir basvek il, halk cıda !11l, demokrat, halkçı ve Tüı-kçü olmak dolay.srvia beni dinlerneğe mec . bursurıuz. Yok, bunlar doğru dcgil de bil'er gösteri:;:ten ibaretse. şüphesiz, benim bu hı tabırn cCıretkarlı;ı da aşan bir küstahlık nr ve bunun ilk karsrlığ: do. Cv, hunun susturulmasıdır. Sayın Buşvekil: Esef le sövl ernejrc mccbururn k i Türl;çı'ı]ı\l·: n.ıza ıi., ya t sahasında kalrn.ığa devarn e001'1;el1. I)Ll :llillclin \'C' bu ülkonin cii'ı,;,ııı:ıııi o l.u: soicu fi:drlı'l' hazen sins],
yerinde BaHacıcg'fu rıoşa gs'a"en ale jest He ce,r2:>;';ı;, J-'r~:Ptığ: zaman herkes gülümsüyor. Fakat sol taraf bu gülümsevişi kahkahalar şeklinde uzun zaman devam ettiriyor. Yine kimsenin aklına bir şey gelmiyor. Herkes bunu da kı t terbiyelilel'in bir gülüşü saruyor. F'aka t biraz sonra, Baltacıoğlu Türk tiyatrosundan bahsettiği sırada yine aynı sol tarafta bir öksürrne başlıyor, çoğalıyor, gürültü halini alıyor. Yinek;mse bunun bir komünist nürnayişl olduğunun farkında değiL. Konferansçı gürültüden dolayı susmaüa mecbur kalıyor. Herkesin gözü öksürenlerin üzerinde ik en sol tarafın en arkasından bir nefer kalkıyor ve öksürenlere doğru : «Üniversite gençleri! Dinlerneğe mecbursunuz» diye bağ ırıyor. İşte ozaman salondakiler ilk önceki alkışm, daha sonraki I,ahkahanın ve şimdiki ök. dırmelerin manasım anlıyor, Miır.evver bir 'Tür k oldu, ğu. anlaşrlan nefer elbiseli gencin sert il. tan üzerlr.e bir anda öksürmeler kesiliyor v e c anda işi knvrıyanlardan milliyetçi bil' tıbbiyeli sağ taraftan ayağa kal, karale öksürenlere: «Narnussuz komünlst.ier ' Mil liyetçilik hakkında söz söylendiği için böyle y"p:y()rsıHluz cleğil mi ?» diye haykırıyor. Tabi idi r ki, nayslvet ve namusu bir burjuva uydurması diye telakki eden komunistlerden kimse bu tahkire 'lU! rrmyor. Yalnız kendilerine çevrilmiş olan ateşli bakışlar altında sinip susuyor'Iar O zaman, Baltacıoğlu nümayisçilere bakarale söyle divor: d{nı'ktuğum için susturn canmavm. ;::;2Cıoceacıc1ıg-ım için susturn. J-İa':p, konreransına de-
_______ O_B~K Cü -N
-
-
ve
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
m
Vi ..,
,
i'
_
li
vam ediyor. Kendisine, has oları h91ago.tlc -L0m~n-j"-üi-pişinaİ1ım:ı> ,di:\,'en başka-bir tarih öğretmeni hep milli ği paçavraya çevirenbirkaç sözsövluvcr. Aı:tıl~ buka, şerefirnize saldiran,' fak-~t--k~rşılık görmediği için küs., dar'ına -day;u'ıami};an '\;e konferansm iiiemek' üz:'rc- ÜYtahlığını arttırmakta. devarn eden mikroplardır. duğunu sezen marksist taslaklari SitiCli-iti - ~eı:kej Bu miı~r-opl~rırı .tehlikesini artık örtbas edecek çağbaslıyoı-lar. Fakat bün'ı.l-dinümayiş şeklinde ve k as.. da- \'e-dUl~ı;mda d-eg'(liz. Vak tiyle başvekil İsmet Paşa di bir gürülttı He" yapıyorlar. Salonun dışında, halde «hava tehlikesi vardır: en aşağı 500 uçağimız o'rrıah» ikişer, üçer kişilik guruplar halinde toplanan.ı.bu.ıgü __ ----di~-e.k---telılikcleri olduğu gibi göstermek usulünü koymuş, sizden önceki başvekil Refik Saydam da «devlet ruhun arasında merak delayısayla d'Ji,l';un milliyetçi teşkilatı A dan Z ye kadar bozuktur. düzeltmek ister» bir üniversite genci bu taslaklarrtan birinin, f.~:üiacıoğlu'ya tulumbacı ağzıyla bir küfür savurduktan sonra diyerek aç.k 'konusma usulünde bir adım daha atmıştı. Siz de ihtiUtrla ,başa çıkamadığınızı, zeytinyağı ti, « bize milliyetçilik dolması yuttur acal.tı.. dedicare tiyle uğra:;:'.n bazı kimselerin devletin başına bela ğini işitiyor. Bu sırada içeriye resmi kı lıkh dört beş olduğunu söylemekle bu çığırda devam etmekte oldupolisin geldiğini görünce taslaklar çabucak sokağa ğunuzıi "gösterdinlz. Bunlara bakarak kuvvetle urnu, fırlay:p kayboluycrlar. yonını k i sizir.le açık konuşmak kabildir. Gerek ReiFakat şaşılacak nokta şu ki: Halk Partisinin bir sicumhur İsmet İnönü, gerekse siz nutuklarınızda mll, mebusu, halk partisinin bir' müessesesinde vatan letirıIş birliğini istememiş mi idiniz? İşte ben de sizin millet düşmanları tarafından tahkir olunduğu -halde samimisözlerinize bütün milli ve şahsi samimiye tirnle kimsenin kılı kıpırdarmyor. Ne halkevi. rie polis bir cevap vererek iş birliği yapıyor, devlet işlerine yu kar., takibat veya tahkikat yapınağa lüzum görmüyor. Aydan baktığınız için ancak aşağıdan görülmesi kabil onı gece Leyli Tıp Talebe Yurtlarında milliyetçileele lan ve sizin nazarınıza ulaşarnıyan bazı olayları size solcular arasında başlıya-n münakaşa dövüşe vbinmek haber veriyorum. üzere iken her yerde daima görülen uzlastiricı taraf; Sayın TÜL-kç,Libaş ve kil! sızların araya· girmesiyle mesele kapanıyor. Yukarda anlattıklarımı münferit vak'alar olarak Sayın başvekil!_ sayamayız. Solculuk, gördüğü müsarnaha ve kayıtİşte Türkçülüğün hakim olduğu bir Türk ülkesiı=ıde sızlıktan faydalanarak sinsi sinsi ilerIiyor. Liselerde böyle bir olay oluyor. İşin eri kötü clheti de bu nü.rıa; bu fikre saplanmış hastalar görülüyor. Bunlar arkayişi yapanların hem üniversiteli, hele bireoğunun dev, daşlarina «yakında hepiniz komünist zindanlarında let parasıyla taleb e yurtlarında okuyan talebeler oluçürüyeceksiniz . dernek cüretini gösterebiliyor. Yükşudur. Demek ki devlet bilmeden koynundayılan seköğretirnde bu hastalık daha çok artıyor. Arasına besliyor.Kızıl gözlü, sinsi ve zehirli yılanlar ...-Bu -yıgayrımernnurılaı-ı, gayrı türkleri de alarak büyüyor. lanlar yarın birer doktor olup yurt köşelerinde vazıfe Yalnız mahrem ve samimi düşünce halinde kalrmya, aldıkları zamarı ilk işleı-i Dali:ahıina:-haieketlerine-gfı'~ ı-ak.fiareket haline geçiyor. Boy boy dergileri çıkıyor. rnek' -olacak.vvatanı :arkadari: -vuracaklar, "bekİedikleri Bu dergilerde hep aynı teranelerle ahlaka, vatan ve kızıl sabahıT'üı-klyeye getirecekolan yabancı' ordnlara şeref duygusuna, millet hakikatine saldırılıyor. 'I'aas, ajanlık-edeceklerdir. Zaten topılı ve teşkilatlıbir halde subla mücadele ediliyormuş gibi göztıkerek rnukaddr , daha şimdiden konferanslarda .nümayis yapmaları vda satla eğleniliyor. Bu dergilerden biri kapatılınca aynı bu günden -ajanlık et::neğe basladıklartnm delilıdiı:.Bu imzalarla bir başkası çıkıyor. Bu işsiz güçsüz serser-i, nürnayisi yapanların .arasmda, Almanya ya rtahsi le rgön., ler parayı nereden buluyor? Satılrmyan, bedava dağıderilerek komünistlik yaptığı için talebe müfettişi -tatılan dergileri nasıl yaşıyor? Fakat en zorlusu siz bun, i-atından geri_ alınan, f'aka ~ -bazı mebus amcalar -,sayelara nasıl göz yumuyorsunuz ? Dergilerle ve hatta gün, sinde Ankara üniversi tesine , doçent olarak -gireiı:bir delik gazetelerle işlenen bu va tar, düşmanı fikrin bazen komünistin iki kardeşi'nin bulunması da bilmernJcf ibdevletçi, bazen vatarıcı, bazen insancı, bazen ilirnci kılık , retlebakılmağa' değmez mi? larla Türk milletini zehirle-nesine niçin mÜs3.Qc1~edi: Acaba - -böyle,biı'i;a:k'a -başka ülkelehleofabilii' yorsunuz? Niçin bu mcmlekcte istik lali çok görmüs, miydi? Rusyada marksizme, Alri.iafıya-':'e· tt~iyac'ıihıiJ~ onu başkalarına köle etmek istemiş olanlara yüksek Iiyetçtliğe avkirı en -~ifak birhareket n~sılkarşilıkgö_ makamlarda yer veriyorsunuz? Bunlar demokrasinin rürdü? -. -. icapları ise ozaman memlekette, bilhassa ilmi alanda Hatta şu küçük Bulgariatanda rbulgar lik aleyhinde'. da geniş bir fikir hür'r iye ti olması gerektir. Bu sözki bii söz veya hareke t'Lasar lamasi ı~asill{aı'şi]anıiclı ~ lerim, demokrasiye has tcsarnüh ile karsılamrsn daha Herhalde kökünden k~zı~mal/ suretiyıel<~~'şııanıı:,clı. söyliyecek çok sözlerim vardır. Ozaman ben size ilmi Yazık ki anayasam-zla yasak -edilmiş- cilai-ı yabanci Ii, sahada bile fikir hürriyetinin nasılolmadığını, bu hür, kirleri benimseyen ve yarın devlette mürrevver taba, rlye ti boğmağa çalisanlarm kimler olduğunu, bizi bas. kayı teşkil edecek olan çocuklar vmilliye tçiliğe -karGI kalanna köle etmek istedikleri halde mü him mevkiler geldikleri halde onlara bir şey yapnuyoruz. -işgal edenierin Iistesini, 'I'urkctüüklc eğlcrıcn, Türk - Istanbuld~ Türkıi:lğe" i.:~I'ŞI yapılan -kCıst~hliklar bu geldiğine pişman olan öğretmenleri n kimler olduğunu kadar değildir. Yine Halkevindafstiklal marşı calm-r., söyliyebiliı-im ve inanın ki sözlerimi şahi tlcr ve maddi kerı ayağa kalk-nıyan melezler. bir erkek lisesinde delillerle ispat edebilrrirn. Fakat bunun için bu ÖI1Türkçülükle alayederek «arabacı araba olmadığı gisözümün nasıl karşrlanacağuu bilmem lazvndn-, Bu bi 'Türkçü de Türk değildin diyen tarih öğretmeni, bir sözlerimin görece;;-i karşılık Türkiyede ciddi bir yazı kız orta okulunda talebesine «Türk değil misiniz? hürriyetinin olup olmadığını .o:österecek, millet fe rt Ie.. Allah belaruzr ' vcı'sirı. Alman veya ıngiliz olmarhğrma ı-inin hi('bir ka rşrhk beklerneden hükume te yardım et ,
ni-ege
I,
__
12
ORKUN
mesi kabil midir, bunu ortaya koyacak, sizin de hakiki bir demokrat olup o'rnadığırıızı belirtmek bakımından pek önemli bir sonuç vererek daha birçok karanlık noktaların aydınlanmasına yardım edecektir. Aksi tak. dirde, eski bir tarihi efsaneyi tanzir ederek diyebill-
rirn ki, 700 yıl önce Anadoluya gelen 400 arslana kar, şılık, bugün 400 koyun halinde çadırlarımızı yeniden dererek arslanların geldiği yolun tam dikine doğru yo , la koyulmamız gerekecektir ... Maltepe, 20 Şubat 1944 Pazar ATSIZ
SÖZDE ClThIITh'RİYET DEVRD<DE DÖNEN DOLAP LAR :
Türk Ocakları Nasıl Kapatıldı
rgi .co
m
Ocaklarında çok şey gördüm. Mua1limlerin hepsi Ocağa aza olsunlan diyor. Zemin bu suretle hazır. landıktan sonra 15 Mart 1931 de B.M.M. kapatılı, yol'. 16 Mart akşamı Şefin rnalüm ve muhteşem ziyafet sofrasında Hamdullah Suphi, Tevfik Rüştü, Vasıf Çinar, Reşit Galip, Sadri Maksudi. Yusuf Ak. çora, Uzunçarşıh İsmail Hakkı, Samili Rifat ve .Afet davet ediliyor. Toplantıyı Şef namina Kazım Özalp idare ediyor. Biraz kafalar dumanlandıktan sonra Şef Vasıf Çınar'a emrediyor: «Türk Ocaklar ı, nın vazifesinin bi ttiğine dair fikir ve kanaatlerini açıkla bakalım» Tabii Vasıf Çınar Ocağın büyük hizmetler yaptığını ve artık vazifesini hükümete bırakmasının uygun olacağını söylüyor,
de
Cumhuriyetin ilk devirlerinde vatansever ve yük. sek meziyetli, namuslu bir takım memleket evlatları hakiki Cumhuriyet idaresini kökleştirrnek maksadile «Terakkipe rver Fırkayı» kurdular. Şeyh Sait isyanı ve İzmir'de M. Kemal için hazırlanan suikast bahane edilerek Terakkiperver Fırka idarecileri de sanık olarak İstikıaı Mahkemelerine sevkedildi. Bunun arkasından da Terakkiperver Fırka ortadan kaldırıldı. Bunda n (20) yıl kadar önce «Fethi Okyar'a» emir verilerek Serbest Fırka kuruldu. Bu, şefe muhalif olanları tesbit etmek için bir tuzakdi. Fırka kısa zamanda çok kuvvetlendi. Kuvvetli olduğu için şefe göre tehll , keliydi. Kapatmak için bahane aranıyordu. Nihayet İzmir'de yapılan Serbest Fırka mitinginde şeflerin resimleri parçalanıp ayaklar altına alınır. Bu suretle gene aynı emiı-le bu Fırka da kapanır. Bu iki fırkanın kapanmasına kısa olarak temas edişimin sebebi ŞefJik devrinde dönen. dolaplar sadece bir iki değildir. Sayılarmyacak kadar çoktur.
ww w.o tu
ken
Hamdullah Suphi Beyin kanaati soruldukta Suphi Bey diyor ki: «Fertler ölür, müesseseler yaşar, bu hayırlı müesseseve dokunmayın, yazık olur. Hiç ol. mazsa konferanslar vereri i-lmi bir müessese .halinde kals:n ve yaşasın» ama ak diyenin karşısında kara diyen bir insan çıkarmak lazım. Hemen Tevfik Rüştüye söz verrnyor. Tevfik Rüş tü «Lıünyada hiç bir hükümet memleket isterını kendinden başka bir te. şekküle bıraıcmarmştır. Ocaklar kapa tılmalıdır» diyor. Yusuf Akçora buna itiraz ediyor. Fakat sözü kısa kesrnek zorunda kalıyor .. Şef bu sefer Sadri Maksu, diye soruyor, o da «Türk ocakları. ana vatana te. veccüh eden dış Türkleri için sıcak bir kucaktır. Böyle bir müessesenin devam etmesi lazımdır. Kapa. tılması doğru değildir."
Türk ocaklarının Türk milletine yaptığı hizmetleri anlatmak için uzun bir eser yazmak lazımdır. Bura , da bu hizmetleri anlatmak imkansızdır.
Kısaca, «Bizi istiklalirnize kavuşturan, ruhurnuza milli iyrnaru sindirerı ve Kuvvayirnil liye ruhunu şahlandırarı fikir ve hareketlerin tohumu o zamanki Türk Ocaklarında atılmıştır. İstiklal Savaş:nı kazan. dıran yegane kuvvet budur, dersek hakikati olduğu gibi ifade etmiş oluruz. Keyfiyet böyle iken bu hayırlı teşekkül niçin kapatıldı? Hadisevi bütün açıklığı ile önünüze sereceğiz, hükmü siz okuyucularırmza bira, kıycruz. Yukarıda kısaca temas ettiğimiz şekilde Serbest Fırka hadiselerinden sonra Şef, Aydın, İzmir, Konya ve Adana'ya birer seyahat yapıyor. Aydın Türk Ocağında yapılan bir toplantıda Mazhar Germen'in kar. deşı Şefe bir takım sert ve rnühirn sualler soruyor. Şef bu işe sirurleniyor ve Türk Ocağı mensuplarının da \'atanperver, şuurlu ve hakikatleri görebilen. koruyabilen kimseler olduğunu anlıyor. Konya ve Ada. rıa'da temas ettiği Ocakl.Iar da aynı kalitede vatana faydalı insanlar ve halis Türk çocukları. Şeflik ele','. rinde böyle bir teşekkül yaşatılır mı hiç! Hemen kapa tmak lazm. Şef Ankaraya varmaya dahi sabıedemiyerek Adanacan C.H.P. Genel S9kr0. ıerine şu mealde bir telgraf çekiyor. «Dolaştığım yerlerde F'rrkada bir şe>' görernedim; fakat Türk
Uzunçarşıh 1. Hakkı Beğ de «Bu memlekette içtimai hayata çok faydaları dokunan bu müessese kapa. trlrnamalıdırs diyor. Samih Rifat Beğe sorulunca o da cesaret ve me. tanetle «Kapatmak mı? Asla, bi lakis bu müesseselere maddi ve manevi imkanlar vererek daha çok kuvvetIendirilmelidir» deyince Şef birden bire sinirleniyor ve öfke ile yıımruğunu masaya vurarak «Nereye git. timse, Hükümeti beğenmiyen insanların Crıak lı oL duklarını gördüm» diyor. Kaşlarını çatıyor, tehdi tkar bir tavırla Reşit Galip'e ernrediyor «Türk Ocaklarının kapanmasınakarar verdik. Bir yaz! yaz:'. Yazı derhal yazıhycr. Fakat yaz.ıyı H. Suphi beğ ;:TIzalamıyor. İçlerinde her halde en akınısı Afet ki o şöyle diyor. «Bunu zorla bu şekilde burada kapatmak iyi olznaz, hukuki esaslara dayanılarak kapatılsın»A.fetin 'sözü
v,
1) LL ,I
,i
,i 1"
:1
:ı ORKUN
i
kabul ediliyor. Ayrıca Şefin gazetelerine de direktifler veriliyor. 16 Mart, tarihli Milliyet gazetesinde «Salahiyetli malıfillerden gelen habere göre Türk Ocakları Halk Fırkasına intikal ediyor» diye bir havadis yayınlanıyor. Yakup Kadri ve Falih Rıfkı Türk Ocaklarının va., zifesinin bittiğine ve lüzumsuzluğuna dair yazılar yaz., maya bashyerlar. Bundan 5 gün sonra 21 Mart 1931 de Anadolu Ajansı «Cumhur Başkanı Türk Ocağında İlmi Hey'etten Ruşerı Eşref'i ziyaret etmiş ve milletler için tek kuvvetin kullanılması lazımdır. İç tehlike , yi önlemek maksadiyle Cumhuriyetçileri bir safta toplanmaya davet ediyorum.» şeklindeki bir beyanatı yayınlanmıştır. Tekrar bir fesih kararı yazılarak H. Suphi Beğe zorla imza et tiriliyor. H. Suphi Beğ «Beni
nereye gönderirsenlz razıyım, isterseniz Kanadaya Konsolos olarak gönderiniz. Fakat Ocakları kapatma, yınız. Başına istediğiniz adamı getiriniz .. Tek Ocaklar kaparımasın» diyor. Tabii bu sözleri kim dinler! Bu fesih kararı toplantısında Recep Peker Ocak binaları hukuki esaslara (!) dayanarak F'ırkaya mal edilmelidir diyor ve dolap istedikleri gibi dönüyor, Bu suretle de Türk ocakları tarihe karışıyer. Oku, düşün ve ibret al!.. NEŞTER i
Not - 1950'de kurulan Türk Ocakları'nın yukarıda bahsedilen eski Türk Ocaklarının manevi bakımdan bir devamı seyılrp sayılamıyacağı bu yazının konusu dışındadır. - ORKUN.
D a ir
Derneklerimize HVDAVERDİ
rgi .co
ır.
m
J
Dernek: Bu mutlaka iyi bir şeydir. Devletin sırtına binmiş ağır yükleri halk kendi omuzlarında ortaIıyarak, devletin vazifesini kolay ve çabuk yapmasını sağlar. Dolayısiyle, ufak bir gayretle kendi maksadi daha tez hasıl olur.
terinde bulmuş, ta ki; toprağının cömert damarlarını bulunoaya kadar zevk ve istekle çalışmış, didin, miş, akşam evine memnun ve mütebessim dönmesini bilmiş tir.
de
Türk köylüsü kanaatkardır..; Hayır l... Bu bizim için kafi değildir... Ona minnettarlığımızdan fazla borcumuz, vazifemiz var. Onu kalkındırmak me cbu, riyetindeyiz, o kalkınırsa: bütün memleket onun 0muzlannda yükselecek, işsizlik ve safalet denen şey ortadan kalkacaktır. Bu davaya bir prensiple başlayıp başarı ile neticelendirmelidir.
ww w.o tu
ken
Her memlekette olduğu gibi, memleketimizde de halk kendi yarasını yine kendi eliyle sarmak amacıy, la sayısız dernekler kurmuştur. Bunların bir çoğu ihmal ve lakaydinin hazin koynurıda ölüp gitmiş, dimağ , larda' ismi bile kalmarmştn-. Bazıları ise; rnalüm bir zümrenin maddi desteğiyle bir iş görmese de ayak; ta durabilmiş, umumi efkarı alakadar. iyi maksatları idealize etmiş olanlarıda nisbeten tutunabilmektedir. Bu halle; cemiyetin veya ferdi teşebbüslerin kendi davaları karşısında aciz ve çaresiz kalışı, işleri yine devletin sırtına yükleme mecburiyetini doğurmuştur. Hükümet te her alanda tam. bir varlık gösteremerniş. sosyal ve köylü davamız keyfi veya mecburi, epey zamarı safsatada kalmıştır. Bu mevzuda kurulan ce. miyetlerimizden de bir başarı elde edememişizdir. Bu hususta zaman zaman görülen birkaç şahsi gayret te pek semeresiz ve kısmi kaldı. Memleketin çoğurıluğunu teşkil eden köylü, bir sürü tasavvur ve vaitlere rağmen tam, modern bir çiftçiliğe kavuştu, rtılamadı. Son alınan bazı kararlar da bu maksadı temin atmiyecektir. Çiftlik ve büyük arazi sahiplerine verilecek teknik makinalar, nihayet bu üç beş kişiye münhasır bir irntiyazlı grubu vücude getirecektir. Köylümuz yine kara saban ve imkansızlık içinde bocalarnaya devam edecektir. Bu vaziye t karşısında ne sosyal ne de milli bir kalkınma teminedilemez. Memleketin kalkmmış, tatminkar köylüsü olursa, memleket sağlam, emniyette, harici ve dahili irıkırazlardan azadedir. Memleketimizin saf ve asil köylüsü, sol fikir ve menfi cereyanlardan daima uzak yaşamış, maddi imkarısızhklar, mağduriye tler onu asla toprağından soğu tamarnıştir. O~ yine teselliyl mücadele ve alın
Yeni kurulan derneklerimizden birisi de _ Göçmen, lere yardım cemiyeti _ dir. Memleketimiz rnukadde , rat ve istikbalinde çok büyük rol oyrııyacak bu ce, miyetin 'verimli ve faydalı olmasını temenni ederiz. Biliyoruz: Son günlerin en büyük mevzuu göçmen, lerimizdir. Yıllarca binbir işkence, mezalim pençesln, de, Vatan!.. Vatan!.. diye Iriliyen talihsiz Türk kar, deşlerirnize gereken vazifemizi yaptık mı?. Hay:r. Yapmadık.. Bu yapılabilecek milli vazifenin herkes! kendi çapında sarınası ne kadar arzu edilirdi. On, lar, yıllarca bekledi.. Bu maksadın huslilline ömrü kifayet etrniyenler bu hasret ve arzuyla öldü. Kırbaç, zulüm altında bugüne çıkanların ise içinde kor lasan bir ideali, parlayan bir ümidi vardı., Bu güzel teselliyle, Vatan umdu. Refah ve serbesti umdu... Onlara bunu vermeliyiz. Kardeşlerimizin en büyük ga, yesi, en muhteşem hayali; Milli bir sınır içinde, be; nimdir diyebildiği topraklar üzerinde, toprağı, ırkı, kardeş ve müşterek gayeleri uğrunda çalışabilmek, bu mücadelenin verdiği haz ve saadeti yıllarca susa, rnış varlığının en derinlerine içirebilrnekti. Onları Türkiyede hayal kırıklığı değil sıcak müşfik kardeş bağrı ve alakası beklemeli. Bu milli vazife benimsenmeli, iskarı işlerinde hükümete azami koIayıık ve yardım gösterilmelidir. Hükümetimiz bu mevzuda halkın muavenetina muhtaçtır. Bunu müd, rik olmalıyız. Yıllarla ceddlrıin asalet ve temizliğlni
14
ORKUN
--------_
_-_._-------_....:.:........::-.-"--'--'-.....:::.._-------------------
..
kaybet myen k irdeşlerimize gereken ihtimamı göstermeli, Onları sefalet \;e kade~leriYle 'b~şbaş'a" birakmamalı. Unutmamalı ki ;~U.i)gisiZ~ikl~j',Ü:nız.. ~rı~ la!' kaybe ırr ez. Kendi ~'3.ıık:";jııJaı:· 'ba~k~:b.ir muka , bele bulmıyan feryat, elbette bir gün, ahertkive ma" sum çığrıruş ırn kaybeder, uğurS'uiluk'~eka:'ra gün. lerle bağdaşma mecburiyeti, onları bu. merıhus şeylerin korkusu ve karakteri ile bezer; bu; memleket mukadderatından kaybediJm~ğe' rnayil bir nebze de olsa, milli bir hüsrana gider.· .. Biz ölümü de, zaferi de, saadeti 'de müşterek bir .milletiz "Birimiz hepimiz, hepimiz. birimiz _için» _.iz. ". Ô5ç~1~n';";1e~elesihde' çok. ~.\ıhiıti~ h.i"r·,l'ı?Tdanındciha.
'Türkiye içtimal ve milli bir bütündür, daima öyle kalacaktır. Temennimiz şu ki; yeni iktidarın idrak ve. azmi, içtimal ve sosyal varalarmuzi .kökünden kurutup hatletsirı->
'F.nÜİJA 'VERDİ
IZ
m
TtJ'RKİLİl'-<İN KÖY VEKASABALARI:
tebarüz ettirilmesi lazırn.. .. Göçmenlerimiz arasında sızan, moskof uşağı' soysuz ve satılrmş kimseler ... Bunlar azami titizlikle ayıklanıp .müstehak olduk, larıcezaya .Çarptırılma]ı.·~ Bu suretle .·göçmen 'k~rdes.,. Ierirnizi de rnüşkül ve mahçup duruma 'düşmekt;~ kurtarrnalıyız. Hiçbir zaman birkaç sefil, tıynetsiz için umumivet bahis konusu olamaz.
rgi .co
ULJ)~ORLU ". ~:;BOYAcIOGUJRAGIP ••
_.
-
"0'
Egitlın
.Dur-umu ı
-,
..
de
Ooğrnf'ya Durumu: '''-Göller::-böıÜmUnC!e . Ispa-t.üı::·.ilifie;,:. bag1'i:·::tiir.:lrçedir. Arazisi il<fn-ci:Ye: li"çÜİlcl'!.:z·amaii:)a,da -:-feSekkLıi.:.€it;i11Ş~ tir." Ulubor lunun doğusunda KE·pı ::.dagi'-:(24ıl9:':-hi:Y:bu; lunur. Şehir'. ovadan.cyüksek te ,:.:\'e·.Kapı. dağmdanrbir yarIa avnlrms ts.rtta kiırulrriuştur" - ... -
Uluborluda mutedil bir kara ik limi görülür. (Ortalama yükseklik ı100 m.)Slcaklıkyazın· ,33° ye, kıs.n -10,8° ye. çıkar; Cc.talarna senelik sıcaklık ıo.G dir. Yıllık .yağış 68 sant imdir.: : ::. .: :
. _
İlçenin nüfusu 20,000 e yakın olup, halen merkezde 5000 kadar bulu~ı:ıi'Faka tnüfustaE kayıt. 9000 i geçmiştir, UlLiborlulanri" pek: çcği.ıiı1~6bÜi'iye( ve' ge': çimlerini sağlamak içirtl~\lhte1if ~'er!t:i:e cJ.ciffi:.ıTnl1ştjı.'. Nüf'us
~kui~'v~~(ir:
ken
ww w.o tu
İklım:
Nüfus
Önceleri Mahalle mektebi, medrese :V~.Rlıştiyede tahsri ediliyordu .Şimdi, ilkokul).or~aokul: .ve ·.:h:afız -.K6Yleri;;in .h~p~;~de. -~iml ..bulunmakta, dır. çok UI~borl~lug~'nç ·Yüksek·t~hsiıy~p~ş~e y'apmaktadır .. 'F~ka t 'ekseris1 kısa yoldan hayata atı1-: mak için meslek mektepler.ne giderek Uluborludan ayrrhyorlar. Halkın Meşgul Olduğu Işler ve Mahsu ller : Küçük sanatlardanbıçakcılık, demircilik ve yapıcılık ileridir Biçaklari ve ziraat aletleri ElŞebölge.~ sirıde . tanınmıştır Kadınlar k!~-:yaz halı, dokuy~r':lok erkeklerine yardım ederler. Yılda .. 2500-3000 .adet halı dokunarak varım milyona yakın kazanç, temin eçLlir. Önceleri "gölcülük ya[.l;l~ı~kta· i eı. !;)imdi.ye~ niden teşebbüs edilmektedir. Herçeşit ürün yetişir, İzrrıire . koyun sevkedilir. ,. Bütün . bunların üstünde Uluborlu meyveleri önemlidir. B'Ihassa elma, erilc, ayva ve badem ihraç eder. Yılda yaş ve kuru, 5 milyon' kilo "meyve : yetiştirilir .. 'Kış:elmaları .ilkbahara kadar=muhafaza edilebilir." '. Ulubo ı-lunurı Kn.lkrnmasr ; _ 1 -'-. Meyveciliğinmodel'nleştirilerek değ2rlenc1iril~ mesi, Halen yapılmakta olan baraj ve elektrik tesisatından istifade edilerek; meyveleri işliyecek fabri, ka kurulması ve sulamanın düzenlenmesi Ulubor'luya pek çok kar sağ lıyacak ve nüfusun ·da';:ılmasını ön liye cek tir.· .. 2 ~. Şehrin ·ovayaindir;!,mesi. içimi iyi oları ),ayhak sularının bahçelere inc1irilip, iyi' btel,lokanta ve' bazı zaruri eğlenceler (sinema v.b.) .temini . Ulu-
artması
\;ıld~ 40"0
~.
.
·~:li.iı·:·~ -:
.'
. .
:..'.:' ::~.
-
. ."'
"
'I'ar.h ve Tarihi Eserler .. . Bergama kıi'aıı~rı ." tarafından, k~ruimu~.:6111.p 'Ük adı Apalorıya'dır Bizans1ılarde\rin'deZoiop'olis adını alan sehiri 1124 de Mes'ut alarak Se1cuklulara geç~ miştir~ Uluborlu ad mı Selçuklar \·ermi~Ür.B·;r· mCıd-~ det Hadimoğullarınınmerkezi oirmıştuı: .. 1327 de İlhanlılara geçmiş; 1402 .de Timur zaprederek kalelerini yıknnştir Sonra Osmanlılill'a. geçmistir. 1919 Nazilli Kuvayi lVIilIiye merkezine bag]anaı~al"J11illi mücadeleye katılmıstir.·· l..'iubor!uela· riel~ç'ok ~~z!lı taşlar mevcuttur. 1231 dC': )~laüd(linı.;:eY'I:t;l;8. ı" t-nl'afından yaptırılan canıii-Kcl)!;.19ıı' ele yanmıŞ·lır. Halkııı Hususiyct l : Halk çal ışkandn- .. Kışın sanat \;e' e\' 15l~ri 'ıle -uğ , raşır; yazın bahçelerinde cahşnIar. c'Ulubor luda geçimini sağ lıyanuyanlar, Nazilli rabrikasma, Sivas ve Eskişehir Cer Atölyelerine giderler, Halk gelen'ekve din! akldelere bağlıdır. Kadınları kapalıgiyini!'.' ..........- :'j
'Biı:
v
borluya pek çok seyyah elbeder. Yazın Uluborluyemyeşil, şrln bir yer olur. büyük temennimiz,Ulubdrlunıiıi kalkınmasmı. zengirıleşrnesini ve nefis meyvelerinin' tanınmasını görmektir.' BOYAOroOLU
En
i i
ı i
i '
15
ORKUN
!
ULUBORLU I{ORliUT OZ.'ti"
lerinde bu civarrn en eski sakinleri olan Yontmataş Devri insanları ile Hitit veya Frikyalı asıllar olduğu tahmin edilen ahali mevcudiyetlerini el'an muhafaza etmektedirler. Ova halkı tamamı tamamına denebilecek bir ekseriye tle saf Türk ırkındandır. Kasabada Türkmen lehçesiyle konuşulmaktadır. Halk arasında eski göçebeLk ananesi hala devam etmek tsdlr. Ahali kışın Hisarlık Dağının devamı olan bir tepenin her iki yamacı ile Kapı Dağı'nın eteği arasında kalan bir vadi olan ve Şehir adı verilen yerde kışlamaktadır. Yazı da Kanlıyurt ve Şalgamlık vad.leriyle Bağarası denen ovada. geçirrnektedir; Ier. Bu üç yer baştanbaşa bağlık ve bahçeliktir. Sen senelerde Bağarası'nın Zincirli ve Musluk mevkile, rinde daimi olarak yerleşen aileler de görülmektedir. Kasaba ahalisi 4000 kadardır. Eskiden nüfus daha fazla im.ş Fakat, iktisadi zarure tler dolayısiyle halk daima dışarıya hicret etmekte olduğundan kasabada oturanların sayısı sür'a'tle azalmaktadır. Kasabanın en meşhur sulaleleri Hacımollalar, Mahmutlar ve Ağalardır.
de
rgi .co
Tabii Coğrafyası: Uluborlu, Eğridir ve Hayran göllerinin etrafını çevreliyerı kapalı havzanın en büyük ovası olan - Coğrafyacıların Borlu Ova dedikleri _ geniş vadinin batı ucuna yayılmış bir şehirdir. Güneyde Kapı Dağı, Hisar-lık Dağı ve Çatak Beli; kuzey-batı ve batıda Geressin Dağı ile Güreşyeri ve Sinap Dağları; güneyde Kılıçkakan Dağı kasabanın tabii sınırlarını teşkil eder. Kapıdağının eteklerinde bulunan Halkalı denen kaynaktan çıkan .Şehir çayı ile gene aynı dağın etekler.nds bulunan üvuuu adlı kaynaktan çıkan Popa çayı başlıca suları dır. Bu çaylaı-ın suları kasabanın bahçe ve' sebzelerinin sulanmasında kullanılır. Şehir çayı kaynağından çıktıktan sonra önce kuzeye doğru kıvrılır. Şehrin içerisine gelince halkın kışın oturduğu kasabayı iki kısma bölen vadi tabanını takiben doğuya' döner. Cirimbolu adı veri; len kayalık dar boğazdan çıktıktan sonra tekrar kuzeye dönerek Kabaca Köprüsündo . Popa çayı ile birleşir. Popa çayı kaynağından çıktıktan sonra batıya doğru akar. Kanlıyurt'da kuzeye dönerek adi geçen mevki ile Şalgamlık vadileı-inin tabanını takiben bu şekilde aktıktan sonra Popa Boğazında doğuya kıvrılıp Bağarası Ovasına girer. .Kabaca Köprüsünde Şehir çayı'nı da aldıktan sonra aynı istika , mette - kıvrımlar yaparak _ alemağa devanı edip Heyran Gölüne dökülür. Çayin ayağını teşkil eden sahilde kuzeyden güneye bÜYÜk bi r şerit şeklinde uzanan kocaman bir bataklık vardır. İklim, gölün tesirine tabi bulunan Eğridir. Barla ve Senirkerit kasabalarında olduğu gibi Akdeniz yayla iklimidir.
m
l""1T
lHiiiki Coğrafya:
ww w.o tu
ken
Kazamiz kuzeyde Sandıklı ve Dinar; Batıda Keçiborlu; Güneyde Isparta ile çevrilidir. Senirkent, kazanın tek bucağıdır. Köyleri şunlardır: İl evdağı, Inesara (İnhisar) , Küçük Kabaca, Dereköy. İlegöp (Uluğbey) . Büyük Kabaca, B'sse (Başköy) , Garip, Güreme, Yassıören (Yassıviran), Gencali.
Dtnoğ'rafya :
Dinar Han tarafından İran'ın Kerrnan eyaletinde kurulan Oğuz Türkmenleri Devletinin 1206 da Harzem Generali Kıvarnülmülk tarafından ortadan kal., dınlıp halkın sürülerinin yağma edilmesi üzerine bu devletin tebaasını teşkil eden Türkmenler Cengiz orduları önünden de kaçarak İran, Irak, Sur.ye, Cü, neydoğu Anadolu ve Orta Anadoluda düküntüler bırakarak hicret etmişlerdir. Bunların en son bakiyesi bugün Dinar kazası sınırları içinde kalan Türkmen Ovasına gelip yerleşmişlerdir. İşte kasabamız . ahalisini muhteLf zamanlarda Türkmen Ovası köylerin., den gelip yerleşen kimseler teşkil etmiş bulunmak, tadır. Kasabaya uzak yakın diğer şehirlerden de gelip yerleşen kimseler varsa da sayıları pek az olduğu için burada zikre değmez. Senirkent kasabası ile İleydağı, İriesarş, İlegöp ve bazı köyler ahalisi dt' birkaç asır evvel bu ovaya gelip yer leş.miş saf Türk halkındandır. Yunan ve Romalılar devrinde kasabanın şimdikinden daha fazla ehemmiyetli bir şehl:: olduğu anlaşılıyorsa da. Rum ahali hiçbir zaman Türldede ka ı-ışıp kaynaşarriamış tır. Cıvanın bazı' köy-
:,~
.
İktisadi
Coğrafya:
Kasaba doğuda Popa Boğazından geçen bir şose ile Keçibiorlu'ya bağlıdır. İleydağı Köyünden Çapalı İstasyonuna ayrılan bir yol da araba ve hayvanla nakliyatı sağlar. Konya ile İzmir arasındaki kervan yolunun enkazı üzerinde kurulmuş olan şose Doğuda Senirkend'e kadar uzanır. Yazın yıllardanberi bakım, sız kalmış bulunan bu şose vası tasiyle Yalvaç ve daha ötesne nakliyat yapılması mümkünse. de, kışın Scnirkend'ten öteye hiç bir vesait işliyememektedir. Kasabada meyvelerden elma, armut, ayva, erik, dut, kızılcık bol miktarda yetişir ve civar kasabalara ihraç edilir. Ceviz, zerdali, şeftali, muşmula gibi meyveler de ihtiyaçtan biraz fazladır. Sebze de yetiştirilmekte ise de yetişen miktar ih t.yaca yetmediğinden kasabanın sebze ihtiyacını karşılamak üzere civar kasabalardan patlıcan, biber, kavun, karpuz gibi sebzeler alınır. Kasahaya ithalat malı olarak gelen meyveler arasında nar, portakal, zeytın, limon, kuruincir. kuruüzüm ve kestanevi gösterebiliriz. Kasabanın hayvancılığı da önemlidir. Kümas hayvanları ve arıcılığı ihtiyacını karşınyacak derecede, d.r. Koyun ve keçi bol miktarda yetiştirilir. Hayvani ürünlerin çoğu dahilde sarf olunur. Harice de kasaplık hayvan, yün ve çorap gibi şeyler ihraçedilir. Yerli
16
ORKUN
sanatkarların yaptıkları biçaklar civar kasabalarda çok satılır. Kasaba sınırları dahilinde linyit, asfalt mademeri bulunduğu tahakkuk etmişse de halen bu madenler işletilmemektedir. Tarilı:
Seyrek olarak verem hastalığına da tesadüf edilir; se de bu hastalık ekseriyetle Iyileştir.Imektedir. Kasaba Nasıl Kalkınır? Kasbanın iktisadi durumu eskiden buradan geçen kervan yoluna göre ayarlanmış bulunduğundan bu yol işlemerneğe başhya lıdanberi iktisadi durum bo;
Yontmataş devrinde kasabanın bulunduğu yer ve civarında hayat olduğu o devirden kalma mağaralar., dan bellidir. CıIalıtaş devri eserlerine Anadolu'nun hiç bir yerinde tesadüf edilmediği gibi kasabada da bu devre ait eser yoktur. Hititler, Frikler ve Lidyanlar devı-irıda Uluborlu'nun pek sönük bir hayat geçirdiği sanılmaktadır. Halihazırda bir tepe üzerinde bulunan kale yıkıntı., larında İranlılar'a ait eserler bulunmakta olduğundan şehrin ilk defa o zamanlar kurulduğu anlaşılmaktadır. Uluborlu.Serıirkend arasındaki şose yapılırken inşa_o at esnasında İran sanat eserlerinden olup Sus şehrinde bulunan sütun başlığına benzer bir' eser bulunmuştur. Bu taşın şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. Halen ilkokulda muhafaza edilen ve üzerinde kabartma olarak tahtında oturan bir kraliçe resmi bulunan bir taş daha varsa da bu taşa dair bir hüküm verrneğe kendimi salahiyettar hissetrniyorum.
zulrnuştur,
ww w.o tu
m
rgi .co
ken
de
Yunanlılar devrinde şehir aynı ehernmiye ti muha, faza etmiştir. Romalılar devrinde Uluborlu'nun daha önceki dev.rlere nazaran daha fazla bir ilerleme kaydettiği, F'rikyalı asıldan olan ahalisinin Rurnlaştmldığı bu devre ait eserlerin bolluğundan anlaşıl, maletadır. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da Uluborlu'nun müstahkem bir mevki olarak ve kervan yolu üzerinde bulunması bakımından ehemmiyetini muhafaza ettiği görülmektedir. Evliya Çelebi Seyahatna, mesinin bugüne kadar ele geçen nüshalar.nda Uluborlu'ya tahsis edilen k.sım boş geçilmiş olduğu için Türkler devrine ait fazla bilgimiz yoktur. Ulubor., lu'nun, Duraklama devrinde ve daha sonraları İrn, paratorIuğun ümmeteilik siyasetine karşı m.Iliye tçi , liğin müdafii olarak döğüştüğü ve bu uğurda sayısız kurbanlar verdiği görülmektedir. Fakat, zamanımızda pek sönük kalmış olan Uluborlu ile o zamanın Uluborlu'su arasında tam bir tezat vard:r. Eskiden kültürel bakımdan c.varina üstün bulunan Uluborlu'dan bir çok kıymetli adamlar da ye tişmişfir. Bunlar arasında Büyük Reşit Paşa'yı yetiştirmiş olan Seyit Ali Paşa burada zikre değer en önemli bir şah. s.yet tir. İngilizceden tercümeleri olan Şahap Nazıni Coşkunlar ile eskiden Ankara Üniversitesinde Sos. voloji Asistanı olup halen İngiltere'de tahsilde bulunan Aydın Yalçın da yarının büyük bir ilim adamı olacağı ümit edilen münevve rler'rnizdsndlr, Tarllıi Eserler ve Yeni Eserler: Kasabada eskiden kalma iki ilkokul ile bir orta. okul, 3 cami, 8 rnescit, 1 hamam, 69 çeşme, 9 su dcğirmeni vardır.
Halkın yaz kış durmadan çalıştığı görülürse de çalışmasının değerlenmesi yüzünden hemen hemen her aile banka veya kooperatife borçlanarak bütçe aç.ğını kapa tmak zorundadır. Meyveleri lezzet bakımından civar vilayetlerde çok rağbet görmekte ise de yetişen ·miktara görebu satış çok azdır. Kasabanın meyvelerini tanımıyan yerlerde meyvelerin büyüklük ve rengine ehemmiyet verildiğinden lezzet bakımından onlara üstün bulunan Uluborlu meyveleri müşteri bularnamaktadır. Memlekette bir ıspir-to fabrikası kurulduğu takdirde meyveleri bir dereceye kadar kıyrne tlenmiş ola, caktır. Meyvelerin uzak vilüyetlerce tanınabilmesi için bir meyve kooperatifinin kurulması da zaruridir. Memleket mahsullerininpara etmemesinin en esaslı sebebi yolsuzluktur. Uluborlu'nun kalkınması için buradan en evvel ya tren yahut da büyük bir şoserın geçmesi zaruridir. 10 Kilometre uzakta beyaz ve yeşll renkte köfkeler elde edilen taş ocakları bulunmaktadır. Halen ne madenleri ne de bu taş ocakları Isletilmemektediı-" İki çayin suyu ihtiyaca yetmediğinden sebze çok miktarda yetişf.ri lmediğt gibi bir sürü arazi tarla halinde bulunmaktadır. Cirimbolu Boğazında ve Şehir çayının daha yukarı taraflarında barajlar kurulacak olursa güzün ve kışın biricik su yalnız Ulu, borlu'nun değil, bütün - ovanın su ihtiyacını karşıh; yacağından o zaman bütün OVi3. baştanbaşa bahçelik olabilecekt.r, Şu halde Uluborlu'nun kalkınması için iki ana dava vardır: Bunlar da yol ve su davalarıdır. KORKUT OZAN
Sağlık Durumu: Kasabanın suyunun ve havasının güzelliği sayesinde hastalık yok denilecek kadar azd:r. Göldeki bataklığın kurutulması bugüne kadar düşünülemediği için son senelerde sıtmaya çok tesadüf edilmektedir.
~~~~VV~~AAAA~~
MÜSLÜMAN
TÜRK ÇOCUKLARıNA
ARMAGANIM (Şür1er - Dialoğ - 1perdelik manzum piyes) Yazan YILANLIOGLU Bu sayıyı okuduğunuz zaman çıkmış olacaktır. FİATI : (60) KURUŞ. Bayilerde bulamazsanız ORI{UN, P.K. 1818, Istanbul, adresine (60) kuruşluk posta pulu gönderiniz
IDAREllANE: FEYZULLAH CADDESİ 9 Nu. A. MALTEPE Iş.IL MA TBAASI
-
ISTANBUL
ISTANBUL