ı-,
m
,,
TfjRKLER
de
BİR
ORDU
ken
BÜTÜN
rgi .co
}-
})) Atatürk
ww w.o tu
»ı~~~~~~~~ İ
Meselesi
ç
İ N D E Kİ
.
LER
.
İSMET
TÜMTÜRK
Milliyetçiler Federasyonu'nun Beyannamesi. Misakı Milli ve Kıbrıs Meselesi. . Birliğe Davet . . . LÜTFİ
""
Türk Kültür Derneğinin Atsıza Mektup . Kosova Türküsü (Şiir)
Orkundan Sesler Bir Şehidin Diışüncesi Mehmet Emin Yurdakul'un
j
Beyannamesi İSMET
.
ZEKİ
ÖNSOY
.
SA~YI
EYÜBOGLU
. . . *** . ALİ RIZA ÖZER Milliyetçiliği ve Türkçülüğü FİK GÖZÜBÜYÜK .
16 - Mart -1951
1944-1945 Irkçılık-Turarıcılık Davası . *** Görsün (Şiir) . . . . A. V. TÜMER Venizelos Saçmalıyor . BEKİR SIDDIK ÖZYILDÜUM Bir Memleket Güzellemesi . . F AZIL BAYRAKTAR Korede Hıncım Var (Şiir) Turana Özlem (Şiir) . Kıbrıs'ın Özlemi (Şiir) ~~~küdaşıarla
~~~~~~~~~~~~~~~~~
{
ıı \
. --';.;j'
Başbaşa
"1 " ...••
', •.. "'0"1.
ı.;
CELAL TURANİBAŞER REFET KÖRÜKLÜ . NECİP ALFAN .
.
.
.
.
.
"
~ )~(
KURUŞ
TURANA ÖZLEM
ADAK gavruldum Kal p't e iman Vatan,
Bayrak
Porvarn
i
yaşar
kişide
için nice
yok
ölümden
vur-dumu
Doğuştan
de nam;
kan
akrnış ...
söyledi cu mm
arıam,
ndnlcrmş ...
tlpdemelcn
knl an
::.ti .
öğ-iitlü,
B:ığrında
iilkiisli
olan
yl irli ,
Ica lıpe kurşun
kavuşayım
eldilrecekmi'j
SEZAİ YILMAZ
'--,
yaprak,
ak
beni
ak;
bırak.
yurdumu
Tanrım!
..
*
yurdurnu
Tanrım!
*
Içertm ben yudnm
Ses vermiyor
GÜliDEREL!
sen
özledim
O il hasrettvle yandım
...
yaprak
Bir canarı dizine koyup başunı, Soğan ekmek ile bulgur aşımı, Burada dikdirme mezar taşımı,
Hasreti
ğ
b
Hangi
Tanrım
ben
saçıında
Ne kada r özledim
na mcr t lmls, dünekmis ..
Demesinler
ilde
yer ediyor
Ne kadar
':
Tııtacam
bu
Gurbet
Ne kadar
artık
özledim
..
yudum,
uyudum,
:!laz ile
udum.
yurdunın
Tıı.nrıUlI..
*
gürsesle varsağ okunur. Halılar şarkıyla orda dokunur.
'*
Burada
sn
bağlayayan
sana Türk'ün
artık
n-kdnşrrun
"Uyu
Kürvşad 'rm
aşkını,
son damla
uvu
hltmıvecelc
mi
göz yaşını. ..
Büyi)
.>.
Yıllardır Dflcka.t
meslcüt
eyle
Moskof''u
kulmrş
Bozlnrdan
Türk'e
Kür.şa.d'ım büyü,
yapıla.n
boğmak
Ninni
için
asla.rum
Altaydan
derin
ses
nefes
vallah
geliyor,
Ninni
diye
Güz.il er senin l\loslcof'l'
diye
Ninni
Unutma
soyun ... Şehitler
Icol e diye
«Inttkam»
büvü..
kullanan
oğlum;
yiğidlnı
sen!n
mezarıma
ninni...
EL'ıI_tigin'i.,.
senin
soyun,
boyun ... taş
Ninni
DuydumTel,
'Kızıl
bağrında
anılmasın
lane.tle
doldurmuş,
Nameı-d
o giilleri
deremez,
Arkandıı
dnğg'ibi
Mehrne t'Ierm
Dünyada
ün
Anavatan
ile silmelisin
Icoytm ...
Kür-şad'lffi
adım ... Ninni ...
İrrtilcarn Uyu
Bab,ının
mirüs ıru,
son palanın
al Moskof'tan Kiir-şad'ım
Pa.rça la gömleğlni
kadar
sarmış,
*
binbir bir
Kıbr ıs l
erin
değerin
giremez,
var, var.
var,
Kıbrıs!
kolcar
TürkIük Daima Sen
<ıağl~
öndesin, o yerleri
Ezeldenlleridlr, H,'rgLin IHllli
yeni
sen
'*
Kıbrıs!
vaşaraın,
Iıüı-
aşarsm,
taşaraın,
coşar
maksadına
(Pa.lf ku.rva)
Nü.merd
veremez,
biı' yol, ufuk
duyguta.ı-Ia
Düşman,
sağın.
öz evladısın,
Anadolu'nun
Türkler
toprn.ğm,
taşın,
yok solun
eremez,
*
Kıbrrr
sana
ha.yal
kurdukça,
Jcuvvetlenır
kafa
yordulcça,
olarak
'
hrızrr durdukça,
o hülya yı göremez,
Kıbrıs!
pasını..,
... Ar trk
bitir
uyu ... Biiyü
artık
bağları
almrş
ooağma
Kimse,
Biz tetik i{an
varmış,
vakarrrus.
Dağları
Azrnirı Va.siyet.im. bu sann.;
dikenler
zelür
dudalcla.rrndan
nlnni, Tıırlhte
ÖZLEMİ
geliyor ...
Kiir_şad'ım rılrınl,
Irıtrkarn
REFET ~ÖRnKL'O
büyü?
gr-l i yor,
heves
ninnL...
Ta.nrım! ..
InBRI~'IN
ww w.o tu
Daha
ha şıru,
sıcak
yurdumu
rgi .co
vazmayla
de
ettiler
gl}Zler dokunur.
özledim
*
ken
kara
Zehir
yabancı
Ne kadar
KÜR.ŞAD'IN NİNNİsİ Bırak,
m
Orada
bitsin
ya.sını..,
Kiir-şııd'ım büyü, bu
büyü ...
CELAL TURANİBASER
Sen
ki,
btikl:1\
anayurrlun bekçisi,
Akdeniz
gönıünün
Düşman
o zinciri
gören ka.l'a dlll,
gözüsürı,
yiizüsün. sözüsürı
vurnmaz,
Kıbr-ıs! .. NECİp
ALPAN
Başyazarr Sahibi
: ATSIZ
ve Neşeiyat Müdürü
İS:MET
TmITDRK
o
P. li. 1818
Haftalık
u
Türkçü
Dergi
&BONE : Yıllık
10 lira
6 Aylık'
5 lira
Yurt dışı: Yıllık
15 lira
Galata. Istanbul
16 Mart 1951
Cuma;ljGünlerİ
Çıkar
Atatürk
24. Sayı
e s e le s i İSMET T"thITÜRK
rgi .co
m
beslenen bir kimse hakkındaki düşünce ayrılıklannda ise bu kızmak ternavülü çok daha fazladır. Buna rahmen normal haller altında dünyanın hiç bir yerinde hiç bir zaman, bu sebepten ötürü vatandaşların birbirine düşman zümreler haline geldiğini görmüyoruz. Çünkü frenleyici amiller de vardır. Mesela, terbiye, saygı, insanların hakkına tecavüz etmemek duygusu, ve bilhassa muştereken bağlarulanrnefhurnlar (milliyet, vatan gibi) ve bunlara karşı vazife duygusu. Ayrıca, bilhassa ölen bir kimseye karşı, sevenlerin sevgıleriru açıklamaları ve fakat sevrniyerılerin duygularrnı (Iü, zumu olmadıkça) ifade etmemeleri adet olmuştur. Siyaset adamları hususunda ayrıca bir de teskin edici düşünce vardır: Hayatı sırasında veya ölümünden az sonra neler söylerısa boş olacağını ve tarihin çok sonra, her türlü ih'tiras ve mücadele dindikten sonra, kesin hükmünü vereceğini bilmek. Bütün bunlara rağmen' bugün Atatürk konusunda yer yer bir kin havasının estirilmek istenildiğini görüyoruz. Çünkü işler kendi haline, normal gidişine, b!rakılmıstır. Ortada bilerek yapılan bir tahrik vardır. Bu "tahriki yapanlar milleti. lıilhassa gençliği, kin ve nifak haline düşürmek ve kendi oyunlarını yürütmek istiyorlar. İtiraf edelim ki tahrIkcıler sahalarını iyi aeçrnişlerdir. Çünkü Atatürk'e karşı (bilhassa gençlik arasında) pek yaygın bir sevgi vardır; bu kısmen onun İstiklii.l müc ıdelcsinin bir nevi sembolü .telakki edilmesinden. k f.'"'l":')1 (ı2 T:,ni·t~"l':.r_ de yapılan telkinlerden do::;r:1n~:~::ı.'·:: düşmanlık hisleri de kuvve tlldlr : UZU!1 böl' bash d2"rinin diktatörü olan Atatürk bu dsvrin kötülLıklerin-' den dolayı pek çok kimsece sevilmemek tertir. İşte tahrikçiler böyle bir saha bulmuşlar ve üzerinde işlcmeğe koyulmuşlardır. Bunlar bilhassa, Yahudiler ve dönmeler .masonlar, komürustler. bunlara kayarı k02mopolitler ve solumtırak nesneler, ve yeni bir ıstıp, dat çığırı açmak peşinden koşan çeşi tli karakter düşkünü politikacılardır. Tuttukları yol da bi;' yandan Atatürk'ü alabildiğine methedip gençlerin heye., canını kırbaçlarnak, bir yandan iğrıcleyici ve meydan okuyucu bir şekilde sevmiyerıleri tahrik edip çatışma vesilesi yaratmak ve sonra sevenleri Id ne, dı!';manlığa, ve taarruza, suç işlerneğe tahrik etmek. Biz işte buna, bu tahriklere aleyhtarız. Evvela, geniş ölçüde yalan söylendiği, hakikatler tahrif edildiği için. Herkes dilediğini sevip sevme, mekte hürdür. Fakat kimsenin yalan söylerneğe. kü,
ww w.o tu
ken
de
Açıkça gözükrneye başlamıştır ki Ata türk'ü se-emek veya .ssvmemek konusu bazı tahrikçiler tarafından vatandaşları birbirine düşman edecek bir mesel e haline getirilmek istenmektedir. Bu arada ORKUN'a bile sataşanlar oluyor. Bazı okuyucularımız da bize soruyorlar, «Sahiderı ORKUN Atatürk'e düşman mıdır ?» veya «ORKUN'un Atatürk hakkındaki görüşü nedir?». Bu sorulara karşılık vermeden, «ORKUN nedir?" diye soralım. ORKUN alelade bir dergi değildir. Mesela, o, bir şahsın veya birkaç şahsın malı değildir, (benim sahip olarak görünüşüm sırf bir kanuni f01"maliteyi yerine getirmiş olmak içindir, hakikatte diğer Türkçülerin ORKUN üzel'inde ne kadar hak ve salahiyeti varsa benim de tam o kadar vardır, ne eksik ne artık; ORKUN büyüklü küçüklü bir çok Türkçünün zaman zaman bağışladığ ı paralaı-la (en fazla bağış tutarıZI0 liradır, en azı birkaç kurusa 'kadar iner) biriken ·bir sermaye ile ve sayısız Türk , çünün vak tini, gayretini, kabiliyetini çeşitli yollarda bu derginin işine vakfetrnesiyle çıkmaktadır. Kayrtsız şartsız bir ülkünuri hizrne tindedir. O ülkü 'I'ürkçulük, yani Türk milliyetçiliği, Türklük sevgisidir. ORKUN bu ülkünun neşir ve mücadele vasrtasidır. Sayfaları bu ülkünürı içindeki, Tür ke fayda gayesini güden, bütün samimi düşünce farklarına eşi t surette açıktır. ORKUN'un insanlara şahsi sebeplerden ötürü sevgi veya kin duyrnası bu bakvmdnn bahis konusu olamaz. «ORKUN bana dost mu, dr:~man mı? :~. diye merak edecek bir siyaset adamı, kendi kendine şu suali sor., sun, «Ben Türke dost muyum, düşman mıyım ? », Fakat Atatürk hakkrndalc! sual biraz başka bir şekle dökülerek de sorulabilir. Denilebilir, Id, «ORKUN'u çıkaranlar, ORKUN'da yazı yazanlar. ORKUN'un etrafında toplanmış olanlar, Atatürkü seviyor mu, sevmiyor mu ı». Bu, hemen hemen, «Türkçüler. Türk milliyetçilerı. Atatürk'ü seviyor mu, sevrniyor rnu ?» diye sormak gibidir. Bunun da cevabım apaçık vereyim: Sevenler de çoktur, sevmiyerıler de. Şimdi meselevi objektif bakımdan ele alalım. İşin hakkını ararsak, ortada hiçbir zaman «A tatürk meselesidiye bir mesel e olmamak gerekir. Insanların, bilhassa siyasetle uğraşanların, ve hele dilctatörlük etmiş olanların, seveni de sevrniyertl de çok bulunur. Bunu tabii karşılamak gerektir. İnsanların çoğu kendileri gibi düşünmivenlere kızmak temayülündedir. Kuvvetli sevgi veya nefret duyguları
l
'-,
ORKUN
Güdülen gaye de kötüdür. ORKUN'un 17 inci sayısındaki «İnkılap - İrtica» yazımda belirttiğim gibi onların tuttuğu yol milletin hürriyetini ve milli hakirniyeti ortadan kaldırmaya doğru kayacak bir yoL dur. Bir şefiri (hem de ölü, yani kendisine a tfolunan şeyleri kendi ağzıyla yalanlıyarmyacak durumda bir şefin) her dediğini ve yaptığını her türlü kusurdan münezzeh ve her türlü tenkidin üstünde saymak insan zekalarının hakikati arayıcı faaliyetine, tenkit ve itiraza set çekeceği için tahakkümtın fikir cephesini, ve böyle bir görüşü cemiye te zorla kabul ettirrnek ve istemiyenlere karşı kın rıuvrnak ta bir zu, Him ve tahakküm sisteminin siyasi zeminini doğurur. Milletini seven, 'Turkü hür ve efendi olmaya layık gören bir kimse nasılolur da bunun karşısında hareketsiz kalır? Bu tahrikler
leri
gayeye
cak
Bunun
«Atatürk sevgisi» tahrikçileri hiç bir sevgide ve bağlılıkta samimi olmalarına imkan olmıyan, zira mayalarında samirniyet cevherinden eser bulunmayan kimselerdir. Tahrikçilikte başrolü almış olan beş gazeten üçii yahudi sermayesi ile çıkar ve yahudilerin emrindedir, dördüncüsü rnilliyetçiliğe karşı devamlı ve kindar bir düşmanlık güden ve içinde aleme ibret olacak bir ahlaksızlar ve menfaata tapanlar koleksiyonu taşıyan bir parti gazetesi, ve beşincisi de bütün ömrünce sadece paraya tapmış, hak etmediği bir serveti toplamak için aşağılığın, yolsuzluğurı, haksızlığın irtikap edilmedik şeklini ve derecesini bırakmamış, gömlek değiştirir gibi kanaat değiştirmiş bir adamın gazetesidir. Bu tahrik yolunda yazanların başlıcaları, kesin olarak bildiğimize göre. Isttsnasız, aşağıda!:i vasırlarm en az ikisini taşıyan kirnselerdir: Komünist,
.kanı
ilk
bunu
bilmeseler
güzel
bildiği
şarttır.
ğuna inanan şına
ve tehdide
bunları
sayiyoruz.
içyüzünü
başa
bela
s onunda
bazı
görmek
kikat
ta-
kaçmak işin için-
ve masum
per
sevgisi»
etme
istismar gençlerin
ve
bulamıyan
bazı
kızması mukadderdir, dost kaybe tti rir, ve ba-
Fakat
çıkaracak
Ve gördü-
de bir Türkcü,
inancımız
tek
şudur
yol da katıksız
ki ha-
yoludur.
Atatürk'e katlerle
samirniyetle
kar şrlaşrnayı
erirniyen larnarniz dar
vermeyi
fırsatını
da getirir.
selamete
bundan
«Atatürk
kimselerin ORKUN'a da Hakikati söylemek çok kere zan
pek doğrulu-
ağız kalabalığına. boğarak
aldatma
sezerniyerı
gençler
mehenk
ve biliyoruz.
haber
.arkasındaki
im-
sayar.
görüyor
bize inananlara
vazifesi
ışin
bazı şeyin
Ancak
ki işi hemen
küfür
An-
tahrikçilerin
Söylediği
çekinmez.
Kimse
bir münakaşa
ve heyecanlı
bir başarı
ettik-
kazanılabilir.
kimse onu açık münakaşamn
Biz bütün
desinin
yoluyla,
kaşerlenmiş
hissedendir
tertibini
iddia
dörıdürülemez.
ve soğukkanlı
Masum
gürültüye,
Iük
ikna
muhakkaktır.
den sıyr-ılmayı
ğümüzü
zira
onu uzaklaştıru-.
fikrinden
bile,
vurmaktan
kuru
bilakis
delillerle,
için de sakin
zaruretini
ve yersizdir.
ve tehditle
mantıki
ken
ww w.o tu
Sonra, bu tahrlkçiler Atatürk'e karşı ifade ettik-leri sevgide sarrumi değildirler. Samimi insanda pek çok şey, hatta büyük hatalar bile, affolunabilir. Samimi olmıyan, rol yapan insanda en yüksek duygu, lara ait kelimeler bile iğrenç bir mahiyet alır. Gençlerin çoğu samimidir. fakat ortadaki asıl kodarnanlar.
haksız
varamaz,
sövülmekle
de
karşilanması anı tamamen filme çekilmişti. Ben de o filmi sinemada seyrettim. Motör rıhtıma muntazam, yavaş bir yaklaşma ile yanaşıyor. Kral motörde ayakta, hiç tökezlemeden. yeri tutmadan sahile çıkıyor, Atatürk rıhtımda ayakta, elini Krala doğru uza trnış, elinden tutup sahile alıyor, el stkışıyorlar ve yürüyorlar. Ne mendil var, ne avuç silme, ne de bir muhavere. Dileyen filmi bulup tetkik edebilir. Atatürk hakkında, bilhassa son zamanlarda, ortaya atılan şeylerin çoğu uydurma veya fahiş surette mübalağalıdır. Hakika tsever kimseler bunlara Itiraz etti mi, tahrikçiler hazırdır: «Atatürk düşmanlığı'. A ta türk aleyhine kötü niyetli kimselerin tezvir ve iftiraları! Atatürk gençliği, ne duruyorsunuz? Ataya uzanan eli kırm, dili kesin!",
rnason, yahudi (yani dönme), çok ahlaksız, milliyetçilik düşmanı, her türlü sabit kanaatten mahrum, gayritürk. para ile her istenileni yazar. Bunların arasında sağlam seciyeli ve samimi milliyetçi olan tel, kimse yoktur. Masum gençlerin samimi heyecanını bu gibilerin kendi çıkarları için istismar etmesine (Atatürk hakkında şahsi duygusu ne olursa olsun) hiçbir milliyetçinin vicdanı razı olmasa gerek.
m
çük veya büyük bir işte milleti aldatmağa hakkı yoktur. Milleti aldatmak, ne ahlak la ne de millet sevgi, siyle bağdaşabilir. Ahlaka ve millet sevgisine bağlı olan Türkçülerin bu bakımdan, (Atatürk hakkında şahsi duyguları ne olursa olsun), tahrikçilere aleyh, tar olmaları tabiidir. Atatürk konusunda yapılan büyüklü küçüklü tahrifler pek çoktur. Bunlar ekse, riya zincirleme olduğundan ve çok ustalıkla yapıldığından burada ayıklaması uzun sürer. Küçük, fakat açık tek bir misalle yetineceğim. «İnkı lap ve Gerıclik» adında, iddiaya göre SO üniversiteli genç 'taı-anndan ve fakat hakikatte C. H. P. tarafından çıkarılan ve üniversite çevresinde dağıtılan bir dergi vardır. Bunun ikinci sayısında Atatürk'e ait bir ehatıras yı ele alalım. Buna göre İngiliz Kıralı Is tan, bulu ziyareti sırasında Dolmabahçede motörden rıh; tırna çıkarken sendeliyor ve düşmernek için eliyle rrhtımı tutuyor, avucu topraklanıyor. O sırada onu karşrlamak üzeı-e rıhtımda duran Atatürk elini uza; tıyor. Kral kirlenmiş elini vermeden önce alelacele mendilini çıkarıp avucunu silmek istiyor. Atatürk mani oluyor: «Avucunuzu silmeğe lüzum yok, Majeste, benim va tanımın toprağı benim elimi kirletmez!». Bu «tarihi vak'a» baştan aşağı yalandır. Kral Edward'ın
rgi .co
4
cam
parçaları
ne kadar
bağlanmış
öğrensinler. gibidir,
gecikirse
gençler
acı haki-
zira hakikatler ve onları
uyanışın
görüp
suda an-
acılı ğı da o ka;
artar. İSMET
TÜMTÜRK
5
ORKUN
Milliyetçiler Federasyonu'nun
VE İNRILAp
4 - Milliyetçi Türk gençliği dirıinin, iymannun, ve milli değerlerinin bekçisi olarak dimdik nobettedir. Komünist taktiğine vakıftır. Mukaddesat düşmanlarını ise tam manasiyle tanımıştir. Siyası bir diktatoryayı daha dün çökerten bir milletin çocuklarını bugün bil" fikir diktatoryasıııa köle etmek isteyen ve yeni bir 3 Mayıs 1944 yaratmaya teşebbüs edecekler netice hakkında aldanacaklar ve pişman olacaklardır. Bir defa d.aha tekrar ediyoruz ki, Allaha inanıyor, Allaha güveniyoruz. Millet ve memleket yolunda yürüyor ve Hak uğrunda mücadele ediyoruz. Allah yardırncımızdır. Milliyetçiler Federasyonu Başkanı Bekir BERK
de
1- Memleketimizde dini bir irtica hareketi yoktur. Bilakis, komünizme karşı en büyük manevi kuvvet olan din şuurunun gelişmesine ve Türk halkının iyman ve ibadet hak ve hürr iyetlerinin kullanılmasına tahammül edemiyen İnkılap softaları, din ve mukaddesat aleyhtarları ve bunlara kapılan bazı iyi niyetli fakat gafil kimseler bu hareketlere «irtica» diye saldirmakta: mukaddesatına ve dinine bağlı olan namuslu Müslüman Türk evliltlarını «miirteci» diye lekelerneğe çalısmaktadırlar.
NETİOE
m
İRTİCA
çalamak; din adamları ve milliyetçiler hakkında şüphe uyandırmak; dirıe ve milliyetci liğ e rahatça hücum edebilmektir:
rgi .co
İrtica ve İnkılap, ırkçılık ve TurancıIık konulan etrafında koparılan gürültü bütün şiddetiyle devam ediyor. Bazı gençler ve bir kısım gazeteler Türk halkını şaşırtmak yolundaki gayretlerine hız vermişlerdir. Bu arada, komünistlerirı, Türklük ve mukarldesat düşmanlarırıın açılan kamparıyayı kendi lehlerine büyük bir cüretle istismar ettikleri gfuülmektedir. Hadiseleri ~sükünetle takip ve tahlil eden milliyetçi Türk Gençliğinin temsilcisiMİLLİYETÇiLER FEDERASYONU cephelerin kurulduğu ve safların belli oldutır bu zamanda gtmtin meseleleri hakkında görü!şünü belirtmeyi bir vazife bilir.
Beyannamesi
VE TURANOlLIK
ww w.o tu
2 - Aynı ihanet zihniyetinin mümessilleri, yabancı davalarm uşakları, ve 'I'ürk milletinin diişmanfarr: bütün Türkleri düşünen, onların kurtulmasını arzulayan ve 'I'ürke ihanet edeıılerin Türk milletini idare etmesini istemiyen vatansever Türk çocuklarını, Türk milliyetçilerini, yine «vatan haini» gibi gösterrneğe çalışmakta; «aşırı. sağcılık» veya «ırkçılık ve Turancılık» itharnı ile Türk milliyetçiliğine, 'I'ürkçülüğe saldırmaktadırlar. 'I'ereddütsüzce bildirelim ki memleketimizde Türk milliyetçiliğinin dışında :'!illetimizi parçalıyacak mahiyette bir ırkçılık cereyanı ve bugün idareleri altında esir Türk kitleleri bulunan memleketlere sefer açmak suretiyle Türkiyeyi feUikete sürükliyeceği uydurulan bir TurancıIık hareketi yoktur. HAKİI{İ
'l'AHRİIı::cİLER VE GAYELERİ ••
'01;
3 - Bütün bu millet aleyhtarı irtica hareketlerini idare edenler de mechulümüz değildir. İnkılapçılık, komünizm, sosyalizm, barrşseverIik, ve fikir hürriyeti maskeleri ardında gizlenen komünistler bu hareketleri de tertip, tahrik ve istismar etmekte ve bu hususta vatansızlar, AIlahsızlar, memleket ve millet düşmanları, din ve milliyet aleytarı masonlarla işbirliği yapmaktadırlar. Gayeleri ise, kendilerine karşı açılan mücadelenin istikametini değiştirerek dikkati üzerlerinden uzaklaşmak; komünizme karşı bir1~şenleri anlaşamryacakları meseler çıkararak par-
.~
•
•
••••
_.
o"
• ..:-:
'-
•••••••
~
•
:.!",.!.
i
Misak-ı Milli ve Kıbrıs Meseles
ken
rarccn.nc
TÜRK KÜLTÜR DERNEGİ TEşliİLiATı
VE TÜJm
GÖRÜŞLERİNİ
GENÇLİlC
AçıKLıYOR
Türk Gençlik Teşkilatının Ankara Şubesi ile Türk Kültür Derneği, Kıbrıs mevzuundaki son hadiseler münasebetleriyle aşağıdaki beyannameyi yayınlamayı uygun görmüşlerdir: Türk milliyetçiliğine aykırı olduğu halde bugüne kadar hakimiyetini devam ettiren uyuşuk bir zihniyetin mümessilleri esir düşmüş Türk toprakları mev, zuu bahis olduğu zaman Misak'ı Mi ll i'yi ileri surerek «yabancı topraklar» da gözümuz olmadığını söyle , mişler-dir. Bugün Kıbrıs meselesinde takınılan tavır da bu manadadır. Misak'ı Milli bizim 'en zayıf zamanımızda katlarıa, bileceğimiz fedakarlığın azamisiydi. Esasen bugünkü hudutlarımız da Misak'ı Milli'ye göre çizilmiş değildir. «Yaharıcı toprak» diye başkalarına bağışlamak istenen Türk topraklarını, milli bir felaket olarak muvakkaten bayrağımizdan ayrı düşen vatan parçaları telakkı ettiğimizi ve oralarda gözümüzün değil kalbimizin bulunduğunu temsil ettiğimiz gençlik adına haykır ıyoruz. Türk Kültür Derneği Genel Sekreteri Haliık H:ARAMAGRALI Türk Gençlik 'I'eşiklatı Ankara Şubesi Genel Sekreteri Necati ERGÜNDOGAN
6
ORKUN
iı
D a vet
e LtJTF"u
gibi, içimizde Donkişotluk taslayarı tel, bir aptal yoktur. Milli menfaa tları derin bir hassasiyetle koruyan bizler, yükseltmesini de, ilmin ve müsbet politikanın bütün imkanlarından faydalanarak sağlıyacak , tır. Bütün gayrimüsait şartları göz önünde tutarak adı.mını atacaktır. Birinci basamağımız: Anadolu'da; ilk önce, vatani .ahlakı tesis etme!" sonra bu sağlam ahlakltı. teknikte, ilimde, sanatta, her şeyde; dünya milletlerinin herhangi biriyle boy ölçüşebilecek kuvvetli bir millet yaratmaktır. Görülüyor ki.. buraya kadar Anadolucularla Turancıların yolu birdir; hiç bir ayrrhğırmz yoktur. Bundan sonra Anadolucuların yolu bitiyor (Bazıları, bu merhaleden sonra düşüncesi; ni söylüyor), Turancıların yolu devarrıedıvor. Turan, cılarca ikinci basamağı teşkil eden bu yolun devamı; kaybolmuş topraklarrmız ı alarale tutsak 'Türkler! kurtarmakla sona erecektir. Bu niyeti, bugün, mümkün görmedikleri için Arıadolucular muhaliftir. Halbuki, birinci basamak olan Arıadoluculuk ikmal edildikten sonra, tarihi bir fırsat yardımı ile ikinci adımın tahakkuk etmesi, hiç te hayali değildir. Dikkati çekmek isterim, tarihi fırsattan bahsediyorum. Türk düşmanlarının bir vakitler. «Turancılar harp kun, dakçılığı yapıyor» şeklindeki alçakca yaygaralarının tesiri altında kalan bir takım vatandaşların zanneL til-deri gibi, hemen Rusya'ya dalalım demiyoruz. Birinci basamaktan sonra dahi, tarihi fırsatbekliyelim diyoruz. Bu tarihi fırsat, mesela, yakında doğması muhtemel 3. Dünya harbi olabilirdi. Fakat, bu fırsatsan Iayikı ile istifade edemiyeeeğiz; çünkü: Birinci mrhale olan Anadolueııluk yani hazırlık yapılmamıştır. Dün, «Ir'kçılar harp kundakçılığı yapıyon diyen gaf'i.ller, istese de istemese de bu harbe girecek, fakat milleti uyuttukları için layik: ile istifade edilemiyecektir.. Bu rnelunlar, bugün hala, hüküme timi., ze karşı, kendilerini askeri birer dehü zannederek, dün ırkcilara yaptıklarını yapıyorlar, İstikbalde doğacak harpte, hazırlıksızlıktan dolayı, uğrıyacağımız ziyandan, dününTürklük' düşmanları mes'uldür. Milleti, Turan yalandır, hayaldir. diye uyutmağa, harp psikolojisini öldürmeye kalktılar. Evet, Turan hayal olsa bile, faydalı bir hayaldir. Zira, birinci basamağı sağ'lıyacak ruhu, ancak, bu hayal doğurabilir. Haya;
ww w.o tu
ken
de
Milliyetçiler, maalesef, 'coğrafi ve fikri düşünüş ayrılıkları yüzünden başlıca 4 guruba ayr'ıuriar : Turancılar, Anadolucular, biyolojik Türkcüler (Irkçı lar l , kültürel Türkçüler. Bu dört gurup da; çok kere LIrkçl - Tuı-ancı», «Kültürel Türkçü - Anadolucu» seklinde ikişer ikişer birleşerek iki ana gurub mey, c'.a;.a =tn-ir. Bunlardan baska: bazı fertk etratmda torı:":!;~12Y: birer milli hareket kabul eden topluluk; lar cb mevcuttur. Sevilen fert bir vatan kurtarıcısı veya buyük faydalar sağhyıcısı olabilir. Bittabi, bir fert vatan veya millet olamıyacağına göre; etrafında toplarımavı. onun menfaatını korumayı milliyetçilik addetmek te doğru değildir. Onun için biz, yalnız yukardaki 4 gurubu ele alacağız. Bunlar ,ana gaye olan: 'I'ür klcr! mu asır milletler seviyesine ve hatta üzerine çıkarmak ve refaha kavuşturmak fikri üzerinde müşterektir. Fakat bu gayeye gitmek için takip ettikleri yol başkadır. Bu yol avrrhğı. birbirlerini doğru yola sevketmekte fire n vazifesini gördüğü za., man meninuniyet verici olabileceği halde, bilakis iş_ birliğini baltalamaktadır. Düşünüş farklarının faydalı olabilmesi için ilk önce fikirlere saygı göstermek sart tır.: Fikir ayrılıkları, fikirlerin çarpışmaları., nı, bunun neticesi olarak ta tekamülünü sağlar. Tabii bu çarpışma, düşmanca olmayıp, kardeş münakaşası şeklinde, münakasa adabı hükümleri altında olduğu takdirde. Ekseriyetle; Ir kçı - 'I'urarıcılar, Anadoluculara taarruz halinde olmadıkları, onlarla işbirliğini can.ü gönülden istedikleri halde bazı Anadolucuların Turancıları - yanlış anlamaları yüzünden - baltala., malda oldukları teessürle görülür. Bir Anadolucu arkadaşım, «Şu fakir Anadolu'da' kalkındirilacak milyonlarca insan, imar edilecek bir sürü memleket parçası mevcutken, benim Turan'da ne işim var; ilk önce şu memleketi kalkındıralim ondan sonra Tu_ ran'ı düşünelim ...:c· dediği zaman hayret ettim. Hayret ettim; çünkü:
ÖNSOY
m
ır
rgi .co
B
Irkçı - Turancıların düşünceleri de, arkadaşımin düşüncesinin aynıdır. Nasıloluyor da, hakikaten değerli bir Türkçü olan bu arkadaşım, gayesinin en yakın ve hatta ileri yolcusunu .tammıyor t., Nasılolmuş ta, ancak saf ve körpe insanları zehirliyebilen ırk ve milliyet düşmanların ın hayasızca politikalarının tesirine kurban gitmiş!" Ben; şimdiye kadar, hiç bir Irkçı _ Turancının, «çekelim kılıçları Rusya'ya hü., cum edelim; Türk olmıyanları katledelim; her vatandaşı, yedi göbeğe kadar Türk olduğunu ispata davet edelim ..."' dediğini duyrnadırn. Bu gibi isnatlar : solcu, ların, kanı ve ruhu bozukların sinsi ve kah be ce uy., durdukları ·yalanlarıdır. ırkçı _ Turancılar, m.illetinin her alarıda yükselmesini, kaybolmuş topraklarının geri alınmasını; afaki bir heyecanla değil, şuurIa istemektedir. Şuurlu bir istek, elbetteki, uzun hesap ve hazırlıklarından sonra f'ii liya ta geçecektir. Yukardaki isrıa tlar ı yapan . Türk düşmanlarının dııditi
le ulaşarnarnak, bize bir şey kaybettirmez; bilakis ,kazandırır. Mesela, elli bin liraya bir ev satın almak için para biriktiren bir adam, ancak otuz bin birik., tirebilse ve evi alamasa, böyle bir ihtirası olmayan adama nazaran otuz bin lira karı var demektir. Iı-k, çılık _ Turancılık da, hedefe ulaşanuyan böyle bir hazırlık olabilir. için ve neden bu asil ruhla Gençlerimiz teçhiz edilmiyor da ruhsuz, idealsiz olarak hayata itilip bırakılıyor? .. Bugün gençlik, niçin ve neden çalıştığını bilmiyor. Bir milletin dinamik kuvveti olan gençliği; Anadoluculukla, bir iki adamın peşi sıra koşturma kla harekete geçiremeyiz. Çünkü: bu
. "_0- .._•..._.,_.
":';....::•• ~.' '-','
""~
-.-;
..
~-~..._. ,.~.,---:.,.~
7
ORKUN
Ankara
Yül{sel(
Tahsil
çıkan
dergisinde dığı
DERNEMNİN
'bir
beyenmımede
«bütün
temsil
etmekten
narnma
olarak
protesto
parçası
i:·,ın bir
Türk
uzak
bulunan
eder,
narnma
gençliğini
lwnusma.sını,
Irüsta hlrlr telftkld
Kilıil.l
O sabah
bile
hakiki
Birliğin
bütün
gençliğin
bir
bu hareketi
acizden
do-
açılcf ar ız. Türk Kültür Derneği Genel Sekreteri
ettiğimizi
J{ARAl\IAGARALI
Atsız
imanm
Al la lı Allah
1;:0-
bn
Halfık
Savrn
yavuüa ..
gençliği»
LüTFÜ
ÖNSOY
~~~~~~~
Orkun
münasebettvle
talebe
gençllği
P.irliğinin
ww w.o tu
olarak Türk
Talebe
başynz.ı
rmşuf ma.k tud ır'. AnkaradakiYiiksek
BEYANNA;\rESİ
de
KüLTüR
Dört
ken
TÜRK
Yukarıdaki ayrılıklardan başka, teterruata ait bazı düşünüş farkları da mevcuttur. Bunların hepsini müsarnaha ile karşılamadıkça birlik kurmağa, birlik olmadıkça da muvaffak olmağa imkan yoktur. Onun için bütün millivetçilerin birlikte yürumcleri , artık bir zaruret halini almıştır. Geçecek her gün milli varlık için bir kayıptır; toplanalım, elbirliği ile çalışalım.
m
Milliyetçileri; yukarıda izah 'edilen coğrafi d(ışüncelerden başka, «kime Türk denir " > sorusunun cevabı da, biyolojik Türkçü '(Lrkçı ), kültürel 'I'ürkçiı diye ikiye ayırır. Irkçılarca, kanı Türk olana; kültürel
Türkçülerce, duygusu ve düşüncesi Türk olana Türk denir. Bunun her ikisi de ayni kapıya çıkar. Zira; zaten kanı Türk olmayan, kafası içerisindeki Türk beyni taşımayan, Türklük duygusu taşıyamaz. Şayet, bir iki istisna varsa, bu, umumi kanunu bozamaz. Irkçılar, ırkan Türklüğü kuvvetlendirelim derken, kültürel Türkçüler fikren kuvvetlendirelim diyorlar. Her ikisi de Türklük şuurunun kuvvetlenmesine hizmet et.tiğirıe, Türklüğü sevindirmeye çalıştığına göre rnesele yoktur. Bu gibi düşünüş farklarının aynı ideoloji içinde bulunması, zaten, faydalıdır. Bunu bu şekilde düşünerek ayrılık yaratmamak ıazımdır, Hele, Türklük düşmanlarının pek çok olduğunu bir an düşünecek olursak, birbn-lcrtmizc dt.hu fazla sarılmamız icap ettiğini anlarız.
rgi .co
gayretler idealolmaktan çok uzak olmakla beraber, kafası işliyen gençlik; bunlarda bir vuzuhsuzluk görüyor, kenc1isini bağlavacağı kesin prensipleri bularn: , yol', yolunu çizemiyor. Bir milleti .arıcak, idealler harekete geçirebilir. İdeal ise ulaşılması çetin bir noktadır. Anadoıuculukla Turancılık, kapı komşu bir evde Japonyaya yapılan yolculuğa benzer. İnsan komşuşuna gitmek için hiç acele etmediği gibi, bir hazırlık yapmak lüzumunu da hissetmez. Halbuki '.,., Japonyaya - gideceği zaman hazırlıklar yaprnağa, erken yola koyulrnağa mecburdur. Biz burada Anadolucuların .fikirlerine hirrme ti bir borç bildiğimiz gibi, onlarla aramızda esaslı bir ayrılık olmadığına da ka, niyiz. Yukardaki misal de olduğu gibi, ikisi de volcu, Iuktur: yalnız biri yakın di.?;eri uzak ... Bir Anadolucuya, Turancılık fil;:rini ve ilk hamlede onlaı-la beraber olduğumuzu izah edince, aldığımız cevap: «Amerına, ben de o vakit serıinleyirn.» oluyor. Zaten bu makaleyi de birbirlerimizi şümullü bii' şekilde anla~1ak kasti ile yazmış bulunuyorum.
~
~
koldan
Savuş
~
atılan
Dağlar
dile
Gölder
yarıldı
Ruhları
ertert
karşı
havasinı
saf'a
uğrunda
onla
kalkarı
scsile
at ktşnemesif e
dolduran
Öliim Din
~'ıldırdı
geldi
Ge çtl
ordu
n tla ı-ımız lu
nağrnsmdun
Şuhln.nan
~
vertlf ği hızla
diye saIı1ırılı
eza n sesile ka ldu-dı
ordu
Sırplar,
Ulahla.r
~'aldı silihlar sevap
oldu
günuhlur
~
P. K. 1818
Ga la ta
:~~::l:I~:~:~~:id~i::::~:n TQprak
İSTANBUL Or knn çıkan
dergisiniı.ı
21.
yaz ınrzi,
başlıklı
her
başknluı-ınu
nı
Tevfik
Sayın
istedikleri
"anın
içinde
erimiş
nefrctle
tutarak l\lilli
birlik
şrıhs ıruza
Talat Neeati Halit
ÖNSOY
:~':::,,::::n:,,:~~,ı:::':i
~
Sardı
olarak
TÖZ
Abdullah
Rosova
önünde
ünlü
marşını
çaldu-dı
ka.çmamıştu-.
D1\.-
Mecld
Haluk
ÖZTORUN SAVAŞÇı
üRES1N
Senlhu ERSÖZ
bu ve
çirlün
hü ,
~
ba.ğf ıhk ları ,
Necati
TORUN
Abdulhadi
TOPLU
Alegün
AY A'l'A
KARAMAORALI
Hüsamettin Calılde
.
~
ÖNS0Y
ARMUMCU
~. ~
yarıştı
Giineş
parçalandı
Ovalar
gürledi
Tarihin
yiizünii
Toprak
kokular-ı
g;
Can
Boşa lan
adımlarla
gtıtdürdü
saf'laı-ı
vatandir doldurdu
İSMET
_.~.
or<111
kcf'end!r
Tanrıdan
KARAMAGRALI
ordu
krvılcımlaı-In sert
yerler
vermek
ecd adın
vıldır ımlarla
Kılıçlar
Bastığımız
ATAOGUZ
lVIelllla 'l'ÖZ
Mur-ad ın
İstikliil
Serniha Fahriye
Sultan
da
ERGüNDOGAN
YILANLıoGLU
~o~~
y iir eği nl
vur-
sevgi
Irandan
Sultandan
~
Baka-
~ Sabri
ulu
Eğitim
ırıızı tekrnı-Iarrz. Lütfu
çıkmen
boğuldu
~
a.çrk
yapılan
derin
ferman
o~ı:ı~:ıandan
başa
d itşmn.nlarırun
gözünüz.deu
retldeder
BirliI;:»
baştan
Orkurıda. şahsuuza gizli
edip,
yöneItilen,
milli
darbe
«l\Iilli
tefsir
hllha.ssa
İleri'ye
düvasma.
mak
cumlaı-ı
ve
Bir
çılcan
yanl ış
slzl mes'ul
yazıılan
emellerle Türk<;,.iilük
sayısında
lmsteı:
"-"'-'-~
:'::.i!.. __ .
bize bize
Ihsand
ır lıi:r.e
ordu ZEE:İ
EYüBOGLU
....
(."':'
.....
D N
*
m
YERLİ MALLAR PAZARı Geçenlerde Yerli Mallar Pazarına uğradım, paz-en sordum, Var dediler. «Göreyim> dedim. cHangisin; derı ?» dediler. <Hangisinden olacak, bayağı. pazen.» dedim. Tezgahtar -ser-tçe (çünkü Yerli Mallar Pazarın, da pek sıkıntıya gelemezler, müşterivi hemen tersleyi; verirler), «Yani İtalyan mı, yerli mi?» diye sordu. İtalyan sözünü işitince hayret içinde kaldım. Sonra . tahkik ettim ve öğrendim ki orada İtalyan pazeni. İngiliz kurnaşı, Hint basması, Amerikan bezi... Yani bizim Yerli Mallar Pazarı beynelrnilel bir pazar olmuş. Her milletin yerli mallarından var. Yalnız adı hep Yerli Mallar Pazarı kalmış. Sahte Cumhuriyet devrinde de gitgide hemen bütün idare başlarına gayritürkler doldurulmuş, e-ma devletin adı hep c'Türk» kalmıştı.
Him şu karalı
ww w.o tu
ken
de
KARALI KUŞ Yaralı. kuşun ikbal devrinde yanından ayırmadığı ve kendine akıl hocası yaptığı bir de karalı kuş vardır. Bu karalı kuşun marifetleri saymakla bitmez. Binaenaleyh burada bu kuşun saymakla bitrniyerı marifetlerini sayacak değiliz. Kısaca şekli şernai lirıi tarif ediverelim: Halen yüzüne kara bağladığı, gece gündüz ağladığı için adı karalı kuş olan bu' mahlükun sıfır biçimi gözleri, baykuş edalı sözleri, saçma sapan tezleri. kara kara kaşı ve koskocaman başı vardır. Çok zeki ve kurnazdır. Evvelce ~koca kuş» un kanadı altında geçinirdi. Daha sonra «yaralı kuş» un basının üstüne çıktı. Şimdi de malum kuş yuvasından düşüp te yaralanınca karaları bağlayıp ilm-ü irfan (!) dolu yuvasına çekiliverdi. Yamandır veSS6-
<kıymetini ( l) bilemedi; o da yaralı kuşa darılarak öfke ile kendini bir. dönme patronun kucağına atıverdi. Şimcil nerede ise böcekliğini ele kaybedecek. O oynattıkca ses veren bebekler gibi dönmeler elinde oyuncak oldu gitti. Yazık oldu cırcır böceğine. Çenesinden çektiğin! hiç bir şeyden çekmedi.
rgi .co
YARALı KUŞ Sabık iktidarı ellerinde bulunduran şahıslar maIüm ve müseccel olduğuna göre geçmişte yapılan bütün kötülüklerden kim sorumludur acaba? ~Yaralı kuşa taş atılmaz» diye bir atasözü vardır. Bazi okuyucularmuz bu atasözünü hatırlatarak yaralı kuşa ~li~ememizi tavsiye ediyorlar. Bu atasözü. nü biz de biliyoruz, amma velakin her taşın altından şu meşhur ve malürn «yaralı kuş» karşımıza çıkarsa ve bütün taşlar bu «yaralı kuş» a isabet ederse biz ne yapalım? Kabahat bizde mi «yaralı kuş» ta mı!
kuş !..
HA1rL.o\l'ıI
B ÖCE(,}l
Hep kuşlardan bahsecıecek değiliz ya biraz da böoeklerden bahsedelim: Malum olduğu üzere hamam böcekleri hep kara olurlar. Bizim bahsettiğimiz bö., cek kanşık tohumlu olduğu, külhanda büyÜdüğÜ ve' har yere burnunu soktuğu için rengi sararmıştır. Bu da karalı kuş gibi çok kurnazdır. Malum kuşların sırtında barınır. ve kırıntılarından geçinirdi. Evvelce cırcır böceğ'i gibi her yerde öter, onun ve arkadaşlarının sesinden başka bir ses duyulmazdı. Bu böce~irı iğrenç sesi (kuş) lara bülbül 1!€6lnden daha tatlı gelirdi. Hey gtdi dünya! Ne idi o günler! (Kuşlar, 00cekler. kediler, tırtıllar, aslanlar, parslar, kurtlar. tilldler, filler, baba hindiler) elinde kalmıştık.
cmcrn BÖOEm Eski devirde ernirle yaptırılan bayramlarda kuşları öğmek kuşlara yan gözle bakanlara söğrnek için iktidar tarafından hususi surette beslenilen Işbu Mcek de hamam böcekleri fasilesindendir. Zaten hamam böceği ile de arası iyidir. O da yaralı kuş devrinde hayli günler gördü. Fakat yaralı kuş cırcırın
:::L.. ..:...
*
TİLKİLER VE İNSANLAR C.H.P. nin yeni yetiştirmelerinden, . Falih Rıfkının yerini tutmaya özenen, Bedii Faik adlı biri, «Düşman» başlığı' altinda yazdığı bir fıkrada sözü döndürüp dolaştırıp, kalıptan kalıba sokup nihayet meramını belli ediyor: Hükumeti «İrıkılaplart Korumak» hususunda halka zulüm etmeğe ve şiddet göstermeğe teş., vik ediyor. Ve böyle yaparsa hiç bir zararı olmıyaca., ğını söylüyor. . Bu hal bize kuyruğunu kaybetmiş olan tilkinin di; ger tilkilere gidip, Aman, bu kuyruklarınızın ne çirkin olduğunu bir bilseniz! Hemen kestirin de be, nim gibi güzelolun!» demesini hatırlattı.
*
YASAKMIŞ Medeni Kanunun bazı yerlerinin değiştirileceği haberinin sonuna «İrıkılapçı> geçinen gazetelerde, yarı haber yarı telkin mahiyetinde, şu cümle eldenmiş : «Bu kanunda İrıkılabın kılına dokunan bir değişiklik yapılmasına asla müsaade edilmiyecektir.» İnsanın merakı kabarıyor : Kanunları değiştirecek merci Büyük Millet Meclisi olduğuna göre, acaba Meclise bu değişikliği yapmak hususunda asla izin vermlyecek olan harıgl makamdır?
,'ı
.• r
..'.:.."_
•• _.;' •.•.
. ·t ..-.. __ . ....:::: .. _L2.~
O~KUN
ha da ileri gidiyorlar, meşru hükümete, «Sen nasılolur da bizim rejimirrıizi millete zorla ka, bul ettirmek için harekete geçmezsin?» diye ça tıyor., lar. Öyle bir yol üzerinde yürüyorlar ve pervasızca öyle hedefler haykırıyorlar ki, bunların tatbik mev; kiine konulması ancak idamlık suçların işlenmesi suretiyle mümkün olabilir. Öyle bir yol üzerinde yürü, yerlar ki, hedeflerine varmak için mutlaka ve mutlaka bugünün başbakanını ortadan kaldıracakları açık, ça belli. Bunlara rağmen ve her şeye rağmen hüküme., tin resmi şahsiyetleri onların kurduğu sahnelere çıkıp onların türküsünü söylüyor ve hükümet mekanizma; sının çarkları onları koruyacak şekilde işliyor. Bütün bunlar olurken de bakiyoruz ki, yine Başbakan iktidarda ve rejimin adı demokrasi olmakta berdevam.
*'
rgi .co
m
rmcr TAASSUP Meclisteki bütçe müzakereleri sırasında rnilletve., killerinden biri «Yahudi pazarhğı» sözünü kullandığı için Istanbulun Yahudi milletvekili Salomon Adato hırslanrnış, kürsüye gelerek «Mecliste Yahudi irkına mensup bir milletvekili bulunduğu bir sırada dernek, rat geçinen bir milletvekilinin böyle bir söz sarf et , mesinden» duyduğu teessürü izhar eylemiş: Hadise manıdar-ı Fakatşimdilik işin bu cephesini bir tarafa bırakıyor, Yahudi vatandaşımız Salomon Adato'yu, sözüm ona Türk olduğu halde, Türk ırkı sözünü hatta ağzına dahi almaktan çekinenlere ver., diği bu dersten dolayı tebrik (!) ediyoruz.
de
*
-
ken
e
ww w.o tu
o
EDER Mİ EDER? Sayın Yunan Başbakanı Kıbrısı Yunanistanın ilhak etmesine Türklerin niçinrazı olmadıklarını anlamadığını söylüyor ve teminatını hemen tekrar ediyor: «Kıbrısın Yunanistanın olmasından Türkiyeye hiç bir tehlike gelmez.» Ne acı, faka:t ne manidar ! Son 27 yıllık dış siyasetimizin milll şerefi, millimenfaatleri, milletin haklarına ve istikbaline ait her türlü düşünceyi hiçe sayan ve ancak baştakilerin şimdilik rahatının bozulmaması, sandalyalarının tehlikeye düşmemesi gayesini güden, bu nokta temin edilmek şar tiy., le Türkün her hak ve menfaatını yabancılara peşkeş çekrneğe hazır bulunan zihniyet ve gidişine bütün dostlarımız ( !) o kadar alışmış ki, sayın Yunan Başbakanı bile üç yüzyıldır Türkün olan bir vatan parçasını ilhak etmeye kalkarken, sanki «Bundan ötesi sizi ne alakadar eder ki ?» der gibi, bize bir tehlike gelmiyeceğini söylemeği kafi görüyor. Yalnız bir noktada yanılıyor. O zihniyet ve gidişe Türkün gönlü hiç bir zaman razı olmamıştır. (Yurtta sulh, cihanda sulh) tekerlernesi Türkün ruhuna en az Beyoğlunun vitrinlerini süsliyerı Noel ağaçları kadar yabancı kalmıştır. Ve şimdi artık yalnız bil' şefi memnun ederek bizim vatan ve istiklalimizi alıp vermek kolay değiL. Bundan sonra milletin iradesini de hesaba katmak gerek. Kıbrısı kolayca ele geçirmek istiyorsa sayın Yunan Başbakanı için en doğru hareket Bay İsmet İrıönünürı tekrar «Milli Şef» olması için dua etmek; tir. O vakit Milli Şef', dahiyarıe siyaseti ile kıymetli Yunan dostluğunu sağlamak için Kıbrısı bağışladıktan başka, Turancılık vahşe tinden ne kadar uzak olduğunu ispat etmek üzere belki üstelik İzmiri de hediye ediverirdi. AMBAR MALLARı İrıkılap yobazları inkılabın tamamlanması ıçın Atsızırı öğretmenlikten alınıp ambar memurluğuna naklini istemişler. Bunu Atsıza söyliyerek, «Ne dersin?» diye sorduk. Şu cevabı verdi:
9
Galiba
kendileriyle
meşgulolmarnı
istiyorlar.
*
İNKILABI KORUl\'IA Öyle garip bir devirde yaşıyoruz ki... Geleceğin çehresi ne olursa olsun, yarınkiler bugünleri hatırlayınca en fazla duyacakları his hudutsuz bir hayret olacaktır. Bir millet tasavvur edin ki evlatları zul, mürı, işkencenin ve tehdidin her türlüsürıo göğüs gererek, memleketi bir istibdat idaresinden kurtarıyor.. !lar. Bu tehlike ve ıztıraplara katlanmak bahasına seçilen bir hükümet işbaşma geliyor. Ondan sonra ne görüyoruz? O istibdat devrinin adamları, sanki millete karşı ezici bir zafer kazanmışlar gibi, seslerini perdeperde yükseltiyorlar, kendi devirlerine (tarihin bir eşini kaydetrnediği derecede şerıi olan o devre) en !ufak bir itiraz ve muhalefet sesi çıkaranları hatta o devire tapınmıyanları hakaret ve tehdide boğuyorlar. memleketin neşir vasıtaları üzerinde bir tahakküm kuruyorlar. her yerden onların rejimlerinin methi gözleri ve kulakları, tırmaliyer sövüyorlar. tehdit ediyorlar, hadsiz hudutsuz suç işliyorlar, idare mekanizmasını sindiriyorlar. hatta yer yer kerı, dilerine rağmediyorlar ve zulmediyor-lar. Da-
.. _-_.:~
':y..
HAYRET
Bir gazetede bir haber okudu k : Milli Eğitim Ba.kanlığı mekteplere gönderdiği bir tarnimde mektep Icütüphanelerlnde bulunan Rus yazıcılarına ait eserlerin toplatılıp ambarlara kaldırılmasını bildirmiş. Fakat müfettişler bazı mekteplerde bu tamimin hükümlerinin yerine getirilmediğini, yani Rus yazıcı., larının eserlerinin ambarlara kaldırılmadığını gör., muşler. Bunun üzerine Bakanlık ikinci bil' tamimle bu eserlerin derhal Bakanlığa gönderilmesini istemiş. Gazete bu havadisi verdikten sonra tarnimin bilhassa muhtar üniversite mahfillerinde hayretle karşılandığırıı ilave ediyor. Doğrusu bu işe biz de hayret ettik. Hem de çok hayret ettik. Halk Partisi istibdadı devrindeki Moskof dostluğu ( !) günlerini ve hele gazelhan Hasan Ali eren, dinin maarif vekilliği zamanındaki russeverliği düşünüp te, bir kısmı Türk· düşmanlığı fikirlerini ihtiva eden, bazıları da kızıl propaganda eseri olan bu kitap __ ların gençlik harımimizden bu şekilde kovuldukları günü bu kadar çabuk görmek hayret edilecek bir şey
değil midir? Düzeltme: Geçen sayımızdarıki ikinci bendi aşağıdaki
*'
«Kırşehir Hadisesis gibi olacaktır:
fıkrasının
Fakat bu münasebetle yapılan bazı tahrikteri ve uluorta saldmşları da doğru bulmuyoruz. Bil' suç işlernek daima kötü bil' şeydir. Bir suçu bahane ede , rek bin suç işlernek daha kötü bir şeydir. i Geçen sayıdaki Jrkçıhk.Turancılık Davası ten-lka, mızın notunda geçen (Türklük düşmanlarına) tabiri ,eTürlcçülük düşrnanlarma) olacaktır.
'-:;-'.'
10
ORKUN
Bir Şehidin
Düşüncesi
ALİ RIZA ÖZER Bu
larının
Vakit
geçiyordu ...
çılg ırı
Kükr erruş
sel
bana
zencir
gi hlyirn,
vur acuknus ?
lıendlmi
çiğ1ler?
döndü, sağına döndü, maviliklere dikti.
nihayet
Düşündü Mehmet: Kore'ye gelmek için gönüllü çıkmıştı taburundan. Biran evvel buraya ulaşmak için sabırsızlanmıştı. «Ne büyüksün, diyordu, Allah'ım ne büyüksün l.. Beni dileğime kavuşturdurı. Bir anarn
rgi .co
m
var, sana emanet olsun. Bil' oğlum var.Şi.nıdi şehit oğlu diyecekler, ne iyi.. Sen de Ayşe, şehit karısı oluyorsun, sevin.» Şöyle, yurdunurı sınırları çizildi giizlerinin önüne .. Edirne.. Karadeniz.. Ağrı, Kars, Ardahan.. ve işte Türkiye'm. Onun için ölmek ne şerefli, ne büyüklüktü. Saf saf mazisi canlandı hafızasında. Oğuz lar, Oğuzların torunları aynı düşmanla savaşıyordu. ne mutlu. Osman oğulları... Plevne.. Buradaki heye-. can da aynı heyecarıdı. Alparslan .. Kanuni, Bayazrt, Fatih.. Milletim ne şanlisın. Allah'ım ne büyüksün. İşte Kurtuluş Savaşı.. Anadolunun kağnıları, kadınları cephane taşıyorlar. Zafer, zafer üsüste .. Çanakkale, Dumlupınar, Sakarya ve işte İzmir zaferi. Şehitle haşır, neşir; kanla yuğr ulmuşsun 'I'ürkiye'rn ' ..
Şnşarım
ww w.o tu
Hangi
lerine dayanarak soluna sırt üstü yattı, gözlerini
anlatır.
ken
Mehmet, etrafına bir defa daha göz gezdirdi. Dövüş, eskisinden daha heyecanlıydı. Şehi tler toprağa düştükçe kahramanlar kükrüyor+ardı.
şecaa.ttnt
'I'ür k kahramnn ,
de
, Makinalaşrmş tı sanki... Attı, attı, son kursunuyla bir kızılı daha hak!adı. Göğsünden kopan "Allah').' nidası ile süngüsunu şaha kaldırdı. Öyle bir kükreyişi vardı ki, Allahım! Hangi düşman titremezdi bunun karşısında? Binlerce ulumaya karşı, yüzlerce «Allah!» nidası ne kadar Ilahiydi. Mehmet kendi kendine söz, vermişti, En az on kı7-11 Çinliyi öldürmeden ölmiyecekti. Şimdi sayısını da unutrnustu Allahsizların. 'Durmadan, dinlenmeden - yarasından akan kana aldirrruvor _ vuruyor, vuruyor, vuruyordu. Etrafına bakıııdıkça coşuyor ; kardeşlerinin: - Vur Ali! Vur Ahrnet ! Heyy! ileri arslanlar ı şunlara Türk gücünün ne demek olduğunu gösterelim. «Allah, Allah l.. Vur, Muhammed aşkina .. Diye hayk ı, rıslarr iradesini kuvve tlerıdirivoı-, kahramanlık hislerini karnçıhyordu.
Ko re'tlekl
hikaye
Aşarım
...
Mehmet,
son bir defa olarak etrafına göz gezdir i., ne kuvvet Allahım.. Binlerce kızıla karşı Türk erleri ilerliyor. Vuruyor, vuruyor, sonra ölüyer. Mehmet gözlerini göklere döndürdü. Gülüyor, gülüyor.. Artık gözlerinden nura garkolrnuş damlalar dökülüyor. Ağzını açıyor, dudaklarını kırmldatıyor. sesi boğazında düğümleniyor. «Allah'ım Gafur ve Rahimsin; eğer günahım varsa affet. Son damlamı da veriyorum. Son damla kanımı bayrağı ma gönderiyoyol'. Bu
Evet, onlar aşıyorlar. Mehmet'in sevincinden, Vıır,
pf'lıçC'-İ
Alilldri
bir volkan gibi coşuyorlardı. hınctan gözleri yaşarıyordu.
Şe mştr
a şkrrıa ..
Mehmet durrnuyor, vuruyor, vuruyor, gene VUl1.1yordu. Süngüsü de körlesmivor. sanki bileğl leniyor., du. Böyle ne kadar geçti bilinmez. Bu kahramanlar yenilmez Allah'rm yenilmez.
Coşa n Mehmet ,birden sendeledi. Bir ilahi sesle inledi. "Ah! Al lahırn! .. Anam! .." Çakmak çakmak gözleri duruldu. Vuruldu Mehmet, vuruldu.' Bir kahpe, bir kızıl Çinli, onu arkasından, omuzunun arkasın, dan vurmuş tu. Çok sürmedi Mehmet'in sendelemesi. Durulan çakmak çakmak gölzeri, bu sefer alev alev oldu. Birden döndü. Bir yıldu-irndan çevikti dönüşü. Kendisini vuran çeki k gözlünün üzerine öyle atıldı ki, Çinli süngünün ilk darbesiyle katıldı; kaldı. Mehmet gene ilerledi ve böyle birkaçını daha sungüledi. Titredi dizleri, kanıyla doluyo rdu topraktaki izleri. Artık ilerleyemedi. Son bir düşman darbesi, onu, olduğu yere serdi. «Kahpeler . diye inledi. Mehmet. «Kahpele r, yaral ıya vuruyorsunuz ha !..» Gözleri göğe dikildi, sesi yöneldi Allah'a. Allah'rm kuvvet ver, kuvvet .. Verme kutsal vazif'erne ni hayet ». Dü::;tü Mehmet. Çırpındı, kalkmak istedi. Dirsek,
......
.
rum.» Dalga dalga da lga laruyor gözlerinde bayrağı.. Kars kalesinde ne güzel: ne ilahi duruşu var. Karadeniz ve Akdeniz'de ne yüce gururla taşımıştı kalyonlar .. Burçlar üzerine dikilmiş, sonsuz göklere yükselmiş, al, alkandan bayraklar. Sonra Mehmet elini göğsündeki kana dokunuyol' ve o kanla toprağa ayyıld ız çiziyor. cAllah'im. milletime kötü günler gösterme. Türk'ün di:şmanına hiç fırsat verme ..;;, Son sözleri bu oluyor. Artık akşamdır .. Mehmet, Son nefesini Kore göklerinden Türkiye'ye gönderiyor. Ey bu topraklar içirı toprağa düserı asker, Gökten scdat meuek öpse o pak alnı değer .. ALİ RıZA
...•
..:.:..:"I..:. ....:...!
_ .•
~.. _.,-,
..:... _.:.:.. .•. ,::: _ .. ~._:
•..
...:
özrcs
-~~: _:.. ...:~
11
ORKUN
Mehmet Emin Yurdakul'u" MilliyetCiliği GÖztmÜYÜK
Sanat ve ~iir tarihimizden ziyade, milliyetçilik ve 'I'iu-kçiılük tarihimizde büyük bir yeri olan Mehmet Emin Yurdakul'un hakiki hüviycti pek gösteriieme., miştir .' Ona halk şairi, çoban şair i, hecenin, Türkçenin sairi v.b. denilmişse de bunların hepsi sathi kalmış, hiçbirisi onun hakiki cephesini tebarüz e tt irernemiş ti r. Biz bu yazım ızda onun milliyetçiliğini ve Türkçülü., ğünü biraz aydınlarmağa çalışacağız. Mehmet Eminin milliyet çiliğ! şünmesiyle tecelli eder. Halkın şii re sokrnuştur.
kütleyi ıztırap
ve halkı düve felsefesini
Nasır
bağh
ellerinde
asaleti
olduğunu
ö
ğ'rendi
rgi .co
O ilk defa Tanzimatta uyanmaya başlayan milJi~. yetçilik cereyanlarının bir' neticesi olarak, zümrenin, saray muhitirıin asaleti yerine milletin, halkın asaleti fikrini şiirleriyle geliştirmiştir. Türk Sazı'ndaki San'a~ adlı şiirirıde:
(<<Benim vatanım o kadar büyük f'elülcetlere uğra , mışt.ır ki Darıte, Siyon, Nlııe veya ... h içbir ana toprak böyle zalim mükedder a.tla yüzyüze gelmemiştir. Sen de tuelem ve matem diyarında bir parça dola , şacak olursan, şüphe etmiyorum, gözlerinin onun uçurum kalbine bakamiyacak, parmakların onun ae dullarmı, çıplak çocuklarını, hasta ihtiyarlarını, illi! delikanlılarını savamavacak: ayaıcıarın onu n taş ve kemiklerIe dolu yol larmdan g eçemlyecek ve dilin onun dertlerini, acılarını sövleyemeyecek.: Sen de o millete ağhvacaksın ki 'I'orostan Raflms'a !;adar kırk büyük memleket onun elem ve muslbet sesleriyle doludur ... Benim vatanıında senin Ben.trts'Ine benzeyen o aziz kadınlar vardır ki Dante, bunlar hiçbir mazlum memleketin, hiç bir esir kadının gorrnedtğtn! gönlüler, çekmediğini çektiler . Senin İtalya için soyledtğtn! ben devatamın için söylüyorum: «Sarı kumları kızartacak kadar Icana., drn, daha kanayacak mısın, ey Türkiye! (1) Bilhassa Dante'ye hitaberı söylediği şu sözler, onun Türklüğe, ır kma ne kadar samimi olarak bağlılığını
m
FAİK
ve Jürkçü!üğü
de
derken milletini ne kadar sevdiğini gösterir. 13 üncü yüzyılda Dante zümre asaletini bütünbir millete yaymak için çırpırup dururken, 16 ıncı yüz , yılda İngilterede S. Phlip Sydes Arcadta ~dlı eseriyle saray etrafında toplanmış olan asaleti milletine teş , mil etmeğe çalışırken hep bu milli endişeyle hareket ediyorlardı. Halkın bağrından kopan sanatı işlemek, onun edebiyatını geliştirmek, onun dilini kullanmak hakiki milliyetçiliğin temel taşlarından birisidir. İşte Mehmet Eminin milliyetçiliği bu bakımdan kuvvetli ve kıymetlidir. Ben bir Türkiim dlnirn cınslm uludur diyen şair Türk olduğunu iftiharla söylüyor.ü'üı-k Sazr'nda da onun sesini bize duyuruyor.
ww w.o tu
ken
gösteriyor: (Bir lehçe viıcude get:rdim; Alluhla konuşmak istedim, 'I'üı-kün dilini Rabbin llsanı yaptım, dünya ile konuşmak istedim; Türki.in gönlünü insaniyetin kal-
Hayatın trajik safhalarını ön plana alan J. J. Rousseau nesilleri birbirine bağlayan duyguların haza ait değil .de eleme, ıstıraba ait unsurları daha fazla taşıdığını iddia eder. Mehmet Emin de ayni fikir'de olacak ki, Türk tir. yaralar yüzyıllarca yaralarıdır. Bırak
beni haykirayım
Sazı'na Yaralar diye girrniş., ihmal edilmiş Anadolunun şiirinde
:
Ben en hakir bir insanı kardeş. duyan bir ruhum Bende esir yaratmayan bir 'I'anrrya Iman var Paçavra.lar altındaki yoksul beni yaralar Bu parça milletini çılgınca seven bir şairin haykırışı değil midir? Şairimizin, Türk milletinin ve vatanının mütareke yıllarmdaki ıztıraplarıyla ne kadar yanıp tutuştuğu., . nu iyice anlamak için, onun Dante'ye adlı küçük risa., lesinden - ki bu eser Rodoslu Celalettin Nuri tara, fından İ'talyancaya çevrilrmşttr _ şu parçaları beraberce okuyalım:
yapt.ım).»
bi
(2).
Onun Ey Tür le Uyarı, 'I'urnrı'a Doğru, Türk Sazr hep bu gayenin mahsulleridir. Mehmet Emin milletinin şairidir. Milleti Türktür o bunun için Türkçüdür. Türkü müdafaa eder. Ve ırkırrnıı Tiirküsii şin-inde: Biz Oğuzlar soyu olan Tüı·kler!z; İlk ateşi pariatan İlk sabanla sert toprağa tohum at>1.n İlk ocağa. temel koyan hep biziz.
der. Türk milleti dindandır. o bunun için dine hürmet eder ve :!Iuran-ı Kerinı adlı şiirinde: 'Bu kitaptır: yürekleri Iyilfkle besleyen «EI bağına girme ..» din, dost yarasm bağlatan. diye o mukaddes kitabı taziz eder. Hulasa, Mehmet Emin memleketinin, vatanının milliyetçlsi, ırkının ateşli Türkçüsüdür. Onun sanatı ve şiir tekniği zayıf olabilir, faka t milliyetçilik ve 'Tür kçülük tarihimizdeki yeri daima yadedilmeğe Iüyıktrr. O milletinin, ırkının ıztıraplarının şairidir. FAİR GÖZÜBüıroH:
(1)
Ankara
«Mehmet Emin Dante'yeıı Islrnh lcitap, Ulusul Matbaası, 1940. Ilayfa 15-20.
_ (2)
.
rgi .co
de
ww w.o tu
ken
Hasan Ali, köşkün gözdesiydi, Hem «Milli ŞeL> 1.: ~) in sol cu hareket ve icraatına aletlik ettiği için bizzat Mi lii Şef (!) in, hem de arasıra mevlut ve aşir 0~:uduğu için Milli Şefin anasının mahbubu idi. İsti., fô. teklifi kabul olunmadı. İsmet Paşa ile Hasan Alinin neler konuştukları meçhuldür. Yalnız perişan bil' halde keşke giden solcu bakanın, perişanhğı geçmlş, e::~rji toplamış bir halde oradan döndüğü görüldü, S:.b3.hattinin bakanlık emrine alınması hakkındaki kararı iptal ettiği gibi Atsızin, ö~retmenlik ettiği c,z21 Boğaziçi Lisesinden çikarrlrnas ı için Istanbula L~ emir yolladı. Hasan },.li'nin bu emri posta ile Istanbula gelirken ~-~!'dun hel' yanından Atsıza gelen mektuplar da milli duygulara tercüman olrnak t a devam ediyordu, Bu r._~ktup}a;' arasında ozamanın umumi düşünüş ve du~-_:şunu anlatan pek ilgivericileri de vardı, Mesela 6 Nisan 1944 te bir teğmc:n taranndan Atsıza Ankaradan yollanan mektuptaki ŞLl sa tırlar ne kadar ha,
man, bir iki kişi müstesna, kimse tahmin etmiyordu, Fakat bütün millet, biraz sonra, 19 Mayıs 1944 nut, ku ile bu gafletten dehşe tle uyanmak ta gecikmedi. 6 Nisan 1944 tarihinde gelen beş mektup da Milli şefi ve onun gayrımeşru hükumetini ürkütücü mahiyette idi. Samsundan gelen mektup Samsun Lisesi öğrencilerinden biri tarafından yaz ılıyer ve Açık Mektuplarm. bilhassa ikincisinin sınıfta okunurken hasıl ettiği büyük heyecan anlatılıyordu Haydarpaşadan gelen mektup ise Haydarpaşa Lisesinin muallim muavinleı-inde n biri tarafından kaleme alınmıştı, Irktan. Tur-andan, tutsak Türklerden ve bazı T'ürkçü şahsiyetlerden bahsediyor. sonunu da Milli Şefin rejimini kudur tacak bir şekilde brtiriyordu. Pendikteki bir üsteğmen tarafından yazılan kısa mektup, 'I'ürkçülük hakkındaki yazıların kendi kalıinin tercümanı olduğunu bildirmekle Milli Şefin, ordu hakkındaki duygu ve güveninin bozulmasına sebep oluyordu (Atsız a subaylardan pek çok mektup geliyordu) , Sıvastaki Erkek Sanat Enstitüsünün son sınıf öğrencileri tarafından yazılan müşterek mektupta şu satırlar bilhassa polisin dikkatini çekiyor ve altlarını kırmızı kalemle çiziyordu: Irkunızın aşık ı Atsrz'a l.. Çıkan dergtnızt aı-arnalcla ancak bir Ikl adet bula , biliyoruz, 16, sayısından Sıvas tu bulduk Olmduk, okuyoruz. Sizlere ve sizın gibi içi Türkçülülde yanan yazıcı a.ı-kada şlnrımıza karşı duyduğumuz se\'g'i:.i kanunızın teşvlk! ile yanan aşlc; sizlere surıma.mız ıç-in kalemimiz, bilgimiz kafi gelmemelctedir. Biz beş sene g'ibi uzun bil' müddet aynı çat.ı altında, aynı gaye ile çalışan temiz Türk ırkının çocuktarrvız.. ... " .. ,, .Ata.larımız.m kanı ile sulanan bu tupru m üz,erindeki her milli müessesernizde 'I'ür'külk Için çalışıp 'I'ür-lclük için öleceğiz, Buna Iurıd içtik. Bu n-ıcuruz ve dinimizin aşkı ile içi!en anddır. Irk ve dinden bahseden son cümle tabiidir ki Halk Partisi başındakileri çileden çıl-:armağa kafiydi. Çünkü onlar Köy Enstitüleri gibi Sanat Okullarını da yarının solcu elemanlal'lnı hazırlamak için açmışlaı-dı. Ankaradan. genç bir yargıçtan gelen maktup, milliyetçi Türk gençliğinin Açık Mektuplan dolayısıyla olan memnunluğunu bildiriyor ve Atsızin ar.unnka olduğu bir yazıyı bulup yoluyacağını vadediyordu. Atsız'ın Öğretrncrıltk terı Çıkarılması: 7 Nisan 1944 Cuma günü, Atsız, hel' zamanki gibi Boğaziçi Lisesine gi tti ve öğlederi önceki derslerini verdi. Müdür Hıfzı Tevfik Cönensay, aynı zamanda Kabataş Lisesinde de öğretmen olduğu için Boğaziçi Lisesinde bulunduğu zaman müdürlük oda'sında ok ul i~;leriyle meşgulolur, Öğretmenler Odasına pek uğramazdı. O gün, bir aralık Öğretmenler Odasına geldi ve ders zili, ötrleden önceki son derse girileceğini bil-
m
İkinci Açık Mektup, Hasan Ali'yi çok güç bir duruma sokrnuş tu. Ef karı urnurniye ilc birlikte, bu milli fecianın tafsilatindan habersiz olan mebusların ç00J da büyük bir infial ve heyecan içinde idiler, Zateri antipatik şabsive tiyle rni lletvekillerrnin çoğu mı kendisinden soğutmuş olan ve ancak İsmet Paşanın arzusu ve keyfi ısrarı ile o rnakarnda tutunan Hasan Ali, şimdi her taraftan hücuma uğruyordu. Mebus; Iarın birçoğu ona, meclis dışında hesap soruyoı-lar, ist:ia etmesini istiyorlardı. Hasan Ali, birkaç geceyi perişan bir halde geçirdi, Hatta, bulıranın son dereceye vardığı bil' gece saba., h" kadar uyurnıyarak sigara içtiği i~~i!'lbir nevi zehir; le::di. Önce, kendi başını belaya sokan Sabahattin A..l:yi bakanlık emrine aldı. Bunu kendisine bizzat SÖylive rek avutmasını da unutrnadı. Sabahattin Ali'ye bir takım tercümeler vererek geçimini sağhyacağmı bildirdi. Fakat bu da milli heyecanı önliyemedi. Son çare olarak is tifaya karar verdi, Bunu bildirmek için kôşke gitti.
z.ndi :
Pek muh tercm efendim, Türk ırkını kökünden temlzlemek için asrrlru-dan i siyasi Ye! ası,eri bütün harcıyan rr.Jlli düşmanun-ı ve onların çir kef rejimini güzel ;;-UI'_ dumuza. sokmak propagandasını "yaparak kahraman mıllctrmiz l kahbecestne bu e be di d üşmanırruzu esir etmek ist lverı ve şl rrıdi de Türkiyede mülıim mevkil~re Iradar yükselen bu gıbİ kimselere kur-şi genç, ih tlyu r bütün rrıilltyetçt Türkler arasında derin hlr ndret hi$si uyannnştır. Fakat erge!} :IIiIIi Şefin yüksek vıcdarn, bu v.ı tu n ha.inlerini mahkum edece k tır kannn t ında.yım. ... " Bu asil genç teğmen, Milli Şef denilen Gayrımilli ~'lüstebiciin, vatan düşmanları olan komünistleri tu, :"-cağırı:, tabii, tahmin c ımiyordu. Esaseri bunu OZ8be
r
suhadu
vn
r
lığmı
ğ
... ..!.;.
'
'i
13
ORKUN dirdi sırada Atsıza her zamankinden daha nazik bir eda ile müdürlük odasına gelmesini söyledi. Lüzu, mundan fazla nezaketin ne olduğunu anlıyacak kadar tecrübe sahibi olan Atsız, işi sezinlemişti. Birlikte Müdürlük Odasına gittiler. Hıfzı Tevfik Gönensay cidden mütessirdi. Gözleri nemlenecek kadar üzül, müstü. «Çok müteessirim Nih al Beğ» diyerek Atsıza resmi bir kağıt uzattı. Atsız, Boğazıçı Lisesindeki va, zifesine son verildiği hakkındaki kağıdı okudu. Samimi bir şekilde ayrıldılar. Bu haber kısa bir zamanda bütün Istanbula yayıldı. Atsızın talebeleri ve arkadaşları,iilküc1aşlari mektupla veya bazzat onu anyarak teessürlerini bildirdiler. Aynı gün, Nejdet Sarıçarın Balıkesirdeki talebelerin, den olup o sırada IstanbulHukul, Fakültedinde oku,.' yan Koloğlu -İhsan şu telgrafı çekti: Bu
neticeye
şaşmadık.
İf,',ten gelen
sevgi
duygula.rı
,
Atsız, bununla üçüncü defa öğretmenlikten çıkarılmış oluyordu: İlkönce, .mahut tarih kitabını ten ki d ettiği için, Edirne Erkek Lisesi Edebiyat Öğretmenliğinden vekalet emrine alınmış, iki yıl zarfında tekrar vazifesine iade edilmediği için öğretmenlikten çıkmıştı. İkinci defa Deniz Gedikli Hazırlama Okulunun gayrıtürk müdürü ile geçinernediğinden o müdürün Genel Kurmay Başkanlığına yazdığı tezkere üzerine işi., ne son verilmiş, fakat Atsız da hadisenin iç yüzünü Merhum Mareşal Fevzi Çakmağa bildirerek gayr-ı, türk müdürün emekliye ayrılmasına sebep olmuştu. Hatta Merhum Mareşal, Atsız istediği takdirde kendisini Askeri Liselerden birine tayin edeceğini bildirmişse de itizar cevabı almıştı. Şimdi de bir özel IL sedeki işine son verflmele sure tlyle üçüncü defa öğretmenlik vazifesinden çıkarılmış oluyordu.
Bu tenkid
makalesi
şu satırlarla
bi tiyor.,
du: Hasan
Ali
olduğunu Türk
dilini
pıyor. onun Bey
gibi
sistemini
H. Ali kolbaşı
Yavuz'a Alayh
almak
pet
bir
.eline
den
Idrnin
da...
itimadı kelime
g öndertr,
nu
elinde
nasıl
bulunan
Hasan
Içtlmalyat
Türk
ki';
toplar,
şeydir.
alılkadar
dil cernlye;
Daver
kat' iyen
müs,
ortaya
iddia
ediyorum
meydana Mua.lllmler
kovaIcöyler ,
dil cemiyetine
fakat
Hasan
AliBey
bir
cemiyet
ondan
Beyi
yoktur.
dilinden
Bunların
olur
buna H. .All
fark
hala
ya. önce
halde hazin
hiçbir
Ve ka.t'Jye tle
rgi .co
ların
ne
Netekim
iş koyamadılar.
on binlerce rapor
kalan
büyük
yerlere
Bey gibi amatör müptedüeri ya.pmakla, mesela Abidin
g elmlyecekttr.
esere
ettiği
-o da en drşmdan-
arasınd:ı.
Istlk,
ve
şeydan
mühim
getf rllmesl
koyamıya.caklardrr
cağı
her
icap
ve hele
parçacık
iUimlerln
hayır
yeni
mühendisler
gireeken
suvar l yapmak
bir
Cemiyetinde
Türkçenin
dlplomasız
ehltvetsizlertn bir
'I'etkik
zavallı
atrıcağrrruz
böyle
olmımaması,
Edebiyatla tinde
DlIi
sonra
Ortaya
demek
ihtisas
riayet
olan
Türk
Ga.rp medenlyettne
hiç
ce
Beyin
öğrendikten
düşündüm.
balini
ki
mızı arzederim.
r
vet etmişti.
m
..
yüzler-
gibi a laylr, Istifade
yolu-
bulur?
Ali
Bey!
kitabı
Çizmeden
yazmaya
yukn.ı-ı kalkıyor
çıkmayın.
Ben
muyum?
\
ww w.o tu
ken
de
İşte bu satırların da verdiği şahsi kinle Hasan Ali, layık olmadığı mevkiler-e geçen bütün küçük insarılar gibi Atsızdan intikam almaya yelteniyordu. Esasen onun bu kirıi vekalete geldiği sıradaki iil,. icraatı ile kendisini göstermişti. Şöyle ki: Atsızın milliyetçi faaliyetini uzaktan takdir eden Besim Atalay, Saffet Arıkan'ın maarif vekil liğinin son günlerinde Atsızın resmi bir llseye tayini için ona başvurrnuş, kabul ettirmiş ve kararnamenin imzası kalmıştı. Hatta Prof. Abdülkadir İnan, Atsıza bir telgraf çekerek bunu müjdelemişti. Fakat tam o . sırada bakanlıkta değişiklik olmuş, Maarif Vekili Saffet Arıkan çekilerek yerine Hasan Ali gelmişti. Hasan Alinin ilk işi Atsızın kararnamesini durdurmak oldu. A tsızı tayin etmek için pek zavallı ca bir bahane ileri sürüyordu. Atsız, Tarih Kurumu hak , kırıda vaktiyle yazdığı şeyleri geri alsın diyordu. Tabii Atsız yazdıklarını geri almamış, böylelikle de tayin durmuştu. Fakat zaman kimin haklı olduğunu gösterdi. Tarih Kurumunun kitapları liselerden tamamiyle kaldırıldığı gibi Dil Kurumunun ipliği de pazara cık tı.
.
Atsız, 1930 yılında Istanbul Edebiyat Fakültesiyle birlikte Yüksek MuaIlim Mektebinden de mezun olduğu için asıl mesleki öğretmenlikti. Asıl hevesi ve istidadı askerliğe idi. Babası ve dedesi gibi o da asker olmak istemiş, olamavınca hayatın' sevkiyle ede., biyata intisap etmişti. Yalnız başına edebiya ta ger, rnek bir şey ifade etmiyeceği için, kendisine bir meslek bulmak için, birçokları gibi, o da Yüksek Mual., lim Mektebine girmiş ve öğretmenlikten başka hiç; bir şeye kabiliyeti olmıyan, bilhassa pratik kabilivet , ten tamamile mahrum bir insan olarak hayata atıl., DUştı..şimdi öğretmenlik vazifesine son verilince muallakta kalmış oluyordu. Fakat meyas olmadı. Hasan Ali ile Atsızm arasındaki bu hadise y~.lnız siyaset meselesi, ülkü meselesi, sagcilık.solculuk rn: .. selesi değildi. Onların bir de şahsi meseleleri vardı. Aslında Felsefeci bir eyyarngüder olan, fakat edebiyata da bumunu sokarak gülünç yazılar ve kitaplar yazan Hasan Aliyi vak tiyls Atsız feci şekilde terıkid etmişti. Hasan Ali bunu da urıutrmvordu. Bu tenkid eski Orhun dergisinin 21 Mart 1934 tarihli 5 inci sayısında çıkmıştı. «Alaylı Alimler » başlrğrr» taşıyan bu tenkidde Atsız, Hasan Alinin «Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış» adlı 160 küçük sayfalık eserinde is tane fahiş yanlış bulmuş ve Hasan Aliyi aklının ermediği konular üzerinde bilgiçlik taslamamaya da-
_ -_ ..
... --' .
__ ._ .. _
..
_ ..__ ..
~--
* * * Orhun'un 17 nci Sa.yısı İçin Hazu-Iık : 15 ve 16 ncı sayıların gördüğü rağbet üzerine Atsız, 17 sayılı Orhun'u 50.000 tane basmaya karar verdi. Yurdun türlü yerlerinden gelen istek mektup ve telgrafları bu rakamın kabul edilmesine sebep olmuştu. Bilhassa Ankarada bazı mebusların Orhunu 25 lira gibi f'ahiş bir değerle aldıklarını t<;min edenler vardı. Komünistlerin, fazla okunmasına engelolmak için dergi toplattıldarı da söyleniyordu. Yüksek Mimar Sedat Çetintaş, 8 Nisan 1944 tarihli mektubuyla At., .sızı bu hususta ikaz ediyor ve kısmi bir tedbir olmak
14
ORKUN
üzere Orhuhun piyasaya toptan arzedilmemesini tav. siye ediyordu. 17 nci sayıda Ankaradaki Dil ve Tar+h.Coğr-afya Fakültesi Profesörlerimen Şevket Aziz Karısu üze.
oluyor.
Rüzgar
kuşları
göklerde
rinde bilhassa durulacaktı. Çünkü, Cerkez Aziz Paşa. nın oğlu olan bu adam, arıtropolojideki mahut braki , sefal-dolikosef al teraneleriyle dünyadaki bütün hra ,
çok,
Onlara kuşlar,
.. .... 0
bağrrdım
halde
bu
«vatan»,
G/mç
:
«hudut»,
«harp»,
«üüşmarı»
ve
kızrllrğa,
hep
bu
ki
doğacak
Yine aynı lesinden:
Iuş
ise,
arzu
«Zaruri
beraber
iyi lrk
aynı
temin
etng'i
ctl ık t an
bir
~ekJlıle
idam
ıwrlyetlni
Bir
ziy:ıdp 5cy,
kaç
Sırf
Irişiye
soymak
ettiren.
ye
fakat
ı Kasım 1921 tarihli Doğru» adlı vaz ısından:
5 inci
Hinde
akş:ım
üstü,
ohıru:yordıım.
bulutlarla Ben
bir
bıralum
tleğildir.
ta
buşka
yat'andığı
huklkt
Hk
bu
benz e tttrn.
Eski
kızıllığ'ı Öyle
hiirriyet bu
Icısrn.o
ile: ça rp trğı yani
lmlblerin ve
Iıaktlc!
dünya
kurduğu
sosya.
insaniyet
bunlarrn
mütefekkir
ler
biitün
«dar»
hatta
Ye
hudutlar
diyebiiirim
beşcr'lve tln
içinde
varacağı
«dar»
halclkl
rgi .co
le
Insanlar,
m
kikatlerle
Id,
:üddeler.
gnyeoye
vardık
işte
bıı dar,
zannındadırtar. Bence
bu
millet
rrıuh tevasız Oh gençler,
ca.kl ama.ğa
tün
ve rnllüvct
yurdu
kadar
giden
da
kalbirn
g erıl
Insarılar ı kardeş» biliyor
esasları
akidelerdendtr. benim geniş
bütün
ye dünyayı
va rIrğ ı ku ,
ve şuurtım
gönlüm
ş
aslı
bir
«bü,
Insanla.rm
...
İşte vaktiyle bü tün insanları Aziz şimdi bütün insanları Türk den dönmediğini ispatta devam
kardeş bilen Şevket bilerek asli gayesin. edivordu.
GÖRSüN Moskof
dil uzatrnış
Adını
tarihten
Yemin
ediyorum
Ağ-zma
Kıbrısı
Uyansın Şu
TUrklük
da uluyor
Tlirk
elinde
adına,
görsım.
kalksin
esen
Nasıl
Yurduna
görsün.
almayı
F'atfhler,
Kıbrısta
Bozkurt
allmeyl
şehitler,
havayı
gbr'sün .
ınıdurmuş
itler,
Icepan narayı
görsün.
Moskof
ve
Asırlar
ellerini ayağa
bendin
yılanııyı kalksa
aşarsa, görsün.
da sorsa.:
Tiil'k Oğlu ne Irnlş balcmıyag
orsün.
aznruuu
f ır-sat.ıru
göz
sayıdaki
gördÜğÜ.
ii.!emlne: koşunuz : 10 Aralık 1922 tarihli 11 inci sayıdaki .;:İnsaniyet ve Terbiye" adlı yaz ısırıdan : ...... «Zamarı» ye: «mekürı» ın doğurduğu clt'll h a.,
]izminin
r.
kur tu. vert-n
bÜYÜk bir bir
yı.
maka .
ccreynndı
olan
dünyası
ısıklarmı
dünyayn
e:1,.
bovn ,
Yıldırım Moslwfun Anlatsm
ateşle
yaksm
erleri Baltacı
Mazrnlrı tülünü
semayı,
kaçrrny»
g öı-sün.
Katerinayı
,
a!;mıyagörııün.
.:<İnsaniyere yeşil vadiler kızıl mı olur t Rıbrısa adımı atsın da. g-örnÜll. Cennet yurttum nasıl cehennem olur,
Bu va krt
geç
Batn.msı
örtiildii.
ezmek milletin
esn ıe t altında
aynı
bir
siyası siyası
milletin
şey
...... Bir
İz ah » adlı
siyası
milletin
etmektir.
yalnız
.- yahut
peşlrıde.ı.
vahtmc,
ruh lar ın , srcak
emell
Şu kopüren kinim drıha
;ynpablleceğ'i
istikliU!nl
İtiraf.
ve mmet!
sayıdaki
l\Iilli~·etç.ilik :uami
vüh.ime ler
«mil.
d eruck ?
vühırneler
güneşin büyük
de
şi ar : Fert
hiila
dünyada
tecellileri
ken
dünyada-
d ünya
«Son
kızıllıktan
ne
bütün
bilelim
halclk i dünyaya,
hayatın
ww w.o tu
..... .Eski
sayıdaki
akşam masurn
çe"relenmiş
d ünyarurı
değildir
Ufukl ar da, müz
Şevket Azizin vaktiyle yazıcıları arasında bulun. duğu «Aydınlı k» derg'isi 1921-192·1 arasında çıkruıs bir komünist orgamvdı. Sadrettin Celal gibi sab;kalı bir komünist tarafından çıkar ıhvor ve yine sabikalı komünistlerden Doktor Şefik Hüsnü, Vedat Nedim, Şevket Süreyya, Kerim Sadi, Nazım Hikmet gibile ri , rinin vaz ılarıvla ortaya a t ılıvor-du İşte bu azgın der. gide Şevket Aziz Karısu vaktiyle şu yazılan yazmış.' tı: 4 üncü
ve
k ıl ıp gidiyor.
Şevket Aziz Kansu, Halk Partisinin ileri geleule , rirıden Nafi Atuf Kansu'nun kardeşi idi. Bir vandan . guya Türk ırkçılığı yaparken bir yandan da çerkes çe «kansu» soyadını almaktan çekinmiyecek kadar Ç,:,r. kes ırkçılığı güdüyordu. İşte bu Türk ırkçısı geçinen Çerkes ırkcısı vaktiyle azıh kcrnürus tlerln cikardım Aydınlık dergiSinde bir kaç yazı :;azaı'ak TÜ;k ge;ı;Jiğini komünizme çağırmıştı. Fakat bugün o Tü;];: gençliğinin bir ilim ye terbiye müessesesi olan bir Iakültenin başında idi. Halk Partisi basındakiler bl':. tün subaşlarım komünistlere tutturmuş, yarınki ko. münist inkı labırıa hazırlanıyordu. Tabii, bu yarınki irıkı lap Halk Partisi mensuplar-irim hepsinin değil, bil' kaç kodamenının kafasında idi. Fakat ötekiler de alıştıkları kölelik ruhu ile bu yarına «eve t. divecek , lerdi. Çünkü şef öyle emredecekti. .
1 Ekim 1921 tarihli başlıklı vazısmdan:
dağıldı
şu
Bakın
dünyada
kardeşler;
esiri
nin
Saçlar ım
uçuyortar.
ben bu knr a.nhkla.rIa çok nefret ediyorum ... 3
Jiyet»,
kisefalleri «Türk ırkindandırdiye ilan ediyordu. Halbuki onun bu sahte laboratuvar ırkç:lığmm il;'. kasında komi.inistlerle işbirliği eden bir mazisi vardı. Zaten bu nevi, dünyayı kaplıyan bir Türk ;rkçılığı ca Türkleri bütün dünya insanlarıyla bir tutarak turfa etmekten başka bir maksade vorulamaz dı. Tanı Moskovanın istediği şey ...
esiyordu.
Ufuk
dil;: bir
pek gök
va k ın
kıyanın giin05
ki
uçları
uf ulc ,
Türk
ve lcız ıld ı,
e s k i d im va rı ın «milliyet» kızıllık
ii".
timsaüue
ku ranl ılcla rda
yok
Oğluna
bir
yol
çataın
da görsiln..
•
ALİ VEH1P TüMER
15
ORKUN
Saçmalıyor
Istanbul gazeteleri, Yunan Başbakanı Venizelosun Kıbrıs hakkındaki, Londra menseli bir demecini yayın, ladılar. Bay Venizelos, demecinde, açık bir dille Kıb, rısın Yunanıstana katılmasını istemektedir. Bu demeç karşısında. her Türk, amma, dıştaki soydaşlarının durumlarını, kendisine dert ve iş edinen, halis Türkün, derin bir nefret hissi le dolup tasrmstır. İkin·:.i dünya harbinden sonra, Yunanistanda, Kıb , rısın ilhakı yolunda bir cereyan almış yürümüştür. Bu cümleden olarak, Rum palikaryalarının hezeyan.. ları, kilisenin saçmaları ve komünistlerin tahrik ettikleri ada kızıllarının herzeleri arasında, zaman zaman «Kıbrısı isteriz» ·teranelerini dinledik.
'.,
ç ,
medeniyetinin izleri vardır. Hukuki yönden bakarsak, ada, üçyüz yılı aşkın bir zaman Türk idaresinde ve Türk olarak yaşamıştır. Ayrıca, biz Türider ada için kan döktük. binlerce yiğit feda ettik. Ve halen de, doksan bine yakın ırkdaşımız bulunmaktadır. Bütün bu tarihi, coğrafi hadiseler ve hukuki deliller, Kibr ı., sın Türklüğünü ilan ederken, hakikatlarm rağmına konuşan Venizelosun sözleri, birer saçma olmaktan gayri bir mana taşımaz. Kıbrıs meselesi, Milletçe büyük bir titizlikle üz e., rinde durmamız gereken bir dava olarak, k arsımızda durmaktadır. Türk Kıbrısı ve oradaki soydaşlaı-ırm, zı Rumlarm eline bırakamayız. Demokrat iktidarın bu konuda hassasiyetle durmasını ve icab ederse hel' şeyi göze alarak, adanın Türkiyeden gayri bir dev, lete ilhakını, musarnah a ile karşılarnamasını Ve he , men, gerekli siyasi teşebbüslere geçilmesini istivo., ruz. Yarın, bir oldu-bitti karşısında kalmamak için şimdiden hazırlıklı olmak lazamdır Böyle bir hal, vahim neticeler doğurabileceği gibi, hükümete olan güveni de kökünden sarsar. Oniki adayı, C. H. P. nın gafletine, iktidarsızlığına kurban ettik. Fakat, Kıbrısın da ayni akibe te uğr a, masına, Türk umumi efkin . ve Milliyetçi Gençlik, asla rıza gösterrnivecekth-, Zira, Kıbrıs T'ur-ktür ve Türkiyenin olmalıdır. BEKİR SIDDII~ ÖZYILDUUi\!
rgi .co
Fakat, bu defaki taleb, ne şaşkın papazın, ne kızıl Rum köpeğinin ve ne de «Me teksas» (!) ile sarhoş bir kopilin ağzile yapılmıyoi-. Sözler başbalcanındır. Parlamento önünde .söylemiş tir. Ve en .küçük bir tevil kabul etmiyecek kadar açıktır. Bunun için de ciddidir. Kanaatımızca, Yunan hükumet başkanını bu şekilde konuşturarı sebep, ikidir. Biri, haddini bilmezliği, diğeri ise, oniki ada kendilerine peskes çekilirken, C. H.P. İktidarının gösterdiği affedilmez gaflet ve anlayışsızhk.
anlıyarak Kıbrıs üzerinde hak iddiasından vazge melidir. Bir kerre, coğrafi bakımdan Kıbrıs, Anadolunun bir devamıdır. Tarihi yönden ele alırsak, adanın taşında, toprağında ve her şeyinde Türklüğü. Türk
m
Venizelos.
ww w.o tu
ken
de
Bay Venizelos, bu sözlerile hayrete değerbir cüı-', etle, çizmeden yukarı çıkmış ve haddin de hududunu aşmıştır. Kendisinden bu talebinin dayandığı sebep, 'lerin izahını istersek, pek tabiidir ki haklı deliller gösteremiyecek, inandırıcı cevaplar veremiyecektir. Vermez de, .Amma, biz Türkler, her karışı ecd adı, mız ın kanile sulanmış olan eski yerlerimizi isterneğe başladık mı; Yunan milletinin, şimdi üzerinde yaşadığı toprakları bırakarak, topyekun başka bir kıt' aya göç etmesi lazım gelir. Venizelos efendi, bu hakikatı TÜRKELİNİN
i
,
Meteksas
bir Yunan
oyunudur.
KÖY VE KASABALARı:
Bir Memleket
.
(1)
-Bitlis yollarında yazılmış olan bu güzellerne, Şark illerinde vazife gö_ ren milliyetçi Türk öğrctrnelarine ith af edilmiştir.,
Rahva dağlarında ısıtmalandım, Vakit akşamlayın derman gör iındiı. N e giren üryama' be Dılmaçoğlu? Mehmet bin Cuhayyır sultan göründü. Didaban ufkunda katarlar kuşlar, Bir yanda çengiler feryada başlar, Bir dert ki bağrı.rnda coşar, yavaşlar : Güzeller otağı .Şirvan göründü. Altıyüz Moskof'u kesen bu hancı, Tanırım Siirt'ten şu yağız genci; çoğu bu topraktan, çoğu yabancı, Herbiri başka bir insan göründü,
Güzellernesi Papşin, Güküs, Kemah, Hartıkoh, Merkük Hamdolsun cümlemiz İslamık, 'Türkük .. Nemrut dağlarını aştın mı artık Rüzgar efi! efi! Tatvan göründü.
:
Murat kenarında kurulsun harman. Destur eylemeden Yurıus'a varrnan! Yoh yoh dedi Emrah, Şiraze girmen, Madem ki Dertli'ya meydan göründü! Neler düşünmedim, neler bu akşam? Gel beni söyle trne, söyletrne pasam: Ayrılık sonunda mukadder Anşarn, Yüce hükümetten ferman göründü i Nedir bu gürültü, Aşık Bayraktarım Mevlana faslından Nihayet devrişan.
ne bu velvele? çeker besmele; çifte raks ile ruhbarı göründü ... FAZ IL RAYRARTAR
==
Kahr-amnn Aynur B. Sorduğunuz sorular hakkında ileride ORKUN'qa makale ve etütler halinde cevaplar bulacaksınız.
Ba.yilerlrnize : Kağıt fiatları gittikçe yükselmektedir. Bütün matbuat gibi ORKUN da bu yüzden zarar görrnekte ve sıkıntı içinde bulunmaktadır. Bu hususta bütün bayilerimizden ehemmiyetle ricamız: Müm, lkün olduğu kadar iadeyi azaltmak için ancak sata, bilecekleri miktarı, ucu ucuna hesaphyarak, istesin,ler. Satışlardem fazla almakta olanlar bize hemen sevkika tı tam satış sayısına indirmernizi haber ver-
-*
A. N. Çebioğlu B. Bahsettiğiniz kimseler kilh sosyalizm, kah başka adlar altında faaliyette bulunan komünistlerdir. Bir dergi veya gazeteleri kapanınca bir başkasını ele alırlar. :!.\Iaskeler değişir, fakat şahıslar ve gaye aynı kalır. Son olarak bunların bazı gündelik gazetelere sızdıklarını ve bu sefer de «Kemalizm" maskesini taktıklarını görüyoruz. Komünistlere ölüm cezası lazımdır, çünkü bunların yaptıkları' va tan hainliğinden başka bir şey değildir.
sinler.
*
, Şiir yazan arkadaşlarımızin çoğu şiirlerinde i'thaf , lar yazmaktadırlar ve bu ithafların çoğu bugünkü ileri gelen Türkçü yazarIaradır. İthafta adı geçen arkadaşl ar ithaflardaki bağlılık duygularının her seferinde dergide çıkmasını, kendilerinin methedilmesi gibi bir marıa taşıyacağı cihetle istememişler ve onların bu arzuları üzerine ORKUN'da çıkacak şiirlerden her türlü ithafın kaldırılması hususunda umumi bir prensip kararına varılmıştır. Şiir gönderenlerin dikkatlerinden kaçmamıştır ki son sayılarda ORKUN'daki bütün şiirler ithafsız olarak çıkmaktadır. Ancak şehi tlere yapılan ithaflaistisna edilmektedi r.
S. B. İslamtürk
bildirrneni;
m
rgi .co
ww w.o tu
H. Yücelttirk B. Atatürk hakkındaki sorunuzun cevabı için bu sayıdaki hasyazıyı OkUYUDllZ. Bahsettiğiniz gazete bu milleti baskı ve işkence altında irıl etrniş, sahte mazba ta düzerek yalancı mi IIe tveki lli ği yapmış kimserer tarafından çıkarılmaktadır. Böylelerinin Türk milliyetçilerine düşman olması kadar tabii bir şey yoktur.
*
A. İ. Tu şkerıt B. Adana. Bahsettiğiniz şiirdeki çanlar kilisede çalınan çanlar değil, alelade canlardır. Kilise işlerinin dışında da pekçok yerde çan kullanı, uıl". Mamaf'i, şai rin bu sözü daha ziyade kariye için seçtiğini 'tahmin ediyoruz. Seedeve varmak yalmz [I'anı-ı'ya karşı olunca caizdir. İmana karşı seedeve varmak lanetlerneğe layık bir harekettir. Yazıda bu çeşit secde k asdedilmiş tir.
'*
tekrar
i:ı..~",-""-'-'"''-'-"'''l1tt...''-''-",-''-~''&..''-'''-","''&.'~
~
ken
*"
de
*
ORKUN'da çıkan şiirler derginin hangi sayfasm-. 'da ve neresinde çıkarsa çıksın, bu şiire ORKUN tarafından verilen değerde bir farkı göster mez. ORKUN'un her sayfası bu bakımdan tamamen eşittir. Yazı ve şiirlerin nereye konulacağını tamamen matbaanın telmik icapları tayin etmektedir.
'**
B. Adresinizi
zi rica ederiz. ORKUN'un işlerini yapan arkadaşlar arasında bir işbölümü olduğundan, zaman kaybına yer bırakmamak için gönderilecek paraların ve bayilerimiz in göndereceği iadelerin yalnız P. IL 1818, Istanbul ad .. resine gönderilmesini rica ediyoruz. Para gönderilirken posta havalesi kağıdının kenarındaki 'yere (ayrı rnek tuba değil) paranın ne için gönderildiğini, ve abone parası gönderirken abonenin kaçıncı sayıdan başhyacağım yazmayı unutmayınız.
Süleyman Bayram'oğluE. Ziya Gök Alp aleyhinde pek çok şey söylenmiştir, Iaka t bunlar ispat edilmemiştir. Delilsiz rivaye tle re hemen inanmak doğru ol., maz. Ti.irkçüıüR;·'11 bugünkü şartlara göre esaslarrm; izah edecek bir eser ~nş2.allah olacaktır. Yılbaşımrı Türk geleneğine ve tabiatın gidişine dcha uvzun olarak Mart veya Nisan başına alınması işi 'Türkçülük ülküsünün bugünkü davalarında zafere ulas tıktan serıra ileride ele alabiicceğı işlerdendir. Duygu ve düsüncelermize iştirak eden pek çok Türkvardı!'.
TtrRKLtJK
~
VE MUl{ADDESAT
.~
SAVAŞ
~
~ Ankaradaki milliyetçi gençlik tarafından çı~ ıkar-ılan ve on beş günde bir çıkan milliyetçi si~ yasi dergi. İlk sayısı çıkmıştır. Bütün ülküdaş~ lara tavsiye ederiz.
~ ~ ~ ~
~ ~
sxvısı (ıo) KURUŞ
İdarelıanesi:
Anafartalar,
~
Zafer Sokağı
~ 57 Nu. da,
ANKARA
~ ~
l!t..."-",-,,-~,,,~'-~'-'-~~"'l1'A.'-",-'-'-",,-'-~''-''Q ~~~
ı
MÜSLÜMAN TÜRK ÇOCUKLARıNA ARMAGANIM Yazan: YILANLIO(;,.LU
Fiatı: 60 Kuruş. Küçük çocuklar için milli duygular ve ahlaka b c:;; lı lı k t~lkinleri taşıyan, çocukların çok kolaylıkla okuyacağı ve zevk duyacağı sade ve güzel şiirler, dialog ve bir perdelik manzum piyes. Çocuğunuza okutmanızı, tanıdık ve akraba çocuklarına hediye etmenizi tavsiye ederiz. Bayilerde hularnadrğmtz takdirde P. IL 1818, Istanbul, adresine 60 kuruşluk posta pulu, veya çok miktarda siparişler için posta havalesi gön,
I
deriniz. ~~~~~VV~~~~~~~ İDAREHANE:
FEYZULLAH
çü
IşIL
CADDESİ 9 Nu. A. MALTEPE -
MATBAASI
-
ISTANBUL
ISTANBUL