Orkun 32 sayı

Page 1

m rgi .co

rfjRKLER

BİR

ORDU

ken

de

BijTÜN

.

ww w.o tu

:~~)~-~ ~-~~-~-~i~ içİNDEKİLER·I

~ ".

. . . . . NEJDET SANÇA:ii') Türk Kahramarılığı . -: . . . . 1 N. ZAFER ALPS,ü Türk Destanını Tasnif Etmek Tecrübesi , , ATSIZ Büyük Türkçü Ziya Gök Alp'ta Milli Terbiye. , , . , F AİK GÖZÜBÜYÜK Hayıf Bana, Yazık Bana, Vah Bana (Şiir). . . , . , MUSTAFA KAYABEli Orkundan Sesler , , . . . . , , , '. **~, Şahsım Hakkında Kare Topraklarında

i

.

Dede Korkut Hikayeleri Üzerinde Yeni Araştırmalar. . GÖKÇEOGLU SAİT Kore'den Turan'a (Şiir). . , . HAYDAR SİSMAN Vurdurnun Bağları (Şiir) .. , H. HASAN YAVAŞ 19441945 Irkçilık-Turancıhk Davası . . . . . *** En Mukaddes Sevgilime (Şiir) . " . M. ZEK İ AKDAG Turarı'a Özlem (Şiir). . . , . '. PEYMAN ÖZEN Kandil Dağı'nı Gezerken (Şiir). BEKTAŞ DÜMENCi Davet (Şiir). . . . . . , . ç. KAZıM POYRAZ 'I'ürkçülüğün Bayramı, . DEMİRCİOGLU KEMAL

~~~~~~

.."-~~~:l

SAYı 11- Mayıs -1951

25 KURUŞ


KANDİL EN

Bu

MUKADDES

yangın

Fır-tına

SEVGİLİME

uzayıp

fırtına

köye

sogut

Işıklar

kaybolup

Taşlar

parça

varmadan

yol

Bulutlar

içinde

Bulunur

mu,

. Bir

başımı, dağıt

başımı,

bir

Uzak oldum

çıkmaz

Bıktım

sahte

Haklkat

artık

yazıdan

köpeğflen

Sandım

tazıdan

öğüt

taş olsun

meçhul

haber

Meçhul

yastığım

yollarda

Öyle

Doğıım

yıl

başımı,

ezan

avundum gel

dolmuştum

olmuştum

istersen

zaten ne kap

zaten

şehidı

de

..

ZEKt

gelip

Kurt

başlı

şaf akla,

klm,

bayrak

ile,

davulu

hemen

kalkacak,

Hücurn

emri

ALLAH,

verilip,

sesleri

bir

şevkle.

biz,

girmez

gözleri,

buluta

Doludizgin

öc

alacağız

Gaz.ller ln ERTtIRK'ün

bir

cennet

Mübarek

alayla,

Türk türesi Başı

olacak,

kılıçlar yol

bahtıı

TVRAN'da,

gönlillerde,

Yiiz yı lla r ın h asr e tl,

bu vatan gezer ..

kar

öbek

biter

nerden,

ne

?

öbek,

mor

nasıl

anlatır,

çiçek,

bilecek?

tarih

yazar ..

BEKTAŞ

DüMENct sil-

-+

gere

gere,

Oellüt Moskot, serek yere, «Demir perde» yara yara, Giden

gelsin

Akın

Tanrıdağa,

atı

Vecde

koşa

gelip

Enğelleri Giden

koşa,·

aşa gelsin

TÜRKÇÜLÜGÜN

*

çalsm Kopuzu

Ozan

aşa, Tanrıdağa,

Boz-kurulu

Açılsın

kublu

RAzIM

POYRAZ

BAYRAMl

(1)

Irıleslrı

yer,

kutlu bır

TürkçüIüğün

çoşa,

ç05a

ÇOBANOGLu

TürkçüIUğün

olacak,

BUDUN'a kıvranacak,

kımız

sunaca.k;

tekmil

hüküm

yel ler

Bölünmez

bütünüz

.Ant

varacağız

içtik

Şölenle

TURAN'a,

kara

mutlu

sarıa

her

Bayramıdır

bu,.

al Bayraklar bir

;1'e1',

yer

bayramıdır

bu,

kına,

yirıe buyruk

mesut böyle

akma,

salacak,

yıldızlar

HAN,

sa.racak,

bize rehber

ile, bize

hor klü yüce

TılSasız

gireceğiz

gireceğiz

·gazarruzdan,

Hur il e r çarncak

çalınca,

TANRIDAGI

KÜKREytŞ'1

Muh teşem Bozlar

borazanlar

ALLAH

yatan,

omzunda

çalmca,

KÜR-ŞAD

azar ..

DAVET

ÖZLEM

cenk

Isimsız

değil

Göğsümü.r.ü

AKDAG

ww w.o tu

Vakit

azar,

kahraman,

yanında

*

TURAN'a

kan

Kandil dağı, Erzurum'unKargapazan ailesinde en yüksek dağdır;

yap,

MEHMET

dudaklarını,

adsız

tepeye

masal

ken

gazlsl de

Ne

BOZKURD'ıun,

toprak

bacaklarını,

ayaklarını,

dağlarda

tarihim

İsmini

durdum

doğıriadan

gibi

servlslz,

Karların

öksüzünü

Yalnızım

ne

bu

Tepeden

yüzünü

yetiş

Öldür

şehldirı biri süzer ..

damlıyor

borçlu

Şerefli

TANRIDAGI'JUl

gördüm

oldu

ey

Neler

gemller

kalmış ım

Aşkının

Sen

vakti

Dağlarda

Zaptedemez

iri,

sınırı

ça tlayan

GöğsUnden

dönmemeüler.

gel

yaylar

Dişterniş

ker varıcı

meçhul

derdinle

ağ la.tma

Ana

kl

daha

döşeğinde

Bunca

ml

dipdiri,

toprakdan

perçlrılerrriş

Türbeslz,

bir

haber bır

hancı

meçhul

*

getirse

bir

iri

dcğrulmuş.>

Germiş

san cı

ko güt

denizlerden

Gidenler

kl

Silklnip

başımı,

YÜkselsin

Meçhulormanıarda Bir

eri

kazar ..

m

anlat

var bakar

rgi .co

Ey

beni

gezeri? Türk

sahte sızıdan

ağrı

taşında

ağır

kaya

de

Bır

acep şarıh

direnek

ufuklara

Yere, Bana

fırlatır,

Burda

L~.:'::·

Mectet

Kargapazarı,

dedim,

de ne göreyim,

Kayalar

GEZERKEN

kararmadan

parça

Zevk alamaz

DAGI'NI

yapacağız

Türkçü!üğün

kutlu

Birleştik

gün

Yarın

bu

BÜTÜN

sürecek, verecek,

esecek,

Kızıl-elmaya

şoten!

'I'ürkçülüğün

bır

bayramıdır

kutsal

Bayrak

TÜRKLER

BİR

(1)

Milliyetçi

naslbetiyle

bu, altında, ORDU aatında .. ,

yapılsın kutlu

bır

Altaylarda, bayramıdır

DEMİRCiOOLU ÖZEN

da!

.. ,

Tanrıdağında,

, Şenlik

bitecek, PEflrIAN

bu gün de yarın

teşekküllerin

bu, ımi\IAL

birleşmesi

mü-


Başyazarı: Sahibi

ATSIZ

Müdürü ıSMET

,TUMTORK

p, K. 1818 Galata,

u

R

ve Neşriyat

Haftalık.

Türkçü

Dergi

.wONE:

Yıllık

6 Aylık Yurt dışı: Yıllık

10 lira 5 lira 15 lira

Istanbul

11 Mayıs 1951

Cuma Günlerİ

32. Sayı

Çıkar

H ÇiFTÇioCLU

NEJDET

SANÇAR

de

rgi .co

m

Biz 'I'ür kcül er ln, yani 'I'ürklük sevgisini suuı-Inst.ıı-mak ıçın çalışanların, yalnız ülkülerine dei{i1 saluslarma da türIü şekillerde hakaret ve iftira edllmektedir. Bunu tabii görelim, ve ülkü yolunda vürüvecekler bunu lın.sta.n göze alsınlar. Zira düşman hiç bir alçaklıktan ceklnmlvecek tiyne ttedtr. Hücuml ar ın şiddetlenmesi bir bak ımdun 'da blztm için iyi bir işarettir: Düşmana z a rurrmızm, yanl Türk'e fay_ darmz ırı, ar trrıava basladığma alame tttr. Hakaretlere teker teker cevap ver mlvor uz, citrı k ii bizim ana vazifemiz biitiin Imkürılarrrmzı ve enerjimizi TürkçülÜğÜ yaymak gayretinde toplarna.kt.ır Aşağ-ıda vavmludrğırmz Çift.çıioğ'luNejdet Sançar'ın yazısı verilecek cevabı ekadur güzel oarüandır ıvoıki, bu cevabı yalnız kerıd istnln dei!:il, anahatları bahımınllan hepimizin cevabı olarak neşretmekle yetiniyoruz. ORR1JN Keza .Tür-klyedeki siyası partilerden herhangi birisine karşı bir meylirn de mevcut değildir. Siyası par ti , lere karşı ilgim sadece reyimi kullanacağım seçim günlerine mürıhasırdır Bu ilginin sınırını merak edenler var sa söyliveyim: Rayimi memlekete en çok hizmc t edeceğine inandığım herhangi bir partiye verebi , Iir irn Ancak bu parti, komünist partisi olmamak şartıyla ..,

Şahsıma yapılan hücumlarda kimisi ırkçılık-turancılıktan, kimisi irticaı körüklemekten, bazısı siyasetten, bir kısmı da kar anl ık ( !lmazilerden filan bahsetmekte .. , Fakat başka başka sebeplere dayanmaleta gibi görünen bütün hücurnlar bir noktada birleşmektedir, 3u; öğretmenlikten affım( ılisteğidir!

Karanlık mazi meselesine gelince: Bu sözlerle ırkçılık-turancılık davası ve bu davaya sckulmuş olmamın kastedildiği anlaşılıyor, Şunu hemen söyleyim ki, o karanlıki ılmazi, benim bugüne kadar olan hayatımin En parlak, bana en çok övünç veren devridir Çünkü, Türkçülük düşmanlaı-mm bu mukaddes iyrnanı boğ , mak için yarattıkları bu davada, Türklük yolunda ıstırap çekrnek saadetine eren bahtiyarlardan birisi de ben oldum, Bir yıl iki ay hapis yattığını, fakat sonunda beraat ettiğim bu davada 'I'ürkcülük düşmanlarına karşı Türklük cephesinde yer almış olmanın zevkini hala duymak tayirn Bu zevkin manasını, şüphesiz ancak gönüllerine Türklük ateşi düşmüş olanlar anhvabilir Türk olrmyarılar la icler-i adi hırsla ı-la dolu bulunananlar ise bu bÜYÜk mahrumiyeti kendi ruhları gibi karanlık görür ve görmeye çalışırlar,

ww w.o tu

ken

Son zamanlarda 'I'ürkçülüğe karşı açılan sinsi ve kahbe savaş bütün şiddetiyle devam ediyor, Bu arada ORKUN'uhedef tutan sistemli neşriyat arasında şahsım hakkında da bir takım iftiraların, dedikodu, arın ve -düşmanca temennilerin tekrarlanıp durduğu, li görmekteyim, Bir türlü arkası gelmiyen bu yazı., ıar, beni bu yolda bir kaç söz söylemeye mecbur etmiş bulunuyor,

Jrkcıhk . turancılık denilen şeyin Türkçülükterı baş:::a bir şeyolmadığını artık Mısırdaki sağır sultan bile , ,du, öğrendi, Türkcülük dediğimiz ulu inancın parçaları olan bu fikirler _ Tanzimattan öncesi bir tara, :c. bırakılsa bile -Şipka kahramanı Müşir Süleyman ?aşadan Dr, Rıza Nura kadar bir çok Türk milliyetçisi tarafından işlene iş le ne günümüze kadar gelmiş cir-ler-dir Benim bu sahada ve bu f ik.irler in tarihi eyr i dışında hiçbir iddiam yoldur, Ben sadece bil' Türk evladı olarak Türkcülük davasına bir nefer gibi hizmet etmeye çalışıyorum, Yani bu büyük davanın bir hizmetkarıyım

=.

İrticaı lcörükleme iddiası ise çok gülünç bir laf tır. Son ir'Lica yaygaralarma gelinceye kada r dini mevzu, ar üzerınde tek sa tır bir yazı bile yazmış değilim, Fakat bu, müslüman bir Türk olarak icap ettiği zaman dinimi, islamlığın sinsi ve açık dusmanlar ına karşı müdafaa etmekten geri kalacağım manasma gelemez, Siyaset en çok tiksindiğim şeylerden birisidir, Bun, ,~ n dolayı siyasetin «s" si ile dahi bir ilgim yoktur,

Bir iki sat ır la temas e t tiğim iftiraJarın, isnatların ve dedikoduların müşterek neticesi olan isteğe, yani öğretmenlikten affım ( !)işine gelince: Bu isteği bazan açıkça, bazan da zımnen tekrarlayıp duranlar, herhalde kendilerini hala beğ enilerıle., rin taltif ve beğenilmiyenlerin af( 'ledildikleri keyfi idare devrinde sanmak tadnlar. Bakanlıklar çiftlik, memurları da ırgat sayan o zihniyet 14 Mayıs 1950 de yerin dibine geçmiştir, Binaenaleyh bugün, ortada kanuni bir sebep yokken, bir takını adi jurnaIJere ve


R K U N

keyfi isteklere uyularak hiç bir memur vezifesinden af( !) edilemez. Ortada bunu icap ettirecek bir suç olursa, o suçu tahkik edecek ve gerekirse suçluya ceza verecek makamlar vazifelerini zaten yaparlar, Bunun dışında Yahudi şamatası etmenin manası yoktur Naçiz şahsırna karşı yönelti le n hücumların sahipleri bazı Türkçülük düşmanlartyla bunlara katılan bazı yirminciasır putperestleridir Gerek isnatları ve gerekse istekleri dolayısiyle bunların topuna cevabım şudur: Bu vatanın, gönlü Türklük sevgisiyle dolu bir oğlu olarak, beni, bütün varlığımla bağlandığım Türkçülük davasına hizmet etmekten hiçbir kuvvet alıkoyamaz, Türkçülük düşmanı ağız Ve kalemlerin saldırışları olsa olsa iymanırnı kuvve tlendirir. Bu efendiler bir ta, kım isnatlar ve iftiralarda bulunmak ve öğretmenlikten cıkarılmarnı istemekle yılıp sineceğimi saruyorlarsa aldanmaktadırlar. Bu dava yolunda katlanarnıyacağırn hiçbir şey yoktur. . Bundan altı yıl kadar önce, 1944_45 kepazeliğinin hediyesl bir yıl iki aylık hapsi tamamlıyarak Zongul ,

dağa geldiğim zaman, bu topraklara ata kanıyla bağlı olmamı Ilanınun mükafatı olarak bütün kapılar }'Üzüme kapanır ve bunun neticesi aylarca boşta beklerken, kader, beni bir göç sırasında evimin eşyalarını geceleyin' sırtımda taşımaya dahi mecbur etmişti. O kepazeliklerin üzerinden altı yıl geçtikten sonra şunu bilhassa belirtmek isterim ki ne o hapishaneden, ne işkencelerden, ne de onların devamı olan bu açlığa mahkum edilişlerden yilmiş değilim, Eğer rnukadderse bu kahbeliklerin yenilerini de karşılamaya, göı;Uslemeye hazırım, Onun içindir ki tuttuğum yoldan, yani TUrkçUlUle davasında bir nefer olarak çalışmaktan .berıi ölüm, den gayrı hiçbir kuvvet alıkoyamaz, Bujurnalci takımı şunu bilsin ki, Türkün iç düşmanları olan kızıllar. 'dönmeler, masonlar, hürriyet düşmanı putperestler ve diğer mahlüklar'la yapılan ve yapılacak olan savaşta, Türkcülük safında yer almaktan bir an geri kalacak değilim, Eğer kalırsam, Tanrının en büyük lütfu olan Türklüğürn bana yüz bin kere haram olsun ..,

m

o

ÇİFTÇİQGLU NEJDET SANÇAR

rgi .co

4

KORE TOPRAKLARINDA TÜRK KAHRAMANlIGI N AMIR ZAFER ALPSV lardaki

ecdadının

de

Bel) bin küsur Mehmetçik Kore topraklarına vardıkları andan itibaren bü tün dünya devletlerinin dik; katini üzerlerine çekmiş bulunuyor. Bu orta boylu, tıknaz 'yapılı insanlar bir ırk ın temsilcisi olarak orada savasryor'lar Şadahet mertebesine, Gazilik ünva, nma Allah Allah .sadaları arasında ulasıyorlar. At binenin kılıç kuşnarıın Bunu yüzlerce, binlerce yıl önce şimdi Kore topraklarında dövüşeri arslanların, ecdadı söylemiştir. Haki; kat te bu ... Her babayiğit'in harcı değildir ata binrnek 've kılıç kullanmak Türk at üzerinde doğar, büyür ve ölür. O ölümün de bir asil tarafı vardır. Kılıç, pusat Türkün beşiğinden mezarına kadar oyuncağı. en samimi arkadaşı olarak her tarihte karşımıza çıkar. Niğbolu, Kosova, Malazgirt, Ridaniye Sakarya v.b., bunlar tarih sayfaları üzerinde orada yiğitlik yaratan binlerce Türk şehidinin kanları ile kazınmamak şar., tiyle yazılmış birer zafer menkibesidir. Gözümüzü kozmopolit muhi tlerden ayırarak Anado, luya çevirelim Orada nice kahramanın Allah Allah sadalar-ı ile kükremeğe can atmakta olduğunu görürüz. Anadolu çocuğu damalı. Teksas, Havana tip gömlekler bilmez, ağzını burnunu oynatarak Amerikan sakızı çiğnemez. Fakat ona sırtındaki patiska gömlek ve ayağındaki çarık yeter. Bunlar onun gururunu ve iymanını yükseltir. Onun düşmanını sormavırı bır kerre; derhal kulaklarını sesin geldiği yöne çevirir, gözlerini kısar, alnı biraz kırışarak tek kelime ile ifade edip Moskof der ... Ve Moskof benim ecdadımın uşaklığını yapmıştı, diye basım iki yana sallar. O bugün KORE toprağında Ilahlaşrruşt ır-, Kunuri onun ufak bir süngü göstermesinin rrrükaf'atrdır. Orada dökülen bir avuç Türk kahrarnamnır, kanı ALTAY'_

sad

etmeğe

kafi

gelmiş-

«Baba mektubunu aldım, Heyecanlryırn, onun için arkadaşım Fahret tine okutıryorum. Yeniden dünyaya gelmiş gibi oldum, Fahrettin -si perde İnektubu okur. ken, o esnada 300 metre ilerimizde Moskof uşakları komünistler kaçıyordu. Kulağım Fahrettinde gözüm hedefte ateş .ettim. Barut kokusu oh ne güzel Üç düşman vurdum, Üzülüyorum baba, ar kadaslarrmdan 15-20 tane öldüren var,. Yüzbaşırn sn-turn sıvazladı Gözlerim yaşardı Komutanıma mektubunu gösterdim 21 milyon Türk var dedi. Baba inan ne zaman Türkün geldiğini görüyor bu kancık dölleri, öyle bir kaçışları var ki, hayret edersin, Onlar kaçışıyor, biz Allah Allah diyerek üzerlerine taarruz ediyoruz. Kunuri'de biz p300 kişi, onlar tam dört tümen fakat bizim onlarda 'bulunmıyan Iyrnanımız var. Süngü tak tık, dört gün beş gecelik bir gırtlaklaşmadan sonra son Moskof çen, berini yardık Düşman leşlerini çiğniyerek geçit.k Gece ışığında sungünün parıltısını bir gör baba ... » Bunlar ne Kore'ye röportaj için giden bir gazetecinin, ne de benim muhayyilemden doğmuş cümleler değildir, Bu yukarıdaki satırları babasına yazdıktan on sekiz gün sonra gazilik mertebesine erişen bir Meh, • metçiğin ruhundan kopan cümlelerdir... O kendi kah-. ramanlığmı Ve gaziliğini, arkadaşının kahramarılığı yanında küçümsiyen bir gazidir şimdi, Türk kendini methetmez methedilmekten de hoşlanmaz. Kore topraklarında on binlerin yapamadığını 5300 Türk kahramanı çelik süngüsir ile Oğuz - Kağarı, Er., genekon, Bozkurt, Sakarya destanları arasına bir Kunuri, . nihayet bir Kore destanı katmak suretiyle yapmıştır. Kılıcının hakkını süngü ve yumrukla vere, .rek, NAMIK ZEKİ ALPSt)

ken

ww w.o tu

ruhlarını

tir


5

ORKUN TÜRK DESTAN! ÜZERİNDE İNCELEMELER:

-=- -

TURK

o

-=

:---

TASNiF

ETMEK

TECRÜRESi

ATSIZ

m

Profesör Zeki Velidi Togan, Fatih Sultan Mehmed zamanına kadar Türkiyede mevcut olan Çaga tay hayranlığının (ve tabii bunun neticesi olan manevi Türk birliğinin) Mısır ve Suriye rnüverrihlert tarafından yapılan propaganda ile kaybolduğunu ve yerini Çin., giz ve Temür düşmanlığına bıraktığını söylüyor, Keza yine ona göre Safe'lilerin şiilik propagandası ve f üzull iranlılık gayreti de milli tarih telakkisi ile Türk destanını tahrib eden arnillerden biridir Bu mütaalardarı sonra Türk destammn anaçizgilerine g e, çen müverr-ih,

bu destanı

şöyle hülüsa

ediyor:

Dişi bozkurt tarafından beslenen ilk Türkün yurdu İsık göl civarındaki Izık Art dağlarıdır Türkün dört oğlu oluyor ve bunlardan «Türıg» tuzu keşfediyor. Onun oğlu «Alp Er Tunga» ise Türk hükümdar sülalelermin kurucusu oluyor, Bunun neslinden cAlanca- Kara Ham> ahudan mis elde etmesini bulup ticareti kuruyor, ok ve yayla av avlamasını icad edi., yor Alanca Kara Handan sonra memleket TÜrk ve Oğuz, yahut Moğol ve Tatar diye ikiye ayrılıyor ve iki nesil birbiriyle uzun mücadelelerde bulunuyor. TI'IoğoI neslinden Kara Hanın oğlu Oğuz Han (yahut Oğuz Ata) büyük fCıtuhat yaparak cihangir oluyor ve vez i ri "Uluğ Türk» de aklın, tedbirin mümessili sayıll,vor. ,Oğuz Handan sonra oğlu Gün Han hükümdarlığa ge : çiyor ve bununda «Irkrl Hoca» adındaki veziri şöhret buluyor. GÜn Handan sonra her biri 75-125 yıl hüküm süren 9 hükümdar daha geliyor ve hükivndarhk Oğuz sülalesirıden «Buğra Han·, sülüieslne geçiyor, Karah~nIılar ın destana geçmiş şekli olan Buğ ra Hanla rda n sorı., ra harfkülade bir doğuşla dünyaya gelen Çingiz Han başa geçiyor. Çingizin neslinden gelen bir kaç padiş ah , tan sonra Ternür, Toktamış ve Edüge parçaları destanı tamamlıyor.

ken

de

tır. Bu derginin Mayıs, Haziran" Temmuz ve Eylül 1931 'tarihinde çıkan 1, 2, 3 ve 5 inci sayılarında «Türk . destanının tasnif'i» adıyla dört makale neşrederek milli destan üzerine dikkati çekmiş ve bu destanın na, sıl işlenmesi icab ettiğini göstermiştir, Profesöre göre: «Milli destanlar. tarihi vakalan tasvirden Ziyade, milletin yüksek milli _duygularını inikas ettiren, tarnarniyle veyahut az çok tarihe müs; tenid bir ideal alemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir ..)' Milli destanın teşekkülü için üç merhale lazımdır:

de) haber verdiği uzun çarpışmada, Eski milli destanların Türk ve Çin gibi milletlerin işine yarıyacağını ilaveden de geri kalmamıştır. Ona göre bugünkü durum ve şartlar eski Türk destanlarını tasnif etmeğe ve bunları milli terbiyeye esas edinmiye elverişli olmakla beraber mazimizi anlayış hususunda aramızda bir istikrarın bulunmayısı da mühim bir engeldir.

rgi .co

Ziya Gök Alp ve Hilmi Ziyadan sonra Türk destanı üzerindeki çalışmalar daha ilmi ve daha metodlu olmuştur. Başka milletlerin destanları hakkındaki eserleri inceleyerek Türk destanının ilmi tasnifini yapan ilk Türk, Istanbul Üniversitesinde Türk tarihi okutan Profesör Zeki Velidi Togandır Türk tarihi üzerindeki derin bilgi ve ihtisası malum olan ve Türkistanın batı ucu demek olan Bas , kurdistarıda doğarak bütün Orta Asyayı ilmi ve siyasi sebeplerle dolaşan Zeki Velidi Togan, Türklerin henüz destani devirde yaşıyan boylan arasın; da da dolasmanın verdiği saları iye t le milli destanlar üzerinde ciddiyetle durmuş ve bunu yaparken yalnız destanı işlemekle kalmıyarak eski destanlar vasıtasiyle 'tarihin bazı karanlık noktalarını aydm, latmasını da bilmişt.ir. Profesör Zeki Velidi Toganın Türk destanı üzerin, deki ilk mü him yazıları «Atsız Mecmua» da çıkmış-

ww w.o tu

-~-

DESTANINI

3

1 - Destani ruhlu bir milletin muhtelif devirler , deki maceralı hayatını halk şairleri ufak parçalar halinde söyler. 2 - Milletin tama.mını ilgilendiren bir hadise, bu muhtelif des'tan parçalarını bir mihver etrafında toplar, .'::S?! 3 olur ları Fin

- Nihayet millete büyük bir med~ni lnreket ve o sırada çıkan mürıevver bir halk şai ri bu parçatoplıvarak milli destanı yara tır: (Yunan, Acem ve destanları böyle teselekül etrniş tir)

Profesör Zeki Velidi Togana göre Tür-kler ikinci devri bir kaç defa geçirmişlerdir. «Bütün Türk milletinin merküresinve düşüncelerini bir yere topuyan destanlar bütün Türk milletini birleştiren Oğuz (Hurı, Kun) ve Çirıgiz vekayii gibi hadiseler do , Iayısiyle husule gelmiş, fakat üçüncü devreye girerne, yip büyük bir milli halk şairi tarafından tesbit edi'erek mun tazam milli destan şeklini alarnarrus ve uf ül edip gitmiştir. Biz de bu büyük destanların ancak enkazı vardır.» Acaba bu eski büyük destanların enkazı yeni baştan düzenlenebilir mi? Destan zamanı geçmiş değil midir? Zeki Velidi Tcgan, Avrupa için geçmiş olan destan devrinin Türkler ıçın de geçmiş olduğunu kabul etmekle beraber Avrupada çıkacağını daha o zaman (Yemi 1931

Profesör Zeki Velidi Togan, üzerinde fazla çalışmadığı için Batı Türklerinin, yani Türkiyelilerle Azerbaycanlıların destanları hakkında fazla söz söylememiş, yalnız, Anadoluda meşhur olan Ba ttal Gazi ve, Danis., menc1 Gazi destanlarının Türk destanı olmayıp islürni destanlar olduğunu söylemekle iktifa etmiştir, Seyyid Battal Gazi hikayesi, mevzuunu Anadoludaki İslam _ Bizans kavga larmdan almış olmakla beraber bukavgaların Selçuklular değil, daha önceki Arablar devrini terennüm ettiği ve kahramanları hep arabca isimler taşıdığı için hakilmten bir Türk destanı manzarası gös terrnez Bel' ne kadar Kôpr iilüzade Fuad Bey 1926 da basılan "Türk Edebiyatı 'I'arihi» nde bunu,


ORKUN lı olduğu halde Danişmend Gazi, herkesin bildiği, on birinci asırdak! Anadolu Türk fatihlerinden biridir. Destanı da destan olduğu kadar popüler bir halk tarihinden başka bir şey değildir. Danişmend Gazi destanının da eski karakteristik Türk destanlarına fazla benzemediği muhakkaktir Zannımca bunun ~fbebi bu hikayenin destanlaşacak kadar bir şifahi ömür geçirmeden kitaba geçirilmiş olmasıdır. Bu iddiayı teyid edecek diğer örnekleri de Osmanlı 'tarihinin başlangıcında görüyoruz: Ertuğrul Gazinin, çarpışan iki orduya rasthyarak yenitmek ÜZEre olana yardımı, Kur'an karşısında sabaha kadar ayakta durması, Osman Gazinin meşhur rüyası ve bu rüyadarı sonra «Ede Balı» nın kızı ile evlenmesi, Rumeliye sallar-la geçiş vesaire hep tarihi birer aslı bulunan, fakat destanlaşmanın bütün safhalarım ikmal etmeden önce tesbit olunduğu için tarih,le masal ve destan arasında kalan vak'alardır. Aşık Paşazade, Oruç Bey gibi Osvnarıh tarihlerinde ilk Osmanlılara ait vukuatın mühim bir kısmını tahrif edilmiş, yanlış zap tedi lmiş tarih saymak mümkün olduğu gibi destan saymak da mümkündür. Tıpkı Seh. namenin bazı parcalarm-« tarihe tetabuk etmesi gibi, bunun böyle olması da zaruridir. O halde Profesör Zeki Velidi'nin ihmal ettiği Batı Türklerl destanını tasnif etmek icabederse bunn "imdilik Dede Korkud, Darıisznerıd Gazi, Adana Fethi ve ilk Osmanlılara ait parcalar olmak üzere sıralamak ve Köroğlunu da _ aslı Türkistana ait olsa bileya D~nlşmerıd Gazidep sonraya veya Osmanlılardan öneeve 'getirmek üzere bu işin mütehassıslarına havale etmek icabeder. Yabancı ülkelerden ge!ne zararlı nesriyatın büyüklere ve küçüklere ayrı ayrı 'pek kuvvetle hitab ettiği bugünlerde milli destanlarm. acele ile de yapılrms olsa, biryük parçalarını vermek pek rnühim bir millihizmet olur, ATSIZ

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

Anadolu Türk destanlarının ilki diye göstermiş ve Anadoludaki İslam - Bizans mücadelesi sırasında, Erne., vi ve bilhassa Abbasi ordularındaki Türk unsuru ara; sında doğmuş olabileceğini iddia etmişse de masal urı., suru ile çok karışmış olan Battal Gazi hikayesinin diğer Türk destanlar-ındaki umumi karakteri gösterilme , diği .muhakkaktır. Anadoluda ilkönce Arablarla, Rum, lar, sonra Türklerle Ru~lar arasında asırlarca süren dini savaşları aksettirmiş olması itibariyle bunun öteki Türk destanlarından ayrıldığı, itiraz makamında, ileri sürülebilirse de bu iddia da pek varid sayılamaz. Çünkü müslüman olmıyan Gürcü ve Abazalarla yapı , lan savaşların hatırasını saklıyan Dede Korkud hikayeleri de dini bir karakter taşıdığı halde milli unsurdan da bir şey kaybetmiş değildir ve zannımca Batı Türklerinin yani Türkiye, .Ir-ak ve Azerbaycan Türke , lerinin ilk destani mahsulleri de bu Dede Korkud hikaveleridir Merıseini Türkistandan ve hs tta kısmen Gök Tür-k; ler cağmdan aldığı belli olmakla beraber Doğu Anarlo., luda mahallileşrnis. değişmiş, tekarnül etmiş olan bu hikayeler Battal Gazi ile kıyas olunamıvacak kadar milli ve destani karakter taşımaktadır. Bugün valrı-z Anadolu Türkleri arasında malum olan ve destani ,.",,hiyet 'taşıyan hikayeleri rloğudan doğruva Anad-v'u TIirl{lf'rinin destanı saymakta isabet olarmvacaamı zannediyorum. Bunların başka millet.lerden Türklere zecmiş olması ve Türklerde yaşadığı halde asıl sahir», lerince unutulmuş bulunmasi Dek mühtemeldir. Nitekim <Alp Er Turıga» destanı da Türklerin malı olduğu paL np Türkler arasında hemen hemen unutulrnus. f"ı<a~ Türklerden alınan zengin parçaları F'irdevsi tarafından Şehn!i.meve sokularak İr a nlrlara mal edilmiştir. Profesör Zeki Velidi Togan'ın Danişmend Gazi c1"Stanını da Türk destanı saymamasma gelince: Ben h,,_ r-ada dee:erli bilginin fikrine iştirak etmiyorum, Cürıkü Battal Gazi'nın Arablar arasında yaşamış tarihi bir as ,

m

6

Büyük Türkçü Ziya

FAİK

Son zamanlarda beşeriye tin göstermiş olduğu tekamU] seyri nazar-i itibara alınırsa, mil!etlerin gi ttik., çe daha kesin hudutlarla birbirlerinden avı-ıldık'arı ve şahsiyet kazandıkları görülür. Hümani te'run yaratmak istediği, her cemiyet, her millet için ayni ruhi, bedii, fikri faaliyetleri gösteren, statik insan tipi bugünün zaman ve mekan hudutları içinde mütemacliyen değişen dinamik cemiyetine uymaz Terbiye her şeyden önce insanı hedef tu ttuğu için, insana göre değişmesi gerekir. İnsan da sahip olduğu cemiyet ve milletin damgasim taşır, bunun için ele alınan terbiye de milletlere göre şekil almalıdır. İşt bu zarureti nazar-i itibara alan Ziya Gök Alp Mil li Terbiye mefhumuna çok ehernmive t vermiştir. Ziya Gök Alp'ta Milli TerbiY~ «Bir mille tin vicdanında yaşayan kıymet hükümlerinin bütunü olan hars;

Gökalp'ta

Milli

Terbiye

GÖZÜBüYÜK o milletin fertlerinde ruhi melekeler haline getirmek." den ibarettir. Ona göre kıyrnet hükümlerinde hakim olan ferdi şuur değil, içtimai vicdandir Kıy.met hükümleri her cemiyet'te başka türlü olduğu için milli bir mahiyeti haiz olduğu gibi onların mecmuu olan hars da millidir, medeniyetten ayrılır. Medeniyet şen'iyet (realite) hükümlerinin heyet-i mecmuasıdır. Fcrıniyat - teknoloji ismi ile adlarıdırıIır Medeniyet enternasyonaldir Hars rnillidir Millet, Ierc göre şekil alır. Bazı kimseler Ziya Gök Alp'in bu fikrini ele alarak onun, medeniye tin milli harsı tahrip ettiğini söyledl, ğini ve harsı medeniyete tercih etmiş olduğunu iddia ederler. Bu yanlıştır, anlaşılmadan söylenmiştir. O bu hususu şöyle aydınlatrr: Şen'iyet Iıükümloı-ı ve ,,' onların mecmuu olan fennIyat Iamllftdtr, La mllli baı;-~ kilo ~aYf~ milli P!\~k!\'d.ırı Milli yiçd{\.AA mQıp~y\r qtmı-~


ORKUN hükümleri

ne millidir,

nin münasrbudur,

milli

taallük

vicdana

ne de gayri

milltdir,

etme. lami ll i;

İşte

(1)

Yani Ziya Gök. Alp bazilarının 'zannettiği gibi. me. deniyetin milli varlığı zedelediğini iddia edip, o, na karşı kapılarımızı kapayalım demez. Böyle söyleyenler onu anlamayanlardır. Ziya Gök Alp'a göre terbiyede esas milli harsı ted., risdir, bunun vasıtaları da kitaplar, mektepler, ve mu. alIimlerdir. Bu elemanlar ve vasıtalar milli harsın temelini teşkil eden o milletin dini, ahlaki, hukuki, Iisani, be. dii, iktisadi müesseselerine göre ayarlanmalıdır. Bu müesseseler her şeyden önce milli hayatta canlı; ha. yati bir rol ovnarnahdirlar Fosilleşmiş olmamaları iktiza eder. Ziya Gök Alp'in bu fikirleri tekarnülcü oldu. ğu. kadar muhafazakar bir zihniyetin de ifadesidir. Bu iki görüşü birleştirmiştir. Milli terbiyeyi temin için gereken milli harsı bu. labilmek hususunda o bize şu yolları gösteriyor: Kendimize dönmek, hiç bir medeniyetin, hiç bir arıanenin hususi taraftarı cereyanları yıkmak,

olmamak,

kökü dışarda

Ziya Gök Alp'in da belirttiği gibi Türkcülük yanını doğuran bu endişe çok yerindedir.

olan cere,

hukukta;

mill!

harsımızı

Ilsarıda,

olduğumuzu terbiye

dinde,

nasrl bır

ıktısatta

anla.ttrktan

devrine

keşfederek sonra

g-irebiIiriz.

l,at'ı

ahlakta,

şahslyete. bır

(2)

malik

surette

mm!

ww w.o tu

Durkheim'ın tesiri. altında kalan Zrva Gök Alp in. sanda iki vasıf görür. Birisi uzviyet, diğeri sahsivet tir Uzvive t fıtridir. Sahsive+ ise Ictimaidir Asıl terbiye. de ele alınacak ictirnai olan sahsiye ttir İctimai şuur ve vicdanın baskısı altında kalan bu sahsiyetin muavven hedefiere yöneitilmesi milli terbiyenin rnihver-inl :eskil eder. İnsanlara şahsiyet vereri şey mensup olduğu millet camiasidır Bir çocuk dünyaya geldiği zaman berabe., rinde ne dini, ne ahlaki, ne hukuki. ne lisarıi, ne de mantıki bir vicdan getirmez. Bu vicdanları ona kendi milleti, kendi milletinin harsı verir. Çocuklarırmz ı bu harstarı mahrum e tmerneliyiz Her

mllletin

gayesI

otabüir.

ya~ayacak

Ise

hususi Tlirk 'I'ürk

edllrnefldtr sa doğru

har-sı

lcerıdlsl

'I'ür'Ic

milletinin

Te.rbtvcde gitmeliyiz.

arıcak

çocuğu

harsına

mederuye

için terbiye

mıııetinIn tl

göre bırakıp,

har.

(3)

«Milli Terbiye:' adlı Muallim Mec, 15 Temmuz (2) cMi lli Terbiye:" adlı 15 Temmuz Sayı: 1 Sayfa,2 (3) . «Milli Te rbiye» adlı kalesi. Muallim Mecmuası sayfa 37,

HAYIF

BANA,

Ziya Gök Alp'ın makalesi. 1332, Sayı 1 Sayfa 3 te. yazı. Muallim Mec 1332

BANA,

GÖZüBüYüK

VAR

BANA

«Muradıma, maksadıma ermezsem Hayıf bana, yazık; bana, vah bana ... »

·Turan

denen

Hayıf

bana,

Yunus

gibi

Hayıf

YUNUS

öz yurduma

yazık

vah

bana

ermezsem

yazık

bana,

vsh

Irmaklarrm

gürül

gilrü!

akmazaa

OcakJarım

duman

Hilal

nurun

Ha yıf

bana,

Vtya.na.yı

bana,

kurtılarım

toplarım

yazık

buna,

~.a,n dllerımezse

Prutlara

vah

gezmezse

zorlamazsa

bana,

Mosko:!'

bana,

su içmezseatIarım

Tunalardan Hayıf

yakmazsa

alevalev

hür

bana,

dumanttitmez8e

yazık

Bozku-lar-da

Ei\'IRE

girmezsem

bana,

muraduna

bana,

da.yandığım

Eğer

mazi

Hayıf

bana,

yazık

vah

bana.

onümde,

günümde;

carılanmazsa

Barbaros'un

klnlmde

bana,

Gök Alp'ın seri ma. 2, 15 Ağustos 1332,

yatağında

valı bana. yatınazsam

Do ıyaln.ı-ı Akdenizden tekrar

Otrantoyu Hayıf Bir

leş

bana, olup

Ulu Hayıf

tanrım

atmnzsnm

topa

yazık

tutmazsam

bana,

yatağımda

'Can sağ iken esareti böyle

vah bana. ölürsem

g-öriil'scın

B:~D.:ı. g-elirsem

ban. •.ı., yaz.ı k bana,

Alma· beni

Ziya sayı

YAZıK

zümreyi kapıları.

içinde terbiye

Ziya Gök Alp bu hars karşısında fertleri Uç zürn, :-eye ayırryor. Birinci zümre, milli harsı kafasındaki ::naddi bilgilerle inhilale uğratrnış kimselerdir. Bu gibi (1)

gayesi bu üçüncü memleketin tekarnül FAİK

ken

usulleriyle

İşte Milli Terbiyenin yetiştirmek, ve milletin, nı açmak olmalıdır.

de

O der ki : Her şeyden evvel milli: terbiye içtlmalva.t llrn1nin mevzuudur, İşte biz ancak sosyolojinln Ilmt

fertlerin artık hiçbir mefküreye iymanı, hiç bir k ıy, metle ir tibatı vyok tur Bunlar herşeyolabilirler. Rüz. gar nereden eserse o tarafa dönen pervaneler gibidirler. Bunlar her devir'de mahdut surette görülen Epi. küriyenlerdlr Hayat felsefeleri «çok haz, az elem, çok kar, az zar ar» dır, Bir milletin felaketini bu zümre hazırlar. İkinci zümre, milli harsı kafalarında değil sadece hislerinde yaşatanlardır. Bunlar duyar fakat yapamaz. lar. Birincilere nazaran çok daha faydalidrrJar. . Üçüncü' zümere, mefkürecilerdir. Bunların ruhların. da milli hars kökleşmiş tir, İdeallerine inanmışlardır Ve ona ilmi bir kanaatle iyrnan ederler. Memleketin saadetini de bu zümre hazırlar.

m

Icıymet

rgi .co

mıyarı

diği için

7

dlvanmn,

vah

bana,

yıuıına MUSTAFA

KAYAllEE.:


D *iL

yrtsız şartsız

ve birleşik

yata

istek

erişmek

edilemez, kımdan ŞI

bilhassa azami

Isyan

olarak

etmiş

haklı

ki bu Türk

derecede

ve milli bır' na,

istikla,le

ve gayretinin

halkı

yabancı

bulunduğu

her

düşmanına

başka herkesten

ve bu uğur-da

Inkar

kendisine

olan

fazla

ba. kar. kur.

ban vermiştir. «Türkelini harşı

Kurtarma

demokrasi

'iırnlbler- bağlamakta nin. faıı.ıl(iettni

Komitesi»

dünyasının

ve

kızıl

azırnil

demokrasi

emperyalizme

duruşuna

dünyasııuıı

büyük

Komıte.

bektemektedır.

~e5tekle!l1es!nı.

m

SESİ

Komıte

l.\'Iühendl!\

Adına

K. Ki\.N.A'I'~!\ı:

rgi .co

SOYDAŞLARIMIZIN

SEBEBi

. Geçenlerde Amerikada verdiği birnutku yine «Son nefesime kadar komünizme karşı mücadele edeceğlm» diye bitiren General Makar-tur'un açıkladığma göre azil sebebi kendisine bildirtlrnemiştir. Bu sebebi rnuh, telif şekillerde izah edenler var. Diyorlar ki sayın General vazifesinin siyasi ve diplomatik inceliklerini kavrıyamamıştır. Mesela: Düşmana karşı girişeceği harekatta daha ziyade düşmanın .. canını sıkmamak, onu kızdu-mamak düşüncesi hakim olmak gerekirken General bunu unutup düşmana hakikaten zarar vere., cek hareket yolları teklif· etmeye kalkmış. İnce bir maharetle harbi ne kazanıp, ne kaybetrnck, elindeki kuvvetleri azar azar yedi re yedire yıllarca aynı minval üzere sürüklemek gertkirken o harbi kökten kazanacak tedbirler düşünrneğe kalkmış. Askerlerin ka, nı boş yere akıp durmasın demek gibi salahiye ti vdı., şında bulunan ve ancak diplema tların hikmetini anlıyabileceği işlere karışmak suretiyle çizmeden yukarı çıkrmş Bu zat yüksek diplomasi aleminin huzurunu kaçırrmş tır ve .müzakera tın havasını bozmuştur Değrştir-ilme sl «dünya sulhünün korunması .içirı» zaruri bir ihtiyat tedbiridir v . b. Hulasa ediverelim: Tiyatroda yurnr uklu, biçaklı ·bir kavga sahnesini birdenbire ciddiye bindirip karşısındaki oyuncuları hakikaten yaralamağa kalkan bir oyurıouyu nasıl hemen kolundan tutup sahneden al, mak laz ımgelu-se. Makartur'u öylece vazifesinden af , fetmek Iazımgelmiştn-,

ww w.o tu

ken

de

Hürriyetini elde etmek için çalışan yurt dışı Türklere, yazık ki, şu anda gönül birliğimizi ifade etmekten başka bir yardım elimizden gelmiyor. ORKUN her sayıda onlara ülküdasların şiir ve yazılanyla se., lamlarını yol luyor Bu sayıda da onlardan, yani yurtlarını hürriyeti için çırpınan dış Türklerden buradaki ülküdaşlara bir haber ulaştırıyoruz. Bildiğiniz gibi, Birinci Cihan Savaş'rnm sonunda şimdi Rus boyurıdu., ruğu altında bulunan Türkler kısa bir müddet için hürriyetlerini kazanmışlar ve fakat toplanıp bir leşe , medikleri için Bolşevikler tarafından bu hürriyet kanlı bir şekilde imha edilmişti. O zamanlar Ruslara karşı kahramanca dövüşertlerden çoğu şehit düşmüş ve fakat kurtulabilenler muhtelif yabancı memleket. lerde esir yurtlarının kurtuluşu için siyaset ve kalem mücadelesine devam etmişlerdir. İkinci Cihan Savaşında bu kurtuluşu gerçekleştirmek için güzel bir nr., sat doğmuş, fakat yazık ki Almanlar dar ve kısa bir görüşe kapılıp Rusyadaki bütün Türkleri bir tek mil. let, Türk .milleti, şeklinde kabul etmekten kaçinmış., Iar ve Türkleri, Rusların açtığı yoldan giderek, Özbek, Başkurt, Türkmen, Kırgız v.b. diye ayrı ayrı milletler şeklinde gösterrneğe çalışmışlardır. Tabii bundan maksat Türklerin hakkı olan is tik la li Imk. la adamlar eliyle onlardan çalmak idi. Yazık ki simdi İrıgi liz le r de aynı kısa görüşe kendilerini biraz kaptırmış durumdadırlar. Amerikalılar kararsız görünü. yor lar Şimdi, kukla durumunu kabul etmiyen ve Büyük Türkistan'da tek ve tam bağımsız bir Türk devleti kurulması uğruna mücadele eden vatansever unsurlar birleşmiş ve Almanyada kurdukları bir komite vası tasiyle demokrat milletlere hitaben bi r beyanname vayınlanuslardır Bu beyannamenin Türkçeye çevrilmiş metnin i veriyoruz: «T'ür ke ltrıt Ilan

eder

r-attk vllcltk

KomitesI»

faa.liyete

dünya

etrnektr-dtr, mış

Kurtarma

ki,

geçmiş

tarafından zira

i~'i bir

sarfett.ıği

tarafından

esaret

o la.n Türideri

etmiştir

Id,

Büyük

sınırları

arasında.

rumrtur

ve

göreceğini

ümit

gayesi

baskısı

demokratik

Komi besi»

«T'iir-ke ll» nin

lçi nd e kt

Bo lşe ,

altına bir

boylarını

ba

her

hareket

birbirine

bf rleşer ek

alınhayata

yani

kuvvet

önlemelcttr , «Türkelr»

Bü~iik

tarihi

edilmiş

tesbl t

noktayı

ıms ız bazı

ğ

tiirlü

yabancı bir

şu

vurrlunun

Tiirk

sözde

bolüşülmest

Bu yolda

le bunların

Ilkeslnl

ve zulüm

ile'

ve d ernok-

HORE

Ida.rr-cllr-r- tarafından

Türk

kabul

ga yr et ler ln

Istrklüle

«Tfırke li n i Kurtarma'

"er

beyanname

ma k trr.

kavuatur

tarım

işbu

bulunmaktıa

Tiirkis-

Mosko vatla k l cumhu rtyct , esastan

olmasının

kılmak tesldı

ye

malı. sebebi

böylelik-

etmeleri

nln TUrlı; ha lkrrurı

teh-

ka;

BELİSHA

Istanbula İngiltereden Hore Belisha adında bir zat gelmiş. Bazı gazetelere de, Türkiyede her ne pahasına olursa olsun irticaı ezmek.vrnür teciler., göz açtırmamak lazı.m geldiği, bizim için tek kurtuluş yolunun bu olduğu cinsinden bazı şeyler söylemiş. Buna ıstına, den o gazeteler, «Bak, işte gördünüz mü koca İngiliz devlet adamı da bizim dediğimizi haklı çıkarmadı mı? Artık bu konu üzerinde kimsenin t~r~çl.çli,id.ü~.aJmasın\~ giQt~~rç\en kalem Q:m{.\t~Qı;hl;r\


_____

DAİl\lA

DAHITANE

Bir Hükümet sözcüsü, «Harici siyasetimiade hiçbir değişiklik yoktur» diye beyanat vermiş. Bunu okuyan bir arkadaşımız, - Doğrudur, Dedi, Ancak ufak bir fark da yok değil, Eskiden dış siyasetimiz bizimkilerin Rusya'ya boyuna dostluklarını arzetmeleri ve. Rusların da boyuna bu «dost» lu ğu reddetmeleri idi. Şimdi ise boyuna Atlantik devletlerine ittifak teklif edyoruz ve boyuna reddedilıyoruz.

m

SAVARONA

Savarona'ya kip edebildik

rneler oldu? BÜrnem hepimiz bu işi tami? Olan şey şu: Yıllardır Savarona,

resmen

ve zahlren, satılıkur Bunu duyan ve inanan, .pek çok yabancı firmalar çeşitli teklifler ıyaptılar. Bunların hepsi aylarca, yıllarca «te tkiks edildi. Neticede hepsinin ya armut misali sapı, yahut ta üzüm misali çöpü olduğu anlasıtdı Bıı müddet zar, fında Savarona vakıa kullanılmıyordu, fakat elde tutulabiliycrdu, ve yüz binlere varan bakım masrafı milletin kesesinden çıkmakta devam ediyordu. Buraya kadarı fena değil, ama işin can sıkan bir noktası vardı: ikide bir «,Savarona ne olacak? Bu kadar mas rafa yazık değil mi? » gibi sözler ediliyordu. Ve birbirinden cazip şekillerde gelen her teklife de bir kulp bulmak cidden zor, uzucu bir şeydi. «ULUS" .ta Nurettin Ar tam, «Savarona'yı satmak iste, rnek Atatürk'ün hatırasına bir tecavüzdür. bunu ileri sürenler A tatürkü kötülemek istiyen mürtecilerdir, İrıkılaplarr korumak için Savarona şimdiki halin .. .de kalmalı Ve iler-ide Cumhurbaskanları Atatürkün +ıatn-asıru taziz etmiş olmak için arada sırada onunla gezrneli.» şeklinde bir yazı ile ortalığı yokladı, fakat .urnumi efkilr bunu çok soğuk karşıladı. Nihayet güzel bir hal çaresi bulundu ve son karar verildi. Savar-ona bir talim gemisi olarak Milli Savunma Bakanlığına devrediliyordu, fakat bir şartla. Gernda onun kullam. lış şekli ve gayesini değiştirecek hiçbir tMila! yapıl. mamak şartı ile. Geminin içindeki eşyalar ve mefruşat ~se, muhafaza edilmek üzere bir «müze: ye kaldrrıh., yor, Yani bundan sonra Savarona'nın bakım masrafları' yine milletin kesesinden çıkarılacaktır, gemi yine olduğu durumda muhafaza edilerek bekletilecektir, ve fakat artık bu konu üzerinde her türlü itiraz ve teklifin önü alınmış bulunuyor, İşte Savarona'ya olanlar şimdilik bundan ibaret.

ümitlenen

ww w.o tu

ken

de

Esasen Yahudi olmasına rağmen bu sebeplerledirki az önce o saldalyeye gelebilrniştt Şunu da kaydetmek gerekir ki İngiliz siyasi ,geleneğinde bir Bakan kolay ~{olay değişmez, Hele sebeb zikredilmeden hiç değiştirilrnez. sebebler de çok kuvvetli olmalı. Tabii Bakan kendisi istifa edebilir, yahut ta kabine topyekün çeki., lir. Hore Belisha hususunda garip bir istisna vanıldı Harp başlayınca, yani iş ciddiye binince ve İngilizler için bir ölüm kalım meselesi olunca, bu zat hemen usta bir siyasi manevra ile Bakanlıktan düşürülüverdi Umumi efkara hiçbir mukni sebeb bildi ri lrnedi Kerı.. disi kıyametleri kopardı, Birçok Yahudiileri gelenieri de bunu bir mesele yaptılar, onun sırf Yahudi olduğu .için işinden çıkarıldığını, bunun bir haksızlık olduğu' nu ile sürdüler, Fakat başka işlerde çok- elas tiki dav, ranarı, tavizler veren İngiliz siyaseti bu noktada bir ,,granit kaya kadar sert ve sabit bir inat gösterdi, Baş, bakan Çember layn Parlemento huzurunda sual karşısında kaldığı zaman sadece, mevcut harp durumu içinde bu vazifede bu zata güvenilemiyeceğinl söylemek. 'le yetindi Başka işlerde biribirinin ve hükümetin ba, şırıı didikliyen Parlemento üyeleri bu konuda ara lar-ında zırnni bir anlaşma varmış gibi mevzuu deşmediler ve Başbakanı tuttular, Hore Belisha bir parle.mento dolusu soğukkanlı, soğuk bakışlı, ağzı kenetli İngilizin önünde bağırdı çağırdı, hiç bir şeyin kar etmediğini görünce sustu ve oturdu, İngilizler! iyi tanıyanlar bilir ki onların yalnız fabrikalarının mamulatı değil fikir ve müesseseleri de iki türIüdür. İngilterede kullanılmak için olanları bir türlü, ihracat malı olanları bambaşka türlü.

sebeb! ne olsa gerek? Ortada ne yeni bir hadise ne de değişen bir durum vardı, Derken Avrupa dergilerinden birinde gözümüze bir "havadis Ilişti : Stalin 1951 yılında Sulh (!?) ve İrısa, niyete (!) en büyük hizmeti yapan için bir mUkAtat tesis etmiş. Bu mükafatm miktarı gizli tutuluyormuş ama pek yüklü bir para lkramiyesi olduğu haberi dışarıya sızmış. Her gönülde bir arslan yatar derler. İs, ter misiniz kı bizimkiler de ümitlenmiş olsunlar?

rgi .co

Bizim anlamadığımız esas nokta bir yabancının bizim iç işlerimiz hakkındaki beyanının neden bir Türk'ün sözünden katkat 'değerli sayılması gerekeceğidir .. Ya, bancının zekası. kavrayışı ve bilgisi acaba pek mi ,ÜS-tün? Yahut Türkiyenin içtimal ve siyasi meselelerinin içyüzünü bizden daha yakından mı tanımış? Yoksa bu memleketin dertleri, bu memleketin geleceği üzerinde daha candanbir alaka mı duyuyor, daha derin bir samimiyatle mi hareket ediyor? Türkün milli rnenfaat , lerini öne alacağı daha mı garantili? Bunlar bütün yabancı nasihatları hakkında üzerin. de durulacak noktalardır, fakat biz Hore Belisha de' nilen zata dönelim, Onun bize sunduğu nasihatlerden olmasa 'bile kendisinden bir ibret dersi alalım, Bu zat sütbesüt halis Yahudidir, Fevkaladkurnaz, kaypak. yaman bir poli tik.acıdrr İngiliz siyaset sahasında masonluk aleminin desteklernesi ve kendisinin de kabiliyeti ve çalışması sayesinde sür'atIe yüksel; miştir, Nihayet İkinci Cihan Savaşı başlamadan önce İngirterenln Savunma Bakanı oldu. Harp patladı, Bundan sonrası üzerinde ibretle durulmaya, düşünülrneğe delrer, Bu zat nüfuzlu bir politikacı idi, Bir bakan olarak da idari işlerde yüksek başarı gösteriyordu,

9

AOABAY!

Son günlerde durup dururkendrkçılılo, aleyhinde sövmeler, kötülemeler başladı. Bunları yapanların soyunu da 'tıyne tini de biliyoruz ama, hayret ettiğimiz bir nokta vardı: Bu kimseler aylardır bu konuda bir şey yazrnazken son günlerde birdenbire kuyruklarrna l:ı?,ı:;ı!mı~ gl!?! Mp hirden ~a.ygaraya, başlamalarmın

;.:

.

* * *

Tekzlp: «İnkı lap Ve Gençlik» adındaki dergi sahibinden aldığımız bir mektupta, dergilerinin Masonluk, la hiçbir alakası olmadığı ve içlerinde hiçbirinin MaSOn bulunmadığı bildirilmektedir, Basın Kanunu ge.,

reğince

neşredıyoruz.

.;.

"


10

ORKUN

YENI ARAŞTIRMALAR

DEDE KORKUT HiKAYELERI ÜZERiNDE Yazan: . Çeviren:

Prof,

Dr, W, Bubtn

GÖKÇEOGLU

SAİT

..

HAN VE OOLU BUGAÇ HAN

2 ye: Av yiğidirı ilk işidir. DK, IV le karsılastrrımz _ Boğa dövüşleri eski bir adet, edebi bir motif ve aynı zamanda nişanlılık vazifesi olarak (bk, aşağıda VI, 3) yapılmış olduğu gibi, kahramanlara mahsus bir is gibi de Çinden İsparıyaya kadar yayılmış olup bu suretle tarihten önceki devirlerin ve kadim tarihin sığır ilahlarının yayılmış olduğu sahalarda kendini göster; mektedir, (13), 3) e: Çok eski Şaman anlayışına göre ad aşağı yukarı insanın ruhu gibi tasarlanırdı, ehemmiyetiburadan gelir. (14) Bu sebepten ad vermek (15) İças, yada, Hirıdde ve bazen masal motlfi olarak Avrupada

'Yayılmışt~r. Radloff'un Probe n adlı eserinde kahra, man Ilk macerasına çıktığı sırada ad vermek Icabettiği zikredilmektedir, 16) Fakat mesela Radloff II, .648 de delikanlı ilk avdan sorıra ad takımı'. (17) Efendi olarak tanınmak ise Avrupa şövalye ananelerine uyar. 4) e: Kahraman delikanlının terbiyesizlik ve kaba- . lıkları Kırgızlarda ve hele Urasienden Polinezyaya kadar halk edebiyatlarının tipik mevzuu olarak kaydedilmelidir, (18. DK ise ancak iftira şeklinde böyle bir mevzu vardır) Bununla karşılaştırılabilecek bir iftira Ortaçağ sonu Alman halk kitabı «Herzog Ernst» te vardır. Bir fesat planlamak gayesiyle saray ·adamları Herzog Enıst'i övey babasıKayser Otto'ya şikayet ederler ve bir iftirada bulunurlar. Kıral hemen bir ceza seferi tertip eder. Övey oğlu o anda uzun bir seyahata çıkmak mecburiyetindedir, Ancak bir çok maceralar geçirdikten sonra övey babası lle .baı-ışır Her ne kadar Herzog'un maceratarla dolu deniz seyahatlarının me nşei şark ise de, her iki metin :arasında bir ilgi olduğu söylenemez. Fakat bu halk kitabının birinci kısmı Herzog Ernst von Schwaben'ın (ölümü 1012) kendi övey babası Kayser II. Konrad'a karşı yapmış olduğu tarihi bir isyanın edebi bir şekil ile ifadesinden ibarettir. (19) Bu masal içinde birçok iftira olduğu halde, DK. a benziyen yoktur .

ken

de

i) Dirse Han, Oğuzların Bayındır Han idaresinde yaptıkları bir «toy düğün" esnasında Bayındır tarafından incitilir, O ve bütün çocuksuzlar siyah bir ça , dtrda oturmak mecburiyetinde kalırlar vb (10) karısı ona bir yığınak (şenlik) tertip ederek bütün Oğuz beyleri ile birlikte Allaha dua etmesini tavsiye eder. Bunun üzerine Allah Dirse'ye bir erkek oğul ihsan eder, 2) Çocuk 15 yaşına girince kendi kuvvetini gösterir, Oğuzlar yazın ve güzün iri bir boğayı erkek bir deve ile döğüştürürlerdi, ·GÜnlerden bir gün gene yaz gelir, 6 kiş! bir buğayı bir yere bırakır, bir tesadüf eseri olarak burada Dirsenin kahraman oğlu 3 adamla oynamaktadır, Delikanlı tek başına boğaya saldı, rır ve hayvanı yener: O, boğanın alnına dayanıp birdenbire yana çekilerek onu başı üstü düşürmüş ve bir. biçakla basım kesmlştir-, 3) Bu hadiseden sonra Dirse dellkanlıya Buğaç (boğa) adını verir, Babası onu tahta oturtur ve beğllk verir, 4) Bunun Uzerine delikanlı babasının 40 yiğit adamını unutur, bunlar onu çekemediklerinden babasına hakkında iftirada bulunurlar, Herkese çirkin muame , le yaptığından, hatta annesi ile münasebette bulun. duğundan bahsederler,

çocuksuzluğun ne kadar kötü olduğunu bir çok yerin, de göstermektedir. Hiç bir oğlu olmadığı için rnüda , faa edilmiyen baba düşmanları tarafından ezilir: Schifner I-IV Rad, II NI'. V ve SS. vs,

m

DİRSE

rgi .co

L.

ww w.o tu

5) Baba bu fesatçıların teşviki ile bir av hazırlar, oğul babasının önünde avlanmağa ikna edilir. Babaya da oğlunun kendisi için bir tehlike hazırlamış olduğu fısıldanır, Delikanlı bir okla babası tarafından yere serilir İftiracılar kederli babanın oğlunun Üzerine atılmasına müsaade etmezler, 6) Annesi oğlunu gizlice arar, delikanlının vücudu köpekleri tarafından kargalardan, (boz) atlı hızır tarafından da ölüm tehlikesinden korunur Annesi sütü ile oğlunun canına can katar. Oğul, babasının haberi olmaksızın kuvvetlenir 7) İf tiracılar, yaptıkları cinayetin açığa çıkmasın<dan korkarak, babayı bağlayıp hıristiyanlara teslim etmek üzere götürürter 8) Annesi arada geçen hadiselere rağmen oğlunun . babasına yardım etmesini rica eder. Oğul hemen atı, ·na bine!', iftiracıları kovalar, bunlar babasını - oğlunu geri çevirir ümidiyle _ serbest bırakırlar. Baba vuru, larak öldürüldügünü zannettiği oğlunu karşısında görsnce bir türlü inanmazsa da delikanlı onu bu hususta tenvir eder, bansirlar, birlikte iftiracıları öldürürler. i e: Bu mucizevi bir doğum yerine geçmektedir. (Aşağıda III, Is ya bk) Eski Hind epiği Renıayana'da Kıral Dasaaratha'nın bir erkek çocuğu olması için tertip etmiş olduğu büyük kurban merasinıi ile mu.kayese edilebilir. DK. III ün XII. varyantı DK. I'in bu başlangıcına benzer -e Al tay Türl<Jerinin epikleri

5) e .Bir babanın oğlunu bilerek öldürmesi halk ed ebiyatırnn pek az rastlanan motiflerinden biridir. (21. Bununla birlikte baba ile oğul arasında birbirini tanımadan yapılan mücadele çoktur: -İr'anda Sohrab Rüs terne (22) Alman masalında Hildebrarıd Hadu, ·branda, Grekçede Ödipus Laios'a (23), Hirıdçede Arjuna Babhruvaharıa'ya (Krisna 178), Visnu yahut Krisrıa Na raka'va ae. 182 ss. karşı gelir. Bundan başka Ilahın kendi çocuklarım yemesi Önasya'run eski bir' efsanesidir. Bu efsaneyi Yunanlılar almışlardır. Hindistana da girmiştir. (ae. 222) Fakat DK, deki raciamn hiç bir edeı:ıi kaynaktan müteesslr olrnadığma, bilakis eski


ORKUN

Ninnusinsk - Tatarlarının şöyle bir destanı vardır: Alakartaga (Schiefrıer vı Ak Hanın biricik oğlu idi. Etrafiyle aydınlatılmamış bir vade gôre babası oğlunu ezeli . bir hayata' malik olan, Yeday Hana veriyor. (5 yerine). Ak Han ve karısı yalnız kalmışlar ve düşmanları tarafından derin bir çukura atılrmşlerdır (7 yerine) Düşmanlar Ala Kartaganın Yeday Hanı öldürüp köpeklerini salıvermesinden kıyamet gününün yakın olduğuna inanırlar, derin birkorku. içinde (Ala Kar taga) nın babasını tekrar serbest bırakarak kendi yurduna göndermeği kararlastırıvor ve kahra , rnana karşı giderek anababasını koruyacaklarını söylüyorlar. Daha sonra kahraman düşmanlarını öldürüyor. (8 yerine) Fakat bu öldürüşürı hedefi intikam almak olma; yıp ancak ana babasının çektiği sıkıntı hakkında doğ ,

rgi .co

Tekrar canlandırma Ilacı anne sütü ile karıştu-ıl, rnış dağ otlarıdır. (25) Süt gelmedi ği zaman anne sütsüz .memesini sıkarak aldığı kanı kullanır. Hirıdis , tanda ve Kırgızlarda ihtiyar anne oğlum>. baktığı zaman sütünün yeniden aktığı hikaye edilmiştir. (26) Kırgızların Yoloi epozunda (bk, asağıda XIl ana sütü ayni şekilde canlandırma ilacı olarak kullanılmıştır, (Rad, V, Mısra 5152 ve devamı) Fakat DK. bu vu-. muşak masalımsı sevgiyi değiL. bilakis kahramanca naturalist bir anne sevgisini 'tebcil ediyor. Atlı hızır ihtimal ki daha eski bir Türk kahramanı yerine kaim olmuş islami bir unsurdur. Bir Tatar enozunda bir, kahraman düşer, kız kardeşi cenazesi basında oturup onu sineklerden ve kurtlardan korur. Bu sırada. kız bir atlının önünden geçtiğini ve müthis bir köoe·ili +aktn ederek vakaladığıru görür. Bu yakalanan kızın kardeşininkatilidir. Sonrauan bu atlı kardeşine hayat verir. (Schifner 222 ae.)

dan bir terementi ağacına çivilerımiş olup henüz ya., şamaktadır, Haydutları takip ediyor. Öldürüyor .Ana., sını vekı~ kardeşini kurtarıyor. Eve dönüyor ve tek , rar babası ile birlikte yaşıyor. (Mısıra 432). Baba , sının nasıl kurtarıldığı teferrüatiyle anlatılmamakta., 'dır. (8 yerine), (yukarıda mukaddemeye bk)

m

bir Türk motifinin yeniden keşfinden yahut edebi bir şekle sokulmasından ibaret olduğuna emniyetle ka~ niiz (bk, aşağıda son notlar) . 6) ye: Fin Kalavela'sının bir şarkısı. bir annenin bir macerada öldürülmüş olan oğluna nasıl hayat verdiğini terennüm eder (XV). Benzerini bir Budist masalı haber vermektedir. (Jataka 540). Krişna 240). Arz ilahesi Gaia ilahlarakarşı mücadelelerinde ölmüş oğulları Gigant'lara bir nebat ile hayat vermek istemiş. fa'kat Zeus ona marıi olmuştur. (as. 225). Krişna, bizzat doğurmuş olduğu arz ilahesinin oğluını öldürmek .istediği zaman annesi ona karşı koymuyor Bu birbirine berıziyen motifler (debi bir surette birbirine bağlı değildir. Onlar anne sevgısırıırı ispatlarıdır. Fakat DK. bu efsanevi canlandırısa başka bir şek il vermis. tir. (24) Oğul sadece ölü görünmektedir.

ru bir haber

alamamaktan

ileri

gelmiştir.

ken

de

'I'eleütler Tıikaye ediyor: Kongoday'in en büyük ot!lu Şünü kuvvetli bir avcı idi. Bir kaplan vurrnustu (DK. 1, 2 deki boğa yerine) övey kardeşleri onun hakkında babasına if'tlrada bulunurlar. (4 yerine) ve kendisini öldürmek istediğini söylerler. Babası ve kardeşleri onu sarhoş edip sakat bir hale soktuktan sonra bir çukura atarlar. Düşmanlar gelir, vergi ister, kötü kalbli fenalık ortakları gelib onu çukurdan çı , karıp geri götürür. Delikanlı düşmanlan yener ve amcasının yanına giderek onun k-zı ile evlenir.. Su izahıardan anlaşılıyor ki, Türkler arasırıds nrıa babası tarafından haksız olarak evden kovulmak, dışariatılmak, reddedilmek ve sokakta bırakılmak suretiyle cezalandırılan ve diğer taraftan eve dönerek ana babasının düşmanlarından intikam, alan efe ruhlu evIa'tlara ait hikayeler vardır, Doğrudan rlOi(rllY<X bu prlrnitif varvarıtlarla mukayese edilmek suretiyle DK. hikayelerinin etik yüksekliği izah edilmiş - olur; annenin rolü, babanın pişmanlığı, iftiracıların kötülüğü DK. ünkine paraleldir

ww w.o tu

7) ye: Babanın esir düsmesi op.-luna büyüklüğünü göstermek için fırsatvermiştir. Diğer DK. hikayelerinde kahraman esir olarak hıristiyanlar tarafından yakalanınca bir kuyuya v.s. atılır. 8) e: XI, 6 da olduğu gibi baba .vahu t X cl:>.oldııa!) gibi ağabey serbest bırakılır, ve virıe X rı". olduğu gi_ bi tam zamanında tarusmak suretlvle bir car-oısrna, nın önüne geçilir. İki defa b:ı banın oğlunu vıırmak dsterneyişi şairane bir fikirdir. Oğlun babasını vurması /Türk ahlakına uvmazdı Babanın lftirav,\ ıığı-<ımış oğlunu öldürdüğü zannında bulunması t rajik tir Buna karşı oğlun babasını kurtarmak isteyişi kahramanca (Heroik) ve aşkın bir sevgi eseridir. Baba ile oP:ul, arasında bir mücadeleden çekinilmis olması ilahi ada , .letin yerini bulmasıdır. (happy end - iyi bir sorı) .SON NOTLAR: Sagair'lerin şöyle bir destanı var: Tarba Kinci ,(Rad. II Nr. XL Talay Hanın biricik oğludur. Çocuk[uğunda diğer çocuklarla oynar ken onları Öldürüyor. (bk, yukarda motif 4.) Bir çok çocuk ana ve babaları şikayete başlıyor, Bunun üzerine Talay çocuğunu bir - i ., , sandık içinde nehire salıveriyor (5 yerine) Çocuk yer altına (Erlik) ulaşıyor. Sonunda tekrar eva dönüyor. (6 yerıne) Fakat bu arada babası bütün boyu sığır~ llariyle bir.Iikte yağmaya uğruyor .. (.7 yer ine) Oğul iz ~&üı;eNk; Q(l,bçı,mm Q\\lu:yqr, babası düşmanları tarann-

ii

KISALTMALAR 10) Üç renkli ner XXVI ss.

VE NOTLAR: 3 çadır, bk

Krısna

46; Z 131_3; Şief_

11) Spiess de yardımcı olarak dahi 69, 119. O abıhayatı buldu ve bu sebepten fanilikten kurtuldu . 12) Krş, D 2167: Ceset kokmak

ve dağılmaktan

ko-

runur,

13) Buna uygun olarak Krısna 114 ss, Krş B 871. Kocaman sığır. _ Schiefner 71, 246: Mitolojik siğir karşısında kahramarı. i:

14) Krş, W. Ruben, Schamanismus in alten Indien, Acta Orientalia XVIII, 1939, 187 ss, 15) Spiess 74; bk, aşağ, 16) Krş,

Schiefner

III, 4.

S. XI, 31; 105, 206, 252; Rdl,

L! 89; 358; 367; 403; II, 579; Spiess, 76,


12

ORKUN

17) Krş. Sehiefner, 40, 72, 84 ss" 36 Krısna 78 ss - Krş L 10, ı; c 430; AI 577: Tastamam uyrnıyan bir motif. ' 18) Krisna, SO F,' 612, 2; Ranke 298 de şiddetle ten, kit edilmiştir: H, Scherb, Das Mo tiv von starken Knaben in den Maerchen der Weltliteratur, Stuttgart 1930, 20) K 2190 ss: başka bir iftira' Radı, II, 382 21) Radı, I, 208 ss, (Krş, Yusufun Rüyası) ve 268 (Krş, Don Karlos); Jungbauer 187 (Machandelboorn) : S II: haşin ana baba; N 321 bilmeden öldürülmüş; S 326: itaatsiz çocuklar; F 451, 5, 15: cüce çocuk öl-

kızıl

Verin

alev

bana.

Korede

g-ideyim,

Vatan

Kalbimin

parlayan

ateşiyle

Aıısın

hıncımı,

bir

RJm

kıvılcımı,

yangın

yüce

Müjdeler

ver in de kılıcımı.

için

İbrahimiri

YURDUMUN

TURAı'{'A

sondüremez

benim

olur,

yapacağım.

geçer

bir

,Bu

vn.ngrrıın içinde

bir

tarih

Bu Bu

yang-rnın

Içinde

yangın

dlnstz

ışığında

elinde

J\Ielımedlmin

elinde

Bilinsin

artık

nı~{ilmcğe

Çozülsürı artık

'ıkı

ellerin

lcoşacağım.

Türkün

Turan

'I'uraru

ay .vrldız.lı

elim,

inan

üstünde

kılıç

tarihte

her

belki

Aşık

sevdiğinin,

kında. ...

Oıkıver-slrı

gayrı,

Bir

getlrsln,

haber

Ayrılmış

Mehrneellm

kızıl

başı

Ben

de

Benin

durrna

de

savaşa

tut,

sürü!

işte

Çivarı vuz.li), yılan Sana

beğlndcn.

gökte

Ay'rnda.n,

günü

böyledir.

oyan

yayladır,

bak,

hazırız

yine.

Ayı inine.

öciim,

Ittne,

moskof

feleğln

Dağların

günü

böyledir.

yn yl a.drr, ovan

vavladır.

Ç,ığ gtbl kopacağım.

rus'a

lcalhli

k s ndl yurd unda

yayından

lcağan

tekrar,

Nldeylm

kurıa bürü;

ya.na.r ım ıçın

aörıml yccek

oklar

yayındır,

diLğlarından,

Gülecektir Ölsem

yayludır.

yürü!

Turanı Gıdernedim

böyledir.

ova.n

feleğin

Dağların

Kuşandık

sarıcağ ım,

saçlarınılan

ardından

günü

yı ll ar d ır,

,Nldeyim

akında.

Mehmcdlrn

Mchmc dlru d iışma.rnrn lcıpluz.ıl

mezar «Haz ar »

gezer.

yayladır,

Kıı.lml:l'acak senin,

yayladır.

olmuştur 'döği.inür

feleğln

Dağların

Giriversin zafer

ovan

peşinde

Nldeylm

..

yakında,

yükselecek

Mehmedim

yurdundan?

var,

var!

bavr a.ğrm,

pasıandı

kavmlmıze,

dalgalarla,

derdinden.

günü böyledir.

yayladrr,

.Yash

şa.n ı var;

öz destanı

Türklerin

atar

el kavuşacak

Bu

parçalanacak;

Sancağırnın

şan un vardrr

'Yiğitim,

;

canlanacak

Turan'a

yeter

can

yarıacak

ww w.o tu

l\Iehmedimin

koz

DK

ardından.

Ana

feleğln

de

kızıl

Bozkurt

Kaflras

sor-ar-ım.

Nideyim

ken

yang ırnn içinde

etmesi:

DAGLARı

dağlar,

iletsin,

Dağların

Bu

kurban

m

Bu

mani

tan farklı motifler ' 22)' Bk: A, Dirr, Kaukasisehe Maerchen, Jena 1920, 231, _ bk, aşag. XI, 7, 23) N 731, 2, 24) Schiefner 289, 40 ss, vs. 25) Sehiefner 26 sss Dağda ot ve su; E 105 ve 113: Nebatlar ve kan, 26) Krısna 128; Krş «Beal de Farrian»: Buddhist recods of the wester-n world, popular edition, Lerı; don O, J, i S, LIV, _ H 175, ı_Radı, V: Ertöştük mısra 2095; Joloi ae misr-a 4607, 2840 ss,

rgi .co

KORE'DEN

dürmeye

t'y

bir

ıçın.

duyduğum

rusuu ıı~ağı

Niçin bu

HAYDAR

kederlisin,

Bozkurt' ne bu

kalbln

yola

hıçl,ınk? mi

çık. ..

kırık? ..

kin!

~'il\,

meza r kazacağrm

yüzün,

Nldeylm !

ŞİŞMAN

Dağların

feleğln yayladır,

günü

böyledir.

ova.n

HAY ALİ

vavladır.

HASAN

Y AV AŞ


1944-1945 ıRKÇılıK - TURANCILIK - DAVASı t

m

ler, Polis vazife görürken gençlere İstlkla.l Marşı söyleterek, memurları hareketsiz bırakmak gibi, öte. denberi işitegeldiğlmiz hayat hlleler tekrar edilmiştır, Gençlere, Hükümet, böyle bir nümaylşl arzu ediyor. muş gibi telkinlerde bulunulmuştur, Nitekim sorguya çekilmiş oldukları resmi makamlarda gençlerin btrço , ğu, aldatılmış olduklarını, ağlıyarak söylem1şlerdlr, ,YaIlllz Devlet ve Kanun. otoritesini müdafaa etmelerini .beklediğimiz ·.gazetelerden bazılarının, mshkerneyl an· ıatışlarındaki, kışkırtıcı taraffarhk,tahrikçilerin .tel , kinlerini haklı gibi göstermis olduğunu da sırası Iken -söyllyellrrı, Şimdi mesuller suçlarına göre ceza göre. eekler, kanmaktan başka kusuru olmıyanlar bu ders! .hatırda tutacaklardır, Şurası blünmek doğru olur ki Cumhurıyet kanun'ları, ne Gar-disültk tethlşçiliğine, ne de Troçkistlik oaııarşisine, bu memleketin başına bela getirmek fırsatanı vermiyeçektlr,Gardistler ve Troçkistler, başka yerlerde olduğu gibi, bizde de hak görünürüne sığınmakta, altıokun bır veya ikisini. mızrak .boyu sh'iiterek, göz boyama yolunu tutmaktadırlar. Ournhu;: riyet Halk Partisinin prensipleri, milliyetçiliği, vatan , cılığt, halkçıIığı ve devletçitlğl, hiç kimsenin tezvlrli tefslrlerde bulunmasına ihtiyaç göstermlyecek bır vuzuh ile tarif edilmiştir, Devletin ve Partinin kurucusu Atatürk, Kemalizmin haldki tarihi olarak elde tuttuğumuz nutkunda der ki: «Milli' siyaset dediğim zaman, kastettIğim müna şudur: hudud-u mIlliyemiz dahilinde .her şeyden evvel kendi kuvvetlmlze müsteniden muhafazavt mevcudiyet ederek millet ve memleketin hakiki saadet Ve um ranına çalışmak alelıtlak tüı.ü ernelter peşinde milleti işgal ve ızrar etmemek medeni cihandan ,medeni ve Insani muameleye ve mütekabll dostluğa Intizar etmekttr,» Milli Şef İnönü ilk Oumhurr-etsjjğt nutlmnda de. mlşt] kl: «Sükün, istikrar ve emniyet içinde ça.Irşrnak, 'tan başka arzusu olmıyan milliyetimizi anarşiden ve rebirden l!zak, bütün vatandaşlar Için müsavt bır em. niyet havası içinde bulundurmağı, Cumhuriyetin en kıymetli nimeti blüyoruz. - 11 son teşrtn 1938» İşte Atatürk ve İnönü g'ençllğlnın düsturlan bunlardır, .Kemalizmin gençliği bu düsturların ne sağına ne de 'soluna kayar, Bu memlekette bütün vatandaştarın hürriyetleri tek bır rrizam, Anaya.sa rılzarnının disiplini Içine alın-.. mıştrr. Bu disiplini korumağa memur olanlar Büyük Millet Meclisinin kanunları, ve bu kanunian tatbık eden mahkemeler "e meşru kuvvetlerdır Türklye'de hiçbir elaltı kuvvet kullanılmaz, Hele hangi elln al; tında olduğu bilinmiyen böyle türerne kuvvetlere, canla başla üstiüne tıtrediğlmiz gençlik parçalatılamaz, Gençliğin vettştırtlmesl vazifesini verdiğimiz tesislerde, Anayasa düzeninden şaşmış olanları barındırmayız, Hükümetin bu bakımdan daha sıkı tedbırler almış olduğunu haber alıyoruz ve kendi hoş gördÜğünü kdrü, ye kulfarırnak lstiyeniere luı,rşı, her zamandarı daha titiz davrarıacuğma şüphe etmiyoruz. Yirmı bir yıl-

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

Baskının Artması ve Harnlt Şevket İnce'nin Dönek, Iiği : Çankayada hazırlanan plan, Türkçülerin hiçbir rnad, pi kuvveti, imkanı ve hazırlığı olmadığı için, başarı ile tatbik olunuyordu, Falih Rıfkı ile Hasan Ali her gün vilaye te gelerek Vali Nevzat Tandoğarıla konuşup Çankaya ile bağlantıyı sağlıyor lar, hatta tamamen gayrıkanuni olarak mevkuf öğrencilerden bazılarını sorguya çekiyor lardi, Fakat o devirde kanun neydi?.. Bir avuç müstebid keyif sürsün diye, refah ve ikbal içinde yaşasın diye kanun da, mukaddesat da, milli hak. lar da hiçe sayıhyordu. Hiç şüphesiz yine Çankayanın emriyle gazeteler Türkçülerm aleyhinde yazılar yazmaya başlamışlardı,. istibdad çağının gazetecileri de bir yığın köle oldukları için yukarıdan verilen her buyruğa körükörüns başeğerlerdi, Şu var ki bazı vicdan sahipleri bunu içleri sızhyarak, ekmek kaygısı ile, başıma bela gelmesin diye yaptıkları halde, ·Falih Rıfkı makulesi olanlar, karakterlerinin icabı, Istiyerek yapıyorlardı, Falih Rıfkı bütün ömrü boyunca iktidarın uşağı ol. duğuve tahrikçilikte üstat mertebesine erdiği için .kampanyayı o açtı: 7. Mayıs 1944 tarihli Ulus'ta «Nizam Düşmanlığı Yaptırmayız» başlıklı bir' yazı yayın, Iadı, Maksat 3 Mayıs nümayişini büyültmek,. efkarı urnumiyeyi Türkçüler aleyhine kışkırtmak ve Türkçü, lüğü yok etmekti, Henüz hazırlık tahkıkatı yapıl.makta olan bir mesele hakkında kesin söz söylemek, hele kanun en mahrem yapılması gereken bu tah ki ka. ta Milli Şef( !)in emriyle gayrıkanuni olarak girip malümat toplamak ve -kötü niyetle yalnız Türkçülerin aleyhinde kullanılmaya elverişli delilleri tophyarak lehtekileri bırakmak, hatta ortadan kaldırmak ancak ve yalnız bir tek şeyle izah olunabi~rdi: Türk milliyetçiliğine Ve: dolayısiyle Türklüğe düşman nklaç Tarihi bir vesika olarak Falih Rıfkının bu yazısını, gelecek Türk nesilleri ibretle okusunlar diye, burada tekrarhyoruz: NİzAM DÜŞMANLlGI' YAPTIRMAYIZ Falih Rıfkı Atay V ak ayı herkes biliyor: İstanbul'da bir öğretmen, Ankara'da bulunari' bir öğretmenI" «vatan halnl» diye hakaret etmiştir, Hakarete uğr-ayan vatandaş mahkemeye giderek adalet istemiştir, Zabıta tahldkatı lle meydana çıktığına göre, birkaç tahrikçi, bir avuç .gencl aldatarak, mahkemenin içinde ve dışında, tertlpIi nÜlnayişlerde bulunmuşlar, akıllarınca davacıyı tetlıiş etmek, hakimi ve Hükumeti tesir altına almak yeltenişinde bulunmuşlardır, Suçlular sorguya çekilmiş' aldatılmış olanlar serbest bıralulmıştır, 'Olup biten bundan ibaret! Bu tahrtkçlter Romanya'nın başına milli tarihinin en büyük felaketini getiren Gardistlerin, bu memlekette üreyip türernelertne imkan olmıyan, basıt takIıtçtlert olsa gerektir, Yaka.larıun veslkalurdan anlaşıldığı üzere, İstanbul'daki kılavuzları He Ankara'dakl ortakları uzun zamandanberi muhabere etmekte Idl-


üRKUN

m

münist kelimesi yerine Troçkist denince Moskova al. danacakmiş gibi düşünmek de ayrıca o devre ve onun değişmez şefine has olan hamakatlerdendir, İşte za, .vallı Türkiye yıllardır bu ahmakların eliyle idare olun, ;.muş ve her türlü enerjinin kaynağı olduğu halde gün, den güne durumu kötüleşip uçurumun kıyısına kadar böylece gelmiştir, Falih Rıfkının bu makalede bahsettiği mektuplar Atsızla Ankaradaki bazı Türkçü gençler arasında ya. zilrmş olan rnek tuplardır, Bunlarda hiçbir suç unsuru 'yoktur, Bunlarda Ruslar aleyhinde bazı şeyler vardır ki İsmet İnönünün Bir Numaralı Sıkı Yönetim Mah, kemesinde bu yazılardan mutlaka bir suç çıkarmak için ,uğraşıImıştır, Ozaman efkarr umumiye, gazetelerin ve resmi şahsiye tlerin bu kadar yalan söyliyeceklermi 'tahmin ve' tasavvur etcnedikleri için bu yalanlara, iftiralara kısmen inanmıştrr, Çankayada hazırlanan kampanya açıldıktah sonra Atsız'ı da tecrid etmek için bir faaliyet başladı, An. kara Radyosu Türkçüler aleyhinde neşriyata başladı, A tsız'ın yanına gelen gençler polisin sıkı takibine uğ· rivarak uzaklaştırıldı, En nihayet sıra Atsız'ın avu, katlarından Hamid Şevket İnce'ye geldi, Hamid Şev.kct, davayı, öteki avukatlar (yani Ferruh Ağan ve Rasih Yeğengil) gibi hakaret çerçevesi içinde değil, ,Türkçülük ve komünizm çarpışması şeklinde mütalaa edecekti, Bulunduğu ilk oturumda da bunu açığa vur. rnuştu davayı bu şekilde kazanmak mümkün olmamakla beraber bu şekilde hareket davayı uzatır ve memleket. te ki komünist unsurlardan bazılarının açığa vu ırulmasma yarardı Tabii bu da Çarıkayanın işine gel. rrıiyordu, ' Onun için de Harnit Şevketi susturmak la-zrrndı. Hamiri Şevket, bir ~~a\'a ıçın Istanbula giderken vadetrniş Atsız'a dönüşte uzun uzun konuşacaklarını . ve: «Bana bir habbe verin, ben onu kubbe yapayım» demişti, Vilvaki Hamid Şevket sözünde durarak habbeyi kubbe yaptı, Ama ters tarafından .. , Şöyle ki : 6 Mayıs 1944 Cumartesi günü Istanbuldan dönünce Halk Par. tisine mensup adamlar (bunların arasında Falih Rıf., kının ve Hasan Alinin de bulunmuş olması muhtemel. dir) kendisiyle konuştular, Onu zımnen tehdit ettiler. Mllli Şefin emir Ve arzularını bildirdiler, «Zaten sen i]{emalistsin, Halbuki Atsız antikemalisttir Dalkavuk, lar Gecesi adlı romarımda Atatürkü hicvetmiştir» dediler Harnid Şevket tehlikeyi ve bananeyi görünce cayrnaktan çekinmedi 7 Mayıs 1944 p'azar gününün akşamı ikisi de hu, kukçu olan damadlarım Sebat Oteline, Atsız'a yolladı, Damadlar. kaynatalarının mektubunu Atsız'a geti. rtyoı-lardı. Bu mektupta Hamid Şevket aynen şunları yazıyordu: 7/5/1944 Bahçeli Evler NihaI Beğ; Ben sizi; berüm yolumda vürüven, kemalizm davasını güderı bir yoldaş diye selamla.mış tım, «Da.lkn.vulclar Gecesi» adındaki broşüriinüzde «Ata.türk» Ü, o en büyük varlrğ ımrz ı tehzil 've trıhktr ettiğ'inizi duyup g'örünee, idealimizin yanlış bir veolıeve .çe\'rilmelc istendiğini anladım, Azizinı; ben, Türk hndutlrn-ı ıçınde dog-ııp yükselen

ww w.o tu

ken

de

danberi hangi nıf'akçıhk ve anarşi serbest bırakıldı da Gardistliğin keyfetmesine meydan verilecek? Bu memlekette kimin, bu müstakil, milli ve şerefli 'Iürk devletini yaratmış olanıardan fazla milli olduğu za.rıne , clilecek ? Bu memleket.te kimin, bilerek veya bi1mi~,", yer ek, dışardan rnlIllyet dersi get.irmesine tahamruül edilecek? hür ka ta.lar ',":e hür vicda.nla.r rejımı kur,muştur: bu rejim, ithal malı cebir ve anarşi cereyan, larına karşı korurınıakla devam edebrllr, Hemen söy~ Jlyellrn ki memleket, birkaç tahrIkçınln şamatası yü. zunden herhangi bir anarşi tehdidine ne uğramıştır, ne de uğrar; en başta, nalkımız, kendi bağrında, hür-' riyet düşmanlığına yer vermez. Ancak Hükümetin hoşgörürlüğünü kötüye kuüananlarm, birtakım suç'suz vatandaşları lekelernelerine veya yakalarına, ve milli bllrf ği bütün politikamıza dayanak aldığ ımız şu sıralarda Türk kalesinde geeUkier bulunduğu gibI zan., lar' 'uyandrrma.lurma müsaade edemeyiz, Falilı Rıfkı Ata~' 7 Mayıs 1944 'tarihli Ulus'ta çıktığına göre ·61'Ia. yısta yazılması lazım gelen bu yazı 'birçok hakikat. ları ifşa etmektedir, Bir kere Falih Rıfkı zabıta tah.' kikatının neticelerinden bahsettiğine göre bu netice. leri nasıl öğrenmiştir? Ya, yukarıda da söylediğimiz gibi gayrıkanuni olarak işe müdahale edip öğrenmiştir, , yahut da neticeyi öğrenmeğe lüzum görmeden hakikatları tahrif ederek kamparıyayı açmıştır, Bu ih ti , malleriri ikisi de doğrudur, Yani Falih Rıfkı, şefinin emriyle işe burnunu sokup mahrem kalması gereken hazırlık tahkikatına karışmış, fakat ortada hiçbir şey olmadığım görünce şefinin arzusu üzere, olmamış şe. yi 'olmuş gibi göstermek için o yalan .ve iftira dolu neşriyatına başlamiştır,' Falih Rıfkı bir takım gerıleerin ağlıya rak alda t ıldıklarrnı söylediğinden de b:ı.ısedi\'or Bu da yalandır. Türkçüleri küçük düşürmek için uydurulmuştur. Ağlıyan falan yoktur, Türkcüler ağlarnamış tır, polisten hakaret gördükleri, dayak yedikleri halde yalnız hay. retten hayrete düşmekle iktifa etmişlerdir, Çünkü on. lar Ankarada o zaman bir Türk hükumeti var sanıyorlardı, Komünistlere karşı yapılan bir harekette bu hükümetin kendilerine karşı bÖYle muamele edeceğini akıllarına getirmiyorlardı, Her şeye rağmen İsmet Paşaya biraz saygı beslıyor-lar hükümetin bu kadar gayrımilli olduğunu tahmin etmiyorlardı. Falih Rıfkmın «yakalanan vesikalardan anlaşıldığı üzere, Istanbuldaki kılavuzları ile Ankaradaki ortak. ları uzun zamandanberi muhabere etmek te idi ler» de. mesi de polisin Türkçülerden topladığı vesikaları gör. düğüne veya bu hususta kendisine izahat verildiğine en kesin delrldir Artık bunlardan sonra o devrin bir kanun devri olduğuna hala inananlar varsa Allah onlara idrak ve izan versin deriz Bu makalede dikkati çeken bir şey daha var: Falih iRıfkl «komünist» kelimesini kullanmaktan çek iniyor Onun yerine «Troçk ist» diyor, İsmet İnönünun em. riyle olduğunda asla şüphemiz olmıyan bu hareket tarzı (çünkü Falih Rıfkı asla aktif değildir) da Mos. kofIara kar şi gösterilen yaltakçılığın bir şaheseridir. 'Ruslar komünist oldukları için «komünizme karşı da harekete geçeriz:' demek belki Moskovadaki ağaları 'öfkelendirir diye düşünmenin sonucudur, Sanki' ko-

rgi .co

14


ORKUN

Sordum: «Nlha.l Atsız; Atatürkün çizdiği milli hudutlar dı. şında faaliyet gösteren bir genç midir ?» «Evet» dedlIer. «Bunu isbat ederiz: Diğer yaz.ıfar-ından sarfınazar, şu Da.lkavuklar Gecesi brcşürürrü bır okursan tam bır kanaata sahıp olursun». Okudum ,o kitabı. Gördüİn ki orada, Atatürk, bir edebt şef, olmak ve bizi halkederı, bize benliğimizi, varlığımızı, veren bir halik bulunmak mevldlnden dÜM sürülüyor, öldürülüyor .. Bu manzara muvaceheslnde ben bağrımda yanan milli aşkımın," bümlyerek , Turancı veya ırkçı' ,bır. emel e alet edilmek istendiğimI gördüm ve Irkll, dim:

de

rgi .co

m

. Ben altı okun gölgesinde yaşamak ve gözlerimi yum. mak Istüyen bir Türk olarak,' ancak mllli sınırları Içln, de Türklüğün ve Türk gençllğinin kendinI bulmasuu Istiyen bir mlIliyetçl farikasıyla bu 'davada NihaI At. SIZ'1 !llüdafaa etmemek kararını verdim. Vicdanımın sesi bana, Sabahattin Ali'nin tuttuğu yolda nasıl benim bır mevki almama man! oluyorsa Nuiii:ı AtslZ'm taşıdığı fikri müdafaadan' da o suretLe uzaklaşrnarnı emredıyor, Bu kanaatimin tek ve nı. hai manası şudur: Ben, ne komünistim, ne Nazl ve ne de Turaneı veya Irkçı. Ben, Türkıye T~rkçüsüyüm. İşte bunun ıçın NI. hAI Atsız'; müdafaa etmekten kendimi memnuniyetle menedıvorum, Avukat Iİı\mJd Şevketınce 'Yalnız bu mektup bile zavallı Harnid Şevketin na'. sıl sıkboğaz edilerek Atsız'm müdafaasım bırakt ığma delildir Mektup dikkatle okununca bu, pek güzel an. Iaşılryor, Harnid Şevket .sözdc arkadaşlarına: ~At~ız, Atatürkün çizdiği milli hudutlar dışındafaaliyet gös., teriyor mu» diye sormuş. Onlar da kendisine Dalka. vuklar Gecesini göstermişler Bu memlekeHe Atsız'ı bilen onun ırkçı ve Tur arıcı olduğunu da bilir, Dalkavuklar Gecesinde ise ne ırkçılık, ne de Turancılığa ait bir fikir vardır, Çünkü o sa tirik bir romandan başka bir şey değildir, Bundan başka Hamid Şevket, Atatürk hakkında «Mlik» sıra, fa tını kullanmakla onu Tanrılaştırdığını da belli e(ii'~' yordu ki bu bile kendisinin Türkçülerle anlaşmasıri~ erigeldi Mektubun umumi heyetinden çıkan manaya baktıktan sonra Harnid Şevkete acımarnak kabil de~ ğildi.

ken

ww w.o tu

ı:

bir milliyet davasının müdafii olabilirim. Fakat bu .smu-Iar ha.riclrıe çıkacak her milli, emelin hasmıyım, Çünkü onu, memleketime muzır t.elô.kkl ederim. Söz. lerine Inandığım bazı kıymetli arka.d,aşlarım bana, sı. ;'in müdafaanızdan vazgeçmemi, zira sizin, benim mll~1 ga.yern peşinde' yürüyerı bir Türk çocuğu olrnadığr-nızı söylediler ve «Da.lkavukla r Gecesi» namını taşı~ yan kltabınızı bana, gösterdiler. ,Okudum. Orada beni ,yaralıyan, rnaneviyatamı zedeleyen fikirlerinizle kar. şılaştrm, Onun için aynı, yolun yolcusu olmadığtmızr öğrenmiş oldum. z.aten sizi, fikir Ve yol birliği arkadaşı olarak müdafaa edeceğiml söylememiş ,ml ld1ın? (Bu ayrılık tahakkuk edince bittıı:bi ve maatteessüt ,sizi müdafaadan vazgeçlyorum, hürmetler. Hamid Şevket Hamid Şevket, yukardan yapılan baskı karşısında korkuya düşerek Atsız'ı müdafaadan vazgeçtiğini sak. lamak için bir takım hayali konuşmalar uyduruyordu. Çünkü Atsızlakonuşurken Atsız'a kemalist olup olmadığım sormarrııştı. Fikir, birliği, yol birliği diye de bir söz aralarında .geçmiş değildi. Esasen kendisini müdafaa etsin diye Atsız tarafından ona herhangi bir teklif de yapılmarmştı. Onu bulan Reha Oğuzdu, İki. sini de birleştiren biricik nokta komünizm düşmanlığı im, Fakat şimdi milli şefçiler ağır basınca Harnid Şevkte, sırtında yumurta, küfesi olmadığı için, kolay. lıkla .geri dönüyordu. Türkçülerin müdafaasını alma, maları .için daha sonra da avukatlara baskı yapıldığı. ilerde anlatacağız. Hamid Şevketin Atsız'ı biraz tanımamasına, onun antikemalist olduğunu bilmemesine imkarı yoktu. Fakat Hamid Şevket mazurdur. İhtiyar olduğuJçin şüphesiz biraz ürkekti. Bundan başka, At. sız'ın Turancı ve ırkçı' olduğu hakkında kendisini dol. duranlar belki onun çerkeslik damarlarını kabartmışardı, Demek ki bizatihi şuuru olmıyan kan, bazan böyle şuurlu hareketler de yaptır-abilivordu, Atsız, bu çekilişten hiç müteessir olmadı, Harnid Şe .ketin gayet nazik davranan damatlarına teşekkür. e rnukabele etti. Nihayet bir avukat, müvekkilini _arı yolda da bırakabilirdi. Fakat Harnid Şevket bu kadarla kalmadı. Atsız'ı terkettiğini gazeteyle de ilan etmek gibi avukatlık ' ahlakı ile bağdaşamıyacak bir ~arekette bulundu. 8 Mayıs 1944 Pazartesi günü Ulus'ta şu yazı çıktı: Sabahattin AIi.Nihal Atsız davasında Nihai Ats.ız'ın müda.faasında bulunan Avukat Hamid Şevket İnce'den şu mektubu .aldık : Gerek mahkeınede ,gerek Tasvir! EfI,ar gazetesine ver diğtm beyanatta ben' _·!haı Atsız'ın davasını, kendi davarn olarak, milli bır -"a olmak üzere takip edeceğimi söylemiş ve rrıüda, -.. notlarımı da ona göre hazırlamıştım. Dün akşama kadar bu kanaat altında çahşryor dum Sözlerindeki dddiyete tam bir itm1nanla Inandığım ezı kıyrnetU arkadaşlarım bana: «Biz, seni, eskl ocak_ bir Türk çocuğu olarak tanınz. Sen nasıloluyor da Tu.rancı bır adamın vekô.lettnt aldın? Sen kemallzm prensiplerine aykırı yani milliyet hudut ve havası ha, 'ıicind,eki bır siyaseti nasıl müdafaa edebilirsin? He. Le bütün genç.l1ğe ve Türk encarı umumiyesine karşı, , Atatürk'ü tehzll ve tahkır ~den, onu sarhoş ve du.Ika, vuklarla muhat gören bır şahsr, Cumhuriyet mahke , ımeler lnde sen nasıl temsil edeblltr-sln ? Doğrusu, bunu senden beldemezdik biz» dediler.

15

Atsız, Ulus okumadığı için Harnid Şevketin bu çir. -kirı hareketinden habersizdi, 8 Mayıs günü, Orhan Şaik: Gökyay. Sebat Oteline gelerek Atsız'ı izyaret ettiği zaman bu mesele, aralarında konuşuldu Orhan Şaik: «Adetidir. Sıkıya gelince müvekkilini bırakır> dedi ve vaktiyle Konservatuvardan ahlaksıilı~ı'yü~ :.zünden kovulan bir kızın nasıl dava açtığını, H§.rriid Şevketi vekil tuttuğunu, Harnid Şevketin mahkemede tantanalı konuşmaya başlamasından sonra kendisinin de Konser-va tuvar müdUrü olarak meselenin iç yüzünü' anlattığım, Hamid Şevketin, davayı kaybedeceğini an. ~ayınca hemen müvekkilini müdafaadan vazgeçtiğini t.atsflatiyle anlattı, Anlaşılan, Hamid Şevket, Türkiye Türkçüsü Hamid Şevket sıkıya gelmlyordu Bununla beraber epey zaman sonra Ankara Barosu ona bu hareketinden dolayı ihtar cezası vermekten geri kalmadı,


~6&wag~~EEammg"aR~~~~~~~~~~~~~~~~~Re~~~~~~~~~~e~Z4Z4(

ORKUN'a yazı gönderen ülküdaşlar-ın şu noktalara dikkat etmelerini rica ediyoruz: ı - Prensip icabı serbest vezinli şiir basrmyoruz Şiirler hece veya aruz vezinli olarak gönderilsin, Ay-.· nı zamanda mümkün olduğu kadar üzerinde iyi jşlen-':' miş, şairin en kuvvetli şiirlerinden olsun. Başka 'yerde basılmış şiir ise bu cihet mutlaka bildirilsin. 2 Günün hadiselerine temas eden, veya belirli : bir sayıda çıkması uygun düşecek olan (mesela ölüm' yıldönümü münasebetiyle anma yazıları v.o.) yazılar' hangi sayıda çıkması gerekiyorsa o sayımn neşir tarihinden en az 10 gün önce elimize varmış bulunrnalı, .

ülküdaşın yarın daha kuvvetli yazılar yazmak üzere yetişmesini düşünı-ek yazıyı almak mı, yoksa ORKUN',.. un mümkün. olan en kuvvetli şekilde çıkmasını hel:' düşüncenin üstünde tutarak yazıyı reddetmek ml 'f Bu, ezeli bir meselemiz. Bir ülküdaşın özenerek ,zaman 've enerjisini sarfederek, hevesini ve ruhunu ka tarak yazdığı ve ORKUN'da çıkmasını heyecanla beklediği bir yazıyı feda etmek (hele o yazı tuttuğumuz ölçülere göre tam «giren ile <girmez» arasında ise) insana o kadar zor geliyor ki ... Bir ülkü dergisi çıkarma, nın yüklediği mecburivetler arasında muhakkak ki en ağın bu, Hata edilmek, yanlış kararlar verilmek demu,

dır, 3 - Birkaç sayı sürecek uzun yazılar, veya bir ko., nuyu birbirine bağlı birkaç makalede inceliyen seri halindeki yazılar bize parça parça gönderitmesin Cöri,

.kadder Son günlerde daha ziyade yazı feda etmek tarafına gidiyoruz, ORKUN'un seviyesini yükseltmek düşüncesi ağırba-sıyor .. .En üzüldüğümüz 'nokta da yazısını basmadığımiz ülküdaşlara durumu ve yazıyı

..i' .

zamanın

belki onda birini bile almaz.

Uze.,

ww w.o tu

gerektirdiği

ken

de

rgi .co

m

derecek arkadaşımız lütfen hepsini tamamlasın ve niçin basrnadığ ırmz ı ,mektupla bildiremediğimiz. Bunu sonra bize tamam olarak göndersin, Bu nokta çok miLyapmak, ve hatta basılan yazıların da bazı noktalarhimdir dan etraflı bir tenkit ve anünakaşasmı yapmak ne 4 - Yazılar mümkünse daktilo ile, ve herhalde tekadar faydalı olurdu, Yazık ki zaman sıkışıklığı hiç. miz ve okunaklı yazılmış, sayfanın tek yüzünde ve birine imkan bırakmıyor. Şimdilik bütün ümrtler-imiz aralık satırlı olsun. Geniş bir kenar da bırakılırsa çok yaz aylarında. >1<.. * iyi olur. Bunlar düşünülmeden gönderilen yazılar buÜlküdaşlarımızın sık sık sorduğu bazı birikmiş au, radaki yazı is ler iyle uğraşan arkadaşları ne kadar vo. allere kısa cevaplar: ruyor ve ne kadar üzüyor, bir bilseniz! ORKUN'a yardım için para göndermek is tiye nlere : 5 - Mümkün olduğu kadar öz Türkçe olsun, Ah, 'Şimdilik ihtiyacımız yok. Yakın gelecekte 'I'ürkçü bu konu hepimizin ne kadar istediği bir şeydir, ve ona neşriyat sahasında yeni teşebbüslere girişmek zamanı rağmen hepimiz bunu ne kadar çok urıutuyor ve ihgelecek. O zaman ülküdaşların yeniden (hem d61 damal ediyoruz. Halbuki çaresi kolaydır: Yazıyı yazıp ha büyük rnikyasta ) para toplamak hamlesi gereke , bitirdikten sonra bir kere de bu noktadan gözden ge_ cek. Şimdilik herkes parasını biriktirsin. çirmek ve sıra ile rastlanan yabancı köklü sözleri Tavsiye edilecek kitap adı istiyenlere: En zayıf nok, talarımızdan biri de budur. Doyurucu bir milliyetçi Türkçe karşılığı ile değiştirmek. Bu, yazıyı yazrnanın rinde tereddüt edilecek veya karşılığı zor bulunacak sözleri şimdilik bir yana bırakalım, «ısırn yerine «ad. «s sne» yerine «yı];" demin et ti. yc rine «sağladı-, «muvaffak oldu" yerine «başardı» gibi en basit ve kolay karşılıkları bile koyduktan sonra bil' yazı, SClbahleyin yeni yıkanmış bir yüz gibi, o kadar açılıyor ki ... 6 - Miımk iın olduğu kadar uzak k almıya çansacağı. mız şeyler: Doğrudan doğruya ülkünün icap e t tirrne.. diği hallerde şahıslarla uğr asmak, küfür (bilhassa şiirde), hükümeti (Türkçülüğün meselelerine temas

eserler listesi sunamamak Çaresiz, bu da sonraya kalacak. Bu aralık çıkan broşür, dergi ve kit ap.arm menfi veya müspet şekilde bizi ilgilendirenleri hakkın, da ORKUN'da bir sütun açıp muntazam s.uet te oku. yuculara bilgi vermenin faydasını takdir c.l.yoruz. niyetimiz ve (biraz da) hazn-Iiğ ımız var. Fakat başlamak şimdiye kadar nasip olmadı İnşaallah burı.Ian sonra fazla gecikrrrez. YEN!

BİR

20.000.000

ŞİİR

TÜRK

KİTABI:

HAYKIRITOR

Afyon Lisesi müdürü «Tahsin Burôurlu» nun <:20.000.000 Türk Haykırryor» adlı şiir kitabını bü tün Türkçülere tavsiye ederiz. çoğu aruzla yazılmış olan bu şiirlerin hepsi milli, vatanidır. Orkun'un sayfaları az olmasaydı bu sert ve hamiisi şiirlerden bazılarını iktibas etmek isterdik Afyonda, İkaz Bas ımevirıde'. oldukça iyi bir baskı ile basılmış ola~ bu kitapta bilhassa <kızıl soytar-ıs başlıklı şiiri genç Türkçülere tavsiye ederiz. Tahsin Burdur-lu, şair olmadığını söylemek tevazuunda bulunmasına rağmen bu şiirler onun şair olduğunu açıkça göster.iyor. ~

eden noktaların dışında) methet.mek veya zeminetmek, partiler arasındaki çekişmeler ve partilerin iç işleri, doğrudan doğruya Türkçülüğe dokunmayan günün münakaşalı konuları. Cümlenin baş tarafına di kk a t : <mümkün olduğu kadar» diyoruz, zira kesin k aideler .koymanın güçlüğünü takdir edivoruruz Gönderilen yazılar münasebetiyle .çck üzüldüğümlız bir noktayı da söylemeden geçrni ycl irn Bazı ülküdas . lar, bilhassa talebe arkadaşlar, ruhlarının bütün SHmimiyet ve heyecanı ile yazdıkları belli olan y az ılar gönderiyorlar. Fakat ne yazık ki bu yazılar yazı tekniği, kuvveti ve. olgunluğu bakımından henüz zayıf, Bunlar, yazıları ayıran ve seçen arkadaşlarımızı bazan çok düşündürüyor ve üzüyor. Sarnirniye te ve ülküye bağlılığa kıyrnet vererek, Te aynı zamanda bir

ı

!DAREllANEl

FEYZULLAH

:

CADDESİ

9 Nu.

A. MALTEPE

--------~---------------------LS IL MATBAASI

-

"

-

ISTANBUl

ISTANBUL

~ _.

,-•.• """";'.' __ :...__..•...•..•.•. "-'"~_._.:.:.~~.,_--"_._

-'--_-'0;_

• ..:.0.. ...•. "'-

.

•.-.-.

_._L .•. __ .. __

_ _ ..•

_;.._..:._:~ __..,-:..=.._ •..•......

~:....~~~.~_'._::.

__

.... ..jJ~.l.....~~_:

•..~_._ .. ____:_. _ ...•.:... _..•.. _ .__ ._.

__ ~••

-'~••.• ~._,

...;..:~.........:..,;,.:......:.~,,'__ :: ,,-_d

-


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.