m rgi .co de
TÜRKLER
BİR
ORDU
ww w.o tu
ken
SUTÜN
içiNDEKİLER
Köy Enstitüleri
.
", ;
Kördüğümü
ve Tonguç Oyunu. Kadıoğlu Süleyman Eşref-i Zaman N ejdet Sarıçar Nuri Tarhan Mustafa Kayabek
İman Hırsızı Hamid'de Türkçülük Din ve İrtica Konusunda çağrı (Şiir) . :i:::::;: Orkun'dan Sesler . Türk Kültür Ocağı'nın F'eshi Dolayısıyla. Nurettin Özdemir Moskof ihtirasına Cevap'. . Abdiisselôrrıoğlu Fahrettin
SAyı
Güney-doğu ve Orta-doğu Anadoluda Türke Uymayan KıM::, Kıyafet . Dr. Currıalıoğlu Fehmi Bir Hakikatin ifadesi Bedı-i Alpay Harput Bucağı. Akın Kutluk Tanrım (Şiir) . Mehmet Zeki Akdağ 1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası' *** Milliyetçiler Teşkilatlamyer *** IKıbrıs (Şiir) Ahmet Petekçi Mehmed'in Destanı (Şiir) Fahri Ersavaş Diye ... Diye ... (Şiir) e
-----~ -
{~l!:ıeğin
,
.. ~:
İşi (Şiir)
~
M. Mermer. Yurdakul .
.
.
.
.
- ~~~
.
Bılge Umar
17Ağustos .. 1951 25
(
KURUŞ
'(
.......
"'
.
DtYE ...
KIBRIS
Gözümde Coşar
yol, kan
Idnlerim
kan
Tanrıdağı
geldI
bir
Düşman
bunu
böyl~
Alamaz
kimse
Kırk
dile; bile,
ettik
dernirıl ;
Bize
yemini;
Hasretinle
IiIBRIS'I. Oğuz'dan, Fatih'teıı, verdik arza tarihten;
kimse
Irkıma şahit Savtıı-uruz Alamaz
bir
duman,
gün
Kür
diye
açılır
Bu
can
verilir
diye ...
aşkla
Düşmana
dağa,
Va rnada
başına
Saymakla Kosovu,
Plevne
mi
yerrilmez duyar
Nil,
Estergon
Kıbrıs,
Girit mı
de ..
l'rIehmedim!
Hazar-la
Tuna,
hasrettir
Şen
günler
Söyle
ne
uzak
zaman
ey yerrllrnez
sana ..
bir
kale ..
ayrı
gelecek
'I'ür küm,
Moskoflur Asya
eserin;
yurdundan
FELEGlN
Mehmedim!
Ve Zigetvarın
Türk'e
Türk
*
durdun;
Ey Tanrının armağanı "atana: Yiğitsin, yerıllrnez 'I'ür ksün l\lehmedim!
Reva
Merme r Yurdakul
se ndln,
'I'ür-ksün
hasret
Muharrem
yendin!
zafer-Ie ı-trı"
hiç
senin
Su ka r yari
Yiğitsin,
sen
karşı
diye ...
aman
Türl,siin
biter
Niğbolun,
Sana
aleme
diye
gider
!Hehınedim!
hükmeden
yerıilmez
eğer
açık
lHehmedlm!
Türksiin
vurup
MERMER
zaman
savaşta
tuşa
kiifiri
YIğitsin,
Aza k,
her
Türksün
yenilmez
Serıdln, Tek
süngün
vermezsin
Yiğitsin,
tu tuş ur
almazsak
ken
yen!!mez
dirilir
diye
Tanrıdağı
DESTANı
gönül
diye ...
gerllir
Şu ~özler1m
ww w.o tu
elinde
YiğitsIn,
diye
yay
Ölmeden
MEHl\IED'İN
bülbül, deli
Bozkurt
alınıp
Tanrıdağı
Petekçi
*
g-ül gül,
öter
çıkar,
Can
Par-ıldar
diye ...
geçer
Şad'la
Oklar
Ahmet
çağrım,
bağr ım; çoğalıyor ağr ım,
'I'anrıdağı
KIBRIS'I.
kimse
diye .. ,
söyler
Senden
cihan,
duruşur,
yanar
Kanunız
bu Ican,
duman
diye
Hallarında
KIBRIS'I.
oldukça
böyle
Gün
Şad
vuruşur, yanıp tutuşur,
rgi .co
Petekçi'm,
kimse,
Kür
orada
Tanrıdağı
Yazım yazü; stlah tarı: Alamaz
şehit,
Tanndağı
Soyum Şan
diye ...
Gönüller
KmRIS'I,
içelim, geçellrn
diye
Yiğit
gemini,
verdik
Alamaz
bir
göçelim,
sular
canlardan
menztle,
Ferman
Içip
Tatlı
oldu,
Içimde.
kırrycr
dağına
Orkuu'dan
çevrildi
Kılıç'la
Altay
oldu,
içimde.
Toplar
Atlar Ant
volkan
durmadan
m
Hasre tln bir Taşar
DİYE ..
kalu ? ele?
lHehmedim!
Fahrt Ersavaş
çadır
Sanrr
derman
Kurtlara Yerinde
yeller
eser
Kınlarından
Altayın
Göktük Tiyan olmuş,
çılcmıyan has.ret.lyle
yurdunu
ürernlş,
kuduz
Hayrharı.,
kalkmuz
Hürriyet
'I'a llhstz
satan
yanariz
Ob'1lZ, Uygur, Tuğları
Göktürklerin
e ncllcleri
kalrrıanuş
çalım
Özlemiyle
Onlar
ınırmuş
bozkırlarlİıd'L
İşİ
bozlcurdunda,
itter
türemiş
otağlarının;
- Şan
Bütün
dağlarının; Türk
k ıl ıçlar-ı kılıçlar
yürekler
boyla.rrnm
köretmlş,
paslı yaslı
olmuş, olmuş,
Kerem, hürriyet Aslı, otmuş a.ğludrkça kuduz Moskof eğ'lenmi!j.
Türkler kan
Bilge
Umar
u
ATSIZ Başyazarı: Sahibi ve Neşrivat Müdürü ıSMET TÜMTÜRK P. K. 1818 Gnlata, Istanbul
Haftalık
Türkçü
ABONE: Yıllık 6 Aylık Yurt dı!p : Yıllık
Dergi
Cuma Günleri Çıkar
17 Ağustos 1951
10 llra 5 lira
15 lira
46. Sayı
Köy Enstitüleri Kördüğümü ve InHgne Oyunu
Ne maksa.tla kuruldu
'Türk çocuğunun hayat Ve ls, fakir Türk milletinin gözyaşı bir mirasyedi gibi har vurup hesap sorulmasını istiyoruz,
Süleymanı
inşaatlara harcamrken. diger taraftan Türk köylüsiı; nün devlete, öğretmen yaparak teslim etmesi için emanet ettiği çocuklarını Sibirya kürek mahkumları gibi arnele olarak çahştırdılar Kimlere
ve nasıl gdsterildl ?
Türktys zi raatçı ve hayvarıcı bir memleket, Türk milleti de nüfusunun %83 hayvarıcı ve çiftçi ve do. ayısıyla da okumamış bulunmaktadır, Fakat soyu te. miz, Türklüğü sağlam olduğundan, doğuştan milliyet ve mukaddesatma bağlı, milli ahlak ve namus sahibi, atadan kalma Moskof düşmanıdir Türk köylüsünun o. ruması ve okutturulması, bilgili bir köylü haline ge. 'rilmesi köy kalkınmasının ve milli köy davasının alledilmesi bütün milletçe özlenen, üzerinde duru, lan, ve bu uğurda her türlü fedakarlık esirgenmiyen, naizk bir mevzuudur, İşte köy enstttüleı-inl kuranlara göre, Türk milleti için en hassas ve hayati bir rnevzu olan bu konu ele alınacak, güya görünüşe göre bu kültür yuvalarına bu memlekete kanıyla bağlı ve rnil, iye tçiliği ata mirası olarak nabızlarında duyan idealist öğretmenler yerleştirilecek, bunlarla köy çocuğunun asil ruhunu dejenere etmeden içinde yetişip büyüdüğü şartlar altında öğretmenlik bilgisi verilerek köye görı, derilecek, böylece köyden şikayet etmeden köyü ve köylüyü bağrına basan ve ömrünü milli köy davasının kalkınmasına harcıyan öğretmenler yetiştirilecekti, Evet, İşin dış görünüş ve maskesi böyle idi, Çünkü ..rkiyede Türk bayrağının ve Mehmetçiğin amansız süngüsünürı gölgesinde, Türkçe konuşulan, '7c90 i Türk oğlu Türk olan bir milletin içinde başka türIüsünün :'apılabileceği ve hele bu işin vatan hainliğine kadar gôtür'ülebileceği iyi niyet sahibi hiç bir Ttrrkün hatır =e hayalinden geçmedi, Bütün memleket bu işte alda, - dı, Millet bu adamların maskeli görünüşlerinin far. ,-Q1la varanuyarak inandı, Halbuki maskenin arkasin'eki iğrenç ve ibret dolu alem gösterilen ve vadedilen alemin tam tersi, düşman bir alerndi Bu hususta siyaset cambazları mayası Türklük ve İslarnlıkla yu. ğurulmuş asil Türk köylüsünü dejenere etmedikçe bu milletin yıkılamıyacağım, çünkü temel ve büyük unsurun Türk köylüsü olduğunu düşünerek işe köy dava, vasından başladılar, Her kötü niyet sahibinin yaptığı gibi, oynayacakları Iaciayı milli şuuru uyanık, derhal farkedebilecek kafalardan gizlemek maksadıyla erıs., titüleri uzakta, köylerde kurdular, Bir taraftan fakir Türk milletinin cebinden bu davaya ayrılan milyonlar layık olmıyan ellerde tecrübe tah tası olarak başıboş
ettiler?
Bunların başında öğretmen diye, memlekete nufus kağıdı ile bağlı, mideci, her türlü cereyana ayak uy, duran ve enstitüleri babasından zniı-as kalmış bir çiftlik gibi sömüren derebeylerini yerleştirdiler Buralarda müdür denilen imza makinelerinden başka, "eğitim başı, sanat başı, resim başı, tarım başı, müzik başı, demirci başı, marangoz başı" gibi bir sürü başı bu; lunan bir idare sistemi kurdular, Bu baş çokluğu içinde esas baş bulunmadığından, enstitüler başsız kaldı Niçin muhtelit olmasını istediler? Bu başsız lık içinde yapılan türlü işkence ve bozucu telkinlerin tesir-iylj, dejenere olarak insan azmanı haline gelen erkek ve kız öğrenciler, kız . erkek mü na. sebetlerine bile tahrik "dildi, Köyünden melek gibi gönderilen birçok köy kızlarının namuslarnun ayak altına alınmasına göz yumuldu Böylec., köylel'e '(Ör;;. retrnen., diye münevveı- fahişeler göndererek köydeki sarsılmaz namus t ela k kisini yıkmak gayesini takibe çalıştılar,
(
.
ww w.o tu
ken
de
ü
emanet
rgi .co
Yıllardanberi 20.000 tikbali ile oynayarak mahsulü milyonlarını harman savuranlardan
Kadıoğlu
m
Yazarı:
Neler
öğTettilel"?
Dersleı-de, bilhassa Türkçe dersinde, ne redeyse Türkçe yerine Rusça okutacaklaıdı Bu derslerde Türk ediplerini sevdirrnek şöyle dursun, program icabı adlannı bile annradılar Milli şuur ve milli kelimelerini öğrenci karşısında sarfetmemek için azami gayret sarfettiler, "Faşizm" maskesi altında topyekun bütün milliyetçiliğe hücum ederek baltaladılar Neler olcutt.ularş Buna mukabil, komünist edebiyatından seçme ör., nekler verdiler, "Nazım Hikmet" ve «Sabahattin Ali" nin yazılarını ve bütün soleu yayınları bÜYÜk bir zevkle okudular ve oku ttular, Türkçe dersinde Tür'klüğün Ve Türkçenin tam manasıyla zararına ça ; Iıştıkları için köyenstitüsü mezunları her dersten olduğu gibi Türkçeden de zayıf çıktılar, Tarih del'. sinde tarih şuurunu öldürdüler, Akka zaferi gibi göğüs kabartacak kahramanlık sahnelerini bile mağ lüblye t şeklinde göstererek aşağılık duygusunu vermek yolunu tuttular, Askerlik dersinde, yedek subay diye her nasılsa Genel Kurrnay'darı müsaade alarak kendi adamlarına askerlik dersini verdirdiler, Bu derslerde,
4
ORKUN
Hiciv
Iiö;;ıesi:
ırmsrzr
İMAN Bil'
menler ailece taleb eni n önünde, ve hatta talebe ile beraber şarap içtiler. Güzel kız öğretmen ve og rencilere şarap dağı ttıı-dılar Her türlü sululukları yetrni., muş gibi, bir de şarap dağıtan kız öğretmen ve öğrencilerinin ellerini öptüler. Bütün bu sululuklardan sonra da tahrik edilip muvazenesi bozulmuş kız ve erkek öğrencileri ve öğretmenleri kuruluş bakımından çok dağınık olan ve dağ başında bulunan enstitülerin içinde başıboş bıraktılar, Kızıl rengin aşıkı kesildiler, Kantin binalarının duvar ve tavan badanalarına kadar kızıl renk vurdular, Orak ve çekiç şeklinde bina. lar yapmak küstahlığını gösterdiler, Köy Enstitüleri. nin hepsinde müşterek bir planla Allah düşmanlığını ve ahlak düşmanlığını telkin ettiler,
rnaktele
benzer
«Huydutbaşı» Vaktiyle
trenler
«İmam> calıyor
koca
olmuşsa çevirip, şimdi
bl r imparatorluk
eğer
devlete
banka
bünl !..,
soyarrnış,
Kremlln'delti
canı ..
Eşref.! Zaman
milli savunma gücünü felce uğratan pasifizm'i telkine uğraşt.ılar Musiki dersinde genç öğrencilerin şehvet hislerini tahrik eden açık halk türküleriyle bütün öğrencileri, laübali bir hava içinde yasattılar. Loca halinde yapılmış musiki binasında kız ve erkek tencileri başbaşa bıraktılar, Toplu.mbilim dersinde milliyetçiliği yerden yere vurarak, «solculuk daima iyi manaya gelir, Fransız ihtilalini solcular yapmıştır, bizdeki büyük adamların çoğu solcudur, ben de 501cuyum» diye solculuğu küstahça metheden öğretmenler çıkmıştır, Bütün tatbikatlarda, bilhassa tarım tatbikatında, ağ ılda, ahırda ve sebze bahçesinde, bağ evlerinde kız Ve erkek öğrencileri başıboş bıraktılar Nasıl
idare
ettiler?
Özelliği ve Yüksel:
Hasarıoğlan Ankaraya 34 kilometre mesafede, halkı halis Türk, ziraat, hayvancılık ve bağcılıkla uğraşan büyük bir Türk köyüdür Buradaki Köy Ensti. tüsü adını, birçoklarının sandığı gibi, Hasan Ali'den almamış, Hasanoğlan köyünden almıştır, bu adın Hasan Ali ile ilgisi bir yakış tırrnadan ibarettir, Bütün Hasanoğlan köylüleri Hasan Ali adının kendi köyleri. nın adına benzeyişinden müteessirdirler.
rgi .co
m
,
Hasanoğlan
Enstitüsünün
Kadro
Genişliği:
Burada Köy Enstitüsünden başka bir de Yüksek Kısım kurarak buraya yüksek komünistleri ve yaranı beslemek için hesabı kitabı belirsiz 'zengin bir kadro avırdılar Bakanlıkta su başında bulunan birçok yaranın kadınları, kızları ve kendilerine ek görevler verilerek Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesinin hocaları, Sabahattin Ali ve hatta Nazım Hikmet gibi prof'esyo., nel sa tılmış lar dahi türlü kombinezonlarla buradan besleridiler Hasanoğlan merkezi ,durumda olduğu için buraya önem veri lrniş, gerek yüksek kısma ve gerekse orta kısmına en kasar-Ianmış usta elemanlar yerleştiril.miştir, Bunları yapanların maksadi, Ankarada Hasanoğlandan bir dalga yapıldığı zamarı bu dalganın aynı Zamanda 40,000 köyde birden tesirini gösterebilmesi idi, Hasanoğlan Köyünden kafası gayet güzel iş, Iiyerı ve sağduyusu yerinde Muzaffer Ağa adlı birisi, bir gün köye gelen «Tonguç Baba» ya: «Bu öğretmen, ler 20 lira maaşla idare edemez ve çalışamaz lar Bu nasılolacaktır?» demiş, Tonguç buna sertçe bir şekilde: «Hak verilmez, alınır, Onlar haklarını kendileri zamanı gelince yumr-uklartyle alacaklardır» diye cevap vermişti.
ww w.o tu
ken
Kuruluş itibariyle birer şehir gibi dağınık bulunan, müdürden başka ek ücret alan bir sürü «baş» ı da olduğu halde gerçekte tamamen anarşi halinde yürüyen bu müesseselerde idare, idaresizlik yaratmak için işleyen bil' cihazdır, Disiplinsizliği tahrik eden disiplin kurulları hiçbir müsbet çalışma yapmamış, bu yönden terniz memleket evlatlarının köyünden getirdiği doğuştan ruhlarında mevcut olan ve enstitüye gelinceye kadar köyde aldıkları Türk terbiyesi de bu anarşi havası içinde erimiş, birçok ahlaksızhklara alıştırılmışlardır. Bu durum karşısında rnesulolan şahıslar vicdan azabı çekerek utanacakları yerde «Köyden böyle geldiler !:~ diYe kendi suçlarını asil ve masum Türk köylüsünürı üstüne atmaktan bile utarı. marruslardir. Yıllarca bu faciayı küstahça oynadılar ..
Köy EnstitüsUnün
de
öğ
Hasanoğlan Krs ım,
Nasıl
g-öz boyadrlar
?
Ensti tü ye bir misafir geldiği zaman misafir'in fikir uyanıklığına göre o gidinceye kadar biricik silah ve müdafaa maskeleri olan milli oyunlar veyahut halk türküleriyle göz b~yadılar, misafir gider gitmez yine Torıguç oyununa devam ettiler, Tonguç Baba'nın (daha doğrusu Tonguç Yaban'ın) bu oyunda baş rol sahibi olduğu ve sağ kolu olarak İzzet Palamar'ı kullandığı, Palamar'a «Palamar, bu kitabı yazan senden fikir alarak yazrnışa benziyor, seninle bu hususta konuşuruz» diye imaalayarak verdiği Fantomara kitabının meclise sevkedilmesinden sonra bu hakikat bütün milletçe anlaşılmıştır, Ve bu işte Tonguç ve Palamar'ın birbirinin üstadı oldukları da meydana çıkmıştrr Enstf tüler dekt müşter-ek karakter: Her enstitüye müşterek bir karakter olarak soktular Şaraphaneler açarak şarap çıkardılar.
şarabı Öğret-
Hasanoğlan Köy Enstitüsü, yüksek ve orta kısmı; İzzet Palamar'ın Bağ Evi alernleri: Hidaye t Gülen ve Balcıoğlunun ördek ziyafetleri; anane haline gelmiş komisyon toplantıları; demir kazık gibi kurul, duğu gündenberi yerinden oynamadan derebeyi hayatı yaşıyan ve «Torıguç Baba» sına evinin yapılmasında yardım eden Mustafa Güneri Ve gene Hasanoğlan Köy Enstitüsüne «Torıguç Baba» nın ve Sıfır'ın şahsi sivil polisi olarak yerleştirilmiş bulunan Ali Kılıç'r, Rüştü Büke'si, Sıtkı Şanoğlu gibi öğretmenleriyle başlı başına bir kitap olacak hadiselere sahne olmuş, çok önemle üzerinde durulrnaya değer bir yerdir, (Devamı
var)
ORKUN HAKınNDA
NOTLAR:
4
Hamid'de
Türkçü!ük
Yazan:
Çlftçloğ"lu Nejdet
Vatanseverliği, manzum ve mensur birçok eserle, rinde büyük mikyasta terennüm eden Abdülhak Hamid'in, muayyen bir çağdan sonraki eserlerinde Türk., lük ve Türkçülülc fikirlerinin de yer almaya başla. dığı görülür. Ancak Harnid, Türkçülük fikirlerini be. nirnseyip te eserlerine geçirinceye kadar millet ve milliyet .meselelerinde uzun zaman başka inançların tesirine kalmıştır, Şair d azarnın milliyet telakkisinin bir cephesi dini mahiyettedir Tanzimat yazıcı., larınnın umumi vasıflarından biri sayılabilecek olan «dini vatan ve milliyetçilik» fikrinin Hamid'de de bulunmasını tabii görmek icap eder, Dini fikirlerinden başka onda ikinci bir milliyet telakkisi de «Osmanlı milliyetseverliği., şeklindedir, Türklük fikrinin ken, disinde iyice yerleşmesi zamanına kadar, eserlerinde rnilliyeti umumive tle Osmanlı Türikyesirıin sınırları içinde bırakmıştır, Bu devreye ait eserlerinde Türk yok, Osmanlı vardır, «İlham.ı Vatan» ile «Yadigar.a Harb» den alınmış aşağı ki mısra ve satırlar bunun örnekleridir:
Osmanlıların
en acizi olmaz ona çaker, Iıülc-I vatan r ızk-ı Hi.ida.dftt ..
ww w.o tu
Osmanlının Osmanlılarn
«l\Iilleti Osmaniye ise vatan ulvasrrıa çıkmış id i.»
muhabbetinin
mer tebe-I
«Din ii devlet uğrunda ölmeye hazır bulunan mlllct-I Osma nlye vatanı için yaşamaya azmetmlşt.ir.» «Kuvvetli,
düşman sürüler! için bu mübarek larırruş, altı yüz senedenberi vatan. i dafaa eden eedlerinin şan ii şerefleri bugün o düşmerıi deff tenilde g idiyor taa.ı-r-uza
dehşetli
başladıklnrr
ü
"
Bense
'I'ürlcürn,
Bana
muti'
Turanlı!
olmalı!
Asıl mn.ğdib
Hep Işinize
ii maşr ık
bakın ...
TUrk olmıyan uşaklar bu em re uyarak ayrıldıktan sonra, Turanlı, ayrıca şunları ilave ediyor:
Emrim altında
bu!
günüdür
hey! Bunda hepiniz uşak; ne bu şair, ne de bu sartk :
Ha, ha! Bir daha öyle, boğuşmayıruz salcın l, MUslim, nasürü, cühud, Arab, Acem .Kürt; Çerkez.
cezadır ..
şan ile devlet
Ne yapıyorsunuz Ne sen tacirsin,
de
§.vazegl a'daya
Turanlı, İranlı, Iraklı (= Arap) ve Çer kez uşak. lar, Acern şuirt Şirazlı Hüf'ız ile bu eserin meşhur hava, li şah si ye ti Kanbur'un ge le ce kle ı'I bil' sarayodasını temizlemelde meşguller .. İranh uşa.ğın, Hüfrzirı Icendi memleketinden olduğ-unu ovüne r elc söylemesi üz cr ine, Turanlı, yani Türleten gayrı olanlar birbirlerine karşı ağır sözler söylemeye başhyor lar Araba, Acem; «bir ekslğt sırtında semeri yol, l», Çer'kez «para gözlü beztrgürıı diyorlar. Arap da Çerleeze «at hıraız» <liye hücum edlyor. Nihayet toletla birbirlerine giriyorlar, Bu sırada Turanlı uşak onları ayırmaya gelerek hey. betli ve emreder bir sesle şöyle diyor:
ken
Osmanlının
Sançar
m
HAıuİD
rgi .co
ABDVLHAR
5
bahr ber den ordular hazır. Osmaniyi mü. ile mücehhez, lar,» ü
'
Edebi hayatının ilk Ve orta zamanlarında bu fikir. ler arasında dolaşıp duran Harnid, ikinci meşrutiyetten sonra gelişen Türkçülük cereyanırıa karşı da ka. yıtsız kalmamış, fakat eserlerinde bir yandan Türk. çülük fikirleri yer alırken, diğer taraftan Osmanlılık inancının izleri de eksik olmamıştır, Abdülhak Hamid'Irı Türkçülük fikirleri, eserlerinin sayfaları arasında dağınık parçalar, mist-alar halinde. dir, Bunlar en çok Türk üstünlüğü fikrini terennüm eden sözler halindedir, Bazıları da Türk bütünlüğü fikrini belirtici mahiye ttedir. Abdülhak Hamid'de Türkçülüğün' Türk üstünlüğü fikrinin ilk örneğine Tarhan piyesirıde rastlamakta, yız, Bu piyesin yedinci manazrında şöyle bir sahne var:
benim kardeş olmalı olmalı herkes! (S,42)
Aruz ile yazılmış bir eser olan Tahran'ın Türk üstünlüğü ve hakİmıiiZi fikrini belirten hu sahnesinin 7 + 7 = 14 hece ile kalem- ahnmıs olduğunu da unu ı, mamak lazımdır, Yani Hamid, Türklük fikrini Tür., kün asıl vezni ile terennüm etmiştir,
«Türk üstünlüğü," fikri Tarhan'ın bu güzel sahrıe , sinden başka, Hamid'in diğer manzurn eserlerinde df' yer almış bulunmaktadır, Bunlar arasında «Yabancı Dostlar», «Ruhları) ve «Arz.iler» i en başka ele alabiliriz Harnid, bilhassa bu üç eserin sayfaları arasında, bu fikri türlü şeki ller le belirten güzel mısralar ve par, çaları bize sunmuştur İki küçük ciltten mürekkep olup bilhassa birinci cildi çok açık bir Türkçe ilc yazılan Yabancı Dostlar'dan alınmış şu rmsra lar-, şair-i azarnda Meşrutiyet sıralarında başlıyan Türkçülük fikirlerinin, hem de pek sade dile bürünmüş, bir başka tezahürüdür : Yine sen, ey yabancı ondan ürk, Ki değildir tekin, yamandır Türk! Ellerin gtirrnedtkçe itIiğini, O bırakmazbugün yiği tUğini; Isu-ırlarsa ansızın kudurur l Yıldırım yağd ır ılsa karşı durur! (C.
I, S, 37)
Türkün yamanlığını bu kadar sade, fakat bu derece güzel bir şekilde nazma büründüren Harnid, aynı eserde erlikteki eşsizliğimizi ve başlık vasfımızı da birer mısra ile şöyle nazımlaştıriyor-:
-_:..._~--_._-,_._'--~_._-,'--_.__ .-..----~-~.---
ORKUN
6
Aı-sla nız,
Türk ile Tatar'ı ayırıcı mahiyette bazı düşünceler ileri sürmesi üzerine, Dilşad'ın ruhu şu tek mısra ile «Türk bütünlüğü:" fikrini belirtiyor: Tatar ii Türl, ik iztll r, i1dzlcl'de yok esen!
e rtikte
evet
o lmu.yız elbet
tilki" (C. II,
S, 3)
Arz.llerde de aynı Iikı-In rnahsulü parçalar mak tadır : Tür kün ve ka rh oluşu, ulu yaratılışı, netinin sarsılmazlığı, korku bilmez liği Hamid İst arıbulun gayrı Türk Beyoğlusuna getirdiği bir bunu söylemektedir:
bulun, meta; sözü, sırada
Var onla, bir Irir hn.lita ki Allalı yok eyleye! diye bahse başladığı Beyoğlunun gayrı Türklüğünü Ve Türk düşmanlığını anlatan şair, oranın Türk oL mı yan erkek, kadın ve çocuklarının (Şai rirı kelimelertyle) hınzırlığını, şebek liği ni ve köpekliğint söyledikten sonra, Türkün üstün vasıflarını şu mısralarla tesbi t ediyor:
Buradaki Ta tar kelimesi Kazan ve dolaylarındaki Türklere verilen adı değil, bütün doğu Türklerini göstermektedir, Bugün bile Türkiyede çok defa yanlış manada kullanılan Tatar kelimesini, Hamid'in doğu Türkleri için kullanması bir kusur olsa bile bir hakikattir Hamid'irı Tatar kelimesini bu manada kullandığının bir başka misali de Tayıflar Geçtdt'ndo bulunmaktadır, Aksak Ternür'ün Türkleri bir araya toplama fikri ile yaptığı savaşlar dolayısıyla, Harnid, aksale padi , şahın hayaline şu beyti söyle tiyor : Ben a'recim, yolumda fakat sarıma aksudım. Tatil' ii 'I'ürkü müttehit e tmcktt maksudım.i,
(S, 42)
m
Bir yer lü onda. sanki belıüyim eşekleştr : Hınzır olur zükür, lcad ınla r şebekleşlr, Havlar görünce 'I'üı-lc'ü çocuklar olur akur-, Türk aldır-ır mı hiç? Geçtyor dalnın vakur, liaadir değl\ o hlllca ten ulya te nezz üle ; Biganedir metaneti Türkün tezetzüle. Ömründe görmemiş bilemez h avf ii mınnett..
(S, 46)
(S, 56 - 57)
İndimde Türk oğulları hep bil' pederlidir; Türk onda şüphe' ettiği gün pek keder lidir l
de
Yine aynı eserde Türkün ölmezliğini güzel buluş., larla tesbit eden mısra lara rastlamaktaviz. Batılıların bize karşı olan haçlı ruhlarına karşı:
Harnid'ds «Türk bütünlüğü:" fikrini. terennüm eden bir başka parça da, Arziler'in mısraları arasında bulunuyor, Şair, yine Dilşad'a bütün Türklerin bir ba, banın oğlu olduklarını ve bunun böyle düşünülmemesi takdirinde Türklük için doğacak kötülüğü şu beyitle anlatıyor:
rgi .co
E'ii yok 'I'iu-lcüu
(S, 57)
Tlirküz Düşsek
ww w.o tu
ken
Mahküm olur salib, olamaz haklm.I hilal! diyen şair, bir an için düşsek bile yine kalkacağımızı; akşam batarı güneş ertesi sabah ihtişam ile nasıl doğarsa, bizim de güneş gibi doğacağımızı şu mısralar ile ifade ediyor: kuvvet e rekz etmişiz hiyarn, te bil Id biz ederiz da.ima kıyam!
ki düş-i
(S, 64)
Abdülhak Hamid'de bunlardan başka, Türkçülük duygusunun mahsulü olan diğer birtakım güzel mıs, ral ar daha bulmak ta mümkündür, Bu mısralar, sayfalar arasında .münferit parçalar halindedir. Mesela «Türk» adının ululuğu iki ayrı eserinde şu mıs ralarla belirtiliyor: Sen Türk
namını
anıyo rlcen biraz
Biz şems-i gaartbiz,
Batsak
ta biz yarın
doğarrz
ihtişam
Nihayet hayatının son yıllarında yazdığı Halwu'daki bazı mıs ral ar Türk üstünlüğü fikrinin son örnekleri olarak elimizde bulunmaktadır, Hamid'in bize son dayigarIaı-ından biri olan bu eserde, mesela, .Tüı-kün büyüklüğü ve Türk vurdunun şeref ve şan ülkesi oluşu, eserin vaka kahramanlarından olan Hakan'ın söylediği: dedim de kendimi
sandırndı
(Ruhlar,
S. 47)
ile!
(S, 65)
'I'ürktnrı
eğil!
Sen Türkü
kaale
ahrken
biraz
değil
Tür klüğün zamana hakim oluşu ve Türk büyümesi dilekleri' de, seksen üç yaşında mid'e:
Turanı
isterim
.ola hakim
yurdunun iken Ha-
z emarıeye.. (Hakan,
S. 29)
ben Hüdü (S, 19)
Biz isteriz
ki Türkeli
çıksın
ufuklara! (Hakan,
Turan
ilindeyiz,
şeref
ü şan
yer indeyiz..
mısralarını
S. 44)
yazdırmıştır.
(S. 93)
gibi güzel misralarta
belirtilmektedir
Şu örnekler göstermektedir ki, Abdülhak Hamid, üstünlüğü» ve «Türk bütünlüğü» fikirlerine eserlerinde yer vermek suretiyle Türkçülük cereyaru, na katılmış ve binaenaleyh Türkçülük tarihinde yer almaya hak kazanmış bir şairdir «Türk
Hamid'deki «Türk üstünlüğü» fikrini tesbit eden bu misralardanbaşka «Türk bütünlüğü» nü belirtici mahiyette mısralar da vardır, Bunun güzel bir örneği «Ruhları> da Kanbur ile Dilşad'ın ruhlarının konuştuğu sırada ortaya korımaktadır Kanbur'un ruhunun
Çlftçio&-lu, N ejdet
••
• __
:-
•••••
---
-------_
••••
_-_.
Şançaı;
__
O
:.-
ORKUN
i
.,1
i
••••
ww w.o tu
=_
:::':.:rumda din müessesesi de tabii diğer bütün iç. .. rnüesseseler gibi az çok sovsuzlaşacaktır. Hal. çoğunluğu asırlarca devam edegelmiş kara - ::in tüccarlarının istismar ağında 'zehir-lcnmlsti r _-:- müslümanlıkta ayrı bir rühban sınıfı olmadığı .:'" eni kendilerine maddi bir meslek, bir menfaat --=~ yapmış kişilerin cahilane telkinleriyle bir-ta, görüşleı-e kapılmıştır, Bilhassa son çeyrek - zahirerı layik, gerçekte din düşrna nı , uydur=2:1 kopyacısı sözde fikir yapısı bütün bu bilgi~ gör güsüzlüğü arttırmış, yurtdaşların din duy , karıştırmak, bozmak, felce uğrarmak için := kasten uğraşrmştrr Bugün Anadolunun hemen tarafında bir çok uydurma, istismarcı şeyhler tU. -~ bulunuyor, Zavallı cahil halk bu soysuzların --....:::= oyuncak olmuştur, Beşer tarihi, Lazzaretti, -;",-:;:.::.:ın v . b, gibi, saf cahil kütleleri aviayıp cemi. __ başına bela kesilen bir çok yalancı mehdiler • ~ er, Böylelerinin bilhassa bizim cemiyetimizde =-=-:arı büyük oluyor, Zira memleketimizin içtimai • -" !"S i seviyesi malumdur Bununla beraber bu hal. . ele alıp irtica tehlikesi var diye yaygarayı bas---o meseleleri yalnız bir zaviyederı mütalaa etmek ki, şüphesiz yanlıştır, Evet, maalesef halkımızın - ~--ıli bir çoğunluğu tam bir cehalet içerisindedir iaha fecii aydınlaı-ımızın eleserisi korkunç bir
j j,
fikir buhraru ile kıvranıyor,' İnançlanmız, telakkile , rimiz muvazenesini kaybetti. Unutmıyahrn ki, daha düne kadar bu memlekette din esasları hükümet eliyle uluorta değiştirilebiliyor, şunun bunun fikrine göre ilme, vicdana aykırı şekil., lere sokulabiliyordu Eğer irtica her şeyden önce ta. assup ve ifra t ise en büyük mürteci bugünkü çirkin hadiselere zemin hazırlayan, hakiki din anlayışının soysuzlaşmasına bilerek bilrniyere k vasıtalık eden gaflet içindeki aydınlardır İfratın tefrit doğuracağı gerçeğini önceden hesap etmek laztrndı Hadiseleri tek taraflı mütalaa etmekten vazgeçip makul ve tarafsız olmalıyız, Meczupları layık oldukları muameleye tabi tutmalıyız, Cahilleri, gafilleri sükünetle uyar., mağa, aydınlatmağa çahşmalıyız Müccrret irtica, mürteci diye bir şey yok, Bir takım hoşa gitmez olaylardan ovvela bir aydın geçinenlerin sorumlu olduğu. muzu unutmayalım, Neticelerin kötülüğürıe, bir insan vecE:miyet olarak bizleri utandıracak bil' gerilikte tecelli edişine kizıyor, sinirleniyor, gaflet, ceha let, dalalet içindeki meczupları rnitingler, nümayf şle rIe teline kalkışiyoruz Halbuki bu menfi neticeleri doğu , ran sebepler hemen tamamiyle biz aydınların eseridir. Uluorta ithamlara pek hakkımız olmasa gerek, Zira ektiğimizi biçiyoruz.
ken
"..,-=-===-=
1
Nuri Tarhan
i ·1
:i j
Nuri
ot •••••••••
to •••••••
"ep.
i
i
;
'ı
1
,I J
i
.i
i
.j
i
j ,'1 J .\
:~
.>~ .:~
1
Tarhan
.~
.0;0<
1
.1
ÇAGR1
«Bu
vatan,
bu
J
mmet,
bu
bayrak
j
için»
'.
-I
\
ülkestnderı: sular içen gelsun .
Efsaneler Soğuk
Bu vatan, Can
bu millet
evinden
geçen
Kaynaştıralım Yalın
ayalc
gelsi.in..
Harmanda Yer
Sıvas,
Biçen
kalsın
Kaşgar, Aras'la başına
ı
·Oı
j .1
, "
Volga. ;'~
·~:t
karlı eski
Ava.r,
gelsün ..,
'~
J~
dağlar,
.~
bağlar, çağlar, Kuman gelsun ...
Tanrıdağ'dan
gelen
bır
Diyor
Es l,
Bora
Id; -
4
'.
Tolga;
Yeşi!lensinsönmüş gelsin
g elsürı,
bayraklar;
Ha.turı, oğul, hakan versin
,i
Kazan gelsün, dalga da lga.:
Geçirip
Gökt.ürtc
.'.1
başaklar,
taşmsın
Hazar'ı
Geri
\
duvaklar,
Dövündürsün
Geçit
gelsün ..
ekinleri;
biçllsIn
yer
,1
;
için;
binleri .
Eken Kefen
i '~
ktnlert ;
Tutuşturarak
i
.)
m
üzere Allahla kul arasında :..~:e:ıdiren bir konudur, Fakat aynı zamanda . ;;-- müessesedir Milletin gerek fert, gerek ••••••• ..,:-:"==:0-. c.ara - ahlak, terbiye, karakter yönlerinden --" ..••.. -="..... ;..---",-""S: na hizmet eder, Milliyetçiliğin temel şart.' _ ..•••_..•.-_ ::-~rid"r. Bu itibarla bir toplulukta din mües, -~ şısırıda kayıtsız kalmak doğru olmaz, Bilhas; :;,; eerniye ti gibi, yüzyıllar boyunca pek yanlış _=-.~-~:::soysuz laştrrilrnış, kötüye kullanılmış, taas; -e ~"'"!alet elinde oyuncak olmuş bir din inanışının hala . hüküm yürüteblldiği bir cemiyette bu hususta tamameri başıboş bırakmak z:'::f;::;S:.:::':Acı ile itiraf edelim, çağdaş medeniyet ~~=-"-:::'2n ço k , pek çok aşağıda bulunuyoruz, Hal., " ğunluğu en kötü hayat şartları içinde köy. - _ ~-:)·or, Bir hukuk devletinin gerektirdiği ictl., ~=: fikr-ine henüz tamamen intibak edemedik, .-'""1•.....•"""_---;:" . Kanunlarırmzrn bir çoğu cernlvetirnizin ;;::::::c,?='=----==-":;.:.:"1.İ karşilayamıyacak durumdadır, Münevver eve cemiyetin idare sorumluluüunu ornuz , .. taşıyan belli zümre bir fikir buhranı içeri slrı; ~yor, Sağ . sol, doğu . batı, Irikılan . irtica .:;::::~••...• eleri 'artık sağduyu ve mantık mefhurnlarmı .•.~raddeve geldi, En önemli meseleleri bırakıp çekirdeği doldurmaz isler'le kendimizi voru= üzüyoruz Manasız şüpheler. vehimler, ifratlar, - =-:- hayati davalar-ırmzı unutturuvor. Aşırı hissi isnat, tezvir, küfür, dedikodu illetinden ....:....._ içtimal dertlerimizi ilmi, objektif bir görüş=: -:esamüh, anlayışıyla halledebilmek işini başa. __uz
D
rgi .co
Yazan:
s
K
de
IN ve iR
7
ses,
~ .i~ı
ol, es! .
. i i
Türk kanı ta ştya n he r kes : İslü.rn gelsün, Şn man gelsüıı ... Mustafa
"'
Ka yabe k
.=
1 '~
,'j ,'J
;D '-
.. ~~~(~L
N s:es
=:o::sa
VE BUGÜN
"İnkrlapçı., ların ağzında heyecanlı bir hahadis : TL caniler, bundan sonra, ellerine çekiç yerine birer bıçak alıp, fazla açık saçık gezen kadınların elbiselerini yrrtacaklarrmş Arkasından hayret ve hiddetle: Bu nasıl vahşet, efendim! Hangi asırda yaşıyoruz? Herkesin giyinişine ne hakla karışn-lar ? Hükümet tedbir alsın; başlarını ezsin! .. Doğru.. Bu asırda kimse kimsenin kılığına, k ıya; fetine karışamaz, Fakat bugün böyle feryat. edenler, bundan sekiz on yıl kadar önce Ankara caddesinde çarşafla gezen Türk kadınlarının üstleri başları par, çalanırken nerelerde idiler? BİR MESELE Hadise malum: Harnit Şevket .İnce, 1944 teki AtsızSabahattin Ali davasında kendiliğinden Atsız'ın avu, ka tlığını almışken sonradan (şef yardakçılarının baskısıyla ) bu işten vazgeçmiş ve bu biçimsiz tornls, tanı «bazı dostların tkazı» na bağlamak dehasını gösterrnişti ' Bilerneyiz ne dereceye kadar doğrudur? Şöyle bir şey işittik: Bir tarihte yine bu Harnit Şevket casusluktan sanık Rus tebaa1ı birisinin avukatlığını almış, fakat yine bazı dostların ikazı ile sonradan bu işten de vazgeçmiş imiş! Üstadın ikaz ile dava alıp vazgeçmesindeki incelik bir tarafa .. Fakat bizi mer aka düşüren şu: Acaba bu İnce avukatı bu ikidavada da ikaz buyuranlar aynı kimseler midir? Eğer öyle ise mesel c yok, Lakin ya başka başka dostlarsa ? ..
Lo
Türkçe karşılığı artık sakaloldu!, Sonra bu gaze., teci tarihe kartşrnış bir hadiseyi tekrar tazelemekle bizi maziye de götürüyor, Yani bir geriYe gidiş, Bu da irıkılaba muhalif bir hareket, binaenaleyh bir irtica değil mi? Bu iki Amerikalının irticai hareketleri bizi düşün., dürrneye başladı: Yoksa son zamanlardaki o müthiş irtica hareketlerini Amerikalılar zru destekliyor der., siniz? Olur a, belki de Marşal planının bir de eirticaı kalkındırma!» faslı vardır? İnkrlapçılar ! Birkaç miting de bunun için lazım değil ml? FATAY.ATAY
Fa tay Hazretleri bir yazısında «demokrasinin kur. tuluşu kemalizm davasının tutunmasındandır!» buyur, muş, İlahi üstad! Bu kemalizm panzehir midir ki (üze. rinize afiyet) hap diYe yutturulup veya şurup diye Içirilip nevazilden mustarip demokrasiyi şifayap eylesin? İshali hintyağı ile tedaviye kalkan hazık (!) hekimin tabipliğini hatırlatan bu usul karşısında insanın Selanik ağzıyla şöyle konuşası geliyor: Kim atay bunları? Fa lih Rıfkı Atay
ww w.o tu
ken
de
İNCE
Los
m
DÜN
rgi .co
q
HALKEVLERİVE
GÜNALTAY
Gazetelerde bil' haber: C, H, P, meclis grubunda Şe.msettin Günaltay halkevleri konusu üzerinde yaptığı bir konuşmada, bu evlerin memlekete yaptığı hizmetleri anlatmış! İlahi Günaltay! Türkocaklarının enkazı üzerinde kurulan bu kuzey sistemi evlerin memlekete yaptığı hizmeti (!) bırak, baş siyasi mevta konuşsun, bırak onları Nihat Erimler, Kasım Gülekler, Fataylar. Ataylar müdafaa etsin! Fakat sen? Tarih önünde doğru konuşmanın lüzumunu bilmesi icap eden sayın tarih profesörü, ya sen? AMERİKALI
ı\[ÜRTEOİLER
!
Doğrusu artık iyiden iyiye şüphelerımeye başladık: Bir Arneriaklı yazıcı gelir, namaz kılıp oruç tutar, Sebep: Oruç kakkında eser yazmak! İnandık sanki .. Eser mesel' lakirdı .. Buna buz gibi irtica derler .. Sonra şu Çiçero hadisesini ortaya atan gazeteci? O da bal gibi rnürteci., Çünkü bir kere adamın çember sakalı var Sade bu çember saka 1 irtica için k~fi değil mi? Zira ırtica kelimesinin ÖZ
tn
HİH:l\IETOF
HAKKINDA
Moskof kölesi Nazım Hikmetof'un malum kaçışı dolayısıyla ateşli arkadaşlardan birçok manzum hiciv. ler aldık, Bunların hepsini neşretmek Orkun'un bir sayismin yarısını buna tahsis etmekle mümkün, Tabii bu da imkansız, Düşündük: Bunların en güzellerinden birini bu süturıda neşretmeyl uygun bulduk, Or , kurı'dan Sesler sayfası hepimizin müşterek sayfamiz olduğu için yazıya sahibinin adını koymuyoruz Bu suretle bu manzume aynı zamanda bize gönderilen bu cins yazıların hepsini temsil etmek vazifesini de yükleruyor : SİBİRYANIN Sen
ÇOOUGUNA
ey Moskof
oğlu l\Ioskof!
öz çocuğu!
Sibiryanın
eyle be Nüzirrıof
Himmet
Moskofçuların Senin Pek Hele İşte
adın hele ona
bu halin,
istikbalin, diyecek
yok!
timsalisin emsalisin
Moskovaya
!
da Stalin,
azarnetli
Hürriyet Stalin
başbuğu
valisin
S~na bir tek
sen!
sen! sen!
1.1~ş,cŞ,.k. yok,
9
ORKUN Asker
olmuş,
Handan Ya
Iıamamdarı,
Gelin Ne
olmuş
çok
ta
Hürriyet
uyuzunu gider ayak bir Türkcüye de geçirme], is te, miş ve ortaya bu kol kuvveti masalını atmıştı, Nejdet Sançar hemen musluğa koştu, ellerini, kol, larını sabunla yıkadı Sonra kolorıya ile de uzun zaman silindi ve birkaç gün kasındı durdu! Fakat u yuz ı~omünistin bu uyuzca planı muvaffak olamamış, yani Sançar düştüğü tuzaktan ucuz kur tulmuştu.
,başımmandan!
Nazımof'ıım
handan
ya
lcülliaudan,
soyacak
yok :
va.tnmn aşlcırı
:
varrnış?
kabarrnış
Bu Nüz ımof başka Tadına hiç doyacak
!
ya rrnış, vok l ZONGUJ"DAK
Şimdi kuruldun gelinin
elde
DERNEGİ
lcrna l
I{İTAPLARI
bah tma
Ne çıkars» ... diyecek
*
1944 - 1945 TEN
yok l,
KOl\1ÜNİZMİN İÇ YÜZÜ - 32 sayfalık broşür. İçinde SoysalllOğ'lu İsmail Suplıi, Prof, Fındıkoğlu Ziyaeddin F'ah ri, Prof. Zekt Velid i Tog'an ve Urazoğ'lu Ziya imzali 4 mühim makale, Fiatı 30 kuruş,
HATIRALAR
i
KIZIL CENNET MASALI, 59 sayfalık broşür, Nejdet Sançar tarafından yazılmış, Rus işgali altına alınan yerlerdeki durumu orijinal vesi ka Iara istinaden aoıkhyan, kuvvetli 'zel bir eserdir, Fiatı 50 kuruş
ve gü-
Yukarıdaki iki eser ORKUN'da yeter sayıda bulunmaktadır, P. K. 1818, İstanbul, adresine posta pulu göndererek elde' edilebilir, Aynı Derneğin yayınlarından NAzIM HİK_ MET MESELESİNDE AHMET EMİN YAL_ MAN'A CEVAP bresürü .maalesef tükerımiştir ,
ww w.o tu
ken
de
Daha 'tahki katm bitmediği günlerdi Birinci şubenin' ikinci kısmında otur-tulan Ve gecelerini orada masalar üstünde yatrnakla geçiren Nejdet Sançar'ın ikarne'tgahrna (!) bir gün bir üniversiteli getirdiler. Bu komünistlik propagandası yapmaktan sanık biri idi Nejdet Sançar bir hafta kadar bu odada bu ko, rnürıist ile birlikte oturdu Komünist delikanlı, Sarı, çar'la ahbaplık etmek ister, fakat pek yüz bulamazdi, Nejdet Sançar, komünistliğinden başka, bu delikan. lının tipine ve durmadan kaşmrnasına da sinirlenir, muztar kalmadıkça kendisine hitap etmezdi, Bir (!ün bu delikanlı sıpordan söz açıp yazları kürek çektiğini ve bu yüzden kollarının kuvvetli olduğunu söyledi .Fakat Sançar aldırmadı. Bir başka gün komünist taslağı yine aynı konuyu açtı ve fakülte de kol musabakasında herkesin kolunu yere yatırdığını söyledi, Sançar yine aldııvnadı Bir üçüncü gün kızıl yine kolundan söz açınca, Sançar: Yani benimle de' mi kol musabakası yapmak istiyorsun? diye SOrdu, Kızıl: - İstersen bir deneşeIim! dedi. Ok yayından çıkmıştı, Nejde r Sarıca r masaya doğru yürüdü, Fakat içinde bil' endişe vardı: - Ya yenilirsem? diye düşünüyordu. Bir kızılın önünde kolu bükülmek her halde hoş bir şey değildi,
m
Yeni
duvak,
MüCADELE
rgi .co
Başta
I\OiHÜNİzı\ILE
tahtına,
Yazan:
anladı,
Demek
UYU2'
Piyes
Bulgaristandaki Türklere vanılan zulümler ve buna rağmen onların sörımiyen milli duygu , ları, düşmana karşı mücadeleleri ve en sonunda anavatana sığınıp kurtuluş, Duygulu bir şekiL de yazılmıştır, Her türlü ama tör sahnelerinde ve mektepIerde oynanmıya elverişlidir Fiatı 50 kuruş, P, K 1818, Istanbul, adresine posta pulu gönderinlz
GELECEK SAYIMIZDA: Yaı-bay Natık Poyrazoğlu'nun Kore'deki Türk kahramanlığını anlatışı. Ankaradaki ıMilliyetçiler Derneğindeki yaptığı konuşma.
Bu komik kol musabakasından bir saat kadar sonra sivil memurlardan biri gelerek kızıla: - Haydi gidiyoruz! dedi ve Sançar odada yalnız kaldı, sevindi, Lakin sevinci çok sürmedi, Bir başka memur gelerek: , Gözün aydın, uyuzdarı kurtuldun! deyince Sançar'ın aklı başına geldi veya aklı başı n., dan gitti, O zaman Sançar, bu kol musabakasının
icap etti&ini
Ahmet Er
3 Perdelik
Tutuştular,' Ve Sançar bir iki saniyede karsrsında , kinin kolunu masaya uzattı, Delikanlı itiraz etti, Bir daha yaptılar, yine aynı netice alındı, Bu sefer yer değiştiler, birkaç kere de öyle yaptılar, Nejdet Sançar her defasında daha kolay bir şekilde kızılın kolunu büküveriyordu
neden
GÖÇI'dEN
Naznn Hikmet'in affı ıçın çalışarı 185 kisinin listesini bu sayıya yetiştiremedik Gelecek sayıda neşredeceğiz,
komünist
, i
--
--
.. _" ._~--~-_.:..
~_ ..._..._ ....~•....
~_. __ ~ .... _~__ ~_",._-,_
.._.
~.~.,~. ~. -"--,-,,c. __ . ""_'~u4c!.:,,_::..__ <..
-'::.ı......:_"""'-"
;!•..•...•••••.
.""-,,,,,-~,,--,---"~~,,,,-,,,,,,,,.~',",,,,,,,.,,,ç "'·~i""-*"'·""'-"'·" "".:..•••..,......:...ı""".••••••
....:....J'
'1~,~~~,~~~~J
ORKUN
10
Türk Kültür Deaof";" feshi Dolayısıyla Nurettin
Özdemir
(1) Türk Kültür Ocağı 1l/VIII/1946 tarihinde İstanbulda kurulmuştur. (2) Türk Milliyetçiler Derneği Mayıs 1951 tarihinde Ankarada kurulmuş ve Istanbul şubesi 28 / Haziran / 1951 tarihinde resmen teselekül ederek Cağaloğlu Çiftesar::ı,yl::ı,r karsısı Rüs, tempaşa medresesindeki lokalinde duruşma la, rına başlamıştır. Hergün saat: 14-18 arası açıktır. Ocaklı ve bütün rnilliyctci arkadaşların malüma tlarma arzolunur.
MOSROF
lHT!RASINA
_ Süleyman
CEVAP
Nazif'in
ruhuna
•
Eğer iğrenç ihtiraslarına gem vurrnıyacak, yüzyıllarca göz diktiğin bu aziz va tan topraklarından vazgeçmiyecek, taşkınlık ve küstahh, ğına bir son vermlyecek olursan; senin de çok iyi bildiğ'in akıbetin tecelli edeceği gün uzak olmıyaca ktrr. Misal mi? İşte Kore'deki bir avuç
ken
Kültür ve milliyetçiliğimizin perişanlık içinde bulunduğu, günlerde kurulan (1) inkilapçilık ve garp; Iılık isimleri altında milli mukaddesatımızı, asırları fetihlerle dolduran tarihimizi. örf _ adet, kültür ve an'anelerimizi velhasıl Türklüğümüzü ve şahsiyet im+z i inşa eden unsurların hepsini ayaklar altına almağa çalışanlara karşı metanetle mücadeleye girişen ve bu esnada ağırbaşlılıktan asla ayrılrnıyan TÜRK KÜLTÜR OCACI; beş serıeyi dolduran şerefli bir faaliyet devresinden sonra, maddi ve manevi imkanlarını, ga, yesinin bütün asli unsurlarını nefsinde topladığına YÜ_ rekten inandığı TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNECİNE devrederek vazifesini tamarnlamıştır
Nurettin
m
Yıllardanberi milliyetçilik ve mukaddesat yolundaki çalışmalarını yakından takip ettiğimiz ve mensubu olmak sıfatıyla birçok hizmetlerinde bulunduğumuz TÜRK KÜLTÜR OCACI, davasının daha mütekamll bir merhaıesine erişmek için, 10/Temmuz/1951 Ü\rihinde akdettiği fevka lade kongre ile kendisini res., he trniş bulunmaktadır. Bütün Türk milliyetçilerini bir isim altında ve bir teşkilat içinde toplamayı istihdaf eden bu ileri merhale, milliyetçilik tarihimizin muhtelif devirlerinde bahis mevzuu edilmekle beraber bir türlü gerçekleştirmek imkanı bulunamarrus ve bu uğurda girişilen her teşebbüs akim kalmıştır.
mimiyetsiz ellerde bulunduğu günlerde hepsini yeni saflarda toplan.mağa davet eder, Allahtan hayırlı .ba, şarılar dilerim. Türk Kültür Ocağı Başkanı
rgi .co
Aziz Ocaklılara
Özdemir
de
Yazan:
ww w.o tu
Sosyal hayatımızın son yıllarında görülen dernek enflasyonuna rağmen kendi şahsiyetini kuvvetle mu. hafaza edebilen TÜRK KÜLTÜR OCACI; gayesini milli yaşayışırnızm her sahasında müessir kılmış, Türklüğü milletler arası camiada her bakımdan ileri hale getirmek için Türk kültürünü çe şi tli yönlerden incelemeğe, manasını belirtmek ve fikir alemine uyarak idame ettirmeğe büyük bir tevazu ile çalışmış ve bunları yaparken azalarının temin ettiği mütevazi Imkanlar'la iktifa ederek, faaliyetlerini günlük maddi menfaatlere göre ayarlıyan birçok dernekler gibi her hangi bir sokak politikasının oyuncağı olmamıştır. Gayesinin muhtevası içinde bulunan «rnilliyetçiler ara, sındaki bağları kuvvetlerıdirmek., ve gençlerin örnek Türk milJiyetçileri halinde yetişmesine çalışmak hususlarında daima hassas davranmış, bugün memleketin her köşesine muhtelif vesilelerle dağılmış bulunan 600 aza arasında zamanımız anlayışının çok üstünde bir dostluk ve arkadaşlık münasebeti kurmuş, kısaca bir OCAKLILIK ruhu yaratmağa muvaffak olmuştur.
Gerek memleket ve millet meselelerinde, gerekse ferdi münasebetlerinde namus lu ve faziletli kalmayı kendine şiar edinen aziz ocaklı arkadaşlarıma, maddi ve manevi bütün irnkanlanmız: kendisine devrettiğimiz TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNECİ'nin (2) bundan sonraki faaliyetlerimizde faydalı neticeler elde etmemizi sağlıyabilecek bir kuvvet ve saha olduğunu müideler, bütün ana rneselelerirrıizm ehliye tsiz ye sa-
...-
kahraman ... Bu bir avuç kahramanın, aynı ıg rerıç gaye icin çalışan ihtiras ortaklarına verdiği dersi; istersen sana da verebileceğini hatırlatmak is, terim ... O sivri tırnakları insanlığın üzere açılmış bir perice gibi bu iman dolu çelik göğüslerde görmek istiyorsan, işte meydan
kalbine saptamak duran ihtira~m; nasıl kırılacagını ...
Ey korkunç, vahşi, iğrenç, alçak, küstah, kah, be ve canavar ruh! Birkaç kelime ile işte sana cevap: Dünvade bir Türkiye ve bir Türk bulundukça hakkı~ıza ve vazifemize hürmetkar olacağız. Hakkı.mız öldürmek, vazifemiz - iktiza ederse . hemen ölmek olacaktır ... Abdüsselamoğlu
ORKUN'un
sayılarından hepsi henüz varİstanbul, adresinden beher sayı ilk 25 kuruş hesabıyla elde edilebilir. ORKUN'un 3. ltı ayl ığı olan 1-26 sayıları biraz tenzrlatlı olarak takınu 4 liraya aynı adresten elde edebilirsiniz. dır.
eski
Fahrettin
P. K. 1818
_.
__
.,~
.c•..•.' .•
_ ••
_.
:._.
"
11
ORKUN
Güney=doğu ve Orİa~doğu Anadoluda lürke Uymayan Kıhk Kıyafet 7
Dr. OnmaIıoğlu
Güney-doğu Anadolu sınırından, Orta Anadolu yaylalarına ve doğu sınırımıza kadar uzanan köylerimizde kadınlar başlarına fes denen hamam tasına benzer bir hotoz takmaktadırlar. Bu fesin üzerine örtülen beyaz
tülbent
(ketan
=
laçik)
başlıca
kadın
süsüdür
Türke yakışık almayan bu garip giyiniş modelleri komşu ırkıarın kılık, kıyafetini taklide yeltenmekten doğmuş kötü bir göreneletir Bu, milli günahlarımızın yaslı tablolarından bir örnektir.
Bu yazım, Türkiye sınırları içinde Türk diline musallat olan yabancılığın, Türk kılığına kadar uzarıa. bileceğini gösterecektir, Bütün Suriye ve Irak sınırı boyunca uzarian köylerimizde erkekler köylerinde çoğunlukla Arap kıyafe., tinde uzun entari giyerek gezmektedir. Bu entarilerin yakalan göğse kadar yırık ve düğrneli olup ayak topuklanna kadar uzun ve kapalıdır. Erkeklerin giydikleri bu en tariye bazıları gömlek; bazıları k er as (kürtçe), bir kısmı perin (zazaca) demektedir. Birçok yerlerde bu errtarirıirı adı ftstandır. Bu eritariler ipek, suni ipek, sadakor, keten ve Amerikan bezinden yapılmaktadır. Sadakar sntariler lüküs ve makbul sayılmaktadır. Tercih edilen renk krem rengi ve be, yazdır. Gri renk de revaçtadır. Koyu renk entari giverilere pek az rastlanır. Bele ayrıca dört köşe bohça tipinde bir kuşak bağlanmaktadır. Bu kuşak icabında başa da ör tülmektedir. Erkekler entari ile birlikte başlarına puşu = şar = çefi denen bir baş örtüsü ge;
de
Kendi milletimize ve yurdumuza karşı yüzyıllarca sürüp gelen ihmal ve ilgisizliğimiz sosyal varlığımızda, milli bütürılüğümüzde giderilmesi oldukça zor ufak
susamıştırlar Bağrımızdakilerse bu hazin manz ar a , larıyla sari ki Türklülderine kamksamış gibidirler.
m
Güney-doğu köylerinde, İlçelerindeki çarşı ve pazarlarda dolaşanlar entari ve puşu giymiş erkeklere çokça rasttarlar. Belinde şal veya atlas bohçadan bir kuşak, kaske ti altında omuzlarına düşmüş bir başör , tüsü Güney-doğu köylerimizde adeta günlük kılık kiyafe t modelidir
Fe!ımi
rgi .co
Yazan:
ww w.o tu
ken
tefek bir çok gedikler açmıştır. Bu kılık kıyafet sapık1ığı bu yüzden Türkün gözünden kaçmıştir. İ'l ikleri., mize işlemiş, küflerımiş bir nemelazımcılık zihniyeti üç beş yüz senelik yakın tarihimiz boyunca milli benIiğirnizi kemiren, tedricen Türke ait nitelikleri eriten içtimal hastahklarrrnızdan biridir. İçimize dal budak salan bu kötü huy yüzündendir ki memleketimizde Türke ve Türkçülüğe asırlardanberi bir uzak kalış vardır. Türke yakışık almayanları bir hoş görüş var., dır. Türkltıkle ilgisi olmayan şeyleri adeta bir benimseyiş vardır. Görmemek, duymamak. isitmemek ve görüp duyduğunu da duyutmamak illeti içinde yüzlerce yıl uyuduk, Ve hala yaldızlı Iaflarrn, gerçeğe uymayan masalların, ninnilerin arasında uyku sersemliği geçirmekteyiz
Koca Türk milleti kendi tarihinin bilgisinden, okuma öğrenme görgüsunden mahrum olarak kendi haline, kendi çilesine milli disiplinsiz, mürşi'tsiz başı boş bırakılmıştır. Böylece komşu ırklarla uzak yakın temas ta bulunan, kıyıda bucakta kalan soydaşlarrmız yabancı kültür ve harsının az çok tesiri altında kalmıştır. Za.man çarkı "yabancıların payına işlemiş ve bazı bölgelerde Türkün diline, geleneğine, kılık kıyafetine bir unutuş süngeri çekebilmiştir. Sunduğum bu acıklı manzaralar Türkçülük davasında olanlara ateşten birer çelenktir .• Çok şükür ki, Türkiye sınırları dışında kalan tutsak Türkler Türklüklerine Türkiyedekilerden daha sıkı sıkıya bağlı kalmışlardır Damarlarındaki Türk , lük ateşini her türlü baskı, zulüm ve temessül gayreti söndürememiştir. Onlar doya doya 'I'ürküm diye haykıramamak bahtsızlığı içinde hürrıyete ve Istiklallerine
çirmektedirler. Bu pusunun uçları yüz açık olmak üzere omuzlardan aşağıya serbest .bırakılmaktadır. Çefi dörtgen, bohça biçiminde bir bezdir. Alelade bir şal, bir atlas çamaşır bohçası, bir yün atkı, bir pamuklu bez, bir büyük ipek mendil, bir renkli kumaş puşu olarak geçirilmektedir. Esas puşular Suriyo ve Iraktan kaçak olarak temin edilmektedir. Erkek entarilik kumaşların çoğu da kaçaletır Bu kaçak e n ta, riliklerden ge ci denen sadakar bezler oldukça paha lı satılmaktadır. Puşularda açık veya koyu renk ayırımına pek fazla önem verilmernekte her renkte kumaş puşu kabul edilmektedir. Bunun üzerine kasket konur. Başa kasket kaymadan Araplarda olduğu gibi ağal (= siyah ipek kaytarı) takanlar da vardır, Köylerde erkeklerin günlük kıyafe ti çoğunlukla böyledir Agal takanlar azdır. İlçe .merkezlerindeki ça~şı v~ pazarlara da aynı kiyaf'etle gelenler vardır. Kıyafet kanununun yürürlükte olmasına rağmen bu hal tabii görülmektedir. Güneydoğu vllayetlerirnizin yalnız sınır bölgelerinde değil iç taraflardaki köylerinde de aynı kılıkla gezenler çoktur. Şehirlerde bu kılıkla dolaşanlara pek rastlanmaz. Şu kadar var ki, errtari ve pU§U modası son bir iki yıl içinde eski değerini kaybetmiş durumdadır. On sene evvel Şerafettin dağları kıyılarında sürülerini otla tan Beri tanlı aşireti erkeklerinde entari ve puşu giyenler pek çoktu. Bugün yok gibidir. Bu bölgelerdeki erkek çocukların çoğu caket pantalon yerine erıtari giyrnek tedirler Çocuklara entari giydirmeleri bir bakımdan ekonomik düş, mektedir, Çocuk bir tek eritari ile dorısuz, pabuçsuz
ORKUN
püber te çağına kadar büyümektedir Bu çağa gelince de başına bir puşu sarmaktadır. Bu taraflarda erkekler başlarına bez örtrneğe o kadar alışkındırlar ki yaz, kış ya tarkerı bile başlarına bir bez sarmavı ihmal etmezler Hastalar bile koca bir bohça veya kuşağı başlarına dolamadıkça yataklar-ina uzanmazlar (Kuş yuvada gÖL düğüni) işler) Atalar sözü yanlış olarak bu bahtsız., ların görenele dusturu oluyor, Birbirine bakarak bu kıhkla dolaşanlar böylece çoğalıyor, Çok şükür fistanlılar gittikçe azalıyor,
r~::-=~= -1-
Düştüm
Göndersen Aşl>ının
Arıttı
dolu
sunan
iç.ten
yanarı
z.ernzum içimi
p ınn.rı
Tanrım!
Bu-ulctırn dünyada yası Gönül ayetler yuvası Sana erişmck hillyası Ağ'ırt tı saçımı Tanrım! Senianın
vardır üç bcyi fidanm seyreğ-i
rgi .co
Büyür Vatan,
Bağışla.
millet
ve bavru.ğı
ücünü
Tanrım,
-!I-
de
Nur versin yatan Meklcede, Hasret mürekkep helekada Bir camlde, bir tekkede
~i~~i~~::~~;~E i
ken
pırlanta ii2:ne, yakut veya kıymetli bir tas da Fakirler boricuk. yalancı inci dlzmektedivler. üstüne ketarı (kürtçe) = mahme, lacikt zazaca) beyaz bir tül veya tülbe nt konmaktadır Yüz Yalnız gelinlere ayrıca çarşaf Ve peco taktı-
Öz led irn
ww w.o tu
bir iki konur, Fesiri denen açıktır,
seline
'I'an ı-ım !
sııçıımu
Sevrlu şehri grım eline Yi.ildedim g ücümt) Tanrım'
Kadınlara gelince: Güney-doğu sınırından Orta Anadolu içlerine Ve ta doğu sınırımıza kadar uzanan geniş bir bölgede bütün köylü kadınlar başlarına fes geçirmektedirler Bu fes Türklerin eskiden giydikleri fese berızemez Tıpkı hamam tası gibi, sünnet çocuklarının takkesi gibi basık, değirmi biçimde bir külah , tır, İçi sert, dışı ipekJi kumaş, atlas, şal veya bez sarıhdır. Zenginler baslarına koydukları bu fesin tasını altından veya gümüşten yaptu-m.uct a.Iıı-. Tenekeden, mukavvadan, sert yünlü veya keten kumaştan yaptıranJar da vardır, Hakiki fes (fötr ) gibileri de bulunmaktadır, Zaten bunların çoğu dışarıdan kaça k ola, rak memleketimize gelmektedir, Fese Zazalar fini diyorlar, Bayağı bakır veya nikel hamam tasını fes olarak basında taşıyan kadınlar da vardır, Festen maksat bu sert tas ın üzerine sarılan cicili bicili. krr , mızi, mavi veya alacalı renkli bezterin teşkil ettiği hotozdur. Bu fese çepeçevre çeyreklik zivnet altmlar ı.
bir günah
Affeyle
m
12
rırlar Man to, huka giyenler vok gibidil', İki üç erıtariyi üstüste giyenler ve bir de önlerine pesternal tRkarlar, Bu pesternal bildiğimiz hamam pestema 11 ı~eğildir
Dört
köşe
bir bohça. bez,
şal.
önlük
gihi
bel-
den aşağı bele sarılınca peş ternal adını almaktadır Kadınlar ayrıca moyi ndi denen bir kuşak da t akaılar Fes hasta yatağında bile kadırun kafasından çıkmaz, Kan, ter içinde bu koca ağırlığı başlarında tasımak; tan büyük bir haz duyarlar, Fesi olmıyan kadın ken, dini zavallı sayar, Yalnız köylerde değil, kaza ve şehirlerde de fes giyenler pek çoktur, Ortadoğu Anado, luya, hatta orta Anadolu yaylalarına. bozku-lar-ına kadar fes adeti yayılmıştır, Aydın Türk aileleri şehirlerde giyinişleriyle örnek olmakta iseler de henüz
I
i ı
Canana
buh şe t canımı
~
Kesme gönül tufammı Dünva duvlren kıefenimj gu yr i
Tanrım
görmeden
sallara
Sa.r ınacam Lüzum
~
ı.
~
~:!~~:d~ı{~~~:: ı~ı~~l;:;~
Yerinecem
~
gayri 'I'anr-ım l.,
~
Mehmet
Zeld
Akdağ
~
~~~~~~~~
bu sapık kıyafetlerin önüne geçilememiştir, Fesli kadınlar bütün güneydoğu, ortadoğu, doğu ve orta Anadolu köylerinde, ilçelerdeki çarşı ve pazarlarda, hatta vilayet merkezlerinde fütursuz dolaşmaktadır., lar, Fes ne baş ör tüsüne ve ne de şapkaya benzemektedir' Sadece yabancı ırkıarın kıyaf'e tinden kopyx edilmiş bir örnektir,
ORKUN'UN 1-26
ncı sayılardan BİRİNCİ.
mürekkep
CİLDi
400 kuruş TANRI
TÜRKÜ
KORUSUK,
Arkadaşlanmza
en güzel armağan
ORKUN'dıır!
Or. Cumal ıo ğlu Fehmi,
i. ••••
.J.~
_
.:...
•.
_
._
••
••
__ •••
:...
••
_
• __
•
__
----_
.._._' _.="
.._,-~.-----_"":"'.:_--_...
_--'~-'---"-~
J--~_:
13
ORKUN
. Ifadesi
.Bir Hakikatin
ve Kasabaları:
.H a r put
Alpuy
Orkun'un 39 uncu sayısında Dr. Cumalıoğlu Fehmi Beğin «Türkçe Bilmiyerı Türk Köyliileri» başlıklı yazısını içim sızlayarak okudum, . Urfalıyırn, Urfa'yı ve Anadolumuzun birçok yerle , rini çok iyi bilirim. Ulküdaşımın yazdıkları doğrudur. «Türkçe hilmiyerı Türk köylüsü» sadece Urfanın bazı köylerine inhisar etmez. Bazı illerimizin bazı köylerinde de bu hazin durumla karşı karşıyayız, Bu mühirn bir davadır : Köylüyü okutma k davası, Bu Türkçe bilmiyerı Türk köylüsü, Türk olduğunu söyler, Türklüğüyle övünür, oymak ad, 'I'ürkçedir. Türk evsaf ve karakterini taşır, fakat Türkçe bilrnez Saltanat devrinin SO.'1. yıllarında bi) duruma düşü, rülen köylümüz cumhuriyet devrinde de bu durumdan kurtaı-ılamamış tır «40.000 köy., 40.000 okul», «tek cahil bırakmıyacağız !» gibi yüksekten atmaları kulak dolusu işittik, Fakat bu atıp tutmalar muazzam bir aciz ile örtülup kaldı.
Coğrafi Durum: Harput, Doğu Anadolu'da Elazığ şehrinin 5 km, kuzeyinde şehre hakim bir tepede kurulmuştur, Deniz seviyesinden 1280 m, yüksekliğindedir. İklim: Yüksekliği dolayısıyla iklim sert ise de, havası sağ" lamdır. Buca.ğın Durumu: Bucağın arazisi az olduğundan 'yolları daı: ve taş döşelidir. Su birçok kaynaklardan elde edilir, Her mahallede su çeşmeleri vardır. Havası yüksek olduğu için çok güzeldir. Evlerin hepsi kerplçtir Evvelden kalmış evler ise, taş harçtan yapılmıştır. Bucak şimdi harabe halindedir, Tarihi
Durum:
Bu şehrin kurulduğu yer M, Ö. VII. asıl'da Urartu _ Hitit, Asür ilerin ve İran devle tlerinin nüfuzu altında kalmıştır. Şehrin adı Arapça Hartabit olarak geçmiş ve bazan da Hayrval.Buyüt v , b. kullanılmıştır. Temür, Anadolu seferinden dönüşünde Harput'u zaptetmiş ve sonra burası Dulkadır oğullarının idaresi altına g ir , miştir. Harput 1507 de Safevi hükümdar-ı Şah İsmail tarafından ele geçirilmiş, fakat hükmü altında kısa bir zaman kalmıştır. 1515 te 1. Selim'in veziri Bıyı k lı Mehmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
ken
de
Hakikati söylemekten daima kaçındığımız için bu milli yaralar deşilmiyerek hep örtülü kaldı ve bunun için de birçok alanda hakkımız olan hayata kavuşa., madık.
Yazan: Akın Kuttuk
m
Bedri
Köy
rgi .co
Yazan:
Türkelinin
ww w.o tu
Anadolunun birçok illerini, kasaba, bucak, köy ve yaylalarım gezdim. Merkezden uzak yerlerin yalnız kültürü değil, her durumu çok fecidir Bu fecaati hepimiz, hatta mesul adamlar (valiler, milletvekilleri, bakanlar, başbakarılar) da görmüş, fakat bir şey yapılamamıştır. Bir zamanlar «köyokulu yapıyoruz" diye fakir köylüden toplattırılan paralarla yaptırılan köy okullarından bazılarının köy ahırı ve samanlığı »larak kullanıldığını görmüş ve sormuştum Aldığım cevaplar şudur: - Ne yapalım, Yahut:
hükümet
bize öğretmen
- Paramiz yetmedi, yapı eksik binayı bu şekilde kullanıyoruz. Her köyde mektep ve köyler madığı için, okulu olan köyden yalnız o köyüa çocukları, eğer gönderilmişse, faydalanabilir.
göndermedi!
kaldı;
biz de
Bucağın bu
arasında da yol 01cıvar köyler degil, köylerine öğretmen
Dil davası, yol davası, istihsal davası, sosyal dava, sağlık davası ve hulasa: toplu bir kalkınma davası ile karşı karşıyayız. Türk milleti f'edakaı-du-, calıskandir. yüksek kabi , liye tlidir 'Asil milletimizin bu üstün vasıf ve meziyet, lerinden istifade edilmesi brlinirse toptan kalkınma davamız kısa bir gelecekte tahakkuk etmiş olur. Bedri
Alpay
Tarihi
Eserleri:
Harput'un eski tarihi eserleri bugün harap olmuş haldedir .Bunla rdarı şimdiye kadar sağlam olarak kalan, Artukoğullarından Kara Aslan'ın eseri olan Ulu Camii, Sara Hatun Camii'dir Selçuk devrine ait Alaca Camii, 613 = 1188 de yapılan Arapbaba meseidi, tabakhane ve 1876 da inşa edilen Amerikan Kolleji harap olmuş haldedir Ürünleri:
Buralarda kayısı, ve kavun yetiştirilir. Ni.ıfus:
elma, badem, ceviz, dut, karpuz Hayvancılık yapılmaktadır.
XIX. yüzyılın sonlarına doğru nüfus bir hayli yükselmiş ve 25.000 i bulmuştur. Sonraları şehir harap olmaya başlayınca ahali Haput'u bırakarak ovaya inmişlerdir Şimdi Harputta ev sayısı 70 i geçmez. Cıvarr ile beraber nüfusu 2.000 dir. (1945 sayımına göre). Harput Elazığ'a bağlı bir bucaktır. Bucağın Turistik
Önemi:
Harput'un iki km. kuzey tarafında birtakım mağa , ra lar bulunur. Bu mağaralarda şiddetli buharlaşma neticesinde, yaz mevsiminde buz has ıl olmaktadır ve bu bölgenin ismine Buzluk denir, Bu mağaraların içi yazın soğuk, kışın sıcaktır Burası yazın turist çekebilecek mahiyettedir Akın Kutluk
()RKUN
14
1944 1945
ıRKçıLıK - TURANClUK - DAVAsı •
•
--'
_
.
tren parası vereyim, Beni Ankaraya sevkedenler yol parasını da düşünselerdi, Burada kırk yıl kalsam kırk para verrnemt., dedi, Bu haklı sözler kendilerine bildirilince vali muavini ile emniyet müdürü Nejdet Sançar'ın mevkuf bulunduğu odaya geldiler, para rne , selesinin hallolunduğunu söyliyer ek birkaç nazik sözLe iyi neticeli bir yolculuk temennisinde bulundular, Pr ofeso r Zeld Velid i 'rog'an'ıl1 Teyldfi: 15 Mayıs Pazar tc si günü akşamı Profesör Zeki Ve. Iidi Togan'ı tekrar emniyet müdürlüğüne çağırdılar, Birinci Şube Müdürü Zeki :"Bu akşam burada kalacaksmızsdedi Zeki Velidi'nin zevcesi Nazrniye Hanım da bir gün önce polislerin arayıp bulamadıkları 7 Mart 1944 anlaşmasının metnini getirdi, Profesörü Emniyet müdürlüğünün en üst Birinci Şube nezare thanesirun 4 numaralı kapattılar, Dışanya penceresi ve gezilecek lık yeri olduğu için bu hücre, nezarethanenin hücrelerinden biriydi, Fakat pisliği anlatılır ğildi, Daha önce birtakım adamlar burada fakat oda ve yatak takımları terniz lenmerniş
ken
15 Mayıs 1944 Pazartesi Atsız ve Orhan Şaik Gdkya.y: 15 Mayıs 1944 Pazartesi günü Atsız yine hasta olduğu halde, kendisini oyalıyacak bir şeyler bulmak gerektiğini iyice hissetti, Çünkü ne kadar bekliyeceği pek belli değildi ,Zaman feci bir şekilde uzuyor, fakat yarın daima meçhul kalıyordu, Kendisine bir şey söylenrniyor, o da bir şey sorrnuyordu. Kayıtsız ve sakin görünüyordu. Pencereden bakarken Vilayc t binasının bahçesinde Orhan Şa ik'i gördü. Binaya doğ· ru geliyordu, Yanında birisi daha vardı .. Bunun sivil bir memur olduğu belliydi, Orhan Şai k de Atsız'ı görmüştü, .Selamlaştrlar Fakat Atsız,Şaik'in rnevkuf mu olduğunu, yoksa her hangi bir sorgu için mi oraya getirildiğini ilkönce anlıyarnadı, Bir müddet sonra bir sivil memur gelerek Atsız'ı davet etti, Onlarda gidilecek yeri müthiş bir sır gibi saklamak geleneği vardır. Takdir hassasının yokluğundan doğan bu gelenek dolayısıyla Atsız'a da gidi . lecek yer söylenmedi, Yalnız burada da Atsız'a karşı bir nezaket gösterildi, . Kapıda beldiyen ve vazifesi icabı Atsız'la birlikte gelmesi gereken süngülü jan, darmaya çok gerideri ve süngü takmadan gelmesi söylendi. Gidilecek yer vilayet binasının biraz ötesindeki Birinci Şube binasıydı Bir odaya girdiler, Burada nazik tavırlı birisi Atsız'a ·"hoş geldiniz» dedi. Atsız bu adamı tanımıştı: Istanbuldan Ankaraya geldiği gün gençlerle birlikte Sebat Oteline doğ ru yürürken boyuna resim çeken ve Atsiz'ın: "Sen polis misin sorusuna: «Hayır' Bazı gazetelerin foto muhabiriylrn : cevabını veren adamdı, Burada Atsız'ırı fotcğraf ı ce k ildi Atsız: «Dernek ki hükümet-i cumhuriyenin nazarında biz de sabika, lılardan olduk: diye düşündü ve o zaman Orhan Şaik'in de tevkif edilmiş olduğunu anladı. Demek ki biraz önce onu gördüğü zaman Orhan Şaik ele fotoğrafçıdan dönüyordu. Nejdet Sançar'ın Ankaraya Götüriilmesi: 14/15 Mayıs gecesini Balıkesir hükumet binasında geçiren Nejdet Sançar, ertesi günü Ankaraya sevkolunacağını vali muavini ile emniyet müdüründen öğrenmiş ve o gece zevcesiyle veda laşrmstı. 15 Mayıs 1944 Pazartesi sabahı, yanında yalnız bir tek resmi polis olduğu halde trenle Ankaraya hareket etti. Reşide Sançar uğurlamaya gelmemişti .Çünkü o sıralarda beş altı aylık hamile Ve ruhi durumu böyle bir ayrılışı görmeye elverişli değildi. Evlerinin aranmasından sonra, bir aile müstesna, bütün tanıdıkları kendilerinden kaçar oldukları için, Nejdet Sançar eşini Allalıa emanet ederek Balıkesirden ayrrlnus tı Yalnız hareketten önce Balıkesirdeki hükümet mumessi llcriyle Nejdet Sançar arasında küçük bir anlaşmazlık çıkmış, tren parasını Sarıçara ödetmek istemişlerdi .Nejdet Sançar: "Ben kendi keyfimle seyahat etmiyorum ki
r=:
*""'""
m
g;«""
rgi .co
••
de
Iw-:fC.::r~D""""""
katındaki hücresine üç adım; en iyi gibi deyatmış, ti
ww w.o tu
O gece, Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin beynelrnilel şôh re tli Tarih Profesörü Zeki Velidi Togan'la bitler arasında müthiş bir savaş, bir Stalingrad savaşı başladı. Koca ·tarih profesörü sabaha kadar bit öldürdü Hücrenin duvarına bitleri birer birer dize , ıek yapıstudı. Her sırada 50 tane olmak üzere 9 sırayı bi tlerle doldurdu, Neticede 450 bi tin öldürülme; sine rağmen, Stalirıgradda olduğu gibi zafer onlarda kaldı, profesör yenildl. Zeki Velidi, vaktiyle 'Türkis tanda Ruslada harbederken de bir defa böyle bi tlenmişri. Faka t 0, harpti ve bitlenmeğe sebep Moskofla rdı Şimdi ise Türk hü, kurneti ('J nin rnoskof'çuluk gayreti yüzünden aynı halin daha feciine uğruyor ve tabii, Çankaya yaranı kendilerinde vicdan denilen bir nesne mevcut olmadığı için bu halden gayet memnun bulunuyordu, Doktor Hasan Ferit Cansever'in Tevldfi: Doktor Hasan Ferit Cansever. günün birinde Türkçülük hareketinin takibata uğr ayacağ ını biliyordu, Bu biliş, kehanet eseri değil, kendisine yapılan bir ifşa neticeslydl Şöyle ki: Eski Türk Ocaklarının urnu, mi katibi olan Doktor Hasan Ferit Cansever. 1942 Eylülünde «Türk Yurdu.: dergisini 15 günlük olarak çıkarmaya başlamıştı, En yakın dergi arkadaşı da Profesör Zeki Velidi Togan'c1I. Türkiyede Tüı'kçülüğün yayılması yolunda büyük hizmetler görmüş olan eski "Türk Yurdu., nun devamı saydığı dergisine birinci sayı olarak başlamış, fakat 26 ıncı cilt işaretini koymuştu, Yine eski Türk Yurdu gibi, başına «Türkle; rin faydasına çalışır» kaydı korımuştu, Fazla olarak,
15
ORKUN
ve rengi kalmamış ot bir yastık vardı. Duvarın yu, karısında küçük bir pencere vardı ama yüksek olduğu için erişmeğe imkan yoktu. Doktor Hasan Feri t Cansever hayret içinde, murdar yatagı .gösterere k: "Burada ben mi yatacağırn., diye sordu. Evet cevabını aldı. Bereket versin ki doktor ruhan hazırlıklı idi .Yok., sa hiç bir sebep yokken, yüzbaşı rütbesindekı bir dok, torun Askeri Cezaevinde bu iğrenç yere sokulmasırı, daki alçaklık ve namussuzluk onu delirtebilirdi, Arkalıksız iskernleye oturdu. Bütün yorgunluğuna rağmen, iğrenç yatağa ya tmanın dehşeti karşısında, iskemle üzerinde, geçmiyen dakikalarm ümitsizliği içinde sabahladı,
m
lVIİLLİYETÇİLER TEŞKİLATLANIYOR
rgi .co
Türk Milliyetçiler Derneğinin, Ankara, Istanbul, Samsun, Muğla, Kayseri, Kütahya, Kırıkhan, Kırı k., kale, Tire, Menemen, Gümüshacıköy, Uzunköprü şu. belerinden sonra Kars'ta da şubesi açılmıştır. Kars
Şubesi
Mütcşebbls
Nimet Turgun Uluğtuğ İskender Aküzürn M. Veli Özkan Kazım Arasoğlu T. Turan Atasever Abbas Gökçe Tahir Karahan Kemal Öner İbrahim Gökçe
ken
eo
.0
'Oç.
.~
.••.
ww w.o tu
Tophanedeki Merkez Komutanlığında Binbaşı Ragıp Çaldıran'ın karşısına çıktılar. Bu, gayet aksi Ve lanet bir adamdı. Doktoru Merkez Komutanlığının arkasındaki Askeri Cezaevine yolladı (Bu bina şimdi Sanat ensti tüsüdür). Cezaevinin müdürü Üsteğmen Reşat Volkan'dı (ağustosta yüzbaşı oldu). Ragıp Çaldırandan aldığı direktif üzerine Doktor Hasan Ferid'i hapishanenin orta katındaki arkaodalardan birine ka, pa ttı Bu oda gayet pis ve berbattı. Odada arkalıksrz bir iskemle, tarifi gayrikabil şekilde pis bir ya tak ot. ~
.••.•••
0>
~$o
)
Tıp
Düzeltrne : Geçen sayımızın 16 sayfasındaki yazımızda 21 kişilik müteşebbis heyet ile kurulan Milli. yetçiler Derneği Şubesinden bahsederken bu şube , nin adı bir dizgi hatası olarak Kırklareli şeklinde çıkmıştır. DOğrusu Iünkkale olacaktiı-, Özür dileriz
i
o$~
MÜSLÜMAN 'TÜRK ÇOCUGUNA ARMAGANIM Yazan:
Heyeti;
Almanca Öğretmeni Memur Memur Fransızca Öğretmeni Ziraa t Fakültesinde Öğrenci Hukuk :i> ;)
de
başlığın altında Orkun harfleriyle de «Türk Yurdu» yazılıydı. Hasan Ferit Cansever ve Zeki Velidi Togan'dan başka Doktor Mustafa Hakkı Akansel. Abdullah Tay., mas, Mehmet Ha lit Bayrı, Mirza Bala, Tahir Kara; bay, Halim Sabit, Ayaz İshaki, Osman Turan, Kırzıoğlu, Hüseyin Namıle Orkun gibi tanınmış milliyetçi imzaların da bulunduğu dergi ağırbaşlı Ve ilmi bir hüviyet gösteriyordu, Böyle bir derginin ağır, tedrici fakat esaslı bir tesir yapacağı belliydi. İşte daha 1942 yılında, yani Almanların Si.alingrad önüne geldikleri ve durdukları bir sırada kuvvetli bir milliyetçi der. ginin Ankarada hoş görülmediğini Türkçüler ara. sında kimse düşünernezdi, Fakat devlet teşkilatında yüksek mevki işgal eden birisi, aziz dostu Hasan Ferid'e bu sırrı ifşa etti. Hükümetin, Türk Yurdu'nu hoş karşrlamadığinı, bunu kapatmanın Hasan Ferid'in menfaati iktizasından olduğunu mahrern olarak dok , tora bildirdi. Hasan Ferit de Zeki Velid] ile konuştuktan sonra, dergiyi kapattı (1943 başı). Tabii, bu ifşayı yapan şahsiyeti biz ifşa etmiyeceğiz. 1944 vukuatı olunca Hasan Ferit bunun sonunda bir takım meselelerin olacağını kestirdi ği için manen hazırlıklı bulunuyordu. Türkiyenin genel seferberlik zamanı olduğu için Hasan Ferit te yedek doktor yüzbaşı olarak askere alınmıştı. 7 Mayıs günü evinde ya, pılan araştırma Hasan Ferid'i hiç şaşrrtmamıştı. ' 15 Mayıs 1944 pazartesi günü akşamı, bir inzibat subayı gelerek doktoru tevkif etti .Fakat bu inzıbat subayı Hasan Ferid'e karşı saygı gösterdi, Kolujjd aki bazubendi çıkardı. Böylelikle, yolda görenlerin, onun tevkif edilmiş olduğunu anlamalarını önledi,
~~~~~~~~~ ~
ORKUN'A YAZı GÖNDERENLERE
Yılarıhoğlu
Yılanlıoğlunun bu kitabı ilk mektep çağındaki çocuklara mahsus güzel Ve eğlenceli şiirleri, ahlaki ve milli telkinlerde bulunan marı; zum parçaları ihtiva etmektedir. Kendi çocuk; larınıza ve küçük kardeşlerinize Ve dos tlarmı., zın, akrabanızın çocuklarına en güzel bir hediyedir. Çocuğun milli duygularını kuvvetlendır., mek, ahlaki şuurunu ve aynı zamanda din duy, gusunu geliştirmek maksadını güden bir eser. dir. Çeşitli bozucu Ve zehirleyici çocuk yayın. larına karşılık milli duygu asılayan bu kitabı çocuklarımıza okutmanın faydasına bütün oku, yucularımızın ehemmiyetle dikka tni çekeriz. Fiatı 60 kuruş. P. K. 1818, Istanbul adresine posta pulu görideriniz '-e •.••.• O ••••••••• Ol •••• ot •.• to ••
Daha
çoğu şiir olmak
üzere pek çok yazı alı. okuyucularımızin şu ~
yoruz, Bize yazı gönderen
~ ~ ~;~:i:j,mdikkat ~ a) Yazıların arası Yazıların, Makalelerin,
etmelerini
ri" ~
ehemmlyetls
kağıdın bir tarafına ve satırların açık olarak yazılması, imkan
varsa,
imkan
daktilo
nisbetinde,
edilmesi, kısa olması,
Şiirlerin tarnar halinde olmaktansa üzerinde ~ iyice işlendikten sonra azar azar yollanması ..
~ ~
Sayın okuyucularımızın memelerini bilhassa rica
bu hususları ederiz.
ihmal et, ~ ~
~~~~~.P"'""~
, '.:..:\ .-
,
,
~....-.t.-_~.:':'=~.r.:';~:,;:;;._~':::;-----'.i
:- r,
.. ...-,"l,.,_
"
.\
-i
ken
Gönderilen yazıların konularına gelince' Bu ya. zıların çoğu umumi olarak 'I'ürklüğe sevgi Ve bag. lılık ifade etmekte, veya düşmarılara, bilhassa Rus. lara, kin duygularını haykırmaktadır. Bu yazılar ORKUN'da çıkması şansı en zayıf olan yazılardır, Çünkü konusu okuyuculara yeni olarak hiçbirşey söylemiyor, O duygular hepimizde müşterek olan Ve hepimizin bildiği duygulardır. Derginin dar ve sayılı sayfalarını sırf bir arkadaşm bu duygusunun umumi şekilde tekrarına hasretmek için o duygu. nun istisnai derecede kuvvetli ve tesirli bir şekilde ifade edilmesi Iaz ımgeli r Bir de bazı düşman ~a. hısları umumi şekilde azartıvan veya tahkir eden yazılar var. Bunların da ORKUN'a girmesi şam i çok zayıftır Kendimizi «şa hsiya tla uğraşrnama k . şeklinde bir prensip taassııbuna kaptırmış olmamakla beraber, bundan mümkün olduğu kadar kaçınmak, ancak kesin zarure tler karşısında muayyerı şahıs. larıele almak yolunu takip ediyoruz. Daha ziyade memleketin davaları, Türkçülüğü ilgilendiren hadi. selerin sebebleri ve içyüzleri üzerinde durmak isti , yoruz, Gerekince şahısları da ele alabiliriz. Ancak, ikinci, üçüncü derecedeki «rnaşavlarta uğraşmak suretiyle zaman kaybetmiyelirn: bu bir, İkincisi de; yazımızın o kimse hakkında aynen bizim gibi düşünenlere hitap e tmi yeceğini ha t ırdan çıkarnuyalun Yoksa, o kimse hakkında tıpkı yazar gibi düşünen okuyuculara hi taben yazı yazmak Iüzumsuz bil' iş olmaz mıydı': Urnurniyetle, tecrübesı az yazarların en az iltifat edecekler! yazı çeşidi münakaşa ve rpo le , mik yazıları olmalı, ORKUN'a. yazı gönderecek arkadaşlar. bilhassa genç arkadaşlar, konularını mümkün olduğu kada:' doğrudan doğruya gördükleri ve bildikleri hadisaler , den, yakın çevrelerindeki hayattan seçsinler, üslupta UZUn ve tumturaklı olmaktan, bilhassa süs ve ö. zentiden, titizlikle sakınsmlar. konuya doğrudan doğ , ruya (hiçbir mukaddirne yapmaksızın) giı-sinler, ve unut.masınlar L\İ yazı tarzı ne kadar kısa, berrak. kes' kin, ve teksit edilmiş (rnana az söz içine sıkrs tn-ılrmşl olursa o kadar kuvvetli olur. Şiir gönderen arkadaşlara: Hepiniz sağolunuz : Ancak çok da sabırlı olunuz : Çünkü -siir ler sıraya alınıyor ve gelenler pek çok olduğundan bu sıra uzadıkça uzuyor Zayıf şiirler pek çok. Üzülerek redde dlyoruz. Bir ele bazı şair arkadaşlar, şiirlerinin ORKUN'daki neşir yerlerinden bazı manalar çıkararak, i tir az lar da bulunuyor, alınıyor ve üzülüvor lar ORKUN'da baş' tanberi, bir "şeref yeri", "az itibarlı yer", "çok itiba rl ı yer" usulü olmamıştır, Bilak is yeni . eski, tanıdık . tanımadık herkesin yazısı ve şiiri sırf matbaanın tek. nik kolaylığına tabi olarak rastgele başta veya sorıda çıkmıştır,
m
ı - Yazılar (mümkünse) daktilo ile yazılsın ye her halde sayfanın ancak bir yüzüne, seyrek satırla, okunakl. yazılsın. 2 - Mümkün olduğu kadar öz Türkçe olsun. 3 Mümkün olduğu kadar özlü ye mevzuun musaadesi nisbetinde kısa olsun.
Ülküdaşla.r l ORKUN'un tanınması, yayılması, oku .. · yucusunurı mümkün olduğu kadar fazla artması, he. pimiz için bir ülkü borcu olmakta devam ediyor, Ne' reye gidersek gidelim, ne gibi. bir mevki ve durumda bulunursak bulunalım, OHKUN'u yaymak, ve 'tarut., mak için çıkacak her fırsattan istifade etmek daima hatırımızda olmalı, Birdenbire büyük neticeler bekle. miyelim, Çabuk ümitsizliğe kapılmıyalım. Bilelim ki, sonunda en fazla başarı kazanan çalışmalar, saman alevi gibi parlayıp sönen heyecanlı hareketler değil, karınca gibi durmadan, dinlenmeden devam eden sessiz, rnütevazı, rakat sobatlı çahşmalarrhr. ORKUN'a kazarulacak tek bir yeni okuyucuyu bile azrmsamıyalım, ORKUN'u sevrniyenlcr ve beğenmin yenlerle kavga ctrniye llrn, Bunun lılküYe hiç bil' faydası yoktur, Bırakalun, onlar gilsin kendi yollarına ve biz de kendi yolurnuzda yürüyüşümüzc devam ede , lirn ORKUN sırf milliyetçilik gayesi güden, her türlü parti hareketinin üstünde kalan bir ülkü deı-glsidir Bu bakımdan, ORKUN'un tavsiyesinin ve satışının mahzurIu olabileceği hiç bil' yel' ve hiç bir topluluk yok tur Okullarda öğretmenler ve müdluler. yargıçlar ve subaylar da dahilolmak üzere herkes ORKUN okuyabilir ve tavsiye edebilir. ORKUN her yerde sa , . tılabilir ve okunabilir, Bunun tersini söyliyerıler ya-": lan söylüyordur Aldanmıyalım ve tereddüde düşmi, yelim, Ancak, ORKUN'un satışına veya okunmasına mani olmak istiyerı olursa bu YÜzden kavga da çıkar. maktan (mümkün olduğu kadar) sakırıahm. Hadise çıkarmak ıstiyen Tür'kçülük düşmanlarının ekmeğine yağ sürrmyelim. Yalnız, mani olmak is tiyen, veya ORKUN'a veya onu çıkaranlara söven kimsenin ha. reketini bir zabıt ile sessizce tesbit edelim ve ORKU. N'a gönderelim Gerekirse böyleleri hakkında tazminat ve ceza davası açar ız Ttu-kçülüğü yarın en yüksek başarı ve zaferlere, dası yoktur, Bırakalım, onlar gitsin kendi yollarına başında, ilk tohum ve ilk adım olarak, ORKUN'un yayılması ve okurıması bulunuyor,
rgi .co
arkadaşlara teşekkür ederiz ve aşa, dikkatetmelerini tekrar rica ederiz:
de
ğ
Yazı gönderen ıdaki noktalara
<
ı:'
.}.
~~
-.;,;,'
ww w.o tu
!
***
Is tarıbulda, hala, ORKUN'un kapandığı yolundaki rivayetler devam ediyor, Birçok yerlerde ORKUN bu. Iunamıyor Bundan sonra Istanbulda Köprünün her iki başındaki bayilerde ve ayrıca Sirkecide ki bazı bayilerde ORKUN devamlı olarak, bizzat ülküdaslar tarafından getirilip bırakılmak suretiyle, bulunacak. tır, Ayrıca bazı ülküdaslar Içendi evlerine en yakın bazı bayilere ORKUN bırakacaklardır. Bulunduğunuz YErde OKUN bulunmuyorsa, size en uygun gelen ORKUN bulunduran bir bayi ar ayınız. Bulamadığımz veya her hafta oraya kadar gitmek size zor geldiği takdirde, ORKUN'a abone olunuz, İstiyen ülküdas ayrıca, hel' perşembe günü ORKUN'dan üç . beş adet alıp evine giderken en yakın bir bayie bırakmak ve ertesi hafta yerıilerini verip eski sayının hesabını almak suretiyle kendisine en az bir zahmetle ORKUN'a büyük bil' yardımda .~'bulunabilir. .. ' ·.•_.:-r~~~~~ __ İDAREHANE: FEYZULLAH CA DDESİ 9 Nu, A, MALTEPE -;- ISTANBUL IşIL
1'v1ATBAASI
-
-i
--~~ ;
\' -fo
.
\ -f
'~.
::: i.
t.
-!t '~
ı. le ı-
~;
r·
F
1
'!
i
if
. ;~
j
t:,< ft
ISTANBUL
f
~ .. : .•..
\J~.' -