Orkun 47 sayı

Page 1

i i i

ı

i i i

it

!

m

i L

i i

~.. '~

ı BÜTÜN

L

TfiR.KLER

ı" iI·

L~~

.:

. ~.i;

f:

.~ t:

ı: t

i

.

i~". L

'1

J

:!

ıçıNDEKİLER

Köy Enstitüleri Kördüğümü ve Tonguç Oyunu II . Kadıoğlu Süleyman Poyrazoğlu Konuşuyor. . Nevzat Yalçıntaş Gerçek Milliyetçilik . Zeybekoğlu Kıt'a (Şiir) . . N. Tarhan İnsan Hakları ~ . Sabri Baki İslamtürk Bir Gün (Şiir) . . Kaplan Kural NAZIM HİKMETİ KORUYANLARIN LİsTESİ . Mehmedim (Şiir) . . . . T. Turan Atasever Geliyor (Şiir). . Sünnetçioğlu Şükrü Güzel Ürkun'dan Sesler *,~", Yurtta Türk Milliyetçi Dernekler Kurulurken. Fethi Gözler 1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası *** Milliyetçiler 'I'eşkilatlanıyor " . . *** Orda (Şiir) . . Nihat Dalay Biz Kimleriz (Şiir) . Alunet Neş'ed Dincer T:nr>d,ğ (Şiir). . . . . Çobanoğlu Kôzım Poyraz

~--

~ ~4

~~~1

ww w.o tu

·~i

r-s :

,

ORDU

ken

l

BİR

de

~

rgi .co

f

ı,

--- =---------= ~

- - ~~

SAYı 24 Ağustos - 1951

ıı

25 KURUŞ

~,

.[ ~,!

.

~··:·~r~kti;;i5~';>':~J,''''-t't''''~;'~'';::';i,ii:~:~'''''~''-'~~'~~='",,,,,",,,;,,;,.;.,:,;;:';::,:;:..,. '-=-.,.:. •.ii;;.· ... "" .. •. >/~::,':.; ,'::.~,; .'.:,'.;. ~,ji,~~",;,;;;",;,::,.~.,:.:,-,-:,:~3~.:2/~ ;,.... ·:-,':';;;,Jdit::;>i .


TANRIDAG

ORDA Meyve

yüklü

Uzanır

orda

'I'arırıya

Uzak,

dağlar,

burcu

YörLikler

kollar;

bütün

ya.kın

Burcu

Gürül

YOllar

tüter,

gürül

Turana,..

Ceyhun

Turana

orda

çağlar

..

akar

blzt

Hakka

yönelerı

Gider

'.

Turana

bahar

akar,

or da yakar,

Ttirl{

avaklar

bir

diye

Cennet

..•

orda

Yürek Ona

eski

onun

Bakar

sızlar,

için

Dik

dursun

Dayan

gözler

'I'urarıa .. , Turana

Bir

..

karlı

bütün

Tuı'ana .. , Turana

Çölleri

geç,

Elbet

bir

Doğar

durma

Turana

.. ,

gül

al

*

parça,

türkün

kaldı

güneş

Al al kana Yillderle

.. , 'I'urana .. , Dalay

güzel

bellerde, hey Tn.nrıda.ğ !

yay 'I'anr ıdağ,

,*

boyanan

anayurdurn

bağrtma

gönlüm,

Koç

Turana

yiğitlerin

ww w.o tu

Ruhumda

hey

*

BiZ Kİi\ILERİZ '?

Bir

ala

Altın

karanlıktan

gönülden

Gönlürnüzde Boraya

çeker

ufkumuz

mi

koşuyoruz ..

dağlar,

zevklyl s çağlayıp

Köç

yine

a teşi

vuruşta

Altayda

at

Turana

Lav püskürün

Tunanm

boz

Aynı

saf taymış

bulanık

var ,

kayalar'?

Kiir

bahar

Gelirim

Kızıl Bütün

Kır ırn ı a şn nla rlu,

ı:-lbi Allaha

artık,

_ Şad

Ahmet

ğ

kaçılsın!

vurdu

t,

.*

hey

..

Tanrıdağ!,

ay Tanrıdağ!,

ey Tanrıdağ!,

kuca.ğ ında

kucağına.

*

,

yakar; kolmr! ..

_ Şad Icucağmda kucağına

hey

koy

Çobunoğln

Dincer

Tanrıdağı!.

Tanrıdağı!

çeker,

ateşi

şehi t kanı

toprağın

hey

koy

hasretIiği üllcüm

Gelirim

uz l

Neşed

bu

- Elma Rür

Içe n le rlj,

koşuyor

yirıe

geceleri

coşuyo ruz ..

suyundan

Tanrıdağ!,

Moskofu ezmenin yakındır çağı; Oğuz boyluyum sende gönül bağı,

ka.fl r ln bağr ırıı deşenlerle, koşturup,

diye

yiğ"itlerin

Çobanoğlu Bir

hey

ay 'I'anr ıda

*

koşuyo ruz ..

olacak

başın

geceleri

sensin;

ııı:r kansın,

bir

yakın

«Tfirk ' geliyor»

yolcuları,

sönrrıiyerı

yalçın

bahardr,

Turana

ufkumuzu

Allaha

'I'ürklüğürı

set

Bu baharın

güneş,

Güneşe

vollcansuı,

yalnız

Ulu Tanrım; Tiirkün bahtı .açılsın ', 'I'arırrduğ voluna nurlar sa.çılsın I,

dörımlyerı

sabaha

ışılclar ıyln bu

Ağ·arttıkr·'.

Dün

yolunun

hayat veren,

Türkli.iğe

ı

Tanrıdağ!,

ey Tanrıdağ!,

yanan

sevgfllm

I,

verdim!,

yurdu

*

tutuşup tek

:..

sardım

Ne bÜYÜk ne ulusun

Ömrümde

..

dillerde;

derdinl

der-dinl

ken

Nilıat

'I'ürIcçülük

Tanrıdağ

ellerde,

söylenIr

Bozkurdum yarın Yücelertlerı yücesin

Gelme

Biz

sen! .. 'I'arırrduğ,

selürnım

Tiirl;:elinin

aş!

pembe

sen! ..

olma

arasında

parça

Göriinür

ğ,

yılma sen! ..

garnlı

Tanrıdağ

savaş!

dağları

gün,

eğilme

geleceğiz

'I'urarı

diller

'I'anr-ıda

rgi .co

Söyler

sen

*

başırı

ah o eller!

bilen

Dalay'ıın

sal

de

Alı o eller, Türkü

eşin,

gtll Tanrıdağ,

haberi

Bulutlardan

seller;

..

kışın,

bir

yurdu

gün

Tanrıdağ

m

onla

taşın;

be a.tsızlar Bulutlar

Or da tufan,

*

arasında

izler,

bütün

dönen

al

yoktur

Bulutlar

Tanndağ,

selamım

toprağın

Bulutlarla Hala

sellerın, gül

yamandır

çağrışır

nlşanhsın

TUrke

.. , Turana

bellerin,

arasında

Bulutlardan

.Baharın Hasret

yellerın,

yalçın

Bulutlar Çıkar

serin

durağı,

Tanrıdağı!,

'I'anr-ıda.ğt I,

Kazım

Poyrnz

';-~.

.. .~,_":"_ ...!...

~_~L_~.·._ ... -=--.

,-_._.~_;_

.... _.

-----,:~,

.__

,

-'-

,..._~.__'.~~_.~

. __ .

..

...

_ _, _ ... ,'..

__

_. _

__

__._..c~..,:_

..~'

~""""~'

_.

__ ~

i;-;,:~~~~_ .


Başyazarı: ATSIZ Sahibi ve N eşrivat Müdürü İSMET TmITüRI{ P, K, 1818 Ga.Ia ta; Istanbul

24 Ağustos 1951

OR

ABONE :

Haftalık

Türkçü

Cuma Günleri

Dergi

Yıllık 6 Aylık Yurt dışı:

10 lira 5 lira

Yıllık

15 lira

Çıkar

47. Sayı

Köy Enstitüleri Kördüğümü ve Tonguc Oyunu Yazan:

Radıoğlu

Süleyman

II

durumu bile muhafaza edememiş, tir, Mesela, Sirer zamanında Hasanoğlanda tam te, mizlik yapılmamış olmasına rağmen, milliyetçi yeni bir cephe kurulmuş ve burada menfi cephe tamamen sindirilmiş bir durumda iken oraya müdür olarak Kemal Üstün denilen gerçekte tan: manasıyla devri sabıka ve Tonguç rejimine bağlı olduğu halde eyyarngüder zihniyeti ile gününü gün etmeye çalışan, fırsat kollayan ve üstelik Gök Alp'ın "Ahlak" şiirini koro halinde okutarak milliyetçilik şarıtajı ile göz boyayan birini getirmiştir, Bu adam Yunus Kazım Körri ile işbirliği yaparak Hasanoğlandaki milliyetçi cepheyi ta, mamen dağı trnış, milliyetçi dergileri Enstitüye sok, mamak için bir başka benzeri gibi nasıl «Yörük» olduğu bir türlü anlaşılamıyan' (bizim bildiğimiz YÖrükoğlu meşhur Yörük Ali Efe'nin oğlu Ali Yörük gibi olur) Kadri Yörükoğlunun başında bulunduğu

de

rgi .co

m

onun zamanındaki

ken

Şehir çocuğunu köy öğretmeni olmaktan neden mahrum ettiler? Şehir çocuğunun bulunmamasından faydalanarak köylüyü şehirli aleyhine tahrik ettiler ve Türkiyede mevcut 500 yıllık Türk - Gayrıtürk mücadelesini Köylü _ Şehirli ayrrlrğ ı ve meselesi haline getirdiler, Köy Enstitülerinde demokrasi düşmanlığı: Köy Enstitüleri şeflik devrinde kurulduğu ve şeften çok esaslı destek gördüğü için, gerek kuranlar ve gerekse onlarla beraber çalışan eski Enstitücüler , de aşırı bir demokrasi ve demokratik müesseseler düşmanlığı vardır, O kadar ki, bu düşmanlıklarını çok basit ve dar bir görüşle talebe karşısında bile hissettirmekten kendilerini alamazlar Bunlar gözleri eski İnönü _ Yücel _ 'I'onguç iktidarından başka bir değer göremiyecek kadar zavallıdırlar.

ww w.o tu

r

Sirer devrinde Enstitüler: Hasanoğlanı ve orada dönen siyasi manevraları anlamadan Köy Enstitülerinin ruhu anlaşılmaz, Enstitülerin anlaşılması, Sıfır'ın bakanlıktan yuvarlanıp kendi kazdığı kuyuya kendisinin düşmesi ve rahmetli Kenan Öner'in avukatlık çizmesinin altında ezilerek göz yaşı dökmesiyle başlar, Sıfır'dan sonra bakan olan Sirer zamanında köyenstitülerinde yüzlerce adam yerinden oynatılmış, köy enstitlılerine Türk çocuklarının özlediği milli ruh, milli terbiye ve milli şuur yeni elemanlar vası tasiyle sokulma, mağa çalışılmıştır, Da.marları'nda Türk kanı bulunan köylü çocukları mayasında Türklük bulunan öğretmen ile bulunmıvanın farkım tecrübe ile anlamış, Türk ve Türkçü öğretmen enstitüde tek başına olsa bile müdürü ve baş'ları da dahil bütün enstitü öğretmen kadrosunu "artık yeter" diye bir tarafa atarak, Türkçü ve milliyetçi öğretmene inanmış ve onun peşinden yürümüştür Sirer zamanında Yüksek kısım kaldırılarak memleketin temiz çocuklarının azılı satılmışlar tarafından bozulma.sının önüne geçilmiştir, Bununla beraber, subaşlar ında farkında olmıvarak işbirliği yaptığı iki yüzlü elemanlar, birinci planda faalolan menfi elemanları maskeliyerele ikinci pları., daki tehlikesiz elemanları temizlemişlerdir, Bu sebeple Sıfır zamanında 'I'ürklük düşmanlarının küme le rı; diği maarif cihazı ve köyenstitüleri de Sirer zamanında tam manasiyle temizlenmemiştir, Bangnoğln devrinde: Sirer'den sonra geçen Banguoğlu, Sirer'e nazaran bazı atak hareketler yaparak Sirerin eksikliğini tamamlamak manzarasını göstermiş ise de maalesef

Talim Ve Terbiye Heyetinden karar çıkarmış, milli şuuru uyanık köylü çocuklarına, «milliyetçilik babanızdan mı miras kaldı? ı diye hakaret etmek cüretini göstermiştir, Ensti tücülük ideali ( !) nden başka, bil' şeye aklı errniye n bu Tonguç tarika tırnn mür-idi hala Hasanoğlanda mi lliye tçiliğo karşı zerbalık yapmakta, kendi adreslerine ORKUN getir ttiren Öğrencilerin şahsi ORKUN'larını dahi (imha ederek) oku tturrna. maktadır (Eğitlm başı Ramazarı Oral da ayni şeyi yapmaktadır) Bu Turkçulük düşmanı' adam bir hasta talebc için millet parasıyla yapılacak bir yemek rejimini. bir tüp sülfamid'I, bir numaralı gözlüğü öğretmen olarak memlekete hizmet edecek köy çocuk, larından esirgemekte, enstitü doktorunun fenni kana. atlerine bile müdahale etmektedir, Tevfik İleri Devri : İşte Tevfik İleri milli eğitim kadrosunu ve ve enstitüleri Barıguoğlundan bu şartlar altında tesli.m almıştır, Tevfik İleri zamanında köy enstitülerinin manzarasında şimdiye kadar hiçbir değişiklik yapılmamıştır, Kadro bakımından aşağı yukarı Banguoğlu'rıun bıraktığı gibidir, Yalnız Tevfik İleri'nin başlangıçtaki cesur hamlesinden (yani menfileri bakanlık emrine almasından, nutuklarıyla mil, li terbiye verilmesi üzerinde ısrarla durulmasından) sonra, enstitülerdeki eski elemanlar bütün milli eği , tim kadrosunda olduğu gibi, umumi olarak tam siper yapmış - olmalarına rağmen köyenstitülerinde mayalık esaslı ocaklar bulunduğundan mayalarima (= tah arn, mur, fermen"tation) hala devam etmektedir, Bu sebeple köyenstitülerini öğretmen okulu haline getire ,

) ..: . ..:.-.

-".


ORKUN

veya baltalama yoluna gidebilecek veya gitmesi ih· timali bulunanlar tasfiye edilmeli, Bu şartlar altında kurulacak öğretmen okullarm. dan, beklenen netice alınabilir, Yoksa haliyle veya kısmen yarım değişikliklerle ve yarım tedbirlerle ida, re yoluna gidilecek olursa, bu hareket bir ad ve eti. ket değişikliğinden ileri gidemiyecektir, Sayın Milli Eğitim Bakanı Tevfikİleri'den başlan. gıçta gösterdiği cesareti devam ettirmesini, bakanlık makamında idareci masıahat yolunda değil, kökten ve rnüsbet icraat yolunda yürümesini ümit ediyor ve bekliyoruz, Şimdilik köyenstitüleri mevzuunu umumi bir ba, kışla göz önüne sermiş bulunuyoruz, ORKUN'un ikinci yılının ilk sayılarından itibaren köyenstitüleri rnevzuu yer yer, şahıs şahıs alınıp bütün tafsilatiyla ve içyüzüyle göz önüne serilecektir,

ww w.o tu

ken

3 - Sirer ve Barıguoğlu zamanında olduğu gibi, Ha. sanoğlandaki rnenfi çalışmaları F'arıtomara kitabındaki imzasıyla sabit bulunan Ziya Kaplan'ı Gümüşhane Orta Okuluna. oradan da Tirebolu Orta Okul Müdür. lüğüne nakletmekle, veya Hidaye t Gülen'i Hasanoğlandan alıp Manisanın Horozköyü'ne vermekle, Re. cep Gürel'i Hasanoğlandan alıp Bolu Öğretmen Oku. luna nakletmekle. Baleıoğlu'nu Hasanoğlandan alıp evvela Erciş Köy Enstitüsüne Eğitim Başı, sonra da Arifiye Köy Enstitüsüne Türkçe öğretmeni yapmak. la, Ahmet Ünal'ı Gönen Köy Enstitüsüne Müdür ola. rak göndermekle, Rezzan 'I'aşer ve Cemil Toygar'ı Düziçine, Sabahat Ataman'ı Niğdeye tayin etmekle, Rahrniya Tarıman'ı Yüksek Beden Eğitimi Enstitüsüne göndermekle, Dilek Oğuzbayırı ' Ankara okulla. rından birine memur yapmakla, Kemal Üstün, Ra. mazan Oral, Kemal Sözeri'yi Hasanoğlanda bırakmakla müsbet icraat yapılmış olmaz,

m

2 Yıllardanberi köyenstitülerini birer çiftlik gibi sömüren, kendileri bile hak etmezken, bütün aile efradını öğrencilerin yemek kazanından besliyerek ek ücretleriyle idare eden, maaşlarıyla Ankarada ev sa. hibi olan veya bankalara para yığan, buna karşılık millete fayda yerine zarar yapmaktan geri durmıyan., parazi t derebeyi öğretmenler ve onların uşakları top. yekün enstitülerden uzaklaştınlmalıdır, .

rgi .co

1 - Önce subaşında bulunan (yani Bakanlık teşkiIa tındaki) eskilerle uzak veya yakın ahbaplığı bulunan, zahiri görüşleri ne olursa olsun, gerçekte tarna, men onlara bağlı bulunan, Kadri Yörükoğlu, Ferit Uğuzbayir ve benzerleri gibi elemanlardan başlarıa, rak subaşı temizlenmeli,

çi bir komisyon tarafından taranıp eski devirde kas. ten doldurulmuş olan kızıl neşriyatkökünden temiz. lenmeli, 6 Eski devrin yıkmaleta gösterdiği planlı hareket şimdi yapmakta gösterilmeli ve öğretmen o. kullarının kitaplıklarına milliyetçilik yönünden yapıcı neşriyat doldurulmalı, 7 Bu öğretmen okullarına Türk vatanina nüfus kağıdı ile değil, damarlarındaki kanla bağlı, ger. çekten buralarda çalışınağa can atan, milliyetçi, idealist müdür ve öğretmenler ye tiştirilmeli ,himaye için sokulmuş bulunan, fakat kendilerinden halen istifa. de edilamiyen öğretmenler buralardan alınmalı, 8 - Eskiden mevcut bulunan öğretmen okulların. da ve bütün yetişti ri ci okullarda bu gözle yeni bir tarama yapılmalı, 9 Bütün bu icraatı emniyete almak içinbunu takip ve rnurakabe edecek teftiş kadrosunu da yenibaştan gözden geçirmeli, bu kadroda idareci masıahat

de

rek tarihe karıştırmak yolunda esaslı bir faaliyete başlarken bu işten ümit edilen neticenin alınabilmesi için sayın Tevfik İleri'ye aşağıdaki hususların da göz önünde tutulmasını bilhassa önemle hatırlatınz:

4 Her şeyi öğrenmeye hiçbirisi öğretilemiyen ameli köy çocukları kurtarılmalı. :5 -

Köyenstitülerinin

Ulküdaşlaı-:

mecbur tutulan, fakat ve nazari büyük yükten .

kitaplıklan

samimi

----_.

Kö y enstitüleri

gi ve vestka la r olan acele

olarak

hakkında nıi!liyetç.ileı·iıı

blldirınl'ic·:'ini

Süleyman

ellerinde Ye

müsb et bil-

ORKUH'a

bunları

giintl('rmele!'İ!Ji

miltiyo t,

Kore'de ez eli ve ebedi düşmanlarıımza karşı dövü. şen ve içlerinde bil' kısmı bil' daha anayurda dönrniyecek veya sakat dönecek olan Kore Türk 'Tugayı'nın kahraman subaylarına, gediklilerine ve erlerine bedel. siz olarak ORKUN göndermek istiyoruz, Onlara ne yapsak azdır, ORKUN'daki Türklük sev, gisini ve Türklük gururıınu, en candan ve tn içten anlıyacak bir topluluk şu anda düşman karşısında ve ölümle yüz yüze bulunanlardır, Onların uğrunda dövüştüğü ve öleceği ülkünürı (bizim naçiz kalemleri mizle ifade edilmiş olsa da) en samimi seslenişini duymak, herkesten ziyade onların hakkıdır Şu halde Kore'ye ORKUN göndermek gerekiyor .. Fakat araya para meselesi giriyor, Elimizde artan ORKUN'lardan gönderebiliriz; dergilerin bedeli bir mesele değil, fakat posta ücretleri çok yüksektir, A. "leıade posta ile gönderilse haftalarca hatta aylarca

..•*._-_...........

n:adıoğlu

Not:

__

.. _." "•.. "

dea

ORKUN

yollarda derginin

kalacak. Uçak postası posta ücreti '60 kuruş

ile gönderilse, tutuyor.

bir tek

ORKUN'a paraca yardımda bulunmayı teklif eden birçok ülküdaşlarırnız olmuştu, Onlara verdiğimiz cevap, "Şimdilik ORKUN kendi yağıyla kavruluyor, gerektiği zaman para için ülküdaşlara başvururuz., olmuştu, Şimdi o ülküdaşlara ve diğer bütün ülküdaş, la ra sesleniyoruz : Mali durumu elverişli olan ülküdaslar ORKUN'a, şimdilik bir kereye mahsus olmak üzere, ellerinden geldiği kadar para göndersinler Posta havalesinin üzerine «Bağış» diye yazınız ki, paranın ne olduğu ve niçin gönderildi ği hususunda tereddüde düşmiye, lim Gönderilen paralar'la Kore'ye bedelsiz ORKUN gön, derilecek ve artan miktar ORKUN'un daha güzel çıkması ve yayımını genişletmek için ilan yapması uğ , runa harcanacaktır

., . ..:.':_'---._

•. - .. _.:

....•

•••

.'

•••

__

-

••

',

_.

._

••••••

0-'

__

••••

_.

_

., ...,:,_~-,"" '._.._.: __~J\~


5

ORKUN

POYR

KONUŞU,YOR

ZOGLU Yazarı : Nevzat

geti

Kıtnuri çevresindeki düşmana taarruz için 2'1 Kasımda hareket e tmiştik Müttefik taarruzu 25 Kasım. da da devarn etti ve düşman 30 mil geri atıldı. Bundan sonra harekete geçen düşman acemi Cenup Koreli askerlerin cephesini yardı. Cephenin sağ tarafında bu durum neticesi çekilme olunca, ihtiyat kuvveti olan birliğimiz bu cökürıtüyü kapatmak için 'I'ckşorı'u zapt ile vazifelendirildi Kunuri . Tekşon yolu dar ve ormanlıktır. Bu sıra. larda bütün cephenin geri alınması üzerine biz de Teksorı'u ele geçirmeden geri çekilmeye başladık. İste meshur Kıınuri savaslarım bu cekilmede yarıtık Hararet sıfırın altında 33, sular mrkroplu ve içiJmez idi. Bu mintakada hava kuvvetlerinin rolü .de esaslı olarnıyordu, Yani bütün şartlar düşman lehine idi. İste bu çetin zünterde kenrH,rni7r1el1en 2.7. hes defa kııvvetli düs , ma na karşı hepinizin bildi~i meşhur savasları verdik, Hem kendimizi, hem de müttefik ordularını kur tardık. Bu münasebetle bu sava='vum kahr-amanl at-ımn ha. zılarından bahsetmek istiyorum: Gaziantenli Abdullah Cavus ile 928 doi'iumlu İbrahim Çavuşu bilhassa söylemek isterim, İbrahim CFlVUSter. h isi geldifi halde> teskere bıral'mıs vegönÜııÜ OlAT?];: Koreve k a tıtrms tı Yüzbası Ka va Aldoaan'ın bö1j"i'i:i' ı,de idi. Eğer bu iki çavuşun mangaları olrnasavdı ikinci bölük mahvolacaktı, Bu iki kahramannıangalarıvl::ı. birlikte birliğin elli metre kadar ötesindeki mühirn bir mevkii kasatura. bıcak, yumrukla müdafa.ı e tmis , ler ve delik deşik oluncava kadar savaşarak burayı düşmana, kaptırmarmslardı.

ww w.o tu

ken

de

Orknn Sevlarıda Türk B a,vrııi:'ı Seylan adasının merkezi olan I\:olombo şehrine çık. tığımız zaman şehırdeki bütün büyük yerlerde ,Türk bayraklarının dalgalarıdığıru gördük. Bunun sebebini kültürlü biriadam olan Kolombo müf'tüsüne sorduğu, muz zaman. müf'tü bize şu cevabı verdi: - Biz Türkleri yalnız islamlığın değil, bütün insanlığın önderi saydığımız için Türk bayrağını evler-irnizc kadar aSJYOl'lIZ, Kazanh 'I'Iu-lc Cin denizini asıp Pusan Ilmanına çıktıktan sonra mirttefi kleı-le Koreti lerin bize yaptıkları' karsılama hakikaten güzeldi. Fakat. bizim bu kar-alamarardan çok başka bir hadise dikkatimizi çekti. Bu, kiz.ıllarrn elinden kurtulmak için Kazandan kacıp oralarda yerleşen on bir Türkten en vaslist olan ih tivar bir kadı. nın Türk ordusunun bu kücük birliğini görürgörmez heyecanla kosup gelmesi ve kolumuzdaki avvıldıza yaslanarak hıçkıra hıckıra ai!lamasıdır. Bu h3.dise he. pimizi büyük heyecarıa düşürdü (Poyrazoğlu bu söz. leri söylerken salondaki dinleyicilerin çoğunun da gözleri dolmuştu.). Meçhul Mehmet Burada Türk askerinin bütün Korelilerin kalbini fethetmesirii sağlıyan bir hadiseden de bahsetmek istiyorum. Bu temiz Türk evladı, müttefik askerlerinden birinin güzel bir Koreli kıza sarkıntılık ettiğini görü, yor ve bu münasebetsizliğe derhal mani oluyor. Mehmedin bu hareketine kızan o askerin arkadaşlarından birkaçı 'üzerine saldırıvorlar. Mehmet hemen kasaturasını çekerek saldırganlan def ediyor ve hirnayesi al. tına aldığı kızı evine kadar götürüp ana ve babasına teslim ediyor. İşte bu vaka Korede yıldırım gibi y~ylL , rnış ve 'Türk sözünün bütün memlekette şükran ve saygı ile anılmasına sebep olmuştur. Bu eri, kendisini tebrik etmek için çok aradım. fakat maalesef bulamadım. Kurt ile Koyun Türk ordusuna ilk olarak 'I'egü'nun 60 mil kuzeyin,

Kunur!

m

Yalçıntaş tarafından tutulan notlardan meydana rflrnlş bir hulasayı okuyncular-ımıza sunuyo ruz

deki Eesong bölgesindeki çelelerin 'terniz lenmesi vazı., fesi verilmişti. Bu harekata 15 Kasım 1950 de başlandı, Bu çeteler birçok hiylelere baş vuruyor lardi. Bir gün bir baskın için koyun kılığına girerek saldırdılar. Fakat dokuzuncu bölükten Hasan onbaşı bu koyunlaların karşısına kurt olarak çıktı ve hiç silah patlat, madan hepsini esir aldı

rgi .co

4 Ağustos 1951 cumartesi günü Türı;: Mll li ye tçfl er Derneği Arıkara Şubesi adına Arıkar-a Halkevinde Yarbay Natrk Poyrazoğlu tarafından verilen 'bir korıf'e , rans büyük ilgi toplamıştır. Ankar-a Halkevi salonu bu konferansı dinlemek için gelenlerle hıncahınç dol durulmuştu. Kıdemli Yarbay Poyraz.oğlu şiddetli a.llcış; larla kürsüve gelmiş ve sık srk alkışlarla kesilen Iritn besin! yapmış trr. Yarbay Poyrazoğlu küçük bir başlan. gıç yaptaktan sonra sözü Birleşmiş Milletler fikrine intikal ettirmiş Ve bu hususları bir milliyetçi gözü lle inceledikten sonra Kore yolculuğu ve Kore kahr-aman Iıklar-ı olan asıılionusuna geçmiştir. DinleyiciIerin büyük bir ilgi ile takıp ettikleri bu değerli konuşma esrıas ırıda, arkadaşımız Nevzat

Yalçıntaş

l

Kaya, İbrahim ve Abdullah .. , Bunlar Kore zaferimizin bavraklarrdır. Abdullah'ı 29 sabahı avağı parçalanmış olarak Ku. nuri hastahanesinde gördüm. 25 yerinden yaralı idi, Şöyle konuştuk: Kimsin? - Abdullah - Nerenden yaralısin ? - Neremden yok ki.. Üçüncü sorumu sorrnadan Abdullah «la ilahe Illal, Iah» demişti. Bu koca kahramanın son sözü oldu, Kaya Aldağan dabüyük kahramanlık göstermiştir. Aldağan'ın şehade tiyle bu millet büyük bir kayba uğ· rarmşt ır, Bu kahraman Türk evladı, bütün hakiki kah, ramanlar gibi sessiz bir 'I'ürk tü Cıgara, kahve gibi şeyler de içmezdj, Bu millet sanki Kaya'yı o gün için yetiştirmişti. Vazifesini tam yaptı, Nur içinde yatsın., Yüzbaşı Cevat'tan da bahsetmek isterim, Bu kalıra-


6

ORKUN İşte bu kahramanlar alayından olan Hataylı Meh, met Çavuşu da geri getirmişlerdi Ben onu yaralı saruyordum Fakat o şehit düşmüştü, Lakin Hataylı Mehmet tetık çekmenin zevkine kanamamıştı Öyle ki öldükten sonra da uzun zaman sağ eliyle durmadan tetik çekti. Tur os lu Günlrıdt

rgi .co

m

Beşinci bölüğün emrinde bir şöför vardı Adı Günindi olan bu er Toros dağlarının evladı idi. Cepheye cephane götürüyor, hafif yaralıları geri getiriyordu. Bir gün on yaralı ile cepheden dönerken Çin çetelerL nin baskınına uğradı. Çinliler kamyorıa ateş ederek Günindi'yi on iki yerinden ağırca yaraladılar Bu ateşlerden sonra kamyon yavaşlarmştı Çinliler karnyonu ele geçirmek üzere sevinçle yola atıldılar Tam bu sırada Günindi muhafıza «ateş et:» diye bağırdı ve karn., yorıu hızla sürmeye başladı. Ve bu suretle karargaha geldi. Kamyorıla sotörün delik deşik olduğunu gören Amerikalılar hemen vaka mahalline koşuyorlar. Gördükleri manzara şudur: 7 Çirıli kamyon altında can vermişler, 9 u kurşunla yere serflmişler. 2 tanesi de şaşkın şaşkın dolasmaktadırlar!

de

Bu hikayelerden sonra sayın Poyrazoğlu bir Asya haritası istemiş ve gelen harita üzerinde Koreli ve Japonyalı bilginlerle Çin li esirlerin ifadelerine göre Hindiçininirı kuzeyindeki Yung.Harıg eyaletinde 40 milyona" yakın müslüman Türkün bulunduğunu, yine Japonyada Hang-Kong denilen yerde epey Türk bulunduğunu söyliyerelc, buna göre dünya Türklerinin sayısının belki de 100 milyona yakın bulunabileceğini söylemiştir.

ken

man da ayağından ve iki yerinden yaralı olarak Tok., yo'da ya ttı Yurda gönderilmek istenince gitmedi. Ağladı, sızladı, tekrar cepheye döndü. Son Han nehri ta, "arruzunda şehitlik rütbesini kazananlar arasında bu kahraman yüzbaşı da vardır. Zafer _ Defne Nlşanı 26 Ocak 1951 ele düşman Seulün kuzeyindeki hattı tutmuştu. 24 Kasım savaşlarından tam iki ay sonra .. Bu müddet" içinde düşman durmadan yürümüş, yol ve hava akınıarı ile sarsılmıştı. Biz bu çekilişte en çetin savaş şekli olan geri çekilme vuruşları yapıyorduk 26 Ocak t aarruzunda bizim payımıza ilk olarak 156 rakımlı tepenin zaptr düştü. Kilit noktası olan bu tepeyi bir iki zorlamadan sonra üstün düşman kuvve t ler-in , den aldık. Amerikan Cumhurbaşkanı 465 numara! i tebliğde «Türk tugay: bu tepeyi düşmandan sökeı-ek aldı» diyordu. Bu taarruzda Amerikan top ve havacilar-ı tepede kimseyi bırakmadıklarını iddia ederek' zaferin kendilerine ait olduğunu söyleyince, ölLilersayllarak 476 düşman ölüsünün hepsinin alınlarının ortasından piya; de tüfeği ile vurulduğu görüldü. Bu suretle zaferin Türklere ve bizim ortuncu bölüğün arslan ları na ai t olduğu anlaşıldı. İşte tugayımıza Zafer - Defne nısanının verilmesine sebep olan hadise ve muharebeler bunlardır .. Hataylı Mehmet Kum-Yan-Şi kasabası bir Çin taburunun elinde idi. Bu kasabayı işgal vazifesi, içinde Mehmet Çavuşun da oulunduğu bir bölüğe verilmişti. Bölük, diğer bir bö., lüğün 12 kilometre içeri girdiğini dikkate alarak hava kuvvetlerinin kasabayı dövmelerini beklemeden bir şahin gibi kasabaya dalmıştı. Korkunç sokak muharebelerinden sonra Çin taburu bu bölük tarafından geri atıldı.

Y' .-.

,

Nevzat Yalçıntaş

ww w.o tu

.'"'Ç

GER

EK

illiYETÇiliK

Yazarı:

Uçarı bir delikanlının akla hayale sığrmyan ümitleri, taşkın bir çağlayan misali pek yükseklerden akar. Başında kavak yelleri, hayalini besleyerek, eser durur. Zaman geçer delikanlı durgunlaşır ve ne yaptığını aniarnava başlar. Ümitler yaprak yaprak dökülür ve ortade çıplak, kara bir gölgenin bedbinliği sırıtıverir. Bu defa gerçekçilik duygusuna dayanan irade, ümitsizliği yenerek insanı yeni bir sahile çıkarır. Burada ne huri kızları ve kevser şarapları ile dolu asude cennet, ne de kızıl cehennemin katran ve zift kokan ka, vurucu ateşi ve zebanileri vardır. Artık «ab ı hayat su, YU» yok, münkir ve nekirlerin devresi geçmiş, araf'a, tın ortasırıdayız ... Kaderi; ifra t ile tefri t, ümitile bedbinlik arasında rnekik dokumak olan insanlık, herşeyi kendi görüşü ve anlayışıyla birleş tirmiştir Antropomorfik bir zihniye t,

Zeybekoğlu le; gerçeği, hayalimizden ayıramadarı. her varlığı, hatta Allahı bile, kendimize benzetivermek en büyük hü, nerimiz olmuştur. Bizim ilmimiz de sihrimiz de gücünü buradan alıyor. Hala kızdığımız birisine küfretmekte kurtuluş çaresi arıyoruz. Tabiatı icabı iki yüzlü olan insan, devamlı bir mücadelenin sahnesidir İyilik ile kötülük içimizde, yanıbaşırnızdadır. Sağırnız, sevabimızı; solumuz, günahımızı yazıyor. Büyük ve iyi olmak hepimizin Isteğidir. Fakat istenileni yapabilmek ... Ah, işte zorluk burada. Fikirler, başımızın üzerinden aşıyor, earşvı ala» ya kadar yükseliyorlar." Hayalimizi. zevkimizi bozmaktan korkuyoruz, Çünkü, elimizi kaldırdığımız anda gölgeden ürken güvercin kaçacaktır, Nitekim ka çıyor ve biz "koca koca hülyalarımızdan bir dirhem bal alarnıyoruz.ı. Fakat insanlık, kendişini atlatrnakta en iyi çarevi bulmuş,

-~--= --=-=-

--

-=-

-=:::..~

-=--- -

...


7

ORKUN

=

~ esas oldukça. :: '; demonun -'=ırdır. Ta ~-':ü karalderi yüksek bır .::.::-? zumesidir

arada sırada parlavarı deha rsı kla, mürsit1i1rini kavbetmek tehlikesi hel' derinliklerimizden ıı-elen ve ziz li bir tasıyan rnillivetcilik: milletlerin de. idealden doğan fikir ve hareketleri-

~:.. bakımdan genelolarak milletlerin ve fertlerin .rnaz bir yol zösterlcisi. mürsididir Bununla bera, -=: usın yavanlığından uzak, fakat, için tenakuz ve ~,1ığl ile, hayali görüşünün etkisi altında katahi:: ::-" lvetcllik: hain ellerde, gerceklik ve asıllıktan -:~-~prılabilir ki bizim bu gibi tehlikelere karşı ha:.... namız icabeder. Milliyetçiliğin soysuzlaşma, ~ olan bu hale birçok kimselerde rastlamak ---o Henüz hayvanı hüviye tlerini temizleyerek ~ bir yükselişe erişemiyenler, derinliklerden gelen =~'et duygusunu, kirli ve bencil emelleriyle bulaş_ ve devamlı bir istismar vasrtası telakki ederler. - .:ıllarda ki acayip ve türedi milliyetçilerin bizi ne ~=- sokmak' istediklerini herkes biliyor. Bir paçav, -=-=-= ôt eye geçmeyen gazete ve dergilerinde sözüm .:!. ~-'iyetçilikten dem vuran bu edepsiz takımı, ha. slnsi maksatlarım, ikiyüzlü karakterlerinin ba, ==-=ğ:. alçaklık ve rıamussuzluk gayyası içerisinde, -=c'·'cuk ettirebilmek için neler yapmadılar ki. İçle:~" nura doğru koşarak kutlu bir mücadele ile raflaz-ını alteden ve yüksek bir ahlaki meziyete :C~ gerçek rnilliyetcilerdir Bu sahteleri arasında

- -=

mağliıbiyctin

Yalancı

arslan

es bn br, urt.ık olman,

artık

sahte

bir

evıe,

itiraf posta

bürün

,

mendir. Yavuz

hırsız

Rlya.kar lüc

mlsü.H

üste

edip te süretı.l

çıkman, haktan

lıüsrh

dostum,

goı-ünmcruür-t N. Tarhan

m

ne kadar büyük farklar ve ne aşılmaz uçurumlar var., dır? Biri idealini saf ve katıksız bir teslimiyetle yü. rütmek ister; çünkü samimidir. hayvanlığını yıkrnış., tır; diğeri ise, bir yalan deryası içersinde şeytanı ko. vuşturur, sahte ve riyakar tavırlarıyla bir kendini, bir başkasını aldatarak her rengi taşır, herboyaya gl. yer ... Gerçek rnilliye tçilere doyurn olmaz bır haz veren Kuvayı Milliyenin hürriyet ve kekik kokan havası, Falih Rıfkı ve benzerlerini boğduğu içindir ki; iktidar sivrisinekleri, memlekete bataklıkların sıt • malı ağır havasını getirmekten çekinmediter Şahsi menf'a at kavzusurıu. vicdan-n ",mirlprini susturarak ön plana almak, gerçek mi1Jivetf"!i1iğin banzi prensibine sığabi1ir? Herkes millivetcilik iilflias'T'dadır VA hp1l...d O'orrol.( rnılliuP+r'\i1ik CllVr.ı, hi-r +o.ç .•.•.;ı~ ı;r~ .•....• ,l_ m~slna k'7pnl~r n1!ı("8ktır. P~'7p' (Türk nı11'" ,..:J~ "..,;\ .•..1,,..,'1

olmaz mı, insan olur da milJetini sevmez mi ?,' rı'''e. ceklprilir. p"ı.-l,il'rı"r: f"bı.t. bizim de hAkıı ()ıCl"?Yıı. muz bir nokta var. İnsan, bircek iyilik ve kötiilii1{clpre gebedir. Mücadele ederek iyilik tarafını sivrfttenlere Ve kötülüeünü tasfiye edenlere np. mutlu. H"r!.o::psIFc()l, millivetçillk nuruna sahiptir. Fakat nuru bulup çıkar. mak ve partatmak lazrrrv+r Aksine karaı-trns va caba , Iavarılara ne oRmeli?! Minetini sevmek. d"lM,vel'e neşirı-t=n kosıın kpvfini t= trnin etmek değjlilir: asıl ve necip olan bu yüksek duyguyu, nefsimizle ve menfa .. atlerimizle karrstırmadan arı ve temiz tutmak, yü. celtmek ve ondan alacağırmz hızla ahlaki bir otzunlu .. ğa ulasıp fedakarlık ve ferazat ruhıına sahio olmaktır Türkcülük kolay bir yol değildir. Benim diyen adam Türkcü olamaz. Bundan ötesi laf tır Hallac.ı Marısurda, Beyazıdcr Bistarnide, Mevlana ve Yunus Emredeki cezbeli Allah sevgisi, gerçek milliyetçilerde millet sevgisi olarak tecelli etmiştir. Onlara hayal peşinde ömürlerini tüketmiş zavallılar gözüyle bakanlar, gerçek ve büyük bir yoldan ilerle _ yen Türkçüleri de aynı ithama maruz bırakıyor'lar Evet mutasavvıfların Allahı, bizim de ayrıca Tur arı't , mız var. Aşıkız ve büyük Türkçü Rıza Nur'un ifade. siyle :

ww w.o tu

=_,',

Şu

ken

=

KIT';\.

rgi .co

3öylece benliğimizi tez at ve tenakuzlardan, ikiyüz. e yalancılıktan kurtarabilirşek fikir ve ideal~zin selamete ulaşması, istikrar kazanması müm, _ o ur. Bencil hüvivetıni, vicdanının cetin mücade, .:....,.:e altedemiyenler gerçeği tamvamaztar. her za., satıh ta ve şekilde kalmaya mahkürndurlar Ger' ~ lasmak icin: ictimai ve f'erdi tekarnülün isttka, ~ olan ahlüklaşma hareketinin temel unsurlarını iç alemin sessiz cahsmasım hertaraf ederek --::-em ve karışık taraftarrrmzı avdınhea cıkar-nak, +e duygularda tam' bir şuurlaşmava (sub1imation= ':::::e:me) varmak lazımdır. Genelolarak hayvanı bir _ .~ manzarası gösteren şuuraltımiz. hareketleri.

Hiciv Köşesi:

de

ır. Bakarsınız her insan bir parça megalomandır. rzulanmız, hareketlerimiale bağdaşamayırıca, gerçegörmemek için başımızı başka tarafa çevirmek ve ılan la avunrnak tan çekinmiyoruz. Gerçeğin acı yüzü, mseye tatlı gelmiyor ve doğru söyliyenler, vicdanı. 'ıza seslendikleri halde koğuluyorlar Nasıl koğulma , nlar ki biz, içimizdeki kötülüğün sırdası ve her sır -rerı gibi kölesiyiz. Niçin hürriyet mücadelesinden ıçınıyoruz? Rüyalarımız unutmak istediğimiz çirkeL derimizi yüzürnüze çarpmakta, nevrotik bir biınyeyi nldamaktadır. Ferde ve cemiyet e musallat olan hal'sirıasyorı, aynı zamanda onlann yarattığı fikir ve ealleri de avucunun içine almış, istediği kalıba soka, .iyor. Varlığımızın derinliklerinden gelen emrivakir, bizi gerçeği inkara sürüklemiyar mu? Hepimiz ıyallerirnizle başbaşa kalmayı tercih ediyoruz. Halıki mücadele ve hareket, hayatın baştacı. aslı ve asıdır Kabuğuna çekilen fikir ve ideal, bir marıa =;e demez. İçimizdeki şeytanı inkar değil, kabul et=-'; kaçmadan. korkmadan .mücadeleye girişerek -zmell: hislerimizi yükseltmeliyiz,

«Hev bize derler pervana, Bize ateşten perva ne?!» Zeybekoğ

Not: dedir,

Bu yazı gerçek

milliyetçiliğe

giriş

lu

mahiyetln,

i ....

~~


8

ORKUN

iNS N H

hakları rnasun . (kocaFatih bir Rum palıkaryası için mahkemeye davet edilmişti! v.s.) gayrirnüslim Osmanlı tebaası, bu hak ve adalet aşıkı (!) Avrupalı dostla, rımız sayesinde devletlerine, müslümarı va tarıdaşları , na yapmadıklarını bırakmadlar Öz Türk evlatları ser , hat boylarında can verip kan dökerken bu tüfeyliler yurdun en bereketli, en zengin, en mutena köşelerin, ele muzır otlar gibi türediler :.. Şu siyaset alemi hakikaten .kahbe, dönek ' Harıiya İkinci Cihan Ha rbi hürriyet uğruna, mazlumları za, limlerin zulmünden kurtarmak uğruna, insan hakları, demokrasi uğruna açılıp serpilmişti !Evet, bu belki doğru, şu kadar ki bu mazlumlar derrıekki sadece İngiliz, Fransız,' Amerikalı imiş! Hani zavallı .Polorıya nerede? Ya Çekoslovakya, Le torıya, Litvanya .., Evet o zavallı Balttk milletleri, ya o muazzam -Türk camiası!? .. Hakikat insanlıkla ne derece eğlerıiyor bakın: Bir yanda kazanılmış bir zafer, .muzaffer . bir .birleşmiş kuvvetler! yaldızlı sözler, cilalı nutuklar, cazip beyannameler. ilah ..; Diğer yanda mahvolmuş, açlık ve zulüm eline terkedilmiş bir Avrupa, kana boyanmış bir Asya ve. şekavetin tarihin 'misilsiz,. en iğrenç hailesini oynadığı,· nüfusunun 3/4 ü Rus olmayan bir imparatorluk, mel'un Rusya! Nerede insan hakkı, nerede hukuk!?,., Daha dün denecekkadar yakın ıbir. tarihte Birleşmiş Milletler Avrupa Orduları Başkurnandanı .Gnl, Eisenhover Roma'daki nutkunda: Gayemiz, merkezi burada bulunan bir dini.. hırtstiyanlık dinini; hıristiyan medeniyetini kur tarmaktır !- diye neyi ilan etti?! Milyonlarca Türk, İslam tepemizdeki muzlim tundrada, işkenceler içinde mahvedmyor,mahvolmada! Ey görıüldaş, ey derdi de neşesi de damar-mda a, kan, nabzımda vuran Türk evladı, İslam çocuğu! Kendimizi bilelim, toplanıp birleşeİim! Sabı-I Balcl İshhntürk

ww w.o tu

ken

de

Bundan bir müddet önce birçokları gibi bizim de «İrısan Hakları Beyarınamesi., denilen devletlerarası bir vesi kayı imzaladığımız malumumuzdur Bu taah, hütname muhteviyatı ise kısaca fertlerin: a) Yaşama, b) Çalışma ve kazanma, c) İbadet, ç) İçtihat ve tefekkur haklarının tanınması Ve mahfLız bulundurulmasıdır, İmza atan devletler arasında bizzat Amerika biiriye., sinde zenci mes'elesi gibi bir tezatbulunmakla beraber bütün bu haklar demokrasi nimetile beslenen dev; le tlerde tamamiyle masun bulunmaktadır, Bu mayanda UZUn ve meşakkatli mücadeleler ve nice intizardarı sonra, pek çok fedakarlıklar bahasına yakın zamana kadar' esir bulunan bazı milletlerin de bu en iptidai haklarını ve hatta istiklallerini kazandık , larını memnuniyetle gördük, Böylece' insanlığın yüz karası 'emperyalizm, .mahdut zümre ve cemiyetler menfaatine ekseriye tle geniş memleketler 'Ve halkla, rının istismarı keyfiyeti gitgide tarihin malı olmaktadır, Nitekim gerek İngiliz, gerek Fransız ve .gerekse Hollanda imparatorluklarının asırlarca hayasızca sağ, dıkları rnilyonlarla insan kümelerigittikçe inkişaf eden bir insanlık. ve istiklal . şuuru neticesi boyunrındaki esaret zincirini koparıp .atrnak imkarnnı bul, muşlardır. Her nekadar. tarihe .yerıiden. doğan devletlerin geniş halk kütleleri henüz iç rneseleleri sebebiyl- büyük sıkıntılar çekmekte. iseler de artık sadece .kendi. vatanıarı ve milli varlıkları için çalışıp yorulmaktan, dertlenmekten bahtiyardırla.r.Hamlelerinde muvaffak olmalarını candan terncnni ederek alakayla selarnlamak, tan zevk duyduğumuz bu camialar aynı zamanda kalp, lerimizi bir kızıl demir gibi dağlayarı derin bir tah assürü de ufkumıiza boşaltmaktadır

Ba.kl İslümtürk

m

Sabri

RI

rgi .co

Yazan:

Kl

Her halde en az diğer milletler, camialar kadar yaşamak hakları bulunan geniş Türk topluluklarının hala en azgın, en koyu bir esaret ve zulüm kabusu içinde bunalmalarına şahit olmak bizler için .rıe elim, Oh .. Allahım. bitsin artık bu meş'um çile; bu göz yaşı, bu ıstırap dinsin! Kırılsın bu deninin mel'un han, çe ri: çöksün başına, tavanı, bu gök kubbenin! İçimiz göz göz cılk yara, bağrımız parça parça o'rnuş bozkır! Hasret ekmeğimiz, göz yaşı içtiğimiz su! .. 'İmzalanan vesikalar, Birleşmiş Milletler, ahitler, hak, hukuk .., Hepsi ham hayal; bütün bu büyük laflar, hakikatle acı bir istihza değil de nedir? Bu günler bize dünü acı acı düşündürüyor: Dostlarımız (!), insanlığın icabı telakkı ederek Osmanlı devletinin muhakkak ki yine de en bah tiyar tebaaları olan gayrtmuslim unsurları her zaman müdafaa etmekten (!) devlet ve hükümetlerine karşı kışku-tmaktan asla geri durmuyorlardı ! O velinimetlerine Id Avrupa en koyu bir zulüm ve adaletsizlikle mustarip iken onlara insanlığın her türlü nimetlerini fazlasıyla bahşetmişti i Daima en ziyade hakka mazhar, her tUrllı

Bozkurtlar 'I'uğ lar

çıkınca

Tanrıdağa

Kaçacak

bir gün Ininden dikilecektir

düşmanlar

Türkün

.. önünden

Al bayrak

Turana

dlkilecektfr ..

Bozkurtlar

çıkınca

bir giin ininden

Düşman

umut

Türklerin Ovaya

keser

birinden,

cesetler

elbet hasmın

sonundan .. bininden

dökiilecektir, Kaplan

Kural


ORKUN

9

G

L iS T E Moskof Ajanı Komünist Nazım Hikmetiri ~ffediımesini İsteyenler: Komünist Nazım Hikmet'i kurtarmak için çalı tip ettiği toplantıda 'tel'in edilen «münevver» Ülküdaş! Bu liste çok miihim bir listedir. Bu tekrar, her miinasebetle ve birçok kılıklarda, Ülkiiduş! İçinde yaşadığımız devir ve çevrerıd açacak, unutmak telkin İ yapacaktır. Bil ki unut muz, gündür.

şan ve Ankara'daki Milliyetçiler Derneği'nin terIerin listesini aşağıda veriyoruz, listedeki adları asla unutma. Bu adları tekrar karşında bulacaksın. eki herkes vje iher 'UC'Ysana unutmak yolımu tuğun gün mahvolduğun, milletçe mahvolduğu' Ekrem Reşit Bey: İstanbul Radyosu. M, Faik Fenik: Zafer gazetesi Başyazarı. Vedat Ar: G.S.A. dekaratör hocası, Sami Teziş : Son Posta gazetesi.

Mazhar Osman: Tıp Fak. Ord. Prof. A. Hamdi Tanpınar: Ed. Fak. Prof. Vala Nüre ttin (Va-Nu) Akşam Gazetesi muharriri Avni İnsel: İnsel Kitabevi Sahibi, mütercim Besim Darkot: Ed. Fak. Prof. Vehbi Eralp: Ed. Fak. Prof. Sıddık Sami Onar: .Hu.: Fak. Ord. Prof Üniversite Eski Rektörü. M. Ali Aybar: Kuzguncuk, Babanakkas 3, muharnir eski doçent. Mukbil Gökdoğan: Teknik Üniversite Prof Mimari Fak. Dekanı. Yaşar Nabi: .Varlık Yayınevi sahibi. Zekeriya Sertel: Moda, muharrir. NihaI Karamağrah : Akşam gazetesi. Enis Tahsin Til: Akşam Gazetesi Sadettin Gökcepinar : Aksam Gazetesi. Remzi Tozanoğlu: Akşam Gazetesi. Arif Derebevozlu : Aksarn Gazetesi. KazımŞinasi Dersan Akşam Gazetesi. Ömer Rıza Doğrul:Cumhuriyet Gazetesi, Ahmet Emin Yalman: Vatan Gazetesi.' Ercürnerıt Behzat Lav: Şehir Tiyatrosu' aktörlerinden Sinan Korle: Vatan- Gazetesi Kiyarn Levi: Vatan gazetesi. Cavit Yamaç: Vatan Gazetesi. Cemal Girel: Vatan Gazetesi. Melih Yener: Vatan Gazetesi NadireSadi: Doktor, Cağaloğlu. Bedri Karaman: Vatan Gazetesi. Ali Saraçoğlu: Vatan Gazetesi. Sabahattin Eyliboğlu: Ed. 'Fak. muharrir Recep Bilginer: Vatan Gazetesi. Refik Halit Karay: Yeni İstanbul Gazetesi. Mazhar Şevket İbşir : Ed. Fak. Ord. Prof. Ed. Fak Dekanı . Selim Ragıp Emeç: Son Posta gazetesi. Ercümend Ekrem Talü: SOl) Posta gazetesi. Sait Kuran: Teknik Üni. Prof.

Sacit Yumer:Son Posta gazetesi. Muvaffak Garan: Yeni İstanbul gazetesi, Samim Gönensay: H. Fak. Ord. Prof. Neyzen Tevfik: Şair ve müzisyen, Peride Celal: Romancı. Behice Boran: Eski' doçent. Nusret Suman: G.S.A. heykaltraş hocası. Cemal Tollu: G. S. A. ressam. H. Ziya Ülken: Bd. Fak: Prof. Mina Urgan: Ed. Fak. Doçent. Salih Dizeı': Son Posta gazetesi. M. Şekip Tunç: Ed. Fak. Ord. Prof Macit Gökberk: Ed. Fak, Prof, Fethi Erden: Doktor. Hüsnü Baki: Yüksek Mühendis N. S. Kösernihal: Ed. Fak, Doçent. Berna MOI,'an: Ed. Fak. Asistan. Burhan Belge: Yeni İstanbul gazetesi. İhsan Ada: Vatan gazetesi. Burhan Arpad : Vatan Gazetesi, Cevat Karsan:' Eski memur. Nejat Sirel: G. S. A. Heykel traş hocssı Ali Naci Karacan: Milliyet gazetesi Başyazarı Halet Çambel:: Ed. Fak. Doçent. Yusuf Ergüler : Dekaretör Selarni Akpınar: Vatan gazetesi. Hamit Orıgunsu: Ed. Fak. Ord. Profeski dekarı Beylan Birand: Ed. Fak. Asistan. Zühtü Müridoğlu: G. S. A. Heykcltraş hocası Abdülbaki Gölpınarlı: Muharrir, eski doçent, K Fak. Asistan. Bedri Rahmi Eyuboğlu: G.S.A. ressam hoca Fuat İzer: Ressam Nezihe Araz: Ed. Fak. Asistan. C. Dereli: G.S.A. ressam hoca. Reşat Sevirıçsoy: Desinatör Kemal Sönmezler: Ressam. Haşmet Akal: Ressam. İhsan Aydın: Ressam,

rgi .co

m

A. Adnan Adıvar: İst. Müstakil Milletvekili H. Edip Adıvar : Ed. Fak. Ord. Prof, İ. Hikmet Er tayları: Ed. Fak. Ord. Prof. Nadir Nadi: Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve Başyazarı.

.(

de

i, i

i

ww w.o tu

ken

!

, "

"

....__.... ..:._.__.; __~ __.. __

~

_ __,__, ._..:._..._. -.:...:._:~J.


10

ORKUN

tt A

Tarık Levendoğlu: Dekaratör İrfan Şahinbaş: Dil _ Tarih ve Coğrafya fakültesinde profesör, Mehmet Karasan. Dil _ Tarih ve Coğrafya fakülte, sinde Profesör, Mes'ut Cernil : Müzisyen Profesör Bülend Nuri Esen Profesör İsmail Hakkı Karafakılı, Profesör Vasıf Raşid Sevig, Harnid Şevket İnce İsmail Hakkı Balamil' Oktay Rifat, Saffet Nezihi Bölükbaşı Ferruh Ağan, Muvaffak Özerıç Şerafeddin Aydınlık, Asım Ruacan N, Afacan, Sevinç Düşünsel, Nejat Sav, Meliha Dum1u, Şeref Merıgü M, Üçer, Hakkı Elbeyli: Avukat, Orhan Barlas: Avukat Muhtar Boyar : Avukat.

ği ye İ·' LT

sı v k.

li. I; lı.:iCe

b: le ht b'

m

r::

de

rgi .co

y-

ken önlemek

istedim»

derse,

le rr; ÇE

Bu !istenin içinden biri: me karşı yapılmış olursa

he-

HS. le

«Ben sadece, her kiolsun, bir haksızlığı

ona şunları

SE

sorunuz:

1 Mahkümiyetin haksız olduğuna neye dayanarak hükmettiniz? Siz hukukçu musunuz? Hukukçu olsanız bile' dava dosyasını kendiniz gidip tetkik ettiniz mi? Kendiniz te tkik etmediniz ise, bu işte doğrudan doğruya kendi müsa, hedenize dayanan hiçbir bilginiz yok ise, dönme Ahmet Emin'in bu iş icin parayla tuttuou avu., katın kanaat ve rtvavetini ne sebeple 18 serefli Türk hukukçusunun ve subayının (ittifakla mahkümiyet kararı veren 5 er yargıçlık iki ayrı askeri mahkeme, hükümleri tasdik eden Askeri Yargıtay üyeleri ve mahkümiyet taleplerinde bulunan savcılar) kanaat ve hükmünden daha inandırıcı buluverdiniz?

ww w.o tu

Fethi Karakaş: Ressam, Nuri İyerrı: Ressam. Ziya Keseroğlu: G.S.A. ressam hoca Zeki Kccamerni: G.S.A. ressam hoca Adnan Cerngil: Eski felsefe hocası, İlha.mi Demirel: Ressam P. Erkman: Ressam Ferruh Başağa: Ressam. Sabiha Sertel: Moda, muharri r Mahmut Meralı: Şehir Tiyatrosu aktörü. İ. Galip Arcan: Şehir Tiyatrosu aktörü Necdet Mahfi: Şehir Tiyatrosu aktörü. Sami Ayanoğlu. Şehir Tiyatrosu aktörü. Hadi Hün: Şehir Tiyatrosu aktörü. İbrahim Deniz: Şehir Tiyatrosu aktörü. Aslan Altın: Şehir Tiyatrosu aktörü Muazzez: Şehir Tiyatrosu aktörü, Kemal: Şehir Tiyatrosu aktörü, Haluk Savcı: Şehir Tiyatrosu aktörü. Gazenfer Özcan: Şehir Tiyatrosu aktörü. Ferdi Talay: Şehir Tiyatrosu aktörü. Orhan: Şehir Tiyatrosu aktörü, Nejat Sayman: Şehir Tiyatrosu aktörü, Mustafa Savaşkan: Şehir Tiyatrosu aktörü. Muzaffer Aslan: Şehir Tiyatrosu aktörü, M, Hican: Şehir Tiyatrosu aktörü, Cahit Nalbantoğlu: Şehir Tiyatrosu aktörü, Harnlt Akınlı: Şehir Tiyatrosu aktörü, ümit Cengaver: Şehir Tiyatrosu aktörü, Celal Balkır: Şehir Tiyatrosu aktörü, Atıf Avcı: Şehir Tiyatrosu aktörü, Ali Galip Taş: Avukat İst Barosu idare meclisi yetinden, Sabri Savcı: Avukat, Mehmet Münir Eğriboz: Avukat. İsmail İsa: Avukat, Recai Atabek: Avukat, 'İbrahim Çallı: Ressam, Saip Tuna: Ressam, Reffk Fersan: Müzisyen Fahire Fersan: Müzisyen. Mithat Fenmen: Müzisyen. Ferit Alnar: Müzisyen Adnan Saygun: Müzisyen, Muazzez Lütas: Aktris Refia Şenbay: Aktris. Cüneyt Gökçer : Aktör, Lütfi Ay: Münekkid .muharri r Cahit Sıtkı Tarancı: Şair, Orhan Veli: Şair, Melih Cevdet: Şair, Nurullah Ataç: Münekkid, muharrir Falih Rıfkı Atay: Milletvekili. Mekki Said Esen: Muharrir Mecdi Sayman: Gazeteci, Nazım Kamil Bayur: Bankacı. Celal Gündoğdu: Yüksek mühendis, Abidin Mor taş: Yüksek mimar, Nurettin Evin: Yüksek mimar, Fettah Aytaç: Yüksek mimar, Feyyaz Köksal : Yüksek mimar, Behçet Kamay: Doktor doçent, Şükrü Ertan: Tüccar.

ır. r

a: iç n: l .::

Ye

ili'

z:: 2 Haksızlığı (mücerret olarak) önlemeği bir vazife sayıyorsarıız, mesela İzrnir suikastin., da tamamen masum kimselerin de işe karrştır ı., hp asıldığı, Menemen hadisesinde aynı şeyin yapıldığı, Tunceli isyanlarından sonra onbinlerce kişinin hukuki usul ve esasların tamamen dışında katledildiği, 1944 de birçok Türk rnilliye tçisi en ufak bir suçları olmadığı halde aylarca işkerı , ce şartları altında hapsedildiği, yüzlerce Türktın 1944 _ 1945 yıllarının bütün süresince her türlü kanun ve insanlık kaidesi dışında Ruslara teslim edilip Öldürüldüğü, Senirken t, Arslanköy facialarının vuku bulduğu ve daha binlerce haksızlığın ve zulrnün rivayeti memlekette çalkandığı sıralarda siz nerede idiniz ve ne yaptınız?

rr; t::

S: k; c= b:" ğ'..., tc.. ri:

kc er

~.. 1

~:''-'"''':

.• ~.",'''

.''<'''',-~~

..•.•• ,.•.•••.• ;''...ı=~:.....:."

•.i.L.:.;~''

.'\:.ı..jI<:f'

v.u.t..~;.!...,..~ ..••. .ı..J

.,......

.~~"'..u.Ci;=ı~""~7::.~~..::ı;...:~;;':.:;!.:..ı

••.•.: ,•..:~~·,~•.,;.•.,:-.•..,;:••..~-,';'

..•• t,,-":'·~·.:'t>!.~""';';~u-'::'~':'>;U·_:..!.::ı:t;-~c .••~::.:...,ı.., •.. .u...;;..;~~'ı.~~

.•.... ...:~...;. •._til.~~

'.

"-.a:~.o;:ı:oo


11

ORKUN

tt

rn

sı VE

k, li. fı lu id

Nazım Hikmet'in Moskovada karsılanma reninde Sovyet bakanına cevabı. Radyodan nen zaptedilmiştir:

Şeref Listesi Türk vatanının ve Türk mille tinrn açık düşrna. nı Nazım Hikmet'i korumaktan çekinmiyenlerın listesine karşılık, bir tezat levhası halinde, o vatan haininin kurtulması için el altından yapılan bütün tazyik ve iltimaslara rağmen, ka, nunun ve adaletin hükmünü yerine getirerek onun hakkındaki mahkümlyet kararını vermiş olan Donanma Komutanlığı askeri mahkeme. sinin bu kararı veren muhterem yargıçlarının adlarını bir şeref listesi olarak ilan ediyoruz:

O kadar

yıl sonra bUyük

h, bı if.

Albay

ması

Sovyet

halin

halkına

Stalin

benim

şahsan

kimlm

Destan Kalbinde Bir

diyerek

geldi

vurdukça

vuruşta

kalibe

yere

ser,

meydanına

Önüne

çıkanı

Karşında Olanca

Seni Boyun

glrdiğin

hıncınla

eğip

Toprağa

vur

edip gibi

Fatilıler

için.

...

Mehmedim

Batmışken Ataların

silühın gibi

saltayarak

Kılıç

geri

Geçmiş

öçlertrıt almak

En

dünyadan

Bayrak

az biri

KızıI

dörde

hesabını

Vur

acıma

Vur

dini

Vur yurt Gerekli

gör Allah

sakın tanımıyan

cevabı

ver

yine

Hürriyet

geliyor.

eri

-

şarıına,

sırtları

Turan. an.

arstanım; erim.

alnından

vur

hele!

öperlm. Allah

«Vurmanın

yeri

kerim .• geliyor»

II

için.

:'trelımet

coşuyor

bak.

dalg a bayrak

yarmiş

geliyor, gerip

«Selam

bütün

zora,

dlpçile .• ;yara

Savulun

heey,

Bayrağı

sarmış

yiğit

yara Dora

geliyor!

söylerı .. anama .. ah!»

Şelıit

vatarısıza

vur!

«Süngü

tak!»

Göklere

varmış

Atasever

tak l»

Süngü,

Için.

için.

«Süngü

Göğüs

şar'tıyla,

vur,

nasıl

dalga

Düşmanı

şartıyla,

Turan

·1

koşturan

pak

vur,

T,

neyi

geliyor.

bir

at

Kur'ansıza Allah

.! size başka

özyurbları,

til. kara

Mohaç'Iardu

Yazıcı demiş:

lmansıza

çiğneyen

değiI~\

kaynaktar.

eğler

istiyor

bayrak

o

şar tıyla,

bölmek

adamı

en biiyük

bozkur tlarr,

Siz de dalgalarnn

....

silmek

en büyük

Üni.

bor çluyum,

geliyor.

KO!;Hlyor beri

Önde, Moskofu

'ona

geliyor.

ne zemin

Ses

için.

gir Allah

o yarat-

taşıyan

dağlar.

kanına ...

er meydanına

Gözümiin

ismini

şeyimi

dünyanın

Mehmet'im,

Türklük kızıl

Her

, Beni

GELİYOR

biri

Sen Layıksın

büyük

aydınhk veren

Bakın,

gelmiyenleri, Allah

kaynağıdır.

Eğlemeyin

zaman,

olmıyanlarr,

ser

sayıyorum.

çok

almı.

i

N e zaman,

zaman,

Allah

şahaıma

mühirndir

yol verin

Hültrernlş

zaman ...

bilrniyerılerf

yola

leş

için.

Için

- -----------------

Çeldlin!

·imanı,

'gördUğün

vurgun

inkar

--

düşmanı

Allah

serdiğin

Moskof'u

Ay-Yıldız'a

zamanı,

'I'ür klük

Mehrnedimj

ErIik

için.

solcup ... sor All~h Içln,

yaratmanın

Acıma

Allah

bağrına

ww w.o tu

. Ben

gir

ldifirln

Türk

Bu ka ı-şıluma,

yapılmış

de

meydanına

Süngünü

ve iş~L

kur-tuluşu

birlyiın.

NOT: Bu eda ve bu tabirler ve kimleri hatırlatıyor?

çeklp,

ken

Erlik

kınından

...

bütün

bana

gönde ..

çiftçiler

için

onun

ürılfor;

olmaya

karşılamayı

okudum,

O yalnız

MEHMEDThI!

»=

Moalcovada

Ve

istiyor.

Fildrlerimin

versitede

Amerikan

altında

rgi .co

tı.

bu

asıl

çarpışaoaklardn-,

de sizlerden

yı 'I'ürk

ışığrdır.

kılıcı

Içinde

Immandası

yapılan Ben

tekrar

katll

kardeşlerim,

ideali

Stalin'In

halkı,

Kore'ye

ve sulh için dövüşrnek

ın

Hiddetle

haya,

oluyorum Bug'ün be. Arnertkan emperyalist.

Türk

r, Türk

Bana

Mehmetçiğe

bütün

gelirken

halkı

eslrdlr

rflmelctedf

Ertuğrul.

şehre

gtydtrtlerek

yorum.

Kahraman

ki! Ben

dönmüş

memleketimin

nim

ler,

Başkan: İhtiyat Filo Komutanı Askeri Hakim: Salih Koniman Binbaşı : Rifat Özdeş Binbaşı: Kemal Bozkurt. Binbaşı: Ethem Çeviker.

bu büyük

vatanıma

lerI elinde

bi

le

bahtiyarım

tc ay,

t ımı, ideallmi, aşlcımı bu muazzam şehre borçluyum, Ben Sovyetler Birliğinin çocuğuyum. 24

m

A ği y, ki

Mehmet'imin ve

bu «ah» «Allah

Allah

ı))

geliyor. Sünnetçloğlu

Şükrü

Güzel

1

--"-"::.."" ~'.~ .."--~'

0"0; ..-:. •.•~.i. ..:~~ ~._._. ~

.__ .

i


~

po

p

COWi

..-.

Kuruntu Koreden dönen bir subayanlatmış: «İkinci dünya savaşından sonra halen Japonyada bulunan Kazanlı Türkler (ki hepsi iki yüz elli aile kadardır) Türkiyeyş gelmek, için müracaatte bulunuyorlar, Kendilerine şu mealde bir cevap veriliyor: - .«Siz an ti.kornünistsimz Bu sebepten siz leri kabul edersek Rusları gücendirmiş oluruz! Ne acı! Bataklık kurbağası görecek diye yaralı kartalı yuvaya almamak!

rgi .co

m

yaşıyan bazı cins (malum) manlüklarm kartoloş şakşakçıları ve diğer Türk düşgözleri aydın! Hepsi de mi? Ankarada Milliyetçiler Derneğinin tertip ettiği toplantıda Türk şuurunun Nazım Hikmet! koruyanlar aleyhindeki muhteşem .şahlamşı karşısında şa!pranı Ahmet Emin efendi, o toplantıda takbih edilenlere ait bir liste neşrediyor ve içinde kendisinin ve Falih Rıfkının da adları bulunan bu listevi «memleketin en temiz münevverleri» diye takdim edip, bunlara toz kondurr.ıanm haksızlık olacağını söylüyor, Listeye biz de baktık «En temiz» olmak şöyle dursun, ne kadar pis olması tasavvur edilebilirse o ka. dar pis bir liste! Acaba bunlar ne zaman ve nerede bu kadar temizlendi? Falih Rıfkının Şengül hamam' n

de

da mı?

Sözlin Kısası Çok .laf tan hazetmiyen bir ülküdaşımızla, Nazun Hikmetin koruyucuları olarak açıklanan listevi konu, şuyorduk, Şöyle dedi: - Nazım Hikmet bu listeye, bu liste de Nazım Hik , met'e tszn layık, Fark Gaze telerde okuyoruz Milyonluk dolar kaçakçılığı meydana çıkarılmış, Yakalanan Samuel ve Alber adında iki Yahudi karaborsacılığın elebaşılığından sanık olarak zabıta tarafından nezaret altına alınmistar. (Buraya kadarı normal, Bundan sonrası cidde-, dikkate değer), Ve iki sanık Istanbuldan Ankaraya getirilerek geceyi zabıta nezareti altında birisi Istanbul Palas otelinde ve diğeri Cihan Pal as otelinde geçirmişler Hatırımıza pek çok şeyler geldi, Çok uzaklara gitmlyelim Daha 1950 de rahmetli 'Mareşal'ın ölümü münasebetlyle yapılan nümayişte zabıta neazreti al, tına alınan gençlerin suçu (hiç suçları yoktu ya, isterseniz «kendilerine isna t olunan suç» diyelim) bu iki Yahudinin suçundan en az bin kere daha hafif iken, ve o yüksek tahsil öğrencisi veya mezunu genç, ler ahlakça, kültürce, şahsiye tçe, her ne ölçü ile öL çersek ölçelirn, (eğer felsefemiz insanlar arasında de , ğer farkı tanıyorsa) , insani değer bakımından o iki Yahudiden en az on kere daha yüksek iken, zabıtaca nezaret altına alındıkları zaman (yani tıpkı bu iki Yahudi gibi, henüz tevkif edilmeden önce) 20 saat, 24 saa t, 36 saatbirçoğu taş üstünde bakletilmişlerdir. Oturacakları bir tahta iskemle bile verilmemişti, Ayakta gecelemek veya tıkıldıkları bodrumun soğuk, yosunlu taşları üzerinde yatmak zorunda bırakılmış-

ww w.o tu

ken

Ne feci! Komşunun oğlu darılacak diye öz kardeşi inkar etmek! Bu yüksek ( t) siyasetin kahramanları acaba, bugün olsun, küçücük bir vicdan azabı duymakta mıdırlar? .:i'kuruntu da olsa insanın aklına geliyor, Kabahat Kimde? Refik İnce Meclisteki son beyanatırıda : «Eğer af karıunu çıkarmasaydık İnönü'nün yerı Meells değil hapishane ldl!» demiş! A birader! Millet sizi, yeri hapishane olan insanları Meclise dolduracak kanunlar hazırlamak için mi mil. letvekili seçti? Ortada böyle bir durum varsa kabahat milletin mi? Dlktatör mü, Değil ml? Meclisteki SOn beyanatında H. S, Tanrıöver'in Atatürk'ü diktatör olarak vasıflandırrnasmı bazıları soğuk karşrlamış, buna bazıları da kızmış imiş !I. İyi ama; sade kızmak filan para etmez, Şunu halleL rnek lazım: Dikta tör kelimesinin yerine ne kullanıl., sın? Kore Komutanlığı! Kore değiştirme birliğinin komutanı: «Bizden öncekilerden geri kalrmyacağız, aynı başarıyı göstereceğiz, Çünkü hepimizin damarlarında Türk kanı mevcuttur.x demiş, Eski komutan da koynurıda daima kuran taşır, ara sıra Kur'anı alenen öperdi, Demek ki eski komutan mürteci idi, yenisi de ırkçı!!! Acaba şu Koreye gönderilecek, dönme Ahmet Emin'i memnun edecek karakterde, bir kimse bulunamıya, cak mı? Gözleri Aydın! Bir ajans haberine göre Yugoslav Milli Meclis Baş; kanı Pijade Rusya'da Rus olmıyan unsurların son derece kanlı bir irrıhaya tabi tutulduklarını söyledkten sonra şöyle demiş: - «Bu canavar-ca kampanya bilhassa Ukranyada, Azerbaycarıda, Ozbekistarıda ve Kaznlds tarıda genış bir mahiyet almıştır. Bu temizlik 1935.1938 arasında Rusyada yapılan temizlik kadar ye hatta, ondan da kanlı olmuştur» Bu sözlerden anlaşıldığına göre yine büyük bir Türk kırgrnı .yins boğazlanan büyük bir Türk kütıest var!

Türkiyede (kar toloşlar, manlarının)

lardı, Milliyetçi

aydın

Türkgençleriyle

bu Yahudi taifesine acaba, nedir'?

gösterilen farklı muamelenın sebebi

... _~._--~.-

.._------~:__

._- ---

.:....

-

._.. ._._. _;;.;L,~


13

ORKUN

YURTTA TURK MILLiYETÇi - DERNEKLER KURULURKEN -

Yazan:

Harndioğlu Fethi

Şaşırdık, hemen, «hayır, müslümanız. dedik, Şimdi profesör olan bu kütüphane ne sakin bir eda ile:

Milletlerin yarınlarından emin olabilmeleri, gençlerine verecekleri terbiyenin derecesiyle ölçülebilir, iyi bir terbiye metodu ile yetişen genç nesil, milli gayelerin her zaman bekçisi ve aynı zamanda milletini evrime doğru yönelten en halis güzideleridir. Milli benliğini duymarruş olan milletler, ergeç köle olmağa namzettir. Tarih sayfaları bu türlü milletlerin hikayeleriyle doludur, Türkler ezeldenberi milliyetlerine önem vermiş bir millettir, Fakat tarihi zaruretler dolayısıyla kendi ırkıarına dahil bulunan kabileleri tam bir milli birlik halinde toplıyamamışlardır. Gerek ilk ve gerekse 01':a çağlarda, o kadar geniş bir coğrafi sahaya yayıl., mışlardır ki, çeşitli adlarla tarih sahnesine çıkan türlü milletler halinde yaşamak mecburiyetinde kalmışlar., dır. Büyük Okyanustan, Ege kıyılarına Ve Rusya bozkrrlarırıa kadar yayılan Türk milletinin bu geniş sa-· hada dağılmasından faydalanan Türk düşmanları bazan tahakküm ve bazan da entrikalarla Türklere ait ülkeleri kendilerine mal ederek siyasi yönden de raa, ljyetlerini geliştirmişlerdir .

_ Osmanlı olduğunuzu niz nedir? deyince:

anlıyorum,

Osmanlıyızs memuru yi,

fakat

milliyeti-

rgi .co

m

- Müslümanız. Türküz! dedik, O zaman bize şunları söyledi: - Affedersiniz. bir Türk nasıl olur da hürriyet ilanı ile vatanının tehlikelerden kurtulacağını sanır, buna aklım errnedi, Benim bildiğime göre hürriyet yalnız fertlerin değil, milletlerin de kendi benliklerini duv. maları Ve siyasi kuvvet karşısında istediklerini serbestçe söylemeleri ve bu isteklerini elde etmek için serbestçe tedbir düşünebilmeleri demektir." Böyle bir hürriyet havası içinde Osmanlı İmparatorluğunun ha, kim milleti olan Türklerin nasıl bir politika takip etmeleri lazım geleceğini düşündünüz mü?

de

Bu misal de gösteriyor ki, ferdi n veya milletlerin hi.irriyete kavuşabilmeleri ancak benliklerini duymalarıyla kabildir. Milletler bir halita halinde iken benliklerini duyarnamaktadır Türk milliyetçiliği Osmanlı devletinin sırf siyasi unsurlarını meydana getiren rnilletlerin kendi milliyetlerine .dönmeleriyle belirrneğe başladı: Yunan, Bulgar, Ermeni, Rum gibiazınlıklar milli birlik sevdasına düşerek çeşitli faaliyetler sarret. rneğe başladıkları andan itibaren, Türk mi lliyetçiliği veya sadece Türkçülük bir aksiyon unsuru olma yolunu tuttu,

ww w.o tu

ken

Osmanlı İmparatorluğu zamanına gelinceye kadar ;,:urulan büyük Türk devletleri Türk olduklarını biliyorlardı, Osmanlı devletinin de ruhu, Fatih'in İstan, bulu alışma kadar Türktü, Fakat sonraları bir çok sebepler yüzünden ümmet devri başladı. Osmanlı top, luluğu, türlü milletleriri meydana getirdiği siyasi bir eşekkül haline geldi. Tanzimatla beraber çeşitli miletlerin etkisinden imparatorluğu korumak ve birliği kuvvetlendirebilmek için bir «Osmanlı .milliye tçiliği» [cat edildi. İcat edildi diyorum. Zira milliyetçilik tak, lit veya ısmarlama elde edilecek bir şey değildir Onu milletin fertleri içten duyarak ve yaşayarak geliştirrrıelidir ki, millete yararlı olsun. Mil liye tçiljk, berıliğ i, ni duymuş milletlerin memleket ve millet meseleleı-i için hazırlamış oldukları asil bir ruhi olgusudur. Uydurma Osmanlı milliyetçilik ruhu, yıprarıa yıprana Cumhuriyete kadar devam etti. Fikrimi Yusuf Akçu, ra'nın bir hatırasını naklederek kuvvetlendirmek istiyorum: Yusuf Akçura Bey, Sultan Hamit zamanında Harp Akademisine devam ederken, hürriyet savaşına katılmasından ötürü Trablus'a sürülüyor, Fakat bir müddet sonra bir kolayını bulup F'ransaya kaçıyer Fransa'da Ecole des Sciences Poli tiques'e devama başlıyor. Boş zamanını arkadaşlarıyla okulun kütüphanesinde geçirrneyi alışkanlık haline getirmişler Muntazam bir şekilde devamları kütüphane memurunun dikkatini çekiyor, Onlara gayelerini soruyor. Yusuf Akçura ve arkadaşları, vatanı istibdattan kurtarmak ve hürriye., te kavuşturmak için meşrutiyet inkılabmı vücuda ge, tirmeğe çalıştıklarını anlatıyorlar. Sözü merhuma bı, rakıyorum: Kütüphane memuru: - Siz Ermeni misiniz? dedi.

Gözler

Bu uğurda Ziya Gök Alp'in metodlu çalışması da Türkçülüğe istikamet verdi. Türkçülükle Türk milli, yetçiliği birbirlerinden farklı şeyler değildir. Türkçü, lük, Türkürı kendi benljğini araması ve bu benliği yükselt.meğe çalışması demektir ki, bu manası ile Türkçülük Türk milliyetçiliği anlamını kazanmış olmuyor mu? Bundan bir müddet evvel Ankara Ve İstanbul'da kurulmuş olan milliyetçi derneklerin hepsi birden <Türk Milliyetçiler Derneği» adı altında birleşmişler; di, Bugün bu derneğin ana tüzüğü elimizdedir Tüzü, ğün 2, maddesinde, derneğin gayesi şöyle anlatılıyor: <Allah, vatan, tarih, dil, anane, sanat, aile, ahlak, hürriyet ve milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk milliyetçiliğini işlernek Ve bütün milliyetçileri teşki, la tlandırmaktadır.» 3. maddesinde de derneğin meşgulolacağı mevzular sıralanıyor: a ) Türkler arasında içtirnai tesanüt fikirlerini yaymak ve cemiyet te görülecek haksızlıklarla müca, dele etmek, b) Türk ahlak, adet' ve geleneklerine uygun yaşa, mayı ve milli mukaddesata hürmet! telkin etmek, c) Türk kültürüne vaki tecavüzlerle ve milliyetçi; liğe aykırı fikirlerI e fikir yoluyla mücadele etmek, ç) Gençliğin kültür ve ahlak bakımından mernls;


14

ORKUN

1944-19L15 ıRKÇılıK - TURANCILIK - DAVASı ~W<4(l.i

m

rgi .co

ww w.o tu

ken

«Kemalizm millidir... Kemalizme uylcır ı her ideoloji yabancı kokn r» İmamzadenin burada bahsettiği «biı-is Atsız, yaz. dığı kitap ta DulkuvuklnıGecesi'dir. DalkavuklaıGe. cesl, okuyanlarca malum olduğu veçhile, diktatörlük devrindeki iğrenç da lkavukluğun hicvidir, O kitapta şef, dolayısıyla yer almıştır Orada asıl Reşit Galip'. ler,Hasan Aliler, Sadri Ethem'ler, Şevket Aziz'ler, Sadri Maksudi'ler ele alınmış, açıkçası dalkavukluk yere batırılmıştır. Fakat kitapta adı geçen dalkavuk, lar, şef devri malumlarından nihayet bir kaçıdır Yalnız, o devrin günahlarına iştirak edenler ve dalkavuk, luğu rahatyaşamanın birinci şartı sayanlar, kerıdile. rinin müdaraasım yapmak gibi bir gayretle bu kitaba hücum etmişler, ancak dalkavukluğu doğrudan doğru. ya müdafaa mümkün o'madığı için ortaya Atatürk'ü atarak onun siperinde Dalka vuklar Gecesi'ni h ırpala , maya çalışmışlardır. İşte Falih Rıfkı da bunlardan birisidir. Haçlı seferi vesilesiyle Atsız'ı kötülernek için karakterine uygun yola saprnakta, yani sever göründüğü Atatürk'ü kalemine oyuncak etmektedir. Fakat burada asıl üzerinde durmak istediğimiz bu nokta değil, imamzadenin kimlerin Türk sayılabilece , ği hususundaki kıstasıdır «Atatürk düşmanı Tür], olabilir mi?» diyor. Bu ne biçim laf, bu ne biçim man. tıktır Dünyada bundan daha gülünç, bundan daha

maskara bir iddia olabilir mi? Bir insan istediğini sever, istediğini sevmez, filarıa dost, falana düşman olur. İnsanların milliyetleri sevdikleri ve sevmedikleri kimseleregöre mi tayin olunur? İmamzadenin 'mantığına göre Atatürk'e düşman olan Türk sayılmıyacak l Peki, bir başkası çıksa, o da Namık Kemal düşmanlarının Türk olmadıklarını iddia etse, o zaman Atayefendi «ebedi şef", in Türklük. ten çıkarılmasına razı olacak mıdır? Milliyet, köle ve dalkavuk mantığına göre lütfedilelecek bir hediye değildir. Mi lliye ti meydana getiren kan, dil, rnefküre, tarih gibi büyüklü küçüklü bir ta, kım unsurlardır. Anası babası Türk olan, Türkçe konuşan, Tür-klük ülküsü güden bir insan elbette ki Türktür Ama bu Türk filan kimseye dost, falana düşmanrnış ı Ne yapalım? Fakat köle ve dalkavuk mantığı bu basit hakikati kolay kolay kabul etmez. O mantıkta her şey şefin keyfine göre hallolunur Fakat şef ve keyfi ebedi ol.madığı için, işte günün birinde böyle perük düşer ve kel bütün haşmetiyle meydana çıkar. Kemalizme aykır ı ideolojilerin yabancı kokrnası id· diasına gelince; bu, gülünçleriri gülüncü bir laf, bir sarsatadarı başka bir şey değildir. Bir kere Kema, lizmin milliliği sadece Falih Rıfkı ve benzerleri için kabul edilecek bir şeydir. Daha çok komünistlerin, devşirmelerirı, dönmelerin, dalkavukların, hulasa Türk düşmanlarının, elinde silah olarak kullanılan bu kemalizm nedir ki ona aykırı düşünceler yabancı kok., sun? Türkçülük dediğimiz, kökü çok gerilere kadar giden ulu bir fikir, onların kemalizm dedikleri sınırları dahi kesin olarak çizilmemiş ideoloji (!) ye diye. lim ki aykırıdır. Şimdi Cibali imarrıınm oğlunun mantığına göre Türkçülüğü yabancı sayıp atacak

de

15 Mayıs TarHılI Gazeteler 15 Mayısta çığır tkanlığa devam eden tek şahıs yine Falih Rıfkı Atay'dır «Neye İrıanahm?» başlıklı, yine gardistlikten filan bahseden bu yazısından şu satırları buraya alıyoruz: «Biri, hem iyice anlaşılabllecek, hem de kendisine mal edilmek istenmiyecek bir oyurılu üslupla Ata. türk'ün aleyhlrıa bir kitap yazar; Şimdi bu TUrl, mil. letinin özü saf bütün çccuklarma sorarını: Siz bir A· tattu-le düşmarıma Türk der misiniz? Hepsinin «ha. ;\'lr!» diye haykrrdtğın ı duyar gibi o luyo rum,»

••••••••••••••

ket ve dünya meselelerine aşinalık yönünden örnek Türk milliyetçileri halinde yetişmesine çalışmak, d) Gençlik haklarını müdafaa ile isteklerine tercü, man olmak. _ 4. madde ise derneğin siyasetle uğ raşmadığım ve siyasi teşekküller'le ilgisinin bulunmadığını açıklıyor. Gençler! Bu vatan bizimdir. Vatan ve millet rnesele, lerini daha içten, sarsılmaz bir imanla konuşup yürütebilmek, tehlikelere hep birden karşı koyabilmek için saflarınızı siklaştrrm Sizleri, bütün me.mleket genç. lerini, bu iyi gayeli Derneğin birer üyesi olarak görmek arzusundayız. hasredilmiştir: Çalışmalarımızın gayesi, tek şeye Ulu Türk Milletine! Fethi Gözler

----------------------"---

mıyız ? Yetmiş hokkabaz bir araya gelip yetmiş yıl düşün. seler, muhakkak ki bundan daha gülünç bir şey ortaya atarnazlardı İmamzade bu başarıyı işte şu tek cümlesiyle yapmıştır.

16 Mayıs 1944 Salı 16 Mayıs 1944 sabahımn erken saatlerinde Atsız, son günlerde mükerreren gördüğü- korkulu rüyalar, dan biriyle uyandı : Bir kaza, bela, felaket oluyor: bunun sonunda kendisiyle zevcesi bir yanda, oğlu ise yapayalnız bir halde başka bir yerde kalıyordu. Bu herhalde bir örısezi idi. Fakat o günlerde bunun bir önsezi olduğunu anhyarruyor, bir şuuraltı _ faaliyeti sanıyordu. O gün, Ankara Emniyet Müdürü Şinasi, Atsız'ın odasına gelerek oradaki memurları çıkardı ve Atsız'Ia konuştu. Kabasaba, hiç yontulmamış bir adamdı. Saklamak istemesine rağmen Atsız'a karşı kin duyduğu belliydi .Yorgunluğuna, validen gördüğü haka , retlere Atsız sebep olmuştu. Yontulmarnış olduğu,

-

-

-

i


ORKUN Atsız, oyalanmak için binadaki haderne kadınla bir defter aldırttı Bu deftere, epeydir tasarladığı bir talebe komedi si yazacaktı. Oyalarımak maksadıyla işe başladı. Fakat biraz sonra zevcesinden "sıhhatini bildir" diye gelen telgraf bütün rnaneviyatını altüst etti: Demek ki evle rabıtayı kaybetmişti. Yazdığı rnek. tuplar ve çektiği telgraf zevcesine gitmlyordu. Atsız, o zamanki hükümetin, menfur bir hükümet olmakla beraber, vicdansızlığı son haddine kadar götüreceğini asla ummadığı için, zevcesini evinde sanıyordu, Halbuki Atsız'm telgrafı aldığı sıralarda Bedriye Atsız Istanbulda tevkif olunuyordu,

konuşurken tamamıyle ortaya çıkıyordu. Atsız'a "Zat-ı alirı " diye hitap ediyor, yahut "siz" diye başlayıp "sen" diYe bitiriyordu. Vali tarafından kulagırıın dol, durulduğu da belliydi, Atsız Sabahattin Ali duruş. masının ilk gününde gençlerin mahkeme salonuna hücum etmesi üzerine Sabahattin Ali pencereden at, layıp kaçmış, sonra jandarma ve polis himayesinde Adliyeye gelebilmişti , Polis müdürü bunu kastederek: - "Beni o deyyusu himaye etmeğe mecbur ettin" dedi, >

rgi .co

ww w.o tu

ken

- «Neden tahrikçilik 0luyormü1» diye sordu. Polis müdürü herhangi bir iddiayı ispat kabiliyet ve zekasından mahrumdu. Atsız «neden» diye sordukça sadece "tahrikçiliktir efendim" diye cevap veriyordu. 3u karşılıklı soru ve cevaplar bir kaç defa tekı-arlan, ,,·tan sonra Şinasi birdenbire parlak bir zeka eseri .=- stererı insanların tavrı ile:

de

Bunun üzerine Şinasi coştu, Daha önce Ankarada ;;apılan komünist tevkifatından bahsederek kendisini övmeğe başladı Ve komünistlere karşı gösterdiği bütün şiddetli hareketleri birer birer anlatarak hepsinin sonunu: «Teşr-if etseydiniz de görseydirıiz» gibi hödük, çe cümleler'le brtirrneğe başladı. Atsız sükünetle din. livordu Polis müdürü heyecanlı nutkunu bitirdikten sonra başka bir konuya atladı: Atsız, ilk duruşmanın rafsilatını zevcesine mektupla bildirmiş, bu mektup. .ar evaranırken alınmıştı. Polis müdürü bu mektubu tahrikçilik sayıyordu. Gazetelerin yazdığı, radyonun haber verdiği bir şeyi zevcesine yazmaktaki normal 'e masum hareket tahrikçilik telakki olununca Atsız kızdı:

Bedriye Atsız'm tevkifi: 16 Mayıs 1944 Salı günü Bedriye Atsız, Maltepede çamaşır yıkamakla hayatını kazanan Fatma adındaki kadınla birlikte evinde temizlik yapıyordu, Ev arandıktari ve Bedriye Atsız Bakanlık emrine alın, dıktan sonra iyi gün dostları çekilmiş, Bedriye Atsız misafirsiz ve ziyaretçisiz kalmıştı. En basit fikir danışrnasından iğne yaptırmaya kadar türlü işler için Bedriye Atsız'ı arayanlar artık ortadan silinmişti. O gün, sabahleyin başlayan yaz temizliği, ikindiye doğru bitmek üzere iken Istanbul Emniyet müdürlüğü Birinci şube korniser muavinIerinden Hicabi ile Mu. ammer Ayetullah geldiler ve: «Müdür bey sizinle gö. rüşmek istiyor» dediler. Bu sözlerde tevkife dair J?il' sezinti eseri yoktu ve insani hareket ettiler. Fakat dört buçuk yaşında bir oğlu olan kimsesiz bir kadını tevkif ederken daha vicdanlı hareket etmek icap ederdi. Tesadüfen evde Fatma kadın bulunmasa ne olacaktı? Çocuk kime bırakılacaktı ? Memurlar aldıkları emre göre hareket ettikleri için o gece dönmeyece., ğirıi Bedriye Atsız'a bildirmiyorlardı. Yahut da belki hakikateri onun tevkif olunacağını bilmiyorlar-dı. Bu vicdansız hareket Birinci şube müdürü Zeki'ye. Polis müdürü Ahmet Demir'e, Sıkı yönetim savcısı Kazım Alöc'e ve Sıkı yönetim komutanı Orgeneral Sabit Noyarı'a aitti.

m

Atsız, . bir müddet onun ipe sapa gelmez lafIarını, edebiyat öğretmeni hüviyetiyle dinledikten sonra Türkçülere karşı takınılan tavrın, Sabahattin Ali'ye yapılan himayeyi ciddi telakkı ettirecek mahiyette olduğunu söyledi,

"- Hem de kadınlara her şey söylenrnez efendim. 3iz de evliyiz, Bu işleri biliriz" dedi ve veeizesinin "c diği azametle kapıya dOğruyürüdü. Atsızırı gözünün önüne derhal, patlıcan kızartan bir "'2.dın geldi ve yürümekte olan polis müdürüne şid:::etle: "Benim zevcem yüksek tahsil mezunudur., diYe evap verdi, Fakat Şinasi, bu karşilıktaki inceliği azılıyacak kabiliyette değildi .Odadarı çıktı. Öğleyin memurlar, bermutat esrarengiz bir tavırla, -=~slZ'a eşyalarını toplamasını söylediler. Eşyalar bir to, bir küçük va1iz, bir çantadan ibaretti Vilaye., yakınında olan, Emniyet müdürlüğünün Birinci :.:aesi binasına girildi, Burada da Atsız'a bir oda verildi, -=> oda, vilayet binasındaki odadan biraz küçük ve o dukça çıplaktı, Fakat pencereleri daha çoktu ve Ankara şehrinin bir bölgesini gördüğü gibi karşısm, daki apartımana da bakıyordu. Atsız, kendisini daha serbest hissetti ve memnun oldu. Apartımana girip "anlara bakarak oyalanmak, uzak yerlere dalarak vakit geçirmek hoş bir şey olacaktı. Musluğu da oda. nın hemen yanında idi. Atsız bu muslukta yüzünü yıkarken Orhan Şaik de çıkageldi., Yine selarnlaş., tılar, Atsız'ın odasının yanındaki odalardan - birine Orhan Şaik, birine de Reha Oğuz yerleştirildiler. Bu odada sivil memur daimi olarak bulunmuyor, buna karşılık jandarma odanın içinde oturuyordu.

=-~

___ .;_t_._.~.•..·~ _:._. __

:.....:

_._

_"

.:..,..•.. :,;._.

Bumırıla beraber Bedriye Atsız galiba bir şeyler sezinlernişti, Oğlu Yağmur'u Fatma kadına bıraktı ve ona bir miktar para vererek memurlarla birlikte çıktı. Memurlar tren ve vapurda onun yanında otur' mamak nezaketini de gösterdiler. Istanbul Emniyet müdürlüğünün bulunduğu Sana. saryan hanina girdikleri ve ilk merdiven basarnakla, rına geldikleri sırada Bedriye Atsız, yanında tanıma. dığı kimselerle birlikte merdivenden inmekto olan İsmet 'I'ümtürk'ü gördü. Selamlaştilar, İsmet Tümtürk gayet neşeli bir yüzle: "N e o" diye sordu, Bedriye Atsız: "Bazı şeyler soracaklarrnış, Ya siz nereye" diye cevap verdi. İsmet Tümtürk kısaca "eve" . dedi ve uzaklaştı. İki tarafın yanında bulunan memurlar Bedriye Atsız ile İsmet Tümtürk'ün bu pervasız ahpap lığına ve konuşmasına şaşmışlardı Bu tanışma rnemurIaı-ca mühim bir hadiseydi Bedriye Atsız'ın ve İsmet Tüm. türk'ün ağzını aradılar. Mevkuflarırı ikisi de hiç çe. kinmeden tamştiklarını söyleyiverdiler. Zafer kazanılmış, memurlar mühim bir sırrı daha keşfe tmiş tl Bedriye Atsız'la memurlar Emniyet müdürlüğünün üst katındaki Birinci şubeye geldiler. Birinci şube müdürü aslında Sait Koçak adında biriydi Fakat


ORKUN

Milliyetçiler Teşkilatianıyor d) Gençlik haklarını müdaf'aa ile isteklerine ter., cüman olmak, derneğimizin başlıca konuları arasındadır, Derneğimiz; siyasetle uğraşmıyacaktrr, hiçbir siya. si teşekkülle de ilgisi yoktur. Bu bakımdan; on sekiz yaşını bititmiş medeni haklarını kullanma yetkisine sahip her milli iyman sahibine aramızda yer vardır.

Türk

Mllltye tçiler Derneği Muğla. Şubesi Beyannamesi Türk Milliyetçiler Derneği Genel Merkezinin verIiğ! yetkiye dayanılarak Türk Milliyetçiler Derrıe., ~i Muğla Şubesi teşekkür etmiş ve şube müteşebbis ıeyeti 2 Temmuz 1951 gününden itibaren, tüzük hü, cümleri gereğince, çalışmağa başlamıştır. Müteşebbis heyet .terniz yaradılışları, inanç ve ya, ıayışlar ıyla tam bir Türk diyarlısı olan Muğla halkım bir beyanname ile hitap etmeyi lüzumlu görmüş.ür, Derneğin gayesi: Allah, vatan, dil, arı'ane, aile, ah. .ak, hürriyet ve milli mukaddes at esaslarına dayanan I'ürk milliyetçiliğini işlernek ve bütün milliyetçileri :eşkila tlandırrnaktır Bu gayenin gerçekleşmesi için: a) Türkler arasında içtimai tesanüt fikirlerini yaymak ve cemiyette görülecek haksızhklarla mücadele etmek, b) Türk ahlak .adet ve an'anelerine uygun yaşa., mak ve milli mukaddesata hürmet telkin etmek, c) Türk kültürüne vaki tecavüzlerle ve milliyet;iliğe aykırı fikirlerle fikir yoluyla mücadele etmek, ç) Gençliğin kültür ve ahlak bakımından memleket ve dünya meselelerine aşinahk yönünden örnek Türk milliyetçileri halinde yetişmesine çalışmak,

li<

li<

'"

ken

de

rgi .co

m

Memleketimiz çok ciddi ve önemli konular karşısında bulunmaktadır. Böyle bir hava içinde milli bü, tünlüğümüzü her türlü particilik inançları üstünde tutarak milletçe bir olmak ve kendimizi davalarımıza öylece vermek mecburiye tindeyiz ... Tanrıya imanımızı; milli, ahlaki inançlaıınuzı ; dinimize bağlılığımızı; tarihi, milli övünç lerirnizl: arı' ane. lerimizin asaletini yıllardır sis terrili Iaa llye tlcıiyle sarsrnağ a, baltalamağa ve hatta yıkıp perişan ctnıeğe yeL tenen gerek fert, gerekse teselekül halindold şer kuvvetleri bugün pervasızca mayalarını ortaya koymaktan dahi çekinmemektedirler. İrısaniyetçilik (!) maskesi altında hakiki hüviye tirıi gizliyen bu faaliyetlerin nasıl bir yoldan nereye çıkmak istediğini bilenler çok iyi bilmektedir: Moskova nizam ve tahakkümüne ulaşmak kepazeliği ... İşte derneğimizin önemli iş konularından biri de bizi vurrnak, bizi bizden etmek özlemiyle koyrıurnuz , da çöreklenenlerin zC'1irlerini boşa akıtmaktır .

tayin olunduğu bu vazifeys henüz başlamarnış olduğu için eski müdür Zeki ona vekalet ediyordu. Zeki, Bedriye Atsız'a bir iki fotoğraf gösterdi. «Bakın hele, sizin Nihai Atsız neler yapmış» Jedi 7 Mart 1944 Salı günü, Profesör Zeki Velidi Toga. nın evindeki anlaşma imzalandıktan sonra orada re. sim çektirmişlerdi. Silik ve ti trek çıkan bu resimler suç delili sayılıyordu Bedriye Atsız, r-esimlere baktıktan sonra:

.~ * ~:

ww w.o tu

Bu güne kadar ilirniz milliyetçi bir derneğin özlo., miyle yaşadı. Milli duygu larrmızr, 8.det Ve arı'anelerirnizi gerektiği gibi Işlernek fırsatını bulamadık. BÖJ'le ulvi gayeli bir derneğin çatısı altında yüce mef , kürelere doğru yCıkselememek talihsizliğiyle yandık Muğla yurt çapındaki milli oluşlara çoğu zamarı an, cak kalbiyle katılmakla bırakıldı. Bu bakımdan derneğimizin bütün milliyetçi ilirniz halkınca ilgiyle karşılanacağından eminiz. Ulu 'I'anrıya inandık. Turkün şuur ve anlayışına gü, vendik.İçimizdeki şevke, heyecana dayanarak kutlu maksatlar için güzel bir yola koyulduk Haydi bu toprağın kendine güvenilir ve inanılır ev_ ladı: haydi! Hepimiz el ele verelim ...

- «Bu resimlerde ne van diye hayre tle sordu Zeki - "İYi olmıvacak Yakında göreceksiniz" diye cevap verdikten sonra bir iki gün zrıisafir kalacağını Bedriye Atsız'a bildirdi. Onu nezarethanedeki 1 numaralı J.iay a götürdüler. Nezarethanede oda olarak yalnız burası vardı Diğerleri hücre idi. 19 ve 20 numaralar ise «tabutluk» denilen işkence hücreleriydi,

1 numaralı odada Nüzhet adında bir kadın memur Bedriye Atsız'ın üstünü aradı çantasındaki küçük oir makasla bir kitap açacağını, üstlerine sorarak kendinu evdeki kadına bildirmek hususundaki isteğini sine bıraktı. Fakat Bedriye Atsız'ın, tevkif olurıduğu., kabul etmediler. Bu, büyük bir vicdansizlik ve ahlaksızhktı, Çünkü bu haberi eve bildirmekle polisin ve Sıkı yönetimin yapmakta olduğu tarıkikata hiç bir şekilde zarar gelemezdi. Polislerin götürdüğü kadın J gece gelmeyince onun tevkif edilmiş olduğu zaten anlaşılacaktı , Eve haber göndermekle Bedriye Atsız, ihtiyacı olan şeyleri aldırtır ve çocuğu hakkında talirna t verebi.lirdi.Halbuki 1944 dramını yara tanıarın gözlerini kin bürümüştü Mantıktan da, vicdandan da, ahlaktan da tecerrüt etmişlerdi.

Türk

Milliyetçiler Derneği Muğla Şubesi

Diizeltme : ORKUN'un 46. sayısının 7. sayfasındaki Mustafa Kayabekin ÇAGRI adlı : şiirinin bir mısraı yanlış dizilrniştir Şiirin üçüncü kıt'ası şöyle olacaktır: Harmanda kalsın başaklar Kefen biçllstn duvaklar Yer yer taşınsm bayraldar Özbek, Tatar, Çeçen gelsün ..•

ı

i

İDAREHANE: FEYZULLAH

CADDESİ A, MALTEPE

IşIL

MATBAASI

-

9 Nu. -

ISTANBUL

ISTANBUL


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.