Orkun 48 sayı

Page 1

TfiRKLER

BiR

ORDU

ww w.o tu

ken

de

Bij'TÜtJ

rgi .co

m

"': ....

İngiliz Siyaseti . Kendimize Dönelim, Kırşehirli

N mi Tarhan Güvenelim Abdtilhadi Toplu Aşık Paşa ve 'I'ürkçülüğü . . İlhan kılıçözlü Kendimize

Türk Milli Destanı (Şiir) Turıa'ya Sesleniş (Şiir) . Anayurda Sesleniş (Şiir) . Kanayan Bir Yara: Kıskançlık Orkun'dan Sesler . Mehmet Akif İçin . Kars'ın Namık Kemal

üzerindeki

. Basri Gocul . Mustafa Kayahek . Eyüp Gündüz . Soluoğlu M. Zeki ~,*,:,

Faik Gözübüyük Tesirleri Kırzıoğlu M. Fahrettin

1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası . *':"~ Dolmssın (Şiir) . . Kazım Ertürk Milliyetçiler Derneğinin Zafer' e Cevabı Abdülhadi Toplu . Refet KöriLIdil i: Hala Bizi Yadeder (Şiir) Ekrem Şeref Tufan ~ Kıbrıs (Şiir) . . Nevzat Şişman ~ Çoruh (Şiir) Vanlıoğlu Hayall H. Yavaş ((( Orkun (Şiir) Cihanoğlu Hüseyin i({ ~(L!:sre~(şiir )

~--

----

---

SAYı

31 nüustos -1951 25 KURUŞ

~~~~

,....•. _fi...


"

~~~~Göle Tanrı

va tnrı ; önde

Asya

Setierden

vatan;

ezeldenberidir;

Gök

kubbcde

Alnı

silen

Kal!Jimizi

yiğ'it zafer

oynatır;

atların

misali;;

Susuz

ruhlar

inlerdi;

lEli1.

bizi

sevda

ılgıt

gür

bakrnçtnkt taşlar

yadede r : kale,

burç,

Türk

al al, l.,

mazgul

Şimdi

Tendürele

yeştl

adam,

'I'ürk

ka lucuksrn,

U ğrurıda

dökmek

seni

yatan canım;

alamaz

hazır

Gel,

seni

düşmau

in::ın lcl kanım

ı

E:alekın

benim

ka.rşrlrışrr

Türlüür,

par çam,

allmmmdan

el sürecekler

Türk

oğlu

bir

bayrak,

ona ..

Tiirktür,

güzel

bu

Gel

ı.

yeşil

var

Yurdumun

öz parçası,

Kıbrısım,

yeşil

TürksUn, Seni

ölmeden

baktrrrrun

sen

adam,

'I'ü ık

vatanıma

benden

eli'?

misali.

dinsin

artık

alını .

seni

sana

bağrrnı,

ŞImdilik

yazsarı ; Orkun,

yakma yurd,

onulmaz yanık

Or kun !

gelmezsem:

çekiver

kalma

ı

yolunu

çılcıver

destanlar

kendine

Çağla

nalıru.

boş

yere.

bizimdir

oru,

derdim

yanık,

illere.

döküver

Orkuıı.

yatan.

bu hasret

alamaz

at

ba.ğr ını ezsen;

kadar,

kuşanıp,

ı

Or kun

bayrak

lur

orıüme,

ne

ı

deli.

sevdicem. değiş

Ezelden

'?

ey lmlbimde

Icatacaksın,

lüvlar

oturup,

Beni

ken

yarı

'I'ürk

deli

kızartrnış,

HAYAL!

topra.le, Nasıl

ser

tazeler,

de

Kıbrıs

canım

bugün

Günlerce

Öliiriim

Eeelle

bendinI. Orlmn

m

özledi

için

taşır

rgi .co

!{ıbrısım,

andını.

blliı· Icerıd irıi.,

~'öl1liimii, yılover

Akında

ey lmlbimde

Türlestin,

TURAN

akma,

misali,

Şu malızun

I{örüklÜ

içtik

yurdumu,

Nolursun sen

ı

O rının

koptu-e, yılover

Ramnıla

parçası,

aluver

bu yolda

ne alemde,

Andıkça

.KIBRIS

'I'üı-lcellrılrı

ORH:UN'um.

de vu ı-gnrıurn, sanma dargınıın.

hazin

!(öpi'lre

kmuzda,

namlu,

olan

Hazin

boyanrruş

Refet

ayrı

Söz vererek

a Itırruzda,

hey;

güzel

ben düştük,

sesi,

ı,.

kişnemesi

akar,

akışınu

ol durnar ımdn,

Kan

nakışh,

oynardı

se vdulunrruş

Ilgıt Senin Gerçi

kn rta l balcışh,

lı ül ii 'I'ürtcün

çevreler;

ceylan

Çine? dost Yine,

Me tc Börtç,ine...

önde

çınlıyan;

Atln r Ruhuın

Bör tçirıe,

dizgin; nasrl akmıştı başrm ; hey durrıarılarıdı

Dumarılandı Göle Tanrı Asya 'I'üı-k

Mete

dolu

ı

ww w.o tu

f

>PBVI~'Z"'İ"""yAAf'o;Df"E,j"'DNE"IRW"'AfY'o~>N~'A<IV'>ıIVoNNW~i\AA;<ıi'Ato::::--

Vanlıoğlu

Hayalt

Hasan

Yavaş

düşman,

Ist.iyerıler e Iane t l,

lcopa.rrna.k

Elcrern

Şeref

Tufan

HASRET

ÇORUH

Çonılı

vad ellere

Onurup

ardından

Ayrılığı Beyuz

akıyor

bizi atıp

ağ lıya.lırn

yakıyor

kara

Coşan

böyle

suların sular

Dertli

gönülleri

Hası-e ti yle Çoruhu

Batuma

dağtamak

dolup

çağ'lamak eğ1iyelim

girince

Artık

hasret

Çoruh

gelin

Uzaktan

Rus

knlır olsa

bakıp

Çingiz'in

ne

Akmalı

perde ..

O yurtlar gezdiği

yas

Ural,

Semerkant,

Buhara,

Boğalım

gibi

bağ'layan

Altay,

yad

elinde

..

Kazan'ı;

Isrk

düşmanı,

Imm Turanı

kalanı .. g'öl hani?

boğalım

açsın

ar trlc yaslı

Yabg'ula.r

kalksin

Bahar

nerde?

yerde

düşman m sel

Unutamam

yetmez,

ne

an:

Temür'ün

Unutamarn

aşar,

sınır,

her

kanda,

Turanda

..

yetmez,

tut.alım,

Kl\T!lıp

koşar?

da.ğIı yc.l ım mı '1 ağlamak

sorar

Kurtarmalı

coşar?

vadiler

bizi

Gönül

mı?

külcreyip

nice

:ı.rdından'

Ayırmaz

diye,

Biz de llönülleri Çor uhurı

IIIi ?

bu.ğl ıya.lrm

Çor uh neden Baharda

diye

al biz

İlhanlar,

yetmez,

mi? toprnğma, bnyrağmn ...

Savaş

na.ğrn.lar ı gelsin

Umut

kesilir Akmalı Türk

mi

hiç

düşmanın sarınuh

yerinden;

derinden Türk kanı

..

erinden? sel

öz yurdu yel

gibi; gibi ..

gerdeğine

tn, ağl ıyrıhm

mı?

Nevzat

Cihanoğlu Şişman

Hüseyin


.

[.

.~."ii

·'··

: "i

o

Başyazarı.: ATSIZ Sahibi ve Neşriya't MDdüri't İSMET

TÜlUTÜRE:

P. ~

ıc,

1318

G~a_ıa_t_a~,_ı_s_t_a_lI_b_U~I

31 Ağustos

U ,

Haftahk ~.

TürkçüDergi

~

1951

~

Cuma Günleri

,I

Dünya

dünya erfk-carım ı'j'" ıcı orıem lii mesele ul!_ İran petrolleri ve -Türkye ile Yuanis, Paktma alınmaları işi, n

_ bilindiği

gibi - iki siyası zümreye

bölünmüş;

15 lira

_

i

48. Sayı

Ti

Turhan

tikası hala hükmünü yürütebiliyor Dünya tarihinin bircok felaketlerini doğurmuş, insan ve millet haysiyo , tine sığmaz mahüt klasik Avrupa emperyalizmi, daha doğrusu meş'um İngiliz poli tik ası el'an tesirini hissettirebiliyor İran petrolleri, evet, pek karmakarışık bil' davadır Ani, hissi kararlarla çözülemez, Ancak bunun bu' kadar düğümlerımesinde İngiliz siyasetinin menfi rolü en başta gelen arnil değil midir?, Ezeli İngiliz hodgamlığr, menfaa tperestliği bazan o kadar zalirnleşiyor ki karşısındakinin haysiyet, izzcti nefis sahibi bir insan, bir cemiyet olduğunu kaale bile almıyor. Ama artık bu kadarı da bu devirde bir bakıma sadece hamakat siyaseti oluyor.

ww w.o tu

ken

de

tür Bir taraf insan hak ve hukukuna saygı besliyerı, fikir, vicdan hürriyetlerini tanıyan Demokrasi dünyası, diğer taraf şu mahüt demir perde ötesi .. , Tarihin hiç bir devrinde, dünya, bu kadar 'topyekün bir karşılıklı iki düşman cephesine ayrılmadı. Hiçbir 'zaman siyaset müessesesi öteki insanlık müesseselerine .mesela dine, ilme, sanata, kültüre bu derece geniş ölçüde tesir ve müdahale edemedi, Savaş, muharebe meydanlarında ordular arasında cereyan eden bir asker ve askerlik işiydi, Halbuki şirndi t , Artık hükümetler değil, mil. letler çarpışıyor Artık ordu, sadece cephelerdeki üniformalı askerlerden ibaret değil .. Kadın,. erkek, genç, ih tiyar hatta bazan çocuklara varıncaya kadar her yurttaş kendi imkan ölçüsünde, iktidarı nisbetinde bir savz.şçı (rnuharip) olmak zorundadır, Şüphesiz fert. ler gibi cemiyetler de savaş çı olacaklardır, Yani ister istemez silahlanacaklar, icabında her çeşit mahrumi, yete katlanıp bütün varlıklarını askerlik ve savaş hizmetlerine bağlıyacaklardır Aksi hal milletçe mahvolmak tehlikesini doğurur, Aynı zamanda siyaset işi de bu savaş hazırlığı ile mütenasip olmak gerekir,

Yıllık

m

Nuri

10 lira 5 lira

rgi .co

Yazan:

Yıllık 6 Aylık Yurt dışı:

Çıkar

.•

iliZ Aylardanberi rastırmaktadır. tanin Atlantik

.

ABONE:

.,

i

İkinci Cihan Harbinin asıl sebebi, o yüz karası Mü; nih konferansiyla zirve noktasına ulaşan aşağılık ve iki yüzlü korkak politika değil miydi? Şu halde demek oluyor ki insanlığın selameti _ bu günün zarur e tlerine göre. her şeyden önce açık, samimi, dürüst ve sa. vaşçı olmakla kaabildir Eski uzlaştırıtı, ya t ıştn-ıcı mu vaz en e polrtikasma artık yer yoktur Öyleyse bu gerçek karşısında sındaki anlaşmazlık nedir?

İran

petrolleri

dava,

Hele Türkiye ve Yunanistanın tılıp katılmamaları konusundaki tışmalara ne lüzum var?

Atlantik Pak tma kamanasız, yersiz tar-

İh tilaf iki ayrı dünya görüşünü savunan muhas-zn cepheler arasında olsa elbette marıtıkl.makul sayıla. cak, pek tabii karşılanacak .. Ama maatteessüf korkunç bir gaflet, daha doğrusu bir fecaa t karşistndayız Üçüncü Cihan Harbinin arifesinde malum Münih po li.

". ,''. j.

-.

-~.'-."

i.. '-'.. --..-,._-_.,-_.

Ya şu Atlantik Paktı tartışmalarına ne diyelim? İngiliz benci1iğinin maskesi nasıl da seziliyor .. Sonra Danimarka filan da bizim Atlantik Paktma girmemize muhalefet ediyorrnuşt Bir Koredeki kahraman, faz i, let, feragat sahibi Mehme tçiği düşününüz .. Bir de si, nema perdelerinde sık sık boy gösteren operet asker' lerini göz önüne getiriniz İnsan şu durum karşısında ister istemez zavallı Çemberleyn'i (Chamber lain ) ha, tirhyor İkinci Cihan savaşını o meşhur uyuşturrna poli ti kasryla nasıl hazırlamıştı? Sayın selefleri de bu bakımdan onu hani hiç aratrnıyorlar denebilir,

Orta Doğunun perişan hali de İngiliz arslanının eseri değil mi? .. Maksa t, kuvvetli, zinde bir bütürıe engelolmak, Mesela bir Lord Balfour çıkar, Siyoniz , mi ihya eder, Sonra buna karşı Araplar desteklenir, Sinsi planlarla, kasten ağır ihtilaflar, bulıranlar yaratılır, Ayır, parçala, dağıt k artş trr Sonra bulanık suda balık avlamağa bak .. Klasik İngiliz siyasetinin kötülükleri saymakla tü. kerımez Bizzat İngiliz milletine bu siyasetin ne kadar pahalıya malOlduğunu yakın tarih ibretle gözlerimi. zin önüne seıiyor Himlistanın milli kahramanı G31~di bu menfi siyasetin doğurduğu bir adamdır ki demokrasi ve hürriyet mücadelesinde İngiliz samimiyetinin ve karakterinin içyüzünü pek güzel teşhir etmiş bir kimse sıfatıyla İngiltere tarihini ebediyyerı gölgeliye., cektir. Nuri Ta rhan


-:':":7"'

4

ORKUN

DÖNELjM~ KENDIMiZE GUVENELi Yazan:

Abdülhüdi

Toplu demokrasisi zihniyetine ulaştırmak is tiyerı Amerika, İngiltere Ve hür milletler yan yana bir tek ulvi gayeye hizmet amacıyla birleştiklerini ifade yolunda idiler. Böyle bir yolculuğun zahiri olduğunu kestirememek gaflet içinde bulunmak olurdu,

Bu görüşler, Tür k matbuatı ve Türk milletince haıc lı bir infialle karsılanrmş, «Yeni bir haçlı cephesi mi kuruluyor» endişesinin Izharinn sebebiyet vermiştir,

2 - Daha ilk adımda, nizamnamenin ruhuna aykırı hareket edilmiş, milletler arasındaki eşitlik unutula, rak, «5 BÜYÜKLER» den bahsedilmiş. dünya mukad, deratının tayini dünya birliği hususundaki görüşleri ayrı ayrı olan bu beş büyüklere terkedilmiştir. Bu beş büyükler ki Rusya, İngiltere, Fransa, Çin ve Amerika. dan ibarettir, bunlar bu büyüklüklerini nereden almaktadırlar?

rgi .co

Nüfuslarının çokluğundan mı? Arazilerinin gerıişl i., ği nden mi? Yoksa ayrı ayrı ideolojiye sahip oluşlarm, dan mı? Eğer böyle ise, bu mesaha ve bu nüfus çoklu. ğunun nasıl vücut bulduğunu tahlil etmek zorundayız, O zam'an gayri meşru, nizamname ahkamına aykırı bir bünyede bulundukları meydana çıkacaktır. Rusyanın koca bir Tüı-klük aleminin Istiklal ve hürr iyetini, Ingiltere ve Fr-ansanın muslim ve gayri müslim milletterin mandater arrıir liğini nasıl elde ettikleri, Çin'in . ise iç durumunun ne hazin durumda olduğunu tebarüz e t tirrneye lüzum var mı? Milletlerin is tiklalini gasıpla oüyüyerı bir veya birkaç milletin insanlık alemine na. sı i direktif vermek mevkiinde bulunabileceği calibi dikkattir Kaldı ki, bir ipte iki cambaziri UZUn zaman oynıyarnıyacağ ı bedinidir. Amerikanın bütün hüsnüniyetine ve diğer milletlerirı çalışmasına rağmen bir neticeye varılamayış bu düşüncemizin doğruluğunu gös. termektedir,

ww w.o tu

ken

de

Matbuatımız tarafından çok hayre tle karsılanan bu hadise, haddi zatıııda gayet tabii idi, İkinci Cihan Har. bindenberi durumu ciddiyetle takip edenler işin bu safhaya varacağını idrak etmeliydiler Haçlı cephesinin kurulmuş olup olmadığı veya kurulup kurulmaya. cağını yeniden izahı lüzumsuz sayiyoruz Sadeee, bu ,yazımızla sayın sözeünün ibretle nazarı itibare alına. cak fikirlerini öğrendikteri sonra, her zaman ve her yerde söylediğimizi bir kere daha hatırlatmak ihtiya , cım duyduk, Kendimize dönrneliyiz, kendimize güvenrneliyiz Zira; Birinci Dünya Harbi neticesinde, beşe riye ti yeni bir savaş' Metinden korumak, küçük ve bü. yük devletlere emniyet sağlamak gayesiyle kurulan «CEMİYETİ AKV AM" ın, ihtirasların pençesinde na. sıl mahvolduğu malumumuzdur Bu rnahviyetten uslanrnıyan, insanlığın başına bela kesilen emperyalist. lerin, İkinci Dünya Harbi gibi bir gaileye beşeriyeti nasıl sürükledikleri de acı bir halde gözlerimiz önünde durmaktadır Bütün bu hazin ahval içinde, mederıiye., tirı dimağlara nur ve ışık verdiği, insan denilen mah, Iükun artık değerlendirilmesi laz ırngelen bir zamanda, uğrunda kan dök tüğümüz bir birliğin kurulduğunu, henüz dökülen kanlar yüzünden srlinmiyen dünyamızın, bu ümit kaynağına doğru iştiyakla koştuğunu gördük. Gayesi, kısaca «milletler is tik lali ve milletler. arası eşitliği sağlamak, insanların hürriyetini temin etmek, L'd suretle milletlerarasında kardeşçe yaşama iktisadi dostluk ve iş birliği zihrıiye tini yaratmaya çalışmak, milyonlarca insanı harp afetinden ve kilo. metrelerce marnurevi viraneye çevrilmekten, fertleri sefaletten ve ataletten kurtarma:" olan bu birliğin de, hoş bir hayalden ibaret olduğu ve nisyarıa kar ışacağı tabii idi, Zira biz, böyle ulvi gayenin tahakkukunun herşeyden önce hizmetkarlarının eşit haklar-la, eşit kuvvetleı-le çalışmalarıyla halledilebileceğine inanmış, kıstas olarak bu inanışı nazari itibara alarak hüküm vermiş bulunuyorduk Bu kıstasa göre; «Birleşmiş Mil. Ietler Teşkilatı» denilen bu birliğin, muvaffak olamayacağını şöylece tesbit edebilrniştik :

m

İngiliz İmparatorluğu Dış İşleri Bakanlığı Batı' Teşkilatı U. Müdürü Mr. E, Shuckburgh, geçenlerde Türk gazetecilerini davet ederek, Atlarıttk Paktma Tur ikye'nin niçin ahnmarnakta olduğu hususundaki görüşlerini açiklarmş tı ,

ı - Birleşmiş Milletler nizamnamesinin derpiş et. tiği gayeyi tahakkuk ettirecek milletler, bünye ve ide. olojilcri itibariyle iki kutup halinde bulurımaktadular Bir tarafta Komünizm ideolojisini dünyaya hakim kıl., mak, bu suretle İsli v ırkının hegemonyasım kurmak isteyen Rusya ve peyklerl. Diğer tarafta, dünyayı garp

3 - Bütün bunlardan başka, veto denilen bir silah, C'~ivenlik Konseyini çalışmaz hale getirmiş ve Birleşırıiş Milletler teşkilatını ruhsuz bir şekil haline inkılap eı tirmiş tir Ve her toplantı, büyük devle tlerin sayın s~.:ci.ilerinin, milletler hürriyeti adına, ziyafetlere kon. malarına ve ikram görmelerine yaramadan başka bir netice doğuramamıştir Kısaca bilinen bu hakikatler, birleşmiş milletler ide. at tahakkukunun nasıl bir hayalden ibaret olduğunu göstermeye kafidir. Batı dünyası bu hakikatı geç te olsa. arılarruş, Atlantik Paktma yönelrniştır-, Biz bu paktın da muvaffak olacağına kani değiliz. Hatta biz bu pak ta alınsak bile, Çünkü: Bu pakt dün. ya r.izamını, insanlık hak ve hürriyetini sağlamaya matuf olmayıp bir bölgeye rnünhasırdır Bu bölgeye münhasır oluş ta, aynı bölgeye mensup milletlerin eşit çalışmalar-ına istinat etmemekte, Amerika veya İngiL tere hegemonyasını kurma yolundadır En hazini de hir bölge teşkilatlanmasını hazırlayan zihniyetin, kar. şısında başka bir veya birkaç bölge teşkila tlanrnasuu da önceden kabullerımiş olacağı keyfiyetidir Binaerıa ıeyh bu hal 3 üncü bir dünya harbini önlemek şöyle


ORKUN vermek

imkünını

haztr la, Hİcİv

KÖŞESİ: CANLARı

«Ok yarı ns » tan

hcvbc t ll

daha

Biz bıı :ıleıııde tcklz, «Kuz e y Atlantllc»

iSTERSE,.

alıde

YC

vefrı

in üzasr,

da!..

~

~5

üyeler

• Ne çıka.ı- sankl - selarn alsa du bir, a.Imnsa da!" Eşref-I

Zaman

~~~~~VV~~~~~~~~ dir, Böyle bir cephenin kurulmasmda Türkiye buyük bir rol oyruyabilir Zira asırlarca islam alemine önderlik yapmış olan Türk milleti, bu vazifesinden istifa etmiş olmakla beraber, istifası İslam alemineo kabul edilmemiştir! Evvelce atılan yanlış adımın geri alınması zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir, Aynı kültür ve hatta aynı medeniyet alemine dahil camianın kuru , cağı birlik, yalnız müslümarı milletlerin değil, insanlık idealinin de korunmasını temin edebilecektir, Zira, esit kuvvetler ancak ilk zamanlarda korkudan doğan bir düşünce, sonra tam bir anlaşma ve gönül ı-ızası ile dünya nizamına gitmek yolunu tutabilecektir İslam milletlerirı kuracakları birlikteki kültür yakınlığı ara. sında mütalaa ettiğimiz medeniyet alemi İslam beynelmilel camiasının medeniyet çerçevesidir. Kendimize dönme ve kendimize güvenmeniri tahlili., ni gelecek yazıımza bırakarak, düşünceler-imiz i burada keserken, atalarımızın darbı mesellerinden birini mıs, ralaştıran şairimizin beytini hatırla tmadan geçemi. yeceğim: Sana, senden gelir bil' işte ancak dô.d lüzrmsa

ken İlhan

Bütün tarihimiz boyunca milliye tçiliğimizin iki temel direği olan dil ve tarih konuları üzerindeki araştırmaların daima ihmal edildiği görülür, Ancak son zamanlarda esaslı bir incelemeden geçirildiği görülür; se de bunlar henüz tam değildir, Dilimiz kendi ben; liğine yeni yeni kavuşuyor, tarihimizin karanlık gökleri hala ışıksız Aşık Paşa karanlık göklerimizde sörı, rniyerı bir dil ve milliyet yıldız ıdır Adı saygı ile anılacak bir Türk büyüğü olan Aşık Paşanın hayatı \'C şahsiye ti hakkında birçok kimseler tarafından tetkikler yapılmışsa da gerçek bir monografisi henüz yapılamamış tır Gayemiz, hayatını değil, onun fikn-lerinl, Türk dil ve milliyetçiliğine yaptığı hizmetleri kısaca beli r t , rnektir 1273 te Kırşehir'de doğan ve asıl adı Ali olan Aşık Paşa aslen Türkistanlı olan Baba İlyas'ın torunudur, Zamanının bütün ilimIerini öğrenmiş olduğunu, Arapça ve Farsçadan başka İbranice ve Ermeniceyi

kunuruz,

o Iıodgüm

Ümidin

1,e5 zafenlen

ga yı-ıdau

irrıdüd Abllüihfıdi

ww w.o tu Yazan:

hiinllir kalmasa

m

sebebiyet

rgi .co

zuhururıa

mak tadır Bütün bu mülahazalardarı sonra, Mr, E, Shuck , burgh'ın şu sözleri üzerinde de bir lahza durmak gereIdr: «İtalya, hükumet şekli, an'aneleri ve dini dolayisıya Avrupa camiasına dahil bir memleket telakkı ediL miş tir» diyerek, İtalyanın, bir Akdeniz memleketi 01. duğu halde Atlarıtik Pak tırıa niçin alınrmş olduğu hususunu izahla; Yunanistanın da aynı kültür ve din birliğine dahil olduğu halde bu pak ta neden kabul edilmedilderi hususundaki soruyu sükütla karşılaması dileka tten kaçmarnahdır " Bize kalırsa, bu susuş, Yunanistanın Atlantik Paktırıa alınmayışi sebebini Türkiye'de aramak lazım geL diğini ima etmektedir, Zira, 'Türikye aynı zamanda Yunanistanla beraber Atlantik Paktma alınmak isteğinde bulunmuştur, Bu istek Amerika tarafından müdafaa ile, aynı zamanda müzakere mevzuu olarak ele alınmıştır, Bu hal karşısında İngiltere açık bir tef rik yapamamiş ve Mr, E, Shuckburgh de bu soruya: «Siz olmasanız Yunanistan i da Atlantik Paktına alacağ ız» cevabını vermekle sözlerini ik mal edememiştir, Esaseri üstün ırk z ihrıiye tini daima ön görmüş ve görmekte bulunan İngiliz dos tlarrrnızdarı da bu kadar beklerıe , bilirdi. Bu durum karşısında bize düşen vazife nedir? Kendimize dönmek, kendi iç bünyemizi, milli cephe; mizi kuvvetlendırrnek İçimizdeki ufak tefek çıban başlarını bertaraf etmek, Bundan sonra da kendi kültür çevremize giren veya bu çevreye, yakın olan mil: letlerle işbirliği yapmak ve cephe birliği sağlamak, esir olanlarla da harsi bakımdan bağ kurmaya çalrş., mak olmalıdır, Bizce İslam milletlerinin eşit haklada müşterek bir cephe haline gelmeleri zaruri ve hayat i;

de

dursun,

5

Iüzrmsa,

Toplu ··1

i

i

lülıcözlü de az çok bildiğini eserlerinden anlamak tayız Zamanının mezhep cereyanlarmda n kendini uzak tutarak islamlığın gerçek kaynaklarından ayr-ılmamış ve mürillerine asıl islamliğı telkin etmeye çalışrruştır Bugün birçok Avrupa müzelerinde yazma nüshaları bulunan «Caribname» adlı eseri hakiki islamlığın felsefesidir, Eser o zamanki Türkçe ile yazıldığından XIV, yüzyıl dili hakkında bilgi vermesi hususunda da önem, lidir, XIV, yüzyılda Arap ve Fars tesiri Türk dilini scysuzlaştırırken Türkçe eser yazması onun milli duygularının yüksekliğine en güzel örnektir, Ahmed Gülşehri, Mes'ud Gülşehri ve Aşık Paşanın. devrin moda, sırrdan ayrılarak öz Türkçe yazmalan Orta Anadolu illerinde bilhassa Kırşehir'de şuurlu ve nur lu bir Türk, çülüğürı bulunduğunu gösterir, Orta Asyadan gelen Türkler Anadoluya yerleşmekle yepyeni bir yurt bulrnuşlardır, dilleri Orta Asyanın temiz Türkçesidir, Yerleştikleri yere Orta Asyadan

,;..:... -._.";

.•..

..'

',-'

o"

_.'

• __ ' __

'

"

__

._

•••

'

• __

.~.


ORKUN

6

getirdikleri yer adlarını dağa, suya, vadiye ve ycrleş., tilderi her yere koyarak anayurttan ayrılmakla duyduldan hasreti gidermeye çalışmışlardır, Arap ve Fars tesiri yeni bir sınıf yaratmış, asıl halk kütleleri , ne yol gösterecek zürnreyi ayirrnış tı Din dili olan Arapça aynı zamanda ilim dilidir XIV, yüzyıl, Türk dilinin Arapça, Accmce, Rumca ve Ermerıleeve karşı yüzyıllarca giriştiği mücadelede kesin zaferi kazandığı vüzyıldir Bu mücadelenin bay, raktarlığını yapan Aşık Paşa, Türk dilinin urıutuldu, ğunu, Türkün' ihmal edildiğini görüp içinden gelen samimi duvgularla buna engelolmaya çalışıyor:

~~~~~~~~.~~~~~~~~-@~~~ i

1

TÜRli

BOZAÇ Şalulllar

DESTAN!

TURGAYLAR olmuştur

buyruğuna

Han'ın

ŞAKILDIYORli.:EN

boz.aç

turguylu

.. ,

r,

uyulncnlctrr el' üvazest

J{ös gürnbültüsüyle Ve rıal şnkrr traı duyulacaktır,

!

diline ldmseler bukrnaz idi; TUrldere h er giz gönüı nkrnaz idi .., Tl!rl, du hl bilmez idi bu di Ileri, İnee yolu, ol ulu menzilieri,

Türk

MİLLİ

OGUZLAMA'DAN

ŞÖYle

sn Id: Günli

Birden

etmeden

boşula ı-ak kılıç

Oğuz'un

en gözde

Gafle tü l,iifire

yarı

lunları

cılasınları

lcoyulacnlct.ır , ;j:

* *

« ... Ve bozaç tugaylar şalcüdıyo rtscn Han buyruğuna uyulur; Icös gümbültüsü, er aynı.eni duyulur Günli yarı etmeden kılıç Innlan brrrlcn boşalnruk Oğ'uz"ıtn en gözde cılasınlar ı g'afletli

Evet bu ses ta XIV. yüzyıldan kulaklarımıza kadar geliyor. Bu dört mısra Tüıke ve diline alakasızlığın en acı bir öı-neğ idi r Aşık Paşa, Garibnarne adlı eserinde şöyle diyor: Bu faldre Türk ltsarıı üz.ro bu kitabı nnz mevlemck vacıb oldu, Ta lü onlar da işbu nimetten mahrum olmayalar ve Itikadda tarik-ı nuşesteye sapınavalar», Yine aynı eserden:

blfire

cümle Türk-ii

dyle

yol menzillerin Tücilc

dillerin,

nt Tcantar saçıhr ; alplığı

rgi .co nanrnış

erler

gene

SI-

seçlll r,

Basri

Gocul

SÖZLÜK - Bozaç turgay: Boz renkli çayır kuşu. Şakildamak : (Kuşlar) şak şakötmek. Gümbültü: ,GÜmbürtll. Cılasın: Korkusuz er. Gafletli: Gafil, NOT: Bu parça (Türk Milli Destanı: Oğuz lama) dan (ORKUN) dergisi için seçilmiştir. Her türlü iktibas hakkı mahfuzdur.

de

Çiın bilesin Ylm13

Icoyulur.

... Dar meydnndu

ken

Gel'ce lcim söylendi bunda Türk dili, Le yk mülüm oldu manô, menzili,

m

gibi mısralarla Türkçenin o çağlarda nasıl ihmal edilmiş olduğunu, bu yüzden Türklere bile gönül verilmediğini hatta bizzat Türklerin bile bu iııce ve güzel dili bilmediklerini söylemektedir,

ww w.o tu

misraları iyi anlaşılırsa devrin dertlerini devı-in ada, mından işi tebi lirsirıiz Aşık Paşa milli veznimiz olan hece vez ni ile Yunus tarzında güzel tasavvuf'i şiirler yazmıştır. Eser lerinde Yunus ve Mevlananın tesirleri görülür. Aşık Paşa eserleriyle derin bir tesir yaratmıştır. Hatta Suley-. man Dedenin Mevlüdunda onun eserinden birçok mıs- . ralar vardır. Eserleri Suriye ve Mısır Türkleri ara, sırıda derin bir şöhret kazanmıştır, Aşık Paşadan bir yüzyıl sonra yaşamış olan «Ali Şir Nevai» nin bu yolda büyük adımlar attığını görüyoruz. Türk dilinin ye ırkının diğer milletlerden daha yüksek ve iyi a n, layışli, mayasının daha temiz olduğunu söyleyen Ali Şii' Ne;iai'nin Aşık Paşanın tesiri altında kaldığı ve eserlerinde ondan kuvvet aldığı ihtimal dahilindedir, Bu çalışmalar, bu şahsiye tlerlrı hayatları süresince kuvvetli tesir'ler meydana getirmiş ve gelecek yüzyıllar içinde Türk dilinin gelişmesi için kuvvetli zemin, ler hazu-larnışlardır N. S. Banarlı Türk Edebiyat ı Tarihinde Aşık Paşa hakkında diyor ki: «Aşık Paşa. her şeyden önce XIII. yüzyıl sonu ve XIV. yüzyıl başı Anadolusunda halk kütlelerine sofiyarıe telakkiler sunmak, onlara hak yolunu göstermek, yanlış yollara sapmalarına rnan i olmak için marızum öğütler veren bir Türk mutasavvırıdır Fakat bu şair her şeyden önce eserlerini meydana getirirken Türkçeyi halk kütlelerine hitabı mümkün kılan bir dil olduğu için kullarımak la beraber bu dile layık olduğu kıymeti veren ve verrneğe gayret eden, milli dile hizmet etmiş ve milli bir vazife görmüş müstesna bir şahsiyet

olduğu inkar edilemez bir hakika ttir». 'vV Ruben «Aşık Paşa Kırşehirde Türkçe konuşmak, Türkçe vaızlar vermek ve duaları Türkçe okumak suretiyle milli şuuru, mistik felsef eyi ve içt.znai teşkilatçılığ: birleştirmiştir» diyor. Türk

dil ve edebiyatının

genel

gelişmesinde

unu,

tu.maz bir mevki sahibi olan ve milli dil ile bir edebiyat yaratmak isteyen Aşık Paşa bugün Kırşc., hirde kendi adını taşıyan mütevazı türbesinde hergün halk tarafından kutsal bir evli ya gibi ziyaret edilir, Halkın ruhuna hitap eden ve tam manasiyle halk adamı olan Aşık Paşa, bu hizmetlerinin karşılığı kalpIerde kazandığı sevginin bir eseri olarak dikilen anıtkabiri onun maddi dünyadan unutulup gitmesine engel olmuştur, Aşık Paşanın arzuları ancak altı yüzyıl sonra gerçekleşti. Biz ele ancak .Türkcemiz etrafında toplanarak milli benliğimize sahip olduk. Altı yüzyılın karanlıkları üstünde bir güneş parlaklığı ile yükselen Aşık Paşanın büyüklüğü; her yerde, her yönde te kk eler, medreseler. harıl harıl Arap ve Fars kültürünü işlerken Türkü ve Türk dilini sevişi. onun için haykırışı, o uğurda atılış ve çaIısmasidır. Dilde, dilekte, bilgide ve bilekte hürriyetine kavuşan Türk çocukları milli bir ülkü için haykıran bu Türk büyüğünü hiçbir zaman unutmayacak. tır. İlhan

Kılıcözlii


.-._-

~"

... -

-----_ ..... -:-

7

ORKUN TUNA'YA

SESLENİŞ _ Tunalı kurdoşlerlmc> Tunn, ele gönül verme, Benimsin !,. Ge lir lrn snna ... Sn.k ın namalırerne gülme ; Bcninısin! .. Gelirim sana ...

ANAYURDA

Nerdesin ey Hazar'? Haber versene b:ın:ı! Değeli mi yurda nuzrı r, Haber yersene bana! g örıül

AI taylar.

Rızanıık güIIer saçsın, Açsın da kokular saçsin. Sen 'I'ürktüğ üm Için taçsuı , Benimsin !.. Gelirim

SESLENİŞ

Baykn llur

Urullar Haber

dağ'lar,

durmaz

çağlar,

karı mı ağlar'? versene ban:ı!

sana ... Şu.nln.rın tnşıyo ı- mu'; Gönüller uşiyor mu'? Çin SedıH yn.şryo r mu'? Haber versene bana:

Suyundan Içen genç kızlar, Bugün sönen o Yıldızlar, Bahnrı olmıyan yazlur ; Benimdir l.. Geltr-im sana ...

Her Rusçuk Pilevnc, Niğ'bolu, Atlarımın tozlıı yolu, Yatağmm sağı, solu; Benimdir !.. Gelirim sana ...

mı?

mı'?

m

rgi .co

Yanıtı mı volknnlarm '? Ta'itı mı o şurılarırı? Dölettin mü al Icanln rm ? Haber versene bana l Gönliiınde sevelan yanar, Bağrıma kuşun korıar, lHilyonJ:ıl' seni anal'; Haber versene bana!

de ken

Kaya.bek

--------------------------------------------------

Eyüp

Gündüz

YA.RA:

ww w.o tu

KANAYAN

bukılı

yulcılı

Dağların kokulu mu'? Haber versene bana!

Ruhurıdrıkt sızı dinslrı, Sen dul ka lmış bir ge llnsln ! Ellerin değil benimsIn; Benimsin! .. GeIlrim sana ... Va rrıa, Burgnz, Filibeden, Rodcp lar dalcl tepelerden Atlarlu geçmiştim senden 'I'arıklar-Ia gelirim sana! .. Mustafa

yerin

Ateşin

Sofuoğlu M. Zel"J

Demokrasi bir bakıma, vatandaşlara eşit yükselme imkanları sağlayan bir sistemdir, Nazari olarak öyle düşünülür ki, vatandaşlar arasında en Iiyaka tli olanlar sivrilip temayüz etsinler ve cemiyet hayatının çeşi+li subaşlarını tutsunlar Yani kısaca ifade etmek gere~rse, ıstıfa mekanizması, tam ve dürüst işlesin; liyakatsiz ler, layık olmadıkları işlerin başına geçme-

sinler

Fakat ne yazık ki, nazariyede mümkün gibi telakkı olunan bu hal, tatbikatta hiç de gerçekleşe , miyor En eski ve mütekarnil demokrasilerde dahi ıstıra çarkının dişleri arasına çiviler sokulduğu, Iiya., katsizlerin liyakat erbabının ayakları altına karpuz kabuğu koyduğu, liyakat.li insanlar imiş gibi en yüksek mevkilere ulaştığı olağan hallerdendir Cemiyetin bütün mensupları tam ahlak sahibi ve mükemmel vatanperver olsalardı, insanlar çeşitli hırslarla coşup taşmazlardı, Demokrasinin bu ıstıfa kaidesi ne kadar güzel islerdl Lakin bugünün tert , lerinde, saydığımız bu vasıfları arayıp bulmak çok güçtür, Hatta, vatandaşların kültür seviyelerinin ve siyası terbiyelerinin üstünlüğü dahi herkesin layık olduğu mertebeyi bulması imkanını sağlıyamamaktadır Zira, insanların ihtirasları liyakatleriyle müterıasip bulunsaydı, fertler layık olmadıkları mansıplar _ mev-

kiler peşinde koşmasalardı. insanlığın pek çok idealleri bugün çoktan gerçekleşmiş olurdu, Lakin, heyhat .., Bugünkü cerniye'timizde liyakati küçük, buna mukabil ih tirası pek büyük düzenbazlar. liyakat erbabının yollarını engellemek ve köstekle., mekle meşguldürler Bu gibiler, er meydanında boy ölçüşemedilderi liyaka t sahibi rakiplerini iliiderine kadar kıskanırlar; çekemezler; efkarı umurrıiyeyi aldatrnak, liyakat sahibi hasımlarını bertaraf etme], için, her çareye başvururlar; en deni mücadele usullerini mübah görürler, Kıskançlık, bu adamların bir kızıl bulut gibi gözlerini bürümüş, döndürmüştür H:1_ set, ahlak ve fazileti rafa koydurur Onları idare eden, hareketlerine veçhe veren yalnız ve sadece "kıskarıçlık" denen ifri t tir, Liyakatsiz rnuh terislerirı . liyakat erbabına karşı besledikleri bu uçsuz _ bucaksiz kıskançlık, öyle ih ti, laflar yaratır, öyle buhranlar doğurur ki, mernleke tte bir kaşık suda fırtına yaratarak, durup dururken, havayı bulandıra rak, liyakat erbabını iftira ve isnatlarla lekeleyerek _ icabında vatanırı karanlık uçurumlara yuvaı-lanması pahasına _ kendi kar ihtiraslannı ta tmin için didinirler, Bu heriflerden her şey beklenir, Çünkü yaprruyacakları kötülük yoktur, Ulu Tanrı, bu gibilerin şerrinden va tarıımızı esirgesin; korusun ..


kcrıa-

Sefası

ken

Malatya

de

Aklımıza hemen Cezmi Türk geldi, Bu sabık ülküdaşımız «Atatürkü Koruma Kanunu" müzakere cdi Iir., kcrı bir 'aralık, «Atatürk asla diktatör değildi, çünkü o çocuk yapmamıştır ve o mayo giyip halk arasında denize gu-erdl» demişti, Sonra, hel' ne olduysa oldu, hava yine döndü ve Cezrni Türk bu sefer, «D, P, kurucuları diktatörlük yapıyorlar!'> diye feryada başladı Celal Bayar'ın mavolu resmini görünce gönlümüze, Cezmi Türk adına, serin sular serpildi Kurucuların her dördünün çoluk çocuğu olduğu malumdur Celal Bayar'ın üstelik mayosu da varmış ve giyermiş Kaldı diğer üçü, Bunların mayo giyip denize girdiklerini gö; ren varsa insanivet namina Cezmi Tür k'e bildirsin. Memlekete diktatörlük gelmiyeceği böylece sağlam kazığa bağlansin da gönlü rahat etsin,

lcrIo uğraşan zeva t arasında işinden çıkarrlrruş bir kimseyi de haber almadık, Şu halde eski takip mü tehassıslarının şimdi maaş alıp boş oturduklarını farzetmek gerekiyor. Bu zevat boş duracaklarina. bari gelen yabancı müslüman seyyahların peşine ta kılsalar. Polis arkadaşlar seyyahırı üzerine hamle etti mi arkada, ki hemen bir işaret çakar, vaziye t! kurtarır, Olur ama, «Bir yandan her, seyyahın ardına bil' memur takrnak: bir yandan da her Atatürk heykelinin başına bir nöbetçi dikmekle açılan masraf yolu, nun sonu neye varır, bunun altından nasıl kalkıhr?» diyeceksiniz, Hakkıruz yok değil, Hatınmıza bir fıkra geldi, Köylünün biri şehre inmiş, Tenha bir yoldan giderken karşısına bir köpek çıkıp saldırmaya başlamış, Köylü kendini korumak için eğilir, yoldan bir taş almak ister, Halbuki yol parke taşı döşeli imiş, Hiçbir taşı yerinden oynatarnaz Bu durum karşısında sabrı tükerıip, «Burada herşey tersine!" Köpekleri başı boş bırakıp, taşları bağ lıyor lar !» der, Acaba biz de yasak üstüne yasak, baskı üstüne baskı ilc herşeyi bağlamaya çahşacağırnıza, her felaketin \"2 her zulrnün kaynağı olan Yahudi.znason fesadının başını bağlayıp geri kalanı serbest brraksak daha doğru olmaz mı?

m

CelCLI Buyur

rgi .co

lH,LYolıı

Gazetelerde Cd al Bayar'ın Ftoryada denizin ı-ında mayo ile çekilmiş bir resmi ÇIUı,

ww w.o tu

Malatyadaki bir ülküdaşırmzdan aldığımız mektupta Bay İsmet İnönünun Malatvaya son gelişinde hayranlarına elini eldiverıli olarak öptürdüğü halde, sonra harayı ziyareti sırasında katırları oksamak için elinden eldivenIerini çıkardığı haber veriliyor, Eh, anlaşılan o aralık huydaşhk dan ve adabı muaşeret icaplarından Bekliyelim

Döviz

bağı diğer bağlarbaskın çıkrverrniş..

Gelsin!"

Eski Suriye diktatörü Zaim'in kardeşi seyyah olarak İstanbul'a gelmiş, Başındaki fes i görünce bazı gayretkes polisler adamcağızı yakalayıp karakola gö., türmuşler. Oradan doğru Emniyet Müdtn-lüğüne Adam derdini anlatıncaya kadar bir hayli mevkuf kalmış, Şapka Kanunu yabancılar hakkında tatbik edilemiyeceğine göre işin hukuki ciheti basit ama, başka bir cineti incelik arzediyor. Biz bir yandan, «Mcmlc , kete seyyah gelsin!» diye yüzbinlerce lira sarfederek propaganda yaparken, bir yandan da gelen seyyalıları yakalayıp karakol karakol sürürıdürürsek, bu ne perhiz ne lahana turşusu olur, Hadi biz binbir çeşit hürriyetsizliğe ve zulme boyun eğiyoruz, eloğlunun ne zoru var ki parasıyla kendini bu çeşit tecavüz lere ma, ruz bıraksin Bu aralık aklımıza bir çare geldi, Hatırladık ki, gc., çerılerde açiklandığına göre, devr-i sabıkta muhalefet erkanının hepsinin arkasında bir hususi polis takılı imiş, Yeni iktidar yemin ediyor ki kendisi aynı şeyi yapmamaktadır, Ancak bu işlere sarfolunagelen tahsi, sat mikdarında hiçbir indirme yapılmadı; bu gibi iş-

Beş Kuruşluk

Saman!

Köprünun Kadıköy iskelesinde vapur beldiyenler çok zaman iki genç haneerenin şu narasını işi tirler: - Beş kurusa saman! - Beş kurusa saman! Bu samanın sakın hayvanların yediği nesne olduğu, nu sanmayın, Bu saman bir gazetenin, beş kurusa satildığı halde kimse tarafından okurımıyan bir gazete, nin adıdır, Her ne kadar yazı, tertip, kağıt v.s, bakımından bunun dışında bir vasıf taşımadığı söylerıebi , lirse de, o iki delikanlının yukarki şekilde naraları bu düşüncenln mahsulü ve neticesi değildir, Onlar sadece c, harfini iyi söyliyernedikleri için bu şekilde bağ ırmaktadırtar, Fakat nekadar da üstüne basıyorlar?! .. Tevfik

İleri Hapiste!

Hayli zaman önce bir gün köprüele vapur duk Yukarıda bahsettiğimiz iki delikanlıdan kaç defa:

bekliyorbiri blr;

~ Beş kurusa saman! Diye bağırdrk tan sonra: - Tevfik İleri'nin mahkümiyetini yazıyor! Diye narasma devama başladı, O susunca öteki: - Tevfik İleri'nin hapiste olduğunu yazıyor! Diye narayı tazeledi. Herkes birbirine bakışmaya başladı, Çocuklar uzaklaştılar

.•

_c.. •. ~"-

_


9

ORKUN

Acaba.?

Ttcanllertn

İstiltbali

Biraz da Irkçılık (!) ..• .Sosyoloğlar, muharrirler v, b" içinde yaşadığımız cerniyeti bir insanın veya nebat ın gjvdcsinc ve cemiye. tin içindeki fertleri de o gövdenin höcrclcrine sık sık benzetirler, (Hakika ten de birkoç bakımlardan çok ben, zer) Gelgelelim: Suyu da toprağı da olan bir nebat durup dururken sararıp solmaya başlayınca mutlaka o nebat:n kökle, rinde bir kurt arariz Hiçbir yerinde kırrğ ı çıkığı olmıyan bir adam durup dururken başı döner, halsiz dü, şer, ateş içinde yatağa serilirse, onun ağzrr.n derece koyar, kanını idrarını muayene eder, bir .nukrop arariz. Şu halde, yüzyıllarca kıt'alara hükme tmlg ve en yüksek fikir adamları yetiştirmiş bir soyun devleti ve milleti bir zaman gelir ki, her işte duralarnağa ve ge_ rilemeğe başlarsa, ve bu gerileme ve bozulma ka vuk devrinde, fes devrinde, şapka devrinde gittikçe artarak hep devam ederse, niçin, ah niçin, bunun sebebini o milletin içine sokulmuş yabancı bir unsurda ar amı., yalırn?

de

Bir k ari ka tür gördük. Şöyle: Bir cadde Üzerinde yedi sekiz kadar insan yar. Biri papaz, biri rahibe, iki çarşaflı kadın, bir iki de sakallı ve tesbihli adam ... Bir başka sakallı bir din dergisi satıyor. Bir 'dıvarda da başka bir dini dergi ilanı .. Karlkatürün altında şu iki kelime: Atatürk Bulvarı! .. Tabii karika türeünün inkılapçılardan olduğu derhal anlaşılıyor. Bu karikatürde Atatürk'ün adını taşıyan bir eadde yukarıda bahsedilen kimselerin ve dini hususların ne işi var demek istediği anlaşılıyor. Peki ama, Atatürk Bulvarında çarşafh kadınlar, keşişıer, rahibeler gezmiyccek, din dergileri satilmıvacak ta, mayolu kadınlar ve dans uz delikanlılar dolaşıp Kaymak Tabağı cinsinden şeyler mı satılacak? İşte biz de işin bu tarafını anlıyamıyoruz

m

vermedi. Öteki: ~ Abi, bize matbaadan ne öğretiderse biz onu ba; ğırırız! Dedi Beş kuruşluk samanın oyunu (!ı anlaşılmıştı.

muhtelif Avrupa şehirlerinde oynadığı kumarlar hakkındaki haberleri sü tu nların dan hiç eksik etmiyorlar, Acaba bu kumar denilen şey, sadece bizden birisi oynadığı zaman mı kötüdür? Düşlinelim Balealım Sovyet konsolosluğunun bahçe duvarı tamir edilir' kcn orada çalışan işçiler bir zarf bulup polise getirmişler. Bir de zarf açılıyor kl içi askeri hava alanlarımızın planları ve sair mühim casus!uk mahsulü cv, rak ile dolu, Düşünün: Konsolosluğun bahçesine taşan Ve gözden kaçıp unutulan veya düşürülen bir zarfın içinden çıkanlar bile gözlerimizin faltaşı gibi açılmasını ve resmi makamların Irk ilip harekete geçmesini sağ lıyacak ehernrniye t te Varıp kıyas edelim, mahzcn, lerde, yazılıanelerin k ili tli gözlerinde, çelik ).:<13'_" arda saklanan evrakı, Ve sonra oturup tasavvur crnoyc çalışalım: İçinde bulunduğumuz katrner katmor g aflct uykusunun derinliğini, Ve hazır düşunmeyo başlamışkerı, şunu da düşünüvereliru: Acaba Sovyetlcrlc siyasi münasebetleri devam ettirmenin bu gibi çC'j:lli za rar., lanna karşılık bize hangi noktada ne gibi bir faydası dokunuyor ? Kendisine yalnız zararı ve düşmanın faydası dokunan bir işi yapmakta devam cdcrıc ne d('l':C;'?

rgi .co

Hadise, Milli Eğitim Bakanlığı taraf ından müfettişliğine son verilen birisinin Bakanlık aleyhine açtığı davayı kazanmasından ibaretti Bu çocukların niçin böyle bağırdıklarını merak ederek yanlarına sokulduk: - Tevfik İleri'nin hapiste olduğu da nereden çıktı? Diye sorduk, Bakanı hapse sokan delikanlı cevap

ww w.o tu

ken

Ali - 'I'icanilerin hali duman. Celal Bayar bir nutuk söylemiş, mür tecilerin aleyhine ateş püskürüyor , muş! Veli - Belli olmaz. Eskiden olsaydı, her şey şefiri ağzından çıkan söze bakardı F'aka t şimdi demokrasi devrindeyiz, kanun var, mes'ul durumda bulunan hükümet var, Meclis var, Anayasa var ... Ali - Polis, -Savcılar seferber olmuş, Ticaniler boyuna tevkif ediliyor,., Veli - Tevkif edilmek başka, mahkum olmak başka şeydir, Bakalım mahkeme ne karar verecek? Ali - Hükümet namına falan Bakan beyanatta bu. lunmuş «Ticarıiler in başını ezeceğiz !» demiş, Veli - Anayasaya göre mahkemeler müstakildir hükümetten edir almaz ' Ali - Büyük Millet Meclisinde de bir milletvekili Ticanilere hücum etmiş, «Başlarını ezrne liyiz» demiş, Onu da alkışlıyanlar olmuş. Veli - Sen onlara bakma, Siyaset başka şey, adalet başka şeydir, Mahkemeler yalnız kanuna bağlıdır, Ali - Ticanilerin rnüdafaasını Harnit Şevket İnce üzerine almış, Veli - Haaa Şimdi benim de aklım yattı .. , Adam, cağızların başına gelecekler var, Kumar Hakkında Bizim Istanbulun gazeteleri bir vakitler Nccip Fa, zıl'ın bir kumarhanede basılmasını dillerine dolamış , lar, makaleler, fıkralar, karikatürler-le adamcağızı dur, madan hırpalayıp durmuşlardı, Aynı gazeteler, bir müddettenberi Mısır kıralının

RıZA

NUR"UN

ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

8 Eylül günü Büyük Türkcü Dr, R!za Nur'un ölüm yıldönümüdür, 8' Eylül 1951 Cumartesi günü Istanbuldaki Türkçüler merhumun kabrini ziyaret edeccklorrln-. Her türlü alayişten uzak samimi bil' an ıs şeklinde yapılacak bu ziyarete katılmak is= tiyei'f Türkcüler 8 Eylül Cumartesi günü saat 16 da Topkapı'da sur dışındaki kahvelerin önünde bulunsunlar, O saatte oradan topluca hareketle yürünerek merhı.ıınu~ Merkezefendi mezarlığındaki kabı-ine gidi-

lecektir.


10

ORKUN

MEH

- ... if i i

ET

Fa lk Gdz übüyük

hem

'I'ükürürı:

Belki

'I'ükiu-ün

cebhe.d

Kuşkulansm

tükürün

cehre-i

m.n-dar ımızn,

biraz

duygu

lfıl,aydına

görelim,

gayreti

g elir

ür ımızu

şar kırı, t.ükür iin

h nlleın, tükürürı:

Akif yine bazı kimselerin zannettiği g,bi geri kafalı da değikli. Garpla, şarkı biliyordu, aralar-ındaki farkı da idrak etmişti, Bunun için de terakkinin. mederıiye , tin Iüzumuna inanıyordu: Alınız ilmini garbın, alınız san'attnl. Veriniz hem de rnesa iniz e son sür'::~ini, Çünkü

kabil

değil

artı!;: yaşamuk

bunlarsız

..

Bü türı edvar-ı ı te rakklyi Kendi

ya r ıp geçrnek için «rna.hi yye t-I ruhtyyenlz: olsun lcılavuz.

Akif, sadece kendimizin yine kcrıdim.z tarafından kur tarrlacağına inanmış bulunuyordu. Oı.a göre tcrak, kinin sırrı bir milletin kendi kendini tr.nımasi, yanlış yola sapmamasidr Halbuki vaziye ı şudur: alay mek teb.I ali denilen yerler var; Sorunuz hunla ra millet ne .•..erir'? :\Iilyonlar, ,... Şu ne? ;IIiiJkiye'? Bu? 'I'ıbb iye, Bu ? Bah rIye, O ne'? O mu'? Baytar Bu? Ziraat, Şu'? Mühendish anc.

Bir

Çok güzel, hiçbir!

Ne J'cti~tjnli İşimiz düştü Mutluka,

Hani

hakkında

ki şunlar

sözüm yok, yalnız,

anla tınız mü tcrsaneye, yahut denize, üde tirnlz dlr koşar-ız İngttlz e, acaba

nı yoldur çıka.ran, bakalım Mösyö Loran! tezgfthlnr nruz nerde? Sanayı nerde?

maliyeye

gelsin

Ya. Brukselılc,

ya

Bor ll nde,

ya. l\Iıınçestel'llc!

m

Akif terakkiyi, millet içerisinden çıkacak olan is tida tlardan bekler, Dışarıdan getirilen elemanlarla bu olmaz. Milli bünye bizzatyetiştirici, yaratıcıolmalıdır, Bunun için de, kültürün, ilmin. kütle içerisinde, halk arasında yayılması, onun tarafından benimsenmesi, reddedilmemesi gerekir, Aksi takdirde her türlü kültür ve fikir hareketleri şiddetli bir reaksiyonla karsi; laşır ve bunlara karşı yabancı olan, bunları anlamıyan geniş halk kütlesi tarafından yıkılır. Bu şekilde düşünen Akif aydırıla halk arasındaki uçurumun, açıklığın en büyük yara olduğunu söylemektedir: Sizde erbab .r tefeld;:ürle

Pek

n.ÇI]"

Köylüden SIzeliniz

Ruhunuz

Sözünüz

ww w.o tu

Bukrna.yırı,

Hadl

ken

Bir zamanlar ld<iften. münferıt olarak bir mısr a yahut bir bevit alarak onu yere vurmak ve hakkında menfi fikirler yürütmek moda olmuştu, Bunları şu şekilde tophyabiliriz : «Akif fazla şarklıdır, geri kafalıdır, şarkı çok sever, medeniyet düşmamdır, terakkiyi istemez vs, vs.» Bu düşüncelerin AkiCi okumıyanların, onu anlamak istemiyenlerin yersiz fikirleri olduğu pek açıktır, Akife şarksever diyorlar, halbuki onun kadar şarkın yüzüne tüküren var mıdır?

l\Ieselil. bütçe hesubatı

rgi .co

Bundan evvel Orkurı'un otuz altıncı sayısında, Akif hakkında yapılan yersiz itha-nlardan bazılarını zikrederek birkaç söz söylemişük Bu yazırmzda da yine salrirniz için ileri sürülen daha başka birtakım yanlış kanaatleri göz önüne alarak birkaç söz daha ilave etmek istiyoruz, Dikkat edecek olursak, edebiyalımızda hakkında lehte ve aleyhta fazlaca söz soylenerek üzerinde uzun boylu düşünülen şahsiyetlerimiz yok değildir, Akif işte bu kabil şahsiyetlerden birisidir, Bu hal onun volüd bir şair olmasından, toplumun vicdanında fazlaca yer etmesinden ileri gelmektedir, N, Kemal, Z, Gök Alp gibi şahsiyetlerimiz için de bunu söyliyebi . liriz

Işte

budur

de

Yazan:

milletin

köydelct

evlildı unsurla

halkımızın, bir,

Biz bu a.hengf I{apanır türlü

ÖZÜllÜZ

harap değil

avümın

bence

arası

yarası!

vücudün

kaçarken

yan

berrıber

köylümüzün

ruhuna

bir o ne mes'ut

etmiyecel<iik açtığımız

yan

yaşayan,

derık ;

ahenk!

ettik;

gedik,

Ona göre aydın zümre halkı anlıyan, onun ihtiyaçlarını hisseden iyi yetiştirilmiş kimseler olmalıdır, Akif rnuasu-laşmamn zaruretini tam manasıyla idrak etmiştir. Garptan alınacak unsurlar da vardır. Bu unsurlar nelerdir? Bu su ale mutaassıp garpçılar «her şey» diye cevap verirler, Akif ise bunlar için bir sınır tanımıştır, Bu unsurların alınabilmeleri faydalı olma. larına, itibar görmelerine bağlıdır, Yine bazı kimseler Aldf'i ink ılap aleyhtarı olarale gösterirler, Bu da yanlıştır, iftiradır. O da inkılap istiyordu: Irık ılüp Is tiyorurn ben de fakat Abdu gibi .. , Bab-ı alileri bnsrnak, adam asmakla değil, Onun inkılap anlayışı belki muayyen bir zümrenin, sınıfın, yahut siyasi bir teşekkülün inkılap anlayışına uyrnıyabilir. Bu hiç bir şey ifade etmez, Fakat bu demek değildir ki Akif irıkılap düşmanıdır. Safahatında milletinin refah ve iyiliği için, yüksel. mesi için çalışan Akit nasılolur da memleketinin. milletinin ilerlemesini istememiş olabilir? Ona bu ifti· rada bulunanlar .Akif kadar bu mernleketi seve mi yenlerdir Onun kabahati belki sadece budur, M, Akifin fiki rlert belki yanlıştır, belki doğrudur, Bu ayrıca üzerinde durulacak bir mesele. Fakat or., tada sadece şu hakikat var ki: .Akif bu müfterilerin ithamlarına asla müstahak olmıyan, büyük, vatarısever, mert ve asil bir Türk şairidir. Futk Gözübüyülc

"'.

1


<""'~i .i 11

ORKUN

\

Eırzıoğ'lu

gören ninesi Mahdume Hanım, Kornali, ata bindirte.. rek, avcilık ettir'terek avutrnağı düşündü, HÜll'a-Veli Ağ':, adında Kars'ın bir kırserdaı-ı (şimdiki adıyla jandarma komutanı) vardı. Mahir bil' binici, iyi ciıi t oynar ve iyi bir avet idi, Bu zat, Kemale bu' dcrsle ıi ameli olarak vermeye başladı, Kemal de bu sanatlaıı ve Kara-Veli Ağayı pek sevdi, Bu Veli Ağanııı Kcrnalin dimağında tesiri olmuştur. Kernalin CEZl\1İ 1'0_ manında görülen binici lik mcnaretleri onun Esedelir, Kemal bu adamdan muhabbctle bahsederdi» Yine Ali Ekrem Beğ, Kars'ta Nümık Kemale ilim ve edebiyat dersleri vererek ona bu bakımdan tesir eden diğer bir adsız şahıstan da şöyle bahsediyor.

m

«Avcılık ve binicilik hayatından az sonra derslerine tekrar başladı, Iinrs'ın en alim adamı olun br şeyh'ten ders aldı, Bu şeyh, şairdi, Eemale. tasnvvurta n bahsediyor Muhyiddin Arubl'rıin menkıbelerini anlatıyor, Mesnevi'den bazı parçaları, Nibi, Sunbulzade divanlarını okutuyor, arüz hakkında dersler verivor.iu. Kemalde şlıre mer;"k uyandı, İlk baytirıi K~.rs'ta şi~y_ le yazdı: melctüb-I mergubun S1l.f,~ bahseyledi cana Süt-ürundan serim tacı er işdi ArB-i-RuİlmÜllt1,»

«Gelüp

Kemalin dedesi yine azlolundu, Kars'tan (185,1 yılı sonlarında) Istanbula geldiler; Karz; Veli C:! beraber geldi,» Kemalettin Şükr ü, 1931 de çıkarı «:'Ir:}.mıJ, 'Kemal Ha.yatı ve Eserleri» adlı kitabında, rahmetil Ali Ek , rerrıin verdiği malumatı tekrarhvor ve arada şöyle diyor: «Kars sevaha ti Namık Kemalin havatirıda çok hayırlı tesirler bırakmıştır .., Vatan mulıabbe inin bLlYÜ!, Kemalin kalbinde çok erkenden yer bulmasmda bu seyahatiri verdiği ilhamların çok tesiri vardır Karsa geldikten ve burada yer-leştiktcn sorıra Kornalin çocukluk hayatında büyü k bir değişiklik göze çarpar .. ," «Kars'ta Kara. Veli Ağ'a'dan başka Kemal bir de ihtiyar hoca buldu .., O devirde Kaı-s'rn en 5.1:m insa , nı diye tanınan bu ihtiyar şeyhiri az çok şiir zevki tasavvuf rneralcı vardı, Bir taraftan Kemale arüz vezni ve nazmın eskali hakkında malümat verirksn diğer taraftan Muhyiddin Arabi'yi anlatıyor, Mcsne .•.. i'den bazı parçalar okuyor, küçük Kemaliri büyük ruhunda yenilikler, yeni zekalar. yeni istidatlar meydana getiriyordu, Kemalin ilk defa şiire heves ettiği, cdobiya , ta merak sardığı zaman, işte Kars'ta geçen bu kısa zamarıdır» 1942 Temmuzunda Kars'ta yapılan or.Ank2ra Üniversitesi Haftası» nda «Narnık Kema.l ve !{ars) adlı bir konferans veren Doçent Cevdet Per-in, eldeki ha .. berlere göre Kars'ın Narnık Kemal üzerindeki tesirIerini oldukça etraflı anlatmaya çalışmıştır (1), Cevdet Perin, Kırserdarı Ka.ra , Veli Ağa. ile «Meçhul

ww w.o tu

ken

de

Tanzimat çağındaki şairlerimizden yurtseverlik, hürriyet Ve hamaset ruhunun en çok Namık Kemalde gelişmiş ve onun kalemiyle işlenmişolduğunu biliyoruz, Eşdaşları arasında bu üstün vasıf ve meziyetlerin Namık Kemalde erkenden olgun bir şekilde gelişmiş olmasının sebeplerini araştıranlar. bu büyük şair ve edibimizin 13-14 yaşlarında dedesiyle birlikte yaptığı Anadolu seyaha ti ve bilhassa Kars'ta geçen hayatı üzerinde durmuşlardır. Yirmi yedi yıl önceleri rahmetli Süleyman Nazif'ten başlıyarak, Namık Kemalin oğlu Müdenis Ali Ekrem, Renıalettin Şükrii, Insan Surıg u ve Doçent Cevdet Perin ile daha birçokları, Namilc Kemale ait eserlerinde, yazı, konferans ve radyodaki konuşmalarında bu lıususu, yani Kars'ın Namık Kemal üzerindeki tesirlerini belirtmeye çahşmışlardır Fakat bu zatlar. Türkiyenin en eski serhatkalesi olagelen Kars'm maz.isini, hudutboyu olarak taşıdığı hususiyetleri ve başta Namık Kemaliri burada bulunduğu yılların siyası Ve içtimal halini gereği gibi aydınlatan eserlerin henüz neşredilmerniş bulunmasından. bu meseleyi iyice anlamamışlar: hatta bu hususta bazı rnühim yanlışlar bile yapmışlardır .. Biz, IS yıldanberi «Kars 'I'arfhl» ve «Hrırs'Tı Şairle. rtmiz» adlı kitapları hazırlamaya çalışırken bulahildiğimiz vesikalara ve dolayısıyla elde ettiğimiz bilgi.]ere göre, yukarıda arzedilen eksik tarafları tamam. lıyabileceğiz Böylece, Büyük vatan ve hürriyet şairi; mize serhat kalemiz Kars'ın nasıl tesir etmiş olduğunu belirtmeye çalışacağız,

M, Fahrettin

rgi .co

Yazan:

Namıle Kemalin, bir zaman İstanbul Darülfünunun, da edebiyat müderrisliği yapan oğlu Ali Ekr em Be ğ, aile hatıralarına dayanarak, Karsın, babası üzerindeki tesirleri hususunda bize en mühim ipuçlarını vermiş. tir; onun, «Nürnık Kemal» adıyla 1930 yılında Istan, bulda basılan eserinde bu hususta verdiği bilgileri şöyle hulasa edebiliriz:

«Mehrned Namıle Kemal, Onsekicinci Yüzyıldarıbcri bilinen ve sadarette bulunmuş bir babadan gelen asil Türk ailesine mensuptur 21 Aralık lS'n tarihinde Tekirdağ'da doğdu; iki yaşındayken anası ölünce babası Asım Beğ Istanbul'a döndü, Bundan sonra Ke , mal, anaderlesi AbdUllii.tli Paşn'run karısı . Mahdume Hanım'ın elinde büyüdü .., Dokuz yaşlarirnaykerı onu İstanbulda Beyazıt ,Riişdi;resi'ne verdiler; beş ay sonra da oradan alıp Va.lide Rüşdiyesi'ne devam ettirdiler, Bu mektepte Şakir Efendi adlı çok bilgili bir hoca vardı, Bu zat, Namık Kemaldeki yüksek istidadı gö , rerek, öteki talebelerden ziyade onunla uğraştı, ona fazla dersler bile verdi Biraz sonra (Kırım Savaşı arifesinde ve 1853 yılı baharında) dedesi Abdülla tif Paşa (mutasarnf kaymakarnı olarak) Kars'a tayin olundu, HocasıŞakir Efendinin küçük Kemal için tavsiye eylediği kitaplar da satın alınarak Istanbuldan hareket edildi.» «Kemal Kars'ta uslu bir çocuktu, Bir düzüye okuyol', yahut bir kôşeye çekilip düşünüyor .., Bu halini

(1) Bak, Cevdet Perin, «Narnık Kemal ve Ka rss (27 Temmuz 1942 de Kars'ta verilmiş bii' konferans), «Ankara Üniversitesi Haftası KAR S", 194.'1 Ankar-a, 92-102 s,

. !

i

)


talebetcstrlcrr

«Kernalin, bü tUn va tan şairi Kemaliri haya tırıda bu kadar mühirn roloynayan bu iki Kars'lı sahsiy.:tioı, yani meçhul diye vasıfrandırdiğumz Ş,-'ylı 'in ve Ka ra' "Veli'nin hüviyc ıloıini daha ctraflı tesbit etmek, bugrııı edebi ya tla uğraşan kimselere düşen bir vaz ifcdir. :;<

:1:

-------------

*

9,3 (1S17) Türk-Rus Savaşı arifesinde 20 bi;ıl1'C'1 fazla oları Ka 1'S şehri halkı, 93 fcEıketim:Zi mü !:ei'!qı - ancak ·10 e v ımımak üzere - tamamen Erzurum, Sıvas, Tokat ve Çorum bölgelerine muhaci r olarrık ;;i. dip ycrlcstiktcrindcn, «Huse ı-da rı » gibi ycı-lilcrce pek rnühirrı olmayan ve halkın haf'ızasmda hatıralar bn-akacak bil' iş ve meslek sahibi bulunmayan Kal'a.';eli Ağ:ı hakkında, Namık Kemaliri Etilesinde yaşayıp yazıya geçen ha tıralardan fazla bir sev elde etmek, bugün için artık mümkün değildir, Hatta bu imkansızlık _ eğer onun torunlarından maruf veya rnünevvcr kimseler kalrnarnışsa _ bundan sonra da devarn edip gidecektir

M Zarif Paşanın hatıralarma (2) göre, Kürekdere Muharebesinin iyi idare edilmemesi sebebiyle «Şarktak i ordu ve mülkiye amirleri 185'1 yılı sonbaharmda, az ledilerek merkeze aldırtıldı İşte bu sırada, Kerna; lin dcdesi de Kars'tan ayrılmış oldu, Yerine, Halcpli Şail Sırrı Paşa Kars'a ,mutasarrıL' olarak tayin olun: du, I-I, 1271 (1855 Mart) tarihli dokuzuncu Sal narne, ye göre, bu yılda Kars Naibi Ömer Vehbi Efendi, «Mutasarrıt» da «vezir» rütbeli Sırrı Paşadır Kars'ın Namık Kemal üzerindeki tesirlerini etraf'ıy, belit-tebilmek için, yalnız «l{lrserdal'll) ile «Şair ŞeyIıı> in hüviyetlcrini genişçe tesbit etmek yctlşrncz Biz, bunun için şu hususların gereği gibi aydınla tıl., masını lüzumlu görüyoruz: la

a ) Kars'ta Narnık Kemale edebiyat dersi veren Müderris ve Şair Mehmet Harnit Efendi'nin hayatı hakkında bilgiler; şiirlerinden. bilhassa 1828-1829 Türk-Rus Savaşında Kuzeydoğu _ Anadolunun (Ahıs, ka'da n Muş'a, Kars'tan Bayburda kadar) ilk defa Moskof istilasına uğraması ve Kars ahalisinin Kızılırmağa doğru acıldı göçleri sırasında söylediği milli va tani parçalarından örnekler; b) Serhat kalemiz Karstaki eski milli ve hamasi ruh (İran ve Rus savaşlarında Kars'ın ve Kars'Jıla., rın gösterdiği destanı kahrarnanlıklar, hususıyetler) , c) «Mirrniran» rütbeli Abdiıllatif Paşanın Kars Sancağındaki mutasarrıf kaymakamlığı zamanı ve oturduğu konağı (evin) hususiyetleri;

ken

Fakat, divan sair! olan «Meçhul Şe yh » i bulmak kolaydır, On üç on dört yaşlarında iken (lKi3 _ 18->5) Kars'ta bulunan Namık Kemale edebiyat bilgisi vere, rck onda şiir yazma hevesini uyandıran, arüz dersini ve nazım tekniğini öğreten, İslam fikir ve tasavvutu, nu tanıtan alim ve şair Kars'lı şeyh! bugi.n. vesikaların ı~ığı ve hatıralar yoluyla tesbit edebilivoruz : Meşhur «Osmanlı !H üeltifl e rb kitabında bile adı geçen Kars'lı Şair ve Müdenis Va ızzüde Seyyld i'lklımed Hamld Efendi; şehirdeki cami, türbe ve çeşmelcrde tarih şiirleri kazılıp yazılan, Kars'la Erzurum'da birçok şalr ve alimleri yetiştiren «Büyülc Hümld Ef'r ndi»! ..

---~----

m

in Kars'ta henüz rüşdiye (ortamektep) si çağında bulunan Nanuk Kemale yaptığı işaretten sonra, şöyle eliyor:

Ô"yh»

ORKUN

----------

rgi .co

--------------

de

12

ww w.o tu

ç) Namık Kemal Kars'ta iken (1853-1855)' Anadolu Cephesinde geçen muharebelerimize bir bakış (Kırım Savaşında Kars ve Ardahan yaylalarında verilen mu, harebeler, savaş başlamadan önce Abdüllatif Paşanın Arpaçayı hudurlunu gezmesi ve izinsiz olarak Rus kalesi Gümrü'ye gidip dönüşü) ;

Narnık Kemalden bahseden monogrc.filerde, onun, derlesi Abdülatif Paşa ile Kars'ta ne ka.ar kaldığı da belirtilmemiştir, bu bakımdan hayatının kronolojisi bile eksik ve yanlış doldurulmustur Biz, Devlet (is. tanbul) Sa.lnümest ve o zaman bir sa', cak halinde Kars'ın da tabi bulunduğu büyük Erzurum vilayetinin cvezir. rütbeli valisi ve 185'1 te «,Şark S:;raskeri:ola, rak Kars'ta «Kürckdere Muh ar ebcsi> ni idare eden Mustnfu Zarif Puşu'rıın ,Hatıratı nın yard-rmyla, bu zamam da doğru olarak tesbit edebiliyoruz.

H, 1269 (1853) tarihli ve «Yedinci d :fa> Istanbulda çıkarı Devlet Salnamesine göre, E>.rs (Me rkez ) , Süregel, Zaruşat, Kağızman "e Keçivan gibi şimdiki Merkez, Sarıkamış, Kağızman ve Arpacay bölgelerini içerisine alan 5 kazalı I{;ırs Salıcağ1'nda «kaadi» yerine naib Haci İbrahim Efendi, «mutasarr-ıf. yerine kaymakarn olarak «mirrniran> rütbeli Osman Efendi vazife başında bulunuyordu (mali yılbaşı Mar ttaki vaz iye t) . H, 1270 (1354) tarihli ve sekizinci Salnameye göre, bizim Namık Kernalin dcdesi Abdülla tif ,mirmiran:; rütbesiyle selefi Osman Efendiden Kars Sancağı mu tasarrıf kaymakamlığını devra lmışt ır ; Naip, yine Haci İbrahim Efendidir. Şimdiki Kars İlinin kuzey kazalarından Göle, Çıldır, Ardahan ve Poskov, o zaman merkezi Oltu'da bulunan Çıldır Sancağının Ardahan kazasını teşkil ediyordu,

d) 1855 yılına kadar Kars'lı şair ve aşıkların yazıp söylediği milli, vatan i ve koçaldık şiirlerinden örnekler; 1855 te meşhur Kars Müdafaasırıda çocuk ve kadınlarla birlikte Kars ahalisinin gösterdiği destan! kahramanlıklar ve bunu yaratan milli serhat ruhumuz; e) Tiflis (1801), Genee (1804), Revan (1827) ve Ahıska (1828-1829) gibi Kül' ve Aras boyundaki Türk illerinin Moskof is tilasırıda kalması üzerine nuralardan Karsa gelip yerleşen veya bu kapıdan Anadolu Içlerine göçen Türk muhacirleri arasında doğup yaşayan yurt ağıtları, göç destanları ve Moskof. hatta İran di.\şmanlığına ait edebi hatrralar-şiir'ler. Bugün biz, yukarıdaki altı hususun hepsini aydınlatacak yazılı veya söz (hatıra) olan vesikaları elde etmiş bulunuyoruz, İleride bunları da tanıtmaya çalışacağız, IÜl'zıoğ'!u lll, Fahrettin

(2) 1\1, Zarif Paşanın Hatn-a tı, T, T, «Belle ten» inde E, Ziya Karaı tarafından, talar yapılarak neşredilmiştir,

Kurumu'nun birçok ha-


13

ORKUN

1944 1945 ct

Tlimtiirk'iin

tevklfl :

Bu vakaların olduğu sırada İsmet Tümtürk. Istanbul Belediyesinde müfe ttişti. 16 Mayıs 1944 salı günü öğleden sonra vazifesinin başında iken nazik bir sivil polis geldi. Kendisini birinci şube memurlarından olarak tamttıktan sonra bazı şeylerin sorulması için İsmet Tümtürk'ün Emniyet müdürlüğüne gelmesini rica etti. İsmet" Tümtürk ilk önce kendisinden müfettişlik işine dair bir şeyler sorulacak sandı ve onların müfettişlik dairesine gelmesi gerekirken Emniyet!

Memurlar bu cüretkarlığa şaşrnışlardı Hiç de çe , kinmederi Atsız gibi fena bir adamın zevcesiyle ah; paplrğırıı söylüyordu, İsmet Tümtürk'ün Şişlideki evine geldiler. Evin önünde bir sivil memur nöbet bekliyordu. Onunla birlikte eve girdiler. Yapılan aramada milliyetçi liğe ve komünizme ait kitaplarla hukuki konular üzerinde İsmet Tümtürk'ün hazırladığı bazı yazılar ve Türk cü dergiler alındı, İki büyük bohçaya sarıldı Birlikte Emniyet müdürlüğüne döndüler,

Birinci şube müdürünün yanına geldikleri zamnn, İsmet Tümtürk'e hiçbir soru falan sorulmayacağı. Sıkıyönetim komutanının emriyle nezaret altına a lı n., dığını söylediler, Nezarete alınmasının sebebini söylemediler, Bunu. ancak Sıkıyönetim komutanlığının bileceğini, yarın sabah, Sıkıyönetim komutanı yargıcının geleceğini, onunla her hususta konuşabilece ğini, söylediler. Poliste, mevkuflardan daima her şeyi sak." lama metodu yürürlükte olduğu için İsmet 'I'ümtürk oraya tedbirsiz ve ihtiyatsiz gelmişti. Merdane bir şekilde hakikati söyleselerdi o da gereken çamaşır vesaireyi alır, evine o suretle haber bırakır ve alda· tılmış olmanın aza bı nı çekmezdl Halbuki memurlar, sanık kaçmasın diye daima yalanlarla onu oyalamale yolunu tuttuklarından netice polise olan güvenin si, fıra irıkılap etmesinden ibaret kalıyordu. İsmet Tümtürk, nezarethanedeki yerine giderken orada yatrnak için gerekli çamaşır vesaire münasebetiyle bazı şey, ler sordu, Kemal Artuç yeni bir yalan daha söyliye rek orada yatma işinin bir gün meselesi olduğunu kesinlikle ve yalancı bir samirniyet edası içinde söyledi, Zeki ise: "Belki birkaç gün sürer" dedi.

ken

de

çağırmalarına sini rlendi Fakat Birinci şubeden yani siyası şubeden olması İsmet Türntürk'ü biraz önceki yanlış düşüncesinden kurtardı. Bu çağırılışın kendisinin 'Türkçü cephesiyle ilgili olduğunu tahmin etti. Hangi mesele için çağırıldığını ısrarla memura sordu. Fakat memur söylemernekte inat etti. Bunun üzerine İsmet Türntürk : «Peki siz gidin. Ben bugün akşama doğru oraya uğrarım» dedi. Daizna büyük bir neza, ketle hareket eden ve Birinci şube memurlarının diğerlerinden kültür ve kabiliyetçe çok üstün olduğu sonradan Türkçüler tarafından anlaşılan bu memur, İsmet Tümtürk'e kendisini bırakmamak emri ni aldı, ğını ve mutlaka şimdi beraberce gitmeleri lazım geldiğini bildirdi.

birisi o kadar şaşırmıştı ki ağzmı aramak IÜZUn1unu duydu: Komiscr muavini Hicabiyi tanır mısınız? Hayır. Memur Ayetullah 'ı? Hayır. O halde Bedriye Atsızı tanıyorsunuz, - Tabii, Zaten onurıla konuştum.

m

İsmet

IRKCIUK- TURANCILIK~DAVASI

rgi .co

fO

ww w.o tu

İsmet Tümtürk buna hayret etti. Belki bir yanlışlık olacağını tahmin ederek telefonla Birinci şube müdürünü ar adı, Telefonda karşısına Birinci şube Emniyet amirlerinden Kemal Artuç çıktı. (Şimdi Kadıköyünde kereste deposu vardır). İsmet Tümtürk ona ne olduğunu, bir ihzar durumu mu olduğunu sordu. Emniyet amiri: "onun gibi bir şey" diyerek kaçarnaklı bir cevap verdi. İsmet Tümtürk'ün hay; reti artıyordu. Dairedeki işlerini gerektiği şekilde bağladıktan sonra nazik memurla birlikte Emniyet müdürlüğüne gitti. Orada Birinci şube müdürü Zeki

ile Emniyet amiri Kemal Artuç, Sıkıyönetim kcrnutanının emriyle evinin ve üstünün aranacağ ını bildir; diler. Sıkıyönetimin bunu yapmaya kanunen yetkisi 'vardı. Bunun için Hukuk mezunu olan İsmet Tümtürk İtiraz etmedi. Üstü arandı. Bir şey çıkmadı. Ondan sonra memurla birlikte evine gidileceği, arama yapılacağı, sonra da kendisine bazı sorular sorulması için tekrar Emniyet müdürlüğüne geleceği söylendi İsmet Türrıtürk, hala tevkif olunacağını anlamadığı için önce soruların sorulmasını istedi. Onlar önce evde arama yapılmasında direndiler. Bazı sudan sebep ve bahaneler ileri sürdüler. Sonunda İsmet Tüm, türk ister istemez önce aramanın yapılmasına razı oldu. İki memurla birlikte yola koyuldu. Emniyet müdürlüğünün alt kat merdivenlerinde Bedriye Atsızla karşılaştı, Onunla selamlaşıp biraz yukarda anlattığımız şekilde konuştu, Yanındaki mernurlardan "

İsmet Tümtürk. nezarethane hücrelerinden biri olan 14 numaralı hücreye getirildi. Bu hücrenin yukarda telle örtülü ufak bir penceresi olduğu gibi kar; yola koyduktan sonra gezilecek daracık ve 3 metrelik bir sahası da kalıyordu. İsmet Tümtürk çamaşır ve başka ihtiyaçları için ve nerede bulunduğunu bil; dirmek üzere evine bir haber yollayıp yollayarnıya , cağını sordu. Hemen yollayacaklarını bermutat kesinlikle vadettiler ve adresini not ettiler. Bir rnüd , det sonra haberin gidip gitmediğini sordu. Gitti dediler. İsmet Tümtürk'ün içi rahat tı Halbuki eve haber falan gi tmernişti Ertesi gün kendisiyle konuşa,


ORKUN

14 cağı söylenen olabilmişti,

yargıola

teşerrüf

de bir ay sonra

olduğunu hayret ve ibretle gördü, Yalnız o kadar değil, bu defterde Zeki Ve lidi'rıin lehinde olabilecek her şey yırtılmış ve suçsuz bil' insanı suçlu gösterebilmek için ne kadar namussuzluk yapılabilirse hepsi yapılmıştı,

nasip

Mehmed'in tevklf!: Şimdi Kepsut hükCımet tabibi olan Külahuoğ lu Mehmet, o sırada Istanbulda 7, Tıp talebe yurdunda öğrenci bulunuyordu, 16 Mayıs Salı sabahı, saat 7 ile 8 arasında iken iki sivil polis gelerek Kiılahlıoğlunun üstünü ve dolabını aradılar. Orhun, Türk Sazı, Kopuz gibi Türkçü dergiler kolleksiyonlaı-ıyla "Aylı Kurt., yayınlarından olan kitaplar ım aldılar ve Külahhoğlu , nu tevkif ederek Emniyet müdürlüğüne götürdüler, Saat 9 da Birinci şubenin nezarethanesinde 12 numaralı hücreye hapsedildi. Bu hücre nezare thanedelcl hücrcleı-l-, en iyilerinden idi, Yukarda telle örgülü ufak bir penceresi olduğu gibi karyola koyduktan sonra gezinilec::k 3 metrelik bir sahası da kalıyordu, Bu saha 14 numaralınınkinden daha gerıişti Fakat bu bir başlarıgıçtı , Külah lıoğlunun durumu böyle iyi (!) kalemıvacak. sonraları ciğeri ndcn rahatsız 0hıncaya kadar, pis hücrelerde azap çekecekti, Kulühhoğlu

Hrunza Sadi Özbek, Muzaffer Eri:;; ye Cihat Sava Fer'in tevklfl ; Aynı sün Aydırıda Hamza Sadi Özbek tevkif edilerek Emniyet müdürlüğüne getirildi ve ihtilattan menedildi Hamza Sadi Özbek burada bir hafta kaldı, Yine aynı gün Istanbulda Yüksek mühendis okulu (Teknik üniversitesi) öğrencilerinden Muzaffer Eriş ile Cihat Savaş F'er üstleri ve dolapları ararup bermutat Türkçülüğe ait dergi \'e kitapları alındıktan sonra tevkif olundular ve Birinci şubenin nezare tha., nesine ge tiri ldiler

Fe-rit Cansever :

rgi .co

m

16 Mart 19'14 Salı gününü Hasan Fe ri t yine o pis odada geçirdi, Kendisine traş takımı ve kağıt, kalem vermediler Karnını doyurmak için kantine gitmek istedi; bırakmadılar, Bunun üzerine doktor, çiğ olara k YE!::,bilecek salata kabilinden karrtlnde ne varsa onları getirtti, Hasan Feri-t ilmi kanaatı bakımından hayvani gıdaların aleyhinde olduğu için et, balık, yumurta, falan ka t'iyerı yemezeli. Uzun yıllardanbed nebati gıdalar ve yağlarla yaşıyordu, Askeri cezaevi müdürü Reşat Volkan onun bu hafif o tlarla iktifa etmesini bil' nevi açlık grevi sanarak korkmuştu, Hasan Feridi pas tırma yemeğe zorluyordu, Halbuki dektorun nazarında pastırma bir hayvan lesinden başka bil' şey değildi, Yemek faslı böylece hallolundu Fakat o gece de arkalıksız iskemle üzerinde geçti,

DOLlHASiN _ Kutsal

vatanıma

-

Benim gözüm, canım kalbim, vutunım, Al uğrunda, feda olsun, bu canım, Oluk oluk aksın yolunda kanım; G li! vatumm, gözün yaşlı otmnsın, Şen kalbine karn keder dolrnnsın. İlkbaharda çiçelderiıı n.llansırı, Buğdayların boy boyalup sa.ltarısm, Sevdan kalpte, filizlensin, dallansirı: Bağın bahçerı, lorın ovnrı sotmasm. Şen kalbtne lcaı-a leeder d olmns ın., Hür yaylanda yanı k kaval o tüyor, Şen yuvandan lcar a duman tütüyor, Bozkırında yeşil orman bitiyor; Marnur köyler harap olup kalmasm, Şen kalbine kara keder dolrnnsm .. Baykuş gitsin, nzalclaşsm çötlerden, Tren geçsin lcağru geçmez yollardan, El çekelim, kornşulartlnrı, ellerden, Servetlcrin yabancılar almasın, Şen kalbine kara keder dalımısın .. Bozkurtların tabur tabur dizilsin, Sana yan ba.kanlar bir bir ezilsin. ÜIlir de vermeyiz dünyalar bilsin, Parçalarım düşmurı ateş salmnsm, Şen kalbine kura keder dolmus ırı... Sevda.hrum senden uzak kulamnm, Yandı görılüm başka sevdnlarıamam, Dünyalar ı bağışlasan alarnam, Gözüm gönlüm senden uzak olmasın, Şen kalbine kuru Iceder dolrnusrrı ...

ww w.o tu

ken

ş

Hasan

de

Saat 13 sularında Emniyet müdürü Ahmet Demir gelerek E:L'ılahlıoğlundan arkadası Necdet Özgelen'j sordu, Fakat bunu insan gibi değil, tam bil' tulum, bacı ağzıyla, kendisine yakışan ıg rerıç küfürler ve tehditlerle sordu, Külahhoğlu esasen fazla bir şey bilmiyordu, Ahmet Demir SÖVLlP saydıktan sun ra defolup gitti,

Doldol'

Zeki Velidl Togan:

Bitlere karşı yaptığı savaşın ertesi günü Zeki VeIidi Toğan, Birinci şube müdürü Zeki'yi çağırttı, Duvardaki öldürülmüş bit dizilerini göstererek: "Bu ne" diye sordu, Tabii, şube müdürünün yüzü kızarrnadı Mazeret kabilinden. "Sizden önce sarhoşlar yatmış olabilir" dedi Profesör bir müddet 3 numaralı hücreye alındıktan sonra 4 numaranın duvarIaı-ım badana ettiler ve Zeki Ve lidiyi tekrar 4 nl','T1a.-alıya_ getirdiler, Fakat, badarıava rağmen bit sıraları gözüküyordu, Zeki Velidi, tekrar hücresine konduk tarı sonra yanında olan her şeyi aldılar, Profesör yalnız hatıra defterini onlardan saklayıp vermedi ve bu deftere: «Poliste Türk tarihinin prof esörü sıfatıytevkif olundurn ve Türkistan haritası meselesi yüzünderı sorguya çekildirn., diye yazdı,

la

Bir müddet şey kaldı mı" rini verdi,

sonra

bir

diye sordu.

Sonra duruşmalar Sıkıyönetim savcısı

polis gelip: «Yanınızda bil' Zeki Velidi Togan, .def te.,

i

Kazım

Erfürk

sırasında Profesör bu kısmın, Kaz ırn Alöc tarafından yırtılmış

.. ,'


..

15

M~LL~YETÇiLER DERNEG;NIN ZAFERmE CEVABı sada kurulan Yeni Jön Türkler adındaki satılmışların Türkiyedeki taraftarları ve nihayet bunların velvele, si ile hareke t eden bizim gafiller .., vardır, İşte bunla, rın hüviye tleri bu toplantıda ortaya konmuş ve kendilerine söz hakkı verilmiştir, Maksat rnalümları bir kere daha teşhir, gafilleri de ikaz idi,

m

Dördüncü parağrafta: (Nazımın aflan istifade ederek 'hapisten çıkması onun hüviyetint meydana vurmakta en büyük fırsat olmuştur) denilmektedir.' Bu fikre göre, Moskovadan alacağı bir ernirle, Nazım Hikmet Türkiyede kalsaydı sicilli komünist, vatan. perver ve namuslu insan olarak mütalaa edilmiş ola. caktı Halbuki, bayan yazarın iddiasına rağmen, Türk efkarmdaki karıaat ilktenberi aynıdır, Bunun içindir ki, Milliyetçiler için bu kaçış hayret doğurmamıştır,

rgi .co

Türk Milliyetçiler Derneği Ankara Şubesinin Na. zım Hilemetin affım ıstiyen sözde münevverler aleyhinde tertip ettiği toplantı münasebe tiyle Zafer gaze; tesinde (Nazım Hikrnet'i o zaman affettirmek için çabalıyanlardarı Mümtaz Faik Fenik'in karısı olan) Adviye Ferıik bir başyazı ile Milliyetçiler Derneğine hücunı etmişti, Buna karşı gereken cevap Dernek ta. rafından Basın Kanunu gereğince neşredilmek üzere Zafer gazetesine gönderilmiş ve fakatmaalesef bu gazete gönderilen cevabı Basın Kanunu hükümleri da. iresinde neşretmek vazifesini yerine getirmemiştir, Bunun üzerine Milliyetçiler Derneği bu cevabı umumi erkara ORKUN· vası tasiyle bildirmek zorunda kalmıştır, Cevabın metnini aşağıda aynen veriyoruz: Başyazarın makalesinin birinci parağrafında mütte. fikiz Ancak; Bayan Fenik bu hususa Nazım Hikrne., tin kaçışından sonra mutta1i olmuşlar, bizler mahkü., miyet kararının istihsalindenberi aynı düsüncedeyız.

Bayan Fenik altıncı parağrafta (kendilerine ha tırlatalım ki, tel 'in ettikleri 185 mürrevver asgari bu nü, rnayişi tertip edenler kadar bu vatana bağlı kimseler. dır) diyor, 185 kişinin avukatlığını üzerine alan bu bayana soruyoruz. Bu listede adı geçen Zekeriya Ser. tel, Sabiha Sertel, Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Adnan Cerngil, Ahmet Cevat Emre gibi, bu vatan ın te. mellerini sarsacak kadar menfi faaliyette bulunan si. cillilerle beraber imzasını kullananların Vatan sevgisi kıstasını ve bu insanları memleket münevverleri diye; rek, memleketin hakiki münevver camiasına hakaret etmek cüretini nereden alıyorlar, Bu 185 kişinin münevver olmadıklarını toplantıda sarahaten zikrettik Neşretmek lütfunda bulunurlarsa, konuşmaları aynen Zafer gazetesine sunabiliriz De.magoji yapılmaması için, şurasını hemen kaydedelim ki, münevver sadece bir sahada bilgisi olana derımez

ken

de

İkinci parağrafında (Muhalif ve muvafık Türk mat. buat bu haini aşağılık bir düşman olarak tanımış, lanetlemiştir) fikrinin, hakikatle ne derece ilgili oldu, ğunu, Nazım Hikmetin affından evvel, onu vatanper. ( ver Şair, adli hatanın kurbanı olan, komünist olma. dığını ileri sürerek müdarsa eden gazeteleri okumaıda anlamak mümkündür, Bu hususu toplantımızcla sara' haten ifade ettik, Ne yapalım ki, ekseri yazarlarımızın yaptığı gibi Bayan Adviye, masa başında ak tarrrıa fi:kir yürütmekle iktifa etmiş bulunuyor, Üçüncü parağrafta (bir takım' kimselerin Milliyetçilik kisvesine bürünerek, vaktiyle Nazım Hikmet hapiste iken, onun affı için hazırlanan mazbataya imza koyan 185 memleket münevverini pervasızca tel'in etmelerine hayret etmemek kabil midir?) buvuruyorlar. Asıl hayret edilecek şey, toplantının manasma vakıf olmadan hüküm yürütrnektir Evvela şunu söyleyelim ki; toplantıyı yapan, bir takım kimseler değil, 15 yer. de şubesi bulunan, içinde memleketin yüzlerce münev, verini toplamış ve anilliyetçilik vastını Tüzüğü ile teyit etmiş, memleket çapında bir Derneğin Ankara 'Şübesidir, Toplantı Nazım Hikme'tin kornünistliğı, onun affı veya Rusyaya kaçışı dolayısiyle yapılmış de. ğildir, Esasen bu memleketin sokaklarında Nazım Hikmet gibi, satılmış yüzlerce köpek dOlaşmaktadır, Bunlar arasına Nazırnın karışması veya defolup gitmesi, ne tel'ini icabettiren bir hadise, ne de takbihi gerektiren bir tenezzüldür. Nazımın komünist oldu. ğunu, Türk Ordusunda ihtilal yaratmak istediğini, Türk bahriyesini baltalarnak yolunda olduğunu, mahkümiyetirıde adli hatanın bulunmadığını Milliyetçi te şek kül olarak, Üniversiteli gençlik olarak haykırrna, mıza rağmen, onun hususi affını isternek cür'etinde bulunup bunun için imza verenleri tel'in dolayısiyle toplantı yapılmıştır, Sizin 185 münevver dediğiniz bu insanlar arasında; sicilli marksistler, sicilli komü, nistler ve beynelmilelciler, Nazımın dostları Ve Fran-

ww w.o tu

:"'"

Bayan Adviye tehdit savurmadan da geri kalmıyor, Yedinci parağrafta (Hem sorariz kimi tel 'in ediyorlar, Nazım Hikmet B. M, .Meclisinin kabul ettiği bir af kanunu çerçevesi içinde tahliye olunmuştur, Bu nokta üzerinde dikkatlerini çekmekte ayrıca bir fayda var mıdır) diyor, Toplantının af etmekle değil, af edilme, sinin istenmesiyle ilgili olması dolayısıyla bu hususta fazla bir şey söyleyecek değiliz, Şu kadarını bel ir tme., liyirn ki, B, M, Meclisi Nazırnın hususi affı yoluna git. merniş, af kanununda alicenaplıkla vazedilen bir maddeden Nazım istifade suretiyle kurtulmuştur Sayın Adviye, en büyük veeizesini 8 inci paragrafta söylemektedir, (Şayet, Ankara Halkevinde nitrnayişi tertip edenler, Nazım Hikmetin Moskovaya kaçışından sonra, onun vatandaşlık hukukundan iskatını örılernc., ye çalışanlar mevcut olsaydı da, bunları tel'in etmiş olsalardı kendilerine yerden göğe kadar hak verrrdik) Bayan Adviye,Moskova radyosundan meşru Türk hükümetine en galiz hüfürleri savuran bir insanın iskatı meselesine mani olmaya cesaret edecek bir ba, bayiğit çılcabileceğini tasavvur edebilıyor mu? Köpek. ler gibi havlayıp, yılanlar gibi sürünüp, bukalernun


ı6

ORKUN

Komünist Nazım Hikmet'in

~

ilcesil

TEŞKİLATLANIYOR

Şubesi

Süleyman U5alc

: Öğretmen Edip

Şubesi

Önenç

Miıte şebbis

Vecdi

Çakaloz

İktisat

Köleoğlu

Ali Atak Abdullah

sayı

F'akül tesi talebesi

.l.·'en Fakültesi

talebesi

Kırhar

rrıayıruz ! OEKUN'un

Ilahiyat

Fakültesi

talebesi

talebesi

Başi3ğretmen

i

.

GÖÇ;i\IEN Ahmet

3 Pe:'delik

Er

pul

OIlKUN

Köprünun

"ORKUN yapıldı.

böyle propagandalara eksik

kalan

ayrıca taş,

Harbiye,

Osmanbey.

olarak

bulundurulacaktır

arayıp

bulunuz gönderip

edebilirsiniz.

devamlı

en yak ın ı-ayii Dahil

adresine

ve

Çemberli-

bayilerde

Size

bir yıllık

bayilerde

Sirkeci,

bazı

Ve belleyirıiz

P. K 1818, Istanbul, 10 lira

elde

ucundaki

Bayazı t semtlerinde

inan,

sayılarını,

behcr sayı ~ç;rı 25

göndererek iki

bir

propaganda

P- li. 1818, Is ta nb ul, adresine kuruşluk

birkaç

şehrin

ve bu arada

de yalan

de yapılacak

sonra

yüzünden

dağıtılarnadı diye

Muhasip

Fakültesi

sayısından

baltalaması

İleride

Hukuk

Yazan:

çok yerinde

kapandı!"

VLRüDAŞLARA

37 inci

bayileı-in

Bakkal

Öğretmen

Karahan

Talat Koçyiğit Mustafa

Meslek

ww w.o tu

Serbest

Ali Köleoğlu

ORKUN'un

Heyeti:

Ölmez

Uğuz Çakaloz

ISTANBULDAH:!

: Sağ lık Memuru

Ümit

Alfıeddin

Heyeti:

Memuru

ken

Salih Özcan

Müteşebbls

Sa~l!k

185 Hirnaycclslne,

16 sayfalık broşür Yazan: Sami Yavrucuk (Türk Milliyetçiler Derneği Ankara Şubesi Başkanı), Ulküdaşımızm bu broşüründe, Nazım Hik.met'in mahkümiye tino sebep olan suçun hangi suç olduğu, onun lehinde yapılan nesriya t ve nürnayişler kısaca anlatılmakta, onu atfettirmek için res, mi makamlara müracaat edenlerin mesleklere göre sıralanmış listesi verilmekte, Türk Mi lliyet., çiler Derneği Ankara .Şubesinin yaptığı tel'in toplantısındaki konuşmalardan canlı parçalar alın, mak la, ve bu toplantıyadair Dernek tar afı ndan Zafer ve Yeni İstanbul gazetelerine gönderi!ıp o gaze telercs basılmıyan tekziplerin de metinleri verilmektedir. Küçük ve ucuz bir broşü~ içine bir hayli faydalı malzeme sıkıştırılıiııştır, Okuyuculanmıza tavsiye ederiz. Fiyatı 15 kuruş. ORKUN, P. K. -1818, Istanbul, adresine posta pulu gönderilmek suretiyle elde edilebilir

de

Der lle (Ma rdinin

NEŞR!YAT: )

Türk Milliyetçiler Derr.eği nin, Ankara, Samsun, Istanbul, Konya, Muğla, Kayseri, K~Hahya, Kı rikhan, Tire, Menemen, Kırıkkale, Cümüshacıköy, Uzunlcöprü, Kars'tan sonra Derik ve Uşakta da şubeleri açıl; mıştır. Çobanoğlu Kazım Pcyr az

~~

YENİ

rgi .co

TÜIW: iUİLLİYETÇİLEIÜ

~~

m

gibi renk değiştiı-ip hayatımıza kasdedenleri biz çok iyi tanıriz Fakat böyle bir babayiğit görernedik Adviye Ferıik'e ve onun gibi düşünerilere şunu hatirlatınz Biz biribirine fikirlerıe ve imanla bağlanmış insanlariz Partili, partisiz binlerce münevveri bağ rmda tasıyan Derneğimizin hüvlye ti hakkında ka, fa yorduktun sonra kalem oyrıa tsrnlar Biz Afrika çölleri ve zencileri. Holivut artistleri, Japon harnamla , rıyla sahifelerini dolduran gazetelerimizin 'Türk har, sıııa da hiç olmazsa bunların yarısı kadar yer ayuma., larını istesek, haksızlık mı yapmış oluruz bilmem. Kendi tabirinizle, (Hakiki milliyetçilik, bir takım in .. di hesaplaı-la ve sa thi ölçülerle avu-ıcı değil, birleştincı olmalıdır). Biz, Türk milleti hesabına bu yoldayız Ya Bayan Adviyenin yıkıcı haline ne buvurulur". Umumi Başkan V. Abtililhadi Toplu

posta

abone

olmazsa,

havalesiyle

olunuz,

Piyes

Bulgaristandaki Türklere yapılun /.'11ihn'.er ve buna rağmen onların sönmiyen milli duygu, ları, düşmana karşı mücadeleleri ve en sonunda anavatana sığ ırup kurtulus Duygulu ilir ~ı:ki.lde yazılmıştı!', Her türli: amatör sahnelerinde ve mekteplerde oynanmıya elvor-islidir Fiatı 50 kuruş. P, K. 181S, Istanbul, adresine posta pulu göndcriniz

İDAREHANE: FEYZULLAH

IŞIL

CADDESİ

9 Nu,

A. MALTEPE

-

MATBAASI

--

ISTANBUL

ISTANBUL


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.