Orkun 50 sayı

Page 1

,a,

~_.~ ;

Orkun bütün

iilkıidaşla,

rın Kurban Bayramını kutIular, esenlikler

diler,

de

rgi .co

m

cı-

TORKLER

BIR

ORDU

ken

BÜTÜN

ww w.o tu

~r~~~-~~~~~~, l ç. İ N D E K 1 LER.

.:~ i

i

( Ce lôdet . Büyük Ti.irkçü Rıza Nur Düsün V2 De"',,!, Bic ~ b... Rıza Nur Sağır Sultana

Ats i 2 N. Tarhan(

(~iir)

Hocaoğlu Namık

Kükreyiş Türkiyem

::..

.i-

Irkçılık

~

E:dirne

~,..;.-

İçin

- Turancılık

sc

~~,Kür Sad! (Şiir) ~~~~~ -.' -:

--

Ali Rıza Özer Bedriye

Davası

....

.

".,>.' ..' .

Mustafa

-_.,;,....;._--

"--~'~.

__

o,

14 Eylül - 1951

\.:)!

.

M. Hacı

Kayabek

ıı )

1 \)~ .•..

",

J

:!..-'."._ .•. .......:.~

~

Atsız~

:- Galipoğlu Mehmet Çobanoğlu Kazım Poyraz Bağrı-Yanık Behram

(Şiir).

SAYı

LL

~,,~

Meteoğlu

Nerde? (Şiir) El Ediyor Tanrıdağlar Kımız (Şiir) .

;c

Rıza Nur

Gökalp

(Şiir) Türkmenoğlu

r».

1\ 1.(

S. ErtÜrl,; !.~.~ ,;":";, ~I Zafer Alpsü R,(za Nur, i)~

Mehmet Vatanım

il

Kazganoğ'llI\\ Ats ı z()~ """:' ,\ !

San 'at ve Cemiyet Orkundan sesler Köy Dôvamız Türk Kiarıtiği (Şiir) Canım

.

'((

:I!

. _o, .:..;- ...•...., ... _~_._ ...'' :'.~ .... ~__ .. "

25 KURUŞ


Ben

NERDE?

de

a§ıkım

Derdim

'I'aşkerıt.

Nerde

şimdi

Boşuna

Tuna dışrndan

Dölcüldiiğü

yer

Fırat,

Dicle

Kıbr-ıs

daıgın

Oaber,

Aral

Kınuz;

Nasıl

aşıyor.

İçsem;

akıyor,

bır

Turan'a Bu

ayr ılu-ken,

Tçsem ; bir

mı dedin?

başsiz

dururken,

Kaf'lcas

nerede'?

Hasretim

hasretim

yolumdnn

o yer-e

'I'urunıma

beni

dt-'!

:

içen'

dağlarım

kınında

TUrI,

olan

Gelin

kılıç

Aras

çağlar

Yeller Gelin

bır

BAYRAK

daha

çığlığı

Bayrağın

taşınmalı

ken

yaalıdu-,

par-ıl,

parıl

Düzen

verek

Binek

doruya,

BERLİYOR

ayılmıyormuş

topruk

duyulmuyo

bana

artık

;

;

rrnuş ;

Turana

kadar,

dar

geliyor

Duyulsun

ozu n

Aşrlsın

sırnr la run

5e;;1 saz la, ok

dar! ..

k o puz lu ;

gib i hızla;

Srzla ey yür-e cl ğ-im , durıuu dun sız.ln: Bayrağını Bu

topr-nk

tasmrnu bana

l i 'I'uruna artık

dm'

Icudu r, ge liyo r da ı'! ..

farıl,

yaslı

Üm.it

saza

,

* *

yağıza!

açtı

Gelin

«Turan»

«Or kurı» yaslı

bize,

Çobanoğlu

her

Kırış

doğar

çağlar;

yüce

dağlar;

«Tur-an.

yaslı

;!:

diye .. KÜR

gün

Rortıın

diye ..

dostlar

Bayrak

Gelin

m

şar ıl şar ıl ;

f'arıl

«Turun»

Için

Behra

slsltdtr.

gönül

eser

Sesleniyor

lcımız ındun

pashdır,

«T'uı-an » yaxl ı dlve ..

İşler

an yakryor

nk

bozkır-a yayılrmyormuş

Asırların BlI

ww w.o tu

mor

Kılıç

bakıyor, her

Içsern,

TOPRAK

de Kımız

Şu

tas

akıyor ;

kanlar gözler

*

Meh me t

Ylğitlerim

TANRIDAGLAR

yaralı,

kımız.ından,

ak

bu dert beni

dert,

BİR

EDİYOR

içsem,

Bağrı-Yanıli

du ı-du ranla ra ! Ga.l lpo ğlu

EL

Icmuz ındnrı,

ak

o demlerhrıl,

yabancı

sınırdan

o yerlere,

durur;

kederlerim!;

tas

Bozkurdum

strıeslnde,

a ğIıyor

Azuk,

r

bulunur

dedelerlml

devri, bana

ötesinde'?

nerede?

deva Içsern,

giderirdi

ufuklar

böyle

kurulur

kmuzhı

tas

eski

Hatırlatır

bakıyor.

yurrlumun

bakıyor

olsun

derdime

İçsem ; bır

kanlar?

malızun

gibi

Sanırım

niçin

Bıığdan

Hasretim

Altaylardan

öksüz

çadır

destilerde

Balkanlar'?

yaşıyor,

malızun,

başı

Aras'ın

onla

'I'üı-kell "

kenarına

'I'opralc

se ll,

o ne elp

ruhu

Id

Rırırn,

şirin

o saf,

Sular

Içim!

gelir

Nerde

şehidirı

Sınırların

Lüne t

Nerde bizlere

döküldü,

tarafta

Efliik,

ya.ğu r

.Tanı-ıdağdan,

Uraldan,

Çor uh,

ha.ykı rır

adalar?

Milyonlarca

Bir

filuime

Buhara?

or-da

saka t,

Derrıo Coşar,

m

Yağmuru

biçim!

rgi .co

Nerde

ıcıenz

fakat,

bambaska

ağlar

Atınııı Şahnın Uzat

diye ..

nallur ın öpem, alların

öpern,

ki ellerin

öpem;

Yüz yrlla rm ÇobanOğlu

ŞAD!

,

Kazım

Povraz

a.rknsrndan

~Iustafa

Rayııbd;


AnONJlC :

Başyazarı : ATSIZ Sahibi ve Neşriya't Müdürü lSM1ll:T TÜMTÜRK P. K, 1818 Galata, Jataubul

14 Eylül 1951

Tü.rkçü

Cuma

Günleri

Dergi

Yıllık 6 Aylık Yurt dı;p :

10 Jim 5 lira

Yıllık

15 lira

..

'

....

SO, Sayı

Çıkar

CELADET Kazganoğlu

',·1

',:

~.,.

ww w.o tu

ken

de

Kosova savaşında yıldırım gibi düşman üzerine a tılan, Niğboluda düşman hatlarını tek başına geçerek, kale duvarlarının al tma gelip, kale' komutanı Doğan Beğe «Bire Doğan, bire Doğan, dayan, biz geldik,' diye gürleyen Yıldırım Bayaz ıd, tam bir eelader ör. neğidir. Cengiz orduları önünde baş eğmiyerek sonuna kadar döğüşerı Harzemsahh büyük Ce ladeddin ele cola, de t ve kahramanlığın t a kendisi idi

derecede bir korkaklık ve pısırıklık göze çarpmak ra, dır. Bunları tenkit ederek harekete davet ettiğiniz zaman, size bin dereden su getirip kendilerini veya müdafaa etmek istedikleri şahısları mazur göstermeye cahsu+ar, Hatta daha da ileri giderek, korkaklıklarının bir siyaset oduğunu bile ifade ederler, Hele dış meseleler ve Türklüğün dış meseleleı-le ilgili işleri üzerinde sınırsız derecede çekirigen ve pasif ha ı-eke t etmek, siyasetimizin ana vasfı haline gelmiştir. Bul'. numuzun dibinde bulunan ve Batı Tarrıblus savası sı· rasında, elimizden haksız olarak alı nrruş olan Oniki Ada, II. Dünya savaşı sonlarıııda tarafımızdan, taka, lar ve kayıklar-la bile, ele geçi ri lrnesi mümkün iken, gözümüzün önünde çatır çatır baskalaı-ma verildi Bizim devlet adamlarvnız da, buna sevir-ci gibi bakarak ağızlarını açıp bir tek kelime bile söylemediler, İki sene önce, Bulgar sınırlarında vazife görürkcn bi r subayırnız, Bulgarlar tarafından pusuva düsürülcrek kaçır-ıldı ve bugüne kadar da geri verilmedi, Biz buna karşı da, kuru protesto ve not aar gönderrnek ten bas , ka bir şey yapmadık, Yabancı devlet elinde kalmış olan TCırk1erin hakları ve insanca muamele görrne le ı-i için, hiçbL- ilgi ve gayret harcnrnadık ve harcamamak. tayız Zaman, zaman yabancı :,ıillctleı'e yanlım ku. cağımızı açlık da, kendi kurrlcslcıirnize karol du.ru.ı sağır ve vurdumduymaz bi r durum aldık,

m

Celadet, sıhhatli ruhlardan doğan bir yıldmmdır :::Jüştüğü yerleri yakar v,e hız aldığı ruhların rüyala. :::m hakikat kılar, Celade t, iyrrıan ve ideal ile beraber yaşar, Yağmur.-1 kış gecelerinin zifiri karanlığı ileörtülü, felake tli cu::-umlarda dahi çakar ve en büyük tehlikelerin göz:'?rini kör edecek şekilde ortalığı aydinla tır, Ce lade t, haktan kuvvet alır ve hakka dayanır. 0, hiçbir zaman, maddi 'hesaplar ve kuru mantık tekerlemeleri ile atbaşı beraber yürüyemez 0, daima korkaklık ve pısınklığııı dü!'.:,'1ıanıdır. 0, asla sinsi emellerin ve hasis menfaat duygularının barındığı yerlerde yaşayamaz Celade t, yüksek tepelerde yuva kuran ka rta lia r gibi ancak eğilmez başlarda kanat çırpar,

rgi .co

Yazan:

Eflak voyvodası m n elçisine «Ne hakla kendi top, raklar-nu istila ettiği" yolundaki soruya cevap oluı-ak nlıcını gösteren, yüce padişah Fatih Sutan Mehrned de büyük bir cesaret ve kahramanlık abidesidir,

Çaldu-an seferine giderken geri dönmek isteyen yenleeı-ilere «Er olan benimle gelsin, dörvnek isteyerı. ler karılarının yanına gitsin, Ben tek başıma da gide. rlrn,» diye haykıran Yavuz Sultan Selim eşsiz bil' ce· lade t güneşi idi, Pilevnenin toprak siperleri içinde, yüz binlere karşı xırk bin ki~i ile aylarca yoksulluk ve açlıkla perıce , eşerek direnen, Müşir Gazi Osman Paşa her şeyden önce canlı bir eelade tti İstiklal savaşında, modern silahlarla donatılmış bil' :ö'ransız kolordusuna ve onlarla işbirliği yapan Eırne., .ilere karşı, aylarca Gaziantebi, yoksulluk içinde sa. vurian kahraman Antep halkı, kadim, erkeği ve co; cuğu ile ve kahraman şehirleri ile birlikte tam bir çeladet meşheridir. Şanlı Gaziantebin yanında şüphesiz Maraş, Urfa, Adana, Erzurum .., Fakat, niye uzun, uzun saymalı .. ? ":"ürkün gezdiği ve yaşadığı her yerde, bir değil, bin~~!:"ce celiidet abidesi vardır. Bütün bunlar, açık, ta ri. .~ birer hakikat olduğu halde, nedense bugün bizim r çok sorumlu makam sahiplerimizde, ölçüle.miyecek

Ne kadar acıdır ki, bun ları n [;ö:.'le yap.Irnr s.rn yük, sek bil' siyaset olarak vas ıf landrm a yı ve Türk halkı. na bunları büyük bir dcha ve başa ı-Lg ibi satmayı keıı. dine vazife edinen yazar ve mütefekkhler yıllarca bu uğurda kağ'ı, ve mürekkep harcadılar, Devlet adamlaı-ımız, eeladet bakımından çok fakir bir durumda bulunuyorlar, Bunlar bilhassa iktidar makamına çıkttktan sonra, nedense uyuşukluğa ve kayı tsrz lığa kapıhyoı-lar Hele Türk tarihinden hız alarak devlet işlerini eelacıetle vurüt-nek hususunda hiç bir başarı göstermiyorlar. Halbuki, devlet idaresinde yüksek bir kiyase tle beraber, gerek tiği zaman büyük bir eeladet de göstermek icabeder, Kor ka k lı k ve pısırıklık yüzünden çok fırsatlar kaçtı ve çok ::;ey. ler kaybedildi, Bugün de, karşımıza dikilen tehdit ve tehlikeler bu yüzden cesaret bulmakta ve ufukları!'ı!'?ı sarrnaktadır Bunları önlemek ve sindirmak için, ya l. nız ve mutlaka kuvvet ve para lazım değildir. Bun, ların baş ını sadece ce lade t göstererek de e:cr.:(~i;: mümkündlir, Onun için, millet olarak ve fert olarak, sınırdaki tek erden, Genelkurmay Başkanına kadar, ve bir dairenin kapıcısından Cumhurbaşkanına kadar,

:-a _~'~'-~"_'''''':~~'~''''':':''._'':''_''''''''''-:'''''''.i.,:..:.;!'.:"

••.c':~''''''~_~';'~~A~.<:<'(,<,,,,,,,,,,·.;,;}.~,,,,.:,,,~(,(:.fr..ı'L(od~~ı.;.......;::..:.;~~(i~~-·~:::J


ORKUN

4

her er ve her subay, her memur ve her devlet adamı eeladet sahibi olmalı ve eeladet göstermelidir Yabancılar, bilhassa bize karşı düşmanlıkları açıkça belirmiş olanlara karşı nezaket ve saygı göster; mek hem Iüzumsuz ve hem de manasızdır Çünkü

gösterilen nezaket, onlarca, bizim için . aciz ve zaaf olarak rrıanalandır ve arttırmıya sebebiyet vermektedir. Bunun için ce lü.det gö.ıterelim efendiler, celüde t .., ılmakta

ını

Kazgano~lu

Büyük Türkçü Yazan:

Rıza

Ats

devam) Not: Merhum Rıza Nur için görılümiızürı dilediği biçim, de bir sayı çıkaramadık Dergimizin sayfaları çok az olduğu için mahdut birkaç yazıyı bile sığdır amadık. Onun için, yazılardan bazıları bu sayıya kaldı. Geçen sayıda A tsız tarafından yazılmış olan, Rıza Nur'un hayatı hakkındaki yazı, bir kitaptan parçadır Bu kitap A tsız tarafından Rıza Nur'un hayatı, eserleri ve şahsiyeti üzerinde hazırlanmış, fakat bi trrıemiş tir Son devir Türkiye tarihinin birçok karanlık noktalarına da temas eden bu kitabın ne zaman biteceği, bittikten sonra da ne zaman basılacağı belli değildir. Rıza Nur'un hayatı hakkındaki parçanın mühim bir kısmı daha önce «Altın Işık:' dergisinde de çıkmıştı. Bu sefer neşrettiğimiz parça evvelce yayınlanandan daha fazladır.

(

de

Rıza Nur 6 ay kadar Zibefce'de kaldı. Hemen hemen hiçbir iş görrnüycrdu Buradan bir kazarıcı olmuştu. Bulgar ve Sırp komi talarının içyüzünü görüp gözü a, cılmışti. Fakat li'2ndi haline kalsa yıllarca burada ka., lacağını anladığından. 20 Nisan 1904 tarihinde tirene atlayınca Selaniğ e indi. Gerçi bu işi kendi kendine yapıyor idiyse de Zibefce Rüsumat merkez mernurlu., ğundan resmi bir vesika almıştı. Bu vcsikada aynen şöyle yazılıydı: <Beş mah mukaddem bii. irade-i serıiye-i hazret-i padişahi Zibefce rüsurnat idaresi kimyagerliğine tayin ve izarn buyurulan tabib kolağası izzetlü Rıza Beğ bu defa şerefsüdCır huyurulan ir ade. i seniye-i cenab.ı hi , llifetpenahi marıtuk.a riıünifince Dersaadete a vde t e t, rnek üzere Zibefce'den hareket el tiğini mübeyyirı işbu ilm haber efendi-i mumaileyhin yedine ita kılındı 7 Nisan 1320,> (2) Mühür: Uskübe tabi Zibefce Rüsumat Merkez Memurluğu

z

m

sayıdan

ı

Nur

rgi .co

(Geçen

küstahlıklar

ww w.o tu

ken

(2) Bu tarih, o azman resmen kullanılmakta olan mali yıl tarihi olup Miladi hesapla 20 Nisan 1904 e ras tlarnaktadır

=

DÜŞÜN VE DEGER BiÇ Te lg ı-af narne

Mahreci : Ankara 'I'aı-ihl : 4 Te~l"inisani 39 (o~ '1 Kas.rn 10:231 Sinop mebusu rnuh tercrn dok tor Rıza Nur Beyefendi Haz re tle ıInc Curni. u ıiyet ln tera k ki si ve va tanin dahi le n ve ha ıicen salüJ;ct '. z· i tilas ı Doktor Rıza Nur gibi nadir evlad-ı val arnn is ti nadı n s miu tc ,

kirdir Bu kanaatini Lozan'da ve Heye Li v e. ki lede arkarlashğ.rn z zamanından daha ziyade sağlam ve samimidir Mezuniyetiniz zamanının hitamına muntazn-ım Daima muhabbet ve müzaheretinize ara.ı ilı tiya ederim Bilhassa . gözter-inizden öperim kardeşim. İsmet

garez'ler ı iç.rı U:.'_

lerine Arnavut Piriştineli Hasan ve Dervis Hima ile beraber arkadan hücum ter tipll yen., lerin Türk ırkçı politikacısı olduğu, Büyük Millet IVIeclisinde ispat olunmuştur. İsmet (Mahut 19 Mayıs 1944 nutkundan)

Memleke tirnlzde durulan ları

ırkçılık

politika önderlerinin

hatıralar-ırruzda

Rumelide yapisar-ak

tutunmak

canlıdır için

songayretlerini

çok

acıldı

1912

tn-na klaı-ıyla sadeden

racıe ;

senelerinde kayalara Türk

er-

İşte İsmet İnönü dedikleri adam budur'. İşine ge l, cci::;i zaman yai tak larur, işine başka türlü geldiği za , man ölmüsler!n arkasından yalan ve iftira dolu her-

ç

zeler savuıur Onun, 1944 nutkurıda kasdettiği adam Rıza Nur'dur Fakat Rıza Nur, onun hayasrzca iftira ettiği gibi Türk ordusunu Ama vu tlarla birlikte ar,

... _ ... :_....

.~-"J-


ORKUN kasından hançerlememiştir. Bütün bu Türk (i) gayre tkeşliği de kanı, dili,dileği, soyadı Arnavut olan Abdülhalik Randa'dan çıkmaktadır. Hadisenin esası şudur: Balkan savaşından önce memleketteki iki parti olan «İttihat ve 'I'erukkl» ile «Hürriyet ye tu. liif» çarpışırlarken o zamanki Osmanlı devletinin etnik durumu dolayısiyle her iki partide de g ayr i, türkler bulunuyordu. Bir aralık Rıza Nur'un da intisap ettiği Hürriyet ve İtilaf partisi, . İt tihatcilar-ın mütemadiyen yaptıklar-ı hükumet darbelerine misliyle mukabele etmiş ve bu sırada Arnavutluktaki bir ıcısım Arnavutlar da kazanılarak bu harekete iştirak etmiştir. Mesele bundan ibarettir. Bunun Türklük ve Tl"ırkçülükle hiçbir ilgisi yoktur. Eğer bu hareket bir vatan hainliği ise, o halde asıl büyük ve seni

5 hainliği ilkönce İsınet'in de dahil bulunduğu İttihatçı gürunu yapmıştır Çünkü onların Hareket Ordusu diye Istanbula getirdikleri ordunun içinde Balkan Yarımadasının her ırkına mensup serseri capulcula r bulunuyordu. Onlar, bu devı-ismelerle Taşkışladaki "Türk" askerlerini öldürrnüşlerdi r, İsmet denilen bu gayrimilli adam, Türk öldürrneğe o zaman a lışmıs. İkinci Cihan Savaşı sırasında da Türk mültecilerini Rusya'ya ve İrarı'a vererek onları öldür tmüştür İsmet, burada görüldÜğü gibi hiç sıkılmadan yalan söyler. «Millet Meılisinde ispat olunmustur» dediğ: ~,ey de yalandır Millet Meclisinde hiçbir şey ispat olunrnarmştn-, Esaseri Millet Meclisi bir mahkeme değildir. Orada ispat olunan yegane şey İsmet'in Türk ırkına düşman olduğudur.

RıZA NUR ülküsünün

bugünkü

en büyük

şahsiyet!

(Dünkü şahsiyet» oldu. 63 yıllık çehayattan sonra vatan toprağına kadefa selamlıvanlar dinmiş bir kasır , neyse onu duydular.

7.

Lozan müzakerelerinde bilgisi, zekası ve me tarıe tiy, le pek büyük hizmetlerde bulundu. Hatta Venizelos'; la olan meşhur bir rnünakaşasmda Venizelos'un ba , yılmasına sebep oldu. Lozan barışı imz a landıktarı sonra Türkiye'ye dönüp İkinci Millet Meclisine yine Sinop'tan mebus seçildi ve Tıp Fakültesi kendisine fahri profesörlük Unvanını verdi. 1926 da, aralık ayında mebusluğu bırakıp Paris'e gitti. 19.26 dan 1938 e kadar 12 yıl gurbette yaşadı. nı, yıllarını Paris'te, son yıllarını daha ucuz bir memleket olan İskenderiye'de geçirdi. Bu müddet zarfında «Türkbflik Revüsü» adlı yıllık bir Tüt kiyat dergisi yaymlivarak ilmi araştıı-malarının sonuclari; nı yaydı .

ww w.o tu

ken

Rıza Nur 1879 ta Sinop'ta doğdu. 1902 de Askeri Tıbbiyelden yüzbaşı olarak çıktı ve Gülhaneye asis.an alındı. 1903 te kolağalığına terfi etti. 1905 te Gülhane'ye muallim muavini (= doçent), 1907 de As, keri Tıbbiye'ye cerrahi profesörü oldu. 1908 de binba, şıhğa terfi etti. Aynı yıl Meşrutivetin ilanı üzerine Sinop mebusu oldu. Biraz sonra,İttihatçllara muhalefet ettiği için dersi Iağvedi le rek muallimlikten çı.carrldı 1909 da yine aynı sebepten dolayı rütbesi tas, five edilip kolağalığına indirildi. 1910 da askerlikten istifa etti. Balkan Savaşında silah altına alınıp yaraJılara baktı Avnı zamanda Tıp Fakültesinde morg müdürlüğün~ tayin edildi. Daha sonra İt tihatçı'Iara karşı şiddetli muhalefetinden dolayı memleket dışına sürüldü Rıza Nur sekiz yıl dışarda, gurbette yaşadı. _ Iütareke olunca vatan savaşına koştu. İlk Millet .l1ecli;ine Sinop mebusu seçildiği gibi Ankara'da ilk hükumeti kuranlar arasında da bulundu. 1920 de An, kara Hükümetinin ilk maarif vekili olarak hizmetler etti. Aynı yıl Hariciye Vekaletinin Vekilliğini yaptı. Yine aynı yılın sonunda Rusya'ya gönderilen Ievka lade murahhas heyeti azalığı dolayısiyle Maarif Vekalc'nden istifa etti

i

(i

rgi .co

TUrkçülük

Rıza Nur artık 'n ve metin bir r Şırken onu son ga için duyulan

t

de

f

A

m

Yazan:

7 Eylülü 8 Eylüle .bağlıyan gece, gece yarısından beş dakika sonra kendisinde bir renalık duyaıak u, yandı. Aynı apartırnanda oturan ahbabı doktor S€'mih Sumerman hemen gelerek bir iğne yaptıysa da iş işten geçmişti. Ağzından kan geliyordu. Gece yarısını yirmi dakika geçerken artık Rıza Nur yaşa , mıyordu.

1921 de Sthhiye Vekili oldu. Sakarya Meydan Sa , aşırun buhranlı günlerinde cephe gerisinde bulunarax pek iptidal vasıtalarla kurduğu seyyar hastaha. nelerele bizzat yaralıları tedavi etti. Opera törlükt e ısta bir doktor olduğu için pek çok Türk yaralısının -:ıayatım kurtardı.

Onun $><$~

İ

1922 de, Ukrayna'ya gönderilen f'evkalade murah, .::2$ heyeti reisliğine tayin olundu. Döndükten sonra '2\"Tar Sıhhiye Vekaletirıe seçildi ve bu yıl içinde :,.. defa Har iciye Vekaleti vekilliğini de yaptı. 1923 de Sıhhiyo =-man konferansina

Vekilliği ikinci

undesinde kalmak murahhas olarak

·A

1938 de 'I'ür kiyeye dönüp Taksim'de bir kira apar. tımanında oturmaya başladı. Bu üç oda lı rnütevazt dairede dört yıl kadar yaşadı. Merhum Refik S'\"dam'ın yardımıyla tedahülde kalmış oları üç vıllk tekaüt maaşını aldıktan sonra Tanrıdağ dergisini çıkararak memlekete son bir hizmet dah ? yapma l, istedi. Bu iş onu fazla yordu ve çok üzdü. Diğer bir' takım hadiseler de buna eklenince ölüm kendisine daha çabuk geldi.

dostları

ölümünü

Yorma

beyhude

Korkarım

sonra

Öyle zart styas!

zurt

çene,

muşmula

haber

al-

..

"~l

~~

. :'.1 '1

bey!

:'i

·1

:j

pestil .. pot

ölüsürı .. Haddini

···.1

':~ <-1

kırma;

. ',.i

bil!

.]

N. Tarhan

;

~ ~~ ~•. ~eı ••.•

geç

SULTAı~A

olursun öterek

pek

eeı .~

,.;ı .$ ~;;..•~.,. SAGIR

! Sen

üzere gitti.

hakiki

to •••••••••

ot ••

t- "$ .•

~ ___

~'-'-~_,

_ .. _._--'.......:.....~~ __ __:......~-.:._·_.....•. :..-:.::..;~: .•.:l._

,:.

; .._

~.~.~~ ..:....~....L~

__

.__ .

,••.__

._~.__

___________

'"-- __

~

.

!.:Ll~.;} ..J

- -='.:.._::.·.,...:".•.•~

_~


ORKUN

6

dı lar Biz, 8 Eylülde kendisini Beyoğlu Hastahanesinin bir kıyısında tabura konmuş olarak bulduğu. muz zaman sasirdık Yanında kimse yoktu. Onu bir kalabalığın ortasında mı bulacağ ımız ı urnuyo rduk, bilmem Çok hazin ve çok manalı bir yalnızlığın içinde Rıza Nur, ertesi günü ik ind iye kadar orada ya t tı Belki bu, onun, toprak üzerindeki ilk rahat yn tısrydı. Ömrünün 20 yılı, yani üçte biri gurbette geçen Rıza Nur, hapisiere a ııla n, suikastiara uğradı. gı için memleketini t erkctrucğe mecbur kalan Rıza Nur belki artık dinlenceekti 9 Eylül güni: öğleden sonra Beyoğ lu Hrıs tah a nesi , ne t ek tük vefn lı k a lb sahipler! gelrneğe başladı. Rıza Nur'un yaş ıt aluanları arasında birkaç Üniversite ve lise talebesi de bulunuyordu. Çoğu blrbu-im tanı. mıyan bu insanlar burada hangi duygu ile bi deşmiş. lcrdi ? Şu iki Azerbaycanlı ve şu tek Türkistanlı bu. rada ne arıyordu? Burada resmiyet ve gösteriş bağları yoldu. Burada bir tek bağ vardı O da Türk ukinm ve karnrun bağı idi Manzaranm en hazin tarafı bir takım yaşlı insan, larm gelip sessiz." ve mütcvekkil be kle mc le ri idi. Türk milletinin tevazuurıa pek yakisan asker kuma. sındarı elbise giymiş (1) olan yarbay rütbesindeki su ak saçlı askeri doktor k irndi ? Niçin bu k ada r sessiz ve durgundu? Rıza Nur'un eski bir dostu oldu, ğurıu bildiğim şu yaşlı eczacı ne zaman gelmişti ve neden onun sükütu en belağatil bir hitabet kadar tesir1iydi? Burada her şey hazindi Doktor Mazhar Osman'ın büyük bir değerbilirlikle gönderdiği çelenk, dışarı Türklerinin çelengi, Ülkü ve Arkadaş Basım. evleri sahiplerinin sessizce gelişleri, liseli, üniversl, teli, Güzel Sanatlı, eski elçi, eski başkonsolcs, eski paşa, profesör bana hep hazin ve manalı geliyordu. Daha tanımadığım birçok dostları bu hazin manza, raya daha çok hüzün ka tıvorlardı Gençler Rıza Nur'un taburunu Türk bayrağ ına sa rdirdrlar Teşvikiye camisinden Harbiye'ye kadar eller üstünde gelen Rıza. Nur'un bütün hayatında 01r:u.ğl.l gibi ölümünden sonra da yüreği mi kanıyorrlu? Değilse tabuttan aşağı sızan o kan damlalaı-ı icvdl? Tulgalı on polis tabutun iki ya nında yürüyor, Riya, seticumhur yaveri ve İstanbul valisi de arkasından geliyordu. Bu hazin alay Harbiye'ye kadar yavaş yavas geldi, sorıra mezara doğru hızlı bir g:di·; baş, .adı Cenaze arabasının arkasından giden ilci otohi.i~

ve birkaç otomobil, Peyami Safa'nın bahsettiği iki üç marıgayı (2) götürürken yanlış bir tesadLıfle Beyazı t'ta toplanmış olan diğer bir iki manga da orada boşuna beklediler O «makberin yolunu göstereıı tabu t, yürüyen bir heykel olan tabut, o dilsiz ve sağrr hat ip., arkasında bir avuç insanla mezara doğru koşuyordu.

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

m

Hiçbir gömme töreni bu kadar sade ve samimi 01rnanns tır O gün haf ızla rm seslerinde yaruk bir eda mı vardı, göğün bulutlu ve serin havası mı elernliydi ? Herhalde bi;' baskalık görıülle re kadar is liyordu. Mc. zar kapanırken oradakilerin hepsinin gözleri yaşltydı. Etrafta çevre çevre kardeşi, Ebüzziyazade Velid, avukat Mehmet Ali, Orhan Seyfi," Yusuf Ziya, Hilmi Ziya, Peyarni Safa, eski Sıvas mebusu Rasirn, avukat İffet, İsmet Rasin, Azerbaycanlı Sadık ve Ali Ekber, Türkistanlı İlhan, Ülkü Basımevi sahibi Muharrem, Arkadaş Basımevi sahibi Şemseddin, doktor Mustat.i Hakkı Akansel. doktor İze tt irı Şadan, eski elçi Tev, fik Kamlı, Şeyhislamzade Muh tar, eczacı Vedat, eski başkorısolos Fahrettin Hayri Beğler; Edebiyat, Tıp, Mimari ve Lise talebeleri, tanımadığım vefakar ar, kadaşlar ve gençler, nihayet oradaki tek kadın 'I'o-, Iunay Atsız (3), sessiz duruyorIardı Mezar kapan, dık tan sonra o yaşlı dost, o candan insan irtiealen: «Büyük Türk Rıza Nur, bütün hayatında dimdik kalan, kanaatlerini her yerde açıkça söyliye·rek nelcbetlerekatlanan bü;yiilcTürk Rıza Nur, 'I'ürlc milla, tlnin nuru Rıza Nur» için ne güzel sözler söyledi, Bugünkü tenhalıktan yarın bu kabri bir ziyaretgah haline getirecek kalabalıklar doğacağını anlattı. Sonra gökten birkaç damla yağmur düştü ve biz, ölen değil, vatan topraldarına karışan Rıza Nur'u orada yalnız bıraktık. Atsız

v

(Bu yazı

1942 de çıkmıştı)

(1) O zaman Türk kan olmamıştı . (2) Peyarni Safa, bir yazıda, cenazede derek onları «iki üç mıştı. (3) Merhum Rıza Türkçe tercümesiyle

.

ordusunun Rıza Nur'un bulunanların marıgal ık»

üniforması

alarneıi,

ölümü içirı :yazdığı azlrğma telmih e. olarak vasıflandır..

Nur, Bedriye Atsız'a «Tolurıay» derdi.

ad:nııı

--~--~----------

E CEMiYET Yazan:

Hocaoğlu

Bilhassa nisbet ve ahenk esasınil rnüstcni t, gizli veya açık olarak, hoşa gilmc gayret ine bağlı bir es. i ('i ik [aaliyet. olan san'atın ve dolayısiyle sarıa 1: eserinin cemiyetle rnünasebe tini ele a larak : önce «san'aı milli rni, insani midir . sonra da «sarı'at san'at için mi, dir, cemiyet için rnldir. meselelerini ha lle çalışacağız. Bu meseleler üzerinde dururken cemiyet ile san 'at arasında bir mutavassıt olan san'atkarı unutmamak ge. rekecek tir . San'atkaıı faaliyete başlatan muharrik tahsil, tel'. biye, görerıek, teşvik, takdir, baskı, içtimal sarsıntılar v.b yoluyla cemiyetten gelmektedir,

S, Ertürk San'at eserinin vücut bulabilrncsl için bereldi olan konu ve bu konuyu dolduracak oları '1),;ı.,l.e:ll1ede _ pek az bir istisna ile • cemiyete aittir. San'a tkarın üzerine eğileceği .meseleler tamamen yemek, içmek, aşk, nefret, korku, muhabbet vb, gibi insanın tabla, tına inen vakıalara münhasır kalsa bile; sarı'atkar bunları içinde yaşadığı cemiyetteki tecelli şekilleri çerçevesinde ele alacağından, meydana getireceği eserin konusu insani değil, içtimal olacaktir Ele aldığı konuyu işleyen sarı'atkar, muayyen bir zevke hitap edecek ve muayyerı bir güzellik anlayı-

şma bağlı kalacaktır

".• ".• __

t.. _._.: •• __

Id, bunlar,

~. __ ._.

••.•

cemiyetten

._'-._

••

cemiyete


-

letler ye dolayısiyle sarı'a tlarda müşterek olabilen akli - tecrübi esas ta vuku bulacak alışverişin sınırını tecavüz ederek, yabancı kültür ve dolayısiyle sarı'at empervalizrninm tesiri altında, sarı'at isti kla lin! kay, bedip mukal1itliğe düşmenin veya kozmopolit bir z ih , niyetin sevkiyle milli -istikarne ti şaşırıp rne lez leşrne , nin neticesi olarak milletin umumi karakte,"ine yu, barıcı düşen sarı'at eserleri zuhur edehilrnck tcdir Öte yandan cemiyetin geçirdiği sarsıntılar veya gevşe_ meler sonunda meydana çıkan patolojik haller de derhal sarı'a t eserinde yankısını bulmaktadır, İçti., mai sarsıntı veya gevşemelerin tesirlerinin kurbanı olmuş birçok sarı'a tka rlarm bazı hallerde çöküntü emarelerini normal hadiseler gibi eserlerine aksetti 1'_ diklerini ve böylece milli gelişme için zararlı eserler verdiklerini müşahede e tmek t eyiz Bu izahımızdan kolayca anlaşılacağı üzere, milli kıyme tle ro karşı tecelli eden san'at eserlerinin varlığı da içtimai niza, mın umumi durumu ile izah edilebilir, Artık san'at eserinin nasıl cemiyetin malı olduğu, nu iyice gördükten soni-a: ötedenberi tartışma konusu olan meselevi ele alabili riz : «San'at, san'at için midir, cemiyet için midir ?» Kanaatimizce bu tartış , ma meselenin yanlış vazedilmesinden doğmuştur Zira meselevi böyle vazettiğimiz müddetçe halle imk,an olamaz, Verilecek cevaplar bir bakıma doğru; bır bakıma yanlış olur, Bu çıkmazdan kurtulabilmek için meseleyi iki kısımda mütalaa etmek gerektir, Evvela san'atın, yani nisbet ve ahenk esasına müs, tenit ve hoşa gitme esasına bağlı estetik faaliyetin, gayesi veya ulaşmak istediği netice nedir? Sonra, estetik faaliyetin vardığı netice ne içindir? Şimdi bu iki suali cevaplandırmaya çalışalım: Hiç şüphe yok ki estetik faaliyetin ulaşmak istediği netice yani gayesi san'at eseridir, Başka bir ifade ile sarı'at, san'at eseri içindir, Şu halde sarı'atkar, bütün varlığıyle kendisini san'ata verecek, bütün endişesi kuvvetli bir san 'at eseri yaratmak olacaktır, Öte yan, dan bir kere elde edilmiş olan netice yani san'at eseri de pek tabii ki cemiyet için olacaktır, Şu halde sarı'at, san'at eseri için; san'at eseri de cemiyet için _ dir, Estetik faaliyet bir eser haline geldikten yani neticesine ulaştı ktan sonra, san'atkarın işi bitmiştir, Muhataplar için estetik faaliyet, eser haline geldikten sonra vardır, Demek oluyor ki: meseleyi san'at, kar için düşünürsek san'at, san'at eseri içindir; mutapların durumuna göre düşünürsek, (sarı'at eseri) cemiyet içindir,

ww w.o tu

ken

=-

7

m

r=_,:E', mecra ve gaye bakımından cemiyetle bağ:=: gördüğümüz san'at faaliyetinde ve sarı'at ese , ~:? sanatkarın da şüphesiz mühim rolü vardır, =-.3:--etçilerin ifratına kaçmamak şartiyle, san 'at, - şaasiye tinin cemiyet içindeki izahı rnuhtar rnev., --'" ferdi dehanın san 'at faaliyetindeki ve netice; -:?"--' önemli rolünü her zaman kabule arnadeyiz - - - sarı'afkar kimdir? İçtirnai şartların tesiri al:~ coğuştan getirdiği renksiz ve şekilsiz kabiliye t, --i::j renklendirerek ve şekillendirerek şahsiyet ha-' -~ gelmiş bil' fert; duyuş, düşünüş ve davranışları :-" ıen bir cemiyetin değerlerine göre ayarlanmış rniyet eseri değil midir? ::="::" ece, sarı'at eserinin meydana gelişinde san'a t., ::-e. düşen payın mühim bir kısmını da tekrar cemierebiliyoruz. Zira san'at müm es sili ni ulaştığı --:::~ye vardıran sadece şahsi deha ve kabiliyeti de~ coun yanında ve belki ondan çok daha önemli' 0~: insan ferdini sadece biyoloji konusu olmaktan =-:p, psikoloji v~ sosyoloji konusu yapan içtimal -="-:erdir, Demek oluyor ki bir bakıma san'at ese., sahibi saydığımız san'afkar kendisi cemiyetin ~dir, Şu halde bu bakımdan da san 'atı cemiye te 'Y~:nak kabil oluyor, San'a tın ve san'at eserlerinin her bakımdan için.:~ doğduğu cemiyete ait olduğunu görmüş bulun u_ .J:ı..!Z, Sarı'at ve cemiyet arasındaki münasebeti araş, =:-::::-ken vardığımız bu netice, cemiyetin kaplamına ~en veya başka bir ifade ile rnütekamil bir cemiyet ~e:-;:1iolan milletle san'at arasında da muteberdir, Şu ::aıde içtimai bir netice olan san'at eseri, aynı za., :::anda millidir de, Ancak bir san'atın milli olduğunu söylemek, diğer san'at eserleriyle hiçbir iştirak noktası bulunmadığını söylemek demek değildir, Bilakis diğerleriyle birçok iştirak noktaları bulunan, fa ka t kendisini onlardan ayırrnarmza yarayan karakteris; tik vasıflara sahip olan san'at millidır. İnsanı; yemek, içmek, ölümlü olmak gibi gibi iştirak noktaları var diye nasıl hayvana irca etmeye kalkışamıyorsak: milliyi de öylece insaniye irca etmeye kalkışmama, ıyız Öte yandan san'atın milli oluşu, bütün insanlara hitap edebilmesine rnani teşkil etmez.

N

rgi .co

- -- iaşarı bir karakter göstermektedir San'at eseri _ cakundan da cemiyettndir :::::..-:·atkarı çevreleyen içtimal şartlar, müsbe t ve., __ :::2nfi olarak, sarı'at faaliyetini ve dolayısıyle ese_ - ::!:-çok bakımlardan tayin edeceği için, bu ba , -~, da eserin cemiyete aidiyeti söylenebilir, :::- atsarın eserine vücut verirken kullanacağı if a., ~~-sı veya şekil cemiyetindir _-:..ayer, san'afkar cemiyet kıymetleri ve problem, _ f>.arşısında .müsbet veya menfi bir durum alacak = :::e::dana getirdiği eser le - ister istemez _ cemiye , -:'::.:-ir olacaktrr Şu halde gaye de - sarı'a tkarrn _..:: ::;e olursa olsun - cemiyete yönelmiş bulunmak,

u

R f';:

de

o

Burada bize önemli bir soru yöneltilebilir: Milli kıymetleri inkar eden ve milli varlığı yıkıcı mahiyette olan sarı'at eserleri de milli midir? Bu soruyu ha. yır veya evetle cevaplandırmadan meseleyi bir tarafan yabancı milletlerin kültür emperyalizmine, diğer taraftan da milli bünye yi saran patolojik hallerin mevcudiyetine bağlıyarak açıklıyacağız. Bütün mil.

----

Yukarda san'atın milliliğini görmüş ve sarı'at eserinin cemiyet için olduğunu söylemekle de, sarı'a tın kendi menşeine (cemiye te) mukabil tesirini kabul etmiş bulunuyoruz, San'at, cemiyetten doğup cemiyete tesir ettiğine göre, cemiyetin (Milletin) yük, selişiyle. san'at seviyesi arasında sıkı bir bağlılık bulunuyor demektir, Bu bağlılık yüzünden milletin yükselmesi, sanat seviyesini yükseltecek, öte yandan seviyesi yükselmiş olan san'at ta milletin yükselişinde faydalı olacaktır , Şu halde Türk milletini yapan unsurlardan biri G. larak Türk san'atının yükselmesini istiyorsak; bir taraftan san'at istiklalimizi korumaya (taklitçilik ve kozmopolitlikten kaçırımaya) diğer taraftan cemiyet nizamırruzı mükemmelleştirmeye ve bilhassa inkılap;


Bllmeee İnbisat, Rağbet, Kamer!" 2 Ülev, Suvat, Marakaz ' 3 Kadıköy, Haydarpaşa, Boğaziçi!" Bunların hepsi Deniz Yollarırmzın vapuı-lar ınm adlarıdır, Kadıköy, Haydarpaşa ve' Boğaziçi'ni anlıyoruz, GlL zel Türkçe kelimeler Fakat acaba o Kamer ile Ülev, o İnbisat ile Suvat nece? İı:ticıu

ww w.o tu

ken

de

Şu İngilizler de hani az mürteci he ıifler değil, Dünyanın her yerinde herkes metre üzerinden koşar durur, onlar hala pistleri yarda ile arşınlayıp duruyor; lar, İngilterede ne zaman bir atletizm karşılaşması olsa mutlaka 220 yarda, 440 yarda koşular yapılır, Şunu 200 veya 400 metre koşu deseler olmaz, Demek bizim okkayı atıp kilogram: kabul etmek suretiyle yaptığırnız büyük inkılaptan o ada sakinlerinin haberleri yok Hallerine acımakla mı kalsak, yoksa Tanrıdan bu mür-tecilerin başına inkılapçı bir şef göndermesini mi istesek?

rgi .co

İngiliz

Gelgelelim yabancı basını doğrudan doğruya takip edenlerimiz bil' türlü 'Türk diplomatlarından bahseden bu gibi yazı ve haberlere ı-astlıyamaz.lar Hatta ufak Arap devletlerinin ve Asya ve Afrikanın yarı-medeni sayılan, bazı devletlerinin diplomatlarından bile sta, yişle bahsedilir de biz imkileı-den b ic edilmez, Koredaki kahramanlardan. evet, hem de çok, fakat diplorna tla. ıımızdan, hayır, Nihayet Amerikan dergilerinin birinde bir Türktye diplomatına ait bir haber gözümüze iliş ti Hayret ettik, ve içimizde zevkli bir heyecan duyduk; acaba nihayet, istemiye isterniye. Amerika n dergisini bir takdir ifaelesine mi mecbur bırakmıştı? Hayır, bizim diplomat de rg iye sadece alay konusu olmak üzere girmişti, Avrupa konseyinde birçok parlak nutuklardarı sonra sıra Türkiye delegesine geliyor, Ayağa kalkıyor, «Benden öncekiler çok güzel konuştular", Benim SÖyIiyecek hiçbir şeyim yok ... » diye kekeleyip oturuyor. Belçika delegesi Spaak istihza ile, «Çok zeki bir adam, mış ı,.." diyor. İşte o kadar, Tezat Koredeki Amerikan askerleri arasında bir Tüık hayranlığı ve «Türkü taklit» modası almış yürürnüş, Türklerin bıyıklarım, giyiniş tarzlarmı ve ta vırlannı taklide özeniyor-larrnş N e garip teza t içindeyiz, değil mi? Buradaki yük, se k ( !) zümre, dcvşirrneler zümresi, bir yandan Türk'ün kendine has her şeyini geri .aşağr, ayıp görüyor; Türkü ancak baskı altında tutarak ve zorla sürüklüyerek bu memleketin yaşıyabileceği fikrini savunuyor; diğer yandan Amerikalılara karşı hudırtsuz bir hayranlık besIiyor, onlara yaranmak. yaftaklarmak için ne ça., reye başvuracağım bilemiyor Buna rağmen bu züm, renin Amerikalılardan gördüğü karşılık; İstiskal ve yan çizme; o kadarki, bütün ısrarlara rağmen Atlan, tik Paktma bile ahnrmyoruz Sonra bir de bakiyoruz ki, Amerikalı denen (ve neredeyse tapınacağımız) insanlar hakiki Türk ile (o kendini idareye ve insanlık haklarina layık gör ülmiyerı insanla) yakından temasa ,~eçince, birkaç ay içinde biyığına varıncaya kadar Türk'ü taklide başlıyor,

m

ı

Hayal

ve Hakikat

Bize sönlendiğine göre, bizim diploma tlar Av.upada ve Amerikada daima. en fazla itibar görürler, nereye gitseler, ne deseler hayranlık uvandn-n-Iav, 1\Iat_ buatımızda ve resmi beyanatta bu daima böyledir, Hatta bu yüksek harici itibar bir bakıma bizlere, yurdun içindekilere karşı bir nevi silah gibi kullanılır, Bize, yabancı.ların hassas oldukları bazı konular üze , i inde, ağzrmız ı açmamak. yüksek diploma tlarv-mzın topladığı yüksek hayr-anlığı bozmamak telkin edilir, O yüksek diplomat larrnıza hiçbir masraf, hiçbir imtiyaz çoğumsanrnaz Bize batı aleminin hayranlığını ve dos tluğurıu kazandıran 0, memlekete sırt çevirmiş, kok te ylci, ba vulcu, kozmopolit diplomatlarımızın önünde' boyrıu bükiık ve hayran durmarniz gerektiği telkin olunur, lardan sonra baş gösteren kıymet buhrarunı giderrnoyc çalışmahyız Daha sonra cemiye timize müsbct tesirleri olacak sanat eserlerinin artmasını istiyorsak; bir kere ye tişrniş olan sarı'atkart, diı'ek tif altında çalıştırmaya kalkışmak hatasından uzak kalarak, müsbet değerlere bağlı yetişmiş sarı'a tk an himaye ve teşvik etmeliyiz, Bir taraftan da yeni san'atkarla, nmızm müsbet değerlere bağlı olarak yetişmesi için azami gayreti sarfe trrıellyiz. Böyle yetişmiş san'at, karın sarı'at eseri için yapacakları san'at faaliyetinin neticesi kendiliğinden cemiyete faydalı olacaktır. Hocaoğlu S, Er türk

.-

-~

----

Örnek!

Bir Danimarka hayvarıa t bahçesinde rnesu t ı ')bir hayat süren karı koca bir çift mavmununverkeği, bir gün kendisini, kafesteki sarrnaşıkları boğazına dola, mak sure tıyla öldürüverrniş! Sebep, karesin yanına getirilen bir başka kafeste bulunan bir erkek rrıay, rnunla dişisinin flört ( !) etmesi imiş! Bu müntehir ye merhum erkek mayrnunu takdir etmemek mümkün değil" Demek naysiye t ve şereri birçok insanlardan fazla irniş., Acaba, bu şeref ve haysiye t sahibi mayrriurıla bu 'duy~udan mahrum in,

__

_.

.,;;

..-'-_.•........ :..

:.-

.


r---.~,_~_~ __ ~_,~.,_~,-".------------------------------

9

ORKUN bir yaradilış

yarıl ış l ığ ı var mı dersi-

Niçin?

Cocuk safi yarıe babasına 'sordu: <:- Baba, di k ta tör ne demektir ? c «- Asr-i padisah demektir oğlum, Cevabı nı alan çocuk bir müddet düsürıdü ve sonra babasına yaşından ve başından umu'znadık bil', sual daha sordu: _ <- Peki öyledir de, diktatörler niçin fes g iyrnez le ı, lıalıacığım? ", Hükmi Şu lıs lye t Son çıkan kanunların birinin sayesinde, art ık heykeller de hükrni şahıs oldular, Artık bundan böyle heykeller de her hükrni şahıs gibi, ha kiki şahsın sahip olduğu bütün haklara sahip olacaklar; dava edecekler, dava edilecekler .ernlak sahibi olabilecekler, kanun diliyle konuşacaklar, lza le-i hayat edecekler, v.b Bu arada yalnız evlenemiyecek ler İşte işin yanlış tarafı! Bütün işler kitabına uydurulduğu halde, yalnız evlenme keyfiyeti uydurulama., rmş, Halbuki gönül isterdi Id, meclisten bir de heyke llere evlenme müsaadesi veren bir kanun çıksın ve bÜYÜk bir istisna eseri olarak .heykeller için taaddüdü zevcat usulü kabul edilmiş olsun. Ondan sonra seyredin siz memlekette nüfus artışını.

ler, Bunlardan bil'ini doğdukları gün ebe hanım va; par, diğerini de öldükleri gün imam ve papaz efendl ı Serseriler çok kere, yedikleri bir biçakla veya idam sehpasında «temiz leniı-ler» Komünist memleketlerde, temizlik ayrı bir önem taşır; orada temizlik, sorgusuz, yargısız beyne kur, şun yemek veyahut diri diri fırına atılıp kebap edilmek manasma gelir. Biz Türkler, temizliği - ama vücut ve ahlak temizliğini - çok severiz; atalarımız mimari bakımdan birer şaheser olan nice değerli hamamlar inşa etmis., lerdir. Bu, mille'timlzm bütün tar1h boyunca terniz'li~e ne kadar önem verdiğinin en açık delilidir. Ancak, (Şen-Gül) adıyla anılanbir tanesinin özel bir şöhreti vardır. Zira burada (istihmam) edenler içinde maddi ve manevi, olağanüstü temiilenenler; nam, şan ve şöhret sahibi olanlar bulunmaktadır!

ww w.o tu

ken

de

Alay ve kalay Amerikan Cumhurbaşkanı Tru.man verdiği bir nutukta, Komünist Rusva'nın. demokrasi alemiyle alay ettiğinden şikayet etmiş ve artık buna meydan ve: rilmiyeceğini söylemiş!" Biz, birçok hırsızların namuslu insanlarla, kanlı kaatıl canilerin şerefli adamlarla, timarhane kaçkını zır delilerin akıllı şahrslarla alayettiğini gördüğümüz veya işittiğimiziçin bu (alay) meselesine şaşmadık! Bunu, şerefsizliğin şerefle, hayasızlığın namus ile, cibi lliye tsizliğin asalet ile, ahmaklığın zek ii ile ve nihayet bütün cihana maskara olmuş bir şebeğin arslanla istihzası saydık ve gülüp, geçtik, Fakat ortada mademki bir alay var; buna değerine uygun bir şekilde kıyme t vermeli", Çünkü, küstahın küstah, lığına göz yumulursa o, cesaretini artırır!,. Truman Cenaplarına - haddimiz olmıyarak - tavsi; yemiz: Cihanın bu en büyük serserisi sizinle alay mı ediyor? İnsanlığın bu en şerefsiz arS1Z1 sizinle istihzaya 'mı yeltendi? Bu istihzalar ve (alay) lar hep Krem, linden mi geliyor?" Dizin Efendim dizin tümenler i. ordularıo'nun karşısına.ı , Şöyle o Carıib'e doğru bir yollanıverin l., Alay mı? al sana tümen, al sana ordu, al sana bütün bir hür insanlık! .. Ve, yirminci asra, YÜZkarası olan bu 'namussuzu, kızıl renkli asaletsiz (bakır) ı şöyle bir kalayhyıverin l..

Gömlek değiştirme yılanın büyüdüğüne veya büyııyeceğine de delalet edermis İnsanlar arasında da bu şekilde gömlek değiştirenler son zamanlarda sıksık görülmese başlandı; mesela Halk Partisi gömleğini atıp Demokrat Parti, bu da olmazsa Millet Partisi gömleğini giyiverenler buna misaldir Yılanların görn., lek değiştirmekle büyüdüğü gibi, böyle gömlek değiştirerek yükselen, büyüyen, mevki ve makam sahibi olanları son yıllarda fazlaca gördük, Ne ise mevzuumuza dönelim: Köpekler, «ya lanrnak: .. suretiyle temizlenirler; he., le "kediler., <Kiler,. leri tertemiz ettikten senra bir 'kenara çekllip öyle güzel temizlenirler ki, bu halleri geçen devri n bazı insanlarına ne kadar örnek olsa azdır. Fi ller temizlik için viıcutlarma hor tumlarıyla su sıkarle rrms: kur tlar, çakallar, sırtlanlar, hele (kaplan) ve (pars) nasıl temizlenirler bilmiyoruz. Tavuk, çöplükleri eşelemekle, kazla ördek suya dalıp çıkmakla, eşek ve katıl' tepinmek, tepmek ve (yerlerde yuvarlanmakla) temizlenirler. Görülüyor ki, hayvarı; larm temizlik usulleri geniş ilmi ve sosyolojik (!!) bir konudur'. Biz bunu bırakalım da insanlara geçelim: Bazı milletler, te.mizliğe çok önem verirler; bazıları ise ömürleri boyunca ancak iki defa temizlik yüzü görür-

m

a r ası nda

niz?

rgi .co

sanlar

Temizlik Meseleai Temizlik, iyi şey muhakkak" (Temizlik, iymarun yarrsıdır.) sözü islam dininin en kıymetli hikmetlerinden biridir, Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her mahlükurı kendine göre bir temizlenme usulü vardır, Me, sela, yılanlar, gömlek değiştirerek temizlenirler; yerlerde sürüne sürüne renk ve cilasıru kaybeden derilerini atarak onun altındaki parlak ve nakişlı gömlekleriyle ortaya çıktılar mı tertemiz oldular demektir.

Bu bahsi çabuk kapatmak istiyorum; fakat bizim geveze kalemin ucuna şu anda bir kıt'acık 'takılıverdi: Tam otuz yıl zurna çalmış pek yaman bir züppe var, Sanki matbuat için baykuş ta 0, bülbül de O; Öyle müthlş bir ,edip (!) ki, ar-ı namus tertemiz, Tertemiz otrnus mııhakkak genç iken Şeng-iU'df' O •••

Acı BİR KAYIB ta mnrruş ailelerinden İmamzade Remzi efenelirlİn kızı, Sofuzatle Mehmet efen(linin tıarernt, dokuz evlat anası, gerç,ek, miıslü, man • Türk kadını HATİCE HATVi>< 24 ağustos 1951 cuma g-ünii sabahleyin saat 6.15 te Adanadaki evlerinde ruhunu teslim e. derek rahme tt rahmana kavuşmuştur, Merhu, menin aynı günü saat II de Icaldrrrlan cenaze; si, cenaze namazı bizza t eşi tarafından kıldırıhp kalabalık bir cemaatle kaldırılarak as ri mezar; !ıktaki aile makberine defnedilmiştir Tanrı rahmet eyliye, Adananın


lO

ORKUN

Alpsü

Tabii ki bunun her sahada rolü vardır. Buna göre netice Amerikada bir dönüm için sarfedilen mesai 27 saa t iken bizde 480 saa t olara k görüyoruz (1). Türk köylüsü dönümde 90 kilo istihsal yaparken, Amerika, lılar 380 kilo ferah ferah elde ediyorlar. Nerede kal, dı moderrıleşen ziraatimiz ve köylürnüz ? Yoksa tek öküzünün yanında kendisinin de beraber karasapanı çekmekle mi makine köylere girmiş oluyor? Fakat istikbalden ürni tliyiz Bir ışık kaynağı bizleri sevindiriyor Teknik ziraat mütehassıslanndan Şemseddin Beşikoğlunun "Köy Davamız» adlı küçük çaplı, fakat kıymetlieseri ü.mitlerimizde haksız olmadığımı bana isbat ediyor. Sayın rnütehassıs eserini muayyen kısırnlara ayırarak o kadar güzel işlemiş ki, eseri incelerken kendimden geçtiğimi itiraf edebili, rim,

Bir insan samimi olursa, muhakkak ki gOlWğü davada da muvaffak olur. Bekişoğlu'rıun dediği gibi Türk' köyünün ve köylüsünun kalkınmasında Sağlık ve Sosyal, Tarım ve İçişleri Bakanlıklarının elele ve: rerek hareket etmesini bekliyoruz. Nüfusunun 2/3 si köylü olan bir memlekette planlı bir köy davasının şimdiye kadar ele' alınmarnış olması yüzkarasıdır. Şemseddin Beşikoğlu'nun manevi kıymeti çok büyük olan eseri hükü-mete köy kalkınmasında doğru. yolu göstermiş olursa ne mutlu ona ... İnşaallah, bundan sonra Türk köylüsü refah ve saadete kavuşarak, büyük hükümdar Kanuni Sultan Süleymanın dediği gibi, hakiki efendimiz olur. Narnık Zafer Alpsü

ww w.o tu

ken

1945 istatistiklerine göre Türkiyede 34,065 köy mevcut olup, bu köylerde 14,073,471 vatandaşımız yaşamaktadır. Nüfusunun 2/3 si köylü olan va tanırmz., da esaslı olarak bir köycillük davası şimdiye kadar maalesef ele alınmamıştır. Devr-i sabık ta ink ılaplav yapıldığını her tarafta söyleyen şef ve yardımcıları acaba nüfusumuzun 2/3 olan efendimizle yakından hangi tarihte meşgulolmuştur? Son senelerde dahi Kanada, Pakistan gibi memleketlerden yiyeceğimiz buğdayı ithal ederken, bu inkilaplardan bahsedenler biraz olsun utanmadılar mı? Türkiye bir ziraat mern., leketi olduğu halde, en acı tarafı bundan 50 _ 60 sene önceki durumda olup yiyecek buğdayını dahi dışar ı, dan almak zorunda kalmıştır. Demek oluyor ki geçen müddet zarfında ilerleme şöyle dursun, geri le mlşiz Köylümüzün fazla istihsal edebilmesi için muhak, kak . olan bir şey varsa, ilk önce fikren kalkınması lazımdır. Henüz 21,420 sinde yani '1t63 de ilkokul dahi bulunrnıyan köyümuz mevcutken, gösteriş seven üniversiteli gençlerimiz mevzii olan Doğu'yu kalkındır, ma teşebbüsü ile tetkiklerde bulunmak için seyahat; ler tertip etmişler ve bundan bir arpa boyu istifade edememişlerdir. Size burada bir misal vererek asıl konuya geçeceğim. Bir tren yolculuğunda tanıdığım, Sivrihisarlı Ahmet Ağa şöyle buyurmuştu: «Biz şimidys kadar milletin efendisi değil, eşeğiydik Şayet 14 mayıstan sonra efendi olabilirsek acı hakikati anlamış oluruz. Evet devr-i sabıkta efendimiz kôyliıye onlar «hacıağa), «sarı çizmali Mehmet ağa" tabirIerini kullanırlarkerı, köylüyü incittiklerini düşünememişlerdir

Zafer

m

Namık

ız

rgi .co

Yazan:

v

de

KOY

Köyü bilrniyen, köylüyü bilmez. Türk köylüsü hastasını baktıracak doktoru henüz bilmiyor. Tezek dururken yakacak başka bir şeyi düşünemiyor. elektri., ği ilçe merkezlerinde dahi göremezler; biraz içyağı, biraz zeytinyağı ve pamuk fitili nelerine yetmez. Ne, reden gazyağı bulup ta yakacaklar. Nice köylü bilirim ki sırtlarında gömleği, ayağında ayakkabısı yoktm. İnkrlap heykel dikmekle olmaz. Henüz ahırında hayvanı ile beraber yaşıyan köylürnüzün mevcudiyeti inkar edilemez. Bu mu efendilik? Ya yol, hangi kö, yümüzde doğru dürüst bir yol vardır? Sonra irıkılap, inkılap diye seri konferanslar tertip ederiz, hangi inkrlaplardan bahsediyorlar? Yirminci yüzyılda ne Türk köyü gibi bir köy ve ne de Türk köylüsü gibi bir köylü tasavvur edebiliriz. Köylüyü topraklandırma kanunu ile birşeyler yapılmak istendi, fakat icraatında hiçbir zaman samimi olmıyan devr-i sabıkta, bu kanun hiçbir netice vermemiştir Sonra kalkar, meydan mitinglerinde dahi vukarı , daki şartlar altında yaşıyan Türk köylüsünden efendilik payesini eksik etmeyiz, Bu, köylü ile alay etmekten başka bir şey değildir. Utanalım, devr-i sabık utansın! Köylünün gün geçtikçe modern ziraat aletleri ile teçhiz edildiğini söyliyenler memlekette 1,187,000 ka, rasaparı, 210,794 pulluk olduğunu biliyorlar nu?

(l)

Millet mecmuası

cilt:

5 yıl:

3,sayı:

108.

TURR KANTİGi (Milli İlahi) ilahi Sen yiğit Gözlerin<len Edib

yarut tuı Türkii ateş çıkar.

mll let.ler ln

bürkü

göklere

cıkar.

Şanını Tanrım

!

Türlüiıı ıunı: Koru soyunu, dilini! Her elden üs t e t elini! Ününil g'ölcll're ,-,ıkı!"!

ı<~sirge

t

ilahi ! Türke sen çeldirmc zahmet! Türkü et d iirıya yıı ziynet! Türk yurrlunu eyle cennet Şanını göldere çıkar :

-

Rıza

Nur


11

ORKUN KİTAPLAR

ARASINDA:

ş

KÜKREYi Mehmet

19·11 yılındanberi genç edeı.rya tçılar arasınch heyecan dalgaları uyandıran, nazarlar-ı üstüne toplayan Hocaoğlu Selahattin Ertürk'ün dördüncü şiir kitabı olan «Kükı-eyis.. hepsinden yüklü görünüyor Sairin bundan evvel yayınladığı «Zamana Kızla ı-ı, 1941.,., Osman Yüksel'le birlikte «T'Iı rk ve Tanrı, 19'13,· ve 1946 da «Mehrne tçiğin İsyarn. adlı şiir kitaplarındaki şiirlerdeki akıcı, düzgün nazım söyleyişi, bu kitaptaki şiirlerde daha da kuvvetli, Bizde, halk arasında ötedenberi kahramanlık şiirleri söylenegelrnişt ir Köroğlu. Demircioğlu, Kayıkçı Kul Mustafa g'l;i halk şairlerinin terennüm ettiği koçaklama lardan baş., ka bunların yalnız nazım şeklini alıp şii re yeni bir «ruh» veren mürıevver tabaka şairlerimizden pek azı halk şairleri kadar muvaffak olmuşlardır; fakat Hocaoğlu asla .., Onun 1946 da Ülkü mecmuasının «Yeni Serisinde ,çıkan birçok şiiri arasında bilhassa Yakarış adlısı kulaklarırnızda uğultu uyandırrruştı :

"\

i

Ulu Tanrun, Gönül dolusu dileklerle geldlm kapırıa, Boş çevirme: Gönlünden koptuğu kadar üzgü, Gücünün yettiği kadar felaket, Cefa ver, çile ver! Dert ver başundan büyük! Yokluk ver varlığını duyayım. Acı ver, tıadını ; İstıra.p ver, zevkını çıkaruyım,

Deli gönül us görmesin, Yiğit yürek yas görmesin; Kılıcunız pas görmesin, Silelim, kana stlellm, Kıt'asını içine alan «Koçaklama.. sı bunu gösteriYOl', Genç Osman destanındaki: «Ordunun bir ucu göründü Vandan «Kılıcın kabzusı görünmez kandan" mısraındaki yiğitlik havası, burada da esiyor, tarihimizin şanlı zafer günleri hayalimizde şimşek gibi çakıyor, Davul-Zurnu Dinlericen şiirindeki sesle, Anadolunun zeybe k, dadaş gibi koçaklarının sesini, uzak ve yakın tarihirnizin kahramanlık ha vasını duyuyoruz: Taşıyor ordu ordu ruhların lcükr-errıest, Duyuyorum içimden en tok, en erkek sesi, Köroğlu, Zeybek .Da.da bu seste devleşiyor, Yanıyor dalga dalga. kanım alcvleştyor , Sığmıyoruın şu anda yedi-kat I.• avr amına, Çıkıyor duygular ım sınırsız bir akma. Dinliyorum ırkımı cihangir günlerinde Korkunç nağralaı-ıyla Viyana önlerinde, Gözümde şimdi Muhaç, Sakarya canlanıyor, İçimde binbir alem tutuşmuş, gök yanıyer. Yukarda söylediğim gibIonda daima heyecan, milli bir heyecan, vatan, millet, bayrak sevgisi dalga dalga dalgalanıyor , Hele Sevdn.Iarırrnşrm şiiri ne kadar cana yakın ve sıcak hislerle örtülü: Tutuşuyor kanun aşktan mıdır bu '? Alev mi, bayrak mı, al kan mıdır bu? Görilümün baş-tacı: vatan mıdır bu? thıru ateşiyle ben dalgalanmışım, Sevdalanmışım hey, sevdalarımışım I Şair, 'I'ürklyem'de vatan sevgisini bakmiz ne güzel ifade ediyor: İster miyim Türksüz Uçmak olsa da; Bir yanda cihan, bir yanda Türkiyem. Onda güzellik var, fakat bir selale gibi hıçkıra.n, onda sanat var, fakat heyecanlı onda bayrak var, fakat kan akıyor .ve onda ülkü var, hiçbir şey dinIemiyor, «Kırk milyon, kırk milyon gözii yollarda» mısrağı bunu anlatmağa kafi geliyor. Şahsa gitmeden sanatı anlatmak olmuyor, çünkü sanat eseri şahıstan vücut bulmuş. Şu mısradaki SÖyleyiş kudretine bakınız: Yıkılmaz: dık burçlu kaledir iğman, Narnık Kemal'in: «Dörıe rsem ka.ypeyim millet yolunda bil' aztrnetten» mısrağını O: Kar etmez :Yiğide zulüm, Işkence, Dönersem bu yoldan eğer, alçağ ım , diye hatn-latıyor Kısaca Hocaoğlu bu kitabıyle «Kökü rnazide, gozu atıdes bir şair olduğunu gösteriyor. Eserin içindeki bütün şiirleri hangi cepheden ele alınırsa alınsin (fi;

m

i

.,

Gdlcu Ip

ş

ww w.o tu

ken

de

~;

rgi .co

Yazan:

.:....

Görülüyor ki şair, Tanrıdan huzur, bah t açıklığı, sefahat yerine cefa, çile, dert yokluk, acı.ıs tn-ap istiyor; bunlardan zevk çıkarayım diyor. Ne hoş istekler .. Fuzüli'rıin : Ya Rab bela-Yi aşk ile kıl aşına beni mısraındaki sert ...

munis

sese

' mukabil

bu ses

ne

kadar

Kitabın kompozisyonunda (Aylı Kurt' yayınları, Küçük boy: 7) yazısı ve güzel bir kurt resmi var, öteki sayfada - kitabın yeni yıldan bir ay önce elimize geçmesine rağmen 1949 yılında Kars İl basımevinde basıldığı yazılı. Öteki dış kapağın iç kısmında ik taptaId şiirlerin daha önce (Çınaraltı, Öz lcyiş, KUr_Şad, Serdengeçti, Bizim Türkiye, Ülkü, Kız ılelrna, Toprak, Bucak, İleri Yurt, Milli Birlik, Eanat, Devran. Bayrak, Çağlayan, Yurt, üıı«. Kars v.b.) dergi ve gazc, telerde yayınlandığı yazılı. Kitabın başında Atsrzın (Hocaoğlu Selahattin Er türk) başlıklı mukaddimesi var. 76 sayfadaki şiirlerin 36 sından beşi serbest, diğerleri hece vezniyle yazılmıştır. Şiirlerin hemen hepsinde duygu, heyecan yer yer taşıyor, kopürüyor ve nerede ise şairin sanatını boğacak gibi oluyor; Hocaoğlunun sesinde. Köroğlu'nun nğraları daha da kuvvet bulmuş, «Yiğit onyerinden yaralanrnalı» mısrağını pek yadırgatmıyan :

ı,


J

2

ORKUN

kil', sana t ... ) yine aynı

kahramanlık

Bnyr a lc'tn

zirveye varılır: Mil li heyecan, bütününü veriyorum:

Dr~ RıZA NUR iCIN .::;,

BAYRAK

Yazan:

ak ıd ır, ku.rurnın al ı,

Ondan a yr ı ka.lsam olurum deli. Gönül OIU\ vu rının , ean Ise kulu. Her şeyim, h,'!" şeylm bu kut81\1 ha yrn k, Duğd nrn gölg,>slnde olurum t.opr a k Elde bır o ka lnuş bı nlerce yıldan, Hayır, dalgaları değildIr yelden, Konu'iuyor bayrak başka bır dilden; Tarihten, şererten .şarıdun dulga.la r. Oluk oluk aka.n kandan dalgalar. Erldrıttk duygusu, Türkliili eevgtst. Geçmiş yüzyılların bItmez ovg üs ü, Savaşlar angısı, barışlar süsü. Aşkrnlar

kopüren

Alev parçasıdır-

böyle, yel değil, bayrak, gül değil.

kulunum bayrak, delJ.nlm bayrak ... bu başarısından Mehmet

•••••

ot •••

'U ı; ••••••

CANıM

Gökalp

~ ••••••.••

VATANIM ~TtJRKıYEM

Canımdan

ww w.o tu

Hangi birin sözlin edip bitirem, Yörük kızın gelin edlp götürem. Burcu burcu yaylalara. otuı-arn .. Bayrağa

üstünsun adanmış

cariarı

al kan

'I'ürktyem I

Tlirldyem! ..

Şehirlerin birer bırer gezilsin Ankaramda bal dudağa süzülsün Kal'asıııa şehit gazi yazılsın Her Her

do-

de

Hocaoğlu Selahattin Ertürk'ü layı tebr ik etmeği borç biliriz

ken

Kölen, kurbarnnırn, Senin us görmemiş

9 Eylül.., Ne mutlu bir günde toprağa düştün Doktor! Uğrunda baş koyduğurı bir davanın zafer günü, kahraman bir gün ... Çünkü sen de kahramanlar gibi yaşadın ve kahraman sancak sana son yolculuğunda hepimizden daha yakın arkadaşlık etti. Ne hazin ve kararsız bir merasimdi Sen ki bütün ömründe, hele şahsi işlerinde, daima kendin karar veri rdin, hem de ne büyük bir hızla ... Bugün ise san, ki hala herkes senin reyirıi bekliyor gibi. .. İYi yüzün, eğilmez başınla hala aramızda gibisin... Fakat biz biliyoruz ki sen madde olarak artık yoksun, Müte, vazi tabutunda son yolculuğunu bekliyorsun, Öz dost, larınla yapacağın SOn yolculuğu .. , Ama hani genç. lik? Bir arkadaşin ın, mezarının başında söylediği gibi yıllarca sonra aziz hatiranı anmak üzere toplan. mak için mi şimdi yok? O zaman yalnız yurdu ıçı n yaşamış ve yurdu için didirıerek ölmüş sana acap na, sıl hesap verecekler? Buna ihmal derneğe gönlüm razı değil Doktor! Bu, senin tali hi nin son bir kötü tecellisi.. Belki de büyük kederlerin verdiği şaşkın. hk.... Geçirenlerin az ihtiyar dostum .. , Ama karşılarrıa; ğa gelenlerin, ben biliyorum ki çok, pek çok..; Bütün Türk tarihinin uluları.., Biz gözü yaşlı, gönlü kırık seni uğurlarken onlar seni hürmet ve sevgiyle karşılıyorlar. Ölümünde seninle beraber olanlar, sessizce etrafında toplananlar biliyorlar ki sen unutul, mıyacaksin Tarih seni, sen öz oğlunu her zaman takdirle anacak Milletin kadirşinastrr Biraz geç kalması sana acı vermesin Doktor, sen ki onu o kadar severdin. Büyük kalbin bunu da hoş görsün, Bak, Ulu Tanrı da senden yana.,. Toprağa altıyı beş geçe düştün, ilk yağmur taneleriyle beraber... Tanrı sen, den rahmetini esirgemiyer Doktor. Rahmini de esir, gemez, rahat uyu. Bilirim ki ancak şimdi dinleneceksin .. , Yıllar yılı hasretini çektiğin yurdunun topraklarında ve milletinin gönlünde dirileneceksin .. , Türk'ün karagün dostu Rız~ Nur ... Nur içinde yat

m

Şehitlik dededen kalma miraaırn, TürkiedIr sevincim, Türkledir yaaırn, Sana tapmıyarn bJllrim hasrm,

Atsız

Bedt-lye

rgi .co

Yüzümün

kar-ışırı başka bir şan Tlirkiyem şehrin bir başka cihan Türk.1yem

Bedriye

Atsız

Adarıamın ovaları pamuktan GüzeIllğin sana verilmiş Haktan Adanam bu gönül sendedir çoktan

Bacrlarım pamuk toplar Türkiyem Sesler ovala rr kaplar 'I'ürktyern Aydırurnda davul çalar zeybe kle r Ardahanım me rtçe düşmanı bekler Ay yıldız korkusuz neş'r-I! g-ökler Gölderinde kar ta llaşsarn Türkiyem Dağ dağ bulutları aşsarn Tür klycrrı Arıta.lyarn denizle bak ışıverrruş Suları ça ğı i çağıl akıvermlş Güzeltık üstüne yakışıyermlş Güzellik sulara dolmuş Tür kiyem Gönlüm Antalyamda kalmış 'I'ur kiyem

TÜRK

GENÇLİK

TEŞKİLATlNDAN

Türk Mif llye tçltc r Derucğtno i1tilıak etmek üzere, Türk Gcnçlik Teşkiilltının genel kongresi 17 jlXj1951 Pazartesi !:"ünü Sabah saat 9 da ve nlsup

elde

martesi sindeki tün aza nur. Tanrı

edilmediği

ta lcdi rtle

22 j1X/1951

Cu-

günü aynı saatte Rüsternpuşa medrese. 'I'eşktla t merkezinde yapılacağından büar'Icadn.ştar ın hazır bulunmaları rica oluTürkü

Korusun. T. G. T. Gcnel Başkanlığı

Tür-kmenoğ lu Ali Rıza Özer

_.

_

: •. :.

__ ._~.

:....~_._

••••

: •.• _ . ..:.

.;......._

.

-'--

__

•••

......:..:•. ;.J


ORKUN

1944 1945

lRKçıuK- TURANCILIK-DAVASI --;ı

;;;;:ij

f)~

,.

:."j i

m

kendisini beklerniye memur sivil polislerle geçire, cekti, 16 Mayıs tarihli gazete ve dergiler: 16 mayıs günkü yazılar arasmda Necmettin Sadak tarafından Aksarn gazetesinde baş yazı ile Ülkü dergisinin 16 mayıs tarihli nüshasında haçlı seferine kalemleriyle iş tirake mecbur bırakılan Ahmet Kutsi Tecer, Tahsin Banguoğlu ve Reşat Şemsettin Sirerin makaleleri bulunmaktadır, "Bu Asırda Millet ve Milliyet Seciyesi, Halis Kan ';y arış Atı Evsafına Berızemez» başlıklı yazısında Necmettin Sadak, henüz Falih Rıfkı ve emsalinin derecesine inmiş gibi gözükmek istememekte, konu. yu hala ciddi (!) bir cepheden mütalaa edermişçesine bir tavır takınmaktadır . Şu cümleler. bu ilmi (!) yazıdandır: «Milletler arasında ırk ve kan bağı en küçük bil' rol oynasaydı, dünyanın şekli değişir di .',. <Vatan kunç ibr

sınırları süahtır,

de

gurıu Balıkesirden trene Ankarada bindirilen Nejdet Sarıçar, 16 mayıs öğle sularında Ankaraya vardı, Bu yolculuk pek de rahat geçti sayılamaz, Zira bir gün önce iyi olan ha. va ertesi gün birdenbire soğurnuş ve Nejdet Sançar yolun Eskişehirden sonraki gece kıs.mını bu yüzden pek rahatsız geçirmişti, Yol arkadaşı olan resmi me. mur biraz mankafa. fakat iyi kalpli bir adamdı, San. çara tek teselli de bu saf memurun durumu oldu, Nejdet Sançar resmi memurla birlikte vilayet bi. nasına geldikleri sırada öğle tatili henüz bitmemişti. {3u sebeple baş vurulacak makam bulmakta biraz güçlük çekildi, Memur bir sürü odalara girip çıkıyor. Bu sırada Nejdet Sançar dışarda yalnız kalıyordu. İstese kaçmak işten bile değildi. Bu kapı önü bekle.melerinden birinde Sançarın ya. nına gülerek bir genç geldi. Bu, Nejdet Sançarın Sı. vas lisesinden eski bir ta lebesiydi ;ı?olis içerden çı. kırıcaya kadar birkaç IM edebildiler. Genç, Ankarada bulunması dolayısıyla hadiselere vakıf'tı Hocasına Ankarada olan bitenleri kısaca anlattıktan sonra At. sızın da mevkuf bulunduğunu bildirdi. Memurun dı. şarıçıkması üzerine vedataşıp ayrıldılar. Nejdet Sançar oradan emniyetin birinci şubesine götürüldü. Kendisini bir odaya soktular İçerde beş altı kişi vardı. Nejdet Sançara tuhaf tuhaf bakıyor. Iardı, Sançar odada bir müddet oturdu. Neden sonra odada kilerden . birisi kendisine ne İnünasebetle geti. rtlmiş bulunduğunu sordu. Nejdet Sançar kısaca «Bilmiyorurn!» dedi. Bil' başkası: «Atsız ile bir ilgi. niz var mı? .\, diye sordu. Sancar yine tek kelime ile «Kardeşiylm» cevabını verdi Bu son söz üzerine odanın havası birden değişti. çoğu gençten kimseler olan ve Sançarın sonradan sivil emniyet memurları olduklarını anladığı bu a , damlar Nejdet Sançar ile ahbaplığa başladılar. Söz hep Ankara hadiseleri üzerinde dolaşıyor, faka t San. çar ih tiyatı elden bırakmadan konuşuyordu, Bir .müddet sonra odaya bir başka sivil girdi. San. çara yaklaşarak: Kusura bakrnayın, usul icabı üstünücü başınızı arryacağız l Dedi. Nejdet Sançar cepleriniboşalttı, bavulunu da şöyle bir gözden geçirdiler. Jilet katımmm bir yana ayrıldığını gören Nejdet Sançar: - Bu daı neden? Del' gibi memurun yuzune bakınca, nazik bir a., . dam olan sivil memur: Usuldendir, hani intihar filan gibi bir şeyol. masın diye alınır! Dedi. Bir müddet sonra Sançarı boşaltılmış bir çalışma odasına getirdiler. Buraya bir karyola kurulmuştu. Birkaç ta iskemle vardı. İşte Nejdet Sançar Anka. radaki yedi sekiz günlük mevkufiyetini bu odada

rgi .co

Nejdet Sançar 15 mayıs

.:Türk milleti kendi sınırları içinde • kimsenin ka. nına mikroskopla bakmadan . asaletlerin en büyüğü olan istikbal, hürriyet ve müsavat idealine bağlıdır. Bu millet ne beynelmilelcilik, ne Islamcılık. ne Tu. rarıcılık cezbelerine kurban edilmiyecektir. Milli ide. alimiz Türkiye Cumhuriyetini yüksel tmektir. Kan bağının milletler arasında en küçük bir ;'01 oynamadığını iddia etmenin tek manası, şefi mern., nun etmek olsa gerektir. Çünkü Necmettin Sadak pekala bilir ki, milletler arasında rol oynıyan türlü bağlar, türlü unsurlar arasında kan, mühirn bir yer işgal eder. Eğer hayatta karnn yeri olmasaydı Çerkez Ethem İstiklal Savaşında Türkü vurmak için Yunan. lılar safında yer almazdı, Eğer kan roloynamasaydı Şeyh Said bağımsız Kürt devleti kurmak için isyan bayrağını açrnazdı, Eğer karım rolü olmasaydı Amerikada devlet başkanlart- yalnız Anglo.Sakson., lardan seçilmezdi. Eğer kanın rolü olmasaydı İkinci Dünya Savaşında memleketlerini saran casusları el. .de etmek için açtıkları mücadelede İngilizler ilk ola. rak soyadlarına nazaran İngiliz ır kından olmıyan 1nsanları tesbit etmekle işe başlamaz lardı Milletler hayatında kanın rolü çok büyüktür. Bu. nu inkar denizi, suyu, havayı inkar kadar manasız., dır. Bunu anlamak için sadece Osmanlı tarihini ince . lemek yeter. Kör olmıyan gözler tarihimizin bu dev. resinden hayatta kanın rolünü görür, çıkarırlar Necmettin Sadak, bu lafı elbette inanarak yazmış değildir. Yani bir diktatörü memnun etmek için bir hakikati çiğnemek istemiştir. Bir diktatörün hatırı için bir hakikati çiğnemek! Her halde bu ciddi in. sanIarın karı değildir. Irkçılığın devlet sınırı dışında emperyaliz.m olaca,

ken

ww w.o tu

dışına taşan ırkçılık ise daha kol'. emperyalizme alet edilmektedir .:ı.

,

. '~

"i ;

~\

..~

""'-.1

i


ORKUN Sadece şu sa tırlar, Bangoğlu için ebedi bil' utanç vesikası olan, bu yazının mahiye tirıi göstermeye yeter: «Fakat o (yani Türk gençliği) hiç şaşmadan ya l, nız kendi yolunda yürüyecek ve büyük şeflerinin kendisine emanet ettikleri bu rejimi canla başla ko. ruyacaktır»

rgi .co

m

«Bunlar hep şeflerimizin kendi elleriyle yetiştir., dikleri Inkılap çocuklarıdır Şimdi bütün bu 25 yıllık nesiller tek iyman ve tek emelle, tek kütle ve cephe halinde sımsıkı büyük şef" İnörıünün etrafında ve emrinde duruyorlar,» Burada Türk gençliğinin canla başla koruyacağı söylenen şef emanet] rejim, 14 Mayıs 1950 de milletin, yerin dibine geçirdiği mahut şef sistemi, istibda t rejimidir, İşte ilim adamı (!) Barıguoğlunun Türk gençliğine reva ve layık gördüğü seviye ve karakter! Faka t milli şefi n emrinde ve etrafında tek iyrnan, tek emel, tek cephe halinde (sanki bir meziyetmis gibi!) durduğu ilan olunan bu gençlik acaba şimdi nerede? Bu uydurma, bu dalkavuk," bu riyakar SÖ:C. ler, bilemeyiz Banguoğlunun milli eğitim bakanlığına gelmesinde roloynamış mıdır? Fakat şu "muhakl:ak. tır ki Tahsin Barıguoğlu, bu makalesi ve bilhassa makalesinin yukarkı ve ernsali cümleleriyle şef dev, r irıin köleleri arasında yer almak gibi feci, bir insan için kahır ve ölüm sebebi olmaya kafi, bi r duruma düşmüştür. Tanrı," taksiratını bağışlar mı? Bunu da yine Tan" n bilir ... Ahmet Kutsi Tecer'in «Biz Ne Is tıyoruzr » başlıklı ve daha ilk cümlelerinden birisi «burada yepyeni bır devlet kurdulc Ye en iyisini kurduk !» şeklinde kocaman bir atmasyon ile başlıyan yazısı ise 'I'Iuki , ye için Halk Partisi programının herşey olduğunu isba t (!) gayretiyle kaleme alınmış bir bediadır! Şu şahane (i) satırlar işte bu makaledendir:

ww w.o tu

ken

ğı iddiasına gelince: «Bu, komünistlerin adi ve gülünç Iafl arrıdan birisidir. Necmettin Sadak bu kızıl tekerlemeyi tekrarlamakla kime ve neye hizmet etmek istemiş tir, bilinernez Kızıllar, kölesi bulundukları Moskovanın idaresinde yaşıyan Türklerin, eb edi yen efendilerinin pençesinde yaşamaya mahkum kalma, ları için, Türk aleminde milli şuuru destekleyici ha., reketlerin kuvvetlenmesini hiç istemezler. Yerli moskofçuların Turancılığı dünyanın barış düzenini bozacak emperyalist bir hareket şeklinde göstermek is., temeleri işte bundandır Necmettin Sadak da işte bu cümlesiyle Türklük aleyhindeki bu tekerlemeyi tek_" rarlamakta, ve bu suretle de şüphesiz sadece şefini "değil, kızıl sürüyü de memnun etmiş olmaktadır. Akşam başyazarı makalesinde, ırkçılığın mikres. kopla kan tahlili demek olduğunu söyliyerek yine kızıl tekerlemelerden birini daha tekrarlarnaktadir. Türk ırkçılığının kan tahlili gibi bir ciheti olmadığı yüzlerce defa yazıldı, söyleridi. Bunu bilmernek belki ayıp değildir, Lakin bilmeden bu konuda konuşmak! İşte bu ayıptır. Necmettin Sadale bu cümlesiyle işte bu ayıbı yapmaktadır, Bir de bu ünlü başyazara göre, Türk milleti Turancılık cezbesine kurban" edilmiyecekmiş i Bahtsız Türk milleti! Seni büyük bir fikre kurban (!) etmek istemediklerini yazanlar. senin en tabii haklanndan olan hürriyetini bile elinden kaparak yirmi yedi yıl tepende otuİ'anlardır.Türaıicılık," büyük bir" milletin saadeti, insan gibi yaşaması fikrtdlr Bu adam senin bü tün soyunun insan gibi yaşamasına mi Iletin kurban edilmesi diyor, Bunları" unutma: «Milli idealimiz Türkiye Cumhuriyetini yükseltrnek tir» vecizesine gelince: Sosyolog Necmettin Sadak bu cümlesiyle milli ideal hakkında hiçbir bilgisi olmadığını göstermektedir. Bir devletin yükselmesi kadar "tabii bil' şey, bil' "milletin milli ideali olabilir mi? Bir devle ti-, yükselmesi, bil' Arnavut bahçivanın bos tanını ekip hiçi p yer is t iımesi kadar tabii bir harekettir. İşte Türklüğo milli idealolarak gösterilmek istenen sev.. Sade bu tek cümle bile o yere batan şef sis ternirıde Türklüğün en tabii, en uJvi haklarının, mefkürelerinin ve her şeyinin nasıl frenlenmek iste n , diğinin, nasıl dejenere edilmeye çalışıldığının delilidir Ülkü dergisinin 16 mayıs tarihli nüshasındaki ya· z ılar a gelince: Bunlardan Tahsin Banguoğlu'nunki «Türk gençliğinin Tek Cephesi» başlıklı yazıda', «Türk gençliği mutlu bir gerıçlik tirv, «Türk gençliği bahtlı bir genç, Iik tir», «Türk gençliği mesut bir gençllktır» gibi ısmarlama kokan cümlelerle süslü (!) bu yazısında e-eleceğin milli eğitim bakanı, milli şefe layık bir emir kulu olduğunu isbat etmek kudretini göstermiştir, Banguoğlu, bir üniversite mensubu, yani bir ilim adamıdır! Fakat bu yazısının bir ilim adamından beklenen tarafsızlık ve ciddiyetle zerre kadar ilgisi yoktur. O da Falih Rıfkı ve emsali gibi derrıagojiye baş vurmakta, milli şefi pöhpöhlemekte ve nihayet devrin dalkavuklarının ağızlarından ve kalemlerinden eksik olmıyan basma kalıp uydurma ve teker le, meleri sıralamaktadır.

de

14

«Bu

bütün

rrıürıase he t le söyllye!iııı

memleket

çocuklaruun,

kitabıdır,

Herhang-i

ıı"lirtil('u

Ulki"ılerlıııizp

tehllke!idir

bil'

emel, aykırı

Id C, H, P, l;roı.;Taıııl

bütün n ydrn!u rın iil k ii lılr maksat bu kl tn.ptu Ise yalandır, yanlıştır,

Şu sözlerin gülünçlüğü, iğ rençliğ i, manlıksızlığı karşısında insan soyliyecek söz bulanuyor Alırnet Kutsi efendinin bu makalesiyle dalkavukluk ve de. magojiden Falih Rıf k ıyı bile gölgede bırakmak istedi. ği anlaşılıyor. Bu maskara satırlardan çıkan manaya göre Kur/an islamlık için ne ise, C. H. P, programının da Türklük için odur! Acaba dünya kuruldu kurulalı bu büyüklükte kaç yumurta yumurtlanmıştır? Tecer efendinin bu uy., durması mikyas olunca Türklük için güdülecek bütün ernellerin ve maksatların yalan olması icap etmemekte midir? Falih Rıfkı ile dalkavukluk yarışına çıkmış olan Tecer Efendi makalesinin sonlarına doğru bir de şu inciyi ortaya koyuyor: «BlI toprağrı sahip bir h a lk ız Aramızdan şeçtiği. miz vekillerimizle yine kendi adımıza. hükümet ediyoruz, Başırmzdu İnönü gibi bir şefimiz var ı..» Görülüyor ki bu yaratık ta, Cibali imamının oğlu gibi, Türk milletine «halk" diyor. Ve sonra veki lle ,

-

-

,ı",


----------------------~-------

15 ~--------

KÖY V EI{ASABALARI :

Yazan:

Me te oğlu M. Hacı

Coğrafya dur urnu : Edirne, İstanbulu Londıaya bağlıyan ve turistlik bir ehemmiyeti haiz olan Avrupa yolu üzerinde, İstarıbulun 240 km. batısında, eski debdebeli ve şaşaalı günlerin sadece Iaflarıyla geçi. nen bakımsız, yıkık ve bir minare ormanından fark. sız bir serhad şehridir. Doğudan Babaeskı, batıdan Bulgar, güneyden kısmen Yunan sınırı ve Meriç ırmağı, kuzeyden de tamamen Bulgaristanla çevr ilmiştir. İldimi: Bir Akdeniz mırıtaka şehri olmakla ber a. bel' yazları sıcak, kışları soğuk geçer, Denizden yiıksekliği 35 metredir

Hacı ve Sarı Danişrnentler 200 binden artıktır

gibi,

'I'anlhl ve Yeni Eserler: Edirne tarihi eserlerinin bolluğu ve güzelleğiyle Istanbuldan sonra ikincidir. Şehir içinde LS faal ve bunun bir misli kadar da yayrı faal cami, 5 hamam, 26 çeşme, 20 ilkokul, 2 lıse, 2 öğretmen okulu, 2 sanat enstitüsü, 3 orta okul, ı mez, baha, 6 kışla, 3 han, 2 kcrvansaray, 5 otel, 2 gazina ve bir de park vardır. Şehirdeki belli başlı tarihi aile. Ierin soyadları şunlardır: Cezzarlar, Kaltakkıranıarı Dağdevirenler. Kürtler, Çakmakçılar, Kamanlılar, Iyeeller ve Ekmekçibaşılar. Halkın adları ise Meh, met, Ahmet, Mustafa, Hüseyin, Hasan, Rifat, Fik re t , Süleyman, Tevfik ve İbrahim gibi 'tamamiyle müslü, man adlarıdır. Edirnenin ÜnliiIeri: Edirrıeds anılan meşhur şa , hısların adetleri oldukça fazladır NailLi Kadinı (Şair) Sadi Efendi (rnütefekkir ve tarihçi), Talat Paşa (Meşrutiyet sadrazarnı ve İt tiha't-Terakki fırkasının reisi), Dilaver Beğ (Mesıutiye t ten evvelki bele~iye başkanı . şehrin imal'ına çok çahşrnıştu-) , Hacı Adil Beğ (Edirne valisi), Cezzar oğullarından Dertli Mus, tafa Beğ (Sultan Hamit zamanında imparatorluğun en zengin adamı), Hacı İzzet Paşa (Vali - nükte darı ve frkralarıyla meşhur), Arif Paşa (Müşir _ Vali), Şevket Beğ (Belediye reisi), Mehmet Şeref (Avukatgazeteci - hatip ve mebus) , Cafer Tayyar Eğilmez (Emekli general. Edirnede bir devir sahibi olup Ca. fer Tayyar Paşa zamanı diye anılır), Kürt Nazım (Çiftlikler sahibi), Asım Beğ ırkinci meclls.i rnebu, sanda Edirne rnebusu) , Emin Beğ (Def te rdar ve me. tıus) , Rıza Tevfik (F'ilosof ve mebus - Meşru tiyet devrinde Edirne havrasında Yahudice, kiliselerde Rurnca, Ermenice ve Bulgarca nutuklar vermiştir), Galip Bahtiyar (Maarif MÜdürü), Rıdvan Nafiz (Maarlf müsteşarı), Kirkor Körnürcüyarı (Yüksek ticaret okulunun maruf r-iyaziye ve muhasebe hocasr), Adalı Halil (Cihan peh livant) , Yolageldili Kasım Efen. di (İttihat . Ter-akki Edirne murahhası . Zamanının zengini olup Milli Mücadelede maddi - manevi feda. kar-Iıkları olmuştur), Nafi Atuf Kansu (Terbiyeci _ maarif müsteşarı ve C. H, P. nin eski umumi kattbi), Mazhar Müfit (Denizli milletvekili), Asım Beğ (Balkan Harbinde çete kumandanlığı yaparak adına' bir darüleytam mektebinin ismi verilmiştir), Ali Galip (Nüfus Umum Müdürü - Dirnoteka kavmakamı). Nuri Efendi (Müftü), Hilmi Efendi (MüftCt), Haşim İşearı (Eski Bursa Valisi), Sinan Tekelioğlu (Seyhan milletvekili), Mahmut Nedim Gündüzalp (eski Edir. ne mebusu ve Ticaret Bakanı), İsmail Habip Sevük (Muharrtr . eski Edirne Türk ocağı reisi) Hamdi Kayalı (Felsefecl ) , Gani Beğ (İttihat . Terakki mü. fettişi), Dr, Rifat Osman (Tarihçi), Osmaıı Nuri Pe. remeci (Tarihçi) ve Ahmet Yekta (besekar) ,

ken

de

Şehrin durumu: Edirnenin 22 mahallesi, 5 ilçesi, 270 köyü,lA bucağı ve belediye sınırları içinde 7152 evi vardır. Şehir Arda, Tunca ve Meriç u-makraı ının teşkil ettikleri münbit bir ovanın gayet hafif meyilli sırtlarında olup evlerinin çoğu ahşap ve iki katlıdır. Bu yapıların çoğu geniş yollarla birbirinden ayrtlmak., tadırlar, Kaleiçi ve merkez mahallelerinde sokaklar kıs.men kaldırımsız olmakla beraber oldukça munta, 'tazam, diğer semt sokakları ise dar ve gayri munta, zamdirlar. Şehri güney ve kuzey cihetlerinden kuşatan Tunca, Bülbül adası civarında Merice karışır. İçme suları Arnavutköy ve Ortaköyden gelir. Bu su. lar tatlı ve berraktırtar Şehrin kanalizasyonu olma. dığından gayet eski olan Iağım tertiba tından fayda. ·lamlmaktadır.

sela: Ömer obası, Bütün ilin nüfusu

m

Di

rgi .co

TüRKELİNİN

ORKUN

ww w.o tu

Tarihi Durumu: Edirne Osmanlı Türkleri tarafın. dan Bizanshlardan alınmıştır. Bizanshlardan kalma eserler meyanında kale duvarları. zikredilebilirse de Bizans adlarına tesadüf etmek mümkün değildir, Bizans idaresindeki şehir Türkler tarafından zaptedilin., ce nehir boylari ve Kıyık tepesi evleri rrıeskun olrnuş, tur, Edirne Bizans hükümdarlarından Adriyen ta ra . fından kurulduğu için ilk adı da Adripenopolos'tur Nüfusu: Çeşitli hükümdarIara payitahtlık vazife. sini gören Edirnenin debdebeli günlerindeki nüfusu 140 bine kadar yükselmiştir, Çeşitli savaşlar ve de. mavlı göçler sebebiyle bu nüfus gittikçe azalmış ve 2950 yılı sayımında 30 bine kadar düşmüştür Halkı mütecanis olmakla beraber şehirde 1000 kadar Yahudi ve bir o kadar da kıpti vardır. Ekseriye ti 93 harbin. de Bulgaristan, Kırım ve Makedonyadan gelen Türk. ler teşkil etmekte olduğundan birbirlerine benzernez , ler. Kökleri Kaman Türklerine gitmektedir, Kaman boylarının adlarını taşıyan köy, yer, ova ve dağ ad. ları vardır. Ayrıca Danişmentler de mevcuttur, Me_ rirnizi kendimizin seçtiğimizi yazıyor, 1944 yılı ve milletin vekillerini kendisinin seçmesi.., Buna kü, mesteki kazlar bile karıkaha ile güler. Ve sonra ken, di adımıza hükumet etmemiz de, kız çocuklarının eveilik oynamaları gibi bir hükümeteilik oynamaktan başka bir şey midir? Bu satırları yazan bir adam hakkında daha başka ne denebilir?

Halkın

Hususiye tlert

: Halk,

yaz

kış şehirde

otu.

. ,,

.,


~::;~> .:.

_16_.

Ö_R_k_tJ_N

dir, Cahil gayet azdır, Lise ve üniversite mezunlarının adedi oldukça fazladır, Mahsul : Buğday, arpa, çavdar, gündöndü. keten, tütün, pirinç, ınısir ve süpürge ekilir, Buğday bire 10-15, arpa ,15-20, çavdar 15-20, gündöndü 60-70, keten 25, susam 15-20, pir'inç 10-15, mısır 50-60, süpürge 90-100 verir, Yemiş: Üzüm, dut, elma, armut, kiraz, vişne, ay, va, ceviz, şeftali, kaysı, zerdali, kavun, karpuz, fındık, kızılcık ve erik bol bol bulunur, Sebzeler: Edirne baş'tan başa bir sebze şehridir. Kaba ve çuşka biber'ler. domates, patates, patlıcan, kırmızı ve beyaz turp, pancar, soğan, sarmısak, pırasa, mercimek ve fasulye fazıa miktarda yetişir, Hayvancılık: Koyun, keçi, eşek, at, karasrğrr, man. da, katıl', tavuk, hindi, kaz, öretek gayet boldur. Ar ı., cılık ve ipekböcekçiliği son yıllarda oldukça ilerle., miştir, Dışarıya yapağı, deri, yumurta, peynir, t ere, yağı, et, bal ve koza ihraç eder, Şehrin

Ralltınması

İçin

Alınması

Ger-eken

Tedblr.

rgi .co

m

ler: 1 Edirne ovası Trakyanın en mürnbi t arazisidir, Tunca, Arda ve Meriç gibi ırmakların varlığından istifade eden Edirne ovası ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde bu suların taşmasından çok fazla zarar görür, Yıllarca şehirde faaliyet göstermiş olan Meriç Su İşleri Müdürlüğü milletin yüz binlerce lirasını boşu boşuna yok etmekten başka bil' ise yaramamıştır Tunca ve Meriç nehir ya takıarmın temizlenmesi i~i birinci plana alınmalıdır, 2 Sebze bololduğu için bil' veya iki konser-ve bafrikası yapılmalıdır, Bu suretle hem yüzlerce aile maişetlerini temin etmiş, hem de ziyan olan sebzeler ..kurtar ılrmş olacaktır, 3 - Meriç gibi sırf enerji kaynağı olan bir nelıı'in suları boş u boşuna ziyan olup gitmektedir, Halbukı bu nebrin herhangi bir yerine kurulacak olan bi r l'lı;l~ttik santu-ah bütün Trakyayı bol ışığa kavusturur. Bu suretle derme çatma motorlarİa günün ınuayye n saatlannda elektrik verebilen ilceler personel, 'yakıt masraflarından kurtulacak, ışıksız kalan köyler ve kasabalar da a ydı nla nacak tir 4 Edirne' şe ref Ii rnazisi ve bünyesini süsliyen ata yadigar-ı tarihi eserleriyle birinci sınıf turistik ehernrniye t i haiz bil' serhat şehridir Belediye tar»fından inşa edilecek otel, gazino, lokarrta, gibi binalar buraya turist celbe trnek için elzemdir :5 Meriç nehrinin yatağı cam imalatına Ievkalüde müsait olan kum tabakalarryla örtülüdür, Paşabahçede olduğu gibi burada da bir şişe ve cam fabrikası inşa edilmelidir , 6 Memleketimize Bulgaristandan gelen göçmenlerin nerelere yerleştirileceği günün konusu halindedir, Ali Paşa çarşrsımn içi ve Bedestan civarının dül:kanları tamir edilmek şartıyla Edirne; sinesinde 2001.1 göçmen ailesi barmdırabilecek durumdadır, M, Hacı Meteoğlu

ww w.o tu

ken

Düğün: Düğün cuma günü başlar, Koltuk güniı , ne, yani kızın erkek evine gireceği güne kadar çeyiz sergisi, kına ge~eleri ve hamam eğlenceleri kız "tarafından idare erıılir Koltuk gününden bir gün evvel kızın getireceği karyola. yor g an, döşek, kap kaçak, çamaşır v.b, çeyiz takımları erkek evine naklolunur. Erkek de bir misafir odası takımı temin eder, Koltuk günü kız evine erkek tarafı araba veya otomobillerle giderler, Kız, baba anne vb, akrabalarının ellerini düğün kıyafeti ile öper, baba yoksa ailenin en büyüğü gelince kemer takar, dualar edilir, erkek tarafı kız için hazırladıkları vasrtaya gelini bindirerek erkek evine hareket edilir, Mahalle delikanlıları bu es, nada yolu keserler ve erkek tarafından (tekerlek parası) namıyla külliye tlı bahşişi almadan kafileye yol vermezler Bu sırada erkek evinde güvey, arkadaşlaı-ı , nın huzurunda traş olup hazırlanır, Düğün alayı erkek evine vannca sokak kapısının iç tarafında beldiyen güvey ve yakınları 'tarafından karşılanır, Çiftler yanyana ve kolkola ekseriya yukandaki ka l ta bulu, nan düğün odasına giderler Merdive ndan çıkarken güvey merdivenlerin üstüne para, buğday ve şeker ıı. tar Odada 10 dakika kadar gelin ve güvey yaımz kalırlar, Bundan sonra beraberce çık ıp aiıe büvükle , ri nin sır'a ile ellerini öperler Damat arkadaşlan ile birlikte düğün evini terkederken geline muhtelif l1ediyeler takıhr. DüğÜn evinde çalınan çalgılar dave t , li leri eğ le ndiri r Bu suretle düğün sona errnis olur Olüm : Birisi ölünce akraba ye dostları cenaze evine ye_rnek getirmezler Gelenler sadece "Başınız sağolsur» demekle yetinirler,

__

de

rur Ekserisi çif tçilik le meşguldür Zeki, çalışkan ve sevimlidir Kadınları manto, birazı da çarşaf giyer, ve başlarına şarpa örterler DUğün: Edirnede düğün şu şekilde yapılır: Sözkesme : Evvela ağız ararıır. Kızlarını verecekleri anlaşılınca dönür gönderilir, Kızı kadınlar beğe , nirse de erkek te herhangi bil' vesile ile görür, Dünürlüğü erkekler yapar, Söz kesilince kız evine şeker ve kur'abiye gönderilir, Nişarı : Nişan gününü erkek tarafı tayin ve tesbit eder, Yemek hazırlığını kız tarafı yapar, Nişarıda aile, de en yaşlı kadın nişan yüzüğünü kıza takar; Kız evi çocuğa ve yakın akrabalarına hediyelik çamaşır gönderir, Buna mukabil erkek te yalnız nişanlısına mah , 8.;us olmak üzere şeker, tuvalet takımı ve çamaşır gönderir, Nişanlılar belediyede nikahlarıır ve eğlence yerlerine beraber gidebilirler,

~~

Doğum:

Doğumda

akrabalar

doğan

çocuğa

hediye

ıler getirirler, Bu mayanda çocuğun şerefine yemek ziyafetleri tertip edilir, Yemekler daha ziyade çeşitli börekler, sarıburma, prenses parrnağı, badem baklavası, di lber dudağı, peyrıir ta thsı, saray baklavası, sütlaç ve muhallebi gibi tatlılardan teşekkül eder. Hediyelerirı başlıcaları da pa ti k, önlük, farıi la, çorap v.b, çocuk hediyeleridir (Edirneliler katiyen ayrılık sembolü addettikleri mendil hediye etmezler). Sağlık Durumu: Memleketin diğer yerlerine nis , betle iyi olmakla beraber sıtma vakaları sık sık görülür, Son yıllarda veremlilerin miktarı da hayret edilecek derecede arttığından şehirde bir verem hastahanesi açılmıştır, Kültür: Bütün köylerdeki okullar faaliyet halinde,

İnAREHANE- : , FEYZULLAH CADDESi 9 Nu, A. MALTEPE -' ISTANBUL.

---------------------,IŞIL

MATBAASI

..-

.... ,

ISTANBUL

,

-

..

~,:;

,


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.