ı
BİR
de
TfjRI{LER
_O,
ORDU
. Emelimiz kadar ratılmış
ww w.o tu
ken
BÜTÜN
rgi .co
m
-'1 -
en
sırf Türke olmanın
kircüğ iinden hizmettir.
en büyüğüne
Halis Türk
i. HAMİ DANİşMEND
ya-
if'tiharı bize yetiyor. Dr. mZA
DİZDAROGLU
HİKMET
BASRİ GOCUL
NUR
ATSIZ NEJDET
SANÇAR
M. RAGIP YALIM ARıK OZAN
5~Ekim 1951 25
-~ {
ı
ı
SAYı
KURUŞ
ORHAN
TÜRKDOGAN
HİKMET
TANYU
CEBBAR
ERTÜRK
E$REF-İ ~(
ZAMAN
İSMET TÜMTÜRK
~~L~~~~~
i~
ı i~~
ürk-un
ailesi
adına,
imtiya mes'ul
zsahibi ve Müdürü:
İSMET
TÜMTÜRK
P, li,
Galata
RKU
1818
Haftalık
- Istanbut
Türkçü
ABONE :
Dergi
Yıllık 6 Aylık Yurt dı!!ı :
10 lira 5 lira
Yıllık
15 lira
İstanbul
Cuma Günleri Çıkar
5 Ekim 1951
MiL.LiYEriN
TARiFiNDE
53. Sayı
iHTiLAFLAR
V E TÜRK
MiLLiYETiNiN
TARIFI
-1DAl\rJŞ!\IEND
hiiye t», Çinde «kültür., Ve Garbi Asya ile Şimali Afrikadaki Arap aleminde «dil> m/yarının hakim vaziyette bulunduğunu görürüz, Tabii memleketten memlekete ve milletten millete değişen bu mütenakız tefsirlerle tarifierin sebebi, milletleı-in tesekkülünde amilolan tarihi şartlarda aranmalıdır, Mesela Fransız milliyeti muayyen bir ırk temeline istinat etmeyip muhtelif ırkıarın birbirine karışmasından hası! olduğu için, Fransız milliyetçilerinin ırk esasına dayanmalan kaabil değildir, Tıpkı bunun gibi Alman, İtalyan ve Fransız kantonlarında ayrı ayrı diller konuşulduğundan dolayı resmi b.: birkaç resmi dil kabul etmek mecburiyetinde kalan İsviçre için de milliyet prensipinin «dilv mıkyasıyla izahına kalkışmak, her sevden önce konfederasyonun inhi la lirıl kabul etmek demektir,
dan
size fayda'
var dır I»
ken
de
Bir milletin yaşıyabilmesi için fertlerinin siyasi kanaatlardan üstün bir f'ikre inanmakta birlesmesi lazımdır, Tarihin bütün büyük hareketlerini yapan milletler hep işte böyle bir müşterek fikre Inanmış kütlelerdir Mesela eski Türk cemiyetinin dünyayı sarsan kuvvet ve kudret memba ı her şeyden evvel imanında gösterilebilir, «İman" denilen şey daima dini mahiyette değildir, İnsan kütlelerini hareket ettirebilecek bir manevi kuvvet haline gelen ve ilmi tabiriyle «idee.forcedenilen hel' maşeri fikirde bu mahivet vardır, Hazre ti Muhammed, zaman ve mekanla kayıtlı olmıyan bu beşeri hakikati şöyle ifade etmiştir: ' «- Eğer bir taş parçasına bile Inaruyor sa.ıuz on,
HAi\Jİ
m
İSMAİL
rgi .co
Yazan:
ww w.o tu
Tabii böyle bir fayda için öyle bir taş parçasına inanmakta birleşrnek lazımdır, Garp milletlerinin tarihinde dinin yerine geçtiğini gördüğümüz milliyet fikrinin, Avrupa haritasını baştan başa değiştirecek bir kuvvet rolünü oynaması işte bu mahiyetinden dolayıdır, Avrupa kül tür dn iresindc rni lIive t Iikri ni n siyasi bir amil kuvve tini alabilmesi ancak Napoleorı seferlerinden i tibaro-, tahakkuk e tm iş bil' \'azi~'e:t olduğuna göre, bu fikrin o kültür dairesinde on dokuzuncu asır başındanberi ancak bir asn'dar, fazla bir tarihi yar demektir, Bununla beraber. daha i lk ortaya çıkt ığ ı andan i tibaren siyasi ha ri taların tanziminde arnil olacak bir kuvvet mahiyc ti ni alan bu yerıi fikir. o kısacık tarihi içinde bütün dürıya y: saracak bir yayılma kabiliye ti göstermekten ele hali kalrnr; değildir. Fakat milliyet. prensipinin bütün mille tlcr için müşterek bir tarifi yoktur, Her millet onu ','?!leli bünyesiyle ke ndi menfaatına göre tersir \'C izul' ettiği için, bü tün dünyaya şamil ı-rnunü bir tarifi vapılaruarruştir : yani milletin .yalmz bii' tarifi vok tur: milletten millete değişen birçok 'tarifieri vard ır Mesela Fransizlar "Kül .ür-. ve Almanlar "ırk,:, esası ile izah ettikleri halde, İsviçreliler «vaıanRomanyalılar «dil \'C~ Alman protestanlığına lcarş: mevcud iye t leri ni muhuf'az a için katolikliğe davanarı Avusturya Almanları da "mezhep' esasına dayanmışlarelı r Gözlerimizi Avrupadan aviı-rp başka kı t al a ıa çevirece k olursak, Amer-Ika Birleşik Dcvle t ler inde '<tiı-
Bütün dünyada ancak milletler ,arasında görülen bu ib tilaflara bizde maa tteessüf fertler arasında tcsadüf edilir Tüı-kcülük tarihinin son tekamül devre. sinde tesbi t 'edilebilecek En "Ci vaziye t işte budur Bizde yalnız bil' T'iukcül ük değiL. birçok 'TürkcülükJel' vardır ve hat ta bunlar arasındaki ih tilaf lar bazan husurne t derecelerine kadar dayandığ ı için, TLI!'k iye d.. mil liyo] fikri henüz müşterek bir iman esası olmamış, aksine bil' avııhk arnili şeklinde ka lrnış tır Herkes .milliyet cidir Fakat mil liyc tin bütün mi l lctçe müşterek ve rnukarre ı- bi r manası olmadığı için, şahsi te la kkf le re tabi muhtelif ve aykırı taı'iflere tesadüf edilir! İşte bundan dolayı bizde .mill iye t ölçüsü baz ılar-ma göre «u-k», bazılarına göre «dil», baz ılaıına göre «küttür», bazılarına göre «vatan», baz ılarırıa göre «Turancılık», bazılarına göre «Aııa<1olucıılıık» ve hatta bazılarına göre de «tübil yct» tir, Bilhassa son yüz yıllık nesriyat içinde bu mütenakız t elakkiIcrin her birine ai t: ,!'ıaylı yazılar vardır, Bu ih ti laf lar la tenakuzlara resmi vesikalarda bile tesadüf edllebilh: Bizde milliyetin pususi tarlf ler! gibi resmi tarifleri de rengarenk bir mozaik teşkil edebilecek kadar cesitlidir. Anayasa ile muhtelif devlet dairelerinin milliyet tc, lii.kkileri arasındaki büyük farkların ne demek oldu, ;junu anlamak için şu resmi vesikalara sırf ilmi bakımdan şöyle Iıir göz gezdirmek kafidir:
ORkUN
mef'küre birliği ile birbirine bağlı va.tanrla slur ın teşkil ettiği hir sıvast YI' içtimai heyettir.» kültür
ye
Bu izaha göre, Türkli.iğün tarifinde «u-k«, «din vesaire gibi esasların hiç bir kıymeti yoktur- ye buna mukabil Türkçe bilrniyen veyahut ana dilleri Türkçe olmıyan Türkiye tebaası Türk sayılrruyor demektir,
«Efendiler,
büyük hayaller peşinden koşan, yapa.' şeyleri .ya par gibi görünen sahtekar ınsanlaı-da.n deği liz, Büyük ve hayali şeyleri yapmadık, vuprmş gibi göriinmek yUzUnuen bütün dünya, nın husıımetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz pantslümizm yapma. d ık, yapıyoruz, yapacağ'lZ' dedik. Düşman la ı- da yapt ırmarnak Için biran evvel öldürelim dediler. Parıtu, ranizm ynpma d ık yaparız, ya.pıyoruz, ;ı-apaeağ1z dedik. Ve yine öldürelim dediler. Bütün dava bundan ibarettir. mıyacağ
ımrz
de
3 Irk Prensipi: Milli Müdaf aa Vekalcti askeri liselere alınacak taleb e şartnamesinde mil liye ti yalnız «ı rk» esasına bağlamış ve yıllarca hep bu esası ilan etmiştir. Eski gazetelerin çoğunda neşrolun a n resmi şartnamelerde alınacak talebenin «ÖZ Tür], ırkından olma sı» kafi bir esas şeklinde ifade edilmiştir, 4 TurltnelIıI', Prl'Ilsil)i: Türk Tarilı Kurumu tarafından tertip edilip Maarif Vckalc tl 'tarafından 0:1 yıl kadar bütün Türkiye liselerinde okutulan dün ciltlik «Ta ıih> kitabının birinci cildinde milliyet mefhumu «ırk", «di l», «hn rs = kül tür» ve «tarilı birliği» esaslarına dayanan geniş bir 'I'urancıuk pre n, sibiyle izah edilir. Bu eserin 1932 tarihinde Devlet Matbaasında basılan birinci cildinin 15 - 16' ncı sayfalarında TıırkHiğCIn sının şöyle tarif ed ilrnek tedi r :
5 Vatan Prensipi: Gene Maarif Vekale tini n l iselerde oku tturduğu Tanzimat edebiyatında devlet sınırı ile rnukayye t bir milliyet prensibine tesadüf edilir. Bu kitap, İsmail Habib'in UZUn yıllar liselerin son sınıflarında okutulan «Edebi Yeniliğimiz» adlı değerli eseridi r, 1937 baskısının 453 üncü sayfasında başlıyan «Türk Milliyetçiliğinin Beyannamesi.. fas, lının 454 üncü sayfaya tesadüf eden kısmında Gazinin Meclis kürsüsünde söylediği nutuktan alınan şu iki fıkra, Türk milliyetçiliğinin «ilk ve en realist beyannamesis sayılır:
m
«Mil le t dil,
Mutedil Turancıların ondokuzuncu asırdanberi müdafaa ettikleri nazariye de işte bundan ibarettir, Bunun müfri t Turancılar tarafından ileri sürülen daha geniş bir şekli de vardır ki Türk kavimleriyle birlikte eski taksirnde «sarı ırk» denilen Mongoloit milletleri de içi'ne alır, Bunların birincisine "pan türkizrn», ikincisine «parıturanizm. isimleri de vertür.
rgi .co
ı - Tübüye t Pr ens lpl : Anayasanın 88 inci maddesinde Türklük şöyle tarif edilir: «Türkiyede din Ye ırk ayırt edilmeksizin va ta ndaşl ık bakımından herkese Türk derıir ;» Bu kanunda tarif yalnız «Vatandaşlık - tübüve t» hukukuna istinat ettiği için, sarahaten zikredilen "ırk» ve "din» den başka «dil», «k ültür» vesai ıe gibi esasların da milliyet tayininde hiçbir kıymeti yol, demektir, Anayasanın bu resmi tarifine göre, Turkce hilmiyen ve Türk ırkından olmıyan bir gayrı Tü,'1\. sırf Türkiye tabiiyetinde bulunduğu için «Türk olduğu halde. Türkçe konuşan ve Türk ırkından olan Rodoslu veya Kerküklü bir Türk sırf ecnebi tabiiye., tinde bulunduğundan «'I'ürk» değildir. Tabii bu izah, sırf tabiivet esasına dayanan zarur! bir tarif mahiyetindedir, 2 Dil, Kültür ve İdeal Prensipleri: Cumhuriyet Halk Partisinin programının ikinci maddesinde milliyetin üç miyarı vardır:
ww w.o tu
ken
Efendfler-, bütün clharıa havf ve telüş veren, rnef', hum bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığlmız ve ~:rapamadığlmız mefhumlar üzerimle koşarak dü~manlarımızın adedini ve üzerimize olan t.az ylkat.ı tezyit etmel,ten ise hrı dd-I tnbltyo, ha dd-I meşrua riicu edelim. Haudimlzi hllr-ltm, Blnarııal('j'!ı ef'e nd lle ı-, biz hayat vr- istildftl is t l yc n bir milletız. Yalnız ,',. ancak bunıın için hayatımızı lbznl cdc rlz»
«Ba.ykn gölii ruk Altaylar \'1" Orta Asyadan itibaren Huze r denizi \'1' Karadeniz havza'lur-ı ilC' Eg-c Denizi H' Tu na boylarına kadar olan genlş sahalar binlere!' \'1' bi n le re e scncte rtle nberi a lelümum beyaz rerıkll olan TürIderi/' meskünl
havaltstndr-n
buşl
ıya
dur." GEne o cildin 20 nci sayfasında da bu geniş sınır içindeki Türk milliyeti ırk, dil, kül tür ve müşterek tarih esaslarına dayanmak ta gösterilir: «Tarihte daima göz/' ca rpar bır birlik arzeden 'I'iirk ırkı da imn lıiildm knln n lı:-triz uzvi vu s ıflurı yl n , dimağ'ın pn Icuvve tlt muh sulü olan müştcrr-k d lll e rIv, Le ve bu dilde nnk led llrnls olan hru-star ıvta, tarihi ye müşterek hn t.ı ru ln ı'ryln uvnı zamanda, hugimlcü BUIIl't -'::ı.rifiııl' de en uyg un hil;ı.iik bir cemıve t tı ı-, Biitün tarihte böyl» b iıyük bir 11'1", Iıi r ınill~t Iı n llrıdr- görmek, bilhassa. z nrrıu mm ız.da ki Irıs.ın heyetlerinin pek çoğunu. nasip olrmyaj, büyük bir kuvvet vr- hiiyUI; bir şeref't ir ,»
Yukarıda bahsettiğimiz «Tarih» kiLabında TÜl'J;:]üğCII1 «Bavkn l g-öliinden Tuııa boylarına kada)') yayılmış tek bir millet şeklinde büyük bir nk olarak tarif edi ld iğ ini gördükte-, sonra edebiyat kitabında. aksine, şimdiki siyasi sı nu-laı-ım.zn münhas ıı- bir mil, liyet tarifi gören genç nesiller, ne ticj, i t iabriyle tarih dersinde Turancılık telk irıin]. aldıktan sonra edebiyat dersinde Turancılığın sahtekarlık olduğunu hep aynı Aharif Vekale tin;n işte o resmi kaynaklarından yıll dinleyip demektir. a
rca
durrnuşln
r
En mi.ihimlerini kısaca gözden geçiı'diğimiz bu resmi vesikalardajn mü terıakız milliyet tariflerini sıralamaktan maksadımız bunları tenkit etmek değil. sırf aralarındaki tenakuz ucurumları nı tarna miyle objektif olarak ı tesbit e ırnck tlr Şahsi ve hususi telükkiler sahasında tesadüf edilen ih tilafların resmi tarifler arasırıda da D1e\"Cut olduğu iş te bu vesı, kalar-la sabittir, Bizde milliyet fikrinin bir manevi birlikten ziya, ele ruhi bir tef'riku ve ih t ilaf arnili mahivr ttndo kalması işte bundan dolayıdır, Bu milli derelin devası. ibi.itün milletçe kabul edilebilecek umumi \'C müşterek bir milliyet tarifi ile "temin edilebilir, ıSMAİL
HAMi DANİŞMEND
ORKUN
ED
-
-VNiZM
i KO -'V
de
Mesela şu sözlere nasıl hak vermezsiniz: «Köylü,nLID kalkınması, onun bugün içinde yaşadığı Ortaçağ hayatından kurtularak ileri bir yasayıs seviyesine yarması demektir ki. bunun da ilk şartı, bugünkü istihsal tarzının değişmesi ve istihsal araçlarının mo. dern tekniğin icaplarına uygun bir hale getirilmesidir. Üstünde yaşadığımız topraklardan karasapan veya pullukla ürün almakta devam ettikçe köylünün kerpiç evlerde barmmasının, tezek yakar-ak ısınmasının önüne geçemeyiz. Her istihsal tarzına bağlı bir yaşayış tarzı vardır. Eğer biz köylünün kalkınması deyince, köylünün insanca bir yaşayıs seviyesine uIaşmasım. ih tiyaclarırnn coğavnasım, öküztyle paylaştığı toprak inlerinden çıkıp sıhhi şartlar içinde vaşamasmı, gazete, kitap okumasını, hulasa umorplubir kütle olmaktan kurtulup dinamik, ileri bir topluluk haline gelmesini anlıvorsak, bunun temelinin makine ve büyük işle tmc ekonomıst olduğunu bir an unutmamal!yız," Bas ırıda n sonuna kadar doğru ft., .kirler. değil mi?
Bereket versin, komünis tleri-, köy. ve köylü davası konusunda yazdıkları, «edebiyat» olmaktan öteye geçemiyor Çünkü ne köyü, ne de köylüyü yakından tanımaktadırlar. Onların en zayıf tarafı da budur. Köyün ne olduğunu, köylünün dertlerini ve istekleriıni asla bilmezler Beyoğlu kaldırımlarını arşırılıya.rak _köyedebiyatı yapınağa yeltenirler. Okadar kork. .tukları ve nefret. ettikleri romantizm, kalemlerinin tek sermayesi olmakta devam ediyor. Halk Edebiyatı ve Folklor alanındaki bilgileri de zayıf'tir. İnsan, sevdiği şeyi iyi bilmek zorundadır. Bu sokak züppeleri, Halk Edebiyatının tarihi seyrirı, den, tekamülünderı, yetiştirdiği bÜYÜk simalardan habersizdirier. Kulaktan dolma beHedikleri birkaç şairm adını, yerli yersiz tekrarlamakla, sadece ken., ~ilerini avutmak tadrrIar Halk Edebiyatı ve halk ,şairleri, onlarca, işlerine yaradığı müddetçe kendi. \lerinden bahsedilecek nesnelerdir; yoksa, bir problem olarak, bir araştırma ve bilgi konusu olarak, ne Halk Edebiyatı, ne de halk inanışı ile ilgilidirler Köy ve köylü, şiirde, romanda, hlkayeds hemen her zaman, menü yönden ele alınır. Köylü daima fakir
rgi .co
Röyü ye Röyliiyli Dile Dolama: Komünist, birçok vasıfları yanında, bilmediğini bilir gözüken insandır. Hangi kapıyı çalarsanız arkasından çıktığını görürsünüz. Sayılı ve belli kelimelerden yapılmış bir vocabulaire'i vardır. Onunla, bir sihirli anahtar misali, her kapıyı açmağa çalışır. Samimi değildir, fakat sizi inandırmak için türlü şaklabanlıklar Ve laf ebeliği yapar. Asıl maksarlım açıkça söylernez ; söyliyernediği ve söyliyerniyeceği konu etrafında sizi dolaştırıp durur. Komünistlerin dillerine dola.dıkları köy ve köylü davasını bu özellikleri dikkate alarak mütalea etmek lazımdır. Yoksa. aldanmak hiçten değildir. İşin can alacak tarafı şudur ki, köyün ve köylünün yüzyıllarca ihmale uğraması medeniyet Ve kültürün köye girmemesi, ekonomik bakımdan çok geri bir durumda olmaları, komünist yaygaracıların ek. rnekleı-ine yağ sürmektedir; Çünkü, savundukları da. vada haklıdırlar: - Köyü ve köylüyü kalkındirmak. meselelerimizin başında gelmektedir. ö -
Hikrne t
m
D'izda roğlu
-
ww w.o tu
ken
I
Ama neylersiniz ki, bunları yazanın gayesi bam. başkadır. Eğer komünist vocabulau-eine yabancı iseniz, asıl maksatlarını anlamanız imkansızdır Komünist 'taktiği böyledir: Kelimelere başka manalar vererek okuyucuyu aldatırlar, Yukarıya alınan cürnleler in birinde geçen büvük ixlr-trnrr-Ico no mis! üezrine dikkati çekmek yerinde olur, Bu, aslında., Sovyet füılhoz'undan başka birşey değildir, Yazar Holhoz {,elimesini kullanmanın imka nstz lığ ı karşısında, dü. süncesini hiı yirk işl et nu- ı-k ono mls! devimi altınch saklamak zorunda kalmıs nr Cünkü, topraksız köylüyü toprağa sahip kılmakla hUyiil, i:;letmt' e ko nomisi yapılarruyacağ ı asikardu Bu, ancak, geniş toprak parçalannın bir araya getirilmesiyle rnürnkündür Şu halde, dilini bilenler ıcın, vaz a ı-ın söylediğ! şeyler açıktır,
A
TÜRK MİLLİ DESTANI OGUZLAMA dan
B R E KARDASLAR
CALIN KILICI!
Şakırtı koparan at ayaktar-ı " Dağları taşları toza beltyor Tolgalar üstüne kargı kümesl Güneş ışığ'ını pul pul eliyor. Öyle hızlandık Id: Yel e yeltrıdeu Artık üşümel;:!i\{ bile geliyor.
Kafil'ler ko r-ktula ı', slrıdtler bizden, Yani ki bir anıç savaş erinden. Besbeliidir bunun böyle olduğu Derinden duyulan çan seslerinden .. Yeri depretiyor uürnta.rımrz, Ölüler handeyse kalkacak sinden!'? Yeterse ye terdtr, kurtulmalıdır Yürelcle ı-, vürelcle ı-, yürekler Id nden ! :::
:;:
:::
Atılın ileri, çalın çalın kılıcı, Olalım bir dalıi gazi; hey b re! Çalın kılıcı ki ldifir az.gın ı Klmmlşiz. tanısın bizi; hey b i· f'! Yıkın kaleleri, haç evl e ı-irıl Göklere savı-nlsun tozu; hey br f'! Eltstlsek tasu mı, t ut sa.ğrrn ızd ır Doğu rur g'plini, kızı; h ey b i' c! BASRİ GOeOL Sözlük: Sin: Mezar Haçevi: Kilise. Not: Bu parça "ORKUN, dergisi için seçilmiştir, Hel' türlü iktibas hakkı mantuzdur
~+-~~~---$-~~~~-4.:~~.~
ve sefildir. Kabadır Rus köylüsü gibi içki içer ve sarhoştur. Çok bencildir Ne yurt sevgisi, ne aile ocağı, ne mukaddesat... Yalnız ve yalnız aç rnide, sini doldurmak: Tek düşüncesi budur.
... ,
Sanat kelimesinin onlardan çok uzak bulunduğunu bu serinin ilk makalesinde belirtmiştik. Şair, 1'0rnancı, ve hikaye ci geçinenler, eserlerinde, - kendilerinin çok sevdikleri bir kelime ile sövliyelirn - «t ah , rik» unsurunu ilk plana alırlar. Tahrik, daima tahrik. Sefaleti, bayağılığı; alçaklığı, riyaka rLığı teşhir ve arkasından tahrik. Çünkü, roman, hikaye, şiir bir vasrtadrr: onlara göre gaye için her vasıta mubahtır. Bi r şiirden - tabii onların anladıkları manada şiirden _ alınan şu satırlara bakınız : Yakmasını Yıkmasını Bağmasını Bilir
m
~
rgi .co
~
L-
de
ı-
«Realizrn» ve «gerçek. kelimelerini dillerinden. düşürmiyenler, kötü niyetlerinin ve bilgisizliklerinin delillerini. vermekten başka birşey yapa.rmvor-lar. Onlar, Halit Ziya'nın kahramanları için «maskeli baloda köylü kıyafetine giren ve fakatyine prensler gibi konuşan köylüler» dernişlerdir Her halde bu vasıf, kendi yarattıkları tiplere daha layıktır. Beyoğlundan ötesini görmiye nlerin yaratacakları - yaratacakları ne demek - kopya ettikleri tipler, zat or başka türlü olamazdı.
Bu, bir yurt köşesini anlatan bir şiirden almmış. tır, Tabii bununla şairin ne demek istediği açıkça an lasrlıvor Bir de «kövlü. basl ığ ıru tasıvan bir siirn"'n aldığımız su satırları okuvalım Şiirin altına ismini va z, mak cesaretinden mahrum 018n bu tahrikci sair, ._ gü va - Türk kövlüsünün vasıflarını saydıktan sonra avnen söyle diyor: Fakat bir ker+e v>ı1dprioin: - GA YRTT( YETER! DEMESİNLER Ve hi r kerre der iSe bunu bir «İsrafil şl1r11nıı urul'. Mahlükat yerinde durur» Toprağın n=bz ı hcı.~br Onu rı nabizlaı-mda atmava
YARıNıN
TÜRKÜSÜ
ken
c-
DÜNDEN SESLER Birçok ülküdaşımızm isteği üzerine bundan sonra ORKUN'da bu başlık altında Türkçlilüğlin dünkü duygu ve mücadele sahasında derin izler bıraknııs eserlerden parçalar yayınlanacaktır Bu parçaları b~gLınÜı ',genç ülküdaşlarına da sunmavı faydalı buıunuYOrlız. ,
Arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsi~! Uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek Belde çelik kılıç, içte çelikten yürek 'I'aşryarılnr saflardaki yerini bilsin!
ww w.o tu
,
~
;
5
ORKUN
«('..A YR!K YF.'T'ER!::, sözünü tcırafımı7rlcı.n biiviiI, :harflerle yazıldığı san-Imasm ; aslında böyle vaz ılrntst.r. Cesare tin ve küstahlığın derecesini zöruvor , sunuz, Şair bozuntusu bu eciş-bücüş sa trrlarıvla. ,komünistlere has korkuyu da bir tarafa bırakarak. köylünün, vak ti gelince (vak ter-işip l «Artık Yeter!" diyeceğini, toprağın nabzrrun onun nabzında atmağa bashvacaguu, kısacası isyan ve ihtilal ~'.ılmraca<rını 'çekinmeden söylemektedir '" Tabii bunlar, onun ve onların ham hayalleri; özledikleri, alttan alta çalıştıkları, fakat gerçekleştn-. melerine bu memleket toprağının ve insanının imkan vermiyeceği hayaller ... Evvelce de bir vesi le ile yazmıştık ; komünistler. bazan muzmerler lm ağrz lar ın'dan kaçınverirler. Komünistin ne yaparsa yapsın, nihayet Jjj l' ap ta: ıolduğunu unutrmyalrm. ..-. Devam edecek
Bir Çığ gibi vüı-üyelhn gözler ilerde; Keder, elem, her ne varsa geride kalsın! Tehlikeler duman gibi tuterken yerde Ar ltn dn.k! her düşimcc sönüp ufulsın Kahramanlar yürü r gider ölüme lcarşi, Bir sevcüı gibi onu basar bağTma! Bak, uzaktan çalını;yor bir zafer marşı, Yürüyelim şu doğmn kta oları varrna ... Sen nekadar giizel şeysin ey şanl ı ölüm! Bizim bütün t.althimiz senele saldıdır Ey dünyada her ;ı.iğ"ite nişanlı ölüm, Zevlci sende arıyanlar elbet haklıdır. Ko pr lılcciyderı, Pi levneden gelen ses ı)l'cliJ'~ Çanakkale şehttlert di rIldller mi? Çocuklarda yeni doğan bu heves ne dir ? Kocn mrşlu r bir Sır için gençlik dil!'!' mi '!
Saflarımız sevrelse de yi nr: ileri !.. Düşenlerin kunlarmdurı doğar bir .;afa k! Haydi sarssln yeri, göğü cenk t.üı-lcüle ı-l : Kanımızl:]. burda yarın güIJp!' açacak ATSIZ 1941 ~
"'"'
••••••
~~ •• <$+
•• : _._~ ..•. .:.... _t....:.....~ ..
•••••••••
.~
... _.
$410 ••
~$o
•••
6
ORKUN
OSMANLı VE PADiŞAH DÜŞMANLIGI orr-roıooı.n
SANÇAR
Padişahlık rejimi Türkiyeden kaldıralı otuz yıl kadar oluyor. Yani Cumhuriyet ilanı yılında doğanlar bugün otuzuna yaklaşmış kimselerdir Demek -bugün kırk ve hatta kırk beş yaşına kadar olanlar bu devri-, insanlandır. Buna göre hala bu manasız padişah düşmanlığını yapmanın lüzurnu ve makul bir tarafı gösterilebilinir mi? Halbuki ilk zamanlardan 'sonra gitgide manasızlasa-, ve zamanla manasızhk. tan Türklüğe ihanet derecesine kadar yükselen. bu düşmanlık, bugü-, bile devam etmektedir.
Bugünkü düşmanlık kısmen eski alışkanlığın bir 'devamı, kısmen de şuurlu bir milliyetçilik ve Türklük aleyhtarlığı halindedir. Eski marşlarımızdan çı_ karılmış olan Osmanlı kelimeleri birincinin en çok tekrarlanan mlsalleı-Indendir Mesela: Annem beni yetiştirdi bıı el lerc yotladı marşındaki: Ar~ ileri, arş ileri! Osmanlılar donmez geri .. beytiride bulunan Osmanlı kelimesi bugün bile: Türk askeri dörımez geri .. Arş ileri, arş ileri! şeklinde söylenmektedir. İçinde Osmanlı sözü bulunan bütün marşıarda bu cinsten değişiklikler yapılmıştır. Niçin? Bu manzumelerdeki «Osrnanlı» Türkten gayrı bir varlık mıdır? Ve sonra böyle bir değişikhk yapmaya ne hakkımız var? Namık Kemal'in:
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
Cumhuriyet çağı dediğimiz 1923 ten bu yana olan devrenin türlü manasızlıkları ve gülünçlükleri arasında bir «Osmanlı ve padişah düşmanlığı !'." vardır. Bu düşmanhğın, bu devrenin ilk zamanları için rnazur görülebilecek bir tarafı olabilir. Türkiyede bir rejim ceğisik.liği yapanla" getirdikleri rejimin tutunması için eski sistemi çürütmeye çalışırlarken, tarihi gerçek ier-ln dışında bazı marıasız hareketlere baş vur., makta (hiç değilse kendi hesaplarına) haklı görülebilirler. Fakat aradan çeyrek yüz yıllık bir zaman geçtikten, yan] yeni sistem tutunduk tan sonra, aynı düşmanlığı devam e t t irmek istemenin bağışlanacak bir taran olamaz. Osmanlı ve pa dişah düşmanlığı, Türkiycyl blr müda gibi kapladığı yıllarda, en hararetli taraf ta ı-larmı milli ruh tan mahrum ink ılap sahalan ile 'Türkün kahbe düşmanlarının başı yerli kızıllar arasında bulmuştu. İnkılap softaları bir taraftan milli şuur noksanlıkları bir yandan da dalkavukluk ve yaranma sebepleriyle Osmanlı ve padişah düşmanlığı yapar, larken, mazi düşmanı kızıllar da Türkün büyük geç, mişinin en parlak bölümü olan Osmanlılar çağını batırmak için aynı yol üzerinde bulunuyorlardı Bunlardan bir tanesi «Türk tar lhl 23 nlsarıla başlar!» de, mek suretiyle Moskof köleliğinin icabı olan bu düs , İnanlığın unutulmaz bir misalini verrniştr Geemiş yıllar içinde «Osrna nlı» ve «padişahdüşmanlrğırun gülünç tezahürler-iyle sık sık karşilaşıhr. dı İlk mekteplerdeki «hain padiş ah la r milleti hiç düşünmüyorlard ı !» cinsinden tekeı-lerneler, Namık Ke male saldırılırken söylenen «o Osmanlı idi, biz Türkiiz!» gibi mugalatalar bunun misalleridir. Bu düşmanlık bir vakitler o dereceye varmıştı ki, Mahmut Esat Bozkurt gibi bir zat bile, Universitede verdiği inkı lap tarihi derslerinde «Fatih çok büyül; insandı. Bir tek kusuru varrl ı: Pn di şu ht ı!» söz lerinl söylemişti. ~~.;'o~""""".","" ..... ~
NEJDET
m
Yazan:
ı\IOSI{OF
tısruxz
Bilensin kılıçlar, saflar Uiz.ilsin, Çevrilsin namlular Moskof üstüne! Açılsın sancakln r, d üşmun ez il s!n Yürüsün
rılul.rr,
Er
yürüsün,
olan
Moslcof
üst.üne
korkaklar
:
ku ls ın ,
Kafkaslar, Altaylar yakma gelsin .. Her merrni bır düsrna n bağ r ın ı dc lsin Yürüsiin ulular Moskof üstürıc : «Ya gazi, ya şehlt ;» değil ıni murat'? na ra la r, şuhl ansın kır at.. Bırakın dizg'lnl bekliyor Kiir Şau Yürüsün ulular Moskof us turıc ' Atrlsın
ğ
xr
-
;:...;~_
.....
l{"Lgıp Yalçın
ı
Osmanlı
adı her
duyana
Ierzevresandır
OsmanIılarız ean veririz, nam al ıı-ız biz .. Hamid'In: Osmanlının avazest a'duya cezadır! 'gibi mısralarındaki «Osma nh.. lan değiştiriyor mu. yuz ? Fakat daha mühirn olanı, bu gafle t ten çok, şuurlu bir şekilde devam ettirilen düşmanhktır Başta Moskofçular olmak üzere türlü zümreler (ve bu arada ink ılap softaları) Osmanlı ve padişah düşmanlığını yaşatmaya hala çalışmaktadırlar. Türk milliye tçlle , rine yapılan türlü iftiralar arasında, onları hakancı ve padişahcı göstermek suretiyle gözden düşürmeye yeltenme, işte bu şuurlu düşmanlığın iki cephe li te , 'zahüründerı başka bir şey değildir. . Türkçüleri padişah ve hakancı olarak itharn. hem padişah ve hakanlan (ve dolayrsiyl., bütün Türk taTihini) kötülemek, hem de bu milletin en şuurlu evIa'tlarmı umumi ef kar önünde kötü k işi lerrniş . gibi göstermek suretiyle, bir taşla iki kuş vurmak oyunundan başka bir şey değildir. Bugün Türklüğe karşı daha açık bir ihanet yapilarmyacağı için, ancak böyle dolambaçlı bir yo lla hedefe vanlmaya cal ışı l, ması tabiidir Aklı başında bir 'Tür-k, n-kına ve tarihine hizmet etmiş büyüklcre gönül verirken onların hakan, padişah vs olduklarını düşünmeye elbette ki lüzurn görmez, Türk milliyetçileri, Türke nit maddi vç nınveya
7
ORKUN-",
--
İşte Türk milliyetçilerine hakan c i ve padişahcı diye saldıranlaı', Türkün büyük geçmisini bövle bil' oyunla vurmaya yeltenmektedirler, Yani hakanlık ve padişahlık sözleriyle, bu kelimelerin siperinde o
$o ••
'Ô*' .$
.~
ww w.o tu
::ı
_a-
Biz onların kanını taşıdığımız, onların çocukları olduğumuz ve onlarla övündüğümüz için hakan, k a , ğan, sultan, padişah ve daha ne ünvan taşn-Iarsa taşısınlar, bütün o Türk büyüklerini bütün varlığımızLa seviyoruz, Türke yaptıkları hizmetten dolayı on-
NEJDET $ •••
SANÇAR
~~
"$o
GÜNÜDÜR Davranın
kardeşler, davranın gene mevda.nlar a çıkmak günüdür, Yayla.lar-, ob:ı.lar, dağlar üstüne Gaza b ayru ğmı dükmek günüdür, Bugün
Hem
yirr iiye, hem
ç"ğıra
türküler
Ayrılalım
bölü~lere kollara,., Tunu, Volga, Kırım ve Urallara Bir deli sel olup akmak günüdiir, Oç cerıkl e alınır,
ken
Türkün en büvük ruef ahhi. en kahraman cocukları en ulu asker-ler-i, büyük alimleri. knrire tli bilain_ leri. essiz fedakar'lart. dahileri. vani Türkü 'J'i'ır]'; vanarı her sev o pi'ı.kanlar ve padisab ta r c1e\Tiıır'lpr'li~', Türk olup ta,' kendini bilip te o muh tesern mazive gönül verrnemeve. o' tarihin cocuzu olduzunu di'ı"ünüo te o insantar-la övünmemeve imkan var m-dır ? Yine Türk düsmanı olmadan, hakan ve padişah dive. dünya tarihinin bu emsalsiz insanlarını hor görmek, küçümsemek mümkün müdür? Türk rrıil liye t cil erl, ünvarılar ı hakan, kağarı. SU]tan, padişah, ve daha ne olursa olsun, bu ırkiri bütün büyük evlatlarını elbette ki sevmektedirler ve seve. ceklerdir. Türkleri ilk defa bir bayrak altında topluyan destanların Oğuz Kağan'ı Mete' (= Motun) yi nasıl sevmiyelirn? Türk ırkını elli yıllık Çin boyunduruğundan kurtarmak, için on yedi erle dağa çıkan ve bir yıl içinde Türk istiklalini kurtaran İlteriş Kutluk Kağarı'a nasıl gönül vermiyelim? Dünyanın en büyük Imparatorluğunu kuran o teşki la tçı Cengiz Kaan karsismda nasıl hayranlık duymuyalım ? Malazgir t te düşmana indirdiği silleyle Türke Anadolu yolunu açan Alp Arslan önünde nasıl saygı ile eğilmiyel irrı? Anadolu topraklarını haçlı sürülerine me, zar ,yapan Kılıç Arslan'a nasıl bağlanmıyahm ? Sonra Niğbolunun o şanlı kahramanı Yı ldir ım'ı Kosova ye Varnanın o mütevazı kahramanı İkinci Murad'ı nasıl unutalım? Ya hele o koca Fatih'i, o dahi Yavuz'u kalbimizden nasıl çıkaralım?
~* ••
<$~
de
'muhteşem mazivi batırıp bizi köksüz bil' cemivet. 'daha doğrusu tarihi ve mesahiri olmıyan bir sürü vapmava çahşmaktadırIar
ÇİFTÇiOGLU
m
Tar-ihimizin hakanlık ve padişahlık çağlarını böyle sinsi bil' taktikle çamurlamaya çalışanların, vaktiyle «Türk tarihi 23 nisanla başlar!" diyen hainlcrin mazi düşmanlığını devam ettirmekten başka bir .gayeleri olmadığı meydandadır, Şanlı tarihimizin hft.kanlık ve padişahlık devirlerini bu hain fikirlere uyarak küçümser ve hor görürssk elimizde tarih olarak ne kalır? Zira 1923 tarihine kadar olan tari~hjmiz, zaferleri ve felaketleriyle birlikte, hep hakan'lık ve padişahlık devr idi ı-. Hakanlık ve padişah hk olmıyan devre, sadece adı cumhuriyet olan 1923 1950 arası ve nihayet gerçek cumhuriyetin başlangıcı 14 mayıs 1950 den sorıradır.
lan ne kadar seviyorsak onların hanedanlarma, eserlerine ve namlarina karsı da o derece saygı besliyeruz. Mi II i rulıtan mahrum inkı lap yobazlan ile Krernlin kölesi sinsi Moskof çular bizim hakarılarnrnz ı < padişahlanmızı beğenmemekte ve bazı şeflere körükörüne tapmaleta serbest tirler Putperest olmıyan Türk milliyetçileri ise, şimdiye kd,dar olduğu gibi bundan sonra da, adlarının başında hangi ünvan bulunursa bulunsun, bütün Türk büyük"lerini sevmekte, onlara gönül vermekte devam edeceklerdir, Çünkü yalnız Türk milliyetçi si değil, bir .insan olmanın belli başlı vasıflarından birisi de mazi sevgisidiı-.
rgi .co
nevi bü türı varlıklara olduğu gibi, büyük geçmişlerinin en _şanlı bir devresi olan Osmanlılar çağına ve Türk ırkının en büyük oğullarından bazılarını yetiştiren Osmanlı hanedanına karşı gönüllerinde işte bundan dolayı büyük sevgi ve saygı taşımaktadırlar, Esasen 'I'ürkür, geçmişini ve Türkürı geçmişteki büyüklerini sevrneden Türk milliyetçisi olmaya imkan var mıdır?
Öliirsek
yurda
Dünvaya
sözle değil,
boş
bir
toz pembe
Kur su n merceğlyle
CUn fazla
bır
de itil ,
gözle deilil,
bakmak
günüdür.
Öl iirrıle r İç.inıle bir Icıvmet olan, Sr-hi tltk dei'.il mi farz sünnet olan'? Üç~iiz yıldanberi 'I'ür ke set olan Kızıl duvn r-larr vıkmak g ürıüdüı-!
VUr a ı-kudaş, Vur
k:Hire,
AI bavraüı Moskova
anan
baban
Allah,
iman
millet,
vatan
üstüne
ARIR_OZAN
dikmek
kurban
aşkına!
uskmu: askma günüdür!
zafer
'-kuşunu.
can kodu yüzbin IdHir başına, Anam ellerine, oğlu döşürıe Al kanla krna lnr yakmak günüd ür ,
Bır
Arık Ozarı
-
=
HAKİKİ MİLL! MÜCADELE KAHRAıvIANI YÖRÜK ALİ EFENİN ÖLÜM HABERİNİ ORKUN MATBAAYA GİDERKEN ALDıK ALLAH RAHMET EYLESİN, GELECEK SAYILARIl\UZDA EFEYE VAzİFEMİzİ YAPlVIAYA ÇALlŞACAGIZ, Ff**±
..~
:
.•
ORKUN
ÜCADELELERiN VATANı: Yazan:
ORHAN
BEYAZ ÜLKE
TURKDOGAN Allah, zayıfların haklarını kuvvetlilerden alamadığı cemiyetleri takdis etmez, Hazret-I MUHAMMED
rgi .co
m
başına bu devre karşı mücadele etmekten eçkinmiyor Yıkmiş olduğu zihniyetlerin karşısına, yeni bil' nizam kurmak gayesiyle çıkıyordu, Bala batmış sinekler gibi kalan bu ölü toplulukları harekete getirmenin ilk sartı kendi içinden kahramanlar yetiştirmek olduğunu kavrayan Niçe, Üstün İnsan (Sur Hornme ı teorisini kurdu, Ve devr-i daim teorislyle ona dinamik bir kuv, vet verdi, Niçe diyordu ki: Kainat taki bütü.: olaylar bir devr.J daim içinde vukua gelir, Uzun bir devir geçtikten sonra hepimiz tekrar dünyaya gclaceğiz Dstümüzde ayni elbise olacak, ben bu sözleri yine söy, Jiyeceğim Ve yaşadığımız hayatın ayrıını yaşayaca. ğız. Görülüyor ki, Niçe, fikriyle tevekküle boyun eğmiş, mücadele azmini kaybetmiş olan toplulukların tekrar doğuş ta aynı hayatı yaşamamaları için şimdiden haksızlıklara karşı ayaklanmalarını istemektedir, (Her şeyaslına döner) Ayeti kerimesinin basit bir kopyası olan bu felsefe, XX inci yüzyıl dünyasında büyük fonksiyon adamı olarak Hitleri yetişttrrnistlr
(İkisinden birini tercihe mecbur kalsam, hürriyeti hakikate feda eder, dinimi vatanımin üstünde tuta. rım) sözleriyle mücadelesinin ana hatlarını çizen ve Asyanın gerçek kurtuluşunu müjdeliyen büyük adam Mahatrna Gandidir, esir olmaktan başka hiçbir hakkı olmayan milleti, emperyalistlere karşı (sivil ~ukavemete) sevketmiştir Yarım yüzyıla yakın devam eden bu pasif mücadele, satyagraha (gerçekçilik) fikrine dayanmaktadır, Bugün Hindistanın bir millet olarak yaşamak hakkını kazan.ması satyagraha mefküresinln her Hintlinin kalbinde kök salrnasıyla mümkün olmuştur Gandi diyordu ki: (Hiçbir kuvvet halkın bağlandığı önderleri tevkif ederek halkın ruhu ile çarpısmayı is, temez.) Bugün yeryüzünde öyle ülkeler vardır ki; orada, hürriyet birkaç kişinin arzusuna tabidir, Toprağın yüzyıllık insanı vatanında el gibi dolaşır Arda, . hak. kuvve tli nindi r (Kuvvetlinin hakka sahip olması kadar tabii bir şey yok tur) sözleri yegane geçer akçadır Orada, ahlak, fazilet ve şeref duygusundan yüksek apartrnan. lar vardır, Orada fikir adamı, sirkesini keskinlcşti , ren bir maya gibidir, Orada milyonlarca insan bası omuzları ar-asma düşmüş mukadderatını beklemel~_ (edir, İşte kara ülke burasıdır, Ve' bu ülke, Romanın son günlerini yaşamaktadır, Fakat tesellisini sende bulan, aşk ve istıraptan ruhunun atomuna kadar tutuşmuş kahramanlar, senin için ölmesini de bilecektır Nasıl Hallac-ı Mansurda ateşe atılan ceset yakı , Iıp kül haline getirlldikten sonra, külü Şat-ı Bağdat üzerinde toplanarak (Enel Hak) diye haykrrmışsa, Hak yolunda yalın kılıç vurusanların vatanı olan Beyaz ülke; Mansur misali hücrelerine kadar ayakla , nacak oları gerçek mürşitlerini beklemektedir: ..
ww w.o tu
ken
de
Kimbilir bilinmiyen hangi zamandan kalmış ulu bir çinar kadar hür yaşamak duygusu insanlara bitmi yen bir mücadele ruhu vermiştir, Eu inanış, Sok. ra ta içirilen baldıran zehirine karşı isyan bayrağını açmış .. Zalim halife Mansurun, teklif ettiği Bağdat kadılığını kabul e tmiyerı ve yetmiş yaşmda kırbaç darbesiyle hapishanede öldürülen İmam.ı Azamın: (Zulme rıza zülümdür) parolasıyla gerçekleşruis .. Ve Bastil mahkumlarının dillerinde bir şarkı olrnustur: Toprakta ;yatanları' Yılan, cıyarı kemirir, :Uezarcla çürümcktcn Havada sallanmak Iyidir, Böylece, zu lmiın demir m.iğferlne karşı vahnayak döğüşenlerclebu ruh, hürriyet mayası haline celrnis: deri altında hareket eden adale gibi, insan düşünce, sine bir yumruk tesiri yapmıştır, İnsanlık düşüncesi, tarihin ilk devirlerinden zamanımıza kadar bu inanıştan kendisini kur taramarnış: toplum hayatında, aydın zümrenin fikir tohumu merkezi müşterek istibdat cemberleri altında ezici Mıcumlara maruz kalmıştır, Bu doktrin kavgaları bir yıldırım ateşiyle ıstırap çeken kafalarda donmuş beyin hücrelerini harekete getirerek fikir atomunu parçalarnış, tarihi çağlar, kanlı ihtlıaller ve büyük inkılaplar meydana getirmiştir, Bütün bu f iki r-kuv, vet boğuşması gerçek zaferini kahramanlarımn zulüm ve şiddet potasmda. istibdadın kanlı yumruğuyla posası çıkineaya kadar ezilmesine meydan verirse, o millet ayakları altında sürünrneye rnahkümdur Kendi içinden gerçek kahramanlar yetiştiren, onları ener, [i ve ruh gıda sı ile besliYen bir millet, yaşamak hak, kına her zaman için sahiptir, Şu halde toplulukların köle ve par'ya hayatından kurtulup uyanış d evrirıe geçebilmeleri için gerçek kahr arnanlara, cesur fikir adamlarına sahip olmaları gerektir, Bu düşünüşümüzü dürıva tarihindeki çeşitli olaylarla izah edebilıriz Et ve tırnağı ile birbirine saldıran ve insanları bellerine kadar kurnlara gömen Arap kabileleri arıcak İslamiyetiri Arabistanda yayılmasıyla bir kıyme t kazanabilmişlerdir, Peygamberimiz devrinin bütün bu kötülük zincirini çetin mücadelel~rle koparar-ak fazilet, ahlak ve insanlık duygusu gibi esasları topluluk vicdanına tunçtan bir abide olarale dik rrıişti r Çeşit. li putlara tapan bu halk kitleleri kalbinde: Allaha itaat etrniyene. itaat olunmaz) Hadisi riyaz! bir kaıiye t ifade e trniye başlamış .. , Nihayet, «T'açl a r ve tahtlar çekirge ile beslenen feragatlı, inanlı yalınayakhlaı-ın önünde eği lrneye mahkum olrnustur. Hazreti Muhammed (A,S,) diyordu ki: Mcddahlar-ın.cIkbal sahiplerini a lkışhyan dalkavuk oığ ır tka nlar ın, yüzlerine toprak saçınız ..
XIX uncu yüzyılın ikinci yarısı A vrupada burjuva. zinin hüküm sürdüğü bir devirdir Milyonlarca insan, ruh sefaletinin vermiş olduğu koyu inançsızlık içerisinde bocaluyı p durrnakr arinİşte Fredei-lk Nice tel',
ORHAN T(rr·mnOÜAN \
9
ORKUN
ORTAOKUL
TÜRKÇE
KİT AfLARıNıN
HİKMET
MAHİYETİ
TAN YU Aşağıdaki yazı Hikmet 'I'arıyu arkndu sırruz ın bir öğretmen srf'a.trylu Mi ll] Eğ'itim Bakn.nlrğırın gönderilmiştir. Çok mühim bir milli meseleye Ve tehlikeye işaret ettiği için ORKUN'da aynen neşredlyor-uz Bil' başka ülküdaşımız.ın OR'RUN'un 44 üncü sayısında a yrı ı konuda bir başvazı yazmış o lcluğu da hatırlardadır.
9 yazı
Aynı gruba mensup, Şevket Aziz Kansu: Cahit Sıtkı Taraneı: Oktay Rifa tL» Orhan Veli Kanık ~".
24 yazı Bu 24 parça yazıya ortaçıkul Türkçe kitaplarından daha bir sıra adlar dahiletmek kabildir 2 ECNEBİLERDEN 32 adet
ALINAN
- Sıhhiye Reisi sıfatiyle bu sudan içmenizi mene , derim, dedi. Kadehi dudaklarrna kadar götüren zabltin kurumuş Ve erimiş gözlerinde hiddet bir ateş gibi yandı; bu kimbilir hangi ölümü getiren kadehi damla damla, serinliğini ruhunda duyarale içti ... Kıtalar Kanal'a kadar katı peksimetler yedi. Yem. leri kalınıyan dcvel er e, insanlardan artan pekslmet kırıntıları verdiler. Talıaınınül ederniye n develerden birçoğ-u yollarda ölüp gittt,»
ken
...""
ı»
bit-kaçı:
YAZILAR:
ww w.o tu
. "_
"
", yazı şahıslardan ı yazı 2 "
rgi .co
4
6 16
g'ahı ümerasından birinin haftalardanberi su gorml , yen yüzünü yıkmak için yalvararak istediği bil' matra suyu estrg'edı, Her parça su en tehlikeli cephaneliklerden daha fazla itina ile ve kat'I emir almış süngülü neferlerle sn.krrırlrmştn-, Bu ufak çukurlar- binbir çeşit böcek, mikı-ep ve daha bilmem neler dolu idi. Hatta bir gün ordu kumandanının yaveri pek pis bil' çukurdan matrasının kadehini doldurmuştu. Suyun rengini ve içini gören doktor:
de
Fatih Rıfkı Atay: Hasan Ali Yücel Nurullah Ataç
Türk ordusunun harekatı ve hayatı hakkında bu taze ve körpe dimağlara sinsi telkinler yapılmak is tenilmek tedir Bu parçadan bazı cürnleler : «Yalnız kumandanın, büyük bir ordu içinden tr-k bir ki)injn, yüzünü yıkamak için, ikinci bir matra su kul , Ianmak hakkı vardı. Ordu kumandam kendi ka ra r,
m
Sayın Bakan, 1950 - 1951 yılı talim sicilinde belirttiği m gibi, 01'taekullarda okutulmakta olan Türkçe kitaplarının mahiyeti ni aşağıdaki muhtasar açıklamaların ortaya koyacağım ümit ediyorum, 1 -- MUAYYEN BİR ZÜMREDEN ADET İTİBARİLE NİsBETSİz DERECEDE PARÇA SEÇİLMİşTİR '
56 parça metin. Şu sayı dahi neticeyi dikkat nazarlarımza sunabilir. Edebi şahsiye ti okul ki tabına yazısı seçilecek dere, cede olmıyan Hüseyin Sezgin v.s, gibiler de ayrıca ele alınmak icabeder . 3 TÜRKİYE TANITILMADAN YABANCI MEMLEKETLER T ANITILIYOR: I. Kitap - Pompei S, 30 )' Frankfurt seyahatnamesi S. 63 ;!> Evereste Doğru S. 128 '" - Çekirgeler (Oezaytrde ) S, 13'1 III. Kitap - Alp Dağlari haklernda bir yazı S 23 Londra Göründü S. 31 Hindistanda. İç Sokaklar S 105
V S 4 - ASKERLİK VE HARP ALEYHTARLIGI: I. Kitap - Anamdan Mektup S 13 Adı geçen yazıdan birkaç cümle: «Yirmi gün asker oluca.ğım» diyorum, 'yirmi g iuı askerlik mi olurmuş hiç? Yoksa temclü nskerltk ya. pacaksın da ben ta sa la rım ıya.yım diye mi yirmi ~-üıı diyorsun'? İyice anlat du yüre ğf m rahat etsin ... » II. Kitap - Çöı Destanı S, 163 Bu metinde, henüz ortaokulda ve çocuk yaşında bulunan öğrencilerin zihninde «Kanal Hcz imet i» dolayısiyle çekilen açlık, setalet. perişanlık tasvir edilmekte,
Edebi değerinin ne seviyede olduğu anlaşılan yazı, acaba çocuklar üzerinde nasıl bir tesir yapar, bu cihet dimağları biraz çalışanlar tarafından vazıh suret., te anlaşılabilir, Yazının devamında, aç ve perişan askerlerin, hatta develeı-in dayanamayıp öldüklerI, sıh., hi ye reisinin emrine itaatsizliği tabii olarak gösteren
8u mu Komünizmle Mitcadele Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği Başkanı Dt. Halit Taşman'ın Karıdilliye Der-nek umumi ka. tibi İsmail Per k ile idare kurulunun faal üyelerinden Te1cioğlunun da uzak yurt köselerine tayinlerinden sonra, ikinci başkan Nejdet Sançar ile idare kurulunun diğer faal üyesi Ziya Özkaynak ta başka vilayetlere tayin olunmuşlardır N ejde t Sançar Edirne lisesi edebiyat öğretmenliğine, Ziya Özkaynak ta Ermerıek Ortaokulu tarih öğretmenliğine rıaklcdilrnişlerdjr Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneğinin, bu beş faal üyesinin ayni günler içinde başka yerleı'e 'tayinleri dikkati çekmiştir. Bilhassa SOn tayinler T'ürk , çülük düşmanı muhitlcrtle büyük bir memnunluk uvandırrruştır
10
ORKUN
------------------------------
ordu kumandanının yüzunu yıkamak üzere bir matra suya muhtaç olduğu belirtilen, cümlelerden sonra, askerlerin, Türk askerlerinin bir deve başını kesip binbir ümit ve hevesle yemeğe hazırlandıkları sırada «aldıkları bir emir üzerine tle,\'e başını, yarı ka yrıarmş sularını kumlur üzerine döktüler» cümlesinin nasıl bir mana ifade ettiği, nasıl sinsi bil' perde arkasında, taze çocuk dimağlarına savaş ve askerlik aleyhtarı telkin. ler yapılmak istenildiği teemmül olunabilir, Hele bu metnin araştırmaları bu yazıdan nasıl faydalanıldığını açıkça belli ediyor: 5, Yave r, pis suyu
içrnemesl ni soyliye n doktora niçin kız.ıyor ? 6. Askerler, yol da nasıl besleniyorlar'? Deve başını niçin pişlrip yiyemediler'? 8. Bu gece, niçin askerlerin son g-eeesi olahillr'?
yazıdan çrak rdrjhruz niz?» VS S, 165
III. Kitap Büyük Ana: S, 11-1:3 (Bilhassa tındaki son parag ı-af ı
sonucu
söylr;yi.
17 inci sayfanın
m
9. Bu
al,
rgi .co
«A -
.mış bulunmaktadır, Araştırmaları karşılıklı sorular ve cevaplar suretiyle ter tiplerımis metinler dolayrsiy., le, ortaokul öğrencisi çok uzak bil' memleket olarak gösterilen Irak'la Kore'Yi mukayese ederek. harp alehtarı, askerlik düşmanı sorular sorarsa böyle 'bir tedaiyi yaratmak gibi zararlı neticeler doğuran bu gibi yazılar acaba ortaokul kitaplarına hangi maksat ve düşüncelei-le alınmış olabilir? Oysa ki bugün Kore'deki Türk kahramanlığı Türkler için birçok faydalar sağlamış bulunmakta ve içerde, dışarda vatan ve millet, harp sevgisini ye kahramanlık. cesaret telkini vazi,fesini yapmış bulunmaktadır, Öğrenci ise haki katirı tam bir mukayesesini yukarda alınmış harp ve askerlik aleyhtarı yazılarla kavramak için gereken yaş ve görgüden henüz mahrum bulunmaktadır, Çocukların şuur ve ruhlarına, daha rnüt.ekamil bir şekilde umacı masalları gibi böyle telkinler yapılması, rnernleketimizc nasıl bir fayda sağlıyabilir? 5 HÜKÜMET DÜŞMANLIGINI BELİRTEN YAZILAR: I, Kitap - Anarnda n Mektup S. 14 «Gözünü doğduğun yere dık. Seni' biz hükumet eli ,
ken
Hödüğün Sevahatt) adlı eserin savaş aleyhtarı ve askerli~i korkııne zösterrneze rnatuf. bir kisvevle öze tliverek nakledillsi acaba ne maksatla oluyor ve nevi ifade ediyor? 13 üncü, savfa, büvük arıanın savasa rd_ den oğlu icin çektiği ıztırabı \'e harb alevutarı. «Tiir'k Gencin!" meva r olan kızg-ın uf ukln r» ve ems"li cümle , lerden sonra, yazı şu kısaltmavla arzu edildiği kalıpla öğrencilerin şuuruna verlesth-ilmek isterıilivoı-:
ne baktırdığunıı:abın kere de pişman nluyoruz,» Köy Enstitülerinde, komünizmin en faal bulunduğu bir devrede Köy Ensti tüleri dergisinin 1945 yılında neşredilmlş bir yazısı ayrıca dikkate değer. Araştn-, malar, tertip hakkında düşündürücü olabilir, «6 - Hükümet eline bakmak demekten kastı nedlr ?» Adı sanı ve edebi hüviye ti henüz hiç tamnmamiş bir kimseden yüzbinlerce .nüsha basılan, ortaokulu-, resmi Türkçe kitaplarına, nasıl, nerden, niçin alındığı düşünülmeğe layıktır. Mektup nevine sanki başka bir misal bulmak mümkün değil miydi? Üstelik askerlik aleyhtarı zihniyeti daha önce belirtilen bu yazı, T'ürk köylüsünü ve Türk anasını askerlik düşmanı olarak göstermek is tiyerı bir garabet taşıyor Türklüğün son hür ve müstakil kalesini çeviren azılı düşmanları ara, sında passif bir zihniyet taşıyan yazı ve telkinlerle İstiklal ve hayatının rnüdafaa edilemeyeceği beda-
de
Hüseyin Rahmi'nin bir sıra, öğrenciler için çok faydalı eserleri ve çesitli hikayelerinden faydalanılacağı yerde, binlerce sayfalık ki tapları arasından Ve (İki
ww w.o tu
'(Irak'ın İstanbula çok uzak bir yer olduüunu Y!" o <,öJJere giden aske rle rtn hemen hemen hiç dönıneiliğ-ini öi'tl'!"I1f'nbüvük on a bir zün çıldırır Ye buhrnrılar içlndr- oıür Bil' zaman sonra t or n-mn ım da Ira!da ~('!ıit' ol<lni!;u haberi ;;elir). Sayfa 13, Neden bu kısa l trna kitaba alınmış ve niçin yukarısında nokta nokta işaretlel'ini müteakip böyle bir hüzünlü askertikten. savaştan soğutma hatta korkutma is terıilmı stir ? Bu yazılar belki çok ilerdeki vaslarda okunabilirken nicin cocuklar bu gibi vazılaı-la meseul edilmek \'1" menfi telkinlere tabi tutulmak isr enilmis tir ? Üstelik kitabı maksatlarına göre hazırlıvanlar 14 üncü savfada bu hususta kendi mülahazalarrnı şöyle belirtlvoi-lar "Yazar, h ikfı.verıin hava.tla olan bu yakın ilgisini. muhakkak ki etrafını lvice ı;özlemek, olayları incclcrneklo sa larmşt.ır.» ğ
Bu savastar ı-, mahiyeti, sevk ve idaresinin t e tk iki ve t= nk idi h=r+atde askerIik tc ihtisas: olan bi taraf kimselerin hükümleriyle bir ciddiyet ve reali tc değeri kazanabilir, Yoksa bir müddet sonra çıkacak bir yazarın ve or taokullarda okututacak bil' kitaba şu bu düşünceler gerisinde sistemli bir savaş ve askerlik düşmanı bil' yazının, maksada uygun ıötusla alınması hangi sebebe dayanabilir? Zamanımızda komünist dergilerini, Türklerin Kore'ye asker yollamasım «Kore Ne re» yaz ılariyle belirtmesi onları takibala maruz bırakmış ve Kore'ye asker yollanmasına engelolmak Üzere faaliyete geçen sahte barışseveı-ler de yapılan muhakeme sonunda muhtelif hapis cezalarına çarptırıl.
ha ttir
6 - YALNIZ İNGİLİZ DÜŞMANLIGI: I. Kitap - Yurt Ha sre tl (Araştırmalar kısmı) S, 19 «Aruşt.ırmalnr : 3. Türk subaylar-ı, İngiliz subaylarından nl çin yurt hartası istiyorlar? İngiliz suba.yı bu har-ta.yı hangi dü , şiinceyle onlara vermemiş olabilir?» V, S, II, Kitap - Çöı Destanı S. 163 Dördüncü kısımda askerlik ve harp aleyhtarlığı münasebe tiylş aç, susuz, sefil bir perişanlık ve felaket içerisinde kalınarak ölüm kokusu akıtan yazı da Türk askerlerinin başına gelen felaketin, İngilizlerle yapılan savaşta olduğu belirtilmek istenilmektedir. III, Kitap - Büyük Ana. S. II Büyük Ana yazısı ile' aynı telkinin teksifine hizmet edilmektedir. Bilhassa, İngilizlerle dost, Rus ve BulgarIarla düşman olduğumuz zamanlarda sadece İngiliz düşmanlığı telkini üzerinde durulmağa değer kanaatindeyim. 7 SİSTEMLİ OLARAK ALLAHSIZLll-\: TELKİNİ VE DiN DÜŞMANLIGI: I. Kitap - Namus İmtihanı S, 140 Bu metinden alınmış birkaç cümle: «Zadig: - Ben, tabiatüstü ~eyıeri sevmem, dedi; mucizeden bahseden
11
ORKUN Yı' kitaplar
hiçbir
zaman
benim
hoşumu
ı,rit,
medis
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
Güneş - Sıcaklık S. 165 Varlıklarla güneşin ilgisi ve münasebeti bakurundan objektif bir yazı pek tabiidir ki dikkate değer. Nasıl hayatın birçok meseleleri, davaları ve tahlilleri öğrenci şuuruna yaş, sınıf, gibi kayıtlarla bağlantılı olarak sunuluyorsa bu Günes - Sıcaklık yazısı da haddizatında basit ibr tabiat olayının açıklaması olarak kullam. iabilirdi. Fakat maalesef Ortaokul Türkçe kitaplarının birinci sınıflarına alınan bu metin bambaşka bir istikamette kullanılmak istenilmektedir. Önce Rus yazarlarından şöhre tli Tolstoy'u maske yapttktan ve onun, sıcaklık hareket, mevsimler hakkında güneşin 'oynadığı büyük rolü gösteren yazısında, hayat, ruh V(. Allah gibi zamanımızin ve geçmiş binlerce yılların meı-aklı bahislerine sarih bir teması olmamakla beraber, açıklamalar üzerindeki sorularla Allah, ruh, hayatı. güneşe bağlayıvermek gibi iptidai bir zinniyete rastIanılıyer. Allaha inanmış, mümin bir insan olarak hayata veda eden 'I'olstoy'un bu cephesi bioğrafisinde belirtilmesi gerekirken veya, kitaptaki metinleri derleyenlerin, güneş ve onun merışe ve mahiyeti hakkında düşündürücü bir açıklama yapmaları zaruri iken bu noktanın tam tersi bir yol tutulmuştur. Sanki, ha, kikatin, varlıkların yaratıcısı, kurucusu güneşmiş VE herşey bu maddi ateş yığınından -çikmış gibi bir rnana verilmek istenlliyor Oysaki, güneş benzeri ve ondan çok büyük bir sıra güneşlerin mevcut olduğu kainatı , mızda, güneşin parçalanması Ve ona mensup bir güneş manzu.mesinin doğrna sebebi hakkında muhtelif naza., riyeler mevcuttur. Üstelik güneşin nereden geldiği ve bu sıcaklığı nasıl ve ne şekilde ihtiva ettiği uzun münakasa mevzuudur, Güneşin .merışe ve mahiyeti astromoni için henüz bir tetkik mevzuu iken, Ortaokul Türkçe kitaplarının birinci sınıfına mahsus kısmında, adeta kaina tırı bütün felsefi meseleleri ceffelkalem halledilmiş gibi bir tavır takımlmak istenilmesi bir hüsnüniyet eseri kabul edilse bile gülünç bir cehalet nümunesi olmak vasfırn kaybedernez Pek çok şeyler medvu-, olduğumuz güneşin, kime veya neye pek çok şeyler medyurt olması icabettiğini ilmi bir ka t'iye tle söylemek güçtür.
Birinci sınıf ki tabının ara>jtırmalar faslından birkaç soru cümlesi «4 Hayatı doğuran nedir Ye bu şeyin Yarlıklar üzerindekl etkisi ne sekillerde göriilür? 9 - Güneş ol. masuyd ı nelerden mahrum kn.Iır-d ık ? 10 - Yazının ana mn-i rıedi r ?» sayfa. 168 Her meselevi ve herşeyi adeta bir Allah tarzında güneşe bağlamak kolayolduğu kadar da gariptir Gene şükretrnek lazımgelir ki çocuk dünyaya getiren an, 'nenin bu meziye tine bakılarak, kadın, yaratıcı bir tasvire tabi tutularak Allah olarak kabul edilrnemis , tir. Zira, insanın da geldiği. beslendiği; geliştirildiği yer bir anne kucağıdır . II. Kitap - Kyklops ile Poseidon S, 65 Bu metin içerisinde, Deniz 'I'a.nrı'sindan ve dev'den bahsedilmektedir. Görünüşe göre yunan mito lojisiylo ilgili bir yazıdır Eski Yunanlıların bir sürü Tanı'! anlayışlarmı belirtmektedir, Pek tabii ki bu Tanrı'lar acayip bir er manlük olarak karşımıza çıkarılmaktadır. 67 inci sayfada (B.-) de öğrenciye şu bilgi veriliyor: «Eski Yurıarıl ılar, tabiatı idare eden birçok tnnrıla r bulunduğuna, inanırlardı. Hatta bu tarırrlarla ilgili blr takım masallar da uydurmuşla rdr. Okuduğunuz vazı , nın konusu bu çeşıt masallardan biridir. Eski devirlerde insanların tanrıları, yar ıc tarmlar ve kahramanlar Için uvdurdukln.rr masallarm bütünü:de mitoloji derler, Mitolojiler eski insanların 'inanışlarını, düşüncelerini gösterdil~lerinden insanlığın tari' hi igin önemli veslkalardır.» Türklerle ilgili yaratılış destanı ve efsanelere dair bilgi verilmemesi' tenkide değer ayrı bir bahistir. Kyklops ile Poseidorı başlığı altında ne yapılmak is, tenildiği hakkında Araştırmalar. 1'. - 8 inci soru bize daha etraflı müşahede imkanını veriyor. Araştırmalar şu soru ile netlcelendiı-ihvor: «Bu yazıya göre eski insanlar hakkında neler dii)ünüyorsumız?» C. H. Partisi Iktrdarından ve onun Iaikliği dinsizlik şeklinde benimsediği zamandan kalan bu yazı dolayısıyla, bir öğretmenin, çok tanrı inancının yarıhshmm belirterek, tek tanrı imanının doğruluğunu or-tava ko, yacağı sarih değildu-, Allah inancı. sanki insanların kültürlerine göre değişe değişe türlü kılıklara girdiği ~i' ve müsbet anlayışın ise, birinci sınıf kitabında öğren:~ciye telkin edilen Güneş varlığmdan başka birsev 01madığrdır. Bu soru ile eski Yunanlılar. pek tabii ki zemmedilecek, geri, iptidai ıanı tılacakt.r Halbuki o çağın adamlarından ve büyük dehalarmdan olan, Sokrat, ve emsali filozoflar haJa ehemmiyet ve değerini muhafaza etmektedir. O vakitlerde bu çok tanrı görüşünün ve gerçi .oııların fevk inde gene bir tanrı anlayışından apayrı düşünen insanlar olduğu belki de, felsefe ve dinler tarihi üzerinde ihtisası bulunmivan herhangi bir öğret.men tarafından hatırlanmıyarak, umumi ve basmakalıp b.r hüküm vermek gibi bir yan, Jışlığı önleyici bir tedbirin. ki tabı hazırlayanlarca alın, madrğını da görüyoruz. Bu eski Yunanlılarda trajedi yazarı; Sophokles'in Anttg on'undan alınmış parçalar ve Sckr'ates'Ie Lysts gibi metinler olduğu halde «Çok tanrılııra inandıkları Için», topyekün o zamandaki irı, sanlar beğenilmiyecektir. Bununla beraber, her nedense bu çok tanrı konusu kitabı hazırlayanları pek hoşlandırrnaktadır 151 inci sayfadaki açıklamalardan bazıları şunlardır:
m
kimseler
Tetkik ettiğim batı medeniyetine mensup bir .mille , tin kitabında, bu konu dolayısiyle Allaha ternayül gös., terilerek ona tabi kılmmaktadır Bizde ise hiç olmazsa astronomideki kadar ihtiyatlı ve araştırıcı bir tavır takımlmalıdır Ortaokul kitabını tanzim edenler kadar herşeyin güneş rnahsulü olduğu ve güneşin de tek başına malum bir men şe ve mahiyeti bulunduğu. ruh, Allah hakikat, ahlak, fikir vesairc gibi herşeyin yarancısı olduğu, yani materyalist bir merışei bulunduğu isba t edilmiş olsaydı, felsefe enstitüleri, dinlerin ortadan kalkması icabederdi Güneşin rolünü mübala, ğalandırarak, bambaşka sahalar üzerinde terkine çalışılması, insan ye tiştirrnek, gerçeği göstermek ve öğretmek bakımından zararlıdır. Bilhassa «Seçme Rus Hikayeleri» inden alınacak parçalar'la bir astronomiden yüksek dersler verileceği yerde, mesela Sir James Jcans'ın radyo konuşmalarını ihtiva eden popüler kitabından faydalamlabilirdi ÜSlelik bu kitap güneşe kadar bir seyahat hikayesi olduğundan öğrenciler için
,.
daha alaka çekici olurdu,
12
ORKUN esl.rgemez, Arka sokakta ikisi de birleşirlen> S. 106 108 inci sayfadaki Araştırmalar: B, - a) Fikirleri ka böJümde to phya bl lir si niz ? B) Aşa ğıda.kl sözleri nçıklayımz : Kastın Hindu halkına işlediğini, taassup, müslüman yığınlarından esirgemez, _ hayat ne büyük haktka.ttlr. - tabiatın huyırIarma ye şeı-Iertne teslim olmak, (Medeni insan tabiata teslim olur mu?) V.S. Bu yazıda kast konusu ele alınmış görünerek, kast usulünün kötülüğü araştırılırken, mesele birdenbire garp proleteryasına intikal ettirilerek, proleterya daha kötü bir halde gös ter iliyor Bu cihe te, öğrenciye sınıf şuuru aşılamak bahsinde tekrar geleceğiz, Kast, taassup, ve çeşitli akrep, yılan, fil, inek tanrılar ele alınırken, taassup ve müslümanlık kelimeleriyle bu hedef te ihmal edilmiyor, Müslümanhğm taassubu vesilesiyle, taassup, 107 inci sayfada şöylece açiklamyol': «Ta assup : Bir inanısa bir fi kr e korü körüne bağ"· Iarııp ondan başkasun kabul etmemek, Darkafalılık,»
«- Tanrıların Iıukuku : Tanrılar, öliilerin gömülmesini emrederlerdi, Kreon bunuıı aksini istemekle onların emrini çiğrıemlş oluyordu, Yeraltı Tanrı, lan: Bunlardan biri Hadesttr, Öliim tanrısı veya öldükf'en sonra ruhların toplandığı yer demektir, Adalet Tanrısı olan Dike de yeraltında bulunur ve ölüle , rin huk la rtru k oru r d u, Haimon, babasına, emrinin bu ranı-ılura hoş g elrni yece inl söylemek istiyor, - OI~111pos: Yunanistanda" tanrıların oturduğuna inanılan bir dağ, Yazıda, doğrudan doğruya tannlar kastedilmek-
ç
ğ
tedlr,»
gösteren
bu müslüman
halkı
mı muha-
rgi .co
muvaffakiyet
kavuşmasından önce kaleme sanayi ve ahlak bakımından edebiyat ve ilmi faaliyetiyle
m
Pakistan'In istiklaline alınan bu yazı, kültür, ileri bir seviy., arzeden,
tap tutmaktadır? Yoksa mahdut sayıda ve dağınık müslümanlar mı ele alınmaktadır? «Kustm Hindıı halkına işlediğini, t.aassup, müslümarı yığınlarından
de
eslraemez» cümlesinin ortaokul çocuklarının zihinlerine nasıl bir telkin yapmaya çahsacağını anlamak züc değildir. Esasen Allahsiz bir insan olan, ve «Yeni Rusya» adlı kitabında Türklere Sovyet usulünü tavsiye eden ve bir yazısında açıktan acıea Stalin'i bası, mızda ~,ef olarak gören bir rnuharr+r+n cocuk suurla, rına r1öki'llpn bu vazıs-na sasrnadık M;:ıtpl'valist. hil' tat dAima ;mi:ınRfaa enıon FRHl< ortaokul cocuktar-ım-, karsis-na 9 ari= t VRzısivı" nRima çıkaı-ılmıstrr Ha lhuki 'bu yazar "yp,ni Rıı<:va» Rrllı ese_ rlnric sunları va7m~ktRnıı:, 0r+ankl1lr1R. tp].-ı:-",'-tAkrRI' YA711ar1 ilpri sürülen nn-roYl('il;:ı.r a{"'~hR onıın Arl1Çfp,f'.p.n kitabını ve surava naklpttiiYimiz ri'ımlplerini ö~rendikçe nasıl bir intiba sahibi olacaklardır?
ww w.o tu
ken
Görülüyor ki öğretmenin başlıca işi gücü bu tanrılar telkinini ortaokuldaki taze ve körpe dimağlı öğrencininşuuruna yerleştirmek, Allah hakkında gereken şüpheyi, henüz rnukayese imkanını verecek bilgiden mahrum çocuğa vüklemektir Lise Edebiyat derslerindeki tatsilattan pek daha hevesle, ortaokul kitaplarını doldurmak acaba nasıl bir fayda, bilgi temin edecektir? Esasen bunlar' tarih derslerinde ortaokul öğrencisi için gerektiği kadar yapılmaktadır. 152 inci sayfada Dilbilgisi (Za.rflar : tekrar) kısmın. da bile Tanrılar konusu ihmal edilmiyor, «5. ABağıda. ki eümleleri uygun birer z arfl a kullanınız.: Babanla çe klşiyorsun Tanrıların hukukunu çiğ·ne.tlikten sonra ... ) Türk milliyetçiliğinin en değerli ve olgun mütefekkirlerinden Ziya Gök Alp'ın gerek çocuk ve gere], büyükler için yazılmış muhtelif manzumeleri yerine, «Hem oğ"an, hem lcullarız ,» mısraını ihtiva eden manzumesi kitabı hazırlıyanlara pek cazip görünmüştür. Daha ilerde Metinlerin yanlış t efsh-i» bahsinde tekrar avdet edeceğimiz bu manzume dolavısivle burada gene acıldamalar üzerine dikkati cekmek f'avdalı olacaktır. Acıklamalarda (Oğ'an: Türk dilinin Caifatay Iehceslrıde Tanrı anlamında kultamf ır) denildikten sonra. 154 üncü savf adak i ar astu-matarda. bu manzumenm diCler misı-aları numara ile sorulutı izah ettirilmediği halde 10 uncu mısra yani «Hem Tanrı. hr-rn kufla.rrz» mana , sına gelen mısra hakkında hususi bir soru te r ti n edil.. mist+r «6. Onıınen mısraııı anlamını ncildavuuz.» Yüzlerce makalesi. şiirleriyle büvük bir değer ifade eden Ziya Gök Alp öğreııci ka rsısında, sanki Allahsız bir insanmis gibi zösterrllvor. Üstelik mütefel<kirin hakiki maksadi hakkında öğrencilere bilgi verilmivor Onun Allah inancı ve müslümanlun üzerindeki imanı hiç mevzuu bahsedilmivor Böylece bilhassa müslümanlık imanının yeniden canlandığı devrede, Gök Alp öğrencinin husumetine maruz bırakılmış oluyor. Bu manzume Gök Alpı değerlendirmek için değil bi lak is onu gözden düşürmek, geri kalmış bil' yazı tarzının ör., neği olmak üzere ortaya cıkarılrnak isteniliyor Didaktik tarza örnekolarak gösterildikten sonra bu çeşi t yazıların modasının geçtiği de ilave ediliyor, Yani fikir bakımından tutuluyor, yar ı çeşidi bakımından düsürülüyor Bu bahse bilahare 'tekrar geleceğiz. Hindistan'da İç Sokaklar S. 105 «Bir mabedi gez.lvor sunuz.: Tanrı - Akre p, Tanrı Yılan, Tanrı - Fil, Tanrı _ Inc k'c yiycce k, içecek .•.. " elçele yetistiren bu zava ll ı insanlar, tabiatili bütün ha. vrrIa.r uın. şer ler ine nIC kadar g önultle n teslim o lrnus'larsu, zengtne, k uvve t liye, derebeyine. dağ beyine YP ~ellİr beyine de böyle te slhuül rlcr.» «Kus tm Hindıı halkına Itılediğ'lni, taa ssup, müslüman yı!i'ınların{!ıın
as
ssubu
«Bp,l1 hi7.hn
Rif'lcı
Jta,lah:ıll1'hm17.a
pP1l7ivp:l\
At
av.
h'ıo k!'\lnhfl.h~1
g-al'nhlastırınak, g-eri bir memlekett ileri !!'öti\rme1, ldn kızı! komşumuzun tecrübeler+n! ve metnt.la rrm tct.klk ettim ve Yf'ni R,ıısvıı.'nın nasıl hir volun i,,,nin'l,,, 01dnl'Yunu
v.öst.p.rnıp:l{
iRt.p.(lim.>'>
«T{ne
senf>(lir
ild
p,Qftsı
müdataa
ediyorum: ŞimnI terblvest ve ihtiJ{ıki me. to tlar.s «Yeni Rusya Iptlda i bir halkı ve memleketi büyük bir hızla.( garp seviyesine çıkarniate için aran. rmş ve bulunmuş ihtilalci metotları tez ol a rak n.lm ışt ır.: (Sayf : 4. Başlangıç, Yeni Rusya) Urnurniyet le metot, bir neticeye, gaye ye vasıl olmak için kullanılan yolların ve vasrtaların mecmuunu ifade eder. İhtilalcı metot sınıf mücadelesiyle, cemiye ti parçalamak, kan. lı boğuşmalar la güya proleter sınıfının kazancın: te.min etmektir, Zamanımızda ise bu tamamen Rus emperyalizmine hizmet eden bir komünizmin tatbikidir, Diğer unsurları ise, Allah, din, hürriyet, şahsiyet, millet, milliyet, aile, ilim düşmanlığı Ve insan saygı ve sevgisi, tolerans yerine, mutlak bir kızıl taassupla, köle yığınları vücude getirmekten ibarettir'. Falih Rıfk: hu usulü, garp usullerinden pek üstlin görüyor. (Devamı
gelecek
sayıda)
•
13
ORKUN
iKiNCi
DÜN,YA
DOGU
·SAVAŞIN!DA
TÜRKLERi Yazu n : CEBBAR
m
ilk olarak bu mültecileri istiyordu. Batının zaferleri. ni Staline hediye ederek Rusları Londra kapılarına kadar getiren, gafletini ancak Potsdamda anlıyan Churchill, Ruzveltle beraber bunları iadeyi taahhüt etti ve o cümleden 500,000 Türkü de Kızıllara iade ettiler, Kızıllar Karpattarla Ukr aynada bunları öl. dürdüler., Büyük Savaşta Almanları meftun eden Mehrne tleri-, öz kardeşleri doğu Türk mehmetçikleri de Alman milletine büyük bir hatıra izi bıraktilar. Avrupa bu Türkleri senelerce unutamıyacaktır. Türklerin İkinci Dünya Savaşındaki kayıpları bütün milletlerden fazladır, Kırım ve kuzey Kafkas ise Türkten bir hamlede temizlenmiştir Sözlerimin sonunda bir noktayı da hatırlatmak isterdim. Tarihten ibret alalı.m, Kötü Moskoftan gelecek her hangi bir hareketi doğmadan boğalım Türkün Türke hasretini ~ürk illerine gelen Anadolu Mehrne tçikleri önünde oğlunu kurban kesrnek isteyen TÜrk köylüleri ile Türk ordularının geçtiği yolları halılar., la süsliyerek, atlarının bastığı izleri Hızırdan y adigarmış gibi saklıyan Türk annelerinin, Enver Paşanın mezartnı .her türlü yasaklara rağmen ziyaretg ah y a., pan Türk gençlerinin yüksek Türkçülüklerinde gös. . terelim. Moskofun mezar yolculuğu yakındır. Moskof'un Ö. "lürnü ile Türklük yeni bir Ergenekon yapacaktır. Fa. kat Moskof öldükten sonra his ve hırsına kapılarak kendini başkan, han, hakan görmek isteyenler tarihi f'elake tlerimize sebep verenlerin eşitleri soysuzların çıkabileceğini unutmayalım. Türkü biri diğerine ya· bancı kesmeye çalışacak böyle ülküsüzlerin susturulmaları da vazifemiz olmalıdır. Vakur Türk milleti ile biricik vatanı Tür-kiyeyi tanımanın Türklüğe en büyük hizmetimiz olduğunu unutmıyahm 1000 yıl önce beraber yaşayan Türk kabilelerinin milliyetçilik devri olan 20 nci yüzyılda daha sıkı bir bağla biribirine bağlanacağında asla şüphe etrniyelim Bunu İkinci Dünya savaşında herşeyini bırakarak kaçan ve Türkiyeye sığınan doğu TÜrk göçmenlerinin yüksek ülküleri dahi Isbat ediyor. Türklük var olsun. CEBBAR ERTÜRK
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
1941 yılında Alman orduları Doğuya yürürken Ruslar hemen Türk illerindeki rnünevver. genç, ihtiyar, köylü, şehirli herkesi 'tophyarak Almanların önüne sürdüler. Okullar, tiyatrolar, sinemalar, ilim müesse. seleri kapatıldı. Önden Almanlar, arkadan da Ruslar Türkleri irnhaya kalktılar. Kendinden başka hiçbir milleti tanımıyan Almanlar, Rus için savaşmak iste. miyen Türkleri «Rusdur» diye biçerken. Rus da aı-, kadarı «Türktür !» diye biçiyordu, Böylece iki kurşun arasında iki milyondan fazla Türk şehid oldu, Fakat yine fırsa t bularak bir buçuk milyon Türk Almanlara iltica ederek Ruslara karşı savaşmak için Alrnarıların müsaadelerini istediler. Fakat Almanlar, Rusyada Türk olmadığını söyliyerek esmer ve orta boylu olmasına göre «untermerısch = aşağı ırk» diyerek bu fedakar Türk oğullarına dudak büzdüler, imha k arnplarına topuyarak açlık, soğuk ve hastalıkla Rusların istekleri hayr ına imha ettiler, 1942 yılının baharında bir buçuk milyon Türk esirinden ancak 80,00-0 kaldı. Rahmetli Enver Paşanın kardeşi merhum Nuri Paşanın yardımları ile Almanlar, doğuda Türk olduğunu ve bunların Almanlardan daha fazla Moskof düşmanı olduklarım anlıyarak Ruslardan ayırdılar ve gönüllü ordnlara topladılar. Bir yıl içerisinde Kırım ve kuzey 'Kafkaslardan katılan' Türklerle birlikte Alman ordu. ları ile birlikte 360 bin Türk görıüllüsü Finlandiyadan Kafkaslara kadar doğu cephesinde, ve Fransa, İtalya ve Belçıkada da Moskofların o zamanki müttefikleri, (hataların! ancak şimdi arılamış) İngiliz ve Arner-ikarılara karşı savaşıyor ve Almanları hayrete götü, rüyorlardı Türk kahramanlığı karşısında naziliğin dik başı da iniyordu, Alman radyolarında Dr. Göbbels «Doğudan aldığımız Türk esirleri bize, müttefiklerimiz İtalyan ve Romenlerden da ha fazla .yardrm ettiler. Bunların savaşlarından biz Birinci Dünya Savaşının Ga.Jiçya ve Çanakkalelerinin etkisini aldık» diyor, bir taraftan da Himler, bir sıra öz Almanlarını da kabul etmedikleri S. S. birliklerine Türkleri de kabul edi. yordu Böylelikle Almanlar daha dün esir olan Türk. ler karsismda ne kadar küçük olduklarını görüyor. Iardı Silahlarını bırakıp kaçan Alman bölüklerini esir ederek savaşırıağa mecbur eden Türk birlikleri Almanların kendilerini de hayrete götürüyordu, Türklerin İkinci Dünya Savaşında yarattıkları b,u kahramanlıklar Fransa, Pclonya ve Çekoslovakyamn haklarını tanımıyan Almanlar-ın, Türklerin is tikla llerini ve milli komitelerinin teşkillerini tanımalarına sebep oldu. Daha doğrusu Türk gönüllüleri bu hakkı zorla aldılar. Alman ordularının büyük çekilişler'inde Rus cehenneminde yaşamak istemiyerek batıya srğ ınanlar arasında IS milyon da İslav vardı. Bunlarla birlikte 250 bin kuzey Kafkaslı ve Kırırnh Türk te batıya sığınmıştı Bu mülteciler Kremlin surlarını u. çura rak Moskof'un hakiki çehresini herkese tanı tt ıracak biricik kuvve tti Fakat Stalin bunu önceden bildiğinden Tahran, Yalta ve Pctsdarn anlaşmalarında
ERTtTRE
HİCİV
KÖŞESİ:
ACABA NEDEN' Bolşevik uf'kurıdalcl korkunç. kızıl renkli giırıeş Kanlı bir meş'a le g-ibi sarmış bütün g-iindiizleri... Din kızıl, iman 1i:IZII, vicdan kızıl, liiIdn neden Şeflerin bir kerecik olsun krzurrnaz yüzleri?! .. Eı:;ref.i Zaman
i
1944 1945 ıRKçılıK - TURANrILIK ~DAVASı
e:"~"
kaya ile Ziya Çoker birer yıl, Gumrükçiioğ lu Osman iki yıl .muvakkat tard cezası aldılar, Gurru-ükçüoğ lu, nun cezasının daha ağır olmasının sebebi vardı: O, Orhun dergisinin Türkçülük hakkındaki bir anketine cevap vermek seeunu da ir tikap etmişti, Tabii, cezası da ağır olacaktı, Bununla beraber bir müddet sonra onun iki yıllık tardı da bir yıla indirilmiştir. Bu hayasızca kararın verfldiği gün, Okul Müdürü Zeki Mesut istifa etti, Devletler Hukuku Profesörü olan Zeki Mesut Alsarı Aydı nlı bir Türk oğlu idi, Onun Türk vicdanı bu karara tahammül edemezdi,
rgi .co
m
Hükümetin Resmi Tebliği: 18 Mayıs 1944 gününün akşamında Çankaya Hükumeti, Türkçüler hakkında artık bir kanaata varmıştı (!), Bu karıaatını resmi bir tehliğle umumi erkara açıklamakta bÜYÜk fayda gö rüyordu Hakikatte on, ların kanaatı yıllarca önce tebellür etmişti, ama fırsat şimdi Ellerine geçiyordu, O akşam radyo ile ilan olunan ve ertesi günkü gazetelerin de hepsinde çıkan resmi tebliğ şöyle idi: Ankara,
18 A,A, (Resmi tl'bliğ'): Son giinlerde h iıkapatılan .orhUn mecmuası sahibi Nihfı.l Atsız'la konscrva tuvar öğ-retmenlerinden Sabahattin Alinin Ankarada görülen muhukemesi sırasında Niha.ı Atsız lehine yapılan taşkırıl ılclur dolnyrsıyla neza , ret alt.ına alınmaları zarureti hasıl olan bazı ldrnseler nezdinde çıkan evrakırı verdiği şüphe üzerine NihaI Atsız, Reha, Oğuz Türkkan Ve Zeki Velid i ile Doktor Hasan Ferit Cansever'In Istanbuld a evlerinde yp daha bazı yakın arkadaşları nezdinde Istanbul Örn İdare Honıutaıılıi;ınca u ruma la r yapılmış vr- pl(le e d iIr-rı veslkalnr tct kik e df lrni şt.i, Bu vcs iku la rın tc t kl lcinden elde edilen netice \'{' ku nun tn göre Teı;;kil:ltı Esa siy« Icarıunuvlu müesscs bug ünkt] rejlml mlzr- v'c va ta ndn şla r-ın hakiki mil llye t<,:ilil, tclü kkl lerl nr- ayloı:ı nmd eler i ye bıı umdclcrrvn rmuk Için gizli ce mivc tle ı-I, faaliyf't p ı-ogı-urnhu-ı, teskilat ve pı-opaganüa orgnnları, haı.tü muhabc relerini gizli tutma ğn ma tuf şifreleri ve parolaları vardır, Burıln r mcmleke tln muhtelif mıntakutnr-mda ve bilhassa lıer ç',eşit tcrbtve müesseselerinde masum gen~,l er in temiz mllf lve.t.lçltk ve vatanseverlik duyg ula ı-ıru Istismar ederek gen~, nesil arasında kendtlcrtnrtaraftar toplamak ve bu suretle hedeflerine ulaşmak içlu devamlı ve sistemli bir faaliyet sarfetmekte ve mem , leke te zararlı ideolojilerini tahakkuk et.tirmek yo , küme tçe
de
18 MaY1S 1944 .Persembe Nurultnh Barıınan'ın 'I'evkifi : Atsız'ın evi aramrke-, Atsız'a yazdığı mektupları bulunan ve Türkçü dergilerde yazıları çıkmış olan Nurullah Barrnan'ın tevkif olunması da belkeniyordu, Zaten Türkçtı «Bozkurbdergisinin SOn sahibi olduğu için de polisçe müsecceldi 1944 Mayısında yedeksubayolarak Ardahan'da bulunuyordu. Bilhassa 14 Mayısta eşyası arandıktan sonra kendisi de tetikte idi, 18 Mayıs 1944 Perşembe günü askeri usul dairesinde tevkif olunarak Istanbul'a doğru yola çıkarıldı, Faz.ıl Hisarcıklılar'm Arıkara'va Götürülmesi: Köprüelik kemiği kırılmış olarak 17 Mayısta tevkif edilmiş olan Fazıl Hisarcıklılar,,1S Mayıs 1944 Perşembe günü, hiçbir ted'avi ve tedbire tabi tutulmadan, bir üst rütpeli subayı n yanında olarak Karabiga.Istanbul yolu üzerinden Ankara'ya sevkclundu. Hasta veya yaralı olduklan zaman canller bile şefkat ve ihtimam gördükleri halde Türkçüler en basit insani muameleden mahrum bulunduruluyordu Bazan iyi yürekli ve içten milliyetçi memurların gizlice gösterdikleri insani muamele müs tesrıa, Türkçülere yapılan muamele umumiyct le. o zamanki Türkiye Devleti için yüz kızartıcı mahiyette idi, Çünkü şefleri ve -idareciler i ile, onların ırki durumu ve zihniyeti ile o zamanki devlet artık bil' Türk devleti olmaktan çık.,
ken
mıştı,
ww w.o tu
Doktor Hasan Ferit Cansever'in Rahata Kavus , ması: Mayısın 15, 16, 17 nci gecelerini aralıksız iskemlede geçirerek harap bil' hale gelen Doktor Hasan Ferit Cansever LS Mayıs 194-1 perşembe günü ranata (I) kavuştu: Dör-düncü g üniı e\'clen, kendisinin nerede: olduğunu haber alm.sla ı-dı Bir şilte gc'tir2rek Hasan F'e ı-id:o vcrdirdilcr Doktor art ık ba h t iya rd ı Od adak i pis şilteyi attırarak ko ndis in i rık i ni toz toprak içiııdı'ki ,'('re, Serdi, Ama ne de olsa se ıde hekimlik va rdı Şilıcnin üzerini silme naftali n doldurdu Pirderin hücumundan bu seki ide kendisini koı-uvacak t ı O gece bu silme naftalin tabakası üzerinde rnernnun i!) n' uah. Uyar (I) bir uykuya daldı, Zaten bes ay içinde kalacağı bu odaya alışmaktan başka da vapacak bil' i', yoktu, Slv.ısn l Bilgiler Okıılıı Disiplin
Kıırıılıınun
Toplan_
t ısı Ve li..ıı.rarı :
O zaman Türkçü gençlerin kaynağı olan Siyasal Bilgiler L= Mülkiye l , illiıli (!) Şef İsmet İnönü ilc Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali'nin öfkesini uzer-ine cekmişti Bilhassa tevkif olunan Türkcü Türk genç_ lerinin tnhliycs; için müı eaddi t makamlara basvuva n Mülkiyclilcı-dcn Ali Cankaya ilc Cümrükcuoğ!u Osman ve Ziya Coker mimlenmislerdl. Hasan Ali şah. sarı herkese ve bel' yere ka ı-ışıyordu Bu l';ç öğrenci, Türkcü faaliyette bulundukları için o zamanki hlikümetin milli düşmanlaı-ı idiler. Disiplin Kurulu IS Mayıs 19-14 Perşembe g iı ni) toplanarak bu l'IÇ kişi hakkında kararını "erdi: Ali Çarı-
lunda
çahşmaktadıı-lnr
Bu malılvcütekt Jaa.liye t, Teşkilatı Esasiye kanuııumuz a aykırı v(' Türk Ceza Ranuııumuza, göre suç, vasıflarmı haiz olduğundan failleri hnkkmda saHUıiyctli adli mereiler tarafından kanuni trıklbrı.t yapılmaıcı üzere işe ('1 konulmustur Bu resmi tebliğ de İsmet İnönü Hukürne tinin yüz kar-alarmdan biridir, Fakat onun o kadar çok yüz karası vardır ki bunlardan birini ortaya dökmekle hiçbir scyolrnuvor Esaseri bu şebeke 27 yıllık tarihinde yalnız yalan, hiyle ve yüz karasıyla vasadrğ: için her-
..
.:-~-
-
ORKÜN
adeta rnilli suç sayıyorlaı-dı. Demek ik kendilerint Moskofla bir tutuyorlardı Aslında· da Mcskof tan farkları yoktu. Ya hele şu «şifre.· ve «parola> isnadları: ... Dünyada bundan daha ahmakça bir iddia olarruvacağı gibi insanlık tarihinde de İsmet İnönü hükürne tlerinderı daha ahmak bir hükümet gelmemiştir ve eeIemiyecektir Resmi tebliğde şifre ve parola denilen şey, bazı -Tiü:l<çülerin birbirlerine yazdıkları mektupların so-nunda selam yerine kullandıkları ve bugün kullanmakta devam ettikleri «protokol caridirs tabiri idi, Bir evin bütün sakinlerinden mektup yazılan evin bütün saiknlerine ayrı ayrı selam yazara k sözü uzatmak külfetinden kurtulmak için icat olunan bu «protokol caridir» tabiri Çankaya hükümetini korkutrnuştu, Çünkü: «El-Hainü haif» (Hain korkak olur), Kim bilir, bu masum kelimelerden neler tevehhüm ediyorlardı. Tebliğin öteki tarafları da yalandı, Mekt eplerde yapıldığı söylenen faaliyet, Nejdet Sançar'ın Balıkesir Lisesinde, Atsız'ın İstanbuldaki özel Boğaziçi Lisesinde talebelerine verdikleri milliye t.çiii k dersi ile YÜksek öğrenim genci olan bazı Türkçuleri n «Or , hum, dergisim satmaları veya okumalan ve: dünyadaki bütün Türklerin hür ve müstakiJ olmalaı-ı için yaptıkları temennilerden ibarettir, Çarıkaya hükümetinin tepkisi kendisine has şekilde oldu: 'I'eşkilatı Esasiveye ve rejime aykırılık isnad!.., Çünkü onlarca Teşkilatı Esasiye. kendi keyifleri; rej nı ise rahatları ve refahları idi, Buna' doku.>nan en ufak hareketi vatan hainliği saymak Çankaya hükümetinin eski ade tiydi
m
ne
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
i·
hangi bir yüz karasını üzüne vurmakla onu utandırmak kabil değildir. Bunu biliyoruz. Hedefimiz, bu yiızsüzlüğü yeni yetişenlere teşri h ederek hakikati öğrenmelerine yardım etmektir. Resmi tebliğler hükümetlerin şerefidir Onda yalan söylerırnez Söylenmesinde mahzur olan şeyler süküt , la geçiştirtür. İsmet İnönü hükümetinin resmi tebliğinde ise baştanbaşa yalan ve tezvir doludur. Mesela, Türkçülerin birbirleri aleyhindeki mücadeleye sOn vermek için 7 Martta imzaladıkları anlaşma bu resmi tebliğde öyle bir eda ile anlatılıyor ki bunu okuyan hakikata bilmiyen insanlar mutlaka gizli ve zararlı bir cemiyet karşısında bulunduğuna hüküm verir. Geı-çe o zamanki hükümeti devirmek için yapılacak herhangi bir hareket halkın sempatisini mutlaka toplar'dı. Fakat ne de olsa bu, gayrımeşru bir hareket olurdu, Türkçüler arasındaki anlaşmanın metni hükümetin elinde olduğu halde bu şekilde ilanı Türkçüleri gözden düşürmek için yapılan bir taktikti, 7 Mart anlaşmasında Türkçülerlrı «müşterek düşmana» yani Rus Bolşeviklerine karşı tek cephe halinde hareket etmeleri Iüzumu yazılıydı. Çankaya Hü., küme ti ise Türkçülerin, müşterek düşman olan Moskofa karşı birleşmelerini vatana karşı bir suç gibi gösteriyordu. Bugünkü ve yarınki nesiller bunu asla unutmamalıdır Demek ki İnönü yaram, Moskota karşı hareketi suç sayıyordu: Moskofa karşı diren , meği kim suç sayar? Ya Moskof, ya Moskofçu ... İşte o zamanki hükümeti idare edenler bu kafada kimselerdi Zerre kadar vicdanları ve milli haysiye tleri olmıyan midecilerdi .. En ufak 'me rdlikten mahrum kaltabanlardı Masum insanları suçlu gibi gösterdikleri yetmiyormuş gibi Moskofa karşı hareketi de
15
ORKUN iKiNCi YıLıNA GiRERKEN Yazan:
İSMET
53 üncü sayı ile ORKUN ikinci nesriyat yılına giriyor, ORKUN'un ilk sayısı 4 Ekim 1950 de çıkmıştı. O günden bugüne kadar ORKUN'umuz her Cuma günü aksamadan çıktı. Bu, çıkaranların içinde bulundukları şartları- ve şimdiye kadar çıkan Türkçü dergilerin ka , derini düşünürsek, gelecek için büyük ümitler doğul'UCU bir durumdur. ORKUN'u daha önce çıkan bütün dergilerden ayıran büyük fark (ki onu hem bir bakıma bütün diğer dergilerin üstüne çıkarır, hem de onun birçok eksik ve zayıı noktalarını izah eder) , ORKUN'un hiçbir şahsın malı olmayıp 'Tüı'kçülüğe armağan edilmiş bir va rh k c-Imasıdrr Manevi bakımdan bÖYle olan diğer dergiler de belki vardı. Fakat ORKUN, aynı zamanda maddeten ve fiilen de tam olarak böyledir Bunun manasını biraz clahacyakmdan inceliyelim ORKUN'un hikayesi ilk sayının çıktığı 4 Ekim 1950 den çok daha önce başlar. 1948 sonlarında birçok 'I'ürkçülerde bütün Türkçü1eri etrafında toplayan esaslı bir derginin çıkması isteği ateşli, iideta ıztıraplı, bi ı azirn halini almıştı, Daha önce de b ircok kereler dergi
-"-'
'rÜl\I'l'ÜRR
çıkarmayı düşünmüş, niye tlenmiş, bil' hamleye hazırlanmış, fakat hel' seferinde parasızlık engeli yüzünden teşebbüse geçrnemis tik Nihayet 1948 de bir ülküdasımız bir iki arkadaşı ile birlikte en yakın dostlara ve milliyetçi tanıdıklara birer mektup yazarak milliyetçi bir dergi ve milliyetçi eserler neşretmek içiı: ayda belirli bir parayı bir ülküdaşın elinde toplanmak üzere muntazaman vermeye davet etti Sabırlar taştığı için harekete geçllmisti : fakat zamarı bu teşebbüs için en uygunsuz, en verimsiz bir zaman, dı Çünkü mektupları alan Türkcüler in hemen hepsi o sırada ağır para sıkıntısı içindeydiler; çoğu işsiz d i Bu_na rağmen, paraların toplanmasına başlanmç tarihi olan 1949 başından itibaren 10 kişi ayda belirli bir pa, rayı (çoğu beş veya on lira) vermeye başladılaı'. Tohum atılmıstı Bu paralar (çok kere büyük sıkıntılara göğüs gererek verilmek suretiyle) ORKUN çikın, caya kadar 21 ay damlaya damlaya lıiıik ti Bu aralık bu işe yeniden katılanlar oldu . Bu teşebbüsten habersizce bir öğre ırnen gurubu da 1950 başlarında aralarında aynı gaye için para topla-
:;:~ :.',\","
16
!';~.~:
ORKUN
'~t;
;.... ,.1- \~
ORKUN'un önündeki asıl büyük bahtsızlık, milletçe büyük bahtsızlığımız,en az çeyrek yüzyıl süren, tarihte görülmedik ağırlıkta ve mel'unlukta bir has kı devrinden milletçe yeni kurtulmaya başlamış olma, mızdı, Bu durum, cemiyette hasta bir bünye yaratrnış, tı, Yer yer derin bir uyuşukluk, milletin mukaddcratına karşı kayrtsizlık kavrayış ve anlayışlarda donukluk, bazı sabit fikirlere körükörüne saplanış bütürı fikir Ve neşir subaşlarının millete yabancı ve düşman kuvvetlerin elinde bulunması, ve, hepsinin kötüsü, ruhlara sinmiş bir korku ve ürkeklik havası, Umumi manzara buydu - ve hala budur, Biz bu havanın içinde, bu havanın ağırlığı Ve sa.ğırlığı içinde,' vurdun her tarafına dağılmış, ülküsürıü gönlünde giz., liyen, bizim gibi duyan ve bizim gibi düşünen, bizim gibi susan ve ümit besliyerıler olduğunu tahmin edi"yorduk, Kaç kişi olduklarını bilrniyorduk : belki beş On kişiydi, belki yüzler ye belki binler, Fakat her halde tek tük ve her halde bulundukları yerde yalnızdrlar Çoğu Türklük sevgisini içinde bir sır gibi saklıyor. belki ancak bazı hayaller kuruyor, bir gün bir şey_ ler yapmağı, yahut birinin çıkıp bir şeyler yapmasını ümit ediyordu,
*.
1 ':t
:1 'P:K !'f
;;;; .~
,·t ; i.•.. ·
,,:.~
,':1 ·i.~
;ı:
~tJ
.J;
~i "':
.... -;i"
, 1-
,',.o
fJ
:,.r~ -", "
..
...• y t
, .;::
.::.
.-
'"
'1.
.;ı.
i' :
.:. "eY
""~
(Devamı ORKUN'un çeşitli işlerinde emeği geçer. ve sorum-. luluk taşıyan arkadaşlar bir yıl içinde birçok kere.L değişmiştir, Muhtelif sayıların yazı bakımından tert i. ". bini de ayrı ayrı arkadaşlar yapmıs t ır Bazı sayı lar birkaç arkadaşin (hatta bazan çekişe-' re k ) hareketi ile çıkmıştı)'. Bazı sayıları tek bir arkadaş .yalnız başına çıkarmıştır. (Yazı işle, ri bakımından), Bu satırıann yazarı bu t iin ~üre':" derginin imtiyaz sahibi ve neşriyat müdürü s ıtat ıru. dış aleme karşı, t asmuş t ır Anlaşılan mes lekce a vul.a t
!>
~
..
:t
ken
ww w.o tu
Tatbikatta «bütün Türkçüler+, ORKUN'un etrafında toplanınış olan ve ORKUN'a karşı ilgi gösterenler, gelip çalısanlar, berıimsiyenler oluyor. Daha da dar olarak, ORKUN'un yolunu çizenler bunlardan tesadüfen o anda (yani bir iş yapılacağı, bir karar verrle., ceği sırada) İs tanbulda ve derginin başında bulunan-· lar oluyor. Mektupla fikir danışmak ve tavsiyelerde bulunmak, bazan faydalı oldu; fakatçok kere işi derhal yapmak gerektiğinden o anda derginin başirida kimler varsa veya hangi tek ülküdas bulunuyorsa, o işi kendi görüşüne göre üllcüye nasıl en faydalı olacaksa öyle yapıverdi. Esaseri ORKUN'da ilk baştan beri şekillere ve r esrniye te az bağlanmak, daha ziyade teşebbüs ve soruruluğu üzerine alıp işi yürütmek ruhu, hakim olmuştur,
""
Yürüneri yolda bazı tatsızlık ve sikı ntrlara rastlandı, ORKUN ailesinin Anadolunun muhtelif yerlerine dağılmış olması ve Isf a nbulda yazı işleri gibi bazı ha. . ya ti işlerde devamlı yardımı dekunabilecek bilgi ve tecrübe sahibi ülküdaşlardan pek az k imsenin bulunması OR~UN için en büyük talihsizlik ve sıkıntı kaynağı oldu, Bütün yük sayılı bir iki arkadaşin omuzunun üzerine yığıldı, Şahsi işlerin çokluğu, bazı aksi hastalanmalar bu durumu büsbütün ağırlaştırdı, Her şeye rağmen ORKUN aksa tılmadı Fakat bazı sayıla. rın aceleye gelmesi, gerektiği kadar kuvvetli çıkm')· ması, ve yapılabilecek olan pek çok şeyin yapıla ma, .ması pahasına,
de
ORKUN Tur kçillük tarihinde \"E~ Türkiyedeki bası n tarihinde benzeri olmıyan bir teşebbüstü Bunun ruhunu kavramakta bazan güçlük çekildiğini gördük, ORKUN her şeyden önce bir ülkü hareketidir, Kökü, hareket noktası, varlığındaki hikmet Türkçülük ül. küsünü ilerletmek ve muzaffer kılrnak tu-: bu uğuı-da gereken her f'edakarhğı yapmak, hiç bir gayreti esirgemernektir Sonra, ORKUN şahıslardan sıyrılmış, şahısların üzerine yükselmiş bir varhk trr Başl a ngiç." ta aramızda kararlaştırdığımız ve titizlikle riayet ettiğimiz prensip e göre ORKU_ 'a verilen bütün serrna.." yeler, yapılan bütün yardimlar (ve para yardımından çok daha mühirn olarak ülküdaslarm harcad.kları emekler ) , ülküya kayıtsız şartsız 'bağış tır ORKUN'a yardımı fazla dokunduğundan dolayı hiçbir ülküdas fazla bir hak, hususi bir salahivet iddia edemez, OR- "t .. KUN takimıyla Türkçülüğe adaktır, ve onun bu yol- .. da ilerlemesinden bütün Türkçüler sorumludur, E.ibet- ;C te ORKUN'un çıkabilmesi için bir takım resmi şe_V:,. killer ve muameleler gerekmiştir ve gerelar.ektedii,,'::' fakat mühim olan bunlar değildir, rnühirn olan OB.- .~KUN'un tohumunu ve ruhunu 'teşkil jeden Vi, rnüeyyidesini bütün ORKUN ailesinin gönülleri n., ve şerefin- <c. de bulan prensip anlaşmasıdır
ORKUN'u çıkarmaya gırışen arkadaşlar bil' meçhule doğru adı.m atıyorlardı, En kötü ihtimalleri bi. le hesaba katrruşlardı Şimdi, bir yılın sonunda, elde edilerı neticeye «zafer:' demek gerekir,
,
·:,!t .,..
m
Çıkmaya başlamadan önce daha kuvve tlenmek ve yazılar bakımından da daha hazırlıklı olmak gerektiğini düşünenler vardı, Fakat sabırsızlanan ve dergiyi bir an önce görmek ıstiyen ülküdaslarm 'tazyiki galip g.e"k::~ di, Bu erken çıkış başlangıçta fazlaca sıkıntı çeküme " sine ve bazı sayıların biraz zayıf çıkmasına sebep r,ı. du,
olması mahkemelerde ORKUN adına san.k ~'ıfailyla da bulunmanın ar kadaşlarca en fazla ona yakıştırılmasına yol açmıştır. Bu arkadaşinız aynı zamanda ORKUN'un bazı sayılarını tertip etmiş ve derginin başka işlerini yapmış olması arızidir, .Bu arada umumileşmiş bir yanlış inancı da düzeltelim: ORKUN'da Türk düşmanlarina karşı sert hücumlar yapan imzasız f ık., raların başlıca sorumlusu A tsız değildir', Bunları yazarı ve tertipliven arkadaşlar arasında belki A tsız'ın hissesi en azdır,
rgi .co
maya giriştiler. Tanışıldı ve toplanan paralar birleşti. ORKUN çıkmadan az önce de aynı şekilde fakat bu sefer yurdun başka bir yerindeki bir öğrenci topluluğunun kuruş kuruş aralarında toplamış olduğu bir 550 lira da katıldı. ORKUN 2.323 lira 75 kurusla yayın hayatına atıldı.
gelecek
sayıda)
.'0
.;. "
,-
İDAREHANE:
~ BEŞİKTAŞ,
YENİ
MAHALLE
DERESİ
SO. 3 Nu
ISTANBUL IS IL
]I.[ATBAASJ
-
ISTANBUL