m rgi .co
~~~:'i,:. -
....
"~i~':·. . . r . .~" ':," j~. :.~.~~' ; .y ~2~ . ... d . ";. ":,-:, ',::-., .... j..!,' " . t: '~~~:;~<;,." .. . ç: - --.
. '!--.;:'
t,. ~
., "
- ...:-
-;
.•.
"
..
~
,
1 .
!::..s-»:
~
de
~"
. -.
;
'.
ken
~
ww w.o tu
·-:1··..
Sayısı 25 Kuruş.
Orkun ailesi adına İmtiyaz sahibi ve mes'ul Müdürü:
Bütün eski sayılar mevcuttur ve 25 kuruşa ,.P. K. 1818, Istanbul adr,esinden elde edilebilir.
İS:l--IET TÜ:ıITÜRn: P. Ii. 1818 Galata İstanbul
!...-,------
---.:...:
-2...
4 Ocak 1952
Çıkar
Cuma, Günleıd
66. Sayı
··Bus·Plltıb.kiimu Türlderi ,Ardçimakla, Çekiikleı'; Zorluklar .
.
~:
Yazan:
El'ı1ERLİ KURlHAY SUBAY şek'in eliyle bol miktarda para da vermekte imişler. H~lbuki üçüncü bir koldan da bazı Amerikalılar Türkistanırı cerıubi kısırnlarmda yaşıyan 'Özbekler, Tacik \'2 Türkmenler arasında istikliil siyasetini tatbik ede· ceklerini vadediyorlarmış Bu halde Türkistan üçe taksim edilmektedir: Biri Beyaz Ruslada anlaşan, diğ"ri Beyaz Çinll le rle anlaşarı, üçüncüsü, eskiden de Buhara ve Hive hanlıkları gibi yarı müstakil hanlıkları olan ve is tiklal yolunu tutabilecek olan 'I'ürkis , tarıdır Bu taksimat Sovyetlerin sınır rruntakalarrndaki Özbekistan, Tacikistan ve Türmenistan gibi cumhuriyetleri «müstakil», daha içeride Ta taristan, Başkur; düstan, Kazakhistan ve Kırgızıstan cumhuriyetlerini «RSFSR~), yani <<İç Rusya:" muhtar cumhuriyetleri saymalarına da uygun düşmektedir.
de
Bugün Amerika; hükümeti değilse bile' Amerikalı siyaset adamları, senatörleri ve 'saire kar'lılarında diki lmiş olan büyük rakipleri SovyetlerI e aralarında vukuu muhakkak sayılan çarpışmaya hazırlık .zminında bu memleket te Sovyet' aleyhtar-ı unsurlardan nasıl istifade edilebileceğini ciddi olarak düşünmekte ve bı, yolda .bazı ameli tedbirlere ds baş -vurmaktadırrar Bunlar Ukranyalılarla Akrusların ve Baltık milletlerinin gelecekte bağımsız devletler olacağını kestiriyor. larsa da Türklere gelince onlara Beyaz Rusların gözlÜğüyle' bakmakt adır lar; Beyaz Rusların isteklerini tatmin hususunda Şitlerin yaptığı ihmalin kötü neticelerini bildiklerinden onların hatırlarını saymaktadrrIar Bunlar da Türkleri Rusluğa . temsil hususunu Bolşevikler kadar .kestirmiş Ve onları temsil siyasetlerinin muhakkak kurbanları sayrnağa alışrmş olduklarından Amerikalılarm Rusyadan ayrrlmalarmı iste-' dikleri kavimler meyanında Türklerin' de bulunmasına karşı .fazla hassasiyetle muk ab ele etmekte, «Rusyanın vahde ti tekmil Rus milletiriin ıdealidir, bu fikri Bolsevilcler rnüdafua etmekte olduğuna göre bize de bu hususta onlarla bir olmaktan başka çare kalmaz» diyerek Amer-ik alrla rı korkutmalctadırlar Beyaz Rusla, ~_'n11 Keıenskl ve Mc nseviklerrn yardırnın. muhakkak eid~ etmek istryen ve buna fozla ehcmmtvat veren bu nevi Amerrkalılar Rusya malikumu Türkler ar-anında Beyaz, Rusım'la işbirllği fikrirıi telkin edip bu yolda, bilha~sa Batı Almanyada kalabalık cilan Türk ve dire,' İslam rnut.acirleri arcısinde.' gen is rnikyasta para ;",rf etıo;ekte:c1iı'ıCr. Bunla:;:bu işlerle Lewin isminde bir Arneri kal ıyı vazffelendirmişleı-dir Şehrimizde bulunarı bazı nüfuzlu .Arriarikalrlar da gördükleri Rus mahkümu Türk muh~cirleriarasında' «Düşman bir-, dir; Beyaz Ruslar'la anlaşarak tek cephevteçkil e tme., lisiniz» demekte ve bol keseden. «Biz size isttklalinizl temin ederiz", demekte imişler Fransa ve Almanyadaki muhacirlerclen, bazı Dağıstanlılar, Azerbaycanlı. ların bazıları, Kazak Kır;;!zların baL:darı bu nevi tavsiyeleri Amer-ika hükümetiyle anlaşarak yapılan iş lakk i ederek kendilerini bu ham propagandalara kaptir-mışlardır.
m
.
rgi .co
AJt8."deJtffktfDIilu.?ıın
---:--:=----1
ww w.o tu
ken
Diğer taraftan Amerikanın Sesi radyosunda Özbek, ıere haftada 4 saat, Kazak-Kırgız ve .Türkrnenlere arı, cak birer saat vayırmışlardır Bu ise Ortaasya Türklerinin ruhiyatını ve vaziyetinikat'iyen bilrnernekten ileri gelmektedir. Umumi Harp' sonunda Türkistanda kalarak oradaki Rus aleyhtarı savaşlara Ve .Erıver Pa_ şa harekatina iştirakeden tecrübedide subaylarımızın anlattıklarına göre ara ahalisi bir kabilenin diğeri üzerine tagallüp ve tahakkümünü asla, kabul etmemektedirIer İ<::abileler arasından birine tercihan iltifat göstermek ancak bir fesad ve ara bozuşturma siyaseti sayılmıştır; ve buriu çar'· hükumeti yapmıştır. Orta , Asya Türkleri için yegane doğru siyaset her kabilenin sayılar'ına göre' yer bulacakları temsili müesseselerle temin edilen federasyon sistemi 'olacaktır. Kendi siyasi metaliplerinde hiç bir kabilenin millet meclisin, de ,devamlı olarak riyaset etmemesi noktası tasrih edilmiştir. Bu itibarla Ortaasya Türkleri birliği nevama şimdiki arap ülkeleri -birhğirıe benziyecektir. Yani milliyet itibariylebir oldukları halde coğrafi ve Iktisadi vaziyetleri itibariyle aralarında fark olduğu göz önünde tutulan bir birlik olacaktır.
r
D~n
=.
Diğer taraftan bugün tamamiyls Sovye tler idaresinde bulunun Doğu Tüıkis tarı Türklerini Amerikalle lar asla Rus mahkürnu Tu r-kler le aynı siyasi idealin hnrrılli olacak bil' millet tclakkl vedemivcr, onlaı-ı -Cirtebaas ı sarnval. milliyetçi Çin, F~rmozahüi:Cih12ti ilo anlaşmayasevk etme,kte ve. onlara bu j'oıdaÇankay.
.
"
o
~
.:....
••••
"..
.. ::.~-
ı
Beyaz Ruslar tezini tutan Amerikan senatörlerine anlatılnıak icap eden bir hakikat te Hitler=zamarnn, da onun tarafından tutulan General Vlasov'un aleibetldir O zatı beslemek yolunda Hitler ne kadar para harcadı Fakat eninde sonunda bu Rusgeneraıi Bolsevlleler Rusyanın vahdetini mükemmel muhafaza edi, yorIar diyerek onlar tarafına geçti gitti. Yani, Sovye tlere karşı güvenilebilecek yegane sağlam unsur Rus olmayan unsurlardır ve marı tık i siyaset Sovyet •. lel'e karşı siyase tte ..bunlara ehemmiyet vermek ve yi-
i )
.,'_'
"_0
-._.
~
.
'''-
;, j
TABABEl ~ i AKLiYE Yazan:
Dr, İZEDDİ:N
mandir. Musevi ve Huist lyan 'Tüı-l.Ierden bahsedenler beni asla, ikna edememiş olduğundan ben Tiuk lcri daima Müslüman olarak görürüm, Buna ı-ağmen sanki Hac tarizasir» ilk dda lşi tiyor-larrruş gibi bazı muharrrrJel' «Iibre penseur. tavırları takmn-Iar; mizahlaı-ı ilc de bize F'lauber t'in «Mcusicur Hornais. sini hatırlattılar Hac, Müslümanhğm esaslarınjan değil midir? 'Yirminci asıl'da kimse kimsenin lnancıyla is tihz a e';rneğe salahiyet li olmadığından bu gibil~re züppe (1.::rnek veya daha doğrusu pek yerinde olarak dejenerc', teşhisine müracaat etmek fena olmazdı, Fakat 02n, , -tam bil' tarafsızlık takip etmek için son zamanların «dini» te lak k isi rıi biraz incelemek ist ivorurn Tabi i, kendi zayiyem noktasından .. ,
-T'rausadakı layik lik he m bu sebeplerden, hem de papasla rın bir hil esi oları Dreyfus meselesinden neşet ediyordu, İşte Ucuncü Cumhuriyet bu görüşün tesiri altında çalışıyordu :
Arzu ederıls r Amerikalı Dr aperin «rum ve Din Nizaı:, Ledantic'in «Atheisme» ve Dr, Bine t'nin «İsa_ nın Dcliliğl, adlı eseı-lerlnı okuva biluler BLI kitaplar 19 uncu asırdaki dini telakkınin alimlere göre olan veçhesini acıklarIaı-, Din ile ilim arasmdaki çalışmayı, bunlar kadar tebarüz ettiren kitap yoktur, Tabii olcuyucularm pek güzel anlıvacaklar ına göre şirndiye kadar kullandığım >?öirı., tab..Jvlc Huis tiyanlığı kasc1etmc,ktcyin1 YE. kasde tmek te devarn edeceğim,
ww w.o tu
ken
de
LS inci asrın sonunda Garptaki «Rati orıa lis ts cereyanın kuvvetlenmesi ve 19 uncu asırda müsbet ilim-Ierm gelişmesi, bilhassa düşünce meselcsim kendi sahası sayan ka tolikliğe karşı şiddetli bir aksülarnel, bir düşmanlık değmasina sebep oldu, Filozofların sırf Ispekülasyondarı ibaret olan dinsiz likler lnden ziyade' ·'Buffon'un zoolojideki araştırmalarryla vardığı netice; yani dünyanın öyle Ki tah. ı Muakddcsin clldiği gibi 6 günde değil «en aşağı 60,00;) yılda kurulrnus olduğuna» dair olan ne;;:riyc;.tı Fransa'da buyük gtOI-
ıültü kopardı, Fakat asalete mensup ve siyasi nü, Iuz a malik olan Buff'orı'n kimse el uzatarnadı Buııu takip eden senelerde materyalist filozoflar, Cabanis ve dostları. daha sonraları İngil terede LyeIJ ve Darwin aı-aştirrnala ı-ıyla, Buchner Ve Haeckel felsefi görus le riyle Hıristiyanlık -diriini tamamen sar srnaya muvaffak oldular. İçt irnaiva t \-C sivas e t sahasında da filozoflardan Renarı ve Ta ine dino Ye ka tolikliğe kafi darbeler-i vurdular Bu suretle 19 uncu asrm sonuna dOb'TU bilhassa Fransa, derin bir dini aleyhtarhğa gömüldü Çünkü, Hıristiyanlık iki dda t ekzibe uğramıştı, lG ncı asrrda, dünyarun ulüz ve sabit olduğunu iddia ettiğihalde Cal ilee bunun aksini ispat c trnis.t IS inci asırda ise Bııffon dünyaıı:n 13 günde veya 6000 senede değil, en aşağı 60,OCiü yılda meydana geldiğini ortaya koymuştu, Bundan dolayı dirıirı .Ilmino ve dolayısiyla ileri sürdüğü felsefi ve içtimai görüşleı-e inanmak kabil olamıvordu
m
Mernleke tirnizde bir müdde ttenberi bir din me se. .Iesi bahis konusu ovriaya basladı. Bi;' müddet önce Hac mevsimi dolayısıyla ep2Y yazılar vaz ılmıstı Hacdan dönenlerin bir kısmı da «veba . sebebiyle, hel' işe yarıyan Bakırköy Akıl Hastanesinde tecrit olundular, Birtün bunlar tabiidir. ÇCiI1kü Türkieı' Müslü.
ŞADAN
rgi .co
AN
ne istifade edilmesi gerekeri Beyaz Rus meselesi ile karıstırmamakt ır. Elbette hepsi Sovyet aleyhtarı 01malda gayeleri biı- ise de kimse Beyaz Rusun ıaahhü, datına inanamaz Bu yolda harcanan paralara ,ya:o:ık \'C :)On Lewin'lerin emekleri de 'bEyhuclecli,', Tek bi ı: Ukrayna yanında tek bii' Kalkasya ye tc'\.; bi" Türkistan bulunmalıdır, Bu mü tea rifeyi a nla muk ta gösterilen her tereddüt demckrusi cephesmin samlmiyet ine ve siyasi beceri klil iğ ine kars ı süphe u:'an,l:rrııa!,tan başka bir' netice vermez, E:'IEl~L,İ
j{tTI{·ilL-l ~.~Sl~g-~~y
gibi
d[:.~TaTn1rnal\:t~" yalnız
kurtı~h.lF ıne~{te,
:;'c~~enlerıle olmuştur,
dli"iincl'\(,ri
Ame ı-ltcn da Colliers
<.Iergisi husus! ya
a.ra.s ındn
ve
bu
savuş
Y:1-Ya. ver-ilccek
bunlar
ki
yalnız
bir
çol,
muhim
bir
ç~ı.;::.ı.l'ıp benda
sayı
yaı>ılac:d{: Amerllcan ~c1di
...•.__ .
bir
zakriyle tcre rruat:
o derginin
görii5ü
dünyada
bir
h:~ıl",,:',;' i~t~r,.,U::i-
Ct'!,l'J':U)
:t'"~:.:HJ1:
bl t t.llct.cn sun ru d urı. He
a~~ıidan1i:5t.li·. '.r~\üi!
otrnakln
Ti'ıl'!,
bı-rubcr hülcır»
Drkka milldi
}"l
olan
Amrdü.
şinıdiki
id~yreder~
lcu r mn la rrntla.n buhse dtl-
ormentn
idatc
t amamen
r~nslal'a
(ih:ra'yn~", 'n ın
<li:;ı!~dal\:İ
«Rusya»
olaı-ale
~,;iın<1H.;jhiltUn
gÖ$;tcl"H:ryıC'l~tetl~f.
;;:.ü;:redHme-nı.esine
it.inn
cdilnıi:]tir.
Ja.rze dltcn,
n nun
sn va şın
miş
..Anudol
Sevvet
U!:I
nrnzrsl
'["\..irl, sözünü."!) hi~ Anca le bir
sonunu
yerde,
dog-ru
Birles·
k uvve t.le ri t a ru h nd a n kurta ı-iln oağ ı lca v-
l\lllktler
dolunma.k taru ı-, g·örü~
lu
ve
uiisilnii::,
o ld uğu
m
s o rnrntu iuf:
iilı alrltn
~.-olunllH Falca t
k
hizd"dir
hu
Yi!Lırc~ı
zulümden
vuşmas:
(liı"ğ'iııe
kürnetjn
i<1an~$inde
kurtulrnası
bil' dirEm
vi kuvvet.le ı-I ~'iiriitme\( va sf ın ı vermekle
te de ğer JeL
d ışnrdu
lıi<: ~'okmıı:';
In.ı: yiil,liyecektir,
t.ınrumnsrna
i)te
lılnr
i:ein
g·aflet
vo-
en
buyük
nıi1jjypt~~iii-
~::.ı·tı o lıuı.
Icerıtl i
yp bai!;!H1Slzlığ'a
1l1l;:1l1ıelc's!
ku,
b ir .h iı,
ya;ian
b ul u nma m ız.ın z:11;1r·1 (lıbcttt~
n ız ml llc-t in i~~ Iuuvı le ye .rest
Dır
(jeğ:U
i
i p li ıi a i LL'
ıııilletinin
Amcrfka
ma l oi~; billTel;:
ku vıpln ı-a
:!Cı
Amerikan
.ı-\:YlP:'lka
bi"ıyi.il~ s~ı\-!ı.:ilJl
Idarcct ve aydın zümreler+nde şünceler l a~"ğ':1 vurur m:thiyettetür, sn nlci
b.ı s ın
n d mdu Ici e n lliiyiHe
rtıcan
dcrgide
('<l!'!' ma;:i:cı~tr.-
,('yit
({Rı~s:va.»
Iııı.::;!::ırın
idai'['
telirtj.:ın<:'li:tt\ ".-P Ba!t!l~ :rnf:'lnlelcciJcl'i
nu Yukru-da
bir
lJn'a!~ıla('(l:}1
!o.o k 'Not:
denı;)krat
yn l-
ka ll~ı.ar;:~:slnı b:-).;}n1~1.i\, mane , ve vat.uı
ihanetine
Icn.Irmyn c.ılc da
. ..._..~...:-'"-.,;..;; ...•.. _...
va iı im
\"1.'
milletin
d sviet
ıda-
hulclaı-mın
uz un vaılel!
zara]'.
onxux
_.
•.....
..•..........•.. _.L-
'.
Bu sırada psikanaliz doğmuştu Bir Yahudi olan Freud ilk Zamanında tamamen dinsiz gibi görünüyordu, «Dindar kahil insanı çocukluk itikadına saplanıp kalmış bir sinir hastası sayıyordu», Bu sebeple ·Freud ilk zamanlarda kendi dindasları Yahudiler tarafından bile reddedildi ve İsviçreli Protestan Papas O, Pfes, ter, psikanalist olduğu için kiliseden azledildi, Fakat Freud'un o zamanki en hararetli taraftarlarından Jung (ki bir Protestan papasının oğludur) meselevi daha reybi bir zaviyeden görüyordu ki bugün «Aklını Arıyan .İrısan» isimli son kitabıyla da dinin ve Allahın birer «rnefhum» olduklannı ileri sürerek, maddiyetçi ilmin iddia ettiği gibi hiç de «bir geri kafa düşüncesi olmadığını müdafaa eyledi»,
rgi .co
m
Psikanaliz, evvela Amerikada rağbet görmüştü, Ruhi yapıları bakırnından dindar olan Anglosaksorılar, kendilerine has tecrid kabiliyetiyle. Freud'un gö., rüşlerini din e aykırı saymadılar Bilakis son harb ise din ve ilim meselesini ve bilhassa din ile tababet-i ak, liye arasındaki münasebeti «Tababe t-I Akliye» isimli eserinde «dini terbiyeyi» akıl tedavisinin mühim un, surlarından saydığı gibi, «İrısarı Aklı» ·başlıklı eseriyle büyük şöhret temin eden, Amerikan Tıp Cemiye, tinin: tababe't-I akliye şubesinin sabık başkanı K. A, Menninger de, kitabında, «dini terbiye» faslını yazmaya mecbur olduğunu bildirerek etababet.i ruhiye ile din ve rahip ile akliye mütehassısı arasında ciddi bir benzerlik ve beraberlik bulunduğunus vbildirrnektedir. Üstad diyor ki: «Son yıllarda birçok müellifler din ile tababet.I akliye arasındıiki ihti lafr telife çalıştılar, Din, Freud'un. dediği gibi bir düşman değil, bir müttefiktir, Mesela Adolf Meyer, büyük Amerikan akliYe mütehassısi, diğer birçok ali;mlergibi, dini, prağmatik esaslara istinat ettirerek kıymetlendiriyor-lar ve kiliseyi, kahllleri terbiye eden bir- eğitim müesse, sesi, karihası pek geniş. bir içtimal müessese sayıyorlar, Bunu şahsan Mcyer'den işittim".
ww w.o tu
ken
de
Yine gözlerimizi yirminci asrın basındaki F'ransaya çevirirsek o zaman vaziyetın birdenbire dini n lehine döndüğünü görürüz, Fransız filozoflarından Massis'nin yazdığı gibi, geçen Büyük Harbden biraz önce Fransada gençlik arasında «Enquats sur Marathon» adı ile yapılan ankette Fransız gençliğinin dindar ve milliyetçi olduğu meydana çıkmıştı, Fransa'nın harbi kazanması açıkça birer Katolik olan maruf generallerin, ezcürnle Foch ve Lyautey'in nüfuzlarının artmasına sebep oldu, Kilise düşmanı başvekil Combe'un Fransa'sı bir hayal haline geldi, Dindar muharrirlerden Peguy Banes ve Claudel ön safa geçtiler ilh, ilh .. ilim sahasında da öyle oldu, Evvelce dinden bah, se tmeyi gülünç sayan Fransız hekimleri _ Fransa'da hekimler dinsizliğin ve cumhuriyetin kurulmasında büyük bir rol oynamışlardı - dindar değilse bile dine pek hürmetkar oldular, Hatta bu harbden biraz evvel neşredilerı Büyük Fransız Ansiklopedisi eartık Darwenisme inanılamıyacağını» yazıyordu, Halbuki bunu Darwin'e ilham eden, 18 inci asrın sonundaki büyük hayvanat alimi ve filozof Lamarktı Şimdi biraz tababet-i akliye sahasına bakalım: Tababet-i akliye de büyük rol oynıyanlar arasırıda Morel eski bir papastı Büyük asabiyecilerden Heinroth ve Reil 19 uncu asırda «akıl hastalarının günahkar İnsanlar olduklarını iddia etmişlerdir», Fakat bu nevi tababetin terakkisi, yani cürrıle.i asabiyedeki marazi tagayyürlerin: daha iyi. ortaya konulmaya başlaması ve diğer taraftan da bazı deliliklerde beyinde bariz tagayyür1er görülmesi ve diğer birçok hususlar, tabipleri yavaş yavaş delilik denilen hadisevi manevi amillerle izahtan uzaklaştırdı, Her şey maddeye ircaa çalışıldı, Tabii akıl· denilen şey de buna dahildi, Bunun: neticesinde tıp sahasında dine karşı derin bir kayıtsızlık başgösterdi, Lombroso Ve Maudsley gibi heşeriyat mütehassıs; ları .:Kitab-ı Mukaddes» teki peygamberlerin birer akıl hastası olduğunu iddia ettiler. Renan'ın ülühiyet kürsüsünden indir di ği İsa bir mecnun telakki edildi.
ZiYA
GÖK
Yazan:
Dr, tZEDDİN
ŞADAN
TURANCILIK
ş, I\'IE.Hl\!1ETGÖKALP
Vatan ne Türkiyedir, Türklere, ne Türldstan, Vatan, büyük ve mliebbet bir ülkedlr ; TURAN! Z, GÖK ALP
Bugün bazı fikir kabadayılarmın inkar etmeğe kalkıstıklarr, sözde bir hayal mahsulü olarak vasıfIandırrnağa eür'et ettiIderi ileri bir merküre olan Turancılık rnerküresi, yarım asra yakın bir maziye sahiptir. Biz, Turancılığı bugün çok geniş manada ve hakiki bir idealolarak telakkı ediyoruz, Yalnız Turancılık mefküresine muarız olanlara şunu hatırlatmak isteriz: Bu mef küre -sırf Türkiye sın-ı-ları içinde kısılm kalmamış, Avrupa memleketlerinde dahi bir teU::ik mevzuu olmuştur. Hatta 1917 de Berlin Üniversitesi Şark Sefinesi Tebliğler Dergisinde Ziya
Gök Alp'ın bazı makaleleri Alm~nca olarak neşredil., miş, ayrıca Martin Hartman'ın gayretiyle Almanca (Turunlzm) adlı bir eser yazılmıştır, Bunu zikrc tmekle TuraneıIık meflrürest'ne dış memleketlerde dahi kuvvetle inanıldığını tebellür ettirmek istiyoruz. Rahmetli mütefekkirimiz Ziya Gök Alp'ta Turancılık idealini iki cepheden tetkik kabildir: i - Edebi bakırndan Turııneılılt, II - Fikri merküre bakımından Turancılık. Bu tasnifi mütcfekkirin Türkçülüğü (Lisani Türkçülük, Tarihi, Felsefi Türkçüıük ..,) gibi dallara ayır-
5
ORKUN
masina bakarak
--
yapmakta
bir mahzur
olmasa
İsterdi Turanda mcktepler açmak, Hakikat nurunu ruhlara saçmak,
gerek-
tir,
_ ..• ..;
Kızıl Elma yokmuş fakat lüzımmrş , Turan hayatına bu bir nüzırnmış . Her hayal hakikat olabilir-ken, Var etmemek niçin bunu şlmdiden ? Eızıl Elma oldu 'btr güzel cennet; Oradan Turan'a yağdı saadet, (2) «Ala Ge yi i{» manzumesinde ise Turan, destani yer intibaını vermektedir:
MEFKORE
ww w.o tu
r
-'
ı
"'-'._'
Akan sular blttşmez mi Bir. ummana varmak için? Genç Kür Şadlar yetişrrıez Yine baskın vermek, için?
ken
'-
bir
-(1) Çinaraltı 25 Ekim 1941 Sayı 12 ve Ali Nüzhet GöksEJ Ziya Gök Alp, 1949, sayfa 79,
de
p..-
İki mektep yapmak için rnlmara Emirler vererek ise başladı, ifadesinden de anlaşılıyor ki bu manzumede Turan belli bir şehre addır, dar manada alınrmştır Aynı manzumede merhum geniş tutularak ideal Turan'a işaret edilmektedir: Bilir bir gün milli ırfan doğacak, Yeni ORWuN yeni TURAN doğacak.
m
*
EDEBİ BAKIMDAN TURANCILIK, Ziya Gök Alp'ın 1911 de Selaniktc Ali Canip ve ömer Seyfettin ile beraber çıkardıkları Genç Kalemler mecmuasında intişar eden Turan manzumesiyle hakiki bir kuvvet kazanmıştır, denebilir, Manzu.me: «Nabızlarımda vuran duygular Id tarihin, «Birer derin sesidir, bu sahifelerde değtl,» rmsralarıvla başlamak ta ve: «Na.bız.la.rırnd a evet, çünkü ilm için rnüphern «Kalan Oğuz Hani kalbim tanır tamamtyle. «Damarlarımda yaşar şan-ü Ihtlşamlyle «Oğuz Han; işte budur gönlümü eden mülhem: «Vatanne 'I'ür kiyedir, Türklere, ne Türldstan, «Vatan,bii;yük ve müebbet bir ii1kedir: 'I'urarı l» mısralarıvla bitmektedir Tarihteki Türk büyüklerirı, den Atilia, Oengtz.. «ırkırn-zı taçlandıran bu alınlan yeryüzünde «serrncnde» görünmekte, Sezar, İskender ise şerefle nürnayan olmaktadırlar, Bu manzumede Sezar ve İskender gibi cihangirJik gayesiyle fe tihler., 'de bulunmuş simalardan bahsetmiş olması Turan adlı büyük mefkürenin tahakkuku için duyduğu de. rln bir tahassür alametldir Bunun o zamanki tesi, rini Ali Canip Bey şöyle ifade etmektedir: «Turan manzumesi ni okudum, Şeklen mühmelüne ldl, Imatelert vardı, Fakat mana Itibarıyla çok kuv-: vetll idl, Hatta' çok yüksekti, Neslmt ile başbaşa verdik bir kere daha okuduk, bu sefer har lkulüds, bul. .duk, Şilr, gözlerimiz önünde şlmdlve kadar görmedi; ğimlz çok geniş bir manevi ufuk açmıştıı,» (1) Ayni intiba ve tesiri Ömer Seyfe't tirı'de de görmek mümkündür: Bazı tarihi hikayelerinin başına man. zumenin son iki mısraını yerleştirmekle .bu tesiri vazıh bir şekilde ifade etmıştir Ayrıca Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun bu manzumenin nesrinden sonra Altın Ordu adlı makalesini yazması o zamanın Türkçülüğüne yeni bir kuvvet vermiştir, Turan manzumesinden sonra Z, Gök Alp, Genç Kalemler (3, cilt, 19_ sayı, 1911) t~rihli sayısında «Va. tan Sesleri. Altın Destan» manzumesi ni neşrediyor. Bu manzumenin başında eski Alman başvekillerinden meşhur Bismark'ın: (Türkler Asyanın centtlmenlert., dlr.) sözü vardır, Manzumede Turarı'a dair: Başlan ağarmış ihtiyar dağlar Anal' esld günü, sel dölter çağlar, Kn-Iarıg'ıç ah çeker, güvercin ağlar, Uzak bir ses sorar: Turan nerede? Gideyim u.ra.yımr Soran nerede? diyor, Altın Destan Turan manzumesinden daha müessir oluyor, zamanın mılliyetçi muharrirleri bundan fevkalade mütehassis olarak makaleler yazryor lar Şiirdeki «eskl gün» den maksat, muhakkak ki tarihteki muhteşem Türk İmparatorluklarının yaşadığı devirdir. Uzun bir marızum hikaye şeklinde yazmış olduğu I{ızıl Elma'da Z, Gök Alp, sık sık Turan'dan bahset , mektedir, Bu manzumede Turan mefhumu, mücer.. retlikten çıkarılarak rnüşahhas gösterilmekte, hikayenin kahramanı Ay Hanımın ülkesinin adıyrnış ıpbi telakkı olunmaktadır, Nitekim:
rgi .co
r,
,-
İçİN
mi
Yadellerde kardaşun var Bunu bizden olan anlar, Yalnız dertli bir başım var Bu uğurda
vermek
için,
Ben düvama Inanmışım, Aşık diye adlannuşım, ner cerava Ica.tlarınnaım 'l'ürldiiğü hür görmek için, Soyum ile öğünürüm Birlik diye dög-iinÜl'Üln, Yüce Haleka sığınırım Mefküremo ermek için, AYHAN
İNAL
yüce
Edebi Turanc:lığı cılığa hazırlamakta
ları,
meleği, dileği
bir
(3)
Z, Gök Alp'ı mef kurcvi ' Turanbüyük bir rol uynamıştır, dene-
'*
kcnuşmukta
olan
Buradaki
demektcdir
hn k ik i (h,;ldld
'Tüı-kl Türl;:)
er
g:irebllir.»
ten
maksa
t,
ki soysuz laşmarms, ayni kandan g21,~n, Tu rk ,ırkına mensup, Tü)'):('02 konuşan Öz-TL'!;'kJcl'dir, Bil., hassa Turan mefküı'csinm tahakkuku hususunda Türk diline büyük bir che mrniye t atf etms kte, bunu (Tilr], milleti Ye Tl11':111)adlı yazısında (4) gayet V(Lz ıh bir şekilde izah etmektedir: «İstanbul 'Tül'kç,e~isüphesiz
nicdebi
Iisun
ittihaz
e tm ek
bütün
Tüd",>!'
için
ı, F'lnvalar
milll
Vu ta n
ne
Türlc
milletinin
«Turan
Türl-:iyedir,
'I'ü ı-kle ı-ln
o lu n mefkürevi «Turan,
yatan!
Ti..lrh: i çirı, ne bir
efr;.Hlını
'I'ür kistun;
Tm'D,:1!
üıı"'dir:
eü..nu ye
nğ:yaruıı
mnnt
vat andu-,
'I'i!rklPI"in
büt iın ülkelerin
o turılu
ğu,
TıiJ'h:ç.enin
lcouuşuldu-
me cmuudur .»
(Aynı makale, 48 sayfa) Cörüluvor ki Ziya Gök Alp'agöre Tur.ın. bağr-ında bütün Türklerin toplu bulunduğu, Türkçenin l:onusulduğu bütün 'Türk ülkelerini içine a la n .'1lofLCli'C\'j Türk va tanıdir Ziya Gök Alp'ın 'Turnncılrk rncfku resino dair en ehcmmiye t l ı talakk isirıi 'lıilrl~çU1t.i2ttn Esasları adlı eserinin (TürkçLilü,Ç;Lın mahiyeti) kısmına dahilolan ~fiJrk~.~üli.ik \·f~ ı:.rlJI'ancdık adlı vaz.smd» goı-uyoruz Bu yazıda Ti:ır!,çüıü].; merküresini üçe avrrrnak tadu: 1 -
Ttuk iyeci lik.
2 Oğuzculuk :2,:~~',tTt'd:ı-,e,ncilil,;, ~-1 'I'urancıhk Bu ayır madan cb anl asıhyor J:.i mutctckklr. Turanc;!ı,zı, 'I'ürkçülüğtın bir dalı olarakde almakta, onun içinde en mühim yeri vermektedir, Bilhassa şu SÖi'_ ler ilmi bir karakter taşımakta, Öz- 'Turanc.höı izah c tmektedi ı: «Tiirli:(;"i'ılüğ'lin uzak hazılarının
zannettiğ'i
mefküresi
İsı'
'I'u run d n-, Tııran
;;-ibi, 'I'itr kle rd en
b:\~ka,
ihtiva Bu
eden
zümreye
m~fküi'esinin
lıusulü
Moğ'oı c
de
mümkün
ola cakt.n-,»
Bu \\mitvar ifade gösteriyor ki Z, Gök Alp'a Turancılık, hakikat .olabilecek kudreti haiz bir küredir Bunu ümit etrrıek asla hatalı olamaz,
n'21'csi.
ıd:
l:;tiyü!~ Ye mill'bbet
Vatan,
ğ'lI
umumi
Buna, cevaberı deriz
ran
ken
bu
ww w.o tu
«O halele
da
değildir,
ltsa n ında Oral - Altay zümresi ,deniiir.. Turan kelimesi münhasıran 'I'iirkl eri ih ttva eden bir Islmdir ,» Bundan sonra Turan mefhumumın 'şumülünü izah etmektedir: «O Iıa.lde Turan kelimeslnı bütün Tiirk şubelerini ihtinı eden büyük 'I'ürklstana hasretmemiz lazımdır, Tiirldyedeki 'Ttiı'l, haı-aınn dahil olarılar. ta!:ii :yine bu Isml ala caktru-dır.: Esas olarak Tuı-ancihğm gayeve, mefküre sini ise söyle izah ediyor: «'I'ürkç-.ülerin uzu k mefküresl, 'I'uran narnı altında birleşen Oğuz lar ı, Tatarları, Kırgızları, Özbelderi, Yaku tları, üsarı da , edebiyatta, harata btrteşttrmclctrr.» Görülüyor ki bu fikirler Ziya Gök Alp'ın Turancılık idealinin smnlarmı çizrnek tedir O'na: «Bu mefkürenin şe'rıivet haline geçmesi mümkün mü, yoksa değil mi?,: diYe sorulsa dahi şu cevap veı-ilebilir : «Yakm 'ml'fkül'f'.!f'[, fç'ül bu cihe t -arann-su da, uzak !1wl'küi't'!er l~'lı: a ı-unmuz .» Ve bunun sebebini de: «Çünkü uza~-\: mcrküre, ı-uhla ı-dukt vecdl narnütenahi bir dereci'ye yük sel trnel: için, Ist.lh daf" edilen çok ca , zilJeli bir Iıu yaldl ı-.» diye dikkate değer bir sekilde ifade etmekteelil Faka t bu çok cazibeli hayal şe 'niyet sahasına na::;,1 bir irade ilc cikabilecekt ir ? Yine onu dirıliyelim: «Yüz milyon TUrkiin' bi r millet 'halinde birleşmesi, 'l'ürkçi.i!er iı;in en kuvve tll bir "ecd mcnbaıdir. Turan, mef'küresi - o lmasaydı 'I'ürkçülük bu kadar ıntlşar etmlyecelct.l Maamafth ıd~bilir? Belki istikbalde Tu.
de
bl r vuz.i Ie dl r» demek suretivle Türkçülerin ana g8.YCsini belirtmiş oluyor, Faka t asıl mesel e soıduğu 5U sualde dügümlenlyor: Türldü!;: tek bir millet ha linde mi kalacak, yoksa bir çok milletler! mulı tevi bir mecmua haline rnl g'eçecek'? İşte bu düğüm noktasından hareket ec1O'ck harsi, lisani. t ar ihi, arı'arıevi, felsefi,,, Ttn'kçülüğün tek bir hedefe varmaxını is tiyol' ve diyor ki: dir?
ı, Macar la.rr
HflLİTASI
ilim
bilir II - ZIYA GÖK ALP'IJ'.< ı\IEFKÜREVİ TURAN .. CILlGI: Mütef'ekkirrn derin ve vazıh manada anla, dığı Turancılık, mcf kürevi 'I'ur ancıl ık tır-, «'rürl;:iyp büvüyup Tnran olacuk» sözü bunun vcciz ifadesi SCtvılır. Ziya Gök Alp, J:~enl I\,Icc}Ullıı'da (31, sayı 8 Şubat 1918) neşi'ettiği 1.\::ran ""eıEr? adlı makalesinde uzun uzadıya 'Turancıl.l: görLl3ı1nÜ izah ediyor: Turan, Farisi Jisanmda Turlar ya ni Türkler demektir Türk Şah narnesindt.k i (Tijrl;jıan), İran Ş2,hnamesin_ deki (Turhan) ın ayrudır O halde hugürıkü Turan, Türk lere mLin'casır bil' hars ittihad ından ibarettir Fakat bu reel ülkeye ayni zamanda «bug ün biEiil rrürkçe
'I'onguz.Iar
ILLı.Vtr,ILER
m
Turan
'I'ürkün
rgi .co
Dedim:
Turancılığı mefküresi
tarihde
mazide
bir
lilüd::ın 210 sene evvel, (Bunlar) nf'mı altınch zamarı
'I'uran
ınefküre'si
arıyan hayal
mütefekkir değil
bir
I~,un hükümdaı-ı bütün bir
T,irlderi ~e'niyet
:
«Turan
~e'n.iyettir, Mete,
göre 111ef"
Mi ,
Etmlar
birle::;tinliğ'j JuıIine· gelmiş;
(5) .: diyor, Ve buna Avarların,Cengiz Hanın, son olarak da TimLır'ün kurmuş' oldukları büyük Türk İrnpara (orluklarını örnek olarak gösteriyor,
tL
Neticede Ziya Gök Alp, yine Turan'ın şümulüne dönüyor ve fiikr-lcr ini şu cürnlede topluyor: (Turan, hüti..in r.r iiı-l: 1llerinin nıecmuu olan rru:-i;,:- camiasından ibarettir,
)
bu fikirler kubbesi içinde görrlüğümuz Tuıancihk mefkürcsi ilk hamlesini bundan yıllarca önce yrıprms. Ziya Gök, Alp'la hakiki kuvvetini kazarımis vo o günden bug im., karlar tazeli ği ni olduğu gibi muhafaza e trniş ti r Bugün Z, Göl, Alp'ın mefküresini benimseyen hal~iki 'I'ürkçülcr. 'I'urnncruğı büyük bil' sağ" duyu ile bcrıimsemek tedirler. Bü.ün
~, liIEıli:vmT
GÖY{Al,l'
1.:2) çınaraltı 2;5 Ekim 18401, 13-15, sayfa, (3) Kolsuz Hanım 21. sayfa, (4) Ziya Gök Alp, 'I'ürk leşmek, Islamlaşmak, MUClsnlasmak, 42, sayfa (5) Ziya Gök Alp, TiirJ{çLiliiğ'ün E,sa;;lal'l, 24 tinci\ sahife ve mU1
-_.,_
..--"
i
ONLA SEPETotOULU
türlü
NECı~Tt
tcrılikelere
mukavemetli
olarak
gCJsteriyol'lar:
Ankara
RadYDsu, Yalnız
öğ
--~
artı-
Evet, «Bakrmyor çeşrn.i siyah f eryadc» şarkısı cBakrmyooor çeşrn-iii siyaaaah feryaaadaaa» diye söylerıdikçe bir ,'71eyhane şarkısıdır Fakatyine de: «Bumbur ası bum .. bum- ve d'iliÜü, .. Nev .. Nev Non gibi hırlama ve havlarnalardan üstündür,
m
Son söz: İs tanbul ve Ankara radyclarmdaki bat! müziği bize yeter ele ar.ar bile, Eğer bu sayın baylar istiyoı-larsa 'radyo programlarmda hakiki Türk musikisine bol zaman -ayrılması için çalışsmlar. Batı rnüziğini yabancı ı-adyolar ından dinlemekle biz birşey kaybe trneyiz 'ama yarın _ bırçok şeyimizele olduğu gibi _ öz musikirnizi de aynı radyolardan dinlerşek bilmem ne oluruz,
~~~ı SEPETÇ10ÜUJ
MUSTAFA
..
NEOATl
~
1
ken
kapı
ww w.o tu
bır
1
ı
GELİYOR
ş1mı;
anlıyamadım, Biz kendi sesimizi veren musikiyi dinlemek için Ankara radyosunu açacağımız yerde, on; lar batı müziğini ve o savdıklar-ı şefler'in konserlerin! dinlemek için, sıraladıkları devlet radyolarını açsalar olmaz mı? Benim kültürüm, milletimin ruhunu anladıkça, ma; zimi unutup inkar etmedikçe ve dolayısıyla benliğin1.i kuvvetlenclirdikçe artar. Bütün bunları bırakıp, kültürürnü arttıracağım diye batı -medeniyetinin kokrnuş ve küflU' taraflarını renmiye veya olduğu gibi almıya çalışrrsarrı, bindiği dalı kesmiye çalışan adamın gülünç ve feci haline düşerlm Bunun için de son yıllarda bir hastalık halini alan aşağılık duygusunu kaldırmaya çalışmak lazımdır, Bu ancak maziye olan inan, öz benliğimize gtıven adet, an'ane, düşünüş.:, bulasa bizden olan herşeye karşı duyulacak iymanla olur, Böyle yetişen bir kimse Vagner'e, Bethoven'e, $open'e hayran olabilir; fakat bu dehaları Itriye, Dede Efendiye tercih etmez. Amerikan bozkırlarında söylenen cırtlak kovboy türkülerini. kabarelerde duy. duldan tango., rumba artıklarını sevebilir; fakat Anadolunun bağrından yükselen Kızılırmak, türküsü.. ne değişmez. Hulasa: Böyle bir kimse, Doğudan da, Batıdan da, Güney ve Kuzeyden de gelebilecek hel'
kültürünü
rabilir
de
Blr gündü, Bir kahvade geçmesini istediğim bir saatiri sonunu bckliyordurn, Hiç alışık olmadığım bir gazete geçti elime: Yeni İstanbul, Lüzumsuz gazete. ler okumak adetirn :olmadığı için önce bakmak hile istemedim, Fakat başlığında «Radyolarrrmz ve Beklediklerimiz» yazrlı bir f ıkrayi merak ettim, Zira bu konuda çok şey yazılmış, bilhassa kendisini (garp müziği hayranı), zanneden birkaç yabancı, Türk mu, sikisine körükörüne hücum ederek, şüphesiz batının gürültülü musikisinden _ pardon efendim müziğinden (!) - daha ince hislerle örülü musikimizi inci t , mişti. Bakalım bu mahut gazetenin mahut rnuharriri ne diyordu, Bunun için okudüm Efendim, bumuharrircik istiyor ki heybeyler .. medetler arasında boealıyan İstanbul radyosu bu halden kurtulsun, Güzel .. Biz de istiyoruz bunı.~,Hakiki musikimizi dinlemek zevkine biz de ermek isteriz, Yalnız bu hali, aynen aldığım şu cüİnlelerle arzuluycr : «Kı!f geltyor. Almanya, Avusturya, ,İtalya ve Fr an , ss.da. btrçok büytik orkestralar ve birtakım meşhur ııeflerln konserlerı verılecek, Bunların memleketunlze nakli ve İstanbul radyosu ile halka dlrıletıllrnesl her. halde hem kültürümüz için faydalı olacak ve hem de sayın müdürü gazetecilerin ve goygoyculann hiç olmazsa bir kısmından kurtulacak, Alı ve oflarla medetlerl dinlemek ısttvenler olursa onlara da Icapı sçü •.. Radyolarının düğnı.eleri!nl Ankarayn çevirdilderi va, Idt yalnız kendileri değil komşuları hatta bütün msha.lle de dmlfyeblffr,» Bakındı hele, Neler varmış meğer, Bir avuç batı taklitçisi, menfaa tları uğruna, neredeyse bir milletin radyosunu eğemerıliği altına alacak, Ve' bizim için de
MVSTAF~
rgi .co
Yazan:
? ~
ıliğitUğ"ç
al'
gel1yor.
N[!.bzlD.1d!~~civurrı Dünya
bize
cal'
'vur~'.} g-e!jyol'
ıIu~analın1 pusa tları, :EnJeteıhn sel'}~nt~(lrL Ölmek
bize
Sih\hşorlur
ylğ"inl!121i,
Ar trl; l:m Y:1r:ı. di"~.eeli; Savaş
bize
kür
~·e·1iyor·.
o
RK
U ,N
HİCİv
KÖŞESİ: 'MESLEKI
TESA:NÜT
Bİr kızıl Şef var Id elhak ~nziyor Kendı ölmez, öldürür, bt!,Jşanının
Azrail'e icabıdır! ..
Koliayor her halde Azrall ki almaz canını, Bir tesanüttür bu, meslekdaşhğm !'idabıdır! .. EŞREF-!
ZAMAN
* TEŞHİSTE
HATA ..
«Kalb hastalığı var» diye teşhis koyuyorsan Elbette hata eyledin ey Rusyalı Doktor! .. Vardır demeden önCe (anjin dö puva.trtn ), «Hulb var mı Şefim sende ?» deyip bir kerecik sor! EŞREF-İ
ZAMAN
rgi .co
m
Ya buna ne diyeceğiz: Kökü içeride mi, dışarıda mı?
KÖY ENSTiTÜLERi KÖRDÜGÜMÜ Yazan:
de
KADıoOLU
llğl bu günkü kadar uyanık bulunsaydı o günün va, kıllara durgunluk veren bu ihanet hengürnesi kar., şısında bunun esaslı faili olanlar o durum ve mevkide namuslu adamlar edasıyla yaşatıl~azdı, ' Sİfır devrinde enstitülerde alabildiğine inşaat, işkence, amelelik ile bol bol yıkıcı telkinler vardı, Her türıl'r cinayet Ve ihanet alabildiğine doludizgin tatbik edilmektedir, Bu zamanda müdürler ve öğretmenler, Sıfır ve Tonguç Babanın bizzat kendisi tarafından tayin edilmekte ve değiştirilmekte, kendi rejimIerini tatbik edenleri takdir, etmiyenleri, Türkçü olanla i'! peşine düşüp gündüz gözü fenerle arıyarak ve arattrrarak atma, istifa ettirme, cezalandırma gibi me, todlarla milliyetçi Öğretmenleri harcayıp, -yerine soyu şüpheli, solcu ve sola müternayil öğretmenler ve idarecileri ve hatta müstahdemleri bol bol yerleştirerek Maarif davasını temelinden bağlamışlardir SİRER DEVRİNDE ENSTİTüLER Sil'er devrinde ilk 'tedrlsatm ";e bilhassa ensti tülerin kipkızıl başı olan Tongüç Baba ilk öğretirnin başından alınmış ve Talim Terbiye Heyeti üyeliğine indiı-ilmiş, bütün -enstttülere yeni idareci ve yeni öğretmenler gönderlleı-ek milliyetçi bir ruh sokulmağa çaMüm;Xştır, Ayrıca Hasanoğlan'ın Yüksek IK~slm'l gibi çok tehlikeli memleket çapında merkezi bir ocak sörıdürülmüş, kanun yoluyla mecliste öğretmenlerin maddi, manevi hakları aranmış ve temin edilmiş, topyekun bütün maarif cihazında olduğu gibi enstitülerde de bir uyanış başlamış, hem müspet cephe teşekkül etmiş, hem de menü cephe kısmen hırpalanarak açık çarpışmaya girişflmiştir Menfi telkin ele_ manları biraz susturulmuş, sindirllmiş, milliyetçi tel., kine kapı açılmış, rakat ~eınAzl~k tamarn yapılama.,
ww w.o tu
ken
SıFıR DEVRİNDE ENSTİTÜLER .Adeta değil tamamen Rus ıstilası altında bulunan bir memlekette tatbik ediliyormuş gibi Sıfır devrinde Sıfır ve Tonguç Baba elele vererek ve sırtlarını da Sağır Sultan'a dayıvarak bu rejimi tatbik etmişlerdir, Sıfırın 7 yıl, 7 ay, 7 gün süren bakanlığı zamanında bütün -okullarda, bütün Maarif cihazında, ve. bilhassa köyenstitülerinde sağ pencereler (milliyet ve mukaddesat pencereleri) ziftle kapatıldı, milliyet ve mukaddesat dünyası yasak edildi, kitaplardan «Türk", «Türklüktarih şuuru ve milli şuur verecek bahis ler atıldı, milliyetçi öğretmenler kenara köşeye atılmakla kalmadı, h? tta cezalandırıldı, mağdur edildi, Türklük düşmanları, başta Sağır ve Sıfır olduğu halde, güneşi balçıkla sıvadılar, her ihtimale karşı, sızıntıolur korkusuyla, sağ pencereleri de sımsıkı kapıyarak sol pencereleri arkasına kadar açtılar "Dünya budur ve hayat bundan ibarettir, bundan gayrısı yalandır, saçmadır ve hainlik tir» diye yıllarca memleket çocuklarına kızıl dünyanın kızıl cennet masallarını anlattılar, çocuklarırnızm ruh ve kafalarını afyorıla uyuşturur .gibi uyuşturdular. Milli tarih ve benliğinden habersiz, bü tün yıkıcı telkirilere inanacak ve, Irıandıracak zemin hazırlamağa çaliş tı , lar, Sıfır devri demek Tonguç devri demektir, Bu devir bir kör ve bir anababa günüdür, Bu devirde dünyada eşine ras tlanmıyan . bir Cingöz Recai oyunu ile Türk milletinin gençliğine ve o gençliğin yetiştirilmesi davasına topyekun suikast yapılmıştır,. Nesillerln istikbali ve dolayısıyla Türk milletinin istikbali .ile oynanmıştır. Milletin ahlaki, dini imanı, rnilliyeti Ve mukaddesatı ve hatta namusu çalınmak iştenmiştir. Eğer bu facia; o:ynarlf]{e~ ~eı,!lJe.k.et ~enqdöğüşü
_ ... '...
ORKUN
DEVRİNDE
ENSTİTüLER
Esas meseleye parmak Öğretrrien Okulları'na
basılmış, köyensti tüçevirme işine el ci. tıl-
ç - Bunun dışında, köyenstitülerinin yeni genç milliyetçi elemarılar'Ia takviyesine. eski Sıfır ve Tonguç taraftarlarının ayıklanrnasına geçilmemiştir Sıfır'ın düşmesinden ve gayet manidar bir şekilde uzleti seçmesinden sonra -Bakanlığa gelen üç milliyetçi şahıstan Reşat Şemsettin Sirer ve Tahsin Barı, guoğlu'nun hizmetlerini Tevfik İleri'nin hizmetleri ile karşılaştırıp kıymeflendireceğimiz zaman şu noktayı da unutmamalıyız hi, Sirer ve Baııguoğlu diktatörlük devrinin kayıt, ve şartları altında ve İsmet İnönUgibi Türk milliyetçiliğinin inatçı ve kindar bir düşmanı diktatörlük mevkiinde bulunduğu zamanda hizmet etmişlerdir, Tevfik .İleri'nln ise içinde bulunduğu içe tirnal ve siyasi imkan ve şartlar eski devre nazaran çok daha müsaitolduğundan kendisinden bu nispe tte fazla hizmet ve başarı beklemek ve bunu talep etmek Türk milliyetçiliğinin hakkıdır. '
TEVFİK
\:
ww w.o tu
ken
de
Banguoğlu Bakan olunca Sirer devrinde biraz olsun sinmiş buluna~ menfi cephenin elemanları bu değişiklikte bir fırsat ve ümit arıyarak ve Reşat Şemsettin Sirer'in düşürülmesinde milliyetçi siyasetin gözden düşmesi ,manası sezerele tekrar başlarını kal-, dıracak yüz bularak faaliyete geçmiş, hatta bazı enstitülerde -mılliyetci ' cephelerin dağıtılarak yerine menfi cephenin tekrar takviyesi hususunda muvaffak olmuşlardır.' Ezcümle Hasanoğlan Köy Enstitüsünden Sirer'in yerleştirdiğ! milliyetçi elemanlar uzaklaştı; rılmış, Düziçi köy enstitüsühde Türk bayrağının serenden Indirtlerek parça parça bölünmesi, ayyıldız, sız kıs'mından çıkan bir parça kesilerek 'orak-çekiç' yapılması, kalan ayyıldızlı kısmın Iağıma i atılması, ' tahkikat için gelen Emniyet mensupları enstitüde çalışırken hadisenin tekrarlanması, ile neticelenen meşhur Düziçi hadisesi de Banguoğlu zamanında 01muştur" Banguoğlu 8 inci devre B: M, M, de bulunan Fahri Kurtuluş, Emin Soysal, Kemal Cemal Öncel, Dr, Şe_ rif Korkut gibi birkaç milliyetçi Milletvekilinin de telkin' ve tesiriylj- ve bilhassa Hasanoğlan ve Fanto, mara hadiselerinin bütün 'çıplaklığıyla meclise intikalinden sonra Tonguç Baba'yı Talim Terbiye Heyeti azalığından Atatürk Lisesi Orta Okul kısmı resim öğretmenliğineindirerek nakl etmistir Bu yeni makamında hernekadar talebelere orak-çekiç çizmeyi öğretmesine imkan verilmiyecek idi ise de, kendi kendinebu ekzersizle avunması fırsatı Iütfedilrnişti"
c lerini mıştır,
m
BANGUOULU
b 'Barıguoğlu zamanında Talirn Terbiye Heyeti üyeliğinden ortaokul resim öğretmenliğine nakledilmiş olan Torıgıiç ' Baba ve yakından işbirliği ettiği kötü ruhlu,kötü fikirli, kötü niyetli bazı elemanlar vekalet emrine alınmıştır,
rgi .co
mıştır, 576 kişi yerinden' oynatrlmış olmakla beraber, yakı;"arkadaşlarının kendisi kadar, samimi olmamaları yüzünden ve bilhassa 'Bakanlıkta şubaşlarında Srfır'rn ve Tonguç'un yuvalandırdığı elemanların yap·tığı baltalamalarla birçok müsbet hareketleri neticesiz bırakılmış, temizlik maskesi altında geri planda nispeten zararsız vaziyette bulunanlar temizlenmek suretiyle, asıl en zararlıların köprü 'başlarında faa, Iiyetlerrine devam etmeleri sağlanmış ve Sirer alda, tılmıştır' ,
İLERİ
DEVRİNDE
a - Tevfik İleri zamanında bütün köy enstltülerindeki kız öğrenciler alınarak Kızılçullu köy enstitüsünde toplanmış, bu enstitünün erkek öğrencileri başka köy enstitülerine nakledilerek köy enstrtüle.. rindeki rnuh teli t tedrisata son verilmiştir, Böylece eski devirden kalma ve köyenstitüleri sisteminin içinde yuvalarırmş menfi öğretim elemanlarının elinden temiz köylü kızlarımızı kötülüğe doğru sevketmek fırsat ve sahası alınmıştır,
Ankarada ARAS edebi, siyasi bir dergi tır, ilk sayısı Ocak'ta
adlı milliyetçi aylık çıkınağa başlıyacakçıkıyor,
Muhabere adresi: T, Ziraat Fakültesi, Ankara, .1.
-.... '...
ENSTİTÜLER
Turan
Atasever,
KORE 'MEKTUBU
Kanın g'ibi kırmızı, bayrağa bürün Atıl Ileri atıl, atıl Al bayrağa bürün
Ai
,_ Bil' ananın
ağzından
yüzün gibi bembeyaz de baban gibi şehit ol, arslan Mehrnedlm de baban gibi şehit ol,
Nanms senin peşinde, şeref senin peşinde ümit dÜlı,ı,aşk dolu, heyecan dolu yavrum Bil' avuç toprağa da yürü son nefesinde Kalbinin her vuruşu bir iman dolu yavrum,
Babandan kara haber Kafkasvadan gelmişti Ne çıkar seninki de varsm Koreden gelsin, Vatan uğrunda ölmek bir teselli vermiştt Ne çıkar seninki de varsm Koreden gelsin,
Sen her giin ve her gece düşmanla başbaşasin Bense Ulu Tanrıdan bir zafer diliyorum, Göğsünü gere gere koş sıperden sipere Seni öyle kahraman bir gazi bekliyorum, SABRİ KELEMEROGLU
ORKUN
K y ENSTITÜLERiNDE HUNUTLUOGLU
kooperatifleri
hemen
ha tnımiza
gelen
bir iki
.••• ~ $" " .~
ww w.o tu
Arifiye Köy Enstitüsü 1946 yılına kadar 'en azgın solculuk cereyanlarim körüklerniş bir müessesedi r Yücel ve Tonguç'un yakın adamı, sofralarının gazelbanı müdürün. kanatları altında alabildiğine gelişen bu solaklık işinde, Kooperatif de oldukça mühim rol oynamıştır. Kıpkızll dergi ve kitapların satılmasına, ahlaki müeyyideleri yıkan eserlerin dağıtılmasına alet olmuştur, «Gün:', mecmuası bunların basında gelir, Nitekim 1950 yılının mart ayında bir tarama esnasında bu dergi ile beraber Allahsız Kadın, Kalpazanlar, Toprak" ıs Kıratlık Bakire, gibi kitapların da bulunduğu ve 1946 yılına kadar sa ttınldığı bir zabıtla tesbi t edilmiştir. Pazarören Köy Enstitüsü de Arifiye'den aşağı kalmaz, Aynı hadiseler büyük bir benzerlikle burada da cercyan etmiştir, 30'00' liralık açık, Bakanlık Müf c'ttrşlerinderı Tevfik Bindal tarafından incelenmiş, fa-
Ib •••
Akın
NMıı
Acep
gökte,
olmuş
kurban
Türk
gönül,
Hasmımıza
l"ıı.yım
GmgtI,!jII
al.
adını,
duvsa
tüter;
benden hep
gerıle,
kaçaır,
surüne
stirüne
serde
biçer!
naçar !
eyler
Düşman aşkı,
al
kılıÇ, kelle
KAlirleri
Gar-Ip
.• ~
ya.rine'?
Keskin
Vatan
.~
«HAyAL:.
olmaz
yarlne,
~$
a tlıı. WıJ..
ı.rt.6r " kır
Bayrak
HUNUTLUOGLU
~ ••••••
YAYIM GERİLE
ken
Arifiye Köy Enstitüsü kooperatifi mezunlarına mal, zeme 'verme maksadıyla binlerce Iiralrk sermayesini bir sürü avadanlık eşyasına bağlamış, sonunda bunlaıı satmak imkanını bulamadığından 1949' yılında hiç bir emir ve esasa dayanmadan öğrencilere dağıtmış, öğrenciler de bunları sobalarda yakmışlardır Enstitü bütçesinden alınan binlerce lira kayıtlara geçirilme, miş, yapılan bir ihbar neticesinde durumu Bakanlık MÜfettişlerinden Vasfi Mahir Kocatürk mcelernistir. Ayrıca 1949 yılının sonunda bütün hesaplar, öğrencilerden müteşekkil genel kurula baskı yapılmak suretiyle tasfiye edildiği halde yine 700 liralık bir açık tesbit edilmiş, fakat Tonguç'un yakın dostu Müzik başının kayınbiraderi Döner Sermaye' Sorumlu Saymanının ihmali neticesinde meydana gelen bu açık hasıraltı edilrniş tir; Evlerde yerimiyen kokmuş yernek , ler de yine kooperatiflerde sattırılmıştır, Bir talebc toplantısında nihayet bu durum açiklanmiş ve haki , kateri Yapı-Sanat başına ait kokrnuş sucuklar Eğrtim, başı tarafından müdürün masası üzerine konmuştur, Fakat Yapı-Sanat başı da Torıguç zadelerden olduğu için hiç bir muamele yapılmamıştır,
m
tülerinin isimdir
kat hesabı, kitabı olmayan, hatta bir köy bakkal ında, ki basit sarı defter ÜZErine yazılmış muhasebe sisteminden bile mahrum bu sözde kooperatifin, suiistirna, linde kimin suçlu olduğu anlaşılınadan adliyeye inti.,' kal etmiştir, Ayrıca Pazarören Kooperatifi '1947 yılında, yani Tonguç'un saltanatının sona erdiği günlerde yakılrruş, bu suretle bütün çirkeflikleri kül haline getirilerek hiç bir vesika bırakilmarmştır. Görülüyor ki 4274 sayılı kanunun masal kısmında kaydedildiği gibi Köy Enstitüleri kooperatifleri hiç bir zaman «ticaret şebekesinin normal usul ve kıy; me tlerle henüz uzanamadığı köylerimizde çalışanların hayati, ihtiyaçlarını ka rşı lama e imkanını sağ'lıyamarmş, sadece birer suiistimal: ve solak maksatlarının aleti haline girmiştir, Tanrı, bu milleti vatansızların şerr inden korusun,
rgi .co
Köy Enstitüleri Türk milletinin bağrında, kolay kolay kapa tılamıyacak bir harçerlernedir ki, ıstırabı gün geçtikçe, soğudukça artıyor, Köy Ensti tülerinin kocpera tifleri, üzerinde dikka tle durmayı gerektiren birer bölümdür, 4274 sayılı masaılı kanunun - bu kanunun masal kısmından ilerde bahsedeceğiz - 62, maddesi hüküznlerine göre kurulmuş olan bu kooperatifler her şeyden evvel birer suiistimal yuvası olmuştur, Mensuplarını maddi menfaa tlarla bağlamayı hedef tutan Köy Enstitüleri, Kooperatifleri sayesinde bir sürü adamı haksız yollardan f'aydalandırrnış, köylünün. öğrencilerin diş ve tırnaklarından arttırarak verdikleri ortaklı h paylarını utanmadan, yürekleri sızlamadan ceplerine Indirmişlerdir Arifiye, Pulur, Pazarören Köy Ensti-
de
Yazan:
PERATiF
otc
beter: atar
gerile.
Giiveııim
çok
şu
lcanıma,
tan yönUme, Ufaş n-ız TURAN'una
Hız vermlşlm
Yır trlsrrı Bayrak Haldea KUr
Bir
gün
şu,
demır
Şad
vanla.,
perde,
Illerde,
dtkllstrı tapan,
var ıla
gönüllerde,
dtrIle
İz gösterilice
plrlnı1z,
Kuşanırız
birimiz,
her
Kurtarılır Şehit Zehir
olsa. aşk
Kelle
koyu
,,
;
,
i:
TürIderimb:,
vcrtle,
verile,
lçlllr,
mert
seçilir,
TaJU'loağ-ıı. yol :ıÇılıl', Setler
:
dirile.
yıo.nla vnr-ıla.,
ViSVAS
ıt
$~~~""
p.\.. .•.. "
11
ORKUN
KOfi KOFIK TORK KADıNıNıN MillI KILlGI DEGilDIR Yazan:
Dr, CUl\lALIOGLU
ı
"ı
ORKUN'Ulı serbest kürsü geleneğinde yavınladrğımız bu konudaki yazıların okuyucuları düşündürrnek ve konunun iki tarafını d!! tartıp kendi Ica.naa t let-Ine varmak gibi bır fayda.sı olacağı ümldtndcylz, Ayrı ayrı bÜYÜk" kıymet taşıyan her iki ülktıdaşrmızm bilgi ve görgülerinden de bu münasebetle Istifade et. miş Oluyoruz, Bu arada" şurııi da belirtelim Id, başında ister eskl Türk ka.ynalrlnr ından gelen ~ bır başlrk, Ister yabancı tesirler altında şekil deği~tIrmiş bır başlık olsun, ister şuurlu ve uyanık, Ister ga flet VI;' cehalet içinde bulunsun, Ister bağımsız Ttirlrelinde, Ister bugünkü 61nırtaramız.ın dışında kalan t.utsak TUxk eflerinde yasasm, damarlarında Türk kanı taşıyan her var-lık bizim için sonsuz derecede aztzdtr , ORKUN
ww w.o tu
ken
de
ORKUN'un 54 cü sayısında Kırzıoğlu M. Fahrettin Beğ (ORliUN'da . çıkan iki yanlışın doğrultulması: llADIN BAŞLIGI «FES» VE ŞEYH SAiD İSYANI) başlıklı . yazısında, ORKUN'un 46 cı sayısındaki Gü. ney-Doğu ye Or-ta-Doğu Anadolu'da "TUrke uymıynrı kılık, Icıyafet» konulu yazıma temas ederek (Kofik = Kofi =" Fes) denen tamamen hamam tasina benziyerı kadın başlığının yabancı malı olmayıp özden öz Tıırk malı bulunduğunu ve çok da estetik olduğunu belirterek kıymetli mütalealar da ileri sürülmektedir
Kadın Türk olsun, gayr: Türk olsun cinsiyetinin icabı süslenecek ve başına da bir hotoz ekliyecek tlr. Frerıkleı-in coiffe dedikleri kadın takke veya hotozu bu ihtiyaçtan doğmuştur. Bu kadın taçları şeklerı birbirine benzerse de m~ıhitin görgüsüne, şahsın irıce,' liğine ve o topluluğun zevkine göre mahalli hususiyetler gösterir. Bu farklar zamanla milli bir hüviyet alır, Bu incelikleri minyatür ve fotoğraf'lara bakarak görmek ve seçmek kolay ve mümkün değildir. Bizim Güney ve Doğu iller-imizde köylü kadınlarırmzın başlarında gördüğümüz ·tıpkı hamam tasina benzer şekil ve biçimde ki ağırca -oir madeni tasdan veya sert bir cisimden yapılmış, üzerine bez sarılmış ıist kenar-ın, dan yana ve arkaya doğru top halinde kalın bir püskül sarkrtılmış «kofi = kofik = Fes» adını taşivan kadın takkesi Türk kadınının milli kıhğı değildir~ Oz,den öz yabancı malıdır, Türk dingesi değildir, Yaban. cı ırkIarın kıyafetinden kopya edilmiş bir örnektir. Çünkü Suriye, Irak, Acem,Ermeni ve Süryani kadınlarının bir çoğu da başlarında tıpatıp aynı tak keyi taşımaktadırlar Güney ve doğu sınırlarırmzda kafik taşıdıklarını gözleriyle görenler bu gerçeğe inanırlar.
rgi .co
j
muas ı» adlı derginin arka kapağında da seri halinde kadın kılıklarma ait resimler neşredilmektedir. Dikkat edilirse ermeni kadınlarının başlıkları da Malatyalı, veya Bitlisli, Sıvaslı, Varılı kadın:n başlığının tıpatıp benzeridir Ve yine Sırp, Bulgar, Romen köylü kadınlarının eski ve yeni kryafetlerini gösterir dergi ve ansiklopedilerdeki resim ve bilgiler i ncelerıirse bu kr-dınların başlıklarının da şeklerı kofike benzedikleri görülmektedir.
m
i
FEHMİ
, :
i
~
Yalnız değerli ülküdaşırn şekle bakarak, rotograra kanarak hüküm verdikleri için aldarımıslardır (İki yüzyrl dnrıboı-i Avrupalı seyyalı ve araBtınolların Horasan 'I'ür-kmenle rI; Orta Asya, Kı rg ız ve Altaylı Şaman '.fürklerinin kadın lnyafetlerine ait tesbit ettikleri resimlerde, hatta Osmanlı ressamlarının minyu , türlerinde ve bunlara benzer vesikalarda dahi, Anadolumuzun IwfH{ 'veya Dingesini görrnelcteytz.» (5.s.l Kırzroğlu yukardaki cümlelerinden de anlaşılacağı üzere bu tip kadın başlığının özden öz Türk malı olduğu hakkındaki kesin hükmünü resim ve minyatürlerdeki genel dış görünüşlere dayanarak vermektedir. Ve yine Kofi'nin Türk malı olduğuna dair vesika olarak belirttiği «<İnönü Anstklopedlst» nln 1950 de Çı. karı IV_elluinin 32. fasiktilünde, Resulzadenın yazdığ'ı «AZERBAYCANLıLAR» maddeslndekt (125, s.) «Azer , bayca nlı mllli kadın kryatetl» resminde ve kadın krlı , ırma alt Izahautakt «Çu tlrapa.ğı (çatku önü) denilen al ttrı süsleı» bahstnde de, bu dInge ile onun atrnl ık krsm ımrı süslertnt buıuvoruz.) (5, s.) yazılarında bu dinge taslağının hamam tasının benzeri bil' madeni takkeden ibaret bulunduğuna dair bir bilgi vererne. 'rnektedir Yalnız alın üstündeki altın suslerden bahset, arıektedir Dinge ile hamam taslı kadın «Fes. inin aynı olduğunu zannetmektedir. Aylık olarak Gıkmalda bulunarı ResImli. Tarıh Mec.
Nasıl ki yüzlerce yıl kültürümüz Arap ve Acenı kültürü tesiri altında kalarak öz dilimiz onlara yakınlaşarak yabancılaşmış ise, kılık kıyafe timiz de bu komşu mille tlerm ternessül sahası içinde bunalarak milli karakterini kısmen kaybetmiştir. Bunun içindir ki bu tesir bölgesi dışında kaldıklarından ötürü BatıAnadolu ve Rumeli Türklerinin kılıklarında «kofik = Fes» li, .agfılli, puşulu.f'istanlı kıyafet modellerine rastIamıyoruz İşte Güney-Doğu, Orta-Doğu ve Doğu Anadoluda erkeklerde gördüğümüz agalli-puşulu_entarili kılık Araplardan, kadın başlığı olan kofik = Fes de Fars "ve . Ermenilerden kopya edilmiş birer yabancı modeldir Şu kadarını da acıklıyalım ki kofik ve pusu giyen halkımızın yüzde sekseni Türkçe bümiven, bilip de benimsemiyen, evinde ve köyündeTürkçe konuşmı, yarı köylülerirruzdir. Şehirliler ve Türkçeden başka elil bilmiyenler bu kıyaretlerş hiç ele heves etmivor; lar -. Kırzıoğlu ülküdaşırn, bu Türkçe konuşunyan halkımızdan Türklüklerl ne ve dolayısıyla öz dillerine daha çok sıkı bağlı kaldıklarıru görmekle şükrettiğim Türkiye sınırları dışında kalantutsak Türkler hakkındaki yazıma da dokunarak bu düşüncemin çok yanlrs 01_ duğunu «Curnalrojrnmun yine ç.ok vanlrş olarak,
Ann ..
12
ORKUN
iCTİMAlvAT ..:ı.
Yazan:
FAİK
Gök Alp cemiyetimizi incelerken muayyerı kaideler, prensipler ve belirli hareket noktaları dahilinde çalış., mıştır, Biz bu yazımızda kısaca bu metodların bir kaçını kaydetrneğe çalışacağız, Bizim burada dır,
üzerinde
duracağımız
beş metod
METODLARI "
GÖZVBÜYVK
müesseseler meydana getirdiği raşan çalışmalar da bu metotta
meselesi üzerinde münderniçtir
uğ-
3 İhsaiyat Usulü: Bu usul, milletin vicdanında yer eden kıyınet hükümleri nin nüfuz ve kuvvetini ölçmek, riayet derecelerini tespit etmek gayesine matuf tur "Aynı zamanda muhtelif milletler arasında reddedilen veya kabul edilerı kiyrne t hükümleri unsurlarının tayini de bu metodla mümkündür, Mesela muayyen bir ahlaki meseleye karşı olan ayrı milletlerdeki davranış derecesini ölçmek vb, gibi.
var-
1 - Tearüf Metodu: BU: metodun esası; bir milletin sahip olduğu muhtelif sosyal Ve kültürel cereyarı, lar arasında - bunlardan herhangi birini inkar etmemek şartıyla _ müşterek noktaları ortaya "çıkarmaktan ibarettir, Bu usülle araştırılacak olan iştirak noktaları, o milletin örf ve ade tlcrine, bünyesine uygun olan hususları ihtiva ettikleri içindir ki dikkate "değer ve kıymeti haizdirler
m
4 Tfllif Kaidesi: Bir milletin içerisinde medeniyetçi ve harsçı şekillerde ayrılmış olan muhtelif fikir cephelerini birleştirmek, bil' bücürı haline getirmek, bu telif kaidesinin başlıca mevzuudur.
Gök Alp bu prensibi Türkleşmek _ İSlamlaşmal, _ Muasırlaşmak eserinde kullanmıştır, Orada bu üç cereyamn birbiriyle çatışmayacağı ve aralarındaki birleşik hususlar gösterilmek istenir,
rgi .co
5 - İstişhat Raidesi: Bu usule Gök Alp çok kıymet vermiştir, Bu kaidenin esası şu: Milli vicdanın tecelli ettiği, milli mefahirin sembolü olan o milletin dahi lerln!n, kahramanlarının eser ve hareketlerini vesika ittihaz etmek ve bu vesikalarla içtimal hakikatleri elde etmek .
O der ki: Madem ki bu üç fikrf .temsil eden Zümreler aynı millete mensuptur. o halde muhakkak aralarında tearür, anlaşma vardır. Gerek kendi araların. daki beraberlik, gerek diğer milletlerle olan başkalık hepsinin aynı örfte müşterek olduğunu gösterir. Hal, buki bir cemiyetin fertlerine dışarıdan bakılınca ilk nazarda ruhlarındaki uygunluk" görülmiyecek ve buna mukabil fikirlerindeki ayrılık ise hemen göze çarpacaktır Bunun için bu vaziye t karşısında karar verirken çok müteyakkız bulunmak gerekir, Değrtı hüküm verebilmek için de tearüf usulünü kullanmak lazımdır
'" "4'
ken
de
Bu metod için GÖk Alp şu mısraları veriyor: Mesela. Namıle Kemalden milli içtimaiyat için bir çok tstişhatlar vapabtllrtz. Onun Tanzimat hareketi. ni ayniyle Irabul etmemesi, karıun-u esast yapılırken (hukuk-u hükümraninin muhafazası Iüzumuna dair) Abdülhamid'e mektup yazması milli vicdanın tecellilerinden maduddur , (1)
ww w.o tu
Ayrıca bazı çığır-tkanlarm, gayretkeşlerin harici tezalıürüne bakarak irtica hareketi diye barbar ba. ğırdıklan 31 Mart vakasını, bir sosyoloğ gözü ile inceleyen Gök Alp bu hadisevi de' milli istişhat için bir vesika olarak gösterir Ve şöyle der: 31 Mart hadisesi hülcürndıu-a, "TUrklere ve İslamiyete k'ıymetı vver'me, rnek, ittihatl-ı anasır fikrine büyük bır ehemmiyet n.tf'etrnek hareketlerine karşı milli pir tezahür addolunabilir, (2)
2 - Tenükür Haldest : Bu kaide ile de aynı mede., niyete mensup muhtelif milletlerin içtimal müesseseleri, sosyal psikolojiler] arasındaki açık ve kapalı ayrılıklar gösterilmiş olunacaktır, -Yani bu metod daha ziyade bir milletin diğer milletler içerisindeki, durumunu ve şahsiyetini belirtmek işini üzerine almış bulunmaktadır, Müşterek bir medeniyete sahip olan muhtelif milletler içerisinde bir akidenin nasıl başka, değişik şekiller aldığı "e birbirlerine benzerniyen nasıl
dolu 'I'ürkürıderı daha muhafazakar saydığı dıı:<ardakl mahlcüm TürIderden bize en yalcm olan Azerbayeanhların ... » (ORKUN 54, s, 5,l ifadelerinde kendi kanaa tlerinin bunun aksi olduğunu belirtınekle ikinci bir yanlışlığa kapılıyorlar Türklüğ e bağlılığın birinci şartı ve en büyük isbat delili evinde ve köyünde Türkçe konuşmaktır', Ekmek, peyrıir, su diyecek kadar Türkçe konuşmasını bilmiyen, evinde, köyünde ve düğününde Kürtçe, Zazaca ve Arapça konuşanlar için, her türlü baskı ve ternessül gayretlerine rağmen en ince nüanslarına kadar öz dilini ve 'Tür klük sevgisi; ni unutmayan ve son göçleriyle bu gerçeği aydınlat , mış olan dış Tüı'klerden, 'I'ürklüklerirıde daha çok muhafazakardır demek, çok yanlıştır. Dr, CUMALIOGLl) FEHl\lt
5 Milletin Enmuzecini Tayin Raidesi: Gök Alp içtimaiyatında bir milletin sahip olduğu müesseseler ve bunların tabi oldukları kanunlar o milletin milli enmuzecini teşkil eder, Beşinci metot bunu tayin etmek ve tanımak, ortaya çıkarmak usullerinden ibarettir, Böylece içtimal müesseselerin mahiyeti, h aya tiye t kahiliye ti, tekamülleı-i anlaşılmış olacaktır
"i
i
Onun çalışmalarında göz önüne alınan noktalar bunlardan ibaret değildir, daha birçok prensipler tabiidir ki vardır, Bunlar sadece ana çizgilerden ibarettir FAİK
i
(1-2) Bk Sayf', 30 ,
İçtirnaiyat
Mec,
Sene
GÖZÜBÜYÜK
1917. Sayı
1
; ," 1 t. ı
r:,:_:
13
ORKUN
sıFıR RESi , !.
i .
Bu yazıyı yazarı ülküdaşımız Hasanoğlan Köy Enstitüsünde öğrenci olarak gör-düğü bir hadlseyi yazdığından imzasını verrrıiyoruz,
~~
Zamanında köy çocuğundan köy öğretmeni yetiştirmek gayesiyle kurulan (Köy Enstitüleri); her yıl kuruluşunun yıldönümü olan 17 Nisan gününde büyük bir bayram yaparlar.
E
.seı-giyi görmek için akın akın tek sıra halinde müzik binasına koşuyorlardı. Bütün enstitü sınıflan bittlk, ten sonra sıra bizim sınıfa gelmişti. Biz de onlar gibi ser giyi görrneğe gittik. Serginin başında Uç dört nö, betçi dolaşıyordu Kızıl hocalardan birkaçı bir köşeye, çekilmiş fıs fıs konuşuyorlardı. Yanımda celiyorduk, eğilerek:
iki arkadaş vardı. Resimleri beraber In, Arkadaşlardan birisi heyecanla kulağıma
-- Sıfır resim sergisinde! dedi. Bir· de baktık ki hakikaten Sıfır resim se rglsine, hem de ortasına, girmiş., Birkaç resme daha baktıktan sonra geri döndük. Resim kolunda çalışan birkaç arkadaşa bunu niçin koyduklarını scrduk, Onlar: ~Biz koymadık. Güneri öğretmen geceligündüzlü uğraşa uğraşa büyülttü, o koydur dediler, Ve arkasından ilave ettiler: <ı:Merak etmeyin abiyler l Bu gece onun tefini dürüp, köküne kibrit suyu dökeceğiz.»
rgi .co
Bu bayramdan birkaç ay önce öğrencilere çeşitli spor hareketleri, milli oyunlar, türküler ve marşlar öğretilirken; diğer yandan da atelyelerde öğrenci işlerinden müteşekkil sergiler açılır, bayram günü halka takdim edilirdi 1950 yılı Hasanoğlan Köy Enstitüsünde kutlanacak 17 Nisan bayramı için büyük bir hazırlık yapılmağa başlanmıştı. Bu bayram her yıl kutlanan bayramların her bakımdan engüzeli olacaktı Nitekim oldu da ... Bayrama iki ay kala bütün başlar, ders öğretmen. leri, iş öğretmenleri, öğrenciler büyük bir hazırlığa giriştiler. Spor öğretmeni Sıtkı .Şanoğlu Ve Nusret Güvenç sabahları gevşek bedenleri iyice yuğurdular. Sıtkı Şanoğlunun: «Hayvan herif! ..» gibi acı ve kü, für dolu sözleri kulakları çınla tırdı.
iSi
m
i
~~~~~
SE
de
-Sıf'ırın resmini «resime sayarak sergi içine sokup göz boyamak ne dernekti ? Hala Sıfır yolunda giden. ler mi vardı? Başka resimler dur~rken bu resim nasıl· duvara asılabilirdi? Diye kafamızı bir soru yığırıı aldı bürüdü ._-
ww w.o tu
ken
Oraklı binanın kıllı idarecisi kendisini Ankaradan hususi trenle gelecek halka ve misafirlere. karşı iyi göstermek. için var kuvvetiyle çalışıyor, güzel şarkı. ları ve türküleri seçlyordu, İşlik öğretmenleri ve başları, kendi atelyelerinde çalışan öğrencilere verdikleri küçük el işlerinin güzel bir şekilde yapılması ve çabuk hazırlanması için her şeyi yapıyorlardı. Az zamanda bütün hazırlıklar bitmiş, sergiler ta-
Resmin altına «Milli Eğitim Bakanımız SayınBü. yük Hasan -Ali Yücel enstitüyü teşriflerinde» sözünü yazrnışlardı Enstitüyü ondan kat kat büyükler ~teşrif» <ediyorlardı. Onların resimleri niye yoktu ve niye asılmivordu t, .
marrılanmıştı , Bu yıl demircilik, marangozluk, dokumacılık, resim • iş, yazı kolları yarıında bir de (fotOğrafçılık) kolu açılmıştı. Bu kol; Hasanoğlan Köy EnstitUsünün ilk bina temelini atan göbekli Günerinin başkanlığı altında çalışıyordu. Bu kola her sınıftan iki öğrenci verilmişti .. 17 Nisan için açılan diğer sergiler yanında bir de (resim sergisi) açıldı. Bu sergi; Enstitünün kurulu. sundan bu yana çekilen bütün resimleri ihtiva edi. yordu, İlk atılan temeli, ilk örülen duvan, ilk vuru; lan çiviyi, öğrencilerin Lalahan isıasyonundan . yırtık potinle ray üzerinde kalas kaydn-arak enstitüye ge. Iişlerirıi ; (Hasan Deresi) nden gelen suyun ne zorluklarla başarıldığını gösteriyordu. Sergiyi Tonguç Yabancılar, enstitüden yüz metre kadar uzağa yapılmış orak şekilli binanın saloııunda açrnışlardı Orası .menfaatleri icabıydı, Çünkü oranın şefi Mehmet Öz tekirı'di. Scrgtyi hazırlayan meşhur Sanat başı Mustafa Güneri idi Sergi açıldı. Bütün küçük· v·~ büyük sınıflar bu
-'. !
,:.;"
Sabah olmuş iş yerlerine dağılıyorduk.' Birden, «Hasan. Ali Yücelin resmi çalırımış!» dediler Yücel ci öğretmenlerden müzik binasına .koşan koşa~a. «Ah! Vah:» diyenin hesabı yok. Onlar (tah,vah!.·,· derken ben de içimden «oh!» demiştim.
O gün derse giren solcu hocalarm söylediği hep Sıfır üzerine... «Hangi vicdansız talebe orada duran resmi çaldı? Ah· bir elim e geçse !» diyorlar. «Geçince' ne olur öğretmenim?» diyoruz. Seslenmiyorlar. Resmi çalan öğrencileri dinliyorurn: «Biz resim kolunda olduğumuz için bizden şüphelenmezler diye gece yarısı resmi duvardan alıp müzik binası geri, sindeki dereden camını tuzla buz ve kendini kara köz ettik. Mustafa Güneri ve Öztekin bizi sıkıştrrdılar. Döğdüler Her türlü İşkenceyi yaptılar ama söylenir mi hiç?» O zaman müzik binası nöbetçisi bulunan Hayda adındaki bir çocuğa göbekli herif çok sopa atmış. Ço_ cuk hastalanıp revire yatmış. Zor kurtarmış kendini .. Tahttan indirilen Sıfır yerine bir sıfır daha asıldı ve cümle alem o sıfırı orada seyret ti ve gittikleri yerlerde öğdüler bu enstitüyü ... Şimdi bile hala Hasan Ali yollarında giden nice kızıl hocalar türlü yollarla gayelerini tahakkuk ettiriyorlar ... Acaba ne zaman şu bizim alnımıza leke vuran, içimizi kavuran Moskof dönmecileri samanın dereden ayrıldığı· gibi içimizden ayrılacaklar?
14
~;ezunlara Göslerilen Kurslar ve Neticesi
KöyEusUlülerinde
i
Yazan:
İ
yaz! oa bir Kö;y Enstl tüatuıden mezun olan yapmakta olan mllttyetçi
Bn ve
halen öğretmenlik bir arkadaşırnızmdn-,
TOROSLU
~~~~~~~~~~.~
KÖY
TüRKELİNİN
rgi .co
de
"
ww w.o tu
CANıN ŞEHRi:
Yazan:
HOCA
CO,;Ta.i'i duı-um: Oda Anadolunun birinci derecede önem taşıyan bir kasabasıdır Konya ilinin bir ilçesi dir, Sultan dağlannın doğu etekleı-ine kurulmuştur Konyaya 136, Afyona 95 km. uzaklıktadır Kuzeyinde bir saat uzaklıkta 371 l.::m2, arazi kaplayan Akşe. h ir gölü bulunrnaktadir Gölün balığından is t ifa dc edilir Şehir deniz yüzeyinden 1000 m. yüksek te dir
Kara iklimi fazladır,
.
VE KASABALARI:
NASRJEDDiN
İklim: baharda
.,
ken
Kurslara çağırıJan öğretmenlerin enstitülerde çok hakir görülmesi ve onlara karşı sert bir disiplin tatbik edilmesinin sebebi, öğretmenlerin bir hak iddia etmemeleri, kendilerinin rahatlarının bozulmaması içindir, Kurslarda ilkokul derslerini aynen olmyan öğretmenler kursun nesinden favdalanabihrler ? Kursa gelen ve edatı sıfat diye yut turrnağa kalkan bir kurs başkanı ne derece faydalı olabilir? Eğer kurstan maksat meslek bilgisi öğretmek ise niçin meslek dersleri ve tatbikatı öğre tilmiyor ? Öğretmen-
m
Bütün yıl boyunca üzerine ağır' ·:c.zifdeı' yüklenen ve binbir sefaleti amansız bir şekilde yalnızAllah'ın, damarlarındaki temiz kanın iyrnan kuvvetiyle yenen; amir lerlninLütün hışırn ve garezlerini çeken köy öğretmenleri kurslara tabi tutulmuşlardır Zaten hiçbir taraftan yardım beklemediği ve esasen· onlara karsi yardım kapılarının kapanmış olması, bütün devlet memurlarından ayrı muamele görmesi elbette sebepsiz sayılamaz,
ler kursta meslek dersinden ilkokul proğramını üstün, körü okumak ve boş zaman doldurmak için çağrrlmış, lardır. Çeşitli haksızlığa uğrayan bu va tan çocukları yapılan iltimasları bir daha görmek için toplanmıştır, Evet, kurslarda çok iltimaslar olmaktadır, Mesela, bir kurs amirinin kendi hernşer ilerln s imtihanlarda ma, sa masa gezerek onlara açıklamalar mı dersiniz, YokS3. irnül.nndan bir gün önce sorulacak konuları söylemek rrıi dersiniz, Zaten cahil oları bu adam bilmediği bir konu hakkında nasıl kanaat verebilir? Tabii olarak kurs öl;t'etmenleri başarı gösteremezler.· Köy öğretn~enleri ilk zamanlarda bilgisiz çıkmışsa bu sıfrrm ve adamlarının ka~alıa tldir Çünkü sıfır za, manında kim büyük taşı kaldırmıssa o srnf geçmiştir, Bunları telafi etmek te böyle soğu tucu kursla rla 01amaz Yukandanberi anlatıldığı gibi kurslarm hiçbir faydası olmamış,fakat öğretmenleri ruhan sarsrnakla: devlr.t bütçesine Iuzuli masraf yüklemekle ziyani Olmuştur, Artık herkes şunu bl lmclidi r ki: Binlerce temiz köy çocuklarına bir iki ırkari bozuk piç için toptan leke sürmeğe kalkan alçuklar, milliyetçi, vatanse_Qt> ver, dinine bağlı köy çocuklarını Türk milletinin ülküsünden, aile ocağından, namus ve milliye tinden soğu- ~ tarnaz lar Soğutarnadılar TOROSLU
hüküm
sürer.
Yağış
ilk ve son
Hn sabarurı durumu: İlçenin 6 bucağı, 90 köyü vardır. 5-6 km uzunluğunda ka naliz asyon tertibatı mev, cu ttur Şehir sokaklarının parke yapılması ka ı-aı-las. tırrlmıstrr. . Bazı sokaklar «Arrıa vu t kaldıı-ım.» halindedir. 2 çocuk parkı, Hıdırlık adı verilen havalinin rnühim gezinti yeri de Akşehirde bulunmaktadır Damların .pek çoğu toprak idi. Şimdi pek az kalmıştır. Batı rüzgarının sert esmesinden dolayı batıya bakan duvarlar kalın ve pencei-esizdir Hükumet parasıyla yapılmış bir tek bina yoktu!". Suyunun bolluğunu, 24 tane ması isba t eder Şehir 1932 de içme suyuna,
ayrı
içme
suyunun
ol-
1936 da ise pek
çok
İ. HA!UU
SARIGÜL
illerimizi
imrendlrccek
mükemmellik
tc
elek triğe
ka-
vusmustur İçme suyu, 1090 m (şehirden 90 m) yüksek'te 375 m3 lük 2 beton havuzda toplam!', (20) km, lik boru sebeltesi ile şehir içine vayılır Suyun şehirdeki bası n , cı 6 a tmosfer-d ir> 2000 i aşan abcnesi vardir. Elektrik suyu, şehirden 600 m, vüksekte 200 m3 beton havuzda toplanıp, türbinlere düşürülür Şehir gece gündüz bol ışığa sahiptir, Yeni hesaplara göre 2 milyon liraya .malolacak bu tcsiss t 1936 da 120 bin liraya mal edilmiştl r subeleri Osmanlı, Ziraat. Li Barik al a ıım n birer Ak~elıiı' vardır, Ayrıca yedi sermaye ile kurulan Bankasının da rner kez i bulunmaktadır Tarıııl dıırumu: Kuruluş tarihi bllinmemck tedir Frikyalı lar zamanında ismi Filomelyum = t Philornelıurn) imı; , Sü levrnan Şah ze.nan.nda 'I'ürk lcr eline geçmiş ve ad! Aksehir olarak vcrilrnixt ir Aksehir denmosine iki sebep vardır: 1 -- Akşehır kaleleri -beyaz badanalı imiş 2 - Bir ilkbahar mevsiminde alınan şehrin meyve ağaçlarının çiçe kleri vasıtasıyla bembeyaz bi ı: manzara gös termesidir
.
...
.-=-.
ORKUN Bundan sonra şehir sırasıyla Eşrefoğulları, Hamit , oğulları, Kara.manoğulları, Osmanoğulları eline' geçmiştir, Pek çabuk sahip değiştirdiğinden tarihi k ıy, meti -oları eserler azdır, Şehrin 13,325 nüfusu, vardır,' Tamamen Türktürler
Nüfusu:
nüfusu
,köyleriyle
-
80,182
~.:»>: .
. --c;T
Tarihi eserleri: Tarihi eserleri azdır Şehirde 5 cami, ~36 mescit, (eskiden 21 medrese), iki sinema, 3 un fabrikası,lA değirmen, 8, otel, 14 han, 4 ilkokul, 1 ortaokul, 1 sanat enstitüsü, 6 hamam, 1 mezbaha, 1 buz fabrikası, 6 oto tamir atölyesi, pek çok hızar makinesi ve bulgur değirrneni vardır, Şehrin ünlüleri: Nasreddin Hoca: H 683 de ölmüştür, Kendi adını taşıyan mezarhktadır Hoş sözleri ile zamanındakileri güldürmuş ve 'şimdiki nesli de gül, dürmektedir, 12 dışta, 6 içte olmak üzere 18 direkli türbesi vardır, (Bilgin) Hacı Mahmut Zade, (Bilgin) Abdurrahman Gubari Beyazıdoğlu Orhanın(*) öğretmenliğini yapmış Mekke kadılığında bulunmuş, (Bilgin) Ars, lan Beğ, (Şeyhülfslam) Hasan Fehmi, (Mütesellim) lsmailMahir, (Mürtü) : Lokman Hikerni . (Müderris) Harputlu zade Mustafa, (Müfessir ve Mutasavvuf) Nahcevanlı Nimetullah, (Bilgin) Seydi Ali" (Taşcı ) Türk Alisi Yusuf, (Konya mebusu) Hacı Bekir, (Kon~ya mebusu) Aziz Perkün, Akşehiri Akşehir yapan ~ eski belediye reisi, MustafaŞarlak,
k ;
Nasrettın
Hoca Türbesi'
de
. r'
i
m
i·
rgi .co
~.
.f
«Okurca» adı verilir,1945 de 25 köyde öğretmenli, 13 köyde eğitmenIi, 12 köyde enstitü mezunu öğretmenli okul vardı
;
, i
"r
ww w.o tu
ken
Halkın hususlyetı ı Kadınlar etozluk» denilen eteklik giyerler, Başlarına «atkı» denilen başörtü örter. ler, Erkekler ceket parıtalon giyerler, Kış geceleri gençlerin bazıları kahveye çıkmaz, Bu gençler 20-25 kişilik topluluklar halinde «sıra» denilen eğlenceler tertip ederler, Sinemalarda piyes verirler, Kendilerine has «sıra yasası» vardır, Aralarından seçtikleri Yi , ği tbaşı, Yaren ağası, Kahya Beyi, Bölükbaşı ve Çavuş'urı emri altında eğlenceler idare edilir, Bu eski adet yalnız sanatkar gençler arasında kalmıştır, Okumuş kişiler arasına da bu adet sokulmuşsa da güzel eğlenceler yerine poker ve 66 nın. hakim olması ile Kız evine gorucu gider, beğenilirse düntır gönderilir, Her iki taraf ta razı olursa şerbe t içilir ve yüzük takılır, Nişanlılık hali uzarsa Ramazan ve kurban bayramlarında kız evine 'hediyeler gönderilir, Cumartesi akşamı «kırıa gecesi" yapılır, Pazar günü gelin cıkar, Ekserrya koltuk yapılır, Yüksek sahıslar (!.) ..balo yaparlar, Düğün:
Doğum ve öltim: Doğumda münasip hediyeler vgön., derilir, Ölümde ise cenaze gidince helva ekmek veya cbişi» denilen pideler dağıtılır, Yemekle akrabalar <Basın sağ olsun» a giderler, Ölürnden 40 gün sonra «40 helvası» yapılır," Saıl'lılt durumu: Sıtma ve verem hastalıklan gö50 yataklı hastahane vardır, 150 - 200 yataklı bir hastahane icin para toplanmaktadır
rülür,
Kültür: Köylerirı hemen hepsinde okul vardı!', Okumuş kimse çoktur, Yüksek tahsil yapanlar şehir gençliğinin yarısından fazladır, Okuyanlara köylerde
"':;
Mahsul: İklimine uygun her türlü zeyi yetiştirir, Eriği, kir-azı, elması,
meyve ve seb; karpuzu meş.,
hurdur,
, Ha.iYVancllık: Büyük baş" küçük baş, kümes hayvanı beslenir, Yağ, yapağı, tiftik, deri, yumurta, balık ihraç eder, ŞehrIn
kallnnmaGllçin
1 ....:.... Gölün dalar: a ) Yarım lacak
alınacak
kurutulması,
milyonluk
b) Ciharıbeyli nacak
tedbirler:
Bunun
halk
kitlesi
ve çevresinin
c) Eber gölü ile beraber bir arazi elde edilecektir,
sağlıyacağı sıtmadan
susuz
kurtu-
toprakları
350,000 dekarlık
fay,
sula,
mümblt
2 --=- Halk işsizdir Halkı işsizlikten kurtaracak fabrikaların açılması,' (Mesela = şeker, kiremit yünlü dokuma gibi), ' , 3 - Halkın kumardan kurtarılrnasi (Kumar o kadar almış yürümüştür ki .., şehrin ana cacldelerinde dahi oynarımaktadır) 4 halkın
Akşehirin isteğidir,)
vilayet
merkezi
HOCA
("') Kanuninin
şehzadesi
olması
İ, HAKKı
Beyazıd,
(çoktandır
SARIGÜL
....
ee
LÜ Ütiüt" 678e YILDÖ
ÜMÜND;E
Büyük Türk Ma!ltasavvftfHazrefi t~evBana Törenle Anuld~ Töreni Türk Milliyetçiler Derneği Konya Şubesi 'I'ertipledi :;
ğilse Mevlanasiz bir İkbal de öylece rnaz» diye konuşmasını bitirdi,
oluna,
ww w.o tu
Sinemanın sahnesi Türk halılan ile. süslenmiş. sah . nerıin yanını lise li genç ressam Nejdet Güçlü'nün yaptİğı yağlı boya Mevlananın resmi, .diğer taraf:nı da ay yıldızh Bayrağımız süslüyordu.
Ankaradan davet edilen zevattan Pakistan sef arcateşesi Yakup Dadaşi ve elçilik umum katibi . Nurul İslam Zübeyri gelmişler ve Türk Milliyetçiler Derneği mensupları tarafından karşrlamp istirahatleri temin edilmişti, Pakistan Maslahatgüzarı Mil' Muhammet Şeh, Der, neğe. gönderdiği mesajla mazeretine binaen gelemiyeceğini bildiriyordu. Tören başlamadan 1000 i mütecaviz Konyalı salonu delduruyordu. 'Tören saat 20 de Türk Milliyetçiler Derneği Konya Şubesi Başkanı Salahaddirı Ertürkün zaman zaman alkışlarla kesilen vcciz birkonuşmasıyla başladı. Ertürk halka önce «Sizi 2 dakika süküta değil korıuşma., a davet ediyorum; iki dakika ayakta Mevlana ile konuşunuz» dedi. Ayakta iki dakika saygı duruşu yapıhrkcn sahne gerisinden ney sesi içimizi titretiyordu. Pakistan Sefaı-eti Basın Ateşesi Yakup Dadaşi kısa bir konuşma yaptı; idealist Konya gençliğine teşekkür etti ve eİkbalslz Pakistan nasıl mutasavver deti basın
j
rgi .co
m
Programın ikinci kısmını şiirler teşkil ediyordu. Önce Arif Etik Mesneviden parçalar okudu ve tercüme etti. Müteakiben Cafer Tayyar Zulak, Cengiz Savaşkurt, Ülkü Gürıay, Tahir Usmanve Yılmaz Osman Asikal Mevlana hakkında yazılmış .şiirler okudular, Celalettin Kişrnir Mevlana için yazdığı metni; yeyi oimdu Yüzlerce insan yerierine çivilenmiş gibi .sessizvev'~cd içiı'idedinliyorlardı. .
Prog;~mınIII kısmını Mevlevi ayinlerinln muslkisi 'teşkil' ·ediYordu.:Suılwı için on kişilik bir takım ternin ·edilmişti. İlk cila~~k' yaylı tarnburla beyari takii~ beyati İ11yazOpeşrevi, rast makamındantaksim çalın" .. dı Nevzenlerin Iştirak ettiği bu kısımda. çok rriufı . v~tfakıyetıi .geçtivettriden Nati Mevlana tanınmış ·Uç 'hafız 'ta:~a,fından' 'okundU 'veNühürt 'makamındaıi Seyrül Garıiden bir (durak)- İstanbuldan hususi suret, . te getlrtüen hafı~ Tahir Karagöz tarafından olmndu, ·MüteakibenneYle saba taksinı ' calındı Halk kendisinden geçmişti. Bu arada .10 .imzalı bir dilekı;" Türk Milliye tçile r" Dc rneğine ver-ildi. Genç .Rcssam Nejdet Güçlü'nün yap. tığı Mevlana tablosunu halk satın almak istiyordu, Salahaddin Ertürk «Biz para lsterniyoruz, ·bize,para-. dan da kıyrne tli olan sevginizi veriniz- diye halkace· vap verdi, tören bi·LJTl.i~ti, Milliyetçiler Derneğinden Orhan Selçuk iki .Iıusu, si arabasıvla davetlileri ıstirahat yerlerine taşiyor, du, Bugün de Milliyetçiler vazif'ede birlik örneğini verdiler, 18 Aralık gecesi de tanınmış 10 hafız tarafından Selimiye Camiinde Hazreti Mevlananın ruhuna mev., lid okuturdu Pakistanh davetliler burada da bulundular, Müteakiben Medlma dergahında ziyaret edildi, Türk Milliyetçiler Derneği Yakup Dadaşi sereüne bir yemek verdi. SOIl derece mütehassis olan davetlile r ertesi günü 'Ankaraya miıtevecciherı şehrimizden ayrıldılar. IDAREHANE
ğ
FEYZULLAH
:
CADDESi A. MALTEPE
!Sn.
~
'j
de
ken
Dernek tarafından Ankaradan:birçok zevat.ta davet edilmişÜ: '.' ,,'o' .' .' '.' .. '. .' 17 Aralık günü tören saat 20 debaşlıyacağı iıfw edildiği halde halk saat 17 de Halk sinemasina akin etmeye başladı. Derrıekliler tarafından sinema .için., de iyi tertibat alınmıştı . Teşrifatçı gençler halkı sen derece memnun edecek' ş~kildehareket ediyorlar ve izdihama sebep vermerneye çahşıyor-lardı
tasavvur
Vali Kemal Hadimli, II. Ordu Müfettişi 'Orgeneral Şahap Gürler de törende hazır bulunuyorlardı .. ' Bunu müteakip Mevlananın 19, terunu doktor Hül, ki Arnil Keyrnerı Mevlananın şahslyeti, eserleri, üze. rinde durmuş ve Şernş-i .Tebrizi ile olan münasebet. lerinden .bahsederek bu geceye «Şebi aruz» yani Vusla t gecesi adı verildiğini söylemiştir
de
Konyada Maleberesi bulunan Büyük Türk Mutasavvıfı Hazret-i Mevlana 678. ölüm yılında Türk Milliyet. çiler Derneği Konya Şubesi tarafından muazzam bir" törenleumldı: . Geçen yıl KonyaBelediyesi tarafından anılan Haz- . reti Mevlana'ya bu yil belediye Ve vilayet hazırlık ya,'. pamarnışlar, yüzlerce liraya malolan geçen yılki gün, leri onları korkutrnuştu .' . Konyada ~Ili kıymetleri koruyacak 'yegane teşek;. külolan Türk Milliyetçiler Derneği Şubesi, büyük maddi zorluklara aldiris etmeden «Mevlana gurıu» hazırlıklarına'girişti, 'Bi;çok münevverlerin bugünün yapı ımı ya cağını sanmalarına rağmen tören geçen yıJ~: kinden' daha muazzam oldu, .. 15 Aralık gunÜ,bir . taraftan Hazreti Mevla~anm yeşil renkli resmi. ve . altında«A~len Türk~st Egerçi HinduGCıyem»'(Hintçe sÖylüyorsam da' aslım Türktür) diyen mısraıibulunan davetiyeler halkad~gitıiı~ yordu, O gün veertesi' 16 Aralık -günü Türk Milliyetçiler Derrreğinin.Jdare :y'eri bir 'istasyonkadar kaIabalıktı, Halk bu güzel davetiyeleri be~~nhior' ve" . «aslım 'I'ürktür» :diyen Mevlananın resmini .."sakhyacakların! söylüyorlardı
MATB.AASI
-
9
Nu, -
ıST.ANBU!
--------~~----~~------------------------------------~---
JISTANBUL
4fi{;, :J