., .
rgi .co
m
'--
TÜRKLE'R
BiR
OR,DU
ken
de
BÜTÜN
t
ww w.o tu
Türkiyenin
....
~
ç
İ
İ ND
E K
LER
Yeniden Kurulmas'ı.'.
ZiyaGökAlp
.
.
Kore'ye Doğru
(Şiir)
1944-1945 ırkçılık
.
.
.
.
.
~ .
ATSIZ
,
MESUT ÇETİNÇELİK
.
:
Turancılık
MUTENA SARAN
.
Davası.
Gemİei 'I'ürküsü " Orkundan Sesler
.
.
.
.
.
*:;:*
. YENER ÇAKI
.
.
.
.
.
.
~::;::i:_
Komünistlik ve Yalancılık. NEJDET SANÇAR -, Taassup ,.' _ . . . , " . KAZGANOGLU Türkelinin Köy ve Kasabaları.-d. Camlık Köyü
-
'ORHAN
YASAKÇı
Radyoda İngilizce Dersleri, . . İHSAN CEMAL] Biz Böyle İstiyoruz . -, ., REFET KÖRÜKLÜ _ Kore'den Türk Sesleniyor (Şiir) _. MEHMET. CAl\IRTAS , Hasret
Destanı
(Şiir)
.
.
,
.
MEHMET BOZKlJ~T ,M. GÖK ALP
SAyı :'2'4 .. Kasım .. 1950 F İ ATı
~=~~~-=~~~~~L~\ Dur,
j
Geliriz
Fırat!
(Şiir)
(Şiir) .
.
..
.
'
.
SAHİN
..
NURI MUGULKOÇ
-25
KURUŞ
o
2
R R U l\'
-~~,~~ Sustu bülbül güller soldu Göniillere keder doldu .. Rizim eller nice oldu
Ruhumun alevalev tüten buha.rIarma, Bendeki iç yarıışlar bir ölüm ma hşer ldir ; Uzak yerlerde geçen tatlı bahaı-Iarına -,
Ozan ağlar kopuz inler Nerde kaldı o şen günler
Nedır bu bucak bucak kaçışluı-ın uza.ğu, (Korkutuyor mu Ağrı, Sübhanın kuyalar ı? Onlar ki birer gelin, başlarmdu yaşmağı, Onlarda geçirmek var-bir ömür-rüvatarr.
Ordum vardı kuş misali Yarış etse geçer yeli Andırırdı coşkun seli
kıvralchk, gümüş gibi ka.ypalclrk; Akıncı atı gibi şahla.nmrş. mağrur Fırat! Akıp gitme uzağa çala çala bin ıslık Sana. diyeceğim var eğlen Fırat, dıır, Fırat: Alcısmda
Ozan ağlar kopuz inler Nerde' kaldı o şen ~;ilnler
m
Ovam vardı yeşil, yeşil Derelerim çağıl, çağıl Dağlarımda vardı sümbül
Hattım
buharlarrnı rühumurı buhaı-ına, kokular vadilerinden gül gül. Uzanıp gitme Fırat eIlerin diyarına
Ozarı ağlar kopuz inler Nerde kaldı o şen günler
Madem içimden doğdun, gene içime dökül!
de
DUyulmuyor kavak sesi Silinnliyor gönül pası Hiç kimsenin yok neşesi
rgi .co
Yayılırken
*
ken
Ozan ağlar kopuz inler Nerde kaldı o şen günler l{oyun ağlar kuzum nerde sazım nerde Anne ağlar kızım nerde
ww w.o tu
Aştl; ağlar
Ozan ağlar kopuz inler Nerde kaldı o şen günler
GüImez oldu Turan kızı Gönlünde bir derIn sızı Ç-ok özledl ayyı1d.ızl
Ozan ağlar kopuz lrıler Nerde kaldı o şen günler
A~ılc Mehmet
kır sazını Kara yazmış hak yazını Kum kapladı derılzlrıl Ozan ağlar kopuz Inler Ner dc kaldı o şen günler 3-2-944 Edirneli Aşıl<
Şabanoğlu M. Gökalp IKadırga. 5 _ ix _ 1950
GELİRiZ -Orkun'un Iklnci sayısında çıka' Duyan Gelsın şiirine cevaptır.
Açılan .şerefli bayrak altına «Canımızı hiçe sayar» geliriz: Bir yığrrı kor gibi Tiirldük aşkrrıı Bağrımızda dolu duyar geliriz! Atasının kanı nur as oğluna Layık mı kaparısm kılıcı krna.? Kutlu davarnızm şa.nh yoluna Başırnız.ı kurban koyar geliriz! .. Bir an bile düşünmeden, da.lmadan Dağ' burcuna gün ışığı çalrnadarı, Çarık. giyinmeden azık almadan Deli rüzgüı-Iaı-Ia eser gellriz ... Er, Wküde bunlar hayatın tadırı, Serhat boylarında alır muradırı: Davamız.ın bayraktan KÜRŞAD'ın Ordusuna adsız nefer geliriz! .. 1950 Behram Köyünden Şahin Nuri Muğutkoç
Mehmet Bozkurt
'w;
.'
-'.
.•
~. _ .. ::... .•..
,
i i
Başyazarr : ATSIZ
ORKU
ve Neşriyat
Müdürü İSMET
TÜ1\-ITtlRK
P. li. 1818 Galata.
Haftalık
ABONE :
8 lira
6 aylık:
4 lira
Yurt
Dergi
Türkçü
Yıllık:
dışı:
Yıllık:
.
12 lira
Istanbul
Cuma Günlerİ
24 Kasım 1950
8. Sayı
Çıkar
Türkiyenin Yeniden Kurulması rejiminin
süregelen tinde
bugünkü
idare
«Z» ye
nlu.rmdan
lcevf'i, keyfi
hüinüne
Türkiye
«A» dan
başbnkn
olduğu
kadar
Tiirkiyeyi
durumu
ile
tbozuktur.
kadar
Refik
Bu
Saydam
ırıkirnz
uçurumunun
kıyısına.
sonrukl
kadar
bir
hale
getirtti.
gelmenin
çol: zor
hn
Ad-'
büyük
olacağına
karıiiz.
ww w.o tu
ken
üstesinden
nısbe ,
ge lmiştlr-.
hr-ru bel'
işin
ytlla.rda
mahrumtyett
zelcüdan
ka Ikmd n-üu mryucak
diktatör-
hrı kika.t.ı
sbyl erniş ti. İtil'aftan
zelca d.m ma hrum,
to pve kün
kor-kunç
rgi .co
Bıı memleket lük
ATSIZ
m
Yazan:
de
Sahibi
,I
..'
4
ORKUN
•
••
i
ALP
GO (187!>-1924}
Yazan:
MESUT
ÇETİNÇELÜ,
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
m
Ziya Göl, Alp;1875 tarihinde Diyarbakır'ın sında kaldı. Bir Rus operatörü tarafından yapi~ Melik Ahmet mahallesinde doğdu. Bilgin, şair laıi zor ameliyat sonunda ilerde büyük bil' dahi ve filozof Ziya Gök Alp Türkçülük cereyanının olacak olan bu genç kurtuldu. O, bu inthar vabaşında gelen büyük bir şahsiyettir. Asıl adı kasından sonra kendisini tamamen okumaya Mehmet Ziya'dır Gök Alp adı Genç Kalemler bıraktı. Kardeşi Nihat beyle yıllardan beri özle, mecmuasında çıkan Altın Destan şiirinden dodiği Istarıbula gelerek parasız ve yatılı olduğu için layı Ali Can ip bey taraBaytar mektebine grfından verilmiştir. Dedi. Son sınıf ta iken podesi Çerrnik ileıi gelenlitikayla ve hürriyet filerinden Hacı Ali Ağa, kirleri ile fazla uğraşKORE-YE DoGRr babası Diyarbakır vila, ması suç sayılarak Taşyeti Evrak Müdürü Dikışlaya hapsedildi. On Bir bayrak gidiyor, iRoreye doğru, yarbakırlı Mehmet Tev, ay sonra kalebentlik ceYolverin denizler, yolver'in dağbr. fik efendidir. zasiyle Diyarbakıra gönBir ba.yrak gidiyor Koreye doğru, Ziya Gök Alp'e ilk vaderdiler. 1899 dan 1908 e Ardırıdn. milyonlar, sonsuz dua.lar !" tan ve ülkü fikrini bakadar burada okumakta bası verdi. Babası ona ve etrafında k lere telBir bn yr ak gidiyor, dörtbin beşyüz le , daima Namık Kernali kin yapmakla uğraştı. Anafartaların e~siz torunu. göstererek (işte sen de 1908 de Meşrutiyet İnDönecekler yine, aynı ak yüz.le, bu adamın izinden gidekılabi ilan edilince İttiGÖstt'.rdikten sonra. Türk onurunu !" rek onun gibi va tanper, hat ve Terakki Cemiyever ve onun kadar hür'ti Diyarbakırda bir şuBir ba.yrak gidiyor, Mehmet elinde, riyetperver olmahsm) be açtı. Ziya Gök Alp I{at'i neticesinin, müjdecileri. derdi. Fakat ne yazık ki bu cemiyetin salonuna Görülrneğe değer, o, har-p yernde, Ziya Gök Alp daha Asgençleri topluyor onlaYapıyor sulh için, 'I'iu-k bu seferi !" keri Rüş tiyeyi bitirme.. ra konferanslar veriyor, meden bu kültürlü ve istipdadın ferıahklarım Bir bayr a.k gidiyor, günlerce yo la, vatanperver baba öldü. Meşrutiye tn getireceği Yol verin tarihin, kendı geliyor! Askeri Rüş tiyeyi bi tirfaydaları anlatıyordu. Bn gelenler harpte vermez hiç molu, dikten sonra bir müddet Veli Necdet beyle beraMehmt't'in sürığüsü, işte sulh diyor! .. Mülkiye idadisine deber Dicle adlı bir gazete vam etti ve kendi kençıkardı, bu gazetede saf Dörtbin beş yüz kişt, Kore yolunda, dine Fransızca öğrendi. Türkçe manzumeler yaBir z.afer destanı, vazmak uğrunda. Bu arada din bilginlezıyor köylü şiirlerinde Yaşıyor Ay, yıldız, onun kolunda. rinden olan amcası' Haköylüler-s din esaslarını Bir kuzu vedirrnez, Mehmet bir 'kurda !.. sip efendiden de Arapyeni fikirlerle anla tıyor , ça Farsça dersleri aladu. Amcasının vasiye ti Yolverin şer efl i, şarıh Türk eri, rak tasavvuf tarihine üzerine amcasının kızı Yine tarih için, yaprak açryo r l.. ve İslam felsefesine daCevriye ile evlendi. OnŞimdi bir Jıavalden, parmak ileri. ir incelemelerde bulundan Sedat adında bir Hedefiniz artık • Kore dir diyor! .. du. Fakat o bunu ye ter oğlu ile Senirıa, Hürri , bulmuyor İstarıbula giyet ve Türkan adında Yolver-in l\lehmet'e ehlidir onun, derek tahsilini ilerletüç kızı oldu. AmcasınOna bu hususta her şeyi sorım. rnek istiyordu. Bir yandan oldukça önemlibir Sade bir selamın, söyleyin yar e, dan İstanbula gitmek servet kalmıştı, Iaka tHürriyetin senin, müjde ey kor e I, imkanını bulamayısı, cl o bu serveti Diyarbakı r., ğer yandan mernleke t ta daki sürgünleri beslcMu tcrıa Saran keyf e bağlı idare ve rnek uğrunda tüketti. baskının da arttığını gö., •••••• $ ~"$o $ ••• ~ o$$> ~~ ';'$ o@~ Bir aralık İstanbula gitren bu içli genç hayati. İttihat ve Terakki tından dahi soğudu ve bir gün intihara teşeb. Cemiyetinde çalİ"ştı bir müddet sonra İlk Tedbüs etti tabanca ile beynine sık tığı kurşun a lın risat Müfettişliği vazifesiyle memleketine dön, l,e.miğini varnı-ak br-vni nin iki varım kuresi 1:\1'8dü 1909 senesinde İt'tiha t ve Terakki Cemiye-
i
ı
!
5
ORKVN
ww w.o tu
m
ken
de
0, nazrrhk gibi en yüksek mevkiJere bile önem vermiyor Yeni Mecmua ve Darülfünurıda çalışmayı her şeyden üstüntutuyordu. 1918 de istanbul işgal edild.k ten bir müddet sonra ;)İ!'. çok Türk münevverleri ve devlet adamlarivlo birlikte _Ziya Gök Alp'ide Maltava sürdüler. 1922 yılına kadar Maltada kaldı. Malrada b05 zamanlar:nı sosyolojiye ait incelemelede, ve etrafını çeviren dos tlarrnabütün rnünevvor tanıdıklarına iman aşıhyordu. Malta esaretinden sonra İnebolu yoluyla Diyarbakrr a gitti. . İ:lli mücadele zamanında (Küçük Mecmua) adlı mec-nuasında kendi elinden çıkan bütün yazılarında yine milliyet ve memleket idealini Y2ydL 1923 te Maarif Vekale ti Telif ve Tercü __ me Reisi olarak Ankaraya geldi. İkinci seçim devresinde Diyarbakır milletvekili oldu. - Böy-
Iece Ziya Gök Alp hem siyasi he.m de ilmi alanda çalışma imkanını tekrar elde etmiş oluyordu. Doğru Yol adında bir broşür yazdı, bu broşürde Türk İrıkılabına temelolan birçok ilkeleri ortaya koydu. Ankarada bir İçtimai İlimler Fakültesi kurulmasına da çalıştı fakat muvaffak olamadı. 1924 yılının başlannda Ziya Gök Alp'in gençliğinden beri çektiği rniğds ağrısı azdı ve aynı senenin Ağustos ayında İstanbulda _Fransız has' tanesine yatırıldı. Atatürk bu büyük adamın tedavisi için gerekli her şeyiri yapılması icap ediyorsa tedavisi için Avrupaya dahi gönderıl., -mesini vsöyledi. Fakat doktorlar onu kurtara, caklarını ümit ediyorlardı. 0, doktorlarm. bü; tün ısrarlarına rağmen hasta halinde bile boş durmuvor bir yandan gazetelere Felsefi sohbetler yazarken diğer yandan da (Türk Mede., niyeti Tarihi) adlı eserini hazırhyordu. Onun bu çalışmasına mani olmak istiyenlere şu ce7 vabı veriyordu: - Vakt.m az ölüm yaklaşıyor. , Doktorların kuvvetli kanaatine rağmen Ziya Gök Alp kurtulamadı ve 1924 yılı Ekim ayında gözlerini hayata yumdu, Öldüğü zaman 49 yasırıda idi. Ölümü bütün Türk yurdurıda büyük bir keder uyandırdı. İstanbul halkı bu büyük Ölüye layık ve muazzam bir cenaze töreni yaptı. Cenazesi Sultan Mah.mut türbesine gömüldü. Yahya Kemal Beya tlının 192-4 yılında 'Türk Yurdu mecmuasında çıkan yazısından şu parçayı buraya koymadan kendimi - alamıyorum.--
rgi .co
tinin Selimik merkezinin daveti üzerine Selaniğe gitti ve umumi merkez azası sıfatıyle çahştı. İttihat ve Terakki mektebine felsefe hoC2S1 tayin edildi. Türk mekteplerine içtunaiyat dersleri adındaki dersi ilk sokan Ziya Gök Alp': ur. 1919 yılında Selaniktc (dilde Türkcülük l gayesiyle çıkan Genç Kalemler mecmuasmda Ziya Gök Alp'in Türkçülüğe ait ilk yazılan (Gökalp) , (Demirtaş), Tevfik Seda t) gibi takma imzalarla -çıktı. Orada da karakteri kuv-etli ülkücü bir fikir adamı olarak vtamndı. Cemiyetin genel merkezi ile birlikte İstanbuls gel d kterı sonra bir yandan Darülfünunda İçti. rnaiyat dersleri veriyor ve TÜrk Ocağında çatışıyor diğer yandan Türk Yurdu, Halka Do,!;,.! gibi mecmualarla birçok gazetelere toplusal ilmi ve Türkçülüğe ait yazılar yazıyordu. Cihan harbinde 12 Temmuz 1917 de Yeni Mecmuayı ku -du. Bu mecmua Ziya Gök Alp'in en kıymetli yazılariyle doludur. Bu rnecrnuayı kurrnasında , ki gaye Türk millet' ne milliyet aşk ve heveca- . nı nı asılamaktı. bu .mecmua ayni zamanında İttihat ye Terakki Cemiyetinin himayesinde çı_ kıyordu.
DİKKAT!
(Ziya beyi kaybettik; hem de öyle bir zamanda kaybettik ki kaybettiğimiz başın rcevhe, rini horas zümresi bile hakiki bir şuur-la anlıyama dı. Ziya beyin bir radyum olan dimağı söndüğü gimden beri vatandaki ilimde karanlık vardır). İşte bu parçadan da anlaşıldığı üzere Ziya Gök Alp ölümiyle, yerinde büyük bir boşluk bırakmıştır. Çünkü o memleketin kendine en çok muhtaç olduğu bir zamanda ayrıldı. :HESUT
ÇETİNÇELİK
MÜCADELE DEVAM EDİYOR.
Milliyetçi Üniversite gençliğinin komiinizms, karşı bayrah KOMÜNİzME KARŞI MÜ.CIDELE dergisinin
açtığı ro ilcadelenin 8. sayısı çıkmıştır,
Her sayı biraz daha kuvvetlenen bu milliyetçi derginin son sayısı ilmi otoriteleriri cidden mükemmel vazrlarıvle son yılların karımlık kalnus mevzularını avdınlatmaktadrr. . . Menlur hedefe karşı -milliyetçi gazeteyi bir kere daha ehenımiyetle
Türk avdmlarını tavsiye ederiz.
bir satta
toplayan
ını
6
o
R K U N
1944 1945 lRKCIlIK -- TURANCiLIK ~ DAVASı ~
.
v
m
eski Osmanlı tarihlerinden bir çoğu Rum Mehmet Pasanın, sırf Biza nsın ocunu almak için Türklere kötülük ettiğini ısrarla yazmıştır. İki defa büyük vezirlik edip «Veli» (yani evliya) lakabı ile anılan Ferman Mahmut Paşanın da Fatihin oğullarından birini zehirlettiği iç:n idam 1lunduğu (1474 de) hakkında bir söylenti vardır. Gedik Ahmet Paşa ise, Fatihin ölümü sırasında, Türk ırkından gelen büyük vezirlerin en ulularından biri olan ve devletin teşkilatlamasında mü, him rolü bulunan 'Karamanlı Nişancı Mehmet Paşanın öldürülmesi için Devşirme yeni çe, rileri kıskırtrms ve o değedi adamın ölümüne sebep olmakla memlekete büyük fenalık yapmıştır, Yine Türk vezirlerinden Kara Mustafa Paşanın da ölümüne sebep olan ve Anadoludaki Türk halkına hemen hemen Rum Mehmet Paşa derecesinde zulüm yapan bu adam, yeniçeri ocağı nı kullanarak padişaha bile kafa tutmk ve emirlerini dinlemernek cür'etini gösterdiği ıçın nihayet idam olunmuştur.
ww w.o tu
ken
de
rgi .co
Devşl rnu- vez irl eri n 'I'ürt: d ii:;; nı a nl ığ'l ve Ilıa , Ileti: Osmanlı tarihinin bil' bakıma göre anormal gelişmesi sonunda iktidarı Türklerle paylaşan Devşirmeler, şimdiye kadar, devlete birinci derecede hizmet etmiş şahsiyetler sayıhyordu. Osmanlı tarihlerinden çoğunuri kısa olması, vukua tın derinlilkel'ine girmemesi yüzünden hadiselerin iç yüzünü görmek her zaman kabil olmamaktadır. Bundan başka Devşi rme vezirlere yaranmakve Türklük şuurundan mahrum olmak da hadiselerin gerçek gidişini karanlık bırakmakta rol oynamaktadır. Zamanla ba tı kaynaklarının bize de malum olması, arşivdeki vesikaların incelenmesi, klasik telakkilerden kurtularak yapılan araştırmalar, Devşi rme vezirler hakkında yeni ufuklar açmak ta ve bunların hakiki nü, viyetini ortaya koymaktadır. Devşirme vezirlerin çoğu bu devlete canla başla hizmet etmiş değil, yalnız kendi ikballeri için çahsmış, bazen Türk irkına bilerek kötülük etmiş şahsi menfaat kaygısı lle devlete ihanetten çekirimerniş kimselerdir. Bazıları bol bol Tür], kanı akı trıuştı r. Bu Türk düşmanlarının birincisi 1466-] 469 arasında büyük vezirlik eden Rum Mehmet Paşadn. Bu Rum dönmesi 1469 da Fatih Sultan Mehmet tarafından Karaman Beğliğinin son parçalarını da alıp Osmanlı devletine katmak üzere bil' ordu ile gönderildiği zaman Karaman şehrinde yapmadığı kıyıcıhk birakmadı ve şehrin camileı-ini ve diğer anıtlarını yakıp yıktı. Fazla olarak ırz düşmanlığı da yaptı. Fakat Silifke üzerine yürürken Varsak oymağ ma yenlleı-ek kaçtiğ ı için Fatih ta ra ı'uıdan büvük vez n-likten aziolundu.
Kanuni Sultan Süleymanın büyük vezirlerinden olan Frenk İbrahim Paşa (1523-1536) çok uzun süren vezirliği sırasında Kanuni'nin sevgi ve güvenini kazanmış, fakat belki bütün tarih boyunca görülmedik derecede rezllarıe dalk avukluk yapmaktan geri kalmamıştır. Bu alçak İtalyan dönmesi (Rum veya Hırvat olduğu da söylenir) Kanuni'nin ayaklarr, nı yıkayarak o suyu içecek kadar misilsiz bir dalkavuk olduğu halde padisahtan aldığı kudreti yine onun aleyhine kullanmaktan çekinmemis. hatta Viya , na kuşatması, eski dinine sadık kalan bu Frenk yüzünden başarısızlıkla bitmiştir. İbrahlmln, saltanata göz diktiği hakkinda bile bir takım
7
ORKUN
yaptığı ihaneti apaçık gösterir. Celali isyanını bastırmak hiç şüphesiz lazımdı. Fakat b'r isyan basılırken yalnız isyana katılanlar yokedilir. Onların akrabası, soyu sopu, hemşerisi. yerdeşi de birlikte öldürülmez. Kuyucu Murad, isyan bölgesindeki Türkleri ve Anadolu Türkünün hala kaynağı olan Türkmenleri yığın halinde kırmıştır. Onda, bütün aşağılık ırklarda ve günümüzdeki bütün İslav'larda olduğu gibi bir kan dökrne sadizmi vardı. 'I'arihlerin, bir rrrarif'e t; miş gibi anlattıkları ve celladın bile öldürmeğe kıyarrıadığı ve kuyucuya kafa tuttuğu küçücük Türk çocuğunun bizzat bu hırvat tarafından boğulduğunu hikaye eden vaka bu sadizrnin su götürmez tanığıdır. Bugünün' Türkleri hiç şüphesiz kendilerine yapılan bu kıyıcılıkları unut, nuyacaktır.
*
rgi .co
m
Devşirme vezirlerin bazıları mernlekete hizmet etmiştir. Fakat bu hizmetlerin çoğu devletin en muhteşem çağında, işlerin makine düzğünlüğü ile işlediği zamanlarda olmuştur. Böyle zamanlarda onlar zaten hizmet etmeğe mec, burdular. Eller.ndan başka bir şey gelmezdi. Hizmet etmeseler, hatta ihanet etseler bile bununla devleti sarsamazlardı. İncelemelerleOsmanlı tarihinin üzerine hakikatiri ışıldağı YÖneltildikçe, şimdiye kadar «iyi adam» sanılan bir çok Devşirmeler.n daha, karşımıza kötü ve hain yüzleriyle çıkacakları muhakkaktır. Dev, sirrnelerin arasında en müktediı-lerinderı bin diye -tarulan Köprülü Mehmet Paşa bile, devlet düşmanlarini temizlerken kendi şahsidUşmanlarını da haksız yere yok etmekten çekinmeyerı, böylelikle memleketi yüzlerce münevver ve kudretli insanın hizmetinden mahrum eden kan . dökücü bir adamdır ve netice itibariyle, bir müddet sertlikle ayakta tutulan devlet, hakiki dayanağı olan seçkin kimselerden mahrum kaldığı için daha sonra hızla çöküntüye doğru gitmiştir.
ken
de
söylentiler vardır, Bu yüzden idam olunmuştur. Osmanlı büyük vezirlerinin en ünlülerinden olup Kanuni Sultari Süleyman, İkinci Selim ve Üçüncü Murad çağlarında 14 yıl sadrazamlık eden Boşrıak Devşirmesi Sokullu Mehmet Paşanın sönük ve silik şahsiyet! de pek büyük mübalağa ile tarhe aksetmiştir. Devletin en parlak ve güçlü zamanında büyük vezirlik ettiği için o parlak ve güçlülükten kendisine de pay çıkarılmış olan bu Boşrtak Devşirmesi ne bir askeri zafer, ne de mühim siyasi başarı göstermemiş, bütün sadrazamlığı boyunca daima pasif kalmış, aksine olarak şahsi· düşmanı olan ikinci vezir Pertey Paşayı başartsz lığa uğra tarak mahvetmek için, yüksek deniz kumandanları dururken kara kumandanlarının eline verdiği donanmanın İnebahtı savaşında bozguna uğramasına bilerek sebep olmakla Türklüğe ihanet etmiştir. Onun dahiyane planı diye gösterilen İ dil- Don kanalı tasarısı ise kendisine değil, o devrin Türk ,münevverlerine aittir ve Sokulluyu bu işe zor'lıyarı şey ef'karı urnıımiyenin baskısıdır. Bununla beraber İdil-Don kanalı dü, süncesin n şerefi bu Boşnağa verildiği halde tarihin hazin bir cilvesi olarak başarısızlıktan sorumlu gösterilenler başkalar-ıdır. .Tıpkıgedik Ahmet Paşa gibi, Devşirme yeniçeri ocağını zaman .zaman kışkırtarak padişaha kendi isteklerini zorla kabul 'ettiren sokullu, nihayet yine kendi ırkdaşı olan bir Boşnak tarafından öldürülerek sahneden uzaklaştrrtlrmş ve bu işi hi ; şüphe yok, onun iki yüzlü .siyasetine daha fazla alet olmak istemiyen padişah tertip etmiştir.
ww w.o tu
Hırvat Devşirmesi olan Kuyucu Murad .Paşa Anadoluda Türklüğün kökünü kururmak .için ne yapmak Iazrrnsa hepsini yapmıştır. Calali ayaklanmalarını bastırmak beharıesiyle yüzbinlerce günahsız Türkü öldürtüp kuyulara deldurtmuştur. On altıncı asırdaki yüz bin Türkün yirminci asırda en aşağı iki milyon Türk ola, cağını düşünmek bu mel'un İslav'ın Türklüğe
~~~~~~~~~~~~~
ORKUN
~
DERGİSİ
YAZı
iŞLERİ
MÜDÜRLÜGÜNE
Son ş:iinlerde bir hadise dolaysiyle gazetelerde adı geçen, Istanbuldaki zengin müteahhit «Tarıyu» ailesi ile, Arikaradaki yedi kişiden ibaret, felsefeci, hukukçu 've memur «Tanyu» ailesi arasında hiçbir akrabalık, yakınlık; hatta t:nl~ıklı.k OlmadIkm.ı, keyfiyetin ancak basit bir soyadı henzemesinden ibaret bulunduğunu açıklamanızı Ankaradaki «Tanyu» ailesi adına saygı ile ricaederim. '
~
~~ ~~~~~--Cii1!iLLtP""~~~~~~
9.XI.1950
~ ~
~
Civicioğlu
Hikmet Tanyu
OrtaO~:!:i~!,eımen
J
, '~
.•.
~
. . ,
.:
~ ~
.. '.: ",
.., '~, '
"
....
._~<.'.';.,..
•
.
-:
~- ,....
....
:
.::.;.
:':
:
ASRl DİLENCİLİK Yücel
dergisi hakkındaki haber Ve ilanları musunuz? Yayın vazifesini Büyük Doğuya bırakarak ortadan çekilecek ve yere düşmemesi için elde kalan nüshaları yakacaklarmiş. Yaman tehdit: Acaba kendilerini aleme rahmet mi sanıyorlardı? Acaba millet kendilerini tutmuyor, sevrniyor, okumuyorsa suç milletin mi? Demek Türk milleti onların güttüğü fikri beğenrniyor Demokrasiyi hazmetmiş olanlar için yapılacak şey beğerıilmeyince . susmaktır. Şuna. buna tariz etmek değil, Yücel zaten daima hükümetten gördüğü yardımla yaşamıştı. Yardım kesilince rnukadder sonuç kendiliğinden doğdu. Başkalarının duygu ve düşüncelerine saygı beslemiyerek kendi fikirlerini zorla kabul ettirmek istiyenlerin, fakat fikirlerinde gerçek bir değer bulunmayanların, asri mutaassrplarm ak ibe tine zavallı Yüceller ne güzel. örnektir!
rgi .co
okuyer
su olarak göslermeye çalışıyorlar. Bu suretle hayatlarını Çara karşı ihtilal mücadelesi ile gecirrniş olanlar: Çarın uşakları yapmak is tiyor.. lar. Bütün bunlardaki siyasi hedef acıktir: H('''' ne bahasına olursa olsun Kamenev'i ıskarta etmek ...» Aynı Stalin, 1936 da Kamenev'i ölüme mahkum ettirmek için ona şu suçu yükledi: Davaya ihanet! .. Kazların dahi bir hisse alabilecekleri bu iki kıss ayı bizim yoldaşlara sunuyoruz.Her ne kadar onların kaz kadar dahi akılları olmadığı muhakkak ise de belki kırkı bir araya gelip bho kuş beynine sahip olurlar da bu kıssalardan bir hisse çıkarabilirler diye ...
m
"
.•.,"
de
ken
*
İKİ KISSA, BİR HiSSE!
yoldaşlarmuza
ww w.o tu
Kuş beyinlt Birinci
*
YA ÖTEKİLER !..
kıssa :
Stalin, 1918 de Trotsky için şöyle yazıyordu· dsyanın bütün ameli teşkilat ve idaresi doğrudan doğruya Petrograt sovyeti başkanı Trotsky Yoldaş'ın önderliği altında cereyan etmiştir. Garnizonun hemen Sovyete geçişini ve askeri ihtilal komitesinin ka t'i zaferini Parti herkesten ve her şeyden çok Trotsky Yoldaş'a borçludur.» Aynı Stalin aynı 'I'ro tsky için 1938 de yayınlanan parti "tarihinde çömezierine şunları yazdırdı: «T'ro tsky, ih t ilalin düşmanlarındandır!» Lk.nci kıssa : 1917 inkılabırnn ilk zamanlarındabolşevik liderlerinden Kamenev'in Çarı n gizli polisi. ile ilgili olduğu hakkında söylentiler çıkarılmış, bunun üzerine Kamenev, Komünist Partisinden hakkında tahkikat yapılmasını bizzat istemişti. O sıralarda Stalin Karnenev'i şöyle rnüdaf'aa etmişti; "Denenmiş ihtiliil kavgacılarını önce Alman casusu olarak gösterrney , çalıştılar. Buna muvaffak ola mayınca şimdi de onları Çarın casu-
Bir müddet önce Maltepedeki milyonluk çiftliğirıi işçilere bir sanatoryum yapılması için armağan eden Süreyya Paşa, bu kere de Kadıköydeki meşhur sinernasını " Darüşşafakaya hediye etti! Doğrusu yüksek ve yaşadığımız devı-in üstünde bir hamiyet., İnsan, bu harniyet karşısında ister istemez öteki zenginleri, hele ikinci dünya savaşının vurguncuları olan öteki ünlü şarılı zenginleri düşünüyor. Acaba onların milletten vurduklarından millete verilecek hiç bir şeyleri yok mu? Bu imkansız .. O halde? Bu işin o haldesi yok.. Ne yapalım? Bu ünlü şanlı zenginler de o meşhur servetlerini, bırakalım sırtla'rmda bir kambur gibi,mezara götürsünler ...
*
WALLACE Bir vakitler Amerikanın ı sayılı kızılı diye ün salmış olar. Wallace, her nutkunda Sovvet Rusyayı över durur, dünyadaki bütün :;,!~ır'rı batılılara yüklerneye kal~ardı. Hatta meşhur nutuklarından birinde «Rusya savaş istemiyor, aksine savaştan kerkuyor. Rusyanın dünyaya tahakküm etmek fikri .yoktur I» sözlerini söylelemekten bile çekinmemişti. Telgraflar aynı Wallace'ın şimdi Coronet der .. gisirıde Sovyetlerin aleyhinde şiddetli bir maka, le neşrettiğini bildiriyorlar. Eski 1 numaralı kızıl bu makalesinde şöyle diyormuş:
ÖRKUN
9
«1948 senesine kadar Sovyet Rusya ile harbe l11ür3;caat etmeden barışçı bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu sanıyordum. Fakat şimdi Sovyet Birliğinin harp istediğine tamamen inanmış bulunuyorum. Stalin'in arz ettiği tehdit Hi tler'Inklnl geçmektedir 1» Hele şükür !.. Demek bir kör göz daha açıldı.. Biraz geç ama, ne yapalım? Bizim meşhur sağu-lar'la meshur körlerin dikkatlerine arz olunur! ..
*
B AYRAlVILi\R Bizde bayram mı ararsırnz ? Eskiden bildi. ğimiz şeker ve kurbarı bayramlarına ilaveten cumhuriyet bayramı, gençlik bayramı, m.Ili hakimiyet bayramı, dil bayramı, bilmem nereye çıkış, falan yerden geçiş bayramı, ağaç bayramı, dal bayramı; yaprak bayramı... Velhasıl bayram, bayram ...
rgi .co
m
Bunlar arasında en meşhuru ve mühimi şüphe , siz cu.mhuriyet bayramıdır. Yirmi şu kadar yll. dan beri büyük törenler yapılmak suretiyle ı-.ııtlanan cumhuriyet bayramı. ..
Son müdafaa gunu ôian2 şubat 1945 gürıü, nün akşamı askeri ceza evinde bir müsabaka tertip olundu. Bu, karar günün tahmin müsabakası idi. Dr. Hasan Ferit Cansever, birinci gelene verilmek üzere ortaya bir portakal koy. rnuştu, Tahminler şu şekilde yapıldı: Zeki Velıdi Togan: 3 Nisan Dr. H. Ferit Cansever: 26 Mart Hüseyin Namık Orkun: 22 Mart Atsız: 3 Nisan Orhan Şaik Gökyay : 3, 5 Nisan Nejdet Sançar: 16 Mart Heybetulıah İdil: 31 Mart Dr. Tevetoğlu Fethi: 26 Mart İsmet 'I'ümtürk : 2 Nisan Aıparsları 'I'ürkeş : 19 Mart Safuoğlu Zeki: 16 Nisan Hamza Sam Özbek: 20 Mart Reha Oğuz T'ürkkan : 23 Mart CemalOğuz Öcal : 25 Maı-t ' Hikmet Tanyu: 22 Mart Fazıl Hisarcıklılar: 2 Nisan Nurullah Barıman: 21 Mart Sait Bı lgiç : 2 Nisan Demircioğlu Cebbar Şenel : ·26 Mart Yusuf Kadıgil: 2 Nisan Saim Bayrak : 2 Nisan Muzaffer Eriş : 2 Nisan Cihat Savaş Fer: 28 Mart Fehiman Altan : 21 Mart Kararın 29 Mart günü ilan olunacağı ]'. diri. lince, hiç k.rnserıin tahmininde isabet olmadığı anlaşıldı. Fakat en yakın tahmini bir gün farkla, o zaman mühendis talebesi olan Cihat Fer yapmıştı. Onun için müsabakanın galibi Cihat sayıldı. Ve Cihat Fer, kendisinin 4 yıl hapse mahküm edildiğinin ilan olunacağı .neshur günü en iyi tahmin eden sanık ıI) olarak kocamarı porrakalı afiyetle (!) yedi! ..
ww w.o tu
ken
de
Bu cumhuriyet bayramı geçen 26 ıncı ciörıümüne kadar parlak merasimve coşkun nutuk, larla kutlanır dururdu. Fakathiç düşün ülmez veya düşürıülmeye Iüzurn görülmezdi ki bu, n·)· sıl bir cumhuriyet bayramıdır? Artık her aklı başında insan kabul ,~tmek zorundadır ki bugüne kadar kutlanıp duran cumhuriyet bayramlar içinde tek hakiki cumhuriyet bayramı bu serıekidir. Bundan önce 213. yı; bala. larında yüz binlerce lira sarf ederek ve şerefe sarhoş olup kutlarian bayramlar cumuurive t bayramlarr değıl, sadece curnhuı-lyeflrı ilaEl bayramlarrdır l.. OKÇUOGLU
*
1944 DEN HATIRALAR Müdaraa oturumları kalabalık oluyor; Türk. çülük sanıklarının aile efradından ve korkusuz milliyetçi yüksek tahsil gençlerinden başka yüksek rü tbeli askeri hakimler de dinleyiciler arasında yer alıvorlardı. İşte bu kalabalık oturumlardan biri... Sanık. ların oturdukları etrafı kapalı yerin yan tarafındaki sırada yüksek rütbeli yedi sek.z askeri hakim ve subayoturmakta... Oturum henüz açılmamış.; Bu askeri hakimlerden birisi bir aralık en kenarda oturan Dr. Hasan Ferit Cansever'e doğru eğilerek: Savcı ile çok çekiş tiği söylenen Nejdet Sarıçar kim? Diye sordu. Doktor, Sançar'ı gösterince, askeri hakim yeniden sordu: - Onun suçu ne? Dr. Hasan Ferit Cansever gayet ciddi şu cevabı verdi: Annesiyle babası büyük bir kabahat Iemişler, onu Atsız'ın kardeşi olarak dünyaya getirmişler. O da vanılmıs, ağabeysine bir kaç mektup vazmak gTınahıııl islernis :..
ış-
*
Askeri ceza evinde Türkçüler bütün gazet e., leri olduğu gibi o sıralarda Moskoflar ve komü, rıistler aleyhinde neşriyata başlamış olan Tan in gazetesini de okurlardı, Tanin gazetesin.n bir sıral-cevap sütunu vardı. Burada meraklı şeyler yazılırdı. Bir g[jn bu sütunda Stalin'in sol kolunuri anormal, sağ il.ya. ğının iki parmağının da bitişik olduğuna tiai1' hir vazı çıktı. Bunu okuyan Neide+ Sa ncar, vatağında kitaplarryla başbaşa bulunan Zeki Velidi Togan'a : Hoca, baş yoldaşın ayağının iki parma ğı bi tişikmiş. biliyor musunuz ?' diye seslendi. Zeki Velidi Beğ bilmediği ceva. hını verince Sançar latife olsun diye: - Aşk olsun Hoca! İnsan o kadar zaman be. raber bulunduğu herifin ayağının parmakla~'ını bilmez mi? dedi. Zeki Velidi Beğ ciddiyetini hiç bozm~.d,ll1: - Nereden bileyim? Onunla hiç hamama gir.medim ki! diyerek bütün odadakileri güldürdCI.
*'
10
~RKUN
Komünistlik ve Yalancılık çİFTçiOGLU
Komünizmin bir takım ana unsurları vardır. Yalancılık bu ana unsurlar arasında müstesna bir mevki isaal eder. Komünistliğin otuz yılı aşan fiili tarihi incelenecek olursa, yalancılığın bu geri sistemde nasıl mühim bil' mevkii olduğu sayısız misanel'le görülür.
mitrev Yoldaş, kızıl sistemin bu meşhur yalancilığı için «taktiğimizin biitün dönekliklerinin ve zikzaklarının bir tek hedefi vardır: Dünya ihtilali!» der. Y alnız moskoflu kızılların de.ği1, bütün Kremlin kölelerinin bugün. kara dediklerine yarın hiç sıkılmadan ak· demekten çekinmemeleri, bir gün övdüklerine bil' başka gün küfürler yağdırmaları işte hep bu dünya irıtilaIini yaratacak olan taktik icabıdır.
rgi .co
Dünyanın her çağında ve her yerde yalanlar söylendiği muhakkaktır. Fakat kı~ıl ideolojiyi zafere ulaştırmak için, komünizmin iş başına geçtiği tarihten bugüne kadar söylenmiş olan yalanlar. dünya kuruldu kurulalı soylenmiş olan yalanları fersah fersah geride bırakmıştır.
NE,TDET SANÇAR
m
Yazan:
ww w.o tu
ken
de
Gayenin vasıtayı meşru kıldığını ilan eden Makyevelli' den yüzlerce yıl sonra, komünizmin birinci diktatörü Lenin «her türlü hiyleye, kurnazlığa, kanunsuz yollara ve yalana baş vurmak lazımdır» m ealirıdeki sözü ile yalancılığın kızıl sistem için birinci derecede bir esas olduğunu belirtmiştir. Bu ahlak dışı vasıtaların, komünist eserin başarılması için kullanılması gerektiğini söyliyerı Lenin, bu suretle ortaya öyle bir esas koymuştur ki, bu esas otuz küsur yıldanberi en küstah yalanların en küçük bir utanma dahi duyulmadan insanlığın yüzüne kusulması şeklnide eser ve neticelerini vermektedir.
İngiltere ve Fransa Hitler'e karşı savaş açtıkları zaman, bütün kızıllar barış türküleri söylüyor ve savaşı hi cv ediyorlardı. Fakat Alman orduları Rusyaya vüklenince, dünyanın dört bir kosesindeki kızıl ajrızlardan' hiç düşmiyen barrs türküleri ye;leriiıi bir anda savaş şarkılarına bıraktılar. Hitler ile Stalin' in dosluk(!) g~inlerinde dünya komünistleri, Alman aleyhtarı olduğundan dolayı, İngiliz İşçi Partisine durmadan saldırrrlardı. Aynı komünistler bir kaç yıl sorıra aynı İşçi Partisini, Almanyanın parçalanmasına razı olmamakla suclandır maktan çekinmediler. Yunan komünistleri 1945 yılı sonlarında İngiltereye gidip bakanlar tarafından ka bul olundukları vakit İngiliz hükurnetinin Yunanıstana yaptığı yardımdan dolayı teşekkürlerini bildirmiştiler. Aynı yunan komünistleri bundan bir ay sonra Ingiliz hükumetini (yapmakta olduğu yardımdan dolayı) Yunanistan işlerine karışmakla suclandırdılar.
Bugüne kadar insanlığa karşı söylenmiş yalanların en büyüklerinde bile bir insaf payı bulmak imkanı vardır. Komünist yalancılığa gelince, o, sınır bilmiyen bir yalancılıktır. En adi hususlardan dünya canındaki meselelere kadar her şeyde alabildiğine yalan... İşte kızıl yalancılık budur. Onun icindir ki en solda sıfır bir kızıl mesela kendisinin koyu bi~ milliyetçi olduğunu söylerken nasıl hiç bir utanma duyrnazsa, altında imzası bulunan devletler arası bir antIasmayı rianeyip geçmek suretiyle söze ve imzaya bir sucu beşliği kadar değer vermediğini gösteren komünist bir devlet adamı da bu hareketinde hiç bir şerefsizlik olduğunu düşünmek bile istemez. Krernlinirı kalbın üstü çömezlerinden olan ve hastalandıktan sonra Moskovayrı ~uls era*' e<Hıll (l) H$ ölen meşhur Di-
Meşhur taktiğin eseri olan bu yalancılık o kadar sınırsız bir yalancılıktır ki onunla kelimelerde. mfınalarda, mefhumlarda karşılaşmak bile mümkündür. Yani kızıllar sade olduklarından baska gözükmek, imzalarını ve sözlerini hiçe saymak veya tükürdüklerini valamaktarı asla utanmamak su. retiyle değil, kelimeler üzerinde bile yalancılık vapan eşsiz yalancılardır! .. Onların dilinde «demokrasi» nin manası «komünizm» dir. Kızıl sözlükte «dost. hükfımet» tabiri «Kremlinin emrinde kukla hükümeti, demektir. «İleri unsurlar» vatan haini komünistler, «mürteci» ler komünizme karşı koyan bütün insanlardır. Komünizminyayı1masına karsı tedbir almanın bu sözlükteki karşılığı «harp kışkırtıcıhğn
11
ORKUN
Komünizmin 1917 den bu yana olan fiili tarihi, işte bu sınırsız yalancılığın sayısız ve şaheser örrıekleriyle doludur. Bunların en mühimlerinden bazılarını söyle bir hatırlamak, kızılların gayelerine erişinceye kadar insanlara, milletlere ve dünyaya karşı nasıl yalan söylediklerini toplu olarak bir kere daha görmüş olmak bakımından hiç de favdasız olmaz: Lenin. Almanlarla tek başına ne mütareke, ne de barış yaprnıyacağına dair and-o İaşma imzalamıştı. Fakat bu andlaşma ve »ndlasmanırı altmdaki imzası, onun 15 Araık 1917 de Almanlarla tek başma bir mütal'eke yapmasına engelolmadı. Kom iirıizmin birinci diktatörü, andlaşmadaki imzası:i1ı hiçe saymak suretiyle saptığı şerefsizlik ve yalancılık yolunu sonradan «Sovyet hü. kumetini Alman ~rdulan tarafından tahrip edilmekten kurtarmak!» gibi uydurma bir sebeb e dayandırmak istemiş ve aynı sebebi behane ederek 3 Mart 1919 da yine tek başma Almanlarla bir de barış imzalamıştır.
Arkadaşlar,
karrlaşlar!
Namuslu ve demokratik sulha karşı şehit ve cür'etka- adımlarla ?,idelim. Biz kendi siarınıızda bütün dünyanın mazlum milletlerine hürriyet .ı;ötürüyoruz.
rgi .co
1-
edilmiş han muahedelerin bundan sonra hükümsüz olduklarını ilan ederiz. Rusya Cumhuriyeti ve onun hükümeti olan Halk Komiserleri Sürası yabancı meml eketlerirı işgaline karşıdır. lstanbulun miisliimanlar elinde kalması lazımdır, Bunun gibi İyranın taksimine ait muahedenirı vıtıldığını beyan ederiz. Harekat-ı harbiyenin hitamını müteakip Iyrnrıdarı Rusvanın askeri çıkarılacak ve İyranın mukadderatı kendi tasarrufunda kalıp ictiklali temin edilecektir. Kezalik 'I'ürkiyenin taksimine ve ondan Emıenistanın koparrlmasma dair muahedenin de yırtıldığrm ilan ederiz.
m
dır. Kızıl sistemin yerleşmesini sağlamak ıçın tedbirler almak ise «demokratik tedbirler almak» tır. Bu mana ve kelime yalancıhğırım en iğrenç iki tezahürü «faşist» ve «tasfiye» sözleridir. Onların dilinde «faşist» komünisten gavrı herkes. «tasfiye» ise komünist olmıyanların imhasıdır.
de
Rusya müslümanlan! Şark müslümanları!
ww w.o tu
ken
Sulh ve milsalemeti İade edecek olan bu yolda biz sizden muvafakat ve yardım bekliyoruz! »
2 - Komünistlerin ilk zamanlarına ait büyük yalanlarının en unutulmazlarından birisi İslam alemine karşı söylenmiş olanıdır. Bolşevikler Rusyada iş başına geçtikleri vakit durumlarını sağlamlaştırmak için «her türlü hiyleye, kurnazlığa. kanunsuz yollara ve yalana» baş vururlarken, Rusyada ve doğuda yaşayan büyük müslüman kütlelerini de kızıl yalan ağlarına düşürmeye çalışmaktan .geri kalmadılar. Moskovada Türkçe olarak çıkardıkları Yeni Dünya g:azetesinin 27 Nisan 1918 tarihli sayısında doğunun işçi ve köylü müslümanlarına seslenen bir beyannameyayınladılar. Bu beyannamenin altında «Halk Komiserleri Surası Reisi: Lenin» ile «Milli İşler Halk Korniseri: Stalin» in imzaları bulunuyordu. ŞU satırlar o beyannamedendir: «Istanbul işguli için mahlü' Cal' tarafından vücuda ~etiriımis ve Kerenskv ile tasdik
Yabancı ülkelerin işgaline ı<:arşı oluş. ,. Istanbulun islamlara ıait bulunduğu .. Türkiyenin ve İyranın bağımsızlığl... Ermenistan işi... Ve nihayet milletlere hürriyet götürrne., Bu vaitlerle komünist Rusyanın otuz yıllık siyasetini şöyle bir karşılaştırmak, yalanların büyüklüğünü ve .iğrencljğini anlamak için kafidir. Mazlum milletlere götürülecek hürriyet ile Asya ve Avruparıın kızıl pençe altında iriliverı milyonları, Istanbul meselesi ve Ermenistan davası ile Kremlinin Türkiyeden şu malum istekleri; mustakil İvran lafı ve bu memlekete karşı bir vakitler oynanan kızıl oyunlar ..
Uzun söze ne hacet!. Bu vaitlerin altında imzası bulunan Stalin'in sovyet diktatörü olarak henüz hayatta bulunduğunu hatırlamak yetmez mi? (Devam edecek) ÇtFTÇtOGLU
NEJDET
SANÇAR
12
O RKUN -._-.
T
ı a a Yazan:
S
S
--
••
-.0.0
II
P
KAZGANOG:LU
Aşağı, yukarı kırk yıldanberi fikir haya tırnızda sık, sık iızer.rıde durulrnuş olan şeylerden birisi de h ç şüphesiz «Taassup. kelimesi ve onun ifade ettiği manadir Tarihimizin son yıllarında, Taassup kadar hiç bir şey müteassıbane bir istismara uğrama.mıştır.
m
rgi .co
Eğer milliyetç. yazılar yazıhyor veya milli:,'etçi hareketler yap.Iıyorsa, ve bu da onların kusurlarınıaçığa vurmaleta ise, hemen taassupları faaliyete geçer ve, adı geçen yazı ve hareket sahipler-ine, tam Moskova ağzı ile «Gard.st; ler ... Faşistler ..» diye hücumlar başlar: Tek parti devrinde bulunulduğu, _ radyo ve basının da bunların dilini kullanmak zorunda kaldığı düşünülecek olursa, fecaatın büyüklüğü gayet kolay anlaşıhr. Eğer, mille tlerin mazileri, gelenekleri ve tarihleri ile yaşiyabilecekler i, bunlardan mahrum kaldığı takdirde, köksüz ağaç giJi ölüme mahkum bulunacağınıyazanlar çıkarsa,: bunlara da derhal ayni 'taassup, «geri kafalılar, inkılap hainlert.» diye iftıra kusan nefesIerini savurmaktan çekinmez. Bu durum karşısında fikir ve kanaatlerini belirtmek istiyenlerin, umumi efkarrn huzuruna çıkmalarına da, müsaade edilmezdL' va tandas. kendisine mal edilen peşin hükümleri, yalan yanlış fikir Ve ka.. naatleri, kendi isteği dışında olarak, yüklenmek mevkiindeydi. Nefsini savunmak ve sesini duyui:mak imkanına sahip değildi.
de
Yanlış anlaşılmalara yer vermemek ıçın, konuya girerken f ikrin tar fini yapmak gerekecektir. Şu halde taassup ne demektir diye, bir soru sorulacak olursa Ve bu arada lügata da bakılırsa taassubun, insanların ve cemıyetlerin sahip oldukları fikir, inanç ve itiyatları terk etmemek isteği ve bunları sonuna kadar, körü körüne inatla savunma hareketi olduğu görülür. Birçok hallerde bunun içine başka fikir ve kanaatlere düşman kesilmek ve onlara hayat hakkı tanımayarak tecavüzkar olmak gibi vasıflar da karışır.
lunda kullanacakları yerde, bunları kendi menfaa tları uğrunda millet menfaa tlerirıe karşı kullanrmşlardir. İçine düştükleri gaflet ve şuursuzluk yüzünden, rne.mle ke't te manevi tethşe yol açan, bir taassup yaratm-şlard:r. Eski sof., .talarrn «din elden gitti. Şeriat elden gidiyor.» t eranelcrl yerine, bu gibilerin . ellerinde, ayni ruhu taşıyan fa ka t, başka şekil ve ren ge bürün. müş olan klişeler ortaya çıktı.
ww w.o tu
ken
Bizde son zamanlara kadar taassup denince, genelolarak akla hep din taassubu gelmiştir. Hatta bugün de taassup denince yine hatıra - din taassubu gelmektedir. Esasen bunun böyle olması da tabiid.r. Çünkü Türk milletinin kalkınma için son iki yüz elli yıl içerisinde giriştiği bütün yenilik hareketlerinde, din taassubu, cahil, muhteris ve hain devlet ve din adamları tarafından aşılmaz birer engelolarak kullanılmıştır. Ayrıca otuz yıldan bu tarafa da hep din taassubu üzerinde durulmuş ve başka sahalar; daki taassuplardan hiç bahsedilmemiştir. Müte., fekkir geçinen birçok fikir simsarları, belirli menfaat ve maksatlar iç.n bu konuyu, her şeye ve herkese karşı daima korkutucu bir silah olarak kullandılar. Yurdun hür fikir hayatını baskı altında bulundurmak için,din taassubu düşmanlığı, ondan daha tehlikeli bir taassup haline getirildi. Halbuki kör bir taassup, hangi alanda olursa olsun, tehlikeli ve zararlıdır. Böyle bir taassup bulunan kafa ve ruhlarda, mutlaka karanlık vardır. Aydın bir zihniyetin baş vasıflarının ise, itidal ve aklı selim olduğu şüphe götürmez bir hakikattır.
Bizde zaman zaman, fikir ve .kalern .erbabı diye geçinen öyle kimseler ortaya çıkmıştır ki ; bunlar kendiler.nden başka türlü düşünenlere tahammül ve müsamaha etmek şöyle dursun, bu gibileri yoketmek için her türlü iftira ve tertiplere haşvurmuşlardır. Ellerine verilmiş olan resmi ve özel vasıtaları mille te hizmet yo-
İnsanlık ve bilhassa Türk milleti, kör taassuplar yüzünden çok büyük felaket ve ıztıraplara uğramıştır. Fakat bunların yalnız ve yalnız dini taassuplardan ileri geldiğini zannetmek hatadır. Uğranıları felaketler, gafillerin, hainJerirı cehaletten faydalanarak, istismar için meydana koydukları 'her alandaki, herçeşit kör taassuplardan ileri gelmiştir. Bunun için, her çeşit mezhep, fikir ve parti softalarının her alanda, yara tmaya ve ·tahrik etmeye çalışacakları kör .taassuplara karşı, Türk milletini uyarmak ve muafiye tli bulundurmak, temkinÜ' ve mutedil her Türk aydınının baş vazifelcrinden., dir. !{AZGANOG:LU
ORKUN Türkelinin
köy
"t:' kasabalan:
13
'"
Çamlık Yazan:
Köyü ORHAN YASAKçı
dır. Ve bu köylere meı-kezlik vazifesini yapmaktadır. Havası güzeldir, yukarda tekrarettiğim gibi,' çok münasip bir binaya maliktir. SUyu da temin edildiği takdirde, bu tesis mükemmel surette teşkil edilebilir. Köyün 3 Km. ötesinde bil' su vardır ve boldur. Bu su getirildiği takdirde, köy su dcrdini atlatmış ve refaha kavuşmuş olur.
m
Kuşadası ilcesinin 20 Km. uzaklığında, dağ' ları, tepeleri çam ağaçlarıyla süslü, havası son derece güzel; fakat maalesef içinde temiz ve güzel içme suyu bulunmayan bir köy: Çamlık .. Nüfusu 600 ki..isur. Analisi vaktiyle etraf dağ. lık köylerden geirne çeşi tli insanlardan. müte, ·şekkil. Nüfusun hemen hemen hepsi Türk. Köyde, Türkçe tam manasiyle hakim. Köylülerin kafasında milliyetçilik işlendiği takdirde, tam ifadesiyle mevcuttur .. Onların benliği bir Türk hikayesiyle galeyana getirüeb.Iir. Hatta, gözlerini sevinç gözyaşlariyle doldurabil irsiniz.:
rgi .co
Şimdi hel' zaman konuşulan konu budur. Okuyucu ülküdas arkadaşlara içimizi dökmekle haz duyarız.
Köyde bir ilkokul vardır. Beş sınıflıdır: 100 rnütecaviz öğrenci ckumakla beraber, maalesef bil' öğretmeni vardır; dolayısiyle çocuklar gayet boş ye tişrnek tedir. İkinci bir öğretmen verilmediği gibi, vekil olarak çalışmak ıstiyen arkadaşa da bir sürü engeller cıkarılmaktadır. Bu hususta Milli Eğitim Bakanlığının nazarlar ı.u cekeriz. ü
ww w.o tu
ken
de
Çamlık köyü İzmir-Aydın demiryolu üzerinde, en güzel bir mesiredir. İngiliz demiryolu şirketi zamanında burada yapılmış. muhte. şern binalara rastgelebiltrsiniz. Heleköyün tam ortasında, etrafı çam ağaçlarıyle 'örtü'rnüş öyle bir bina mevcuttur, bugün istendiği takdirde, bir hastane yapılabilir. Bu bna (15) odaya maIiktir. İngiliz şirketi zaman'nda içinde mükem. İ11el havagazı ve elektrik teşkilatı varmış. Bu tesis 1938-39. yıllarında Çarrılık-Selcuk arasındaki tünel yapılırken «Aral» şirketi tarafından canlandırılmakla beraber, şimdi gene tam manasiyle sörımüş bir vaz' ye ttedir. Köy halkı meşgulolur. cuttur.
en çok, incrcilik ve zeytınerlikle Az miktarda tutüncülük de mev-
Köyde insanın medeni ihtiyaçlarını karşrlayı.. bilecek her şey tarnam. Köyün içinden bii, sose de geçmektedir. İzmire, Aydın, Muğla vesair yerlerden muntazam seferler yapılmaktadır. Şimdi bugünlerde Ortaldardan Selçuka kadar olan ve Camlıktan geçen yol tam olarak tamir edilmekte ve bu suretle bu yol derdi de halle , di lmek tedir.
'* Geçenlerde köy kahvesinde yalnız başıma otururken, bu köyün bir hastaneye ihtiyacı olduğunu, bu ihtiyacını karşılayacak binanın hazır olduğunu düşündüm de, bu işin halli için yapılan müteaddit müracaatların şimdiye kadar akin} kalmasının \O;e bu' suçlarm yalrnz we yalnız eski iktidara ait olduğuvkanaatına-vardırn." Çarnlı k, bu hakka.' Çünkü: etrafında tam'
her'" bakımdan' haizdir. (6ltane clah~ i~öyv'ar-
İşte böyle asil 'Türk evlatlarının yaşadığı bu küçük köyün dertleri büyüktür: su derdi, ö&,retmen derdi, hastane derdi ... Hiçbiri de halledilmiyecek kadarzor değil, yalnız meram olsa .. Hiç' olmazsa, teker teker başlansa. öğretmen vek'lliği için müracaat eden arkadaşa bu yıllık bu görev verilse ... Bu yapılrsa, tarihi daima şan ve şeref'le dolmuş ve dolacak olan. halis Türk evlatlarının yaşadığı bu küçük muhitte, dertlere çare bulunacaktrr, fikir teşekkül et tiri , lebilir ... Ben şuna ka t'iyye tle iman ettim ki, darnarlarında Türk .kanı taşıyan ve her fırsatta kanının asilliği yüzünden milli meselelerde sonsuz heyecan duyan ve gözleri yaşla dolan asil Türk çocuklarını bilgisiz bırakmak haksiz lıktır Buna yeltenenlere, asil ve tertemiz tarihimiz cezasını verecektir. Sözlerime bu seferlik bu kadarla istiyorum. Yegane isteğim :
son vermek
«Bütün Türk gençlerinin bil' Çığ halinde bir' Ieşmesi ve Türkçülüğü idame ettirmek için. sonsuz bir gayret sarfederek. ciharıa numune ".olabitmesidır ... ·
ORHAN
YASAKQI
ORKGN
14
O
cl a
İngilizce Yazan:
İHSAN
CEMALi şirke tinm alçakça çalışmalarıyla müsternleke haline getirilmedi .mi? Arabistan, Aden kıyılarına kurulan bir kömür deposunun genişletilip .tahkimlestiri lmesiyle Anayurttan koparrlmadıı mı? Bizi kuvvetle yenemiyenlerin baş vurdukları sinsi ve sabırlı silahlar, aklı başında her türkün hat ırmdadır. Safeviler, Anadoluyu, kılıçtan ziyade Siilikle fe therrnak üzereydiler Haşme tli cağlarırmzda yüziımüze gülenlere bağışladığımız imtiyazlar, asnlar sonra karşımıza Kapitülasyon heyülası olarak dikildi Koskoca Garp asırlarca süren Ehli Saliplerle dağıtamadığı İslamları ve kıramadığı Türk önderliğini, bir kaç sene içinde, Entelicans Servisle mağlup et ti, Nihayet, en yerıisi. can evimize göz diken Moskofun gayri içtimai ve gayri insani felsefesinin yurdumuzda yaptığı' maddi, ve manevi tahripler meydandadır. Resmi bir 'müessese olan radyo, ingilizce öğreteceğine Türkçe konuşma ve yazma dersleri verse daha şuurlu hareket etmiş olur, Zira asırlardan beri bizimle beraber yaşayan azlıkların çoğu hala türkçevi bilmemekte, bilenler de (ihtimal kasti olarak) dilin bünyesini bozarak konusmaktadır. Daha acısı; müslüman olduğu halde, türkçeyi askerlikte öğrenen (ücra köyüne dönünce belki tekrar unutan) vatandaşlar her halde pek çoktur.
de
rgi .co
Radyoda İngilizce dersleri verilmesinin faydasını ve bu faydanın genişliğini anlayamıyo-rum. Dil öğrenmek istiyenlere kolaylık gösterilmek' maksadı güdülüyorsa, diğer diller niçin ihmal edilmekte? A:z. tanınmış diller bir yana, İrıgilizce ayarında ve milletler arası şöhreti ha-' iz dilleri öğrenenler için de ayrı saatlar koymak 'icap 'etmez miydi? Dil öğretimini İrıgilizceye inhisar ettirmekte bir sebep olmalı. Bu, en hafifi, bir propaganda olarak ele almmışsa, milli bilgimiz üzerinde yaptığı zararlı tesir düsü, nülmemiş olacak. Osmanlılığın soktuğu arapça ve farsçanın. Tanzimatçılığın eklediği fransızcanın dilimizdedeki tahripleri meydandadır. Buna bir de Demokratlığın ingilizcesini katmayalım. Kaç yıldan beri dilimizi temizlerneyi değil, düzeltmeği bile doğru dürüst başaramadık. İy; Istek sahibi bir kaç Türkçü dilcinin doğru çalışmalarıyla adım adım ilerlemek mümkün olmuşsa da, bu, yetmez. Yeni bir dil istilasinın da önüne geçmek gerektir.
cl e r s i
m
Ra dy
ww w.o tu
ken
Bir zamanlar fransızcanın. koyu osmanlı ca gibi, ikinci bir resmi dil halirıo geldiği daha unutulmamıştır, sanırım'. Bir kaç sene evveline kadar umumi yerlerdeki, bilhassa Beyoğlunda, tabclalarda, kapıların üzerindeki levhalarda türkçe sözlerin altına fransızca karşılıkları bana daima fransız müstemlekelerinin başşehirlerini hatırlatır. Cralarını görmemekle beraber sokaklarında aynı hallcı-ls karşılaşılacağını tahmin ediyorum.
Fransızcanın yerine ingilizcenin tahta çıktığına bakılırsa, İslamiyetten bu yana tarihimizi şu bölümlere ayırmak icap edecek: Arapça Farsça devri, Fransızca devri, İngilizce devri.; Eli kalem tutanlarımızın bu edebi müsternle , kccilj k le savaşması zamanı gelmiştir, Göze çarpmayan örtulu sokulmaların sonraları ne korkunç sonuçlar verdiği sayısız örneklerle gösterilebilir. Hindistan, bir. ticaret
H il
Bilgi olarak ingilizeeye duyulan ihtiyaca gelince, ldtapçılarımız en müskülpesentleri vdahı tatmin edecek kadar çok ve çeşitli dil öğretim' kitapları çıkarıp satmaktadır. Bütçesi dar olanlar içinse: kütüphaneler. okuma odaları sayılamıyacak kadar çoktur, Sonuç, ibret ve ders alınmadığı takdirde, tarih, tarihlikten çıkar; rna.sal volur. Hani kocaTürk dilinin yazısı? Allah gösterrnesin, asırlar sonra tarih ki taplarında, vaktiyle türkler türkçe konuşurdu. denilirse ne olacak? Yazıyı unuttu, ran gaflet, söze müsamaha .mı edecek? İHSAN CEMAL!
B ö y i e istiyoruz Yaazrı : REFET KÖRÜKLü
Günlerdir çölde susuzluktan dudakları çatlamış bir yudurn suya hasret seraplar gören çöl adamı kavruluşuvla: yıllardır ayni şekilde bu 1\1I11et; kendi kendini idare etmeye, Türk gibi konuşup, oturup. yemeve. glvmeve, Türk
gibi Ahlak ve fazilet sahibi olduğunu göstermeye, velhasıl Türk olmaya, bu toprakların efendisi olduğunu haykırmaya hasret kalmış tır. Kendisine «Hakimiyet, Milletindir» diyenler; hakimiye tin hilakavduşar-t kendiler-lnrle olduğı!
ispat etmişlerdir. Milletin bütün hareketleriyle şimdilik en büyük tesellisi, kendisim bu şekilde istismar edenlerin. az da olsa, (Çünkü millet başka türlü tahayyül ediyordu) cezalarını lıulmuş olmalarıdır.
Biz bu kimseler için Paris veya Romanın kurtuluş yerleri olmasını değil, cezalarını iha., net ettikleri ve etmek istedikleri bu topraklar içerisinde çekmelerini istiyoruz. REFET
KORE'DEN kendi
gibi düşünen
Toplar putlasın ateşleri etrafa saçılsın Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsm dediği gibi vakti mesini;
geldiği
zaman
'I'ekdl r ile uslanrmvanm
Vatanı
halekı
- Sayın
kötektir
O anın
gelmesini
bir mürnin
Tarihi
dolduran
Türkün
hasletleri
burada
zuumuza
ifade
edilmez.
İ. Hakkı
Tunaboylu'ya
bil"
Biz mev-
geçelim.
Bir sabah atları surup dört nala Gaziler misali sarınıp ala IDç nefes almadan vermeden mola. O azg ın Moskof''un korusundayız.
ken
de
Yeni İktidarın son günlerde almış olduğu ko· münizmle mücadele kararı her Türkün kalbine bir nebzecik su serprniştir. Bir nebzecik diyo., rum. Evet bir nebzecik, Çünkü, bir Türk ana rahmine düştüğü bir günden itibaren ölünceye kadar Moskof keferesi ve uşaklarıyla .mücadelededir. . Bu mücadeleye devletin de iştirakinin memnuniyetle karşılanacağı tabiidir. Fakat devletin aşağıda temas edeceğimiz zı hareketleri bizleri müteessir etmiştir.
ıı Büyük Şüheda
Şair Mehmet
fışkıracak
ba-
Ak.f'in
t.oprağı sıksin
_
Bir savaş olursa, aziz yurdnmun Irkınıla birlikte Ağrı'sındayız. Dünyayı t.itreten şarılı ordurnun İçinde a.tlru-ırı d orusundayız,
rgi .co
de bilir. bekler.
saymalda
Korg.
için öl-
demesini sabrıyla
kaç kelimeyle
TÜRK SESLENİYOR
şairinin
m
Türk,
ww w.o tu
\.
KÖRÜRLü
'I'ürkün en büyük vasfı, . kendisine fenalık edenlerin amansiz düşmanı olduğu gibi affetmesini de bilmesidir. Fakat kendisini çeyrek asırlık bir müddet içerisinde bu vaziyete sokanları asla affetmiyecektir. Türk huzura kavuşacağı günleri büyük bir feragatla beklemesini bir!'.
Geemiş zamanların alınır hıncı Bin düşmana bedel bır Türkün dinci Kınından sıyırıp çelik kılıcı Kurtlar gibi düşman sürüsündeyiz.
Ş;.ıhlanan atlarla yurduna gezip Nerede kalkarsa başını ezip Ça.krna.k taşı ile postunu yüzüp Yerlere serilen dertslndeylz,
şuheda
Dediği bu mukaddes toprakla!' üzerinde, bir engerek yılanı kadar zehir-li, bir sırtlan kadar iğrenç olan Moskof uşaklarının af kanunundan istifade ederek hapislerinden çıkarılmaları, gielecekleri yerlerde rahat durmıyarak her fı r, sattan istifade ed.p Türklük adına konusacakları, aleyhimizde çalışacakları (Asla Humbaracının bugünkü vaz iye ti ) gün gibi aşikarken bu gibilere pasaport vererek istedikleri yerlere gitmelerinin sağlanmasını biz doğru bulmuyoruz. 2) Kornünizmle mücadele esaslarını hazır., layacak kornisyona, adını hürme tle andığımız Merhum Kenan Öner'in karşısında komünistleri himaya ettiği ıspat edilen mahut sıfırı mudaf aa etmekle manerı suçlu olan Bülent Nuri Eseniri alınması, bizi de ri n tereddütleı-c sevketmektedir. Komünizme karşı tekrar «tavşana kaç, .taziya tut» siyaseti güdülmesi tehlikesi karşısında has, sasive t irıizin haklı görüleceğini umuyoruz.
Cenk aşkı, yur-t aşkı, bizdeki heves Oeddlrne götürür bizi her nefes Ey düşman I çok oldun gayri Besi kes Gell yor-uz yolun yar ıstnda.yız, 'I'lbetıte yollara yaprak rldlcülmüş Yavlüsınn. yabancı at çakılrnrş Kelleııe susayan kılıç çektlmtş Hazırla.n öli.ime sarıma kmdayız. Biz sa vaş
zorlu kışmda başında Baltacı değiliz bu kez peşinde SiliH.lı Ma ncnr-va kar srsmdavız. Bclülur
hi rf l iz
açarrz
kalkan
;\olEHMET ÇAK1RTAŞ
i
TfukgüoğluTimurlenk Bozkurt V A-'N' \AziZ ülküdaşımız heyecamruz gözlerimizi yaşar ttı. Orkun'u yaymak ve okutmak için gösterdiğiniz gayreti unutmayacağız. Sağolun. Önceleri az dergi göndermemizin sebebi itimat, sızlık değildir. Bu sebeple endişeleriniz yersizdir. Siz satışı temin ettikten sonra bizce artık biı mesele yoktur. İsteğiniz üzerine 100 dergi gönderilmiştir. Mecmua başında kendinize beş kuruş ayırdıktan sonra geri kalanını 8. sayıyı sa ttik, tan sonra gönderiniz. mükemmel
şiirlerinizi
m
Şiirlerinizi aldık, daha bekliyoruz. Selamlar.
l\Iııstafa Akın AcıPAYAM Orkun'un satışını artırmak ve mukaddes ülkümüzü yaymak hususunda ki arzunuzu mernnunlukla karşrladık. Her sayı istediğirı'z miktar dergi gönderilecek-
rgi .co
Birkaç okuyucumuzyabancı kızlarla evleri; . rnek hususundaki düşüncelerirnizi sordular.· Aleyhindeyiz Çünkü artık bir bılim konusu olan ırk bilgisine göre yabancı kanlarla karışmanın Türklüğü maddeten ve maneri bozduğuna inanıyoruz. Dokuz asır önce Anadeluyu aşan Türklerle bugünkülerin arasında - ve bugünkü. lerin aleyhine - olan fark yabancılar'la karışmanın sonucudur. Evinde başka bir dille konuşan ve kendisinin Türkten ayrı bir ırka mensup olduğunu şuurunda . yaşatan bir kızla evlenmek, yarın bahtiyarlığı bozulacak bir yuva kurmak ve iki" milliyet arasında bocalıyacak çocuklar yetiştirmek demektir. Ülkudaşlarrrmz Türk kız., Iariyla evlensinler. Türk kızları daha akıllı dürüst ve daha güzeldir (Tabii istisnaları hesaba katmadan konuşuyoruz).
tir.
-----------------.
de
Bazı ülkudaşlaı-ımız . ayrı dergi çıkarmak' istiyor ve fikrimizi soruyorlar .. Bize kalırsa bu, enerji. Ve para. israfı olur. Bu genç arkadaşlar bugün çıkan Ti;ırkçü. dergilerden birine katılmalda daha doğru iş yapmış olurlar. Türkçüler az, fakat kuvvetli ve disiplinli birkaç mihrak etrafında toplanmalı ve lüzumsuz dağınıklıktan sakınmalıdır ..
ken
ww w.o tu
*
ORKUN'UN
Başka .ulküdaşlarnutz .da günlük havadisIere niçin yer vermediğimiz i .sonıyorlar. ORKUN'un yazıları 10 gün önce basımevine verildiğine göre buna imka~ yoktur. Mühim meseleleri geç de olsa ele almakla gerekeni yaptığımızı sanıyo; ruz.
*
IŞIL
MATBAASI
-
İSTANBUL
İdarelıane: Feyzul1ah
9,
Cad. A. Maltepe
TÜRKÇÜLÜ(;'ÜN
ESASLARI
. Milli Cephenin fikir ve ideoloji alanında Ziya Gök Alpın bit eserini
en miihim bir 120
kuruşluk
tedarik edebilirsiniz. Adres: P .. K: 353 -
'~", .. '.. ~.
ŞARTLARI:
ORKUN diğer dergiler gibi ilfm kabul eder. . ';Yarım sayfanın bedeli 60 Iiradrr, ve daha küçük ilanların bedeli .buna görehesaplanır. Diğer bütün dergi ve gazeteler gibi ORKUN ilanlarından ötürü mes'uliye t kabul etmez. Ancak diğer dergi ve gazetelerden iki nok , tada ayrılır: 1) Yalan olduğunu veya aldatıcı şekilde rnübalagalr volduğunu bildiğimiz ilanları basmıyacağız. 2) Zararlı şeylere, mesela rakı .ve sigarava. ait ilanları da basmıyacağız. Hiç olmazsa bu kadarını yapmayı yürüdüğümüz mefküre yoluna karşı 'bir vicdan borcu sayiyoruz.
Boya.ctoğ'lu Ragıp Bt'ğ Ankara: Biz bütün meseleleri Türklük ve Türkçülük bakımından' ele almaktaviz Bahset tiğirıiz şahıs bu bakımdan çok terıkidlers hak kazanmıştır. Zaman gelince bunları vesikaları ile '\'etarafsızbir görüşle ele alacağız. O 'zaman mutlaka bize hak vereceksiniz.
miltefekkir
İLAN
__
~_.~~
.•...•.
"
_=~_~""' ... ,:
kitabı, biiyük
pul göndermekle
Ankara.
:.n
...Iı., ..•••.•.•••. :..••. , •••••••.
'-_.p ..•...
.... ..;... __.. "- ....._.
.... --._.