GENEL MÜDÜR’DEN
Dünyada Sektörün Lideri Olabilmek Değerli Okurlarımız,
Havaların iyice ısındığı bu ayda, yepyeni bir yayınla karşınızda olmaktan mutluluk duyuyoruz. “Sektörün hayatlara dokunabilen tek dergisi” sloganıyla yolculuğuna başlayan dergimizle, ilk etapta her iki ayda bir sizlerle beraber olacağız. Gayrimenkule yatırım yapan cemiyetten, Türkiye’deki tüm inşaat projelerinin yönetim kurullarına; İş dünyası portföyünden yapı ve dekorasyon markalarına kadar geniş bir kitleye ulaşan dergimizi e-dergi olarak da okuyabilirsiniz. CENTURY 21 Türkiye olarak, gayrimenkul sektöründe bir ilki gerçekleştirerek, müşterilerinin ihtiyaçlarına cevap verecek her sektörden başarılı temsilcilerle birlikte yeni mekanları için çok daha avantajlı hizmet sunan ValueAdded (katma değer) Projesini sunuyoruz. CENTURY 21 müşterilerine ve çalışanlarına %10’dan %35’e kadar indirimlerin sunulduğu projede, konaklamadan akıllı ev sistemlerine, mimariden nakliyata, tasarımdan iç dekorasyona kadar yeni bir mekân sahibi olan bireylerin ihtiyaçlarının karşılanabileceği geniş bir alanı kapsamaktadır. Siz de bu projenin bir ayağında yer almak isterseniz, dergi@century21.com.tr adresine başvuruda bulunabilirsiniz.
2012 Adv Tracking Study araştırmalarına ve müşterilerin gözünden değerlendirilen anketlere göre, CENTURY 21 yine sektörünün en itibarlı markası seçildi. Bir başka deyişle, marka bilinirliği ve farkındalığı açısından CENTURY 21 oy kullananların birinci tercihi oldu. CENTURY 21 Sistemi’nin iş dünyasında en iyi marka yapan etkenleri ise güven, üstün - sadık hizmet anlayışı ve hizmet çeşitliliği olarak belirtildi. Konu hakkında daha detaylı bilgiye, dergimizin CENTURY 21 hakkında bilgilerin yer aldığı “Altın Standartlar Sayfaları”ndan ulaşabilirsiniz. Bundan sonraki süreçte, alanında profesyonel olarak çalışan ve isim yapmış yazarlarımız sizlere mimariden dekorasyon ve sanata, psikolojiden modaya, gayrimenkulden gezi ve müziğe kadar geniş bir yelpazede yazılarını sunacaklar. Kişisel gelişim, iş dünyası ve psikolojisi gibi konuları da sektörle beraber harmanlayarak durumlara farklı bir açısı getirmeye çalışacaklar. Toplumlar için mimarinin ne kadar önemli olduğu şüphesiz ki hepimiz biliriz. Bu nedenle mimarlarımızı ve yaratıcı eserlerine dergimizde sıkça görebilirsiniz. Tarabya Oteli’ni ve Çırağan Sarayı’nı yeniden yaratan İç Mimar Sn. Hande Tözün, yeni projesiyle dergimizin ilk mimar konuğu olacaktır.
Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de ilerleyen ve değer kazanan gayrimenkul piyasasının son durumuna göz atacağımız bu sayımızda, UZEL Grubu’na bağlı SAGRADA Hotels International Sorumlusu Bülent Kalender’ın, ödüllü ve tarihi bir otel olan The Pucic Palace röportajıyla; Gezi ve yaşam sayfalarımızda yaşanmış bir Los Angeles macerasıyla beraber olacağız. CENTURY 21, ilklere imza atmaya tutkun bir marka ve sektör standartlarını koruyan ve belirleyen isim olarak inşaat projelerinin tanıtımında ve pazarlamasında etkin rol oynamaktadır. Konut ve ofis pazarlamasında hedef kitleye nokta atışı ile ulaşmak adına hazırladığımız projeler hakkında bilgi almak için Genel Müdürlüğümüzü arayabilirsiniz. Keyifli, olumlu ve enerjisi yüksek bir yaz geçirmeniz dileğiyle. Sinan ŞERİFOĞLU Genel Müdür CENTURY 21 Türkiye
01
VALUE ADDED SERVICES
KATMA DEĞERLİ HİZMETLER PROJESİ CENTURY 21 Türkiye, Türkiye’deki gayrimenkul sektöründe bir ilki gerçekleştiriyor. Üst düzey bir hizmet sunan CENTURY 21 bu öncü projeyle, müşterilerinin ihtiyaçları doğrultusunda, her sektörden başarılı temsilcilerle birlikte size çok daha avantajlı bir hizmet sunuyor.
CENTURY 21 müşterilerine ve çalışanlarına %10’dan %35’e kadar indirimin sunulduğu projede, konaklamadan akıllı ev sistemlerine, mimariden nakliyata, tasarımdan iç dekorasyona kadar yeni bir mekân sahibi olan bireylerin ihtiyaçlarının karşılanabileceği geniş bir alanı kapsamaktadır. Siz de bu projenin bir ayağında yer almak isterseniz, dergi@century21.com.tr adresine başvuruda bulunabilirsiniz. Projemizin ilk ortakları olan şirketlerimize, kampanyamıza katıldıkları için teşekkür ederiz.
Teknowood
07
Hayrioğlu
11
Erkonut
29
Fibaro
Esmim
Tasarım Perde
La Sagrada Hotel
09
17
33
43
Er-As Sigorta
49
Tuna Ofis
55
Kns
Konsept Tasarım
Snaidero
51
81
82
Katma Değerli Hizmetler Projesi Ortaklarımız
CENTURY 21 Türkiye adına sahibi
UZEL EMLAK HİZMETLERİ A.Ş. Genel Müdürü Sinan ŞERİFOĞLU
Yayın Genel Koordinatörü ve Yönetmeni
08 %0
Evren Temizkalay evren@logicalapr.com
Grafik Tasarım Yönetmeni Levent İNANÇ
Yayın Danışma Kurulu Sinan ŞERİFOĞLU Burak ÖÇEL Salih AKER Evren TEMİZKALAY Özge KESKİN Teoman KÜPELİ Ali Raşit KARAKILIÇ Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU Çağla TOPRAK Yasemin SEMERCİOĞLU
CENTURY 21, 2012 Yılında da “Sektörünün En Saygın Markası”
Abone ve Reklam Rezervasyon Evren Temizkalay dergi@century21.com.tr 0 555 245 6020
Yönetim Yeri 5. Gazeteciler Sit. Nilüfer Sok. No: 20 Akatlar – Beşiktaş / İSTANBUL YAPIM CENTURY 21 Türkiye Genel Müdürlük
Kurumsal İletişim Departmanı BASKI
Gülermat Matbaa ve Yay. Ltd.Şti. 5619 Sokak No:6 Meriç Mh. Çamdibi Bornova İZMİR Tel : 0232 433 61 33 YAYIN TÜRÜ 2 Aylık, Süreli
%118 Yeni Trend pasif evler
İçindekiler
08 Sektörel Haberler
18 Yeni Trend Pasif Evler
26 Sektörün Zirvesi Yapı Fuarı’nda toplandı 30 Dekorasyon / Aksesuarlar ve Avizeler 36 Artdeco’da Hande Tözün İmzası 38 Gezi / Yaşam: San Francisco
44 Röportaj / İş Dünyası Bülent Kalender 52 Gurme / Vonalı Celal
56 Kültür Sanat Röportaj / Balkan Naci İslimyeli 62 İstanbul Modern / Yakın Menzil
26 %2
66 Moda
72 Sağlık / Psikoloji
36 %3
30 %3
38 %3
52 %5
Yazarlar Evren TEMİZKALAY - 1980 yılında Denizli’de doğan Evren Temizkalay, Bilkent Üniversitesi’nden 2006’da mezun oldu ve öğrenciliği sırasında Turkish News, TRT Genel Merkezi Dış Yayınlar Departmanı ve Bilkent İle9şim Birimi’nde görev aldı. 2006-2010 yılları arasında Varan Şirketler Grubu, Basın ve Halkla İlişkiler Departmanı’nda görev yap:ktan sonra PUMA, Maurice Lacroix, Tissot, TAG Heuer, Cer9na, Susesi Luxury Resort markalarının direktörü olarak Senem Çapa Marke9ng Communica9ons’ta çalış:. YKM’de Müşteri İlişkileri Yöne9ciliği görevini de üstlendikten sonra 2011 senesinde Logical Brand Communica9ons adlı reklam ve halkla ilişkiler ajansını kurdu. Akbank Sadık Müşteri Por8öyü yaratmak; Bilkent Etkili Sunum Teknikleri gibi pek çok alanda ek eği9mler alan Temizkalay, gerçekleş9rdiği gönüllü projeler sayesinde Bilkent Rektörlüğü ve Güçsüzleri Koruma Vak$ tara$ndan ödül aldı. Dergimizin Yayın Genel Koordinatörlüğü'nü yapmakta olup, iş dünyası sayfalarında yazacak:r. Özge KESKİN - 1981 yılında İstanbul’da doğdu. Bilkent Üniversitesi İngilizce-Türkçe Çevirmenlik Bölümü’nden 2005 yılında mevzun olduktan sonra 2006 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak çalışmaya başladı. Cumhuriyet Gazetesi’nde hem muhabirlik hem de editörlük yapan Keskin, burada 8 yıl çalış:ktan sonra Şubat 2013’de Cumhuriyet Gazetesi’nden ayrıldı. 2012 yılında tablet dergi grubu iDergi’de yayınlanan iDergiRujj’un yayın yönetmenliğini yapmaya başlayan Özge Keskin burada ki görevine halen devam etmekte. Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU - 1989 yılında İzmir’de doğdu. Ege Üniversitesi İle9şim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden 2011’de mezun oldu. Meslek yaşamına Ege Telgraf’ta muhabir olarak başladı. 1,5 yıllık çalışma döneminin ardından Gözlem Gazetesi’ne geç9. Aynı grubun Tarım Gözlem Dergisi’nin editörlüğünü de üstlendi. Türkiye Eği9m Gönüllüleri Vak$’nda (TEGV) 4 yıl proje eğitmenliği yap:. Aynı vakı&a ilköğre9m çocuklarına yönelik “Medya ve İle9şim Kulübü” etkinliğinin projesini yazdı, 3 yıl boyunca uyguladı. Avrupa Birliği HOPE Projesi kapsamında STK’lara yönelik organize edilen Yerel Muhabir Ağı Eği9mi’nde eğitmen olarak yer aldı. Dünyanın farklı kentlerinde yazdığı gezi yazıları ile birçok gezi sitesi, dergisi ve kitabına katkıda bulundu. Ekin Koleji Eği9m Basın Ödülleri, Bergama Belediyesi Şakir Süter Basın Ödülleri ve Deniz Ticaret Odası Medya Ödülleri’nde dereceleri var. Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi ile Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği üyesidir. Dergimizin “Gezi ve Yaşam” sayfalarında yazacak:r. Ali Raşit KARAKILIÇ - 1951 yılında Nazilli’de yaşama gözlerini açan Ali Raşit Karakılıç, 1970 senesinde Adana Karşıyaka Lisesi’ni bi9rmiş9r ve 1974’te Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde yüksek lisansını tamamlamış:r. 1968, 69 senelerinde Mersin’de Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Resim Yarışması ikinicilik ve üçüncülük ödülü; 1975 yılında Milli Piyango Amblem Yarışmasında birincilik ödülü; 1976’da LASSA Amblem Yarışması’nda ikincilik ödülü; 1992, 1997 ve 1998 AÇS (Adana çimento) Resim Yarışması ve sergilerinde Mansiyona layık görülen Ali Raşit Karakılıç, Birleşmiş Ressamlar ve Heykel:raşlar Derneği (BRHD) ve Adana sanat konseyi Üyesidir ve halen Adana’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Çağla TOPRAK - 1986 yılında Bursa’da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi ve New York’da Fashion Ins9tute of Technology okullarında moda tasarım bölümünden mezun oldu. Eği9m haya: süresince ve mezuniyet sonrasında, hem Türkiye'de hem de Amerika'da birbirinden önemli tasarım firmalarında, Gamze Saraçoğlu, Gül Ağış, Marchesa, Begüm Salihoğlu, tasarım asistanı olarak çalış:. Şu anda da İdil Tarzi ile tasarımcı olarak ve tablet dergi grubu iDergi’de yayınlanan iDergiRujj’da yazar olarak calışmaktadır. Dergimizin moda sayfalarında yazacak:r.
Yasemin SEMERCİOĞLU - 1975 yılında Bolu’ da doğan Yasemin Semercioğlu 1998 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Resim- İş Bölümü Grafik Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldu. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde yüksek lisans eği9mine başladı. 1999-2001yılları arasında Fotoğraf Dergisi’nde haber sorumlusu olarak çalış:.2001yılında söyleşilerine devam e;.1999-2001 yılları arasında Babylon için konser, Akbank Caz ve İstanbul Caz Fes9vallerini fotoğrafladı. Eğitmenlik ile birlikte resim ve fotoğraf çalışmalarını bir arada sürdürmektedir. Architectureoflife.net haber portalının sanat editörlüğü ile röportajlarına devam etmektedir. Dergimizin “Sanat” sayfalarında yazacak:r. Teoman Küpeli - 1989 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Teoman Küpeli yüksek lisans derecesini de yine aynı bölümden 1991 yılında almış:r. İş haya:na dünyanın çeşitli bölgelerindeki petrol pla8ormlarında saha mühendisi olarak görev aldığı Schlumberger’de başlamış:r. 1994 yılında Türkiye’ye dönmüş ve Mikrohost şirke9nde yöne9ci ortak olarak çalışmaya başlamış:r. Geniş bir mühendislik kadrosuyla uzun yıllar endüstriyel otomasyon sektöründe yoğunlaşan yazılımlar ve çözümler üre;kten sonra 2012 yılında bina otomasyonu ve kablosuz akıllı ev/ofis çözümleri konusunda dünyanın önde gelen Fibaro firmasının Türkiye organizasyonunda kurucu ortak olarak yer almış:r. Halen her iki organizasyonun Genel Müdürü olarak çalışma haya:na devam etmekte olan Teoman Küpeli evli ve iki erkek çocuk babasıdır.
06
Global Haberler
P
CENTURY 21, 2012 Yılında da “Sektörünün En Saygın Markası”
arsippany, NJ—(Martketwire, 19 Şubat 2013) – Dünyanın en büyük gayrimenkul organizasyonu CENTURY 21, tüketicinin kendisini “piyasadaki en saygıdeğer marka” olarak gösteren anket sonuçlarını açıkladı. CENTURY 21, kendilerine bir dizi gayrimenkul şirketi listesi sunulan tüketiciler arasında marka farkındalığı ve bilinirliği konusundaki öncülüğünü korumaktadır ve bu konumunu 1999’dan beri sürdürmektedir.
Hizm Alan et la Oyla rın Belir rı ledi
Global bir pazar araştırma firması olan Millward Brown tarafından yürütülen araştırmada, CENTURY 21 ev satın alma piyasasında geçtiğimiz son ve önümüzdeki iki yılda tüketiciler arasında toplam yüzde 96’lık bir marka farkındalığı yakaladı. En yakın takip eden rakibi ise yüzde 5 puan geride kaldı. Araştırma, aynı zamanda CENTURY 21 Sistemi’nin ilerde değerlendirilebilecek firmalar kapsamında en çok tavsiye edilen gayrimenkul markası olmayı sürdürdüğüne de işaret etmektedir. CENTURY 21 CEO’su Rick Davidson “CENTURY 21’in bu araştırmada tüketiciler tarafından en saygın gayrimenkul markası seçilmesinin sıkı bir çalışmanın, ciddi bir ekibin ve profesyonel danışmanlarımızın azminin bir sonucudur. Bu marka araştırmasında süregelen ünümüz, markamızdan hizmet alanların akıllarına ilk gelen marka olarak kalmasını sağlayan cesur pazarlama girişimlerimizin bir göstergesidir.” dedi ve şöyle devam etti: “CENTURY 21 markasının hem 2012 ve 2013 Super Bowl oyunlarında, hem de 2012 Yaz Olimpiyatlarında reklam ve pazarlaması yapılmıştır. CENTURY 21 aynı zamanda Amerikan futbolunun resmi sponsorudur. Buna ek olarak, 2012’de markamız, web sitesi olan 08
century21.com’un işlevselliğini, en çok tercih edilen okullar ve semtlere göre arama gibi özellikleri de dahil ederek geliştirdi ve okulların yakınlık derecelerine dayanarak çocukların gidebileceği okulları gösteren ayrıntılı sayfalar gibi pek çok detayın düşünüldüğü içeriklerle hizmet kalitesini web alanında da arttırdı.”
Millward Brown Araştırma Yöntemi
Kaynak: 2012 Reklam Takip Araştırması anket sonuçları, eşit derecede karar yetkisine sahip ve geçtiğimiz son iki yıl icinde bir ev satın almış ya da satmış veya önümüzdeki iki yıl içinde bir ev satmayı ya da almayı planlayan rastgele seçilmiş yetişkinlerle, internet üzerinden yapılan 1,204 mülakata dayanmaktadır. Marka farkındalığı soruları +/- %2.4lük bir hata payıyla %90’lık güven seviyesine sahip 1,204 katılımcı örneğine dayanmaktadır. Tanınma ve marka itibarı soruları markanın farkındalığına sahip insanlar üzerinde uygulanmıştır. Sonuçlar +/- %2.4lük bir hata payıyla %90’lık güven seviyesiyle önem taşır. Araştırma, lider global pazar araştırma organizasyon şirketi Millward Brown tarafından iki dalga şeklinde yürütülmüştür. Birinci dalga 5 Şubat ve 19 Şubat 2012 arasında olup, ikinci dalga ise 12 Ağustos ve 26 Ağustos 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
Global Haberler
CENTURY 21, INDYCAR ile Pazarlamada Vites Yükseltti
C
ENTURY 21 ve danışmanları, “Daha Zeki, Daha Cesur, Daha Hızlı” kampanyası dahilinde, Saraf Fisher Hartman Racing ile güçlerini birleştirdi. CENTURY 21 Indianapolis 500’de IZOD IndyCar serisi sürücüsü Joseph Newgarden’ın aracının ana sponsoru olarak görev alacağını açıkladı.
CENTURY 21 Pazarlama Müdürü Bev Thorne, “Indianapolis 500’deki 21 nolu araca olan desteğimiz “Daha Zeki, Daha Cesur, Daha Hızlı” kampanyamızı öne çıkarmak için başka bir olağanüstü fırsat sağlamıştır. Bu aksiyonumuz SuperBowl, olimpiyatlar, Amerikan futbolu ya da Indy500 gibi geniş yelpazedeki tanıtım girişimlerimiz ile bütünleşerek, danışmanlarımızın yeteneklerini mümkün olan en geniş seyirci ve kitlesi karşısında vitrine çıkartma cesaretinden ve iyi hizmetimizden kaynaklanmaktadır” dedi. Her sene üç yüz binden fazla katılımın olduğu Dünya’nın en büyük tek güne sığdırılmış yıllık spor aksiyonu olan Indy500 bünyesindeki Sarah Fisher ise “IndyCar için yeni ortaklar getiren bir ekibin parçası olmak bizim için bir onurdur. Kendi sektörünün ötesinde bütün kitlelerce yankı uyandıran, bilinen ve böylesine 10
güçlü bir global markayı temsil etmekten gurur duyuyoruz.; çünkü etkiliğimiz de artık Daha Zeki, Daha Cesur ve Daha Hızlı olacak. İşte bu yüzden Indy500 bizim için CENTURY 21 renklerinde boyandı, biz de bu renklerle onure olduk” dedi. CENTURY 21 Pazarlama Kampanyası 2012’de, Indianapolis Speedway’deki çoklu antrenman günlerinde hız tablosunun zirve dönemlerini yaşayan ve dikkatleri üzerine çekmeyi başaran 21 yaşındaki Newgarden ile tamamen örtüşüyor. 2013 yılında, doğru Daha Zeki, Daha Cesur, Daha Hızlı yarışmaya hazır mısınız? Biz C21 olarak hazırız!
Haberler
İ
100 milyon Euro ver 64 odalı yalıyı al
İstanbul Boğazı’nın imrenilen yalıları gizli saklı el değiştirmeye devam ediyor. Satışa çıkarılmaları ‘prestij kaybı’ olarak görülen yalıların bir kısmı sessiz sedasız yeni sahiplerini bekliyor. Aralarında en pahalısı da 100 milyon Euro istenen Şehzade Burhanettin Efendi yalısı.
stanbul’da yalı alım satım işlemlerinde çoğu kez alıcı ve satıcının anlaşmayı gizli tutmak istemesi satış fiyatlarının piyasada duyulmasını engelliyor. Son yıllarda el değiştirdiği duyulan yalılar arasında Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı, Hazım Atıf Bey Yalısı, Yüzüklü Yalısı, Tevfik Ercan Yalısı, Clifton Yalısı,Hanımağa Yalısı, Hamlacıbaşı yalısı, Tokar Yalısı ve Zarif Mustafa Paşa Yalısı gibi bilinirliği yüksek yalılar sayılıyor. TKSB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Makbule Yönel Maya, yalı meraklılarının ilk dikkat ettikleri hususun başında tadilat gereksiniminin; ikinci olarak ise rıhtım boyunun geldiğini söylüyor. Yalılar için istenen rakamlar yalının niteliğine göre 3.000.000 Euro ile 100.000.000 Euro arasında değişebiliyor. Satılık yalıların sahiplerinin genelde detaylı bilgi vermekten kaçındığı gözleniyor.
Mevcutta piyasada konuşulan verilere göre Yeniköy’de konumlu Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı 100.000.000 Euro fiyatla satılık. Ancak satışın bu fiyatlardan gerçekleşmesini beklemek pek inandırıcı değil. Söz konusu yalı yaklaşık 3.600 metrekare kullanım alanına sahip ve toplamda 4 katlı. 64 odalı yalının muhtemel satışında otel olarak tasarlanması ihtimali yüksek görünüyor. Yine ismi oldukça bilinen Kandilli’de konumlu Abut Efendi Yalısı, yaklaşık 1.000 metrekare kullanım alanına sahip ve 45 milyon dolar fiyatla satılık durumda.
Anadolu Hisarında konumlu, yaklaşık 780 metrekare kapalı alanlı yalının 25 milyon dolar ile satışta olduğu, yine benzer mevkiide konumlu 2 farklı yalının 30.000.000 USD ve 35 milyon dolar fiyatlarla satışta oldukları konuşuluyor. 12
Çengelköy’de konumlu, kullanım alanları 400 ile 800 metrekare arasında değişen 3 farklı yalının da satışı için istenen rakamların 13.000.000 USD ile 24.000.000 USD arasında değiştiği biliniyor.
Yalı meraklıları tadilat ve rıhtımına bakıyor
Yalıların özel durumu ve konumları gözönüne alındığında tadilat ve yenileme gerektirmeleri durumunda yasal prosedürlerin oldukça uzun sürebileceği ihtimalinin olduğunu belirten Makbule Yönel Maya, “Yalı meraklıların ilk dikkat ettikleri hususların başında tadilat gereksinimleri bulunuyor. Tadilat durumu yalnızca yasal prosedürleri uzatmakla kalmayıp aynı zamanda öngörülen maliyetin ve sürenin de beklentilerin üzerine çıkmasına sebebiyet verebiliyor. Dolayısıyla yalı meraklılarının en dikkat ettiği hususların başında satın alacakları yalının tadilat gerektirip gerektirmediği, eğer bir onarım ihtiyacı varsa ne boyutta inşai bir iş çıkacağı.” diyor. Maya, alınması planlanan yalının bakımlılık durumu dışında rıhtım boyu da alıcılar için büyük önem taşıdığını, birçok yalı malikinin tekne sahibi de olduğu gözönüne alındığında rıhtım boyu yanaşma
kabiliyetini direk etkilediğinden karar aşamasında etkili olduğunu vurgulayarak; sonraki aşamada ise bahçe genişliği ve izolasyonun önem kazandığını söylüyor.
Yalı satışlarının birçoğunda taraflar satış işlemelerini ve rakamları gizli tutsalar dahi birçok işlemde piyasada konuşulan rakamlar olabiliyor. 2009 yılında Kanlıca Koyu’nda yer alan Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı, Abdi İbrahim İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut 20.000.000 TL mertebelerinde bir fiyatla satın almıştı. Aynı yıl içinde yine Kanlıca Koyu’nda konumlu Hazım Atıf Bey Yalısı, Ahmet Kamil Erciyas tarafından 27.000.000 TL fiyatla satın alınmıştı.
Yalı kriz dinlemedi
2009 yılı ekonomik krize rağmen yalı piyasası için oldukça hareketli bir seneydi. 2009 yılı içinde tarihi Yüzüklü Yalısı 13 milyon TL bedelle satış görmüştü. Bebek’te konumlu Tevfik Ercan Yalısı ise 18 milyon dolar bedelle satış işlemi gömüştü. 2010 yılında gelindiğinde yalı piyasası hareketliliğini sürdürmekteydi. 2010 yılı içinde tarihi Clifton yalısı 11 milyon bin dolar bedelle Aziz Torun tarafından satın alındı.
Yine 2010 yılı içinde daha önce Asya Katılım Bankası’na geçen Hanımağa yalısı Akif Elektrik Mühendislik şirketine satıldı. Döneminde satış rakamı bilgisi resmi olarak açıklanmamış olsa dahi 18 milyon dolar karşılığında gerçekleştiği konuşulmuştu. 1.000 metrekare bahçe içerisinde konumlu yalı 800 metrekare taban alanına asahip olup 3 kattan oluşuyor.
2011 yılında Beykoz’da konumlu Hamlacıbaşı Yalısı, Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş tarafından 7 milyon TL fiyatla satın alındı. Satışa dair alınan bilgi 7 milyon TL olarak bilinse dahi piyasada söz konusu yalının değerinin, dönemin koşullarında asgari 10 milyon dolar mertebelerinde olduğu tahmin ediliyordu. 200 yıllık geçmişe sahip Hamlacıbaşı Yalısı, 250 metrekare taban oturumlu, 1.000 metrekare kullanım alanlı ve 750 metrekare bahçe alanına sahip, kayıkhanesi de bulunan bir yalıydı. 2012 yılında Anadolu Hisrası’ndaki Tokar yalısı yaklaşık 25 milyon dolar fiyatla satılmıştı. Yalıyı ABD finans piyasasından tanınan Ahmet Okumuş’un aldığı konuşulmuştu. Tokar Yalısı Rumelihisarı ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü manzaralı olup 970 metrekare arsa içinde 750 metrekare kullanım alanına sahipti. Yine 2012 yılı içinde Anadoluhisarı’nda bulunan Zarif Mustafa Paşa Yalısı’nın Haremlik
bölümünün satışı gerçekleşti. Söz konusu yalıyı TEB’in ortaklarından Çolakoğlu satın almıştı. Gerçekleşen satış fiyatının 25 milyon dolar olduğu öğrenilmişti. Söz konusu yalı 800 metrekare kullanım ve 38 metre rıhtım uzunluğuna sahip.
yalıların fiyatlarının ortalama 15 milyon dolar mertebelerinde olduğu, 2012 yılı içinde gerçekleşen satış rakamlarının ise yaklaşık 25 milyon dolar mertebelerinde olduğu görülüyor.
Ortalama fiyat 3 yılda milyon dolar yükseldi
Mütekabiliyet henüz yalı satışlarına yansımadı
2012 yılının sonlarına doğru, Ömer Sabancı, C Yatırım Holding’in Kanlıca’daki yol yalısını 40 milyon TL fiyatla satın almıştı. Söz konusu yalı 4 katlı, 1.250 metrekare kullanım alanına sahip ve yol yalısı niteliğinde. Son yıllarda gerçekleşen satış rakamları incelendiğinde 2009 yılında satış işlemi gerçekleşen
Son yıllardaki fiyat değişimini ortaya koyan bir başka örnek ise Zarif Mustafa Paşa yalısı incelendiğinde dikkat çekiyor. Yalının Selamlık bölümü 2000 yılında 3 milyon 500 bin dolar fiyatla satış görmüşken, yalının Haremlik bölümü 2012 yılında 25 milyon dolar fiyatla satış görmüştü.
Mütekabiliyetle beraber özellikle Arap yatırımcıların yalılara yoğun ilgi gösterdiği, birçok yalının satışa çıkartıldığı gibi yorumlar duyuluyor. Ancak Makbule Yönel Maya, işin özüne inildiğinde piyasada gerçekleşmiş satışların olmadığını vurguluyor. Maya, konuyla ilgili “Mütekabiliyetle beraber yalı piyasasının hareketlenmediğini söylemek elbette biraz fazla karamsar olur. Başka bir örneği olmayan tarihi yalıların dünyanın her yerinden talep görebilmesi beklenebilecek bir durum. Gösterilen talebin artması elbette satıcıların fiyat beklentilerini arttıran etkenlerden. Ancak az evvel de belirttiğim gibi bu talep henüz gerçekleşmiş satışlara dönüşmedi denebilir.” şeklinde konuşuyor. 13
Sektörel
T
Haritadan ara Hurriyetemlak.com’dan bul ürkiye’nin bir numaralı emlak portalı Hurriyetemlak.com, yenilikçi uygulamalarıyla sektöre yön vermeye devam ediyor. Hurriyetemlak.com kullanıcıları, geliştirilen yeni uygulama sayesinde bilgisayarlarında arama kriterlerini doldurmadan harita üzerinde arama yapabiliyor. Ev,işyeri ya da arsa almak veya kiralamak isteyenler, haritada arama seçeneğiyle ilanlara hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabiliyor.
Hurriyetemlak.com’un yeni arama özelliği ile haritada seçilen lokasyonda mahalle/sokak ayrımlarını görerek seçim yapmak mümkün oluyor. Böylelikle satılık veya kiralık ev,işyeri ya da arsa bakanlar, ilanın tam olarak
H
Haritada pinlerin üzerine gelenler, ilanın fotoğrafını, fiyatını, konut tipini, kategorisini, oda sayısını ve metrekaresini görebiliyor. Kullanım kolaylığı sağlayan bu uygulama ile kullanıcılar, ilgilenmedikleri ilanlar ile vakit kaybetmiyor.
Kartal'da dükkanı olan yaşadı
urriyetemlak.com ve Realty World işbirliğiyle hazırlanan Nisan ayı Emlak Endeksi açıklandı. Endekse göre Kartal'da son bir ayda satılık ticari gayrimenkul fiyatları yüzde 32,9 yükseldi. Geçtiğimiz Mart ayında Kartal'da metrekare ortalama ticari gayrimenkul fiyatı 2.800 TL iken, Nisan ayında 3.720 liraya fırladı. Ticari gayrimenkulde amortisman süresi de 24 yıla çıktı. Kartal'ı yüzde 11,1 ile Bakırköy ve yüzde 4,9 ile Bahçelievler takip etti. Kartal’daki hızlı yükselişi değerlendiren Hurriyetemlak.com Genel Koordinatörü Ahmet Kurşunlu, Kartal’ın Kentsel
Anadolu yakasının son dönemde yeni yatırımlara ev sahipliği yapan ilçesi Kartal'da ticari gayrimenkul fiyatları son bir ayda uçtu. Bölgede yükseliş oranı yüzde 32,9 oldu.
14
nerede olduğunu görebiliyor. İlan ararken mahalle/sokak ayrımları görüldüğü için ilanın yakın çevresi hakkında fikir ediniliyor. Sanal ortamda evin yakın civarını gezme imkanı sağlayan uygulama ile kullanıcılar adeta oyun oynar gibi ev arayabiliyor.
Dönüşüm Projesi' nin tam anlamıyla uygulanmasıyla başka bir kimliğe bürüneceğinive böylece bölgede ki nüfusun da artacağını belirtti. Fiyatların zamanla daha da yükselmesinin de kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Kiralar düştü
Kartal'da ticari gayrimenkuldeki satılık fiyatlarının yükselmesi kiralara yansımadı. Son bir ayda kira fiyatları yüzde 7,8 azaldı. Dükkan kiralarının en çok arttığı ilçeler yüzde 11,1 ile Sarıyer, yüzde 6,2 ile Kağıthane, yüzde 4,4 ile Bahçelievler olarak sıralandı. Kartal'da kiraların metrekaresi ortalama 13 TL iken; İstanbul
geneli baz alındığında kiralık ticari gayrimenkullerin metrekaresi 17 TL olarak açıklandı. İstanbul'un amortisman süresi ise Nisan itibariyle 17 yıl olarak belirtildi.
Başkentin lideri Etimesgut
Ticari gayrimenkul kategorisinde, Başkent Ankara'nın, fiyatları en çok yükselen ilçesi ise Etimesgut oldu. İkinci sırada ise yüzde 3,3 artış ile Çankaya geldi. Amortisman süresinin 14 yıl olduğu Ankara genelinde Nisan 2013 itibariyle ticari gayrimenkul metrekare ortalama satış fiyatı 1.167 TL, kira fiyatı ise 11 TL oldu. İzmir'deise ticari gayrimenkul fiyatları bir yılda yüzde 25 düştü. Antalya'da ise yıllık düşüş satılıklarda yüzde 8, kiralıklarda yüzde 9 oldu. Nisan 2013 Emlak Endeksi'ne bakıldığında Bursa'daki amortisman süreleri de dikkat çekiyor. Metrekare ortalama ticari gayrimenkul fiyatının 1.559 TL olduğu ilde ortalama amortisman süresi 12 yıl.
T
Gayrimenkul Sektörünün Zirvesi Toplandı
ürkiye'nin gayrimenkul platformu GYODER'in gayrimenkul sektörüne katkıda bulunmak, tüm sektörü biraraya getirmek ve ilgili konuda uzman kişilerle fikir alışverişinde bulunmak amacıyla düzenlediği GYODER Sektör Buluşması 28 Mayıs 2013 tarihinde Swissotel The Bosphorus'ta yapıldı. Nurol GYO’nun ana sponsorluğunda gerçekleşen etkinliğin buluşmanın internet medya sponsoru Hurriyetemlak.com olurken, diğer sponsorlar da; Aktif Bank, Cushman&Wakefield, Emlak Konut, katkıda bulunanlar; Borsa İstanbul, EPRA, TOKİ, Sermaye Piyasası Kurulu, Urban Land Institute, İstanbul Ticaret Üniversitesi, İnternet Medya Sponsoru; Hürriyetemlak.com, basın sponsoru; Zaman, Medya Sponsoru ise Bloomberg HT oldu.
ve 80 milyar dolarlık turizm geliri bekleyen dünyanın en büyük 10. ekonomisi olma hedefine ilerliyoruz. Dünyanın yarısına 6 saatlik uçuş mesafesindeyken kalan yarısına da 12 saat mesafede dünyanın merkezinde bulunuyoruz. Bu nedenle Türkiye’deki yatırımlara büyük ilgi var” dedi.
GYODER Sektör Buluşmalarının açılış konuşmasını yapan GYODER Başkanı Aziz Torun; “10 yıl öncesinde ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve işsizliğin zirve yaptığı bir ülke iken bugün geleceğe umutla bakan bir Türkiye görüyoruz. 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon dolar milli gelir, 1 trilyon dolarlık borsa hacmi
Türkiye’deki GYO’ların aktif büyüklüğü 24 milyar TL
Paranın güvenli liman arayışının adresi Türkiye
Paranın güvenli liman arayışının adresinin Türkiye olduğunun altını çizen Torun, özellikle gayrimenkul sektöründe kurumsallaşmış ve şeffaflaşmış şirketlerin sayısının artmasıyla ve yeni finansman modellerinin hızla hayata geçirilmesiyle Türkiye’nin daha fazla yatırım çekeceğini söyledi. Aziz Torun’dan sonra konuşan SPK Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş da, Hızla büyüyen ve gelişen
ekonominin lokomotif sektörlerinden birinin hiç şüphesiz gayrimenkul sektörü olduğuna dikkati çekerek “Ülkemizde gerçekleştirilen gayrimenkul yatırımları sadece bir yatırım aracı değil aynı zamanda yurt dışından da önemli tutarda kaynağın ülkemize gelmesine imkan sağlayan önemli bir sektördür. Ancak, gelişmiş ülkelerdeki istatistiklerle karşılaştırıldığımızda ülkemizde GYO'lar için halen önemli gelişme potansiyelinin olduğunu görüyoruz. ABD’deki GYO’ların aktif büyüklüğü 632 milyar dolar, piyasa değeri 1,8 milyar dolar seviyesine ulaşırken Türkiye’de ise GYO’ların aktif büyüklüğü 24 milyar TL, piyasa değeri de 15.8 milyar TL’dir. Bu rakamlara baktığımızda, GYO'ların büyümesi ve yüksek oranlı iskontoyla işlem görme sorununu çözmesi gerekiyor’’ dedi.
Dakikada 9 ev satıldı
En çok konut satışının gerçekleştiği 2013’ün ilk çeyreğinde iş günü ve mesai saatleri dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre, günde 4 bin 346, saatte 543 konut el değiştirdi. Söz konusu dönemde 1 dakikada 9 konut satıldı.
İstanbul, 58 bin 682 konut satışıyla başı çekerken, kentte günde 931, saate 116 konut satıldı. Yaklaşık 2 dakikada bir konutun satıldığı İstanbul, bu alanda ulaşılması güç bir satış hacmini yakaladı. İkinci sıradaki Ankara’da 63 iş gününde 34 bin 786 konut satışı olurken, başkentte günde 552, saatte 69 konut el değiştirdi. Ankara’da yaklaşık olarak her dakikada 1konut satış rakamına ulaşıldı. İzmir, 17 bin 602 konut satışıyla üçüncü sırada yer aldı. Kentte günde 279, saatte 35 konut satıldı. 15
Proje
Ş
İstanbul’un kalbinde yeriniz hazır Yıldırım Yapı Grubu yeni projesi Yıldırım Kuleli Evleri’ni İstanbullularla buluşturuyor. ehrin merkezinde ama şehrin kargaşasından uzak, her türlü sosyal ihtiyacınızı karşılayacağınız bir eviniz olsun istemez misiniz? ‘Kim istemez ki? Ama nasıl?’ diyenlerdenseniz eğer Yıldırım Yapı Grubu’nun yeni projesi ‘Yıldırım Kuleli Evleri’ ile tanışmanızın vakti gelmiş demektir. Yıldırım Yapı Grubu gibi köklü bir şirketin tecrübesi ile projeye kattığı değerle, İstanbul’un parlayan yıldızı Şişli-Bomonti’de, Beşiktaş, Mecidiyeköy, Nişantaşı Taksim ve TEM otoyoluna 5 dakika mesafede siz de ev sahibi olabilirsiniz. Kentin merkezinde inşa edilen proje; Dolmabahçe tüneli ile Kâğıthane tünelinin kesiştiği noktada yer alıyor. Proje, İstanbul gibi büyük ve trafik sorunu olan bir metropolde, üniversite, hastane, okul, adliye gibi kurumsal ve sosyal birimlerin yakınında bulunduğu için konumu itibariyle de hayatınızı fazlasıyla kolaylaştırıyor. Ayrıca Yıldırım Kuleli Evleri I. Etap’ta 2400 m2, II. Etapta ise 3800 m2 olmak üzere toplamda 6200 m2 fitness, pilates, soyunma odaları, tv-internet odaları, çocuk oyun alanları, sergi-konferans salonları ve toplantı salonlarından oluşan sosyal tesis olanağı da sunuyor. Üstelik sosyal tesis imkânından da ücretsiz
Olarak yararlanabiliyorsunuz. Tüm bunların yanı sıra, hem alırken hem otururken kazandıran Yıldırım Kuleli Evleri’nde gereksiz hacimlerden doğan satış fiyatları, ekstra ısınma, elektrik, su, temizlik ve aidat giderleri de en aza indirildi.
Sizin eviniz hangisi?
Projenin ilk etabı kapsamında 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 dairelerden oluşan farklı büyüklüklerde ki konutların %85’lik bölümünün satışı tamamlanırken, 2013 yılının son çeyreğinde tamamlanacak olan ve 16
satışa henüz sunulan Yıldırım Kuleli Evleri 2. etaba dahil olan: Sardunya, Poyraz I, Poyraz II ve Güzelbahçe projeleri 58 m2 –156 m2 aralığında normal ve dubleks dairelerden oluşuyor.
Her keseye uygun seçeneği
ödeme
Yılların tecrübesiyle sizlere hizmet sunan Yıldırım Yapı Grubu, bu eşsiz projeden ev sahibi olabilmeniz için de çeşitli ödeme seçenekleri sunuyor. Tamamı peşin ödemelerde %5 ıskonto yapılırken, Garanti Bankası ve Finansbank ile %50 peşin, %50 banka kredisi de kullanabiliyorsunuz. Metrekare fiyatları 2000 TL.4500 TL arasında değişen
dairelerde en düşük fiyat ise 180.000 TL.
Her keseye ve her ihtiyaca uygun bir seçeneği mutlaka bulacağınız Yıldırım Kuleli Evleri’ni daha yakından görmek; konumu ve kalitesi ile size daha alırken kazandıracak bu proje ile İstanbul’un kalbinde yerinizi almak isterseniz, örnek daireleri ziyaret edebilirsiniz. Yıldırım Yapı Grubu danışmanları haftanın 7 günü 09.00 ile 18.00 saatleri arasında size yardımcı olmaya hazır. Detaylı bilgi için CENTURY 21 ONR Ofisi www.yildirimyapigrubu.com www.kulelievleri.com www.facebook.com/yildirimyapigrubu www.twitter.com/yildirimyapigrubu
Haberler
Yeni trend pasif evler
Ü
Dünyada son yıllarda hızla yayılan ‘Pasif Ev’ trendi ülkemizde de konuşulmaya başlandı. Pasif Ev’ler enerjiden yüzde 90 tasarruf sağlıyor... lkemizde yeni yeni üzerinde konuşulmaya başlanan Pasif Ev konsepti, dünyada son yıllarda hızla yayılan bir trend haline geldi. Maksimum seviyede enerji tasarrufu sağlamak için tasarlanan Pasif Evler; ısıtma enerjisi, iç hava değişimi, aydınlatma ve sıcak su için kullanılan tüm enerji miktarını en düşük seviyede tutmayı hedefleyen bir bütünden oluşuyor.
Bir evin Pasif Ev olabilmesi için öncelikli şart ısıtma ve soğutma için harcanan enerjinin yılda metrekare başına 15 kilowatt saat olması. Ayrıca dış cephedeki ısı iletkenlik değerinin de metrekarede 0,10–0,15 kilowatt saat olması gerekiyor. Bu değerlere ulaşabilmenin ilk şartı da binanın dış cephesine uygulanacak çok iyi bir ısı yalıtımı sisteminden geçiyor. Bina dış cephesinde yapılacak ısı yalıtımının ısı kayıplarını tamamen ortadan kaldıracak şekilde tasarlanması çok önemli.
Türkiye’nin ilk içinde yaşanılan Pasif Evi Urla’da
G & G Renewable Energies Energy Efficiency Natural Resources tarafından projelendirilen ve Blue’Safe Mavi Kale’nin öncülüğünde hayata geçirilen Türkiye’nin ilk içinde yaşanılan Pasif Ev projesi de Pasif Ev kriterlerine uygun olarak inşa edildi. Merkezi Almanya’da bulunan Passive House Institute – Pasif Ev Enstitüsü’nün “Pasif Ev Projelendirme Paketi”ne uyumlu olarak hayata geçirilen Türkiye’nin ilk içinde yaşanılan Pasif Evi enerjiden yüzde 90 tasarruf sağlıyor.
İzmir Urla’daki Pasif Ev’de göze çarpan ilk ve en önemli detay, dış cephelere CE belgeli Dow Shapemate IB styrofoam ısı yalıtım levhaları ile 16 cm’lik yalıtım yapılması. Pasif Ev’in bulunduğu İzmir’de genel olarak kullanılan ısı yalıtım levhası kalınlığının 3 cm olduğu düşünüldüğünde aradaki fark daha net görülüyor. 18
Evin temel duvarlarında da 16 cm, zemin ve teraslarında ise 10 cm kalınlığında Dow Roofmate XPS levha kullanıldı. Isı yalıtım çalışmalarında, Kalekim ID sertifikalı Kalefiks Isı Yalıtım Yapıştırıcısı ve Kaleplast Isı Yalıtım Sıvası tercih edildi. Ayrıca Kalekim boya ürünleri de son aşamada kullanılarak mükemmel bir yalıtım için gerekli tüm süreç tamamlandı.
Tüm kışı faturasız geçirdiler
Bunun sonucunda evin içinde yaşayan Uğur Gül- Gerd Ketelhake çifti ve 2 çocuğu bütün kış ne doğal gaz faturası ödediler ne de ısınmak için herhangi bir şeye ihtiyaç duydular. Önümüz yaz; bununla birlikte İzmir gibi neredeyse her evde klimanın olduğu bir şehirde inşa edilen Pasif Ev’de klima bile yok. Ancak eve uygulanan ısı yalıtımı, klimaya ihtiyaç duymadan evin iç ortam sıcaklığının 20 – 26 C derecede olmasını sağlayacak. Pasif Ev için belirttiğimiz gibi en önemli şart kusursuz bir ısı yalıtımı uygulaması. Ancak bu tek başına yeterli değil. Türkiye’nin ilk içinde yaşanılan Pasif Ev’inde camların konumu kışın güneşi maksimum seviyede alacak, yazın ise güneşten etkilenmeyecek şekilde dizayn edildi. Pasif Ev’de ısı
geçirgenliği çok düşük olan argon gazının yer aldığı çift camlar tercih edildi. Bu evde kışın soğuk havanın, yazın da sıcak havanın içeriye girmesini önleyen geri ısı kazanımlı havalandırma sistemi kullanıldı. Pasif Ev’in teras çatısında uygulanan drenaj sistemi sayesinde de yağmur suyu bahçede yer altına gömülü 20 tonluk su tankında toplanıyor. Tankın içinde yer alan mekanik bir sistemle arıtılan su, bahçe sulamada, tuvaletlerde ve çamaşır makinesinde kullanılıyor. Güneş enerjisinden sıcak su elde edilmesi için de 10 metrekarelik solar paneller evin çatısına yaptırıldı. Bu solar paneller evin sıcak su ihtiyacını karşıladığı gibi kış aylarında ek bir ısıtmaya gerek olduğunda kalorifer sistemi için gerekli olan sıcak suyun da güneşten kazanılmasını sağlıyor.
Pasif ev uygulamasında Türkiye neden bu kadar geç kaldı?
Enerjisinin yüzde 75’ini ithal eden ve bu açıdan enerjide dışa bağımlı bir ülke olmamıza rağmen enerji verimliliği konusuna gerekli duyarlılığı yeni yeni gösteriyoruz. Pasif Ev uygulaması konusunda geç kalmışlık bir yana ülkemizdeki
19 milyon konutun yüzde 85’inde hala ısı yalıtım uygulaması yok. Maalesef biz henüz yalıtım sorununu çözebilmiş değiliz. Yalıtımsızlık yüzünden her yıl ortalama 9 milyar 265 milyon doları havaya savuruyoruz. Ekonomik zararın yanı sıra çevreye de zarar veriyoruz. Yalıtım konusunda toplumdaki bilinç son yıllarda artıyor. Bunda gerek sektörel derneklerin bu alandaki çalışmaları gerek bizim gibi firmaların yürüttüğü bilinçlendirme kampanyaları ve uygulanmaya başlanan yasal düzenlemelerin payı çok büyük. Özellikle yeni yapılacak tüm binalara getirilen ısı yalıtımı zorunluluğu bilincin gelişmesinde oldukça etkili oldu.
Ülkemizde yapılan enerji israfı nasıl önlenir?
Ülkemizde enerjinin yüzde 34’ü konutlarda kullanılıyor. Konutlarda kullanılan enerjinin yüzde 80’i ise ısıtma ve soğutma amaçlı tüketiliyor. Yani aslında fazla
lambaları söndürmek ya da televizyonu kumandadan değil de düğmeden kapatmakla elde edeceğimiz enerji tasarrufu hep bu yüzde 20’nin içinde. Asıl tasarruf ısıtma ve soğutma alanında. Bu nedenle enerji israfına son demek için ilk adım binalara ısı yalıtımı yaptırmaktan geçiyor. Ülkemizde ısı yalıtımı olmayan 16 milyonun üzerindeki binayı ısıtmak ve soğutmak için ise
enerjimizin yarısını boşa harcıyoruz. Bunun ülke ekonomisine bedeli ise her yıl 9 milyar 265 milyon dolar. Avrupa Birliği’ne baktığımızda ise binaların yüzde 50 – 60’ında ısı yalıtımı olduğunu görüyoruz. Bunun sonucunda son 10 yılda Türkiye’de enerji tüketimi yüzde 30 artarken, AB’de bu artış oranı sadece yüzde 10. Bir binaya ısı yalıtımı yaptırarak ısıtma ve soğutma masraflarından yüzde 50 tasarruf elde etmek mümkün olduğu gibi bu rakamı Pasif Ev’ler sayesinde çok daha yukarıya taşımak da mümkün. Pasif Ev’ler enerjiden yüzde 90 tasarruf sağlıyor.
Isı yalıtımı yaptıran bina sayısının son yıllardaki artışı nasıl?
1 Kasım 2008’de revize edilerek Resmi Gazete’de yayımlanan “TS 825 Isı Yalıtımı Yönetmeliği” ile ısı yalıtımı ciddi bir zorunluluk oldu. Yönetmelik ile artık ısı yalıtımı olmayan projelerin hayata geçmesi
mümkün değil… Mevcut projelerin de tadilatla yenilenen ve ilave edilen kısımlarının enerji verimli olarak tasarlanması zorunlu. Bu da öncelikle yeni yapılan tüm binaların ısı yalıtımlı olduğu anlamına geliyor.
Ayrıca 1 Ocak 2011’de yürürlüğe giren “Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği” gereğince de yeni inşa edilen binaların Enerji Kimlik Belgesi alması zorunlu oldu. 2017
yılına kadar mevcut binaların da bu belgeyi almaları gerekecek. Binaları beyaz eşyalarda olduğu gibi enerji verimlilik oranlarına göre sınıflandıran bu belge, özellikle ev satın almak ya da kiralamak isteyenlerin bakacağı ilk şey olacak. Satın alma ve kiralamada enerji israf eden yani enerji obur konutlar tercih edilmeyecek. Bu durum konut fiyatlarını da etkileyecek. Bu nedenle mevcut binaların da değer kaybetmemesi için bir an önce yalıtım yaptırması gerekiyor.
Pasif ev uygulaması ne zaman yaygınlaşır?
Blue’Safe Mavi Kale olarak yalıtım sektörüne liderlik etmeyi, diğer firmaların önünde koşmayı kendimize misyon edindik. Pasif Ev projesi de bunun bir örneği. Türkiye’ye rol model olmak için çıktığımız bu yolda, amacımız Pasif Ev’lerin yani en çevreci ve enerji tasarruflu evlerin sayılarını artırmak. Bu amaçla çıktığımız yolda araladığımız kapıdan birçok firmanın ve ev sahibinin de
geçmesini diliyoruz. Ülkemizde doğal gaz ve elektrik fiyatlarının çok yüksek olduğu bir gerçek. Vatandaşlarımız kışın doğal gaz faturalarından, yazın ise klimadan kaynaklı yükselen elektrik faturalarından bunalmış durumda. Ayrıca güneş enerjisinden yararlanmak için de çok önemli bir potansiyele sahip bir iklime sahip olduğumuzu da hesaba katarsak Pasif Ev’lerin önünün açılmaması için bir neden yok. 19
Haberler Blue’Safe Mavi Kale olarak Türkiye’nin ilk içinde yaşanılan Pasif Evi’ni Urla’ya inşa ederek ülkemizde Pasif Ev uygulamalarının yaygınlaşması adına çok önemli bir adım attık. Pasif Ev projesini herhangi bir laboratuvar ortamında yapmak yerine normal bir konut gibi yaşanabilir ve herkes tarafından da yapılabilir olduğunu göstermek istedik. Bu evin içinde 2 çocuğuyla birlikte yaşayan Uğur Gül ve Gerd Ketelhake çifti de Pasif Ev’in gerçek hayatta mümkün olduğunun en güzel göstergesi. Pasif Ev’i kamuoyuna ne kadar anlatırsak, Pasif Ev’in sağladığı faydalar daha net anlaşılacak. Bu da Pasif Ev’lerin artmasında etkili olacak.
Pasif evler yıllık ne kadar tasarruf ediyor?
Pasif Ev’ler enerji tasarrufu sağlamada üstün performans gösteren mimari özelliklere sahip. Pasif Ev’in en temel özelliği ısıtma ve soğutma için metrekare başına yılda sadece 15 kWh enerji harcaması. Ülkemizdeki TS 825 Isı Yalıtımı Yönetmeliği’ne göre binalarda ısıtma – soğutma için harcanacak enerji miktarı metrekare başına yılda 80 - 100 kWh. Ülkemizde yalıtımsız bir binada tüketilen enerji miktarı ise yılda metrekare başına 300-350 kWh. İzmir Urla’da inşa ettiğimiz Türkiye’nin ilk Pasif Ev’i normal bir eve kıyasla enerjiden yüzde 90 oranında tasarruf sağlıyor. Bu evde yalıtımsız ve kalitesiz binalara kıyasla tam 20 kat daha fazla enerji tasarruf ediliyor.
20
Pasif evlerin maliyeti normal evlere göre ne kadar fazla?
Pasif Ev’e sahip olmak sanıldığı gibi yüksek maliyetler gerektirmiyor. İzmir Urla’daki Pasif Ev’de normal bir evin yapı maliyetiyle kıyaslandığında metrekare başına 75 – 100 TL arasında bir ekstra harcama yapıldı. 300 metrekare brüt kullanım alanı olan bu evin metrekare maliyeti bin 200 TL oldu. Yapı maliyetinin sadece yüzde 5’i ısı yalıtımı için harcandı.
Ekstra harcamalar normal bir evle kıyaslandığında tasarrufla kaç yılda kendini amorti ediyor?
Klimasız ve doğal gaz faturasız bir hayat vadeden Pasif Ev için harcanan ekstra kalemler sağlanan enerji tasarrufuyla kendisini 5 yıl gibi kısa bir sürede
amorti ediyor. Bu açıdan bunlara ekstra maliyet ya da harcama olarak bakmak yerine yatırım olarak bakmak gerekir.
Türkiyenin ilk pasif evi ne kadar zamanda yapıldı ve ne kadar tasarruf sağlıyor?
Pasif Ev’i yaklaşık olarak iki yıl gibi bir sürede tamamladık.
Pasif evlerin yaygınlaşması için neler yapmak gerekiyor?
Türkiye’de Pasif Ev’lerin yaygınlaşması için hepimize sorumluluklar düşüyor. Öncelikle hepimizin Pasif Ev’lerle ilgili yeterince bilgiye sahip olmamız ve Pasif Ev’lerin hayatımıza yapacağı olumlu katkının farkında olmamız gerekiyor. Ve tabi bunları kamuoyuna ne doğru şekilde anlatabilmek de önemli. AB ülkeleri, 2019 yılından itibaren inşa edilecek olan tüm kamu binalarını Pasif Ev olarak yapmak için bir anlaşma yaptı. Şu anda gerekli kanun, yönetmelik ve prosedürler üzerinde çalışıyorlar. Pasif Evin ilk yapıldığı yer olarak bu alanda en gelişmiş ülke olan Almanya’da Pasif Ev sayısı 13 bini buluyor. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de yapılacak yasal düzenlemelerle Pasif Evlerin yaygınlaşmasını sağlayabiliriz. Blue’Safe Mavi Kale markası olarak Türkiye’de Pasif Evlerin yaygınlaşması için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.
İş Dünyası
Tasarım Onların İşi T
ürkiye’nin son yıllarda inşaat sektöründe yaşadığı gelişim yadsınamaz boyutlara ulaştı. Bu durum yeni inşaat şirketlerinin bir biri ardına açılmasını da beraberinde getirdi. Ancak sektörün büyüklüğü düşünüldüğünde ancak farklılığı ve kalitesiyle öne çıkabilen firmaların hayatına devam edebildiğini, diğerlerinin ise kısa sürede kapandığını görüyoruz. İşte Erkonut İnşaat da sektörün ihtiyaçlarına göre kendini yenileyen ve bu sırada kaliteden ödün vermeyen firmalardan. Erkonut İnşaat, sadece inşaat alanında hizmet veren bir firma iken, 2008 yılından itibaren Bihter Kaymakcı ve Buğra Kaymakcı ile beraber iç mimari ve mimari alanda da hizmet vermeye başladı. Biz de iç mimar Bihter Kaymakcı ile sektöre ve firmalarına dair bir söyleşi yaptık.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
2000 yılında Mimar Sinan Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Sektöründe öncü firmalarda içmimarlık yaptıktan sonra 2008 yılından itibaren Buğra Kaymakcı ile birlikte iç mimari çalışmalarımıza Erkonut İnşaat bünyesinde devam etmekteyiz.
Erkonut İnşaat’ın çalışmalarını anlatır mısınız?
Mekan tasarımı, ürün tasarımı ve mimari konsept tasarımı yapmakla beraber, her ölçekte uygulama hizmeti de vermekteyiz. Aynı zamanda Ayvalık Gömeç’te yeni bitirmiş olduğumuz 48 dairelik konut projemizin ardından , yine Ayvalık Karaağaç bölgesinde 12 villalık butik yazlık site projemizin uygulamasına başlamış bulunuyoruz.
Tasarımlarınızda nelerden etkileniyor, neye göre yapıyorsunuz?
İç Mimar Bihter Kaymakçı
Tasarımlarımızı yaparken bizim için göz önünde tutacağımız ilk husus mekânı veya objeyi kullanacak olan kişi veya kişilerin istekleri, ihtiyaçları ve zevkleri oluyor. Kişileri en iyi şekilde tanımaya, ihtiyaçlarını analiz etmeye çalışıyoruz. Daha sonra mekânla bu istekleri çakıştırıyoruz. Tabi bu arada insanların isteklerini tasarıma aktarırken onları yönlendirmemiz de işimizin bir parçası, hatta en önemli parçası. Doğru yönlendirmeler yaparsanız ve bunu insanların hayal ettikleri ve ihtiyaçları ile birleştirebilirseniz sonucun memnun edici olması kaçınılmazdır.
Peki, saygın ve başarılı bir firma olarak, bu başarıyı nasıl koruyorsunuz?
Biz sadece proje ve kontrolörlük hizmeti verdiğimiz gibi talep doğrultusunda da uygulamayı da kendi bünyemizde yapıyoruz. Uygulama ekibinin işin istediğiniz gibi sonuçlanmasında çok önemli olduğuna inanıyorum. Yıllardır çalıştığınız, sizin ne istediğinizi anlayabilmiş bir ekiple daha hızlı ve kaliteli sonuçlara ulaşabiliyorsunuz.
Bunun yanında boyutu ne olursa olsun yaptığımız her projeye aynı heyecan ve titizlikle yaklaşıyoruz. Tasarladığımız her şeyi biz zaten kafamızda ve kağıt üzerinde biliyoruz. Fakat buradaki en önemli nokta o ürünün veya mekânın kullanıcısının da en az sizin kadar bunu bilmesidir. Bunun için muhakkak insanları üç boyutlu olarak projenin içine sokuyoruz ve bizim heyecanımızı hissederek çıkacak sonuca hâkim olmalarını sağlıyoruz.
Firmanın gelecek planları arasında neler var?
Şu anda bizi heyecanlandıran gelişmeler de yaşıyoruz. Sadece özel tasarımlar üreten yeni bir markayı hayata geçireceğiz.
21
Haberler
Ticari gayrimenkul almak kolaylaştı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu BDDK‘nın yeni aldığı kararla ticari gayrimenkul alımlarında nans kurumlarından ve bankalardan kullanılabilecek kredinin üst limiti kaldırıldı.
Y
akın zamana kadar ticari gayrimenkul projelerinde mülk bedelinin maksimum yüzde 50’sine kadar kredi kullandırılmasına izin veren BDDK, aldığı tarihi kararla bu yüzde 50 olan kredi üst sınırını kaldırdı. Üst limiti serbest bırakan BDDK, kredi miktarının belirlenmesini tamamen bankaların kendi yönetim kurullarının inisiyatifine bıraktı. Konu ile ilgili açıklamada bulunan Gürallar Yapı Genel Müdürü Evrim Karayel, “Ticari gayrimenkul alımında günümüze kadar yüzde 50 olan kredi üst limitinin kaldırılmış olmasını büyük bir memnuniyetle karşıladıklarını” belirti.
Karayel, “Türk gayrimenkul sektörü için tarihi bir anlam ifade eden bu karar, ticari gayrimenkul sektörünü canlandıracak ve ticari ofis arzına büyük bir ivme katacaktır. Son kullanıcıların kendi ofislerini neredeyse kira öder gibi almalarına olanak sağlayacak bu karar ile artık ofis edinimi geçmişe oranla çok daha kolay olacaktır” dedi. 22
Kartal’da D-100 Karayolu üzerinde Gürallar Yapı olarak yatırımını gerçekleştirdikleri ticari ofis projesi Lapis Han’da müşterilerine ofis bedelinin yüzde 100‘üne kadar kredi kullanabilme opsiyonunu açtıklarını belirten Karayel, “Tüzel kişilik olan müşterilerinin ofis bedelinin yüzde 100‘üne kadar kredi kullanabileceklerini ve bu krediyi de 120 ayda ödeyebileceklerini, bu sayede müşterilerinin ofislerini adeta kira öder gibi alabileceklerini belirtti. Ayrıca Karayel, bireysel müşterilerin ise ofis bedelinin yüzde 75’i için 120 ay kredi kullanabileceklerini, kalan yüzde 25’lik kısmı ise teslimde ödeyebileceklerini söyledi.
İndirimlerle kredi faiz oranları borçlanabilir düzeye indi
BDDK’nın aldığı bu kararın son derece olumlu olduğunu ifade eden Propa İnşaat İcra Kurulu Başkanı Can Reşit Özçiçek, “Merkez Bankası indirimleriyle birlikte kredi faiz oranları borçlanabilir düzeye indi. İşyeri almak isteyen bireyler veya tüzel kişiler üst limit kaldırılınca kredibilitelerine göre
ekspertiz değerinin yüzde 100’üne kadar kredi kullanabiliyorlar. Tüzel kişilerin kredi kullanımında KKDF’den (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu) muaf olması da önemli. Banka kredili ödeme imkânlarının genişlemesi de talebi olumlu etkiliyor. Yeni düzenleme öncesinde bir işyeri alımında bedelin yarısını peşin ödemeniz gerekiyordu. Yeni düzenleme ile birlikte peşinat olarak koymanız gereken öz sermaye ihtiyacınız azaldı, borç finansmanı ile ödeme imkânınız arttı. Aynı zamanda faiz maliyeti düştü, vadeler uzadı. Dolayısıyla, artık alım kararını bekleten ve işyeri ihtiyacı olan kişiler ödeme konusunda daha rahatladılar. Seçenekler genişleyince talep yükselmeye başladı. Talebin yükselmesi fiyat seviyesini de yukarı çekiyor.” dedi. Firmaların, özellikle ofisleri konusunda merkezi konumda, yeni ve prestijli binalarda, çalışanlarının kolay ulaşabileceği lokasyonları tercih ettiklerini belirten Özçiçek açıklamasına şöyle devam etti: “Ancak merkezde fiyatların yüksek olması ve yeni düzenleme
öncesinde kredi imkânının kısıtlı olması sebebiyle mecburen merkez dışındaki lokasyonlara yönelim oluyordu. Yeni düzenleme ile birlikte merkeze olan talebin daha da artacağını düşünüyorum. Biz Propa Plaza projemize gösterilen ilgiden çok memnunuz. Bize gelen taleplerden Merkezi İş Alanı'nda A sınıfı nitelikli ofis ihtiyacının ne kadar fazla olduğunu açıkça görüyoruz. Benzersiz ve bulunmaz bir konumda üstün özelliklere sahip A sınıfı bir ofis binası hayata geçiriyoruz. Büyükdere Caddesi aksında şirketlerin Genel Müdür ve CEO'ları düzeyinde oldukça yoğun talep aldık. Proje aşamasında çok uygun ve özel oranlarda kredi imkânı da sunuyoruz. Konum ve bina avantajı üstüne özel oranlı kredi imkânı ve ödeme kolaylıkları da sununca çok kısa bir süre içinde satışa sunduğumuz alanın 3 katından fazla bir talep aldık. Şu an firmalarla birebir görüşmeler gerçekleştiriyor ve talepleri değerlendiriyoruz.”
Nakti olmayan küçük yatırımcı kurtuldu
EVA Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı ise konuyla ilgili görüşlerini; “Bence BDDK çok iyi bir karar verdi. Sonuçta Türk bankaları hem güçlü hem de temkinliler, zaten krediyi vermeden çok ince eleyip sık dokuyorlar. Gayrimenkul sektöründe ticari yatırımlar son dönemde bir gelişim halinde ancak kredilendirme sorundu. Özellikle nakti fazla olmayan yatırımcı
yüzde 50 sinden fazlasını finansa edemediğinden ticari gayrimenkule istediği gibi yönelemiyordu. Bu yüzden de ofis ve dükkan tipli projelerde ufak yatırımcının nakti yoksa sıkıntısı var. Artık bu engelde kalktı. Bu nedenle gelişmeyi hem gayrimenkul sektörü için bu pozitif olarak görüyorum, hem de Türk Bankacılık sektörüne olan güven olarak yorumluyorum.” şeklinde ifade etti.
Yatırımlar artacak
Ticari gayrimenkullerle ilgili kredi limitin yükseltilmesinin hem proje geliştiricileri hem yatırımcılar açısından çok önemli bir adım olduğunu vurgulayan Omurga Yapı Yatırımları A.Ş. Genel Müdürü Oğuz Kösebay, “Bu olumlu gelişmeler sektörümüz açısından büyük önem arz ediyor. Bildiğiniz üzere konut kredilerindeki esneklik, ticari gayrimenkullerde yoktu. Buda ticari gayrimenkullerle ilgili işlem hacmini sınırlıyordu. Firmalar, alternatif olarak leasing aracını kullanıyorlardı ancak leasing işlemlerinde de vadenin sınırlı olması yine işlem hacmini sınırlı tutuyordu. Dolayısıyla kredi limitinin yükselmesiyle birlikte ticari gayrimenkul alımlarda daha fazla dış kaynak kullanabilme imkanı sağlarken yatırım kabiliyetini arttıracaktır.” dedi.
Satışlar artacak
Ticari gayrimenkulerin genelde konutlara oranla daha pahalı üniteler olduğunu hatırlatan Sarp
Group İnşaat Genel Koordinatörü Vekalet Kaba, “Satış pazarlamada kredili satışlarda zorluk yaşanıyordu. Ancak, bu limitin yüzde 100 çıkarılması gayrimenkul satışlarını oldukça arttıracağını düşünüyorum. Ayrıca Fitch’ten sonra bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviye olan Baa3 yapması ile BDDK’nın kararı gayrimenkul sektöründe yerli ve yabancı yatırımcı açısından daha anlamlı hale geldi. Piyasaların uzun zamandır beklediği bu not artışı, inşaat firmalarını daha büyük projeler üretmeye sevk edecektir. Üretilen bu gayrimenkullerin özellikle ticari alanlarının satışı da BDDK’nın kararı ile daha kolay alıcı bulacaktır. Ayrıca kentsel dönüşümle birlikte ticari ve konut üretimi artacaktır. Üretim, arz ve talebin dengelenmesi açısından da iyi olacağını düşünüyoruz. 2013 yılı sektörün hareketli olduğu bir yıl olacaktır; tüm bu olumlu kararlar ve iyimserlik göstergeleri Türkiye gayrimenkul alanında, sadece 2013 yılı değil önümüzdeki birkaç yılı bu rüzgarla geçirecek ve çok olumlu neticeler alınacaktır.” diye konuştu.
Pazara yeni bir soluk geliyor
Kuzeyyıldızı Gayrimenkul Geliştirme ve İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Müfit Öget konuyla ilgili, her firmanın kendi kredibilitesi doğrultusunda bir limitle alım yapabilmesinin pazarda yeni bir soluk yaratacağını ve ticari gayrimenkul yatırımına teşvik edeceğini söyledi. 2013 yılı sonu itibariyle tamamlanması planlanan Monumento Kartal projesinde yeni nesil teknolojik donanıma sahip ofislerin, geniş toplantı alanlarının müşterileri cezbettiğini söyleyen Öget, “Bu yeni uygulamanın satışlarımıza yansıyacağını öngörüyorum.” şeklinde konuştu. Babacan Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Babacan da konuyla ilgili; ticari gayrimenkuller genelde kirayla kendini amorti ettiği için çok büyük sermayesi olmayanlar için iyi bir yatırımdır. Sektöre büyük canlılık katacak olan bu yenilik ciddi bir atılım sağlayacak.” dedi.
23
Haberler
N
Nurol Park Güneşli metrekaresi 2.900 TL’den satışta
urol GYO, ‘Hayat Yeşermek İster’ sloganıyla İstanbul’un yıldızı parlayan merkezi Güneşli’de Nurol Park projesini başlattı. Basın Ekspres’teki Hürriyet Medya Towers’ın 55.000 m² arazisi üzerinde inşa edilecek Nurol Park, hayatların yeşereceği ve kök salacağı bir ‘yaşam vadisi’ olarak tasarlandı.
Nurol Park’ta ‘loft’, ‘rezidans’ ve ‘tower’ olmak üzere üç farklı konseptte ihtiyaca uygun metrekarelerde 1.118 konut bulunacak. Projede konutların yanı sıra 24.000 m² açık hava yaşam vadisinde 70’e yakın cafe ve mağaza, ayrıca 20.000 m² alana sahip ofis bloğu ve otel yer alacak.
Geleceğin yaşam tarzını, özellikle de metropol ihtiyaçlarını doğru okuyan ve projelerini ‘Hayata Yatırım’ anlayışıyla yürüten Nurol GYO, ‘Hayat Yeşermek İster’ sloganıyla İstanbul Güneşli’deki karma projesi Nurol Park’ı tanıttı. 55.000 m² alan üzerine inşa edilecek Nurol Park projesinde toplam 1.118 konut, 70’e yakın sokak mağazasının yanı sıra 20.000 m² alana sahip ofis bloğu ve otel yer alacak. Nurol Park’ta 154
24
rezidans, 84 loft ve 880 tower dairesi olacak. Projede 1+1’den 4+1’e kadar farklı alternatiflerde her zevke ve ihtiyaca uygun konutlar bulunacak.
Hürriyet Medya Towers’ın bulunduğu araziyi 127,5 milyon dolara satın alan Nurol GYO, proje için toplam 340 milyon dolar yatırım yapacak. Nurol Park, metrekaresi 2.900 TL’den başlayan lansman fiyatlarıyla satışa sunuldu. Projenin tüm fonksiyonlarıyla 2016’nın ilk çeyreğinde tamamlanması planlanıyor. Nurol Park Güneşli projesi, Nurol GYO Genel Müdürü Musa Aykaç’ın ev sahipliğinde, İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında tanıtıldı.
Güneşli’de bir yaşam vadisi: Nurol Park
Nurol GYO Genel Müdürü Musa Aykaç, toplantıda yaptığı konuşmada, yüzyılın yaşam tarzını ve metropol ihtiyaçlarını doğru okuyarak gayrimenkul projeleri ürettiklerini söyledi. İstanbul Güneşli’de 55.000 m²’lik bir alanda inşa edecekleri Nurol Park’ı
hayatların yeşereceği, meyve vereceği ve kök salacağı bir ‘Yaşam Vadisi’ olarak tasarladıklarını ifade etti. Nurol Park’ta modern yaşam ve doğanın bir arada olacağını kaydeden Aykaç, “Ağırlaşan yaşam koşulları ve modern hayatın getirdiği bazı gerekçelerle iletişimin zayıfladığını gözlemliyoruz. Bu nedenle Nurol Park projemizde özellikle geçmişin samimi ve iletişim halinde olan mahalle dokusunu yeniden canlandırmayı amaçlıyoruz. Tamamiyle özgün bir proje olan Nurol Park’ta sosyal alanlar, avlular, teras alanları yer alacak. Projemizin 24.000 m²’lik büyük bir bölümünü peyzaj alanı olarak kullanacağız” dedi. Aykaç, Nurol Park projesinde cazip koşullu ödeme planları sunduklarını belirterek “Nurol Park’ta konutların KDV tutarını tüketiciye yansıtmıyor, biz ödüyoruz” diye konuştu.
Beyoğlu Tünel Güneşli’ye esin kaynağı oldu
Nurol Park’ın konut alanı, ofis bloğu ve açık hava mekânlarıyla zengin bir proje olduğuna dikkat çeken Aykaç şu bilgileri verdi:
“Nurol Park’ı kapalı site mantığından uzak, çevresiyle iletişimi kopmayan bir proje olarak tasarladık. Nurol Park, aynı zamanda bulunduğu bölge için de bir çekim alanı olacak. Sokak – çevre kullanımı maksimum olan bir mahalle dokusu oluşturuyoruz. Böylece hem güvenli, hem de bölge dokusuna entegre açık bir düzen yaratıyoruz. Loft diye adlandırdığımız konut blokları arasındaki sokakları alışveriş ve cafe alanı olarak tasarladık. Burada Beyoğlu Tünel’deki geleneksel sokak yaşamından ilham aldık. Ofis bloğunda ise Londra, Canary Wharf ’daki gibi çalışanlara öğle yemeklerini yeşil bir alanda yeme olanağı sunan mekânlar tasarladık.”
Projenin sağ kısmını konut bölümü, sol kısmını ise ticari bölüm olarak konumlandırdıklarını belirten Aykaç, şunları söyledi: “Projede üst ve alt platform arasında 7 metrelik kot farkı bulunuyor. Üst kottaki tüm konut blokları bir avluya açılıyor. Alt kotta ise ticari alanlar yer alıyor. Bu sayede, projemizde birbiriyle diyalog halinde bir mimari ve sosyal yapı oluşturuyoruz.”
Güneşli Nurol Park ile daha da değerleniyor
Güneşli’de Hürriyet Gazetesi’nin eski yerine inşa edilecek Nurol Park projesinin bölgenin değerini artıracağını ifade eden Aykaç, “Potansiyel finans sektörü alanları arasında gösterilen bölge, havaalanına olan yakınlığı ve ana ulaşım aksları üzerinde kalan konumuyla önemli bir iş bölgesi haline gelmiştir. İkitelli, Çatalca, Çorlu gibi yoğun sanayinin olduğu bölgelere olan yakınlığı Güneşli’yi ticaret hayatı için daha ayrıcalıklı
bir yere koyuyor” dedi.
Bölgenin ulaşım kolaylığının yanı sıra yaşam alanı olarak da cazip bir bölge olduğunun altını çizen Aykaç, özellikle son yıllarda artan konut ve otel projelerinin varlığıyla da uluslararası yatırımların bölgeye yöneldiğini kaydetti. Güneşli bölgesinde ciddi bir dönüşüm yaşandığını belirten Aykaç, “Biz de Nurol Park projemizle bugünden geleceğe imza attığımıza inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Kolay ulaşım olanağı
Nurol Park, bulunduğu konum itibariyle, İstanbul trafiğinde sakinlerine birçok alternatif sunuyor. Proje TEM ve E5 arasındaki Basın Ekspres Yolu üzerinde yer alıyor. E5’e 6 km, TEM’e 3 km mesafede bulunan Nurol Park’ın Atatürk Havalimanı’na uzaklığı ise 7,5 km. Nurol Park, ayrıca yapılması planlanan metro hattının Evren Durağı’na ise 230 metre mesafede bulunuyor.
Loft, rezidans ve tower konutlar
Nurol Park projesinde metropol hayatının gerektirdiği farklı beklentilere ve ihtiyaçlara cevap vermek için tasarlanan 7 katlı iki blokta yer alan 84 loft dairesi bulunuyor. 3,20 metre tavan yüksekliği ile ferah bir yaşam alanı sağlayan loftlarda 2+1, 3+1 ve 4+1 konut seçenekleri bulunuyor. Loft’lar 113 m2 ile 191 m2 arasında değişiyor. Nurol Park’ta 1+1 ve 2+1 seçeneklere sahip toplam 154 rezidans dairesi bulunuyor. 13 kata sahip rezidans bloğunda, concierge hizmeti de sunulacak. Rezidanslar
54 m2 ile 83 m2 arasında değişen boyutlara sahip.
Nurol Park’ın tower daireleri 10 ile 31 katlı 4 blokta toplanıyor. 1+1, 2+1, 3+1 ve 4+1 seçeneklere sahip toplam 880 adet tower dairesi bulunuyor. Tower dairelerinin boyutları 74 m2 ile 204 m2 arasında değişiyor.
Mahalle geleneğine sahip Park Çarşı
Projede Nurol Park sakinlerine özel yaşam alanlarının yanı sıra ziyaretçilere de açık olan 70’e yakın sokak mağazası, cafe ve restoran yer alacak. Eski mahalle geleneğini yaşatan Park Çarşı adındaki bu bölümde manavdan kasaba her türlü ihtiyaçların karşılanabileceği dükkânlar olacak. Nurol Park’ta ayrıca bir anfitiyatro da bulunacak.
Sağlıklı bir yaşam alanı
Nurol Park’ın tüm bloklara yürüme mesafesindeki Fitness Center’ından proje sakinleri diledikleri gibi yararlanabilecekler. Fitness Center’da yaz kış kullanıma açık olacak kapalı yüzme havuzu ve güneşlenme terasları yer alıyor.
Ödüllü iş ortakları ile çalışılıyor
Nurol Park projesinde ödüllü iş ortakları ile çalışılıyor. Projenin mimarlık işlerini New York, Moskova ve İstanbul gibi dünyanın önde gelen metropollerinde faaliyet gösteren, Türkiye’nin ödüllü uluslararası mimarlık ofislerinden Öncüoğlu+ACP Mimarlık yürütüyor. Projedeki peyzaj alanı, yine birçok ödüllü projeye imza atan ve yurtdışında da projeler yürüten Dalokay Design Studio tarafından yapıldı. 25
Fuar
Sektörün zirvesi yapı fuarında toplandı
T
Uluslararası etkinlikleri, yarattığı iş fırsatları ile büyük ilgi gören sektörün zirvesi 36. Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul 109.537 ziyaretçiyi ağırladı!
ürk yapı sektörünün ve bölgenin en büyük fuarı Yapı Fuarı - Turkeybuild İstanbul, 81.000 m 2’lik 12 salon ve açık alanında, 1.150 katılımcı firmanın ürün ve hizmetlerini 109.537 ziyaretçiyle bulu şturdu. Fuarın Uluslararası İş Geli ştirme Platformu etkinlikleri yapı sektörü profesyonelleri tarafından büyük ilgi gördü. Fuar, yapı sektöründe en son yenilik ve teknolojileri barındıran ürün çe şitlili ği ile uluslararası pazarlar ve fırsatlar için bulu şma noktası oldu. Yapı dünyasının bilgi merkezi olarak 45 yıldır hizmet veren YapıEndüstri Merkezi (YEM) tarafından düzenlenen ve 36 yıldır yapı sektörünün uluslararası zirvesi olan Yapı Fuarı Turkeybuild İstanbul 24 - 28 Nisan tarihleri arasında Tüyap 26
Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekle ştirildi. Her geçen yıl büyüyerek sektöre olan katkısını artıran fuarda bu yıl da; binlerce ürün çe şidi, yeni teknoloji ve hizmet yer aldı. 81.000 m 2’lik 12 salon ve açık alanda düzenlenen, 1.150 firmanın katıldı ğı fuarı 109.537 kişi ziyaret etti. Yapı Fuarı - Turkeybuild İstanbul, “Türkiye’nin de içinde bulundu ğu Balkanlar, BDT ülkeleri, Orta Do ğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan bölgenin en büyük yapı malzemeleri fuarı” olma özelli ğini bu yıl da sürdürdü. Yapı Fuarı - Turkeybuild İstanbul’un sadece bir fuar olmadı ğını, aynı zamanda bir i ş platformu oldu ğunu vurgulayan Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) ve YEM Fuarcılık Genel Müdürü Dr. Barı ş Onay , yıl boyunca fuar çalı şmalarının özenle yürütüldü
ğünün altını çizerek, 36 yılın bir ba şarı öyküsü oldu ğuna vurgu yaptı. Uluslararası katılımın önemine de ğinen Barı ş Onay, fuarın “Konuk Ülke Projesi”nin bu yıl ki konu ğunun Azerbaycan Cumhuriyeti oldu ğunu belirtti.
Onay, Azerbaycan’ın Türkiye için önemine de ğinerek, i ş konseylerinin birlikte çalı şmasının iki ülke arasındaki ticari ili şkileri geli ştirece ğini ifade etti. Fuarın İş Geli ştirme Platformu, Uluslararası İş birlikleri ve İhracatın Geli ştirilmesine Yönelik Adımlar… Yapı Fuarı Turkeybuild İstanbul kapsamındaki İş Geli ştirme Platformu, çe şitli etkinliklerle bu yıl da katılımcı firmalara, sektöre ve Türkiye ekonomisine katkı sa ğladı. Platformun bu yılki etkinlikleri olan; “Konuk Ülke Azerbaycan Projesi” ve “4. Avrasya Yapı Forumu” büyük ilgi gördü.
Fuara Yerli ve Yabancı Alım Heyetlerinin İlgisi Artarak Devam Etti! Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul kapsamında, her yıl T.C. Ekonomi Bakanlı ğı koordinatörlü ğünde OA İB ile birlikte organize edilen “Yurtdı şı Alım Heyetleri İkili Görü şmeleri bu yıl 38 ülkenin katılımıyla gerçekle ştirildi. “Yurtdı şı Alım Heyetleri İkili İş Görü şmeleri”nin yanı sıra, ülke çapında sektörün tüm payda şlarının birbiri ile etkin bir biçimde ileti şime geçebilmesi, sektördeki tüm yeniliklerden haberdar olup takip edebilmesi, bu alandaki ticari faaliyetlerin artması amacıyla düzenlenen “Yurtiçi Alım Heyetleri Ziyaret Programı” da fuarda ba şarıyla devam ettirilen çalı şmalar arasında yer aldı.
Türk yapı sektörünün en iyi ürünü seçildi! YEM Ödülleri Projesi kapsamında bu yıl 21. kez verilen Altın Çekül “Yapı Ürün Ödülü” de Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul açılı ş töreninde sahibini buldu. Altın Çekül “Yapı Ürün Ödülü” 2013’e “Artema - Minibox Ankastre Sıva Altı Standardizasyonu” ürünü ile Eczacıba şı Yapı Gereçleri A. Ş. de ğer bulunurken; Knauf, “Knauf Cleaneo ® Akustik Alçıpan” ürünü ile Gümü ş Çekül Ödülü’ nün sahibi oldu. Altın Mıknatıs Stand Tasarım
Fuar Takvimi - 2013 19. Yapı Fuarı – Turkeybuild İzmir 26. Yapı Fuarı – Turkeybuild Ankara
Ödülleri sahiplerini buldu! Yapı Fuarları - Turkeybuild’in bir gelene ği olan Altın Mıknatıs Stand Tasarım Ödülleri bu yıl da fuar kapsamında düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Birincilik ödülü; tasarımını Yüksek Mimar Atıl Beçin ve uygulamasını O ğuz Bayazıt Mimarlık’ın yaptı ğı "Dendro Parke" standına verildi. İkincilik ödülü; tasarımını Magari Masif Firması’nın sahibi Kamil Kaptan’ın ve uygulamasını Magari Masif firmasının yaptı ğı “Magari Masif” standının oldu. Üçüncülük ödülü; tasarımını Yüksek Mimar Atıl Beçin’in ve uygulamasını O ğuz Bayazıt Mimarlık’ın yaptı ğı "Aspen Yapı ve Zemin A. Ş." standına verildi. I şıngör Design’dan Endüstri tasarımcısı Suat Altun’un tasarladı ğı SaintGobain Weber Yapı Kimyasalları ve Ticaret A. Ş.’ nin standı; mansiyon ödülü ne de ğer görüldü. Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) Özel Ödülü ise tasarımını Anta Mimarlık’tan Berna Bostancı’nın yaptı ğı Palmiye Gölge Sistemleri AŞ’nin standına verildi.
3 – 6 Ekim 2013 24 – 27 Ekim 2013 27
Teoman KÜPELİ
Yok daha neler!
İş hayatının yorucu temposu içinde enerjik bir şekilde koştururken, ne akşama gelecek olan misafirlerin telaşı, ne de sizin küçük olduğunu düşündüğünüz, ancak büyüdüğünü söyleyen ve evde kendisi için bir yardımcı istemeyen kızınızın okuldan eve döndüğünde yalnız kalacak olması sizin keyfinizi kaçıramıyor. Evinizdeki yardımcınız evinizi sizin ve sevdiklerinizin ihtiyaçlarına göre düzenliyor. Üstelik bu yardımcı maaş istemiyor, izin günü yok, hastalanmıyor ve ondan yapmasını istediğiniz hiç bir şeyi unutmuyor. Çünkü o bir ‘akıllı ev’ sistemi... 15:30 Kızınızın servisi yola çıktı. Cep telefonunun GPS’inden kızınızın konumunu takip eden eviniz sizi bilgilendirdi... 15:45 Servis evinize yaklaştığında, eviniz kızınızın yaşayacağı alanlardaki ısıyı istediğiniz seviyeye getirmeye başladı bile...
16:00 Servis evinize ulaştı. Kızınızı tanıyan eviniz, güvenliği kontrol edip alarm sistemini devreden çıkarttı ve kızınıza kapıyı açtı... 16:05 Eviniz size kızınızın geldiğini bildirdi. Cep telefonunuzdan kızınızı gözlerinizle görün ama sakın el sallamayın, toplantıdasınız :) 16:15 Kızınız evin içinde gezerken akıllı eviniz, sensörleri sayesinde devamlı yolunu aydınlatıyor ve gereksiz ışıkları söndürüyor...
18:48 Toplantı sonunda bitti, işleri toparladınız, artık sizin için günün ikinci yarısı başlıyor ama içiniz rahat evde işler yolunda... 18:55
Akıllı eviniz, konuklarınız için sabahtan fırına koyduğunuz nefis yemeği pişirmeye başladı...
19:00 Hava durumunu kontrol eden eviniz, yağmur yağmadığını görüp bahçeyi sulamaya başladı... Havanın iyice kararmasıyla birlikte perdelerinizi istediğiniz oranda kapalı hale getirdi... 19:05 Siz yaklaşırken, eviniz bu defa sizin yaşam alanlarınızın ısısısını istediğiniz seviyeye getirmeye başladı...
19:25 Evinize vardınız, sizi tanıdı ve garaj kapınızı açtı, ıslanmayın diye sulamayı kapattı ve yolunuzu aydınlatmak için ışıkları en parlak seviye ye getirdi. Bu sırada eşiniz de size yetişti. Siz eve girince sulama tekrar çalıştırıldı... 19:40 Siz üzerinizi değiştirirken kahve makinanız size köpüklü bir yorgunluk kahvesi hazırladı...
20:12 Kapı çalıyor, gelenleri görmeniz için kapıdaki kameranın görüntüsü televizyonda beliriyor. Gelenler misafirleriniz. Eviniz siz geldiğinizde olduğu gibi bahçeden eve gelene kadar onlarla da ilgilenecek… Bu hikaye hangi gelecekte mi geçiyor? Günümüzde! Evet; teknolojide son yıllardaki hızlı gelişmeler bütün bunları bugünün evlerine kolayca uygulanabilecek hale getirdi. Hem de son derece uygun maliyetleriyle ve hiç bir kırma dökme gerektirmeyen kolay ve hızlı kurulumlarıyla. Günümüzün akıllı evlerinin bütün marifetleri ve evlere nasıl bu kadar kolay uygulanabildikleri yakında... 28
Dekorasyon
A
Aksesuarlar Evinize Hayat Verir
Evinizi dekore ederken olmazsa olmazların başında ne gelir diye sorsak eminiz ki birçoğunuz aynı cevabı verecektir; aksesuar. Küçük, büyük, renkli yüzlerce seçenekle evinizde yapacağınız küçük dokunuşlar tamamen farklı bir atmosfer yaratmanıza yardımcı olacaktır. ksesuarlar, ev dekorasyonunun tamamlayıcı unsurlarıdır. Mekânın tarzını ve duygusunu güçlendiren aksesuarları kullanırken karmaşa yaratmamaya dikkat etmek gerekir. Kişiye özel üretimleriyle dikkat çeken Bellagio Plus Mobilya’nın tasarımcısı Oya Özbek, aksesuar kullanımının evdeki bütünlük hissini tamamladığını söylüyor. En önemli unsurun alanın büyüklüğü olduğuna dikkat çeken Özbek, aksesuar kullanımındaki püf noktalarını ise şöyle sıralayor: Eğer salon ya da oturma odanız küçükse, büyük objeler kullanmamalısınız. Cam objeler ve canlı çiçekler odanızı daha ferah gösterecektir. Cam, ışığı yansıttığından ve içine koyulan herhangi bir şeyin rengini aldığından, kullanımı en iyi materyallerdendir. Dar alanlarda ayna kullanılarak odanıza genişlik hissi verebilirsiniz. Pek çok yeni model olduğu gibi klasik aynalar da çekici olabilir.
Odanın boş kalan bütün bölümlerine aksesuar koymak yerine, bir araya getirilmiş parçalar daha şık olacaktır. Öncelikle büyük parçalarla başlayın. Daha sonrasında küçük olanları etrafına yerleştirin. Farklı yükseklikte parçaları bir arada kullanarak odanızda görsel hareket sağlamış olursunuz. Hareketlenen mekânların pozitif enerjisi de artar.
Biriktirdiğiniz minik objeler ve biblolarda aşırıya kaçmak, gözü yorar, karışıklığa neden olur. Bunun için küçük objeleri bir arada kullanarak etkilerini arttırabilirsiniz. Örneğin biblo koleksiyonunuzu, göz hizasında bir rafta birlikte sergileyebilirsiniz. Aynı ebatlara sahip resim ve tabloları geometrik şekillerle asın. Siyah-beyaz fotoğraflarınızı, benzer çerçevelerle duvarınızda dikdörtgen oluşturacak şekilde asabilirsiniz.
Porselen aksesuarlarınızı duvarınızdaki bir nişte sergileyebilirsiniz. Nişin içini canlı bir renge boyadığınızda porselenlerinizdeki ince işçilikler daha da göze çarpacaktır. Kanepenizi tarzınıza göre koltuklar ya da şallarla daha zarif kılabilir, kontrast renklerle odanızın enerjisini arttırabilirsiniz. 30
Dekorasyonun Gizli Kahramanları Avizeler
A
Işık insanoğlunun yaşam kaynaklarından biri dersek, hiç de yanılmış olmayız. Hele ki, sizin için en önemli mekân olan evinizde ki ışığın kullanımı ve ışığı yansıtan avizeler oldukça önemli. Çünkü ışık oyunları ve avizelerle evinizin enerjisini tamamen değiştirmeniz mümkün! vizeler, dekorasyonunuzun gizli kahramanlarıdır. Doğru aydınlatmayla evinizi daha geniş gösterebilir, tüm havasını değiştirebilirsiniz. Peki, aydınlatma ürünleri alırken neye dikkat etmeliyiz? Butik ve kişiye özel üretimleriyle dikkat çeken Bellagio Plus Mobilya’nın tasarımcısı Oya Özbek ve iç mimar Nilüfer Kaptana, ev dekorasyonunun en önemli tasarım parçalarından olan aydınlatma ürünlerinin seçimlerinde nelere özen gösterilmesi gerektiğini anlattı. Kaptana, aydınlatma seçiminde en önemli noktanın evin güneş alıp almaması ve tavan yüksekliği olduğunu söyledi. Güneş alan evlerde, aydınlatma seçeneklerinin çeşitlendirilebileceğini ancak az ışık alan evlerde led ampullerinin daha kullanışlı olacağını belirten Kaptana; duvarın, mobilyaların rengi, dekorasyonun tarzının da aydınlatma seçiminin önemli etkenlerinden olduğunu ifade etti. Nilüfer Kaptana ve tasarımcı Oya Özbek, avize seçimindeki püf noktalarını şöyle anlattı: Avize, her zaman birinci ışık kaynağı olmak zorunda değildir. Yan ışık olarak kullanılan avizeler, odanıza daha yumuşak bir hava katabilir. Tavan yüksekliğinize dikkat etmelisiniz. Alçak tavanlı mekânlarda avize yerine alternatif aydınlatma ürünleri seçilebilir. Yüksek tavanlı salonlarda ise büyük ve taşlı avizeler oldukça şık bir görüntü yaratabilir. Ancak burada yansıma kalitesini etkilemesi nedeniyle orijinal taş kullanımına dikkat edilmeli.
Modern salonlarda kumaş ya da alüminyum malzemeli led ampuller alternatif olabilir. Ayrıca metal ve ferforje ile cam uyumunun yakalandığı avize modellerinde
hem klasik öğeleri hem de modern çizgileri bulabilirsiniz.
Mobilyalarınızın rengine tezat aydınlatmalarla dikkat çekici bir konsept yaratabilirsiniz. Beyaz rengin hâkim olduğu bir salonda kırmızı mat bir avizeyle sadelikten vazgeçemeden evinizin enerjisini arttırabilirsiniz. Siyah
mobilyalarınıza da beyaz avizeler kullanarak denge sağlayabilirsiniz. Modern tarzda döşenmiş bir salon ya da oturma odasında mat yüzeylerde kırmızı, beyaz, siyah, bordo kullanırken, bu renklerle zıtlık yaratacak avizelerle renkli kişiliğinizi ortaya koyabilirsiniz.
Nötr renklerin hâkim olduğu iç mekânlarda ise altın ve gümüş renklerin kullanıldığı avizelerle klasiğin asiliğini sürdürebilirsiniz. Oturma odanızda kenarda kullanacağız okuma lambalı bir labrader ve abajur, evinizin samimiyetini yansıtmanıza yardımcı olur.
Yatak odanızda ise homojen bir ışık içerideki ortamı sıcak gösterecektir. Giyinme odasında ise elbisenin gerçek rengini gösterecek şekilde bir aydınlatma ışık kaynağı kullanmak gerekmektedir. Antrelerde ise sarkıt aydınlatma ürünleri mekânınızı sınırlarken, bir tavan armatürü daha fazla ışık verecek ve mekânın bütünlüğünü koruyacaktır.
31
Dekorasyon
Dünyanın en şık sofraları porselenler ile kurulur, en leziz yemek sunumları ve en şık masa düzenleri porselenler eşliğinde yapılır…
Ş
Sofralarda Porselen Işıltısı
ık , keyifli ve özgün sofralar yaratmak isteyen herkesin ilk ve tek tercihi olan porselen takımlar , incelikleri ve duruşlarındaki zarafetleri ile masalara katılan ayrı bir keyiftir. Seçici zevklere sahip olanların beklentilerine en uygun ve en zevkli detayları sunan Güral Porselen ayrıcalık ve ihtişam katacak ışıltıyı sofralarınıza taşıyor.
Beyazın asaleti ile porselenin ihtişamlı dokusu Güral Porselen’nin 86 parçalık eşsiz tasarımında buluştu. Güral Porselen yeni evlenecek çiftlere ya da yemek takımını yenilemek isteyenlere gelin gibi masalarda ayrıcalıklı ve leziz sununlar yapabilmeleri ve muhteşem lezzetlerin tadını çıkartmaları için GRL porselen takımını tasarladı.
ROMANTİK BEYAZ
GÜRAL PORSELEN’DEN ÖZEL KAMPANYA !
Çeyiz alışverişi düğün hazırlıklarının en keyifli ve renkli aşaması… Güral Porselen, hayalinizdeki çeyiz seti için mükemmel fırsat sunuyor …
Sofranızın ve mutfağınızın bütün ihtiyaçlarına cevap veren 219 parçalık Güral Porselen çeyiz seti çok özel bir fırsatla alıcılarını bekliyor. 219 parça Çeyiz Seti 2.409 TL yerine 1.999 TL . Evlerini yenileyenler, evlenmek üzere olanlar için fırsat sunan Güral Porselen’nin bu özel set’i nin içinde yer alan 85 parca kare bone yemek takımı,90 parca sandıklı çatal – bıçak takımı , 22 parca kahvaltı ve çelik seti ile hayalinizdeki çeyiz setinin sahibi olabilirsiniz… Gündelik yaşamın vazgeçilmez parçalarını bir araya getirmeyi amaçlayan Güral Porselen’nin internet sitesinden , mağazalarından ve seçkin züccaciyelerinden alışverişiniz daha da kolaylaşacak… 32
Dekorasyon
Güral Vit’ten minimal dinamizm B
Sağlık ve konforun peşinde benzersiz ilklere imza atan Güral Vit, minimalist , sade ve dinamik anlayışıyla fonksiyonelliği bir araya getirerek banyolarda hayatı kolaylaştırıyor…
anyolarda ultra modern alanlar yaratan Nero serisi , minimalist ,dikdörtgen formları ile Güral Vit’in sınırsız tasarım tecrübesinin göstergesi . Banyolardaki fonksiyonelliği ve karşı konulmaz duyguları bir araya getiren Nero , Lavabo ve klozet takımları saf beyaz renklerinin yanı sıra mat siyah ve kırmızı renk secenekleri sıra dışı bir banyoya sahip olmak isteyenler için göz kamaştırıcı bir şıklık sunuyor. Seriyi bir adım öteye götüren farklı ölçülerindeki Nero lavabolar, küçük metrekarelerde de iddialı olmak isteyenler için ideal. Geniş ürün gamına sahip olan Nero, tasarruflu su boşaltım seçenekleri ile su sarfiyatını azaltma imkanı sağlar. Özel tasarımı sayesinde konforlu ve rahat kullanım sağlayan seri Avustralya Watermark sertifikasına sahiptir. Nero hem büyük hem küçük banyolara uyabilecek çeşitli ebatlarda lavaboları ve klozetleriyle banyolarda hayatı kolaylaştırıyor…
Banyoya geçelim mi?
S
Banyo evin sıkça kullanılan alanlarından biridir. Banyonuzun planını değiştirebilir, pratik dekorasyon kirleriyle banyonuzu güzelleştirebilirsiniz.
ağlık ve konforun peşinde benzersiz ilklere imza atan Güral Vit , banyolarda fonksiyonel ve dekoratif dokunuşlarla ürün gamına yenilikler katıyor…
Beyaz’ın yalın ve pürüzsüz çekiciliği, keskin hatları, kare formu ve sadeliğiyle KAREN minimal banyolar yaratıyor… Minimalist, keskin düz hatları ile dekorasyona öznellik kazandıran Karen lavabolar, modüler mobilya sınıfının en özel örneklerinden biri olarak şimdiden, Güral Vit koleksiyonunun vazgeçilmezleri arasında yerini aldı. Karen, geniş seçenekleri ile tüketicinin kendi tercihlerini banyosuna yansıtmasına olanak tanıyor. Farklı boyutlar, entegre lavabolar, yere veya duvara monte 34
edilebilen klozetler, mobilya ile uyum sağlayan ahşap kaplamalar , banyonuza uygun mükemmel bir uyum yaratıyor.
Güral Vit, vitrifiye ürünleri ile sofistike bir yaşam tarzı ve banyo dekorasyonu için modern koleksiyonlar geliştirmeye devam ediyor.
Sıradan Bir Vitrifiyeden Bahsetmiyoruz! G üral Vit geçmişten gelen alışkanlıklarımız ve gelecek beklentilerimiz doğrultusunda yürüttüğü çalışmalarla, sağlıklı ürünler geliştirme çabalarının sonucunda yeni bir ürün ortaya çıkarttı. WC Health klozet ile günlük yaşamda kullandığımız klozetlerde hayatı kolaylaştıran bazı değişiklikler yaparak en uygun anatomik pozisyonu bulmaya çalıştı. “WC Health” Yeni Nesil Tuvalet !
Sağlık ve konforun peşinde benzersiz ilklere imza atan Güral Vit, sağlımıza hitabeden bir estetik anlayışıyla fonksiyonelliği bir araya getirerek; Alafranga ve Alaturka tuvaletlerin en sağlıklı karışımından esinlenerek Wc Health’i yarattı. Normal klozetler ile aynı ölçülere sahip WC Health, hem sağlığına hem de görsel estetiğe önem verenler için tasarlandı. Uluslararası tarasım yarışamasında da ödüle layık görülen WC Health kısa zamanda birçok kişiye ulaşmayı başardı ve devam ediyor. Çağımızın birçok hastalığını hafifletmede yardımcı olan WC Health, her evin banyosunda yerini almaya hazırlanıyor!
Hem sağlıklı hem estetik bir banyo için Güral Vit alafranga ve alaturka tuvaletlerin en sağlıklı karışımından esinlenerek Wc Health’i yarattı.
35
Trend
Lüks Evlerde Artdeco Etkisi
Ses getiren çalışmaları ile Saray Mimarı olarak anılan İç Mimar Hande Tözün, “OnaltıDokuz İstanbul” projesinde, sınırlı sayıda kişiye satılan özel daireleri tasarladı. Şehrin merkezinde, Leb-i Derya manzarasıyla dikkat çeken projedeki dubleks daireler, bahçe kullanımları ile müstakil villaları aratmıyor. Başarılı İç Mimar’a, OnaltıDokuz İstanbul’u, yeni evlerine taşınacaklar için dekorasyon önerilerini sorduk. Bu yılın trendi yeniden yükselen Artdeco, modern mobilyalarla İtalyan çizgisi ve küçük evler için İskandinav tarzı…
B
irbiri ardına yükselen konut projeleri arasında, leb-i derya manzarası ile sıyrılan OnaltıDokuz İstanbul, şehrin kalp atışlarını duymak isteyenler için merkezi konumu ile dikkat çekiyor. Zeytinburnu’nda yürütülen projede, 3 blok ve 572 konut bulunuyor. Rezidans ve apart olarak hazırlanan daireler içerisinde, özel daireler, İç Mimar Hande Tözün tarafından düzenlendi. Apartman içinde bahçe kullanımı da olan dubleks daireler, müstakil villalar kadar konforlu. Tarihi yapılardaki renovasyon projeleri nedeniyle Saray Mimarı olarak anılan İç Mimar Hande Tözün’e OnaltıDokuz İstanbul’u ve yeni ev sahibi olanlara önerilerini sorduk. OnaltıDokuz İstanbul projesini anlatır mısınız?
Son yıllarda İstanbul, konut projeleri ile tekrar tasarlanıyor. Esenyurt, Ataşehir ve Göktürk’teki yeni konut alanları, İstanbul’un içinde ayrı birer şehir gibi. OnaltıDokuz İstanbul çalışması ise tam şehrin merkezinde olması nedeniyle oldukça çekici. Proje, 2010 yılı Mart ayında başladı.
OnaltıDokuz İstanbul Projesi’nde Hande Tözün İmzası taşıyan daire.
Panoramik manzarasıyla dikkat çeken konutlar, adını manzarası geniş ekran film görüntüsünü andırdığı için OnaltıDokuz teriminden alıyor. Bizden, özel dairelerin iç mimarisini hazırlamamız istendi. Üç aylık bir çalışma yürüttük ve 8 farklı tip daire tasarladık… Apartman içinde villa konsepti taşıyan dubleksler, bahçe kullanımı da olan lüks daireler hazırladık. Daireleri tasarlarken nelere dikkat ettiniz?
Daireler, projeyi tercih edebilecek ailelerin profilleri düşünülerek hazırlandı. Genç ve çocuklu aileler,
ileri yaşlarda ve kalabalık aileler… Tek bir iç mekan konsepti yok, her ihtiyaca ayrı bir konsept oluşturuldu. Bizim yaptığımız, farklı aile tipleri için konutları en işlevsel hale getirmek, daire metrekarelerine göre evlerde olabilecek en estetik ve konforlu düzenlemeyi sunmak. Tüm dairelerde evde çalışacak hizmetliler için de odalar tasarlandı. Manzara elbette tasarımı etkileyen en önemli unsur oldu. Kimi yatak odaları, çift cepheden denizi görüyor. Dairelerin, mutfakları, banyoları da denizi, gün ışığını içeri alacak şekilde. Bu durumda, banyoda ya da yemek yaparken konforunuzun yüksek olması gerekli… Onbeş dakikada duş alıp uyumak yerine, günün yorgunluğu küvette manzaraya karşı keyif yaparak atmak isteyebilirsiniz. Bu elbette bizim dekorasyon üzerinde daha fazla kafa yormamızı gerektirdi ve daireleri olabilecek en keyifli hale getirmeye çalıştık. Üslup açısından modern ve klasik tarzlarda, farklı zevklere uygun mekanlar tasarladık . Dekorasyonda, kahve ve bej tonlarını yoğun olarak kullandık, fuşya, mor ve sarı renklerde unsurlarla canlandırdık. Çocuk ve genç odaları ise çok daha canlı tonlarla ve eğlenceli olacak şekilde hazırlandı.
36
Yeni evlere taşınacaklara dekorasyon için önerileriniz nelerdir? Bu yılın trendleri için neler söylemek istersiniz?
Gösterişli Evler İçin Artdeco: High Concept olarak Artdeco yeniden moda. Artdeco, 1920-1930’lar arası hakim olmuş bir üslup. Amerika ve Fransa’da, Artdeco’nun en iddialı örneklerini sunan şirketleri hala görebilirsiniz. Doğu egzotizminden ve doğadan ilham alan bu stil, kendine özgü bir geometriyle hem mimariye hem dekorasyona etki eder. Artdeco, tasarımın dekoratif detaylardan arındırılması fikriyle son bulmuştur. Ancak bu etki son yıllarda tekrar gündemde. Duvar kağıtlarından perdelere ve mobilyalara kadar dekorasyona dair her detayda kendini gösteriyor. Bu tarza uygun bir dolap veya büfe kullanmak isteyenlerin geniş mekanlara ihtiyacı var. Biz de tasarladığımız dubleks dairelerin bazılarında bu tarzı uyguladık. Bu etkiyi daha küçük evlere taşımak isteyenler, modern mobilyalarını artdeko desenlerle hazırlanmış koltuk şallarıyla, minderlerle ve artdeco aksesuarlarla kullanabilirler.
İtalyan Tarzı: İtalyan mobilya sektörü her zaman yeniliğin öncüsüdür. Kendine özgü yalınlığı içinde, özenli ve iyi tasarlanmış detayları barındırır. Modern tasarımdan zevk alan, işlevselliği yalın ama heykelsi formlarda evinde görmek isteyenler için ideal tarzdır. Uzun yıllar daha çok
monokrom ve dekoratif süslemeden arındırılmış görmeye alıştığımız İtalyan firmalarının bu yıl trendlerinde daha çok renk ve desene yer verdiğini görüyoruz. Naturel renk şemasındaki modern mobilyaları canlı renkli aksesuarlar ve halılarla canlandırabilirsiniz. Bol desenli yastıklar da çok revaçta.
İskandinav Tarzı: Yeni konut projeleri, kent yaşamının değişen koşullarına uygun olarak küçük daireler de içeriyor. OnaltıDokuz İstanbul’da da 1+1 dairelerden
4+2’ye uzanan alternatifler söz konusu. Elbette şehrin içindeki konutların değeri daha yüksek oluyor. Bu nedenle bekar insanlar ve gayrimenkul yatırımı yapmak isteyenler, küçük dairelere ilgi gösteriyor.
Küçük alanlar için mobilya seçerken işlevsellik en önemli unsur haline gelir. Tıpkı İskandinav ülkelerindeki gibi sade, yalın çizgilerde ve işlevsel mobilyalar küçük evler için uygundur. Küçük bir eve sahipseniz, katlanabilir mobilyalar, masanızı sandalyenizi işiniz bittiğinden ortadan kaldırmanıza imkan verir. Çok desenli ve renkli objeler, küçük alanlarda tam bir kaos yaratacağı için önermiyoruz. Pastel renklerle aydınlık alanlar oluşturmak evi daha ferah gösterecektir. İç mimari açısından bakarsak yapabileceklerimiz bununla da sınırlı değil. Küçük salonu büyütmek ve hayatı daha pratik hale getirmek için açık mutfak tercih edilebilir. Küçük evler için bir başka sıkıntı da depolama alanları, banyoda depolama ürünü kullanmak pek alışılmış bir fikir değil ama oldukça şık sonuçlar elde edilebilir.
İç Mimar Hande Tözün Kimdir…
İç mimarlık eğitimini 8 yıllık otel işletmeciliği tecrübesiyle birleştiren Hande Tözün, Çırağan Sarayı’nın yenilenme projesi için yerli ve yabancı mimarlar arasından seçildi. Bu tarihi mekanda 3 yıl süren renovasyon projesini yürüten Tözün, beğeni toplayan çalışması ile uluslararası arenada haklı bir şöhret kazandı. Tözün’ün yine tarihi bir yapı olan Laleli’deki Harikzedegan Apartmanları’nda kurulan Crowne Plaza Otel projesindeki çalışmaları da otel projelerinin öne çıkan iç mimarlarından biri olmasını sağlayan etkenlerden biri. Türkiye ve yurt dışında birçok villa ve rezidans projesini hayata geçiren, Zeytinburnu’nda kurulan Onaltı Dokuz İstanbul’da lüks konutlar tasarlayan Tözün, İstanbul’un en saygın otellerinde ses getiren çalışmalara imza atıyor. 37
GEZİ
İki günde San Francisco! Dünyanın en etkili deprem bölgelerinden birinde tam kırk üç tepeye birden kurulan; mimarisi, evsizleri, eşcinselleri, her daim etkili olan sisli havası, tramvayları, güzel caddeleri, köprüleriyle ve çok kültürlülüğüyle dünya üzerinde gördüklerim arasında bir numaraya koyduğum şehir San Francisco... Ahmet Bugra Tokmakoglu
Ö
zellikle ABD yapımı olan film ve dizilerde aşina olduğum San Francisco, üç ay süren Teksas maceramın ardından çıktığım Kaliforniya turundaki son istasyon olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde New York dahil olmak üzere kayıtlara en popüler olarak geçen tüm şehirler arasında mutlaka görülmesi bir yer olarak dahil edilmeli, listelerin en başına.
Birçok bilgisayar oyunundan tanıdığım sokaklar, oyunlar kadar zihnime işlemiş olan dizi ve film sahneleriyle heyecan yaratıyor her adımımda. Meşhur Bay Bridge ile ilk soluğumuzu aldığımız San Francisco yoğun trafiği ile merhaba diyor bizlere. Çok fazla dolanmadan favori yerlerimizden olan Golden Gate Köprüsü’ne gitmeye karar veriyoruz. Navigasyon cihazımızla yönümüzü tayin ederek kısa süre içinde köprüyü görüyoruz uzaktan. Amerika seyahatim boyunca beni en çok heyecanlandıran an köprüyle karşılaşma anım oluyor. 38
Kesinlikle bu köprü görülmeli diyorum bir insan yaşamında…
Körfezin üzerinde seyreden yoğun sisin köprünün tam ortasından aşağılara doğru süzülmesiyle hemen hemen dört mevsim sise sahip olan köprüde kartpostallık görüntüler çıkıyor ortaya. Arabamızla sindire sindire geçiyoruz, yavaş yavaş. Köprünün bittiği yerde Marin şehri karşılıyor bizi. Hemen sağa doğru genişçe açılan alanda (Vista Point) turistlerin köprüyü ve arkada kalan San Francisco şehrini izlemeleri için tesis yapılmış. Arabamıza yer bulduktan sonra iniyoruz büyük heyecanla. Turist kalabalığını yarıp köprünün kenarından izlemeye koyuluyoruz şahane manzarayı.
Golden Gate Köprüsü
1937 yılında yapımı bitirilen köprü yapıldığı dönemde birçok rekoru elinde bulundururken, günümüzde ABD’nin simgeleri arasında yer alıyor. Büyük
Okyanus ile San Francisco Körfezi’nin birleştiği ve “altın kapı” (golden gate) olarak anılan coğrafi bölgenin (körfezin) tam üzerine yapıldığından bizdeki “altın boynuz” benzetmesi misali köprüye “Golden Gate” ismi verilmiş. Yaya ve bisiklet trafiği ile 6 şerit karayolunun geçişine açık köprü, dünyanın en sık intiharlara ev sahipliği yapan köprülerinden biri olarak kayıtlara geçmiş. Golden Gate'in işlevselliğine bakınca İstanbul gibi iki kıtayı birleştiren bir coğrafyadaki köprülerin bu şekilde turizme açılması gerekli olduğu düşüncesi geliyor zihinlere... Görebildiğimiz kadar sadece bu köprünün üzerinde yürümeye gelen binlerce turist var. Doğru pazarlama ve tanıtımla İstanbul bu köprünün kat kat fazlasını yapabilir. Ancak bizler turizmle uğraşmayı maalesef ki beceremiyoruz. Manzara fotoğraflarını aldıktan sonra köprünün yaya bölümünden yürümeye başlıyoruz. Sisin geçtiği orta bölüme geldiğimizde
anlaştığımız konforlu otel odamıza yerleşiyoruz. Zaman kaybetmeden San Francisco’nun keşfedilmeyi bekleyen bölgelerine doğru tekrar yola çıkıyoruz.
Golden Gate Park
ABD’nin tematik şehir parklarının en güzellerinden olan Golden Gate Parkı, San Francisco’nun nefes alma merkezlerinden. 412 hektarlık büyüklüğü ile şehrin planlı yapısının tam ortasındaki konumuyla hemen hemen her yerden eşit zamanda ulaşılabiliyor.
üzerimizdeki kıyafetler ile donmamak için çabalıyoruz. Yanımızdan geçip giden araçlarla beraber korka korka yükseklikten aşağıları seyrederken köprüde yürüyebilmek gerçekten keyif verici. Keşke Türkiye'de boğaz köprülerinde de yürüyebilsek diyoruz içimizden bir kez daha… San Francisco’dan Marin’e geçiş için araçlar para ödemezken tam
tersi istikamette geçişler için 4 dolar ödeniyor.
Köprünün ayaklarının olduğu bölgeye dar bir orman yolundan inip köprüyü bu kez aşağıdan izleyip, bulduğumuz otele yerleşmek adına şehir merkezine dönüyoruz. Amerika’nın birçok yerinde olduğu gibi burada da otel sektörü Hintlilerin elinde. Kısa bir pazarlığın ardından 35 dolara
Bitki ve botanik bahçeleri, tiyatro salonları, gölleri, AIDS tedavi merkezi, gençlik merkezleri, çay bahçeleri, müzeleri ve bilim merkezleri ile birbirinden farklı alanlardaki birliktelikleri barındırıyor içerisinde. Nefes almak isteyenler, köpekleriyle yürüyüşe çıkanlar, müzik yapanlar, dans edenler, kitap okuyanlar, uzanıp hayal kuranlar birbirilerine ses etmeden özgürce parkın içindeler. Özellikle renk renk çiçeklerle büyüleyici bir peyzaj uygulaması var bu parkta. Türkiye’de milyonlarca lira harcanarak yapılan çevre düzenlemeleri bu parkın yanında solda sıfır sayılabilir.
Bay Bridge
Oakland ile San Francisco’yu birbirine bağlayan iki katlı Bay Bridge bölgenin en önemli ulaşım güzergahlarından birini oluşturuyor. San Francisco’nun doğu ve ABD’nin diğer bölgeleriyle olan ulaşımını sağlayan bu köprü yılda 270 bin aracı üzerinden geçiriyor. 1936 yılında Golden Gate Köprüsü’nden sadece 6 ay önce trafiğe açılan köprünün üst katındaki 5 şerit araçları batıya (San Francisco), alt katındaki 5 şerit ise doğuya (Oakland) taşıyor. San Francisco’ya giriş kısmında (batı) 4 dolar ödenen köprünün doğuya geçişinde ücret alınmıyor.
San Francisco’ya kara yoluyla gelenlerin hemen hemen %99’u bu köprüden geçmek zorunda kalıyorlar. Ulusal karayollarının en işlek güzergahında yer alan metal yığını köprü Golden Gate’in cazibeli duruşunun yanında sadece 39
GEZİ
işlevi ile değerlendiriliyor genelde. Ancak her ne olursa olsun görsel açıdan uzaktan bakıldığında estetik duygular uyandırıyor bizde. Yakınına geldiğimizde ise konserve kutusundan farksız…
Lombard Street
San Francisco denildiğinde insanların zihnine kazınan en önemli görsellerden biri Lombard Street aslında. Bu cadde zikzak yapısı ve güzel çiçekleriyle şehrin simgelerinden ve turistlerin uğrak yerlerinden biri. Biraz genişçe olan arabamızla korkarak girdiğimiz caddeden yavaş yavaş iniyoruz aşağıya.
Aşağıdaki noktada toplanmış olan turist kalabalığı, caddeden aşağıya iniş yapan araçları seyrediyor. Aracı park ettikten sonra biz de fotoğraf çeken gruba dahil oluyoruz ve batmaya başlayan güneşten yararlanarak harika fotoğraflar çekiyoruz çevrede. Özgün mimari ile başlayan yokuşların her biri kendine has kareler yaratmaya imkan tanıyor. Böyle bir şehre aşık olmamak, sevmemek mümkün değil…
İkinci gün
Yeni bir güne San Francisco’da uyanmak ömrüm boyunca defalarca hayalini kuracağım bir anı olarak kalacak herhalde. Eylül
ayının sıcak sayılacak yeni bir gününde ayrılıyoruz otelimizden, bu gece son gecemiz ve göreceğimiz güzel yerler var.
Full House
1995 yılından itibaren ülkemizde gösterime giren ve çoluk çocuk büyük bir heyecanla takip ettiğimiz Bizim Ev (Full House) dizisinin çekildiği evi arayıp, tarayıp buluyoruz. San Francisco sokakları bu evin benzerleri ile dolu olduğundan çok şaşırtmıyor bizleri. Sadece evi diğerlerinden ayırt etmek zor oluyor. O kısımda hayatımızın kurtarıcısı olan navigasyon cihazımız yardımcı oluyor. Kapı numarasını söylüyor evin bize. Biz de hemen geçip fotoğraf çekiliyoruz. San Francisco klasik mimarisinin yansıması olan evde şu anda Amerikalı bir aile yaşıyormuş. Evi dikkatlice izledikten sonra “artık burayı da görmedik demeyeceğiz” dedikten sonra Pier 39’a gidiyoruz.
Pier 39
Pier 39, San Francisco’nun en şenlikli rıhtımı olarak kayıtlara geçen ve günümüzde ciddi bir 40
turist potansiyelini elinde barındıran liman bölgesi. Anlayabildiğimiz kadarıyla ardışık numaralarla isimlendirilen iskelelerin en ünlüsü olan Pier 39, deniz ürünleri satılan birçok lokantayla beraber, hediyelik eşya dükkanları, kafeler ve sinemalarıyla Açıkhava yaşam merkezi olmuş. Herkes güzel havadan yararlanmak ve nefes almak için buraya gelmiş. Pier 39’un hemen önünden geçen nostaljik tramvaylar görselliğe apayrı bir hava kazandırırken denizden gelen serin hava insanı kendine getiriyor.
Alcatraz Adası
1861-1963 yılları arasında cezaevi olarak kullanılmış olan Alcatraz, Pier 39’dan net bir biçimde görülebilen bir ada. Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli cezaevlerinden biri olma özelliği ile tarihe geçen ve azılı suçluları ağırlamasıyla filmlere dahi konu olan adaya, turistik feribot seferleri düzenleniyor. Bu seferler için en az bir hafta önceden plan yapıp biletleri internetten satın almak gerekiyor. Aksi durumda bizim gibi adaya uzaktan bakmakla yetinebilirsiniz. İspanyolların yönetimindeyken Pelikan Adası olarak anılan ada 1848 yılında geçtiği ABD yönetimiyle beraber Amerika’nın savunma amacını taşıyan bir hal
almış. Daha sonradan isyancıların hapsedildiği bölgesel bir cezaevine dönüşürken, en son olarak federal cezaevi olmuş. Hollywood yapımlı 19 filme ev sahipliği yapan Alcatraz’a her gün sınırlı sayıda turist kabul ediliyor. Bu yüzden rezervasyonlu biletler dışında bilet bulabilmek çok olası bir durum değil.
Cas tr o
San Francisco gece hayatı ve özellikle özgür yaşayanların kendilerini ifade ettikleri birçok tarihi ana sahip olan bir kent. Büyük neon ışıklı dev Castro yazısıyla karşılaştığımız caddede, Castro ve çevresindeki suç oranları ve uyuşturucu kullanımının yoğun olmasından dolayı çeşitli uyarılar alsak da kimsenin kimseye karışır gibi bir tavrı yoktu.
Fisherman’s Wharf
San Francisco balıkçılık sektörünün uzun yıllar ana merkezi konumunda olan Fisherman’s Wharf yüksek turistik çekim gücüyle mutlak görülmesi gereken yerlerden biri. Yerel sanatçıların resim, müzik ve tiyatro alanındaki canlandırmaları her köşe başında karşınıza çıkabilir. San Francisco logolu giyim ürünleri satan satıcıların birçoğu zenci ve siz bir şey almadan ısrarcı tavırlarla resmen beyninizi yiyorlar. Hediyelik eşya sektörü ise Çin’lilerin elinde. Hangi dükkâna girersek girelim çekik gözlüler sarmış bu sektörü. Kaliforniya %9,5’luk vergi oranı ile ABD’nin en yüksek vergi oranlarından birine sahip olan eyaletlerin başında geliyor. Bu yüzden alacağınız ürünlere vergiler eklendiğinde fiyatlar zıplayabiliyor. Bizdeki KDV dâhil fiyatlar ABD genelinde geçerli değil ne alırsanız alın etiket fiyatına vergiler sonradan ekleniyor. Kaldırımda sağa sola bakarken büyük bir kalabalığın önünü kapattığı bir adama rastlıyoruz. Elindeki spreylerle değişik manzara resimlerini büyük bir ustalıkla yapan adamın görsel şovunu kesintisiz olarak izlerken hayranlığımızı gizleyemiyoruz. 43 tepeye kurulmuş San Francisco’da şehrin düzenli yapılanması ve mimari hepimizi etkilemeyi sürdürürken yokuşlarla dolu caddelerden renkli ışıklara bakıp veda etme vaktimizin geldiğini anlıyoruz. San Francisco’ya bir daha ne zaman giderim bilinmez ama bir parçamın oralarda bir yerde kaldığı gerçek…
41
Otel
Uzakdoğu’ya gitmenize gerek yok!
V
ücudunuz yenilemek ve yorgunluğunuzu atmak için iyi bir masajdan daha etkilisi olamaz. Hayatın stresinden uzaklaşmak ve bedeninizi canlandırmak istiyorsanız , Susesi Luxury Resort La Calisse SPA’da kendinize doğru bir yolculuğa çıkın….
Yoğun iş temposu, sorumluluklar, stres şehirli insanın hem ruh hem
BİRAZDA HAFİFLEYİN !
de bedensel sağlığını bozuyor. Şehir, iş ve getirilerinden yorulanlar SPA ziyaretleriyle kendilerini yenileme yolunu seçiyor.
Bilinen SPA’lardan çok daha büyük bir komplekse konumlandırılmış olan La Calisse’de VIP konseptindeki müşteriye hitap eden gelişkin bir lüks hakimiyeti göze çarpıyor. Sizin ve vucudunuzun isteklerini çok iyi
anlayan uzman masaj terapistleri tarafından uygulanan farklı vücud terapileri ile La Calisse Spa’da her adımda lüks anlayışına bir seviye daha yaklaşıyorsunuz. Burcunuza göre uygulanacak masajlardan Ayurveda masajına , Hydro uygulamadan Aroma terapi komplekslerine kadar kişiye ve cilde özel bakım sunan La Calisse SPA’da bedeninizi hafifletin. Evlilik öncesi gelin adaylarının kendilerini yenileyecekleri, beden ve ruhlarını şımartabilecekleri bakım ve masajlar LA CALİSSE SPA’da.
ŞIMARTAN PARTİ !
Yeni bir hayata başlamadan önce gelin adayları arkadaşlarıyla SPA keyfi yaparak stres atıyor. La Calisse Spa’da vücud masajların yanı sıra çok ayrıcalıklı sağlık ve güzellik uygulamaları sunuluyor. Bunlar arasındaki Dr. Babor Yüz Sıkılaştırma, HSR Platinum Bakımı, Botu “VIP” Özel Kırışıklık bakımı, L’Elixir Cilt Bakımı, Supreme DHE.AGE Anti-Aging Bakımı gibi uygulamalar sonucunda düğün öncesi bedeninizdeki değişime inanamayacaksınız. 42
İş Dünyası
Dubrovnik'in en iyi otelini Uzel Grubu İşletiyor
T
“Dubrovnik’in en gözde butik oteli The Pucic Palace’ı ve Bodrum’un yeni incisi L’Ambiance Resort Otel’i bünyesinde bulunduran UZEL Grubu’na bağlı Sagrada Hotels International Sorumlusu Bülent Kalender, müşteri memnuniyetinin olmazsa olmaz olduğunun altını çizerek, şu sözleriyle işindeki iddiasını aortaya koyuyor: ‘’Konaklama endüstrisinde çalışıyor olsak da, ben bu konuda kendimizi her zaman “mutluluk ve memnuniyet mühendisi” olarak nitelendirmekteyim. Otelci mutluluk ve memnuniyet üretir ve bu ciddi bir mühendislik çalışması gerektirir.’’
Röportaj: Evren Temizkalay
he Pucic Palace, Dubrovnik’te 1600’lerden kalma bir otel. Ama öyle sıradan bir otel zannetmeyin burayı. Yüzlerce yıllık mimari dokusu korunmuş, tarihi değeri oldukça fazla bir mekân. Üç ayrı restoranının her birinde farklı bir lezzeti tadabilirsiniz. Üstelik onu diğerlerinden ayıran çok büyük bir ayrıcalığı da var Pucic’in; çatısındaki kilisesi. Evet, yanlış okumadınız otelin çatısında tarihi bir kilisesi var. Şehrin saygın ve gözde butik otellerinden biri olan The Pucic Palace’ın sahibi de Türkiye kökenli bir sanayi gurubu olan SAGRADA. Firma tarihe, çevreye oldukça duyarlı ve bu konuda çok hassas davranıyor. SAGRADA Uluslar Arası Turizm İşletmeleri ve Yatırımları Sorumlusu Bülent Kalender, otelin gelişme sürecinde tarihe saygının ve müşteri memnuniyetinin öneminin farkında olduklarını belirterek ‘Miras yönetimini kentin tüm gelenekleriyle harmanlayarak uyguladık’ diyor. Biz de sizler için bu tarihi mekânı biraz daha tanıyalım istedik ve Bülent Kalender ile hem Pucic hem de turizm ve otelcilik üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Olurda yolunuz Dubrovnik’e düşerse The Pucic Palas’a mutlaka uğrayın…
Evren Temizkalay: Bu tarihi otel hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz? Bülent Kalender: Öncelikle Pucic’in çok eski bir tesis olduğunu söylemek gerekir. Orijinali 1600’lerden kalma
44
Kendisini “Memnuniyet ve Mutluluk Mühendisi” olarak tanımlayan Kemal Bülent Kalender, SAGRADA Hotels International olarak yakın zaman içerisinde Bodrum’daki yapılandırmalarını ayrıca Prag ve Viyana’da ilgilendikleri projeleri uygulamaya sokarak kendi alanlarında genişleyeceklerini ifade ediyor. Hedefleri ise Avrupa’nın önemli kentlerinde butik otel işletmecisi olarak var olmak.
Dubrovnik’in çok önemli ve değerli bir binasıdır. Tarih içerisinde sürekli savaşlar geçiren bir bölgededir. Pucic ailesi ortaçağdan bu yana var olmuş, Dubrovnik yönetiminde, Raguza Cumhuriyeti yönetiminde söz sahibi olan, hala varlıklarını sürdüren ve sürekli askeri ve siyasi kimlikler çıkarabilmiş bir ailedir. Su anda varolan binamiz 1690’lardaki depremde yıkılıp tekrar yapılmıştır, aile oturmaya devam etmiş; 1880’lerden 1925’e kadar, Yugoslavya Krallığı döneminde Hotel de la Ville adıyla otel olarak hizmet vermiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan 2000 yılına kadar ise Otel Dubravka adı ile hizmet vermiştir. 2000 yılındaki Yugoslav iç savaşında ise ağır hasar görmüştür; aynı sene Uzel Grubu
tarafından alınarak, aslına uygun ve çok özenli bir restorasyon gecirmis ve aileye bir atıfta bulunularak Pucic adı altında tekrar açılmıştır. Bu isimle devam edilmesinin en önemli nedeni işletmenin geçmişine saygı göstermesidir.
Bildiğimiz kadarıyla Puc ic Palace birçok ödül de almış bir otel. Bu ödüllerden bahseder misiniz?
B.K.: Otelimiz küçük bir işletme olsa da dışarıya açık üç adet restoranı bulunmaktadır. Bu restoranlarımız 2012 senesinde Dubronvik Gastronomi Birliği tarafından altın madalya ödülüne layık görülmüştür. Bunun yanı sıra, iki kere Adriyatik’in En İyi Küçük Otel Ödülü ve Tripadvisor’dan “Certificate of
Dubrovnik, en iyi kent sahillerine sahip olmak ve mimari değerlerini en iyi şekilde korumak için geleneklerine ve değerlerine sonuna kadar sahip çıkan ender şehirlerden biri
Excellence”, yani “Mükemmellik Sertifikası” da yine otelimize verilmiştir. Bu tür ödüller herkese verilmediğinden, bizler için çok memnuniyet verici olmuştur. Ancak belirtmeliyim ki mükemmellik sertifikasına layık görülürken, herhangi bir kurum tarafından değil, uluslararası düzeyde misafirler tarafından seçilirsiniz. Adriyatik’in En İyi Küçük Otel Ödülü’nü ilk aldığımızda personelimize teşekkür ederken, kendilerine aynı zamanda bunun bir tesadüf olmadığını göstermelerini de rica etmiştim. Sonra ikincisi geldi. Ödülleri personelimiz almıştır, biz ise yıllarca temelden süregelen mesleğimizde yol gösterici olmaktayız. Yönetici olarak bizim için en önemli yöntem otelin dört duvarı arasında dolaşarak oteli algılamaktır, atmosferi hissetmektir. Personelinizi, misafirinizi ve otelinizi hissetmeniz gerekir. Hissedemediğiniz hiçbir şeyle beraber yaşayamazsınız. Binanın fiziki bir yapısı vardır ve bu yapı konuşur ve söyler size kimi şeyleri. Öncelikle bunu anlayabilmeniz gerekir; otel içindeki bir hava akımı bile size kimi şeyler söyler, işte bunu algılayabilmeniz gerekir. Zaten bu da memnuniyet mühendisliğinin çok önemli bir parçasıdır.
Otelinizde ç ok farklı sunumlarla karşılaştık. Sizce büyük otellere olan talep azaldı mı? Artık küçük ama lük s hizmet veren, fark lı diyebilec eğimiz oteller mi tercih ediliyor?
B.K.: Tüm dünyada küçük otellerin tercihi konusunda bir kayma söz konusudur. Bunu çok basit bir nedeni var: Büyük oteller operasyonlarını sürdürmek, hizmet sistemine uymak ve yürütmek için kurallarla çalışmak zorundadırlar. Kuralları, standartları, politikaları ve prosedürleri vardır. Bu işleyiş, misafiri kendi sistemine uymaya zorlar. Kahvaltı saatlerinin sadece belli saatlerde olması, belirli saatlerde kimi eylemlerin yasak olması, akşam yemeğinde sadece belli kıyafetlerle gelinmesi talebi gibi çok sayıda örnekleri vardır. Bu işletmenin misafir üzerindeki baskısıdır. İş dünyası odaklı büyük oteller, iş dünyasından misafirler 45
İş Dünyası olgudur ve her otel personeli ve her misafir aldığı hizmet kadar mutludur. Hizmet sektörlerinde hiçbir birim, mutsuz personelle iyi hizmet veremez. Mutluluktan kasıt sadece “para” ya da “gelir” değildir; bu bir sosyal ilişki, psikoloji ve anlayış meselesidir. Kısacası, personeli bu konularda mutlu ederseniz, misafirinizi de mutlu kılmanız kolaylaşacaktır. Aşağıdan yukarıya doğru giden bu hizmet merdiveninde bütün bunları makul bir dengeye oturtmanız gereklidir. Misafir mutlulugu “tepeden inme “ olmaz, “aşağıdan yukarı” gelişir ve yapılanır, personelin elinden çıkar. Bunun uzun vadede kalıcı başka bir yolu da yoktur. tarafından da tercih edilirler, çünkü çok standartlardır. Büyük otellerin avantajı, fiyat ve hizmet konusunda birçok şeyin standart olmasıdır. Misafir olarak her şeyi önceden bilirsiniz. Bu bağlamda, büyük zincir otellerinin sunduğu avantajlar da özellikle organize seyahat eden kesim için elbette vardır ve bu böyle olmaya devam edecektir. Küçük oteller, daha bireysel ve kişiye özgü hizmet verdikleri için artık daha çok tercih edilen bir sektör haline gelmeye başlamıştır. Eğer tüm dünyada seyahat eden bireysel gezgin diliminin daha da büyümeye devam ettiğini izlerseniz bu yükselmenin daha da gelişmesi kaçınılmazdır.
Misafirimize “hayır” demememiz için iyi bir ekip gerek
B.K.: İşletmenin küçük olmasının artıları da vardır. Örneğin hizmetinizi çok özelleştirip kişiselleştirdiğinizden bunları fiyatlara yansıtıp daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Küçük otellerde yine bireysel iletişim kurmanız ve çok daha iyi hizmet vermeniz olağandır. Ancak bunu yönetimden personeline kadar olan bir ekip başarabiliyor olmalıdır. Sunum ve hizmet tasarımınızın içinde, misafir ile özel iletişim kurarak onların özel isteklerini yerine getirme girişiminde bulunursanız, bu etkileşimde başarılı olursunuz. Biz bütün bu gereklilikleri yerine getirerek bizlere gelen hiçbir talebi reddetmiyoruz; “hayır” sözcüğünü kullanmamaya çalışıyoruz. İsteğe 46
cevap olarak Dubrovnik’te imkanımız yoksa, diğer yerlerle temasa geçeriz. Hizmet sinirlarimiz kesinlikle Dubrovnik Kale Duvarlari ile sınırlı değil.
Sektörünüzü müşteri memnuniyeti açısından değerlendirdiğinizde, oteliniz için neler söylemek istersiniz?
B.K.: Müşteri memnuniyeti bizim için olmazsa olmaz bir konudur. Konaklama endüstrisinde çalışıyor olsak da, ben bu konuda kendimizi her zaman“mutluluk ve memnuniyet mühendisi” olarak nitelendirmekteyim. Otelci mutluluk ve memnuniyet üretir ve bu ciddi bir mühendislik çalışması gerektirir. Mühendisler nasıl özel ihtiyaçlar için özel makineler yapıyorlarsa, biz de her misafir için özel bir takım ürünleri hizmete sokmak zorundayız. Bunu yapabilmeniz için de tüm bu detayları misafirlerimizden önce yaşamamız gerekiyor. Otelcilik, anahtar ve yatak veren kişi olmak değildir. Bunun tarifi ancak “Hancılık” olabilir. Misafir mutluluğu başarıya giden tek unsurdur. Ürettiğiniz memnuniyet size her katmanda kat ve kat fazlasıyla geri dönecektir. Hizmetinizde ve sunumunuzda misafiri ağırlarken gösterdiğiniz özen sonucu ürettiğiniz memnuniyeti bir çığ prensibine dönüştürebilirseniz, doluluk sorunu yaşamazsınız. Bunların sonucunda mutsuz misafir ve mutsuz personel sorununuz da olmaz. Kısacası, bu interaktif bir
Mimari yenileme sırasında nelerden ilham alındı ve mevcut tarihi kilisenizin ne gibi avantajları var?
B.K.: Her şeyi otelimizdeki mimari değerleri koruma prensibiyle kurduk. Zaten öyle olması da gerekir; bu yerleşkedeki herhangi bir binanın içine girmiş ve işletmiş bir kurum değiliz; biz bir ‘miras yöneticisiyiz, gelenek yöneticisiyiz.’ Dolayısıyla içinde yaşadığımız kentin geleneklerine ve mimarisine de sahip çıkmak durumundayız. Aksinin düşünülmesi durumunda gerçekten ve bütünden kopmuş oluruz. Otelimizde zaman zaman sanatsal etkinliklere yer verilmektedir. Teras restoranımızda küçük konserler için zaman zaman yer açmakta ve bunu konuklarımıza bir sürpriz olarak sunmaktayız. Duvarlarımızı ve restoranlarımızın kimi bölümlerini sanat galerisi olarak kullanılmasına da imkân tanınmaktadır. Terasımızda otelin bir parçası ve 1600’lerde inşa edilmiş olan ve gerçek mimarisiyle korunan düğünler için kullandığımız bir de kilisemiz bulunmaktadır. Böyle bir mirasa sahip olmanın getirdiği yükümlülüklerin yanı sıra, özellikle de balayı ve evlilik konularında avantajları da söz konusudur. Kilisemiz, kentin tek özel kilisesi olması nedeniyle bizi de çok özel kılmaktadır.
Dubrovnik, mimari yapısını bozmadan koruyabilmiş bir kent.
Aynı zamanda Dubrovnik’in sahilleri, 2009’da en iyi kent sahilleri seçildi. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
B.K.: Bütün Adriyatik dâhil olmak üzere, Dubrovnik de eşsiz sahil ve kıyılara sahip bir bölgedir ve çok iyi korunarak gelecek vaat etmektedir. Buna ek olarak mimarilerini de çok iyi korumaktadırlar. Taş ve ahşaba büyük saygı duymaktadırlar.
Adriyatik mimarisi taş ve ahsap üzerine kuruludur. Beton bina yapılsa bile, taşla kaplanmaktadır. Dubrovnik’te sokaklarda bir tane bile tabela bulamazsınız; çünkü böyle bir kavram ve görüntü kirliliğine yer yoktur. Bizim otelimizde bile sadece yatay olarak otelin adının yazdığı bordo bir antik flama bulunmaktadır. Sokak adları da flamalarla belirtilmektedir ya da taş üzerine işlenmiştir. Klimaların dış üniteleri binanın ön cephesine yerleştirilmemektedir ve bütün pervazlarınız, camlarınız, çerçeveleriniz ve kapılarınız tüm kentte aynı renktedir. Plastik sandalye bulmanız zordur; ancak
bulsanız bile giydirilmiş olarak kullanılmaktadır. İşletmelerde kullandığınız şemsiyelerin bile üzerinde reklam yer almamaktadır. Tüm bunlar bir “koruma kültürü”dür; farklı bir söylemle “kültürü koruma”dır. Bunu yapabilmeniz için bu kültürü bilmeniz ve doğruluğuna inanmış olmanız gerekir. Dubrovnik ve Adriyatik bunu çok iyi becermektedir. Bizim ülkemiz için ne yazık ki üzülerek aynısını söyleyemeyeceğim. Burada anahtar kelime “kültürü korumaktır.” Eğer ki kültürünüzün farkındaysanız!
Türkiye’de daha çok ‘her şey dâhil’ sisteme rağbet var gibi gözüküyor. Bir işletmeci ve turizmci olarak bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?
B.K.: Türkiye her şey dâhil sistemiyle, toplam misafirlerin sayısını arttırmıştır ve bu da bir sunum sistemidir. Oda kahvaltı, yarım pansiyon gibi çok sayıda operasyon sunumu da söz konusudur. Ancak “her şey” sözcüğünü yanlış bulduğumu da belirtmek isterim. Bu söylem
“hepsi dahil” olmalıdır; çünkü her şey denildiğinde yukarıya doğru sınırı olmayan bir hizmet akla gelmektedir ve dolayısıyla beklenti çıtası da yükselmektedir. Misafirinizin beklentilerini, umutlarını ve hayal dünyasını bu söylemden sonra sınırlayamazsınız ve bu yüzden mutsuzluk üretme yüzdeniz artabilmektedir. Hepsi dahil sistemi, operasyon tasarımının ve sunum sisteminin çok iyi düzenlenmesi ve uygulanabilmesini gerektiği için zor bir sistemdir. Bunun yanı sıra, maliyet kontrolünün de çok iyi uygulanması gerekir. Türkiye bu sistemi eksiklerine rağmen başarı ile götürebilmiştir. Aslında bu bir başarı hikâyesidir, dünyanın pek çok ülkesinde göremeyebilirsiniz. Bu da bizim mentalitemizin, sosyal yapımızın ve esnekliğimizin bir sonucudur. Bu sisteme uyma ve uygulama becerisini gösterebilen ender ülkelerdeniz. Son zamanlarda hepsi dahil sisteminin üst segmentlere çıkarıldığını gözlemlenmektedir ki bu çok önemlidir. Ancak bunu başarmak için de çok iyi hizmet
The Pucci Palace, terasında bulunan orijinal kilisesiyle benzersiz bir atmosfer sunuyor ve düğün, balayı gibi organizasyonları da cazip hale geliyor.
47
İş Dünyası 5 yıldızlı butik otel hizmeti veren The Pucic Palace, Deluxe ve Suit hizmetinin yanı sıra, zaman zaman kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapıyor ve üç ayrı restoranıyla misafirlerine farklı dünya mutfaklarından lezzetler sunuyor.
veriyor olmak gerekmektedir. Sonuçta bizim işimizde vermeden, sunmadan, sunumu kabul ettirmeden karşılığını da alamazsınız. Hepsi dahil sisteminde bu güç bir iş ve olmazsa olmaz hedef haline gelir. Genel olarak ülkemiz bu sistemde başarılıdır, ancak benim kanaatime göre dört yıldızın altı işletmelerde hepsi dahil sistemi verilmemelidir. Bunun aksi ise alkolden zehirlenen, ölen insanlar gibi farklı olumsuzluklar doğurabilmektedir. Hal böyle olunca “her şey dâhile” ölüm de dahil midir? Yurda gelen kafa sayısına göre hesap yapan Bakanlığımızın bu konuda ki yaklaşımı herhalde sorgulanmalıdır.
Yabancı turistlerin daha ucuza konakladığı inancı var bizlerde, bu ne kadar doğru?
B.K.: Doğrudur, ama yabancı tur operatörleri her zaman çok daha önceden ve toptan yaptığı erken rezervasyonlar ile bu işleyişi sağlamaktadır. Bizde yaygın olan “Biz yola çıkalım, nasılsa kalacak yer buluruz” mantığı yıllardır pahalı hizmet olarak karşılık bulmuştur. Ancak bir yıl, altı ay önceden rezervasyon yapmanın ve ödemenin yapılması durumunda bedel ciddi oranda düşmektedir. Sonuçta, havacılık sektörü gibi birçok alanda olduğu gibi erken karar veren karlı çıkmaktadır. 48
Trend
Dinamik şehir hayatı Jack Russell’da
Tavuk Ciğeri Pate
kızarmış derili somon
İstanbul’un 24 saat yaşayan noktasında yer alan Jack Russell, restro –bar konsepti, iştah kabartan menüsü ve iddialı barıyla Pera’nın buluşma noktası!
50
İ
stanbul’un kalbinde yer alan Jack Russell Beyoğlu’nun hareketli temposundan uzak kalmadan kışkırtıcı tatlara ev sahipliği yapıyor.
Yaz-kış açık olan bahçesinde karşı konulmaz menüsü Jack Russell’ı vazgeçilmeziniz yapmaya yetiyor. Közlenmiş patlıcan, beyaz peynir ve kavrulmuş çam fıstığıyla ızgara levrekli yunan salatası bahar aylarında müdavimlerinin tercihi oluyor.
JACK RUSSELL’IN ÖDÜLLÜ AMBİYANSI
Kırmızının en çekici haliyle çarpıcı iç dekorasyonu, Jack Russell karakterine uygun asi genç işadamı menüsü ve iddialı geniş bar portföyü ile Jack Russell, misafirlerini ödüllü ambiyansında*ağırlıyor.
Jack Russell, öğle yemeklerinde güne farklılık katmak, iş çıkışı bir içki ile bir şeyler atıştırmak, özel leziz ve sıra dışı menüsü eşliğinde keyifli bir akşam yemeği yemek isteyenlerin, dinamik şehir hayatının buluşma noktası olmaya devam ediyor.
Gurme
Karadeniz’den Sapphir’e transer lezzet;
Vonalı Celal V ona, Karadeniz’in gözde illerinden Ordu’nun Perşembe ilçesinin eski adı. Ama Vona’yı asıl meşhur yapan Vonalı Celal dersek pek de yanlış olmaz sanırım. Belki birçoğunuz biliyordur, ismi artık sınırları bile aşmış Vonalı Celal’i ama bilmeyenler için kısaca hatırlatayım: Vonalı Celal yani Celal Öztürk 1974’den beri Perşembe’de, Karadeniz mutfağının enfes tatlarını, restoranına uğrayan misafirlerine sunan lezzet ustası. Onun ününe ün katansa, aklınıza gelecek hatta gelemeyecek her çeşit ottan, meyveden, sebzeden yaptığı leziz turşuları. Vonalı’nın noter tasdikli 101 çeşit turşusu var! Bu turşuların yanında 30 çeşitte Vona yemeği yapıyor restoranında.
‘’Peki, bize bunları niye anlattın? Kalkıp Perşembe’ye gidecek halimiz yok ya!’’ diyenleriniz varsa aranızda, endişeye mahal yok! Perşembe’ye falan gitmeniz de gerekmiyor. Çünkü Vonalı Celal’in yemeklerini ve turşularını İstanbul’da tatmanız da mümkün. Aslen Ordu’lu olan İşbakan ailesi, İstanbulluları bu enfes lezzetlerden mahrum bırakmak istememiş olsa gerek ki; yaklaşık 7 yıl önce Ahırkapı-Cankurtaran sahilinde
52
Özge Keskin
Vonalı Celal’in yemeklerini Karadeniz’den Marmara’ya transfer ettiler. Ardından da, iki yıl önce İstanbul Sapphire’de ikinci şubelerini açtılar.
Hem modern hem yöresel
Aslına bakarsanız, böylesine modern bir alışveriş merkezinin içerisinde, yöresel yemekler yapan bir restoran ilk önce çok da oturmamıştı kafamda ama onlar her şeyi gayet güzel tasarlayıp, hayata geçirmişler. Zaten mekâna ilk girdiğinizde pek de yöresel bir havası yok. Modern, yalın ve şık bir dekorasyonu var. Yani yemekler dışında çok fazla yöresellik beklemeyin. Ama çeşit çeşit turşu kavanozlarının sıralandığı ve
ağzınızın suyunu akıtan bölüm ile Perşembe’den karelerin yer aldığı fotoğraflar size nerde olduğunuzu hemen hatırlatıyor. Modernize edilmiş bir yöresellik var Sapphire’de ki Vonalı’da diyebiliriz.
Babadan kıza geçen miras
Gelelim yemeklere… Karadeniz mutfağını sevenler zaten ikinci defa uğrayacaklardır buraya ama sevmeseniz bile damak zevkinize uyacak bir lezzet çıkacağına eminim. Çünkü oldukça zengin ve leziz bir menü mevcut. Balığından otuna, yağına kadar restoranda kullanılan tüm malzemelerin Karadeniz’den geldiğini de söylemeliyim. Zaten kokularından ve tazeliklerinden hemen anlıyorsunuz. Ayrıca belirtmem gerek ki buranın aşçısı da Vonalı mirasının birinci dereceden varisi; Vonalı Celal’in kızı Emine Baş ve pide denildiğinde ilk akla gelen ustalardan Alişan Usta. Emine Baş Karadeniz’e özgü her türlü ottan, bitkiden yemek yapıyor. Babasının tarifleriyle birlikte yemeklerdeki ustalığını da almış.
Ne yesem?
Peki, ne yenilir ne içilir Vonalı’da? Eğer ki çorbayla başlamak isterseniz karalahana veya ısırgan otu çorbasını deneyebilirsiniz. Yöreye özgü ve oldukça lezizler. İki çeşit de mısır ekmeği var. Biri tavada biri fırında yapılıyor. Tavada yapılan biraz daha yağlı olmasına rağmen fazlasıyla lezzetli. İlla ki formumu koruyacağım diyenlerdenseniz fırındakini tercih edin. Tabii Vonalı’ya gidip kuymak yemeden de olmaz! Masaya altında sıcak kalmasını sağlayan bir aparatla getiriliyor kuymak. Malum soğursa tadı falan kalmaz. Ancak dikkat edin böylesine bir lezzet biraz fazla ekmek tüketimine neden olabilir! Bunun yanında yöreye özgü siron, fasulye turşusu, salamura kiraz kavurması da tadılması gereken lezzetler. Balığa gelecek olursak; üç çeşit balık var, Mezgit, Levrek ve Hamsi. Unutmadan Alişan Usta’nın Karadeniz’de yağlı olarak bilinen pideleri de parmak yedirtecek türden, benden söylemesi. Tatlı severlere tavsiyemse kabak pastası hatta sevmeyenler bile tatsın fikirleri değişebilir! Bir de vazgeçilmez Laz böreği. Bu iki tatlı da hem çok leziz hem de hafif. Herkese afiyet olsun…
53
Üretimi zanaat olan votka: Ketel One Bakır imbiklerde damıtım ustalığına dayanan 300 yıllık aile geleneği ile üretilen Ketel One votka, üretimden şişesine bir zanaat ustalığı barındırıyor.
K
etel One® Votka’nın yolculuğu büyük bir titizlikle seçilen ve dünyanın en kaliteli tahıllarından olan Hollanda Buğdayları’yla başlıyor. Bakır imbikler kullanılarak üretilen, sofistike ve keskin, buğday tabanlı, bir karışımdan oluşan Ketel One® Votka’nın küçük üretim miktarlarıyla hazırlanan her partisi, Nolet Ailesi Üyeleri tarafından büyük bir titizlikle test edilerek sevenleriyle buluşuyor.
GELENEĞİ TUTKUYLA BİRLEŞTİRMİŞ BİR VOTKA
Ketel One’ın zanaatkarların elinden çıkmış şişesi bu efsanevi votkanın hikâyesini anlatıyor. Ketel One® Votka ismi hala üretimde kullanılan kömürle ısınan bakır imbikten (İmbik Numarası No.1) geliyor. Bugün aynı imbik üretimde hala kullanılıyor ve şişenin üzerindeki etikette resmediliyor.
Ketel One® markası, barmen topluluğuyla bire bir görüşmelerden çıkan sonuçlar göz önünde tutularak, Nolet Ailesi‘nin 10 kuşaklık damıtma tutkusu ve uzmanlığı ile yaratılıyor. 54
Ketel One® Votka, dünyada içecek yayınlarının lideri konumunda olan Drinks International'ın yapmış olduğu anket sonucunda listenin en tepesine çıkarak hem dünyanın “en iyi satan” hem de “en trendy” votka markası olmanın yanı sıra “dünyanın en çok tavsiye edilen votka markası” unvanını da elde etti.
Kültür - Sanat
SANAT ASLINDA BÜYÜCÜLÜKTÜR! Röportaj: Yasemin Semercioğlu
B
alkan Naci İslimyeli, o Türkiye’nin yetiştirdiği en yaratıcı ve çağdaş sanatçılardan biri. Bazılarınız belki onu sadece ressam olarak tanıyabilir ama o sanatın birçok alanında kendini kanıtlamış bir isim. Resimlerinin yanı sıra sanat
kitapları, şiir ve öyküler yazan İslimyeli sinema ile de ilgileniyor. Sanatçı kimliğinin yanında bir eğitimci de Balkan Naci İslimyeli. Birçok üniversitede öğratim görevlisi olarak çalışan İslimyeli, halen bu misyonunu da devam ettiriyor. ‘Sanat aslında
büyücülüktür’ diyen; sayısız sergi ve eserin sahibi sanatçıyla dünden bugüne sanat hayatını konuştuk.
Son dönemde Ekavart Galeri’de "Kozmos ve Toz" Sergisini gerçekleştirdiniz. Hemen arkasından Mine Sanat Galerisi’nde ‘Erkek ve Ölüm’ Sergisinin küratörlüğünü yaptınız. Bu sergilerde sanatseverlere anlatmak istediğiniz nedir?
"Kozmos ve Toz" Sergisi ile anlatmak istediğim tek bir şey değil. Tabi ki kozmosun genişliğine uygun bir kavram. Ama insanların varoluşundan bu yana süre gelen sorunların bir toplamı diyebiliriz. Sanat, felsefe ve bilim insanın kendi varlığı ve kimliği üzerine düşünmesiyle başlar. İnsan kendini dünyadaki yerini bu yerin anlamını, kendi varlığının anlamını sorguladıkça bunlara cevaplar aradıkça derinleşir. Hem 56
kendi benliğinde hem de dış dünya içinde… Bu yaratılmış alan başka ruhların başka insanların düşlerinin aracılığıyla genişler ve kozmosa yayılır. Sanatın büyüsü de bundadır. Aslında sanat bir büyücülüktür. Bir çekim alanı yaratmaktır. O çekim alanının merkezinde tek sanatçı durur. Yalnız ve tek başınadır. Ancak başka insanların ilgisi onun yalnızlığını giderir ve o yalnızlığı çoğaltır. Çoğul bir anlama dönüşür. Hatta kendi katkılarıyla zenginleştirir.
İnsanda; insanlığın bütün halleri, bütün değerleri aslında vardır. İnsan için sanat, bu ortak değerleri ortaya çıkartmak, somutlaştırma eylemidir bir anlamda. Bu toplam hoşgörünün demokratik bir kimlik yaratmanın toplumu değiştirip ve dönüştürmenin de bir anahtarıdır. Kozmos ve Toz’da bunları anlatıyorum.
Şiddet Erkeğin Gen Haritasında Pusuda
‘Erkek ve Ölüm’ sergisinde ise çağdaş sanatın üç kuşağını bir araya getirdiniz. Biraz da bu serginizden bahseder misiniz?
Sergi, benim, Başir Borlakov, Ergin İnan, Genco Gülan, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Mehmet Güleryüz, Komet, Halil Altındere ve Vahit Tuna'nın katılımıyla gerçekleşti. Sergide, erkek sanatçıların konuyla ilgili resim, heykel ve enstalasyonları yer aldı. Şiddet erkeğin gen haritasında pusudadır. Uygarlık dediğimiz örgütlenme, bu temel içgüdünün üstünü örtüp gizlese de derinde sinsice bekleyen şiddet, bilinmeyen nedenler ve çatlaklardan açığa çıkar. Bu patlamalar, en az karşısındaki canlı kadar erkeğin kendisini de imhaya yöneliktir. Bastırılmış anlar ve dönemlerde çıkış bulamayan şiddet, erkeğin kendini ağır ağır yok etmesi sonucuna kadar varır. Bu sergi, iktidar serüven ve yol duyguları içinde seyreden erkekliğin, sanat
alanında yüceltilmiş çağdaş örneklerini önünüze getirir. Bunun nedeni nedir?
Temel nedeni iktidar duygusunun incitilmesi olan başkaldırma. Ölüm, erkeklik zaaflarının okşanması karşılığında ona verilen trajik bir toplumsal ödüldür. Kahramanlık, güç gösterisi ya da parasal güç toplumsal yapılanmalar içinde erkeğe önerilen hatta buyrulan değerlerdir ve bu oyunun içinde dolanan erkek, erken gelen ölümle yüzleşir. Şiddet, yaşamı savunmak gerekçeleriyle de olsa önünde sonunda onu yok etmeye yönelir. Erkeğin güce tapmasının en trajik yanı, onu kendinden daha güçlüler karşısında köleleştirebilmesindedir. Erkek için yaşam bir güç gösterisidir. Ancak iktidar, yalnızlık, yol ve serüven duyguları bir anlamda da taşıdığı büyük risklerle ölümle yüzleşmek anlamına da gelir. Çünkü yaşamın en büyük devinimleri, onun gizli yol arkadaşı olan, ölüm duygusuyla iç içedir. Geçtiğimiz yıllarda ‘Kara Tahta’ adı altında bir sergi açmıştınız. Son dönemde yaptığınız çalışmaları, o serginin devamı niteliğinde görebilir miyiz? "Kara tahta"ya neler eklendi?
Konseptiel olarak “Kara Tahta”da, biliyorsunuz, eğitimin kalıplarının yani bir kültürel ortamı oluşturacak bireylerin yapılanmasında temel çerçeve olan eğitimin bizde ne kadar baskıcı forme edici düşündürücü değil, buyurucu tartışmacı değil, itaatçi bireyler yetiştirdiğini ve bunun fonunun bir kara tahtada sembolize edileceğini düşünerek bütün resimlerimi kara bir fon önünde şekillendirmiştim. Çocukluğuma ait ve bu gün yaşayan bütün çocuklara ait şiddet hatıraları. Yani onları baskı altında tutan şeyler. Cetvel ile dövülüyor ya yaramaz çocuklar... El açtırılır, 57
Kültür - Sanat cetvelle vurulur, kulak çekilir, tek ayak üstü durdurulur, gibi…
Hala oluyordur bunlar. Şimdi o kara tahta fonu, kara tahta düzlemi bir kozmos bilincine çevrildi. Kozmatik bir alan yarattı kendine, orda insan varlığına benliğine yönelen toplumsal şiddetin veya insanın kendine yönelttiği şiddetin. Çünkü toplumsal şiddetle baş edemeyen, ona bir alternatif getiremeyen insan, sonunda kendini yok etmeye yönelir. Bir tür pasif intihar sürecidir bu. Bunun bilincinde olarak figürlerimi bir tür içe katlanma içe dönme ve savaştan nerdeyse vazgeçme noktalarına sürüklenişinin ifadesi içinde kullandım. Ama benim her zaman tercihim ve sanatında tercih ettiği şey mücadele etmektir. Yumrukla, düşünerek, üreterek anlatmak cesaretiyle, yaratma cesaretiyle en azından kendi hayatına anlam kazandırma sürecidir. Ortak yan, o karanlık atmosferin paylaşılması. Onun üzerindeki beyaz formlar
umudu insan aydınlığını ve geleceğe ilişkin savaşma ve direnme gücünü temsil ediyor.
Toplumun Ne Dediği Umurumda Olmaz
Resimlerinizde nesnelerin yanında metinleri de kullandığınızı görüyoruz. Ben, özellikle "Cenin" şiirinden çok etkilendim. Nasıl bir ilişki var metin ile resim arasında?
Metinlerin benim için iki anlamı var. Ben çocukluğumdan beri yazarım. Öyküler ve şiirler de yazarım. Bunlar hep bir utanma duygusuyla ya da arsızlık eder görünmeme duygusuyla sakladım. 58
Ama insanın belli bir yaştan sonra korkuları kalmıyor. Toplumun ne dediği umurunda olmuyor. Benim genellikle olmamıştır ama en korktuğum şeylerden biri açgözlülük… Öyle görünmektir. Belki aileden de öğrendiğim değerlerin başında da bu geliyor. Onun için bunları hep gizli tuttum, ama onlara ilgimi hiç bırakmadım. Metinsel olarak, öyküyle, şiirle ve radyo oyunlarıyla bunları toplu olarak çıkaracağım artık, sırası geldi. Öbür yanıyla el yazımda da ayırt edebileceğiniz gibi, kaligrafi görüyorsunuz. Benim için kaligrafi, hem niteliksel hem niceliksel açıdan çok kutsal bir iletişim sembolü. Teknolojinin hızlı ilerlemesiyle bilgisayar üzerinden yazışmalar insanlara el yazısını unutturdu mu?
Unuttular ama hala hayranlıkla eski manüskriplere, el yazmalarına bakıyorlar. Ama yine de küçük notlar halinde de olsa
kendi yazılarını kullanıyorlar. Ve o yazılar onların karakterlerinin bir parçası oluyor. Bu anlamda da bir resim kadar değerli, çözümleyici bir bilim alanı neredeyse. Uzmanlık alanım, kaligrafik çözümlemeler. Hat sanatına olan hayranlığım ise babamdan geliyor. Biz geçmişteki iyi hat örneklerine bakıyoruz. O anlamda benim yazım çok tipiktir, karakteristiktir. Benim ruhsal sismografimi yani zigzaglarımı çok iyi ifade ettiğime inanıyorum, bir tür desen gibi görüyorum ve onları resmimin içinde kullanıyorum. Ayrıca, resmi oluştururken yaptığım şeylerin başında kaligrafik notlar geliyor.
Ben sadece desen ile ön hazırlığını yapmıyorum. Bir resmin metinlerini, şiirlerini yazarım notlar halinde. Sonra onları niye bir kenara atayım, diyorum. Bütün bunlar bir resmin yapı taşları sonucuna etki eden şeyler. Metinleri 90’lı yıllardan beri resmin içinde kullanıyorum, hatta resmin kendisi haline getiriyorum. Farklı malzemeler kullanma fikri nasıl doğdu ve bu eşyaları bulmak, biriktirmek nasıl bir süreçten geçti?
Sanatçı önsüz, artsız bir üretim yapamaz . Belleğinde, anılarında, kendi içinde yaptığı seyahatlerden ve dış dünyanın verilerinden yararlanır ve bunları bir denklem halinde sunar. Ben her zaman bir arşivci oldum. Yani beni heyecanlandıran çok sayıda eşyayı taşınabilir ölçekte olan paramın yettiği kadar aldım evimde biriktirdim. Bir nesne ne demektir? Bir insan gibi anıları olan geçmişi olan belli bir tarihte belli dekorlar içinde belli insanların eli değdiği, yaşanmış şeyler. Aynı insanlar gibi hatıraları, kırılganlığı var. Onları okumak, yaşlı bir insanın yüzünü okumak gibi. Onun için toplamışımdır her şeyi. Bir gün bit pazarında karşınıza annenizle veya babanızla yaşadığınız bir günün hikayesini anımsatan bir nesne karşınıza çıkar. Onu orada bırakamazsınız, sahip olmak istersiniz. O hatırayı ben alır ve evime taşırım. Böylece o kadar çok şey birikti ki. Mesela hapishane işçilerinden topladığım bir sürü obje var. Mahkumların atölyelerinde ürettikleri ama duygularını çok saf, çok naif bir itiraf düzeyinde ortaya koydukları nesneler var. Hatta onlarla bir sergi yapmak istiyorum. Yapıtlarımda kullanarak değil, sadece onlarla… Çalışmalarınızı hayal ederken güncel temalar sizi ne kadar etkiliyor?
Güncel, aynı zamanda tarihsel… İnsanın dünde bu günde yaşadığı, yarında yaşamak zorunda kalacağı durumlar ve konumlar üzerine kafa yoruyorum ben her zaman. Yabancılaşma duygusu kendinle tarihiyle coğrafi konumuyla
topluma ve çevresine uyum ve yabancılaşma sancıları. Anılar ve onları çağrıştırdıkları şeylerle bu gün arasında ki bağlantı. Sanat bir psikanaliz ve aynı zamanda sosyolojik bir analiz, aslında. Hem kendinizi tahlil ediyorsunuz hem de itiraf ediyorsunuz. Önemli olan şey kendinize ve topluma da çıplak bakabilmek ve bunun getirebileceği sonuçlardan korkmamak. Sanat bir cesaret işidir. Bunu yaptığınız sürece, önce yadırganırsınız. Ama sonra, içtenliğinize samimiyetinize inanan herkes sizin gibi rahatlar. Kendini dillendirmede, açıklamada, kendini paylaşmada toplumlar rahatlar. Bence bizim toplumuz sanatın verilerinden hiç yararlanamamış, çok çorak kalmış. Konuşma cesareti, duygularını açıklama cesareti, hatta renk kullanma, eylem cesareti az olan pasif- agresif bir toplumuz biz.
Kendimi ve sanatın gücünü anlatmak istedim
40 Yıla yakın bu yoldaki serüveninizden bahseder misiniz? Dünden bu güne"Balkan Naci İslimyeli"yi nasıl ifade etmek istersiniz?
Hep kendimi anlatmak istedim... Çevreye ve insanlara sanatın gücünü ve değerini anlatmak istedim. Yetiştirdiğim öğrenciler bundan yararlandılar ama sonunda toplumun değerlerine boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Onları da kınamıyorum. Herkes var olmak için toplumsal çerçeve ile mücadele etmek cesaretini maddi ve manevi olarak gösteremeyebilir. Ama en azından hatıra olarak, eğitim dönemlerinde bunun en yaşamsal en dirimsel güç olduğunu insanın kendisiyle barışmasının, eleştirmesinin, insanı anlayabilmesini kendinden başlayarak insanlara açılan temel bir yol, temel bir değer olduğunu anlattım. Bunu da ancak sanatla yaparak veya izleyerek ortaya koyabileceklerini sanırım anlattım. Onlarda bir iz bırakmış olmaktan mutluyum. Ama toplumsal bir değişiklik yapabildim mi? Sanatta yaptıklarımla da aykırı bir sanatçı kimliği ortaya koyduğumu düşünüyorum.
Son dönemlerde yaptığınız eserleriniz, yalın , özgün…Bunlar heykel mi resim mi yoksa yeni bir öneri mi?
Farklılıkları karşılaştırmayı severim. İyilik - kötülük, doğu batı, kadın – erkek karşıtlıkları gibi. Sanatta da asla bir malzeme sanatçısı olmadım. Kendimi bir ressam gibi tanımlamıyorum. Ben bir sanatçıyım. Her türlü malzemeyi bir arada kullanabilmeli, yönetebilmeliyim. Herkes bunu yapmak zorunda değil. Ama ben aynılıktan sıkıldığım, dünyanın en güzel yanının da değişme, dönüşme olduğunu her zaman ayırt ettiğim için sanatımda hep onu kullandım. İnsanların en büyük sıkıntısının ve acısının, her gün aynı şeyleri yapmak zorunlulukları içinde olmalarından kaynaklandığını görüyorum. İşte sanatta böyle bir ayrıcalık var. Yeni bir şey yapmak var.
Aynı resimleri tekrarlayan ressamlar için tarzı o diyebiliyoruz. Kendileri bu durumdan memnun mudur acaba?
Aslında bu sanatçının inandığı bir şey değil. Çünkü hayatın gerçeğinde insanın gerçeği de bu değil. Her şey değişiyor dönüşüyor, sanatçıda öyle…Ama bunu kendine itirafta alıkoyan çevre şartları.Bir kimlik edindiğini ve onu ve kaybetme korkusu yaşadığı kısır dönemler.Sanatın sunumlarını ticaretini yapan kesimlerin onu baskı altında tutması.. Çok satan dönemlerimde bana da yapıldı. Aman kıpırdama yaptırımları geldi ama hiç dinlemedim.Aynı insanlar bir süre sonra o çizgi satılamaz hale gelince sizden vazgeçebilir ve karşılarına alabilirler. Onun için bence sanatçı kendi değişimlerine dönüşümlerini toplumsal dönüşümle birlikte iç içe takip edebilmeli ve dışlaştırabilmeli. 59
Kültür - Sanat
Deneysel üretimin ayrıntıcı estetiği S
Ali Raşit Karakılıç anatın özünde hep saklı kalmış ve ifadeye özgü değişimle atbaşı yürümüş olan deneysellik, malzeme ve teknoloji düzeyindeki yenilenmeye işaret etmekle kalmaz, onun ötesine geçerek köklü dönüşümler için de verimli fırsatlar yaratır. Böyle durumlarda malzemenin doğasıyla, ona sanatsal anlamda işlerlik kazandıracak yöntemsel araştırmanın iyi saptanmış olması gerekir. Geçmiş dönemlerde her türden el işçiliğini geliştirmeyi, sanatın olmazsa olmaz kuralı haline getirmiş ustaların gözünde “praxis” sahibi olmak bir çeşit ayrıcalıktı. Deney (“expérience”) birikimleri, bu aşamaya varmakta sanatçıya eşsiz kazanımlar sağlıyor, dönüştürücü etkenlerin yolunu açıyordu. Sanat simyacılığıyla eşdeğerli olan bu kazanımlar, gizem arayışında da sanatçıya yeni ufuklar açabiliyor, onu, bilinmezin sınırına taşıyarak açılım yapmasını sağlayıcı olanaklarla donatabiliyordu. Bugün deneysellik, öncülükle neredeyse eşdeğerlidir; avangard olabilmenin temelinde deneysel araştırmalara yatkın olma koşulu var çünkü. Bilim ve teknolojiye açık olmak biçiminde de tanımlanması mümkün olan bu türden araştırmaların, özellikle
60
genç kuşağın sanatçılarını yakından ilgilendirmesi boşuna değil. 1980’li yılların sonuna doğru Londra’da bu isim altında açılan fuar, deneyselciliğin “moda” bir terim olmaktan çıkıp kuşaklara mal olduğunun göstergesiydi. Ali Raşit Karakılıç, 1970’li yıllarda Tatbiki’de gördüğü eğitimin yönlendirici katkısıyla deneysel sanat misyonunu
Yazan: Kaya Özsezgin
kendisine hedef olarak seçen sanatçılar arasında yer alıyor. Söz konusu deneysel çalışmaların ilk örnekleri, tabloyu dekupe kadrajlar içinde tasarımlama biçiminde kendini göstermişti. Bunun arkasından, onun özellikle 1990’lı yıllarda ve onu izleyen dönemde ürettiği işler, salt boyayla ve ona özgü tuval resmi geleneğiyle yetinmeme duygusunu belgeıeyici bir dizi çalışma olarak
süregelmektedir. Karakılıç bu çalışmalarında, doğa gerçekliğinin insan eli değmemiş ya da insan eli değdiği için gerçek yapısından uzaklaşmış doğa kalıntılarından yola çıkarak, karmaşıklıktan ve düzensizlikten yeni görsel “düzen” efektleri oluşturmanın peşi sıra gitmekte ve bu bağlamda ilginç tekstür çeşitlemeleri üretmektedir. Kökeninde dijital parçaların yan yana ve üst üste getirilmesinden oluşan görsel paradigmalardır bunlar. Ama aynı zamanda gelişigüzelliği kırmaya yönelik bir “kombinasyon” oluşturma çabası, bu işlere çok farklı ve spesifik özellikler katar, “karmaşa”nın içinden türemiş düzen kombinezonları sunar bize.
Kullandığı teknolojik değerlerin, bütünüyle kendi sanatçı deneyimlerinden kaynaklanıyor olması, Ali Raşit Karakılıç’ın resimsel biçim oluşturmakta doğal verilerle yapay olanlar arasında kendine özgü seçimler yapmasını, bir çeşit pratiğe dönüştürüyor. Kimi yerde görüntü katmanlarını üst üste bindirerek, kimi yerde iki farklı çalışmayı (resim-fotoğraf) bir arda değerlendirerek, basılmış fotoğraf üzerine akrilik boyamayla müdahale ederek (foto-pentür) , tuval üzerine dijital baskı ve tekrar akrilik müdahalede bulunarak, malzeme üzerine pres ve rötuş,
olguları halinde yanımızıyöremizi kuşattıkça, ona uzaktan seyirci kalamaz sanatçı. Karakılıç, bu bilinçten yola çıkıyor, varacağı noktaları resimlerinde dipten gelen dalgalar halinde yansıtıyor. Derinden yüzeye çıktıkça, bu dalgalar resimsel somut veriler halinde sanatının bünyesinde organik motiflere dönüşüyor. Verilerle ana motif birbirine bağlanıyor, resmin bünyesinde olağan etki-tepki ilişkileri yaratıyor.
kontrplak üzerinde iki resmi örüntü bazında birleştirerek oluşturduğu işler, tümüyle bir şeyden başka bir şey üretme, bir şeyi başka bir şeye dönüştürme anlayışının sonuçlarıdır. Bütün bunların doğal ya da olağan, zorlamasız ve spontan çalışmalar olarak görünmeleri, doğa ve yaşamla kurabildikleri spontan ilişkiden dolayıdır. Her şeyden önce, çevresindeki oluşumlara, değişim ve başkalaşıma yabancı kalmama güdüsüdür, onları bu derece olağan yapan. Karakılıç, yaşadığı çevrede tanık olduğu bu değişim ve oluşuma kayıtsız kalmamayı, sanat anlayışının temel ilkesi olarak benimsediği için, çalışmaları, dünden bugüne kesintisiz bir süreçsellik göstermektedir. Yapımyıkım, çözülme, çürüme ve başkalaşım, yeniden oluşum, çevre gerçeğinin somut ve izlenebilir
Bütün bu ayrıntılar göz önüne alındığında, içtenlik dozu iyi ayarlanmış, amaçları iyi saptanmış ve birbirini doğrulayıcı değerler içermesi nedeniyle,
Ali Raşit Karakılıç’ın bu deneysel çalışma yöntemini, gündelik yaşamda “beşinci element”in peşine düşen kadim simyacılarda tanık olduğumuz yöntemle ilişkili görmek hiç de yanlış olmayacaktır. Sanatın simyası olarak da tanımlayabileceğimiz bu yöntem, içerdiği şeylerle dışarıda bırakması gereken şeyleri kesin çizgilerle ayırmakta, içeriğin biçim kazanmasında etkili olabilecek ayrıntıları paranteze almakta titizlik göstermektedir. Resimsel ayrıntıların içinden kopup yüzeye çıktıkça, görünürlük düzeyine ulaştıkça, görece belirginlik kazanan motiflerin her biri, aslında birer yaşam göstergesidir Karakılıç’ta. Bu göstergeler, gösterdikleri nesneleri içselleştiriyor ve bize kaotik bir başka evren tablosu sunuyor.
Yakın dönem resimlerinde ise zaman zaman bu ayrıntıcı estetikten uzaklaşarak yalın renk ve biçim formlarına yönelebilmekte, böylece alternatif değerler üzerinde yeni açılım odakları bulmaktadır. Bulduğuyla yetinmeme içgüdüsü olarak da değerlendirilebilir bu çabası. Yaşamını Adana’da sürdürüyor olması, Ali Raşit Karakılıç’a bağımsız ve merkez gürültüsünden uzak bir sanatçı etkinliğini ciddi boyutlarıyla benimseme ayrıcalığı sağladığından, olgulara uzak görüşlü bir perspektifle yaklaşmasında belirleyici bir etken olabilmektedir.
61
Kültür - Sanat
İstanbul Modern’de 18 sanatçıdan kişiselin sıra dışı kaydı: “Yakın Menzil”
İ
stanbul Modern Fotoğraf Galerisi, 9 Mayıs- 27 Ekim 2013 tarihleri arasında Türkiye’de güncel fotoğrafa odaklanan Yakın Menzil sergisine ev sahipliği yapıyor. STFA’nın sponsorluğunu üstlendiği sergi, kişisel bir belgeleme fikrinin etrafında, Merih Akoğul, Orhan Cem Çetin, Murat
Germen ve Sıtkı Kösemen’den oluşan İstanbul Modern Fotoğraf Danışma Kurulu tarafından seçilen 18 sanatçının çalışmalarını bir araya getiriyor. Basılı fotoğrafla sınırlı kalmaksızın, video ve enstalasyon gibi farklı sunumlar barındıran sergide, tekil çalışmalar bir yerleştirmeye dönüşerek, kendi
bütünlüğü içerisinde yeni anlamlar kazanıyor.
Yakın Menzil sergisi kişisel ve olağanın sıra dışı bir kaydı. Sanatçının, fotoğraf çekmek için uzakları keşfetmek yerine kendi yaşantısına ve temas ettiği durumlara odaklandığı bir sergi. Sergide, Özgür Atlagan, Fatma Belkıs, Dilan Bozyel, Yusuf Darıyerli, Cemil Batur Gökçeer, Ege Kanar, Korhan Karaoysal, Metehan Özcan, Civan Özkanoğlu, Emir Özşahin, Muhitin Eren Sulamacı, Özlem Şimşek, Sinan Tuncay, Gözde Türkkan, Devin Yalkın, Begüm Yamanlar, Sarp Kerem Yavuz ve Cemre Yeşil’in çalışmaları yer alıyor. Belgesel fotoğrafın tarafsız olma iddiasından ve kurgulanmış sahnelerden uzak, bireysel anlatının izini süren çalışmalarda, sanatçının yaşamı, yakın çevresi,
62
anıları, özenle tutulan bir günlük gibi fotoğrafla şekil buluyor. İmajlar farklı yorumlara kapı aralayarak, anlamını dayatan otoriter bir sesi değil, taşıdıkları belirsizliğin gücünü kullanıyor. Gündelik hayatın detayları arasında sıradan olanın cazibesi beliriyor, tanıdık gelen bu görüntüler başkalarının hikayelerinde yeniden biçimleniyor.
İlk kez İstanbul Modern’de sergilenen bu çalışmalar fotoğrafın farklı sunum ve temsil biçimlerini bir araya getiriyor. Bireysel dışavurumun, öznel gerçekliğin öne çıktığı bu alanda, fotoğrafın teknik niteliği geri planda kalırken, amatör bir dille izleyici ve sanatçı arasındaki mesafe de kapanmaya başlıyor. Analog yapılan çekimlerin yanı sıra cep telefonuyla üretilen fotoğraflar, buluntu imajlardan yapılan taramalar, zarar görmüş arşivler, fotoğraf tabanlı videolar ve interaktif görüntülerle fotoğraf dolaylı bir aktarım aracına dönüşüyor. Sergide tekil fotoğraflar video, enstalasyon veya baskı biçiminde bir yerleştirmeye dönüşerek, kendi bütünlüğü içinde anlam kazanıyor.
gözden kaçırdıklarının farkına varabileceği gibi, sanatçının mahreminin kıyısında durup kaçamak bir bakış atıyormuş hissine de kapılabilir. Sanatçıların kişisel bakışı sadece mahremi değil, politik ve toplumsal kaygıları da barındırıyor elbette. Yansıtılan duygu hallerinin arka planında şehir yaşamı, kamusal alan, aile ilişkileri, normlar veya toplumsal aidiyet gibi konuların izleri var. Kişisel deneyimler toplumsal bellek içinde yerini bularak politikleşiyor, farklı yaşamlarda ortak deneyimlerin izi sürülüyor.” STFA İcra Başkanı Mehmet Ali
Neyzi,"STFA olarak bu yıl 75. kuruluş yılımızı kutluyoruz. Kurucularımız Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya, inşaatın içindeki sanatı bulup çıkarmış ve gelecek nesillere aktarmak üzere belgeleyerek bizlere emanet ettiler. Bizler de bu emanetleri geçtiğimiz yılın sonunda İstanbul Modern’de gerçekleşen 'KM. 441 – İlkler' sergisinde tüm sanatseverler ile paylaştık. Sanatın hayatın içinde olduğu inancımızla, sanatla olan bağımızı, şimdi de 'Yakın Menzil Fotoğraf Sergisi'ne olan desteğimizle devam ettiriyoruz" dedi.
Yakın Menzil sergisinin basın toplantısında, İstanbul Modern Fotoğraf Bölümü Yöneticisi Sena Çakırkaya, sanatçıların kişisel deneyimlerinin aslında toplumsal izler taşıdığını, her bir sanatçının dünyasına adım attığımızda kendi hayatlarımızdan farklı anların yansımalarını görebileceğimizi belirtti. “Kimi zaman sıradan detayların ve anlık kesitlerin kişisel anlatılara dönüştüğü, hem yeni hem de tanıdık gelen bu imgeler karşısında izleyici, hayatın akışında
63
Kitap
Beynine format at!
Y
ıka Beynini! kitabı ile çok satanlar listesinden haftalarca inmeyen M. Barış Muslu, son kitabı Beynine Format At ile de fazlasıyla ilgi görüyor. Muslu bu kitabında sigara bağımlığından kilo sorunlarına, panik ataktan fobilere, kronik hastalıklardan ağrılara, depresyondan aşk acısına hayatımızı zorlaştıran pek çok konuda devrim niteliğinde bir çözüm yöntemi sunuyor. Muslu’nun uzun yıllara dayanan çalışmaları sonucunda geliştirdiği NeuroFormat tekniği beynin aslında bizi “hayatta tutmak” adına verdiği tepkilerle oluşan ve gerçekte önümüzü tıkayan, hayatımızı zorlaştıran pek çok programı devre dışı bırakmanın yollarını öğretiyor. Tamamen teknik bir yöntem olan NeuroFormat Sistemi bir anlamda beynimizin ilkel programlarını devre dışı bırakarak çok daha mutlu, sağlıklı, başarılı, korkusuz bir hayat için beynimize format atıyor. ‘’Evet, size gül bahçesi vaat ediyorum!’’ diyen yazar, bilimsel, etkin ve sistematik bir şekilde; kitapta da anlattığı gibi tüm söylediklerinin gerçekleşebileceğini, beyninizi istediğiniz şekilde yeniden yapılandırabileceğinizi belirtiyor.
64
E
Düğümlere üfleyen kadınlar n son Muz Sesleri kitabıyla çok satanlar arasında yerini alan; gazeteci, yazar Ece Temelkuran, bu sefer de Düğümlere Üfleyen Kadınlar kitabıyla okuyucularının karşısına çıktı. Temelkuran’ın, Everest Yayınları’ndan çıkan 480 sayfalık bu son romanı da yine ses getirmeyi başardı ve çok satanlar arasında yerini aldı. Roman, bir kadının kalbini fena kırmış bir adam ve o adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadının; Tunuslu Amira, Mısırlı Mayram, ismi
K
olmayan Türk gazeteci kadın ve Madam Lilla’nın yolculuğunu anlatıyor. Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ın hikâyesi, ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu’da geçiyor. Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?
Kürk mantolu Madonna imi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. 1943 yılında yazılmış ve bugün yine çok satanlar arasında yerini almış bu roman okuyucularına, düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
Türkiye’de ilk kez Emlak sektörünün tüm oyuncuları için kaleme alınmış bir eser
Y
ıllar boyunca bize para kazandıran, yeni insanlar ve yeni ilişkiler oluşturup sosyalleşmemizi sağlayan bu sektöre yeni bir soluk getirmek, insanların hayatında son derece önemli bir rolümüz olmasına rağmen gerçek bir iş olarak çoğunlukla dudak bükülen emlakçılık mesleğini oyuncularıyla birlikte farklı bir noktaya taşımak en temel amacımız.
Kitap Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.
Bugüne kadar gayrimenkul adı geçerek yayınlanan kitaplar büyük ölçüde teknik bilgiler vermiş, alıcılara nasıl ev alacakları
konusunda önerilerde bulunmuş, gayrimenkul pazarının genel gidişatına yönelik açıklamalar yapmışlardır.
Ülkede 200.000’ in üzerinde bireysel ve kurumsal emlak danışmanı mevcuttur. Bunun yanı sıra bu işe girmeye heves eden ama yol yöntem bilmeyen bir o kadar daha insan bulunmaktadır. Tüm bu insanların ortak sorunu mülk sahipleri ve alıcılarla nasıl diyalog kuracaklarını bilememek ve aslında bu kadar önemli olan aracılık faaliyetinin kurallarını oluşturamamaktır. Zaman içinde sektörde olan ve sektöre girmeyi düşünen herkes
için eserin gerçek bir rehber kitap olacağına inancımız tamdır. Başarıya giden yolda oyunu kurallarıyla oynadığınız sürece önünüz açık olacaktır. Siz de bu keyifli oyunda yerinizi alın.
65
Moda
CENTURY 21 ile Ofiste Standart Şıklık H er sabah uyandığınız da dolabın karşısına geçip ‘’Ne giysem?’’ diye düşünmek mi; yoksa standart olarak belirlenmiş kıyafetlerinizi giyip işe gitmek mi tercihiniz olur? Bu noktada çalışan kişiler ikiye ayrılıyor. Standart giyim taraftarı olanlar, serbest ama kuralları olan giyim taraftarı olanlar.
İş yerinde standart giyimin olması, müşteri kitleniz hangi sınıfa hitap ederse etsin, her zaman profesyonel bir duruş sergiler. Bu durum çalıştığınız şirketin kalitesiyle doğru orantılıdır. Bu sayede de, şirketinizin size standart olarak verdiği giyim ürünlerini kombinlemeniz gerektiğinde, işiniz çok daha kolay olur. Kullanacağınız takılar veya kombinliyeceğiniz diğer ürünleri renk tonlarına uygun olarak seçmeniz yeterli olacaktır. CENTURY 21’in sağlamış olduğu minimal kıyafetler de kombin yaratmanız gerektiğinde size birçok seçenek sunabilecek oldukça şık ürünler sunuyor. Şirketin standartlaştırmış olduğu “altın sarısı” rengi ve minimal çizgisi sayesinde, şık bir görünüme sahip olabilirsiniz. Öncelikli olarak dikkat etmeniz gereken şey minimal kesimli ürünlerin dışına çok fazla çıkmamak; buna ek olarak, altın renkli sade aksesuarlar seçmek. Unutmayın seçeceğiniz altın renkli minik detaylar size şıklık sağlayacaktır.
Bordo dokunuşlar...
B
Her kadın etkileyici bir makyaj ve bakımlı ellere sahip olmak ister. Bunun için size en yakışanı bulabilmek oldukça önemli.
ordo, hem dudaklarda hem de tırnaklarda kullanılan en gözde renklerin öncülerinden. Uzun yıllardır kadınların vazgeçilmezlerinden olan bu güzel ve özel renk son yıllarda iyiden iyiye atağa geçti.
66
Eskiye kıyasla ne fark yarattı da atağa geçti?’ diye soracak olursanız; ton farkı. Evet, eskiden 2 bilemediniz 3 farklı tonunu bulabileceğiniz bordonun bugün onlarca farklı tonunu bulmanız mümkün. Bu rengi birbirinden farklı tonlarda bulabilmemizin yanı sıra artık farklı dokularda da üretiliyorlar. Dikkat ettiyseniz artık ojelerde ve rujlarda ister parlak, ister kadifemsi, ,ster mat olanı tercih edebiliyorsunuz. Çalışan bir kadın için el bakımı ve makyajın ne kadar önemli olduğu düşünüldüğünde de seçim şansımızın artması oldukça sevindirici ve hayatımızı kolaylaştırıcı bir durum.
Bana bordo yakışmaz demeyin. Parlak, mat, kadifemsi farklı doku ve tonlarda onlarca seçeneğiniz var artık. İçlerinden biri mutlaka size de hitap edecektir.
Bugün Ne Giysem?
H
Siz de her gün işe giderken ‘Ne giyeceğim!’ kâbusunu yaşayanlardan mısınız? İşte size işinizi kolaylaştıracak birkaç ipucu.
aftanın 5 günü gittiğiniz bir ofisiniz var ve her gün dolabınızı açıp; elbiselerinize, gömleklerinize, eteklerinize, pantolonlarınıza kısaca tüm kıyafetlerinize tek tek bakıyorsunuz. Belki 5 dakika, belki de 35 dakikanızı ‘Bugün ne giysem?’ sorusuna cevap bulabilmek için ayırıyorsunuz. Aslında giyebileceğiniz, birbirinden farklı bir sürü kıyafetiniz olmasına rağmen her gün bu soruya cevap arıyor olmanızın tek sebebi; kıyafetlerinizi nasıl kombinleyebilceğinizi bilmemenizden kaynaklanıyor. Hele bir de iş çıkışı arkadaşlarınızla yemeğe çıkacaksanız olay daha da karmaşık bir hal alıyor.
Hadi diyelim hangi üstü hangi altla kombinleyeceğimizi de bulduk. Bu sefer de kafamızda ‘Acaba ne kadar modaya uygun? Trendleri yeterince takip edebiliyor muyum ki?’ soruları beliriyor. O zaman da içinizden ‘Kesin olmadı’ diye geçirip ardından da dolabınızdan bambaşka parçalar seçip, belki de içinize sinmeden, sırf modaya uyuyor diye işe gidebiliyorsunuz. Ancak bunun pek de doğru bir davranış olduğunu söyleyemeyiz.
MODANIN KURBANI OLMAYIN
Peki, nedir bu işin formülü? İşe giderken doğru kıyafeti nasıl seçeceğiz? Öncelikle karar verilmesi gereken ilk durum, ne giymek istediğiniz. Elbise mi? Pantolon mu? Etek mi? Sonraki adım ise nasıl bir görünüm sahibi olmak istediğiniz. Bunlara karar verdiyseniz detaylarla geçebiliriz. En önemli detaysa aksesuarlar. Unutmayın aksesuarlar gerçekten önemlidir. Çünkü giydiğiniz herhangi bir parçayla kullanacağınız aksesuar sayesinde, birbirinden oldukça farklı tarzlar elde edebilirsiniz.
AKSESUARLARA DİKKAT!
Aksesuarlara ek olarak da kombinlerinizde hırka, yelek ya da ceket kullanarak giydiğiniz parçayı daha farklı bir hale getirmek mümkün. Üstelik bu şekilde iş çıkışı gidebileceğiniz yemeğe veya arkadaş buluşmalarına uygun bir görünüme de ulaşmış olacaksınız. İşte sizlere tek bir elbiseden yapabileceğiniz hem şık, hem de spor kombinler...
67
Moda
Çantadaki muhteşem 5’li
Ç
Günümüzde kadınların çantalar, ebatları da göz önüne aldığında adeta yanlarında taşıdıkları portatif evlerine dönüştü. İçin de ne ararsanız var. Ama taşıdıklarımızın hepsi gerçekten gerekli mi? Ya da gerçekten yanımızda olması gereken ürünler neler? anta biz kadınlar için hayati bir aksesuar dersek hiç de abartmış olmayız. Çünkü çanta demek aslında sadece çanta demek değil! Nasıl mı? Çanta demek stil demek, kadının tamamlayıcısı demek, kurtarıcı demek. Bu liste böyle uzar gider. Özellikle son yıllarda büyük çantalar hayatımıza girdiğinden beri; hele ki çalışan kadınlar bu kocaman çantalarla bütünleşmiş durumdayız. Bu kocam kocaman çantaları kullanmanın hem avantajları hem de dezavantajları oluyor pek tabii ki. En büyük dezavantajı da içine ne bulsak koyduğumuzdan ağrıyan omuzlarımız. Zira çanta büyük olunca "Ne de olsa çantada yer var yanıma şunu da alayım belki gerekir!" cümlesini çok fazla kullanmaya başladık. Malum çalışan kadın olunca bakımınıza da daha fazla dikkat etmek gerekiyor. Ancak yanımızda taşıdıklarımızın ne kadarı gerçekten gerekli? Peki, bu çantanın içinde her zaman bakımlı olabilmek için neler taşımalıyız? İşte size gerçekten gereken o muhteşem 5’li: 1-Dudak Nemlendiricisi / Parlatıcısı 2- El kremi
3-Allık/Pudra
4-Makyaj Temizleme Mendili
5-Parfüm/Deodorant
Bu saymış olduğum 5 ürün grubu sizin her zaman bakımlı olmanızı sağlayacak ürünler. Zira modayı takip etmek, sadece moda trendlerini oluşturan kıyafetleri giymekten ibaret değil. Buna ek olarak makyaj trendlerinde ön plana çıkan renkleri taşıyabileceğiniz ürünleri kullanmak ve her daim bakımlı görünen ellere sahip olmak da gerekiyor
68
Erkeğin silahı kokusu! E rkeklerle kadınları karşılaştırdığımız; güzellik için kadınların çok daha fazla ürün kullandığı apaçık ortada. Kadın olmanın zorluklarından biri diyebiliriz buna ama erkekler için durum çok daha kolay. Ama erkeklerin bakımında da bazı önemli detaylar yok değil. Bu detayların en önemlisi ise parfüm seçimi. Bir erkek, görünümü dışında, kullandığı parfümün etkileyiciliği ile de dikkatleri üzerine çekebilir. Bu yüzden, hazır yaz mevsimi de gelmişken, kendinizi yenileyip, farklı kokular denemenin zamanı beyler.
Lavanta ve vanilya karışımlı, turunçgiller, armut, nane ve iris çiçeği esansları içeren parfümleri tercih etmenizi öneririm. Bu tarz kokular kendinizi daha fresh ve çekici hissetmenizi sağlayacaktır.
İ
Spor ya da şık; işin sırrı kravatta ş hayatında hatta günlük hayatta kadınların mı yoksa erkeklerin mi giyim konusunda işi daha kolay sorusunun cevabı kuşkusuz ki "erkeklerin!" olacaktır. Kadınlar kadar trendleri günü gününe takip etmektense, ufak detaylarla farklılıklar yaratmak erkekler için çok daha tercih edilir bir durum. Kemer ve kravatlarda yapacakları değişiklikler, kıyafetlerini kolaylıkla şık ya da spor bir havaya sokar. Bu
durumda özellikle kravata büyük görev düşer. Kravatı seçtikten sonra geri kalan her şey bir çorap söküğü gibi dolabınızda gözünüze çarpacak ve onları giyerek işinize gideceksiniz. Örme veya keten kravatlar sayesinde spor bir görünüme sahip olurken, saten kravatlar sayesinde de şık görünümünüz gün içerisinde size eşlik edecek.
69
Saçın tarzın... H
er gün evden çıkarken son bir kez aynaya bakıp saçımızı kontrol ederiz. Çünkü saçımız, kıyafetimizin, tarzımızın, kişiliğimizin ve hatta o günkü ruh halimizin tamamlayıcı parçasıdır. Girdiğimiz ortamlar, ruh halimiz ve tarzımız değiştikçe kıyafetlerimizi de değiştiririz. Fakat saçımızı tarzımıza göre değiştirmeden eksik kalırız. Saçımız, bir anlaşmanın imzası gibi, son dokunuştur ve olmazsa olmazıdır, tamamlayıcısıdır. Çünkü Saçımız tarzımızdır…
TARZINIZI EN İYİ YANSITAN SEÇİMİ YAPIN “PROFESYONEL DOKUNUŞLAR” “GENÇ VE HAREKETLİ BİR RUH” “ İLHAM VERİCİ IŞILTILAR” “ROMANTİK BUKLELER” TONI&GUY CLASSIC SERİSİ, “ İSYANKAR YARATICILIK “
B
Bir diş macunundan çok öte… Bir güzellik ürünü eyaz bir gülüş, kendine güvenin yansıması ve güzelliğin en önemli parçasıdır. Bu gerçekten ilham alan Colgate, Optik Beyaz'ı yarattı.
Colgate Optik Beyaz, sıradan bir beyazlatıcı diş macunundan çok öte bir “güzellik ürünü” olarak tasarlandı. Güzellik, kendine güven ve çekiciliğin ilk adımı olan beyaz gülüşlerin perde arkasındaki oyuncusu Colgate Optik Beyaz, güzelliğinizi gülümsemenizle konuşturup güne hep bir adım önde başlamanızı sağlıyor. En güzel aksesuarınız olan
70
gülüşünüzde fark yaratan Colgate Optik Beyaz diş macunu, içeriğindeki beyazlatıcı mikrokristaller ile lekeleri diş minesine zarar vermeden giderirken, 1 haftada 1 ton daha beyaz dişlere kavuşmanızı, düzenli kullanımda ise dişlerin beyazlığını daha uzun süre korumasını sağlıyor. Üstelik Colgate Optik Beyaz ailesinin diğer üyeleri olan Colgate Optik Beyaz 360 Diş Fırçası, Colgate Optik Beyaz Ağız Çalkalama Suyu ve Colgate Optik Beyaz Diş İpi ile en mükemmel gülüşlere sahip olmak hayal olmaktan çıkıyor... Colgate Optik Beyaz ile en güzel aksesuarınız olan gülüşünüz artık daha da göz alıcı!
Sağlık
Sert Tartışmaların Sorumlusu Kadınlar mı?
G
Çiftler günümüzde en çok beraber oldukları kişiyle konuşamamaktan, tartışmanın anında kavgaya dönüşmesinden yakınıyor. Yapılan araştırmalar ise tartışmanın başlangıcının yumuşatılmasının, çatışmanın çözümünde önemli olduğunu ve tartışmaların başladıkları havada sona erdiğini ortaya koyuyor. Ayrıca kadınların tartışmaya daha müsait olduğu da bilimsel olarak kanıtlanmış!
erekçesi birbirinden farklı olsa da eşler arasında yaşanan büyük ya da küçük çatışmalar birliktelikte mutluluğu gölgelerken, huzuru kaçırıyor tarafların ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Uzmanlar çatışmasız bir yaşamın mümkün olmadığı hatırlatmasını yaparken tartışmaya başlama şeklinin önemli olduğu vurgusunda bulunuyor. Öyle ki tartışma nasıl başlarsa öyle bitiyor. Taraflara tartışmaya yumuşak başlanması hatırlatmasında bulunanÜsküdar Üniversitesi Etiler Polikliniği’nden Uzman Psikolog Orçun Aykol, bunun için de 7 öneride bulunuyor.
Erkek gerilime daha dayanıklı
Tartışmaya sert başlamanın sorumlusunun eşlerden iki tarafın da olabileceğine dikkat çeken Uzm. Psikolog Aykol, araştırmaların hatanın daha çok kadınlarda olduğunu gösterdiğini söyledi. Aykol ‘’Çünkü kadınların zor meseleleri gündeme getirip çözülmeleri için ısrarcı olma olasılıkları erkeklere oranla daha fazla. Fizyolojik olarak erkekler daha kolay taşıyor ve bedenleri duygusal gerilime daha çabuk tepki veriyor’’ diyor. Psikolog Orçun Aykol tartışmaya yumuşak başlangıç için 7 öneriyi şu şekilde sıralıyor:
72
1- Yakının ama suçlamayın: Ortada bir sorun varsa bu sorun hakkında konuşun; ancak bu konuşmayı
beraber olduğunuz kişiyi suçlamak için yapmayın. Onun karakteri ya da kişiliği ile ilgili değil durumla ilgili yakınmalarınızı paylaşın.
sevgilinizin zihninizi okumasını beklemeyin. "Banyoyu temizlemeden bırakmışsın" yerine, "banyoda işin bittiyse banyoyu temizlersen sevinirim" deyin.
5- Nazik olun: "Lütfen" ve "rica ederim" gibi tümceler kullanın. 6- Takdir edin: Eşinizin veya sevgilinizin durumu biraz daha iyi idare ettiği zamanlar olduysa, isteğinizi onun geçmişte doğru yaptığı şeyi takdir ederek ve bunu ne kadar özlediğinizi belirterek dile getirin.
2- "sen" yerine "ben" ifadesini kullanın: Aradaki farka dikkat edin. a- Beni dinlemiyorsun. (sen)/ Beni dinlemeni isterdim. (ben) b- Benimle hiç ilgilenmiyorsun. (sen)/ İhmal edildiğimi hissediyorum. (ben) "ben" ifadelerinin "sen" ifadelerine göre daha yumuşak olduğu açık.
Burada önemli olan konuşmaya laf ebeliği yaparak başlamamaktır. Kullandığınız sözcükler eşinizi suçlamak yerine kendi hislerinize odaklanırsa, tartışmanız daha başarılı olacaktır. 3- Olanları anlatın, değerlendirme ya da yargılama yapmayın: Suçlamak ya da sorumlu tutmak yerine, sadece gördüklerinizi anlatın. Bu, beraber olduğunuz kişinin amacınızı göz önünde bulundurmak yerine, saldırıya uğradığını hissedip savunmaya geçmesini engelleyecektir. 4- Açık Olun: Eşinizin veya
7- Meseleleri biriktirmeyin: Şikâyet ederek patlamaya hazır olunduğunda nazik davranmak zordur. Bu nedenle bir meseleyi açmak için çok fazla beklemeyin; aksi halde onu zihninizde büyütürsünüz. İşte size çok tanıdık gelecek bir kaç örnek:
Sert Başlangıç: Beni hep ihmal ediyorsun.
Yumuşak Başlangıç: Son zamanlarda seni çok özledim ve kendimi biraz yalnız hissediyorum. Sert Başlangıç: Beni hiç dışarı götürmüyorsun. Yemeği hep kendim pişirmekten bıktım artık. Yumuşak Başlangıç: Yemek pişirmekten yoruldum. Beni dışarı çıkarırsan çok hoşuma gider. Sert Başlangıç: En son bana ne zaman bir hediye aldın farkında mısın?
Yumuşak Başlangıç: Son zamanlarda çok bunaldım. Bir gün birbirimize pahalı hediyeler alıp sürpriz yapsak mı, ne dersin?
Otomobil
Volvo S60 performanstan tam not aldı
V
olvo Car Corporation'ın otomobil güvenliği konusundaki liderliği, Otoyol Güvenliği Sigorta Enstitüsü'nün (IIHS) gerçekleştirdiği çalışmayla bir kere daha kanıtlanmış oldu. Volvo S60, enstitünün son raporunda, IHHS'in önden karşılıklı kısmi çarpışma testinde en iyi performansı gösteren iki otomobilden biri oldu.
Bu yeni testte, otomobilin ön kısmının sürücü tarafında kalan yüzde 25'lik kısmın, 64 km/s hızla sert bir engele çarpması sağlandı. Testte sürücü koltuğuna bir Hibrit III manken oturtuldu ve mankenin emniyet kemeri bağlandı. Test, aracın ön köşesinin başka bir araçla veya bir ağaç ya da bir elektrik direği gibi bir nesneyle çarpışması durumunda olacakları canlandıracak şekilde tasarlandı.
74
Volvo Car Corporation'ın Kıdemli Güvenlik Teknik Danışmanı Thomas Broberg şunları söyledi: "Çarpışma yüzeyinin görece küçük olması son derece ciddi bir çarpışma durumudur. Bu anlamda
test sonuçlarından son derece memnunuz. Amacımız yolcuların trafikte meydana gelebilecek çarpışmaların çoğundan korunmasına yardımcı olacak otomobiller üretmektir. Bu test, aracın ön kısmının küçük bir parçasının bir nesneyle çarpışması durumunda da güvenlik sistemlerimizin istediğimiz şekilde çalıştığını gösteriyor."
Volvo Car Corporation'ın araç güvenliğine verdiği önem son zamanlarda gerçekleştirilen birkaç çalışmada da ortaya çıkıyor. Geçen yıl C30, S60, S80, XC60 ve XC90
olmak üzere beş Volvo modeli en yüksek güvenlik notu olan ‘Top Safety Pick'e layık görüldü. Volvo 2011 IIHS raporunda beş modeli ödüllendirilen Avrupa'daki tek lüks otomobil markasıydı.
Ayrıca XC60 hem IIHS Top Safety Pick'e layık görülen hem de ABD NCAP'ten beş yıldız alan tek SUV Crossover oldu. 2010'da gerçekleştirilen testlerde XC60, sürücü güvenliği testi, önden çarpışmada yolcu güvenliği testi ve her iki yandan çarpışma testleri de dâhil olmak üzere tüm çarpışma testlerinden beş yıldız aldı.
01 MARKA ADI CENTURY 21® tüketiciler tarafından en çok bilinen marka olmaya devam etmektedir. 02 TEKNOLOJİ CENTURY 21® ofislerinde, size yardımcı olmak üzere, yenilikçi teknoloji ve pazarlama teknikleri kullanılmaktadır.
03 EĞİTİM CENTURY 21® Eğitim Sistemi® temel ve kişisel eğitimleri ile sizi en iyi şekilde geliştirmeyi hedeflemektedir. 04 KATMA DEĞERLİ HİZMETLER Katma Değerli Hizmetler sayesinde müşterileriniz ofisinizden mutlu ayrılır.
05 YÖNLENDİRMELER CENTURY 21® ofisleri arasındaki yönlendirmeler, işlemlerinizi hızlandıran en önemli etkendir.
06 Century21.com.tr Yüksek ziyaret oranları ile century21.com.tr, portföyleriniz için verimli bir duyuru aracıdır.
07 Global Yönlendirmeler Dünya genelindeki 8.800 CENTURY 21® ofisi ile iş yapabilme imkanı sunar. 08 Kurumsal Kimlik CENTURY 21® markasının profesyonel kurum kimliği ile donanırsınız
09 Profesyonel İş Ortamı CENTURY 21® ofislerinde profesyonel havanın solunduğu iş ortamında çalışırsınız.
10 Özel Faiz Oranları Bankaların CENTURY 21® ofislerine sunduğu özel oranlardan faydalanırsınız.
11 Müşteri Bağlılığı CENTURY 21® müşterilerinin memnuniyeti hassasiyetle takip edilir. Ofisinize her gün daha fazla memnun müşteri ulaşır.
12 Bütünleyici Gayrimenkul Hizmetleri CENTURY 21® Sistemi, ipotek, inceleme, ev garantisi ve tapu senedi hizmetleri gibi, sizin gayrimenkul ihtiyaçları için tek durak olarak konumlanmanıza yardımcı olur.
13 Uzmanlaşmış Pazarlama Kaliteli Evler, Mülkler ve Ticari yapılar gibi hızlı büyüme gücüne sahip hedef pazarlarda, güçlü bir odaklanma ile, CENTURY 21® Sistemi ticari faaliyetlerinizi geliştirmenize ve pazar payınızı arttırmanıza yardımcı olur. 14 Sponsorluklar CENTURY 21® Türkiye, 2002 yılından bu yana, özellikle kadın kuruluşlarına yönelik sponsorluk ve destekler ile sosyal sorumsluluk çerçevesinde çalışmalar yapmaktadır.
15 Listelerin Tanıtılması isteleriniz sadece www.century21.com.tr’da listelenmekle kalmaz, müşterilerin ofislerinize gelmesini sağlamaya yardımcı olan listeleme ortaklarımızın sitesinde de yayınmanır. 16. Müşteri Memnuniyeti Müşterilerimizden aldığımız geri dönüşler ile onların yaşadıkları tecrübeleri daha iyi anlamanızı sağlar ve kendinizi sürekli geliştirmenize yardımcı oluruz.
17. Marka Bilinirliliği CENTURY 21® Türkiye, ülke genelinde gerçekleştirdiği reklam çalışmaları ile markanın bilinilirliğini en üst seviyeye taşır. 18. Uyarlanabilir Reklam CENTURY 21® marka kılavuzu sizlere kolayca hazırlayabileceğiniz profesyonel reklamlar sunar.
19. Ödüller ve Tanınma CENTURY 21® sistemi, ofis ve danışmanlarının başarılarını takdir etmek ve ödüllendirmek üzere, güçlü bir ödül programı kurmuştur.
20. Küresel Bilinirlik Dünyanın 74 ülkesindeki 7.100’den fazla ofisle, CENTURY 21® Sistemi dünyanın en büyük mesken gayrimenkulü satış organizasyonu olup, güçlü bir uluslararası marka olarak açık bir şekilde konumlanmıştır. 21. Bunu Kendinize Borçlusunuz CENTURY 21® Sistemi önde gelen programları, ve marka bilinirliliği ile hak ettiğiniz maksimum sonucu elde edebilmek için size gerekli fırsatları sunmaktadır.
CENTURY 21 Ofislerimiz CENTURY 21 Bey 2 İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Sağlam İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Safir İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Derin İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Royal İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Bey 1 İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Messa İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Albayrak İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Mozaik 2 İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Bravo İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Maxima İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Prime Property İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 As İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Guru İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Home İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 A7lım İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Mozaik 1 İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Erakın İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Bohem İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Emin İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Hedef İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Academy İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Duru İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Hedef 2 İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Açı İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 ONR İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Rumeli İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Leta İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Nova İSTANBUL (AVR) CENTURY 21 Atasay İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Beta İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Ba7 İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Beyaz İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 HC İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 A&N İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Rivazet İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Erkay İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Network İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Mega İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 ABC İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Fiesta İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Extra İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Focus İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Zincir İSTANBUL (ASYA) CENTURY 21 Trio İSTANBUL (ASYA)
AVCILAR BAHÇELİEVLER BAKIRKÖY BAKIRKÖY BAKIRKÖY BAŞAKŞEHİR BAŞAKŞEHİR BAŞAKŞEHİR BAŞAKŞEHİR BAŞAKŞEHİR BEŞİKTAŞ BEŞİKTAŞ BEŞİKTAŞ BEŞİKTAŞ BEŞİKTAŞ BEYLİKDÜZÜ BEYLİKDÜZÜ BEYLİKDÜZÜ BEYOĞLU ESENYURT GAZİOSMANPAŞA GÜNGÖREN KÜÇÜKÇEKMECE SARIYER SARIYER ŞİŞLİ ŞİŞLİ ŞİŞLİ ŞİŞLİ ATAŞEHİR ATAŞEHİR ATAŞEHİR ATAŞEHİR ATAŞEHİR BEYKOZ BEYKOZ ÇEKMEKÖY ÇEKMEKÖY ÇEKMEKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY
ISPARTAKULE (212) 397 35 35 BAHÇELİEVLER (212) 441 18 48 İNCİRLİ (212) 571 00 05 MERKEZ (212) 570 46 46 YEŞİLKÖY (212) 663 70 70 BAHÇEŞEHİR (212) 669 96 96 BAHÇEŞEHİR (212) 669 99 31 BAŞAKŞEHİR (212) 488 22 00 BOĞAZKÖY (212) 607 15 01 İKİTELLİ (212) 671 12 83 AKATLAR (212) 352 15 21 BEBEK (212) 263 02 02 BEŞİKTAŞ (212) 236 09 36 BEŞİKTAŞ (212) 327 02 23 ETİLER (212) 352 80 80 BEYKENT (212) 856 16 61 BEYLİKDÜZÜ (212) 853 23 30 YAKUPLU (212) 879 10 79 CİHANGİR (212) 249 44 44 HADIMKÖY (212) 886 41 08 TEM AVRUPA KONUTLARI(212) 538 09 09 MERTER (212) 483 13 71 HALKALI (212) 548 02 88 İSTİNYE (212) 323 38 38 ZEKERİYAKÖY (212) 342 40 60 BOMONTİ (212) 234 79 96 OSMANBEY (212) 219 33 19 TEŞVİKİYE (212) 258 42 58 ZİNCİRLİKUYU (212) 347 05 18 ATAŞEHİR (216) 455 70 70 ATAŞEHİR (216) 455 11 88 BATI ATAŞEHİR (216) 510 10 34 BATI ATAŞEHİR (216) 290 32 52 BATI ATAŞEHİR (216) 456 74 44 KAVACIK (216) 425 73 66 RİVA (216) 319 15 93 ÇEKMEKÖY (216) 364 76 36 ÇEKMEKÖY (216) 640 42 43 TAŞDELEN (216) 312 12 77 CADDEBOSTAN (216) 355 70 60 ÇİFTEHAVUZLAR (216) 418 47 47 ERENKÖY (216) 350 20 02 ERENKÖY (216) 350 20 10 ERENKÖY (216) 386 83 83 FENERBAHÇE (216) 550 79 10
CENTURY 21 Feba CENTURY 21 Ateş CENTURY 21 Aytunç CENTURY 21 Sahra CENTURY 21 Adler CENTURY 21 Ar7 CENTURY 21 Ece CENTURY 21 Lider CENTURY 21 Batur CENTURY 21 Private CENTURY 21 Pres6j CENTURY 21 Efes CENTURY 21 Zirve CENTURY 21 Koza CENTURY 21 ARC CENTURY 21 Vip CENTURY 21 A Plus CENTURY 21 Adress CENTURY 21 Bravo Akasya CENTURY 21 Umut CENTURY 21 Avantaj CENTURY 21 Ekspres CENTURY 21 Bengisu CENTURY 21 Arma CENTURY 21 Orion CENTURY 21 Deniz CENTURY 21 Su CENTURY 21 Best CENTURY 21 Kordon CENTURY 21 Erk CENTURY 21 Talya CENTURY 21 Liya CENTURY 21 Didyma CENTURY 21 Ada CENTURY 21 Efe CENTURY 21 İskender CENTURY 21 Tepe CENTURY 21 Sayek CENTURY 21 Burada CENTURY 21 On CENTURY 21 Halikarnas CENTURY 21 Halikarnas 2 CENTURY 21 Halikarnas 3 CENTURY 21 Halikarnas 4 CENTURY 21 Lykia
İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) İSTANBUL (ASYA) ANKARA ANKARA ANKARA ANKARA İZMİR İZMİR İZMİR İZMİR ADANA ANTALYA AYDIN AYDIN AYDIN AYDIN BURSA GAZİANTEP HATAY KOCAELİ KOCAELİ MUĞLA MUĞLA MUĞLA MUĞLA MUĞLA
KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY KADIKÖY MALTEPE PENDİK SANCAKTEPE ÜMRANİYE ÜMRANİYE ÜMRANİYE ÜMRANİYE ÜSKÜDAR ÜSKÜDAR ÜSKÜDAR ÇANKAYA ÇANKAYA ÇANKAYA YENİMAHALLE KARŞIYAKA KARŞIYAKA KARŞIYAKA KONAK ÇUKUROVA MURATPAŞA AYDIN DİDİM KUŞADASI KUŞADASI OSMANGAZİ ŞEHİTKAMİL İSKENDERUN DİLOVASI İZMİT BODRUM BODRUM BODRUM BODRUM FETHİYE
FENERYOLU GÖZTEPE GÖZTEPE KOŞUYOLU KOZYATAĞI KOZYATAĞI KOZYATAĞI KOZYATAĞI SUADİYE SUADİYE ŞAŞKINBAKKAL ALTAYÇEŞME KURTKÖY SARIGAZİ DUDULLU O.S.B. SOYAK YENİŞEHİR ŞERİFALİ ŞERİFALİ ACIBADEM ACIBADEM BEYLERBEYİ BALGAT ÇANKAYA GAZİOSMANPAŞA ÇAYYOLU BOSTANLI BOSTANLI KARŞIYAKA KONAK MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ MERKEZ KONACIK MERKEZ TURGUTREİS YALIKAVAK MERKEZ
(216) 550 59 59 (216) 350 40 41 (216) 411 00 95 (216) 327 76 16 (216) 386 01 80 (216) 361 20 20 (216) 464 24 40 (216) 358 07 07 (216) 385 21 21 (216) 445 15 84 (216) 386 74 74 (216) 399 76 96 (216) 482 18 88 (216) 621 22 77 (216) 415 60 60 (216) 533 10 04 (216) 594 76 07 (216) 466 64 66 (216) 339 13 13 (216) 340 84 44 (216) 321 95 95 (312) 472 08 08 (312) 440 63 00 (312) 447 78 79 (312) 238 11 51 (232) 336 85 85 (232) 364 00 99 (232) 367 99 29 (232) 421 94 00 (322) 231 00 09 (242) 324 33 99 (256) 214 95 95 (256) 813 30 04 (256) 612 80 10 (256) 613 06 14 (224) 223 55 08 (342) 220 79 71 (326) 614 04 10 (262) 728 15 50 (262) 260 00 51 (252) 363 94 66 (252) 316 13 28 (252) 382 06 32 (252) 385 30 89 (252) 614 51 67
www.century21.com.tr 78
Neden bu sayfalarda yer almalısınız? Dağıtım alanlarımız:
Gayrimenkule yatırım yapan portföy başta
80
olmak üzere tüm kitle, Türkiye’deki tüm inşaat projelerinin yönetim kurulları, Tüm Medya, Politikacılar, Yönetim Kurulları, CEO’lar, genel müdürler ve orta düzey yöneticilerin dahil olduğu “business portföy”, Tüm Franchise ofislerimiz, Broker, danışmanlarımız ve ev-ofis alan/değiştiren yeni ve genel portföyleri, Reklamveren tüm yapı ve dekorasyon markaları, Sanatçılar ve Ünlüler, Anlaşma sağlanan cafeler ve restoranlar, (Marmara Boğaz Hattı vb. bölgeler) Türkiye’nin en iyi doktor ve avukatları, En iyi Business Oteller, (İstanbul, Ankara, İzmir) A+ AVM’lerin info deskleri, (8 İl) Lüks semtlerin güzellik salonları, İstanbul’un en elit mekanları, Üniversite kütüphaneleri, süreli yayınlar. E-Dergi ve E-katalog