ÜLKENİN RENKLERİ
Müzikli Çocuk Oyunu (8-14 yaş) İki Bölüm
Nursel ÇETİN- Eşref KARADAĞ
1
OYUN KİŞİLERİ
KRAL ………………………………………….60-70 yaşlarında. BÜYÜK PRENS……………………………….35 yaşlarında. KÜÇÜK PRENS……………………………….30 yaşlarında. DADI…………………………………………...50 yaşlarında. UŞAK…………………………………………...30 yaşlarında bir kadın. KÂTİP………………………………………….50 yaşlarında. ÇOBAN ………………………………………..30 yaşlarında ŞEF……………………………………………...40 yaşlarında. GÜLÇİÇEK…(GÜVERCİN).…………………..25 yaşlarında Zaman
:Masalsı (efsanevi) bir dönem…
Uzam
:Sarayın salonu ve personelin toplandığı oda…
Dekor
:Sahne derinliğine ikiye bölünmelidir. Sağ bölme, sarayın büyük salonu olarak düzenlenmeli, seyirciyi yandan
görecek şekilde en sağda kralın tahtı bulunmalıdır. Tahtın iki tarafında, üzerinde mumlar dikilmiş iki gösterişli şamdan, solunda, seyirci tarafında üzerinde bir el çanı (zili) ile bir kum saati bulunan sehpa, arkasında kralın yağlıboya bir resmi, karşısında üç tane koltuk, yerde gösterişli, parlak bir halı olmalıdır. Salonda gösterişi arttırmak için birtakım süslemeler yapılabilir. Sol bölme ise, saray çalışanları toplandığı büyükçe bir müştemilat odasıdır. Ortada bir masa, masanın etrafında birkaç sandalye, sol başta bir kanepe, yerde küçük bir parça halı veya kilim yeterlidir. Oyunun sonlarına doğru bu oda değiştirilecek, kenarında büyükçe kayaların bulunduğu bir yol kesiti, ya da bir sokak haline dönüştürülecektir. Not
:Dekordaki değişimler için, ‘gibi’ sanısını verecek resimli paravanlardan veya
yansıtıcı (projeksiyon) dan aktarılan görüntüler kullanılabilir.
2
Araç gereçler :İki şamdan, biri gösterişli, biri sıradan iki halı, biri süslenmiş (giydirilmiş) dört koltuk, kralın yağlıboya resmi, sekiz adet küçük toprak küp, bir gösterişli yüzük, bir bakır sürahi, bir masa, bir kanepe, birkaç sandalye, bir kılıç, bir saksıda çiçeklenmiş kırmızı gül, el zili (çanı), battaniye, teneke bir leğen, ip, kum saati, divit, kâğıt vs… Kostüm
:Giysiler rengârenk ve albenili olmalıdır.
Müzik
:Seyircinin katılımını sağlayacak hareketli müzikler.
I. BÖLÜM
Birinci Sahne
Sahnenin sağ bölümü, kralın salonu aydınlandığında, tahtında oturan kral uyuklamaktadır. Esneyerek gözlerini açar. KRAL
-(şaşkın) Aa! Güzel ülkemin sevgili halkı! (esner) Siz buraya niye
toplandınız? Yoksa artık, benim yönetimimden memnun değil misiniz? (es) Haklısınız, çok yaşlandığımı biliyorum. Eskiden böyle miydi? (duygusal) Ah ah! Tahtı babamdan devraldığım günleri hatırlıyorum da… Dağ bayır, dere tepe demez her yeri gezer dolaşırdım. Denizlerde balıkçılarla, ormanlarda oduncularla, bağlarda üzümcülerle, kırlarda çobanlarla konuşur, kimin ne derdi varsa çözüm arardım… Tahtından kalkmayı dener. Yavaş hareketlerle kalkar. Birkaç adım atarak seyirciye yaklaşır. Tam olarak dik duramaz, ağrılarından yakındığı için arada bir dizlerini dövmektedir. KRAL
-(yakınarak) Ah bu ağrılar! Nasıl canımı yakıyor bir bilseniz. İhtiyarlık zor iş,
çok zor… Atıma binmeyeli, güzel ülkemi dolaşmayalı yıllar oldu… Yavaş adımlarla dans ederek şarkı söyleme başlar. KRAL
-(hüzünlü)
Çok güçlü bir kraldım, Yaşlandım, yaşlandım.
3
Atıma eyer vururdum, Dağ taş gezer dururdum, Halkımı hep korurdum, Yaşlandım, yaşlandım. Çok güçlü bir kraldım, Yaşlandım, yaşlandım. Gözlerini kısarak seyirciye bakar, ağrılarından yakındığını göstererek dizlerini yumruklar. KRAL
-En iyisi, tahtıma oturayım. Tahtına gider ve oturur.
KRAL
-(birden) Bakın aklıma ne geldi… Nerdeydi benim çanım? Sol tarafındaki sehpa üzerinde duran çanı alır ve çalar. Uşak, hemen çıkar
gelir. Kralın yanına sokulduktan sonra birden bağırır. UŞAK
-(bağırır) Geldim majesteleri!
KRAL
-(korkar) Ödümü kopardın! (kızar) Kulağımın dibinde ne bağırıyorsun!
(sakin) Bana oğullarımı çağır! Hemen gelsinler! UŞAK
-(bağırarak) Emredersiniz!
KRAL
-(kendi kendine) Delinin zoruna bak! Hâlâ bağırıyor… (Uşak’a) Baş sorumlu
da gelsin! UŞAK
-Baş üstüne! Uşak, saygıyla eğilerek, sırtını dönmeden çıkar.
KRAL
-(kendi kendine gülümseyerek) Aklımı seveyim! Kapı çalınır. Kralın iki oğluyla birlikte Baş Sorumlu girer.
K.PRENS
-(saygıyla eğilerek) Buyurun majesteleri.
B.PRENS
-Bizi emretmişsiniz Kralım…
KRAL
-Gelin sevgili oğullarım. Oturun şöyle karşıma. (seyirciyi göstererek) Hazır
halkım da burada toplanmışken, sizinle önemli konular görüşeceğim. Prensler, şaşkınca seyirciye bakar ve otururlar. Kâtip, elinde kâğıtlar olduğu halde ayakta beklemektedir. KRAL
-Kâtip Efendi, sen de otur.
KÂTİP
-(ezilerek) Aman efendim! Ne haddime! (saygıyla) Müsaade buyurursanız, bu
aciz kulunuz sizi ayakta dinlemek ister. KRAL
-(kızar) Otur dedim Kâtip! Sinirlendirme beni! 4
Kâtip, seyirciye en yakın koltuğa hazır ol durumunda, saygılıca oturur. Diken üstünde olduğu her halinden bellidir. KRAL
-Sevgili oğullarım, Kâtip efendi… Sözüm odur ki… Artık çok yaşlandım…
KÂTİP
-(keser) Aman efendim!
K.PRENS
-O nasıl söz babacığım?
B.PRENS
-(homurdanarak) Bu doğru…(seyirciye bakarak sırıtır)
KRAL
-(kızar, eliyle işaret eder) Sözümü kesip durmayın! (es) Gözlerim eskisi gibi
görmüyor… KÂTİP
-(keser) Aman efendim! (susar)
KRAL
-(ters bakarak) Sözümü kesme dedim be adam!
KÂTİP
-(ezik) Bağışlayın efendim, ağzımdan kaçıverdi.
KRAL
-(duygusal) Dizlerim tutmuyor… Atıma binip ülkemi dolaşamıyorum. Halkım
ne yapıyor, aç mı tok mu bilmiyorum. Artık işe yaramaz bir kral oldum… KÂTİP
-(keser) Aman… (susar)
KRAL
-(prenslere) Sevgili oğullarım, yeterince büyüdünüz. Düşündüm de, tahtımı
sizden birine verirsem, ülkem için iyi bir şey yapmış olurum. B.PRENS
-(homurtuyla) Hah şunu bileydin!
K.PRENS
-Ama Sayın Kralım… Siz hayattayken, bizden biri o tahta nasıl oturur?
KÂTİP
-Küçük Prens haklı efendim… Halkımız bu işe ne der? Hakkınızda nasıl
düşünür? KRAL
- Ben halkımla konuştum. Onların rızasını aldım. (seyirciye) Değil mi sevgili
halkım? (seyirciden dönüt bekler) Gördünüz mü? KÂTİP
-(merakla) Sayın Kralım, merakımı bağışlayın; bu işi nasıl yapmayı
düşünüyorsunuz? B.PRENS
-Ülkeyi aramızda bölüştürecek misiniz?
KRAL
-Hayır, Büyük Prens... Ülkemizin bölünmesine asla izin veremem. Bölünme
demek, güçsüzlük demektir. (es) Tahtımı ikinizden birine bırakacağım. B.PRENS
-(kendinden emin) Ben büyük olduğuma göre…
KRAL
-(keser) Hayır! Bu düşünce yanlış...
K.PRENS
-(şaşkınlıkla) Kral ben mi olacağım?
KRAL
-Belki… (es) Tahtımı birinize vereceğim. Ancak bunu bir yarışmayla
öğreneceğiz. B.PRENS
-(şaşkın) Yarışma mı?
5
KRAL
-Evet, bir yarışma… Akıllı olanın, güçlü olanın, çalışkan olanın kazanacağı bir
yarışma… B.PRENS
-(homurdanarak) Çok saçma!
KÂTİP
-(merakla) Nasıl bir yarışma buyurdunuz kralım? Kral, el çanını çalar. Uşak girer.
UŞAK
-(bağırarak) Emredin Sayın Kralım!
KRAL
-(irkilir) Kızım ben sağır değilim! Niye bağırıyorsun!
UŞAK
-(bağırarak) Özür dilerim kralım!
KRAL
-(seyirciye) Anlaşıldı… Bunun ses ayarı bozuk. (Uşak’a) Şefe söyle, sarayın
mahzeninden sekiz tane küçük küp getirsin. (sus işareti yapar) Sakın bağırma… UŞAK
-(yavaşça) Emredersiniz Kralım! Uşak eğilerek çıkar.
B.PRENS
-(merakla) Küp mü? Ne yapacağız küplerle?
KRAL
-(sakin) Sabret Büyük Prens, birazdan öğreneceksin. Kapı çalınır. Şefle Uşak girer. Her biri dörder tane küçük küp getirir.
Küpler, ikişer olarak birbirine iple bağlanmıştır. Kralın karşısında saygıyla eğilirler. KRAL
-Bırakın küpleri şuraya. Çıkabilirsiniz. Şefle Uşak, çıkarlar.
K.PRENS
-(şaşkın) Bunlar ne işe yarayacak majesteleri?
KRAL
-Merakınızı anlıyorum. Şimdi her şeyi anlatacağım. (Küçük Prens’e) Bu
küplerden dördü senin, (Büyük Prens’e) diğer dördü de senin. Herkes şaşkındır. Sessiz bir şekilde Kral’ın ağzından çıkacak sözleri beklerler. KRAL
-(sakince açıklar) Yarışma şöyle… Tahtıma oturacak prensten ülkenin en
güzel renklerini istiyorum. En iyi siyahı, en iyi beyazı, en iyi kırmızıyı, en iyi maviyi… Bulacağınız bu dört rengi ayrı bir küpe koyup getireceksiniz. B.PRENS
-(karşı çıkar)Ama Sayın Kralım… Bu çok kolay bir yarışma?
K.PRENS
-Süre? Süre ne kadar Sayın Kralım?
KRAL
-Süreniz tam bir ay sevgili Prensler. Bir ay sonra halkımla birlikte küplerdeki
renkleri inceleyip, ülkenin yeni kralını ilan edeceğim. B.PRENS
-(seyirciye) Halkım göreceksiniz, bu yarışma benim için bir çocuk oyuncağı…
(kararlı) Ülkenin en güzel renkleri benim olacak! Kral, sehpanın üzerindeki çanı bir eline, kum saatini diğer eline alır.
6
KRAL
- Tanık olun ey halkım, yaz Kâtip efendi, güneş tam da yeni battığında... Bir ay
sonra, bu zamanda yarışmayı bitireceğim! KÂTİP
-Emredersiniz majesteleri!(yazmaya başlar) Kral, kum saatini başlatır ve çanı çalar. Çan sesini duyan Uşak hemen
içeriye girer. UŞAK
-(bağırarak) Emredin majesteleri!
KRAL
-(Uşak’a) Bağırma! Bağırma! Çık dışarı! Bu çan senin için değildi.
(Prenslere) Süre başlamıştır! Şimdi alın küplerinizi! Işıklar kararır, perde…
İkinci Sahne
Sahnenin sol bölümü aydınlanır. Masanın üzerine dizilmiş sekiz küp göze çarpmaktadır. Küçük Prens, küplerin hemen yanında Dadı’yla vedalaşmaktadır. Dadı’nın bir elinde yiyecek çıkını, diğerinde rulo halinde dürülmüş bir battaniye bulunmaktadır. Büyük Prens, hemen yan taraftaki kanepeyi uzanmış tatlı düşler kurmaktadır. K.PRENS
-(seyirciye) Yola çıkmanın zamanı geldi. Değil mi arkadaşlar? (Dönüt bekler)
DADI
-(üzüntüyle) Böyle yola çıkılır mı Küçük Prens? Sarayın arabalarından birini
alsaydın emrine? K.PRENS
-(Dadı’nın yanağından öper) Sen hiç meraklanma bal Dadı… Küçük Prensin
büyüdü artık, bakar başının çaresine… DADI
-(sevecen) Benim gözümde ikiniz de birer bebeksiniz daha… (duygusal) Aaah
ah! Elimde büyüdünüz benim. Siz bende anne şefkatini, ben de sizde oğul tadını buldum bunca yıl… (es) Hadi, üzme beni de, al hazırladıklarımı…
7
K. PRENS
-(boynuna sarılır) Bal Dadım, yanakları al dadım… Boşuna üzme kendini.
Saraydan yanıma hiçbir şey almak istemiyorum. Çünkü halkım ne yiyorsa onu yemek, nerede barınıyorsa orada barınmak istiyorum. B.PRENS
-(homurdanır) Sersem kardeşim benim! Perişan olacak tozun toprağın
içinde… DADI
-Dikkatli ol Küçük Prens. Sık sık mektup uçur, bizi merakta koyma.
K.PRENS
-(sarılır) Uçururum, merak etmeyin. Hoşça kal Dadı… (B.Prens’e) Ben
gidiyorum Büyük Prens. Bu yarışmada senin de şansın açık olsun. Hoşça kal. Büyük Prens yattığı yerden elini sallar. B.PRENS
-(alayla) Benim karşımda pek şansın yok ama… Hadi bakalım, yolun açık
olsun. K.PRENS
-(seyirciye) Bekleyin sevgili halkım. Aranıza geliyorum. Küçük Prens masanın üzerinden dört küp alır, ikisini bir omzuna, ikisini de
diğer omzuna asar. Seyirciye el sallayarak kapıya doğru yönelir. Büyük Prens ardından seslenir. B.PRENS
-(bağırarak) Geç kalma sakın! Yoksa yarışmayı kaybedersin!
K.PRENS
-Geç kalmam! (çıkar) Dadı, yolcu etmek için ardından çıkar. Büyük Prens kanepeden kalkar.
Seyirciye doğru yaklaşır. Keyiflidir. B.PRENS
-(seyirciye) Şu Küçük Prens var ya… O kadar saf ki… Oturduğu yerden
bulacağı renkler için kim bilir şimdi nerelere gidecek? Bir ona bakın, bir de bana… Sizce krallık kime yakışır arkadaşlar. (dönüt bekler) Bana yakışır, bana… Hem onun gibi sersem biri yönetemez ki ülkeyi... Bu sırada, Dadı sessizce sahneye girer. Büyük Prens’in konuştuklarını kulak kabartarak dinlemektedir. B.PRENS
-(coşkuyla) Kral dediğin biraz kurnaz olmalı. Tanrının verdiği bu aklı günlük
işlerde kullanmalı. (sert) Biraz da acımasız olacaksın ki… Halk tepene çıkmasın, korksun senden… Değil mi? (fısıltıyla) Size bir sır vereyim mi? (dönüt bekler) Ne yapıp edip, bu yarışmayı kazanacağım. Ve sizin kralınız olacağım. (başını sallar) Görürsünüz siz! Dadı arkasından dokununca irkilir. Başparmağını ağzına götürerek korktuğunu gösterir. B.PRENS
-(korkmuş) Ödümü kopardın Dadı! İnsan öyle sessizce sokulur mu?
DADI
-(başını sallayarak) Seni gidi seni! Ne dolaplar çeviriyorsun yine, fısır fısır?
8
B.PRENS
-(yakalanmış) Yok, Dadı… Ne dolabı? Küçük Prens’i ne kadar özleyeceğimi
anlatıyordum halkıma. (seyirciye) Değil mi arkadaşlar? DADI
-(şüpheli) Ee? Sen niye oyalanıyorsun bakayım? Renkleri bulmak için çaba
harcasana. (alaylı) Yoksa kral olmak istemiyor musun? B.PRENS
-(rahat) Biliyorsun Dadı, benim için fark etmez… Ha ben olmuşum kral,
(seyirciye göz atar) ha Küçük Prens. Önemli olan halkımızın rahatı, mutluluğu… Dadı, Büyük Prens’in parmağındaki yüzüğü fark eder. Gözlerini yüzüğe dikip sorar. DADI
-(merakla) Büyük Prens, o parmağındaki yüzük… Yeni mi?
B.PRENS
-(sözü geveler) Eee… Şey. Bu? Bu yüzük mü?
DADI
-Evet o yüzük. Sarayın bütün mücevherlerini bilirim. Şimdiye kadar böyle bir
yüzük görmedim. Söyle Dadı’ya, nerden buldun onu? B.PRENS
-(kararsız) Şey… Bu… Bu yüzük şey… Evet şey… Hediye! (derin bir nefes
alır) Evet hediye bu yüzük. Ya, hediye… (zoraki güler) DADI
-(ciddi) Hediye mi? Kimden?
B.PRENS
-Bir arkadaşımdan. (es) Evet, bir arkadaşımdan.
DADI
-Senin hiç arkadaşın yok ki? Saraydan çıkmayan insanın arkadaşı mı olur?
(sert) Söyle bakayım, nereden aldın onu? B.PRENS
-(kızar) Eeeeh! Yeter be Dadı! Sana ne benim yüzüğümden! İşin yok mu
senin? Hadi işinin başına! DADI
-(kırılmış) Ben… En iyisi gideyim. Hem, biraz Şef’e yardım etmiş olurum. Dadı çıkar. Büyük Prens düşünceli bir şekilde sahnede dolanmaktadır. Baş
Çoban girer. B.ÇOBAN
-(saygıyla) Beni emretmişsiniz majesteleri.
B.PRENS
-Gel bakalım Baş Çoban… Seninle biraz konuşalım. Büyük Prens kanepeye oturur.
B.ÇOBAN
-Emredin majesteleri!
B.PRENS
-(düşünceli) Yıllar yılı bu sarayın çobanısın… Çoban doğdun, çoban
öleceksin. Hiç düşündün mü, benim diğer insanlardan farkım ne diye? B.ÇOBAN
-(ezik) Aman efendim! Bir çobanın neyine gerek düşünmek?
B.PRENS
-Ben senin yerine düşündüm. Ve dedim ki; Baş Çoban’ın, Baş Sorumlu olma
zamanı geldi artık…
9
B.ÇOBAN
-(ezik) Prensimize karşı gelmek değildir amacım; lakin ineklerden,
koyunlardan başka bir şey bilmem ben… Güle oynaya bakarım onlara. (acılı) Ah! Bir de Gülçiçek kızın derdi düşmeseydi yüreğime… B.PRENS
-(soğuk) Hıı, şu geçen ayki mesele…
B.ÇOBAN
-(duygusal) Baba yüreği… İçin için yanar da, duman vermez dışarıya.
B.PRENS
-(kayıtsız) Bulunmadı değil mi daha? Kral ferman yazacak ülkenin dört
yanına, meraklanma bulunur yakında. B.ÇOBAN
-Baş sorumluluğa gelince… Affınıza sığınıyorum majesteleri; yürütemem ben
o görevi. B.PRENS
-(kararlı) Yürütürsün yürütürsün… Hele bir kral olayım da öğretirim sana her
şeyi. (es) Ancak, bir isteğim olacak; senden ülkenin en güzel beyazını şu küplerden birine doldurmanı emrediyorum. B.ÇOBAN
-(çekinerek) Ama ben… Nereden bulurum en güzel beyazı?
B.PRENS
-İneklerden, koyunlardan… Ülkenin en güzel beyazı sütten başka ne olabilir?
B.ÇOBAN
-(rahatlar) O iş çok kolaydır majesteleri. Sığırlar arasındaki sarı inektedir en
beyaz süt. Tez vakitte doldurur getiririm. B.PRENS
-(keyifli) Hah şöyle! Al bakalım küpün birini oradan. Baş çoban, masanın üzerinden küpün birini alır.
B.PRENS
-Şu, baş sorumluluk işini düşün yine de sen. Haydi bakalım, doldur gel şu
küpü! B.ÇOBAN
-(saygıyla eğilir) Emredersiniz majesteleri! (eğilerek, arkasına dönmeden
çıkar) B.PRENS
-(keyifle) Beyaz tamam… (kahkaha atar) Aklımı seveyim! Saraydan hiç
çıkmadan halledeceğim bu işi. Büyük Prens yerinden kalkar. Seyirciye doğru yaklaşır. B.PRENS
-(seyirciye) Yakındır zaman! Yeni kralınız ben olacağım! (keyifle şarkı
söyleyip dans etmeye başlar)
Açılsın kapılar, Kurulsun tahtlar, Kralınız geliyor ey halk! Çalışsın insanlar, Doysun saraylılar, Kralınız geliyor ey halk!
10
Ne emek, ne saygı, Sevmem öyle şeyleri Kurnazlıktır işin başı Budur iktidarın hüneri. Açılsın bütün yollar, Saygıya dursun kullar Kralınız geliyor ey halk! Kralınız geliyor… Işıklar kararır, perde…
Üçüncü Sahne (Geçişli)
Sahnenin sağ bölümü aydınlandığında Kral, büyük dikkatle Kâtip’e bir ferman yazdırmaktadır. KRAL
- Bu yüzden… (es) Gülçiçek kızın, (es) yerini söyleyene… (es) beş yüz altın
ödül verilecektir… (es) Düşistan Kralı. KÂTİP
-(homurdanarak) Beeeş… yüz... (es) verilecektir… (es) Kralı.
KRAL
-Tamam mı?
KÂTİP
-Yazdım majesteleri.
KRAL
-Bu ferman ülkenin dört yanına dağıtıla! Duymayan, bilmeyen kalmaya!
Sonra…
11
Kapı sessizce açılır. Uşak, Dadı ve bir Posta Güvercini girerler. Güvercinin elinde rulo halinde üzeri bir kurdeleyle bağlı mektup bulunmaktadır. Dalgın olan Kral girenlerin ayrımına varmaz. UŞAK
-(birden) Müjdeler olsun majesteleri! Müjdeler olsun!
KRAL
-(irkilir) Aman Tanrım! Savaş mı çıktı? (öfkelice Uşak’a bakar) Deli misin
sen! Beni öldürmek mi istiyorsun? Söyle bakalım, ne oldu? UŞAK
-Müjdeleeer olsun majesteleri!
KRAL
-(Dadı’ya söyler) Sustur şu deliyi! Sen söyle ne oldu?
DADI
-Küçük Prens’ten mektup var majesteleri! (güvercini göstererek) İşte bu posta
güvercini getirdi. Ancak bize vermiyor. “Kralımdan başkasına vermem.” diyor. KRAL
-(Kâtip’e) Kâtip, al bakalım şu mektubu. Posta Güvercini mektubu Kâtip’e uzatır. Kâtip üzerindeki kurdeleyi
çözmektedir. KRAL
-(Güvercin’e) Anlat bakalım Güvercin, nereden getirmektesin mektubu?
GÜVERCİN -Yüce dağların arkasından, kuş uçuşu, üç günlük yoldan majesteleri… KRAL
-Kanatlarına sağlık… (Kâtip’e) Oku bakalım Kâtip, neler yazmakta Küçük
Prens. Nerelere gitmiş bir haftada, neler görmüş öğrenelim. DADI
-(anacıl) Canım oğlum benim! Nasıl da özledim onu.
UŞAK
-(bağırarak) Ay! Çok heyecanlandım! Kâtip Efendi oku artık!
KÂTİP
-(okur) Sevgili Majesteleri, Bal Dadı, Sarayın Emektar Çalışanları… Az
gittim, uz gittim. Dere tepe düz gittim. Dört gece, dört gündüz gittim. Vardım dağlar bölgesine… Dağın eteklerinde bir kasabaya… KRAL
-(duygulanır) Ah ah! Bu mevsimde ne güzeldir oraları! Varıp görmeyeli,
sularından içmeyeli, köylülerle söyleşmeyeli on koca yıl oldu… DADI
-(içli) Ah ah!
UŞAK
-(bağırarak) Ah ah!
KRAL
-(Uşak’la Dadı’ya) Size ne oluyor be! (Kâtip’e) Devam et Kâtip!
KÂTİP
-Girdim kasabanın kalabalık bir sokağına… (ses yavaşça alçalır ve susar) Sağ bölmenin ışıkları biraz solarken sol bölme aydınlanır. Arkada karlı
dağların siluet olarak göründüğü bir manzara önünde Küçük Prens’i görürüz. Mektubunu, Kâtip’in bıraktığı yerden seslendirir. K.PRENS
-Sokakta garip bir kalabalık var. Derken biraz ilerde, duvara dayanmış bir yaşlı
oturmakta. Sokuldum yanına. (sahnede yürüyerek canlandırır) Dedim ki yaşlıya: “Selamlar olsun dedeciğim, ben ülkenin en güzel beyazını arıyorum. Nerede bulabilirim 12
acaba?” (es) Şöyle bir yüzüme baktı yaşlı adam. Dedi ki bana: (sesini değiştirerek) “Bak evlat, şu tezgâhın başında duranlara dağ köylüleri derler. Onlar, dağların doruklarında yaşar. (es) Sadece pazar kurulduğunda inerler buraya. Avladıkları hayvanları satar, ihtiyaçlarını alıp geri dönerler. Eğer onlarla gidersen, sana dağların doruklarında bulunan karlardan verirler. (es) Ülkemizin en güzel beyazı, o dağlardadır. Yolunu da ancak dağ köylüleri bilir.” Sol bölüm solarken, sağ bölümün ışıkları parlar. KRAL
-(heyecanla) Aslan oğlum benim!
UŞAK
-Ayy! Çok heyecanlı! Tıpkı bir masal gibi…
DADI
-(sabırsız) Devam et Kâtip! Sonunu merak ettim.
KÂTİP
-(okur) Hemen köylülerin yanına gittim… (ses alçalır, susar) Sağ bölüm solar, sol bölümün ışıkları parlar.
K.PRENS
-“Selamlar olsun, ey insanlar! Bana dorukların yollarını gösterir misiniz?”
(sesini değiştirerek söyler) Elbette gösteririz, ama önce işlerimizin bitmesi için bize yardım etmelisiniz.” dedi dağ köylüleri. Yardım ettim. Pazar bittiğinde çuvalları topladık ve dağın doruklarına doğru yürümeye başladık. (yürürken zorlanıyormuş gibi yapar) Sırtımızda çuvallarla yürüdük, yürüdük, yürüdük… (es) O kadar çok yoruldum ki, anlatmam mümkün değil. Sonunda, dağın doruğunda bir düzlüğe vardık. Dedi ki köylüler: “İşte ülkemizin en güzel beyazı, bu karlardır.” Çok sevindim. Doldurdum küpümü ağzına kadar. Köylülerle vedalaşıp, ayrıldım yanlarından. (es) İşte böyle, sevgili majesteleri… Ülkemiz o kadar güzel ki, doyamadım dağlar bölgesine. Yarından tezi yok, ülkemin en güzel siyahını bulacağım. Bir başka mektupta görüşmek üzere… (son tümcede ses alçalır ve susar) Sol bölüm tamamıyla kararırken, sağ bölümün ışıkları parlar. KÂTİP
-Selamlar olsun Küçük Prensten…
UŞAK
-Ayy! Çok güzel!
DADI
-(sevecen) Çok özledim Küçük Prensimi.(Güvercin’e) Sağ ol Posta Güvercini.
KRAL
-(sevinçli) Dağlar bölgesini görmüş kadar mutlu oldum. Ben bile çıkmamıştım
o doruklara… (Dadı’ya) Büyük Prens ne yapıyor? Haberin var mı? DADI
-Odasında majesteleri…
KRAL
-(düşünceli) Odasında demek? Yarışma sona erdiğinde bakalım karşıma ne
çıkaracak? (Kâtip’e) Kâtip, sen şu fermanı hemen gönder! Zaman kaybetmeyelim. KÂTİP
-(saygıyla) Emredersiniz majesteleri! Kâtip yerinden kalkar. Saygıyla eğilerek çıkar.
KRAL
-(Güvercin’e) Bize bu mutluluğu yaşattığın için sağ ol Posta Güvercini. 13
GÜVERCİN -Sizi mutlu etmek görevimdir majesteleri! KRAL
-(Dadı’ya) Güvercinin karnın güzelce doyur. Giderken de sarayın en güzel
buğdayından yolluk hazırla! UŞAK
-(bağırarak) Emredersiniz majesteleri!
DADI
-Hemen Kralım!
KRAL
-(uşak’a) Sen de yıkıl karşımdan!
UŞAK
-(bağırarak) Yıkıldım majesteleri! Uşak çıkmaz, olduğu yerde devrilerek uzanır. Kral, usulca tahtından kalkar.
Seyirciye doğru yaklaşır. KRAL
-(keyifle) Siz söyleyin sevgili halkım; Küçük Prens mi olmalı kral, yoksa
Büyük Prens mi? (seyircinin dönütünü bekler) Haklısınız. Bakalım nasıl sonuçlanacak yarışma. Kral, şarkı söyleyip dans etmeye başlar. Uşak, uzandığı yerden kalkarak Kral’ın yanına gelir. Kol kola, dönerek dans etmeyi sürdürürler. KRAL
-(neşeyle) Kolay değildir kral olmak, Dinlemeli insan halkını, Sık sık dolaşıp ülkesini, Sormalı halini, hatırını.
UŞAK
-(neşeyle)
Ne derdi var insanın, Aç mıdır, tok mu karnı? Vergiyi alıp yatamazsın, Paylaşmalı ülkenin varını.
KORO
-
Kolay değil kral olmak, Tutmalı halkın nabzını. Işıklar kararır, perde...
14
Dördüncü Sahne
Sahnenin sol bölümü aydınlanır. Büyük Prens kanepede uzanmış düşler kurmaktadır. Masanın üzerinde üç küp görünmektedir. B.PRENS
-(kendi kendine) Kral olacağım ha! Vay be! Koca saray benden sorulacak…
(gülümser) Pek çok insan benden sorulacak… Kanepeden kalkar, yanında duran kılıcını kuşanır. B.PRENS
-Kral olduğumda… (gözleri parlar) İnsanları etrafımda döndüreceğim. Bir
dediğim iki olmayacak. Mutfak bana çalışacak… (iştahla) Her gün en güzel yemekler… Pastalar bana yapılacak. (es) Peki ya ülke? Saraydan hizmet bekleyen bu halk? (iğrendiğini göster) Iğğğ! Bir kralın bunlarla uğraşması ne saçma! (düşünür) Toz toprak içinde… Savaşlar, anlaşmalar… Günlerce süren seferler… (es) Ben bu işleri yapmak istemiyorum ki… (sahnede gezinir) Saraydan hiç çıkmasam mı? (düşünür) Evet, saraydan çıkmamalıyım. Oturduğum yerden yönetirim ben ülkemi….(heyecanlanır) Göstereceğim halkıma Büyük Prens farkını! Vergileri arttıracağım! Ülkenin en güzel yiyecekleri benim olacak! En güzel… (es) kızını alacağım. (kaygıyla) Ya babası vermezse? Ya ülkenin en güzel kızı beni sevmezse? (düşünür) Kral değil miyim? Zorla alırım! İstediğimi yaparım artık! (hırsla) Savaş açacağım komşu ülkelere! (es) Ama ben savaşmayacağım. Askerler gider savaşır. (kılıcını çeker) Savulun düşmanlar! Kral Büyük Prens geliyor! (es) Kral Büyük Prens… (gülümser) Olmadı… Bu ad iyi olmadı. Hem kral, hem büyük prens olmaz… (düşünür) Büyük Kral! (sevinir) Evet, bu güzel! Büyük Kral! (kahkaha atar) Savulun! Büyük Kral geliyor! (seyircinin ayrımına varır) Aa! Siz burada mıydınız? (seyircinin dönütünü bekler) Hay Allah! Ben de yalnız olduğumu sanıyordum. (merakla) E, niye toplandınız yine? (kaygıyla) Yoksa bu bir isyan mı? Dadı sessizce girer, Büyük Prens ayrımına varmaz. B.PRENS
-(parmağını sallar) Eğer öyleyse, kral olduğumda bunun hesabını sorarım
sizden! Kimse kurtaramaz elimden! Çok cesurum ben! Hiçbir şeyden korkmam! DADI
-Neyin hesabını soruyorsun Büyük Prens?
15
B.PRENS
-(irkilir) Ay! Ödüm patla…(kendini toparlar) madı. (seyirciye) Krallar
korkmaz! Asla! Büyük krallar hiç korkmaz! (Dadı’ya) Dadı, ne var yine! Beni niye rahatsız ediyorsun? DADI
-Büyük Prens, küplerin hâlâ burada duruyor? Ödevini tamamladın mı?
B.PRENS
-(şaşkın) Ödev mi? Ne ödevi? (güler) Ne diyorsun Dadı? Ben öğrenci miyim?
DADI
-Yarışmanın bitmesine neredeyse beş gün kaldı. Renkleri tamamladın mı?
B.PRENS
-(rahat) Daha kocaman beş gün var. Nasıl olsa bulurum tüm renkleri. (es)
Beyazı tamamlamıştım ama… (seyirciye sorar) Sevgili halkım, hangi renge gelmişti sıra? (dönütü bekler) Aa! Evet! Siyah! (düşünür) Siyah, siyah siyah… (parmağını şıklatır) Buldum! (seyirciye) Siyah nerede olur arkadaşlar? DADI
-(alaylı) Akıl nerede olur Büyük Prens? Neler saçmalıyorsun sen? Büyük Prens, hazine bulmuş gibi gözleri parlayarak Dadı’ya sokulur. Elini,
Dadı’nın başına uzattığı sırada Dadı bilinçsizce başını geri çeker. B.PRENS
-Saçlar! Evet saçlar! İşte ülkenin en güzel siyahı! (alttan alarak) Dadı… (es)
Çok rica etsem… Şu siyah saçlarından biraz keser verir misin? DADI
-(düşünmeden) Hayır! Veremem…
B.PRENS
-(yalvarır) Ne olur…
DADI
-(kararlı) Hayır, dedim. Böyle tembelce yatacağına Küçük Prens gibi çalışarak
bulsana! Hem halkını da tanımış olursun… B.PRENS
-Halkımı tanımak mı? Ne işime yarayacak ki?
DADI
-(seyirciye) İyi bir yönetici halkını tanımalı, değil mi arkadaşlar? (dönüt
bekler) Duydun mu halkını? B.PRENS
-(burun kıvırır) Hıh! Kral ben olacaksam, halkım beni tanısın! Değil mi Dadı?
(es) Sen şimdi saçlarından bir tutam vermiyor musun? DADI
-(üzgün) Hayır… (es) Aman Büyük Prens! Doğru düzgün saç mı var başımda?
Zaten çoğu döküldü… (es) Hem, canım çok sıkılıyor benim… Üstüme gelme… B.PRENS
-Saçların dökülüyor diye mi?
DADI
-Hayır. (üzgün) Yarışmanın bitmesine beş gün kaldı, hâlâ Küçük Prens’ten
haber yok. (kaygılı) Başına bir iş gelmiş olmasın? Aman, Allah korusun! B.PRENS
-Üzülecek ne var bunda? (kendinden emin) Nasıl olsa Küçük Prens yarışmayı
kaybedecek… (alaylı) Belki de halkını çok sevmiş, onlarla kalmaya karar vermiştir. (kahkahayla güler, birden ciddileşir) Onu benden çok seviyorsun değil mi?
16
DADI
-(zorda kalmış) Şey… Yok canım! Olur mu öyle şey? Benim gözümde ikiniz
de birsiniz. (es) Ben mutfağa insem iyi olacak… (çıkmaya hazırlanır) Aa, evet! İşim vardı benim…(çıkar) Dadı çıkarken, Büyük Prens anlamlıca başını sallar ve ardından uzun uzun bakar. B.PRENS
-(seyirciye) Nasıl da kaçtı… (gülerek) Nereye gitti biliyor musunuz? (dönüt
bekler) Hayır, mutfağa değil. (eliyle gösterir) Sarayın balkonuna çıktı yine… Bir haftadır oradan indiği yok. (küçümseyerek) Posta Güvercinini bekliyor. Küçük Prens’ten haber alamadı ya… Boşuna bekler… (acımasız) Umarım, Dadı’nın Sevgili Küçük Prens’i kaybolmuştur. Baksanıza, saçından bir tutam bile vermedi bana… (anlamlı) Ama ben yapacağımı bilirim. Sanki tek siyah saç onda var! Bakın şimdi, oturduğum yerden bütün renkleri bulacağım. İnanmıyor musunuz? (güler) Bekleyin… Büyük Prens kanepeye gider, oturur. Eliyle şakşaklayarak uşağı çağırır. B.PRENS
-(bağırarak) Uşak! Uşak!
UŞAK
-(sahne arkasından konuşur) Efendim majesteleri?
B.PRENS
-Çabuk buraya gel!
UŞAK
-(kapıyı açarken) Geldim majesteleri!
B.PRENS
-(tersler) Bağırma ciyak ciyak!
UŞAK
-(bağırarak) Emredersiniz majesteleri!
B.PRENS
-(ağzını yamultarak yansılar) Emredersiniz majesteleri! (es) Sana bir soru
soracağım? UŞAK
-(bağırarak) Emredersiniz majesteleri!
B.PRENS
-Benim kral olmamı ister misin?
UŞAK
-(kaçamak) Emredersiniz majesteleri!
B.PRENS
-(alaylı) Eyvah! Takıldı yine bu… (kızar) Uşak! Deli misin sen?
UŞAK
-(bağırarak) Değilim majesteleri!
B.PRENS
-(sinirli) Tamam tamam! Kes! Sana emrediyorum; şu masanın üzerindeki
küplerin birini al! Uşak, masaya yanaşır, küpün birini eline alır. B.PRENS
-(sert) Sarayın berberine git, en siyah kadın saçlarından istediğimi söyle!
Doldurup göndersin! Anlaşıldı mı? UŞAK
-(bağırarak) Anlaşıldı majesteleri!
B.PRENS
-Giderken de söyle, Kâtip’le Şef’ hemen buraya gelsinler!
17
Uşak, saygıyla eğilerek çıkar. Büyük Prens, eliyle ‘çık’ işareti yaparken oturduğu yerden kalkar ve seyirciye yaklaşır. B.PRENS
-(keyifle) Ne kadar akıllı olduğumu göreceksiniz şimdi… (elini gösterir)
Parmaklarımı bile oynatmadan ülkenin en güzel renklerini küplerime dolduracağım. (kahkaha atar) Aklımı seveyim! Kapı açılır, Şef girer. Saygıyla eğilir. ŞEF
-Beni emretmişsiniz majesteleri!
B.PRENS
-Şeflerin en yeteneklisi… Ustaların ustası, gel bakalım.
ŞEF
-(şaşkın) Buyursunlar majesteleri!
B.PRENS
-(övgüyle) Ömrün mutfakla mahzen arasında geçti… Dünyanın en güzel
yemeklerini yaptın bize… (ağzını şapırdatır) En güzel şaraplardan sundun. Ama… Bir gün olsun yakınmadın durumundan. ŞEF
-(saygıyla) Ne haddime majesteleri!
B.PRENS
-Düşündüm ki… Bu ustalar ustası büyük şef! Sofralarımızı süsleyen usta
adam… (ciddi) Artık yükselmeli canım! Sarayın baş sorumluluğu artık senin olmalı… ŞEF
-Sağ olun majesteleri… Teveccüh buyurmuşsunuz.
B.PRENS
-Sana bir şey söyleyeyim mi; bu işi olmuş bil… (göz kırpar) Ancak, benim de
krallığı kazanmam gerek. ŞEF
-Sizin için ne yapabilirim majesteleri? Bu aciz kulunuz emrinizdedir!
B.PRENS
-(yalandan düşünür) Bilmem ki… (birden) Kırmızısı çok güzel bir şarap
istiyorum. Benim için sarayın mahzeninden bulabilir misin? ŞEF
-(saygıyla) Majesteleri emir buyurur da, bulmaz mıyım? Sevgili Kralımın, çok
özel misafirlerine ayırdığı, yıllanmış şarapları var majesteleri… (övgüyle) Kırmızısı o kadar güzel ki… Bakanın gözleri kamaşıyor. (düşünceli) Ancak… B.PRENS
-Ancak ne?
ŞEF
-(korkuyla) Kralımız… Bu şarapların sayısını sık sık ister benden… Daha,
dün akşam sormuştu. (es) Ama… Majesteleri için bir yolunu bulurum. Siz hiç üzülmeyin. (sevinçle) Kralımıza, şişeler kırıldı derim… Evet, öyle söylerim. B. PRENS
-(keyifle) Güzel… Al şu küpün birini eline, git iki şişe boşalt gel içine.
ŞEF
-Emredersiniz majesteleri! Şef, masanın üzerindeki küpü alır. Sahneden çıkarken Kâtip girer. Kâtip,
Şef’ el hareketiyle ‘Ne istiyor?’ dercesine sorar. Şef, omuz hareketiyle ‘Bilmiyorum’ demek ister. KÂTİP
-Beni çağırmışsınız Büyük Prens? Buyurun… 18
B.PRENS
-Düşündüm de… Yılların kâtibisin… Artık baş sorumlu olma zamanın geldi…
Hı, ne dersin? KÂTİP
-(sevinir) Siz nasıl uygun görürseniz majesteleri…
B.PRENS
-Yoksa istemez misin?
KÂTİP
-(kararsız gibi görünür) Eee… Şey… İsterim. İsterim tabi.
B.PRENS
-(kararlı) Bu ülkenin kralı ben olursam… İlk yapacağım iş seni baş sorumlu
yapmak olacak… KÂTİP
-Majesteleri, beni çağırma nedeniniz… Bu mu?
B.PRENS
-Elbette… Ben gece gündüz senin durumunu düşünüyorum.
KÂTİP
-(saygıyla eğilerek) Sağ olun majesteleri!
B.PRENS
-(birden) Sahi, hazır buradayken bir de şey sorayım; mavi mürekkebin var mı
Kâtip? KÂTİP
-Kâtip, mürekkepsiz olur mu majesteleri? (es) Olmasa bile yaratırım efendim.
B.PRENS
-(fısıldayarak) Mavisi güzel mi?
KÂTİP
-(övgüyle) Ülkemizin en güzel mavisi efendim. (abartarak) Hokkaya
döktüğümde öyle güzel parlıyor ki… Okyanusların mavisi mi desem, gökyüzünün parlaklığı mı? Yazdığım fermanlarda yıllarca kalsa da asla solmuyor. (fısıldayarak) Gerçek mavi! B.PRENS
-(ellerini ovuşturur) Ee? Ne duruyorsun? Masadaki küpü al da, koy getir
bakalım. KÂTİP
-Başüstüne majesteleri! Kâtip, küpü alır ve saygıyla eğilerek çıkar.
B.PRENS
-(seyirciye) İşte bu kadar… Yönetici dediğiniz akıllı olur, kurnaz olur… (göz
kırpar) Biraz da tembel olur. Değil mi sevgili halkım? Yarışma için hazırlıklar tamam… (sahte bir üzüntüyle) Zavallı Küçük Prens! Kim bilir nerelerde şimdi… (kahkahayı basar) Belki de hiç gelemez… (birden) O zaman yarışmayı doğrudan kazanmış olurum. (boşvermiş) Aman! Yarışmayı niye düşüneyim ki; nasıl olsa ben kazanırım. (keyifle) En iyisi odama çekileyim de, kalan beş günün keyfini çıkarayım. Çıkmak için kapıya doğru birkaç adım atar. Aklına bir şey gelmiş gibi durur ve yeniden seyirciye döner. B.PRENS
-(seyirciye) Sevgili Halkım, Küçük Prens’in başına neler geldiğini merak
ediyor musunuz? (dönüt bekler) Kral kim olacak? Ya bunu? (dönüt bekler) Aman! Siz de çok meraklısınız! (gülümseyerek) Peki, beş gün sonra görüşürüz. Şimdilik hoşça kalın. Sahne kararır, perde…
19
II. BÖLÜM
Birinci Perde
Herkes, sarayın salonunda toplanmış, gergin bir bekleyiş içindedir. Kral tahtında sinirli bir şekilde oturmakta, Büyük Prens, Kâtip, Dadı, Baş Çoban, Şef, Uşak ayakta beklemektedirler. Büyük Prens’in dört küpü salonun tam ortasında dikkat çekmektedir. Öte yandan, Büyük Prens’in elinde bir kum saati bulunmaktadır. Sürekli olarak kum saatini değiştirip, zamanın hızla geçmesini sağlamaktadır. KRAL
-Büyük Prens! Oynayıp durma şu zamanla! Ver o saati bana!
B.PRENS
-Emredersiniz majesteleri! (homurdanarak) Bu iş bitti nasılsa… Küçük Prens
bu saatten sonra gelemez artık… Büyük Prens, saati krala verir. Kral, kum saatini ters çevirerek sehpanın üzerine koyar. Sonra, yavaş hareketlerle yerinden kalkar ve seyirciye yaklaşır. Romatizmalarını belli etmektedir. KRAL
-(seyirciye) Düşistanın sevgili halkı! (saray halkına) Sevgili Büyük Prens,
sarayımızın sayın emekçileri! Yarışma bir saat sonra sona eriyor. Ve sizler… DADI
-(keser) Majesteleri…
KRAL
-(kızar) Kesme sözümü Dadı! (düşünür) Ne diyordum?
UŞAK
-(bağırır) Ve sizler!
KRAL
-(irkilir) Bağırma kulağımın dibinde!
UŞAK
-(bağırır) Emredersiniz majesteleri! Kral, Uşak’a ters bakar.
B.PRENS
-(hatırlatır) Yarışma bitti, diyordunuz majesteleri… 20
KÂTİP
-(homurdanarak) Bir saatin ne önemi var ki… Bitirelim artık bu işi… Ben
de… ŞEF
-(homurdanarak) Kâtip haklı… Daha yemek yapılacak.KRAL
-
Hımm, evet… (B.Prens’e anlamlıca bakar)Yarışma bir saat sonra bitecek. Ve sizler, biraz sonra tarihi bir ana tanıklık edeceksiniz. Şimdi geride kalan bir saati sabırla bekleyelim. UŞAK
-(bağırarak) Ayyy! Çok heyecanlıyım!
DADI
-Majesteleri… Takdir edersiniz ki, Küçük Prens uzun yola gitti… Belki de,
ülkemizin dört bir yanını dolaştı… Demem o ki, yarışmayı bir gün uzatamaz mısınız? KRAL
-Bunu yapmam Dadı! Zaman dolduğunda yarışma bitirilecektir.
B.PRENS
-(keyifle) Doğrusu da bu zaten baba… (toparlar) Majesteleri…
ŞEF
-Büyük Prens haklı…
KRAL
-(paylar) Kendine gel Büyük Prens!
B.PRENS
-Emredersiniz majesteleri!
DADI
-(Uşak’a fısıldayarak) Gelen giden yok mu bir baksana Uşak!
UŞAK
-(bağırır) Emredersiniz! Uşak’ın sesinden herkes irkilir. Kral kızar.
KRAL
-Deli misin sen! Durduğun yerde niye bağırıyorsun!
UŞAK
-(saygıyla) Emredersiniz majesteleri… (eğilerek çıkar) Kral, çıkan Uşak’ın ardından deli işareti yapar.
KRAL
- (seyirciye) Düşistanın sevgili halkı. Sarayımızın saygıdeğer emektarları…
(duygusal) Biliyorsunuz, çok çalıştım. Gençliğim ülkem için didinmekle geçti. Çok savaşlar kazandım. Artık emekli oluyorum. (es)Bundan sonra, sarayla ve ülkeyle ilgili her türlü kararı yeni kralınız alacak. (keyifle) Ben de, bir kenara çekilip dinleneceğim. Emekliliğin keyfini çıkaracağım. KÂTİP
-(homurdanarak) Büyük Prens Kral olacak! (bağırır) Yaşasın! Kral, Kâtip’e ters bakar, sonra seyirciye yaklaşır, şarkı söylemeye başlar.
KRAL
-(duygusal)
Ne güzel şey emekli olmak, Koltukta uzun uzun uyumak, Ne ülke derdi, ne saray Yat dinlen, lay lay lay…
Bütün saray çalışanları Kral’ın yanına gelir. El ele tutuşup dans etmeye başlarlar. Biraz da genç kral çalışsın, Halkına, ülkesine karışsın. 21
Bundan sonra benim işim, Gez eğlen, lay lay lay Işıklar kararır, perde…
İkinci Perde
Sol kısım, bu kez bir yol kesiti olarak düzenlenecektir. Yolun kenarında büyükçe kayalar ve kayaların arasında, dikkatli bakılmadıkça göze çarpmayacak bir kırmızı gül olmalıdır. Kayaların hemen üstünde ufuk çizgisi görünür. İlk başlarda sarımtırak bir gökyüzü görürüz. Sahnenin sol bölümü aydınlanır. Küçük Prens, eskimiş kıyafetleriyle, omuzlarında küpler olduğu halde, yorgun adımlarla, kendi kendine konuşarak yürümektedir. K.PRENS
-(seyirciye) Sevgili Halkım, beni bağışlayın… (üzgün) Bulamadım…
Bulamadım işte. (es) Ülkenin dört bir yanını gezdim, ondan mı alayım, bundan mı alayım derken… En güzel kırmızıyı bulamadım. (es) Oysa pek çok kırmızıyla karşılaştım. Engin ovalardaki nar kırmızısı, yüce dağlardaki lale kırmızısı, oduncuların yaktığı ateşteki yakıcı kırmızı… (es) Bu yarışmayı kaybedeceğim sanırım. (es) Çok yoruldum… Bu küpler omuzlarımı ağrıttılar. Şurada biraz dinleneyim barı… Yol kenarındaki bir kayanın üzerine oturur. Omuzlarında asılı olan küpleri çıkarır ve dinlenmeye koyulur. K.PRENS
-(üzgün) Keşke ülkemi daha önce tanısaydım. Şimdi… En güzel kırmızının
nerede olduğunu bilirdim. (es) Aman! Neden üzülüyorum ki! Ülkemdeki güzellikleri görmek, siz halkımı tanımak benim için en büyük ödül oldu. (es) Ne yapayım, elimden bu kadar geldi. En iyisi, kalkıp saraya gitmek (kalkar) Küplerimi de alayım. Kayaların arasından, kırmızı gülün olduğu yerden bir ses duyulur. Görünürlerde kimse yoktur. GÜLÇİÇEK -Hayır Küçük Prens! Lütfen! Lütfen pes etme!
22
K.PRENS
-(irkilir) O da ne! (çevresine bakınır)Bu ses nerden geliyor? Yorgunluktan
hayâl görmeye başladım sanırım. GÜLÇİÇEK -Benim Küçük Prens! Buraya bak! Küçük Prens sesin geldiği yöne bakar. Orada kocaman kayalar arasında bir gülden başka bir şey yoktur. K.PRENS
-(ürkerek) Çobanın biri bana şaka yapıyor olmalı… (bakınır) Taşlar, kayalar,
çiçekler konuşur mu hiç? GÜLÇİÇEK -Küçük Prens benim; Gülçiçek. Tanımadın mı? K.PRENS
-(şaşkın) Aa! Bu ses tanıdık geliyor bana… (es) Durun bakalım… Bu… Bu
bizim Baş Çoban’ın kızı, Gülçiçek’in sesi… Ama kendisi nerede? GÜLÇİÇEK -(gül sallanır) Bana bak! Karşındaki güle… K.PRENS
-Aa! Gülçiçek! Sana ne oldu?
GÜLÇİÇEK -(ağlamaklı) Sorma Küçük Prens… Ben bir büyüye uğradım. K.PRENS
-(şaşkın) Büyüye mi uğradın? Aman Allah’ım! Kim yaptı bunu?
GÜLÇİÇEK -Sarayın büyücüsü! K.PRENS
-(şaşkın) Ne? Sarayın büyücüsü mü?
GÜLÇİÇEK -Evet… Bana da büyücüler perisi söyledi. (es) Büyük Prens, bir gün sarayın büyücüsüne gitmiş. Demiş ki ona: “Büyücüler büyücüsü! Sen her şeyi yapabilir misin?” (sesini değiştirir) “Yaparım.” demiş Büyücü. “O zaman bana bir yüzük yap. Öyle bir yüzük olsun ki; taşında hem sarı, hem mavi, hem kırmızı olsun. Bu renkler iç içe birbirine geçsin…” demiş Büyük Prens. Büyücü de: (sesini değiştirir)“Yaparım yapmasına ama… Bu işin sonu kötü olur. Sarayın en yakınında bulunan, gözleri mavi, saçları sarı, yanakları kırmızı bir kız, ömrünün sonuna kadar bir güle dönüşür. (es) Yine de istiyor musun? K.PRENS
-(merakla) E, sonra?
GÜLÇİÇEK -“İstiyorum.” demiş Büyük Prens. “Ve emrediyorum hemen yap o yüzüğü…” K.PRENS
-(üzgün) Bak şu taş kalpliye! (düşünür, başını sallar) Şimdi hatırladım.
Görmüştüm o yüzüğü parmağında. (es) Seni kurtarmak için ne yapabilirim? GÜLÇİÇEK -(umutsuz) Beni ancak, Büyük Prens’in parmağındaki yüzük kurtarabilir. (inançla) Ama önemli değil. Görüyorsun, kırmızı bir rengim var. Hemen kopar beni, küpün içine koy. Aradığın kırmızı ben olmalıyım… K.PRENS
-(kararlı) Hayır! Seni koparamam!
GÜLÇİÇEK -(yalvarır) Kopar lütfen! Bu ülkenin kralı sen olmalısın. Eğer Büyük Prens olursa, çok kötü şeyler olabilir. K.PRENS
-(kararsız) Şey… (düşünür) Hayır! Bunu yapamam! 23
GÜLÇİÇEK -(ısrarcı) Düşünme Küçük Prens. Kopar beni. Büyük Prens’in kral olmasına izin verme. O ülkesini hiç tanımıyor. Halkının ihtiyaçlarını, isteklerini bilmiyor. (aceleci) Haydi! Zaman kaybetmemelisin. Kararsızlık içinde elini uzatır. Gülçiçek’in yapraklarını okşar. Sonra, elini birden çeker. K.PRENS
-Hayır! Hayır! Ben ağabeyim gibi zalim değilim.
GÜLÇİÇEK -Büyük Prens’in kral olmasına izin mi vereceksin? Hırslarına, isteklerine karşı halkının acı çekmesine göz mü yumacaksın? (es) Lütfen Küçük Prens! Zamanın az kaldı, yarışmayı kaybedeceksin. K.PRENS
-Bu fikirden vazgeç Gülçiçek... Boşuna ısrar etme. (düşünür) Bunun başka bir
yolu olmalı… Başka yerde, başka bir kırmızı… Güneş dağların ardına doğru sarkmaya başlar. Ufukta kızıl bir görüntü oluşur. K.PRENS
-(sevinçle) İşte en güzel kırmızı! Yaşasın!
GÜLÇİÇEK -(panikle) Haydi! Doldur küpünü Küçük Prens! Çabuk olmalısın! Çabuk! Küçük Prens boş küpünü alır. Ufuktaki kızıllıktan dolduruyor gibi yapar. Bu arada müzik, hareketlerle doğru orantılı olarak hızlanır. GÜLÇİÇEK -Çabuk ol! Zaman doluyor Küçük Prens! Haydi çabuk! Haydi çabuk! Işıklar kararır, perde…
Üçüncü Perde
Sarayın Salonu… Kralla birlikte herkes ayakta ve gergindir. Gözler, seyirciye yakın plana konmuş olan kum saatine çevrilmiş, sürenin dolması beklenmektedir. KRAL
-(seyirciye) Evet sevgili halkım… Yarışmanın bitmesine az bir zaman kaldı.
(kum saatini gösterir) Gördüğünüz gibi saat durmadan ilerliyor. Biraz sonra… (başındaki tacı çıkarır) bu tacı yeni kralın başına geçireceğim. B.PRENS
-(kum saatini gösterir) Zaman…
DADI
- (Uşak’a) Uşak! Git bir daha bak! Belki… 24
UŞAK
-(bağırarak) Bugün, otuz yedi kere baktım Dadı!
DADI
-(kızar) Git dedim sana! Git, otuz sekizinci olsun! Uşak, fırlayarak çıkar.
B.PRENS
-(keyifli) Boşuna çırpınıyorsun Dadı… Küçük Prens yetişemeyecek.
ŞEF
-Yeni kralımız… Büyük Prens olmalı…
KÂTİP
-(Kral’a) Yarışmayı bitirelim mi majesteleri? (kum saatini gösterir) Zaman
doldu da… DADI
-(karşı çıkar) Ama majesteleri… Bu haksızlık!
KRAL
-Haksızlık olan nedir Dadı?
B.PRENS
-(seyirciye kum saatini gösterir) Bakın bakın zaman! Zaman doldu!
KÂTİP
-Evet, Büyük Prens haklı…
ŞEF
-(B.Prens’e bakarak) Bu akşam… Yeni kralıma yapmalıyım yemeği…
DADI
-Tarafların ikisi burada olmadan… (kararsız)Yarışmayı sonuçlandıramazsınız.
KRAL
-Neden?
DADI
-Küçük Prens’in niçin böyle yollara düştüğünü hepimiz de çok iyi biliyoruz.
(saygıyla) Bağışlayın ama… (es) Ona bir şans tanımanız gerekmez mi? Uşak, umutsuzca girer. UŞAK
-(bağırarak) Ortalarda kimse görünmüyor!
B.PRENS
-(aceleci) Majesteleri… Zaman doldu. Bitirelim artık.
KRAL
-(kararlı) Bu bir yarışma Dadı… Kuralını baştan koyduk. Sürenin bu akşam
dolacağını Küçük Prens de biliyordu. Önlemini almalıydı. (seyirciye) Yöneticilik sorumluluk, planlama ve iyi bir zamanlama ister, değil mi sevgili halkım? (seyirciden dönüt bekler) Geç yapılan bir iş, yapılmamış sayılır. DADI
-(çekinerek) Ama majesteleri…
KRAL
-(keser) Yeter Dadı! İtiraz istemiyorum! Hem, bak şöyle bir; senden başka
itiraz eden var mı bu duruma? KÂTİP
-(Dadı’ya) Evet, yeter!
B.PRENS
-(kum saatini gösterir) Zaman doldu majesteleri… Kral, kum saatine bakar. Zamanın tükenmiş olduğunu görür.
KRAL
-(seyirciye) Zamanın dolduğunu hepimiz görüyoruz. Şimdi, ondan geriye
doğru hep birlikte sayalım. Sıfır, dediğimizde yarışmanın sonucunu açıklayacağım. (saray halkına) Sayıyoruz; on! KORO
-Dokuz! (es) Sekiz!
UŞAK
-(bağırır) Çok heyecanlı! 25
B.PRENS
-(aceleci) Yedi!
KORO
-Yedi! (es) Altı!
B.PRENS
-Beş!
KORO
-Beş! (es) Dört!
B.PRENS
-Üç!
KORO
-Üç! (es) İki!
B.PRENS
-Bir!
KORO
-Bir!
B.PRENS
-Ve…
ŞEF
-Ve…
KÂTİP
-Evet. Veeee… O anda kapı gürültüyle açılır. Küçük Prens omuzlarında küpler asılı olduğu
halde çıkagelir. Herkes kapıya bakar. K.PRENS
-(bağırır) Durun! Durun! Geldim ben!
DADI
-(şaşkın) Küçük Prens! Yetiştin demek! Gözlerime inanamıyorum!
UŞAK
-(bağırarak) Bu bir rüya olmalı!
KÂTİP
-(homurdanarak) Olsa olsa bir kâbustur…
B.PRENS
-(K.Prens’e) Yarışma bitti… Artık sayılmaz! Küçük Prens, küplerini indirir, Büyük Prens’in küplerinin yanına,
karışmayacak şekilde koyar. Önce Dadı’ya, sonra Kral’a sarılır. KRAL
-(B.Prens’e) Sayılır… Son anda yetişti. Hoş geldin Küçük Prens. (gülerek)
Son anda yetiştin. K.PRENS
-Anlatırım majesteleri…
UŞAK
-(bağırarak) Ayy! Ağlayacağım şimdi!
KRAL
-(gülerek) Git, dışarıda ağla! Küçük Prens, daha sonra Büyük Prens’e, sırasıyla da Uşak’a, Çoban’a,
Kâtip’e, Şef’e sarılır. Büyük Prens, Şef ve Kâtip isteksizce karşılık verir. Keyifleri kaçmıştır. K.PRENS
-(sevgiyle) Sizleri nasıl özledim bir bilseniz.
KRAL
-(Küçük Prens’e) Ee, anlat bakalım Küçük Prens… Sevgili ülkemde neler
gördün? Halkım nasıl, mutlu mu? (es) Haydi, her şeyi anlat bize… B.PRENS
-(karşı çıkar) Ama sevgili majesteleri… Önce… Şu yarışmayı
sonuçlandırsak? KRAL
-(sevecen) Heyecanını anlıyorum Büyük Prens. (sert) Ancak, yarışma bir yere
kaçmaz. Nasıl olsa taraflar burada, küpler de burada… Biraz sonra sonuçlandırırız. Biliyorsun 26
ki, bu, krallığımın son anları… (duygusal) Halkımın nasıl olduğunu, nasıl yaşadığını… (es) Küçük Prens’in nereleri gördüğünü, kimlerle konuştuğunu öğrenmek, özlem gidermek hakkım değil mi? DADI
-Haklısınız majesteleri… (es) Ancak… Siz ayakta çok kaldınız… Tahtınıza
otursanız? KRAL
-(birden ağrılarını hatırlar) Dadı haklı… (dizlerini gösterir) Dizlerim de
ağrımıştı zaten… (gülerek) Hem, son kez tahtıma şöyle bir oturayım, değil mi sevgili halkım? (dönüt bekler) K.PRENS
-(seyirciye yaklaşır) Biliyorsunuz ki, size ancak bir mektup yazabildim.
Dağlar bölgesinden sonra büyük vadileri, kanyonları aştım. Ülkenin en güzel siyahını arıyordum. (es) Büyük kayaların olduğu, vahşi hayvanların koşuşturduğu, ıssız bir vadide, küçük bir kulübe gördüm. (es) Kulübenin önünde garip aletlerle uğraşan sakallı bir adam vardı. UŞAK
-(bağırarak) Ayyy! Çok heyecanlı!
K.PRENS
-Adama: “Selamlar olsun bayım!” dedim. Adam, garip bir şekilde yüzüme
baktı, ancak hiç konuşmadı. “Bu aletlerle ne yapıyorsun?” diye sordum. B.ÇOBAN
-(merakla) Adam ne dedi?
K.PRENS
-“Ben bir kâşifim. Bu da benim balonum. Onu tamir edebilirsem, gökyüzünde
dolaşacağım. Yeni yerler göreceğim.” dedi. (es) Bu arayıp da bulamadığım bir fırsattı. “Gezdiğiniz yerlerde ülkenin en güzel siyahını gördünüz mü?” diye sordum. KRAL
-(heyecanla) Görmüş mü?
K.PRENS
- Adam güldü.“En güzel siyahı görmek için gezmeye gerek yok. Gece
olduğunda başını gökyüzüne çevirmelisin.” diye karşılık verdi. “Haklısınız ama… Geceden bir parça küpüme koyabilmek için gökyüzüne çıkmam gerek. Beni de balonunuza alır mısınız?” diye sordum. DADI
-(kaygıyla) Ah! Sevgili Küçük Prensim! Binme! Düşersin o balondan!
KRAL
-(keyifle) Kesme Dadı, bırak anlatsın çocuk!
K.PRENS
-“Seni götürebilirim… Ancak, bana yardım edip bunu hak etmelisin.” dedi.
Kâşife saatlerce yardım ettim. Balonu tamir ettik. Gece olduğunda bir yükseldik gökyüzüne… “İşte,” dedim, “ülkemin en güzel siyahı...” Doldurdum küpüme… UŞAK
-(keyifle) Ayy! Ne kadar güzel! Tıpkı masal gibi…
B.PRENS
-(homurdanarak) Masal dinleyecek yaşı geçmedik mi?
KRAL
-(Büyük Prensi duyar) Saygısızlık etme Büyük Prens!
KÂTİP
-(merakla) Sonra? Sonra nereye gittin Küçük Prens? 27
Büyük Prens, Kâtip’e ters bakar. Kâtip, yakalanmış olmanın verdiği çekinmeyle başını öne eğer. K.PRENS
-(heyecanla anlatır) Sırada ülkenin en güzel mavisi vardı. Bunun için denizler
bölgesine yürüdüm. Beş gün, beş gece yol gittim. (elleriyle gösterir) Ovaları, bağları, gürül gürül akan ırmakları geçtim… Uçsuz bucaksız denizlerin yanına geldim. KRAL
-(hayal eder) Ne güzeldir oraları… Püfür püfür esen rüzgâr kucaklayıp getirir
denizin kokusunu… K.PRENS
-(yaşıyor gibi) İskele denilen bir yerde, bir balıkçı teknesi gördüm. Dedim ki
kaptan’a: “Selamlar olsun kaptan! Ben ülkenin en güzel mavisini arıyorum. Denizin en mavi yerinden, küpümü doldurmama yardım eder misin?” ŞEF
-(merakla) Ne dedi? Büyük Prens, Şef’e de ters bakar.
K.PRENS
-(sesini değiştirerek)“Olabilir.” dedi kaptan. “Tabi teknemizi hazırlamak için
bize yardım edersen…” Bir gün sonra açıldık denizlere… Dev gibi dalgaların arasından, çeşit çeşit balıkların yanından geçip, denizin en mavi yerine geldik… “Haydi yabancı!” dedi kaptan. “Doldur küpünü!” DADI
-(merakla) Kırmızı? Kırmızıyı da buldun mu?
K.PRENS
-(üzgün) Önceleri çok kırmızı gördüm ama… Daha iyisini bulurum diye
almadım. Denizden sonra nerelere baktıysam kırmızı rastlamadım. Baktım ki geç kalıyorum… Çıktım geldim. ÇOBAN
-(şaşkın) Ne diyorsun? Kırmızı yok mu küpünde?
K.PRENS
-(sevinçle) Var…
KRAL
-Anlatsana Küçük Prens! Kırmızıyı nereden buldun?
UŞAK
-Ayyy! Haydi anlat, Küçük Prens!
K.PRENS
-En güzel kırmızıyı, birinin yardımıyla saraya dönerken gün batımı ufkundan
doldurdum. Öylesine kırmızıydı ki… Gözlerinize inanamayacaksınız. ÇOBAN
-(merakla) Kimin yardımıyla? Küçük Prens susar.
KRAL
-Evet Küçük Prens? Anlatsana! Kimin yardımıyla doldurdun?
K.PRENS
-(Kral’a) Majesteleri… Size saygısızlık değildir bu davranışım… (ezilerek)
Ancak, izin verirseniz, kırmızıyı nereden bulduğumu anlatmak istemem. KRAL
-Peki Küçük Prens… Onu da sonra anlatırsın. Kral, yavaşça yerinden kalkar ve seyircinin yanına gelir.
28
KRAL
-(seyirciye) Sevgili halkım! İşte beklediğiniz zaman geldi… Şimdi küplere tek
tek bakıp, ülkenin en güzel renklerini seçeceğiz. Hazır mısınız? (dönüt bekler) Güzel! (saray halkına) Siz de hazır mısınız? KORO
-Hazırız!
KRAL
-O zaman, başlasın gösteri! (Uşak’a) Uşak, getir bakalım altın leğeni!
UŞAK
-(bağırarak) Emredersiniz majesteleri!
KRAL
-(Uşak’a) Bağırmadan! Bağırmadan!(prenslere) Prensler getirin en güzel
beyazı! Uşak, teneke bir leğen getirir, ortaya koyar. İki Prens de en güzel beyazın olduğu küpleri getirirler. KRAL
-Yaklaşın saray halkı! (seyirciye) İyi bakın sevgili halkım. (B.Prens’e) Dök
bakalım Büyük Prens! Büyük Prens küpü döker. İçinden bembeyaz bir süt akar. B.PRENS
-(gururla) Ülkenin en güzel beyazı; Sarayın inekleri arasından sarı ineğin
sütü… Kâtip ile Şef alkışlar. Küçük Prens küpünü döker. Leğenin içine birazcık su akar. Saray halkından şaşkınlık sesi duyulur. K.PRENS
-Ülkenin en güzel beyazı… (üzgün) Kar erimiş.
KRAL
-Yarışma daha bitmedi! (prenslere) İkinci küpler gelsin! Prensler, ikinci küpleri getirirler. Önce yine Büyük Prens döker. Küpten bir
tutam parlak siyah saç dökülür. B.PRENS
-(gururla) Ülkenin en güzel siyahı! Sarayda çalışan kızların saçı! Kâtip’le Şef alkışlar… Küçük Prens küpü ters çevirir. İçinden bir şey akmaz.
Sallar, yine akmaz… Saray halkından şaşkınlık sesleri duyulur. K.PRENS
-Ülkenin en güzel siyahını küpe dolduramamışım.
KRAL
-(prenslere)Üçüncü küpler gelsin! Prensler üçüncü küpleri getirir. Büyük Prens döker. İçinden mavi renkli
mürekkep akar. B.PRENS
-(gururla) İşte ülkenin en güzel mavisi… Sarayda bulunan mürekkepler! Kâtip’le Şef, uzun uzun alkışlar. Küçük Prens küpünü boşalttığında ise biraz
su dökülür. K.PRENS
-(şaşkın) Bu su… En güzel maviydi oysa.
DADI
-Majesteleri… Ama bu haksızlık…
UŞAK
-(bağırarak) Ayy! Eveeeet! 29
KRAL
-Son küpler! Büyük Prens çabucak küpü alır. Küçük Prens ise üzgündür. İsteksiz atar
adımlarını. Büyük Prens’in döktüğü küpten kırmızı bir sıvı akar. B.PRENS
-İşte en güzel kırmızı! Mahzenimizin yıllanmış şarapları… Kâtip’le Şef yine uzun uzun alkışlar.
KRAL
-(şaşkın) Ama bu… Bu benim özel şaraplarım. (Şef’e) Şef! Sen mi verdin bu
şarabı!? Şef, suçluluk duygusuyla başını eğip, önüne bakar. KRAL
-(parmağını sallar) bunun hesabını soracağım senden… Küçük Prens küpünü çevirdiğinde bir şey dökülmez. Öfkeyle sallar, yine dökülmez.
K.PRENS
-(üzgün) Olmamış… Yine dolduramamışım küpümü. Demek ki… Ülkemin
renkleri sadece yerinde güzel… (es) Olsun… Yarışmayı kaybettim ama… Ülkemin de her tarafını gördüm. İyi ki dolaşmışım. B.PRENS
-(sevinçle) Yaşasın! Yaşasın! Ben kazandım! Kral ben oldum! (seyirciye)
Alkışlayın ey halkım! Yeni kralınız ben oldum! Seyirci, Şef ve Kâtip coşkuyla alkışlar. Kral, el hareketiyle seyirciyi susturur. Sahnedekiler de susar. KRAL
-(B.Prens’e) Bu ne acele Büyük Prens. Henüz kararımızı söylemedik ki.
B.PRENS
-(karşı çıkar) Ama majesteleri… Siz de gördünüz ki, en güzel renkler benim
küplerimden çıktı… KRAL
-Bu kararı yalnızca sen veremezsin. Ben de veremem. (seyirciye bakarak)
Ülkemiz için bu kararı hep birlikte vermemiz gerekiyor. DADI
-Majesteleri doğru söylüyor.
KRAL
-(seyirciye) Sevgili halkım! Sevgili saray halkı! (es) Karşınızda iki kral adayı
var. (B:Prens’e bakarak) Biri saraydan hiç çıkmadan, yattığı yerden topladı renkleri. Diğeri ise… (coşkuyla) Bir ay boyunca, ülkeyi adım adım gezip, emek harcayarak, halkıyla birlikte olarak en güzel renkleri yerinde gördü. (es) Bütün bunları düşünerek iki aday arasında bir oylama yapacağız. Bu yarışmadan kim fazla oy alırsa yeni kralınız olacak. Tamam mı? (dönüt bekler) Güzel! B.PRENS
-(karşı çıkar) Ama bu…
KRAL
-(eliyle susmasını işaret eder) Şimdi… Bu ülkenin yeni kralı, Büyük Prens
olsun diyenler elini kaldırsın. Büyük Prens, Kâtip ve Şef ellerini kaldırırlar. 30
KRAL
-(sayar) Üç kişi… Kral Küçük Prens olsun diyenler? Şef, Kâtip de dâhil herkes elini kaldırır. Eli aşağıda olan yalnızca Büyük
Prens vardır. KRAL
-(el kaldıranlara bakar) Gördüğün gibi Büyük Prens… Bu yarışmayı, ülkenin
ve saray halkının oyuyla Küçük Prens kazandı. Ben de oyumu Küçük Prense veriyorum. Demek ki, şu andan sonra yeni kralınız Küçük Prenstir. (seyirciye) Alkış yok mu? Herkes uzun uzun alkışlar. Alkışlar Büyük Prensin itirazıyla kesilir. RABARBA
-Yaşasın Küçük Prens! Çok güzel! Yaşasın yeni kralımız. Kralımız çok yaşa!
Kutlu olsun kralımız! Yaşasın! Yaşasın! Küçük Prens, Küçük kral oldu. Ayyy! Çok heyecanlı! B.PRENS
-(Kral’a)Majesteleri… Majesteleri… İtiraz ediyorum. Ben bu oylamayı kabul
etmiyorum. Siz de gördünüz ki, bu sarayın krallığını ben hak ettim. K.PRENS
-(Kral’a) Büyük Prens haklıdır majesteleri… Krallık yarışmasını o kazandı.
B.PRENS
-Evet… Kesinlikle doğru bu!
KRAL
-Ama halkı… Saray çalışanları… Gördüğün gibi; kimse senin krallığına oy
vermedi. Şimdi bunları yok mu sayacağız? K.PRENS
-(düşünür)Benim aklıma şöyle bir fikir geldi… Hımm… (kendi kendine)
Olur mu acaba? B.PRENS
-Söylesene Küçük Prens! Ne geldi aklına?
K.PRENS
-Diyorum ki; sarayın kralı Büyük Prens olsun… Ülkenin kralı da ben olayım.
Böylelikle, Büyük Prens sarayda bekler, (seyirciyi gösterir) ben de halkımla birlikte olurum. Ülkemiz de bölünmemiş olur. KRAL
-(düşünür) Hımmm! İyi fikir! Aferin Küçük Prens! (Kâtip’e) Yaz kâtip bu
sözleşmeyi… İmzalasın iki taraf da altını. KÂTİP
-Emredersiniz majesteleri! Kâtip yazmaya başlar.
K.PRENS
-(Büyük Prens’e)Ancak, bir şartım var Büyük Prens; parmağındaki o yüzüğü
bana vermeni istiyorum. KRAL
-(Büyük Prens’e) Ne diyorsun? Kabul mü?
B.PRENS
-(düşünür) Eee… Şey. Ben… Tam olarak anlamadım. Sarayda kral olacak
mıyım? K.PRENS
-(göz atar) Evet olacaksın.
B.PRENS
-(tacı gösterir) Bu taç… Benim başımda mı olacak?
31
K.PRENS
-(göz atar) Tacın lafı mı olur Büyük Prens? Tabi ki senin başında olacak.
B.PRENS
-Mutfak? Şef? Çalışanlar? Herkes benim emrimde olacak öyle mi?
K.PRENS
-(onaylar) Aynen doğru… Sarayla ilgili alınan tüm kararların altına sen imza
atacaksın. Ülkeyle ilgili kararlar benim olacak. Yani bu sarayda iki kral olacak. Sen büyük kral… Ben küçük kral… Kabul mü? B.PRENS
-(düşünür) Bak, savaş barış beni ilgilendirmez. Ülkenin her türlü sorunuyla,
halkla sen ilgilenirsin… Saraydan dışarı da çıkmam… Tamam mı? K.PRENS
-(düşünür gibi yapar) Benim için zor olacak ama… Peki. Ülkenin her türlü
sorunu benim olsun. B.PRENS
-Bu şartlarda kabul ediyorum. Al bakalım yüzüğü. (parmağındaki yüzüğü
çıkarır, verir) KRAL
- Sonunda iki taraf anlaştı…(Kâtip’e) Getir Kâtip şu sözleşmeyi! Kâtip, sözleşmeyi getirir. İki Prens de imzalar. Kâtip kâğıdı rulo haline
getirip Kral’a verir. KRAL
-(neşeyle) Herkes mutlu olduğuna göre… Ne duruyoruz? Eğlenelim o zaman
hep birlikte! Halkımız da alkış tutsun bize! El ele tutuşurlar. Şarkı söyleyip dans etmeye başlarlar. KORO
-
Masal gibi de başlasa Mutlu bitti oyunun sonu Kim, neyi hak ediyorsa, Sonunda severek aldı onu Küçük ülkenin kralı Büyük Prens sarayın… İşte bölünmedi ülke, Siz de böyle davranın. Ne olacak Gülçiçek? Belki kuruyup gidecek. Durun durun kalkmayın, Gülçiçek’i öyle bırakmayın.
Saray halkı çıkmak için kapıya yürürken, Küçük sahnede Prens kalır. K.PRENS
-(seyirciye gösterir) Sonunda yüzüğü aldım… (sevinçle) Gülçiçek’i o
büyüden kurtaralım mı? (dönüt bekler) Bekleyin o zaman… 32
Işıklar kararır, perde…
Dördüncü Sahne
Sahnenin sol bölümü yine aynı yol kesitidir. Çok az bir ışıkla aydınlanır. Oyuncular lokâl ışıkla görülmektedir. Fondan, gece böceklerinin sesi duyulur. Küçük Prens, koşarak girer. K.PRENS
-(heyecanla) Gülçiçek! Gülçiçek! Yüzüğü getirdim!
GÜLÇİÇEK -(sevinçle) Sahi mi? K.PRENS
-Sahi… Bak işte burda!
GÜLÇİÇEK -(sevinçle) Ne güzel haber bu! Nasıl aldın Büyük Prens’ten yüzüğü? K.PRENS
-(aceleci) Boşver… Sonra anlatırım. (merakla) Söyle, şimdi ne yapmalıyım?
GÜLÇİÇEK -Sakin ol Küçük Prens! Yanıma gel. Şu kayanın üzerine otur. K.PRENS
-(heyecanla) Oturmanın zamanı değil! Bu büyüyü hemen bozmalıyız!
GÜLÇİÇEK -(sakin) Daha vaktimiz var Küçük Prens… Beklemeliyiz. K.PRENS
-(merakla) Niye?
GÜLÇİÇEK -Büyü tam gece yarısında bozulacak. (es) Bunun için yüzüğü avucuna alıp sürekli ovalamalısın. Zamanı geldiğinde yüzük yok olurken, ben insana dönüşeceğim. K.PRENS
-Ama… Gece yarısına az kaldı…
GÜLÇİÇEK -O zaman yüzüğü ovalamaya başla… Küçük Prens yüzüğü ovalamaya başlar… Bu işi hızlı hızlı yapmaktadır. K.PRENS
-Çok heyecanlıyım.
GÜLÇİÇEK -Ben de… Ne güzel! Günlerden sonra insan olacağım yeniden! K.PRENS
-(şaşkın) Aaa! Yüzükten bir boya akmaya başladı…
GÜLÇİÇEK -Evet oluyor! Devam et! Devam et! Daha hızlı! K.PRENS
-Elim rengârenk boya oldu… Yüzük? Yüz… Gülçiçek, rengârenk ışık huzmesi içinde yavaşça doğrulmaya başlar. Şaşkın
bir şekilde bedenini yoklamakta, ellerine bakmaktadır. Küçük Prens de ayağa kalkar. Lokal ışık büyür, Gülçiçek’le birlikte Küçük Prens’i de içine alır. 33
K.PRENS
-(şaşkın) Yüz… Yüzük? Yüzük nereye gitti? Gülçiçek! Gülçiçek! İnsan oldun!
İnsan oldun! İnanamıyorum! Yeniden insan oldun! Mutluluk içinde birbirine bakmaktadırlar. Özlem ve şaşkınlıkla sarılırlar… K.PRENS
-(aceleci) Haydi! Üşümüş olmalısın. Hemen saraya gidelim! Bu güzel haberi
herkese verelim. GÜLÇİÇEK -(sakin) Dur! Acele etme Küçük Prens. Şurada biraz oturup, insan olmanın tadına varmak istiyorum. El ele tutuşup, kayanın üzerine otururlar. GÜLÇİÇEK -(hayranlıkla) Şu gecenin siyahına bakar mısın? Ne kadar güzel değil mi? K.PRENS
-Evet… Ülkemin renkleri bambaşka… (es) Bu renkleri ve halkımı çok
seviyorum. GÜLÇİÇEK -(gururla) Sen bir kahramansın Küçük Prens… Halkın da seni seviyor. K.PRENS
-(sesini kalınlaştırarak) Küçük bayan, sen kralınla nasıl konuşuyorsun öyle!
GÜLÇİÇEK -(şaşkınlıkla) Ne diyorsun! Yarışmayı sen mi kazandın? K.PRENS
-(sesini değiştirerek) Ne sandın küçük bayan? Ülkemin renkleri sayesinde… Gülçiçek, oturduğu yerden kalkar, saygıyla Küçük prens’in önünde eğilir.
GÜLÇİÇEK -(saygıyla) Bu, saygısız kulunuzu bağışlayın majesteleri… K.PRENS
-(sesini kalınlaştırarak) Bağışlamak mı? Hımmm! Bir şartla…
GÜLÇİÇEK -(saygıyla) Emredin majesteleri! K.PRENS
-(sesini değiştirerek) Kraliçem olmayı kabul edersen… O zaman bağışlarım
seni… GÜLÇİÇEK -Halkıma sormam gerek… Onlar ne derse onu yapacağım. K.PRENS
-(sesini değiştirerek) Sor bakalım!
GÜLÇİÇEK -(seyirciye) Sevgili halkım, ne dersiniz? Kralın teklifini kabul edeyim mi? (dönüt bekler) Peki… Kabul ediyorum majesteleri… (eğilir) Kraliçenizim bundan sonra… K.PRENS
-(kendi sesiyle) Yaşasın! Kabul etmene çok sevindim. Bu müjdeyi
saraydakilere de vermeliyiz. Haydi, gidelim! (seyirciye) Teşekkür ederim sevgili halkım. Sizi çok seviyorum. GÜLÇİÇEK -(seyirciye el sallar) Hoşça kalın! Işıklar söner, perde… -SON-
34
35