www.yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 415 4 Mayıs 2014 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)
info@yuruyus.com
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
İstanbul Kazlıçeşme’de TOMA’larla Halka Saldırı Tatbikatı
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
BAĞIMSIZ TÜRKİYE KONSERİNDEKİ 1 MİLYONUN KARARLILIĞIYLA TAKSİM’E...
BAĞIMSIZ TÜRKİYE KONSERİNDEKİ 1 MİLYONUN KARARLILIĞIYLA TAKSİM’E...
İstanbul
Bursa
İstanbul
Çanakkale
Hatay
Adana
Antalya
Ankara
Tel: (0-212) 251 94 35 Haftalık Süreli Yerel Yayın Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL
Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mustafa Doğru Genel Yayın Yönetmeni: Emel Keleş Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah.
Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık Adres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBUL Tel: (0-212) 216 41 78
Faks: (0-212) 216 41 79
www.yuruyus.com Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 30 3021 CS Rotterdam/Nederland ISSN: 1305-7944 Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No: 10 Çobançeşme / Yenibosna / İST. Tel: (0-212) 452 23 02
info@yuruyus.com Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00 Avrupa: 4 Euro Almanya: 4 Euro Fransa: 4 Euro İsviçre:6 Frank Hollanda: 4
Euro İngiltere: £ 3 Belçika: 4 Euro Avusturya: 4 Euro
İçindekiler 4 Bağımsız Türkiye Konseri’ndeki 1 milyonun kararlılığıyla Taksim’e
Taksim 1 Mayıs Alanı’dır!
6 Mehmet’ten Berkin’e 10 12
yürüyoruz Taksim’e Pikniklerde ve 1 Mayıs’ta omuz omuzayız Katillerin peşini bırakmayacağız! Biz bulup yargılayacağız!
14 Çocuklarıyla çalıp çırpanlar, çocuklarımızın katillerini koruyor! 16 Her 3 çocuktan 2’si̇ni̇n sefalet ve yoksulluk ̇içi̇nde yaşadığı bi̇r ülkede çocuk bayramı kutlanması ri̇yakarlıktır!
18 Amerikan emperyalizmine karşı savaşmanın onurunu taşıyoruz Cephe’nin onur listesi -2 21 Haşim Kılıçlar umut olamaz... 23 30 Mart yerel seçimleri oligarşinin krizini çözmedi! 27 Savaşan Kelimeler: Başkan
40 Gençlik Federasyonundan:
28 Kürdistan’da Tek Yol Devrim: Kürt miliyetçi hareket unutmasın; faşizmin ilk tasfiye edeceği güç kendileri olacaktır! 29 “5. Eyüp Baş Uluslararası Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu-2” 32 Sanatçıyız Biz: Bu halkın en soylu damarları olan devrimci filmleri yapalım! 34 Dünden Bugüne Anadolu’da Halk Kahramanları: Kara Fatmalar’dan Gülsüman ve Şenay analara kurtuluş savaşımız sürüyor 35 Tarihimizden Öğreniyoruz: Israrın ve kararlılığın sonucu: Kitlesel boykotlar 36 Halk Düşmanı AKP: Erdoğan, katliamcı yüzünü bir özürle gizleyemez 37 Özgür Tutsaklar’dan: Umudun çocuğuna 38 Selçuk Kozağaçlı, Uluslararası Demokrat Hukukçular Birliği Büro üyesi seçildi!
AKP’nin hapishaneler deki zulmünü duymayan kalmayacak. Her hafta Cumart esi günü saat 19.00’da, Taksim Tünel’den Galatasaray Lisesi önüne yapt ığımız yür üyüşlere devam ediyoruz! 1 ay boyunca her salı saat 17.00’da Mecidiyeköy AK P İl binası önünde basın açıklaması ve oturma eylemimiz olacak. Bu 1 ay içinde hapishanelerdeki AKP zulmünü duymayan kalmayacak!
41 42 43 43
Berki̇n'i̇n kati̇lleri̇ cezalandırılana kadar susma Türki̇ye! Halka kapattığınız tüm alanlarda barikat başlarında olacağız Emperyalist Alman devleti kimseye hukuk dersi veremez Halkın Hukuk Bürosu: Akvaryumda balık mıyız? Halkın Mühendis Mimarları: Egemen Akkuş’u zulmün elinden alacağız!
46 Direnen kazanır, direnmeyen çürür! 48 Mahallelerimize ellerini kollarını 50
sallayarak giremeyecekler, baskınlarını başlarına çalacağız Halkı soymanın, ülkemizi yağmalamanın yeni yöntemi
52 Avrupa’daki Yürüyüş: Halkın 54
ekmeğe ve adalete olan özleminin adı oldu Berkin... Avrupa’daki Biz: Grup Yorum'un ırkçılığa karşı tek ses, tek yürek konseri̇nde gönüllü olmaya çağırıyoruz
56 Yitirdiklerimiz... 58 Yürüyüş’ü, 80 milyona ulaştıracağız! 59 Öğretmenimiz...
ÇAĞRI Berkin’in Katilleri Bulunana Kadar Her Cuma Güven Park'ta 18.30 - 19.30 Arasında Oturma Eylemi Yapacağız. Adalet nöbetimiz in beşinci haftasında tüm halkımızı Berkin'i sahiplenmeye, Cuma günü biz imle birlikte Güven Park'ta oturma eylemine bekliyoruz.
ANKARA HALK CEPHESİ
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI İstanbul Kazlıçeşme’de TOMA’larla Halka Saldırı Tatbikatı...
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR! BAĞIMSIZ TÜRKİYE KONSERİNDEKİ 1 MİLYONUN KARARLILIĞIYLA
TAKSİM’E... AKP FAŞİZMİ GÜNLERDİR 1 MAYIS’A HAZIRLANIYOR... KAZLIÇEŞME’DE GÜNLER ÖNCESİNDEN TOMA’LARLA HALKI NASIL SİNDİRECEKLERİNİN TATBİKATINI YAPTILAR... İSTANBUL’DA 39 BİN POLİS, 50 TOMA İLE OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN EDİLDİ... ANADOLU YAKASINDAN KADIKÖY, ÜSKÜDAR VAPURLARININ AVRUPA YAKASINA SEFERLERİ İPTAL EDİLDİ... TAKSİM’E GEÇİŞ YAPILMASIN DİYE HALİÇ ÜZERİNDEKİ KÖPRÜLERİN AYAKLARI KALDIRILDI! TAKSİM’E GİDEN BÜTÜN YOLLAR TRAFİĞE KAPATILDI, HALKIN GEÇİŞİNİ ENGELLEMEK İÇİN BARİYERLERLE KESİLDİ... METROLAR, METROBÜSLER, TRAMVAYLAR, FİNÜKÜLER SİSTEMİ ÇALIŞMIYOR! BURASI OKMEYDANI... CEPHELİLER’İN TOPLANMA YERİ... TAKSİM’E GİRİŞ YASAK, OKMEYDANI’NDAN ÇIKIŞ YASAK... BÜTÜN ÇIKIŞ YOLLARI, BİNLERCE POLİSLE, TOMA’LARLA TUTULMUŞ... SABAHIN 08.00’İ... MAHALLE HALKI EVİNDEN DIŞARIYA ADIMINI ATMADAN GAZ BOMBALARIYLA KARŞILANIYOR... ANLAŞILAN O Kİ, DÜŞMAN STRATEJİSİNİ CEPHELİLERİ OKMEYDANI’NA HAPSETME ÜZERİNE OTURTMUŞ... “CEPHELİLER’İ OKMEYDANI’NDAN ÇIKARTMAZSAM GERİSİ SORUN DEĞİL” DİYE DÜŞÜNMÜŞ... ONUN İÇİN 1 MAYIS 2014’ÜN İLK SALDIRISI SABAH 08’00’DA OKMEYDANI’NDA BAŞLADI!.. CPHELİLER ÇATIŞIYOR... DİĞER TOPLANMA YERLERİ ŞİŞLİ’DE, MECİDİYEKÖY’DE, BEŞİKTAŞ’TA DA EN KÜÇÜK GRUPLARIN TOPLANMASINI İSTEMİYOR... TOMA’LARLA, GAZ BOMBALARIYLA SALDIRIYOR. FAŞİST TERÖRÜNÜZLE BOĞACAĞIZ SİZİ... HALKI TESLİM ALAMAYACAKSINIZ!
FAŞİST TERÖRÜNÜZLE SİZİ BOĞACAĞIZ HALKI TESLİM ALAMAYACAKSINIZ!
Ankara/Kızılay
Kuruçeşme
Mehmet’ten Berkin’e
Yürüyoruz Taksim’e Sayı: 415
AKP'nin Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a yasaklamasına rağmen Halk Cepheliler yurdun dört bir yanında Taksim’e çağrı yaptılar. Afişlerle, bildirilerle halkı AKP’nin faşizmine karşı 1 Mayıs’ta birleşmeye, Taksim Meydanı’na çıkmaya çağırdılar.
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
İSTANBUL Bağcılar: Yenimahalle ve Çiftlik bölgelerine 25 ve 26 Nisan’da 200 afiş asıldı. Ayrıca 500 bildiri Bağcılar Yenimahalle Yürüyüş Yolu ve Çiftlik Cumartesi Pazarı’nda, 800 bildiri ise Yenimahalle'deki binalarda halka ulaştırıldı. Beşiktaş: Dev-Genç’liler Beşiktaş Meydanı’nda 26 Nisan günü "1 Mayıs'ta Taksim'deyiz!" çağrısıyla masa açıp bildiri dağıttılar. Masada halka 1 Mayıs alanının Taksim olduğu ve 1 Mayıs'ta Taksim'de olmamız gerektiği anlatıldı. 5 saat açık kalan masada 6 Yürüyüş dergisi halka ulaştırılırken "2785 Tutsak Öğrenci Serbest Bırakılsın!" kampanyası için imza toplandı. Dev-Genç’liler daha sonra Beşiktaş Köyiçi ve Beşiktaş Meydan'da Halk Cephesi’nin 1 Mayıs afişlerini astı. Çalışmada 50 afiş ve 3 adet "Geleneksel 1 Mayıs Pikniği” çağrısı olan ozalitler merkezi yerlere asıldı. Mecidiyeköy: TAYAD’lı Aileler 23 Nisan akşam saatlerinde Şişli-
6
Merkez Mahallesi’nde “Mehmet Akif’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e” yazılı olan 300 adet afiş astı. Ayrıca 30 adette Yürüyüş dergisi afişi de asıldı. 28 Nisan’da ise Mecidiyeköy Metrobüs durağı önünde açtıkları masada 1 Mayıs’ta Taksim’e çağrısı yaptılar. Masa öncesinde Şişli’den Mecidiyeköy’e kadar ana cadde üzerinde kuşlama yapıldı. Sonrasında ise Mecidiyeköy Metrobüs Durağı’nda masa açıldı. Sık sık "Ekmek, Adalet ve Özgürlük İçin 1 Mayıs’ta Taksim’de Halk Cephesi Saflarında Olalım; Berkin Elvanlar’ın, Mehmet Akif Dalcıla’ın Hesabını Sormak İçin, Hırsız, Katil AKP’den Hesap Sormak İçin 1 Mayıs’ta Taksim’de Halk Cephesi Saflarında Olalım; Taksim 1 Mayıs Alanı Halka, Emekçilere Yasaklanamaz" diyerek halka seslenen TAYAD’lı Aileler, yağan yağmura rağmen 1.000 adet bildiri dağıttı. Aldığı bildiriyi buruşturup, TAYAD’lıların önüne atan bir faşist ajitasyonlarla teşhir edilerek kovuldu. Çalışmaya 5 kişi katıldı. TAYAD’lı Aileler, 29 Nisan’da da Mecidiyeköy Metrobüs Durağı önünde 1 Mayıs masası açarak, bir kez daha Berkin Elvanlar’ın, Mehmet Akif Dalcılar’ın hesabının sorulması için halkı 1 Mayıs’ta Taksim’e çağırdı. Açılan masada sık sık ajitasyonlarla
“1 Mayıs’ta Halk Cephesi saflarında buluşalım!” çağrısı yapıldı. Açılan masada 500 bildiri dağıtılırken, kuşlama da yapıldı. Kocamustafapaşa: Dev-Genç’liler 26 Nisan’da Kocamustafapaşa Mahallesi’nde 50 tane 1 Mayıs afişi astı. Esnaflarla yapılan sohbetlerde esnaflar 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını yasaklayan AKP’ye tepkilerini dile getirdiler. Çalışma sonunda 170 bildiri dağıtıldı. Çayan: 24 ve 25 Nisan tarihlerinde Halk Cepheliler, Çayan Mahallesi’nde 1 Mayıs için Sokullu Caddesi üzerinde masa açtılar. 1 Mayıs çağrısının sürekli olarak anons edildiği masada binlerce bildiri halka ulaştırıldı ve 1 Mayıs’ta Taksim’de olma çağrısı yapıldı. Ayrıca Güzeltepe, Nurtepe ve Çayan Mahallesi’nin ara sokaklarına ve cadde üzerinde halkın yoğun olarak kullandığı birçok yere 600 civarında afiş asıldı. Çayan Mahallesi’nde ise birçok eve 1 Mayıs’a çağrı bildirileri ulaştırıldı. Gazi: Halk Cepheliler 24 Nisan’da Dörtyol’da 1 Mayıs’a ve 27 Nisan Pazar günü Gazi Sarıtepe’de yapılacak olan geleneksel 1 Mayıs pikniğine çağrı yapmak için masa açtılar. Masada 1 Mayıs bildirileri ve pikniğe çağrı anonsları Grup Yorum’un şarkıları eşliğinde yapıldı. Masada 300 adet bildiri ve 12 adet Yürüyüş dergisi halka ulaştırıldı. Pikniğe çağrı için
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Uzunçayır
Mecidiyeköy
Hatay
Eski Karakol, Sekizevler, Dörtyol, Şair Abay Lisesi, Nalbur Durağı ve Sondurak bölgelerine ozalit asıldı. Duraklarda Halk Cepheliler otobüslere binerek 1 Mayıs’ta Taksim’e Halk Cephesi saflarına katılım çağrısı yapıp, yolculara bildiri dağıttı ve kuşlama yaptılar. Otobüsteki halk alkışlayarak destek oldu. Karayolları: Karayolları Mahallesi’nde 23 Nisan’da Halk Cepheliler 1 Mayıs afişlerini ve “Geleneksel 1 Mayıs Pikniği”ne çağrı ozalitlerini mahallenin birçok yerine astılar. El ilanları ve kuşlamaların da yapıldığı çalışmaya halkın yoğun ilgisi vardı. Halktan bir amca Cepheliler’in yanına gelerek “bende bastonumla gelecem, Taksim’de köpek kovalayacağım” dedi. Mahalle halkının bol bol çay ikram ettiği çalışmada yaklaşık 200 afiş, yüzlerce el ilanı ve kuşlama yapıldı. Alibeyköy: 24 Nisan’da Cengiz Topel Caddesi’nde, Akşemsettin ve Çırçır mahallelerinde 1 Mayıs’a çağrı afişleri ve kuşlamaları yapıldı. Okmeydanı: Okmeydanı Liseli Dev-Genç’liler Kabataş Ticaret Meslek Lisesi’nde 1 Mayıs bildiri dağıtımı ve 1 Mayıs kuşlaması yaptı. Ayrıca pano çalışması yapan Liseli DevGenç’liler okuldaki panolara Berkin Elvan’ın portresinin bulunduğu “Katilim Nerede” afişlerini astı. Asılan afişler okul yönetimi tarafından öğrenciler dersteyken sökülünce Liseli Dev-Genç’liler aynı afişi tekrar astılar. Sarıgazi: Cepheliler 26 Nisan’da Sarıgazi'de ajitasyonlarla 1 Mayıs çağrısı yaparak halkı Taksim'e Cephe saflarına çağırdılar. Demokrasi Caddesi’ne çıkarak yolu trafiğe kapatan Cepheliler cadde boyunca 2000 adet “Katillerden Hesap Sormak İçin 1 Mayıs'ta Cephe Saflarına-Cephe” imzalı kuşlama yaptı.
Gülsuyu: Gülsuyu Halk Cephesi, Gülsuyu’nda afiş yaptı. Duvarları Berkin ve Mehmet Akif Dalcı ile süsleyen Halk Cepheliler afiş çalışması esnasında halkla sohbet etti. Taksim’in önemini anlatan Halk Cepheliler halktan olumlu tepkiler aldılar. Son Durak, Pazar Yolu, Mustafa Bakkal, Kahveler Durağı, Emek Caddesi ve Hasan Ferit Gedik Meydanı’na 23-24-25 Nisan günlerinde yaklaşık 250 afiş yapıldı. 1 Mayıs Mahallesi: Halk Cepheliler tarafından 28-29 Nisan’da mahallenin tüm kapıları tek tek dolaşılarak “Mehmet’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e” başlıklı bildirilerle çağrı yapıldı. Ayrıca 30 Nisan’da 3001. Cadde üzerindeki Emek Pastanesi önünde masa açılarak ses cihazıyla Grup Yorum marşları eşliğinde bildiri dağıtımı yapıldı. Saatlerce açık kalan masada otobüs duraklarında bekleyen ve caddede yürüyen halka yüzlerce bildiri dağıtıldı. İkitelli: Halk Cepheliler 29 Nisan’da bildiri dağıtımı ve kuşlama yaptılar. Halk Cepheliler dağtıma önlüklerle cemevi önünden başladılar. Daha sonra Parseller Caddesi’ne çıkarak esnafları 1 Mayıs’a çağırdılar. Ardından Arena Park AVM önüne giderek işten çıkan halka bildiri dağıtıldı. Çalışmada 1000 adet bildiri halka ulaştırılırken, 15.000 kuşlama da mahallenin birçok yerine yapıldı. Halkalı: Liseli Dev-Genç’liler, 30 Nisan’da (TASEV) Ayakkabı Meslek Lisesi öğrencilerini 1 Mayıs’a çağırdılar. Okul tahtalarına ise “1 Mayıs’ta Taksim’e- Dev-Genç” yazdılar. Uzunçayır: Anadolu yakasındaki 1 Mayıs, Gülsuyu, Kartal, Pendik mahallelerinden Halk Cepheliler 30 Nisan’da Uzunçayır Metrobüs İstasyonu’nda halka 1 Mayıs’ta Taksim’de
olma çağrısı yaparak Taksim’in yasaklanamayacağını anlattılar. Beş kişinin katıldığı çalışmada 1500’ün üzerinde bildiri halka ulaştırıldı. İstanbul Üniversitesi: DevGenç'liler 29 Nisan’da İstanbul Üniversitesi Merkez ve Fen-Edebiyat fakültelerine toplam 50 afiş astılar. Ayrıca Hergele Meydanı’na "Mehmet Akif'ten Berkin'e Yürüyoruz Taksim'e" yazılı Dev-Genç imzalı pankart astılar. Yine aynı gün içerisinde Hergele Meydanı, Havuzlu Bahçe ve Merkez Kampüs’e 1 Mayıs'a çağrı yapan bildiriler dağıtıldı ve kuşlamalar yapıldı. Daha sonra Hergele Meydanı’nda masa açıldıktan sonra çalışma bitirildi. Çalışmalar sırasında yaklaşık 500 bildiri dağıtan DevGenç’liler ayrıca 2000 tane kuşlama yaptı. Kuruçeşme: Devrimci İşçi Hareketi tarafından 24 Nisan’da 100 adet “Mehmet Akif’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e-Halk Cephesi” yazılı afişler Kuruçeşme fabrikalar çevresine yapıştırıldı. Afişleri asarken karşılaştıkları işçilere 1 Mayıs ve Taksim’in önemini anlatarak Taksim’e birlikte gitme çağrısı yaptılar. Çalışmalarına 28 Nisan gününde devam eden işçiler 70 adet “Mehmet Akif’ten Berkin'e Yürüyoruz Taksim'e-Halk Cephesi” yazılı afişleri TÜYAP çevresindeki fabrikaların duvarlarına astı. MSGSÜ Bomonti Kampüsü: Dev-Genç’liler 29 Nisan’da MSGSÜ Bomonti Kampüsü’nde masa açıp, el ilanı ve bildiri dağıtarak öğrencileri 1 Mayıs’ta “Dev-Genç” saflarında Taksim’e çağırdı. Ayrıca “Mehmet’in Taşları, Berkin’in Sapanıyla 1 Mayıs’ta Taksim'e! - Dev - Genç” imzalı yazılama başta olmak üzere okulun birçok yerinde yazılamalar yaptı.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
7
Adana Okulun çeşitli yerleri 1 Mayıs afişleriyle donatıldı. Dağıtılan bildirileri ilgiyle karşılayan öğrencilerle sohbet edilerek, “1 Mayıs’ta Taksim’e!” şiarıyla DEV-GENÇ saflarına davet edildi.
ANKARA: 25 Nisan günü Dev-
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
8
Genç’liler Keçiören/İncirli Yunus Emre Parkı’nda 1 Mayıs için duyuru masası açtı. Masada 27 Nisan günü yapılacak olan 1 Mayıs pikniği de duyuruldu. Masaya gelen halkımızdan bir kısmı “Neden daha önce hiç burada masa açılmadı, sizlere burada ihtiyacımız var” diyerek Dev-Genç’lilere istekte bulundu. Masada Yürüyüş Dergisi ve tutsak ürünleri halka ulaştırıldı. Grup Yorum müzikleriyle halaylar çekildi. Ayrıca 1 Mayıs için 2 adet pankart asıldı. Pankartların biri General Zeki Doğan Mahallesi girişine, diğeri ise Şirintepe Mahallesi girişine asıldı. Mamak’ta General Zeki Doğan Mahallesi’ne ve Şirintepe Mahallesi’ne toplamda 125 afiş yapıldı. Dev-Genç’liler 24 Nisan’da Kızılay ve çevresinde 1 Mayıs için afiş çalışması yaptı. Yüksel Caddesi’nde “Mehmet Akif’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e” yazan pankart astı. 25 Nisan’da ise Kızılay Karanfil Sokak’ta 1 Mayıs masası açan DevGenç’liler masa ve çevresinde 1 Mayıs pikniğine halkımızı davet eden ozalit de astı. Masada Yürüyüş ve Tavır dergilerinin yanı sıra tutsak ürünleri de sergilendi ve 1 Mayıs bildiri dağıtıldı. Açılan masaya halkımızın yoğun bir ilgisi vardı. Halk Cepheliler 26 Nisan’da 1 Mayıs için toplu bildiri dağıtımı yaptı. Karanfil Sokak’ta başlayan çalışma, Yüksel Caddesi, Sakarya Caddesi, Güvenpark, İzmir Caddesi ve arada kalan bölgeler de dahil
Gülsuyu olmak üzere geniş bir bölgeye bildiri dağıtılarak sürdürüldü. “Mehmet'ten Berkin'e Yürüyoruz Taksime!”, “1 Mayıs'ta Taksim Meydanındayız!” sloganları ile coşkulu bir şekilde süren çalışmada halka yönelikte konuşmalarda yapıldı. Yapılan konuşmalarda faşist AKP iktidarının 1 Mayıs'ı, Taksim'i halka yasaklayamayacağının, Taksim'in şehitlerimizin kanıyla kazanıldığının, bugün de yeni şehitlikler pahasına da olsa Taksim Meydanı’na girileceğinin vurgusu yapıldı. Çalışmaya 14 kişi katıldı. ODTÜ, 24 Nisan’da Dev-Genç'liler kampüste, fakültelerde afiş çalışması yaptı. Aynı zamanda 1 Mayıs piknik çalışması da yapan DevGenç’liler Fizik Bölümü’ne 1 Mayıs pikniğine çağrı yapan ozalit astılar ve Fizik Bölümü önünde masa açtılar. Masada bildiri, Yürüyüş ve Tavır dergileri de sergilendi ve ODTÜ öğrencileri 1 Mayıs’ta Taksim Alanı’na çağrıldı. ODTÜ kampüsünde Dev-Genç'liler 28 Nisan’da afiş ve bildiri çalışması yaptı. Öğlen saatlerinde yemekhanede 1 Mayıs masası açan Dev-Genç’liler ODTÜ’lü öğrencilere Kızılay’da ya da Sıhhiye’de değil de Taksim’de olmak gerektiğini anlattılar. Masada Yürüyüş ve Tavır dergilerinin tanıtımları yapıldı.
ADANA: 24 Nisan’da Halk Cepheliler, Adana’nın yoksul ve emekçi mahallelerinde 1 Mayıs’a çağrı ozaliti yaptılar.
MERSİN: Halk Cepheliler tarafından 23 Nisan’da 1 Mayıs'a çağrı ozalitleri asıldı. Mersin Çarşı, Pozcu, Kazanlı bölgesinde ve Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Kampüsü'nde toplam 13 adet ozalit asıldı.
Mimar Sinan ÜNİ
GAZİANTEP: 27 Nisan’da “Mehmet Akif’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e-Halk Cephesi” afişlemesi yapan Halk Cepheliler AKP’nin katil polisleri tarafından engellenmeye çalışıldı. 3 kişiye toplamda 9 bin lira para cezası kesen polisleri ajitasyonlar ve sloganlarla teşhir eden Halk Cepheliler’e Amerikan uşağı katil polisler saldırıp iki Halk Cepheli’yi işkence ile gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar önce Karşıyaka Polis Merkezi’ne ardından Güven polis noktasına darp edilerek zorla götürüldüler. Güven Polis Merkezi’nde devam eden keyfi gözaltının ardından gece saat 03.00 civarında bırakıldılar. ÇORUM: 25 Nisan’da Pir Sultan Abdal Derneği’nde bir araya gelen Halk Cepheliler, Çorum'da 1 Mayıs çalışmalarına başladı. Bu çerçevede Çorum halkını 27 Nisan’da Pir Sultan Abdal Parkı’na çağıran afiş yapıldı. 80 tane 1 Mayıs afişi, 50 tane Pir Sultan Abdal afişi Kale Mahallesi, Cengiz Topel Caddesi, Emek Caddesi, Ata Caddesi Bahabey Caddesi, Uğur Mumcu Caddesi, Gülabibey Mahallesi, Tekel Sokak, Gazi Caddesi ve Hitit Meslek Yüksek Okulu çevresinde yapıldı. Ayrıca halkı 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya çağıran yazılamalar yapıldı. Çalışmalara 5 kişi katıldı.
KIBRIS: Dev-Genç’liler tarafından 1 Mayıs çalışmaları kapsamında Kıbrıs’ta bulunan tüm üniversite ve liselerde bildiri dağıtımı yapıldı. 1 Mayıs çalışmaları devam ederken birçok kez Dev-Genç’liler polis saldırılarına ve baskısına maruz kaldılar. Çalışmada toplam 10.000 bildiri öğrencilere ulaştırıldı. Ayrıca Lefkoşa
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
HATAY: Halk Cepheliler tarafından 26-27 Nisan’da Armutlu Mahallesi’nde afişlemeler yapıldı. Toplamda 65 tane afiş asıldı. Sokaktan geçen halka 1 Mayıs anlatılıp Taksim’e çağrı yapıldı.
ANTALYA:
Antalya'da şehrin merkezinde 29 Nisan’da farklı bölgelere ozalitler yapıştırılarak, Antalya Halk Cephesi’nin 1 Mayıs'ta Taksim'de olacağı duyurusu yapıldı.
ESKİŞEHİR: Eskişehir’de DevAnkara/İncirli ve genelinde yazılama çalışmaları da yapıldı.
ŞANLIURFA: Halk Cephesi tarafından 29 Nisan’da Şanlıurfa merkez ve Kısas Beldesi’nde afişler astılarak 1 Mayıs’ta Taksim’de Halk Cephesi kortejinde olunacağı duyuruldu.
İZMİR:
Genç’liler 29 Nisan’da Adalar’da 1 Mayıs’ta Taksim’e çağrı için masa açtı. Çekilen ajitasyonlarda halka 1 Mayıs’ın ve Taksim’de 1 Mayıs kutlamanın önemi anlatıldı. Masada 450 bildiri dağıtıldı. Adalar’da da “1 Mayıs’ta Taksim’e” pankartı asıldı. Çalışmanın devamında çarşı merkeze 100 afiş asıp, Anadolu Üniversitesi Yurtlar bölgesinde 300 bildiri öğrencilere dağıtıldı.
EDİRNE:
Halk Cepheliler 29 Nisan’da “Mehmet’ten Berkin'e Yürüyoruz Taksim'e” ozalitleri astı. Bununla beraber çalışmalarına pul, afiş ve bildiri dağıtımıyla davam ettiler.
23 Nisan'da Trakya Üniversitesi Ayşekadın Yerleşkesi’nde Dev-Genç'liler masa açarak, halkı pazar günü yapılacak geleneksel 1 Mayıs pikniğine davet ettiler. 4 saat açık kalan masada 400 adet bildiri
dağıtıldı. Pikniğe ilgi vardı, geleceklerini söyleyenler oldu. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde 24 Nisan’da 1 Mayıs için masa açıldı. Kaldıraç, Öğrenci Kolektifleri ve Dev-Genç’liler yerleşkeye girerken özel güvenlikler tarafından saldırıya uğradı. Bu saldırılarla, devrimci-demokrat öğrenciler okuldan tecrit etmek istendiyse de, üniversiteye girildi. Kantinin girişinde masalar açıldı. Faşist, işbirlikçi özel güvenlik amiri gelerek öğrencileri tehdit etti. Masaların kapanmayacağının söylenmesi üzerine Özel Güvenlik Birimleri öğrencilere saldırarak, zorla dışarı çıkardı. 24 Nisan’da Eğitim Fakültesi’nde yaşanan saldırıyı Trakya Üniversitesi öğrencileri 25 Nisan’da yürüyüş yaparak protesto etti. Yaklaşık 40 öğrenci sloganlarla Kosova Yerleşkesi’ne girip Eğitim Fakültesi’ne çıktı. Kantinde bulunan öğrencilere yaşanan saldırı anlatıldı ve ÖGB teröründen bahsedildi. 1 Mayıs'ın coşkusunu kıramayacakları vurgulandı. Kantinde bulanan öğrenciler alkışlarla eyleme destek verdi. Tekrar oluşturulan kortejle kampüs içinde yürüyüş yapıldıktan sonra Ayşekadın Yerleşkesi ana girişinde açıklama yapıldı. Sloganlarla eylem sonlandırıldı.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Dövüşerek Direnenler Her Zaman Kazanır Bundan iki hafta once yine yıkım yine olay. Şanlıurfa’nın merkezi Eyyübiye İlçesi’ne bağlı olan Osmanlı Mahallesi’nde hazine arazisi üzerindeki 20 kaçak yapının yıkımına iş makineleriyle gelen yıkım ekibi halkın büyük tepkisiyle karşı karşıya kaldı. Yıkım işlerimini başladığını gören Osmanlı Mahallesi halkı bir birine haber vererek 300 kişiyle olay yerinde toplandılar. Evlerin yıkılmaması için ateş yakan, barikatlar kuran 19 ev ve iş sahipleri belediye çalışanlarına ve gelen polise karşı taşlarla ve sopalarla direndiler. Bunun üzerine polis ev yıkımlarına karşı direnen halka TOMA ile tazyikli su sıkarak ve biber gazi atarak saldırdı. Direnme ve hak arama haklarını kullanan Osmanlı Mahallesi halkı ve ev sahipleri barikatlar kurarak, çatışarak yıkımları engellediler. Hak yok, hukuk yok, gücü gücü yetene... polis TO-
MA’larla, gaz bombalarıyla halka saldırıyor... İlla evlerinizi başınıza yıkacağım diyor... Demiyor... bu evleri yıkınca bu halk çoluk, çocuk nerede kalacak... Yoksul halka gelince evleri başlarına yıkılıverir... Kaçak yapı zengilerin villaları olunca yıkamazlar... Meclisten bir yasa çıkartıp yasal hale getirirler... Halkımız! Bizim meclisten yasa çıkartabilecek durumumuz olmadağına göre direnmekten başka yolumuz yoktur... Halk kendi adaletini kendi arayacak... Hiç kimsenin başını soktuğu ev hazine arazisi diye başına yıkılamaz... O hazine denen araziler bizim dedelerimizin kanlarıyla emperyalistlerin işgalinden kurtarılmıştır... Urfa halkının direnişi tüm halkımıza sahip olduklarımızı korumak için ne yapmamız gerektiğine örnektir...
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
9
İstanbul
Ankara
Halk Soframızda ve 1 Mayıs’ta Omuz Omuzayız Tüm illerde Halk Cepheliler merkezi olarak İstanbul Taksim’de yapılacak eylemlerin öncesinde kurulan halk sofralarında 1 Mayıs’ın coşkusunu yaşadı.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
10
İSTANBUL: 27 Nisan günü Halk Cephesi tarafından düzenlenen geleneksel 1 Mayıs pikniği Gazi Sarıtepe Piknik Alanı’nda yapıldı. İstanbul’un yoksul mahallelerinden yola çıkılarak piknik alanına gidildi. Piknik alanına gelenleri daha alan girişinde “Geleneksel 1 Mayıs Pikniğimize Hoşgeldiniz” pankartı karşıladı. Sahnenin arkasına asılan “Mehmet’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e” pankartı Halk Cephesi’nin bu seneki 1 Mayıs şiarıydı. Alana ayrıca Mehmet Akif Dalcı’nın ve Berkin Elvan’ın fotoğrafının bulunduğu pankartlarla birlikte, “Ekmek, Adalet ve Özgürlük için Yürüyüş Okuyalım Okutalım”, “Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler”, “Diren Kazova-DİH”, “Halkın Mühendisi Egemen Akkuş’a Özgürlük/Halkın Mühendis Mimarları” pankartları asıldı. İdil Kültür Merkezi, Diren Kazova-DİH, Yürüyüş Dergisi ve Boran Yayıncılık, TAYAD’lı Aileler ile FOSEM’in açtığı Berkin Elvan fotoğraf sergisi de yeni kayıtların alındığı bir masa açtı. Kurulan sofralarla yapılan kahvaltıların ardından saat 12.00’da program
başladı. Açılış konuşmasının ardından Liseli Dev-Genç’liler şiirler okudu. İlk olarak Alican Demirtaş “Düşmanın beynine kan sıçradı/Kan Berkin’in kanıydı/Soruldu hesabı Berkin’in, sorulacak/Soran Muharremler olacak” dizeleriyle biten Berkin için kendisinin yazdığı şiiri okudu. Ardından yine Liseli Dev-Genç’liler Kahraman Altun’un “Neslim” ve Pablo Neruda’nın “Bir Ceza İstiyorum” şiirlerini okudular. Okunan şiirlerin ardından İdil Halk Tiyatrosu’nun Gazi Mahallesi Topluluğunun Kazova işçilerinin direnişi anlattığı tiyatro gösterimi izlendi. Sarıgazi ve Kartallı gençlerin oluşturdukları Grup Umut Yağmuru kendi yaptıkları parçalarını pikniğe gelenlerle paylaştı. Son olarak söyledikleri marşlarında Muharrem Karataş’tan Ahmet İbili’ye tüm devrim şehitlerini anarak savaşın devam edeceğini vurguladılar. Grup Umut Yağmuru’nun ardından ara verilerek, yemek dağıtımı yapıldı. Verilen aranın sona ermesiyle Bağcılar Karanfiller Kültür Merkezi’nin müzik grubu, Tiyatro Simurg sahnede yerlerini aldı. Tiyatronun ardından Halk Cephesi 1 Mayıs Komitesi tarafından 1 Mayıs çağrısı okundu. Okunan çağrının ardından komite adına söz alan Halk Cepheli “Halkın çocuklarının eli armut toplamayacak, Haziran Ayaklanması ile birlikte çatışmada, savaşta ustalaştık” dedi. Yapılan konuşmanın ardından Haziran Ayaklanması ile özdeşleşen Emine Teyze sahneye çağrılarak nasıl
sapan kullanılacağını gösterdi. Emine Teyze’nin ardından Osman Genç, Ayla Yılmaz ve Grup İklim birlikte sahneye çıkarak türküler ve şiirsel öyküleriyle Halk Cephelilerle birlikte oldular. Ezilen Kürt halkının türküleri, halaylarıyla 1Mayıs’ta Taksim’de olunacağı çağrısını yapan Dengi Hevi sahnedeki yerini alarak Kürtçe ezgileri seslendirdiler. Kürtçe kavga türküleri eşliğinde çekilen halayların ardından geçtiğimiz günlerde tahliye olan Kamu Emekçileri Cepheli memurlardan Selvi Polat sahneye çıkarak Bakırköy Hapishanesi Özgür Tutsakları’nın selamlarını iletti ve Kürtçe türkülerden iki tanesini dile getirdi. Denge Hevi’nin ardından Grup Yorum sahnedeki yerini aldı. “Güleycan” parçasıyla başlayan konser 1 Mayıs Marşı ile devam etti. Grup Yorum adına yapılan konuşmalarda milyonların örgütlendiği ve bu 1 Mayıs’ın AKP’ye dar edileceği söylendi. Yapılan konuşmada “Berkin’in katili de, emri verenler de hesabını verecekler. And olsun, şart olsun ki Taksim’i zapt edeceğiz. Alanları yasaklayanlardan hesap soracağız” denildi. Grup Yorum’un söylediği parçalarda Halk Cepheliler coşkulu halaylar çekti. 1600 kişinin katıldığı ve 1 Mayıs kararlılığının dile getirilerek Umudun Adı’nın haykırıldığı piknik Grup Yorum’un Umudun Çocukları ile birlikte söylediği Çav Bella marşı ile sona erdi.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
ADANA:
Halk Cepheliler’in barajda DSİ piknik alanında düzenlediği ve 200’e yakın kişinin katıldığı piknik 1 Mayıs’a çağrı için yapılan açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmanın ardından ozanların söylediği türküler hep birlikte söylendi. Söylenen türkülerin ardından halat çekme, yumurta taşıma oyunları oynandı. Ortak yenilen yemeğin ardından Adana Özgürlükler Derneği müzik grubu konser verdi. Piknik alanında açılan stantlarda ise Yürüyüş ve Tavır dergileriyle tutsaklardan gelen ürünler sergilenerek satışa sunuldu. Pikniğin son bölümünde piknik alanını gözetleyen ve çekim yapmaya çalışan polisler insanları tedirgin etmek ve korkutmak amacını güderken pikniğe gelen kişilerce teşhir edilerek alandan gitmeleri sağlandı. Yapılan kirli oyun ve polislerin amaçları halka ve pikniğe katılanlara da anlatıldı. Söylenen türküler ve çekilen halayların ardından 1 Mayıs sloganlarıyla piknik sona erdi.
ANKARA: Ankara Halk Cephesi tarafından 27 Mayıs günü geleneksel 1 Mayıs Pikniği gerçekleştirildi. Piknik için sabah saat 9.30’da Kurtuluş Parkı’nda toplanılarak hep birlikte Kılıçlar Köyü’ne geçildi.1 saat süren yolculuk boyunca türküler, marşlar söylendi. Piknik alanına gelindiğinde “Mehmet’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e/Halk Cephesi” pankartı olmak üzere birçok pankart asıldı. Ardından kahvaltı hazırlıklarına başlanıldı. Uzunca bir masa kurularak yapılan kahvaltının ardından piknik programı başladı. 1 Mayıs şehitleri nezdinde dünya devrim şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından DİH’in ve Halk Cephesi’nin 1 Mayıs konuşmaları ve şiirlerin ardından yarışmalarla devam edildi. Yarışmalara ilgi büyüktü, sırasıyla çuval giyme, yumurta taşıma ve halat çekme yarışması yapıldı. Son olarak da “1 Mayıs ve Şehitlerimiz” konulu bilgi yarışması yapıldı. Yarışmanın ardından Hep birlikte yemeğe geçildi. Yemekten sonra voleybol, futbol ve ip atlama gibi oyunlar oynandı. Ardından da
İdilcan Kültür Merkezi müzik grubu marşlar ve türküler söyledi, halaylar çekildi. Sonrasında gün boyu dağıtılan çikolataların hediye çekilişiyle birlikte 1 Mayıs Pikniği sonlandırıldı. 200 kişinin katıldığı piknik hep birlikte yapılan temizliğin ardından sona erdi.
ÇANAKKALE: 27 Nisan günü Çanakkale Dev-Genç’liler Kilitbayır’da 1 Mayıs Pikniği düzenlediler. Piknik alanına gelinince hep birlikte kahvaltı hazırlanarak topluca yenildi. Piknikte çeşitli oyunlar oynandı ve 1 Mayıs’ın önemi, 1 Mayıs şehitlerimiz anlatılıp Taksim’in önemi üzerine sohbetler edildi. Daha sonra yağmurun yağmasıyla çardakta ateş yakılıp Grup Yorum şarkıları söylendi ve halay çekildi.
ESKİŞEHİR:
Eskişehir’de 27 Nisan günü 1 Mayıs pikniği için Musaözü Barajı’na doğru yola çıkıldı. “Mehmet Akif’ten Berkin’e Yürüyoruz Taksim’e 1 Mayıs’ta Halk Cephesi Saflarında Olalım” yazılı pankartın asıldığı piknik alanında daha sonra büyük bir masanın etrafında hep birlikte kahvaltı yapıldı. Ardından türküler şarkılar söylendi. Çekilen halayların ardından oyunlar oynandı. Halat çekme ve bilgi yarışması yapıldı. Bilgi yarışmasının sonucunda yarışmayı kazanan gruba Mahir Çayan posteri verildi pikniğe gelen ailelere ise hediyeler verildi. Kütahya Dev-Genç’in de katıldığı pikniğe 50 kişi katıldı.
BURSA: 27 Nisan günü 1 MaKOCAELİ: Kocaeli DevGenç’liler; 27 Nisan günü Umuttepe Kent Ormanı'nda 1 Mayıs Pikniği düzenledi. Piknik sabah 10.00'da kahvaltı ile başladı. Kahvaltıdan sonra hep birlikte oyunlar oynandı türküler söylendi. Ormanda türküler ve marşlar eşliğinde yürüyüş yapıldı. 16.30'da yenen yemeğin ardından program başladı. Programda 1 Mayıs’ın ve 1 Mayıs alanının önemine ilişkin konuşma yapıldı. Konuşmanın ardından konu üzerine sohbetler edildi. Bu sene de yeni şehitler pahasına da olsa Taksim’de olacağımız vurgulandı ve 1 Mayıs alanı Taksim'e çağrı yapıldı. Alanda piknik yapmakta olan halk da pikniğimize ilgiliydi. Saat 19.00'da alanda yapılan temizliğin ardından söylenen marşlarla piknik sonlandırıldı. HATAY: Geleneksel 1 Mayıs Pikniği 27 Nisan günü gerçekleştirdi. Samandağ’ın Tomruksuyu Hz. Hıdır Türbesi’nin çevresinde yapılan pikniğe 200 kişi katıldı. Devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşuyla başlayan piknikte 1 Mayıs’ın anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı. Yemeklerin yenmesiyle birlikte, müzik grubunun seslendirdiği türkülerle halaylar çekildi. Çuval yarışı, yumurta yarışı, ip çekme yarışı ve skeçler yapıldı.
yıs pikniği gerçekleştirildi. Hep birlikte hazırlanan kahvaltının ardından kısa bir açılış konuşması yapıldı. Sonrasında oyunlara geçildi. Yumurta ve çuval yarışı, halat çekme gibi oyunlarla eğlenen kitle çay arasının ardından Yürüyüş Dergisi’ndeki 1 Mayıs yazısının okunmasıyla başlayan sohbet 1 Mayıs üzerine yapılan konuşma, tarihe dair anıların anlatımı ve 1 hafta önce tahliye olan insanlarımızın 1 Mayıs’a ve Özgür Tutsaklığa dair anlatımlarıyla devam etti. En son Bursa’nın müzik grubu Grup Yarın’ın söylediği şarkılara eşlik edilerek halaylar çekildi.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
ANTALYA: Sarısu Piknik Alanı’nda geleneksel 1 Mayıs Pikniği yapıldı. Kahvaltıyla başlayan program, halat çekme, yumurta taşıma, voleybol vb. oyunlarla devam etti. Oyunların ardından başlayan müzik programında Antalya Grup Yorum korosu pikniğe katılanlara Grup Yorum'dan, Grup Özgürlük Türküsü'nden ezgileri ve çeşitli Anadolu türkülerini söyledi, halaylar çekildi. Verilen yemeğin ardından 1 Mayıs’ın önemine dair sohbet edildi. 100 kişinin katıldığı pikniğe dışarıdan aileler de katıldı.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
11
Berkin Elvan İçin Adalet Günü... Türkiye’nin Dörtbir Yanında Cepheliler Eylemlerle Adalet İstedi... AKP Berkin Elvan’ın Katillerini Koruyor!
Katillerin Peşini Bırakmayacağız! Biz Bulup Yargılayacağız! Berkin Elvan’ın Ölümünün 40. Gününde İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Edirne, Antalya, Balıkesir, Erzincan, Tekirdağ, Adana, Denizli’de...
17 Eylem 88 Gözaltı İstanbul Taksim: 61 Gözaltı İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde Liseli Dev-Gençliler’den yol kesme: 8 gözaltı... İstanbul’da 23 Nisan etkinliğinde Liseli Dev-Gençliler’den pankart açma: 4 gözaltı Tekirdağ: Dev-Gençliler’den Berkin için Yürüyüş: 5 gözaltı... Denizli: Berkin için Dev-Gençliler’den eylem: 10 gözaltı...
12
Berkin'in katillerinin bulunup cezalandırılması için bir hafta içinde 17 eylem yaptık, 88 gözaltı verdik. Ağır yaralanıp hastaneye kaldırılanlarımız oldu. Polisin ne TOMA'sı, ne gazı, ne kalkanı-copu katillere öfkemizi, adalete özlemimizi haykırmamızı engelleyemedi. Adalet yerini bulana kadar engelleyemeyecek de. 20 Nisan 2014 günü Berkin Elvan'ın ölümünün 40. gününde Taksim Anıtı'na ekmek bırakmak için giden Halk Cepheliler’e polis azgınca saldırdı. 61 kişi gözaltına alındı, gördüğü işkenceler nedeniyle 6 kişi kafa travması, 8 kişi ortopedik nedenlerden hastaneye kaldırıldı. İstanbul Çayan ve Okmeydanı, Ankara, İzmir, Bursa, Edirne, Antalya, Balıkesir, Erzincan, Tekirdağ, Adana, Denizli'de eylemler yapıldı. Tekirdağ'da yapılan yürüyüş sonrası 5 kişi gözaltına alındı. Denizli'de yapılan eyleme polis saldırarak 10 kişiyi işkenceyle gözaltına aldı. Liseli Dev-Genç'liler 21 Nisan 2014 tarihinde Boğaziçi Köprüsü'nü kesip kendilerini demirlere zincirlediler. 12 metre uzunluğunda "Berkin'in Katilleri Cezalandırılsın!" pankartı açan 8 Liseli Dev-Genç'li gözaltına alındı. Elbette gözaltılar onları engelleyemez. Onların hamuru cüret, cesaret ve fedayla karılmış. Hemen iki gün sonra 23 Nisan'da çıktılar ka-
tillerin karşısına. Onlardan bayram kutlamaları bekleniyordu. Oysa onlar çocuk değillerdi, ortada kutlanacak bir bayram da yoktu. Berkin'in katledilmesinin baş sorumlularından biri olan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun karşısına 23 Nisan kutlamaları sırasında "Berkin Elvan Ölümsüzdür" pankartıyla çıktılar. 4 Liseli Dev-Genç'li gözaltına alındı. Yurtdışında da faşist devletin suçu yüzüne haykırıldı. Polonya Büyükelçiliği'nin 23 Nisan'da yaptığı törene giden Halk Cepheliler yaptıkları eylemle AKP'yi teşhir ettiler. Ayrıca Hollanda ve Belçika'da anma yapıldı, Yunanistan'da kırk yemeği verildi. İl il, ülke ülke büyük bir emekle en sağır kulaklar duyuncaya kadar anlattık Berkin'i. Berkin'in kim olduğunu ve kimler tarafından öldürüldüğünü.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
AKP İlk Günden Beri Katilleri Koruyor, Biz Bulup Yargılaycağız! AKP katillerini nasıl korursa korusun. Mahkemeleri katiller hakkında nasıl karar verirse versin biz katillerin peşini bırakmayacağız. Katillerin yargılanmasını faşizmin mahkemelerine bırakmayacağız. Berkin’in cenazesini kaldıran milyonların ADALET özlemini boşa çıkartmayacağız. Berkin’in katillerinin hükmü milyonlar tarafından verildi. Havasız, susuz nasıl yaşanılmazsa adaletsiz de yaşanılmaz. Binlerce yıllık deneyimlerinden bilir halkımız adaletsiz yaşanılmayacağını. Berkin'in cenaze günü bir kasabın vitrinine
astığı "Berkin'in katillerini bana verin-Kasap" dövizinde bulur en somut ifadesini adalete duyulan özlem ve aynı zamanda katillerine duyulan öfkenin büyüklüğü. Öfkemizde, özlemimizde büyük! Öfkeliyiz çünkü; AKP Berkin'in katillerini koruyup, kollamaya devam ediyor. Olayın üzerinden 10 ay geçmesine rağmen gaz kapsülünü atan polis açığa çıkarılmadı. 10 ay boyunca yılmadan, usanmadan yaptığımız eylemler; sergilediğimiz ısrar ve kararlılık sonucu 'yetkililerce' olmadığı söylenen Mobese görüntüleri birdenbire bulundu. Bu bizim mücadelemizin sonucudur. Yetmez! Biz Berkin'in katillerini istiyoruz! Berkin Elvan için adalet
mücadelesini katiller bulunana kadar büyüteceğiz. Katillerinizi daha fazla saklayamayacaksınız...
Sabrımız Sonsuz Değil, Öfkemiz İse Yıldırımdan Daha Yakıcı! Adalet özlemimiz büyük. Sabrımız sonsuz değil! Berkin'in katillerini kim korursa korusun ve nereye saklanırsa saklansınlar bulup çıkaracağız. Çünkü biz halkız. Milyonlarcayız. Milyarlarca gözümüz, kulağımız, elimiz var. Halkımız! Berkin'in katillerinin bulunup cezalandırılması için bildiğiniz her şeyi bize anlatın.
Bencillik Çürütür Dayanışma Büyütür Halk Cepheliler 25 Nisan’da yoksul halka dayanışma eylemleri çerçevesinde ayakkabı dağıtımı yaptılar. İstanbul Çayan’da Nurtepe Otobüs Durağı’nda stant açılarak yapılan dağıtıma halk yoğun ilgi gösterdi. Halk Cephesi yoksul halkın sorunlarına çözüm üretirken, dayanışmanın gücünü ve düzenin alternatifi olduğunu göstermiş oldu.
Yozlaşmaya Karşı Halk Kültürümüzü Yayalım
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
İstanbul Kuruçeşme Halk Komitesi 26 Nisan’da Türkü Gecesi düzenledi. Yapılan türkü gecesinde halk türküleri bağlama, gitar, kaval eşliğinde hep birlikte söylendi. Halk kültürünü yaşatmak için her cuma saat 20.00’de türkü geceleri devam edeceği belirtildi. Türkü gecesine 15 kişi katıldı.
Duvarlar Yoksulların Matbaasıdır Cepheliler 28 Nisan’da Hatay’ın Samandağ İlçesi’ne bağlı Yaylıca Beldesi’nin duvarlarına umudun adını nakşettiler. Yaylıca sokaklarına “Berkin Elvan Ölümsüzdür! Cephe”, “Umudun Adı DHKP-C”, “Dev-Genç”, “Cephe” yazılamaları yapıldı. Ayrıca Samandağ’a bağlı Tekebaşı Belediyesi’nde “Diren Suriye Halkı Seninleyiz- DHKP-C”, “Cephe”, “Kızıldere Son Değil Savaş Sürüyor-DHKC” ve “DHKPC” yazılamaları yapıldı.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
13
Çocuklarıyla Çalıp Çırpanlar, Çocuklarımızın Katillerini Koruyor! Bu Çocuklar, Bu Ülke Bizim! Hesap Verinceye Dek, Kabusunuz Olacağız! Halk Cepheliler, Berkin’in katillerinin bulunması için ülkenin çeşitli yerlerinde eylem yapmaya, adalet istemeye devam ediyorlar.
Ankara
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Ankara’da umudun çocuğu Berkin Elvan için 20 Nisan’da kırk yemeği verildi. İvme Dergisi’nde verilen yemek öncesinde Berkin Elvan ve tüm devrim şehitleri için saygı duruşu yapıldı. Ardından katiller yargılanıncaya kadar Berkin Elvan için Adalet Nöbeti eylemlerinin devam edeceği ifade edildi. Yemeğe 45 kişi katıldı. Ayrıca, Halk Cephesi tarafından başlatılan Berkin Elvan için "Adalet Nöbeti"nin 5.’si gerçekleştirildi. Berkin’in katilleri bulunana kadar adalet istemeye, hesap sorulmaya devam edileceği belirtilen açıklamada, 23 Nisan’da işkenceyle gözaltına alınan 4 Dev-Gençli’den bahsedildi. Her hafta Berkin için adalet isteyenlerin ülkenin dört bir yanında sürgünler yaşadıkları, işten atıldıkları, işkencelerle gözaltına alındıkları belirtildi. Bir saatlik oturma eylemi boyunca Berkin’in hesabını sormak için 1 Mayıs’ta Halk Cephesi saflarına katılmaya çağrı yapıldı, aynı içerikte sloganlar atıldı. Eyleme 32 kişi katıldı.
Çanakkale Çanakkale Dev-Genç’liler 26 Nisan’da Berkin Elvan için adalet yü-
rüyüşü yaptı. Yürüyüş Golf Çay Bahçesi'nden başlayıp İskele Meydanı'na kadar devam etti. Meydanda oturma eylemi yapıldı. Eylemde yapılan açıklamada; “Berkin’in katili AKP’nin polisidir. AKP yöneticileri ve başbakan katliamı meşru göstermek için Denizli ellerinden geleni yapmışlardır. Katilleri cezalandırmak yerine, ‘benim polisim destan yazdı’ lemi ile devam etti. Okunan metinde “Bugün Berkin Elvan’ın ve çocuk diyerek katilleri kahraman ilan ettiler. yaşta öldürülen evlatlarımızın, RoBunun üstüne bir de umudun çocuğu boski’nin katilleri meydanlarda kitlelere Berkin Elvan’ımızı, bahanelerle reskonuşmalar yapacak, çocuk bayramı men terörist ilan ederek, katliamı örtdiye kutlama yapacaklar… Bizler Berbas etmek istediler. O saatte dışarıda kinler’in, Çağdaşlar’ın, Ceylanlar’ın, ne işi varmış, elinde neden sapan Uğurlar’ın ablaları, ağabeyleri, yolvarmış? Faşizmin zulmü karşısında daşları olarak onların katilleri yargıelleri armut mu toplayacaktı! Berkin’in lanana kadar susmayacağız. Onların elindeki sapan, yüzündeki fular, fakatillerinin sokaklarda ellerini kollarını şizme karşı meşruluğumuzdur! sallayarak dolaşmalarına ve yeni katBizler adalet istiyoruz. Ekmek liamlar yapmalarına izin vermeyecedemek adalet demektir. Adalet demek ğiz.” denildi. namus demektir, özgürce yaşamak Oturma eylemi boyunca aynı içedemektir. Çocuklarımız katledilmeden rikte sloganlar atıldı. Eylemde Grup evlerine ekmek götürebilsin diye, Yorum’un türküleri ve marşları söyDev-Genç'liler olarak, Berkin’in kalendi. Çevredeki esnaflar karanfil tilleri cezalandırılana, halka hesap getirip bırakarak eyleme destek verdi. verene kadar mücadelemizi sürdüEyleme DGH de destek verdi. receğiz” denildi. Yürüyüş öncesi 3 gün boyunca İskele Meydanı’na ve şehir merkezine Berkin Elvan’ın posterleri asıldı ve bildiri dağıtımı yapıldı. 30 poster ve 750 bildiri dağıtıldı. 30 kişinin katıldığı yürüyüşte aynı içerikte sloganlar atıldı.
Balıkesir
Çanakkale 14
Balıkesir’de 23 Nisan’da Berkin Elvan için TÜİK binası önünde DevGenç ve Öğrenci Dayanışması tarafından eylem yapıldı. Basın açıklaması ile başlayan eylem saat 21.00’a kadar oturma ey-
Adana Adana’da “Berkin Elvan için adalet istiyoruz” eylemleri devam ediyor. 26 Nisan’da İnönü Parkı’nda yapılan eyleme 10 kişi katıldı. Yapılan açıklamada Haziran Ayaklanması’nda Berkin’i vuran polisler hakkında savcılığın zoraki soruşturma açtığını belirten Halk Cepheliler “AKP’nin polislerine sesleniyoruz. Ne kadar işkence yapsanız da, katletseniz de, baskı yapsanız da Berkin Elvan’ı sahiplenmeye devam edeceğiz. Hak yerini buluncaya kadar adalet talebimizi haykıracağız. Katillerden hesap soracağız. Berkin’in sesi olmaya devam edeceğiz” dediler.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Denizli Denizli’de ise Berkin Elvan’ın katillerinin bulunmasını isteyen Dev-Genç’liler 25 Nisan’da eylem yaptı. AKP önüne yürümek isteyen Dev-Genç’lilere AKP’nin faşist polisi azgınca saldırdı. Yaşanan saldırı sonrası 10 Dev-Genç’li gözaltına alındı.
İşkenceleriniz Berkin İçin Adalet Talebimizden Vazgeçiremez “Sizi de Berkin Gibi Katledeceğiz!” Halk Cephesi’nin 20 Nisan’da “Berkin’in Katilleri Bulununcaya Kadar Susma Türkiye” kampanyası çerçevesinde yapılan ekmek bırakma eylemine polis vahşice saldırmıştı. Gün boyu bireysel olarak Taksim Anıtı’na ekmek bırakma şeklinde gelişen eylemde onlarca kişi gözaltına alınırken akşam saat 19.00’da Anıt’a yapılan yürüyüşe de saldıran polis 61 kişiyi gözaltına aldı. Taksim haricinde Boğaziçi Köprüsü’nde Dev-Genç’liler zincirleme ve yol kesme eylemi yaptılar. Polis orada da vahşice saldırırken, işkencelerini Dev-Genç’lileri zincirle boğmaya kadar tırmandırdılar. 25 Nisan’da Beşiktaş’ta bulunan Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi’nde işkence gören Halk Cepheliler basın toplantısı düzenlediler. Basın toplantısında Barış Önal, “Berkin’in Ekmeğine Dokun-
yerlerde sürüklediğini söyleyerek nasıl bir vahşet uygulandığını duyurdu. Bu zincir olayının ardından polislerin “Sizi de Berkin gibi katledeceğiz” sözlerinden yapılan işkencenin emniyet teşkilatı içinde sistemli ve kendileİstanbul rince meşru bir uygulama olduğunun anlaşıldığını söyledi. ma” yazılı pankartla yürüyen 100 Yine Liseli Dev-Genç’li Alican Halk Cepheli’nin önünün sivil ve Demirtaş Taksim Anıtı’na ekmek bıçevik kuvvet polisleri tarafından kerakamadan gözaltına alındıklarını söysildiğini bunun üzerine ise sloganlar ledi. Ellerine arkadan ters kelepçe taattıklarını söyledi. Kitlenin slogan kıldığını ve polislerin kelepçelerden atmasıyla polislerin üzerlerine çultutarak kendilerini havaya kaldırdıklandığını belirten Önal, tepki olarak larını ve gözaltına alındıklarında benzer oturma eylemi başlattıklarını anlattı. işkencelere maruz kaldıklarını, yine İlk anda polislerin çullanmasından götürüldükleri karakollarda işlem yakaynaklı oturma eyleminin birkaç pılmadan bekletildiklerini söyledi. grup şeklinde yapıldığını fakat ortak Halkın Hukuk Bürosu avukatlabir ruh haliyle direndiklerini söyledi. rından Aycan Çiçek söz aldı. Avukat Gözaltına alınırken yaşadıkları işAycan Çiçek genel olarak gözaltı işkenceyi Önal, tüm bunların dışında lemlerinin hukuksuzluklar dizisi olotobüsten aşağı atmalar ve duvarlara duğunu anlattı. Taksim’de gözaltına vurmaların da olduğunu ve bu işalınanları haber aldıklarını fakat araşkencelerin sistemli şekilde işlediğini, tırmalarına rağmen polislerin bilgi gözaltına alınanların vucüdunda oluvermemesi nedeniyle bulamadıklarını şan morluklar ve yaralanmalar üzesöyledi. Haseki Devlet Hastanesi’nde rinde durarak anlattı. Gözaltına bir otobüs bulduklarını, polislerin alınan 61 kişiye de aynı işkencelerin söyledikleri diğer hastanelerde ise yapıldığını belirtti. hiç kimseyi bulamadıklarını söyledi. Ardından Liseli Dev-Genç’li YaTers kelepçe takılmasının ise başlı kup Işık söz aldı. Kolu alçıya alınmış başına bir işkence olduğunu belirtti. şekilde konuşan Işık “Liseli DevSon olarak Barış Önal tekrar söz Genç’liler olarak Boğaz Köprüsü’ne alarak Berkin’e yakışır şekilde dipankart astık” dedi. “Berkin’in Karendiklerini ve başları dik olarak çıktilleri Cezalandırılsın” yazılı pankart tıklarını söyledi. Berkin’in katilleri açtıktan sonra kendilerini zincirlecezalandırılana kadar mücadeleye diklerini ve yolu kestiklerini anlattı. devam edeceklerini belirterek basın Polislerin kestikleri zincirleri Liseli toplantısını noktaladı. Dev-Genç’lilerin boynuna dolayarak
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Çocuk Katilleri Mahallelerimize Saldırmaktan Vazgeçin Halkın Adaleti Bu Kadar Sabırlı Değildir Geçtiğimiz hafta Sarıgazi'de 18 ayrı eve ve Haklar Derneği'ne yapılan operasyonda 12 kişi polis tarafından işkenceyle gözaltına alındı. Yaptıkları bu operasyonlarla AKP'nin işkenceci polisleri cephelileri bitiremeyeceğini anlamış ki mahallelere tekrar baskınlara başladı. Cepheliler gündüz vakti polisin yaptığı baskınları protesto etmek için 25 Nisan’da Kaymakamlığın yanında yığınak yapan işkenceci polislere havai fişek ve molotoflarla saldırdılar. Demokrasi Caddesi’ni trafiğe keserek
barikatlar kuran Cepheliler saat 22.00’de eylemi iradi olarak bitirerek geri çekildiler. Yapılan açıklamada: ”AKP’nin işkenceci, çocuk katili polislerini uyarıyoruz! Devrimcilerin bulunduğu yoksul mahallelerden uzak durun, yaptığınız her operasyonun karşılığını aynı şekilde alırsınız. Operasyonlarla Cephelileri bitiremezsiniz, daha çok paranoyak olursunuz” ifadeleriyle bitirildi. Sarıgazi'den gözaltına alınan ve ardından tutuklanan 4 devrimci, yapılan itiraz üzerine daha sonra tahliye oldular.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
15
HER 3 ÇOCUKTAN 2’SİNİN SEFALET VE YOKSULLUK İÇİNDE YAŞADIĞI BİR ÜLKEDE
ÇOCUK BAYRAMI KUTLANMASI RİYAKARLIKTIR! ÜLKEMİZDE 6-13 YAŞ GRUBUNDA 10 MİLYON 398 BİN 454 ÇOCUK VAR! 23 NİSAN’IN ÇOCUKLARA ARMAĞAN EDİLDİĞİ ÜLKEMİZDE;
273 BİN 634 OKUL ÇAĞINDAKİ ÇOCUK ÇALIŞTIĞI İÇİN OKULA GİDEMİYOR!
RESMİ RAKAMLARA GÖRE 42 BİN, GAYRİ RESMİ RAKAMLARA GÖRE 200 BİN ÇOCUK SOKAKLARDA YAŞIYOR!
0-6 YAŞ GRUBUNDA 300 ÇOCUK ANNESİYLE BİRLİKTE HAPİSHANEDE YAŞIYOR
14-18 YAŞ GRUBUNDA 2 BİN 300 ÇOCUK HAPİSHANEDE TUTSAK
2 BİN ÇOCUK KAYIP! HER YIL 7 BİN ÇOCUĞA TECAVÜZ EDİLİYOR 24 YILDA 569 ÇOCUK DEVLET TARAFINDAN KATLEDİLDİ!
BİR YILDA 633 ÇOCUK İHMALLE YAŞAMINI YİTİRDİ!
4.5 MİLYON ÇOCUK YOKSUL! 8 MİLYON 397 BİN ÇOCUK AĞIR KOŞULLARDA ÇALIŞTIRILIYOR!
500 BİN ÇOCUK SOKAKTA ÇALIŞTIRILIYOR
10 BİN ÇOCUK SOKAKTA DİLENDİRİLİYOR
2013 YILINDA 59 ÇOCUK İŞ CİNAYETİNDE KATLEDİLDİ
16
Bu kara tablo faşist devletin eseridir. Yaptıkları 23 Nisan şovları işte bu tablonun üstünü örtmek için yapılmaktadır... Evet bir ülkede çocukların beyni o ülkenin polisi tarafından sokaklara akıtılıyorsa 23 Nisan Çocuk Bayramı şovlarıyla kimseyi kandıramazsınız... Bu devlet 24 yılda 569 çocuğumuzu katletti. Her yıl 7 bin çocuğa tecavüz ediliyor... Çocuklarımıza tecavüz eden, iş cinayetlerinde katleden, 2 binin üzerinde çocuğunu hapishanelere dolduran devletin çocuk bayramı kutlaması ikiyüzlülüktür. “Riyakarlık aşağılığın son haddidir” İşbirlikçi AKP iktidarı da aşağılıktır. 23 Nisan’da her yıl olduğu gibi kendi koltuklarından kalkıp yerlerine bir çocuk oturtarak şovlar yapan katil AKP’nin çocuklarımızın bayramını kutlaması ikiyüzlülüktür, riyakarlıktır, yalancılıktır. Ne kadar da çok çocuklara değer verdiklerini göstermek istediler. Bu görüntüler AKP ile de sınırlı değil, on yıllardır iktidardakiler bu tür şovlarla gösterirler çocuklara ne kadar değer verdiklerini. Yalandır. Onların her şeyi sahtedir. Ama saklayamadıkları gerçekler var bu ülkede. Yandaki tablo bu ülkenin gerçeğidir. Ayaz bebekler var bu ülkede. Konya Ereğli’de camları kırık olduğu için naylonla örtülü tek odalı kerpiç bir evde, soğuktan donarak öldüğünde, 40 günlüktü Ayaz bebek. Muharremler var bu ülkede. Van’da öldü... 2014 yılında yolu kapalı olduğu için, hastaneye götürülemeyen bir ilçede öldü Muharrem. Babasının sırtında bir çuvalla gitti hastaneye.
12’sinde sokak ortasında babasıyla birlikte kurşuna dizilen Uğur Kaymazlar, 14’ünde Lice’de askeri kışladan atılan havan mermisiyle parçalanarak yaşamını yitiren Ceylan Önkollar, Roboski’de katledilen çocuklar... Polis tarafından katledilen 14 yaşında Berkin Elvan var . “ Emri ben verdim” diyerek çocuklarımızı öldürenler çocuklarımızı sevemezler. Çocuklarımızın bayramlarını kutlayamazlar. Bu çocuklar devlet tarafından öldürülmüş, katledilmişlerdir. Ölümler soruşturulmamış, yargılama olmamış ve hiçbir katil mahkumiyet yaşamamıştı. Daha bitmedi. Suç dosyaları çok kabarık çok. 23 Nisan’da Türkiye: 8 Milyon 397 Bin Çocuk İşçi. “23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle “Türkiye’de çocuk işçiliği gerçeği” raporunu açıkladı. DİSK-AR, raporda dünyada her 5 çocuktan birinin çalışmak zorunda bırakıldığı belirtilirken, Türkiye’de ise 5-17 yaş arası toplam çalışan çocuk sayısının 8 milyon 397 bine ulaştığı vurgulandı. Raporda, 2013 yılında en az 59 çocuk işçinin ise iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği kaydedildi. Son on yılda AKP’nin sermaye politikaları sonucunda çocuk işçi sayısı %50 arttı.” Bu rakamların dışında, çocuk esirgeme yurtlarında çocukların kötü koşullarda yaşadıkları gibi bu çocuklar fuhuşta da kullanılıyor. Siz bakmayın koltuklarını çocuklara ve-
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Hayatın Öğrettikleri
Her Şey Sahiplenmemize ve Emeğimize Bağlı!
Dergi Sayısını Arttırmak da!
Derginin halka daha fazla ulaştırılması ile ilgili uzun süredir bir kampanya yürütüyoruz. Birçok araçla dergimizi halka sahiplendirmeye ve direnen milyonlara ulaştırmaya çalışıyoruz. Bunu gerçekleştirmenin yolu planlı programlı bir şekilde çalışmaktır. Yani önce biz kendimiz sahiplenecek, hedefler koyacak ve bu hedeflere ulaşmak için programlar yapacağız. Dergi sayısı kendiliğinden değil, Cepheliler’in kararlı iradesiyle artacak. İşte bunu gerçekleştirmek için önce okurlarımızla, dağıtımcılarımızla kahvaltı programları yapıyor ve dergimizi, kampanyamızı tartışıyoruz. Ben de bu kahvaltılara katılmak için Anadolu’da iki yere gitmiştim. İki ayrı yerde yaptığımız kahvaltılarda dergimizi tartıştık, hedefler koyduk. İki ayrı yerde de güzel sonuçlar aldık. İki yer birbirinden çok farklı bir yapıya sahipti. Birinci gittiğim yerde, daha çok yaşça büyük insanlarımız vardı. Genç insanlarımız azdı. Burada, kampanyamızı ve dergimizin önemini tartışarak neler yapabileceğimizi konuştuk. Ve sonuçta bir program yaptık. Asgari de olsa kampanyamızı örgütlemiş olduk. Toplu satışlar, masa açma vb. programları koyarak dergi için bir hedef belirledik. Tüm insanlarımızı bu programa tamamen katamamış olsak da bir yerden başlamıştık ve ilk adımı atmış olduk. Bu önemliydi. Gerisi bu aldığımız kararların hayata geçirilmesiydi. Daha sonra bir sonraki toplantıya katılmak için başka bir ile geçtim. Burada önceki yerden tamamen farklı olarak hem katılımcı sayısı fazlaydı, hem de hemen hepsi çok gençti, liseliydi. Çoğu belki dergimizi yeni tanıyor, düzenli bakmıyordu bile... Toplantıya başladığımızda bu durumu göz önünde bulundurarak derginin önemi ve içeriği üzerine daha fazla durdum. Dergimizi anlatmak gerekiyordu. Neyi rerek sözde çocuk sevgilerini şov yaparak gösterenlere. Tekrar ediyoruz. Yalandır, Onların her şeyi sahtedir… Onlar çocuklarımızı sevemezler…. 14 yaşındaki Berkinler’in katliam emrini verenler çocuklarımızı sevemez…. İşte Türkiye gerçeği bunun kanıtıdır. Onlar bir yandan şov yaparken diğer yandan gençlerimize işkence uygulamaktan çekinmiyorlar. Eyüp Feshane’de gerçekleştirilen resmi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliğinde ‘Berkin Elvan Ölümsüzdür’ pankartı açan ve slogan atan 4 Liseli Dev-Genç’li gözaltına alındı. Çocuklara bunları yapan bir
sahipleneceğimizi ve gerektiğinde ne için bedel ödeyeceğimizi yeni-genç insanlarımız bilmeliydi. Canlı bir toplantı oldu. Hep beraber kararlar aldık. Mesela aldığımız kararlardan biri dergiyi okumaktı. Ve toplantıyı bitirdiğimizde yeni hedeflerimiz vardı. Sonrasında bu aldığımız kararları takip ettim. İki yerde de dergi sayısı arttı. Birinci gittiğim yerde toplu satış yapılmıyordu, toplu satışlar başladı ve bunu yaşça büyük insanlarımız yaptı. Halen de yapıyorlar. İkinci gittiğim yerde ise dergi 2 katına çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Düzenli toplu satışlar, kapı çalışmaları yapılıyor. Yani genç-yaşlı, yeni-eski insanlarımızın emeğiyle dergimiz büyüyor şimdi.
Sonuç olarak; 1- Bazen yakınımızdaki insanlarımızı bu çalışmalara katmada sorun yaşıyoruz. Ama bilmeliyiz ki, insanlar sahiplendiği şeyler için emek harcar. Dergimizi mutlaka sahiplendirmeliyiz. Derginin onların halkın içindeki sözü olduğunu göstermeliyiz. Toplu tartışmalarla veya tek tek konuşarak, ama vazgeçmeden bunu yapmalıyız. 2- Kahvaltı programı, yakınımızdaki insanlarımızın daha fazla sahiplenmesini yarattı. İlk adımı böyle oldu. Bir sonraki adımda yeni yeni insanlarımızı bu sahiplenmeye katmayı, yeni dağıtımcılarımızı yaygınlaştırmayı hedeflemeliyiz. 3- Genç-yaşlı, yeni-eski fark etmez. Mesele sahiplenmek ve emek harcamaktır. Ve pratikte gördüğümüz gibi şu an iki yerde de dergimiz düzenli artmaktadır. 4- Dergimizi arttıracağımıza önce kendimiz inanmalıyız. Bunun için kendimize ve direnen milyonlara güvenmeliyiz. Gerisi plan-program, gerisi emektir...
devlet var. Sonuç olarak bu devlet çocukları katleden, hapse atan, hapishanelerde çürüten, yetiştirme yurtlarında tecavüz eden, aç bırakan, çocuk yaşta köle gibi çalıştırıp emeğini sömüren bir devlettir. Resmi rakamlara göre 42 bin, resmi olmayan rakamlara göre 200 bin çocuğunu sokakta yaşamak zorunda bırakan bir devlettir. 23 Nisan’da yapılan şovlar bu suçların üstünü örtmek içindir. Ama biz buna izin vermeyeceğiz. Onlar bizim çocuklarımız. Siz her ne kadar katlederek yok etmek isteseniz de
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
umudumuzun çocukları hep var olacaktır. Sizin zülmünüz sürdükçe bizim umudumuzun çocukları kat be kat çoğalacaklar. Bitirdik, Bitiriyoruz, Bitireceğiz diye demagoji yapsanız da biz umutlarımızla büyüyeceğiz. Asıl biz sizi bitireceğiz. Sevcanlar’ımız, Erkanlar’ımız, Sibeller’imiz, Berkinler’imiz hep var olacaklar. Ne yaparsanız yapın buna engel olamıyacaksınız. Yaptıklarınızdan dolayı sizden hesap sormamızı engelleyemeyeceksiniz. Berkinler ellerinde sapanlarla karşınıza dikilecek...
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
17
Amerikan Emperyalizmine Karşı Savaşmanın Onurunu Taşıyoruz
Cephe’nin Onur Listesi -2-
2009-2010 yılları arasında gerçekleştirilen AMERİKA DEFOL BU VATAN BİZİM kampanyası çerçevesinde:
Kars:
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
18
Kars Gençlik Derneği 21 Mart günü "Amerika Defol Dedikleri İçin Tutuklanan Vatansever Öğrenciler Serbest Bırakılsın" pankartıyla bir eylem yaptı. Antakya: Halk Cepheliler Ulus Meydanı'nda 20 Mart günü tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için eylem yaptılar. Mersin: 13 Şubat günü Halk Cepheliler "Amerika Defol Bu Vatan Bizim" dedikleri için tutuklananların serbest bırakılması ile ilgili bir eylem yaptılar. 14 Şubat Pazar günü Halk Cepheliler çarşı merkezinde "Amerika Defol Bu Vatan Bizim" kampanyasının afişlerini astılar. Mersin'de aynı gün Taş Bina önünde "Amerika Defol!" dedikleri için tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için eylem yapıldı. 19 Şubat günü Taş Bina önünde toplanan Halk Cepheliler "Amerika Defol Dedikleri İçin Tutuklanan Vatanseverler Serbest Bırakılsın" pankartıyla yürüyüşe geçtiler. Elazığ: Halk Cephesi tarafından 17 Kasım günü Postane Meydanı'nda bir eylem yapıldı. Eylemde, "Amerika Defol Bu Vatan Bizim" yazan bir pankart açıldı. Gemlik: Halk Cephesi 15 Kasım günü eski minibüs garajında İncirlik Üssü'nün kapatılması için eylem yapıldı. -15 Kasım günü Malatya Soykan Parkı'nda Halk Cephesi İncirlik Üssü’nün kapatılması için bir eylem
THKP-C’DEN DEVRİMCİ SOL’A DEVRİMCİ SOL’DAN DHKP-C’YE ANTİ-EMPERYALİST GELENEK KESİNTİSİZ DEVAM EDİYOR! “AMERİKA DEFOL BU VATAN BİZİM” KAMPANYASI yaptı. -Bursa Gençlik Derneği Girişimi 21 Şubat günü Bursa Kent Meydanı'nda "Amerika Defol Bu Vatan Bizim" dedikleri için tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için eylem yaptı. -Halk Cephesi 2009 Ekim ayının başında "ABD DEFOL, BU VATAN BİZİM" diyerek bir kampanya başlattı. -Hatay Özgürlükler Derneği Antakya Ulus Meydanı'nda 13 Mart günü tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için eylem yaptı. 14 Mart günü açılan imza masasında 203 imza toplandı. -Bursa Gençlik Derneği Girişimi, 14 Mart günü Bursa Kent Meydanı'nda yaptıkları eylemle tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılmasını istedi. Eylemin ardından açılan imza masasında 211 imza toplandı. -Muğla Gençlik Derneği Girişimi, 14 Mart günü Sınırsızlık Meydanı'nda, Edirne'de tutuklanan vatansever öğrencilerin serbest bırakılması için eylem yaptı. 14 Mart günü Kültür Sokağı önünde ''Amerika Defol'' dedikleri için tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için eylem yapıldı. -Halk Cepheliler 15 Kasım günü İstanbul ABD Konsolosluğu önünde "Amerika Defol Bu Vatan Bizim" sloganını haykırdılar. -20 Kasım 2009’da Dolmabahçe’de eylem yapıldı. Ve buradan İn-
cirlik Üssü’ne doğru hareket edildi. Yol güzergahı olan Kocaeli, Bursa, Eskişehir, Ankara ve Adana'da da eylemler yapıldı. -Ankara’daki eylem 21 Kasım’da Toros Sokak’tan Abdi İpekçi Parkı’na yürüyüş olarak yapıldı ve 300 kişi katıldı. -Adana'daki eylemler 22 Kasım günü yapıldı. İlk olarak İnönü Parkı’nda açıklama yapıldı. Açıklamadan sonra Adliye önündeki caddeden Merkez Camisi’nin olduğu yere kadar yürüyüş yapıldı. Merkez Camisi’nin önünden otobüslerle İncirlik Üssü’ne gidildi ve üssün önünde açıklama yapıldı. -26 Kasım’da Adana’da polisin kampanya çalışmalarını engellemek için sürekli para cezası kesmelerini protesto eden eylem yapıldı. -Elazığ’da 20 Kasım günü kampanya eylemi yapıldı. -20 Kasım günü İzmir Kemeraltı girişinde kampanya eylemi yapıldı. -21 Kasım günü Dersim’de Sanat Sokağı’nda eylem yapıldı. -21 Kasım’da Malatya’da eylem yapıldı. -20 Kasım’da Ankara Sakarya Caddesi’nde eylem yapıldı. -6 Aralık akşamı kampanya kapsamında İstanbul Küçükköy’de Grup Yorum konseri yapıldı. -İktidarın Afganistan’a 500 asker daha gönderecek olması 8 Aralık günü Taksim’de eylem yapılarak pro-
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
testo edildi. Eylemin ardından Galatasaray Lisesi’ne kadar sloganlar eşliğinde yüründü ve bildiri dağıtımı yapıldı. -8 Aralık günü Sarıgazi Mehmetçik Lisesi öğrencileri “Amerika Defol Bu Vatan Bizim” pankartı açarak yürüyüş yaptılar. -İstanbul Üniversitesi’nde ve Boğaziçi Üniversitesi’nde toplu çalışma yapıldı. Çalışmalarda pul, bildiri, afiş ve kuşlama yapıldı. -13 Aralık’ta İstanbul Makine Mühendisleri Odası’nda Halkın Hukuk Bürosu tarafından “Emperyalizm ve Bağımlılık İlişkileri” konulu panel düzenlendi. -16 Aralık günü Adana da kampanya dahilinde eylem yapıldı. -16 Aralık günü Bursa’da Afganistan’a asker gönderilmesini protesto için eylem yapıldı. -15 Aralık günü Antalya’da eylem yapıldı. -23 Aralık günü Ankara Yüksel Caddesi’nde eylem yapıldı. -21 Aralık günü Kocaeli’de eylem yapıldı. -20 Aralık günü İzmir’de eylem yapıldı. -26 Aralık günü Taksim’de 23 Aralık günü de Ankara Yüksel Caddesi’nde eylem yapıldı. -Edirne, Kars ve Erzincan’da yapılan linç girişimleri 3 Ocak’ta Adana, Ankara ve Muğla’da, 4 Ocak’ta Antalya, Adana ve İzmir’de, 5 Ocak’ta ÇHD tarafından Sultanahmet Adliyesi önünde ve Bursa’da yapılan eylemlerle protesto edildi. -9 Ocak günü Halk Cepheliler yapılan saldırıları teşhir etmek için eylem yaptılar. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yapılan eylemde; “İmza Toplamak Yasak, Basın Açıklaması Yapmak Yasak, Edirne’ye Girmek Yasak, Yasaklarınıza Boyun Eğmeyeceğiz” yazan pankart açıldı. -Adana’da 10 Ocak günü İnönü Parkı girişinde Halk Cepheliler Edirne, Kars ve Erzincan’daki “Amerika Defol Bu Vatan Bizim” diyenlere yapılan saldırıları protesto ettiler.
-Bursa Gençlik Derneği Girişimi, 10 Ocak’ta Bursa Kent Meydanı’nda, Edirne'de arkadaşlarının tutuklanmasını, onlara destek olmak için giden arkadaşlarının linç edilmek istenmesini protesto etmek için eylem yaptı. -10 Ocak günü Kocaeli Gençlik Derneği tarafından İnsan Hakları Parkı’nda bir eylem yapıldı. -9 Ocak günü Hatay Özgürlükler Derneği Antakya Ulus Alanı’nda eylem yaptı. -9 Ocak günü Halk Cephesi’nin çağrısıyla Emek ve Demokrasi Platformu ülkemizde yaşanan linçleri ve faşist saldırıları protesto etmek için Mersin’de eylem yaptı. -Dev-Genç’liler Edirne'de vatanseverlere yönelik polis saldırısını ve linç girişimini 7 Ocak günü Gülsuyu Ertuğrul Gazi Lisesi önünde yaptıkları eylemle protesto ettiler. -Bursa'da Halk Cepheliler, 12 Ocak günü imza masası açtılar ve Edirne'de kontrgerillanın örgütlediği linç saldırılarını, Eskişehir, Erzincan ve Kars'taki gözaltı terörünü protesto etmek için bir eylem yaptılar. -Malatya’da 9 Ocak günü PTT Meydanı’nda bir eylem yapıldı. -Elazığ Halk Cephesi 14 Ocak günü Hozat Garajı’nda “Amerika Defol Bu Vatan Bizim” dedikleri için linç edilip tutuklananların serbest bırakılması için bir eylem yaptı. -10 Ocak günü Muğla Sınırsızlık Meydanı’nda Muğla Gençlik Derneği Girişimi eylem yaptı. -İstanbul’da her gün Galatasaray Lisesi önünde saat 13.00 ve 21.00 arasında imza masası açılarak imza toplandı. 14 Ocak’ta masa açılırken yapılan eylemde Halk Cephesi adına İbrahim Çuhadar bir açıklama yaptı. -16 Ocak günü Kars'ta Edirne'de vatansever gençliğe yönelik saldırıları ve tutuklamaları protesto etmek için Gençlik Dernegi Girişimi tarafından eylem yapıldı. -Elazığ Halk Cephesi 14 Ocak günü Hozat Garajı’nda “Amerika Defol Bu Vatan Bizim!” dedikleri
için linç edilip tutuklananların serbest bırakılması için bir eylem yaptı. -Bursa Gençlik Derneği Girişimi, 17 Ocak günü yaptığı eylemde “Amerika Defol” demenin her vatanseverin görevi olduğunu belirtti. -Kocaeli Gençlik Derneği 17 Ocak günü İnsan Hakları Parkı’nda bir eylem yaptı. -Malatya Gençlik Derneği Girişimi tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için eylem yaptı. -16 Ocak günü yapılan eylemde; “Her şeyiyle Amerika’ya bağımlı bir ülkede Amerika defol demek bedel ödemek demektir. Aylardır bu bedelleri ödüyoruz” denildi. -Hatay: 16 Ocak günü Antakya Ulus Alanı’nda Hatay Özgürlükler Derneği tarafından Edirne’de tutuklanan vatanseverler için eylem yapıldı. -İzmir: Halk Cephesi 17 Ocak günü Konak Kemeraltı girişinde yaptığı eylemde gerçek vatanseverlerin “Amerika Defol!” diyen devrimciler olduğu onlara saldıranlarınsa vatan hainleri olduğu vurgulandı.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
-Muğla: 17 Ocak’ta Edirne’de hukuksuzca tutuklanan vatansever öğrencilerin serbest bırakılması için Muğla Gençlik Derneği Girişimi eylem yaptı. -Adana: 17 Ocak günü Kültür Sokağı önünde yapılan eylemde "Amerika Defol Bu Vatan Bizim Dedikleri için Tutuklanan Vatanseverler Serbest Bırakılsın" pankartı açıldı -Ankara: 17 Ocak günü Edirne'de tutuklanan vatansever öğrencilerin serbest bırakılması ve linç saldırılarının teşhir etmek için Ankara Gençlik Derneği tarafından eylem yapıldı. -24 Ocak günü Kars'ta “Amerika Defol Bu Vatan Bizim” kampanyası çerçevesinde Edirne'de tutuklanan vatanseverlerin serbest bırakılması için At Heykeli'nin önünde Kars Gençlik Derneği Girişimi bir eylem yaptı.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
-Sürecek-
19
Amerika'nın Aklı Uçkuruna Kaçmış Başkanı Clinton ve Asker Kaçağı Başkanı Bush Çürümüş Düzenin Çürümüş Temsilcileridir
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
20
Amerika tüm dünya halklarına zulmediyor. Ortadoğu'dan Balkanlar'a Afrika'dan Latin Amerika'ya dünyada sömürü ile geri bıraktırılmış ne kadar halk varsa, hepsinin baş düşmanı, ortak düşmanı Amerika'dır. Dünyanın en obez halkına sahip olan Amerika, Afrika'daki açlığın sorumlusudur... Dünya'da silah satışında bir numara olan Amerika, çıkan her savaşın sorumlusudur. Ülkeleri işgal kararları, insansız hava araçlarıyla halkların tepesine yağdırdıkları bombalarla bir numaralı suçludur Amerikan emperyalizmi. Halklar bu zulüm altında ezilirken; ABD başkanları ahlaksızlıklarına kılıf arıyor. Irak işgali sırasında 4500 Amerikan askeri öldü. Amerikan ordusuna işgal, katliam ve işkence talimatı veren ABD Başkanı George W. Bush ise bir asker kaçağı! Kendisi askere gitmeyen ama ordusunun askerlerine ölme talimatı veren bir asker kaçağı! Bush böyleyken; ondan önceki ABD Başkanı Clinton ise aklı uçkurunda, ahlaksızlıktan başını kaldıramayan bir halk düşmanıdır. Amerikalı 58 tarihçinin Clinton'la ilgili hazırladığı bir araştırmaya göre, Clinton, 41 Amerikan başkanı içinden ahlaki açıdan en düşkünü... 41 Amerikan başkanı içinde ahlaksızlıktan 41. sırada yer alıyor. Amerika'nın yöneticileri de düzenleri gibi çürümüştür. Clinton'un ahlaksızlıkları daha
henüz seçim çalışmaları sırasında açığa çıkmıştı ancak bu konudaki asıl ününü Monica Lewinsky ile yaşadığı ahlaksızlığa borçlu. Lewinsky ile ilişkisi sürerken halihazırda evli olan Clinton'un 4 kadınla daha adı geçiyordu. Ayrıca Paula Jones isimli bir kadını taciz ettiği için de hakkında dava açılmıştı. Clinton ahlaksız ABD başkanları sıralamasında yalnız da değil üstelik. "Dünyadaki en büyük 10 politik seks skandalı" içinde 3 Amerikan başkanının adı geçiyor. Birisi Clinton diğer ikisi ise ABD’nin 3. başkanı Thomas Jefferson ile Marilyn Monroe ile yaşadığı ahlaksızlıkla tanınan John F. Kennedy. 21 Ocak 1993 tarihinde başkan seçilen Clinton, yüksek mahkemeye verdiği "Lewinsky ile uygunsuz bir ilişkiye girmedim" ifadesinin delillerle yalanlanmasının ardından kendi halkı tarafından YALANCI olmakla da suçlandı. Aklı uçkurundan çıkmayan Clinton, bu haliyle Amerikan emperyalizminin sömürü çarkının dönmesine hizmet de etmiştir. Ahlaksızlıkları sadece düzenlerinin çürümüşlüğünün göstergesidir. Bizim için en büyük suçları ise halkları yönelik katliam saldırıları, çıkardıkları savaşlar, işgaller ve daha pek çok komplo, yalan, saldırı, yoksulluk, yozlaşma vb.dir. Suçları tek tek saymakla bitmez. Dünya üzerinde yaşanan tüm olumsuzlukların en büyük sorumlusudur Amerika. Clinton, Irak halkına uygulanan ambargonun baş sorumlusudur. Ambargonun sebep olduğu açlık,
Bill Clinton ile Monica Lewinsky
ilaçsızlık yüzünden bir milyondan fazla Iraklı öldü. Clinton uçkurunun peşindeyken, dünya halklarına zulmetmeye devam ediyordu. Amerika'nın ahlaksız düzeninin sonuçlarıdır bunlar. Yugoslavya'nın parçalanmasından, 72 gün boyunca Yugoslav halkının tepesine inen her bombadan sorumludur Clinton. Clinton, Güney Amerika'da uyuşturucuyla mücadele adı altında kontrgerillayı yaygınlaştırdı. 1993-2001 yılları arasında görev yapan Clinton, dünya halklarına karşı düzenlenen her saldırıdan bizzat sorumludur. Aklı uçkurundan çıkmayan bir insanın nasıl olup da başkanlık yaptığı konusunda ise, düzenlerinin çürümüşlüğünün bir göstergesi olduğunu söylemek isteriz. Ahlaksızlar, soysuzlar, sopsuzlar dünyayı yönetemez. Çakal sürüleri, karşılarında direnen dünya halklarını bulacak. Sonuç olarak, ırz düşmanlarının, ahlaksızların dünya halklarına verecek hiçbir şeyi yoktur. Çürümüş düzene karşı Amerikan emperyalizmine karşı sürdürdüğümüz mücadele onurumuzdur!
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
OLİGARŞİ İÇİ ÇATIŞMA DEVAM EDİYOR: HAŞİM KILIÇLAR UMUT OLAMAZ... Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin 52. kuruluş yıl dönümü töreninde yaptığı konuşma AKP ve Fethullahçılar arasındaki çatışmayı bir kez daha gösterdi. Haşim Kılıç konuşmasında bol bol “hukukun evrensel niteliği”nden, "hukukun üstünlüğünden" söz etti; özgürlüklere, otoriterleşen iktidarlara karşı "kişi güvenliği"ni ifade etti. Haşim Kılıç konuşmasında; "Hukukun evrensel ilkelerine göre hareket ettiğimiz açıktır. Dostluk ve düşmanlık alanlarına kapalı olduğu gibi, bireysel inançların da dışındadır. İnsanlık onurunun varlığı, temel hak ve özgürlükleri de evrenselleştirmiştir. Tehditler karşısında savunmak anayasa mahkemelerinin en temel görevidir. (...) Herkese bildik gelen bir sözle yeniden tekrarlamak gerekirse hukuk güvenliği insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak tanımlanabilir. (....) Kainatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur. Hukukun ve dinlerin koruma altına aldığı yegane değer budur. Mahkememizin 52. kuruluş yıl dönümünde size verebileceğimiz söz, bu değerin korunması konusunda mensuplarımızın kararlı iradelerinin devam edeceğidir. (...) Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibidir”dedi. Haşim Kılıç ın konuşmasında doğrudan Tayyip Erdoğan’ı da hedef alarak onu "gömlek değiştirmek" yani dün savunduklarına, inançlarına sahip çıkmamakla bir başka deyişle "ilkesizlik ve döneklikle" de suçlamış oldu. Böylece kendisinin ve çıkarlarını savunduğu kesimlerin ne kadar "ilkeli ve dürüst" olduğunu da ifade etmiş oldu. Birden bire en demokrat, en özgürlükçü kesilen Haşim Kılıç "Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de herkesin karşısına çıkmaya devam edeceğiz" diyordu. Twitter yasağına iptal kararında olduğu gibi, bazı bireysel başvuruların iç hukuk yolu tüketilmeden ele alınmasına ilişkin AKP’nin kimi eleştirilerine Kılıç’ın verdiği cevap da en az diğer cevapları kadar demagoji içeriyordu: "Kırmızı çizgimiz özgürlük" Haşim Kılıç’a ilk cevabı hükümet adına Bekir Bozdağ verdi: “AYM Başkanı, konuşmasında AYM’nin yasamanın, yürütmenin, yargının üzerinde olduğunu ifade ile 'Biz vatandaşların sorunlarını çözmek için hazırız' mesajı vererek,
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Turgut Özal tarafından 1990 yılında Anayasa Mahkemesi Üyeliğine getirildi. 2008 yılında Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na getirildi. 70'li yıllarda İBDA-C çevresi içinde yeraldığı söyleniyor. Bugün AKP’nin faşist politikaları karşısında yaptığı açıklamalarla ve Twitter’in kapatılması konusunda aldığı kararla birden “yeni muhalefet” denilerek demokrasi havarisi kesiliverdi... Oysa Haşim Kılıç AKP’nin iktidarı boyunca, AKP’nin faşist terörüne hiçbir itirazı olmamıştır. AKP’nin faşist mahkemelerinin tüm kararlarının arkasında olmuş, tüm halk düşmanı kararları onaylayan olmuştur. Ne zaman ki, AKP-Fethullahçılar çatışması gün yüzüne çıkmış Haşim Kılıç da birden demokrat kesilivermiştir... Haşim Kılıç’ın demokratlıkla uzaktan yakından ilgisi yoktur... Gerici faşistin tekidir. Faşist devletin halk düşmanı faşist kurumlarından birinin başıdır...
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
çok güçlü bir alternatif bir iktidar olarak gösteriyor. AYM’nin veya başkanın yasama, yürütme ve yargı üzerinde vesayet organı gibi hareket etme hak ve yetkisi yoktur. AYM Başkanı'nın açıklamaları gösteriyor ki Türkiye'nin yeni bir muhalefeti olmuştur. Muhalefet partileri boşluğu dolduramamıştır. AYM Başkanı bu boşluğu doldurmaya niyetlenmiş görükmektedir. Muhalefet partileri için hayırlı olsun." Kısacası AKP nin bu çatışmada Haşim Kılıç’ın sözlerine verdiği ilk refleksi "yargı vesayeti"ne karşı çıkmak oldu. Geçmişte "asker vesayeti" "bürokrat vesayeti" vb. üzerinden mağdurluk edebiyatı yapan AKP bu kez de "yargı vesayeti" demagojisine sarıldı. Bekir Bozdağ cevap konuşmasını "TBMM"den yaparak "yargı vesayeti"ne karşı "milletin iradesi"ni temsil ettiklerini anlatmaya çalıştı. Böylece oligarşi içi it dalaşında yeni bir şov yapma fırsatı bulmuş oldu. Cemil Çiçek "hiç kimse oraya azarlanmaya gitmedi" dedi. Bülent Arınç’ta "Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin Haşim Kılıç eliyle dövülmesine, örselenmesine tahammül etmeyeceğiz"diyerek AKP cep-
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
21
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
22
hesinin Haşim Kılıç’a alacağı tavrın ne olacağını da ifade etmiş oldu. Haşim Kılıç’ın konuşmasının hemen ardından burjuva muhalefet ve burjuva medya Tayyip Erdoğan’ın neleri söyleyeceği, Haşim Kılıç’ı nasıl "paralellikle" suçlanacağı, "çeteci" sözlerine muhatap olacağı vb. tartışmasına girişti. Tayyip Erdoğan’ın otoriterliği ve eleştiriye tahammülsüzlüğünü Haşim Kılıç’ın konuşması nedeniyle "ifade etme" cesaretini gösterdiler. CHP ve MHP gibi burjuva partileri kendilerinin yerine Haşim Kılıç’ın konuşmasından memnundular. Oligarşi içi çatışmadan kendilerinin karlı çıkacağı hevesiyle Haşim Kılıç’ın düne kadar neden sesini çıkarmadığını sorgulamaya çalışmadılar. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Siyasi partilerin kendi aralarındaki görüşlerini, yurttaş bir siyasal çekişme olarak görüyor. Başkanın bu çıkışı çok önemliydi. Siyasetçi değil hukukçu, hukukun üstünlüğüne, Türkiye’nin saygınlığına günlük, sıcak politikaya, yargının karıştırılmaması çağrısını yaptı" dedi. Kılıç'ın yaptığı açıklamaları değerlendiren MHP Ankara Milletvekili Özcan, "Doğruya doğru, bu sözler doğru sözler, ciddi eleştirilerdir. Yarından itibaren Haşim Kılıç ile ilgili linç kampanyası başlatılacaktır. Paralel yapı yerine AYM'yi koyacaktırlar" dedi. Burjuva basının köşe yazarları arasında Haşim Kılıç’a ciddi anlamda destek verenler oldu. Haşim Kılıç’ın bir "hukuk manifestosu" yazdığı öne sürüldü. Anayasa Mahkemesi’nin "yeni bir muhalefet odağı" haline geldiği iddia edildi. "Açıklama, demokrasi ve özgürlük beklentisi olanlara moral vermiş"ti. Kimilerine göre Haşim Kılıç "umudu tükenenlere umut ver"mişti. Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Akyol’a göre "hukuk tarihimizde evrensel hukuka en çok vurgu yapılan konuşmayı" dinlemiştik. Pekçok burjuva politikacı ve gazeteci Haşim Kılıç’ın konuşmasını abartarak onu bir "demokrasi kahramanı" haline getirmeye çalıştılar. Daha düne kadar Haşim Kılıç’ın AKP
ile birlikte halka saldıranların safında olduğunun üzerini örtmeye çalıştılar. Halkın faşizme duyduğu öfke ve bu öfkenin düzen dışına çıkma "tehlikesi" onları öyle korkutmuş olmalı ki Haşim Kılıç’tan medet ummaya başladılar. Onun aracılığıyla halkı düzene yamamaya çalıştılar. Ancak ne yapsalar da "malzeme çürük"tür. Ve kısa sürede de açığa çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi’de halka karşı işlenen saldırıların suç ortağıdır. Torba yasalarla sayısız yasa değişikliğini bir gecede onaylayan onlardır. Topraklarımızı emperyalist talana açanlar, bu ülkenin vatanseverlerini, devrimci ve demokratlarını yıllarca hapislerde yatıranlar, milyonlarca insanın telefonlarını dinleyen onlardır. Fethullahçılar kendilerine meşruluk kazandırmak ve AKP faşizmine karşı halkın büyüyen öfkesini arkasına almak için bu çatışmada "demokrasi kahramanı" rolüne girmeye çalışıyorlar. AKP iktidarının ilk gününden itibaren işlenen suçlara Fethullahçılar da ortaktır. Yağma ve talanın, rüşvetin, yolsuzluğun, işkence ve katliamların sorumluları onlardır... Fethullahçılar AKP karşıtlarının taleplerini sahipleniyor görünmeye çalışıyorlar. Çünkü oligarşi içi çatışmada kendilerini meşrulaştırmaya ve yeni ittifaklara ihtiyaçları var. Tıpkı AKP’nin birden bire "ulusalcılar, futbol taraftarı.." vb. gibi düne kadar saldırdığı kesimleri yanına çekmeye çalışması gibi... Haşim Kılıç’ın halkın kimi taleplerini dile getirmesi, AKP karşıtlarının taleplerinin ortak sesi olması AKP Fethullah çatışmasında yeni mevziler kazanmaya çalışmalarındandır. Fethullahçılar’dan, emperyalistlerden, emperyalistlerin işbirlikçilerinden "demokrat" olamaz. Çünkü onlar halka her türlü saldırının bizzat planlayıcısı ve uygulayıcısıdırlar. Hiçbir yalan, demagoji halkın gözünü boyayamaz. Onun faşizme olan öfkesini söndüremez. 17 Aralık’tan bu yana AKP ile Fet-
hullahçılar arasında kıyasıya bir çatışma sürmektedir. Bu çatışmada halkın çıkarları, halkın talepleri yoktur. İdeolojik bir farklılık da yoktur. İftiralar, komplolar, küfürler, kamera kayıtları, hırsızlık, rüşvet vb. pisliklerin dışında en küçük bir düşünce tartışmasına ya da ideolojik farklılığa rastlayamazsınız. Bakın, Haşim Kılıç’ın konuşmasının ardından onun için Tayyip Erdoğan ne diyor: "Onun da kaseti var, onu da dinlemişler" Yani Haşim Kılıç tehdit ve şantajla Tayyip Erdoğan aleyhinde konuşuyor. Bu çatışmada tehdit ve şantaj kullanmak o kadar doğal hale gelmiş ki, Erdoğan kendisini savunmak için yaptığı demagoji de bile hemen bunu kullanıyor. En küçük bir ideolojik tartışma yaşanmıyor.
HALKIMIZ! AKP faşizmine karşı Anayasa Mahkemesi’ne ya da başka bir burjuva kesime bel bağlanamaz. AKP faşizminin adaleti yoktur. Ancak bu hak mücadelesinde güveneceğimiz tek güç yine kendi gücümüzdür. Halkın kendi özgücüdür. Haklarımızı söke söke alacağız. Haşim Kılıçlar, Tayyip Erdoğanlar... Hepsi bu mücadelede bizim karşımızdalar. Onlar yağma ve talan düzeninin savunucularıdır. Kavga bizim çıkarlarımız için yapılmıyor. Kavga oligarşi içindeki pay kapma nedeniyledir. Bu düzende asla adalet olmayacak. Pislik asla bu düzen içinde temizlenmeyecek. Yeni bir düzen kurmak; geleceğimizi kendi ellerimizle yaratmak zorundayız. Çözüm devrimdir. Halkın kendi iktidarı için savaşmasıdır. Anayasa Mahkemesi’ni, Haşim Kılıçlar’ı umut olarak gösterenlere karşı çıkalım. Kendi örgütlülüklerimizi oluşturalım, kendi savaşımızı büyütelim...
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
30 Mart Yerel Seçimleri Oligarşinin Krizini Çözmedi... Cumhurbaşkanlığı Seçimleriyle Halkı Oyalamak İstiyorlar! Cumhurbaşkanlığı Seçimleri de Oligarşinin Krizini Çözemez!
Çözüm Devrimdir Yerel seçimler bitti... Fakat bir ay oldu, tartışmalar hala sürüyor... Tam da oligarşinin durumuna uygun... Seçimlerden geriye, sandıklarda yaptıkları hırsızlıklar, usülsüzlükler, pislikler kaldı. Seçim öncesinden AKP’nin elektrikleri kesip sandıklara müdahale edeceği söylentileri vardı... Hırsıza kilit dayanmaz misali diğer partilerin tüm çabalarına rağmen tüm halkın gözlerinin içine baka baka hırsızlıklarını yaptılar... Sandıklarda yapılan hırsızlıklardan kaynaklı onlarca il ve ilçede seçim sonuçlarına yaplan itirazların 66’sını Yüksek Seçim Kurulu Kabul etti... Kabul edilen itirazların 55’i AKP’nin yaptığı itirazlar... Diğer partilerin itirazlarının ise sadece 10’u kabul edildi. Seçimi iptal edilen ve yeniden yapılacak yerlerin hepsi de AKP’nin kaybettiği belediyelerdir... Muhalefet partilerinin yaptığı itirazlar reddedilirken AKP’nin yaptığı itirazların büyük çoğunluğu kabul edildi... Ve hala yerel seçim sonuçları tartışılıyor... Yerel seçimler AKP’nin krizini çözmedi, çözemez... Oligarşi AKP’ye mahkum. AKP’nin alternatifini yaratamıyor... Halkın düzenden rahatsızlığı en üst boyutta yaşanırken oylar AKP’nin muhalefeti partilere gitmiyor... Bu yanıyla CHP’ye umut bağlayan küçük burjuva kesimlerin umutları adeta suya düştü... 30 Mart yerel seçimlerinden daha iki hafta önce üç milyon insan HIRSIZ, KATİL AKP diyerek Berkin Elvan’ın cenazesini kaldırırken, Türkiye’nin hatta dünyanın dörtbir yanında yüzbinlerce kişi eylemler, grevler, boykotlar yaparken bu öfke neden kendini sandıkta göstermemişti... Neden CHP’nin oyları artmayıp AKP’nin oyları düşmemişti... “AKP’nin hır-
Haziran Ayaklanması’na katılan yüz binler, milyonlar ne oldu diye soruyor, umutlarını düzen içi çözümlere bağlayan kesimler... Cevabı 13 Nisan’da ülkemizin dört bir yanından gelen ve 1 milyonun üzerinde kişinin katıldığı Bağımsız Türkiye Konseri’dir. Bağımsız Türkiye Konseri’ne katılan 1 milyonun üzerindeki halkımız hiç de umutsuz değildi... Tam tersine emperyalizme ve faşizme karşı omuz omuza vermişlerdi. Alan, 1 milyonun üzerinde kitlenin KATİL, HIRSIZ AKP’den hesap soran sloganlarla inledi. Yüzbinler Haziran Ayaklanması’nda olduğu gibi AKP’ye karşı öfke ve kinle doluydu... Halk umutsuz değil, UMUT DİRENİŞTİR! UMUT CEPHE’DE!.. UMUT DEVRİMDİR! sızlıkları, yolsuzlukları, pislikleri bu kadar ayyuka çıkmışken, halk nasıl oluyor da hala AKP’ye oy veriyor”du... Birçok köşe yazarı, televizyon yorumcusundan bu tür umutsuzluk içeren yorumlara tanık olduk... Örneğin CNN TV’de program yapan Şirin Payzın Bağımsızlık Konseri hakkında röportaj yaptığı Grup Yorum’a yerel seçim sonuçları üzerinden “bu tablo sizi umutsuzluğa sürüklemiyor mu?” diyor... Şirin Payzın’ın umutsuzluğunun tersine Grup Yorum, ‘hayır biz çok daha umutluyuz, çünkü halk çözümü bu düzen içinde görmüyor... Biz faşizmin seçimlerle değil, devrimle yenileceğini söylüyoruz...’ diyor...
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Halk Neden Hala AKP’ye Oy Veriyor? 30 Mart yerel seçimlerinde partilerin il genel meclisi ve büyükşehir belediye meclislerinde aldıkları oy oranları şöyle: AKP yüzde 43.5, CHP 25.64, MHP 17.67, BDP 4.68. AKP, 2011 genel seçimlerinde yüzde 50’ye yakın oy almıştı. Bu seçimlerde 2 milyon civarında bir oy kaybı oldu. Onca hırsızlığa, onca yolsuzluğa, ortaya saçılan onca pisliklerine rağmen, halkın yaşadığı onca açlığa, yoksulluğa, işsizliğe rağmen AKP oylarını nasıl koruyor? Halktan kopuk küçük burjuva kesimlerin cevap veremediği, umutsuzluğa düşüren soru bu... Esasında bu durum kimse için sürp-
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
23
2- AKP, Halkın Dini İnançlarını, Meshepçiliği Pervasızca Kullanmıştır ve Kullanmaktadır!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
24
riz de değildi... Seçim öncesi yapılan tüm anketlerde yüzde 40’ın üzerinde oyla AKP yine birinci parti görünüyordu. Oligarşinin açmazı da budur. Oligarşinin halk kitlelerini düzen içinde tutacak AKP’nin dışında ikinci bir alternatifi yoktur... Yeni-sömürge bir ülkede düzen partileri emperyalizmin ve işbirlikçi oligarşinin çıkarlarının temsilcileridir. ABD, AKP ile Ortadoğu’da direnen İslamcı örgütlerin önünde engel olmak için emperyalizmin işbirlikçisi “Ilımlı İslam” modelini yaratmak istedi. ABD’nin ve diğer emperyalistlerin tam desteğini alan AKP; “demokrasi, darbeleri önleme, askeri vesayeti kaldırma” gibi demagojilerle yapılan Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla devletin ordu, polis, MİT, yargı gibi tüm kurumlarını denetimi altına aldı... Devlet, AKP devletine dönüştü. Bu, emperyalizmin politikalarına hizmet ettiği sürece problem değildir. Nitekim Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanıdır. Ancak Amerika’nın Ortadoğuda “Ilımlı İslam Modeli” çökünce AKP’nin rolü de bitmiştir. Emperyalizmin desteğini yitiren AKP’nin iktidarını korumak için kendi tabanını kemikleştirmekten ve halka karşı faşist terörden başka politikası yoktur. Ve AKP, iktidarının 3. döneminde kendine biat etmeyen herkesi düşman ilan etmiştir. AKP’nin faşist terörü halkın öfkesini de büyütmüştür. Emperyalizmin ve oligarşinin açmazı ise; AKP iktidarına karşı halkın öfkesi büyürken, alternatif bir düzen partisinin halka umut olarak büyümemesidir... Yani emperyalizmin ve oligarşinin işine gelmediğinde değiştirebileceği ikinci bir düzen partisi yoktur... Tayyip Erdoğan hakkında yayınlanan onca ses ve görüntü kayıtları işe yaramamıştır. Her şeye rağmen AKP
yine birinci partidir. Burda şunu belirtelim; yönetememe krizinin derinleşmesinden bahsederken derinleşen krizi sadece AKP ile ifade etmek yanlıştır... Yönetememe krizi oligrşinin krizidir... Son yerel seçimlerde AKP’nin birinci parti olması bu krizi daha da derinleştirmiştir... Çünkü AKP için iktidarını korumak varlık yokluk sorunudur. AKP bunun için kendine oy vermeyen halkın tüm kesimlerini düşman ilan edip savaş açmıştır. Halk da AKP’nin bu savaşı karşısında korkup sinmiş değildir. Tam tersine halkın öfkesi daha da büyümektedir. 30 Mart seçimleri ile halkın bu öfkesi diğer düzen partileri tarafından düzen içine çekilememiştir... Halkın düzen içi çözümlerden kopuşu büyümüştür. AKP’nin hala birinci parti olmasını anlamayan küçük burjuva kesimlerin anlamadığı budur... Evet, AKP her şeye rağmen oylarını koruyor çünkü; Birincisi; AKP’nin karşında halkın tercih edeceği başka bir düzen parti yok... İkincisi; halk AKP’den kurtulmak için çözümü başka bir düzen partisinde görmemektedir... Üçüncüsü; AKP’nin faşist propaganda yöntemi kitleler üzerinde etkili olmaktadır... AKP’nin faşist propagandası üzerinde durmak istiyoruz...
1- AKP Halkı Kendine “Oy Verenler ve Vermeyenler” Diye İkiye Böldü AKP, mevcut oy tabanını koruyabilmek için halkı bize oy verenler ve oy vermeyenler diye ikiye böldü... Oy verenlere “benim milletim” derken, oy vermeyen her kesimi “düşman” ilan etti.
Dini, imanı her şeyi paradır AKP’nin. Fethullahçılar’la aralarında yaşadıkları çatışma bu konuda ne kadar pespaye olduklarını, ne kadar büyük bir yozlaşma içinde olduklarını da gözler önüne sermiştir... Osmanlı padişahları gibi halkın inançlarını hayasızca sömürdüler.. Kendilerine oy verenleri ‘dini bütün, müslüman’, oy vermeyenleri ise ‘kafir’ ilan ettiler. Kendine oy veren tabanı kemikleştirmek için Alevi-Sünni ayrımı yaparak mezhepciliği körükledi. Alevi halkımızın hiçbir talebini karşılamadığı gibi her fırsatta aşağıladılar. Gerçekte inançlarını yaşayamayan Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, ve Alevi halkımız iken, geçmiş iktidarlar döneminde “inançlı” kesimin inançlarını nasıl mağdur edildikleri masalını anlattılar. AKP karşıtlarına “bunlar Ateist” diyecek kadar kendi tabanını halkın diğer kesimine karşı kemikleştirdiler. Aynı propaganda sürmektedir.
3- Halkın Açlık ve Yoksulluğundan Sorumlu Olan AKP, Halkın Açlık ve Yoksulluğunu Kullanmıştır Bugün 10 milyonun üzerinde insanımız açlık sınırının altında yaşıyor, 50 milyonun üzerinde insanımız yoksulluk... 10 milyonun üzerinde işsiz var ülkemizde. Sorumlusu AKP’dir... Fakat AKP, dağıttığı yardım paketleriyle halkı dilenci haline getirerek kendine muhtaç etmiş, bunu dahi oya çevirmiştir.
4- Amerikan Uşağı Olan AKP, Fethullah Gülen Üzerinden Halkın Anti Amerikancı Duygularını Sömürmüştür AKP, bizzat ABD’nin iktidara getirdiği, 12 yıllık iktidarı boyunca
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
desteklediği bir partidir. Amerika; Ortadoğu’da, Afrika’da müslüman ülkeleri işbirlikçileştirmek için AKP’yi maşa olarak kullanmıştır. ABD’nin Ortadoğu politikaları çökünce AKP’nin de ömrü dolmuştur. Ancak AKP’nin yerine koyacağı bir alternatifi de yoktur. 30 Mart seçimlerinde Fethullahçılar aracılığıyla AKP’nin yerine CHP’yi çıkartmaya çalışmışlardır. İşbirlikçi AKP, Amerika’nın bu müdahalesi üzerine halkın anti Amerika’ncı tepkilerini sonuna kadar kullanmıştır. Kendisi en büyük işbirlikçi olan AKP, bu seçimlerde Amerika başta olmak üzere bütün emperyalistlere kafa tutan bir propaganda yapmıştır. AKP faşizmine karşı her türlü muhalefeti dış güçlerin maşası olarak kullanılmakla suçlamışlardır. AKP hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet gibi her türlü pisliklerinin üstünü bu tür yalan ve demagojilerle kapatmayı başarmıştır. CHP ve ona umut bağlayan kesimler ise sırtlarını Fethullah’ın ‘tapeler’ine ve emperyalistlere dayadılar. Bu yanıyla AKP demagojilerinin halk üzerinde etkili olmasına yardımcı oldular. AKP, aldığı oylarla emperyalistlere de, oligarşiye de, “Beni beğenseniz de beğenmeseniz de çıkarlarınızı benden daha iyi koruyacak kimse yoktur... Bana mecbursunuz” demiştir... AKP’nin şimdi ilk icraatları kendini onlara kabul ettirmek olacaktır.
5- AKP’nin Pisliklerinin Ortalığa Saçılmasının AKP Üzerinde Hiç mi Etkisi Olmamıştır? Elbette etkisi olmuştur. AKP, aldığı yüzde 45 oyla hırsızlıklarının, pisliklerinin üstünü örtemez... AKP, hırsız, rüşvetçi, kara para aklayıcısı, Suriye’deki işbirlikçileri destekleyen ve akan her damla kandan sorumlu, boyuna kadar pisliklerin içine batmış bir partidir... Aldığı oy oranının hiçbir önemi yoktur. AKP, halkın
Haziran Ayaklanması’nda Halkın Öfkesini Düzen İçine Çekemeyen Reformizm, 30 Mart Seçimlerinde de Halkın Öfkesini Düzen İçine Çekememiştir Düzen Partisi CHP’ye Gitmeyen Oylar Neden Reformist Partilere Gitmemiştir? Bu da reformizmin, Kürt milliyetçilerinin, oportünizmin cevaplaması gereken sorudur... Haziran Ayaklanması’ndan sonra faşizmin her saldırısına karşı halkımız sokaklarda barikat kurup direnmeye devam ederken, reformistler, Kürt milliyetçileri, oportünistler ne yapıp yapıp halkın bu öfkesini seçim sandıklarında oya dönüştürürüz diye toplantılar, forumlar yapmaya başladı... Sonuç; bu cephede de hüsran... Haziran Ayaklanması’nın bışından beri belirtiyoruz... Halk çok somut taleplerle AKP faşizmine karşı ayaklanmıştır... Halk; ekmek, adalet, özgürlük istiyor... AKP’nin halk düşmanı politikaları karşısında patlama noktasına gelmiş ve patlamıştır... AKP, halkın ne ekmek, adalet, özgürlük talaplerini karşılamış, ne de halk düşmanı faşist politikalardan vazgeçmiştir... Bu yanıyla halkın talepleri uzlaşmacı değil devrimcidir... Halk uzlaşmacı düzen içi politikalarla hiçbir sorunun çözülmeyeceğini yıllardır yaşayarak görüyor... Son yerel seçimlerin ortaya koyduğu tablo da bunun kanıtıdır... AKP’ye karşı halkın büyüyen öfkesinin oya dönüşmemesinin nedeni halkın düzen için çözümlere artık bel bağlamamasındandır...
Ayaklanma döneminde “halkın öfkesini kim düzen içine çekmeye çalışırsa kaybeder” demiştik... Nitekim reformizmin, oportünizmin, Kürt milliyetçilerinin ayaklanmayı bitirmek için onca çaba göstermelerine rağmen başarılı olamamalarının nedeni budur. Bugün yerel seçimlerle de halkın öfkesini düzen içine çekmeye çalışan CHP ve reformist partiler önceki seçimlere göre oylarını artıramamışlardır... Seçim sonuçlarının böyle çıkması CHP gibi düzen partilerinde ve reformistlerde tam bir hüsran yarattı... Peki ne oldu ayaklanmaya katılan yüzbinler, milyonlar?... Umutlarını düzen içi çözümlere bağlayan reformistler umutsuzluk içinde bu soruyu soruyorlar. Cevabı 13 Nisan’da ülkemizin dört bir yanından gelen ve yüz binlerin katıldığı Bağımsız Türkiye Konseri’dir. Bağımsız Türkiye Konseri’ne katılan yüz binler hiç de umutsuz değildi... Tam tersine emperyalizme ve faşizme karşı omuz omuza vermişlerdi. Alan yüz binlerin KATİL HIRSIZ AKP’den hesap soran sloganlariyla inledi. Yüz binler Haziran Ayaklanması’nda olduğu gibi AKP’ye karşı öfke ve kinle doluydu... Sonuç olarak, yerel seçimler ile düzen partileri, reformistler ve Kürt milliyetçileri halkın öfkesini düzen içine çekememişlerdir...
gözünde hırsız, çocuklarımızın katliam emrini veren katliamcı bir partidir... Halkımızın AKP faşizmine karşı öfkesi dinmemiş daha da büyümektedir. Halkın büyüyen bu öfkesinin 30
Mart seçimleri ile düzeniçine çekilmesi başarılamamış, halk devrimcilerin politik önderliğinde kendi adaletini kendisi aramaya başlamıştır. Kars’ta öldürülen Mert Aydın’ın katili bulunana kadar halk eylem yapmayı bırakmamıştır.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
25
AKP’nin yerine alternatif düzen partisi çıkartamayan emperyalistler ve oligarşidir. Halktan korkan, halka rağmen iktidarda kalmaya çalışan AKP’dir. Umutsuz olan CHP gibi düzen partilerine bel bağlayan küçük burjuva kesimler ve reformistlerdir... Halkın umudu var. Halk umutsuz değil. Umut devrimcilerdir. Halkın büyüyen öfkesidir... Halkımız Haziran Ayaklanması’yla AKP’den nasıl hesap sorulacağını öğrendi...
Yerel Seçimlerle Yönetememe Krizini Atlatamayan AKP ve Oligarşi Halkı Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ile Oyalıyor!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
26
Bir tarafta yerel seçim sonuçları tartışılmaya devam ederken diğer taraftan halk Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile oyalanmak isteniyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan mı, Abdullah Gül mü olacak? Muhalefetin adayı kim olacak? Ortak bir aday çıkartabilecekler mi? Haşim Kılıç aday olur mu? Tayyip Erdoğan Köşk’e çıkarsa Başbakan kim olur?.. Tayyip Erdoğan’ın hırsızlıkları, yolsuzlukları katliamcılığı unutuldu bunlar tartışılıyor... Diğer taraftan AKP’nin faşist terörü pervasızca sürüyor. Halka karşı tam bir savaş hazırlığı içindeler... Taksim Meydanı yine emekçilere kapatıldı. Kazlıçeşme’de TOMA’larla 1 Mayıs’ta halka nasıl saldıracaklarının tatbikatını yapıyor AKP... 1 Mayıs günü 39 bin polis görevlendiriyor. Ben nerde istersem ancak orada 1 Mayıs yapabilirsiniz diyor... Halka karşı açık bir savaş sürerken Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı halkın gündemi değildir. Cumhurbaşkanı’nın kim olacağını tartışmanın, halka karşı faşist terörü kimin uygulayacağını tartışmaktan başka bir anlamı yoktur... Halkı, kırk katır mı, kırk satır mı
ikilemi içine sokuyorlar. Abdullah Gül ya da Tayyip Erdoğan... İki soysuzdan birisini seçin diyorlar.. Olmadı şimdi bir de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı çıkarttılar. Sanki 12 yıldır halk düşmanı tüm politikaları uygulayan onlar değildir. Kimin Cumhurbaşkanı olacağı halkın sorunu değil, oligarşinin sorunudur. Yerel seçimlerle yönetememe krizini çözemeyen oligarşi Cumhurbaşkanlığı seçimine halkı da çekmek istiyor... Bir taraftan halka karşı pervasızca AKP’nin faşist terörü sürüyor, diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile demokrasicilik oyunu... Halk bu oyunun içine çekilerek hırsızlar, arsızlar, namussuzlar, katiller halkın başına Cumhurbaşkanı yapılmak isteniyor... “Milletimiz bizi seçti” diyerek pisliklerinin üstünü örtmek istiyorlar... Ne yerel seçimler ne de cumhurbaşkanlığı seçimleri AKP’nin yönetememe krizini çözemez... Sömürge tipi faşizmde seçimler düzenin faşist yüzünü gizleyen en etkili araçlardan birisidir. Onun için Sömürge tipi faşizmin bir diğer adı da sandıksal demokrasidir... 5 yılda bir halkın önüne seçim sandıkları konur. Partiler kimi aday gösterirse halk ona oy vermek zorunda kalır. Oy kullanmak “vatandaşlık görevi” denilerek halk baskı altına alınır. Oy kullanmaya gitmeyenlere para cezası kesilir... Halkın 5 yılda bir oy vermesinin adı DEMOKRASİ olur. Halk kendilerini aç bırakan, soyan, sömüren yöneticileri “demokrasinin gereği” olarak seçmiş olur... Seçim dönemlerinde asla yapmayacakları vaatlerin dışında halka hiçbir şey vermezler... İşte AKP’nin durumu... Sandıktan biz çıktık diyerek halka karşı her türlü saldırıları yapabileceğini sanıyorlar...
Halka Açılan Açık Bir Savaş Var! Halkın Gündemi Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Değil, Emperyalizme ve Faşizme Karşı Savaşı Büyütmektir! Umutsuz olan halk değil, umutlarını düzen içi çözümlere bağlamış küçük burjuva çevrelerdir. AKP’nin yolsuzlukları, pislikleri ortaya saçılınca halk AKP’den umudunu kesip CHP’ye akacak sandılar. Emperyalistlerin de desteğini alınca... bu sefer tamam dediler; AKP’yi sandığa gömeceğiz... Bir demeyin sandığa gidip oy kullanın dediler... Bu sefer oyun CHP’ye, dediler... Elbette, sonuç hüsran... Umutsuzluk... Sandıktan başka çözümü olmayan, halka düzen içi çözümü gösterenler faşizm karşısında hüsrana uğramaktan kurtulamaz... Faşizm: Tekelci burjuvazinin en gerici, en şovenist, en katliamcı ve saldırgan kesiminin açık baskıcı, kan dökücü diktatörlüğüdür. Ülkemizde faşizmin temelinde emperyalizm vardır. Ülkemizin emperyalizmin yeni sömürgesi olmasından dolayı yönetim biçimi faşizm olmak zorundadır. Halktan kopuk küçük burjuva kesimler, AKP faşizminden kurtulmak için halka faşizmin sandığını öneriyor. Yine faşist düzen içinde çözümler arıyor. Emperyalistlerin AKP ile olan çelişkilerinden faydalanarak sırtını emperyalistlere dayıyor. Dünyadaki en büyük anti Amerikancı tepkinin ülkemizde olduğunu görmeyecek kadar körleşiyor. Ve AKP gibi işbirlikçi bir parti bile anti Amerikancılık üzerinden politika yapabiliyor.
Kapitalizm Demek Kriz Demektir! Düzen İçinde Çözüm Yoktur! Çözüm Devrimdedir! Kapitalizm kriz demektir. Oli-
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Savaşan Kelimeler Başkan Son zamanlarda farkında olmadan dışarıdan duyduğumuz ve dilimize doladığımız birçok kelimeyi, hiç düşünmeden kullanıyoruz. Başkan kelimesi de bunlardan biridir. Başkan kelimesinin sözlükteki anlamı: 1- Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse. Reis. 2- Bazı ülkelerde devletin ve hükümetin başı… diye geçiyor. Bir dernekte, bir komitede veya herhangi bir alanda çalışma yürüten arkadaşlarımıza “Başkan geldi, başkan gitti, nasılsın başkan…” gibi bize ait olmayan bu ifadeyi kullanabiliyoruz çoğunlukla. Bir toplulukta, bir dernekte veya bir devlette olsun, “başkan” demek, bir baskı unsuru demektir. Bir üstünlük, bir rütbe gibi görülüp altındakilerini tahakkümü altında tutmayı, bu uğurda insan onurunu kıran, aşağılayan, küçümseyen davranışları mubah gören bir anlayışı ifade eder. Bu anlamıyla “başkan” kelimesi bizim kültürümüzle bağdaşmaz. Bu bilinçle biz Cepheliler, birçok alanda, birimde, dernekte çalışma yürüten yoldaşlarımıza “başkan” diye garşinin krizi de yapısaldır. Seçimler faşizmin maskesidir... Bakın AKP’ye bütün pisliklerinin üstünü seçimlerle örtmeye çalışıyor. Çözüm, halkı CHP gibi sözde sosyal demokrat partilerle yeniden faşist düzen içine çekerek olmaz... CHP gibi sosyal demokrat partiler faşizmin parçasıdır... Faşizm tek başına ırkçı faşist partilerle iktidarını sürdüremez... Halk, CHP gibi sözde sosyal demokrat, halkçı partilerle düzen içine çekilerek yönetilir... CHP gibi partilerin misyonu budur.. Bakın, tarihimize bakın... Maraş Katliamı’na, Sivas Katliamı’na, Gazi Katliamı’na... 19 Aralık Katliamı’na bakın... Bunların hepsi CHP gibi bir partinin desteğiyle ya da ortaklığında yapılmıştır... Halk çözümsüz değil, çözüm devrimdir. 30 Mart yerel seçim sonuçları bunu bir kez daha kanıtlamıştır... Halkla bir ilişkisi kalmayan, halktan kopuk, umudunu emperyalistlerin,
hitap etmemeliyiz. Halkımız çalışma yaptığımız mahallelerde bize bakıyor, çocuklarına Cepheliler’i örnek gösteriyor. Halkımızın çocukları da, gençleri, hatta büyükleri bile bizi örnek alıyor. Bu sorumlulukla davranarak, bize, dilimize ait olmayan kelimelerin dilimize dolanmasına izin vermeyeceğiz. Sonuç olarak; Bu ifade bize, kültürümüze ait olmayan bir kelimedir. Beynimiz çöplük değildir. Beynimizi her şeye açık hale getirmeyeceğiz. Neden? Çünkü biz Cepheliyiz. Halklarımızın öncüsü, umuduyuz. Bu kelimeyi kullanmaya başlarsak bir süre sonra bu kelimenin barındırdığı özellikleri de sergilemeye, meşrulaştırmaya başlarız. Emperyalizm çok sinsidir. Dilimize, beynimize sızmak için her yolu, yöntemi dener. Yani bu da emperyalist kültürün, halkın devrimci kültürüne bir saldırısıdır. Hiçbir şeyi ciddiye almama, her şeyiyle dalga geçme kültürüdür. Sorumlu yoldaşlarımız, “başkan” değil abimiz, ablamızdır. Yeri gelir annemiz, babamız olurlar. Yalnızca sorumlu yoldaşlarımıza karşı değil, birbirimize karşı da bu kelimeyi kullanmamalıyız. “Başkan” değil; abi, abla diyeceğiz, ya da ismiyle hitap edeceğiz yoldaşlarımıza, halkımıza… Bizler Cepheli kimliğimizin değerinin farkında olmalı, bize ait olmayanın, yozluğun beynimize sızmasına izin vermemeliyiz.
Fethullahçılar’ın tezgahlarına bağlayan küçük burjuva kesimleri bu gerçeği göremez... Umutsuz olan onlardır, halkımız değil... Halkımız bir kez daha görmüştür ki, faşizm seçim sandıklarıyla alt edilemez.. Faşizm, uzlaşarak değil, seçim sandıklarıyla değil, savaşarak yenilirir... Bunun dünyada başka bir örneği yoktur... Faşizmi sadece devrimciler yenebilir... Dünyanın her yerinde böyle olmuştur... Dünyanın Türkiye’sinde de böyle olacak.. Sonuç olarak; 1- Yerel seçimlerle oligarşinin yönetememe krizi hafiflememiş daha da derinleşmiştir... 2- Emperyalizm ve işbirlikçi oligarşi AKP’ye karşı alternatif bir düzen partisi yaratamamıştır. Şimdilik AKP’ye mahkumdur fakat aralarındaki çelişki bitmemiş AKP’yi en
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
azından hizaya sokana kadar çatışma sürecektir. 3- 30 Mart yerel seçimlerin sonuçlarından umutsuz olan halk değil, düzen içi çözümlere umudunu bağlamış küçük burjuva, reformist, revizyonist, oportünist kesimlerdir... 4- Halk umutsuz değildir, umutsuz olan çözümü düzende arayan küçük burjuva kesimlerdir. Halkımız AKP faşizmine karşı nasıl mücadele edeceğini Haziran Ayaklanması’nda yaşayarak görmüştür. Bağımsız Türkiye konserinde faşizme karşı omuz omuza veren 1 milyonu aşkın halkımız bunun kanıtıdır. 5- Düzen içinde hiçbir sorunun çözümü yoktur. Çünkü tüm sorunların kaynağı emperyalizm ve çürümüş oligarşik düzendir. 6- Çözüm emperyalizme karşı bağımsızlık, faşizme karşı demokrasi kapitalizme karşı sosyalizmdir. Çözüm DEMOKRATİK HALK İKTİDARIDIR!
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
27
Kürdistan’da
Tek Yol Devrim FAŞİST AKP İKTİDARINA DESTEK VEREN KÜRT MİLLİYETÇİ HAREKET UNUTMASIN;
FAŞİZMİN İLK TASFİYE EDECEĞİ GÜÇ KENDİLERİ OLACAKTIR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
28
BDP, 30 Mart yerel seçimlerinde yüzde 5.7 oy aldı. HDK'nınkiler ile birlikte yüzde 6.4 ediyor. Hedefleri yüzde 8'in üstündeydi. HDK ile "Türkiyelileşme"yi hedefleyen Kürt milliyetçi hareket 2009'da 98 belediye kazanmıştı. 2014 belediye seçimlerinde 101 belediye kazandılar. Daha önce kazandıkları birçok yerde ise AKP kazandı. Kürdistan’ın birçok yerinde BDP’nin oyları düşerken AKP oylarını artırdı. Örneğin: Diyarbakır'da 2009'da yüzde 65, 2011'de yüzde 62 olan BDP’nin oyları, 30 Mart yerel seçimlerinde yüzde 55’e indi. AKP yüzde 35 oy aldı. Hakkari'de yüzde 80'den yüzde 66'ya, Şırnak'ta yüzde 70'ten yüzde 59'a geriledi. Kürt milliyetçi hareket, bağımsız Kürdistan hedefiyle yola çıkmıştı. Sosyalizmden etkilenen hareket, oligarşiye karşı silahlı mücadeleyi temel alarak bugüne kadar kendilerini varetmiştir. 90’lardan sonra sosyalist düşüncelerden de bağımsızlık hedeflerinden de vazgeçerek olgarşiyle uzlaşma noktasına girdi... 1993’teki ilk ateşkes ilanından bugüne silahlı mücadeleyi olgarşiyi masaya oturtmak için bir araç olarak kullandılar. Kürt milliyetçi hereket bütün bunlara rağmen hala kendini solda, sosyalist olarak gören bir harekettir... Yerel yönetimlerde de mevcut yönetim anlayışının alternatifi olduğunu söylemektedir... Ancak bugüne kadar ki pratikleri düzenin belediyecilik anlayışından çok da farklı olmamıştır. Kürt milliyetçi hareket, Kürt halkının kurtuluşu için mücadele ettiğini söylüyor. Yıllardır Kürt halkı bunun için mücadele etti. AKP ise Kürt halkını Osmanlı’dan beri katleden, topraklarını ilhak eden devletin temsilcileridir.
Ancak buna rağmen Kürt halkı BDP’nin daha önce belediye seçimlerini kazandığı yerlerde bu sefer AKP’ye oy vermiştir. Bu konuda BDP kendini sorgulamalıdır... Bunun nedeni elbette sır değildir. BDP’nin yerel yönetimlerde düzen partilerinden farklı olan hiçbir özgünlüğü yoktur. Hatta sosyal politikalarda AKP’nin bile gerisinde kalmıştır. AKP devlet olanaklarını oya cevirmesini iyi bilen bir partidir. BDP de düzen partileri gibi devlet olanakları yoksa bir şey yapamayız anlayışında olmuştur. Sosyalistlerin yönetim anlayışı kolektif yönetimdir. Halkı yönetime katmaktır. Fakat Kürt milliyetçi hareket halka asla güvenmemiştir. Hiçbir sorunu halkla çözmeye çalışmamıştır. Yönetim anlayışı bakımından düzenin yönetim anlayışından hiçbir farkları yoktur. Van depremindeki Van halkına karşı BDP’li olan belediye yönetiminin tavırları ibretlik olmuştur. BDP halkın dayanışmasını örgütleyip halkı kendi yaralarını sarmak için seferber edeceği yerde adeta AKP’nin valilerinin inisiyatifi altında çalışmışlardır. Halkın topladığı yardımların bile valiliğe teslim edilmesini istemiştir. Ülkenin her tarfında Van halkıyla dayanışma büyürken BDP, AKP’ye endeksli çalışmıştır. Halkı da AKP’nin valilerine mahkum etmiştir. Kışın soğukta sokakta kalan onbinlerce Van halkı tehcir yollarına düşer gibi Van’ı terk etmişlerdir. Van halkı adeta sahipsiz kalmıştır. BDP’nin tek yaptığı halka çözüm yolu olarak AKP’yi göstermiş ve sorunu çözmüyor diye AKP’den yakınmak olmuştur. Bu yanıyla Van gözönündeki ibretlik bir örnektir. Diğer BDP’li belediyelerin de hiçbir özgünlüğü yoktur... AKP Kürdistan’ın büyükşehirlerinde seçimleri kazanamasa da oy
oranlarını önemli oranda arttırmıştır. AKP’yi Kürdistan’da büyüten Kürt milliyetçi hareketin uzlaşma politikalarıdır. Eğer tüm politikalarınız faşist düzenle uzlaşmak üzerine kurulu ise, halkı bu düzenle ‘barıştırmak’ üzerine ise, senin ondan farkın olmayacaksa halk da düzeni en iyi temsil edenleri tercih eder... Kürdistan’da devrimcilere saldıran, yasak koyan Kürt milliyetçi hareket AKP’nin önünü açmıştır. Devrimci hareketi hep düşman olarak görürken AKP’nin tüm halk düşmanı politikalarına rağmen en büyük destekçisi olmuştur. Bizzat Abdullah Öcalan “AKP’ye iktidarı altın tepside biz sunduk” derse Kürt halkı da düzen içinde çıkarlarını en iyi AKP’nin koruyacağını düşünerek AKP’ye yönelecektir. Kaldı ki, hemen her seçim döneminde Kürt milliyetçi hareket AKP’ye açıktan desteğini vermiştir. AKP’nin 12 yıllık iktidarı boyunca en kritik dönemeçlerde adeta AKP’ye can simidi olmuşlardır. Bugün de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “AKP çantada keklik görmesin” diyerek pazarlığa açık olduklarını söylüyorlar... Kendi çıkarları için her şey mübah... Faşist AKP iktidarının politikalarına destek vermenin hiçbir meşruiyeti olamaz... Heleki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde... Unutmayın faşizme güç verdiğiniz sürece ilk tasfiye etmek isteyeceği güç siz olursunuz. Sonuç Olarak; 1- Kürt milliyetçi hareket yerel yönetimde burjuvaziye alternatif bir yönetim anlayışı geliştirememiştir. Hatta AKP’nin bile gerisinde kaldığı için birçok belediyeyi AKP’ye kaptırmıştır. 2- Kürt milliyetçi hareketin uzlaşmacı politikalarının sonucu AKP Kürdistan’da daha da güçlenmiştir 3- Kürt milliyetçi hareket Kürdistan’da devrimcilere saldırırken AKP’nin en kritik dönemlerinde can simidi olmuştur. Bugün de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’nin tek müttefikidir. 4- AKP, Kürdistan’da gücünü arttırdıkça ilk tasfiye edeceği güç Kürt milliyetçi hareket olacaktır.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
5. Eyüp Baş Uluslararası Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu Yapıldı!
Umudu Dünyanın Her Tarafına Yayacağız
EMPERYALİZMİ DÜNYADAN DEFEDECEĞİZ! -2 5. Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu’na ilişkin sempozyumun ikinci günü yapılan konuşmaları aktarıyoruz.
İşçi ve Hukuk Mücadelesi Sınır Tanımaz, Emperyalizmin Karşısına Dikilir! İkinci gün yapılan ilk oturumunda sendikal mücadele ve işçilerin birliği ile Hukuk Adalet Mücadelesi konuları tartışıldı. İtalya, Yunanistan, Honduras ve Türkiye'den katılan delegeler kendi ülkelerinden örneklerle işçi ve hukuk mücadelesini anlattılar. İlk oturumda ilk olarak İtalya'dan Movimento Politico isimli örgüt adına Gianfranco Costallotti söz aldı. Costallotti İtalya'daki işçilerin Avrupa’da en ucuza çalıştırılan işçiler olduğunu belirtti ve sebebini ekonomik krizlerin ardından iş alanında 5 yıl önce yapılan yeni hukuki düzenlemeye bağladı. Bu düzenlemeyle işçilerin tek tek
anlaşmalar yaptığına ve bunun yarattığı bölünmüşlüğe işaret eden Costallotti işçilerin ayda bir değişen tek tek anlaşmalarla bölündüğünü parçalandığını söyledi. Yeniden yapılanma sonucu bölünmenin 2 önemli sebebine değinen İtalyan delege, fabrikaların ülke sınırlarından çıkarılmasına karşı işçilerin herhangi bir şey yapamadığına değindi. 2. önemli noktanın da göçmen işçilerin çalışmasına ırkçı bir tavır alınmasına bağlayan Costallotti İtalya’daki işsizlik için emperyalizmin değil göçmenlerin suçlandığının altını çizdi. İtalya’yı dünya emperyalistlerinin yönettiğini söyledi ve “İtalya’da işçilerin bölünmüşlüğü komünist hareketin bölünmesine sebep oluyor ve örgütler arasında bir dayanışma yok. İtalya’da mücadele güçlü bir nehir gibi değil parça parça çaylar gibi akıyor” diye ekledi. Kazova işçilerinin işgalin ardından üretime geçişinden çok etkilendiklerini ve bu tecrübeyi ülkelerine taşımak istediklerini aktaran Costallotti
İtalya’da da bir ev işgali hareketi olduğunu ancak oportünistçe yapılan bu eylemlerin kalıcı olmadığını birkaç ayın ardından polis müdahalesiyle hemen dağıtıldığını aktardı. Göçmen işçilerin utanç verici şartlarda çalıştırıldığını da aktaran Costallotti sendikaların işbirlikçi ve patron yanlısı olduklarını, işçilerin onlardan hiçbir şey beklemediğini aktardı. Ardından söz alan Yunanistan delegesi Pavlos Antonopulos AB’nin egemenlerin halklara karşı kurduğu emperyalist bir yapı olduğunu ve bu yapıyı ülkelerinden attıkları takdirde anti-emperyalist bir adım atacaklarını aktardı. Yunanistan yönetimi ile Erdoğan arasındaki anlaşma sonucu iltica talebinde bulunan herkesin tutuklandığını ve iade mahkemeleri açıldığını aktaran Antonopulos, bu saldırılara karşı neredeyse her gün mahkemelerde olduklarını ve MİT desteğiyle kaçırılan Bulut Yayla’nın serbest kalmasından duydukları sevinci paylaştı. Antonopulos “Yunanistan gençlerinin işsizlik oranı
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
29
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
30
%60’ın üzerinde olduğuna işaret ederek sendikaların hiçbir adım atmadıklarını anlattı. Patron ve devlete yakın sendikalara rağmen son 1 senede kamu ve özel sektörde 50’den fazla grev yapıldığını aktardı. Yunanistan’da sol olarak anılan siyasi partileri “Syrizia son birkaç ayda oylarını 93’ten 20’ye yükseltti. Tek hedefi hükümete çıkmak ve bu yüzden herhangi bir halk hareketi grev istemiyor. Komünist parti ise her şeyin başka bir gezegende kurulacağı hayaliyle yaklaşıyor. Sanki bir peygamber kurtaracak gibi herhangi bir şey yapmıyor” sözleriyle özetledi. Bu boşluktan faydalanan faşist Altın Şafak Partisi’nin ise oylarını arttırdığını ve insanları öldürdüğünü, hükümetin de açıktan destek verdiğini aktardı. Emperyalistlerin değil halkların birliğine işaret eden Antopulos sözlerini Nazım Hikmet’in “Sen yanmazsan/ Ben yanmazsam/ Biz yanmazsak/ Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” dizeleriyle bitirdi. Bu oturumda söz alan KESK Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek Antonopulos’a ek olarak Samaras ve Tayyip Erdoğan’ı birleştirenin ABD emperyalizmi olduğunu aktardı. Türkiye’deki sendikal mücadeleyi anlatan Şimşek Türkiye’de tüzüğüne bağımsızlık kavramını ekleyen sendikaların emperyalist AB içindeki sendikal birliklere üye olarak yaşadıkları çelişkiyi aktardı. Türkiye’de işçi direnişlerinin sendikalardan önce var olduğunu aktaran Şimşek 1952’de kurulan Türkİş’in sürmekte olan şoför ve liman işçilerinin direnişlerini düzen içine çekmeye hizmet ettiğini söyledi. Türkiye’de sendikacılığı “Bizden istenen ABD’nin hedefi olmamak için işbirlikçi sendikacılar olmamız. Sorunu gör, ifade et ama hakları almak için mücadele etme!” diye belirtti ve Türkiye’de taşeronun yaygınlaşarak adeta tek çalışma biçimi olduğunu aktardı ve “Sen-
dikalar bu konuda sessiz kalabiliyor, ya da sadece ‘yaşasın’, ‘kahrolsun’ ötesine geçmeyen bir mücadele biçimi benimsenmiş.” Şeklinde anlatarak sendikalarda sınıf mücadelesine ve devrimciliğe düşman olunduğunu DİSK başkanı Kani Beko’nun eski DİSK başkanı Erol Ekici’yi şikayet etmesinden örnekle anlattı. 19 Şubat 2013’te yapılan baskınlarda yüzlerce KESK üye ve yöneticisinin gözaltına alınıp tutuklandığını söyleyen Şimşek direnenlerin baskılara rağmen her koşuldu var olacağını vurgulayarak bitirdi. Kazova işçisi Bülent Ünal da kendi tecrübelerini adım adım anlatarak tüm konuklarla paylaştı. DİH öncülüğünde işgalden üretime direnişi ördüklerini belirten Ünal ülkemizdeki diğer tecrübelerden dersler çıkararak adım attıklarını aktardı. İşgal ya da başka yöntemlerle işçilerin bir şekilde haklarını aldıklarını ancak sonrasında yine aynı çarkın içine düştüklerini söyleyen Ünal, bu çarka yeniden düşmemek için makinaları satıp paraları bölüşmek yerine üretime geçtiklerini söyledi. Direnişe başladıktan sonra sendikaları gezdiklerini ancak Nakliyat-iş dışında hiçbir sendikadan destek görmediklerini söyleyen Bülent Ünal mahkeme kapılarında değil ancak meşru direnme hakkıyla direnerek hakların alınabileceğini söyledi. DİH adına konuşan Behiç Aşçı da işçilerin yasallık ya da meşruluk temelinde 2 direnme yolu olduğunu ancak emperyalizmin olduğu bir dünyada yasaların da sürekli daraltıldığı için yalnızca meşruluk temelinde mücadele edilirse sonuç alınabileceğini aktardı. Kazova işçilerinin sendikasız oluşunun, onları geriletecek bir etkenin olmaması yönüyle direnişe ivme kattığını aktaran Aşçı, “Kazova işçileri emeklerine sahip çıktılar, ısrarlı bir direniş gerçekleştirdiler, halkla bütünleştiler, tüm dün-
yada ve ülkede samimi şekilde sahiplenildi bu direniş. Halkımız yarım ve defolu kazakları sırf dayanışma olsun diye satın aldı” dedi. Kazova işçilerinin ise bu dayanışmayla büyüyüp dayanışmayı büyüttüklerini aktardı. Van’da üşüyen depremzedelere kazak yolladıklarını ve Küba Genç Milli takımına ve Küba’nın Nasko Navara takımına ördükleri formaları emperyalizmin Küba üzerindeki ambargosunu, ablukayı yarmak için yolladıklarını söyledi. İşçi mücadelesi konusu böyle ayrıntılı konuşulduktan sonra Hukuk ve Adalet Mücadelesi başlığına geçildi. İlk olarak söz alan Ebru Timtik, emperyalizmin olduğu bir ülkede tutsaklık yaşamanın bir onur olduğunu vurgulayarak söze başladı. Hukuk ve adaletin beraber ele alındığını ancak birbirlerini engellediklerini aktaran Av. Ebru Timtik, hukukun adaletin sağlanmasına engel olan bir devlet mekanizması olduğuna işaret etti. “hukuk ve adalet ancak yasayı yapan güç halk olursa ve bu yetkiyi alacak durumdaysa yaklaşmış olurlar” sözleriyle değinen Timtik “İstanbul’da en büyük adalet sarayını oturtuyorlar. Yapısal olarak en büyük salonlar burada ancak öyle bir boşluk var ki insanlar adliyenin 6. Katından aşağı atıyor kendini ve hiç kimsenin üzerine düşmüyor, o koca boşluğa çakılıyor” dedi. 17 Aralık operasyonlarında Başbakan’ın oğlunu ifade vermek için dahi dışarı çıkarmadığını sakladığını, operasyonu yapan hakim, savcı ve polislerinse bir bir yerlerinin değiştirildiğini aktaran Timtik emperyalizm ile mücadelenin hukukla bir yere ulaşmayacağını Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine karşı mücadele eden devrimcilerin tutuklanıp Hasan Ferit’in katillerinin yargılanmadığını söyledi. Halkın Hukuk Bürosu avukatı Ebru Timtik “Adalet için bizim derimiz yüzüldü, biz taşlandık! Bunun için mücadeleden başka yol yok!” söz-
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
leriyle bitirdi konuşmasını. Honduras’tan gelen gazeteci Ricardo Ellner ise Honduras’ta faşist diktatörlerden “sivil yönetim”lere geçişi anlattı. Cuntanın halkı daha fazla yönetemez duruma geldiğinde “sivilleşme” adı altında yönetimi oligarşiye teslim ettiğini, yapılan anayasanın sadece gücü elinde tutan azınlığa hizmet ettiğini aktardı. Silahlanmanın yaygınlaştığını ekleyen Ellner son 5 yılda 30.000 kişinin öldürüldüğünü ve kimsenin yargılanmadığını ekledi. Halkın Kazova işçilerini defolu kazakları dayanışma için satın alarak en başından itibaren sahiplendiğini vurguladı. Hukuk ve Adalet başlığında konuşan Av. Ebru Timtik hukukun adalet değil, devletin baskı aracı olduğunu, adaletin yalnızca halk yasaları ve meclislerinde sağlanabileceğini belirtti. Sabah oturumunun son konuşmacısı Honduraslı gazeteci Ricardo Ellner de Honduras'ta demokrasi olmadığını, silah kullanımının gençlere kadar düştüğünü son 5 yıl içinde 30.000 insanın öldürüldüğünü ve bir kişinin bile cezalandırılmadığını aktardı.
Halklara Umuttur Sanat, Gerçeğin Sesiyle Aşar Sınırları! 14.30’da başlayan ikinci oturumun konuları Sanat Mücadelesi ve Medya Mücadelesi’ydi. Oturum başlamadan önce Berlin Senfoni orkestrasında baş kemancı Eva Weber kemanıyla Selanik Türküsünü çaldı. Bu kısa dinletinin arıdndan panellere geçildi. İlk konuşmacı Grup Yorum’dan Caner Bozkurt sanatçıların kendi sorunları etrafında birleşerek kurdukları Sanat Meclisinden bahsetti. Geçtiğimiz yıllarda temelleri atılan Sanat Meclisinin Haziran Ayaklanması’ndan sonra ivme kazandığını söyleyerek bugün ülkedeki birçok soruna karşı çözüm aradığını belirtti. Sanatçıların tek başına değil örgütlü olduklarında her platformda söz sahibi olacaklarını ekleyen Bozkurt bu örgütlülüklerle emperyalizmin sanata yönelik saldırılarının göğüslenebileceğini vurguladı. Son olarak kendilerinin Türkiye’de adım attıklarını ve bunun tüm dünyaya yayılması gerektiğini ekleyerek sözü şair İbrahim Karaca’ya bıraktı.
İbrahim Karaca öncelikle sempozyumda daha geniş bir kitle olmasının herkesi mutlu edeceğini belirterek başladı söze. Ardından sanatçının halkın sorunlarından uzak ve yaptığı yozlaşmış sanatla halkı günlük sorunlarından uzak tutmaya çalışan eğlendirici bir sanat anlayışını benimsememesi gerektiğini şiddetle vurguladı. Ve sanatçının düzenin bu politikalarını işleten değil halkın içinde, halkın sorunlarını hisseden ve çözüm arayışı içinde olması gerektiğini söyledi. Sanatın hayatın içinden geldiğini anlatarak Anadolu’da tarlalarda insanların iş yaparken nasıl türküler ürettiklerini ve bu türkülerin de kendi sorunları üzerinde şekillendiğini belirtti. “Eskiden çarık giyilirdi, şimdi ise ayakkabı ama hala sömürülüyoruz” sözleriyle yaşam koşulları değişse de hala sınıfların var olduğuna vurgu yaptı. Ve düzenin sanatçıya verdiği değeri anlatmak adına sömürülüp bir kenara atılan ve ölüme terk edilen sanatçıları anlattı. Eskiden insanları eğlendiren sanatçıların bir kenarda ölüme terk edildiğini söyleyen Karaca sanatçı haklarını korumak adına kurulan MESAM’dan da bahsetti. MESAM’ın kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan toplu bir dayanışmayı örgütleyemediğini belirtti ve sanatçıların haklarını korumak, ihtiyaçlarını gidermekten ziyade tekke haline geldiğini ve kişilerin çıkar çatışmaları için arena haline geldiğini anlattı. Sanatçıların da diğer meslek dallarından bir farkı olmadığını fabrika, tarla ve daha birçok iş alanındaki sömürünün sanat alanında da geçerli olduğunu belirtti. Telif haklarını sanatçının değil yapımcıların topladığını ve bu konuda yapımcıların hiçbir haklarının olmaması gerektiğini ama hatırı sayılır miktarda para alarak sömürü çarkında bir dişli de onların olduğunu anlattı. Tekrar MESAM’a dönerek cebinde dolmuş parası olmadığı için toplantılara katılamayan üyelerinin olduğunu fakat bu kuruluşun bu durumdan hiç rahatsız olmadığını söyledi. Sanatçıların duygusal insanlar olduklarını ve zor durumda kalsalar bile durumlarını açıklayamadıklarını anlatarak “bir gün intihar ettiklerinde ne durumda olduklarını açıklarlar” diye sözlerini bitirdi. Sıra tiyatro sanatçısı Osman Genç’teydi. “Sizlerle önceden beri ta-
nışıyoruz. Demirci Kawalar’dan, Pir Sultanlar’dan, Gaziler’den ve son olarak Gezi’de yediğimiz gazlardan tanışıyoruz” sözleriyle başladı konuşmasına. AKP’nin sanatı engellemeye çalıştığını bunun yanı sıra içeriğine de müdahale ederek gün geçtikçe sanatı değersiz kılmaya çalıştığını söyledi. Almanya’dan örnek vererek 2. Paylaşım Savaşı’ndan her mahalleye bir fırın ve tiyatro kurarak çıktıklarını hatırlattı. Fakat ülkemizde iktidarın sanata verdiği önemin toprağa, sağlığa, eğitime saldırdıkları gibi içsel panzerleriyle tiyatro salonlarına kadar girmek olduğunu söyledi. RTÜK kuruluşuna da değinerek çarpık bir ahlak anlayışıyla her şeyi yasaklayarak sanatın tekdüzeleştiğini vurguladı. Ardından sanatın bu sorunlara karşı çözüm ortağının iktidar, bürokrasi veya herhangi bir kişi olmadığını; halk olduğunu ve halkın da çözüm ortağının sanatçı olduğunu söyledi. Ülkemizdeki yaşam standartlarının halkın ve sanatçıların hayallerini daralttığını belirten Genç “Sanat en ücra köşelerde icra edilmiyorsa sanat değildir” sözlerinin ardından sempozyumdan olumlu sonuçlar çıkmasını ümit ederek konuşmasını bitirdi. Almanya’dan gelen sanatçı Eva Weber, Nazi’lerin işlediği insanlık dışı suçlardan dolayı sürekli susulduğunu söyledi. Geçmiş yıllardaki mücadele deneyimlerini anlatan Weber kurtuluş hareketine katılanların kültürel faaliyetlere katılmalarına izin verilmediğini, onların da buna karşı yabancı müzik okullarını işgal ettiklerini anlatarak sözüne o yıllardaki işkence ve zulümleri anlatarak devam etti. Burjuva sanat anlayışın reddederek sokak sanatçılığı yaptığını söyledi. Sokaklarda da gayet başarılı olduklarını söyleyen Weber 1992 yılında Zonguldak maden işçilerine çok ciddi bir polis saldırısı olduğunu ve o günlerde Grup Yorum’la yaptıkları konserin kendisini çok etkilediğini söyledi. Zonguldak’taki polis saldırılarında kendisinin de kemanının kırıldığı söyleyerek polislerin ciddi bir şekilde silahlanmış olduklarını vurguladı. Ve o gün söylenen şarkılardan halkın çok etkilendiğini polislerin dahi gözlerinde yaş olduğunu anlattı.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
31
HALKIN ÇOCUKLARI SANATÇILAR; BU HALKIN EN SOYLU DAMARLARI OLAN
DEVRİMCİLERİN FİLMLERİNİ YAPALIM!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Devrimcileri en güzel anlatanlardan biri Nazım Hikmet'tir. Topraktan ateşten ve denizden doğanların en mükemmeli doğacak bizden Yani devrimcilerden, yani bu halkın en soylu damarlarından. Yüksek bir halk ve vatan sevgisi, Türkiye'de devrimciler bunları en üst seviyede yaşayanlardır. Devrimcilik, yüksek bir ahlak ve namus anlayışına sahip olmaktır. Gerçek antiemperyalistler devrimcilerdir. Amerika'ya ve onun işbirlikçisi AKP faşizmine karşı en ağır bedelleri ödeyenler de onlardır. Bugün vatansever olmanın ölçüsü Amerika'ya ve onun işbirlikçisi AKP'ye karşı mücadele etmektir. Bunun sonucunda en ağır bedelleri göze almaktır. Biz aldık, almaya da devam ediyoruz. Birer birer, onar onar şehit düştük. Yüzer yüzer şehit düşeceğiz ama sonunda defedeceğiz emperyalistleri ülkemizden. Emperyalizme ve faşizme karşı mücadelede ilkleri yarattık! Yarattığımız bu tarihde en iyilerimizi şehit verdik. En ağır bedelleri ödedik. Diri diri yakıldık hapishanelerde, ama tek bir kere bile aman dilemedik düşmandan. Dünyanın ilk kadın ölüm orucu şehidi bizim ülkemizin onurlu bir evladı Ayçe İdil'dir. Evlatlarını yoldaşlarına emanet ederek, hapishanelerde tutsaklarla dayanışmak için bedenini ölüme yatıran Gülsüman ana, Şenaylar bizim ülkemizdendir. Berkin Elvan 14 yaşında faşizme karşı nasıl mücadele edilmesini öğretenimizdir. Alişanlar bizim ülkemizin yüz akı, onur kaynağıdır. Başımız dik alnımız açıksa şehitlerimiz sayesindedir. Ve daha yüzlerce önlerinde eğildiğimiz şehitlerimiz. Bu ülkede 14 yaşındaki çocuklarımız faşizme meydan okuyorsa bu Mahirler'den bugüne yarattığımız emperyalizme ve faşizme karşı direnme geleneğimizdendir.
Gerçek Vatanseverler, Alişanlar’dır, Berkinler’dir! “Polat Alemdarlar” İçi Boş Hayal Ürünü Kağıttan Kahramanlardır! Türkiye halkının onurlu tarihini yazanlar Şeyh Bedreddinler’den, Mahir Çayanlar’a, Alişanlar’a, Berkinler’e
32
devrimcilerdir. Ama bir bakalım etrafımıza onları ne televizyonlarda, ne de kitaplarda umudun dışında yazan ve anlatan yoktur. Televizyonlar halkın gerçekliliğinden uzak, halka hayal dünyasında yaşatan dizilerle dolu. Umutsuzluk, değersizlik, kimin eli kimin cebinde belli olmayan diziler. Amerika'ya sormadan soluk alamayan faşist bir devlet var ülkemizde. O el pençe divan durduğu Amerika kendi askerinin başına çuval geçiren aynı zamanda. "Kurtlar Vadisi" dizisinde Amerika’ya karşı savaşıyor ve onların kafalarına çuval geçiriyor. Hayal işte, sadece bir yalan. Uyutma makineleri televizyonlar. Amerikan'ın çektirdiği filmlerden olan ARGO filminde CIA ajanları aralarında konuşurken şunu söylüyor. Evet, yalandan bir film çekeceğiz ama insanları buna nasıl ikna edeceğiz. "Bir yalanı doğru gibi göstermek istiyorsan ilk önce o yalanı gerçek gibi gösterecek basını bulacaksın." İşte bakış budur, kendi ağızlarıyla da bunu söylüyorlar. Burjuvazinin televizyon kanalları da bunu yapıyor. Yalanlarını satmak için basını arıyorlar ve buluyorlar. Televizyon dizileri halkı yalan ve hayal dünyasında yaşatmak için çekiliyor. Televizyon kanallarında dizilerden geçilmiyor ama halkın gerçek gündemini anlatan tek bir dizi yok. "Objektif, gerçekçi" olmak adına aralara sos misali eski devrimci yerleştiriyorlar. Ya da yoksul ama onurlu bir genç. Yine, son yıllarda basılan kitaplara bir bakın, halkın yaşadıklarını anlatan umutlu, gerçekleri anlatan kaç roman var? Bir elin parmaklarını geçmez. Bu ülkenin gerçek sanatçıları bu halkın çocuklarıdır. Haziran Ayaklanması’nda alanlara çıkan halk çocuklarıdır. Bu halkın sanatçıları halkın filmlerini, bu halk ve vatan için bedel ödeyenlerin canlarını feda edenlerin filmlerini çekmeli, kitaplarını yazmalıdır. 2013 haziran ayında, Türkiye tarihinin en büyük ayaklanması yaşandı. Bu halktan bir şey çıkmaz diyenlere halkımız TOMA’ların, gaz bombaların üzerine giderek verdi cevabını. “Ölüm hoş geldi sefa geldi” dedi halkımız. Halk aynı zamanda sanatçılar içinde ayaklanmıştı. AKP iktidarının her fırsat da aşağıladığı sanatçılar için. İşte bunların filmlerini çekmelisiniz, kitaplarını yazmalısınız. Kendi yaşadıklarınızın, halkın yaşadıklarının ve buna karşı direnenlerin sesi, kalemi, yüreği olmaktır bugün sanatçıların sorumluluğu. Bu halkın gerçek temsilcileri devrimcilerdir. Bu halk
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
ve vatan için gözünü kırpmadan ölümü göze alanlardır. Saz, gitar, keman, kaval çalan elleriniz soluğunuz devrimciler için çalsın, söylesin. Canlandıracağınız karakterler bu halkın en onurlu evlatlarıdır, anlatmak için onur duymalıdır. Berkin’i anlatmak boynunuzun borcu olmalıdır. “Sen Suriye'de daha kundaktaki çocukların kafalarını kestiriyorsan, işte sana karşı çıkan Alişanlar’da olacaktır” demelidir yazarlarımız. Şairlerimiz yazmalıdır Berkin'in cenazesine katılan 3 milyon insanımızın kalp atışlarını, adalet özlemlerini. Adalete nasıl sevda ile hasret olduklarını yazmalıdırlar. Bir sanatçı taraf olmalıdır. Ama "şu yanını da unutmamak gerekir" diyerek olumlu yanlarıda var demek objektif olmak değildir. Faşizme karşı objektif olunmaz, ona karşı taraf olunur. Onun yaptığı her şey kendi çıkarları içindir, kendi sınıfı içindir. Bu yüzden kendi sınıfınızın filmini yapmalısınız. Doğruların filmini yapmak, kitaplarını yazmak gerçek halkın aydını olduğunu söyleyenler için isteğe bağlı değildir. Bu bir sorumluluktur, bir görevdir.
Bütün Yoksul Mahalleler Bizimdir! Halka Güvenin, Sahiplenecektir! Televizyonlar burjuvazinin elinde, evet istediklerini sansürlüyorlar. Ama her şey onların elinde değil. Ne yapacaklar, milyonlarca insanın gözlerini mi çıkaracaklar, ellerini mi kıracaklar engellemek için. Bitermiyiz kırmak ile, bitmeyiz. Film çekmemizin önüne geçemezler. Sinema salonlarını izin vermesinler bırakın, yasaklasınlar. Ama örgütlü bir halkın önüne kimse geçemez. Yoksul halkın olduğu mahallelerde, sokaklarda gösteririz. Kitaplar mı yazıyoruz, satışlarını mı engelliyorlar bırakın yapsınlar. Tek tek kapı kapı dolaşarak dağıtırız. Yeterki siz yazın, filmleri çekin. Bu halk doğru ve haklı olan her şeyi sahiplenir. Emin olun bundan, bu halka güvenin. Çünkü sizinde bağlı olduğunuz bu sınıfın kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Yeterki onlara gerçekleri anlatalım.
Birliğimiz Gücümüzdür! Bu Gücümüzle Yozlaşmanın
Üstesinden Geleceğiz
Türkülerimiz, Marşlarımızla Zulme Karşı Tek Yürek Olalım Kocaeli Gençlik Derneği üyeleri Grup Yorum’un 11 Mayıs’ta Kocaeli’nde yapacağı konseri halka duyurmak için Tavşantepe Mahallesi'nde afiş çalışması yaptılar. 24 Nisan’da mahallenin tüm sokakları 100 adet afişle donatıldı. Yapılan çalışmaya halkın ilgisi yoğundu. 25 Nisan’da da süren çalışmalarda Kocaeli Gençlik Derneği üyeleri İzmit-Yürüyüş Yolu’nda masa açarak Grup Yorum’un Derince’de gerçekleştireceği konseri halka duyurdular. Açılan masada özgür tutsakların el emeği ürünleri, Grup Yorum’un Halkın Elleri albümü ve Yürüyüş Dergisi de sergilendi. Akşam saatlerinde de Yürüyüş Yolu üzerinde 350 adet el ilanı dağıtıldı. Ardından İzmit merkez mahallelerinde konser için afiş asarken iki Dev-Genç’li polisler tarafından araçlarla durdurulmak istendi. “İhbar aldıklarını” söyleyen sivil polisler zorla kimlik kontrolü yapmak istedi. DevGenç’lilere 189’ar TL para cezası kesen polis “afiş asmaya devam ederseniz 5 bin TL’ye kadar para cezası keseceğiz” diyerek tehdit etti. Tehditlere aldırış etmeyen Dev-Genç'liler İzmit'in sokaklarını 1 Mayıs kuşlamaları ile süslediler.
Halk Cephesi 27 Nisan’da Armutlu’da yapılan halk toplantısının çalışmalarında, her gün sokak sokak dolaşarak araçla sesli çağrı yapıldı. 25 Nisan günü de iki ayrı camide Cuma namazının çıkışında bildiri dağıtımı yapıldı. Cami cemaati bildirileri ilgiyle alıp okudu. Yapılan çalışmaların çok güzel olduğunu belirtti. Cami cemaatinden Cepheliler’e çay ikram edenler oldu. Beraber çay içilip sohbet edildi. Bildiri önceden getirilseydi vaaz esnasında okunabileceği anlatıldı. Camilerden birinde cumartesi sabah namazından sonra yapılan kahvaltıya Cepheliler davet edildi. Yaklaşık 1,5 saat süren çalışmada halkın desteğiyle 1000’e yakın bildiri dağıtıldı. Aynı zamanda Armutlu’da çocuk kültür ve sanat evi için imza çalışması devam ediyor. “Pastacılar” olarak bilinen hırsızlık ve uyuşturucu çetesinin evi Halk Cepheliler’in önderliğinde yıkılmış ve çeteciler mahalleden kovulmuştu. Yıkılan evin yerine Hasan Ferit’in adının verileceği bir çocuk kültür sanat ve eğitim evi kurulması talebiyle bir imza kampanyası başlatıldı. Evin olduğu bölgede sokak sokak kapı kapı imza toplama çalışması yapılıyor. Toplanan imzalar daha sonra belediyeye verilecek.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
33
Bu Halk, Bu Vatan Bi̇zi̇m! Kahrolsun Faşi̇zm Kahrolsun Emperyali̇zm!
Kara Fatmalar’dan Gülsüman ve Şenay Analara Dünden D ünden Bugüne Anadolu'da Kurtuluş Savaşımız Sürüyor bu görev onunHALK İSYANLARI du. Yoksul bir HALK KAHRAMANLARI köylü kılığında
Zali̇mler Oldukça İsyan Edenler, Zulüm Sürdükçe de İsyanlar Olacaktır!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
girip pazarda satış yapıp silah ve Anadolu kadını nettir, yaşamın cephane sandıklarını arabasına emekçisidir. Anaları cesaretli ve cüyüklüyordu. İki gün sonra genel retlidir. Ekip biçtiği, ürettiği topraklara bir aramada yakalandı ve tutsak sıkıca bağlıdır. Çünkü ekmeğini üretdüştü. 19 gün işkence gördü Şenay Hanoğlu Gülsüman Dönmez tiği topraktadır kökü. Ona yaşam suYunan karargâhlarında. Bu işnan toprağa vefalıdır. Kanla sulamıştır, kence sürecinde dişleri kırıldı, rak bu kez Gülsüman anaların, Şenay bağlıdır. Anadolu toprağı üzerinde defalarca bayıldı. Ancak fırsatını buanaların elindeydi. Bayrağı Kara Fatkurtuluşumuzun savaşını veren nice lup kaçtı ve bitkin bir halde saatlerce maların elinden onlar devraldı. Bu analar var, direniş bayrağını dünden yürüyerek çetesine ulaştı. Direnişçiler kez vatan savunmasında en önde yer bugüne taşıyan analarımız var. bunu görünce aynı gece baskın yapaldılar. Bu bayrağı ilk taşıyan analardan mak istediyse de Kara Fatma ilkin Onlar "ne önde ne arkada, sırada biri Kara Fatma'ydı. bunu engelledi. Kardeşi de intikam sıramızdaydı"lar. Halkın yiğit anaları Asıl adı Fatma Seher'dir. Kara yemini etti. evladını büyütür gibi mücadeleyi büFatma adını mücadele içinde halk Kurtuluş bayrağını hep yüksekyütüp bayrağı yükselttiler, şehit düşvermiştir. 1. Emperyalist Paylaşım lerde taşıyan Kara Fatma defalarca tüler, iki emekçi kadın yiğitlikleriyle Savaşı’nda eşinin şehit düşmesiyle baskına katılmıştır. 5 defa yaralanmış tüm analara, tüm kadınlara örnek olbirlikte intikam taburunu kurmuştur. ve her seferinde cepheye dönmüştür. dular. Evlatlarını çok seviyorlardı. 1888 Erzurum doğumlu olan Kara Dinlendiği sıralarda "Bir an önce Ülke gerçekliğini biliyor, evlatlarına vazifemin başına dönmeliyim, ya Fatma 40'lı yaşlarında da savaşan daha güzel ve onurlu bir gelecek bıtaarruz benden önce başlarsa" debir kadındır. rakmak istiyorlardı. Evlatlarının ve miştir. Kararlıdır, gözü karadır "Kara Eşini ve 2 oğlunu şehit verdi ama tüm halkın evlatlarının doyması için Fatma"lığı bundandır. o sadece yas tutmadı. Oğullarının, açlığa yattılar. Hakkını sorarken hüc2 oğlu ölen Kara Fatma, kocasının eşinin silahını devralıp 150 kişilik relere atılacak halkın mücadelesinde silahını devralmadan önce şöyle dibir çete kurdu. Çetesi savaşın içinde halkın bağrından çıkan öncü analarımız yordu köy halkına; "Düşün önügünden güne büyüdü ve sayıları oldular. Bu iki ana, Kara Fatmalar’dan müze, şehitlerimizin kanı yerde kal150'den 480'e, 480'den 700'e çıktı. bugüne evlat ve vatan sevgisini yamayacak, intikamımızı alacağız. ÇoBirçok kadın savaşçı onunla birlikşamlarında harmanlayıp savaştılar. cuklarımız için vatandan düşmanı teydi. Çetesinin başında Yunan birGülsüman ve Şenay analar tüm kovacağız! Vatan elden gidiyor, durliklerine görünmeden İzmit'e gitti. analara örnek ve güç oldular. Ayakmanın vakti değil." İzmit’te ilk işi mücahitlere cephane lanma sırasında evlatlarını yitiren Ondaki evlat ve vatan sevgisi sasağlamak oldu. Çünkü ellerindeki analar onlar gibi başı dik oldular. vaş azmini artırdı. Yas tutan bir ana silah azdı. Yaşlı ve kadın olduğundan Halk ayaklanmasının kahramanlarıydı değildi. Sevgisini evlatları. Bu onuru bilerek her kahkuşanıp direnişçi Kara ramanı kendi evlatları gibi sahiplenevlatlarına taşıyan, Fatmalar'dan diler. Onur ve bağımsızlığı kazanma onların savaşını bugüne şehit analarımız ve şehit anaları Cepheliler’e mücadelesi veren evlatlarının canını büyüterek sürdüdiyor ki; evlatlarımız ekmek, adalet, özgürlük yitirdikleri yerde onların sesi, soluğu, rendi. mücadelesindeyse tüm analar mücadelenin içinde canı oldular. Cenazelerde, mahkeŞehit düşerken olmalıdır. Bizim bir evladımız yiterse evladımız melerde onlar vardı, varlar. "Benim geleceği gördü. halktır. Sahipleneceğimiz bu halk, bu vatandır. evladım öldü" değil, "Benim binArkadan gelenleArtık sıradan, evinde oturan bir ana olunamaz. lerce evladım oldu" dediler. Halkın rin alması için Çünkü çocuklarımıza karşı açılmış bir savaş var, yenilmez ve sonsuz gücünü, mücabayrağı usulca onlara yönelik bir katliam var. Artık tüm analar delenin sürekliliğini biliyorlardı. yere bıraktı. Baybayrağı onlardan devralmak zorundadır.
Tarihten Günümüze
34
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
19 Aralık 1974 ve 11 Mart 2014 iki farklı tarih ve iki tarih arasında kırk yıl var. Bu iki tarihi ortaklaştıran olay bir cenaze ve sonrasında yaşanan okul boykotudur. 19 Aralık 1974’te, İYÖKD yönetiminde bulunan bir devrimci Şahin Aydın, okul önündeki durakta gericiler tarafından katledildi. 11 Mart 2014’te, Haziran Ayaklanması sırasında İstanbul Okmeydanı’nda başından gaz kapsülüyle vurulan Berkin Elvan yoğun bakımda kaldığı 269 gün sonunda şehit düştü. Vurulduğunda 14, şehit düştüğünde 15 yaşındaydı. Şahin Aydın’ın katledilmesinin duyulması üzerine İstanbul’daki tüm okullar boykot ilan etmiştir. İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere üniversite çevresindeki öğrenciler Beyazıt’tan Eminönü’ne doğru yürüyüşe geçti. Aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencileri de Karaköy’e doğru yürüyüşe geçti. İstanbul Anadolu yakasındaki öğrenciler de vapurlarla Karaköy’e gelerek İTÜ öğrencileriyle buluştu. Eminönü ve Karaköy’de bulunan öğrenciler bir araya gelebilmek için Galata Köprüsü’nün iki yanından yü-
rüyüşe geçer. Öğrencilerin bir araya gelişini engellemek için köprünün iki kanadı açılır. Böylelikle yürüyüşün daha da büyümesi engellenir. Yürüyüşe her kesimden insan katılır. İstanbul gençliğinin en önemli eylemidir. Ve o güne kadar harekete geçirdiği kitle sayısı olarak en kitlesel eylemdir.
ISRARIN VE KARARLILIĞIN SONUCU: KİTLESEL BOYKOTLAR Berkin’in cenazesiyle birlikte öğrencilerin gerçekleştirdiği boykot açısından da bir ilk yaşanmıştır. Berkin’in yoğun bakımda kaldığı 269 gün boyunca öğrenci gençlik irili ufaklı pek çok eylem gerçekleştirmiştir. Özellikle Dev-Genç'liler hastane önünde nöbet tutmuş, Taksim Meydanı'nda pankartlarını açamadan defalarca gözaltına alınmış, Berkin’i bulundukları her yere taşıyarak katillerinin cezalandırılması talebiyle adalet istemiştir. Dev-Genç'liler Şahin Aydın’ın katledilişi sonrası nasıl ki kendiliğinden bir şekilde yürüyüşe geçen öğrencileri yönlendiren “Cepheciler” gibi, bu gün de Berkin’in şehitliği
sonrası öğrenci gençliğin öfkesini açığa çıkarmış, yönlendirmiştir. Berkin’in cenazesinin olduğu gün İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun dört bir tarafında ilköğretim çağından üniversite çağına kadar öğrenciler okullarına gitmediler. Adalet isteyen, Berkin’in fotoğrafının olduğu pankartlarla yürüyüşe geçti. Bu sonuç Dev-Genç'lilerin ısrarı ve kararlılığı ile olmuştur. Berkin için yapılan eylemlerde defalarca saldırıya uğrayıp gözaltına alınmış olmalarına rağmen, okullarında soruşturmalara uğramalarına rağmen adalet taleplerinden vazgeçmediler. Ülkenin geleceği olduklarına olan inançla hareket ettiler. İşte Dev-Genç’lilerin Anadolu’nun dört bir yanındaki öğrencileri aynı acı ve öfke altında bir araya getirebilmelerinin nedeni budur. Dev-Genç’liler tarihlerinden aldıkları güçle, şehitlerine olan saygıyla öğrenci boykotlarını örgütlemiştir. Bugün Dev-Genç öğrenci gençliği bir araya getirebilen bir güçtür. Öğrenci gençlik Berkin’in cenazesinde ülkemiz tarihinin ikinci büyük çaplı boykotunu gerçekleştirdi. Öğrenciler kuşkusuz bu geleneği tarihimizden aldı ve boykot tüm ülkeye yayıldı. Kırk yıl önce yarattığımız geleneğin bugünkü sürdürücüsü DevGenç’liler bu günden sonra da tarihimizden aldığı güçle var olan geleneğin sürdürücüsü ve geleneğe yeni halkalar ekleyen olacaktır.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Sanat Meclisi Küçükarmutlu Sokaklarında Evleri Boyadı Ressam ve heykeltıraşlar, gecekondulardan oluşan mahalle evlerinin duvarlarını kentsel dönüşüme karşı rengarenk boyadı. Sanat Meclisi üyeleri, bu kez sanatı sokağa taşıdı. Ressam ve heykeltıraşlar, Küçükarmutlu’nun evlerinin duvarların rengarenk boyadı. Duvarlara mahallenin tarihini, mahallenin şehitlerini, çocuklarını, özlemlerini, yıkımlara karşı direnişlerini resimlerle anlattılar. Uzun zamana yayılan proje, yaklaşık bir yıl içinde tamamlanacak. Bir festival havasında başlanan boyama, halk tarafından yoğun ilgiyle karşılandı. Müzisyen Ayla Yılmaz,
“Kentsel dönüşüme karşı kendi dönüşümümüzü yapıyoruz; evlerimizi rengarenk boyuyoruz” dedi. Ayla Turan, Barış Güney ve Grup Yorum’un da yer aldığı projede, ressam ve heykeltıraşların yanı sıra stencil, graffiti ve performans sanatçıları da ustalıklarını konuşturdu. Sanat Meclisi bu şenliği, sanatçıların yanı sıra tüm halkla birlikte bir yıl içerisinde tamamlayacağını belirtti.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
35
Halk
Düşmanı
AKP
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
36
Erdoğan, Katliamcı Yüzünü
Bir Özürle Gizleyemez!
İşbirlikçi AKP iktidarı yeni senaryo ve yalanlarla hırsızlıklarının üzerini örtüp mazlum rolü oynamaya çalışırken 99 yıl önce Ermeniler’e yapılan soykırımın devamını kendisi sürdürmemiş gibi rollere giriyor. 24 Nisan'da katliamın yıl dönümünde katil Erdoğan bir taziye mesajı okudu. Bu taziye mesajında “Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermeniler’in huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz” dedi. Halkı katleden, her hak alma eyleminde halka saldıran bir başbakan Ermeniler’in ölmesinden dolayı üzgün olabilir mi? Peki 1915 yılında neler yaşandı? Öncelikle onu öğrenmemiz gerekiyor. İki yüzü aşkın Ermeni aydının, evlerinden alınarak zorla sürgüne tabi tutulması ve bu aydınların yol üzerinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin illegal örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından planlı bir şekilde katledilmesi nedeniyle, 24 Nisan 1915, Ermeni Soykırımı’nın başlangıcını sembolize etmektedir. Fakat 24 Nisan 1915, bu topraklardaki Ermeni halkına yönelik saldırıların ilki değildir. Sultan II. Abdülhamit’in emriyle kurulmuş olan Hamidiye Alayları eliyle gerçekleştirilen 1894-96 Katliamları ve 1908 II. Meşrutiyet’in ilanının hemen ardından gerçekleşen 1909 Adana Katliamı, kuşkusuz soykırımın öncülleridir. 24 Nisan 1915’i takip eden süreçte, Osmanlı coğrafyası devlet denetiminde gerçekleşen sistematik ve planlı katliamlar ve sürgünler ile Ermenisizleştirildi. Ermeniler’in tüm birikimlerine el konurken, bütün kültürel mirası yok edildi. Şüphesiz ki, Ermeni Soykırımı ile yeni ulusal
burjuvazi için sermaye birikiminin oluşturulması hedeflenmişti. Bu süreç zarfında Anadolu’nun diğer Hristiyan halkları da soykırım politikasından payına düşeni almıştır. Seyfo, yani Asuri-Süryani Soykırımı ile Pontus Soykırımı bu bağlamda değerlendirilmelidir. Düşünün, bu topraklarda yaşayan Ermeniler "kılıç artığı" diye adlandırıldı. Bir düşünün ne demek "kılıç artığı"? Aslında biz sizin hepinizi kesecektik ama işte kimileriniz kurtuldu kılıçlarımızdan... Siz onlarsınız... Hem kalan bir avuç Ermeni'ye "kılıç artığı!" de, ondan sonra da kalk "soykırım yok" de! Osmanlı yönetimi, katletmiş, asmış, kesmiş işte; bunun lamı cimi yok. Katledilenlerin sayısı 1,5 milyon mu, yoksa 1,2 milyon mu, yoksa 300 bin mi? Ne fark eder? Katliamın adına soykırım deyin veya demeyin ne fark eder? Yaşanan ortada ve açık değil mi? Bu topraklar üzerindeki Ermeniler’in "kılıç zoruyla" yok edildiği "kılıç artığı" deyişinden de belli değil mi? Evet, bu ülkede Kürtler, Ermeniler, Aleviler ve farklı milletlerden olan bütün halklar baskı ve asimilasyona maruz kalmıştır. Türkleştirme politikasıyla yok edilmeye çalışılmıştır. AKP de bu politikaların devamcısıdır. Çünkü daha birkaç yıl öncesine kadar Cemil Çiçek, 'Ermeni Konferansı' düzenlemek isteyenleri, "bizi arkamızdan hançerlediler" diye vatan haini ilan etmedi mi? Hrant Dink, Maritsa Küçük ve Sevag Balıkçı’yı katleden bu iktidardır. Hrant Dink'in davasını sonuçsuz ve sürüncemede bırakan, katil Ogün Samast’ı, Erhan Tuncel’i, Yusuf Hayal’i ve bu katliamın yapılacağından haberi olan Emniyet Müdürü Reşat Altay'ı kollayarak katliamı sahiplenen bu iktidardır. Şimdi de Dışişleri Bakana Ahmet Davutoğlu, başbakanın yaptığı açıkla-
maya istinaden “Türkiye hiçbir açıklamayı bir siyasi pozisyonu herhangi bir baskı altında yapmaz. Kesinlikle hiçbir konjonktürel boyutu yok. Bugün yapılan açıklama bir çağrıdır. Biz nasıl ortak bir coğrafyayı yıllarca paylaştığımız Ermeniler’le, onların acısını paylaşma şeklinde bir yaklaşım benimsemişsek, aynı yaklaşımın bütün taraflarca benimsenmesi tarihi çatışma alanı olmaktan çıkartır, ortak sevinçleri, başarılara atıf yaparak inşa edebiliriz. Bu çağrımız ümit ederiz ki karşılığını bulur” diyerek Ermeniler’e sanki bir lütufmuş bu katliamların sorumlusu onlar değilmiş gibi açıklamalarda bulunuyor. Yıllarca Ermeni Soykımı’nın üstünü örten kabul etmeyen onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Şimdi de aynı Adalet Bakanı, Dink ile ilgili soruşturmayla görevlendirildi. Öteki görevli bakan ise, tehdit edilmesine rağmen korumayan İçişleri Bakanı. Yine devletin adamı Çiçek'in rolünün altını çizmek anlamında, "301'i kaldıralım da, Türklüğe hakaret serbest mi olsun. Aşağılamadan yazsınlar" deyip, yazanları "bela ararcasına şöhret aramakla" tehdit ettiğini de hatırlatalım. Bakan, belanızı aramayın diyor. Erdoğan’ın bu açıklamalarından çıkan sonuç şudur: oligarşi suçlarını örtmek istiyor. Hiçbir açıklama şu gerçeği örtbas edemez; oligarşinin tarihi katliamlar ve asimilasyonlar tarihidir. Osmanlı'dan bu yana Ermeniler'i katlederek, bu topraklardan sürerek Anadolu'yu "Türkleştirme" politikası izleyen devlet basit bir başsağlığı mesajıyla bu suçlarından arındırılamaz. Halkların hafızası kuvvetlidir, unutmaz. Ve halklar şunu da çok iyi bilir, halklar kardeştir. Türklerle Ermeniler arasında sorun yoktur. Sorun oligarşiyle katliamlara maruz kalan Ermeni halkı arasındadır. Ezilen, katliamlara uğrayan hiçbir halk acısını unutmaz.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
UMUDUN ÇOCUĞUNA
Özgür Tutsaklardan “Çocuğu ekmeğe gönderdik Tuttu güneşi getirdi” (Müştak Erenus) Yalan yok, dosdoğru böyle oldu. Berkin, “ekmek” diye çıktı evden, tüm şehri, hatta tüm ülkeyi peşine takarak güneşi getirdi. Herkes gördü. Bunu ancak Umudun Çocukları başarabilir. Hayır, vurulan, hain tuzaklarda kahpece katledilen her çocuk güneşle ışır. Ama tüm şehri, ülkeyi peşine takıp güneş olmaktır Umudun Çocukları’na has olan... Bir yanımız bunun onuruyla ışıklı bahçe... Diğer yanımız acıdan, öfkeden yangın yeri... İçimiz yanıyor. Yüreğimiz yangın yeri. Bu yangınlarda adalet hasretimiz büyüyor. Kinimizi biliyoruz. Yine de çocuklarımızın böyle alçakça vurulmasına, on dördünde beyinlerinin sokağa akıtılmasına, katilinin böyle el bebek gül bebek saklanılmasına... Adaletsizliğin böyle dal budak salmasına öfkeliyiz... Berkin'i vuran katili, emri vereni, katil sürülerini halkın üzerine salanları istiyoruz. Öfkeden küle dönsek, o küllerden yeniden dirilip yine adaletin peşine düşeriz. Sabır taşımız çatlasa şaşmaz pusulamız. Dosdoğru güneşi kucakla-
yan çocuklarımızın ahını alırız... Oyun çağında çocuklarımızın mezarlarına bilyeler atan analarımızın acısını süpürmeye dururuz. Dökülen her damla gözyaşında katilleri boğarız... İstiyoruz katilleri ve alacağız. Umudun Çocukları’ndan öğrendiğimiz budur. Umudun Çocuklarının oyunlarla yürüdüğü bu yolun gerçeği, silkeleyip bir şeyi hatırlatıyor bize; “Düşman ve Biz” Umudun Çocukları’na böyle kıyılmasının ardından timsah gözyaşları dökmenin esbab-ı mucibesi budur: Sınıf kavgası! "Düşman ve Biz!" gerçeği. Bir an dahi akıldan çıkarılmaması gereken gerçek. Ancak böyle tüm şehirle güneşi mezarlığa taşıyan Umudun Çocuklarının kulağımıza fısıldadığı sınıf mücadelesinde uyanıklığı kavrar, gereğini yaparız. Düşmanın "insanilik", "gözyaşı"yla döşediği yolda kurulan tuzaklara gelmeyiz. Ne çabuk büyüyor çocuklarımız. Bu acele niye? Oyun oynar gibi kavgada ustalaşıyorlar. Kara kaşlı delikanlımız Berkin, Umudun masum yüzü, ışıltılı gözü. Gülen masumiyeti... Elinde uçurtmasıyla sokağa dalar gibi, hayatın içine daldı. 269 gün güneşten gerçekleri sağdı... Barikatlarda isyan ateşi, şavkında gözünün karası ışıdı. Dalgaları karşılayan kayalar gibi dimdik durdu hayatın kıyısında. Halaydaki coşkusu ne ise, sokakta büyüttüğü köpeğe yemek taşırken ki masumiyeti ne ise, düşmana taş atarkenki gözü karalığı ne ise, 269 gün öyle dikildi hayatın karşısına ve hayatı destanlaştırıp güneşe taşıdı. Korktular onun kocaman yüre-
DUYURU Hasta Tutsakları Sahiplenmek İçin Kurduğumuz Kermese Tüm Halkımız Davetlidir! TAYAD'lı Aileler yaklaşık 3 aydır “Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın!” kampanyası dahilinde her cumartesi günü Şişli Organik Pazar’da açtıkları masayla Özgür Tut-
ğinden, kara gözlerinden, yalan yok, barikatlarda isyan ateşine bakan gözler arpacığın ardına yatan gözlere dönüşür. Bundan korktu AKP'nin alçak katil polisi. Şimşekli taşların ezgisiyle halaya duranların avuçları hiçbir zaman soğutmayacak taşları. Hayata can katan Umudun Çocuklarının ahını almak için asla o taşları şarkısız koymayacağız. Bu sokaklar tanıktır nasıl adaleti aradığımıza! Böyle kahpece, en çocuk yanımızdan vurulsak da, bir an olsun durmadık. Ah demedik. Aman dilemedik. Çocuklarımıza kıyanlara onların yaptıkları oranda adil olacağız. Affetmeyeceğiz. Ve unutturmayacağız. Nerede, nasıl olur, bilemeyiz. Ama Umudun Çocuğu Berkin'in tutup güneşi getirmesi kadar eminiz. Mutlaka adaletimiz tecelli edecek. Umudun Çocuğu Berkin'in kara gözündeki ışıltıyla kıvılcımları yangına dönüştüreceğiz. Adaletsizliğin adalet olduğu yerde, Umut böyle büyüyecek. Vura vurula... Umudun Çocuğu ilk değildi. Son da olmayacak. Fakat şart olsun, and olsun ki; gecede yıldız yıldız bakan çocuklarımıza sabahı mutlaka getireceğiz. Hiçbir yaramızı açık komayacağız. Kapanmadık bir tek hesap bırakmayacağız. Bu böyle biline. Kavga böyle sürüyor ve büyüyorsa, sonuna kadar böyle yürüyeceğiz!
Sayı: 414
Yürüyüş 27 Nisan 2014
saklar’ın el emeği göz nuru üretimlerini sergilemeye devam ediyorlar. Her cumartesi günü saat 08.00’dan saat 17.00’a kadar açılan kermes önümüzdeki haftadan itibaren pazar günleri de aynı yerde açılarak, Özgür Tutsaklar’ın sesi daha fazla insana ulaştırılacak.
DEVRİMCİ ENTERNASYONALİ KURALIM!
37
SELÇUK KOZAĞAÇLI IADL (Uluslararası Demokrat Hukukçular Birliği) BÜRO ÜYESİ SEÇİLDİ
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Uluslararası Demokrat Hukukçular Birliği (IADL) adından da anlaşılacağı üzere dünya çapında örgütlü, hukukçuların bir araya geldiği bir örgüttür. İkinci emperyalist paylaşım savaşından sonra sosyalist ülkelerden etkilenerek hukukçular arasında enternasyonal birliği oluşturmayı hedeflemiştir. Şu an dünya çapında en örgütlü ve içinde çok sayıda devrimci avukatı barındıran bir dernek niteliğindedir. IADL, 15-19 Nisan 20014 tarihinde Belçika'nın başkenti Bruksel'de 18. Kongresini gerçekleştirdi. Kongre dört kıta, 56 ülkenin hukukçularını buluşturdu. 15 Nisan 2014 tarihinde kongrenin ilk gününde tartışma gündemleri hakkındaki konuşmalar yapıldıktan sonra Halkın Hukuk Bürosu’nun avukatlarından Selçuk Kozağaçlı skype ile kongreye bağlanarak, burjuva hukukunun nasıl gericileştiğini anlattı. Ardından ÇHD ikinci başkanı Münip Ermiş, Halkın Hukuk Bürosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği’ne yönelik yapılan operasyonu, operasyonun amacını ve komplo yargılamayı anlattı. Kongreye son olarak Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Oya Aslan haklarında açılan davayı ve Dünya halklarının katili ABD'nin Türkiyeli devrimciler hakkında kelle avcılığı dediğimiz aranan kişileri yakalanması için 3 milyon dolar verileceğine ilişkin ilan konusunda bilgilendirme yaptıktan sonra ilanın gayrımeşru olduğu vurgulandı. ABD'nin kelle avcılığına karşı mücadele çağrısı yapıldı. Kongrenin ikinci günü "Yargı Bağımsızlığı ve Avukatların Korunması" başlıklı komisyonda Devrimci avukatlara yönelik saldırılar konusundaki konuşmayı Münip Ermiş, Halkın Hukuk Bürosu’nun mücadele çizgisi ve devletin saldırıları konusundaki konuşmaya HHB'den Aytaç Ünsal yaptı.
IADL’NİN GENEL KURULUNA ABD, kendisini dünyanın efendisi ilan ederek uluslararası anlaşmaları yok sayıyor, “milli güvenlik” gerekçesiyle yaşama hakkını ihlal ediyor. ABD 2002 yılından bu yana “teröre karşı mücadele” gerekçesiyle aranan listesine aldığı kişilerin yakalanması amacıyla ödül koyma kampanyasını başlattı. Biz, üç tane Türkiye'li devrimcinin örneğini vermek istiyoruz. Onların başlarına ödül konulmuş ve kara listeye alınmışlardır. Türkiye vatandaşı Seher Şen Demir, Zerrin Sarı ile Hollanda ve Türkiye Vatandaşı Musa Aşoğlu hakkındadır. Bu ödül Ankara ABD Büyükelçiliği’ne yönelik DHKPC örgütü tarafından gerçekleşen eylem sonrasında ko-
38
Kongrenin üçüncü günü devletin halka karşı savaşımı, avukatların rölü ve Berkin Elvan davası anlatıldı. Ve kongrenin dördüncü günü Genel Kuru’la çalışma konuları konusunda iki öneri sunuldu. İlk öneri ABD'nin kelle avcılığı konusundaki ilanı hakkındaydı. Bu öneride ABD'nin Selçuk Kozağaçlı ulusal ve uluslararası hukuku ihlal ettiği, başka bir ülkenin egemenlik hakkında saldırıda bulunduğu fiili olarak ise Türkiyeli devrimcileri katletmeye dönük bir ilan olduğu belirtildi ve AB konseyi ve BM konseyleri çapında girişimde bulunulmasına, ABD tarafından yayınlanan ilanın gayrımeşru ilan edilmesine ve kınanmasına, masumiyetlik karinesi çerçevesinde her türlü girişimin yapılması önerisinde bulunuldu. İkinci öneride ise Haziran Ayaklanması, katledilenler yargılamaları ve Berkin Elvan davası anlatıldı, Türkiye hükümetinin katilleri cezasız bırakma çabalarının kınanması istendi. Her iki öneri kabul edildi. Böylece sunulan öneriler İADL'nin çalışma konuları arasına alınmış oldu. Kongrede ayrıca Berkin Elvan’ın katillerinin yargılanması için imza toplandı. Kongrenin dördüncü günü ise IADL'nin yönetim kurulu niteliğinde olan, İADL'nin gündemini ve çalışmalarını yürütecek olan büro üyeleri seçildi. 56 ülkeden 500 avukat arasından seçilen büro üyeleri arasına Av. Selçuk Kozağaçlı da alındı. Ayrıca yurtdışına çıkış yasağı bulunan Av. Selçuk Kozağaçlı'nın ilk toplantıya katılabilmesi için İADL, büro toplantısının Türkiye'de yapılmasına karar verildi. Böylece Halkın Hukuk Bürosu dünya çapında mücadele yürüten hukuk örgütlenmesinin bir parçası oldu.
nulmuştur. Gerçekleşen eylemin talimatının bu kişiler tarafından verildiği söylenmektedir. Hiçbir delil olmadan, yargılama yapılmadan kişiler terörist ilan edilmiştir. İlan, yasal olarak ülkenin egemenliğini ve yargı erkini ihlal ediyor. Birleşmiş Milletler sözleşmesi ve suçluların iadesine ilişkin uluslararası sözleşmeler, bir suç süphesi altındaki kişi hakkında yargılama hukukun uluslararası alanda nasıl işleyeceğinin ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Bir devlet başka bir devletin sınırları içinde herhangi bir operasyon yapamayacağına herhangi bir suç süphesi altında olan kişi ile ilgili olarak onu teşhir edemez, kendi iç hukukuna göre verdiğini yakalama kararını infazını sağlamak için herhangi bir teşvik edici bu ilan ödül koyamaz, bu açıkça korsanlıktır.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Diğer yandan, BM konvansiyonları gereği, insan haklarının genel beyanemesine göre, “bir kişinin suçu ispatlanana kadar, herkes suçsuz olarak kabul edilme hakkına sahiptir”. Avurpa İnsan Hakları Sözleşmesi “herkesin hayatının kanunlar tarafından korunduğunu” söyler. Madde 5: Herkesin özgürlük ve güvencede olma hakkı vardır. Madde 6-2: Herkes, suçu ispatlanana kadar, suçsuz kabul edilme hakkına sahiptir. Bunun dışında birçok uluslararası sözleşme ihlal edilmektedir. Bunun pratik anlamı, hakkında arama kararı çıkartılan kişinin infaz edileceğidir. Bu keyfi infazdır. Hiç kimsenin güvenliği kalmamıştır. Bu, kelle avcılığıdır. Bu orman kanunudur. Buna karşı çağrımız şudur, 1- Avrupa Konseyi’ne ve BM'ye çağrıda bulunarak bu hukuk dışı talep ve uygulamanın gayrımeşru olduğunu kongre tarafından bir mektup ile duyurulması, 2- ABD'nin yayınladığı kara listeleri dünya hukukçularının tanımadığı açıklanması, 3- Her koşulda masumiyet ilkesinin savunulması ve korunması uluslararası her türlü korunma mekanizmasının devreye sokulması, 4- Bundan sonraki süreçte ABD'nin hukuk dışı isteklerine boyun eğen hükümetlerin de bu suça ortak olacağının duyurulması kongre sonuç bildirmesine kongrenin ortak iradesi olarak konulmasının kabul edilmesini dileriz.
HALKIN HUKUK BÜROSU
Mücadele Kararlılığımızla Hasta Tutsakları Zulmün Elinden Çekip Alacağız! “Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın” kampanyasının 10. haftasında TAYAD'lı Aileler görmeyen gözlere, duymayan kulaklara bir kez daha seslendiler. 10 haftadır her Cumartesi günü saat 19.00’da Taksim Tünel'den başlanarak Galatasaray Lisesi önüne kadar yapılan yürüyüşte, bu hafta halka sık sık "Hasta tutsakların serbest bırakılması için bakıp geçmek ya da alkışlamak yetmiyor, kortejimize katılın" çağrısı yapıldı. Yürüyüşte hasta tutsakların serbest bırakılması talebini içeren sloganlar atılırken çevrede bulunan insanlar ve esnaf alkışlarıyla sloganlara ve yürüyüşe destek verdi. Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde temsili hücre kafesi kuruldu. Yapılan açıklamada hapishanelerde 620’ye yakın hasta tutsaktan 200’ünün durumunun ölümcül olduğu söylendi. "Hasta tutsakların serbest bırakılması mücadelemizde, tüm tutsak ya-
kınlarını DKÖ’leri, sendikaları, demokratik kamuoyunu, devrimci yapıları ve tüm emekçi halkımızı dayanışmaya, sahiplenmeye; uzlaşmaya değil mücadele kararlılığımızla zulmün elinden evlatlarımızı almaya çağırıyoruz!" denildi. Hasta tutsaklardan 17’sinin sağlık durumları tek tek anlatıldı. Açıklamanın ardından yapılan konuşmalarda açıklamalara haftalardır gelmeyerek hasta tutsakların ölümüne ortak olan burjuva basın halka teşhir edilerek; "Bu ülkede basın ne iş yapar? Neleri yazar? İşte bunun adı da tecrittir!" denildi. Yarım saatlik oturma eylemi sırasında sık sık sloganlar atılarak ajitasyonlar yapıldı. "Haklıyız Kazanacağız”, “Gündoğdu” ve “Çav Bella” marşları hep birlikte söylendi. 25 kişinin katıldığı eyleme Halkın Mühendis ve Mimarları da destek verdi.
Saldırılarınızla Tükeniyorsunuz!
Baskınlarla Çelikten Yürekleri Korkutamazsınız
Geçtiğimiz hafta İstanbul Sarıgazi'de Haklar Derneği’ne ve 18 eve baskın düzenleyerek terör estiren AKP'nin katil polisi baskın ve gözaltılara bu hafta da devam etti. 25 Nisan’da Murat Akcan isimli Halk Cepheli’nin evi basılarak gözaltına alındı. Sarıgazi Halk Cephesi yaptığı açıklamada “AKP'nin katil polisleri operasyonlar ve baskınlarla devrimcileri sindirmeye çalışmaktadır ve bugün de aynı şekilde Sarıgazi'de terör estirmeye devam etmektedir. Her ne olursa olsun mücadelemizi sürdüreceğiz!” dedi.
Balıkesir'de 25 Nisan’da evlere ve yurtlara yapılan baskında 8 Dev-Genç’li gözaltına alındı. Yaşanan baskınlar ve gözaltılar sonrasında DevGenç’liler yaptıkları açıklamada; "Hırsız, katil AKP iktidarının polisleri baskınlarla, işkencelerle Dev-Genç'lileri yıldıramaz. AKP iktidarının korkusu çok büyüktür. Bizler örgütlendikçe, mücadelemizi yükselttikçe korkuları büyüyecektir. Daha fazla saldıracaktır. Çünkü başka çaresi yoktur” dediler. Gözaltına alınan 8 DevGenç’li bir gün sonra savcılık tarafından serbest bırakıldı.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
39
Ülkemizde Gençlik
Gençlik Federasyonu’ndan
BERKİN’İN KATİLLERİ CEZALANDIRILANA KADAR
SUSMA TÜRKİYE!
BERKİN İÇİN, ADALET İÇİN BOYKOTA!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Berkin Elvan.. Kara gözlü yiğidimiz.. 16 Haziran'ın kanlı şafağında dağlandı bir ananın yüreği. Bir baba 269 gün boyunca öfkesini haykırdı. Binlerce insan, binlerce kez "Adalet İstiyoruz!" dedi. Bedeller ödendi. Gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar.. Ve milyonlarca insan tek yürek oldu Berkinler’i için. Bekledi 269 gün boyunca. "Biz bu yolda çok kayıp verdik. Lütfen diren Berkin. Uyan!" dedi. Ve 15'ine komada girdi Berkin. 269 günün sonunda 15 yaşında 16 kilo bedeniyle şehit düştü. 15 yaşındaki Berkin'in 16 kilo bedeni halk düşmanlarının vicdanlarından daha ağır basıyordu. AKP'nin eli kanlı, işkenceci, katil polisleri, Berkin'in elinde ekmeğiyle evine dönmesine izin vermemişti. Karnesini alıp annesine de koşamadı Berkin. Öyle ki Milli Eğitim Bakanlığı önünde Berkin'in karnesini almak isteyenlere de saldırdılar. Berkin'e tahammülleri yoktu. Korkuyorlardı çünkü. İsmini bile duymak istemiyorlardı. Ama unutturmadık. Berkin onlar için bir tehditti. Teröristti Berkin. Bu yüzden ölmeyi hak ediyordu. Meydanlarda, kürsülerde her fırsatta "Berkin polise taş atarken öldü!" diye bas bas bağırdılar. Halka yalan söylediler. Ama doğruyu biz biliyorduk. 3 milyon biliyordu. Cenazesinde tek bir ağızdan haykırdılar. "Hırsız, Katil AKP!" Berkin'in cenazesine dahi saldırdılar. O derece tahammülsüzdüler. Yine yaralandı onlarca insan. Öldürmek istediler, kimyasal gazlara boğdular Berkin'in adını ağzına alan herkesi. Halk evladını sahiplendi. Türkiye'nin neredeyse her yerinde adeta bir ayaklanma vardı. Her sokakta bir ses; "Hırsız, Katil AKP!" Her sokakta bir hay-
Biz Onurumuz İçin Bedel Öderiz!
Peki Ya Siz? Samsun'da Dev-Genç'liler “Tutsak Öğrenciler Serbest Bırakılsın” kampanyası kapsamında masa açtı. Geçen hafta Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde yaşanan faşist saldırı ve gözaltılardan sonra Dev-Genç, yıllardır bedeller ödenerek kanla kazanılan FenEdebiyat Fakültesi'nde tutsak öğrenciler için 11.30-14.00 saatleri arasında açılan masada 60'a yakın imza topladı ve
40
kırış; "Berkin Elvan Ölümsüzdür!" Ve her meydanda kırmızı sarı bir pankart; "Berkin'in Hesabını Soracağız!" Halk artık tek bir şey istiyordu. ADALET. Ve milyonlar bununla birleşti. "Halk uyanırsa, Berkin de uyanır!" dedik aylarca. Berkin uyanamadı. Ama minicik bedeniyle koca bir halkı uyandırdı Berkin. İşte bu halk adaleti sağlayacaktı. AKP'den kimse adalet beklemiyordu elbet. Ama milyonlarca insandan tek bir çığlık yükseliyordu; "Bu halkın da bir adaleti var!" ADALET İSTİYORUZ! Evet. ADALET! Berkin için istiyoruz. Ayaklanma şehitlerimiz için istiyoruz. Bugüne kadar bizden kopardıkları her can için ADALET İSTİYORUZ!
ADALET İÇİN BOYKOT! Faşizme karşı mücadelede her yerde en önde olan gençlik yine en önde olacaktır. Bedeller ödeyecektir yine. Tıpkı Haziran Ayaklanması'nda olduğu gibi. Berkin şehit düştüğünde gençliğin mücadele tarihinde gördüğümüz çok çeşitli boykotlar düzenlendi. Şimdi bu eğilimi örgütlü bir hale getirip daha sistematik bir mücadeleye girişme zamanı. Tarih yeni bir sayfa açacak. Bu sayfa gençliğin toparlanıp kendine gelişini yazacak. Ve şimdi Berkin için bir çığlık daha yükselteceğiz. Berkin için, adalet için boykota gidiyoruz. Tüm öğrencileri boykota çağırıyoruz. Derslere girmiyoruz. Okullarımızdaki amfiler Berkin'in sesiyle, adalet çığlığıyla yankılanacak! Boykot, gençliğin disiplin cezalarına, gerici eğitime karşı tavır alışı ve bu saldırı silahlarına karşı koyuşudur. Boykot, gençliğin adalet arayışıdır...Ve bu nedenle bu boykot çerçevesinde tek bir şey istiyoruz: ADALET! 2 adet Yürüyüş dergisi öğrencilere ulaştırıldı. 100 adet bildiri dağıtıldı. Devrimci dayanışmanın olduğu alanda ayrıca tulum eşliğinde horon oynandı. Ayrıca yapılan açıklamada polisin Dev-Genç’lilerin ailelerini arayıp taciz ettiği de söylendi. 28 Nisan’da DevGenç'li Songül Doğan'ın Tokat'ta bulunan ailesine işkenceci polislerin gidip "Bizi Samsun Emniyeti'nden buraya yönlendirdiler. Kızınız eylemlere katılıyor, geçenlerde gözaltına alınmış, 3 gün nezarette kalmış. Böyle giderse kızınızı tutuklarız, onlarca yıl hapis yatar" diyerek aileyi korkutmaya çalıştığı ifade edildi.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Ülkemizde Gençlik Halka Kapattığınız Tüm Alanlarda Barikat Başlarında Olacağız Ankara Dev-Genç 25 Nisan’da Kızılay Yüksel Caddesi’nde Balıkesir’de Dev-Genç’lilere uygulanan polis terörü ile ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklamada, Balıkesir’de 25 Nisan’da Dev-Genç’lilerin evlerine ve yurtlarına yapılan baskınlarda 8 Dev-Genç’linin gözaltına alınması protesto edilerek; “Hırsız, katil AKP iktidarının polisleri baskınlarda, işkencelerle Dev-Genç’lileri yıldıramaz. AKP iktidarının korkusu çok büyüktür. Bizler örgütlendikçe, mücadelemizi yükselttikçe korkuları büyüyecektir. Daha fazla saldıracaktır. Çünkü başka çaresi yoktur. Yaptıkları
tüm zorbalıklara karşı mücadelenin bayrağını dalgalandıracağız! 1 Mayıs’ta Taksim'de olacağız. Halka kapattığınız tüm alanlarda barikat başlarında bizleri göreceksiniz” denildi. Açıklamaya 20 kişi katıldı.
Şehitlerimizin Hesabını Sormak İçin 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz Taksim, şehitlerimizin kanlarının akıtıldığı, direniş, mücadele, hesap sorma alanıdır. Hiçbir yasak, hiçbir engel devrimcilerin, emekçilerin, halkın tüm kesimlerinin 1 Mayıs Taksim
Alanı'ndan koparamaz. Bu inanç ve kararlılıkla 1 Mayıs çalışmaları son güne kadar sürdü.
Taksim: İdil Kültür Merkezi çalışanları Taksim Anıtı’nda "1 Mayıs'ta Taksim'deyiz" yazılı pankart açarak eylem yaptı. 25 Nisan’da yapılan eylemde Grup Yorum üyesi Seçkin Aydoğan ve İdil Kültür Merkezi çalışanı Cihan Gün gözaltına alındı.
Yenibosna: Pazar Pazarı Caddesi’nde 24 Nisan’da halka “1 Mayıs’ta Halk Cephesi saflarında Taksim’de olma” çağrısı yapıldı. Yapılan çalışmada 100 adet bildiri dağıtıldı. Aynı gün Kuleli’de de 100 adet "Mehmet Akif'ten Berkin`e yürüyoruz Taksim'e" yazan 1 Mayıs afişleri yapıldı.
Liseliyiz Biz Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!
ADALET İÇİN BOYKOT!
4 Mayıs 2014
Berkin Elvan da liseli çağındaydı. AKP 'nin faşist politikalarının halkı hedef aldığı ve katil polisinin saldırılarını arttırdığı Haziran Ayaklanması' nda Berkin vuruldu. Komaya giren Berkin' in katillerini hiçbir mahkeme yargılamadı. İstenen tek şey adalettir. En ufak hak talebine azgınca saldıran oligarşi, adalet talebini de gözardı etmiş ve Berkin' i suçlamıştır. Liseli gençliğin iktidara tepkisi artmıştır. Liseli Dev-Genç'liler adalet için Boğaziçi Köprüsü’nde yol kesip kendilerini zincirlediler ve boğaza pankart astılar. AKP'nin faşist polisinin saldırısı gecikmemiş, liselileri işkencelerle gözaltına almışlardır. Yine başka bir eylem Feshane'de 23 Nisan kutlamasında gerçekleşmiştir. Talep, yine "Adalet". 4 Liseli Dev-Genç'li 'Berkin İçin Adalet' sloganıyla İstanbul Valisi’nin önünde pankart açmıştır. Faşist polis yine saldırısında gecikmemiştir. Oligarşi, en temel hak talebi olan "Adalet" talebine bile sal-
dırıyor. Bu da gösteriyor ki bu düzende adalet yoktur. Bu düzen, bir avuç zengin ailenin düzenidir, yoksul mahallelerdeki çocukların değil. Bu nedenle Liseli DevGenç’liler Gazi Mahallesi' ndeki Şair Abay Lisesi' nde dersleri ve kantini boykota çağırıyor. Berkin için, Adalet için, okulda boykota çağırıyor Liseli DevGenç’liler! 7 Mayıs günü olacak bu boykot, bir gün sürecek ve Berkin' i vuran katillerin bulunması ve yargılanması için adalet taleplerimiz devam edecek. 7 Mayıs günü, liseli gençliğin Şair Abay Lisesi' nde gerçekleştireceği boykot ile adalet talebinin yakıcılığını göstereceği gün olacaktır. 7 Mayıs' ta türkülerimiz, sloganlarımız, kuracağımız kardeş sofraları Berkin için olacak. İstenen Adalet' tir.
Ulaşım Hakkımızı Alacağız!
17.30-18.30 arası imza masası açıldı. 23 Nisan’da ise mahallede kurulan halk pazarı içinde masa açıldı. Halk yaptıkları çalışmalardan dolayı liselilere teşekkür ederken açılan imza masasından ve gidilen kahvelerden 150 imza toplandı.
İstanbul Kıraç-Kuruçeşme’de liselilerin başlattığı imza kampanyası devam ediyor. Kıraç-Yenibosna hattındaki otobüslerin Kuruçeşme Mahallesinden geçmesi için 22 Nisan’da kahvelerden imza toplandı. Aynı gün saat
Sayı: 415
Yürüyüş
Berkin İçin... 7 Mayıs! Sen de Boykota Katıl!
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
41
Emperyalist Alman Devleti Kimseye Hukuk Dersi Veremez Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, ODTÜ Rektörlüğü'nün daveti üzerine özgürlükler ve yasaklar hakkında konuşmak üzere 28 Nisan’da ODTÜ'ye geldi. Salona girmek için sırada bekleyen Dev-Genç’liler salona bilinçli bir şekilde alınmadı. ODTÜ’nün kendi okulları olduğunu, emperyalist Almanya Cumhurbaşkanı'nın içeri girebiliyorken kendilerinin salona alınmadıklarını belirten öğrenciler salona girmeye çalıştı. Fakat DevGenç’liler okulun özel güvenliği tarafından saldırıya uğradı. Ali Altunsoy isimli Dev-Genç'li saldırı sonucu hastaneye kaldırıldı. Yerlerde sürüklenen Fatma Turgut isimli bir Dev-Genç'li ise bayıldı. Salona alınmayan öğrenciler program
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
42
süresince ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nin önünde bekledi. Bina önünde DevGenç'liler “Tek Tip Uygulaması Kaldırılsın, Siyasi Tutsaklara Özgürlük” yazan ozalit açtılar. “Emperyalistler, İşbirlikçiler Altıncı Filo’yu Unutmayın” sloganını gür bir sesle atarak emperyalistleri teşhir ederken Almanya Cumhurbaşkanı gizlice arka kapıdan kaçırıldı. Gauck, arka kapıdan kaçırılırken Çankaya Köşkü’nün Gauck’a tahsis ettiği araç, öğrenciler tarafından bir süre engellendi. Yapılan yazılı açıklamada Almanya’nın Bochum Hapishanesi'nde tutulan devrimci tutsak Şadi Özpolat'ın
tek tip elbise dayatmasına ve kölece çalışma zorunluluğuna karşı iki defa uzun süreli açlık grevi yaptığı ifade edildi. “Emperyalist, faşist, eline halkların kanı bulaşmış Almanya Cumhurbaşkanı anti-komünist Gauck ODTÜ'ye gelip hak ve özgürlüklerden bahsedemez. ODTÜ emperyalizme ve işbirlikçilerine geçit vermez” denildi. Eylem anti-emperyalist sloganlar atılarak bitirildi.
Halk Adaletsiz Kalmaz! Adalet Yoksa, Kendi Adaletini Kendi Arar! Son haftalarda ülkenin değişik yerlerinden, ölen çocuk haberleri gelmeye devam ediyor. 6 Nisan günü, Kars'ta 9 yaşındaki Mert Aydın öldürüldü. Otopsi raporuna göre; önce cinsel istismara uğradı, başına taşla vurulduktan sonra elle boğularak öldürüldü. Kimse doğuştan katil, hırsız, yalancı, tecavüzcü değildir; çürüten, yozlaştıran, insanlıktan çıkartan bu düzendir. Katilleri, tecavüzcüleri, fuhuş yaptıranları cesaretlendiren de bu düzendir. Yoksul mahallelerimizde uyuşturucu satıcılarını koruyup kollayan devlet; yozlaşmaya karşı mücadele eden devrimcileri, anayasal düzeni tehdit ettikleri gerekçesiyle tutukladı. Torbacıları değil de uyuştucuyu yakanları cezalandırmak, “benim düzenim pisliğe dayanır” demektir. Hırsızlığı, yolsuzluğu, çalınan emeğimizi, 14 yaşında çocuklarımızın katledilmesini, halka her türlü adaletsizliği normal görüyorlar. Faşizmle yönetilen bizim gibi ülkelerde; canımızın, malımızın, yaşamsal haklarımızın, çocuklarımızın ırzının hiçbir güvencesi yoktur. Ancak halk adaletsiz yaşayamaz, çaresiz, çözümsüz kalmaz. Mert'in ailesi, çocuklarının kaybolduğu andan itibaren hem kendi imkanlarıyla aramış hem de yetkilileri harekete geçmeye zorlamıştır. Başsavcı, katil için "Kameraların yardımıyla bulunabilecekse bulunacağını" söyleyince halk valiyle görüşmek istedi. Görüşme talebi geri çevrilince oturma eylemi yapıldı. ‘Vali nerede biz buradayız’ slo-
ganları üzerine vali dışarı çıkıp açıklama yapmak zorunda kaldı. Kars halkı evladına sahip çıktı. Mert’in son kez görüldüğü yerde 1000 kişi öğle saatlerinde ikinci bir eylem yaptı. “Mert’e uzanan eller kırılsın” sloganı atan kitle, emniyet müdürlüğüne doğru yürüyüşe geçti. Katil bulunana kadar çocuklarını okula göndermeme kararı aldı, öğrenciler okulu boykot etti. Mert'in İstanbul'daki akrabaları, Boğaziçi Köprüsü'nü kapatarak eylem yaptı, katilin bulunmasını istedi. Kars Emniyet Müdürü Ercan Çakmak, halk düşmanlığını gizlemeden "hem olayı çözmeye hem de sokaklarda bazı şovmenlerin yaptığı gösterileri engellemeye çalışıyoruz" dedi. Kars halkı her gün eylem yaptı, polisi harekete geçmeye zorladı. Beceriksizliğiyle teşhir olan polis, katili bulmak zorunda kaldı. Mert olayı bize yeniden göstermiştir ki; 1- Örgütlü hareket etmeden hiçbir hak alınamaz. 2- Yıllarca devrimcilerin büyük bedeller ödeyerek yarattığı mücadele biçimleri halkta karşılığını bulmuştur. 3- Cephe tarzıyla sonuna kadar direniş kitleselleşmiştir. 4- Bu düzen hırsızdır, katildir, halkına düşmandır, tüm kurumlarıyla baştan ayağa çürümüştür, pisliği devrim temizler. 5- Çıkarsız, karşılıksız, halk için mücadele eden yalnız devrimcilerdir. Ekmek, adalet ve özgürlük için Halk Cepheliler'in safında yer alalım.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Halkın Hukuk Bürosu
Akvaryumda Balık Mıyız? Tecri̇ti̇ Ağırlaştıran Hi̇çbi̇r Uygulamayı Kabul Etmeyeceği̇z!
F tipi hapishaneler tecrit/ tretman esasına dayanan hapishanelerdir. “İnsandan ve hayattan soyutla ve uslandır!” sloganı bu modeli tanımlar. F tipi hapishaneler 19-22 Aralık 2000 tarihinde 20 hapishaneye birden eşzamanlı olarak yapılan hapishaneler katliamıyla kanlı bir biçimde açıldı. Bu katliamda 6 devrimci kadın kimyasal gazlarla diri diri yakılmak üzere toplamda 28 tutsak katledildi. Devrimci tutsaklar, emperyalizmin beyinleri ve halkı teslim alma aracı olan F tipi hapishanelerde somutlanan tecrit saldırısına, ölüm orucu direnişiyle karşılık verdi. 7 yıl 79 ay, 316 hafta, 2280 gün, 25 mevsim süren direnişte 122 insan tecrite karşı mücadelede şehit düştü. Sonraki yıllarda dar mekan izolasyonuna bağlı olarak gelişen hastalıklar neticesinde yüzlerce insan yaşamını kaybetti. F tipi hapishanelerle birlikte hasta tutsaklar için ayrı bir mücadele alanı yaratılmak zorunda kalındı. Tecrit bir saldırı ve işkence aracıdır. İşkence, bir insanlık suçudur. Kabul edilmesi asla mümkün değildir. 2000-2007 Büyük Ölüm Orucu Direnişi’ni sona erdiren gelişme Adalet Bakanlığı’nın 45/1 sayılı genelgeyi yayınlayarak tecritin varlığını açık olarak kabul etmesi, tecritin ortadan kaldırılması için somut adım atılmasıydı. Bu genelge hiçbir şarta yani tredmana bağlı olmaksızın haftada 10 saat 10 kişinin bir araya getirilerek sohbet etmelerine olanak sağlıyordu. 2007 yılından bugüne sohbet hakkı genelgesi kısmi bir biçimde uygulanmakla birlikte devlet taahhüt ettiği hiçbir sözünü tutmadı. Tam tersine giderek tecriti ağırlaştıran uygulama ve cezalarla işkenceyi sürdürdü. -Keyfi ve aralıksız olarak süren soruşturmalar ve disiplin cezaları
-Havalandırmalara kamera takılması -Havalandırma kapısının dışarıdan denetlenmesi için koridordan yeni kapılar açılması -Avukat görüş mahallerinin her yerden görülebilecek bir biçimde cam fanus şekline dönüştürülmesi Bu değişikliklerin tamamı eşzamanlı ya da ardarda uygulamaya konmuştur. Hepsi tecrit politikasının devamı demektir ve ağırlaştırılmasına hizmet etmektedir. Bu nedenle bu saldırıların devrimci tutsaklar açısından görmezden gelinmesi, cevap verilmemesi, problem olarak addedilmemesi sözkonusu dahi olamaz. Devletin saldırı politikalarına karşı politika üretmek devrimciliğin bir gereğidir. Her etki mutlaka bir tepki yaratacaktır. Nitekim yukarıda saydığımız saldırıların tamamı direnişle karşılanmıştır. Havalandırmalara takılan kameralar ceza tehditlerine rağmen bir gün bile işlev görmemiştir. Avukat görüş yerlerine takılan camlar kırılmış, bu mekânların varlığını devam ettirmesi nedeniyle aylardır avukat görüşlerine çıkılmamaktadır. Devrimci tutsağın sorun tespit ettiği yerde sorun var demektir. Tutsak olmayanların tutsaklar yerine düşünmesi “bizce problem yok” demeleri hayatta hiçbir anlam ve değer taşımaz. Sorun avukat görüş yerlerinin akvaryuma dönüştürülmesi ve sürekli bir biçimde izlenmesi karşısında devrimci tutsağın savunma hakkını kullanamaması, aylardır hukuki yardım alma hakkının gasp edilmesidir. Bu sorun görülmek, anlaşılmak zorundadır. Avukat görüş yerlerinin devamlı bir biçimde izlenmesi, denetlenmesi avukatla müvekkilin akvaryumda balık misali cam fanuslara kapatılıp takip edilmesi tutsaklar kadar avukatların da sorunudur. Ve belki esas olarak avukatların sorunudur. Çünkü
yüksek güvenlikli bu hapishanelere, onca teknik olanakla aranarak yasak kabilinden hiçbir eşyayı bulundurmayarak girildiği halde avukatın müvekkiliyle ilişkisi mercek altına alınmaktadır. Avukat potansiyel suçlu olarak görülmektedir. Avukatlık mutlaka bir yolunu bulup yasadışı bir şeyler yapma kabiliyet ve potansiyeline sahip tehlikeli bir meslek grubu gibi değerlendirilmektedir. Avukatlık mesleğine yönelen dava, gözaltı, tutuklama, işkence, komplo ve tehdit uygulamalarının bir devamıdır.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
O halde saldırı doğru kavranmalı, doğru karşılıklar verilmelidir. Başta avukatlık meslek örgüt birliği Türkiye Barolar Birliği olmak üzere tüm baroları, mesleki dernek ve örgütleri meslek onurlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Devrimci tutsakların savunma hakkını gasp eden, kazanılmış bir hakkı ortadan kaldıran ve tecrit işkencesini giderek ağırlaştıran bu uygulamalar karşısında tüm devrimci, demokrat, hak ve hukuka saygılı kişi, kurum ve kuruluşları göreve ve mücadeleye çağırıyoruz. Sonuçları giderek ağırlaşmadan bu saldırılar durdurulmalıdır. Akvaryumda balık değiliz! Savunma hakkı engellenemez! Tecrite karşı mücadele tecritin tüm uygulama ve biçimlerine karşı devam ediyor!
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur
43
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan halkın mühendisi Egemen Akkuş'a destek için 26 Nisan’da Taksim Anıtı'nda duran adam eylemi yapıldı. 29 Nisan’da Çağlayan Adliyesi’nde görülecek olan mahkemeye destek için çağrı yapılan eyleme polis işkence yaparak saldırdı. Yaşanan saldırı sonrasında Halkın Mühendis Mimarları’ndan 8 mühendis-mimar gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 65 yaşındaki Orman Mühendisi Mehmet Göçebe polis saldırısı esnasında işkenceden dolayı bayıldı ve hastaneye kaldırıldı. İstanbul Okmeydanı'nda Tayyip Erdoğan’ı protesto etmekten dolayı 31 Mayıs 2013’ten beri tutuklu olan Egemen Akkuş’un serbest bırakılması için 28 Nisan’da Halkın Mühendis Mimarlarından 6 kişi kendilerini Çağlayan Adliyesi C kapısı önünde zincirleyerek ajitasyonlar ve sloganlar ile Egemen Akkuş'a özgürlük istediler ve tüm halkı 29 Nisan’da görülecek mahkemeye desteğe çağırdılar. Eylemlerini saat 13.00'da iradi olarak bitireceklerini söylemelerine rağmen AKP'nin işkenceci katil polisleri eylemin bitmesine 5 dakika kala eylemcilere saldırdı. Saldırının ardından eylemciler merdivenlerden sürüklenerek ve boğazları sıkılarak zincirli oldukları halde işkence ile adliyenin üst tarafına çıkarıldılar. Burada da ajitasyon ve sloganlarına devam eden eylemciler bir süre oturma eylemi yaptıktan sonra eylemlerini iradi olarak sona erdirdiler.
Yolsuzlukları Ayyuka Çıkmış Bakan Çocukları Dışarıda Halkın Evlatları İçeride Ankara'da ise, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Genel
44
Saldırılarınız Nafile! Egemen Akkuş’u Zulmün Elinden Alacağız! Kurulu’nda Halkın Mühendis Mimarları 26 Nisan’da masa açtı. Tutuklu Makina Mühendisliği öğrencisi Egemen Akkuş'un mahkemesine ve Ankara'da yapılacak duran adam eylemine çağrının bulunduğu ozalit masanın yanına getirilen panoya asıldı. Genel kurul içerisinde makina mühendisi bir arkadaşımız tarafından Egemen Akkuş'un tutukluluğu ile ilgili bir konuşma yapıldı. Konuşmada “yolsuzlukları, hırsızlıkları ayyuka çıkmış olan bakan çocuklarının dışarıda, halkın onurlu evlatlarının ise halen hapishanelerde tutulduğu” söylendi ve "duran adam" eylemiyle mahkemeye çağrı da yapıldı. +İvme Dergisi, Yürüyüş Dergisi ve Tavır Dergisi'nin de bulunduğu masada 200’e yakın "Halk için Mühendislik Mimarlık" bildirisi dağıtıldı. 11 aydır katil AKP iktidarı tarafından F tipi tecrit hücrelerinde tutsak edilen Halkın Mühendisi ve aynı zamanda ODTÜ öğrencisi Egemen Akkuş için 26 Nisan’da Ankara - Güvenpark’ta 4 saatlik “duran adam” eylemi yapıldı. Halkın Mühendis Mimarları tarafından gerçekleştirilen eyleme 9 kişi ile başlandı. Eylem başlamadan katil polisler Halkın Mühendis Mimarları’nın çevresine kalabalık şekilde toplanarak geri çekilmelerini söylediler. Ancak Halkın Mühendis Mimarları asıl geri çekil-
mesi gerekenin katil polisler olduğunu belirterek eyleme başladılar. Polisler “biz şimdi size gösteririz” diyerek biraz uzaklaşıp uzun süre tacizlerine devam ettikten sonra çekildiler. Saat 17.00’a kadar sürdürülen eyleme halktan büyük bir ilgi oldu. Gün boyu birçok kişi duran adam eylemine destek verdi. Eylemin bitiş saatlerine yaklaşıldığında toplamda 35 kişi eyleme katılmıştı. Kamu Emekçileri Cephesi ve Dev-Genç’lilerin de yalnız bırakmadığı eyleme, Ankara Kurtuluş Parkı’nda eylemlerini sürdüren Yatağan işçileri de destek verdi. Aynı zamanda Güvenpark’tan geçen birçok kişi gelip durarak eyleme destek verdi. Eylem sırasında İMC TV tarafından Halkın Mühendis Mimarları’yla röportaj yapıldı. Gün boyu Güvenpark’tan geçen herkes tarafından eylem ilgiyle karşılandı ve herkes AKP’ye olan kinlerini sesli olarak dile getirip, Halkın Mühendis Mimarları’nı alkışlarıyla desteklediler. Soru soran ve fotoğraf çeken onlarca kişi oldu. Herkese AKP’li bakanların hırsız çocukları dışarıda gezerken Egemen’in mesleğini halktan yana kullandığı için aylardır nasıl hukuksuzca içeride tutulduğu anlatıldı. Eylem saat 17.00’da 29 Nisan’da Egemen Akkuş’un Çağlayan Adliyesi’nde görülecek olan mahkemesine çağrı yapılarak bitirildi.
Egemen Akkuş Serbest Bırakılana Kadar Susmayacağız! Halkın Mühendis Mimarları’nın Açlık Grevi Çadır Günlüğü 1. Gün Halkın Mühendis Mimarları ODTÜ Fizik Bölümü önünde yaklaşık 40 kişinin katılımıyla, Egemen
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Akkuş'un serbest bırakılması talebi ile 3 günlük açlık grevine 22 Nisan’da başladılar. Basın açıklamasının hemen ardından 1 kişi tarafından başlanan açlık grevinde çadır kuruldu, tüm eşyalar çadırın içerisine alındı ve ardından hemen çay demlendi. Çadırın kurulması ile birlikte Halkın Mühendis Mimarları Fizik Bölümü çatısına ve Sunshine Kafe’ye ''ODTÜ Öğrencisi Egemen Akkuş'a Özgürlük” yazan pankartlarını astılar. Açlık grevinin ilk günü öğrenciler ve ODTÜ çalışanları sık sık çadırı ziyarete geldiler. Saat 17.00’da Halkın Mühendis Mimarları’ndan 2 kişinin daha katılımıyla açlık grevine devam edildi. Akşam saatlerinde Halkın Mühendis Mimarları’nın dostlarının ziyareti ile birlikte sohbetler edildi. İlerleyen saatlerde havanın soğumasıyla birlikte etraftan bulunan ağaç dalları ile ateş yakıldı ve Spartacus filmi izlendi. 15 kişi katıldı. Açlık
grevinin ilk gecesi açlık grevinde olan Halkın Mühendis Mimarlarından 3 kişi ile birlikte 6 kişinin çadırda kalması ile geçirildi. 2. Gün Sabah 6.30’da uyanan Halkın Mühendis Mimarları sabahın vermiş olduğu mahmurluğu üzerlerinden atmak için Grup Yorum ezgileri eşliğinde halay çekerek güne başladılar. Gün içerisinde Halkın Mühendisi, ODTÜ Makina Mühendisliği öğrencisi Egemen AKKUŞ için hazırlanan bildiri dağıtıldı. Çadırı ziyaret eden öğrencilere ve ODTÜ çalışanlarına Egemen anlatıldı. Çadıra gelen Egemen'in arkadaşları ile sohbet edildi ve Cumartesi günü Güvenpark'ta yapılacak “duran adam” eylemine çağrı yapıldı. Gün içerisinde Halkın Mühendis Mimarları’nın dostları da çadırı yalnız bırakmadı ve ziyarete geldiler. Bunlardan biri de elinde bir buket papatya ile çadırı ziyarete gelen Cansel Malatyalı idi. Açlık grevinin 2. günü aynı zamanda 23 Nisan’dı. 4 DevGenç'linin Hüseyin Avni Mutlu'yu protesto etmelerinin ardından gözaltına alındıkları öğrenildi. Açlık grevi çadırından Dev-Genç'liler selamlandı. 23 Nisan aynı zamanda Egemen'in doğum günü idi. Açlık grevi çadırında Halkın Mühendis Mimarları açlık grevi şekerleri ile Egemen'in doğum gününü kutladılar. Saat 20.30’da Dev-Genç'liler sloganlarla çadıra ziyarete geldiler. Hemen halaylar çekilmeye başlandı. Ardından demlenen çay eşliğinde, okul içerisinden de desteğe gelen öğrenciler ile birlikte sohbetler edildi ve ardından hep birlikte türküler söylendi. Saat 01.00 olduğunda çadırı ziyarete gelenler ile birlikte “Masum Sesler” filmi izlendi. Hemen ardından Yılmaz Güney'in “Sürü” filmi de izlendi. 3. Gün Sabah erkenden güne çadırın etrafının temizlenmesi ve düzenlenmesi ile başlandı. Ardından çay demlendi. 3. günde ODTÜ çalışanları ve öğrencileri çadırı ziyaret etmeye devam ettiler. Çadıra gelen herkes ile gün-
delik ve genel gündemler hakkında sohbetler edildi. Açlık grevinin 3. gününde ODTÜ olağan günlere göre biraz daha ıssızdı. 3 gün boyunca ODTÜ'de tüm devrimci, demokrat kurumların çadırı ziyaret etmesi devrimci dayanışmayı göstermek, Egemen'i sahiplenmek açısından güzel bir örnek oluşturdu. Akşam açlık grevi eyleminin sonuna yaklaştıkça çadırda insan sayısı artmaya başladı. Basın açıklaması ile saat 17.00’da 3 günlük açlık grevini sonlandıran Halkın Mühendis Mimarları 26 Nisan günü Güvenpark'ta yapacaklar, “duran adam” eylemine ve 29 Nisan'da Egemen Akkuş’un istanbul Adliyesi’ndeki mahkemesine çağrı yaparak eylemlerini bitirdiler.
“Egemen Akkuş’u Zulmün Elinden Alacağız” Dedik ve Aldık! 11 aydır tutuklu bulunan Egemen Akkuş’un 29 Nisan’da ikinci duruşması görüldü. Duruşma başlamadan önce saat 13.30’da Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde toplanan Halkın Mühendis Mimarları basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamaya Egemen Akkuş’un ailesi ve eyleme destek veren Grup Yorum üyeleri de katıldı. Halkın Mühendis Mimarları adına yapılan açıklamada Egemen Akkuş’un yalanlar ve uydurma gerekçelerle tutuklandığı belirtildi. 30 kişinin katıldığı açıklamanın ardından mahkeme salonuna geçildi. Duruşmada avukatların yaptığı savunmalarda Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılmasıyla Egemen Akkuş’un tutukluluğunun hükmünün aslında sona erdiği belirtildi. Savcının, yapılan savunmaları dinlemeyerek salondan çıkması ve sürekli telefonla konuşmasının ardından verdiği mütalada Egemen Akkuş’un tutukluluğunun devamını istemesi avukatların ve izleyicilerin tepkisini çekti. Duruşmaya verilen aradan sonra Egemen Akkuş’un tahliye kararı açıklandı. Tahliye haberinin ardından Halkın Mühendis Mimarları “Yaşasın Direniş Yaşasın Zafer” sloganları ile İstanbul Adliyesi önünde halay çektiler.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
45
Direnen Kazanır, Direnmeyen Çürür Greif İşçisi Yalnız Değildir!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
46
Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi 25 Nisan’da Greif işçilerinin direnişi ile ilgili bilgilendirme açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada; “Dünyanın en büyük tekellerinden olan Amerikan sermayedarı Greif Şirketler Topluluğuna ait Hadımköy Fabrikasında çalışan yüzlerce işçi, insanlık dışı çalışma koşullarına, taşeron düzenine ve sendikal bürokrasiye karşı 75 gündür onurlu ve haklı direnişleri için mücadele etmeye devam ediyor. Greif’de, 4 ayrı fabrikada 3000 işçi çalışırken, direnişin başladığı Hadımköy ve Dudullu fabrikalarında yaklaşık 1350 işçi çalışıyor, bu işçilerin 508’i kadrolu olarak ana firma, 850 kadarı ise 44 ayrı taşeron bünyesinde çalıştırılmaktadır … Yaklaşık bir yıllık örgütlenme çalışması sonunda DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası’na (TEKSTİL Sendikası) üye olmuşlardır. Türkiye sınıf hareketi açısından ender rastlanan bir dayanışma ve ruhla yola çıkan Greif işçileri toplu sözleşme masasında taleplerinin karşılanmaması üzerine, 10 Şubat 2014 tarihinde iş durdurup Hadımköy fabrikasını işgal ederek bu büyük direnişi başlattılar… DİSK’e bağlı TEKSTİL Sendikası ise, yüzlerce Greif işçisine sahip çıkmamış, kendi üyelerinin başlattığı direnişe gerekli desteği vermemiş, 10 Mart 2014’de Dudullu fabrikasındaki direnişi sonlandırmıştır. İşverenin 18 Mart 2014 tarihinde Hadımköy fabrikasında çalışan 135 işçiyi haksız olarak işten çıkartmasına rağmen bu konuda bir girişimde bulunmamıştır. Bununla birlikte 21 Mart 2014 tarihinde, Dudullu fabrikasında çalışan işçilerin sosyal ve ekonomik haklarını içeren “Dudullu Protokolü”ne işverenle birlikte imza atmışlardır. 6 Nisan 2014 Pazar günü ise, Hadımköy fabrikasında çalışan işçilerin ve avukatlarının açık itirazlarına karşın, işverenin teklifini içeren “Hadımköy Protokolü”ne imza atmışlardır. TEKSTİL Sendikası, …Hadımköy Protokolü’nü, adeta derneğimiz üyelerinden Av. Bülent Şimşek’in onayı ile imzalandığı-
nı ileri sürmüştür. TEKSTİL Sendikası açıkça yalan söylemektedir. Gerçek şudur: 5 Nisan 2014 tarihinde, DİSK Hukuk Müdürü Av. Nejdet Okcan tarafından protokol işçilerin avukatına gönderilmiştir. Gönderilen protokolde, DİSK, TEKSTİL Sendikası ve Greif’in taraf olarak yer aldığı, işçilerin 7 Nisan 2014 Pazartesi saat 08.00’e kadar fabrikayı boşaltılması ilk şart olarak, ilerleyen günlerde bir işçi temsilcisi, bir sendika temsilcisi ve işverenin görevlendireceği kişi veya sigortacı tarafından yapılacak inceleme sonucunda zarar olmadığının tespiti ikinci şart olarak yer almıştır. Her iki şartın gerçekleşmesi halinde, işverenin iyi niyetinin göstergesi olarak, yine belirsiz bir zamanda tazminatların ödeneceği düzenlenmiştir. Protokolün bu hali ile kabulünün mümkün olmadığı açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir… Av.Bülent Şimşek bu protokolün bu haliyle kesinlikle imzalanamayacağını açık bir dille belirtmiş, Kani Beko da kesinlikle protokole imza atmayacaklarını ifade etmiştir. Aynı saatlerde sendikanın işyeri baş temsilcisi Orhan Purhan, kendisine telefonla ulaşan DİSK Genel Başkan Yardımcısı Celal Ovat’a da bu hali ile protokole onay vermediklerini belirtmiştir. Bu görüşmeden birkaç saat sonra, DİSK Hukuk Müdürü arayarak, TEKSTİL Sendikası’nın ve işverenin protokolü imzaladığını ancak DİSK’in imza atmadığını belirtmiştir. 7 Nisan 2014 Pazartesi günü DİSK’te gerçekleşen toplantıda imzalanmayacağı defalarca konuşulan protokolün, DİSK adına Genel Başkan Yardımıcısı Muzaffer Subaşı tarafından imzalandığı görülmüştür. DİSK Başkanı Kani Beko, aynı zamanda TEKSTİL Sendikası’nın Genel Sekreteri olduğunu ve tek başına imza yetkisinin olmadığını, bu imzanın bilgi ve onayları dışında olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle TEKSTİL Sendikası bu ihanet protokolünün sorumluluğundan kurtulmak adına derneğimizi karalamaya çalışmaktadır, buna izin vermeyeceğiz. Çağdaş Hukukçular Derneği olarak, emekten yana tüm kesimlerin de bu direnişle daha aktif bir dayanışmaya davet ediyoruz” denildi.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Direnişten Zaferle Çıkan BELTAŞ İşçileri Kendi Adayını İstiyor Devrimci İşçi Hareketi 28 Nisan’da BELTAŞ işçileri ile ilgili bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada; “Toplu sözleşme hakları için 56 gün süren direnişten Devrimci İşçi Hareketi’nin öncülüğünde zaferle çıkan BELTAŞ işçileri 25 Nisan’da işyeri sendika temsilcilerini belirlemek için seçime gittiler. Bu seçimde yönetimin yanında yer alacak bir aday çıkardılar. Devrimci İşçi Hareketi önderliğinde BELTAŞ işçilerine Toplu Sözleşme yetkisini kazandıran işçiler de kendi adaylarını çıkardılar… Seçimden önce ve seçim günü de işçilere birebir baskı uygulayarak devrimci işçilerin seçimi kazanmasını engellemeye çabaladılar… Seçimi sendika yalakası Ali Palabıyık adlı kişiye kazandırdılar… BELTAŞ iş yerinde de en azından ilk dönemde temsilcilik hakkı direnerek bu hakkı kazananlarındır. O işçiler direnmiş, bedel ödemiş, defalarca gözaltına alınmışlardı... BELTAŞ’ta yapılan temsilci seçimleri baştan sona anti-demokratik, işçinin iradesine ipotek koyan ve meşru olmayan bir sonla bitmiştir. BELTAŞ işçisinin kendi iradesine bırakıldığında, direnerek kendilerine TİS hakkını kazandıran Rıdvan Çalışkan ve arkadaşlarını mı, yoksa direniş boyunca işçilerin yanlarına bile uğramayan, onların verdiği mücadeleyi kötüleyen ve işçi düşmanlığı yapan Ali Palabıyık'ı mı seçecekleri ortadadır… Buradan bir kez daha uyarıyoruz, temsilci seçiminde tarafsız olmadığını itiraf eden Genel-İş 1 No’lu Şube sekreteri Aysun ve şaibeli bir şekilde seçimi kazandığı açıklanan Ali Palabıyık derhal istifa etmelidir. Ali Palabıyık en başta genel ahlak kuralları gereği istifa etmelidir. Yoksa emek hırsızı bir utanmaz olarak anılacaktır” denildi.
Direnen İşçiler 1 Mayıs’ta Taksim’e Yürüyor! Direnen İşçiler 28 Nisan’da İstiklal Caddesi’nde Galatasaray Lisesi önünde eylem yaparak direnişlerini daha fazla büyütmek için güç ve eylem birliği yaptıklarını duyurdular. Direnen işçiler 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacaklarını açıkladılar. Diren Kazova-DİH, Direnen Greif İşçileri, Direnen Fen-İş İşçileri ve Karşı Gazetesi direnişçileri 1 Mayıs günü Şişli Meydanı’nda toplanarak Taksim'e yürüyeceklerini emekten yana tüm sınıf dostlarını da kortejlerine beklediklerini söyleyerek eylemlerini sonlandırdılar.
Bu Zafer Tüm İşçilere Örnek ve Armağan Olsun Devrimci İşçi Hareketi yaptığı açıklamada Şişli Belediyesi Genel-İş örgütlenmesinin patron sendikacılığına karşı verdiği mücadelenin zaferini kutladı. Yapılan açıklamada; “Bu şubede işçiler sendikalarını kendilerinin yönetmesi kararıyla mücadeleye başladılar. Sendikayı patron sendikacılarının belediye başkanlarıyla, partilerle birlikte yönetmesine karşı mücadele ettiler. Yendiler, yenildiler ama esas olarak kendi örgütlülüklerini yarattılar. Asıl olan da buydu. Kazanmak için örgütlü olmak gerekiyordu. Şişli işçileri bunu başardılar. Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e, CHP’ye rağmen kendi örgütlülüklerini yarattılar. Karşılarında neredeyse herkes vardı. Ayak oyunları, rüşvetler, tehditler altında mücadelelerini büyüttüler. Şube genel kurullarında patron sendikacılarının hileleriyle kaybettiler. Ama gerçekte kazanan onlar oldular. 24 Nisan’da yapılan sendika şube temsilcilikleri seçimlerini işçilerin listesi tulum olarak kazandı. İşçilerin adaylarının tümü iş yeri temsilcisi seçildiler. Savaş Doğan, Ali Rıza Doğan, Niyazi Dil, Serdar Arıcalıgil, Eftel Özhan, Celal Topçu Şişli Belediyesi’nde işçi temsilcisi olarak seçildiler. Halk ayaklanmasından bugüne en yaygın kullanılan slogan bir kez daha gerçek oldu; ‘Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak, Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam’. Şişli Belediyesi’nde işyeri temsilcisi seçimlerini işçilerin kazanması patron sendikacılığına vurulmuş darbedir. Bu tüm işçilere örnek olsun” denildi.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Devrimci İşçi Hareketi Halkın Avukatlarının Özgürlüğünü Kutladı Devrimci İşçi Hareketi Ve Diren Kazova DİH Meclisi 18 Ocak 2013’te yapılan operasyonla gözaltına alınıp tutuklanan Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının özgürlüklerine kavuşmaları vesilesiyle yemek düzenledi. Yemekte yapılan konuşmada: “Onlar halkın avukatı oldukları için direnen işçilerin, sömürülen – ezilen işçilerin de avukatıydılar. İşçilerin hak alma eylemlerinde beraber oldukları için AKP’nin saldırısına uğramışlardı. Tahliye rüşvetini ellerinin tersiyle ittiler. Yargılanan değil yargılayan oldular. Özgürlüklerini kendi elleriyle kazandılar” sözleriyle konuşma bitirildi. 20 kişinin katıldığı yemeğe devrimci avukatların coşkulu halleri damgasını vurdu.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
47
MAHALLELERİMİZE ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK GİREMEYECEKLER, BASKINLARINI BAŞLARINA ÇALACAĞIZ Dün Olduğu Gibi Bugün de Yarın da Mahallemizi Koruyacağız!
Çocuklarımıza Gençlerimize Sahip Çıkacağız!
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
48
İstanbul Armutlu’da 28 Nisan’da evlere yapılan baskınlar sonucunda 13 kişi gözaltına alınmış, onlarca ev talan edilmişti. Katil polisin estirdiği bu teröre karşı Halk Cepheliler aynı günün akşamında bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüş saatini beklerken, o sabah gözaltına alınan Selda Karataş’ın serbest bırakılması kitlede büyük bir sevinç yarattı. Yürüyüş, Cemevi’nin önünden düzenli kortejler oluşturularak başladı. Önde Halk Cephesi imzalı “Baskılar Bizi Yıldıramaz, Polis Terörüne Son” pankartı taşındı. Uyuşturucu çetelerinden hesap sorulmaya devam edileceğini, yozlaşmaya izin verilmeyeceğini anlatan sloganların haykırıldığı yürüyüşte karakolun önünden geçilirken “Katil Polis Armutlu’dan Defol” sloganları atıldı. Armutlu’nun sokakları dolaşıldıktan sonra Köyiçi’ne yürümeye devam eden kitle buradan da otobüs durağına yürüdü. Otobüs durağında bir süre durularak basın açıklaması okundu. Açıklamada baskınların yozlaşmaya karşı verilen mücadeleye karşı yapıldığı, ancak bunlara teslim olunmayacağı belirtilerek “Bizler dün olduğu gibi bugün de, yarın da mahallemizi koruyacağız. Çocuklarımıza gençlerimize sahip çıkacağız” denildi.
Açıklamadan sonra sözü gözaltından serbest bırakılan Selda Karataş aldı. Gözaltına alındıklarında olmadık küfür ve hakaretlere maruz kaldıklarını, polislerin “uyuşturucuya karşı mücadele etmek size mi kalmış?” dedikten sonra Armutlu halkının uyuşturucu satıcısı olan pastacı Arif’in evini yıkmasını kastederek “masum insanların evlerini yıkıyorsunuz” dediklerini belirtti. Karataş ayrıca gözaltına alınan diğer arkadaşlarının hepsinin morallerinin yerinde olduğunu söyleyerek herkese selamlarının olduğunu ve “direnişe devam” dediklerini söyledi. Karataş’ın konuşmasının ardından eylem sona erdi.
Mahallelerimize Ellerini Kollarını Sallayarak Giremeyecekler, Baskınlarını Başlarına Çalacağız 28 Nisan günü sabaha karşı AKP'nin katil işkenceci polisleri Armutlu halkının kapılarına dayandı yine. Armutlu halkının yozlaşmaya, çetelere karşı mücadelesini hazmedemeyen ahlaksız AKP iktidarı, işkencecilerini sabaha karşı 05.00 sularında halkın evlerini talan etmeye yolladı. Halkın evlerini talan etmek-
ten, işkence yapmaktan zevk alan katil polisler yaşlı anne babaları işkenceyle gözaltına aldılar. Daha sabahın ilk saatlerinde arama sürerken Armutlu halkı katiller sürüsünü sloganlarla karşıladı. Mahallede polisin araması sürerken Cepheliler polis karakoluna havai fişeklerle saldırarak ilk cevabı anında verdiler. Daha ne olduğunu bile anlayamayan katiller ilk soluğu karakolun bahçesinde aldılar. İlk anın şaşkınlığını atlatan polis daha sonra biber gazları ve akrep aracıyla saldırıya geçti. Ancak işkenceciler karakollarını korumaktan başka hiçbir şey yapamadılar. Sabahın ilk saatlerinde başlayan çatışma yaklaşık iki saat sürdükten sonra bitirildi. İlk çatışmanın ardından mahalleye takviye polis ekipleri getirilerek karakolun güvenliği alınmaya çalışıldı. Akşam 21.00 gibi yaklaşık yüz kişi ev baskınlarının hesabını sormaya devam etti. Bu kapsamda başlayan çatışma boyunca Armutlu Karakolu Cepheliler’in molotof, havai fişek ve taşlı saldırısına uğradı. Armutlu sokaklarının birden fazla noktasından saldırıya uğrayan katiller sürüsü kudurmuş gibi sağa sola biber gazı atmaktan başka bir şey yapamadılar. Gece boyunca Cepheliler’in dille-
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
rinden umudun sloganları ve marşları eksik olmadı. Bir ara biber gazının etkisiyle kitlenin yorgun düştüğünü zannederek cesaretlenen polisler Cepheliler’in üzerine saldırsa da Cepheliler’in havaya silahlarla ateş açması üzerine geldikleri gibi geri kaçtılar. Çatışma bu şekilde 23.30’a kadar sürdü. Cepheliler eylemi iradi olarak bitti. Eylemin iradi olarak bitirilmesinden sonra mahalle içine yeni gelen bir TOMA fark edildi ve hemen taş yağmuruna tutuldu. Geri çekilirken TOMA’ya ağır hasar verildi. Emekçi mahallelere, evlere fütursuzca ellerini kollarını sallayarak gelemeyecekleri, gece yarısı ev baskınlarıyla Cepheliler’i bitiremeyecekleri gösterilmiş oldu.
Yozlaşmayı da Taksim Yasağını da Hasan Feritler’le, Berkinler’le Aşacağız! 28 Nisan günü Armutlu’da yaşanan ev baskınlarına karşı Ankara Yüksel Caddesi’nde Halk Cephesi
tarafından aynı gün eylem yapıldı. Okunan basın açıklamasında faşist AKP iktidarının halka saldırdığı vurgulanarak Küçükarmutlu’nun ölüm oruçları sürecindeki önemli rolü “Şenay Hanoğulları’ndan, İpek Yüceller’den ve Hasan Feritler’den tanıyoruz hepimiz Küçükarmutlu’yu. Memleketlerinden ekmeğini kazanmak için göç edip, sabahın seherinden gecenin kör karanlığına kadar çalışıp, bir göz gecekonduda yaşayan emekçi halkımızdan tanıyoruz. Mahalle kurulurken mafyaya ve devlete karşı verilen mücadeleden tanıyoruz. Küçükarmutlu emekçi halkın ve devrimcilerin dişiyle tırnağıyla kurduğu bir mahalledir. Ve tanıyoruz Armutlu’yu yine katliamlardan, saldırılardan. Ölüm oruçları dışarıda sürmeye başlayınca Küçük Armutlu almıştır koynuna devrimcileri. Bu yüzden de sürekli saldırıya uğramıştır. İşte böyle anlamlı, böyle önemli bir mahalledir Küçükarmutlu.” sözleriyle aktarıldı. Armutlu’nun yiğit evladı Hasan Ferit Gedik’in yozlaşmaya karşı verdiği mücadele ve Armutlu’da onun şe-
Serdar Polat Değil, Muharrem Karataş’ın
Katilleri Yargılansın! Ankara’daki Emniyet Genel Müdürlüğü binasına düzenlediği eylem sonrası yaralı olarak tutsak düşen Serdar Polat’ın ilk mahkemesi 25 Nisan günü görüldü. Mahkeme öncesi Halk Cepheliler “SERDAR POLAT’I DEĞİL, MUHARREM KARATAŞ’IN KATİLLERİNİ YARGILAYIN!” yazılı pankartı açarak bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamanın ardından Serdar Polat’ın abisiyle bir-
hitliğiyle daha da yükselen mücadelede uyuşturucu satıcılarının yıkılan evi anlatıldı. Uyuşturucu satıcılarını koruyan polisler “İşte AKP’nin onursuz polisleri, halkın bu onur mücadelesine, namus, şeref mücadelesine saldırmış, operasyon yapmıştır. Tüm yanlarıyla bataklığa saplanmış, kirlenmiş bu düzenin polisleri de tıpkı bu düzen gibidir. Onların uğruna ölebilecek bir değerleri yoktur. Onur, şeref, erdem onlar için sadece bir erkek isminden ibarettir. Namusun ne olduğunu unutalı yıllar olmuştur. Bilmezler sevgi nedir, fedakarlık nedir. Onlar bu dünyanın kirli, kötü yüzünü temsil ediyorlar. Biz devrimciler ve emekçi halkımız ise tüm yüce değerlerin yaratıcısı ve taşıyıcısıyız. Ekmeği yoğurduğumuz gibi, demiri dövdüğümüz gibi, ahşaba verdiğimiz şekil gibi hayata da şekil veriyoruz. Mahallelerimize şekil veriyoruz” sözleriyle teşhir edildi. Ne pahasına olursa olsun 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çıkılacağının altı çizildi. 24 kişinin katıldığı açıklamaya Kaldıraç da destek verdi.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
likte mahkemeye geçildi. Mahkemenin başlamasıyla birlikte söz alan Serdar Polat, savunma yapmayacağını, hapishanelerdeki cam fanus uygulamaları dolayısıyla avukatlarıyla görüş yapamadıklarını bundan dolayı savunma hazırlayamadığını, bu yüzden de mahkemenin ileri bir tarihe ertelenmesini talep ettiğini söyledi. Polat’ın avukatları da söz alarak, cam fanus uygulamasının ülkemiz ve evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğunu, görüş mahremiyetini ortadan kaldırdığını, ayrıca birçok hapishanede mahkeme kararıyla uygulamadan kaldırılabildiğini söyleyerek cam fanus uygulamasının kalktığı takdirde savunma hazırlayabileceklerini söylediler. Mahkeme ileri bir tarihe ertelendi.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
49
AKP’den Tekellere Hazine Garantisi
Halkı Soymanın, Ülkemizi Yağmalamanın Yeni Yöntemi YETERİNCE SÖMÜREMEZSENİZ ÜSTÜNÜ TAMAMLARIZ Mehmet Cengiz, 17 Aralık’tan sonra ortaya çıkan tapelerde “Milletin a... koyacağız” demişti. Biliyorlardı, AKP onlara bu imkanı verecekti. Bu güvence ile rahat rahat konuşuyor, Tayyip Erdoğan'ın her söylediğini yapıyorlardı. Devletin ihalelerini kapıyor, bunun karşılığında AKP istediği gibi havuz oluşturup gazete satın alıyorlardı. Ve elbette halkı aç, sefil hale getirmeden, köle gibi çalıştırmadan zenginliklerine zenginlik katamayacaklarını biliyorlar. Şimdi bunun gereğini yapıyorlar. Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
50
Yandaşlara Hazineden Garantörlük AKP kendi yandaşlarının beklediği ve onları ihya edecek yönetmeliği çıkarttı. Yönetmelik 19 Nisan 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Hazine Müsteşarlığı’nın hazırladığı yönetmeliğe göre asgari yatırım tutarı 1 milyar liranın üzerinde olan yapişlet-devret projeleri ile sağlık ve eğitim bakanlıklarının 500 milyon doların üzerindeki projeleri için kullanılacak kredilere, hazine garanti verecek. Bu garantiden kamu (Belediyeler, Kamu İktisadi Teşebbüsü) ile özel şirketler yararlanacak. Özellikle Başbakan'ın 'çılgın projeleri' olarak bilinen 3. Köprü, 3. Havalimanı, Avrasya Tüneli, Kanal İstanbul, Körfez Geçişi, Hızlı Trenler, Şehir Hastaneleri gibi projeler yararlanacak. Yönetmeliğin ilanından sonra ihale edilecek projelerde yardım sınırı 3 milyar dolar olarak belirlenmiş, fakat yönetmelikten önce yapılan ihalelerde bu sınır yok. Hazine bunlara sınırsız yardımda bu-
lunabilecek. Böylece devlet, daha önce gerçekleştirilmiş ve kredisi bulunmuş projelerin bile borçlarını üstlenebilecektir. Örneğin 3. havalimanı ihalesinde 22 milyar 152 milyon euro en yüksek teklifi Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon Ortak Girişim Grubu vermişti. Yani şu AKP'nin havuz medyasını kuran grup. İhale 3 Mayıs 2013’te yapıldı. Bir yıldır projeyi finanse edecek kimse bulunamamıştı. Şimdi bunların yardımlarına hazine yetişti. Sadece onlar değil tabii. 2,5 milyar dolarlık 3. köprü ihalesi ve 6 milyar dolarlık körfez geçişi ihalesi, ayrıca maliyeti 20 milyar lirayı bulması beklenen 15 şehir hastanesi ile 8 ilde yapılacak kampüs ihaleleri de garanti kapsamında yararlanacak ihalelerdir. AKP resmen ihale alan şirketlerin garantörlüğünü üstlendi.
AKP, Yandaş Tekellerin Kasalarına Halkın Paralarını Akıtacak, Bunların Kim Olduğu da Açıklanmayacak! Fakat yönetmelikte hazine garantisi ibaresini gizlemek için ‘borç üstlenimi’ ismi verilmiş. Özel şirket ile imzalanan borç üstlenim anlaşmaları da Resmi Gazete’de yayımlanmayacakmış. Halk vergi ödeyecek, bu vergi zenginlerin ihalelerinin garantisi olacak, halkımız hangi projelere Hazine garantisi sağlandığını öğrenemeyecek. Özel şirket sözleşmeyi feshederse banka kredisini Hazine ödeyecek. Yani milyarlarca dolar hepimizin cebinden çıkacak. Bu uygulamalar, halkı doğrudan
soyup işbirlikçi tekellerin kasalarına akıtmak demektir... Bunun başka bir anlamı yok... İş yapan tekeller hiçbir risk üstlenmiyorlar... Hatta kar etse bile “zarar ettim” diyerek proje tamamlanması için hazineden tekellerin kasalarına paralar akıtılacak... Ve kimse hangi tekele hangi işten dolayı ne kadar para akıtıldığını bilmeyecek...
Hani Devletin Kasasından Tek Kuruş Çıkmayacaktı? Hani demişlerdi ya; “Devasa projeleri, özel sektör marifeti ile devletin kasasından tek kuruş çıkmadan yaptırıyoruz” diye. Sözde bu projeleri özel şirket yapacak, 49 yıl işletecek sonra devlete devredeceklerdi. Bunların hepsi yalan. Bu ihalelerde krediyi veren de ihaleyi alan da risk taşımıyor. Riski Hazine üstleniyor. Üstelik Hazine iş adamlarının hem yurtiçi hem de yurtdışı borçları için garanti sunuyor ve geriye dönük olarak da sınırsız olarak uygulanacak. Hazinenin üstlendiği tutar da devletin dış borç hanesine yazılacak. Ki bu miktar IMF'ye ödemekle övünülen borç miktarının yaklaşık iki mislidir. Devlet ihale yaptığı şirketlere başka teminatlar da veriyor. Örneğin 3. havalimanı için dış hatlarda 25 yıl için toplam 300 milyon yolcu garantisi vermişti. Sadece dış hatlarda bunun altında yolcu taşınırsa bunun zararlarını yine Hazine karşılayacaktır. Yönetmelikteki diğer önemli noktalardan bir tanesi işadamının projeleri gerçekleştirirken batması durumunda Hazine garantisinin nasıl işleyeceği belirlen-
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
mesidir. Buna göre, işadamı projeyi yaparken kendi kusuruyla batsa bile, aldığı borçların yüzde 85’ini yine Hazine ödeyecek. Devlet, iş adamının hatası olmadığına kanaat getirirse ödeme tutarı alınan borcun yüzde 100’ünü kapsayacak. Devlet, şirketler kusurlu olsun olmasın, “her türlü borcunuzu biz öderiz” diyor. Bu görülmemiş bir yardımdır. Hazine’nin açıktan yasa eliyle hortumlanmasından başka bir şey değildir.
Talan Edilmeyen Alan Kalmayacak Hazine’nin bu uygulaması ile AKP bir yandan yandaşlarına sınırsız garantörlük sağlayacak, öte yandan tarihi ve doğal alanlar ile orman arazisi ranta açılacaktır. AKP'nin, Ormanlık alanları, petrol boru hatları, enerji santralları, petrol ve doğalgaz aramaları gibi işletmeleri de ranta açan yönetmeliğin 18 Nisan 2014’te Resmi Gazete yayımlaması, arkasından 19 Nisan Cumartesi günü özel sektörün borcunu hazinenin üstlenmesine ilişkin yönetmeliği yayınlaması tesadüf olmasa gerekir. Bununla birlikte Marmara’dan başlayıp Ege ve Akdeniz bölgesin-
deki ormanları imara açacaklardır. AKP bir yandan ihale oluşturacak alanları belirliyor, öte yandan ihaleye girecek kişileri teşvik ediyor. AKP halkımızı böyle soyuyor, ülkemizi böyle yağmalıyor. Ne 3. köprü, ne 3. havalimanı, AKP’nin şu an ‘mega, dev projeler’ adı altında sunduğu hiçbir proje halkın talebi ve ihtiyacı değildir. Emperyalist ve işbirlikçi tekelleri tatmin etmek amaçlı yapılan, doğayı katleden ve Başbakan’ın bizzat belirlediği projelerdir. Halk, kendi talebi olmayan, kendi yaşamını olumsuz etkileyecek, emperyalist ve işbirlikçi tekellere para kazandıracak projelerini üstlenmiş oluyor. Holdinglerin borcu artık halkın borcu oluyor, geleceğimiz bir avuç zengin için ipotek altına alınıyor. Hırsızlıkla zenginleşen AKP yandaşları, ihalelerle zenginleşmeye devam ederken projelerinde zarara uğrarlarsa bu zararı halk ödeyecek. Böylece AKP'nin “çılgın projelerini” yürüten firmalara verilen Hazine garantisiyle bu firmaların batma riski de ortadan kalkmış oluyor.
Sonuç Olarak; 1- AKP’nin yatırım bedeli büyük projelere hazine desteği verilmesi halkın soyulup, tekellerin kasasına
Türküler Susmaz Halaylar Sürer! Bu Ses Hiç Susmayacak! Grup Yorum AKP’nin komplolarına karşı 29 Nisan’da suç duyurusunda bulunacağını yazılı bir açıklama yaparak duyurdu. Grup Yorum, dinleyenlerini yapılacak suç duyurusunda birlikte olmaya çağırdı. 29 yıldır umudun türkülerini yakan Grup Yorum yaptığı açıklamada bugüne kadar yaşadığı baskıları anlatarak “Gün oldu albümlerimiz toplatıldı, o yetmeyince albümlerimiz kurşunlandı. Gün oldu konserlerimiz yasaklandı. Gün oldu gözaltına alındık, işkenceler gördük, tutuklandık. Kültür merkezimiz defalarca basıldı. Yalan yanlış bilgilerle hedef gösterildik. Hakkımızda atılmadık iftira, söylenmedik yalan kalmadı. Hepsi ama hepsi halkın büyük sahiplenmesini ve sevgisini engellemek, sesimizi boğmak içindi” dedi. Yaşanan bunca baskıya rağmen yılmadan bildikleri yolda yürümenin gururunu yaşadıklarını belirten Grup Yorum “Ve şimdi 30. yılımıza hazırlanıyoruz. Yok olmak, susmak bir yana her geçen gün çığ gibi büyüyen sesimizi çok daha büyük
akıtılmasının yeni bir aracıdır! 2- Bu uygulama halkımızın soyulup ülkemizin emperyalist ve işbirlikçi tekeller tarafından pervasızca yağmalanmasıdır... 3- AKP halkı soyarak ayakta kalabilir, halkı soymadan yandaş zenginlerini yaratamazdı. Milyon dolarlarını evlerinde saklayamazdı. 13 yıllık iktidarı boyunca o nereye saklayacağını bulamadıkları "paracıklarını", mal varlıklarını böyle biriktirdi. Rüşvet almak için zenginlere alanlar açtı, yatırım imkanları yarattı. Bu nedenle açlıktan ölen bebeklerimizin, iş bulamadığı için kendini yakan insanlarımızın, en ağır şartlarda çalışmak zorunda bırakılan ve iş kazası diyerek katledilen işçilerin sorumlusu AKP'dir. Bire bin ürün veren Anadolu’muzu çoraklaştıran, siyanür ile topraklarımızı zehirleyip emperyalizme peşkeş çeken, HES'lerle doğayı tahrip eden, Kentsel Dönüşüm ile kentleri soluksuz bırakan AKP'dir. AKP insanı, doğayı, havayı, suyumuzu para kazanma aracı olarak gördüğü için çalıyor, zehirliyor, katlediyor. Bekçiliğini yaptıkları düzen böyle bir düzendir. Bu düzen, halkın değil halka karşıdır.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
kitlelerle buluşturmaya hazırlanıyoruz. 30. yılımızı birçok ülke ve şehirde yapacağımız stadyum konserleriyle, olanca görkemiyle kutlamaya hazırlanıyoruz. Tüm dünyaya ilan edeceğiz ki, hiçbir komplonuz, hiçbir kumpasınız, hiçbir tezgahınız bizi susturamaz, durduramaz. Çünkü haklı olan biziz. Haklı olanın sanatını yapan biziz. 2010 yılında İnönü Stadı’nda 55 bin olan, sonra Bağımsız Türkiye konserlerinde her sene büyüyerek 550 binlere ulaşan sesimizi milyonlarla buluşturacağız” dedi. Haklarında çıkan yalan yanlış haberlerle hedef haline getirilmek istendiklerini belirten grup üyeleri iktidarın bütün baskısına rağmen yeni albümler çıkaracaklarını, yeni orkestralar yaratacaklarını, sanatçıları örgütlemeye devam edeceklerini belirttiler.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
51
Avrupa’da Almanya
Halkın Ekmeğe ve Adalete Olan Özleminin Adı Oldu Berkin Fransa: Türkiye ve dünya halklarının en küçük şehitlerinden olan Berkin Elvan'ın şehitliğinin 40.günü nedeniyle Avrupa'da 40 yemeği verildi, anmalar yapıldı. Fransa Melun Alevi Kültür Merkezi’nde 21 Nisan günü kırk yemeği verildi. Alevi geleneklerine göre kırk yemeği başlamadan önce yemek gülbenk’i (Alevi geleneğinde toplu yemek öncesinde okunan dua) verildi. Daha sonra dernek başkanı ve avukat Behiç AŞÇI gelenlere kısa bir konuşma yaptılar. Sohbete katılanlardan yaşlı bir amca Berkin'in şehit düştüğü gün bir torunu olduğu ve ismini Berkin koyduğunu söyledi. Anma ve yemeğe 130 kişi katıldı.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Almanya-Köln: Berkin Elvan’ın şehitliğinin kırkıncı gününde Köln-Wiener Platz meydanında, Halk Cepheliler bir anma gerçekleştirdiler. 21 Nisan 2014 Pazartesi günü gerçekleştirilen anmada yemek ve helva da dağıtıldı. Türkiyeliler’in yoğunlukla gelip geçtiği meydandaki program iki saat sürdü. Yaklaşık 200 kişiye yemek ve helva dağıtıldı. Almanya-Mannheim:
Mannheim Cemevi’nde verilen kırk yemeği 26 Nisan Cumartesi günü saat 15.00´da yapıldı. Kırk yemeğinde öncelikle AABF adına Hüseyin Mat bir konuşma yaptı. Hüseyin Mat´ın ardından ise Mannheim Anadolu Federasyonu adına bir ko-
Fransa
nuşma yapıldı. Konuşmanın ardından söz alan alevi dedeleri de; artık zalime karşı susmamak gerektiğini, herkesin elini taşın altına koymasının şart olduğunu ve birlik olunması gerektiğini vurguladılar. Daha sonrasında ise kırk duası okunarak kırk yemeği ve helva dağıtıldı. 120 kişinin katıldığı Kırk yemeği saat 17.00 da sona erdi.
Avusturya: 21 Nisan Pazartesi günü Viyana Anadolu Kültür Merkezi’nde Berkin Elvan'ın kırk yemeği verildi. Yemeklerden sonra Alevi dedesi Berkin için dua okudu. Kırk yemeğine yaklaşık 100 kişi katıldı. 20 Nisan Pazar günü Taksim Anıtı’nın önüne ekmek bırakmak isteyenlere polis azgınca saldırmış, 60 kişiyi gözaltına almıştı. Bunu teşhir etmek için Türkiye Konsolosluğu’na giden Halk Cepheliler, saat 12.00-18.00 arası Viyana Türkiye Konsolosluğu önünde oturma eylemi yaptılar. Almanya-Hamburg:
Hamburg-Volkspark'ta saat 13.00’de başlayan anma ve yemek öncesi sohbetler ve müzik dinletisi yapıldı. Anma, yapılan kısa bir açıklamadan sonra kitlenin tüm devrim şehitleri için saygı duruşuna çağrılması ile başladı. Ardından sahne alan Müzik Grubu, Berkin için kendi yaptıkları bestelerini söylediler. Dinletiden sonra Berkin için yapılan yemekler dağıtıldı. Anma saat 18.00'de sona erdi.
Gerçeğin Sesini Daha Fazla İnsana Ulaştıracağız Mannheim ve çevresinde “Yürüyüş okuyalım okutalım” kampanyası çerçevesinde afişleme çalışması yapıldı.Yürüyüş dergisi okurları Mannheim ve çevresindeki Heidelberg, Worms, Ludwigshafen, Lampertheim bölgelerinde gerçeğin sesi Yürüyüş dergisinin afişleri duvarlara asılırken birçok yerde ise gene yapışkanlı Yürüyüş çıkartmaları yapıldı.
İngiltere-Londra: Haftalık yapılan stand bu hafta cumartesi günü de Woodgreen Kütüphanesi önünde 14.00 – 16.00 arası devam etti. Standa bu hafta umudun çocukları da
52
katıldı. 1 Mayıs çağrılarının dağıtıldığı stand süresince 1 Mayıs’ta Halk Cephesi saflarına çağrıda bulunan çocuklar 7 Yürüyüş Dergisini de halka ulaştırdı.
Belçika:
27 Nisan Pazar günü Belçika’nın Liege şehrinde kurulan ve bölgede yaşayan Türkiyeliler’in de yoğun olarak geldiği pazar yerinde, gerçeğin sesi olan Yürüyüş Dergisi’nin satışı yapıldı. Bir buçuk saat boyunca 12 derginin halka ulaştırıldığı satış esnasında, Türkiyeli olduğu düşünülen herkese dergimiz uzatıldı. Bundan sonra da Belçika’nın Liege şehrinde kurulan pazarda Yürüyüş Dergisi dağıtılmaya devam edecek.
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
Londra
Belçika
Dünyanın Her Yerinde Berkin'den Emir Alanları Karşınızda Göreceksiniz, Katiller! Polonya Türkiye Büyükelçiliği’nin Varşova’da düzenlediği 23 Nisan Töreni, Türkiyeli öğrenciler tarafından protesto edildi. 23 Nisan 2014 Çarşamba günü saat 09.30'da her yıl gerçekleştirildiği üzere Varşova Meçhul Asker Anıtı’na askeri törenle çelenk konuldu. T. C. Büyükelçisi Yusuf Ziya Özcan ve Potiad (Polonya Türk İş Adamları Derneği) Başkanı Dr. Selim Sönmez’in birlikte anıta çelenk koydukları törende askeri bandonun, iki ülkenin milli marşlarını çaldığı sırada Türkiyeli öğrenciler, açtıkları Lehçe ve Türkçe pankartlarla töreni protesto etti. Pankartta “Türkiye’de Erdoğan hükümetinin yönetiminde 181 çocuğun güvenlik güçlerince katledildiği” Lehçe ve Türkçe olarak yer aldı. Polonya Sosyal Dayanışma Ağı açıklama da"Berkin’in fotoğraflarını her gördüğünüzde başınızı önünüze eğeceksiniz. Biz Berkin’den emir almaya devam edeceğiz" dedi.
Yunanistan Polisi Her Mahkemeyi
İşkenceye Dönüştürüyor Yunanistan polisi neredeyse görülen her mahkemede saldırıyor. Arama dayatıyor, pankarta izin vermiyor, slogan atanları gözaltına atıyor daha birçok baskı. Mahkemelerin sahiplenilmesini engellemek için her türlü baskı aracını kullanıyor. Türkiyeli devrimci Cengiz Bayır’ın iade davası 22 Nisan günü Larissa’da görüldü. Türkiye’den şahidin de geldiği duruşma karar için 30 Nisan tarihine ertenlendi. Mahkemeye şahit olarak Türkiye’den Halkın Hukuk Bürosu avukatı Behiç Aşçı ve Larissa İnşaat İşçileri yönetim kurulu üyesi Nikos Blahoupolis katıldı. Mahkeme salonu girişinde polis katılımcılara üst araması dayattı. Bu dayatmaya karşı direndiği için polis bir kişiyi gözaltına aldı ve bir buçuk saat sonra serbest bıraktı.
Seminerlere Katılmak Suç Değildir Son dönemlerde Wuppertal’da bulunan Anadolu Federasyonu çalışanlarına yönelik baskılar yapılıyor. Semineri suç olarak gören savcılık Anadolu Federasyonu’nun yaptığı seminerleri suç sayıyor. Yapılan seminerlere imza atan kişileri tek tek çağırtılıp savcılıkta ifadeleri alınmak isteniyor. Bundan kaynaklı 30 Nisan günü Wuppertal'da Anadolu Federasyonu Başkanı Halit Uzun Celbi bir basın açıklaması yaptı.
Avusturya
İngiltere
1 Mayıs'a Daha Kitlesel Katılım İçin Daha Fazla Emek İngiltere, Londra'da, yıllık geleneksel olarak yapılan 1 Mayıs pikniği hava koşullarından dolayı bu yıl 28 Nisan Pazar günü saat 17.00’da Kervan Düğün Salonu’nda yemekli müzikli bir hazırlık şölenine dönüştü. Giriş konuşmasının ardından saygı duruşuyla program başlandı. Halk Cephesi’nin açıklaması okunduktan sonra Almanya’ya uzun yürüyüşe katılan ve Türkiye’ye Kızıldere, konser ve sempozyum için gidenler izlenimlerini aktardı. Türkiye izlenimlerinin fotoğraflarından oluşan kısa bir sinevizyon gösteriminden sonra hep birlikte yemek yendi. Program 1 Mayıs’ta alanda buluşmak üzere sona erdi.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Viyana: 27 Nisan 2014 tarihinde Viyana'da Avusturya Halk Cephesi tarafından 1 Mayıs pikniği düzenlendi. Sabah saat 10.00’da Draschepark'ta gençlerin “hoşgeldiniz” konuşmasıyla başladı. Ardından oyunlara geçildi. Hep birlikte yakar top, ip atlama, halat çekme, çuval yarışı oynandı. Bu sırada mangal yakılıp, yemekler pişirilmeye başlandı. Oyunlardan sonra şarkılar ve türkülerle halaylar çekildi. Halaylardan sonra çocuklar tek tek şarkı söyledi. Saat 15.00 civarında sofra kurulup, hep birlikte yemekler yendi. Yemekten sonra gençliğin hazırladığı, işçilerle patronlar arasındaki çatışmayı anlatan skeç ve “Gecekondu İle Gökdelen” skeci oynandı. Skeçlerin ardından tekrar halaylar çekildi, horonlar tepildi. 110 kişinin katıldığı piknik saat 18.00’da sona erdi.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
53
AVRUPA’dakiBİZ
Grup Yorum'un Irkçılığa Karşı Tek Ses, Tek Yürek Konseri’nde Gönüllü Olmaya Çağırıyoruz
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
54
Avrupa'da “faşizme ve ırkçılığa ben de karşıyım” diyen; İnsanlarımızı diri diri yakan ırkçı katiller için ceza isteyen; Berkin için adalet isteyen herkesi; Grup Yorum'un “Irkçılığa Karşı Tek Ses, Tek Yürek Konseri”nde gönüllü olmaya çağırıyoruz; YÜZ BİNLERİ BİR ARAYA GETİREN GRUP YORUM'UN, AVRUPA'DA YAPACAĞI IRKÇILIĞA, FAŞİZME KARŞI KONSERİNDE BİRLEŞECEK ELLERDE SİZİN DE ELİNİZ OLSUN. Televizyonda gördüklerimizle; AKP iktidarının uyguladığı faşizme karşı öfke, kin duyanlar, Berkin'imizi öldüren katiller karşısında adalet isteyenler, Berkin'in annesinin feryatlarına sloganlarıyla, beddualarıyla, gözyaşlarıyla ortak olanlar! Avrupa'da yaşayan her dinden, her milliyetten, her yaştan insanımıza çağrımızdır! Sözde kalmasın adalet talebimiz, gözyaşlarında kalmasın acımız, sloganda, bedduada kalmasın kinimiz, öfkemiz... GELİN ÜLKEMİZDE NASIL HAZİRAN AYAKLANMASI’NDA BİR ARAYA GELDİYSEK, GELİN ÜLKEMİZDE NASIL BERKİN ELVAN'IN CENAZESİNDE MİLYONLAR HAYATI DURDURDUYSA, GELİN GRUP YORUM NASIL DAHA DÜN YÜZ BİNLERİ BİR ARAYA GETİRDİYSE... BİZ DE AVRUPA'DA YAŞAYAN HALKIMIZI; IRKÇILIĞA, YOZLAŞMAYA, YABANCILAŞ-
KONSER: 28 HAZİRAN 2014 / OBERHAUSEN İRTİBAT NUMARALARI: 0049 157 508 360 74 - 0049 152 372 945 69 WEB ADRESİ: www.facebook.com/3.Irkc iligaKarsiTekSesTekYurek MAYA KARŞI EMEĞİNE, VATANINA SAHİP ÇIKMAK İÇİN BİR ARAYA GETİRELİM, KONSER ÇALIŞMALARINA KATILALIM... GRUP YORUM'UN MİLYONLUK KONSERLERİ ARKASINDAKİ BUZDAĞININ, AVRUPA'DAKİ BİR PARÇASI DA BİZ OLALIM... TÜM HALKIMIZA! TÜM DOSTLARIMIZA! TÜM SEVENLERİMİZE! AVRUPA'DAKİ TÜM AİLELERİMİZE SESLENİYORUZ! BU KONSER SİZİN KONSERİ-
NİZ, BU ACI DA BU ÖFKE DE. AVRUPA'DA DA TÜRKİYE'DE DE FAŞİZMİN SALDIRILARIYLA ÖLEN BİZİZ! O ZAMAN BİRLEŞTİRELİM ELLERİMİZİ! BİRLEŞTİRELİM HALKIN ELLERİNİ! TEK SES, TEK YÜREK OLALIM! 14 YAŞINDAKİ BERKİN O YAŞINDA ŞEHİT DÜŞERKEN FAŞİZME KARŞI MÜCADELEDE, BİZ DE KENDİ EMEĞİMİZ, KENDİ GELECEĞİMİZ, ÇOCUKLARIMIZ İÇİN KONSER ÇALIŞMALARINDA YERİMİZİ ALALIM! GÖNÜLLÜ OLALIM, GÖNÜLLÜ BULALIM... KONSERİ DUYMAYAN BIRAKMAYALIM! DUYANLARI KONSER SALONUNA TAŞIYALIM! BERKİN İÇİN, AVRUPA'DA KATLEDİLEN İNSANLARIMIZ İÇİN; IRKÇILIĞA, FAŞİZME KARŞI GÖREV BAŞINA!
50 TOMA, 39 BİN POLİS... AKP’DEN 1 MAYIS İÇİN SAVAŞ HAZIRLIĞI
AVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri
Avrupa’da da Yozlaşmaya Karş Mücadeleyi Büyüteceğiz!
Yürüyüş’ün 412. sayısında yozlaşma konusunu ele almıştık. Bu hafta kumar üzerinde duracağız. Sözlük anlamıyla kumar, “para veya kıymetli eşya karşılığı oynanan oyun, talih oyunu.” Adı ne olursa olsun bu özelliği taşıyan para veya mal karşılığı oynanan her oyun ve ortak bahis kumardır. Kumar; maddi kazanç elde etmek umuduyla oynanan, genellikle şansa dayalı oyun. Birden fazla kişi arasında rekabete dayalı bir şekilde oynanabildiği gibi, bir kişi tarafından bir oyun makinası ile de oynanabilir. Bu düzende en büyük kumar borsa, en büyük kumarcı devlettir. Sadece borsa da değil; wett bürolar, bahisler, internet oyunları, at yarışları, horoz-köpek dövüşleri, maç tahminleri... ve daha çeşitleri var kumarın. Almanya'da 2012' de kumar makinelerinin 4 milyar 100 milyon euroyu insanların cebinden çekip aldığı açıklandı. 4 milyar euronun 1 milyar 500 milyonunu vergi olarak aldı. Avrupa'da, özellikle Almanya'da en yaygın olanı ise kumar otomatları... Şehirlerin en işlek caddelerinde kocaman 'Casino' tabelaları vardır, ısrarla gözümüze sokulur 24 saat açık kumarhaneler. Kumar sadece kumarhanelerde oynanmıyor. Bugün neredeyse her dönercide kumar otomatı vardır. Sık karşılaşırız, anne ya da baba okuldan aldığı çocuğu döner yerken kendisi otomat başındadır. Bu otomatlar çok renkli ve kendi içinde melodisi olan sesler çıkarır. Düzenin psikologları bile, bu ses ve ışığın özellikle çocukluğunu yaşayamamış ve mutsuz kişileri kendine çektiğini söylüyorlar. İşte bu kadar ince düşünülerek tasarlanan makinaları, alışveriş merkezleri, dernek, lokal, spor kulübü ve yabancıların yaşadığı semtlerde neredeyse adım başı görmek mümkün. Almanya'da sırf kadınlar için açılan kumarhaneler var. Kumarhanelerin 3. dili Türkçe’dir. Sabah 04.00'te kalkıp, saat ücreti 1 eurodan çalışmak, sosyal yardımla geçinmek zorunda bırakılan insanlarımız, elindekini de kumara yatırıyor. İşin en vahim yanı ise kumarın meşru görülmeye başlamasıdır. Dönercilere, “neden otomat koyuyorsun” dediğinizde cevaplar hep aynıdır: "Mecburum, hiç değilse kiram çıkıyor, yoksa geçinemem." Oynayanlara sorulduğunda "Benimkine kumar denmez, en fazla iki euro atıyorum, günde beş euro neye vermiyoruz, kafamı dağıtıyorum, ne var ki herkes oynuyor" gibi cevaplar verilir. Oysa mesele paranın miktarı değil, kumarın yozlaşmaya neden olmasıdır. Kumar, alkol ve uyuşturucunun yaygın olması bun-
ların kabul edilebilir, yapılabilir olduğu anlamına gelmez. Avrupa emperyalizmine, öldürmeyecek kadar ücret karşılığında bizi iliklerimize kadar sömürmek yetmez. Cebimizde kalan bozuk paralara da göz dikmektedir. Makinalarda, çok küçük paralarla oynanabiliyor. Alkol, uyuşturucu gibi kumar da bir hastalıktır ve her yaştan insanımız bağımlısı olabilmektedir. Düzen zorluklarla baş edemeyen, zavallı kişilikler yaratıyor. Sorunlardan uzaklaşmanın, kafa dağıtmanın yolu olarak da her türlü yozluğu sunuyor. Kumar bağımlılığı da böyledir. Sorunlardan kaçmak için veya arkadaş ortamından kaynaklı kişi kumar oynar; kaybettiğinde kazanmak için tekrar oynar. Oynadığını saklamak için çevresine yalan söyler. Para için hırsızlık, sahtekarlık yapar. Ailesiyle, arkadaşlarıyla arası bozulur, okul ve iş yaşamı altüst olur. Parçalanan aileler, intiharlar, cinayetler bu durumun sonuçlarındandır. Avrupa'da uyuşturucu, alkol, fuhuş gibi bağımlılıklar çok yaygın olduğundan düzenin akademisyen ve sivil toplumcuları bazı araştırmalar yapıyorlar. Ancak bu çalışmalar, anketten, istatistik çıkartmaktan, sorun tespitinden öteye gitmiyor. Örneğin Almanya'da resmi rakamlara göre 500 bin kişinin tedaviye muhtaç derecede kumar bağımlısı olduğu ortaya çıktı. Bunların yaklaşık yüzde 40’ını göçmenler oluşturuyor. Bu yüzde 40 içinde de Türkiyeliler’in oranı oldukça yüksek. Şans oyunları bağımlısı göçmenler çoğunlukla Almanya’da doğup büyüyen ve mesleği olmayan gençler. Çözüm olarak “bağımlılar için tedavi merkezleri çoğaltılmalı, üniversitelerde ilgili bölümler açılmalı, bağımlılık uzmanı yetiştirilmeli” diyorlar. Sorunu yaratan emperyalistler çözüm üretmez, üretemez. “Uyuşturucuyu, kumarı nasıl yok ederim” demiyorlar da tedavi merkezlerini çoğaltmayı çözüm olarak sunuyorlar.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Biz Ne Yapmalıyız? Ailemizden, arkadaşlarımızdan başlayarak kumar oynayanların öncelikle kendi emeğine sahip çıkmasını sağlamalıyız. Otomat, bahis, internet vb. yollarla kolay para kazanma, köşe dönme hayallerinin boş olduğunu, bunların kumar olduğunu anlatmalıyız. Otomat gördüğümüz bütün dönercilerle konuşup, devletin vergi adı altında nasıl bir rant sağladığını ve insanlarımızı yozlaştırarak hayatlarını nasıl mahvettiğini anlatmalıyız. “Kiramı çıkarıyorum” bahanesiyle bu suça ortak olmamasını istemeliyiz. Bulunduğumuz her yerde gücümüz oranında emperyalizmin insanlarımızı yozlaştırmasına karşı sessiz kalmayacak, mücadele edeceğiz.
SAVAŞINIZ KABULÜMÜZDÜR!
55
Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde
Yitirdiklerimiz 11 Mayıs - 17 Mayıs Maksut, 1969 Sivas Divriği Tepahan Köyü doğumludur. 1988’de mücadeleye katıldı. Gazi’nin emekçi militanlarındandı. 1992’de kamp eğitiminin ardından Şerafettin Şirin Malatya Kır Birliği’nde görevlendirildi. 1993 Kasımı’nda Toros Kır Birlikleri’ni oluşturmak üzere görevlendirildi. Bu görevini sürMaksut POLAT dürürken Adana’nın Yeşilevler Mahallesi’nde 17 Mayıs 1994’te bir minibüsten indiği anda, polis tarafından yakın mesafeden taranarak infaz edildi. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü mezunu olan Mete Nazım Dölek, mücadeleyle öğrencilik yıllarında TÖDEF içerisinde tanıştı. TÖDEF içindeki mücadele yıllarının ardından mezun olduktan sonra Elazığ Eğit-Sen içinde yer aldı. 16 Mayıs 1994’te ani bir rahatsızlık soMete Nazım DÖLEK nucu aramızdan ayrıldı.
Mustafa Albayrak, Ferahevler’de bölgeyi faşist saldırılardan korumak için tutulan gece nöbetlerinden birinde, 16 Mayıs Mustafa ALBAYRAK 1980’de bir sol grup taraftarlarınca çevrildi, silahı olmasına rağmen kullanmadı ve vurularak şehit edildi.
Ali Haydar ŞAHİN Ali Haydar Şahin 12 Mayıs 1987’de şehit düştü.
Anıları Mirasımız Murat ÇUHACI'yı Bir Cepheli anlatıyor Sabah saatleriydi. Okmeydanı'nda öfkeli bir kalabalık toplanmıştı. Bu kalabalık önceki gün Gazi'ye saldıran düşmana öfkeydi. Bir an önce hesap sormak istiyordu katillerden... Toplananlar hep bir ağızdan slogan atıyordu. Parti-Cephe'nin sloganlarını. Evet, orada Parti-Cepheliler ve Parti-Cephe öncülüğünde halk vardı. Yürümeye başlamışlardı. En önde Murat da vardı. O da öfkeli ve kitleye önderlik edenlerdendi. O bir Parti-Cephe taraftarıydı. Yapması gereken görevler vardı. Parti-Cephe taraftarlığının ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini biliyordu. Murat savaşa yabancı değildi. Tanıyordu savaşımızı. Şehitlerimizden, Parti-Cepheli'lerden öğrenmişti. O Parti-Cephe'ye güveniyordu. Çünkü, yıllardır özlemlerine kimin sahip çıktığını biliyordu. Şimdi bir Par-
“Bir devrimci asla zorluklar karşısında pes etmemeli. Sorun varsa, olumsuzluklar varsa karamsarlığa düşeceğimiz yerde, dışımızda göreceğimiz yerde biz çözeceğiz. Sorunlar da bizim ve hep olacak” Maksut Polat
İrfan AĞDAŞ
1979 doğumlu olan İrfan liseli bir devrimciydi. 17 yaşındaydı. 13 Mayıs 1996’da İstanbul Alibeyköy’de Kurtuluş Gazetesi dağıtımı yaptığı sırada, polis tarafından herkesin gözü önünde sırtından kurşunlandı. Yaralı olarak polis otosuna alındı ve orada işkenceye devam edilerek katledildi.
Sevgili İrfan, Genç Arkadaşım; Elinde sattığın derginin kapağında sözü edilen 30 binden biriydin sen. 1 Mayıs alanlarını zapteden on binlerden biri. Demokratik bir lise isteyen o genç arkadaşlardan biri. Öfkesini, gelecek umudunu Cephe'nin kortejine yükleyip yürüyenlerden biri. Karşı devrim matematik hesabı yapıyor; 30 binden biri gitti diyor. 29 bin bilmem kaç küsur kişi kaldı diye hesap yapıyor. Ama biliyor, bilecek, öğrenecek, kırmakla tükenmez o on binler, vurmakla tükenmez. Genç arkadaşım, vurulmanla asla eksilmedi sayımız; çünkü arkadaşların şimdi daha kinli, çünkü daha dün okulunda tüm bu olup bitenlere seyirci kalanlar senin şahsında bu düzeni gördüler. Bu düzenin düpedüz bir katil olduğunu gördüler. Onlar senin yerini daha şimdiden doldurdu bile. Onlar senin hesabını sormak için silaha sarılacaklar yarın. Yarın bir başka genç arkadaşın dolaştıracak o gazeteyi Alibeyköy'ün sokaklarında.
ti-Cepheli taraftar gibi savaşmaya, savaştırmaya gidiyordu Gazi'ye. Daha Gazi'ye varmamışlardı. Eline bir sopa aldı. Sopayı öfkesinden kırmak istercesine sıkıyordu. Faşist odakların dağıtılmasında en öndeydi. Gazi'de ise militanlığıyla öne çıktı. Bir bakmışsınız barikatlara koşup barikatları güçlendiriyor, bir bakmışsınız düşmanla yüzyüze çatışıyor, yaralıların taşınmasına yardım ediyor. Gazi'den sonra o artık daha tecrübeli bir Cepheli’ydi... Murat çevresinde yaşanan olaylara duyarsız kalmıyordu. 13 Mayıs günü Okmeydanı'nda bir faşistle kavga eden birini ayırmak isterken Hacı isimli faşistin savurduğu bıçak darbesiyle yaşamını yitirdi. O gün olayı duyan yüzlerce arkadaşı, Okmeydanı'ndaki esnaflar ve halktan pek çok kişi hastaneye koştu. Murat'ın cenazesi çok sevdiği devrimcilerin, PartiCepheliler'in omuzlarında taşındı. Yine sloganlarla, tilililerle memleketi Tokat'a uğurlandı. Murat'ı unutmayacak, unutturmayacağız.
Hüseyin Soyuuğur, 12 Eylül'ün apolitikleştiremediği gençlerimizden biriydi. Tüm baskılara rağmen devrimcilerin yanında saf tuttu. Yeni Çözüm Dergisi okuru olan Hüseyin, ODTÜ yurdunda geçirdiği rahatsızlık sonucu 11 Mayıs 1987’de araHüseyin SOYUUĞUR mızdan ayrıldı. Murat Çuhacı, Tokat doğumludur. Halkının mücadelesinde yer alan bir devrimciydi. Gazi Ayaklanması’nın neferlerindendi. 13 Mayıs 1995’te İstanbul Okmeydanı’nda sivil faşistlerin bıçaklı saldırısı sonucu şehit düştü.
Murat ÇUHACI Diyarbakır Hapishanesi, 12 Eylül Cuntası’nın zulmünün en ağır yaşandığı yerlerden biriydi. Zulüm, bir noktada teslim almıştı bütün hapishaneyi. 1982’nin 17 Mahmut ZENGİN Eşref ANYIK Mayısı’nı 18 Mayıs’a bağlayan gecesinde, dört devrimci bedenlerini tutuşturarak şehit düştüler. O gece Diyarbakır zindanında yükselen “söndürmeyin, ateşi söndürmeyin... Su döken Ferhat KURTAY Necmi ÖNER haindir” seslenişi, teslimiyete, zulme, vahşete meydan okuyor, herkesi direnişe çağırıyordu. Dört yurtsever tutsak tinerli pamuklar ve üç kibritle yeniden ayağa kalkışın öncülerinden oldular. 1868’de doğdu. İrlanda ulusal kurtuluş mücadelesinin Marksist önderlerindendi. ISRP'nin (İrlanda Sosyalist Cumhuriyetçi Partisi) kuruluşuna önderlik etti. İrlanda emekçilerinin ilk silahlı örgütlenmelerinden biri olan İrlanda Yurttaş Ordusu'nun da kurucusudur. James Connolly, sendikalist görüşleri de olmasına karJames CONNOLLY şın, 1. Emperyalistler Arası Paylaşım Savaşı döneminde savaşın devrimci bir savaşa dönüştürülmesinden yana tutum alarak devrimci cephede yer aldı. 1916 Nisanı’nda Dublin’de başlatılan ayaklanmada İngilizler tarafından ağır yaralı olarak ele geçirildi. Gizli bir duruşmayla yargılandı ve idama mahkum edildi. Kangrene dönüşen yaraları nedeniyle ayakta duramaz halde olduğu için bir koltuğa oturtularak kurşuna dizildi. 12 Mayıs 1916 onun dünya halklarının mücadelesinde ölümsüzleştiği tarihti.
Ne Operasyonlar Ne de Katliamlar 1 Mayıs’ta Taksim’e Çıkmamızı Engelleyemez İstanbul Çayan Mahallesi’nde 28 Nisan gecesi bir eve 5 akrep ve onlarca özel harekât polisinin desteğiyle, işgale gelir gibi mahalleyi abluka altına aldıktan sonra sözde bomba ihbarı üzerine baskın yaptı. Baskın sürerken Çevik Kuvvet polisleri cadde üzerinde Halk Cephesi’ne ait ne kadar afiş varsa hepsini yırttılar. 02.30 civarında mahalleden ayrılan AKP’nin işkenceci polisleri bastıkları evi darmadağın edip bıraktı. Çayan Halk Cephesi tarafından yapılan açıklamada: "Bir hafta önce Sarıgazi, dün Armutlu, bugün ise Çayan Mahallesi’ne yönelik yapılan bu baskınlar, Halk Cephesi’nin yoksul emekçi halkımızın 1 Mayıs öncesi sindirilmesi için yapılmaktadır. Tüm bu operasyonlar AKP’nin katil polisinin sözde gözdağı operasyonlarıdır. Ama ne operasyonlar ne katliamlar, halkımızın 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmasını engelleyemeyecek! Yapılan tüm operasyonlara ve gözaltı terörüne karşı en büyük cevabımızı 1 Mayıs’ta Taksim’de vereceğiz! Mehmetler’in Berkinler’in hesabını soracağız” denildi. Ankara Halk Cephesi de 28 Nisan’da yaptığı eylemle Armutlu’da yaşanan ev baskınlarını protesto etti. Yüksel Caddesi’nde yapılan eylemde “Oligarşinin yönetememe krizi had safhadadır, dibine kadar bataklığa saplanmıştır. Ne yaparlarsa yapsınlar, değil Küçük Armutlu’yu tüm İstanbul’u gözaltına dahi alsalar tarihin akışını değiştirmeye güçleri yetmeyecek. Biz sözümüzü söyledik. 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Alanı’nda olacağız, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacağız! Ne 1 Mayıs öncesi operasyonlarınız, ne 39.000 polisiniz ne de TOMA’larınız sizi kurtaramaz. Değil 39.000, 390.000 polis getirseniz nafile. Siz bir avuçsunuz, biz ise milyonlarız!” denildi. 24 kişinin katıldığı açıklamaya Kaldıraç da destek verdi.
Sayı: 415
Yürüyüş 4 Mayıs 2014
Şehitlerimiz Her Daim Yanımızda Yolumuzu Aydınlatıyor Ölüm Orucu şehidi Uğur Türkmen’in doğum günü dolayısıyla 23 Nisan’da Mersin Pozcu’daki evinde yemek yenildi. Akşam toplanan Halk Cepheliler Uğur Türkmen‘in yatağına karanfil bıraktı.
57
Engin’den Devraldık Bayrağı!
Yürüyüş Dergisi’ni 80 Milyona Ulaştıracağız! Genç’liler yaptı. 26 Nisan’da yapılan dağıtımda 65 Yürüyüş Dergisi halka ulaştırıldı ve halk 27 Nisan günü yapılacak "Geleneksel 1 Mayıs Pikniği”ne davet edildi.
Ömürtepe: Dev-Genç’liler 29 Nisan günü Sarıyer'in Ömürtepe Mahallesi'nde Yürüyüş Dergisi dağıtımı yaptı. Kapı çalışması yapan Dev-Genç'liler 2 saatte 21 dergiyi halka ulaştırdı. TAYAD Bu hafta da çalışanlarımız ve okurlarımız daha fazla insana dergimizi ulaştırmak için sokak sokak, ev ev dergi dağıtımı yaptılar.
İSTANBUL Şişli: “Ekmek, Adalet ve Özgürlük İçin Yürüyüş Okuyalım, Okutalım” kampanyası çerçevesinde TAYAD’lı Aileler 26 Nisan’da İstanbul Şişli’de halka ve esnafa Yürüyüş Dergisi’nin tanıtımını yaptı. Yarım saat süren tanıtımda 30 dergi halka ulaştırılırken, "yürüyüş yaparak ortalığı karıştırmak isteyenlere müdahale edin, ortalığı yakıp yıkmasınlar" diyen bir provokatöre TAYAD’lı Aileler "Git bunları başbakanına anlat. Başbakanın yakıp, yıkmayı iyi bilir. Git bunu şurada duran polise söyle, onlar yakıp yıkmayı iyi bilir, biz bu ülkede, ekmek, adalet ve özgürlük istiyoruz" diyerek bu provokatörü halka teşhir ettiler. TAYAD'lı Aileler her hafta Şişli esnafına gerçeklerin sesi Yürüyüş’ü ulaştırmaya devam edeceklerini belirttiler. Kıraç-Kuruçeşme: 22-23 Nisan’da Yürüyüş okurları mahalle esnafına ve evlere dergi dağıtımı yaptı. Derginin dağıtımı sırasında esnaflarla sohbet eden okurlar 40 dergiyi halka ulaştırdı. Sarıgazi: “Ekmek, Adalet ve Özgürlük için Yürüyüş Okuyalım, Okutalım” kampanyası çerçevesinde yapılan toplu dergi satışına Sarıgazi’de devam edildi. Geçtiğimiz hafta polis baskınlarının olduğu mahallede 26 Nisan’da 20 kişiyle dergi satışı yapıldı. Sarıgazi Haklar Derneği önünde toplanan Yürüyüş dağıtımcıları kapı kapı dolaşarak mahalle halkına Yürüyüş Dergisi’ni dağıttı. Yürüyüş Dergisi dağıtımını görenler pencere ve balkonlardan sepetler sarkıtarak dergi aldılar. Dağıtım süresince ayrıca megafonla mahallede yapılan polis baskını teşhir edildi. Berkin Elvan’ın katillerinin cezalandırılacağı ve 1 Mayıs’ta Taksim’de olunacağı ifade edildi. Bütün kapılar tek tek gezilerek Demokrasi Caddesi’ne çıkıldı. Cadde boyunca sloganlarla dergi dağıtıldı ve cadde sonunda açık olan 1 Mayıs çağrı masası önünde Grup Yorum türküleriyle halaylar çekildi. Dergi dağıtımında toplam 250 dergi halka ulaştırıldı. Beşiktaş: Bu hafta Beşiktaş'taki dergi dağıtımını Dev-
ADANA: Halk Cepheliler 24 Nisan’da Adana’nın yoksul ve emekçi mahallelerinden Yamaçlı’da Yürüyüş Dergisi dağıtımı yaptılar. Polis bildik “hakkınızda ihbar var” bahanesi ile Yürüyüş Dergisi dağıtımcılarına ellerindeki tutanağı göstererek GBT yapmak istedi. Yürüyüş Dergisi dağıtımcıları bunun yasal olmadığını, keyfi bir tutum olduğunu söylediler. Buna karşın ortamı terörize etmeye çalışan polisin korkusu halkın kalabalıklaşıp sahiplenmesiyle büyüdü. Halk Cepheliler polisi halka teşhir ettiler. Katiller, halkın “Yürüyüş Dergisi Susturulamaz”, “Katil Polis Mahalleden Defol” sloganlarıyla mahalleden kaçmak zorunda kaldı. Yapılan dağıtımda 21 Yürüyüş Dergisi halka ulaştırıldı. ERZİNCAN: Erzincan’da Dev-Genç'liler, 27 Nisan'da Çağlayan ve Ulalar beldelelerinde Yürüyüş Dergisi dağıtımı yaptılar. Çağlayan Beldesi’nden Ulalar Beldesi’ne geçildi. Çağlayan Beldesi’nde dergi dağıtımında 40 adet, Ulalar Beldesi’nde 20 dergi halka ulaştırıldı. KARS: Kars merkezde Dev-Genç’liler 28 Nisan’da esnaflara Yürüyüş Dergisi’nin 414. sayısının dağıtımını yaptı. 1 Mayıs üzerine yapılan sohbetlerde AKP’nin uyguladığı baskılar ve TAKSİM yasağı anlatıldı. Dağıtımda 25 dergi halka ulaştırıldı. İZMİR: Yürüyüş okurları halkın sesi olan Yürüyüş Dergisi’ni halka ulaştırmaya devam ediyor. “Her eve herkese ulaşacağız” diyerek. 27 Nisan günü Menemen ve Narlıdere ilçelerinde dergi dağıtımı yaptılar. Menemen’de 100 dergi halka ulaştırıldı. Narlıdere’de de 50 dergi halka ulaştırıldı. Halka yapılan sohbetlerde 1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın önemi anlatıldı. Mehmet Akif Dalcı ve Berkin anlatıldı. KOCAELİ: Gençlik Dernekliler, 26 Nisan günü öğlen saatlerinde Kocaeli-İzmit'in Esentepe Mahallesi'nde kapı çalışması yaparak 18 dergi halka ulaştırıldı. Dergi dağıtımının yanı sıra Grup Yorum'un 11 Mayıs'ta Kocaeli'de yapacağı konser mahalle halkına duyuruldu. Mahallede 300 adet el ilanı dağıtıldı ve 35 adet afiş asıldı.
Ö ğretmenimiz Sadece bulunduğu alana göre biçimlenmiş bir yaşamın, hiçbir dönem sınıf mücadelesinin gerektirdiği niteliklerle çakışmadığı açıktır. Özellikle içinde yaşadığımız koşulları göz önüne getirdiğimizde, devrimci bir kişilik, her an ileri hatlara, ateş hattına geçmeye hazır niteliklere, özveri, inanç ve kararlılığa sahip olmakla belirleniyor. Bunu kafamızda canlandırmadan, ihtilalci ruhu her zaman beslemeden, devrimciliği sürekli kılmak mümkün değildir.
Berkin Elvan’ın Ölümünün 40. Gününde İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Edirne, Antalya, Balıkesir, Erzincan, Tekirdağ, Adana, Denizli’de...
www.yuruyus.com
Berkin Elvan İçin Adalet Günü... Türkiye’nin Dört Bir Yanında Cepheliler Eylemlerle Adalet İstedi...
17 Eylem 88 Gözaltı İstanbul Taksim: 61 Gözaltı İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde
Liseli Dev-Genç’lilerden Yol Kesme: 8 Gözaltı... İstanbul’da 23 Nisan Etkinliğinde
Liseli Dev-Genç’lilerden
Tekirdağ: Dev-Genç’lilerden
Berkin için Yürüyüş: 5 Gözaltı... Denizli, Berkin için Dev-Genç’lilerden
Eylem: 10 Gözaltı...
AKP, Berkin Elvan’ın Katillerini Koruyor! Katillerin Peşini Bırakmayacağız! Biz Bulup Katilleri Yargılayacağız!
info@yuruyus.com
Pankart Açma: 4 Gözaltı...