GSÜ’YE HOȘGELDİN
Üniversiteyi tanımlayalım: Yükseköğrenim hizmeti veren kurum? Eğitim kampüslerinden olușan yapı? Eğitimli genç toplumsallığın yașam ve tüketim alanı? Nitelikli ișgücü yetiștirme aracı? Yoksa “Aydınlanmanın kalesi” konumundaki bilim yuvası? Günümüz üniversitesini bu tanımların herhangi birinden bağımsız düșünebilecek durumda değiliz. Kütüphaneleri, kulüp çalıșmaları, canlı siyasal ortamı, eğitsel, toplumsal ve sanatsal olanaklarıyla üniversite bugün de hepimiz için vazgeçilmez bir konumdadır. Öte yandan, eğitim anlayıșının giderek insanlığın aydınlanmacı birikimine yaslanmaktan çıkıp üretim ilișkileri düzleminde “yarar sağlama” amacına odaklanmasıyla “üniversite” kavramı da bașkalașım geçirmekte. Günümüz üniversitesinde öğrencileri reklam panoları karșılıyor, “para eden” akademik çalıșmalar özel șirketlerce “görülüyor”, “kariyer günü” adı altında “amele pazarları” kuruluyor, “öbür dünyadaki sınavlara hazırlık” için mescidler açılıyor, inandırıcılığı kalmamıș bir Pollyannacılık oyunuyla “AKP'nin yaptığı iyi șeyler” kuramsallaștırılıyor, “kutlu doğum” gibi kimi kavramlar yeryüzüne indirilip akademik yazınla tanıștırılıyor, YÖK'ün tek bir kararıyla üniversitede “olmak ya da olmamak” durumu binlerce öğrenci için bir anda değișkenlik gösterebiliyor. Durumun karmașıklığına karșın, rektör koltuklarında oturanların oldum olası aynı türden badem bıyıklılar olması bu alandaki gerici dönüșümün sorumlusunu saptamayı kolaylaștırmakta: Siyasal iktidar.
Dolayısıyla önceki iktidarların bașlattığı ve dinci-piyasacı değerlerle bezeli yeni bir cumhuriyet kurma iddiasıyla ülkemizde ilerici olan ne varsa hepsini hedef alan AKP'nin görülmemiș biçimlerde dayattığı çürümeyi yarıp üniversiteyi toplum için bilim üretmeye-öğretmeye tașıyacak sürecin etliye sütlüye karıșmadan gerçekleștirilemeyeceği ortadadır. Sosyal Bilimler Kulübü bilginin bașlıca bir değer, bilgiye ulașmanınsa genel bir hak olduğunu düșünen bir “üniversiteli” kimliği olușturma adına üreten ve üretimleriyle siyaset alanında toplumcu seçeneğe ișaret etmekte direten bir öğrenci topluluğudur. Sosyal bilimler toplumsal olanı anlamlandırma ereğiyle ișler. İnsanlığın kazanımlarını ideolojik saldırılara karșı savunmayı ve bayrağı daha da ileri tașımayı amaçlayan “üniversite aydınları” için toplumsal bilimler aynı zamanda bir savașım alanıdır. Bilimin, kültürün, sanatın derinliklerine ulașabilme yetkinliğini kazanma-geliștirme ve bunu her zaman için toplumun sorunlarıyla bir düșünme olarak tanımlayabileceğimiz “aydın sorumluluğu” düșüncesi üniversitelilerce paylașıldıkça yaratılacak olan iklim üniversitenin dıșına tașmayı bilecek ve siyasal yankısını bulacaktır.
GSÜ SOSYAL BİLİMLER KULÜBÜ