Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 2
Bu kitap ilk kez 2010 yılında “Secret Lives of Great Filmmakers” ismiyle Amerika’da Quirk Books tarafından yayımlanmıştır. Kitabın Türkçe yayın hakları Anatolialit Ajans aracılığıyla alınmıştır. Copyright © 2010 Quirk Productions, Inc. Tüm hakları saklıdır. www.quirkbooks.com Türkçe yayın hakları: © Bkz Yayıncılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. Asmalımescit Mah. Ensiz Sok. No:2 D:7 Tünel İstanbul
Domingo, Bkz Yayıncılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.’nin markasıdır. Yayıncı Sertifika No: 12746 www.domingo.com.tr Yazar: Robert Schnakenberg İllüstrasyonlar: Mario Zucca Özgün Kapak Tasarım: Doogie Horner Çeviri: Emre Gözgü Sayfa Uygulama: Bahadır Erşık Kapak Uyarlama: Berat Pekmezci ISBN: 978-605-4729-26-5 Baskı: Ağustos 2014 Pasifik Ofset San. Tic. Ltd. Şti. Cihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha İş Merkezi A Blok Kat: 2 Haramidere Avcılar 34310 İstanbul Tel: (212) 412 17 77 Sertifika No: 12027 Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın tümünün veya içeriğinin herhangi bir bölümünün yayıncının yazılı izni olmadan, fotokopi yöntemi dahil, elektronik ya da mekanik herhangi bir yolla çoğaltılması yasaktır.
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 12.08.2014 19:10 Page 3
BÜYÜK YÖNETMENLERİN GİZLİ HAYATLARI SİNEMANIN DÂHİLERİ HAKKINDA SADECE ARKALARINDAN KONUŞABİLECEĞİNİZ GERÇEKLER
ROBERT SCHNAKENBERG ÇEVİRİ: EMRE GÖZGÜ
İLLÜSTRASYONLAR: MARIO ZUCCA
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 4
İÇİNDEKİLER 7
GİRİŞ
9
D. W. GRIffItH 22 Ocak 1875–23 Temmuz 1948
16
CECIL B. DEMILLE 12 Ağustos 1881–21 Ocak 1959
23
CHARLIE CHApLIN 16 Nisan 1889–25 Aralık 1977
31
JOHN fORD 1 Şubat 1894–31 Ağustos 1973
39
HOWARD HAWKS 30 Mayıs 1896–26 Aralık 1977
46
OSCAR MICHEAUX VE HOLLYWOOD’UN ALtIN ÇAĞI’NIN GÖZ ARDI EDİLEN DİĞER YÖNEtMENLERİ
48
fRANK CApRA 18 Mayıs 1897–3 Eylül 1991
54
ALfRED HItCHCOCK 13 Ağustos 1899–29 Nisan 1980
62
LUIS BUñUEL 22 Şubat 1900–29 Temmuz 1983
69
WALt DISNEY 5 Aralık 1901–15 Aralık 1966
77
LOUIS B. MAYER VE DİĞER EfSANEVİ YApIMCILAR
80
LENI RIEfENStAHL 22 Ağustos 1902–8 Eylül 2003
86
ELIA KAZAN 7 Eylül 1909–28 Eylül 2003
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 5
93
AKIRA KUROSAWA 23 Mart 1910–6 Eylül 1998
100
ORSON WELLES 6 Mayıs 1915–10 Ekim 1985
108
INGMAR BERGMAN 4 Temmuz 1918–30 Temmuz 2007
116
ED WOOD JR. VE ÇÖp fİLMLERİN DİĞER UStALARI
118
fEDERICO fELLINI 20 Ocak 1920–31 Ekim 1993
125
ROBERt ALtMAN 20 Şubat 1925–20 Kasım 2006
132
SAM pECKINpAH 21 Şubat 1925–28 Aralık 1984
140
StANLEY KUBRICK 26 Temmuz 1928–7 Mart 1999
148
SERGIO LEONE 3 Ocak 1929–30 Nisan 1989
155
DON SIEGEL VE tÜR (GENRE) fİLMLERİNİN DİĞER UStALARI
157
JEAN-LUC GODARD 3 Aralık 1930–
165
fRANÇOIS tRUffAUt 6 Şubat 1932–21 Ekim 1984
172
ROMAN pOLANSKI 18 Ağustos 1933–
179
WOODY ALLEN 1 Aralık 1935–
187
fRANCIS fORD COppOLA 7 Nisan 1939–
194
BRIAN DE pALMA 11 Eylül 1940–
200
ALICE GUY-BLACHÉ VE GÖZ ARDI EDİLEN DİĞER KADIN YÖNEtMENLER
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 6
202
WERNER HERZOG 5 Eylül 1942–
209
MARtIN SCORSESE 17 Kasım 1942–
216
GEORGE LUCAS 14 Mayıs 1944–
224
DAVID LYNCH 20 Ocak 1946–
231
OLIVER StONE 15 Eylül 1946–
239
StEVEN SpIELBERG 18 Aralık 1946–
247
StEpHEN KING VE fİLM ÇEKMEMESİ GEREKEN DİĞER İSİMLER
250
pEDRO ALMODóVAR 24 Eylül 1949–
257
COEN KARDEŞLER JOEL COEN 29 Kasım 1954– EtHAN COEN 21 Eylül 1957–
264
SpIKE LEE 20 Mart 1957–
272
QUENtIN tARANtINO 27 Mart 1963–
280
SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA
283
DİZİN
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 7
GİRİŞ John Ford’un meşhur tavsiyesidir: “Efsane gerçeğe dönüştüğünde, efsaneyi yazın.” Ünlü yönetmenler hakkında birçok söylenti vardır. Bunların çoğu da doğrudur. ‘Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları’ kitabında, Ford’un yukarıdaki deyişini akılda tutarak; Hollywood ile dünyanın diğer sinema başkentlerinde (kişilerin kendileri ve başkaları tarafından) tedavüle sokulan sayısız miti hesaba katarak; gerçekle masalı birbirinden ayırmaya çalışacağız. İçkinin su gibi aktığı, “yönetmenin yatağı”nın 7 gün 24 saat hazır ve nazır olduğu ve bir sonraki başyapıtınızı finanse etmek için tek şansınızın çarçur etmeyi göze aldığınız bütçeyle sınırlandığı bir dünyaya hoş geldiniz. Yönetmenler, son kovboylar olarak nitelendirilmiş, tanrılara benzetilmiş, ve aşçılar, CEO’lar ve röntgencilerle kıyaslanmıştır. Sinemanın ilk günlerinden itibaren, yönetmenler kendilerine, oyuncular, çekim ekipleri ve filmlerinin yaratıcı içeriği üzerinde muazzam bir güç atfetmişler, diğer yandan bunun beraberinde gelen sorumlulukların pek azını üstlenmişlerdir. Sürecin sonunda, kabak yine, yönetmenlerin artistik vizyonlarını hayata geçirmek için parayı sökülen taraf olan ve ellerinde, bir zamanlar binlerce Pasadena dişçisinin parasıyla dolmuş boş bir çuval kalan yapımcıların başında patlıyordu. Oldukça iyi filmlerin yanı sıra bir o kadar da kötü filmin ortaya çıkmasına neden olan bu iş modeli, aynı zamanda, yönetmenlerle ilgili, birçoğunu burada okuyacağınız binlerce muazzam anekdot doğurmuştur. Cecil B. DeMille gibi buyurgan zorbalardan Spike Lee gibi provokatörlere kadar tüm yönetmenler, altlarında çalışanları ezmede, rakipleriyle didişmede ve takım elbiselilerle sorun yaşamada her zaman becerikli olmuşlardır. Ayrıca araya, müthiş başarılara imza atan tüm yaratıcı şahsiyetler için olağan sayılan acayip kişilik özellikleri, tuhaf alışkanlıklar ve patolojik zaafları da karıştırdık. Bu kitabın sayfalarında karşı cins kıyafeti giyenler, ayak
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 8
8
BÜYÜK YÖNETMENLERİN GİZLİ HAYATLARI
fetişistleri, temizlik hastaları, kontrol manyakları ve seks bağımlılarının bir araya getiren en garip topluluklardan biri yatmaktadır. Burada, film delisi arkadaşlarınızı şaşkına çevirecek önemsiz ama ilginç bilgiler bulacaksınız. Hangi ünlü yönetmen kafayı kroketle bozmuştu? Kim malikânesinde, Napoleon hakkındaki kitaplar için bütün bir odayı ayırmıştı? Alfred Hitchcock’un göbek deliği olmadığı gerçekten doğru mu? Eğer yönetmenler gerçekten de kameralarını kullanarak bize insani deneyimlerin belki de başka türlü göremeyeceğimiz yönlerini gösteren birer röntgenciyse, o zaman bizim de bu durumu tersine çevirmeye hakkımız var. Gelin bu sefer de biz onların arka pencerelerini dikizleyip, selüloit mahremlerine bir göz atalım, birkaç şehir efsanesini çürütelim ve çağımızın büyük mit yaratıcılarını harekete geçiren neymiş keşfedelim. Zuladan çıkarıp özel arkadaşlarınıza izlettiğiniz klasik porno filmler gibi, bu gizli hayatlar da, sinema tarihinin vahşi tarafına yapılacak bir yolculuğu kaldırabilecek olan herkesle paylaşılmalıdır. O halde, bu kadar tantana yeter... Işıklar sönsün! Film başlasın!
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 23
ChaRLiE ChapLiN 16 NİSAN 1889–25 ARALIK 1977 MİLLİYETİ: İNGİLİZ BURCU: KOÇ EN ÖNEMLİ FİLMLERİ: ALTINA HÜCUM (1925), ŞEHRİN IŞIKLARI (1931), ASRİ ZAMANLAR (1936) SÖZÜN ÖZÜ:
“ARTIK AMERİKA’YLA İŞİM OLMAZ. İSA BAŞKAN OLSA BİLE GERİ DÖNMEM ORAYA.”
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 24
24
BÜYÜK YÖNETMENLERİN GİZLİ HAYATLARI
S
inema tarihinin en çok taklit edilen isimlerinden biri olan Charlie Chaplin’in, kendi kendinin kötü bir taklidi oluğu ortaya çıkmıştır. 1915 yılında, San Francisco’da Charlie Chaplin benzerleri yarışmasına katılır – ve kaybeder. Hatta, finallere çıkmayı bile beceremez. Hayal kırıklığı içindeki Chaplin, sonradan muhabirlere “işin doğru bir şekilde yapıldığını görme saplantıma yenilip, herkese sağlam bir Chaplin yürüyüşü dersi vermek istedim” şeklinde konuştu. Bu anekdotun bizi halen hayrete düşürebilmesi ise şöhretinin boyutlarının en bariz kanıtıdır. Bu iddiasız vodvil komedyeni “Küçük Serseri”, zamanla dünyanın en meşhur insanına dönüşmüştür.
Chaplin, ne kadar meşhurdu? Ününün doruğundayken, 1920’lerdeki bir Londra seyahatinde, iki gün içinde 73.000’den fazla mektup aldı. Time dergisinin kapağında yer alan ilk yönetmen ve ilk aktör oydu. Ayrıca, maceraları, 1916’da, Pa’s Imported Son-in-Law adıyla bir karikatür serisi olarak gazetede yayımlanan ilk yaşayan oyuncu da o oldu. Küçük Serseri karakteri tarihteki en çok tanınan kurmaca karakterlerden biri oldu ve Chaplin’i otuz yaşında milyoner yaptı. Buna rağmen, servete ulaştıktan sonra bile, eli sıkı auteur, pejmürde otel odalarında yaşamaya, sürekli aynı kıyafetleri giymeye ve bozdurmadığı maaş çeklerini bir sandığın içinde saklamaya devam etti. Efsaneye göre, Serseri karakterini, Londra, East End’de geçirdiği kendi kılıksız gençliğinden yola çıkarak oluşturmuştur. Chaplin’in anne babası 1889’da doğumundan kısa bir süre sonra ayrıldı. Alkolik babası ölene kadar içmeye devam etti. Annesi ise akıl hastanesinde yattı. Yine de kendilerini tüketmeden önce, onun İngiliz müzikhol dünyasıyla tanışmasını sağlamış olmaları, Chaplin’in acımasız Viktoryen yetimhanelerinden çıkış bileti oldu. 1910’daki ilk Amerika turnesine çıkmadan önce uzun süre Britanya’da sahneye çıkarak (kendini beğenmiş şehir çocukları ve popülerliğini her zaman koruyan “komik Yahudi”nin de aralarında olduğu) eğlendirici karakterlerini keskinleştirdi. 1913 yılında, yapımcı Mack Sennett, Chaplin’i “keşfetti” ve ona Hollywood’da kısa komedi filmleri yaptırdı. Böylece 1936’da karakterin sinemada son kez görünmesine kadar sürecek olan Serserinin Çağı, resmi olarak başladı. 1917’ye gelindiğinde, bu karakter o denli popülerleşmişti ki, Chaplin’e kendi işi üzerinde tek yaratıcı güç olma şansı verildi.
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 25
CHARLIE CHAPLIN
25
Yaratıcılığını istediği gibi kullanan Chaplin, bu sayede bir dizi başyapıt üretti: Altına Hücum (1925), Şehrin Işıkları (1931) ve Asri Zamanlar (1936). Ama özel hayatında ipleri sürekli elinden kaçırması, ardında tartışmalı bir isim bırakmasına neden oldu. Kendinden çok genç kadınlarla yaptığı iki zorunlu evlilik, skandal ve boşanmayla sonuçlandı. 1943’te, aktris Joan Barry’nin Chaplin’e karşı açtığı babalık davası, beraberinde fuhuşa zorlama amaçlı insan kaçırma suçlamasını da getirse de, Chaplin, daha sonra bundan beraat etti. Chaplin’in –bazılarına göre pedofili sayılabilecek– zamparalıkları, burjuva ahlakçılarını çileden çıkarsa da, solculuğu nihayetinde başına daha büyük dertler açtı. II. Dünya Savaşı’nda ABD’ne destek vermemesi, Sovyet yanlısı görüşleri ve endüstriyel kapitalizme karşı sözünü sakınmayan muhalefeti Parlamento’daki ateşli Komünizm karşıtlarının dikkatini çekti. Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi’nin huzuruna çıkarılması gündeme gelse de, Chaplin’in ifade vermeye Serseri karakteri kostümüyle gelip oturumu alay konusu yapma tehdidinden sonra bu düşünceden vazgeçildi. Ancak son gülen, 1952’de çıktığı bir Avrupa gezisinden sonra Chaplin’i ABD’ye yeniden girmekten men eden McCarthyci anti-komünistler oldu. Sürgün edilen auteur İsviçre’ye yerleşti ve sonradan benimsediği ülkesine 1972 yılına kadar dönmedi. Uzun süren bir fiziksel ve ruhsal çöküş evresinin ardından –ki bu dönemde bazı klasik filmlerinin fon müzikleri üzerinde çalışıyordu– büyük yönetmen, 1977’nin Noel günü hayata gözlerini yumdu.
* * * SÜBYANCI Chaplin’in genç kadınları tercih ettiğini söylemek hafif kaçar. 1918’de, evlendiklerinde, ilk karısı, Mildred Harris, on altı, Chaplin, yirmi dokuz yaşındaydı. Harris, hamile olduğunu iddia ederek, Chaplin’i kendisiyle evlenmeye zorladı. Oysa, hamile değildi. Dünya evine girdikten kısa bir süre sonra Chaplin, Harris’i hamile bıraksa da, ciddi doğum kusurlarıyla doğan bebek sadece üç gün yaşadı. Bu fırtınalı evlilik, ite kaka bir yıl daha dayandıktan sonra karşılıklı karalayıcı suçlamalar eşliğinde sona erdi. Chaplin, Harris’in kendisini başka bir kadınla aldattığını ileri sürerken, Harris, Chaplin’in yatakta kendisini tokatladığını iddia etti. Yılmayan Chaplin, bu sefer de şansını başka bir on altı yaşındaki gelin, aktris Lillita McMurray ile denedi. Vladimir Nabokov’un, romanı Lolita’ya adını veren çekici ve tahrik edici genç kız karakteri için kendisinden esinlendiği McMurray (sahne adıyla Lita Grey), Chaplin’in en ünlü filmlerinin birçoğunda rol aldı. Tanıştıklarında, McMurray on beş,
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 26
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 54
aLfRED hitChCoCK 13 AĞUSTOS 1899–29 NİSAN 1980 MİLLİYETİ: İNGİLİZ BURCU: ASLAN EN ÖNEMLİ FİLMLERİ: REBECCA (1940), ÖLÜM KORKUSU (1958), SAPIK (1960) SÖZÜN ÖZÜ:
“BİR FİLMİN UZUNLUĞU, İNSAN MESANESİNİN DAYANIKLILIĞI İLE DOĞRU ORANTILI OLMALI.”
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 55
B
ALFREd HITCHCOCK
55
ize Sapık filmini veren, gerilim filmlerinin usta isminin, sağlıksız bir şekilde yetiştirildiğini söylemek hiç kimse için sürpriz olmayacaktır. Alt orta sınıf katı bir Katolik ailenin üç çocuğunun en küçüğü olarak Londra’nın East End bölgesinde doğan Alfred Joseph Hitchcock, anne babasıyla, yakınmış gibi görünen, kimilerine ürkütücü gelecek bir bağ kurmuştu. Annesi Emma, ona her gece yatağının ayak ucunda o gün başından geçenleri anlattırırdı. Hitchcock bu tuhaf ritüeli “geceleyin günah çıkarma” olarak adlandırmıştı. (Yetişkinlik dönemi boyunca da bir süre devam etmesi bu durumu daha da tuhaf kılmaktadır.) Hitchcock’un Londra’nın alt tabakasından gelen bir bakkal olan babası, alışılmadık cezalandırma yöntemleri bulma konusunda çok başarılıydı. William Hitchcock bir keresinde altı yaşındaki Alfred’i, yaramazlık yaptıktan sonra, elinde kapalı bir mektupla mahalledeki polis karakoluna gönderdi. Görevli memur mektubu açıp okuduktan sonra “Biz burada, yaramaz çocuklara böyle yapıyoruz” diyerek Alfred’i bir hücreye kapattı. Hitchcock bu olaydan sonra hayatı boyunca polislerden korktu. Esasında, üniformalı birini görmek bile onu çılgına döndürmeye yetiyordu. Polis tarafından çevrileceği korkusuyla araba kullanmayı bile reddediyordu. Yalnız bir çocuk olarak Hitchcock, sığınacağı limanı kendi saplantılarında bulmuştu. Mesela tren tarifeleriyle kafayı bozmuştu – bir dönem İngiltere’deki neredeyse tüm hatların kalkış-varış saatlerini ezberlemişti. Scotland Yard Müzesi’ni ziyaret etmekten çok hoşlanıyor, arada sırada Old Bailey’deki ceza davalarını seyretmeye gidiyordu. En küçük ayrıntılara duyduğu merak, suç ve suça meyilli insanların psikolojisine gösterdiği ilgiyle birlikte, bir sinemacı olarak kariyerinin ayırt edici özellikleri olacaktı. Sanat ve teknik çizim okuyup, Londra’daki bir film stüdyosunda teknik ressam olarak çalıştıktan sonra Hitchcock, 1925 yılında, yönetmenliğe ilk adımını attı. İlk başarısını, Karındeşen Jack’in vukuatlarını anlatan puslu gerilim filmi The Lodger (1927) ile elde etti. Ayrıca bu filmle tüm külliyatına hakim olacak tematik şablonu da ortaya koydu. 1930’ların sonlarında Hitchcock artık İngiltere’nin en iyi sinemacısı olarak ünlenmişti. 1939 yılında yapımcı David O. Selznick tarafından Hollywood’a
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 140
staNLEy KuBRiCK 26 TEMMUZ 1928–7 MART 1999 MİLLİYETİ: AMERİKALI BURCU: ASLAN EN ÖNEMLİ FİLMLERİ: DR. STRANGELOVE, OR: HOW I LEARNED TO STOP WORRYING AND LOVE THE BOMB “DR. STRANGELOVE, VEYA: KAYGILANMAYI BIRAKIP BOMBAYI SEVMEYİ NASIL ÖĞRENDİM (1964), 2001: BİR UZAY MACERASI (1968) SÖZÜN ÖZÜ:
“BU GEZEGENİN YOK OLMASININ KOZMİK ÖLÇEKTE HİÇBİR ÖNEMİ YOKTUR.”
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 141
Ç
STANLEY KUBRICK
141
arpıcı prodüksiyon tasarımları ve akıcı kamera hareketleriyle Stanley Kubrick’in filmlerini tanımak çok kolaydır. Ancak münzevi yönetmenin kendisi için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildir. On yıl boyunca hiç röportaj vermediği olmuştur. Arada sırada bir gazeteci ya da sinema öğrencisi, gerçekleşeceği meçhul bir röportaj kapma umuduyla kapısında boy gösterecek olsa, Kubrick, monoton bir tonda “kendisi evde yok” diyerek kapıyı ziyaretçinin suratına kapatırdı. Çok az insan onun nasıl göründüğünü bildiğinden, bu replik gerçekten de işe yarardı.
Kubrick’in içe dönüklüğü ona ailesinden geçmişti. Romanya doğumlu bir annenin ve New York City’nin önde gelen doktorlarından birinin oğlu olan Kubrick, Bronx’taki Grand Concourse’da oldukça yalnız bir çocukluk geçirdi. Genç yaşta satranç oynamaya merak saldı, okul grubunda davul çaldı ve arta kalan zamanının neredeyse tamamını New York’un Büyük Buhran dönemi sinema salonlarında tek başına oturup filmleri inceleyerek geçirdi. On üçüncü yaş gününde kendisine hediye edilen fotoğraf makinesi ömür boyu sürecek olan bir görsel kompozisyon ve fotoğraf düşkünlüğünün temelini attı. Kubrick, on altı yaşındayken, Başkan Franklin Delano Roosvelt’in öldüğü günden sonra etrafı insanlar tarafından kuşatılmış New York City’deki bir gazete bayiinin fotoğrafını çekti. Look dergisi bu fotoğrafa 25 dolar ödedi ve Kubrick’i kadrolu fotoğrafçı olarak işe aldı. Sonraki dört yıl boyunca sakızdan balon yapma yarışmalarından ünlülerin portrelerine kadar her şeyin fotoğrafını çekti. Fotoğrafını çektiği ünlüler arasında Montgomery Clift, Frank Sinatra ve Rocky Graziano gibi isimler de vardı. 1950’de ilk kısa filmi, on altı dakikalık boks belgeseli Day of the Fight’ı çekerken Look için yaptığı foto haberlerden birinin meyvelerini toplamış oldu. 1953 tarihli ilk uzun metraj filmi Fear and Desire’dan önce iki belgesel daha çekti. Kara film tarzında çektiği gerilim filmi “The Killing” (1956) ile aralarında Time dergisinde onu Orson Welles’e benzeten coşku dolu eleştiri yazısının da bulunduğu ilk övgülerini topladı. Filmin başarısı aktör Kirk Douglas’ın dikkatini çekti ve Kubrick’ten kendisinin de oynadığı 1957 tarihli savaş karşıtı dram Paths of Glory’nin yönetmenliğini yapmasını istedi. Kubrick daha bu genç yaşında, tam bir kontrol manyağı olduğunun sinyallerini veriyordu. Dekorundan kostümüne, kostümünden müziğine, filmleriyle en ince ayrıntısına kadar şahsen ilgileniyor, prodüksiyona ait tüm detayları not alarak ciltlerce defter dolduruyordu. İpleri tamamen eline alamadığı tek
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 144
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 179
WooDy aLLEN 1 ARALIK 1935– MİLLİYETİ: AMERİKALI BURCU: YAY EN ÖNEMLİ FİLMLERİ: ANNIE HALL (1977), MANHATTAN (1979), HANNAH VE KIZ KARDEŞLERİ (1986) SÖZÜN ÖZÜ:
“BEN POPÜLER KÜLTÜR İNSANIYIM. BİRA VE KÖFTE EŞLİĞİNDE BEYZBOL SEYRETMEYİ TERCİH EDERİM.”
Buyuk Yonetmenler.qxp_Layout 1 11.08.2014 14:17 Page 180
180
İ
BÜYÜK YÖNETMENLERİN GİZLİ HAYATLARI
dolü Ingmar Bergman gibi, Woody Allen da hayatın hep olumsuz yanlarına odaklanmayı tercih etmiştir. Hatta, “ben beşikteyken, üzerimde kapkara bir bulut vardı” diye bunun şakasını da yapmıştı. Her ne kadar Woody Allen –ya da gerçek adıyla Allan Stewart Konigsberg– Midwood, Brooklyn’de büyürken bir takım zorluklar yaşamış olsa da, hayatı hiçbir zaman sonradan resmettiği kadar kasvetli olmamıştır. Mesela, ilkokuldayken ileride defalarca canlandıracağı gibi sıska ve utangaç bir kaybeden olmak şöyle dursun; sihirbazlık numaraları, derslerdeki haylazlıkları ve öğle tatilinde kirişi kırıp soluğu sinemada alışıyla meşhur, gayet sempatik ve dışadönük bir atletti. Ev hayatındaki azıcık dramayı da sürekli kavga eden anne babası Nettie ve Martin yaratıyordu. Yönetmen o günleri, “ayrılmamalarının tek sebebi birbirlerine kesinlikle en ufak bir iyilik bile yapmak istememeleriydi” şeklinde hatırlamaktadır. “Silahla ateş etmek dışında birbirlerine yapmadıkları kalmamıştı.” Daha lisedeyken komedi yeteneğini New Yorklu köşe yazarlarına espriler satarak paraya çevirmeyi başarmıştı. New York Üniversitesi’ne kabul olur. Fakat vaktinin çoğunu kulağa çok da Yahudi gelmeyen Woody Allen adı altında televizyon yazarlığı yaparak geçirmesi yüzünden 1953 yılında arkasında kısa ve başarısız bir akademik kariyer bırakarak New York Üniversitesi’nden atılır. Birkaç yıl içinde Ceasar’s Hour adlı komedi-skeç programının yazar ekibinde yer alarak haftada 1500 dolar kazanmaya başlamıştır. Bu arada, üç evliliğinden ilkini, aynı mahalleden olduğu Harlene Rosen ile yapar. Rosen kısa süre içinde Allen’in popülerliği giderek artan stand-up gösterilerindeki vazgeçilmez komik unsur durumuna düşer. Ardından da 1962’de nafakasını almaya başlar. Ayrılıkla biten bu ilişki, kendine güvensiz ama cinsel iştahı doymak bilmeyen komedyenin art arda kendini içinde bulacağı epey bir sayıda sallantılı romantik ilişkinin başlangıcı sayılır. Allen, 1960’lı yıllarda Amerika’nın en ünlü komedyenlerinden biri haline geldi. Bir dizi başarılı tiyatro oyunu ve New Yorker dergisinde yayımlanan matrak makaleler yazmanın dışında, televizyondaki The Tonight Show adlı söyleşi programının müdavim konuğu haline geldi, hatta Life dergisinin kapağına bile çıktı. Aktris Louise Lasser ile yapmış olduğu ikinci evliliği de fırtınalı bir şekilde geçti ve Allen’ın sinemada adını ilk duyurmaya başladığı