BEN AMBRIDGE Çeviri: Zeynep Arık Tozar
En sevdiğim iki hayvan için
YAZAR HAKKINDA Ben Ambridge Liverpool Üniversitesi’nde psikoloji profesörüdür, aynı zamanda ESRC Dil ve İletişimsel Gelişim Uluslararası Merkezi (LuCiD) için çalışmaktadır. İlk kitabı, Psy-Q: Ev Tipi Psikoloji Laboratuvarı (Domingo, 2014) 15 dile çevrilmiştir. Psikoloji üzerine yaptığı (The Top 10 Myths of Psychology adlı) TED konuşması iki milyonun üzerinde izlenmiştir; yazıları Guardian/Observer ve The Big Issue’da yayımlanmaktadır.
İçindekiler Giriş: Göreli Değerler Cappuccino’nun Pahalısı Arının Gözünden Bildiğin Arı İşte... Farkı Bulun Zürafa Boynunu Nasıl Kazandı? Oltaya Gelmeyin Balık Deyip Geçmemeli Oltaya Gelmeyin: Sözcüğü Buldunuz Oltaya Gelmeyin: Sözcüğü Bulamadınız Ne Varsa Koca Kafalılarda Var Keçi İnadı Bir Ödül Uğruna Maymun İştahı Maymun Ekonomisi Birinci Lig Evrim Aygır Âşık Olursa Uyumlu Lepistesler, Meraklı Sırtlanlar Kediciler, Köpekçiler Köpekçiler, İnsancılar Dört Ayaklı Sözlük Dört Ayaklı Sözlük: Test Dört Ayaklı Sözlük: İki Yıl Sonra Kazanan Homo sapiens Seyyar Satıcıya Karınca Desteği Hanoi Kulesi Bir Beynin Nesi Var? Sayma Ekonomisi
1 5 9 12 15 18 20 21 25 26 29 32 36 43 47 51 57 59 66 68 71 73 76 77 83 87 92 95
Yanılmayı Öğrenmek 99 Güvercinlerde Yanılsama #1 102 Güvercinlerde Yanılsama #2 105 Matematikçi Alex 108 Papanormal Olaylar 110 Jaytee Sınavı Geçti mi? 114 Köpek Belleği: Nerede Bu Mama? 118 Japonlaştıramadıklarımızdan mısınız? 123 Hayvanlarla Neden Konuşamıyoruz? 126 Karga Karga Mantık Dedi 129 Öğrenciler Sincaplara Karşı 134 Akıl Kutusu 137 Hastalıkta, Sağlıkta 140 Zilzurna 144 Ah, Ne Çapraşıktır Ördüğümüz Ağ 147 Böcek Seksi 153 Fil Koleksiyonuma Bakmaya Ne Dersin? 157 Yaşamın İnce Matematiği 160 Saklambaç Ustaları 163 Gitmeli mi, Kalmalı mı? 166 Tohum Avı 170 Tohum Avı: Test 171 Hiyerarşi: Gagalayan Kazanır 174 Ağır Bir Problem 178 Kartal Görüşlü Okuyucular İçin 180 Onlar İçin Tavuk Oyuncağı 182 Kartal Görüşlü Okuyucular İçin: Test 185 Yarasa mısın be Adam? 186 Filler Unutmaz 190 Hangi Pati? 192 El Tercihinden Kişiliğe 196 Sperm Rekabeti 201 Babalık Zor Zanaat 206
Rock’çı Ronan 209 Kuş Dünyasının Mozart’ları 211 İpler Kimin Elinde? 216 Orangutan Kadar Akıllı mısınız? 219 Orangutan Kadar Akıllı mısınız? Test 220 Şempanze Kadar Akıllı mısınız? #1 222 Şempanze Kadar Akıllı mısınız? #2 225 Şempanze Kadar Akıllı mısınız? #3 228 Duygular Konuşuyor 231 Sayko Şempanze, Qu’est-ce que c’est? 237 Acı Evrensel mi? 242 İşte Bu Acıttı! 246 Bu Nobel Başka Nobel 249 Özfarkındalık: Maymunlarda Jeton Düştü mü? 251 Sonsöz: Göreli Değerlere Yeniden Bakış 255 Kaynaklar 264 İzinler ve Teşekkür 279
Giriş: Göreli Değerler Bir şempanzeden daha mı akıllısınız? Ya da bir kediden daha kurnaz? Bir yarasadan daha uyanık? Bir güvercinden daha zeki? Tabii öylesiniz! Ne de olsa bir Homo sapiens’siniz (“bilge insan”) siz; oysa kediler, yarasalar, domuzlar, kurbağalar ve işte ne varsa hepsi “yalnızca hayvan”, değil mi? İnsanların diğer hayvanlardan bir şekilde farklı olduğu fikri, uzun bir geçmişe sahiptir. Mesela İncil’e bakalım. Hemen birinci sayfada çıkıyor karşınıza: Ve Tanrı dedi ki, insanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım: Ve insan denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, yeryüzünde sürünen her bir sürüngene ve yeryüzünün tümüne egemen olsun. (Yaratılış 1:26)
Tarihin büyük bölümü boyunca din âlimleri, Tanrı’nın suretinde yaratılan tek canlı insan olduğuna göre, türümüzün düşünce, bilinç, hatta ölümsüz bir ruha sahip olmak bakımından benzersiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Günümüzün laik dünyasında bu insan istisnacılığı fikri artık yalnızca dinin konusu olmaktan çıkmıştır. Biyoetikçi Wesley J. Smith’in de sorduğu gibi: Doğa tarafından kontrol edilmek yerine doğayı kontrol etmeyi (en azından kısmen) başaran başka hangi tür vardır? Uygarlıklar kuran, tarih yazan, sanat üreten, müzik yapan, soyut düşünen, dille iletişim kuran, makine tasarlayıp üretebilen, bilim ve mühendislik aracılığıyla yaşam düzeyini geliştirebilen ya da felsefe ve dinde var olan derin doğruları inceleyen başka hangi tür vardır?
Bu şekilde dile getirildiğinde, insan istisnacılığı basit mantığın gereği gibi görünmeye başlıyor. Ama ben bu kitapta, çeşitli psikolojik testler yoluyla kendinizi hayvan akrabalarımızla g i r i ş : g ö r e l i de ğ e r l e r · 1
karşılaştırmanızı sağlayarak sizi, “Bir dakika! Gerçekten de bu kadar farklı mıyız?” diye sormaya teşvik etmek istiyorum. “Uygarlık” olarak nitelendirmeyi yeğlemiyor olabiliriz ama şempanzeden tavuğa birçok hayvan, sınırları açıkça belirlenmiş bir hiyerarşik düzenin egemen olduğu gruplar halinde yaşar (ki bu düzen içinde sizin konumunuzu da bulacağız) ve karıncalarla arılar oy hakkına bile sahiptir (ve bu demokratik sürü zekâsının bir sonucu olarak, güzergâh belirleme ve bulmaca çözmede sizinle aşık atabilirler). Sığırcıklar, geleneksel Batı bestelerinin çoğunda yararlanılan diziler üzerine yapılandırdıkları şarkılarıyla “müzik” yapar (bu sayede bir sığırcıkla “şarkı yarışması” yapabilirsiniz). Lezzetli bir ödülün yerini bulmak için örüntüler ve akılcı çıkarımlardan yararlanmayı gerektiren testlerde kargalar, sincaplar ve kutu kaplumbağaları (ya siz?) “soyut düşünce” varlığı göstermiştir. Hayvanların dil öğrenip öğrenemediği, uzun geçmişe sahip bir tartışma konusudur (ki bunu da size Japonca öğretmeye çalışarak inceleyeceğiz); ancak çoğu, özellikle de köpekler, etkileyici sayıda sözcük öğrenebilir (sizin de Rusça ile başarmaya çalışacağınız üzere). Ayrıca şempanzeler, “bilim ve mühendislik” olarak nitelemek biraz zorlama görünse bile, karınca kaşıklama (karıncaları toplamak için bitki sürgünlerini kaşık olarak kullanma) ve termit avlama (termitleri yakalamak için, ince bir dal parçasını olta gibi kullanma) eylemlerinde olduğu gibi gerçekten de alet kullanır. Bu iki eylem, insanda el baskınlığını anlamanın anahtarını taşır (Bunun için de, kendinizi hem kedinizle hem de bir kuzey ağaç sivrifaresiyle karşılaştıracaksınız). Daha geneldeyse iyi görünümlü bir eş seçip onun yüz ifadelerini anlamaktan (bunun için arı ve şempanzelerle rekabet edeceksiniz), kârlı çıkılan bir pazarlıkta dur demeyi öğrenmeye kadar (kendinizi güvercinler, kobaylar ve tüylü armadillolarla kıyaslayacaksınız) bütün insani becerilerimiz, edimlerimiz, düşünce ve kaygılarımızın, ‒ biyologların “dört F” olarak tanımladığı olgulardan (savaşma [fighting], kaçma [fleeing], beslenme [feeding] ve çiftleşme [fornicating]) birine karşılık geldiğini göreceğiz. İnsanların ‒hatta sizin‒ hayvanların yapamadığı birçok şeyi yapabileceğinizi kimse inkâr etmiyor elbette (bu yüzden merak 2 · g i r i ş : g ö r e l i de ğ e r l er
etmeyin, bütün testlerde kaybedecek değilsiniz). Sizi ikna edeceğini umduğum tek şey, Charles Darwin’in (1809-1882) ifadesiyle, aradaki farkın “tür değil, derece farkı” olduğu: Sığırcıkların şarkı söylemesi, papağanların sayması ve balıkların yuvalarının yolunu bulmasını olanaklı kılan beceriler, insanların senfoniler bestelemek, kalkülüs yapmak ve Google haritaları icat etmek için yararlandıkları becerilerle aynıdır. Bizler hiçbir şeyi hayvanlardan farklı yapmıyoruz; aynı şeyleri ama yalnızca daha iyisini yapıyoruz. Bu testlerden bir kısmı biraz anlamsız gibi gelse bile (eğlenceli bulacağınızı gerçekten de umuyorum) hepsi sağlam bilimsel temellere, tanınmış akademik dergilerde yer alan ve uzman değerlendirmelerinden geçmiş makalelere dayandırılmıştır. Peki ama saygın bilim insanları görsel yanılsamalara yatkınlıktan (Habeş maymunları ve civcivler), bir yarışma finalinde büyük ödülü alma olasılığına (güvercinler) kadar her şeyde insan ve hayvanları karşılaştırma derdine neden girmişlerdir ki? Şöyle yanıtlayabiliriz: İnsan ve diğer hayvanlar arasındaki benzerlik ve farklılıkları inceleyerek yeteneklerimizin, beğenilerimizin, hatta zaaf ve zihinsel kör noktalarımızın evrim sürecinde ne zaman ve nasıl geliştiğini anlamaya başlayabiliriz. Daha başta Charles Darwin’in doğal seçilimle evrim kuramına yolu açan şey de, en tanınmış örneğiyle ispinozlara uygulanan bu karşılaştırmalı yöntemdi. Genel kanının aksine, evrim fikri Darwin tarafından icat edilmemişti. En azından Charles Darwin tarafından. Büyükbabası Erasmus, Zoonomia (1794) adlı eserinde şöyle soruyordu: Sıcakkanlı hayvanların yapı bakımından gösterdikleri benzerlik ve aynı zamanda doğumdan hem önce hem sonra geçirdikleri büyük değişiklikler üzerine düşünüldüğünde ve hayvanlardaki birçok değişimin, zamanın ne denli küçük bir kesrinde gerçekleştiği [...] göz önüne alındığında, bütün sıcakkanlı hayvanların dünyanın varoluşundan bu yana geçen büyük zaman dilimi içinde, insanlık tarihinin başlangıcından belki de milyonlarca yıl önce tek bir canlı iplikçikten geliştiğini düşünmek çok mu cüretkârca sayılır?
g i r i ş : g ör e l i de ğ e r l e r · 3
Charles Darwin’in icat ettiği, en azından popülerleştirdiği şey* doğal seçilimle evrim fikriydi. Buna göre evrim, “elverişli” özelliklere sahip hayvanların başarıyla üremesinin bir sonucuydu; görece “elverişsiz” özelliklere sahip hayvanlar ise yok olup gidiyordu. Türlerin Kökeni’nden önceki baskın görüş (Zoonomia’da, ayrıca Jean Baptiste Lamarck’ın Philosophie Zoologique [1809] ve Robert Chambers’ın Yaratılış Doğal Tarihinin İzleri [1844] eserlerinde de tartışıldığı üzere) “kullan ya da kaybet”ti. Buna göre hayvanların sıklıkla kullandığı vücut kısımları ve zihinsel beceriler, bu değişimlerin izleyen nesillere aktarımıyla güçleniyor, diğerleri zayıflıyordu. Bu fikir, doğal seçilimin Mendel genetiğiyle yirminci yüzyıl başlarındaki evliliğine (“modern sentez”) kadar tümüyle terk edilmemişti. Türlerin Kökeni, tabuta çakılan ilk çiviydi. Testleri çözüp arka plandaki bilim hakkında bilgilendikçe sizin de göreceğiniz gibi, evrimsel biyoloji, psikoloji ve genetikle ilgili 21. yüzyıl bulguları, modern sentez fikrini, akla uygun herhangi bir kuşku bırakmamacasına doğrulamıştır. Darwin haklıydı: İş insanlarla hayvanlar arasındaki farklara gelince, her şey göreli ve bütün hayvanlarla akrabayız: Hepimiz koca bir ailenin üyeleriyiz.
* Hatta Darwin daha sonraları, fikrin ilk kez meyvecilikle uğraşan İskoçyalı bir çiftçi olan Patrick Matthew tarafından ortaya atıldığını doğrulamıştır. Bu bilgi, Matthew’nun çok ses getiren, 1831 tarihli Denizcilikte Kullanılan Kereste ve Fidancılık kitabının ekinde yer alır. 4 · g i r i ş : g ör e l i de ğ e r l er
Cappuccino’nun Pahalısı Elinizdeki kitapla bir köşeye kıvrılıp hayvanlar âlemindeki yolculuğunuza başlamak için bir kafeden uygun yer olabilir mi? Ama durun. Yabancı bir şehirdesiniz ve burası her nasılsa büyük zincirlerin hücumuna direnmeyi başarmış. Marka olmayan kafelerden birini denemekten başka çareniz yok. Ama şansa bakın, şuracıkta üç tane var, hem de aynı sokakta! Dekor ve genel atmosfer bakımından üçü de birbirinden farksız görünüyor; bu nedenle seçim yapmak için elinizdeki tek ölçüt, içeceğiniz cappuccino’nun fiyatı. Kafe A’da 0,80 sterlin Kafe B’de 1,80 sterlin Kafe C’de 2,80 sterlin Hangisini seçersiniz?
c a p p u c c ı n o ’ n u n pa h a l ı s ı · 5
ya nıt Hiç kapuçin maymunu gördünüz mü? Güney ve Orta Amerika’da yaşarlar; açık renkli göğüs ve yüz kısımları hariç, her yerleri kahverengidir ve kafalarının tepesinde küçük, kahverengi bir “başlık” yer alır. Maymun, ismini bu kendine özgü görüntüsünden dolayı almıştır. Ona ismini veren de, yine kendine özgü, büyük başlıklı kahverengi cübbeler giyen bir keşiş sınıfıdır (Ordo Fratrum Minorum Capuccinorum). Böylece, aynı kahverengi tonunda bir kahve tipi ortaya çıktığında, ona cappuccino, ya da “Küçük Capuchin” (maymuna değil, keşişe atfen!) adını vermek kaçınılmaz olsa gerekti. Cappuccino’nuza dönelim. Hangisini seçtiniz? En ucuz olanı seçmediniz, değil mi? Gerçekte, bu tür senaryolar karşısındaki insanların çoğu, ücretini karşılayabilmeleri koşuluyla en pahalı seçeneğe yönelirler. Neden peki? Başka herhangi bir bilginin yokluğunda fiyat, oldukça güvenilir bir kalite göstergesidir de ondan. Gerçekten de bir ürünün fiyatı düşürüldüğünde (tümüyle geçerli nedenlerle bile olsa) diğerlerinden bir şekilde daha kötü olabileceği duygusunu üzerimizden atamayız. Bir çalışma, enerji içeceği için 1,89 dolar ödeyen katılımcıların, bir dizi bulmacada içeceği 0,89 dolara alan katılımcılara göre daha büyük bir zihinsel başarı gösterdiklerini ortaya koymuştu. Üstelik katılımcılara içeceğin markası da (SoBe Adrenaline Rush) belirtilmiş ve indirim nedeninin, içeceklerin (sözgelimi, üreticinin başından atmaya çalıştığı düşük kaliteli bir ürün olması değil) üniversitenin tabi olduğu kurumsal indirimle alınması olduğu söylenmişti. Araştırmacılar, katılımcıların aynı “ağrı kesiciyi” (aslında plasebo hapıydı) tam fiyat (2,50 dolar) üzerinden aldıklarında, sıkı bir indirimle (0,10 dolar) aldıkları zamana göre daha etkili bulduklarını belirtmişlerdi. Kapuçinler nerede mi devreye giriyor? Aslında tahmin ettiniz: Bir araştırmacı grubu, primat akrabalarımızın da bu tür fiyatlandırma etkilerine tabi olup olmadığını incelemeye karar verdi. İlk olarak maymunlara, sunulan örnekleri (farklı tatlara sahip turuncu ve mavi buz parçaları) tatma olanağı sağlandı ve herhangi birine güçlü bir eğilim gösterenler çalışmadan çıkarıldı. Daha sonra maymunlara turuncu parçaların “ucuz” ve mavi parçaların “pahalı” 6 · c a p p u c c ı n o’ n u n pa h a lısı
olduğu (maymunların yarısı için de tersi) öğretildi: Maymun, araştırmacıya ne zaman bir jeton verse (araştırmacının kararına bağlı olarak) karşılığında ya ucuz parçalardan üç adet ya da pahalı parçalardan bir adet alıyordu. Sonunda, bir buz büfesi önünde maymunlara tam yetki verildi. Eğer fiyatla kaliteyi ilişkilendirmeyi öğrenmişlerse işe yaramaz ucuz seçeneğe burun kıvırmaları ve daha cazip olan pahalı buzu yalayıp yutmaları gerekecekti. Benzeri bir senaryo karşısında insanların yapacağı şey buydu (gerçi buz parçalarıyla değil, genellikle şarapla). Ama kapuçin maymunları pahalı ürüne yönelik herhangi bir tercih sergilemedi. Hatta deneyciler ne denerse denesin (farklı şekil verilmiş jöle parçaları, farklı marka isimleriyle sunulan aynı tahıl gevreği, belli yiyecekler için zorunlu bekleme süresi) maymunlar daha pahalı olan yiyecekleri seçmeyi inatla reddettiler. Bunun nedeni, farklı fiyatları öğrenememeleri değildi: Beleş bir açık büfe yerine yiyecekleri için ödeme yapmaları beklendiğinde, sınırlı bütçelerini korumak adına ezici çoğunlukla ucuz seçeneğe yönelmişlerdi. Kapuçin maymunları, bir ürünün diğerinden ucuz olduğunu pekâlâ öğrenebiliyor; sadece daha pahalı ürünün şu veya bu şekilde daha iyi olduğunu düşünmüyor. “İyi, hoş da bu çalışmayı kapuçin maymunlarıyla yürütmenin anlamı ne?” diyebilirsiniz. Araştırmacılar sırf eğlencesine mi yaptı bu işi? Hiç de öyle değil. Araştırmacılar, karşılaştırmalı psikoloji yöntemini izliyorlardı yalnızca. Belirli bir olguyu (örneğimizde, fiyatı kaliteyle ilişkilendirme; akla pek de uygun olmadığı zamanlarda bile) neden sergilediklerini anlamak istediğimizde, insanları bağıntılı yönlerden benzer bir türle karşılaştırmak, işe yarar bir yaklaşımdır. Bu örnekte kapuçin maymunları bu iş için biçilmiş kaftandır çünkü fiyatları öğrenme ve “satın alma”yla ilgili kararlarında bu bilgiden yararlanma beceresine sahiptir. Benzerliklere rağmen diğer tür aynı davranış örüntüsünü göstermezse insanlarda o belirli durumun gözlenme nedeninin, türümüze özgü olduğu sonucuna varabiliriz. Örneğimizde bu “bir şey” için en iyi aday, pazar deneyimidir. Biz insanlar, bir ürüne daha yüksek fiyat biçmek bir kişinin yanına kâr kalıyorsa o ürünün, aradaki farkı belirlemekte zorlansak c a p p u c c ı n o’ n u n pa h a l ı s ı · 7
bile rakiplerinden daha iyi olması gerektiğini arz ve talep kuralları yüzünden öğrendik (yüksek fiyatlarına rağmen [ya da belki sırf bu yüzden] dünyanın en başarılı şirketlerinden biri haline gelen Apple’ı hatırlayın). Yüksek fiyatın yüksek kaliteye eşit olduğu biçiminde bir beklenti geliştirmiş olan bizler, bu beklentiyi, alakasız olduğunu bildiğimiz durumlara (bir enerji içeceğini kurumsal indirimden yararlanarak satın alan üniversite araştırmacısı örneği) bile uygulamadan edemeyiz. O halde iş sabah cappuccino’nuzu seçmeye gelince, bütçeniz sınırlı olduğu halde seçkin markalara direnmekte zorlanıyorsanız belki de bu iş için yetki vermeniz gereken… ….bir kapuçin maymunudur.
8 · c a p p u c c ı n o’ n u n pa h a lısı
digits
32
Arının Gözünden
Demek ki türler karşılaşmasında durum: Maymun 1, İnsan 0. Ama bunda utanılacak bir şey yok; sonuçta evrimsel açıdan kapuçin maymunları, insana epeyce yakın sayılır. Öyleyse şimdi de listenin en altlarında dolaşan, çok daha uzak akrabalarınızdan biriyle, mütevazı balarısıyla ortak yönlerinize bakalım. Aşağıda altı çift resim göreceksiniz. Göreviniz basit: içinizden gelen ilk sese kulak verip her çiftten bir resim seçmek.
a r ı n ı n g öz ü n de n · 9