Giuliana Rotondi
• PEKI ama
N E D E N İNSAN VÜCUDU Resimleyen: Desideria Guicciardini Çeviri: Kemal Atakay
KAN NEDEN l l l l?
k rm z d r
K
ana kırmızı rengini veren hemoglobin, kelime kökeninde “küçük kan küresi” anlamına gelir. Hemoglobin kanda, özellikle bazı kan hücrelerinde (alyuvarlarda) bulunan bir proteindir. Demir açısından zengin olan hemoglobin, soluk aldığımızda vücudumuza giren oksijenle birleşince, kana kırmızı rengini veren bir kimyasal tepkime meydana gelir. Daha sonra, atardamarlar aracılığıyla kan, vücudun her yerine ulaşır. Ama insan vücudundaki yolculuğu sırasında kan,
6
oksijeni bırakıp yerine karbondioksit alır. Bu aşamada rengi yeniden değişip koyu kırmızı, neredeyse mavimsi bir kırmızı olur. Bu, oksijen miktarı azaldığı için koyulaşan kirli kandır.
7 7
NEDEN KOŞARKEN l l l SALLARIZ?
kollar m z K
8
ol hareketleri, dengeyi sağlar. Kollarımız sadece koşarken değil, yürürken de sallanır. Dikkat ederseniz sağ kol sol bacakla, sol kol ise sağ bacakla birlikte hareket eder; böylece dengemizi kaybetmeyiz! Koşarken bunun yanı sıra başka şeyler de meydana gelir: Kolların dönüşümlü sallanmasıyla ortaya çıkan ivme, harekete yardım ederek bütün vücudu sürükler. Başka bir deyişle, vücudu ileri doğru iter! Bütün bu hareketleri yöneten, merkezi sinir sisteminin kafamızın içinde bulunan bir parçası olan "beyincik"tir. Kaslarımızı eşzamanlı hareket ettiren, dengemizi korumamızı sağlayan ve bütün hareketlerimizi koordine eden beyinciktir.
NEDEN
soluk allp veririz?
Ç
ünkü vücudumuzu oluşturan hücrelerin yaşamak için oksijene ihtiyacı vardır. Hücreler, oksijeni kendi başlarına üretemedikleri için bulacaklarından emin oldukları yerde ararlar: havada! Böylece soluk aldığımızda oksijen vücudumuza girer ve kan aracılığıyla bütün hücrelere dağılır. Hücreler ise karbondioksit isimli bir gaz üretir. Karbondioksit zararlı bir gaz olduğu için bir an önce vücuttan atılması gerekir. Peki ama nasıl? Kan aracılığıyla. Kan, karbondioksiti alıp akciğere taşır, akciğer ise onu solunum aracılığıyla dışarı atar. Başka bir deyişle soluk alıp verirken vücudumuza oksijen alır, karbondioksiti havaya salarız!
NEDEN
V
gldlklanlrlz?
ücudumuzun bazı bölgeleri daha hassas ve sinir uçları açısından daha zengindir. Nereleri mi? Örneğin koltuk altları, ayak tabanı, kaburgalar ve karın. Bu bölgeler uyarıldığında, sinir uçları beyne bir sinyal iletir, beyin de onu yüksek sesli bir kahkahaya dönüştürür! Bunun istemsiz bir tepki olduğunu söyleyebiliriz… Yani, karşı koymak elimizde değildir! Dikkat ederseniz genellikle “gıdıklandıktan” birkaç saniye sonra gülmeye başlarız ve yaklaşık bir dakika boyunca devam ederiz. Ama gıdıklama süresi uzarsa iş eğlenceli olmaktan çıkıp rahatsız edici hale gelebilir. Dilerseniz birinden sizi gıdıklamasını isteyin ve bir bakın bakalım durum gerçekten de böyle miymiş?
10
NEDEN YORGUN OLDUĞUMUZDA GÖZLERİMİZİ ?
ovustururuz ’
S
ık sık başınıza geliyordur: Akşam olmuş, okul ve oyunlarla geçen gün sona ermek üzere ve siz içgüdüsel olarak gözlerinizi ovuşturuyorsunuz. Peki ama NEDEN? Öncelikle bunda bir tuhaflık yoktur, nedeni ise şudur: Yorgun olduğumuzda gözlerimiz yeteri kadar nemlenmez. Göz yüzeyini ıslatan gözyaşları azalır. Gözlerimizi ovuşturduğumuzda gözün bir kısmını –gözyaşı bezlerinin bulunduğu kısmını– daha fazla sıvı üretmesi için uyarmış oluruz. Elbette, yatmamak için kapris yapıp ağlayan çocuklarda gördüğümüz durum bu değildir. Onların durumunda gözyaşı kendiliğinden, üstelik bol bol akar ve çocuğun gözlerini ovuşturmasına gerek kalmaz!
11
UZAKDOĞULULAR NEDEN GÖZLÜDÜR?
çekik
B
undan yaklaşık 25 bin yıl önce, son buzul çağında, Sibirya’da yaşayan toplulukların sonraki kuşaklara aktardığı bir kalıtım özelliği olsa gerek. Bu insanlar daha sonra Sibirya’dan göç edip Asya ve Kuzey Amerika’ya yerleşmişlerdir. Dondurucu soğuktan, rüzgârdan, buzlardan yansıyan ışıktan korunmak için bu toplulukların gözleri biçim değiştirip çevreyle uyumlu hale gelmiştir. Ayrıca gözlerinin üzerinde fazladan bir yağ tabakası oluşmuştur. Aynı nedenden ötürü burunları daha basık ve burun delikleri daha dar hale gelmiştir: Böylece dondurucu rüzgârlardan daha az etkilenmişlerdir.
12
Kan NEDEN ÖNEMLİDİR?
Ç
ünkü kan, vücudumuzun çeşitli yerlerine besin öğeleri, gazlar, hormonlar ve atık maddeler taşıyan bir “kamyon”dur. Kanın ana görevi, akciğerlerden dokulara oksijeni ve dokulardan akciğerlere karbondioksiti taşımaktır. Kan sürekli faaliyet halindedir: Vücudumuzu oluşturan hücrelere besin öğeleri, böbreklere ise atık maddeleri taşır. Kanın içinde demir açısından zengin alyuvarların ve kanın pıhtılaşmasına yarayan kan pulcuklarının yanı sıra, akyuvarlar da vardır: Akyuvarlar, enfeksiyonlarla savaşan ve vücudumuzun değişik yerlerine antikor taşıyan hücrelerdir. Tüm bu vazifelerininin yanı sıra, kan su açısından da zengin olduğu için, ısıyı emip yeniden dağıtarak vücudumuzun sıcaklığını ayarlamaya da yardımcı olur.
13