Tam Benim Tipim Örnek Sayfalar

Page 1

Bir font kitabı

Simon Garfield

Çeviri: Sabri Gürses


YAZAR HAKKINDA Simon Garfield, aralarında çok beğeni toplamış Mauve, The Error World ve The Nation’s Favourite’in de bulunduğu on iki kitabın yazarıdır. Mass Observation Archive’dan derlediği günlükler – Our Hidden Lives, We Are At War ve Private Battles – İkinci Dünya Savaşı ve hemen sonrasına ışık tutuyor. İngiltere’de AIDS üzerine yaptığı çalışması – The End of Innocence – Somerset Maugham ödülü aldı. Londra ve Cornwall St Ives’de yaşıyor. Bu günlerde Nst!Fbwft ve v’ya ayrı bir düşkünlüğü var.

Bu kitabın ana bölümlerinde Sabon MT 11/14pt kullanılmıştır. Geleneksel serif fontlardan olan Sabon, 1960’larda Jan Tschichold adlı bir Leipzig tasarımcısı tarafından geliştirilmişti. Öyküsü s. 251’de anlatılıyor. Bölümlerin arasında bir dizi “Fontarası” var, buralarda Univers 45 Light 9.5/14pt kullanıldı, sadece ilk paragrafları için o bölümde anlatılan fonta yer verildi. Univers bir İsviçre fontu, 1957’de, yoldaşı Helvetica’yla aynı yıl tasarlandı. Öyküleri dokuzuncu bölümde anlatılıyor. Ama bu fontlarla ilgili bir kitap olduğu için, Tam Benim Tipim’de ayrıca Albertus ’tan Ä’ye dek 200’den fazla fonttan örnek veriliyor.


Budapeşte’de, cerrahlar 17 yaşındaki bir matbaacı çırağını ameliyat ettiler. Sevgilisini kaybedince üzüntüden kendini kaybeden Szabo, onun adını kurşun harflerle kalıba dizmiş ve yutmuştu. Time dergisi, 28 Aralık 1936


İçindekiler

Giriş: Aşk Mektupları 11 1 Seni karakterin için seviyorum 17 2 Kabul Edilmez Bir Suç 30 Fontarası: Gill Sans 48 3 Okunaklılık & Okunabilirlik 52 Fontarası: Albertus 68 4 Bir fontla popüler olur muyum? 71 Fontarası: Futura ve Verdana 79 5 Eğitimsiz Eller 83 Fontarası: Doves 90 6 Ampersandın Son Büklümü 95 7 Baskerville Öldü (Yaşasın Baskerville) 102 Fontarası: Mrs Eaves & Mr Eaves 111 8 Metro Vizyonları 114 9 İsviçrelilerin neyi var? 129 Fontarası: Frutiger 144 10 İlk Hedefiniz Akzidenz, İleri 148 11 Kendin Yaz Kendin Oku 160 12 Bu font neydi ya? 173 13 Bir font Alman ya da Yahudi olabilir mi? 181 Fontarası: Futura 194


14 Amerikalı İskoç 197 Fontarası: Modernler, Mısırlılar ve Şişko Yüzler 15 Gotham Zafere Doymuyor 209 16 Korsanlar ve Klonlar 220 Fontarası: Optima 233 17 Geçmişin Yaygarası 235 Fontarası: Sabon 251 18 Kuralları Yıkmak 254 Fontarası: Interrobang 267 19 Liverpool Serifi 269 Fontarası: Vendôme 283 20 Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden sıçrıyor 285 21 Dünyanın En Kötü Fontları 295 22 Tam Benim Tipim 313 Kaynakça 332 Teşekkürler 337 Font ve görseller 340 Dizin 342

205


Giriş

Aşk Mektupları

12

Haziran 2005, Standford Üniversitesi. Elli yaşında bir adam öğrencilere Stanford kadar ünlü olmayan Oregon’daki Reed Üniversitesi’nde geçen okul günlerinden bahsediyor. “Kampüsün her yerinde, bütün posterler, bütün dolap etiketleri güzel elyazılarıyla yazılmıştı. Okulu bırakmıştım, o yüzden derslere girmem gerekmiyordu, ben de güzel yazmayı öğrenmek için kaligrafi dersine girmeye karar verdim. Serif ve sans serif, yani tırnaklı ve tırnaksız yazı karakterlerini öğrendim, farklı harf bileşimleri arasında farklı espaslar olduğunu, iyi tipografiyi neyin iyi yaptığını öğrendim. Bütün bunlarda güzellik vardı, tarih vardı, bilimin anlayamayacağı kadar sanatsal bir incelik vardı. Bundan çok etkilendim.”


12

TAM BENİM TİPİM

Eğitimini yarım bırakan öğrenci öğrendiklerinin günlük hayatta işe yarayabileceğini düşünmüyordu. Fakat hiç beklenmedik şeyler oldu. Steve Jobs adlı bu adam, üniversiteden ayrıldıktan on yıl sonra, ilk Macintosh bilgisayarını tasarladı ve bu makinede kimsenin aklına gelmemiş olan bir şey, yani çok sayıda font seçeneği vardı. Times New Roman ve Helvetica gibi bilinen yazı karakterlerinin dışında yeni font tasarımları getiren Jobs, onların görünümlerine ve adlarına da özen gösterdi. Chicago ve Toronto gibi sevdiği şehirlerin adlarını vermişti yeni fontlara. Her birinin on yıl önce öğrendiği kaligrafi kadar dikkat çekici ve güzel olmasını istiyordu, zaten fontlardan en az iki tanesi, Venice ve Los Angeles, elyazısı gibi görünüyordu. İşte bu bir şeylerin başlangıcı oldu – harflerle ve yazı karakterleriyle günlük ilişkimizde tam bir deprem etkisi yarattı. Bu buluş sayesinde, sonraki on yılda –o güne kadar sadece tasarım ve matbaacılık alanındaki teknik dilin bir parçası olan– “font” sözcüğü bütün bilgisayar kullanıcılarının diline girecekti. Bugün Jobs’ın o ilk yazı karakterlerini bulmak kolay değil ve böyle olması iyi bir şey aslında: pikselli ve hantaldı bunlar. Ama fontları değiştirebilme olanağı o dönemde kesinlikle başka bir gezegenden gelmiş bir teknolojiydi. Macintosh’un 1984 yılında ortaya çıkmasından önce, ilkel bilgisayarların sıkıcı tek bir yazı karakteri vardı ve onu italik yapmaya çalışanın vay haline. Jobs gerçek dünyada alışık olduğumuz bir şeyi aynen yapan bir sürü alfabe getirdi. İlk gelen %’ydu, ekranda görünen bütün menü ve diyalogları için onu kullanıyordu Apple, ilk iPod’lara kadar hep onu kullandı. Ama onun dışında Chaucer ekolünden katiplerin elinden çıkmış gibi görünen eski gotik harfler ( )), şirket modernizmini yansıtan temiz Swiss harfler ('), okyanus


GİRİŞ

13

gemilerinin menülerini süsleyecek kadar zarif, uzun ve ferah harfler (&) kullanmak mümkündü. Hatta ( ( diye, gazetelerden yırtılıp alınmış gibi görünen bir font bile vardı – sıkıcı okul ödevleri ve fidye mektupları için çok işe yarıyordu. Apple’ın açtığı yoldan gitmek için IBM ve Microsoft büyük çaba harcadı, bu dönemde ev yazıcıları (o dönemde çok yeni bir fikirdi bu) sadece hızlarıyla değil font çeşitliliğiyle de pazarlanıyordu. Günümüzde “masaüstü yayıncılık” denince, zevksiz parti davetiyeleri ve çirkin kurumsal dergilerle dolu bir dünya geliyor insanın aklına, ama aslında bu profesyonel dizgicilerin diktatörlüğünden ve bir tabaka Letraset kazımanın yarattığı hayal kırıklığından kurtulmamızı sağladı. Yazı karakterinde kişisel bir değişiklik yapabilmek gerçekten anlamlıydı: kendini ifade etmeye yönelik yaratıcı bir hamle, sözcüklerle özgürleştirici bir oyun oynamak demekti bu. Bugün büyük bir sanatsal iş çıkarmak isterseniz, ne yaparsınız? Tıklayıp font menüsünü açarsınız. Bir anda tarih önünüze serilir, klavyedeki tuşların tıkırtısında Johannes Gutenberg devrimi yankılanır. İşte aşina olduğumuz isimler: Helvetica, Times New Roman, Palatino ve Gill Sans. İşte varaklardan ve parça parça olmuş elyazmalarından gelen isimler: Bembo, Baskerville ve Caslon. İşte sezgileri harekete geçiren olasılıklar: Bodoni, Didot ve Book Antiqua. Ve işte alay konusu olma riski: Brush Script, Hercu-

İlk iPod’lardan birinde Chicago


14

TAM BENİM TİPİM

lanum ve Braggadocio. Yirmi yıl önce bunları bilmiyorduk bile, ama şimdi herkesin bir gözdesi var. Bilgisayarlar yazı tanrılarını yanıbaşımıza getirerek bize daktilo çağında asla hayal edemeyeceğimiz bir ayrıcalık sundular. Fakat / yerine + seçtiğimiz zaman, ya da bir reklam tasarımcısı Franklin Gothic yerine Centaur seçtiği zaman ne oluyor, bu seçimimizin arkasında ne yatıyor, nasıl bir izlenim bırakmayı umut ediyoruz? Bir yazı karakteri seçtiğimiz zaman, aslında ne söylüyoruz? Kim yapıyor bu fontları ve nasıl iş görüyorlar? Hem neden bu kadar çok olmalarına ihtiyacımız var? Ne yapacağız bütün bunlarla: Alligators, Accolade, Amigo, Alpha Charlie, Acid Queen, Arbuckle, Art Gallery, Ashley Crawford, Arnold Böcklin, Andreena, Amorpheus, Angry ve Anytime Now? Ya da Banjoman, Bannikova, Baylac, Binner, Bingo, Blacklight, Blippo ve Bubble Bath? (O incecik, iç içe geçmiş yüzen halkalarıyla patlayıp sayfayı ıslatacakmış gibi duran Bubble Bath sevimli mi gerçekten?)

Bubble Bath – ince, düz ve kalın


GİRİŞ

Yeryüzünde 100.000’den fazla font var. Ama neden yarım düzinesiyle yetinemiyoruz – örneğin Times New Roman, Helvetica, + , Gill Sans, Frutiger ya da * ’yla? Ya da klasik , neden yetmiyor bize? Bu font adını harf tasarımcısı Claude Garamond’dan alıyor. Garamond on altıncı yüzyılın ilk yarısında Paris’te çalışırken yaratmıştı bu karakteri ve bu aşırı okunaklı Roman yazı karakteri, daha önceki Alman karakterlerin ağır köhneliğini silip süpürmüştü; üstelik aynı yazı karakteri, daha sonraları, William Caslon’a ilham verecek ve Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’nde kullanılacak fontun doğmasına sebep olacaktı. Yazı karakterleri artık 560 yaşında. Peki 1990’larda Matthew Carter adlı bir İngiliz bilgisayarında Verdana ve 0’yı yarattığı zaman, A ya da B’yi daha önce hiç görülmemiş bir şekle sokabilir miydi? Peki nasıl oldu da onun bir arkadaşı Gotham’ı tasarladı ve bu yazı karakteri Barack Obama’yı alıp başkanlığa götürdü? Bir fontu bir başkana, Amerikalılara, İngilizlere, Fransızlara, Almanlara, İsviçrelilere ya da Yahudilere has kılan şey nedir tam olarak? İşte bunlar çok derin sırlar ve bu kitabın işi bu sırların hepsini ortaya çıkarmak. Fakat uyarılarla dolu bir masalla, bir yazı karakteri kontrolden çıktığı zaman neler olduğunu anlatan bir hikâyeyle başlamakta yarar var.

15


Seni karakterin için seviyorum

1

Mezarlığa uçak düşmüş. Hâlâ ceset çıkarıyorlarmış.

B

u ne kadar komik? Çok komik. En azından ilk duyduğunuzda. Hatırlaması kolay bir fıkra bu – başkalarına fıkra anlatmayı biraz olsun becerebildiğinizi gösteren bir fıkra. Bir çocuğun ya da bir dedenin bile anlatabileceği bir fıkra. Bir kartpostala konsa –yukarıdaki gibi– Comic Sans yazı karakteriyle yazılacak türden bir fıkra bu. Adını hiç duymamış olsanız bile, Comic Sans’ı tanırsınız. Sanki on bir yaşındaki bir çocuk oturup yazmış gibi görünür: düzgün ve yuvarlak harfleri insanı şaşırtmaz, alfabe oyuncaklarında ya da buzdolabı mıknatıslarında ya da Adri-


18

TAM BENİM TİPİM

an Mole’un günlüğünde görülebilecek türden bir şeydir. Eğer bir yerde her harfi farklı renkten bir sözcük görürseniz, o sözcük muhtemelen Comic Sans’la yazılmıştır. Comic Sans talihi yaver gitmemiş bir yazı karakteridir. Grafik sanatında sağlam bir felsefi temele sahip, profesyonel biri tarafından, üstelik kesin, belirli niyetlerle tasarlanmış ve yeryüzüne iyi niyetlerle sunulmuştu. Kesinlikle sıkmak ya da nefret uyandırmak değildi niyet, ambulanslar ya da bir mezar taşları için de yapılmamıştı. Eğlenceli olsun diye yapılmıştı. Hatta, çok tuhaf ama bir yazı karakteri olarak düşünülmemişti bile. Bu konuda suçlanması gereken biri varsa –tabii bunu ilk yapan siz olmayacaksınız ama o da eleştirileri artık duymazdan geliyor zaten– o da Vincent Connare’dir. 1994 yılında, Connare bilgisayarının başına oturdu ve insanlığa ne armağan edebileceğini düşündü. İyi yazı karakterlerinin çoğu böyle çıkar yola. Connare de işverenlerinin hiç farkına varmadan yaşadığı bir sorunu çözmek istiyordu. Microsoft Corporation’da çalışıyordu Connare. Şirket dijital dünyaya hakim olmaya başladıktan kısa süre sonra, ama Karanlık İmparatorluk adını almadan da kısa süre önce başlamıştı çalışmaya. İşteki ünvanı, “font tasarımcısı” gibi eski zamana ait “sandalye ustası”nı çağrıştıran bir şey değil, sadece “tipografi mühendisi”ydi. Agfa/Compugraphic’ten geliyordu, orada çok sayıda harf tasarımı yapmıştı, bunların bir kısmı Microsoft’un rakibi Apple’ın lisansını taşıyordu ve daha önce fotoğrafçılık ve ressamlık eğitimi almıştı. 1994’te bir gün Connare bilgisayar ekranına bakınca tuhaf bir şey gördü. Ekranda bilhassa kullanıcı dostu olmak üzere tasarlanmış bir yazılım paketi olan Microsoft Bob’un daha piyasaya sürülmemiş deneme kopyası vardı. Paketin içinde bir bütçe yönetimi programı, bir de kelime işlemci


SENİ KARAKTERİN İÇİN SEVİYORUM

vardı ve bu yazılım daha sonra Bayan Bill Gates olacak olan Melinda French’in sorumluluğundaydı o sırada. Connare yazılımda bir şeyin kesinlikle yanlış olduğunu saptadı: yazı karakteri. Anlaşılır bir dille ve çekici illüstrasyonlarla tasarlanmış olan talimatlar (aslında bilgisayarlara ürke korka yaklaşan kişiler için yapılmıştı tasarım), Times New Roman’la yazılmıştı. Çirkin görünüyordu bu, çünkü yazılım sıcaktı, rahattı, yardımcı oluyordu, ama Times New Roman geleneksel ve soğuk bir karakterdi. Şakacı, tatlı dilli bir köpek olan Bob bir yana, çocuklara yönelik illüstrasyonların yanında bu karakter iyice tuhaf bir seçim olarak duruyordu. Connare hemen Microsoft Bob’un tasarımcılarıyla konuştu, onlara şirketin eğitim ve çocuk yazılımları üzerinde çalıştığını, bu yüzden bu yepyeni ürünün görünümünü düzeltmeye aday kişi olduğunu söyledi. Times New Roman’ın neden uygun olmadığını uzun uzun anlatmasına gerek yoktu, her şey bir yana, bu karakter dört bir yanı sarmıştı ve sıkıcıydı. 1930’ların başında, modern yayıncılık üzerinde büyük bir etki bırakmış önemli bir tipograf olan Stanley Morison tarafından The Times gazetesinin çehresini değiştirmek için tasarlanmıştı. Bu çalışmanın günürzıyla müzde gazetelerin yenilenme tarzıyla ahiç alakası yok – günümüzde tasarım değişikliği önce genç görünmek, sonra da satışlardaki düşüşü durdurmak için yapılıyor. Microsoft Bob, font arayan bir köpek Morison’ın çalışmasının başlıca

19


20

TAM BENİM TİPİM

niyeti berraklıktı; Morison’a göre “ister gelecekte olsun, ister bugün olsun, bir yazı karakterinin beğenilmesi için ne çok ‘farklı’ ne de çok ‘neşeli’ olması gerekiyordu.” Ama karakterlerin de ölüm vakti gelir ve Vincent Connare 1990’ların ortasında, yani dijital çağın şafağı dediğimiz dönemde, Morison’ın yanıldığını kanıtlamaya çalıştı. Comic Sans, aslında Connare ona bir ad verip onaylamadan önce de vardı (çizgi romanlarda ve mizah kitaplarında kullanılıyordu, zaten karaktere verilen ilk isim Comic Book olmuştu). Connare’in Microsoft’taki masasında duran kitaplardan biri de Batman’di: Frank Miller’ın Klaus Janson ve Lynn Varley’le birlikte yaptığı Kara Şövalyenin Dönüşü. Bu kitap yaşlı adalet savaşçısının kaygılarla geçirdiği emeklilik hayatını bir yana bırakıp korkunç düşmanlara yeniden saldırmasının, ama bu sırada Gotham yetkililerinin ona eskisi

Watchmen – Comic Sans için karanlık bir esin kaynağı


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.