2013 KURBAĞALIDERE VADİSİ FİKİR PROJESİ YARIŞMASI +OfficePAN // eşdeğer ödül 2013 KENTDÜŞLERİ 7 // MAMAK ASKERİ CEZAEVİ +Elif Düzel // mansiyon 2012 ÇUHADAROĞLU // ESKİŞEHİR KENT TARİHİ MÜZESİ +Pelin Sezgin, Bengisu İlksoy 2012 S.O.S. // KUŞDİLİ ÇAYIRI +Bengisu İlksoy
OFFICE PAN 2013 24 günlük yaz stajı // ofis TAŞYAPI // FOURWINDS 2012 24 günlük yaz stajı // şantiye URASxDİLEKCİ ARCHITECTS 2010 36 günlük yaz stajı // ofis
BİLGİSAYAR
AUTOCAD 2D ***** PHOTOSHOP ***** SKETCHUP **** ILLUSTRATOR *** VRAY / 3DMAX * * VRAY / SKETCHUP
STAJ
EĞİTİM YARIŞMALAR
2009-2013 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ // MİMARLIK BÖLÜMÜ üniversite dışından yatay geçiş // diploma ort: 3.35 2011-2012 UNIVERSITA’ DI ROMA “LA SAPIENZA” // MİMARLIK BÖLÜMÜ 4. sınıf // 2 dönem // avrupa birliği erasmus programı 2008-2009 YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ // MİMARLIK BÖLÜMÜ 1. sınıf // ort: 3.24 2002-2007 KADIKÖY ANADOLU LİSESİ 2 yıl ingilizce hazırlık + 3 yıl lise
İNGİLİZCE İTALYANCA RUSÇA FRANSIZCA İSPANYOLCA
***** ** ** * *
WWOOF ITALIA spannocchia foundation // 1 hafta festione allecamenti fonteintanata // 3 hafta KADIKÖY ANADOLU LİSESİ FOTOĞRAF KULÜBÜ aktif üye KADIKÖY ANADOLU LİSESİ ATLETİZM TAKIMI kurucu // cirit - 100 m KADIKÖY ANADOLU LİSESİ DAĞCILIK KULÜBÜ aktif üye FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ basketbol
İLGİ ALANLARI
SEYAHAT FOTOĞRAF YABANCI DİL RUSYA SPOR BİSİKLET SULUBOYA TAKI TASARIMI
2008 2002-2007 2002-2005 2003 2000-2002
AKTİVİTELER
KURSLAR YABANCI DİL
2011 İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ italyanca // 10 hafta 1 kur 2010 İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ italyanca // 5 hafta 1 kur GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ispanyolca // 5 hafta 1 kur DÜNYA DİLLERİ MERKEZİ rusça // 2 ay 1 kur KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZİ kafkas halk oyunları // 1 dönem 2007 WALL STREET INSTITUTE ingilizce // 9 ay milestone seviyesi 2005 FOTOTREK FOTOĞRAF MERKEZİ fotoğraf kursu // 5 hafta 2003 MEDİKASEV YABANCI DİLLER rusça // 6 ay 4 kur
EBRU CANGAZİ 06/06/1988 - İSTANBUL KISMET SOKAK 4/21 FENERBAHÇE / İST. 555 715 8214 ebrucangazi@gmail.com
CV
13 AÇIK KENT - NICOSIA 29 39
04
03 47
59
77
67
78
08
07
TÜNEL
[P(ARK)EO] KUŞDİLİ
48
TÜRK-SLAV KÜLTÜR MERKEZİ
60
06
TERSYÜZ 40
05
KÜÇÜK[OKUL] PARKI 30
FRASCATI PARK
KURBAĞALIDERE VADİSİ - 4
14
02
01 06
68
93
İSTANBUL MODERN EK YAPISI 107 SULUKULE 121 127 133
13 137 155
143
16
15
14
134
PAVİLYON2010
12 128
DARPARSEL
11 122
KİLYOS EVİ
10 108
VORO-MOBİL
09 94
FOTOĞRAF
İLLÜSTRASYON
144 156
138
159
01
07
KURBAĞALIDERE VADİSİ - 4
Kadıköy’de yer alan Kurbağalıdere Vadisi, içerisinde barındırdığı çeşitli kamusal alanlarının günümüzde sosyal ve kültürel ihtiyaçları karşılayamaması üzerine, bu mekanların yeni bir vizyon ve stratejiler çerçevesinde ele alınarak kurgulanması ve Kadıköy halkı için bir çekim merkezi haline getirilmesi yarışmanın hedefleri arasındadır. Yapılan analiz ve gözlemler çerçevesinde, vadinin, günümüzde de sınırları okunabilen 4 bölgesinin dönüşümünü tetikleyecek katalizörler oluşturmak ve bu alanları kesintisiz promenadlar ile yaya hareketini sürekli kılmak, önerilen projenin ana karakterini oluşturur.
Türkiye, İstanbul Kadıköy
Kadıköy Belediyesi Kurbağalıdere Vadisi Fikir Projesi Yarışması
2013
OfficePAN
Eşdeğer Ödül
08
09
10
11
12
13
AÇIK KENT - NICOSIA
02
1974’te tarafsız hale getirilerek, Kıbrıs’ı ikiye ayıran Ara Bölge’de “yeni bir yaşam biçimi ve mimarlık olanağı sunulabilir mi?” sorusundan yola çıkılarak, müştereklik, mülkiyetsizlik, evrensellik ve fantazya gibi kavramlar irdelenmiş ve devamında 30bin metreküplük mimari tasarım öğesi beklenilen Bitirme Proje’sinde, bölünmüş kentler ve açık kaynak kavramlarının analiz ve sentezleriyle, Ara Bölge’de müşterek bir platform önerisinde bulunulmuştur.
KKTC, Lefkoşa Ara Bölge
İstanbul Teknik Üniversitesi Bitirme Projesi
2013
15
16
1 | BÖLÜNMÜŞ KENT Kıbrıs, 12 bin yıllık tarihinde, Mısır, Hitit, Lüzinyan, Venedik, Roma, Bizans gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, 1571 yılında da Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiştir. Dolayısıyla çok kültürlü bir kimlik kazanan Kıbrıs, özellikle Osmanlı’nın fethiyle Türklerin de adaya yerleşmesiyle, iki toplumlu hale gelmiştir. Bu iki toplum, üç yüzyılı aşkın süre adada karışık halde yaşamış, fakat kültürlerini de berbarlerlerinde yaşatmışlardır. 1878 Rus Harbi’yle yönetimi Birleşik Krallık’a geçen adada, Rumların 1931 Enosis isteğiyle ayaklanması sonucu, Krallık politikasını sertleştirmiş ve adadaki Yunan ve Türk kimliğini silmeye çalışmıştır. 1950lerde Krallığa karşı kurulan EOKA, daha sonra Türklerin de Taksim isteği sonucu, iki toplum arası çatışmalara sebep olmuştur. On yıldan fazla süren bu şiddete son vermek amacıyla 1974’te ateşkes ilan edilmiş ve Kıbrıs iki coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Bu iki bölge arasında kalan alan, Birleşmiş Milletler tarafından tarafsız halde getirilmiş ve bugün bu iki toplumu sosyal, ekonomik ve yönetimsel olarak birbirinden ayırmaktadır. Ada genelinde 7.4 kilometre genişliğine ulaşabilen bu ara bölge, Lefkoşa kentinin merkezinde 3 metreye kadar inerek daha dramatik bir hal almaktadır. Venedikliler tarafından, Rönesans ideal kent ütopyası baz alınarak inşaa edilen surların içinde konumlanan Lefkoşa tarihi merkezi, ara bölgenin içinde kalan ve zamanının en işlek ticari aksı olan Ermou Caddesi’nin ölmesi, dolayısıyla aksa dik sokakların da çıkmaza dönüşmesiyle, fonksiyonel olarak işleyemez hale gelmiştir.
17
“Bölünmüş şehirlerde, geçmiş, şimdiki zamanda kendini daha da güçlü hissettirmektedir. Nasıl ki bir kabuktaki çizgiler yaşanılan hayatın izlerini simgeliyorsa, tarih de şehrin fiziksel dokusuna aynı şekilde izlerini bırakmaktadır. Lefkoşa, ideal bir forma sahip olan Venedik Surları’nın, geometrik bir soyutlamanın içerisinde yer almaktadır. Fakat bu bölünme şehrin bu doğal geometrisini bozmakta ve içeride iki dış merkez oluşturmaktadır. Şehirdeki bugünkü durum (kullanımlar ve sakinleri olarak) bu dramatik kopukluktan ileri gelmektedir. Açıkça şehrin dokusundaki bu bozulma, merkezdeki kesikle, şehrin gelişimine darbe vuran en önemli etkendir.” (A. Bakshi)
18
Bugün Hırvatistan’ın hiçbir şehri, Vukovar’dakinden daha yoğun bir anıt dokusuna sahip değildir. Kent içerisinde adeta sınır bekçileri rolünü üstlenen anıtlar, aslında azınlıklara çoğunluk tarafından verilen politik bir mesajla etnik gruplar arası tansiyonu yükseltmekte ve barış sürecini yavaşlatıcı bir etki göstermektedir. Anıtlar “barış zamanı”nda toplumu bütünleştirici bir role bürünürken, Vukovar gibi çok kültürlü kentlerde etnik gruplar arası derin kesikler meydana getirmektedir.
Mostar, 1992’de köprülerin yerini duvarlara bırakan, Berlin, Lefkoşa ve Beyrut’un da içinde bulunduğu “Bölünmüş Şehir”lerin arasında yer alma talihsizliğini yaşamış bir kenttir. Zamanında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun tren yolu projesiyle Osmanlı mirası tarihi merkezini şehirden kopartan ve daha sonra 1967de bulvara dönüştürülürken şehri daha da kutuplaştıran aks, savaş zamanında kendini tekrar duvar olarak göstermiş, Boşnak ve Hırvatlar arasına kesin bir sınır koymuştur. 3 yıl süren savaşın ardından 1995te imzalanan Dayton Barış Anlaşması’yla, duvarlar ortadan kaldırılmış ve bulvar canlandırılmışsa da, en az savaşın yarattığı fiziksel yıkım kadar travmatik olan sosyal ve politik kopukluk, toplumun zihinsel haritasındaki bu duvarı yıkmayı başaramamıştır.
Onaltı yıl süren (1975-90) şiddetli bir iç savaşın ardından büyük ölçüde yerle bir olan bir metropoldür Beyrut. Savaş sonrası yeniden yapılanma fikirleri kışkırtıcı bir metafora dayanmaktadır: “City as Heart”. Bu da şehrin “cerrahi” bir müdahale ile yani merkezde büyük ölçekli ticari ve rezidental yapılarla şehrin tekrar diriltilmesi anlamına gelmektedir. Fakat bunun özel bir şirket olan Solidere tarafından yıkılan şehrin sadece onda birine uygulanarak, şehrin büyük bir kısmını oluşturan ve hala savaş izlerini taşıyan metropol Beyrut ile yeni “Görkemli Bölge” arasında oluşan “Kırmızı Hat”tın, savaş zamanında safları birbirinden ayıran “Yeşil Hat”tan daha keskin olduğu söylenebilir. Öyle ki çoğu mimarlık ve siyaset eleştirmeni Beyrut’un 1991deki savaş sonrası halinden daha kutupsal bir hal aldığını savunmaktadır.
Berlin her zaman kimlik arayışında olmuş, neyi silip neyi koruması gerektiğinin arayışını sürdürmüştür. En azından mimari olarak 5 katmanlı olmanın yarattığı bir arayışıdır bu: Eski imparatorluk şehri, Weimar dönemi avangardı, Nazilerin Germania planı, savaş sonrası dörde bölünen şehir ve en nihayetinde 61den 90a kadar duvarla bölünmüş bir şehrin tekrar birleştirilmeye çalışma dönemi. Oluşturulmaya çalışılan kolektif hafızanın şekillenmesindeki en büyük rol kuşkusuz siyasetçiler ve mimarlarda bulunmaktadır. “Structure of Memory” kitabının yazarı Jennifer Jordan bu konuda şöyle demektedir; “Anıtsal alanları insanlar şekillendirmekte fakat aynı zamanda anıtsal alanlar insanları da şekillendirmektedir.”
Tarih boyunca süregelen kültürel ve siyasi kutuplaşmaların mekansal yansımalardaki izlerini en belirgin olarak okuduğumuz şehirlerdir: Berlin, Beyrut, Vukavar, Mostar ve Lefkoşa. Toplumun hafızasında açılan derin kesikler, bu kentlerin ortasında kesin bir ötekileştirme-yabancılaştırma eylemine öncülük etmektedir. Kentlerin katmanlarında taşıdıklarında bu kültürel, siyasi ve sosyal kümülatif, yer üstündeki gündelik yaşama, durma-duraksama olarak yansımakta ve fiziksel çevrede bir çöküşe neden olmakta ise, toplumsal hafızada okunan bu tanıklık ortadan kaldırılmalı, bellek ise sönümlenmeye bırakılmalıdır. Sosyal ve fiziki çevrede bölünmeye neden olan bu geçirimsiz alanlar, menzillerini daraltmalıdır. İki ‘konak’ arası tanımlayabileceğimiz bu alan, tanıklık ettiği toplumsal ve mekansal kutuplaşmaya dair bir amneziye uğramalı, ayrıştırıcı politikanın müdahalesinden önceki uyumlu yaşama atıfta bulunarak, yeniden kolektif bir hafıza üretmelidir. Bu kolektif hafızanın oluşumu, kentte varolan, geçirimsizliğe neden olan, fiziksel engellerin-sınır duvarlarının kaybolmasını öngörür. Duvarlarından kurtulan arazi, çevre ile görsel ve fiziksel ilişki kurmaya başlayacak, hali hazırda ara bölgedeki sınır aksına dik çıkmaz sokaklar, ‘cul-de-sac’ kimliklerinden kurtulacak, konak arazilere difüze olmaya başlayarak beslenecek ve arazi yeniden iyileşecektir.
19
20
2 | AÇIK KENT “Kültürel olarak kompleks şehirler, hali hazırda var olan farklılık çeperlerini, savunalacak sınırlar olarak katılaştırmak yerine çeşitliliği destekleyecek şekilde koruma amacı güden bir takım ileri görüşlü stratejilere ihtiyaç duyar. İyi bir kültürel plan, şehrin kendini kavrama yolunun bir ifadesi, geçmişini hatırlama, bugününü yaşama ve geleceğini karşılama şeklinin ibaresidir. ” -Alison Richards. Bugün Kıbrıs, iki kültürlü kimliğinden sıyrılmış, gerek göçmenler, gerek öğrenciler, gerek turistlerle çok kültürlü bir ada haline gelmiştir. Olması ihtimal görülen bir birleşme sonrası, kimsenin olmayan bu bölgede herkesin olabilecek müşterek bir platformla, kültürler arası sosyal ağın, açık kaynak prensipleriyle pekiştirilmesi ve böylece ara bölgenin iyileşme sürecinin hızlandırılması öngörülmektedir. Bu gibi bir süreçte bilginin paylaşımı, kolektif düşünme, katılımcı olmak gibi üretimi ve paylaşımı tetikleyen bir anlayışla şehrin yaratıcı kimliği ortaya çıkarılmalıdır. Charles Landry, “Yaratıcı Şehir” adlı kitabında, şehrin, bireyler ve enstitüler arası fikirlerin akışına zemin teşkil eden ve destekleyen birleşik strüktür sistemleri olarak tanımladığı “hafif altyapı”lara ( “soft infrastructure”) ihtiyacı olduğunu belirtir. Fakat “Bu yaratıcı ortamın kalbinde yatan sosyal ağın verimliği yüksek derecede güvenin söz konusu olduğu esnek bir organizasyon, bireysel sorumluluk ve güçlü fakat genellikle yazılı olmayan prensipleri gerektirir. Bu prensiplerin en başında paylaşıma istekli olmak ve sosyal ağın başarısınına çoğunluğun iyiliği adına katkıda bulunmak yer alır.” (Charles Landry, The Creative City, 2008)
21
Bu aşamada, “network”ün genişleyebilme özelliğinden esinlenilmiş, bilginin bir kişiden çok kişiye akışının mekansal ve programsal karşılığı aranmıştır. Bilgi sahibi kişi, paylaşımcı olma özelliğinden ötürü, çalışmaların ve üretimin kamu ile paylaşıldığı mekanlar olarak programsallaşmış, bunları bağlayan mekanlar ise bu çalışmaların gerçekleştiği atölyeler veya derslikler olarak karşılık bulmuştur. Bilgi edinen kişi ise, bilgiyi paylaşabilme potansiyelinden ötürü, ofis veya çalışma alanı olarak mekansal karşılığını bulmuş, “kalıcı yaratıcı” olarak adlandırılan ve mekanı kullanmasının karşılığında, ücretsiz atölyeler veya performanslar düzenleyen kişilere hizmet etmesi öngörülmüştür. Yine bu mekanları, karşılaşma mekanlarına bağlayan alanlar da, Kıbrıs’a geçici olarak gelmiş, sunacağı imkanlar çerçevesinde burada kalacak olan “dönemsel yaratıcı”lara ayrılmıştır.
22
23
24
25
26
27
28
29
03
KÜÇÜK[OKUL] PARKI
2013 Prosteel yarışmasının konusu olan, kent içinde semt ölceğindeki yerleşmelerin ihtiyacına cevap verecek, çelik taşıyıcılı bir “İlköğretim Okulu” projesi için, Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda konumlanması düşünülen, dolayısıyla arazinin mevcut kullanımı ve merkezi konumunun gerektirdiği “sosyal donatı” olma özelliğinden yola çıkılarak, mevcut eğitim yapılarının da eleştirildiği bir ilkokul tasarlanmıştır.
Türkiye, İstanbul Beşiktaş, Maçka Küçükçiftlik Parkı
ProSteel 2013 Yarışması “İlköğretim Okulu”
2013
Elif Düzel
31
32
33
34 Yapı, Harbiye Mahallesi’nde Maçka Demokrasi Parkı’nın yanında bulunan, şehrin ilk çağdaş tiyatro salonuna da ev sahipliği yapmış, zamanında İstanbul’un en büyük “bayram yeri” olarak anılmış, dönemin eğlence yeri olan mesire alanı, günümüzde İstanbul’un en büyük etkinlik alanlarından biri olan KüçükÇiftlik Park’ın arazisine yerleşmektedir. Arazi çevresinde, İstanbul Teknik Üniversitesi eğitim yapıları, lise ve ilkokul bulunmakta, kent içerisinde edindiği merkezi konumunun yanı sıra, Maçka Parkı ile de çevrelenerek bir ilkokul yapısına zemin oluşturmaktadır. Yapının sosyal kurgusunun getirdiği kullanım amacına göre, etkinlik alanında yerleşimine karar verilmiş, arazide öncesinde bulunan etkinliklere ve dışarıdan gelebilecek kullanıcılara de servis verebilecek bir yerleşim içerisinde kurgulanmıştır. İlkokul, arazi seçiminde etkili olan içerisinde bulunduğu etkinlik alanına atıfta bulunarak, içerdiği kente servis verebilecek programlarla da bir ‘sosyal donatı’ projesi olarak şekillenir. Bu öngörüde, sosyal ilişkiler ve mekansal düzenlemeler açısından önem taşıyan ortak kullanım mekânları; eğitim, idari ve temel ihtiyaçlara yönelik mekânlar ile sosyal donatıyı oluşturabilecek programları içeren rekreasyon amaçlı mekânlar olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır. Sosyal donatıyı oluşturabilecek programları içeren rekreasyon amaçlı mekânlar, fiziksel kurguda yekpare bir dikdörtgen kutunun içerisinde organize olurken, eğitim, idari ve temel ihtiyaçlara yönelik mekânlar diagonel yerleşen iki kutu içerisinde yerleşerek, ana dikdörtgen kütleye eklemlenmektedir. Bu iki program kütleleri asma katlardaki hollerde birbirlerine ve ana kütleye organik bir şekilde entegre olmaktadır. Eğitim ve öğretim faaliyetinin belirlediği zaman aralıkları dışında, spor salonu, çok amaçlı alan, yemekhane, restoran ve kütüphaneyi içeren ana kütlenin, kente, kentliye ve olası etkinliklere servis verebilmesi amaçlanmaktadır. Çok amaçlı alan, yapının girişinde, yapının önünde bulunan etkinlik alanıyla ilişkisini güçlendirmek amacıyla gerek okuldaki öğrencilere gerekse dışarıya hizmet etmek amacıyla esnek bir şekilde tasarlanmıştır.
35
36
37
38
39 Bir sosyal ve eğitim ortamı olarak ilkokul yapısı, temel eğitimin gerekli ve zorunlu olmasının ötesine geçerek eğitimin ve öğretimin hangi metotlarla, hangi ortamlarda ve ne şekilde olması gerektiğine ilişkin çeşitli görüşler ve modeller ortaya koymak üzere kurgulanmalıdır. Ev-bireysellik duvarlarından kurtulup, okul ile toplumla kaynaşan bireyler için tanımlanan mekan kurgusu, eğitim ve öğretim edimlerini maksimum düzeye çıkaracak şekilde düzenlenmiştir. Formel eğitim alanı olarak adlandırılabilecek sınıflar, üçgen mekanlarda, öğrenciyi tek bir düzleme doğru yönelterek görsel ve işitsel algıyı arttırmaktadır. Enformel eğitim alanları ise, gerek sınıf düzleminde mekan belirleyerek program bazlı mahremiyeti arttırmakta, “branş derslikleri” ve “uygulama mekanları”gibi , gerek ise sınıfları çevreleyen teneffüs-ders arası-oyun alanlarında sosyal etkileşimli mekanlar olarak tanımlanmaktadır.
04
TERSYÜZ
Ankara kentinin işlevsel, ekonomik ve siyasi değeri olan özellikli mekanların / yapıların yeniden işlevlendirilerek kente kazandırılması amacıyla düzenlenen “Kent Düşleri” yarışmasının 7.sine, 12 Eylül davasına dair hesaplaşmanın toplumsal bir süreç olması, bu sürecin yaşanılanların cereyan ettiği mekanlar üzerinden kurulması, örgütlenmesi ve toplumsallaştırılması gerektiği düşüncesiyle, Mamak Askeri Cezaevi konu olmuştur. Önerilen projede, cezaeevine eklemlenerek, farklı duyulara hitap eden, tanıklık edilen dönemi yeniden deneyimleme imkanı sunan yeraltı tünelleri ile gözlemciyi, aktif bir izleyiciye dönüştürmeyi ve böylelikle mekansal ve anlamsal ilişkileri tersyüz ederek, bir travma yaratmayı ve belleği diri tutmayı hedeflemiştir.
Türkiye, Ankara Mamak
Ankara Mimarlar Odası Kent Düşleri - 7
2013
Elif Düzel
Mansiyon
41
42 Ankara’nın kentsel üretim süreci bağılında, kent ölçeğinde mekânsal yapının şekillenmesinde, ulus inşaa süreci ve yeni kurulmuş devlet örgütlenmesi rol oynakta idi. Cumhuriyet döneminde, kuzey-güney aksı üzerinde, merkezcil planlama ile kurgulanmış olan Ankara, devlet yapısına da ev sahipliği yaptığı gerçekliğiyle, sosyal ve ekonomik süreçlerin yanısıra bir çok siyasi süreç geçirmiştir. Belleğinde barındırdığı bu yükselen siyasi ve sosyal hareketler ve ardından gelen müdahale süreçleriyle(27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980), bir çok kez kentsel ve toplumsal hafıza edinimi ve kaybına uğramış, ekonomik ve kültürel değişimler geçirerek metropol kimliği kazanmış, batıya doğru genişleme göstererek morfolojik değişimler geçirmiştir. Bu süreçlerde ve devamında günümüz egemen sınıfı, ideolojik yanılsamalarla ve meşru yollarla, kent mekanlarını kapitalist düzen içerisinde kurgularken, kentlinin mekandaki varlığını ve kullanım koşullarını sınırlamakta, bu düzene karşı potansiyel tehlike olarak gördüklerini ‘öteki’leştirmektedir. Kentteki bu ihtilaf mekanları, fiziksel çevre koşullandırmasından öte, sosyal gediklere neden oluşturmuştur. Ankara, bu ötekileştirmelerin ve yabancılaştırmanın yaşatılmaya çalıştığı geçirimsiz(kamuya kapalı) kentsel parçalarını bünyesinde yoğun bir şekilde içermektedir. Bu anlamda Mamak Askeri Cezaevi de bu ötekileştirme ve yabancılaştırmanın gerçek anlamda yaşandığı, dönemsel tanıklığın mekansal bir sınırlandırmayla silinmeye çalışıldığı geçirimsiz bir kent parçasıdır. Tanıklık ettiği sürece olan ilişkisi, mekanla yüzleşme sağlanabilirse, kentteki zihinsel eksikliğinden kurtulacak, çevresiyle ilişki kuracak, kentteki ve kentlideki yerini, yeniden kazanacaktır. Mamak Askeri Cezaevi bölgesinin ve diğer geçirimsiz parçaların, bir kent düşü olarak kente tekrar kazandırılması, kamuya terk edilerek, zamanında mekansal olarak tanık olduğu, kentte ve toplumda yaşanan müdahale etme, parçalama ve hafızalardan silme edimini tersine çevirecektir. ‘Kent, bütün anlamında bakıldığında, coğrafik ağ, ekonomik organizasyon, kurumsal süreç, sosyal dramanın tiyatrosu ve kolektif dayanışmanın estetik sembolüdür.’ (Lewis Mumford, What is a City, 1931) Kent, gelişim ve dönüşüm sürecinde tasarlanan her türlü fiziksel çevre, sağlıklı bir sosyal çevre kurgulamak üzerinden gelişme göstermeli ise, bu sosyal çevre, kentliye, kentle ve kentliyle yüzleşmeyi sağlayan, kentliyi bir nesneden özne konumuna getiren mekanlar ile kentsel dramayı arttıracak senaryolar eşliğinde kurgulanmalıdır. Kent ile doğrudan ilişki kurabilen, kentin geçirdiği dönüşüm sürecinde gözlemci olmaktan çıkarak, bir aktif izleyici veya aktör kimliği kazanabilen sakinler, kentin belleğine sahip çıkacak, kenti kimlik karmaşasından uzaklaştıracak ve eklektik plansız önermelerin karşısında duracaktır.
43
44
45 Bu kentsel ve mekansal önermelerden yola çıkarak, araziye dair kurgu, mekanı, yaşandığı döneme atıfta bulunacak şekilde, fiziksel olarak iyileştirmeler sağlanarak, tanıklık ettiği süreci yeniden deneyimleme alanı olarak şekil alır. Arazideki cezaevi, mahkeme ve savcılık yapıları hariç, diğer yapılar, gerekli görüldüğü üzere, kentsel servis mekanlarına dönüştürülerek, boş ve atıl alanlar, kentsel sahneler ve rekreasyon alanları olarak öngörülür. Cezaevi yapıları ise, gerekli fiziksel iyileştirmeler yapıldıktan sonra bir bellek alanı olarak kurgulanır. Sosyal ve siyasi müdahale öncesi gelişen ‘hareket’in izlerini taşıyan,gerek fiziksel gerek dijital dökümantasyonun yapıldığı, gözlemciyi, aktif bir izleyiciye dönüştüren, interaktif bir sergi mekanına dönüşür. Bu sosyal ve siyasi hareketi, müdahale mekanında anlatmaktaki amaç, mekansal ve anlamsal ilişkileri tersyüz ederek, bir travma yaratmak, belleği diri tutmaktır. Atıfta bulunulan, tutukluluk durumunun cezaevinde tecrübe edilmiş, dönemdeki siyasi ve sosyal harekete olan ‘müdahale’yi ise, cezaevi blokları arasında, farklı algılara hitap eden, bir ‘kaçış-özgürlük’ simgesi olan yer altı tünelleri ile deneyimletmektir. Buradaki mekansal kurguda da, mekansal durum ve deneyimlenen olgu arasında bir tersyüz ilişki mevcuttur. Bellek ve amnesi durumlarının ve mekanlarının tersyüz edilmesi, gözlemcideki travma durumunu arttırmak amacını güder.
46 Yer altı tünellerinde, görsel, işitsel ve dönüşlü hareket olarak 3 farklı deneyimleme mekanı’ ve 3’lü kesişimlerde “yer yüzü - gerçek dünya”yla ilişki kuran ‘avlu’ alanları mevcuttur. Bu mekanlar, cezaevlerinde bulunan plan ve yaşam hiyerarşisine göre kurgulanmış, ‘Büyük Koğuş’, ‘Küçük Koğuş’, ‘Hücre Tipi’ ve ‘Avlu-Havalandırma Alanı’ gibi mekanlara referans vererek şekil alır. Farklı duyulara hitap eden bu tüneller, bahsedilen plan hiyerarşisindeki mekan genişliğine göre 3 farklı deneyim mekanını üstlenerek, deneyimleme eylemini arttırmak amacıyla, kesişimler üreterek ilerlemektedir. Böylelikle, kişi cezaevi blokları arası ilerlerken, tek bir rota üzerinden ilerlemek yerine, kesişim noktalarında ve avlu alanlarında saparak, rastlantısal bir haritalama oluşturmaktadır. Bu edimin amacı ise, mekansal bir hareket ve haritalama sürecinde, görsel, işitsel belleğe kaydedilen kodlamaları, anlamsal kodlamalara dönüştürmek, döneme ve yaşananlara dair bir zihinsel haritalama oluşturmaktır. (Kevin Lynch, The Image of the City, Mental Mapping, 1960)
47
05
TÜNEL
Eskişehir’in köklü bir tarihinin olması, kuruluşundan bugüne birçok alanda gelişme göstermesi fakat bunu belgeleyen fotoğraf ve yazılı belgelerin dağınık olması sebebiyle kentte bir müzecilik anlayışı altında oluşurulacak sürdürülebilir ve genişeyebilir bir “Kent Tarihi Müzesi” yarışmanın konusunu oluşturmaktadır. Kentin dinamikliği, tasarımda modülerlik ve hareketlilik olarak kendini göstermiş, “zaman tüneli” kurgusu ile eklemlenerek büyüyebilen bir müze tasarlanmıştır.
Türkiye, Eskişehir
Çuhadaroğlu Alüminyum 2012 Öğrenci Proje Yarışması
2012
Bengisu İlksoy, Pelin Sezgin
49
50
VAZİTET PLANI 1/2000
Müze; toplamak, biriktirmek ve saklamak olgularının hepsini birden taşıyan, geçmiş ve şimdiki zaman arasında bağlantı kurarak geleceğe dair ipuçları veren bir oluşumdur. Bu nitelikleriyle bir kente kamusal mekan olmaktan çok daha fazlasını sağlar. Özellikle bu kent edebiyat, mimari, yer altı zenginlikleri, kültürü ile özgün bir yapıya sahip olan Eskişehir ise, burada yapılacak olan müzenin misyonu çok daha büyük olur. Tasarım yaklaşımında öne çıkan unsur, müzeyi gezenlere ‘zaman tüneli’nden geçiyor hissi vermektir. Öyle ki bu tünel kişiyi bir uçtan alıp, çeşitli büyüklük ve işlevlerde olan galerilerde gezdirerek, diğer uca ulaştırır. Tarihte yolculuk yapmış ve kenti yaşayarak öğrenmiş olan kişiler, yaşadıkları yer hakkında daha kapsamlı ve kronolojik bilgiye ulaşmış olurlar. Kullanıcı profiline bakıldığında, genç nüfus önemli bir çoğunluk oluşturmaktadır. Gençlerin Eskişehir’e kattığı dinamizm, tasarımda da kendini modülerlik ve hareket olarak göstermektedir. Bu modüler oluşum aynı zamanda gelecek dönemlerde müzenin büyümesi / gelişmesi düşünüldüğünde de eklenecek olan kısımlarla bir bütünlük içinde olacaktır. Tasarımda, gruplar halinde yapılacak olan geziler için bekleme/dinleme cepleri bulunur. Bu cepler iki katlı galerilerdir ki, anlatım esnasında yukarı ile aşağı arasında görsel iletişim kopmamış olur. Engelliler tünel boyunca rahatlıkla gezinebilir, çekirdeklerdeki asansörlerle katlar arasında ulaşımlarını sağlayabilir ve onlar için tasarlanmış tuvaletleri kullanabilirler. Yaşlı misafirler için tünelin ortasında ufak bir cep ile oturma /dinlenme alanı bulunmaktadır. Üst kotlardaki modüler galerilerin yerini, alt kotlarda sabit kütleler alır. Bu kütlelerin işlevleri sırasıyla; giriş/yönetim, restoran/mutfak ve kütüphane/atölyeler/pasta salonu şeklindedir. Hediyelik eşya kısmı da çıkışın yakınındaki kütlede yerini almıştır. Bu sabit bölümlerin galerilerden ayrı düşünülmesinin sebebi, müzenin doğal akışını bozmadan, aynı zamanda onu destekler nitelikte ve düşey bağlantılı olarak yerleşme gayesidir. Müzeyi gezen kişi tarihsel bütünlük içinde yolculuğunu sürdürürken, istediğinde üç çekirdekten birini kullanarak alt kota ulaşıp, daha sonra üste çıkarak gezisine devam edebilmektedir. Bu sabit kütlelere dışarıdan giriş de yapılabilir fakat, müzeye asıl giriş güvenlik nedeniyle tek bir yerden sağlanmaktadır.
51
52
Porsuk Çayı’na paralel uzanan müze, alt kotlarda dikey geçişler için boşlukludur. Boşlukların devamı suya doğru iskele halini alarak kamusal/rekreasyon alanlarını oluşturur. Hatta su ile ulaşım söz konusu olduğunda iskele olarak da kullanılabileceklerdir.
ZEMİN KAT PLANI 1/500
53
54 Bu proje için sürdürülebilirlik, kültürel ve çevresel olarak iki farklı boyutta ele alınmıştır. Çevresel sürdürülebilirlik yönlenme, malzeme seçimi, su toplama ile, kültürel sürdürülebilirlik ise eklenebilirliği ile zamana meydan okur. Çevresel sürdürülebilirlik; Eskişehir’in soğuk iklimine önlem olarak ısınma için en önemli cephe olan güney cephesi oldukça fazla güneşe maruz kalacak şekilde alana yerleşir. Galerilerin cephelerinde kullanılan karbon esaslı malzeme ise (polikarbonat), günışığını yüksek oranda içeri aldığından yapay aydınlatmadan tasarruf sağlar. Müzenin omurgasını oluşturan tünelin cephesi, kolay şekil alabilirliği, eklenebilme özelliği ve çelik ile gösterdiği uyumlu performans dolayısıyla alüminyum olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla alüminyum ‘zaman tüneli’ için seçilebilecek en doğru malzemedir. Kültürel sürdürülebilirlik; Modüler bir tasarıma gidilmesinin en önemli nedenlerinden biri ‘ihtiyaç doğrultusunda büyüyebilme’ durumu olmuştur. Konsept olarak bir zaman tüneline benzetilen projeye, tarihin istenilen döneminden eklenme yapılabilmektedir. Bu eklenme tünele dik doğrultuda gelişir. Gelecek dönemler için yapılacak herhangi bir ekleme ise alüminyumun esnekliği sayesinde tünel doğrultusunda gerçekleşecektir.
SİSTEM KESİTİ
BOY KESİT 1/500
55
EN KESİT 1/200
56
0.00 KOTU PLANI 1/200
57
58
+6.00 KOTU PLANI 1/200
59
06
FRASCATI PARK
Roma’nın Frascati köyünde, büyük bir bölümü zeytinlik olarak kullanılan arazide konumlandırılması istenilen pavilyonun daha sonra tasarlanacak olan parkın “bilgi noktası” olarak hizmet etmesi ve devamında parkın bir noktasında Frascati halkına hizmet edecek bir “pazar” tasarlanması istenilmiştir. Önerilen park yerleşkesinde, parkın bireysel ve toplu ihtiyaçlara hizmet edebilmesi amaçlanmış, 3 farklı bölgede her iki amaç için ayrı fonksiyonlar düşünülmüştür.
İtalya, Roma Frascati
Università di Roma “La Sapienza” Laboratorio di Progettazione Architettonica III
2012
Lidija Jankovic
61
62
How might Frascati Park provides spaces for both individual uses to calm and relax and group activities to socialize and become a design that offers a landscape for leisure activities as well as cultural events?
A Park for Individual Freedom and Life Every citizen needs a green space where they can spend some time alone, for running, cycling as well as for studying or just listening to music. The area with the existing olive trees, has been preserved for those uses to make it feel one more private with just the pathway and pavillions.
A Park for Socialize by Variety of Functions The recreational area creates a powerful landscape framework for both everyday use and enjoyment as weel as for supporting a wide range of event programming, with the market place, the lake with the beach, the playground with the courts, the amphitheatre and the labyrinth.
63 The proposal for the FRASCATI PARK contains 3 physical landscape frameworks which serves 3 different needs: 1.The Olive Garden with the Pathway The high intensity of the olive trees in the area is being preserved with the slender ribbon pathway that penetrates between the trees and creates an uninterrupted travel for those who wants to practice their everyday sports. 2.The Recreational Area with Social Spaces The green area moves across the creek is being used for the new social and eventful spaces that every city park needs to gather the community in. 3. The Gardens for Private Uses The gardens/ fields that can be rented or owned by the community of the town and be used for SITE PLAN
entrance
64
lake entrance entrance beach
private gardens
entrance
entrance SITE PLAN
labyrinth
65
entrance
sport courts entrance
amphitheatre
marketplace entrance
info point entrance SITE PLAN
66
MARKETPLACE SECTION PERSPECTIVE
67
DETAILS
MARKETPLACE SITE PLAN
PLAN AND SECTIONS
07
[P(ARK)EO] KUŞDİLİ
1900lerde Kadıköylülerin dere kenarında “piyasa yaptıkları”, çayırında ise piknik ve panayır gibi etkinliklerde bulundukları Kuşdili, günümüzde otopark olarak kullanılması dolayısıyla, tekrardan Kadıköylülerin nefes alacağı, toplanıp, eğlenebileceği, sanatsal ve kültürel faaliyetlerde bulunabileceği bir yer haline getirilmesini hedefleyen yarışmaya önerilen projede, kente yeni bir anlayışla koruma bilincinin kazandırılması hedeflenerek, Kalkedon Antik Kenti’nin ortaya çıkarılması ve kazı alanı boyunca üst kotta oluşturulan promenadla bir açık hava müzesi yaratılması istenmiş, devamında kentlinin kültürel ihtiyacına cevap verebilecek bir müze kurgulanmıştır.
Türkiye, İstanbul Kadıköy
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği S.O.S. İstanbul Yarışması 2011
2011
Bengisu İlksoy
69
70
Söğütlüçeşme Caddesi ticari bir aks olmasına rağmen, doğurduğu insan yoğunluğunun kullanabileceği kadar yaya yolu bulunmamaktadır. Hatta metrobüsü kullananların da bu sirkülasyona katılmasıyla, yollara taşan yayaların trafiği aksattığı gözlemlenmiştir. Bu akstaki özel araçların yeraltında seyretmesinin yanında, yayaların güvenli yürüme yollarına sahip olmasının, bu soruna çözüm getireceği düşünülmüştür. Kadıköy’de taşıtların oluşturduğu ‘transit geçiş’ etkisinin yayalara da yansımasıyla rıhtım, zaman geçirilmeyen, sadece çevresinde bulundurduğu donatılar için kullanılan bir yer haline gelmiştir. Özellikle iskele tarafından gelenlerin yoğun bir şekilde Rıhtım Caddesi’nden Söğütlüçeşme Caddesine geçmeye çalışırken kontrollü geçişin olmaması, oradaki taşıt trafiğini de yaya trafiğini de aksatmaktadır. Bu sirkülatif aksaklığı kontrol altına almak adına, üst ölçek önerisinde toplu taşıma ve özel araçların bu caddeden alınmasına ve çarşıdan iskeleye kadar yayalaştırılmasına karar verilmiştir.
71
Boğa Heykeli’ne çıkan yolda da trafiğin sıkıştığı ve yayaların trafik ışıklarına aldırmadan, toplu taşımaya ulaşmak adına taşıt trafiğinin aktığı yola atlaması benzer tehlikelere yol açmaktadır.
Bünyesinde barındırdığı tarihi değerler ve potansiyeller nedeniyle Kadıköy hatta İstanbul için çok önemli bir nefes alma yeri olan, günümüzde etkisini yitirmiş eski adıyla ‘çayır’ın, kentli için toplanma ve aktivite alanı olmasının dışında, tarihi değerlerine sahip çıkan ve onu paylaşan bir rekreasyon alanı olması amaçlanmıştır.
72
73
74 ‘Arkeolojik park’ kavramı kentsel alanda arkeolojinin korunması amaçlı ortaya çıkmış bir kavramdır. Kentlerdeki kalıntıların korunması ve gelecek nesillere aktarılması çalışmalarında temel rolü üstlenirler. Temel amaç; arkeolojik kalıntıların korunarak sunulması, böylelikle kent ile bütünleşmesinin sağlanmasıdır. Halka sunulan miras dolayısıyla korunma bilincinin oluşturulması da kaçınılmazdır. Böylelikle yapılan tasarım yaşayan ve kullanılan bir alan olmaktadır. Trotzig; arkeolojik mirasın hayatta kalmak için gerekli olduğunu söylerken, geleceğe ışık tutmasından dem vurmuştur. Fakat günümüz toplumlarında arkeolojik miras birçok yol ile tahribata uğramaktadır. Önemli olan farkındalığı artırararak geçmişe ait bilgi edianilmesini sağlamaktır. Farklı kültürlere ev sahipliği yapmış İstanbul’un Kadıköy’ünde bulunan Kuşdili Çayırı’nın ise kent arkeolojisi bakımından oldukça zengin olduğu bilinmektedir. Topluma arkeolojinin ne olduğunu anlatarak, bu potansiyeli doğru değerlendirmek, ortak mirasımızı kişilerin duyularına hitap edecek şekilde sergileyerek kültürün anlaşılmasını ve sürekliliğini sağlamak en güzel yoldur. Buradan yola çıkarak kamuya açık bir şekilde çalışma yapılmasını önerdiğimiz Kuşdili Çayırı’nda, arkeolojik alanla rekreasyonun birleştirilerek ve gerekli güvenlik önlemlerini alarak arkeolojik park oluşturulması amaçlanmıştır. Hatta bu birleşime eğitim de eklenince, geçmişten gelecek olan bilgilerin aktarımı da sağlanmış olacaktır. Böylelikle hem kamuya kapalı hem de kamunun gözü önünde dinamik bir alan oluşmuş olacaktır.
Khalkedon Arkeoloji Araştırma Merkezi ve Müzesi’ne +4.00 kotundan bağlanan yol, önerilen alan boyunca çeşitli yerlerde kot değiştirerek Kurbağalıdere boyunca ilerler ve denize ulaşınca sonlanır. Arkeolojik alanın etrafını sarıp, içinden geçerek eş zamanlı izlenebilen bir ‘Açık Hava Müzesi’ oluşturur. Yer yer dere üzerine çıkarak teras oluşturur, yer yer köprüye dönüşüp karşı kıyı ile bağlantı kurar. Yolun genişlediği yerlerde de sirkülasyon, seyir ve dinlenme teraslarına dönüşür. Merdiven ve kent mobilyaları bu algıyı kolaylaştıran unsurlardır. Bazı güvenlik tedbirleri almanın gerekli olduğu alanda, kazı bölgesinin çevresi değişen durumlara uyum sağlayabilecek şekilde kurgulanan duvarlarla çevrelenir. Üst kotta seyreden yolun dışında, zeminde çeşitli bağlantılar kuran peyzaj kurgulanmıştır ve bu kurgu ziyaretçileri yönlendirmede önemli rol oynar.
76
77
TÜRK-SLAV KÜLTÜR MERKEZİ
08
10 Mart 2011 tarihinde, Istanbul Teknik Üniversitesi ve Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi arasında karsılıklı egitim ve isbirligi için protokol imzalanmıs, bu isbirligi kapsamındaki öncelikli hedeflerden birini olusturan Ukrayna - Kırım Özerk Bölgesi’nin baskenti Simferopol’da yer alan üniversite bünyesinde yapılması planlanan “Türk-Slav Gençlik ve Polikültür Merkezi” için 5 günlük bir gezi düzenlenmistir. Gezi öncesi ve sonrası yapılan yogun analiz çalısmaları sonucunda tasarlanan ve yogun programın yarattıgı büyük bir kütle ile sehre ikonik bir dokunus katmak istenmistir.
Ukrayna, Simferopol Nijni Göleti Kıyısı
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Proje VI
2011
Bengisu İlksoy
79
80
Avrupa’nın doğusunda bulunan ve Orta Asya ülkelerine göre batıda kalan bir konumdadır Kırım. Dolayısıyla her iki kültürün de etkilerini üzerinde taşır. Farklı kültürlerin etkisinde olan ülkede, durum kendini Simferopol’ deki ırk çeşitliliğiyle gösterir. Bu projede, şehrin çok kültürlü halinin, Nijni Göleti’nin yanına küçülerek taşınması ana amaçlardan biri olmuştur. Yazları bölgedeki yoğun yeşil unsurunun yerini kar alır. Yüksek boydaki ağaçların bolluğu, gölete olan yakınlık ve manzara etkisi, şehirden bakınca algılanabilme ve şehre ikonik bir dokunuş katma düşünceleri ile kişi kapasitelerinin yoğunluğu birleşince, yayılmacı bir planlama yerine daralıp yükselmenin doğru olacağına karar verilmiştir. Daralıp yükselirken de yapının alt kotlarının geçirgen hale getirilmesi ve hafifletilmesi adına üç bacak üzerinde yükselmesi, orta kısımlarda kamuya hizmet eden ana işlev olan konser salonu kısmında birleşmesi ve tekrar ayrılması verilen bir diğer karardır. Böylelikle kamu, akademisyen ve öğrenci girişleri çok katı kurallara oturtulmaksızın, kontrollü bir sirkülasyon sağlamak adına ayrılmış olur. Farklı kullanıcıların birbirleriyle nerede etkileşip, nerede ayrılacağı konusu gündeme geldiğinde ise, bazı fiziksel ayırıcılarla ve bu ayırıcıları kişiye hissettirmeden farklı mimari çözümlere gidilmiştir. Bunca farklı işlevin bir araya gelmesinde ses kontrolü, manzara hiyerarşisi, gün ışığının etkin kullanımları öne çıkan kıstaslardır. Gün ışığından en çok faydalanması gerektiği düşünülen kütüphane ve atölyelerin bulunduğu bloklar güneye bakacak şekilde konumlandırılmıştır. Sabah güneşini yurtların alması istendiğinden ve sükunet ihtiyacı olduğundan gölete ve ormana bakması amaçlanmıştır. Kamusal kısmın girişi, en rahat alan sirkülasyonunun sağlanacağı şekilde konumlandırılmıştır.
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
Bina ölçeğinde bu kararlar alınırken, mekan ölçeğinde de öğrencilerin, akademisyenlerin ve kamunun polikültür merkezini içeriden de aynı şekilde algılaması ve fonksiyonel bir şekilde kullanması istenmiştir. Yurtlarda daha rasyonel alanların oluşması amacıyla öğrenci daireleri sistemi önerilmiştir. Bu daireler önerilirken, birlikte yaşayacak ve paylaşacak olan kişilerin hem özel alanlarının hem de ortak alanlarının olması önem kazanmıştır. Atölyelerde ise, uzun süreler boyunca hem fiziksel hem düşünsel çalışmalar yapılacağından, buna ortam hazırlayan tekli-çoklu çalışma alanlarıyla sınıflar konumlanmıştır. Dolayısıyla sosyalleşme alanları merdivenleşerek, mekan ölçeğine gelmiştir. Bu merdivenler ve çekirdeği saran rampa, atölyeler arası etkileşimi de güçlendirmektedir. Aynı zamanda ürün elde etmenin amaçlandığı atölyelerde, sergileme ihtiyacı da olacağı düşünülmüştür. Bu serginin kamunun yoğun olarak kullanacağı konser kısmında olmasına karar verilmiştir. Aynı şekilde kamuya hizmet edecek olan kütüphanede ise, tekli-çoklu çalışma alanlarıyla, kitap okumaya özendirici olacağı düşünülen göl merdivenleri önerilmiştir. Bu merdivenler cepheye yöneltildiğinden huzurlu bir alan oluşturur.
92
Son olarak; eğrisel formda oluşturulan yapının iç düzenlemesi de dış forma uygun olacak şekilde hazırlanmıştır. Aynı şekilde peyzaj düzenlemesi yapılırken de bu konu dikkate alınmıştır. Spor merkezi kısmının dışarıda konumlanmasının nedeni, sadece orayı kullanacak kişilerin bina sirkülasyonuna girmeden gitmesinin sağlanmasıdır. Spor kısmında, yer kotunun altı ve üstü orantılı bir şekilde kullanılmıştır. Yeşille ve maviyle yakın konumlanması, spor aktivitesi gerçekleştiren kişilerin aktivitesini daha etkin gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Peyzajda önerilen mobilyalar, bisiklet yolları ve yürüyüş yolları, bina bütünlüğünü bozmadan yeşilin arasına sızan kollar gibidir. Yer yer birbirleriyle bağlanan bu kısımlar, bazen iskele halini alır ve sonlanır, bazen de köprüleşerek karşıya geçer ve oranın da aktif hale getirilmesini sağlayarak, konser, yaz sineması gibi aktivitelerin yapılmasına olanak hazırlar.
93
İSTANBUL MODERN EK YAPISI
09
Tasarıma sıfırdan baslamak yerine, verilen bir yapının okumaları yapılarak, yarattıgı izlenimler üzerinden, maket ve çizimler ile tasarımı gelisiminin tersi yönde basite indirgeyerek daha sonra bu okumalar ve izlenimler vasıtasıyla yeni bir proje olusturmak istenilmistir. Iki fotograf karesi ile baslayan süreci sırasıyla, 1/50 maket, 1/50 çizimler, 1/200 maket ve finalinde bir rapor izlemistir. Yapının yarattıgı izlenimler sonucunda, yeni projenin Karaköy, Istanbul Modern arazisindeki bosluga, atölyelerin düzenlenebilecegi ve müzenin yeni girisi olabilecek bir ek binası olmasına karar verilmistir.
Türkiye, İstanbul Karaköy
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Proje V
2010
95
96
97
98
This building is most probably being used as a workplace/office. So that makes it a place which people come in the morning, work, leave in the evening. Although the form of the building is pretty geometric, the organic flooring system creates a completely different perception in the interior spaces. The differences in height speak a clear language of movement. The huge entrance beneath the hump-like floor gives a very inviting impression. However the space above the hump and the continuing stepped flooring system arouse curiosity about tha rooftop and leads you there. The gridal round column system and the lack of opaque walls creates a complete transparent interior space. The details like chandelier, the carpet, the flowers etc. try to give a warm welcome as possible. The cutout part in the middle of the building allows natural light where it starts to get dark. For me, the keyword of this project is “continuity” and “differenta-
100
101
103
104
105
107
10
SULUKULE
İlk etapta dünya kentleri üzerinden yapılan doku okumaları çalışmasından sonra, br bütün olarak ele alınması gereken Sulukule’nin rekreasyon projesine başlarken, buradaki kent dokusunun diğer kısımlarla bütünleşmesi amaçlanmış, dolayısıyla buranın bir odak haline gelmesi hedeflenmiştir. Daha sonraki aşamada tasarlanan konutların buradaki kültürel çeşitliliğinden esinlenerek, sonsuz varyasyonun sağlanabileceği bir öneri geliştirilmiştir.
Türkiye, İstanbul Sulukule
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimari Proje IV
2010
109
110 Sulukule ve burada yaşayan Romanlar... İstanbul'un fethinden sonra farklı bölgelerde yaşayanları İstanbul'a çekerek burayı canlandırma amacıyla Romanlar buraya davet edilince bir kısmı Sulukule'ye yerleşmiş ve burada kültürlerini devam ettirerek müzik ve dans konusunda dünya kültürüne katkıda bulunmuşlardır. Bugün ise İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti programı çerçevesinde düzenlenen bir çalışma ile evleri yıkılan Romanlara yeni bir Sulukule tasarlanıyor. Mahalle ölçeğinde yapılan tasarımda U planlar kullanılarak yapıların hem kentin kalan kısmıyla hem de surla olan ilişkisinin sürdürülmesi amaçlanmıştır. Mahallenin dışında var olan ticaret aksının, girişte yer alan pazar ile içeride devam etmesi hedeflenmiştir. Mahallenin ortasında turistik amaçlı meydan oluşturularak, ticaret aksından sura doğru yaya geçişine imkan sağlanmıştır.
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
123
11
VORO-MOBİL
“Strüktürel süsleme” ve “Taşınabilir” anahtar kelimeleriyle başlayan stüdyo çalışmasında, Voronoi diyagramlarından esinlenerek tasarlanan taşınabilir kütlenin, Küçüksu’da tırmanma merkezi olarak çalışması öngörülmüş fakat daha sonra Kınalıada’da konuta uyarlama çalışması yapılmıştır.
Türkiye, İstanbul Kınalıada, Küçüksu
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimari Proje II
2009
124
125
126
127
12
KİLYOS EVİ
Kilyos’a yapılan gezi neticesinde seçilen bir araziye, senaryo önermesiyle konut tasarlanması projenin konusunu oluşturmaktadır. Seçilen arazinin burunda olması dolayısıyla panoramik görüş açısı kullanılmak istenilmiş ve birbiri üzerinde kayan 3 kütle ile eğime oturan bir çift kişilik bir konut tasarlanmıştır.
Türkiye, İstanbul Kilyos
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimari Proje II
2009
129
130
131
132
133
13
DARPARSEL
Geliştirilen senaryo üzerinden, Emigan’da seçilen yapışık nizam yapılardan birinin yeniden tasarımını hedefleyen projede, birçok hobisi olan tek bir birey için bir konut tasarlanmıştır.
Türkiye, İstanbul Emirgan
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimari Proje II
2009
135
136
137
14
PAVİLYON2010
2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul’da yapılmak üzere, en merkezi noktalardan biri olan Eminönü Meydanı’nda bir “Pavilyon” tasarlamak amacıyla başlayan stüdyo, Salih Küçüktuna yürütücülüğünde birçok parametrik tasarım egzersizi yapılmıştır. Stüdyo sonunda, egzersizlerden biri olan “folding/katlama” çalışmasının ürününden esinlenerek, kırılma noktalarının ahşap strüktür olması düşünülen bir pavilyon tasarlanmıştır.
Türkiye, İstanbul Eminönü
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimari Proje I
2008
139
140
141
142
143
FOTOĞRAF
15
DİJİTAL // 1, 2, 3, 4, 5 ROMA, İTALYA / 6 POSITANO, İTALYA / 7, 8, 9 LOZAN, İSVİÇRE / 10, 11 ROMA, İTALYA / 12 VICENZA, İTALYA / 13 SALZBURG, AVUSTURYA ANALOG// 14 VENEDİK, İTALYA / 15 TIVOLI, İTALYA / 16 ROMA, İTALYA
145
146
1
2
3
4
5
32
32
6
34
7
8
9
34
10
11
152
12
153
13
38
14
15
38
16
İLLÜSTRASYON
16
157
TEŞEKKÜRLER.