istanbul noktürnleri

Page 1

İTÜ MİMARİ TASARIM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI [2018-2019_güzyy] MİMARİ TASARIM ARAŞTIRMA LABORATUARI [mts] PROJE 1: Tektonik Kültür ve Poetik Karakter/ Made in İstanbul, A. Şentürer, N. Paker, A. Şenel, Ö. Berber

İSTANBUL NOKTÜRNLERİ: KARŞILAŞMALAR ÜZERİNDEN GECENİN HALLERİ Ece Duran İrem Korkmaz Oya Yeşim Armağan


İstanbul Noktürnleri: Karşılaşmalar Üzerinden Gecenin Halleri Ece Duran, İrem Korkmaz, Oya Yeşim Armağan

Özet

Figür 1: Days End (1975)

Gordon Matta-Clark ve ortaya attığı “anarchitecture” kavramı üzerinden geliştirdiğimiz tektonik kültür ve poetik karakter tartışması; farklı özneler tarafından yapım sürecine sokulan, dayatılan kabulleri yerinden ederek bitmiş olanı tekrar yaratım sürecine dahil eden, yapışın ve süregelişin varlığından gelen şiirselliği1 içeren bir bütün olarak yorumlanmaktadır. Bu tartışma ile tektonik yapının sadece materyal dünyada, hareketeylem bileşenlerine ilişkin olmadığı, poetik karakterin ise duyularla algılanan bir gerçekliğin dışında da kendine boşluk açabileceği savunulmaktadır. Mekansallığının olduğu kadar, mimarlığın içine yerleştiği zamansallığın da tektoniğinden ve şiirselliğinden bahsedilebilir. Tektonik kültür ve poetik karakter, bir maddesel mevcudiyete ihtiyaç duymamaktadır; bazen Gordon Matta-Clark’ın mimarlığındaki gibi mevcudiyetini kaybedişinden de güç alabilir. Tektonik yapı ve poetik karakter kesilerek, yırtılarak, boşaltılarak da çoğalabilir. Onu yıkarak inşa edebilir, boşluk ekleyebiliriz. Böylece aslında fiziksel olarak var olmadığı durumlarda da bir fenomen olarak “orada” olabileceğinden bahsedebiliriz. Tektonik kültür ve poetik karakter tartışmasında zaman vurgusu, bitmişlik ve gelipgeçicilik, ‘boşluklar açmak’ ile birlikte değerlendirildiğinde, bizi geceyi bir kentsel


araştırma konusu olarak tartışmaya açmaya yönlendirmiştir. Gece, bir günün bittiği nokta, bir geri çekilme, 24 saatlik bir dilimde boşluk olarak aktarılagelse de, bu algı biçimleri birer öğrenilmiş çaresizliktir. Böylece daha kolay organize edilebildiğimiz günlük rutinler içine sokabiliriz kendimizi. Gece, mekansal ve zamansal olarak boşaltılan bir sahne olarak, otoritenin görünür kılmak istediğini daha güçlü hissettirir, üstünü örtmek istediğini ise daha güçlü olarak emer. Oysa gece, şehirde farklı bir tolerans alanı oluşturur. farklı kamusal ve zamansal eşikler tanımlar. Mimarlık dikkatini her ne kadar mekana vermiş olsa da, zaman katmanıyla değişen mekansal tanımlar ve karakterler de mimarlığın öznesini birinci elden dönüştürür. Geçici mekansal müdahaleler, gece kullanılmayan altyapı uzantılarına ve boşaltılan yargılara yeni anlamlar ve işlevler kazandırılabilir, insanlara yaşadıkları mekanlar üzerinde geceleyin de - aktif söz sahibi olduklarını hatırlatabilir. Bu araştırmanın merkezinde öne sürülen, “gecenin bir homojen bütün olmadığı, derecelerden2 oluştuğu, ve gecenin her derecesinde farklı bir kamusallık ve mekansallıktan söz edebileceğimiz” savı, bizi gecenin ve farklı güç ilişkilerinin rol oynadığı üç ayrı kentsel taktik senaryosuna ulaştırmıştır. Bu üç ayrı taktiğin gözlemlendiği deneyler ile ışığın tahakküm kurucu gücü, gece anlamı ve pratiği dönüşen açık kamusal alan irdelenmektedir. Deneyler, metinde “Karşılaşmalar” başlığı altında aktarılmaktadır. Bu karşılaşmalar, içlerinde farklı karşı duruşları, açtıkları tartışmaları ve kendi içlerinde çeliştikleri noktaları içerir. Bu araştırmanın çıktısı, “uyku öncesi hikayeler kitabı” formatında hazırlanan “Gecenin Halleri” adlı metinde, kinayeli bir çerçeve ile bir araya getirilmiştir. Okumakta olduğunuz metinde ise, yürütülen tartışmanın arkaplanı ve düşünce akışı daha direkt bir anlatımla paralel olarak sunulmaktadır. Çocukluğumuzda anlatılmaya başlanan gece hikayeleri, yaşamamımız boyunca farklı formlara bürünerek bizi uyutmaya devam eder. Kimler tarafından, ne ile uyutulduğumuz, Geceyi metalaştırır, etiketler ve bir meşru anlatı oluşturur. Bu tartışma metni ve beraberinde oluşturulan ‹hikaye kitabı› da, bu ‹engin› literatüre katkıda bulunmak için mütevazı bir çabadır. Anahtar kelimeler: gece, totalitarizm, gecenin dereceleri, tahakküm ilişkileri, İstanbul

Sürecin şiirselliği | “I feel my work intimately with the process as a form of theater in which the working activity and the structural changes to and within the building are the performance.” (Gordon Matta-Clark, “Gordon Matta-Clark’s Building Dissections, An Interview by Donald Wall”, first published in Arts Magazine, May 1976 ) 1

Gecenin dereceleri | ‘Gece’ ile tarif edilen zaman dilimi içerisinde farklı ilişki ağlarını içeren zamansal fragmanlar.

2


Istanbul Nocturnes: States of The Night Through Confrontations Ece Duran, İrem Korkmaz, Oya Yeşim Armağan

Abstract The discussion of tectonic culture and poetic character, that we have developed from Gordon Matta-Clark and his “anarchitecture” concept, is interpreted as a whole; which includes poetics derived from co-making by different subjects, from displacing and recreating imposed assumptions, and poetics derived from the very existence of making and processing. With this discussion, it is argued that the tectonic structure is not only related to the movement-action components in the material world, and the poetic character can open itself apart from a perceived reality. Beside its spatiality, the temporality that the architecture is situated can also behold a tectonic and poetic state. Tectonic culture and poetic character do not require a material presence; sometimes it may also be empowered by its loss of existence, as in Matta-Clark’s architecture. The tectonic structure and the poetic character can be multiplied by cutting, tearing and emptying. We can build it by destroying it and extend it by adding emptiness. Thus, we can talk about its “being there” as a phenomenon when it does not actually exist there physically. When the emphasis on temporality within the discussion of tectonic culture and poetic character is evaluated together with completeness transcendence and ‘opening gaps’, it has led us to discuss the night as a subject of urban research. Even though the night is often translated as the end of a day, as a retreat, as a void within a 24-hour period, these forms of perception are ‘learned helplessness’. Thus, we can


put ourselves into daily routines that we can be organized by the authority more easily. The night, as a spatially and temporally emptied scene, can evoke the things that the authority wants to make visible more powerfully, and absorbs the things that the authority avoids more strongly. Is it the darkness that makes the night uncanny? Is dark, alone, unsafe? Or is it a neutral zone where it can infiltrate insecurity? At night, being alone in one state, as it is, describe a different situation from day to day? Or is the darkness of the night frightening because it makes physical, authoritarian, psychological attacks invisible? There is a poetic side as well as coolness and wildness of the night. It is the region of productivity, depth, simplicity, concentration, away from the daytime roar. Temporary spatial interventions can provide new meanings and functions to the unused infrastructural extensions and evacuated judgments, and remind people that they indeed have an active voice on the places where they live - during the night too. The argument put forward in the center of this research, that is, “the night is not a homogeneous whole, and it consists of degrees, that we can talk about different publicity and spatiality in each degree of the night,” has led us to three different urban tactical scenarios in which the night and different power relations exist. Experiments in which these three distinct tactics are observed include the dominating power of light, the meaning and the practice of the open public realm that are transformed at night. Experiments are portrayed under the heading “Confrontations” in the paper. These confrontations embraces different encounters, oppositions, controversies, and points of contradiction within themselves. The output of this research has been concluded with a booklet named “States of The Night”, in the format of a “bedtime stories book” with a cynical framework. In the text you are currently reading, presents the background of the discussion and the thought flow in parallel with a more direct narration. The bedtime stories that had been started to be told in our childhood, keep making us sleep by taking up different forms throughout our lives. It creates a legitimate narrative, commodifies the night and labels it by whom and via what we are made to sleep. This discussion, companied by the ‘storybook’ is a modest effort to contribute to this ‘vast’ literature of sleeping materials. Keywords: night, totalitarianism, degrees of night, domination relations, Istanbul


Figür 2: Süreç diagramları

1. Giriş “Gece, kendine ve dünyaya açılan bir penceredir.3 (...) Hava karardıktan sonra şehrin bir tuzak, bir tuval, yabancı bir toprak, bir fantezi, bir sahne olduğunu görmeksizin, onun penceresinden bakmak artık imkansız.” –W. C. Sharpe Yarattığımız her üretimi ona bir daha dokunmamak üzere, koruma güdüsüyle yapıyoruz. Övündüğümüz tarih kitaplarımız, tozunu alıp durduğumuz vitrinlerimiz var. Hayatın doğal akışında gerçekleşen kusurları birer ayıp olarak nitelendirip onları sterilize4 etmenin veya üzerlerini örtmenin yollarını arıyoruz. Saflaştırmak adı altında, gerçekliği deformasyona uğratıyoruz. Ölçülere ve notalara dayandırdığımız melodiler ve bunlar dışında kalan gürültülerden oluşuyor şiirsellik anlayışımız. Hafızamız da biraz böyle, hijyen kurallarına göre “hatırlıyor” ve “hatırlatıyoruz”.


Figür 3: Süreç diagramları

Mimari tasarım ölçeğinde bu temizlik takıntısından özgürleşmek ihtiyacı bizi Gordon Matta-Clark’a kadar götürür. Günlük akışta garantiye aldığımız, örtük bıraktığımız, ortalık temiz görünsün diye halı altına süpürdüğümüz potansiyelleri, Gordon MattaClark gibi keserek mekanın çoğalmasına izin verirsek, onu yıkarak inşa edersek, boşluk “eklersek”; mimarlığı denetlenen sınırların ötesinde düşünmeye çalışırsak anlamlandırabiliriz. Çünkü o, genel-geçer kabullerle geçer dalgasını. Sapasağlam olmadan da, bir işe yaramadan da, güzel görünmeden de bina olma özgürlüğünü verir yapıya. İnsanlara ise yaşadıkları mekanlar üzerinde aktif söz sahibi olduklarını hatırlatır. Mimarlığı “bittiği” yerden başlatır. Uzun uzun düşünüp cümleler kuracağına, sessizlikte/boşlukta, “oracıkta” anlatacağını aktarır. Söyleşilerinde açıkladığı üzere Matta Clark, boşlukları küçüklüğünden beri birer iletişim aracı olarak görür. (Gordon Matta Clark, 2016) Matta-Clark’ın mimarlığı dağınıktır, kirlidir, bir “no-nument”tır, Pencere | “Night is a window that opens into the self and on to the world.” (Sharpe, W. C. (2008). New York nocturne: The city after dark in literature, painting and photography: 1850-1950. Princeton: Princeton University Press. ) 4 Sterilizasyon | Güzelliğin, güvenliğin veya mekansal kalitenin temiz, aydınlık, parlak, pürüzsüz gibi kavramlarla önkoşullandırılması. 3


soğuktan korumaz, yağmuru kesmez; ama hem binayı diriltir, hem de bilincimizi. Tüketilen bir ürün değil; sindirim, hatta boşaltım mekanizmasıdır. Dondurulan enstantenelerde yakalanamaz; çakıştırılan, süperpoziyonlar ve diziler aracılığıyla görülebilir ve gösterilebilir. Matta-Clark’ın “boşluk”ları bir mekansal yoğunluk içerisinde mi açılmak zorunda? Boşluklar yara(ta)rak iletişim kurmanın yollarını, mekanın içinde aramanın yanında, zamansallık içinde de arayabilir miyiz? Gordon Matta-Clark’ın yaşadığı dönemde karşısında durduğu “düzen” günümüz şehirlerine farklı boyutlarda da nüfuz etmiş olabilir mi? Biz dikkatimizi mekansal tanımlamalara vermiş olsak da, zamanı kullanım şekillerimiz de mekan üzerinde bir söz söyler. Günlük yaşam döngümüz totaliter bir biçimde parsellenmiş durumdadır. Gece, yazılı kabuller aynı olsa da, tanımların ve uygulamaların farklı olduğunu görürüz. Şehri, kamusal alanı boşaltmamız gereken bir saat vardır. Gecenin dereceleri vardır. Saat 20.00 farklı bir kamusallık tarif ederken, 22.00’de işler değişmeye başlar. 23.00’de artık şehrin tolerans alanı dönüşürken 02.00 farklı bir kamusal/zamansal eşik tanımlanır. Mekanların da gündüzleyin ve geceleyin kimlikleri farklı olabilir. Gece, geceleri gidilen yerler, gece yapılan aktiviteler ve geceyi yaşayanlar için etiketlerimiz de tanımlıdır. Gündüz kabul edilemeyecek durumları, geceleyin, “Ne işi varmış o saatte?” gibi argümanlar meşrulaştırmak için yeterli olabilir. Gece de “geç”mişliği ile Matta-Clark’ın projelerindeki gibi bitmiş / sürecini tamamlamış olduğuna inanılan bir buluntu olarak düşünülebilir. Zamanın tektoniği5 ile gece, günlük döngüsü içinde kendiliğinden yok olan bir mimarlığa ortam sunabilir. Tıpkı MattaClark işleri gibi, yok oluşuyla şiirsellik kazanan bir mimarlığın peşinden gidip gecenin boşluğunu/karanlığını kullanan bir proje, sabahın doğuşuyla sönümlenebilir ve bir sonraki geceye kadar mekanı gündüzün kurallarına geri bırakabilir. Kanıksanmış zaman tanımları içerisinde bir yırtık açmanın peşinden gidebiliriz. Gece de günün geri kalanı kadar “nötr” olabilir. Geceyi hem tehlikeli hem de cazibeli kılan özelliği yalıtıcılığıdır. Doğallıkla sağladığı yalıtım sayesinde yaratıcılığın ve düşüncenin derinleştiği bir ortam oluşturur. “Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Yaşam, gecenin konusudur” (Vassaf, 2009). Zamanın tektoniği | Zaman döngülerinde zaman katmanlarının birbirleriyle olan ilişkilerini, durumlarını, biçim değiştirmelerini araştırmak. 5

Figür 4: Conical Intersect(1975) 27-29, rue Beaubourg, Paris courtesy of David Zwirner, NY and the Estate of Gordon Matta-Clark



Görünürlüğün ve takip edilebilirliğin yok olması, aynı zamanda gündüzleri göremediğimiz ve takip edemediğimiz birçok ilişkiyi de vurgulayarak gözler önüne serer. Gordon Matta-Clark’ın da çokça üzerinde durduğu “dikizleme” ve “dikizlenme” eylemlerine açık hale geliriz.

Figür 5: Süreç Diagramları

Gecenin karanlığı, totalitarizmin provoke edildiği bir şiirselliği barındırabilir mi? İnsanlara geceyi hatırlatan, geceyi özgürleştiren, geceyi kullanıma açan “ dünyevilik”, bir küçük strüktür ile vurgulanabilir mi? Geceleyin ortaya çıkan boşluklara yerleşen ve gündüze karışmadan kaybolan bir strüktür, geceye dair ummadıklarımızı düşündürebilir mi? Bu strüktür, maddi dünyada, fizik kuvvetleri bileşkesinde ve duyumsanabilir bir şiirsellik barındırmak durumunda mıdır? 2. Karşılaşmalar 2.1. İlk Karşılaşma: #geceyiözgürleştir Gece anlam kazanan ışıklı reklam panoları ve sokak lambaları... Otoritenin etki ve sorumluluk alanını sessizce tanımlayan sahne ışıkları. Veya yine bir zamansal boşluğa sıkışmış yangın merdivenleri. Var olmak zorunda olan, bir yangın anını kollayan düşey alanların potansiyeli. Bir binaya dokunan, ama dokunmayan. Her an erişilebilen ama erişilmeyen... Kullanılmayan bir zamansallığa yerleşen küçük strüktüre ev sahipliği yapabilir mi?


Gordon Matta Clark’ın kendini imha eden yapılarının izini sürerek başladığımız bu süreçte mekanın kendini yıkma potansiyelini barındıran anarşist tavır, bu önerinin başlıca çıkış noktalarından biriydi. Mekanın yıkılmak için oluşturulmasıyla kalıcılık hedefiyle kurulmasının arasındaki farkı malzemeye yansıtma gereksinimindeydik. Bunun sonucunda yaratmak istediğimiz

Figür 6: Süreç Diagramları

kentsel ortamların performatif6 olasılıklarını örnekleyen mimari platformlardaki geçicilik ve performans kelimelerinin altı şişirilebilir strüktür kullanımı ile çizilmektedir bu karşılaşmada. Kenti geçici alanlar için bir laboratuvar olarak kullanmak ve geçici faaliyetler için alternatif, uyarlanabilir, düşük enerji alanları olarak şişirilebilir yapıları merkezine almasının sebebi de budur. En fazla 20 dakika gibi bir sürede kurularak, kurulum sürecinden çok daha kısa bir zamanda ortadan kaybolması ile malzeme sürecin performatif yapısının içine dahil edilmiş oluyor bir yandan da. Örnekleyecek olursak bir viyadüğün altında kalan alanı bir köpük gibi doldurabilmesi ya da geniş bir sokağın ortasında kurularak mekanı fragmanlara ayırabilirliği. Aynı zamanda da kentsel manzarayı balonun içine çekmesi ile de kamusal alan ve kişisel alan arasında bir geçit yaratımı söz konusu. Rutinin içindeki boşluğa yerleşerek gecede var olan bir strüktür, başka beklenmedikliklere7 de ev sahipliği yapabilir mi? Kendi rutinini var eden bir boşluktansa, ne zaman var olacağı belli olmayan bir strüktür beklentiyi kırabilir belki... Geceden Performatif karakter | “My work consists of carrying out a whole series of simultaneously sculptural and performative interventions in the public space.” (Gordon Matta Clark) 6

Beklenmediklik | Kendi rutinini yaratmayan Beklenti yaratmama özgürlüğü.

7


Figür 7: Süreç Diagramları


beklenmeyenlerle, kendinden beklenmeyenleri birleştirir. Kentin belli bir noktasında, her gece onun olmasını bekleyebilirdik ama bu strüktürün amacı bundan kaçmaksa, onun artık nerede olacağını, olup olmayacağını bilmeyiz, bir anda beliriverir, yayılır, tam yakalayacakken yok olur. Otoriteden kaçanların gecede var olması gibi, o da bu mekansal kalıcılıktan kaçar. Orada olacağını bilerek geceye başlatmaz, geride beklenti yaratmama özgürlüğünü bırakır. Orada olabilir, oraya göre olabilir. Bunun sorumluluğuyla, belirdiği yerlerin mekansal değerlerine göre


Figür 8: #geceyiözgürleştir kiti


çalışır. Sabah yok olduğunda, geride kalacakların farkındadır, bu nedenle çevresindeki, içindeki, dışındakilere göre boşluğu tekrar tanımlar. Sıkışır, daralır, gerilir, eğrilir; tekrar tanımlanır çünkü o yer için, o anda yok olacağını bilerek şekillenir. Bir gecede boşluk açan bu strüktür, sadece zamansal olarak değil, mekansal olarak da beklenti oluşturmamaya başlayabilir mi? Kentin hangi noktasında, nasıl var olacağını, o gece geldiğinde öğrenebileceğimiz bir strüktür, bu özgürlüğünü geçiciliğiyle kutlar. Peki bu “beklenti yaratmama özgürlüğünü” nasıl sürdürülebilir kılabiliriz? Yoksa her an her yerden çıkabilme özgürlüğü kendi savunduklarının ve kamusallığının karşısında bir engel de teşkil edebilir. Bu çıkmaza düşmemek için kendi “beyni” olan bir yayılma biçimini tarifleyen ve yaşadığımız gerçekliği yansıtan “viralliği” kendine seçebilir. Merak yarattıkça “hashtag”lerle var olan, “hashtag”lerle paylaşıldıkça merak uyandırarak kendini besleyen bir fenomen olmak, karakteri olan gerilla duruşunu güçlendirecek ve kamusal alanda meşruluk kazandıracaktır. Sosyalliğin fiziksel sokaktan çok yatakta, tuvalette, kanepede yaşandığı günümüzde kamusallığı sadece sokakta aramayan, ama sokağa çağırmak için sanallığı ve viralliği kullanan bir mimarlık mümkün olabilir. Bu haliyle, mimarlık sosyal medyanın kendi tektoniğinde ortaya çıkar, yayılır ve performansını sürdürülebilir kılar. Böylece aslında fiziksel olarak var olmadığı durumlarda da bir fenomen “orada” olabilir. Bu karşılaşma, bulunduğu noktaya içtenlikle Matta-Clark mimarlığını takip ederek gelse de, tersten bakıldığında MattaClark mimarlığına geri dönmemektedir. Zamansal boşluk vurgusu mekansal boşluklar arayışını baskılamış, geriye kendi mahremiyet alanını kurmaya yatkın yeni bir düzen altlığı bırakmıştır. Gecenin özgürleştirilmesine vurgu yapıp çözüm olarak “gündüz”ün gerçekliğinden bu kadar çok öğe taşımak bu karışlaşmadan başka karşılaşmaları doğuran bir çelişki olarak kalmıştır. Gündüz refleksleriyle özgürleştirilmeye çalışılan gece, ancak evcilleşir8. “8Evcilleştirme | Belirli eylemlerin belirli mekanlar ve kullanım zamanları ile özdeşleştirilmesi, territorialization (alkol kullanımı, dans, gece kulüpleri) [Gökdel, E. (2017) İkilikler ve Anlatılar Üzerinden Geceye Bakış (Yüksek Lisans Tezi)]


2.2. İkinci Karşılaşma: Noktürnler9 ve Niyetler “Her şiiri bir öncekini yıkarak, yıka yıka yazmak… Yazmak budur.” -İlhan Berk Geceyi tekinsiz kılan karanlık oluşu mu? Karanlık, tek başına, güvensiz mi? Yoksa güvensizliğin içine sızıp barınabileceği bir tarafsız bölge mi? Geceleyin, bir başına tenhada olmak, bu haliyle, gündüzden farklı bir durum tarifler mi? Yoksa gecenin karanlığı fiziksel, otoriter, psikolojik saldırıları görünmez kıldığı için mi ürkütücülüğe bürünür? Gecenin serinliği ve yabaniliği kadar şiirsel bir yanı da vardır. Gündüzün uğultusundan uzakta, üretkenliğin, derinliğin, yalınlığın, konsantrasyonun bölgesidir. Karanlığın ve ışığın niyetleri vardır. Bir güç göstergesi olabilirler, iletişim kurabilirler, ilham verebilirler, sessiz dominasyon araçlarına dönüşebilirler. İkisi, birbirinin panzehiri değildir. Geceyi düşünürken gündüzden taşıdığımız değer ve yargıları tespit edebilmek ve bırakabilmek önem taşır. Gecenin karakterini ve potansiyelini kendi dinamikleri ile tartışmak, geceyi geceden izlerle yıkmak gerekir. Geceyi özgürleştirmek, geceyi evcilleştirmek değildir. Bu her şeyi silip parlatma “sterilize etme” pratikleri, tam da geceyi kullanıma açma amacı taşıyan küçük strüktürün “evcilleştirmeden” özgürleştirici amacının tam tersi konumda bulunur. Belki de bu yüzden 18. yüzyılın sonlarında, Paris kentlileri sokağa yeni aydınlatıcılar ekleyerek değil de, var olan sokak lambalarını kırarak gösteriyorlardı otoriteye karşı duruşlarını. ( Williams, 2008 ) Bu şekilde öğrenilmiş zaman mekan algımızın dışına çıkmak, geceyi daha fazla aydınlatarak değil ama onun yerine var olan ışığın frekansıyla oynayarak, ritmini ya da rengini bozuma uğratarak başka bir deyişle onu kabul gören halinden çıkarıp bir direnişin sahnesi haline getirerek mümkün olabilir mi? Gece bir pencere olarak düşünüldüğünde, İstanbul bize nasıl boşluklar açabilir? Karşı-hegemonya pratikleriyle ilişkilendirilen gece, İstanbul’da metro, otobüs, tramvay gibi metropolün ulaşım yükünü sırtlanan ulaşım araçlarının neredeyse tüm seferlerinin 06.00 - 00.00 arasında çalışıyor olması, ‘İstanbul Gecesi’nin tanımını yapan en belirgin parametredir. Şehir bu saatler dışında araba ve taksi


Figür 9: Süreç Diagramları

gibi tüketim araçlarına bağımlı hale gelir. Gündüz saatlerinde çok daha cüzi miktarlarla kat edilebilen mesafeler, geceleyin yükselen borsa senetlerine dönüşür. Bu ikilik, gece eksilmeden devam eden; ancak kısıtlanan ulaşım ihtiyacından beslenen kentsel feodal sistemlerinin doğuşuna alan açar. Dolmuş krallıkları, minibüs beylikleri, korsan taksiler gecede ve İstanbul’un gece sahnesinde kendine yer edinerek geçici bir iktidar gücü kazanırlar. Mesafelere, semtlere, şehrin ana arterlerine sadece geceleri geçerli olan yeni değerler ve anlamlar atarlar. Geceleyin İstanbul’da yer değiştirmelerin yönü çoğunlukla merkezden çepere doğrudur. Gündüz milyonları barındıran rant noktaları, gece ıssızlaşır, ıssızlaştırılır. Işık yardımıyla uygulanan bu kentsel ıssızlaştırma politikası ile otorite, insanları tutmak istediği noktaları sokak lambalarıyla işaretler. Işık, gözetimle beraber sosyal sınırlar kurarken, görünür olma ve görme dinamikleriyle de oynar. Işık bir bariyere dönüşür. İstanbul’da çoğu mega projede gördüğümüz aydınlatma, geceye ait bir ışık şiddetinde değildir. Geceyi gündüzleştirir, gündüzü geceye uzatır, ritmini değiştirir, insanları kendine yabancılaştırır. Belki de bu niyetlerin yanında Nocturne I The nocturne invokes daytime hubbub and nighttime clamor in order to repress it. (Sharpe, W. C. (2008). New York nocturne: The city after dark in literature, painting and photography: 1850-1950. Princeton: Princeton University Press.) 9


Figür 10


Figür 11: Süreç Diagramları

ışık, dinamikleri değiştirerek, gecede yeni otoriteler kurmanın niyetiyle kullanılır. Yükseklik ve ışık birleşerek, gökdelenler üzerinden, şehri bir arzu topografyası haline getirir. (Sharpe, 2008). Gökdelenler, kendini gösterme, şehrin gecesini domine etme peşindedirler. Gece geriye kalan her şeyin karanlığa bürünmesi, kent silüeti ve uzak mesafelerden görünebilirlik üzerinden kurulan iktidar ilişkileri için oldukça verimlidir. Yalnızca bulundukları yer etrafında fark edilebilir/ayırt edilebilir / görünebilir olmaktan çok, Boğaz’dan görülebilir, karşı yakadan ayırt edilebilir, İstanbul silüetinde görünebilir olma kaygılarını da taşırlar. Bu noktada ışık, şehre, gece üzerinden yeni tahakküm mesajlarını ileten bir düzleme çekilir. Gökdelenlerin ve diğer mega projelerin ışıkları, bir aydınlatma veya güvenlik sağlama güdüsünden çok ölçek ve ışık şiddetiyle, kendini görünür kılmak uğruna insan ölçeğini ezen bir şiddet unsuru haline gelir. Kent algısı, geceleyin bu şiddet üzerinden dönüşür.


2.3. Üçüncü Karşılaşma: Gece Yürüyüşleri Geceleri sokakları yalnız yürüyen kimlerdir? Deliler, kötüler, depresifler ya da hırsızlar, hipomanikler, katatonikler, uykusuzlar, evsizler, kayıplar. Yani kentin tüm iç sürgünleri. “Gece her zaman gün ışığından mahrum bırakılma vakti olmuştur.” der Bryan Palmer. Sapkın, muhalif, ayrık. Eski tarihlerden bu yana hem erkek hem de kadınlar tarafından şehirde geceleri yalnız yürümek ahlaki, sosyal ya da manevi açıdan bir tiksintinin belirtisi olmuştur. Bu problemin çözümü, şehri ışıkla parlatmakta değildir; tam tersine tiksintinin üzerine giderek, üzerinde yürüyerek geceyi kendimize özgür kılmayı gerektirir. Aydınlık veya karanlık, tek başına güvenli olma ile ilişkili değildir. Karanlığı tekinsiz yapan gündüze nazaran daha kolay bir araya geldiği kombinasyonlardadır. Sadece belirli mekansal ve zamansal rezervlerde değil bütün şehir boyunca, bütün gece boyunca dolaşma hakkını, kenti sadece algılamamıza “izin verilen” bir zamansallıkta değil “uyumamızın” istendiği bir aralıkta gece ölçeğinde yürüyerek vurgulamak şehir algımızı kışkırtıcı bir güce sahip olabilir. Sadece yürümek, dolayısıyla herhangi bir taşıtın veya ek materyalin refakatine ihtiyaç duymadan sokakta gece (de) var olabilmek politik bir duruşa, bir kent araştırmasına dönüşür. Yaratıcı bir eylem olarak yürüyüş, bedensel ve zamansal deneyim ile gece üzerinde kurulan tahakküm alanlarını ve niyetleri aktive ettiği haritalamalar / tartışmalar düzleminde görünür kılar.

Figür 12: Gece yürüyüşleri için harita altlığı


Figür 13: Süreç Diagramları

3. Sonuç Bu üç karşılaşma, ışığın bir iletişim veya tahakküm aracı olduğu durumları, geceye eklediği anlamları ve kentsel pratiklerde gece dönüşen ilişkilere dair ‘bir önsöz’ niteliği taşır. Bu karşılaşmalar, karşısında durma, karşılama ve karışma durumlarını da içinde barındırmaktadır. Bir akademik dönem boyunca gece ve iktidar ilişkileri üzerine sürdürülen bu tartışma, süreçte birbirinin önüne ya da yerine geçen fikirlerin ve doğrultuların, birbirlerini çürüten veya kendi içlerinde çelişen noktaların elenmeden biriktirilmesiyle bir bütünü oluşturmuştur. Bu araştırmanın çıktısı, “uyku öncesi hikayeler kitabı” formatında hazırlanan “Gecenin Halleri” adlı kitabında, kinayeli bir çerçevede bir araya getirilmiştir. Okumuş olduğunuz metin ise, yürütülen tartışmanın arkaplanı ve bilinç akışını yansıtmıştır.


Kaynakça: Batmankaya, M., (2000) ‘’İlhan Berk ile Söyleşi’’, Varlık Kitap Eki, 2000/07-11149:2-4. Beaumont, M., (2016) Nightwalking - a nocturnal history of London. Verso Books. Gallan, B. & Gibson, C., (2011) New dawn or new dusk? Beyond the binary of day and night, Environment and Planning A, Vol. 43. Gordon Matta-Clark, (1976) “Gordon Matta-Clark’s Building Dissections, An Interview by Donald Wall”, first published in Arts Magazine, May 1976. Gökdel, E., (2017) Explorations Through Dualities and Narratives. (Dissertation Thesis). Retrieved from ITU Polen Database. Matta-Clark, G., Béar, L., Kirshner, J. R., Wall, D., Crawford, J., & Bilir, B., (2012). Gordon Matta-Clark. Istanbul: Lemis Yayın. Melbin, M. (1978). Night As Frontier. American Sociological Review, 43(1), 3-22. Pamela M. Lee, (2000) Object to be Destroyed: The Work of Gordon Matta-Clark. Cambridge: MIT Press. Sharpe, W. C. (2008). New York nocturne: The city after dark in literature, painting and photography: 1850-1950. Princeton: Princeton University Press. Vassaf, G., (2009) Cehenneme Övgü Gündelik Hayatta Totalitarizm, İletişim Yayınları, ss.16,18 Williams, Robert W. (2008) “Night Spaces: Darkness, Deterritorialization, and Social Control.” Space and Culture, 11:4 (November): 514-532.



Ece Duran İzmir, 1994 2012 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümünde eğitimine başladı. 2017 Haziran ayında lisans eğitimini tamamladı. 2018 Eylül tarihinden itibaren İTÜ Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programında eğitimine devam etmektedir.

İrem Korkmaz İstanbul, 1995 2013 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünde eğitimine başladı. 2016-2017 akademik yılını Münih Teknik Üniversitesi’nde geçirdikten sonra 2018 Haziran ayında lisans eğitimini tamamladı. 2018 Eylül tarihinden itibaren İTÜ Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı’nda eğitimine devam etmektedir.

Oya Yeşim Armağan İzmir, 1995 2013 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünde eğitimine başladı.2016-2017 güz yarıyılını University of Kent’de geçirdikten sonra 2018 Haziran ayında lisans eğitimini tamamladı. 2018 Eylül tarihinden itibaren İTÜ Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı’nda eğitimine devam etmektedir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.