ADT mimarlıktasarımkuram düşünceleri/pratikleri geçmişten günümüze nasıl değişti? ALMANAĞI eceüstün 502121111
çalışmam geçmişten günümüze doğru çekilen bir çizgi üstünde belirlenmiş zamansal aralıklarda oluşan tasarım, mimarlık ve düşünce alanındaki değişim ve dönüşümlerden ve benim bazı durumlarda devreye giren sorularımdan oluşmaktadır
0 Antik çağ mimarlık teorisi verilerin ancak Vitrivius*’un kaynaklarıyla erişebilir olduğu düşünülmektedir. 17. yüzyılda Vitrivius’un çalışmasının yeniden keşfedilmesiyle, Rönesans stili altyapısını oluşturmuştur. Bu dönemin mimarları olan Niccoli*, Brunelleschi* and Leon Battista Alberti* bu çalışmadan esinlenerek çalışmalarını disipline etmişlerdir.
“CHAPTER I THE EDUCATION OF THE ARCHITECT Vitrivius*: Milattan önce 1. yy’da yaşamış Romalı bir yazar, mimar ve mühendistir. Roma imparatorluğunun en bilinen mimarlık teorisyeni olup imparator Augustus’a itafen De architectura (Mimarlık Üzerine On Kitap’ı yazmıştır). On kitap boyunca Roma mimarlığı; kent ölçeğinden malzeme ölçeği ve alt yapıya kadar ele alınmıştır. Bu kaynak geçmişten günümüze ulaşan klasik mimarlık üzerine yazılmış tek kaynak olarak kabul edilmektedir. Mimarlığı klasik düzenler üstünden tarifleyen bu kitap, mimarlığın izlemesi gereken üç temel kural önermektedir: firmitas, utilitas, venustas (kullanışlılık, sağlamlık, güzellik).
1. The architect should be equipped with knowledge of many branches of study and varied kinds of learning, for it is by his judgement that all work done by the other arts is put to test. This knowledge is the child of practice and theory. Practice is the continuous and regular exercise of employment where manual work is done with any necessary material according to the design of a drawing. Theory, on the other hand, is the ability to demonstrate and explain the productions of dexterity on the principles of proportion.”
1. kitap, 1. bölümden bir alıntı
ANTİKİTE
milattan önce 1. yüzyılda, mimarlık teorisi üzerine gerçekten düşünülmüş müydü? İlahi bir kitap gibi görülen bu kaynağın objektif olarak günümüze getirildiğine nasıl inanılabilirdi?
1400 Orta Çağ boyunca, mimarlık bilgisi tanrısal olanın deşifre edilmesi çabasıyla ilgilenmiştir. Bu dönemin mimarlığı, İncil’in altında yatan strüktürlerin deşifre edilmesi üstünden üremiştir.
fransız devrimi
endüstri devrimi
Rönesans dönemindeki mimarlık teorisinin ilk eserlerinden biri olan De Re Aedificatoria ile Leon Battista Alberti Vitruvius’u modern zamanın mimarlık teorisinin temeli olarak tekrar gündeme getirmiştir. Alberti, Vitruvius’un üçlemesiyle iyi mimarlığı tariflemektedir. Bu üçleme 19. Yüzyıla kadar mimarlık teorisinde varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde mimar ve geometrici Girard Desargues’in matematik ve optik üzerine yaptığı çalışmalar, mimarlık teorisindeki aydınlanmaya ışık tutmuştur. Perspektif ve izdüşümsel geometri üstüne yaptığı çalışmalar ile mimari temsile farklı bir boyut getirmiştir.
günümüzde pek çok farklı bakışı yok ettiği, farklı görme biçimlerini kısıtladığı düşünülen perspektife, Rönesans bağlamında bakıldığında aslında açıcı tarafları yok muydu? Aslında bugün perspektifin sorgulanıyor olmasının sebebei, perspektifin var olması değil midir? İki boyutlu bir bakıştan üç boyutlu bir bakışa geçmek, temsilin gerçeğe yakınlaştırılması anlamında sorgulanacağı gibi, farklı gerçeğe farklı ifadeler katması anlamında da sorgulanabilir...
Costruzione Legittima Albertian Grid
RÖNESANS
RASYONALİZM
1700
Julien-David Leroy Abbé Marc-Antoine Laugier Giovanni Battista Piranesi Robert Adam James Stuart Georg Friedrich Hegel Nicholas Revett
Aydınlanma Aydınlanma Çağı Avrupa’daki mimarlık teorisi için bir eşik olarak görülebilir. Yeni arkeolojik keşifler(Pompei gibi) ile klasik mimarlık ve sanata olan ilginin arttığı bir dönemdir. Bu dönemde mimarlıkta klasik mimariden esinlenerek neoklasisizm akımı oluşmuştur.
bu dönemin mimarlık düşüncesine katkı sağlamışlardır.
giovanni battista piranesi
1800 19. yüzyıl Marc-Antoine Laugier’in Klasizm, Primitivizm akımlarından temellenen ve doğaya geri dönüş amacı taşıyan çalışmaları bu dönemde bir geçişi tetiklemiştir. Mimarlık teorisinde neoklaisizme tepki 1820lerde Augustus Pugin’in Gothic Diriliş’i ile beraber başlamıştır. 1840’larda ise John Ruskin bu kuramı geliştirmiştir. 1843 yılında Amerikan Mimarlığı üstüne yazdığı denemesiyle Amerikalı heykeltıraş Horatio Greenough eskiye dönük taklitlere karşı gelerek, mimarık ve dekorasyon arasında fonksiyonel ilişkiler bulunması gereğini savunmuştur. Bu tür teoriler mimarlıkta Fonksiyonalizm akımının oluşumuna ve gelişimine temel oluşturmuştur. Yüzyılın sonlarına doğru Ruskin’in idealleri temeliyle oluşan Arts and Crafts akımıyla beraber mimarlıkta bir eşik durumu meydana gelmiştir. Bu akım İngilteredeki Art Nouveau akımına bir temel oluşturmuştur(Charles Rennie Mackintosh). Bu alanda, Viollet-leDuc ve Gottfried Semper’in teorileri mimarlıkta yenilik ve yenileme kavramları üstünden çalışmalar yapmışlardır.
1889’da Camillo Sitte, 19. Yüzyıl kent planlaması üstüne estetik bir eleştirel duruşu olan City Planning According to Artistic Principles’ ı yayınlamıştır. Barok ve Ortaçağ dönemi üstüne eleştirel bir duruşu olan bu kitap, mimarlık teorisine de etki etmiştir. Sitte’ye göre kentsel mekanlar; binaların biçimi ve ya formu ile kalite kazanmayıp; birbiri içine geçen bütün parçaların birleşmesiyle anlamlı hale gelmektedir. Bu düşünceyle Sitte’nin çalışmaları 20. yy Modern Hareket’ine ters düşmüştür.
1910
1900
1920
1930
1940
1. dünya savaşı
2. dünya savaşı
guillaume apollinaire Art in the Age of Mechanical Reproduction Benjamin (1936)
Sigmund FREUD “Psychoanalysis” henri matisse
ekspresyonizm
kübizm
futurizm
pablo picasso
rené magritt
dada
sürrealizm 1929 sürrealizm manifestosu
gösteren
andre bréton
kontstrüktivizm
gösterge
gösterilen
Saussure (1915)
marcel duchamp
vladimir tatlin
BAROK
MODERNİZM
TARİHSEL AVANGARD
POLİTİK AVANGARD
1960
1950
1970
1980 edward tufte
jackson pollock
bilgi görselleştirme yapısalcılık piet mondrian
frank stella
soyut ekspresyonizm
“hack”ing
minimalizm naim jun paik
video sanatları
richard serra
performans sanatları
jasper johns
pop-art
KURAMSAL AVANGARD
POST-MODERNİZM
1990
algoritmik tasarım peter beyls
sommerer and mignonneau
organik tasarım
“hack”tivist tasarım sibernetik tasarım
stelarc
2000
Organik formların direkt olarak mimariye aktarılması ve bunun bir tasarım dayanağı olarak sunulması, doğanın mimarlıkta arzu nesnesi üretimi için kullanılan bir araca mı dönüşmekte olduğu sorusunu beraberinde getiriyor.
Organik tasarım teorileri
Beden ve içinde bulunduğu mekanın ilişkilerini anlamak üstüne kullanılan bir yöntem olarak başlayan bu teknik mimarlık aktörü ve tasarlanan nesne arasına başlı başına bir aktör olan bilgisayarın girmesi yönünden tekrar düşünülebilir mi sorusu sorulabilir. Doğada bulunan patternler üstünden yapılan bu tür tasarımların, doğayı aslında doğal olmaaktan uzaklaştırıp tamamen doğal olmayan bir ortamda çoğaltmaları ve bunlar üzerinden yeni artifisiyellikler yaratmaları paradoksu üstüne düşünülebilir.
“biomimicry” Mimarlık ve insan ilişkilerinin yeniden kurgulanması üstüne doğayı, modellerini ve süreçlerini izleme süreci ve ya onu bir ilham kaynağı olarak kullanmak olarak tanımlanabilir. Biyolojik süreçlerden çıkartılan bazı algoritmaların tasarıma aktarılmasıyla yapılan dijital morfogenezler günümüzde kullanılan bir başka tasarım aracı olarak görülebilir.
pop sürrealizm
robert williams
“biophilia” E. O. Wilson, biyolojik strüktürlerden ilham alan formların potansiyelleri üstüne çalışmalar yapmıştır. Bu araştırmayı geliştiren Stephen R. Kellert, biophilia hipoteziyle mimarlık üstüne Biophilic Design adlı bir kitap yazmıştır. Biyolojik formların matematiksel özellikleri ve tekrarları üstünden işleyen bu tasarım; fraktaller, ölçek değişkenlikleri, simetri, komplex hiyerarşiler, bireysel-benzelikler, ayrılıklar gibi araçlarla mimari tasarımlar üstünde uygulanmıştır.
2010
Günümüz mimarlık teorisine bakıldığında, mimarlık nesnesinden çok mimarlık düşüncesinin ön planda olduğu görülür. Mimarlık düşüncesinin ise teorinin bağlamıyla ve ortaya çıktığı kültürel konumla ilşkisinden söz edilebilir. Felsefe, kültürel araştırmalar ve insanın bulunduğu mekanla ilişkisinin sorgulandığı bu dönemde yapılan çalışmalar farklı disiplinleri bir araya getiren çalışmalar olmaktadır. Peter Eisenman'in Derrida’nın çalışmaları ile ilgilenmesi Christian Norberg-Schulz’un Heidegger’in çalışmalarıyla ilgilenmesi ve bunlar üstünden çalışmalar üretmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde, Steven Holl, Peter Zumthor ve Juhani Pallasmaa gibi mimarların fenomenoloji ile ilgilenmeleri ve yaptıkları tasarımlara da fenomenolojik bakış açısıyla yaklaşmaları dikkat çekmektedir. 2000’li yılların başından günümüze kadar olan süreçte kentsellik ve globalleşmenin etkisiyle, kent homojen bir düzlem olmaktan çıkmıştır. Günümüz koşullarında, kentin mimarlık aktörlerinin faaliyet gösterecekleri bir düzlem olmaktan çıkıp, çok fazla bileşenden meydana gelen bir kompleks yapı olarak ortaya çıkması mimari tasarım pratiklerini çeşitlendirmiştir. Kente ve kent üzerinde yapılan tasarımlara fragmanlar gözüyle bakmak ve gündelik hayatın hız ve zaman kriterlerine uygun tasarımlar yapmak önem kazanmıştır.
“The representation of the contemporary city is no longer determined by a ceremonial opening of gates, by a ritual of processions and parades, nor by a succession of streets and avenues. From now on architecture must deal with the advent of ‘technological space-time’” Paul Virilio
SÖYLEMSEL