OGD 9

Page 1

özgürlükçü GENÇL‹K

www.ozgurlukcugenclik.com

‹ki Ayl›k Gençlik Gazetesi say›:9 Nisan 2010 Fiyat: 1 YTL

GEL‹YORUZ Z‹NC‹RLER‹ KIRA KIRA! • Sermaye güçleri daha yaz bafl›nda harç zamlar›yla bafllad›lar sald›r›lar›na. Sonra Eczac›lar, Kamu emekçileri, ‹tfaiye iflçileri, Belediye iflçileri, Marmaray iflçileri ve son olarak TEKEL ve Tarifl iflçileri. Fakat Harçlara “Zam Yapt›rmayaca¤›z!” slogan›m›zla, 25 Kas›m greviyle, 17 fiubat Cervantes ‹flgaliyle gereken yan›t› vererek sald›r›lar› püskürttük. fiimdi s›ra savunmadan ç›k›p karfl› ata¤a geçmekte! • Yine çiçekteyiz iflte, yine meyvedeyiz! Yine mücadelenin en görkemli flafa¤›nday›z: 1 May›s’tay›z! Bizleri sömürünün, bask›n›n, zulmün, yozlaflman›n en derin karanl›klar›na hapset-

meye çal›flanlar› karfl› eflitli¤i, özgürlü¤ü, bar›fl› ve kardeflli¤i savunmak ve kazanmak için sokaklarday›z, alanlarday›z! Yine bu 1 May›s’ta, 2007’den bu yana her türlü sald›r›lara, zalimliklere ra¤men iflçisiyle, ö¤rencisiyle, ayd›n›yla y›lmadan direnerek, mücadele ederek kazan›lan Taksim’deyiz ve bulundu¤umuz bütün bölgelerde Taksim coflkusuyla 1 May›s alanlar›nda olaca¤›z! • Taksim’de kazan›lan zafer gibi “Zafer Direnen Emekçinin ve Halklar›n Olacak”. “1 May›s’ta 1 May›s Alan›nday›z”, “‹flte Taksim, ‹flte 1 May›s”

1 May›s’ta, 2007’den bu yana her türlü sald›r›lara, zalimliklere ra¤men iflçisiyle, ö¤rencisiyle, ayd›n›yla y›lmadan direnerek, mücadele ederek kazan›lan Taksim’deyiz ve bulundu¤umuz bütün bölgelerde Taksim coflkusuyla 1 May›s alanlar›nda olaca¤›z!

“Yaflas›n 1 May›s”!!!

BOLOGNA BURNS Viyana Güzel Sanatlar Akademisi, 20 Ekim 2009 tarihinde, ö¤renciler taraf›ndan Rektörlü¤ün keyfi “Bologna” uygulamalar›n› protesto etmek amac›yla iflgal edildi¤inde, kimse bunun sonuçlar›n› tahmin edemiyordu.. sayfa 11

DEVR‹MC‹ SEÇENEK GENÇL‹⁄‹ ÇA⁄IRIYOR! Türkiye’de mücadele eden devrimci-domokrat yurtsever gençlerin acilen sürece müdahale etmesi gerekmektedir. Üçüncü seçenek için geç de¤il! Bugünün

her türlü devrimci olana¤›n› “yar›n” yaflanacak bir devrimci hamlenin heyecan›yla dönüfltürme iradesini gösterebilmeliyiz. sayfa 2-3


özgürlükçü GENÇL‹K

(Kamplar›m›z)

2

ÖZGÜRLÜKÇÜ GENÇL‹K DAHA B‹L‹NÇL‹ DAHA KARARLI Örgütlülü¤ün ve kavramlar›n içinin boflalt›ld›¤›, sermayenin krizin bedelini halka ve emekçi s›n›f›m›za ödettirmeye çal›flt›¤›, günümüz neo-liberal politikalar›na karfl› kavramlar›m›z ve örgüt bilincimizle sistemin tüm müdahalelerine karfl› mücadelemiz devam ediyor. Biz Özgürlükçü Gençler, gerek inanc›m›z ve bilincimizle gerekse devrimci irade ve örgütlülü¤ümüzle isyan› ve umudu örgütlüyoruz.

E

gemenlerin, hayat›n her alan›nda bizlere dayatt›klar› karfl›s›nda mücadele ederek ayakta kalan ve her geçen gün daha kararl› bir flekilde ilerleyen Özgürlükçü Gençlik, flimdi de 5. y›l›nda “2010 K›fl Kamplar›n›” Karadeniz bölgesiyle birlikte 4 bölgede gerçeklefltirdi. Her y›l düzenli olarak k›fl aylar›nda gerçeklefltirdi¤imiz bölgesel k›fl kamplar›m›z, bu y›l Karadeniz bölgesiyle birlikte Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde gerçeklefltirildi. Özgürlükçü Gençler, bir kez daha sosyalizm fliar›n› ve mücadele kararl›l›¤›n› hayk›rd›. Her geçen gün daha fazla teslim al›nmak istenen, daha fazla bask› ve sömürü mekanizmas›n› içine çekilmeye çal›fl›lan biz gençler ak›nt›ya karfl› yüzüyor; bir yandan kendi dinamiklerimizle ördü¤ümüz eylem hatt›n› gelifltirmey,e bir yandan da yeni mevziler kazanarak özgürlük mücadelesini büyütmeye devam ediyoruz. Bu noktada kamplar›m›z bilincimizi s›çratan ve militan kimli¤imizde derinleflmemizi sa¤layan önemli bir arac›m›zd›r. Özgürlükçü Gençlik, kolektif çal›flmalarla ördü¤ü kamplar›n özgün amaçlar›n›n yan›nda devrimci duruflu, sorumluluk, örgütlülük ve yoldafll›k bilincini gelifltirmesi noktas›nda kamplara yo¤unlaflarak, kendisiyle yüzlefliyor, kendisini elefltiriyor ve bu metotla kendini aflmaya devam ediyor.

fley vaadetmiyor. Bu do¤rultuda kamp çal›flmam›z›n çerçevesini; 1- Komünist Manifesto (Marx-Engels) ve ‹lkel Sermaye Birikimi 2- Gecekondu Gezegeni (Mike Davis) ve Üçüncü Dünyan›n Yarat›lmas› (Clive Point) 3- Gazap Üzümleri (John Steinbeck) 4- Toplumsal Cinsiyet Rolleri-Erkeklik Halleri bafll›klar›ndan oluflturduk. Gündemlerin derinlemesine tart›fl›ld›¤› kamplar›m›za TEKEL iflçilerinin direnifli ve Mart ay›n›n s›cakl›¤› da damgas›n› vurdu. Tarihsel olarak yürütülen tart›flmalar iflçi s›n›f› mücadelesinin güncel yükseliflinden somut ele al›fllarla bugünle iliflkilendirildi.

Kamplar›m›z ve Komünist Kimlik Özgürlükçü Gençlik, bir yandan sistemin bask› ve sömürü mekanizmalar›na karfl› mücadele ederken, ayn› zamanda bu süreç içinde komünist kimli¤i örmekten de geri durmamaktad›r. Gençler tarihsellik ile güncellik aras›ndaki diyalekti¤in, devrimci duruflu ve eylem hatt›n› örmekte nas›l bir role sahip oldu¤unu

yine bizzat tarihselli¤in kendisinden ö¤renmektedir ve bu ba¤lamda edindi¤imiz Marksist-Leninist donan›m özgürlük mücadelesine k›lavuzluk etmektedir.

ÖGD Büyüyor K›v›lc›m› Çak›yor! Örgütlülü¤ün ve kavramlar›n içinin boflalt›ld›¤›, sermayenin krizin bedelini halka ve emekçi s›n›f›m›za ödettirmeye çal›flt›¤›, günümüz neo-liberal politikalar›na karfl› kavramlar›m›z ve örgüt bilincimizle sistemin tüm müdahalelerine karfl› mücadelemiz devam ediyor. Biz Özgürlükçü Gençler, gerek inanc›m›z ve bilincimizle gerekse devrimci irade ve örgütlülü¤ümüzle isyan› ve umudu örgütlüyoruz. Kamp süreçlerimizin Özgürlükçü Gençler’in motivasyonunu yükseltip yine ayn› ortak ruh ve kararl›kla örece¤i önümüzdeki yaz kamp› için de art› bir ad›m olaca¤› flüphe götürmez bir gerçek olarak Özgürlükçü Gençlik’in prati¤ine yans›yacakt›r. K›fl kamplar›ndan ald›¤›m›z rüzgarla karfl›layaca¤›m›z Yaz Kamp›m›z öncesinde parolam›z: “ÖGD bayra¤›, daha daha yukar›!”

Bu Y›l Kamplar›m›zda... Özgürlükçü Gençlik kamplar›n›n bu y›l ki ana temas› “yoksulluk”tu. Her geçen gün etkilerini daha da art›rarak derinleflen ekonomik kriz, halklara daha fazla yoksulluk, fliddet ve göçten baflka bir

özgürlükçü GENÇL‹K YEREL SÜREL‹ YAYIN

Özgürlükçü Gençlik Gazetesi Sahibi ve Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Emrah Ar›kuflu Adres: Muvakkithane sk. No:62-64/7 Kad›köy-‹stanbul Bask›:


(Gündem) özgürlükçü GENÇL‹K

3

DEVR‹MC‹ SEÇENEK GENÇL‹⁄‹ ÇA⁄IRIYOR! Türkiye’de mücadele eden devrimci-domokrat yurtsever gençlerin acilen sürece müdahale etmesi gerekmektedir. Üçüncü seçenek için geç de¤il! Bugünün her türlü devrimci olana¤›n› “yar›n” yaflanacak bir devrimci hamlenin heyecan›yla dönüfltürme iradesini gösterebilmeliyiz. Emir Hasan Bereketo¤lu

AKP’ nin Demokrasi Derdi Yok

T

ürkiye’de gençli¤in cephesinden bak›ld›¤›nda, ülkenin önemli bir tarihsel kavflakta oldu¤unu görmekte zorlanm›yoruz. Art›k geri dönülmez bir eflik afl›lmak üzere. Acaba bu bahsi geçen eflik, AKP’nin bizleri inand›rmaya çal›flt›¤› demokratik bir Türkiye’yi mi müjdeliyor? Saf olanlara, iyimserlik hastal›¤›ndan melul olanlara, AKP sayesinde kazand›¤› milyonlar› “demokrasi” sananlara, TC’ nin fideliklerinde, okflaya-pullaya büyüte geldi¤i finans-kapitale ve

bilumum “zavall›ya” diyecek laf›m›z yok. Baflbakan Erdo¤an ‘›n “anlafl›lan” d›fl politika masas›nda “rehin” olarak tuttu¤u “100 bin” Ermeni ‘ yi s›n›r d›fl› etmeyi düflündü¤ü bir süreçte bu tehcirci-ittihatç› zihniyetten demokrasi bekleyenlere de laf›m›z yok! Als›nlar “demokrasilerini” bafllar›na çals›nlar! Evet, önemli bir kavflaktay›z. AKP ‘nin koçbafl› görevi yapt›¤› bu sürecin teredütsüz sermayeye yarad›¤›n›, geliflmeleri iyi okudu¤umuzda görüyoruz. Geçen y›l›n a¤ustosundan itiba-

ren bu süreç “demokratik aç›l›m” soslar›yla yürütüldü. Bu y›l›n yutturmacas› “askeri vesayet ile yarg› vesayetinin” tasfiyesi olarak propaganda ediliyor. 2007 y›l›n›n Temmuz ay›ndan itibaren bilindi¤i gibi emekli genareller, Ergenekon operasyonu kapsam›nda gözalt›na al›nm›flt›. Bu geliflme bizdeki demokrat-libarellerin nutkunu kesecek hayranl›¤›na nail olmufltu. Bu zevat›n geçti¤imiz haftalarda yürütülen “balyoz” operasyonu

kapsam›nda gözalt›na al›nan “muvazzaf genarallerin” gözalt›na al›n›fl›n› büyük bir demokrasi flenli¤i olarak göstermeleri bizi hiç flafl›rtmad›. Vars›n AKP bunlara göre “en devrimci-demokrat” gözüksün. Biz halk›n derin kavray›fl›ndan seçti¤imiz bir özdeyiflle durumu izah edelim: “Karaman›n koyunu sonra ç›kar oyunu”.

Sermaye “Dikensiz Gül Bahçesi” ‹stiyor Baflka Bir fiey De¤il! AKP iktidara geldi¤inden beri süregelen AKPOrdu çat›flmas›n›n gölgesinde oynanan bu “demokrasicilik” oyunu iflin masal taraf›. Üç maymunu oynamaktan vazgeçip bu yald›zl› demokrasi, geliflim ve ilerleme laflar›n›n alt›n› kaz›d›¤›m›zda karfl›m›za tüm ç›plakl›¤›yla “sermaye oligarflisi”nin diktatörlü¤ü ç›kacakt›r.

A

nayasa tart›flmalar›ndan önce HSYK’n›n ve yüksek yarg›n›n tart›flmalar›n oda¤›nda oldu¤unu hat›rl›yoruz. Bu süreçten k›sa süre önce (1 Mart’ta) Dan›fltay, Tekel direniflinin seyrini de¤ifltirecek bir karar vermiflti. Bu karar elbette AKP ve temsil etti¤i sermaye güçlerini epey düflündürdü. Bu karar her fleyden önce hayat› kendine “dikensiz gül bahçesine” çevirmeye çal›flan sermayeye önemli bir mesaj oldu. Zaten uzun süredir neo-liberal politikalar›n

uygulanma safhas›nda “yüksek yarg›” sürekli bürokratik refleksleriyle “sermaye” sahiplerinin can›n› s›k›yordu. Haf›zalar› tazelemek gerekirse, 2007 cumhurbaflkanl›¤› seçimleri sürecinde verilen 367 karar› ilk akla gelen örnek. Öncesinde ise, Galaport ihalesi de hat›rlanabilir. Art›k yarg›da reform zaman› gelmiflti. Hadi buna bir kulp takal›m dediler, ad› demokratikleflme oldu bu sürecin. AKP iktidara geldi¤inden beri süregelen AKP-Ordu çat›flmas›n›n gölge-

sinde oynanan bu “demokrasicilik” oyunu iflin masal taraf›. Üç maymunu oynayanlar› geride b›rak›p, bu yald›zl› demokrasi, geliflim ve ilerleme laflar›n›n alt›n› kaz›d›¤›m›zda karfl›m›za tüm ç›plakl›¤›yla “sermaye oligarflisi”nin diktatörlü¤ü ç›kacakt›r. Kapitalizmin 2008 krizinin Türkiye’ yi “te¤et geçti¤ini” öne sürenler, hala bu iddialar›n› sürdürürken, pervas›zl›klar›ndan ve yalanlar›ndan bir nebze olsun utanmazlar. Çünkü emek sömürüsü ve kar

daha fazla kar mant›¤›yla yürüttükleri gemilerinin kendilerince güvenli limanlara ulaflmas› ancak bu yalanlardan ve pervas›zl›klardan geçiyor. Sadece aç›klanan iflsizlik rakamlar›na bakarak bile burjuvaziyi teflhir etmek yeterli olacakt›r. Sistemin bir kurumu olan TU‹K ‘e göre Türkiye’ de bugün 6 milyon iflsiz var. Ve her dört gençten biri de iflsiz. Art›k var›n, gerçek rakamlar› siz tahmin edin. Devam› arka sayfada...


özgürlükçü GENÇL‹K

(Gündem)

Son y›llar›n en baflar›l› “hak alma” mücadelerinden birine imza atan Tekel iflçileri, yarat›lmak istenen (ve baflar›lan) suni ikili çat›flma ortm›na müdahil olarak baflka bir “kurgunun” da mümkün oldu¤unu hat›rlatt›.

S

on y›llar›n en baflar›l› “hak alma” mücadelerinden birine imza atan Tekel iflçileri yarat›lmak istenen (ve baflar›lan) suni ikili çat›flma ortm›na müdahil olarak baflka bir “kurgunun” da mümkün oldu¤unu hat›rlatt›. Hat›rlatmakla kalmad›, Türkiye iflçi s›n›f›na yeni bir mevzi kazand›rd›. Ankara’n›n göbe¤inde yarat›lan “yasad›fl›” fiili meflru mücadele hatt›, neo-liberal politikalara karfl› verilen mücadele aç›s›ndan önemli bir pratik oldu. Kuflkusuz bu mücadele yeni bir sürece gebe. Ola ki sermayenin dolayl› ya da ç›plak güçleri bu mücadele prati¤ini bo¤may› baflarsalar bile, ve-

4

Tekel Sahneye Ç›kt› “S›n›f Hayaleti” Hofl Geldi Safa Geldi

rilen mücadelenin miras› haf›zalardaki yerini alm›flt›r. Bugün Türkiye’nin politik litaratürüne “baz›lar›” taraf›ndan unutturulmaya çal›fl›lan “s›n›f” gerçe¤ini gür sesle hat›rlatan Tekel iflçilerinin mücadelesi gençli¤e de anlaml› bir ça¤r›d›r. S›n›f saflar›nda mücadele için israfilin k›yamet surunu üflemesini beklemenin anlam› yok. Kapitalizm dünyan›n her yerinde oldu¤u gibi krizden ald›¤› darbenin sanc›s›n› Türkiye’ de de emekçilerin s›rt›ndan hafifletecektir. Kapitalizmin sald›r›lar›na karfl› örgütlü mücadele her zamankinden daha acil bir güncellikle önümüzde duruyor.

Esas Aç›l›m Emek Mücadelesinde Ve Newroz Alanlar›nda Yafland›

T

ürkiye’nin emekçi halklar› her fleyden önce “enternasyonel” bir bilinçle davrand›¤› zaman “egemenler”in yüre¤i a¤›zlar›na geliyor. Bu yüzden ad›na “aç›l›m” dedikleri tasfiye hareketi Kürt halk› taraf›ndan “Habur”da bar›fla evrilince egemenleri ecel korkusu sard›. Aç›l›m filmi geriye sara sara en sonunda KCK operasyonlar›yla dibi gördü. AKP ‘nin Kürt özgürlük hareketine karfl› yürüttü¤ü operasyonlar Newroz ‘ da milyonlardan hak etti¤i cevab› ald›. Tekelle bafllayan “halk aç›l›m›” Newrozla güçlendi,1 May›s’ta doru¤a ç›karmak bizim görevimizdir. Art›k “demokratik aç›l›m”la

Devrimci Seçenek ‹çin Geç De¤il! Görevimiz üçüncü seçenek olan devrimci, Marksist yenilenmeci kollektif öznenin yarat›lmas›na gençlik cephesinden omuz vermektir.

D

e¤inilmesi gereken önemli bir mevzu da AKP’nin y›pratt›¤› “ordu” nun daha ne kadar y›prat›laca¤›d›r. Bilinen temel bir gerçektir ki TSK olas› bir sermaye hamlesinin ç›plak gücüdür. Türkiye kapitalizmi “kabuk çatlat›rken” “ortado¤u bata¤›nda” güçlü bir orduyu, yapaca¤› hamleler için her zaman haz›rda tutmas› gerekmektedir. Ayn› zamanda ABD emperyalizmi dünyadaki tüm canilikleri yapacak stratejik ve lojistik gücü elde etmek için “Türk ordusuna” muhtaç.

Bir kez daha görüldü ki, halklar aras›nda sorun yoktur. Sorun “halklar›” daha rahatça sömürmek için “halklar›” bölen sermayedir. Kürt sorunun çözülmesinde “Türk emekçilerin” bilinçlerinde yarat›lan floven önyarg›lar›n y›k›lmas› büyük rol oynayacakt›r. AKP’ nin Kürt halk›n› nereye do¤ru götürdü¤ünü süreç de kan›tlad›. Anadolu ve Mezopotamya kardeflli¤inin nerelerde ve nas›l kurulaca¤›n› Trabzon’lu ve Bitilis’ li Tekel iflçilerinin Ankara Direnifli’ nde “omuz omuza” verdikleri mücadele göstermifltir. Bir kez daha görüldü ki, halklar aras›nda sorun yoktur. Sorun “halklar›” daha rahatça sömürmek için “halklar›” bölen sermayedir. Kürt sorunun çözülmesinde “Türk emekçilerin” bilinçlerinde yarat›lan floven önyarg›lar›n y›k›lmas› büyük rol oynayacakt›r.

fiimdi bu analiz ›fl›¤›nda Türkiye’ de yap›lan hamleleri daha rahat kavrayabiliriz. 85 y›ll›k cumhuriyet tarihine üç darbe ve “üç muht›ra” s›¤d›rm›fl TSK ‘n›n bafl›na gelen belli ki “Kas›mpafla l›” Tayyip ‘in h›flm›ndan veya demokratl›¤›ndan kaynakl› de¤il. Arkas›nda ABD ve Nato’ nun oldu¤u “a¤›r çekim” yaflanacak bir “renkli devrimin” oldu¤u bu süreç demokrasiye de¤il totaliter bir rejime gitti¤imizi gösteriyor. Türkiye’de mücadele eden devrimci-domokrat yurtsever gençlerin acilen süre-

Balyoz ve Kafes eylem planlar›nda a盤a ç›kar›lan ibretlik (katliam planlar›) belgelerin biz gençler taraf›ndan sürekli ve bilinçli teflhiri, “iktidarda keyif çatanlar›n” halklar üzerinde oynad›¤› oyunu bozmak için önemli f›rsatlar do¤uracakt›r. Ergenekon ve “ Balyoz” tutuklular›n›n TSK içinden olmalar› önemlidir. Bugün Kürt hal›k›n›n hakl› taleplerine topyekün savafl açm›fl olan TSK’ nin kirli çarflaflar› gün yüzüne ç›karken devrimcilere düflen yegane görev daha derin “iffla”lar›n yaflanmas›n› sa¤lamak olacakt›r.

ce müdahale etmesi gerekmektedir. Üçüncü seçenek için geç de¤il! 1 May›s sürecine do¤ru üçüncü seçene¤i yükseltme zaman›: Bugünün her türlü devrimci olana¤›n› “yar›n” yaflanacak bir devrimci hamlenin heyecan›yla dönüfltürme iradesini gösterebilmeliyiz. Ne ulusalc› savrulama, ne de liberal ham hayaller bize yol gösterecektir. Görevimiz üçüncü seçenek olan devrimci, Marksist yenilenmeci kollektif öznenin yarat›lmas›na gençlik cephesinden omuz vermektir.


(Gündem) özgürlükçü GENÇL‹K

5

ÇOCU⁄U UYANDIRDINIZ! TEKEL direnifli, bafllayan f›rt›nan›n ilk görüntüsüdür. Çünkü neoliberal politikalar ekti¤ini biçmeye bafllam›flt›r. Muhtemelen bir sonraki duraklar fleker, çay, hizmet vs. alan›nda olacakt›r. Gençlik olarak görevimiz TEKEL deneyimindeki pratiklerimizi, bu alanlara da var gücümüzle yönlendirmektir.

A

Ergün Y›lmaz

nkara’n›n buz kesen so¤u¤unda üç aya yak›n bir zaman direnen TEKEL iflçileri, süresiz açl›k greviyle ‘Ölmek Var, Dönmek Yok!’ diyerek, bir dönem sürdürdükleri açl›k grevlerini b›rak›p eylemlerini bütün olanaklar›yla 2 Mart’a kadar devam ettirdi. Dan›fltay’›n 4/C’ye geçifl süresini uzatmas›yla yeni bir eylemlilik takvimi haz›rlamak, bu zaman zarf›nda da hükümete zaman tan›mak olarak niteledikleri (sendikan›n aç›klamas›) bir ara verildi. Bu süreç içerisinde direnifl, bölgelerde kurulan çad›r kentlerde devam etti. Dan›fltay’›n 25 Mart tarihinde 4/C’nin iptalini istemesiyle yeni bir süreç bafllad›.

4C ve Direnifl 4/C’ye hay›r! Bu slogan TEKEL iflçilerinin neden orada olduklar›n› ve neye karfl› olduklar›n›n ifadesiydi. Peki, 4/C nedir? Japonya’da ki ismi Toyotizm olan devflirme kökenli kapitalist üretim biçimlerinden biri. Türkiye’de özellefltirme çerçevesinde esneklik anlay›fl›yla ›s›t›l›p piflirilmeden nas›l olsa yerler görüflüyle, emekçilerin önüne alt›n tepside sunulan bir nimet! Maksimum on ay çal›flma gününün oldu¤u, asl›nda dört ay gibi bir süreyle bafllayan, sendikal haklardan yoksun, her ay içinde bir gün izin kullan›labilen, alt› yüz otuz lira geliri olan, ikramiye, k›dem ve ihbar tazminatlar›ndan yoksun olunan sistemdir. Görüldü¤ü üzere bu bir kölelik sistemidir. Bu direniflin de k›sa sürece¤ini, eylemin ilk günlerinde polisin iflçileri tazyikli su ve biber gaz›yla havuza dökmesiyle bitece¤ini sananlar çok fena yan›ld›lar. Bu kez emekçiler, karfl›lar›ndakilerin hiç de öyle emek ve hak taraftar› olmad›¤›n› somut biçimde gördü. Çünkü iktidar›n, emek düflman› neoliberal kalpazanl›klar› Demokles’in k›l›c› gibi bafllar›n›n üzerindeydi.

Kaynayan Sadece Tekel De¤il! Sadece TEKEL de¤il, Türkiye’nin birçok kurumu kaynayan bir kazand›: Bir yanda atamas› yap›lamayan ö¤retmenler, tekellefltirilmeye çal›fl›lan eczaneler, itfaiye iflçileri ve tam gün yasas›na karfl› ç›kan doktorlar... Bu foto¤raf tarihsel ola-

rak bu co¤rafyan›n yabanc› olmad›¤› bir görüntü çiziyordu. Doksanl› y›llarda sendika binalar›na kapat›lan, flimdilerdeyse lokallerinden farkl› seslerin yükseldi¤i toplumsal muhalefetin bir kez daha geri dönmesi olarak nitelendirebiliriz. (Bu toplumsal hareket de gökten zembille inen bir fley de¤ildir. Sermayenin kriziyle birlikte, uygulanan neoliberal politikalar›n yans›mas› oldu¤unu unutmamak gerekir.) Sonuçta direnifl uzad›kça hantallaflan sendikalar da kendileri d›fl›nda geliflen bu iradeye, flaflk›nl›ktan kurtulup bakma flans› buldu. Genel eylem ve genel grevden söz edilmeye bafllad›. Nitekim genel bir eylemlilik oldu. ‘Ölmek Var, Dönmek Yok’, ‘Genel Grev, Genel Direnifl’ diyen bir emekçi kitlesine sahip olan sendikalar›n genel bir ‘eylemlilik’ karar› almas› ve üretimden gelen güçlerini tam olarak durdurmamalar›, devrimcilere daha fazla görev düfltü¤ünün hat›rlatt›.

kez daha alt›n› çizmek gerekmektedir. Avrupa’da bile on y›llard›r kapitalizmin ve arac› hükümetlerinin karfl›laflmad›¤› bir direnifl: TEKEL destan›... Birden ülke ve dünya gündemini iflgal etmifltir. Evet, bu bir iflgaldir. San›yor musunuz ki neoliberalizm ve onun çürümüfllü¤ünün istedi¤i bir fleydir emek mücadelesi? ‹flte onun için iflgaldir. ‹stenilmeyen bir çocuktur. Y›llard›r görmezden gelinen, darbelerle üzerinden geçilen, horlanan çocuk, kanayan dizlerini tutarak aya¤a kalk›yor. Yaralar›n› saklam›yor, onlar›n s›z›lar›n› duyarak kalk›yor aya¤a! Ve hepsini görüyor: Bir ülkenin siyasetini ve gündemini nas›l de¤ifltirece¤ini, nas›l direnece¤ini, kapitalizmi ve yardakç› hükümetlerinin kanl› ellerini, dayan›flmay›... De¤il mi ki daha düne kadar bir Ergenekon, bir Balyoz, bir Sar›k›z ve Cumhuriyet sözcülü¤ü yapan muhalefet gözünü birden TEKEL direnifline dikmifltir. ‹ktidar kendi içinde çatlak sesler ç›karmaya bafllam›flt›r. Birilerinin korkusu birilerinin zorunlu konusu olmufltur.

Eylemlilik, Devrimcileri Tarihsel Rollerini Oynamaya Ça¤›rd› Yan›lsama ve Tutum! Eylemlili¤in uzun bir zaman devam etmesinde emekçilerin meflru taleplerinin ve halktan gelen güçlere kucak açmalar›n›n pay›n›n büyük oldu¤u aç›kt›r. Bugüne kadar emek mücadelesinde hükümet ve sendika ortaklaflmalar›n› görmezden gelmemifllerdir. ‹flte bu noktada bizlerin de art›k sar› sendika diyerek, ötelenen bu alana devrimci bir hamle yapman›n gerekti¤inin alt›n› çizmemiz gerekiyor. TC’nin, sermayenin kriziyle uygulamaya koydu¤u neoliberal politikalar h›zla uygulanmaya çal›fl›l›rken, toplumsal muhalefetin kabarmas› ve yukarda meydana gelen rejim krizi ülkenin kendi özgünlü¤ünün yans›mas›yd›. Nitekim direnifl süresince ortaya ç›kan ve hala devam eden HSYK süreci halk›n sorunu gibi yans›t›lm›fl, gündem de¤ifltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bu sürecin devam› anayasa de¤iflikli¤inin gündemde oldu¤u flu günlerde hala derinleflerek devam etmektedir. Rejim krizi ve toplumsal muhalefetin soka¤a dökülmesi, halk›n gözünü açmas›n› sa¤lamas›yla birlikte, komünist öznelere de yeni manevra alanlar› açm›flt›r. Bu alanlarda yapaca¤›m›z do¤ru hamlelerin bizler için nas›l bir s›çrama tahtas› oldu¤unun bir

Sadece hükümet karfl›tl›¤› bir politika da yan›lsamadan baflka bir fley de¤ildir. Bu noktan›n alt›n› çizmek gerekiyor. Evet, yukarda sözünü etti¤imiz üzere TEKEL direnifli on y›llar›n en büyük direnifllerinden birisidir, gel gör ki birden bütün s›k›nt›lar›m›z› da çözmüyor. Bu noktada ad›mlar›m›z› daha somut atmam›z gerekmektedir. Direnifli ortak bir merkeze alan devrimci öznelerin ç›tay› buradan yükseltmesi ancak ve ancak komünist bir müdahale ile olacakt›r. TEKEL iflçisi, devrimci demokrat öznelerin fark›na varm›fl, y›llard›r kendilerine anlat›lan›n d›fl›nda bir fleyler oldu¤unu görmüfl, nihayetinde onlar›n da kendilerine gelmelerini sa¤lam›flt›r. Ne

diyordu bir TEKEL iflçisi ‘Bizi zorla komünist yapt›lar!’ Yani çocu¤u uyand›rd›n›z! Ve o çocuk eski yaralar›n› sararak geliyor. Bu sefer bir flekerle kanmad›! Kanmayacak! Size kolay gelmeyecek!

Gençlik! Eylemin ilk günlerinden itibaren gençlik devrimci dinamizmini ortaya koymufl, gerek yapt›¤› iflgal eylemlilikleriyle, gerekse Ankara, ‹stanbul ve taflrada yapt›¤› müdahalelerle y›prat›lmaya, gündemden düflürülmeye çal›fl›lan direniflin meflrulu¤unu gözler önüne sermifltir. ‘Gençlik örgütleri, kendilerini iflçi s›n›f›na kabul ettirmek için zorlu bir mücadele vermek zorundad›r; bunun için de uzun y›llar çal›flma yapmak zorundad›r.’ diyor Karl Liebknecht gençlik yaz›lar›nda. Bu devrim neferinin sözlerini bu günlerde daha iyi anlad›¤›m›z da kesin. TEKEL direnifli, bafllayan f›rt›nan›n ilk görüntüsüdür. Çünkü neoliberal politikalar ekti¤ini biçmeye bafllam›flt›r. Muhtemelen bir sonraki duraklar fleker, çay, hizmet vs. alan›nda olacakt›r. Gençlik olarak görevimiz TEKEL deneyimindeki pratiklerimizi, bu alanlara da var gücümüzle yönlendirmektir. Ülkenin dört bir yan›nda en ifllek sokaklar›, meydanlar› iflgal etti¤imiz flu günlerde, bulunmam›z gereken yer bellidir: Çad›r kentler! Sakarya’da kazand›¤›m›z pratikleri taflraya tafl›ma vakti gelmifltir. Gençli¤in dinamizmi yaydan bir defa ç›kan oktan farks›zd›r. Sistemin ayg›tlar› bu yüzdendir ki direnifle kat›lan ö¤rencilere soruflturmalar açmakta, liseli devrimci gençleri okuldan atmakta, polis takibinde kendi deyimlerince fifllemeye çal›flmaktad›r. Gerek 68’de, gerekse 78’de gençli¤in neler yapt›¤›n› unutmamak, unutanlara da tekrar hat›rlatmak boynumuzun borcudur.

Direniflin k›sa sürece¤ini, eylemin ilk günlerinde polisin iflçileri tazyikli su ve biber gaz›yla havuza dökmesiyle bitece¤ini sananlar çok fena yan›ld›lar. Bu kez emekçiler, karfl›lar›ndakilerin hiç de öyle emek ve hak taraftar› olmad›¤›n› somut biçimde gördü. Çünkü iktidar›n, emek düflman› neoliberal kalpazanl›klar› Demokles’in k›l›c› gibi bafllar›n›n üzerindeydi.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Dünya)

6

DÜNYA KAP‹TAL‹ZM‹ ÇIKIfi KAPISI ARIYOR! Bütçe aç›klar›n›n artmas› ile krizde yeni bir evreye girildi. Önceleri bankalar ya da flirketler iflas ederken, flimdi bizzat devletler iflas noktas›na geldiler ve ‘kurtar›lmay›’ beklemeye bafllad›lar. Bir anlamda, devlet, sermayeyi kurtarmak için kendisini feda etti; ama bunun bedeli tüm topluma ç›kacak. Artan bütçe aç›klar› ve devletin ödeme zorlu¤una düflmesi nedeniyle, önümüzdeki dönemde bafll›ca gündem maddesini bütçe a盤›n›n azalt›lmas› ve kamu harcamalar›n›n k›s›lmas› gibi ‘tedbirler’ oluflturacak.

T

oplumsal Özgürlük Gazetesinin 3/31. say›s›nda ç›kan yaz›s›nda Özgür Öztürk, kapitalizmin krizinde yeni bir aflamaya girildi¤ine iflaret etmifl, bu aflamayla beraber ilk günden bu yana süreci 4 farkl› bafll›k alt›nda ele alm›flt›. 2007 ortalar›ndan 2008 Eylül ay›na kadar Mortgage piyasas›yla s›n›rl› olan ‘finansal daralma’ evresi krizin ilk patlak verdi¤i aflama oldu. Eylül 2008 ile 2009’ un ilk aylar› aras›nda kriz h›zla dünya geneline yay›ld›. Kriz bu aflamada henüz finans piyasas›ndan s›yr›l›p reel sektöre geçiflini h›zland›rmam›flt›. Devasa bütçeli kurtarma planlar›yla al›nacak önlemler tart›fl›l›rken Türkiye’de krizin te¤et geçti¤i iddialar› bu aflamada ortaya at›lm›flt›. Dünya’da ise, kapitalizmin sonu ve Marks’›n hakl›l›¤› tart›flmalar› gündemi iflgal ediyordu.

Batan fiirketler ve Emekçiler 2009 y›l› bafllar›ndan bugüne kadar geçen zaman zarf›nda da kriz h›zla reel sektöre yay›larak derinleflti. Art›k çözüm için önerilen kurtarma paketlerinin yerini alan maliye politikalar›, do¤rudan sanayi sektörlerinde “istihdam” olanaklar›n› hedef alan bir perspektifle flekillendirildi. Bu durumu özellikle iflsizlik fonu vb. gibi birikmifl yat›r›m araçlar›n›n devletlerce patronlara peflkefl çekilmesi gibi durumlarla örneklendirebiliriz. H›zla artan iflsizlik ve hükümetlerin kamu maliyesine yüklenmeleri

sonucunda bütçe aç›klar› fliflti. Ancak, bütçe aç›klar›n›n artmas› ile krizde yeni bir evreye girildi. Önceleri bankalar ya da flirketler iflas ederken, flimdi bizzat devletler iflas noktas›na geldiler ve ‘kurtar›lmay›’ beklemeye bafllad›lar. Bir anlamda, devlet, sermayeyi kurtarmak için kendisini feda etti; ama bunun bedeli tüm topluma ç›kacak. Artan bütçe aç›klar› ve devletin ödeme zorlu¤una düflmesi nedeniyle, önümüzdeki dönemde bafll›ca gündem maddesini bütçe a盤›n›n azalt›lmas› ve kamu harcamalar›n›n k›s›lmas› gibi ‘tedbirler’ oluflturacak. ‹lk örne¤iyle Yunanistan’da karfl›laflt›¤›m›z bu süreç, asl›nda daha önceki aflamalarda da bunun ortaya ç›kaca¤›n›n sinyallerini veriyordu. Bu gazetenin sat›rlar›ndan Belçika bütçe bakan›n›n çaresizce yapt›¤› “Biz e¤er bir anonim flirket olsayd›k çoktan batm›flt›k” aç›klamas›n› okurlar›m›za duyurmufltuk. Yunanistan, milli gelirinin % 13’üne yaklaflan bir bütçe a盤› ve % 114’ü seviyesindeki toplam kamu borcu ile iflas›n efli¤ine geldi. Buna çözüm olarak önerilen emeklilerin maafllar›nda dondurma, kamu

harcamalar›nda kesintiler ve KDV oranlar›n›n artt›r›lmas› gibi önlemleri içeren iki kurtarma paketi yo¤un bir grev dalgas›yla karfl›land›. Resmin bütününe bakt›¤›m›zda karfl›laflaca¤›m›z tablo bize sorunun göründü¤ü gibi sadece bir ülkenin batmas›ndan -ki bu bile yeterince büyük bir sorundur- ibaret olmad›¤›n› ifade ediyor. Dünya’daki sermaye odaklar›n›n birbirleriyle olan iliflkilerinin geçiflkenli¤inin bir sonucu olarak durum en baflta Avrupa Birli¤i olmak üzere bütün patronlar› ciddi biçimde düflündürüyor. Dahas› bu nedenden de ba¤›ms›z olarak; ‹spanya, ‹rlanda, Portekiz gibi ülkeler de bütçe a盤› ve kamu borçlar› bak›m›ndan eflikte bekliyorlar. Yunanistan ilk örne¤ini teflkil etti¤i bu olgunun baflka ülkelerin bafl›na da gelmesi önümüzdeki dönemde hiç sürpriz olmayacakt›r.Yani içinde bulunulan durumda kriz derece k›r›lgan seyrediyor. Mevcut duruma ç›k›fl arayan patronlar›n yönelebilecekleri yegane alan, emekçilerin varolan birikimlerinin ve haklar›n›n tasfiyesi yoluyla mevcut pozisyonlar›n›n süreklili¤ini sa¤lamak olacakt›r.

Mevcut duruma ç›k›fl arayan patronlar›n yönelebilecekleri yegane alan emekçilerin varolan birikimlerinin ve haklar›n›n tasfiyesi yoluyla mevcut pozisyonlar›n›n süreklili¤ini sa¤lamak olacakt›r.


(Dünya) özgürlükçü GENÇL‹K

7

Rusya’yla Bölgesel Hegemonya Mücadelesi

ABD YEN‹ DENGELER KURUYOR Rusya ile Bat› ittifak›n›n karfl›laflma noktalar›nda renkli devrimlerle yönetim el de¤ifltirdi. Bu süreçte ABD Rusya’n›n “arka bahçesi”ne nüfuz etmeyi baflarabilmiflti. Ortado¤u’da ABD’nin umdu¤unu bulamamas› ve Afganistan’›n ve flimdilerde Pakistan’›n kontrol d›fl›na ç›k›yor olmas› sürecine efllik eden hegemonya krizi sonucunda, ABD daha genifl bir bileflenle bölgeye hamle yapma niyetinde.

K

uflkusuz kriz, kapitalizmin makas de¤ifltirerek evrilece¤i yeni dünya düzenine geçiflin sanc›lar›n›n bir ifadesi. ABD’nin dünya üzerindeki hegemonyas›n›n bu krizle daha çok sorgulan›r oldu¤u bir gerçek. Yeni evrede hegemonik güç olan ABD’nin yerine bir baflka gücün mü geçece¤i; yoksa var olan hegemonya iliflkilerinin biçiminde bir de¤ifliklik (tek bir gücün belirleyicilik teflkil etti¤i bir hegemonik iktidar biçiminin kendisinin çeflitli kutupluluklar biçimine dönüflmesi) mi gerçekleflece¤i tart›fl›lmakla birlikte mevcut gidiflat ve kapitalizmin geliflkinlik ve geçiflkenlik düzeyinin içinde bulundu¤u aflama ikinci olas›l›¤› daha gerçekçi k›l›yor. Özellikle son y›llarda Kafkas co¤rafyas›nda, son olarak da K›rg›zistan’da yaflananlar› bu tart›flmalar ›fl›¤›nda ele ald›¤›m›zda Obama’dan bu yana ABD’nin özellikle Kafkasya, Ortado¤u ve Afrika’ya iliflkin içine girdi¤i yeni yönelimi anlamland›rmam›z kolaylafl›r. K›rg›zistan’da 2005’te Ukrayna’daki Turuncu Devrim rüzgar›n›n esintisiyle gerçekleflen Lale Devrimi sonras›nda iktidara gelen Bakiyev 6-7 Nisan tarihlerinde özellikle ülkenin kuzeyindeki flehirlerden yükselip

yay›lan kitlesel bir “halk hareketi” taraf›ndan iktidardan edildi. Söz konusu hareketin motor gücünü yoksul köylüler ve inflaat iflçileri oluflturuyor. Ancak flekillenen yeni geçici hükümet halk›n ayaklanmas›na neden olan yoksulluk, yolsuzluk vb. gibi sorunlara köklü çözüm üretebilecek perspektiften uzak görünüyor. ‹ktidar de¤iflikli¤inin arkas›nda Rusya’n›n olup olmad›¤› ya da ABD’nin bölgede bir yenilgiyle karfl› karfl›ya olup olmad›¤› tart›flmalar› 8 Nisan’da Obama ve Medvedev taraf›ndan imzalanan nükleer silahlar›n azalt›lmas›na iliflkin anlaflman›n ›fl›¤›nda tali bir hal al›yor. 2008 yaz›nda Gürcistan’da yaflananlar sonras›nda Rusya’n›n Güney Osetya ve Abhazya’n›n ba¤›ms›zl¤›n› tan›mas› sonucu “Kadife Devrimin”, Ukrayna’da son cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinde liderleri iktidardan uzaklaflt›r›lan “Turuncu Devrimin” ve son olanlarla K›rg›zistan’da “Lale Devriminin zay›flad›¤› düflünülebilir. Hatta Zaman gazetesi taraf›ndan yaflananlar ‘karfl› devrim’de ilan edilebilir. Bakiyev iktidardan düflürülmeden önce o¤lunun Çin’le yapt›¤› ticari anlaflmalar› da göz önünde bulundurursak; Kafkasya, Dünya dengeleri-

nin flekillenifli bak›m›ndan tam bir ‘kurtlar sofras›’. Ortado¤u’da ç›k›fl kap›s› bulamayan kurtlar zaman zaman afla¤›-yukar› manevralarla içinde bulunduklar› ekonomik krize ve onun yaratt›¤› rejim krizine farkl› ç›k›fl kap›lar› ar›yor, zaman zaman gerilimi daha yumuflak ve stressiz bölgelere çekerek ellerini rahatlat›yorlar. Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›n›n ard›ndan ABD öncülü¤ündeki Bat›, Rusya’n›n arka bahçesinde etkinli¤ini h›zla artt›rm›flt›. Do¤u Avrupa ülkeleri Avrupa Birli¤i ve NATO ile Bat› birli¤ine ba¤lan›rken, Rusya ile Bat› ittifak›n›n karfl›laflma noktalar›nda renkli devrimlerle yönetimler el de¤ifltirdi. Bu süreçte ABD Rusya’n›n ‘arka bahçesi’ne nüfuz etmeyi baflarabilmiflti. Ortado¤u’da ABD’nin umdu¤unu bulamamas› ve Afganistan’›n ve flimdilerde Pakistan’›n kontrol d›fl›na ç›k›yor olmas› sürecine efllik eden hegemonya krizi sonucunda, ABD daha genifl bir bileflenle bölgeye hamle yapma niyetinde. Obama yönetimi Rusya’n›n ‘arka bahçesi’nde nüfuz mücadelesine girmek yerine; ‹ran, Afganistan ve Ortado¤u sorunlar›nda Moskova’n›n deste¤ini almay› tercih ediyor.

Prag’a yerlefltirilecek füze kalkan› nedeni ile So¤uk Savafl’›n efli¤inden dönen iki ülke, ayn› baflkentte yeni nükleer silahs›zlanma anlaflmas›n› parafe etti ve ortak füze kalkan›na yeflil ›fl›k yakt›. Bu do¤rultuda meseleyi ele ald›¤›m›zda daha çok yaflanan›n olaylar›n sonuçlar› kontrol alt›nda kalmak kofluluyla dengelerde yeni uzlafl› noktalar›n›n oluflmas› süreci olarak de¤erlendirmek yanl›fl olmayacakt›r. Tüm bu olaylar ve tart›flmalar ak›p gider, kartlar yeniden kar›l›rken söz konusu tablonun nas›l flekillenece¤ine ezilenlerin ve emekçilerin kendisinin karar vermesi gibi bir olas›l›kta elbet söz konusu. Kuflku yok ki bu devrimci ç›k›fl kap›s›; hedeflenmesi gereken yegane olas›l›k olarak karfl›m›zda duruyor.

Tüm bu olaylar ve tart›flmalar ak›p gider, kartlar yeniden kar›l›rken söz konusu tablonun nas›l flekillenece¤ine ezilenlerin ve emekçilerin kendisinin karar vermesi gibi bir olas›l›kta elbet söz konusu. Kuflku yok ki bu devrimci ç›k›fl kap›s›; hedeflenmesi gereken yegane olas›l›k olarak karfl›m›zda duruyor.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Eylemler)

8

HER YER TEKEL HER YER D‹REN‹fi! ‹STANBUL ~

Cervantes Enstitüsü ‹flgali

17 fiubat Çarflamba günü, ‹stanbul Tarlabafl›’nda bulunan Cervantes Enstitüsü, TEKEL iflçilerine destek vermek ve direnifli uluslararas› kamuoyunun gündemine tafl›mak amac›yla Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP) üyelerince iflgal edildi. Sabah 10.00 sular›nda Cervantes Enstitüsü’ne giren SDP ve TÖP üyesi 34 eylemci, ö¤rencileri arada kalmamalar› için uyararak Enstitü’yü boflaltt›ktan sonra, asansörleri kullan›lmaz hale getirerek barikat kurdu-

lar ve enstitü binas›n›n en üst kat›na ç›karak “Tekel Kazan›rsa Hepimiz Kazan›r›z - Sermayeye Karfl› TEK-EL Tek Yumruk” yaz›l› pankart› sark›tt›lar. Binan›n cam ve balkonlar›na ç›kan eylemciler “TEKEL iflçisi yaln›z de¤ildir”, “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganlar› att›lar. Eylemciler, bas›na balkondan yapt›klar› aç›klamada flöyle seslendiler: “Yoksullaflt›rma, 4/c ile kölece çal›flma koflullar› artarken, TEKEL iflçisi dil, din, mezhep ayr›m› gözetmeksizin ezenlere karfl› direniyor. Ezen-

lerse her yerde floven sald›r›lar› körükleyerek, savaflta ›srar ederek iflçileri, emekçileri bölmeye çal›fl›yor. Ulafl›m zamlar›, do¤algaz zamlar›, kemerlerimizi patlat›yor, bizim biriktirdiklerimizle birileri daha da zengin olurken, her gün silaha ayr›lan para art›yor. O silahlar bar›fl› susturuyor. TEKEL’de ise Kürtçe ve Türkçe sarmafl dolafl, iflçilerin birli¤i halklar›n

‹ZM‹R

~ Tekel ‹flçisi Kazanacak

18 fiubat Perflembe günü, SDP ve

~ ESK‹fiEH‹R ~

Tekel Çad›rlar›na Uzanan Eli K›rar›z Eskiflehir Adalar’da 24 fiubat Çarflamba günü, SDP ve TÖP üyesi 7 eylemci Burger King’in çat›s›na ç›karak “TEKEL çad›rlar›na uzanan eli k›rar›z” pankart› açt›lar. Sloganlar ve propaganda konuflmalar› ile TEKEL direnifline selamlad›rlar ve iflçilere karfl› olas› bir sald›r›ya gereken cevab›n verilece¤ini hayk›rd›lar. Çevreden gelen destekle birlikte yar›m saat süren eyleme güvenlik güçleri müdahale etmedi.

kardeflli¤i dalga dalga büyüyen direnifl caddelerinde ç›nlan›yor.” Halk›n ve bas›n›n büyük ilgisi alt›nda gerçekleflen eylemde, ‹spanya büyükelçisi ve eylemcilerin görüflmesinin ard›ndan çevik kuvvet eylemcilere müdahale ederek 34 eylemciyi gözalt›na ald›. Eylemciler ertesi gün serbest b›rak›ld›lar.

testo ettiler. Sempozyuma girmeleri en-

TÖP üyeleri direnen TEKEL iflçilerinin

gellenen 28 eylemci polisin sert müdaha-

taleplerini dile getirmek için, Fuar ‹smet

lesiyle gözalt›na al›nd›. Bu sert müdahale

‹nönü Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‹z-

s›ras›nda bir eylemcinin parma¤› k›r›ld›,

mir ‹ktisat Sempozyumu’na girmek iste-

müdahale ve gözalt› s›ras›nda kad›nlara

diler. Eylemciler polis taraf›ndan içeri

tacizde bulunuldu. Olaya müdahale et-

al›nmay›nca, “TEKEL iflçisi kazanacak”

mek ve görüntü almak isteyen kifliler de

pankart›n› aç›p, “TEKEL iflçisi yaln›z de-

polis taraf›ndan gözalt›na al›nd›. ‹zmir’de-

¤ildir!”, “TEKEL iflçisi direniflin simge-

ki polis sald›rganl›¤› ayn› gün tüm sosya-

si!”, “Kent Afi’den TEKEL’e iflçiler kaza-

list ve demokrat kesimlerin kat›ld›¤› bir

nacak!” sloganlar›n› atarak durumu pro-

bas›n aç›klamas›yla protesto edildi.

~ DEN‹ZL‹ ~

Gençlik Tekel ‹flçisinin Yan›nda Denizli’de 18 fiubat Perflembe günü, Özgürlükçü Gençlik Derne¤i ve Kurtulufl Yolunda DevGenç üyesi gençlerden oluflan 40 kiflilik kitle Ç›nar’daki Sinema’ya yürüdükten sonra TEKEL iflçileriyle dayan›flma amaçl› bir bas›n aç›klamas› yapt›. Eylemciler, “TEKEL iflçisi kazan›rsa Hepimiz Kazan›r›z – TEK-EL TEK YUMRUK” yaz›l› pankart› tafl›d›lar.

ADANA

~ Tekel ‹flçisi Kazan›rsa Hepimiz Kazan›r›z!

Adana’da 25 fiubat Perflembe günü, ‹nönü Park› karfl›s›ndaki Teknosa ma¤azas›n›n önünde toplanan SDP ve TÖP üyeleri, TEKEL direnifline destek vermek amac›yla kendilerini buradaki demirlere zincirlediler. 6 eylemci “TEKEL iflçisi yaln›z de¤ildir!”, “TEKEL iflçisi direniflin simgesi!” sloganlar›n› att›-

lar. ‹kinci bir koldan ise Teknosa’n›n çapraz›nda bulunan binan›n üst kat›ndan “Sermayeye Karfl› TEK-EL Tek Yumruk” pankart› aç›larak, kufllama yap›ld›. Yar›m saat süren eyleme çevreden alk›fllarla destek verildi. Eylemciler zincirleri k›r›larak, pankart› açan eylemcilerle birlikte gözalt›na al›nd›lar.


(30 Mart) özgürlükçü GENÇL‹K

9

KIZILDEREDEN SAMANDA⁄A D‹REN‹fi SÜRÜYOR ~ ANKARA ~ Özgürlükçü Gençlik olarak, Ankara’da 30 Mart günü K›z›ldere’de katledilen yoldafllar›m›z› anmak için alanlardayd›k. Saat 16:00’da mezarbafl› anmas›, saat 18:30’da Yüksel caddesinde bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Bas›n metninde 30 Mart’›n ayn› zamanda Arap halk› için de ayr› bir anlam› oldu¤u, çünkü bugünün ayn› zamanda 1995’te Hatay-Samanda¤’›n yi¤it evlad› Mehmet Latifeci yoldafl›m›z›n da katledildi¤i gün oldu¤u vurgulan›rken, bas›n aç›klamas› “k›z›ldere son de¤il, direnifl sürüyor” , “Latifeci yoldafl ölümsüzdür” sloganlar›yla son bulmufltur.

~ ESK‹fiEH‹R ~30 Mart günü, Eskiflehir’de Özgürlükçü Gençlik Derne¤i, Kurtulufl Yolunda Dev-Genç ve Demokrat Yurtsever Gençlik olarak Mehmet Latifeci ve Mahsum Korkmaz anmas› yap›ld›. ‹l sa¤l›k müdürlü¤ü önünden Adalar Migros’a yürünerek bas›n aç›klams› okundu. Ard›ndan marfl söylendi ve a¤›tlar okunarak anma son buldu.

~ ‹ZM‹R ~ 27 Mart Cumartesi günü ‹zmir’de Mahir Çayanlar ve Mehmet Latifeci Yoldafl› anmak üzere “K›z›ldere’den Samanda¤’a Direnifl Sürüyor” bafll›¤›yla düzenledi¤imiz eylem ve etkinliklere ilgi yo¤undu. Saat 13:00’de ÖGD ve Liseli K›v›lc›m olarak Dev-Genç ve Dev-Lis’le birlikte düzenledi¤imiz yürüyüflle anma program›m›z bafllad›. Konak Pier’den Sümerbank önüne yap›lan yürüyüflün sonunda yap›lan bas›n aç›klamas› ve Arapça yap›lan bir konuflman›n ard›ndan, kitle geldi¤i yoldan tekrar marfllarla ve sloganlarla bir yürüyüfl yaparak eylemi noktalad›. Eylem coflkusu ve renklili¤iyle çevreden de büyük ilgi gördü. Eylemin ard›ndan saat 16:00’da Toplumsal Özgürlük Platformu, ÖGD ve LK olarak TÜMT‹S’te düzenledi¤imiz salon etkinli¤ine geçildi. Etkinlikte, K›z›ldere ve Samanda¤, Gazi, Halepçe ve Beyaz›t Katliamlar›na iliflkin konuflmalar ve sinevizyon

gösterimleri, fliir drama etkinli¤i ve müzik dinletisi yer ald›. Bu coflkulu eylemler, devletin yürüttü¤ü katliamlarla amac›na ulaflamad›¤›n›n aç›k bir göstergesidir. 30 Mart’ta ‹zmir’de ve bütün Türkiye’de egemenlere verilen cevap aç›kt›r: Mahirler ve Mehmet yoldafl ölümsüzdür! Direnifl sürüyor!

~ ‹STANBUL ~ 30 Mart günü, ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde aralar›nda ÖGD, Kurtulufl Yolunda DEV-GENÇ, SGD, EHP Gençli¤i, DYG-M nin oldu¤u gençlik örgütleri “K›z›ldere’den Samanda¤’a Katil Devlet Hesap Verecek” fliar›yla bir etkinlik düzenlendi. Okunan bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan at›lan sloganlar ve müzik dinletisi ile eylem son buldu. Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde de “K›z›ldere’den Samanda¤’a Direnifl Sürüyor” slogan›yla 30 Mart flehitleri an›ld›. Ayr›ca, 28 Mart Pazar günü ‹stanbul ÖGD’de Özgürlükçü Gençlik ve Liseli K›v›lc›m olarak K›z›ldere flehitleri ve Latifeci yoldafl an›s›na bir etkinlik düzenlendi. Slayt gösterimi ile bafllayan etkinlik, K›z›ldere katliam› ve Mehmet Latifeci üzerine yap›lan aç›l›fl konuflmas› ile devam etti. Tar›k Oruç’un konuflmac› oldu¤u etkinlikte, K›z›ldere ve Latifeci yoldafl›n an›lar›ndan hareketle devrimci kiflilik, gençlik ve devrimcilik konular›n› tart›fl›ld›.

~ MERS‹N ~ 28 Mart Pazar günü Toplumsal Özgürlük ve Sosyalist Demokrasi Partisi’nin haz›rlad›¤› K›z›ldere ve Mehmet Latifeci anmas› yap›ld›. Bir hafta önce bafllanan çal›flmada Mersin Üniversitesinde Dev-Genç ve ÖGD stant açt›, afiflleme yapt› ve bildiri da¤›tt›. 28 Mart günü saat 13.00’te KESK önünden Tafl Binaya yap›lan yürüyüfle 130 kifli kat›ld›. Saat 14.30’da bafllayan salon etkinli¤i de Akdeniz Belediyesi Konferans Salonunda yap›ld›. Anma Etkinli¤ine 200 kifli kat›ld›. K›z›ldere, Mehmet Latifeci slayt gösterileri, SDP ve TÖP

ad›na birer konuflma ve hemen ard›ndan Mersin LK ve GRUP N‹DAL’in müzik dinletileri oldu.

~ DEN‹ZL‹ ~ 30 Mart K›z›ldere ve Samanda¤ Katliamlar›n› anma etkinli¤imizin ilkini 29 Mart günü SDP ile birylikte bir salon etkinli¤iyle gerçeklefltirdik. Yaklafl›k 40 kiflinin kat›ld›¤› anma etkinli¤imizde belgesel gösteriminin ard›ndan Bas›n aç›klamas› yapt›k. ‹kinci anma ise 30 Mart günü gerçekleflti. Birlik ve Kardefllik Platformu (TÖP, SDP, SP, ESP, DHF,78’liler,BDP ve Bar›fl Meclisi) olarak düzenledi¤imiz yaklafl›k 150 kiflinin kat›ld›¤› bas›n aç›klamas› ile K›z›ldere ve Samanda¤ flehiktlerini and›k. Eylemimiz “Latifeci yoldafl ölümsüzdür! K›z›ldere son de¤il kavga sürüyor! Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i!” sloganlar›yla sona erdi.

~ MU⁄LA ~ Mu¤la’da K›z›ldere ve Latifecilerin anmas› 30 Mart günü bas›n aç›klamas› ve oturma eylemiyle yap›ld›. Anmaya yaklafl›k 50 kifli kat›ld›. ÖGD, YDG, DYG, SDP, Sosyalist Parti, MESOP, ESP’den oluflan Mu¤la Devrimci Dayan›flma Platformu’nun düzenledi¤i eylem, önce devrim yolunda düflen flehitler için bir dakikal›k sayg› duruflu, ard›ndan bas›n aç›klamas›, ard›ndan da yar›m saatlik oturma eylemi fleklinde oldu. Oturma eylemi s›ras›nda fliirler okundu ve marfllar söylendi.

~ HATAY ~ Latifecilerin Sutafl› beldesinde bulunan mezarlar› bafl›nda yap›lan 30 Mart

anma toplant›s›na, E¤itim-Sen Hatay fiube Baflkan› Servet Kavuko¤lu, BDP ‹l yöneticisi, Adalet Holat, ‹HD Hatay flube Baflkan› Semra Berrak, E¤itimSen Samanda¤ temsilcisi Sibel Malta Bal›kç› ve yönetim kurulu üyeleri, Akdeniz Kültür ve Dayan›flma Derne¤i, Özgürlükçü Gençlik Derne¤i, Samanda¤ Halkevi, Hatay Toplumsal Dayan›flma ve Kültür Derne¤i, ESP, SDP, TÖP, Partizan’›n yan›s›ra yüzlerce insan kat›ld›. Anma toplant›s›nda konuflan, Adalet Holat, “Latifecilerin katledilifllerinin üzerinden 15 y›l geçti. Bu süre içinde insanlar bar›fl ve demokrasi istedikleri için hala katlediliyor. Çocuklar tutuklan›yor. Bar›fl ve demokrasi yolunda, ortak vatanda mücadelelerini sürdürenlerin Nevroz atefli etraf›nda halay tutup bar›fl ve özgürlü¤ü hayk›rmaktad›r. Bizler Asi ile F›rat’› buluflturduk. Bar›fl bu topraklarda mutlaka yeflerecektir”dedi. Toplumsal Özgürlük Platformu ad›na konuflan Ali Karasu, “bugün yoldafl›m›z Mehmet Latifeci ve babas› Yahya Latifeci’nin ölümünün 15. y›l dönümü. Onlar› devrimci güçlerle dayan›flarak her sene and›k ve anmaya devam edece¤iz. Latifecilerin anmas›, gerçek bir devrimci dayan›flma örne¤i oldu. Bizlere çok fley ö¤retti. Ö¤retti¤i bir fley daha vard›r ki o da insanlar› öldürmenin çözüm olmad›¤›d›r. Devrimci insanlar›n toprak alt›ndaki bedenleri de çok fley ö¤retebiliyor. T›pk› Denizler, Mahirler, ‹bolar, Mazlumlar, K›v›lc›ml›lar gibi. Onlar› sayg›yla an›yoruz. Bayraklar›n› onlara ve mücadele tarihine yak›fl›r bir flekilde tafl›yaca¤›m›za söz veriyoruz.” diye konufltu.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Liseler)

10

L‹SELER‹N ‹SYAN ATEfi‹

Mersin LK

T

ürkiyedeki e¤itim sistemini ele ald›¤›m›zda bafltan afla¤› bir de¤ifliklik yapmam›z gereklili¤i ile karfl›lafl›yoruz. fiu anda var olan ve içerisinde bulundu¤umuz e¤itim sisteminin rolünün sermayeye itaat etti¤inin fark›nday›z. ‹lkokuldan üniversiteye kadar çeflitli flekillere bürünerek gelip önümüze dayat›lan itaatkar sömürü politikalar›na karfl› bizler, bulundu¤umuz konumda bu çürümüfl e¤itim sisteminin alternatiflerini üretmeyi önümüze hedef koyup ak›nt›ya karfl› Liseli K›v›lc›m olarak harekete geçtik. Alanlarda özgürlük ve isyan ateflini yakmak, liseli gençli¤in içinde bar›nd›rd›¤› enerjiyi var olan bu e¤itim sistemi yerine, bunun alternatifi özgür, demokratik, paras›z ve anadilde e¤itim program› olan bir e¤itim sistemi hayaline yönelmek gerekti¤i üzerinden, hareketimiz derinleflerek liselerde vücut bulmaya bafllam›flt›r. Kendi kimli¤inin, karakterinin ve içinde tafl›d›¤› enerjinin fark›nda olamayan gençler yetifltirmek, sorgulamayan ve verileni al›p ezberleyen bir gençlik yaratma hevesinde olan sermayenin güdümündeki e¤itim sisteminin program› ile liselerlerde her gün yüz yüzeyiz.

Sermayenin Liselere Getirdi¤i: Geleceksizlik Ö¤rencilerin birbirlerine yabanc›laflmas›n› ve yar›fl haline girmesini iste-

yen bu sistem, dershanelerle ifl birli¤i içerisinde sömürü a¤lar›n› geniflletme çabas›nda. Dershane sömürüsü ise, ö¤rencinin üzerine kara bulut gibi çöken, ö¤renci velisinin cebindeki liralar› hunharca sömüren ve örümcek a¤lar›n› sinsice ören bir örümce¤e benziyor. Ö¤rencinin ise ÖSS denilen illeti kazabilmesi içinse dershanelere bafl vurmas› kaç›n›lmaz oluyor. Eflit olmayan ve ö¤renciyi ÖSS ile gelece¤inin belirlenmesinin isteyen sömürü a¤›n› k›saca irdeleyecek olursak, diyelim ki bir ö¤renci hem koleje, hem en kaliteli dershaneye hem de ayr›yeten özel hocalar ile ÖSS’ye haz›rlan›rken, yoksul tabakadan gelen bir ö¤renci bu imkanlara eriflemeyece¤i için tek bafl›na bu geleceksizlik getiren ÖSS’ ye haz›rlanmas› gerekiyor. fiimdi soruyoruz, sizce ayn› sorular ile karfl›laflacak bu iki ö¤renci eflit koflullarda m› haz›rlan›yor bu geleceksizli¤e? Liseli K›v›lc›m’›n ise yol al›rken bu alan›n eflitsizli¤inin fark›ndal›¤›na var›p alternatiflerini üreterek yol almas› kaç›n›lmaz bir görev olarak önümüzde duruyor ve liselerde vücut bulabilmek ve bu sistemin a¤lar›n› bozabilmek için liseli alan›nda ö¤rencilerin üzerinde genifl etkiler yaratarak yol al›yoruz. Geçmiflinde getirdi¤i bir sürü tecrübe ile gerek Erdal Erenler, gerek Necdet Adal›lar, gerekse Latifecilerin liselerdeki ç›k›fllar›n› yaratarak hayal ettikleri eflit paras›z özgür ve demokratik liseleri infla etmek gerekiyor.

Liseli K›v›lc›m’›n ise yol al›rken bu alan›n eflitsizli¤inin fark›ndal›¤›na var›p alternatiflerini üreterek yol almas› kaç›n›lmaz bir görev olarak önümüzde duruyor ve liselerde vücut bulabilmek ve bu sistemin a¤lar›n› bozabilmek için liseli alan›nda ö¤rencilerin üzerinde genifl etkiler yaratarak yol al›yoruz.

Alanlarda özgürlük ve isyan ateflini yakmak, liseli gençli¤in içinde bar›nd›rd›¤› enerjiyi var olan bu e¤itim sistemi yerine bunun alternatifi özgür demokratik paras›z ve anadilde e¤itim program› olan bir e¤itim sistemi hayaline kanalize etmenin gereklili¤i üzerinden hareketimiz derinleflerek liselerde vücut bulmaya bafllam›flt›r. Alternatif Lise Aray›fl›... Alternatif lise talebimizi dillendirirken var olan bu sistemin köklü bir flekilde de¤iflmesi gereklili¤ini dile getiriyoruz. Her ö¤rencinin eflit bir flekilde ve kendi hayat›n› kendisinin flekillendirebilece¤i bir e¤itim sisteminin peflindeyiz. Bu hedefe ulaflmaya çal›fl›rken liselerdeki gençleri baz al›p, ö¤rencinin kendi içinde sakl› bulunan enerjisini politiklefltirmeye çal›fl›yoruz. Bizlere biçilen rolleri hiçbir flekilde kabul etmiyoruz ve etmeyece¤iz. Bu yönelimde yol alan ö¤renciler üzerinde ise sistemin kolluk kuvvetlerinin yo¤un bask›lar›yla liseli arkadafllar›m›z yo¤un bask›lar alt›nda kal›yor. Polisin uygulad›¤› yöntem ise okulda müdür ile iflbirli¤i içerisine girerek ö¤rencinin üzerindeki bask›s›n› aileyi de içerisine çekerek sürdürüyor. Öncelikle biz ö¤rencilere ilk sahip ç›kacak olan ailelerimizin üzerine de karabulut gibi çöken bu e¤itim tacirlerinin uflaklar›, bizleri karalayan tarzda ailelerimizi ‘o¤lunuz/k›z›n›z kötü ifller yap›yor, yak›nda okuldan at›lacaklar’ tarz›nda etkilemeye çal›fl›yorlar. Ailelerimiz ise kendi içlerinde bar›nd›rd›klar› koruma iç güdüleriyle hareket ettiklerinde bizlerin üzerindeki bask›lar bu sefer de

aileler üzerinden vücut buluyor. Öncelikle bizler bu yan›lg›n›n ortadan kald›rabilmesi için ailelerimize gerek hayallerimizden gerekse bu çürümüfl sistemin soyguncular›ndan kurtulmak amaçl› yapt›¤›m›z her çal›flmada karfl›m›zda de¤il, yan›m›zda olmalar› gereklili¤ini önümüze görev olarak koyuyoruz. Bask›lar bizleri y›ld›ramayacakt›r ve sistemin bu oyunlar› bofla ç›kacakt›r. Her zaman s›nav kayg›s›yla yaflayan ö¤rencilerin üzerine karabasan gibi çöken s›navlar hayat›m›z› alt üst ediyor ve etmeye devam ediyor. Psikolojik aç›dan ruh sa¤l›¤›n› tehdit eden, ö¤rencinin sa¤l›¤›n›n bir önemlili¤ini önemsemeyen e¤itim tacirlerinin umurlar›nda olan tek fley, ceplerine dolacak liralar›n fazlal›¤›d›r. Oysa ki liseli bir ö¤rencinin hayal gücünün s›n›rlar›n› düflünsenize. ‹flte tam bu noktadan hayallerimizi çalan bu tacirlerin bo¤azlar›na sar›lman›n tam zaman›d›r. Yaklaflan 1 May›s’›n alanlardaki coflkusuna kat›laca¤› tüm taleplerimizi tek bir a¤›zdan hayk›raca¤›z. S›ralardan soka¤a k›v›lc›m› bir yang›na, isyana dönüfltürecek bu 1 May›s’ta alternatif e¤itim hayalimizden vazgeçmeyece¤imizi hayk›raca¤›z.


(Bologna) özgürlükçü GENÇL‹K

11

Alp Kayserilio¤lu

G

üzel Sanatlar Akademisi, 20 Ekim 2009 tarihinde, üniversite ö¤rencileri taraf›ndan “Neo-liberal idarenin yeniden demokratiklefltirilmesi” talebiyle, Rektörlü¤ün keyfi “Bologna” uygulamalar›n› protesto etmek amac›yla iflgal edildi¤inde, kimse bunun sonuçlar›n› tahmin edemiyordu. Ayn› günün akflam›nda çeflitli bölümlerden (Uluslararas› ‹liflkiler, Felsefe, Siyasal Bilgiler vs.) ö¤renciler, dayan›flmalar›n› göstermek amac›yla iflgal alt›ndaki Güzel Sanatlar Akademisi’nin konferans salonunda topland›lar. O akflam toplant›s›nda, di¤er ö¤rencilerin de hoflnutsuzluklar›n› kapsayacak ve duyuracak flekilde protestolar› yayma karar› al›nd› ve 22 Ekim Perflembe gününde bir gösteri yap›lmas› kararlaflt›r›ld›. Bu aflamada özellikle Siyasal Bilgiler ve Uluslararas› ‹liflkiler ö¤rencileri öne ç›kt›lar ve sabah 7’ye kadar gösteri için yaz›lan bildiri için çal›fl›ld›. Sonra ortaya flafl›rt›c› bir sonuç ç›kt›: 22 Ekim Perflembe günü yap›lan gösteri saat 12 civar›nda, Avrupa ö¤renci hareketinde al›fl›ld›¤› gibi 100-200 aras›nda kiflinin kat›l›m› ile bafllad›. Ancak ö¤leden sonra kat›l›m›n h›zla

BOLOGNA BURNS artmas›yla, gösteri 1000-1500 aras› ö¤rencinin Viyana Üniversitesi’nin en büyük amfisini (Auditorium Maximum) iflgali ile sonuçland›. Ard›ndan Avusturya’da (Viyana, Graz, Salzburg, Linz, Innsbruck, Klagenfurt) ve Almanya’da (Heidelberg, Münih, Potsdam, Darmstadt vb.) üniversite iflgalleri, bir yang›n gibi yay›ld›; iflgal alt›ndaki H›rvatistan ve Yunanistan üniversitelerinden dayan›flma mesajlar› geldi. Tüm iflgaller zamanla sonlan›rken (Viyana’daki Auditorium Maximum iflgali Noel’den k›sa bir süre önce Aral›¤›n son haftas›nda sonland›), hareket reform söylemleriyle yumflad› ve bafllarda oluflan otonom ruhu bo¤uldu. Geçti¤imiz günlerde “bologna-burns” protestolar› ve 11 Mart 2010’da bafllayan hafta ise, bafllardaki ruhun sadece zay›f yans›malar›n› tafl›yordu. Ancak, kendili¤inden ve planlanmam›fl bir kitle hareketinin oluflup sürebilmesi, kapitalist birikimin merkezlerinde var olan çeliflkilerin kritik bir duruma ulaflt›klar›n› gösteriyor. D›fltan bak›ld›¤›nda o merkezlerde gözüken harmonik birli¤in o kadar da harmonik olmad›¤›, bir spontan ö¤renci hareketiyle bile a盤a ç›k›yordu.

Ne Yapmak ‹stiyorlar Lizbon ve Bologna süreçleri, Amerikan sistemi ile AB aras›ndaki geliflen temel rekabetin gölgesinde kal›yor. AB, ABD nin enternasyonal hegemonyas› karfl›s›nda ezilmemek ve hatta bir özel egemen durufl sa¤layabilmek için, sadece para birimi, ifl gücü ve sermaye mobilitesi (hareketlili¤i) konusunda reformlarla yetinmeyip, e¤itim sektörünü de sermayenin uluslaras› standardize edilebilir kâr taleplerine uyumland›rmaya çal›fl›yor. Lizbon ve Bologna süreçlerinin resmi kararlar›nda, üniversite sisteminin Bachelor/Master sistemiyle AB seviyesinde standardizasyonu, “kârl›l›k”, “verimlilik” ve “rekabetçilik” kelimeleriyle aç›klan›rken, pratik (Avusturya’daki) flöyle görünüyor: • Üniversiteler kendilerini öncelikle d›fl kaynaklarla finanse etmelidir. • Buna göre bütçe art›k tek bafl›na rektör veya üniversite senatosu taraf›ndan de¤il, üniversite meclisi (üniversite d›fl›ndan kifliler, örne¤in iktisatç›lar) taraf›ndan kontrol edilmelidir. • Bachelor/Master sistemi, kiflinin kendi tercihine ba¤l› yüksek e¤itim hakk›n› fiilen yok eden ve ifl yükünü

Tümü apolitize edilmifl bir jenerasyon, ona söz verilen hakk›n› koparmaya çal›fl›yor: Kendi Öznelli¤ini Belirleme Hakk›! “Bologna-burns” (Bologna yan›yor) Hareketi, bu sebeble daha iflin bafl›yd›... Ve ö¤renci hareketi de diyalektikdir. Ya burjuva bireyselli¤ine dönüp tekil haklar kazanmaya bakar, ya da eylem içinde kendi toplumsall›¤›n› görüp baflka bir yol seçer, kendi kaderinin yap›c›s› olaca¤› bir politikleflme sürecine girer.

ola¤anüstü oranda artt›ran pek çok koflul zincirini ve görev birimlerini ithal ediyor. • Burjuva öznenin temel erdemleri (rekabet, verimlilik, kâr gütme) burada gelifltirilmeli ve yeniden üretilmelidir.

Eylemlerin Yorumu Sürekli olarak politik bilinçten uzaklaflt›r›lan ve etkisiz hale getirilen burjuva idelojik hegemonyas› alt›ndaki ö¤renci bireyleri -73 Petrol Krizi sonras› yaflanan neoliberal sald›r›larla gelen toplumsal dönüflümleri bütün ba¤lant›lar› ve tümlü¤ü içinde göremedi¤i ölçüde hareketin politik bilinci de çok yüzeysel kalmak durumunda kal›yor. Kapitalist üretim süreçlerinin ortaya ç›kard›¤› afla¤›lay›c› durumlar, defalarca, kiflinin zorunlu olarak girdi¤i s›navlar, zorla girilen seminerler, rekabet ve rand›man bask›s› (ona kapitalist sistemdeki gereksizli¤ini gösteren iflsizlik tehdidi vb.) vb. sebepler kiflinin kendi ifline yabanc›laflmas›yla kendini gösteriyor. Dolay›s›yla ö¤rencilerin gösterisi bafllarda ister istemez kendili¤inden ve plans›zd›. Tümü apolitize edilmifl bir jenerasyon, ona söz verilen hakk›n› koparmaya çal›fl›yor: Kendi Öznelli¤ini Belirleme Hakk›! “Bologna-burns” (Bologna yan›yor) Hareketi, bu sebeble daha iflin bafl›yd›... Ve ö¤renci hareketi de diyalektikdir. Ya burjuva bireyselli¤ine dönüp tekil haklar kazanmaya bakar, ya da eylem içinde kendi toplumsall›¤›n› görüp baflka bir yol seçer, kendi kaderinin yap›c›s› olaca¤› bir politikleflme sürecine girer.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Genç Sen)

fi‹MD‹ ÖRGÜTLENME ZAMANI! Bugün Genç-Sen’in gençlik mücadelesinde ne kadar önemli bir yerde durdu¤unu bildi¤imiz için Genç-Sen’i nas›l ve hangi çizgide de¤ifltirece¤imizi tart›flmam›z ve Genç-Sen’e bunu tart›flt›rmam›z önemli bir yerde durmaktad›r. Yeni dönemi “müflteri de¤il, ö¤renciyiz” diyerek geleceksizlik çal›flmas›n› bafllatan Genç-Sen, bu çal›flmay› uzun süreli ve en do¤ru flekilde ele al›rsa tekrar iyi bir ç›k›fl yakalayacakt›r.

K

apitalizmin krizinin gün geçtikçe derinleflti¤i, iflçi s›n›f›n›n direnifllerle sesini yükseltti¤i bir tarihsel dönemde, üniversitelerde de neoliberal politikalar ve bask›lar giderek art›yor. Peki bu kritik durumda gençlik nerede duruyor? Sermaye, YÖK ile üniversitelere yükledi¤i rolleri kararl› bir flekilde uygulamay› artt›ran Bologna süreciyle, e¤itim sistemini merkezi üniversitelerden taflra üniversitelerine kadar standartlaflt›rmaya ara vermeden devam ediyor. Sermayenin sözcüsü AKP hükümetinin biricik rektörleri de üniversiteleri bilim yuvas› s›fat›ndan ç›kart›p faflist, sermayedar, bask›c› bir yap›lanma haline getiriyor. Peki bu dönemde GençSen üzerine düflen görevi yerine getirmek için ne yap›yor?

Pragmatik Bak›fl Aç›s› Sorgulanmal›d›r Toplumsal muhalefet hareketlerinin her zaman ön saflar›nda bulunan gençlik hareketinin, birleflik bir mücadele zemininde olmas› ve sermayenin egemenli¤ine karfl› tek el, tek yumruk olup mücadele etmesi gerekti¤inden dolay› Genç-Sen’in birtak›m gruplar›n tekelinde pragmatik bak›fl aç›s›n› sürdürmekte oldu¤u ve ne yaz›k ki hala bu bak›fl aç›s›yla hareket etti¤i görül-

mektedir. Bu tutum ne yaz›k ki GençSen’in örgütler toplam›n› geçememesine yol açmakta ve gençlik muhalefetinin sesi olmas› gereklili¤inden do¤an Genç-Sen’i amac›ndan sapt›rmakta ve ifllevsiz k›lmaktad›r. Dolay›s›yla bu durumda Genç-Sen ile örgütlenemiyor ve örgütleyemiyoruz. Üniversite yürütme kurulundan, merkez yürütme kuruluna kadar hala k›s›r tart›flmalar›n yürütüldü¤ü toplant›lara s›k›flm›fl ya da hiç toplanamayan organlarla Genç-Sen’in gerek örgütlenmesi, gerekse üniversite gençli¤ine bu alanlar›n örgütlü bir mücadeleyle özgürlefltirilebilece¤ini anlatmas› gün geçtikçe zorlaflmakta, hatta imkâns›z hale gelmektedir. Gençli¤i sadece ÜYK ve MYK seçimlerinde oy kullanmas› için, bir ilden daha fazla temsilci ç›karabilmek için Genç-Sen’e üye yapmaya devam edersek, bu zihniyetin ürünü olarak da as›l amac›ndan uzaklaflan, bürokratik, dura¤an dönemlere mahkûm kalan bir sendika olmaktan ileri gidemeyiz. Sendikan›n mücadeleci bir anlay›fl›n tersine örgütlenmesi, üyelerinin en ufak bir bask›da, soruflturmada çal›flmalar› b›rakmas› gibi kaç›n›lmaz bir sonucu do¤urur. Bu durumda as›l tart›fl›lmas› gereken Genç-Sen’in örgütlenme perspektifidir. Genç-Sen’de örgütlenmek sadece bir sendikaya üye olmak demek olmamal›d›r, örgütlü bir

bilinçle neye karfl› ve neden örgütlenildi¤inin bilinmesi gereklidir.

Genç-Sen’i Bir Ad›m Öteye Tafl›man›n Zaman› Geldi Bugün Genç-Sen’in gençlik mücadelesinde ne kadar önemli bir yerde durdu¤unu bildi¤imiz için Genç-Sen’i nas›l ve hangi çizgide de¤ifltirece¤imizi tart›flmam›z ve Genç-Sen’e bunu tart›flt›rmam›z önemli bir yerde durmaktad›r. Yeni dönemi “müflteri de¤il, ö¤renciyiz” diyerek geleceksizlik

Sermayenin sözcüsü AKP hükümetinin biricik rektörleri de üniversiteleri bilim yuvas› s›fat›ndan ç›kart›p faflist, sermayedar, bask›c› bir yap›lanma haline getiriyor. Peki bu dönemde Genç-Sen üzerine düflen görevi yerine getirmek için ne yap›yor?

çal›flmas›n› bafllatan Genç-Sen, bu çal›flmay› uzun süreli ve en do¤ru flekilde ele al›rsa tekrar iyi bir ç›k›fl yakalayacakt›r. Bizler Genç-Sen’in bu kal›plaflm›fl zihniyetini; - Genç-Sen’i hala kendine gündem arayan bir sendika kal›b›ndan uzaklaflt›r›p, kendi gündemini kendisinin belirledi¤i bir sendika haline getirmek için çal›flma yaparak, - örgütlenmenin kafa say›s› mant›¤›nda olmamas› gerekti¤ini, öz örgütlü bilinci vermenin ne kadar önemli oldu¤unu anlatarak, - ifl yapm›fl gibi olmak için kampanya yapmak yerine, üniversiteleri birer eylemlik alan› haline getirerek de¤ifltirebiliriz. Bu yeni çal›flma için hepimizin kollar›n› s›vay›p Genç-Sen’i sahiplenmesi ve en do¤ru biçimde flekillendirmesi gereklidir.


(Genç Sen) özgürlükçü GENÇL‹K

13

DÜN DE BUGÜN DE ‹HT‹YAÇ GENÇ SEN Dönemleri ve bu dönemlerde yapt›¤›m›z eylemleri analiz etti¤imizde, mücadelemizin yükseldi¤i dönemde, nas›l ki Genç Sen’in ihtiyaç oldu¤unu vurgulad›ysak, tam tersinden durgunluk dönemlerini inceledi¤imizde de gençli¤in mücadelesi için Genç Sen’in ihtiyaç oldu¤unu farkl› bir aç›dan bak›p görmemiz ve göstermemiz gerekiyor. Bar›fl Özer

G

eçen dönem sonunu kendi iflleyifline dair tart›flmalarla geçiren Genç Sen, bunun olumlu etkilerini yaz sürecinde harç zamlar›na karfl› verdi¤i mücadelede göstermiflti. Bu dönemi baflar›l› bir flekilde geçiren sendika yakalad›¤› bu ivmeyle okullar›n aç›l›fl›ndan itibaren yükselen bir grafik sergilemifl, olmad›¤› okullarda flubeler açm›fl, istisnas›z her flubesinde üyeliklerini artt›rm›flt›r. ‹flte tüm bu olumlu flartlarla birlikte ve de bu olumlu flartlar›n sendikaya getirdi¤i sorumlulukla 3. Ola¤an Kongresi’ni örgütleyen Genç Sen; 20 Aral›k’ta yaklafl›k 700 kiflilik bir kat›l›mla Ankara’da, geride b›rakt›¤›m›z 2 Kongreye nazaran daha ‘’sakin’’ ve daha doyurucu bir kongre gerçeklefltirdi. Önceden belirlenmifl önergeler d›fl›nda salonda sunulan önergelerin tart›fl›ld›¤› kongrede, Genç Sen’in henüz daha direnifllerinin bafllar›nda olan tekel iflçilerini ziyarete gitmesi flüphesiz o güne dair konuflabilece¤imiz en anlaml› olayd›. Öte yandan yeni döneme dair nas›l bir yol izlenece¤i, yerellerde taban›n söz, yetki, karar mekanizmas›n›n nas›l iflletilece¤i üzerine tart›flmalar›n yürütüldü¤ü kurulda, kurulufl aflamas›n› geride b›rakan Genç Sen’in art›k var oldu¤u alana kampüse kendi duruflunu, kendi rengini daha kal›c› ve sa¤lam bir flekilde ifade etmesinin koflullar› tart›fl›ld›. Bölge temsilciler meclisinin ayda bir toplan-

mas›na dair sunulan tüzük de¤ifliklik maddesinin kabul görmesi yerellerin iflleyifle daha h›zl› adapte olmas› bak›m›ndan at›lm›fl önemli bir ad›md›r. fiüphesiz ki sendikan›n var oldu¤u alana, kampüse kendi rengini daha kal›c› bir flekilde vermesinden ve ö¤renci gençli¤in özörgütlülü¤ü olmas›ndan söz ediyorsak, yerelleri sendikan›n iflleyifline katt›¤›m›z ölçüde bunu gerçeklefltirmifl oluruz. Öte yandan pre-sendikalist sektörel örgütlenme önergesinin oylanmas›, gene bahsetti¤imiz alana özgü örgütlenme anlam›nda ileriki dönemde sendikaya yön verecek önemli, alt› çizilmesi gereken bir karar.

Genç Sen’in Tekel Direnifli S›nav› Önümüzdeki dönemde izleyece¤i politik hatta dair kararlar›n ve tart›flmalar›n yürütüldü¤ü, önemli hedeflerin koyuldu¤u kongreden sonra beklenen yüksek bir tempoyla yeni döneme giriflin aksine baflta Tekel Direnifli ve di¤er illerde iflçi direnifllerine ra¤men Genç Sen bir durgunluk dönemine girmifl ve bu süreci baflar›l› bir flekilde iflleyememifltir. Bunu gerek Tekel Direnifli devam ederken Genç Sen’in bu konuya dair, kendi gücüne nazaran daha c›l›z bir flekilde sözünü söylemesi bak›m›ndan gerekse 4 fiubat Genel Grevinde alanlardaki kat›l›-

Nas›l akademik ve ekonomik talepler do¤rultusunda mücadelemizi yükseltip ö¤renci gençli¤in nezdinde kitleselleflmeyi baflard›ysak iflçilerin ve kamu emekçilerinin grev ve eylemleri döneminde sözümüzü alanda söyleyip iflçi-ö¤renci dayan›flmas›n› büyütmeliyiz.

m›n›n düflük olmas›ndan dolay› söyleyebiliriz. Sendika nezdinde bu durgunlu¤un sebepleri sorgulanmal›, iflçi direniflleriyle ö¤renci gençli¤in sendikas› biz Genç Sen’in kurdu¤u iliflki gözden geçirilmeli, ve iflçi ö¤renci dayan›flmas›n›n yükseltilmesinde izlenecek yol flüphesiz ki masaya yat›r›lmal›d›r. Tekel Direnifli devam ederken biz ö¤rencilerin sendikas› bunu ne kadar kampüsün, ö¤renci gençli¤in gündemine soktuk ve bu yönde ne kadar çaba gösterdik. Kendi kampüsünde, s›n›f›nda bunu gerçeklefltirmek, bugün Genç Sen’in iflçilerin ve kamu emekçilerinin eylem ve grevlerinde üstüne düflen görevdir. Ve bu eylemlerle olsun grevlerle olsun kurdu¤u dayan›flma iliflkisi bu ba¤lamda olmal›d›r. Bu dayan›flma fleklini gerçeklefltiremedi¤imiz noktalarda, nitekim son süreçte öyle oldu, ve bir flekilde durgunlu¤a sebep oldu. Genç Sen’deki bu durgunluk genel anlamda ö¤renci gençli¤in mücadelesinde de durgunlu¤a neden olmufl, geçen bu süreç sadece Genç Sen nezdinde de¤il genel anlamda ö¤renci gençli¤in nezdinde de durgun geçmesine sebep olmufltur.

‹flçi-Ö¤renci Dayan›flmas› ‹flte tüm bu dönemlere dönüp bakt›¤›m›zda, gerek yaz döneminde harç zamlar›na karfl› sokakta verilen mücadele süreci, gerekse Genç Sen’in içinden geçti¤i durgunluk bir kez daha sendikal mücadelenin gereklili¤ini, Genç Sen’in ö¤renci gençlikle ba¤ kurmada ne kadar önemli bir araç oldu¤unu bize aç›k flekilde gösteriyor. Nas›l akademik ve ekonomik talepler do¤rultusunda mücadelemizi yükseltip ö¤renci gençli¤in nezdinde kitleselleflmeyi baflard›ysak iflçilerin ve kamu emekçilerinin grev ve eylemleri döne-

minde sözümüzü alanda söyleyip iflçiö¤renci dayan›flmas›n› büyütmeliyiz. Bu do¤rultuda sokakta verilen mücadeleyi kampüslerde, dersliklerde ö¤rencilerin gündemi yapmak, t›pk› 25 Kas›m Genel Grevinde boykota gitmemiz gibi bafll›ca görevimiz olmal›. Bunu yaparak sendika olarak hem bu süreçleri kaç›rmam›fl, sürece dair sözümüzü söylemifl oluruz hem de s›n›f mücadelesiyle, gençlik hareketinin mücadelesini ortaklaflt›rm›fl oluruz.

Kampüste Genç Sen’e Acil ‹htiyaç Var Dönemleri ve bu dönemlerde yapt›¤›m›z eylemleri analiz etti¤imizde, mücadelemizin yükseldi¤i dönemde, nas›l ki Genç Sen’in ihtiyaç oldu¤unu vurgulad›ysak, tam tersinden durgunluk dönemlerini inceledi¤imizde de gençli¤in mücadelesi için Genç Sen’in ihtiyaç oldu¤unu farkl› bir aç›dan bak›p görmemiz ve göstermemiz gerekiyor. Yani dün ihtiyaç olan Genç Sen’in, bugün de ayn› aciliyetle ihtiyaç oldu¤unun alt›n› çizmek gerekiyor. ‹flçi direniflleriyle s›n›f mücadelesinin yeniden hareketlilik gösterdi¤i bu dönemde sendikal faaliyet yürüten biz Genç Sen’lilerin s›n›ftaki bu hareketlili¤i kendi alan›nda, kampüslerde tüm gücüyle gündemlefltirip, ifllemesi bugünün bize yükledi¤i bir sorumluluktur. Genç Sen bu dönemde sorumluluklar›n›n fark›na varmal› bofl b›rakt›¤› alanlara yönelip Genç Sen’i tekrar lay›k oldu¤u yere getirmelidir. Bu yeni dönem yeni hedefler ve bu hedefler do¤rultusunda bize yeni görevler düflüyor. Hedefimiz Genç Sen’i yeniden daha etkin k›lmak, görevimiz ise bunu gerçeklefltirmek için gereken ‘’hammaliyeyi’’, gereken çal›flmay› yapmak olacakt›r.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Üniversitelerden)

14

TAfiRADA GENÇL‹K HAREKET‹ Ö¤renci hareketinin kitle taban›n› oluflturan iflçi ve emekçi çocuklar›, taflradaki sosyokültürel yoksunlu¤un getirdi¤i bo¤ucu ve apolitik bir ö¤renci yaflam›na sürükleniyor. Bu durum üniversitelerdeki niteliksiz, bilimd›fl› ve ezbere dayal› e¤itim sistemiyle birleflince taflradaki gençlik sorunu daha da derinlefliyor.” Seçil ‹çcan

12

Mart Muht›ras› ve 12 Eylül 1980 darbesi ile faflist yüzünü tamamen gösteren devlet, ö¤renci muhalefetini sindirme politikalar›na bugün de üniversitelerdeki neoliberal politikalar› arkas›na alarak ve h›zla devam etmektedir. Özellikle taflra üniversitelerinde bu bask› ve sindirme politikalar› daha fliddetli olmakta ama ö¤renci muhalefetinin sesini bast›ramamaktad›r.

Bu Sesin Taflra Üniversitelerindeki Yank›s› Nas›ld›r? Üniversite e¤itimi gün geçtikçe yayg›nlafl›yor. Yeni aç›lan üniversiteler ve artt›r›lan kontenjanlar neticesinde yüz binleri bulan ö¤renci kitlesinin büyük ço¤unlu¤u taflrada ö¤renim görüyor. Bu ö¤rencilerin ço¤unu iflçi ve emekçi kökenli ailelerin çocuklar› oluflturuyor ve yine ço¤unlu¤u çal›flarak okumak zorunda kal›yorlar. Ö¤renci hareketinin kitle taban›n› oluflturan iflçi ve emekçi çocuklar›, taflradaki sosyo-kültürel yoksunlu¤un getirdi¤i bo¤ucu ve apolitik bir ö¤renci yaflam›na sürükleniyor. Bu durum üniversitelerdeki niteliksiz, bilimd›fl› ve ezbere dayal› e¤itim sistemiyle birleflince taflradaki gençlik sorunu daha da derinlefliyor. Neoliberal politikalarla flirketlefltirilen taflra üniversiteleri hem ö¤renciyi müflteri olarak gören yan›yla, hem de verilen e¤itim ve ö¤retimin niteliksiz taraf›yla -az›msanmayacak kadar ö¤rencisi oldu¤u da göz önüne al›n›rsagençlik hareketine çok müsait bir alanda duruyor. Gelin görün ki, taflra üniversitelerinde jandarman›n, polisin, sivil faflistlerin, ÖGB’nin, ülkücü tabandan yetiflmifl akademik kadronun ve üniversite yönetiminin de bir bilefleni oldu¤u faflist bir cepheyle karfl›lafl›yoruz ve bu cephe, soruflturma-gözalt› terörünü kullanarak taflrada sesini yükselten devrimci- ilerici gençleri susturmak için var gücüyle çal›fl›yor. Yak›n zamanlarda Eskiflehir’de yaflanan ÖGB

sald›r›s› ve mevcut hükümetin atad›¤› rektörün anti demokratik uygulamalar› bu bask›lar›n dozunun büyük flehirlerdeki üniversitelerde de nas›l artt›r›lmaya çal›fl›ld›¤›n›n bir göstergesidir.

Taflra Üniversitelerinin Karanl›k Yüzü: Polis Taflra üniversitelerinde devrimci olmak bir yandan sesinizin k›s›k olmas›yla eflde¤erdir. Buralarda rektör krald›r! Polis de her türlü tiranl›¤›n kuklal›¤›n› yaparken kimseden çekinmez. Polisin fl›mar›kl›¤›, kazan›lm›fl haklarl›m›zla alay edifli; elbette inanc›m›z› keskinlefltirmekten ve faflizmin ç›plakl›¤›n› görmekten baflka ifle yaramaz…Bas›n aç›klamas› yapmak bile taflrada bafll› bafl›na bir ifltir.Ayr›ca Türkiye’nin taflra flehirleri öyle yaz›s›z bilinmez kanunlarla yönetilir ki insan çileden ç›kar..Gece 9 ‘dan sonra d›flar›da dolafl›yorsan›z size kimli¤iniz sorulur; baflka bir ülkede san›rs›n›z kendinizi..Polis kimseyi d›flar›da görmek istemez geceleyin. Gece “kara adamlar›nd›r” taflrada. Ülkenin metropollerinde ve baflkentinde at›lan demokrasi nutuklar›n›n esamesi bile okunmaz buralarda... Biz devrimci gençler her geçen gün mücadelemizi bunlar› görerek ve bilerek öreriz.

Taflra Üniversitelerinin Karanl›k Yüzü: Polis Kolluk kuvvetlerinin ve sivil faflistlerin faaliyet yürüten devrimci ö¤rencileri pasifize etme çabalar›n›n yan›nda, üniversite içinde akademik personel taraf›ndan uygulanan psikolojik fliddet, kemalist-ulusalc›-floven söylemlerle birlikte yükselen devrimci sese kulak verme hususunda politizasyon sorunu olan gençli¤e gözda¤› veriyor ve özgürlük korkusu yarat›yor. Bahsetti¤imiz faflist cephe, yaratt›¤› apolitik gençli¤i de -fiilen olmasa da- duyars›zlaflt›rarak yan›na al›yor. Devletin yaratt›¤› toplumsal paranoyan›n da etkisiyle bu faflist cephe, meflruluk kazan›yor. Bask›lara karfl› yap›lan hukuki giriflimler sonuçsuz b›rak›l›yor.

Bas›n aç›klamas› yapmak bile taflrada bafll› bafl›na bir ifltir.Ayr›ca Türkiye’nin taflra flehirleri öyle yaz›s›z bilinmez kanunlarla yönetilir ki insan çileden ç›kar..Gece 9 ‘dan sonra d›flar›da dolafl›yorsan›z size kimli¤iniz sorulur; baflka bir ülkede san›rs›n›z kendinizi..Polis kimseyi d›flar›da görmek istemez geceleyin. Gece “kara adamlar›nd›r” taflrada. Yine ayn› cephe, muhafazakâr bir tutum sergileyerek de halihaz›rda gerici olan halk›n deste¤ini al›yor. Devlet taraf›ndan öylesine sistematik bir bask› terörü gelifltirilmifltir ki, devrimci-ilerici gençli¤in üniversite içinde bir ö¤renci hareketi yaratmak olan misyonu faflist cephe ile mücadeleye evriliyor. Burada hareketi örgütleyenlerin yapt›¤› hatalardan biri bask›lar› içsellefltirmek, di¤eri ise faflizmi s›radanlaflt›rmakt›r. Bu iki cephe aras›nda devrimci ilerici gençli¤e önderlik edecek olan bizler, gençlik muhalefetini en do¤ru noktaya tafl›mal› ve bu cephelerden uzak durarak mücadele içinde faflizme karfl› da ses yükseltebilmeliyiz. Ö¤renci hareketini örgütleyen gençler olarak bize her yerden sald›ran sisteme karfl› kararl› ve sa¤lam bir durufl sergileyip hareket alan›m›z olan üniversitelerde güçlü ve etkili bir yönelim oluflturman›n koflullar›n› zorlamal›y›z. Biz devrimci gençlerin bu yönelimi olufltururken bulundu¤umuz flehrin öz-

nel flartlar›n› gören bir yerden politika üretmemiz gerekir. Politik ajitasyon ile yap›lan bask›lar› teflhir ederek bütün bu sindirme politikalar›n› birer propaganda arac›na dönüfltürmek gerekir.

Faflizme Karfl› Mücadelenin G›das› Devrimci Dayan›flmad›r! Taflrada bizi faflizmin bo¤uculu¤undan ve bask›s›nda kurtaracak yegâne yol devrimci dayan›flmad›r. Sindirme politikalar›n›n bu kadar yo¤un yafland›¤› taflra üniversitelerinde bask› alt›nda gelifltirilen dayan›flma ruhunun da etkisiyle dostluk ba¤lar› çok güçlüdür. Bu güç baz› kritik dönemlerde örgütsel mücadelede sorunlar yaratabilmektedir.. Bu sorunlarla karfl›laflmamak için bask› ortam›nda geliflen bu dostluk iliflkilerini yönlendirecek; yani bu kitleye yön verebilecek militan kadrolar›n taflra üniversitelerinde artmas› gerekmektedir.


(Konferans›m›z) özgürlükçü GENÇL‹K

15

Özgürlükçü Gençlik 1. Konferans›na Giderken...

ÖZGÜRLÜK ‹Ç‹N B‹R ADIM DAHA!

Bahar mevsimi topra¤›n ölü katmanlar›n›n canlanan do¤ayla beraber çatlamas›n› simgeler. Coflku verici bir canl›l›k ve haz›rl›klar görkemli bir 1 May›s’ta ete kemi¤e bürünür. 2010 May›s’› bize bununla birlikte, bir ilki gerçeklefltirece¤imiz önemli bir efli¤i ifade ediyor. Bahar›n do¤urgan gücüne k›z›l cemreler düflürece¤imiz konferans süreci için kollar› s›v›yoruz. Ulafl Taflflttekin

S

istemin sald›r›lar› karfl›s›nda gençli¤in içinde bulundu¤u ç›kmazlara alternatif üretmenin oda¤› olarak Özgürlükçü Gençlik’in bugüne kadar att›¤› tohumlar›n büyüyüp yeflermesi, art›k dostlar›m›za umut ve güven verirken, düflmanlar›m›z estirdi¤imiz rüzgar›n u¤ultusundan tedirgin olmaya bafll›yorlar. ‹çinde bulundu¤umuz aflamada, 2006’da bafllayan yolculu¤umuz ard›nda b›rakt›¤› pek çok deneyimin ›fl›¤›nda yeni ad›mlar›n ve hamlelerin efli¤inde bulunuyor. Bugüne kadar yapt›¤›m›z kamplar, e¤itimler ve eylemler sonucunda biriktirdiklerimiz yeni tart›flmalar dahilinde anlamland›r›lmaya ihtiyaç duyuyor. 15-16 May›s tarihlerinde ‹stanbul’da gerçeklefltirece¤imiz konferans›m›z, örgütsel olarak içinde bulundu¤umuz bu ihtiyaç dahilinde flekilleniyor. Sistemin dört koldan sald›r›lar› karfl›s›nda, nas›l bir perspektif dahilinde çal›flma yürütece¤imizin tart›flmas›n› s›k s›k yürüttük. Bu tart›flmalar, rotam›z› belirlememizde hem çeflitli sapmalar›n olmamas›, hem de bugünün ihtiyac› olan mücadele biçimlerini belirleyebilmemizde büyük katk› sa¤lad›.

Gençlik Sermayenin Batakl›¤›na Çekilmek ‹steniyor Üniversitelerin ö¤renciler aç›s›ndan kamusal bir “kurtar›lm›fl alan” olmaktan uzaklaflt›¤›, her geçen gün flirketlerle daha hafl›r neflir hale geldi¤i, bunun bir sonucu olarak gençli¤in s›n›fsal olarak h›zla iflçilefltirildi¤i bir dönüflüm sürecinin ad›mlar› sermaye taraf›ndan at›l›yor. Kariyer günleri, teknoparklar, çeflitli projelerle gençlik teslim al›nmaya çal›-

fl›l›yor. Bir yandan insanlara bu gül bahçeleri vaadedilirken, bunun öyle ucuza olmayaca¤› da hat›rlat›l›yor. ‹nsanlara gül bahçesi olarak vaadedilenlerin alt›nda yatan ise insan ihtiyac› de¤il sadece ve sadece piyasan›n karl›l›k getirici kurallar›n›n uygulanmas›. Bu ad›mlar›n hayata geçirilebilmesinin en önemli yolu ise bu çok “meflru” oyunu bozmak isteyenlerin bir biçimde etkisiz hale getirilmesinden geçiyor.

Daha Kitlesel ve Daha Militan Bir Mücadele! E¤itim, piyasan›n ihtiyaçlar› do¤rultusunda piyasaya paralel olarak flekilleniyor. Dolay›s›yla sistem karfl›s›nda bir bayrak gibi dalgaland›rd›¤›m›z antikapitalist bak›fl aç›m›z›n karfl›s›nda durdu¤u -cinsiyetçilik, do¤an›n tahrip edilmesi, militarizm vb.- ögelerin neredeyse bütün uzant›lar› e¤itimin örgütleniflinde ve gençli¤in içine çekilmeye çal›fl›ld›¤› batakl›kta mevcut durumda. Mücadelemizi en bafl›ndan beri yaflad›¤› an› politiklefltirip, bütünle sa¤l›kl› bir iliflki kurabilen bir tarzla tarif ettik. Alternatif bir gençlik, alternatif bir üniversite ve alternatif bir lise anlay›fl› her zaman kendilerinden fazlas›n› gereksinen talepler oldu ve karfl›s›nda adres olarak sistemin bütününü buldu. Dolay›s›yla baflta Türkiye’deki olmak üzere, tüm dünyadaki emekçilerin ve ezilenlerin gündemlerini kendi gündemimiz kabul ettik. Kürt, Arap, Ermeni bütün uluslar›n, Alevi, Sünni, Hristiyan bütün inançlar›n kardeflçe yaflam›n›, toplumsal cinsiyet rolleri karfl›s›nda kad›n kurtuluflunu, kültürel yozlaflma karfl›s›nda alternatif bir kültür-sanat paradigmas› ör-

meyi, do¤an›n talan›na karfl› ekolojik bir mücadele perspektifini temel ald›k.

Özgürlükçü Gençlik Sistemi Alt Etmek ‹çin Mücadeleye Ça¤›r›yor Bütün bunlar›n yol göstericili¤inde konferans›m›z› hem bir gençlik örgütü olarak kendi konumlan›fl›m›z› de¤erlendirece¤imiz, hem de karfl›s›nda mevzilendi¤imiz güçlerin konumlan›fl›n› tahlil edece¤imiz bir platform olarak tasavvur etsek yanl›fl bir tan›mlama yapm›fl olmay›z. ‹çinde bulundu¤umuz durum itibariyle gerek sistemle kurdu¤umuz iliflkinin gerilimi gerekse ulaflt›¤›m›z olgunluk düzeyi Özgürlükçü Gençlik’i mevcut durumun nesnelli¤ini analiz etmeye ve bu do¤rultuda gerekli yönelimleri belirleme gereksinimiyle karfl› karfl›ya getiriyor. Sermayenin içinde bulundu¤u ekonomik kriz, iktidar›n içinde bulundu¤u siyasi krizle birleflince krizin yönetilememesi riskine karfl› haz›rda bekletilen “sopa”n›n her f›rsatta meflru taleplerimiz karfl›s›nda bafl›m›za vurulmas› tehdidiyle y›ld›r›lmaya çal›fl›l›yoruz. Görülen o ki; hayat, mücadele ateflinin harlanca¤› günlere gebe. Bu konferans›, sistemin yaratt›¤› anaforlara karfl› mücadelemizi daha kitlesel ve daha militan bir eksene yerlefltirmemizde önemli bir milat olarak görmemiz gerekiyor. Ak›nt›ya karfl› yolculuk ivme kazanarak sürü-

yor. Art›k daha usta yüzmemiz, kulaçlar›m›z› daha ciddi bir öz disiplinle atmam›z gerekiyor. Hayat karfl›s›nda hata yapma flans›m›z›n azalmas› kendimizi daha ciddi ve ne yapt›¤›n› bilen, ayn› zamanda da kararl›l›¤›ndan bir ad›m geri atmayan bir eksene yerlefltirmemizi zorunlu k›l›yor. Biriktirdiklerimizi flekillendirece¤imiz önemli bir u¤rak olarak konferans haz›rl›k sürecini bu konsantrasyonla örece¤iz. Konferans› bir ya da birkaç “gün”le s›n›rl› bir toplant› olarak de¤il; hem öncesi, hem de sonuçlar› bak›m›ndan çeflitli sorumluluklar yükleyen bir “süreç” olarak ele almak gerekiyor. Aynen dünden bugüne bu konferans› haz›rlayan süreç gibi, bugünden konferansa kadar geçecek zaman dilimi, f›rsatlar› do¤ru biçimde de¤erlendirmek bak›m›ndan önem tafl›yor. Bu süreçten beklentimiz olan gerçekçi ve devrimci hedefleri ancak öncesinde yapaca¤›m›z bir çal›flmayla gerçeklefltirebiliriz. Bahar mevsimi topra¤›n ölü katmanlar›n›n canlanan do¤ayla beraber çatlamas›n› simgeler. Coflku verici bir canl›l›k ve haz›rl›klar görkemli bir 1 May›s’ta ete kemi¤e bürünür. 2010 May›s’› bize bununla birlikte, bir ilki gerçeklefltirece¤imiz önemli bir efli¤i ifade ediyor. Bahar›n do¤urgan gücüne k›z›l cemreler düflürece¤imiz konferans süreci için kollar› s›v›yoruz. K›v›lc›m Yürekte, Özgürlük Kavgada!

Ak›nt›ya karfl› yolculuk ivme kazanarak sürüyor. Art›k daha usta yüzmemiz, kulaçlar›m›z› daha ciddi bir öz disiplinle atmam›z gerekiyor.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Bar›fl Köprüsü)

16

GENÇ SEN BARIfiA KÖPRÜ OLACAK Eski bir hikaye yeniden anlat›lmaya bafllan›yor. Anlatanlardan devral›nan bayrak umutla ve sorumlulukla ileri do¤ru tafl›n›yor. Devrimci Gençlik Köprüsü yeniden infla ediliyor. Ali Tektafl

Bar›fla Köprü Projesi geçmiflin miras›na sahip ç›kan Kürt sorunu üzerinden taraf olanlar›n bir araya gelmesi ile gündeme geldi. ‹stanbul’da onlarca sanatç›n›n kat›l›m›yla gerçeklefltirilen konserde binler bir araya gelerek hep bir a¤›zdan kardefllik türküleri söyledi. Konserden elde edilen gelirle köprünün yap›lmas› planlan›yor. Ö¤renci Gençlik Sendikas› olarak biz de projede yer alan kurumlar›n aras›na dahil olarak taraf›m›z› seçmifl olduk. fiimdiye de¤in proje ile kurdu¤umuz iliflki zay›f olsa da bundan sonras› için umutluyuz.

E

ski bir hikaye yeniden anlat›lmaya bafllan›yor. Anlatanlardan devral›nan bayrak umutla ve sorumlulukla ileri do¤ru tafl›n›yor. Devrimci Gençlik Köprüsü yeniden infla ediliyor. Türkiye toplumsal muhalefetine ideolojik, teorik, politik alanda zemin sa¤layan 68 hareketinin öncülü¤ünde yak›lan bar›fl fifle¤i hala gökyüzünü ayd›nlat›yor, bilinçlerimize umut saç›yor. 1969 senesinde dönemin devrimci üniversitelileri, yap›m› gündemde olan Bo¤az Köprüsü’ne karfl›’Bo¤az’a de¤il Zap’a köprü’ diyerek Hakkari’ye do¤ru yola ç›karlar. Bir yanda ola¤anca zenginli¤iyle ‹stanbul ve ‹stanbul’a yap›lan yat›r›mlar bir yanda da Zap suyunda köprü olmamas›ndan kaynakl› ölen insanlar! Che’nin yolundan gitmifltir devrimci gençler. Che de arkadafllar›n›n oturdu¤u mahallelerin olanaks›zl›klarla kendi yaflam alanlar›n›n olanaklarla dolu oldu¤unu görünce mahallesinde bulunan lambalar›k›ra k›ra dönmüfltür eve bir akflam üstü. Genç Che kendi imkanlar›na baflkalar›n›n da sahip olmas› gerekti¤ine inanm›fl fazladan birfleyi kabul etmeyerek kendi yolculu¤unun önünü açm›flt›r. 68 Gençli¤i de yaflad›klar› flehirlerin imkan›n› hep gözard› edilmifl co¤rafyan›n sömürülmesi üzerinden yap›ld›¤›n› bilerek s›n›fsal temelde tercihlerini yapm›fllard›r. Zap Köprüsü 1999 senesinde bombalanarak ortadan kald›r›lm›flt›r. Köprünün temeline at›lan bomba asl›nda devrimci gençlerinin amac›na yap›lm›fl bir sald›r›yd›. Kürt sorununda çözümün resmi ideolojinin dayatt›¤› imha ve inkar üzerinden de¤il halklar›n birbirini kucaklamas›ndan bar›fl ve kardefllikten geçti¤ini bilen genç yürekler Zap’a ayn› zamanda bir kardefllik köprüsü infla etmifllerdi. Bugün de ekmek gibi su gibi bar›fla ihtiyac›m›z var. Bir yandan aç›l›m tart›flmalar› sürerken di¤er yandan Kürt halk› üzerindeki bask›lar artmaya devam ediyor. 12 yafl›nda bedenine 13 kurflun s›k›larak öl-

dürülen U¤ur Kaymaz, havan topu ile katledilen Ceylan Önkol, Enes, Ata, Ayd›n Erdem… Bir yanda seçimler di¤er yanda seçilenlerin art arda dizilmifl kelepçeli foto¤raflar›. Oysa en çok biz karfl› ç›kmal›y›z Ayd›n kardeflimizin öldürülmesine. E¤er bat›dan hay›r diyemezsek orada analar›n gözyafllar› hiç dinmeyecek. Bar›fla Köprü Projesi geçmiflin miras›na sahip ç›kan Kürt sorunu üzerinden taraf olanlar›n bir araya gelmesi ile gündeme geldi. ‹stanbul’da onlarca sanatç›n›n kat›l›m›yla gerçeklefltirilen konserde binler bir araya gelerek hep bir a¤›zdan kardefllik türküleri söyledi. Konserden elde edilen gelirle köprünün yap›lmas› planlan›yor. Ö¤renci Gençlik Sendikas› olarak biz de projede yer alan kurumlar›n aras›na dahil olarak taraf›m›z› seçmifl olduk. fiimdiye de¤in proje ile kurdu¤umuz iliflki zay›f olsa da bundan sonras› için umutluyuz. Temmuz ay›nda hayata geçirilmesi düflünülen projeye kadar çeflitli özgün fikirler etraf›nda çal›flmalar örgütlemek, binlerce ö¤renci arkadafl›m›za Zap Köprüsü’nün tarihini anlatmak, yüzlerce arkadafl›m›z› Hakkari’ye götürmek boynumuzun borcu. Genç Sen kuruldu¤u günden bu yana onlarca ö¤renci sorununa müdahil olan/ müdehale eden pozisyonda kendini varetti. Gün geldi harçlara yap›lmas› düflünülen % 500 zamm› geri

çektirmek için sokaklar› zapt etti. Gün geldi Aleksis için eylemler gerçeklefltirdi. Formasyon hakk› için Denizli’de kampüsleri doldururken Anadolu Üniversitesi üzerinde estirilen faflist bask›lara karfl› y›lmadan direniyoruz. Ö¤renci sorunlar› temelinde çal›flmalar yürüten sendikam›z akademik demokratik taleplerden biri olan Anadilde E¤itim hakk› için kendi iç tart›flmalar›n› yürüterek kapsaml› çal›flmalar yapma karar› ald›. Tutarl› bir politik hat infla etmek ve hak kazanmaya kilitlenmek yürüttü¤ümüz faaliyetin ana konusu olmufl durumda. Bir yandan Anadilde E¤itim hakk› için çal›flmalar yürütmek di¤er taraftan sorunun temeline dair düflüncelerimizi politik çal›flmam›z›n konusu haline getirmemiz gerekiyor flüphesiz. ‹flte tam da bu noktada Türk ve Kürt gençlerini, Arap, Laz, Çerkez gençlerini, bat› ile do¤unun gençlerini bir araya getirmek hedefi günün anlam›na uygun bir hatt› ifade ediyor. Tarihsel ba¤›n› kuvvetli bir flekilde kurdu¤umuz ayn› zamanda bugüne dair sözümüzü de söyledi¤imiz bir çal›flma olacak Bar›fla Köprü. Uzak diyarlara do¤ru bir yolculu¤a ç›k›yoruz. Amac›m›z kardeflli¤e dair örnekler yaratmak. Tekel çad›rlar›nda birçok ulustan iflçinin kurdu¤u dostlu¤un örne¤ini kampuslerde yaratmak. Yolumuz aç›k Olsun…


(Çocuklar) özgürlükçü GENÇL‹K

17

B‹R HALKIN ÇOCUKLARI Kayhan Nar

B

ir halk, y›llard›r savafl içerisinde yaflam›n› sürdürmeye çal›fl›yor, köyleri boflalt›l›yor, topraklar› talan ediliyor, evleri yak›l›yor. En önemlisi dili, kültürü, varl›¤› yok say›l›yor, inkâr ediliyor. Kürt halk›ndan bahsediyoruz. Sürdürülen kirli savaflta kendi dili, varl›¤› için mücadele veren; onca bask›ya, zulme, öldürmelere karfl› hala elleri zafer iflaretiyle meydanlar› dolduran; bar›fl›, kardeflli¤i, demokrasiyi isteyen bir halk ve bu halk›n çocuklar›... Okula gidebilmek için onlarca kilometre yol yürümek zorunda kalan, geceleri kurflun sesleri alt›nda uyumaya çal›flan, her an evleri bas›l›p ailesinin götürülmesi kayg›s›yla yaflayan, tanklar›n tüfeklerin gölgesinde oyun oynayarak büyüyen Kürt çocuklar›…

Halklar›n Tarihi Yaz›ld›¤›nda... Halklar›n tarihi yaz›ld›¤›nda bugün egemenlerin yazd›¤› tarih alt-üst olacak. Ülkemizde çocuklara “terörist” muamelesi yapan esas teröristlerin halklar›n tarihinde birer “Nemrud” olarak geçece¤i kesin. Dünya kuruldu¤undan beri, yaz›s›z tarihin temel kanunlar›ndan biri çocuklar›n masumiyeti üzerine olan kanundur. Ama dünyan›n “medeni” bütün devletlerinde do¤an›n temel kanunlar› es geçildi¤i gibi, çocuklar üstüne olan› da yok say›lm›flt›r. TC de kendini ça¤dafl muass›r medeniyet yolunda aday kabul etti¤i için olacak ki Kürt çocuklar›na “medeniyetin” gerektirdi¤i muameleyi yap›yor.

TMK ve Çocuklar Diyarbak›r’da 2006’da yaflananlar›n üzerinden 4 y›l geçti. 9’u çocuk 14 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤i olaylar s›ras›nda Baflbakan Erdo¤an’›n “Kad›n da olsa çocuk da olsa gere¤i yap›lacakt›r” sözlerinin ard›ndan TMK’da bir haftada de¤ifliklik yap›larak çocuklara A¤›r Ceza Mahkemeleri’nin yolu aç›ld›. 2006’dan bu yana binlerce çocuk “terör suçu” nedeniyle gözalt›na al›n-

d›, tutukland› ve haklar›nda mahkûmiyet karar› verildi. 14 kifliyi vuran güvenlik güçleri soruflturmaya bile al›nmad›lar. Kanunla ihtilafa düflen çocuklar, kamuoyunda onlara yöneltilen suçlar nedeniyle “tafl atan çocuklar” olarak an›ld›lar. 2006’da yap›lan bu de¤ifliklikle, çocuklar DGM’ler yerine kurulan özel yetkili mahkemelerde yarg›lan›yorlar ve verilen cezalar TMK’n›n 5. Maddesi uyar›nca yar› oranda artt›r›l›yor. Cezalar›n üçte ikisini de¤il, dörtte üçünü çekiyorlar. Çocuklara verilen cezalar baflka tedbirlere de çevrilmiyor. Oysa Türkiye’nin bile taraf› oldu¤u BM Çocuk Haklar› Sözleflmesinin 40. Maddesi flöyle der: “Çocuklar için adli tedbirlere baflvurmadan önceki tedbirler öngörülecek ve hapis ya da para cezas› verme en son çare olacak, çocuklar›n yarar› ise her zaman üstün tutulacak.” Bu kurallar çocuklar›n tutuksuz yarg›lanmalar›n› öngörmekte, tutuklama en son çare ve k›sa olmal›d›r, demektedir. BM ve benzeri kurulufllar›n sözleflmelerinde geçen bu maddelerin uygulanabilirli¤ini inceledi¤imizde hayalci oldu¤umuzu biliyoruz ama hat›rlamadan da geçemedik. BM ve benzerlerinin çocuk ölümlerinden birebir sorumlu oldu¤unu elbette biliyoruz. 2010 y›l› itibariyle ülkemizde 28 bin çocuktan binlercesi, TMK’da yap›lan de¤ifliklik nedeniyle a¤›r suçlamalarla yarg›lanarak, onlarca y›l a¤›r hapis cezas›na çarpt›r›lm›flt›r. fiimdi yafllar› 12 -17 aras›nda de¤iflen bu çocuklar› terörist ilan eden zihniyete sormak gerekir: “Bu çocuklar›n tafl atma nedenleri nedir?” Sak›n cevap, y›llard›r yürütülen bu kirli savaflta bir halk›n onur mücadelesi vermesiyle ilgili olmas›n. Baz› olaylar› hat›rlayal›m: Çobanl›k yapan dokuz yafl›ndaki Ceylan’›n bedeninde patlayan havan topu, 12 yafl›ndaki U¤ur Kaymaz’› terörist diye 13 yerinden kurflunlamak, 15 yafl›ndaki çocu¤un polis taraf›ndan herkesin önünde elini k›rmak ve daha bunlar gibi say›s›z olaylar… Bunlar cevap olabilir mi

sordu¤umuz soruya. Evet, cevap sayd›klar›m›z ve sizin akl›n›za gelen onca insan haklar› ihlalleridir. Kusura bakmay›n kravatl› canavarlar, siz insanlar›n insanl›¤›yla oynarken gelece¤i kuracak eller size gül atmayacakt›r. Siz istedi¤iniz kadar hapislere t›k›n çocuklar›. Bütün çocuklar› cezaevine s›¤d›ramazs›n›z ki!

Halklar Yan Yana Gelmelidir Filistin’deki çocuklar› kahraman olarak niteleyenler, Kürt çocuklar›na hain damgas›n› vurmaktad›r. Hepimiz biliyoruz ki bu çocuklar, Kürt sorunun bir parças›, hatta sonucudur. TMK, AKP’nin demokratik aç›l›m yalan›n› çok aç›k ortaya koymaktad›r. Diyarbak›r, Hakkâri, Dersim baflta olmak üzere tüm Kürt co¤rafyas›nda, Newroz’da toplanan milyonlarca insan da bu demokratik aç›l›m yalan›na inanmad›klar›n› tekrar göstermifllerdir. Kürt halk›n›n ve TMK ma¤duru çocuklar›n yaflad›¤› sorun bar›fltan yana, adil gelecekten yana olanlar›n sorunudur. TC’nin efendileri TMK ma¤duru çocuklarla ilgili çözüm paketleri haz›rlarken hiç sanmay›n ki içlerindeki “hümanizma” hortlad›. Bu efendiler kendi ya¤ma sofralar›ndan ve kurduklar› saltanatlardan baflka fleyler düflünmezler. Biliyorlar ki TMK ile içeri att›klar› çocuklar bir gün d›flar› ç›kt›klar›nda flehirler onlara dar gelecektir. Daha önce Ermeniler, Aleviler ve di¤er tüm halklar ve inançlar üzerinde yap›lan katliamlardan beslenen zihniyet, kendi varl›¤›n› bu çat›flmalar üzerinde var eden zihniyettir. Halklar› ve çocuklar›n› yurtlar›ndan süren, Hrant Dink gibi “güvercinleri” ac›madan çocuk yafltakilere vurduran, inançlar› yüzünden insanlar› linç ettiren, topyekun halklar üstünde gericili¤i k›l›ç gibi salland›ran, halklar› tasfiye etmeye çal›flan ve birbirine düflüren, Kürt halk›n›n çocuklar›n› tafl att›klar› için cezaevlerine dolduran bu zihniyeti yendi¤imiz zaman, gerçek bir kardefllik damar›n› oluflturabiliriz. O yüzdendir ki

tüm halklar yan yana gelerek bu zihniyete karfl› savaflmal›d›r.

Halklar›n tarihi yaz›ld›¤›nda bugün egemenlerin yazd›¤› tarih alt-üst olacak. Ülkemizde çocuklara “terörist” muamelesi yapan esas teröristlerin halklar›n tarihinde birer “Nemrud” olarak geçece¤i kesin. Dünya kuruldu¤undan beri, yaz›s›z tarihin temel kanunlar›ndan biri çocuklar›n masumiyeti üzerine olan kanundur. Ama dünyan›n “medeni” bütün devletlerinde do¤an›n temel kanunlar› es geçildi¤i gibi, çocuklar üstüne olan› da yok say›lm›flt›r. TC’de kendini ça¤dafl muass›r medeniyet yolunda aday kabul etti¤i için olacak ki Kürt çocuklar›na “medeniyetin” gerektirdi¤i muameleyi yap›yor.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Kad›n)

18

8 Mart’›n 100. Y›l›nda Yine Yeniden Sokaklardayd›k! ~ ‹STANBUL ~ 100. y›l›nda 8 Mart, ‹stanbul’da oldukça coflkulu kutland›. 5 Mart Cuma günü Özgürlükçü Gençlik Derne¤i’nden kad›nlar›n TMMOB’de düzenledi¤i panelde 8 Mart’›n tarihçesi, kad›n hareketi tarihi ve toplumsal cinsiyet tart›fl›ld›. Kad›nlar›n mitingi 6 Mart Cumartesi günü Kad›köy’de oldu. fiiddetli ya¤mura ra¤men binlerce kad›n alandayd›. Kad›n örgütlerinden, çeflitli demokratik kitle örgütlerinden ve partilerden kad›nlar alan› doldurdu. Kad›n Eme¤i Kolektifi, “Bedenimiz, Eme¤imiz Kimli¤imiz Bizimdir” yazan pankartla yürüdü. 8 Mart gecesinde ise geleneksel kad›n yürüyüflü ‹stiklal Caddesi’nde gerçekleflti. Oldukça kalabal›k ve coflkulu geçen yürüyüflte kad›nlar Taksim tramvay dura¤›ndan sokak e¤lencesi için Tünel’e kadar yürüdüler.

~ HATAY ~ Antakya’da bu y›l ilk kez bir kad›n mitingi gerçeklefltirildi. Daha önceki y›llarda alan eylemleri ve kitlesel bas›n aç›klamalar› biçiminde geçen kutlamalar bu y›l görkemli bir mitinge dönüfltü. 8 Mart’›n 100.y›l›nda 1000 kad›n alandayd›. “Bedenime, Eme¤ime, Dilime Dokunma” pankart›yla kitlenin büyük bir bölümünü oluflturan Kad›n Eme¤i Kolektifi’nden kad›nlar coflkular›yla dikkat çekti. Arab›yla, Kürdüyle, Türküyle, Ermenisiyle kad›nlar alanlarda özgürlükleri için sloganlar hayk›rd›. Ayr›ca Kad›n Eme¤i tiyatro grubu kad›n dayan›flmas›n›n gere¤ini anlatan bir oyun sergiledi.

~ SAMANDA⁄ ~ Samanda¤l› kad›nlar 8 Mart’›n 100. y›l›nda alanlardayd›. Gelenekselleflen 8 Mart eylemi Samanda¤ Kad›n Platformu taraf›ndan Oytun Alan›’nda gerçeklefltirildi. Yaklafl›k 150 kiflinin kat›ld›¤› eylemde kad›nlar özgürlükleri için, emeklerinin görünür k›l›nmas› için, bar›fl için sloganlar›n› hayk›rd›, z›lg›tlar›n› çekti, halaya durdu. Miting havas›nda geçen bas›n aç›klamas›ndan önce sokakta kad›n flark›lar› çal›nd›. Platformu ad›na aç›klama yapan D‹SK üyesi Fatma Dadük “8 Mart kad›nlar›n hediyeler al›p verdi¤i, kafelerde kutlad›¤› s›radan bir gün de¤ildir. Kad›nlar›n küllerinden do¤an bir mücadele günüdür. Bugünü bize yaratanlara selam olsun” dedi. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan çekilen halaylarla eylem sona erdirildi.

~ ADANA ~ 8 Mart Adana Kad›n Plat-formu etkinlikleri 1 Mart’ta kad›n tutsaklara kart atma eylemi ile bafllad›. Kad›nlar, eylemden sonra mitinge ça¤r› bildirilerini da¤›tt›lar. 7 Mart’ta yaklafl›k 4 bin kad›n›n kat›ld›¤› miting yap›ld›. 8 Mart akflam› kad›nlar iki etkinlik yapt›. Önce Adana’da son aylarda öldürülen Tu¤çe, Demet, Ebru ve Derya adl› kad›nlar› anmak amac›yla mumlu ve meflaleli eylem yap›ld›. Daha sonra da “fiiddete Karfl› Ellerimizi Birlefltiriyoruz” eyleminde kad›nlar ellerini boyayarak bez üzerine bask› yapt›lar.

~ MERS‹N ~ Dünya Kad›nlar Günü et-kinlikleri 28 fiubat’ta “Hayk›r›fl” adl› kad›n oyunuyla bafllad›. 1 Mart’ta da tutuklu kad›nlara kart gönderimi ve bas›n aç›klamas› yap›ld›. 4 Mart’ta ise “Mor Y›llar” film gösterimi vard›. 5 Mart’ta sebze meyve hal kompleksinde, ARBEL fabrikas›nda çal›flan kad›nlara bildiri ve karanfil da¤›t›m›, 6 Mart’ta kent merkezinde Kad›n Platformu pankart› arkas›nda bütün platform bileflenlerinin döviz ve pankartlar›n› tafl›d›klar› bir yürüyüfl yap›ld›, yürüyüfl halaylarla sona erdi. 8 Mart saat 17.30’da Mersin Kad›n Platformu olarak bir meflaleli yürüyüfl gerçeklefltirildi. Ayr›ca Kad›n Eme¤i Kolektifi, 28 fiubat’ta kahvalt›, 6 Mart’ta pazarda ve mahallelerde bildiri da¤›t›m› ve 7 Mart’ta Ayd›nl›kevler Mahallesi’nde Haçova Kültür Derne¤i’nde “Kad›n›n Yasadaki Yeri” konulu panel gerçeklefltirdi.

~ ESK‹fiEH‹R ~ Eskiflehir’de 8 Mart etkinlikleri, Eskiflehir Demokratik Kad›n Platformu (EDKP) olarak gerçeklefltirildi. 8 Mart çal›flmas› 5 Mart’ta 8 Mart’a ça¤r› niteli¤indeki bildirilerin da¤›t›lmas›yla bafllad›. Bildiriler Üniversite’de ve Eskiflehir’in en ifllek caddelerinde da¤›t›ld›. 6 Mart’ta ise Kad›n Eme¤i Kolektifi’nden kad›nlar 8 Mart için ç›kard›klar› özel say›n›n da¤›t›m›n› Anadolu Üniversitesi yemekhanesi önünde gerçeklefltirdiler. 7 Mart’ta kad›nlar, Hamamyolu’nda Kad›n Kürsüsü kurdu. 8 Mart’ta ise saat 17.00’de bafllayan eylemde kad›nlar, 5 ayr› pankartla (EDKP imzal›) Hamamyolu’ndan bafllayarak Adalar’a kadar yürüdü.

~ SAMSUN ~ Bu y›l 8 Mart yine “Samsun Kad›n Buluflmas›” olarak kutland›. Önceki y›llar-

dan farkl› olarak bu y›l KESK’li kad›nlar da kat›ld›. 6-7 Mart’ta Samsun merkezinde bildiri da¤›t›ld›, eyleme ça¤r› yap›ld›. 8 Mart günü stand aç›ld› ve akflam saat 17.30’da yürüyüfl ve bas›n aç›klamas› yap›ld›. Yürüyüfl oldukça coflkulu ve kalabal›kt›. Etkinliklerde Kad›n Eme¤i Kolektifi’nden kad›nlar da yer ald›.

~ ‹ZM‹R ~ 8 Mart’›n 100. y›l› etkinlikleri, kad›nlar›n 1 Mart günü saat 12.30’da Eski Sümerbank önünde, cezaevlerinde tutulan kad›nlarla ilgili bas›n aç›klamas› ve kart gönderme eylemi ile bafllad›. Ayn› günün akflam› Buca Forbes’te kad›n yürüyüflü yap›ld›. 3 Mart’ta Ayr›mc›l›¤a Karfl› Kad›n Dayan›flmas› eylemi, 5 Mart’ta Güzeltepe’de, Çi¤li Kad›n Dan›flma Merkezi’nin güçlendirilmesi talebiyle imza masas› aç›ld› ve birçok yerde yoksulluk ve kad›n eme¤i temal› bildiri da¤›t›m› yap›ld›. 6 Mart Cumartesi günü ‹zmir Sanat Merkezi’nde, 8 Mart Kad›n Platformu’nun katk›lar›yla “Nigar” isimli dans gösterimi ve daha sonra Çi¤li Organize Sanayi’de Belediye Meclis salonunda kad›n iflçilerle birlikte, “Yoksulluk ve Kad›n Eme¤i” konulu sinevizyon gösterimi ve söylefli yap›ld›. Kad›n Eme¤i Kolektifi de “8 Mart’›n 100. Y›l›nda Yine Yeniden Özgürlük ‹çin Yürüyoruz” pankart› ile

alanlarda yerini ald›. 7 Mart Pazar günü, ‹zmir kad›n platformunun düzenledi¤i büyük kad›n yürüyüflü, mitingle taçland›.

~ DEN‹ZL‹ ~ 8 Mart etkinli¤i 4 Mart’ta kampüs içinde gerçekleflti. Aralar›nda Kad›n Eme¤i Kolektifi’nden kad›nlar›n da bulundu¤u genç kad›nlar, Özel Güvenlik Birimlerinin tüm müdahalelerine ra¤men yemekhanenin önünde pankart açarak, sloganlar eflli¤inde yürüdü. Eylem halaylarla son buldu. Yürüyüflten sonra da konferans salonunda “Demir Çeneli Melekler” adl› f›lm gösterildi.

~ D‹YARBAKIR ~ 8 Mart’›n 100. y›l›nda üç gün “Kad›n Kenti” ilan edilen Diyarbak›r’da, “Biz kad›nlar ortak mücadele ile özgür bir dünya yarataca¤›z” slogan›yla düzenlenen mitinge binlerce kad›n kat›ld›. Da¤kap› Meydan›’nda binlerce kad›n cinsel, s›n›fsal ve ulusal bask›lara karfl› taleplerini dile getirdi. Aralar›nda Bar›fl ve Demokrasi Partisi (BDP) Eflbaflkan› Gülten K›flanak, fi›rnak milletvekili Sevahir Bay›nd›r, ‹ran, Irak ve Suriye’den kad›nlar, feministler, çeflitli örgüt temsilcilerinin bulundu¤u binlerce kad›n ‹stasyon Meydan›’na yürüdü. Burada Gülten K›flanak kad›nlara bir konuflma yapt›.


(Kad›n) özgürlükçü GENÇL‹K

19

NASIL B‹R KADIN ÖRGÜTLENMES‹? Düflman›m›z erkekler de¤il, erkek egemen sistemdir. Erkeklerle ortaklaflabilece¤imiz karma paneller-e¤itim çal›flmalar› gibi eylemlilikler elbette olacakt›r. S›n›f mücadelesinde de alanlarda erkeklerle dayan›fl›yoruz ancak kad›n devrimini kad›nlar yapacakt›r..

Peri Çiftçi

Ö

zgürlükçü Gençlik Dernekleri’nin geleneksel k›fl kamplar› 2010’da da dört bölgede gerçekleflti. Her kampta oldu¤u gibi; s›n›f sorunu, ekoloji sorunu, edebiyat-sanat gibi vurgular›n yan›nda kad›n sorunu da unutulmad›. Kamptaki paylafl›mlardan ve geçti¤imiz 8 Mart deneyiminden yola ç›karak, kad›n mücadele tarihinde tart›fl›la gelen ve flimdiki mücadele hatt›m›z› belirleyen baz› temel ayr›mlardan ikisini ele almak istiyorum:

Neden Ba¤›ms›z Kad›n Örgütlenmesi? Bizler, sosyalist feminist kad›nlar olarak, verdi¤imiz mücadelede yaln›zca kad›nlar› müttefikimiz olarak kabul ediyoruz. Bu anlay›fl ço¤u zaman “ayr›mc›l›k” olarak alg›lan›yor ve kafl› oldu¤umuz bir davran›fl› göstermekle elefltiriliyoruz. Hatta elefltiriler, çizgimizi “AKP’nin haremlik-selaml›k anlay›fl›”yla efl tutmaya kadar gidiyor. Biz ise, ba¤›ms›z kad›n örgütlenmesinin gereklili¤ini flöyle aç›klayabiliriz: Kad›nlar olarak hayata erkeklerle ayn› noktadan bafllam›yoruz. Bebekli¤imizde “Hadi pipini göster”, “Aslan›m benim” sözleriyle pohpohlanm›yoruz. “Eve ekmek getirecek” de¤il, “Evde ekme¤i piflirecek” olarak görülürüz. Dolay›s›yla erkeklere göre özgüvenimiz azd›r ya da yoktur, daha az cesur ya da korka¤›zd›r, pasif ve çekingenizdir. Sosyal ve kamusal alan›n hiçbir yerinde kendini gelifltirebilme flans›m›z ayn› de¤ildir. Her fleyden önce kad›nlar, bir erke¤in tepkisinden, küçümsenmekten ya da yok say›lmaktan korkmadan, kimseden utanmadan, anlafl›laca¤›ndan kuflku duymadan düflüncelerini ifade edebilmelidirler. Birbirlerini anlayabilmeleri, ezilen konumda olduklar›n› bilince ç›kartmalar› ve mücadeleye karar vermeleri gerekmektedir. Kad›n sorunu, bu sorunun fark›nda olan erkeklerden çok, fark›nda olmayan kad›nlarla konuflulmal›d›r.

Kad›n-erkek aras›nda ataerkil sistemin yaratt›¤› bir ezme-ezilme iliflkisi vard›r ve s›n›f mücadelesinden de ö¤rendi¤imiz üzere bu iliflkiyi ancak ezilen kesimin örgütlü mücadelesi de¤ifltirebilir. Erkek, güçlü-ezen konumundad›r ve hiçbir iktidar kendi r›zas›yla egemenli¤inden vazgeçmeyecektir. Kad›n mücadelesini hakl› bulan ve hayatlar›ndaki kad›nlara nazik davrand›klar›nda, sayg› duyduklar›nda, yard›m(!) ettiklerinde erklikten ar›nd›klar›n› düflünen erkekler; genellikle kad›nlar›n kendileriyle eflit olmalar›n› istediklerini, bunun mücadelesinin birlikte verilmesi gerekti¤ini, böylelikle kad›nlara daha çok destek olabileceklerini ve daha h›zl› kazan›m elde edilece¤ini iyi niyetleriyle söylerler. Ancak bunun bir yan›lg› oldu¤unu kabul etmek gerekir. Çünkü erklik, günümüzde içine do¤du¤umuz, bilinci aflan bir yap›d›r. Kapitalist sistem içinde sosyalist bir iflletme kuruldu¤unu ve bunun sonucunu düflünün… Nas›l ki sistemi de¤ifltirmeden, onun döndürdü¤ü çarkta, onun kurallar› d›fl›nda kurulan her iflletme çökmeye mahkûm ise; ataerkil sistemin kendisi de¤iflmedikçe de içinde erklikten tamam›yla ar›nm›fl bir erkek bar›namaz ki; kad›n sorununa yönelik eylemlilikleri erkeklerle birlikte ören yap›lara bakt›¤›m›zda bu eylemlilikleri kad›nlardan çok erkeklerin yönlendirdi¤ini görebiliriz. Burada flu vurguyu yapmak önemli: Düflman›m›z erkekler de¤il, erkek egemen sistemdir. Bu çerçevede erkeklerle ortaklaflabilece¤imiz karma paneller-e¤itim çal›flmalar› gibi eylemlilikler elbette olacakt›r. S›n›f mücadelesinde de alanlarda erkeklerle dayan›fl›yoruz; ancak kad›n devrimini kad›nlar yapacakt›r...

Neden Pozitif Ayr›mc›l›k? “Amerika’da Afrikal›-Amerikal›lar ve Hispaniklerin dezavantajl› konumlar›na dair bafllatt›klar› mücadele ile pozitif ay-

r›mc›l›k Amerika yasalar›n›n ve toplumsal/siyasi/ekonomik döngünün içine girdi. Yasalar önünde eflit haklara sahip olduklar› iddia edilen gruplar, etnisite ya da cinsiyet ayr›mc›l›¤› dolay›s›yla vatandafll›k haklar›n› y›llard›r kullanam›yorlard›. Vatandafll›¤›n getirdi¤i haklar üzerinden mevcut kaynaklara ulaflamayan gruplar›n; e¤itim, istihdam alanlar›nda “kotalar” yoluyla öncelikli bir statü elde etmesi hedefleniyordu. Böylece uzun zamand›r bu alanlarda ayr›mc›l›¤a maruz kalan bu gruplar “beyaz Amerikal›lar”’a yak›n bir sosyoekonomik statüye kavuflabilirdi. Etnik kökenli bir mücadele alan› olan pozitif ayr›mc›l›k hak talepleri, 1970’ler 2. dalga feminizmiyle beraber Amerika’da feminist hareketin de mücadele alan›na giriverdi.”* Amerika’da 1970’lerin bafllar›nda bafllayan pozitif ayr›mc›l›k hak talepleri, Türkiye’de 1980’lerin sonlar›nda gündeme gelmifl. Seçimlerde kad›n adaylara öncelik tan›ma fleklinde belirmeye bafllayan pozitif ayr›mc›l›k, zamanla sol siyasette bütün ö¤retilmifl rollerden s›yr›larak kendini ifade etme iradesi gösteren kad›nlar›n, hem kendilerini ileri tafl›ma hem de kabu¤unu k›ramam›fl kad›nlar› da saflara çekebilme ad›na gerekli gördükleri bir hamle olmufltur. Kad›nlar›n kamusal alanda var olduklar› yerlerin azl›¤› göz önünde bulundurularak; her iki cinsin bulundu¤u alanlarda kad›na -nezaketen de¤il, bilinçli ve ideolojik bir tav›rla- öncelik ve ayr›cal›k tan›nmas›n› sa¤lamak kad›n mücadelesinin bir kazan›m› olmufltur. Bu da bir ayr›mc›l›k ya da kad›n› erkekten üstün gören bir tav›r de¤il, eflitlik talebinin pratikteki bir karfl›l›¤›d›r. Ba¤›ms›z bir sosyalist feminist kad›n örgütlenmesinin getirdi¤i pozitif ayr›mc›l›k gibi kazan›mlarla yolumuza devam ediyoruz. Kad›nlara sesleniyoruz: Ortak sorunlar›m›z›n çözümü için müttefik olma zorunlulu¤umuz art›k kaç›n›lmazd›r! *BÜ Dergisinin Kad›n Gündemi’nin Bahar 2008 tarihli 14. Say›s›ndan al›nm›flt›r.

Kad›n mücadelesini hakl› bulan ve hayatlar›ndaki kad›nlara nazik davrand›klar›nda, sayg› duyduklar›nda, yard›m(!) ettiklerinde erklikten ar›nd›klar›n› düflünen erkekler; genellikle kad›nlar›n kendileriyle eflit olmalar›n› istediklerini, bunun mücadelesinin birlikte verilmesi gerekti¤ini, böylelikle kad›nlara daha çok destek olabileceklerini ve daha h›zl› kazan›m elde edilece¤ini iyi niyetleriyle söylerler. Ancak bunun bir yan›lg› oldu¤unu kabul etmek gerekir. Çünkü erklik, günümüzde içine do¤du¤umuz, bilinci aflan bir yap›d›r.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Ekoloji)

20

EKOLOJ‹K KR‹Z DER‹NLEfi‹YOR Ömer ‹ncebacak

2

000’li y›llar Türkiye’de sermaye birikim sürecinin do¤a ve kültür varl›klar›n›n al›n›r-sat›l›r hale geldi¤i, sermayenin kaynak politikalar› için her türlü toplumsal hakk›n gasp edildi¤i; su, hava, toprak, orman, g›da gibi insani ihtiyaçlara ulaflma olana¤›n›n yok edildi¤i, ayn› zamanda bu varl›klarla toplumun ba¤›n›n kopart›ld›¤› ve bu ba¤lamda da ekolojik krizin en derin dönemecine girdi¤imiz y›llard›r. Çok uluslu flirketlere ve onlar›n yerli ortaklar›na a¤›r sanayi kollar›nda tan›nan imtiyazlar, hukuk d›fl› uygulamalar› da beraberinde getirmifltir. Türkiye’nin ucuz emek ve hammadde deposu olarak flirketlerin emrine sunulmas›, sermayenin hukuk düzenini yaratm›flt›r. fiimdiki sürece girdi¤imizde de sermayenin gece bekçili¤ini yapan AKP hükümeti ise yasalar›, sermayenin daha da rahatlamas› ve sömürü aya¤›n› geniflletebilmesi amac›yla geniflletmektedir. Sermaye, tahakkümünü kar›n› artt›rmak için iflçiler üzerinde kurdu¤u gibi, ayn› zamanda do¤a üzerinden de kurmaktad›r. Kapitalizmin kârlar›n› artt›rma iste¤ine ba¤l› olarak yaflad›¤›m›z ekolojik y›k›m, kapitalizmin kazayla ortaya ç›k›veren bir yan etkisi de¤ildir. Bu özellik, sistemin DNA’ s›na kaz›nm›flt›r. Bu özelli¤in do¤uraca¤› ekolojik y›k›mlar kaderine terk edilmifl, yoksullar›n daha da yoksullaflmas›na ve de do¤acak ekolojik felaketlerden bu kesimin daha da fazla etkilenmesine yol açacakt›r.

Ekolojik Krizde Yeni Boyut: GDO fiimdilerde Türkiye’deki halklar›n kulaklar›na aflina olan GDO’lar ile yani geneti¤i de¤ifltirilmifl organizmalarla karfl› karfl›yay›z. Geneti¤i de¤ifltirilmifl organizmalar, kendi türünden ya da kendi türü d›fl›ndaki bir canl›dan gen aktar›larak baz› özellikleri de¤ifltirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalard›r. Genleri, canl›lar›n kuflaktan kufla¤a geçen özelliklerini (hastal›klara dayan›kl›l›k veya yüksek verim gibi) flifreleyen birimler olarak düflünelim: Örnek olarak pamu¤a baflka türlerden (örne¤in çilekten), hatta bakterilerden (yani düpedüz mikroplardan) veya hayvanlardan özellikler aktararak (genlerle bu aktarma oluyor) güya daha verimli ve yine güya hastal›klara dayan›kl›, böylece daha az mücadele ilac› kullan›lacak bitkiler elde edilece¤i ileri sürülüyor. Ak›l almaz bir h›zla ilerleyen gen teknolojisi, art›k sadece bir araflt›rma alan› olmaktan ç›k›p sa¤l›ktan tüketti¤imiz besinlere, kulland›¤›m›z eflyalardan hayvanlar›m›za kadar birçok alanda hayat›m›za giriyor.

GDO’dan Önce Yeflil Devrim Vard›! Akl›m›za gelen sorulardan ilki, neden GDO’ya ihtiyaç duyuldu¤u oluyor. Sürdürülebilir tar›msal ekosistemler ve topra¤›n verimlili¤inin canland›r›lmas› gibi çal›flmalara gidilmiyor da, neden GDO’ ya bafl vuruluyor? Aç›klamam›za geçmeden önce hat›rlar›m›zda kalan ‘yeflil devrim’ den biraz bahsedelim. Geçti¤imiz dönemlerde “Yeflil devrimin” sözde konu ald›¤› ‘açl›¤a çare’ olma fakat özünde açl›¤a çare olmaktan daha çok açl›¤a sebep olacak bir süreçti. Yüksek verimli tohumlar›n,sentetik kimyasallar›n ve tar›m makinelerinin kullan›lmaya bafllamas›yla endüstriyel tar›m uygulamas›na hayat verilmifltir. Bu uygulamayla kapitalizm birim alandan daha fazla ürün elde edebilmenin d›fl›nda gayri ahlaki ifllemleri de s›ras›yla uygulam›flt›r. Tarlalar› fabrikalara dönüfltürmeyi amaçlayan ve bunun üzerinden yüksek rantlar elde etmeyi düflleyen sermayedarlar›n ceplerine girecek dolarlar yüzünden küçük çiftçiler, küçük üreticiler, yokluk içerisinde yaflamaya, halk sa¤l›ks›z g›dalar yemeye mahkum oluyor. Kapitalist üretim zihniyeti gezegende geri dönülmez, telafileri pek mümkün olmayan tahribatlara neden oluyor. Fakat uygulanan metotlar›n yetersizli¤i ve kapitalizmin doyumsuzlu¤u, endüstriyel tar›m›n da sermayedarlar nezdinde bir zaman sonra yetere ulaflamad›¤›ndan sistem içi alternatife gidilme yolunun görüldü¤ü ‘GDO hamlesi’ öne ç›k›yor.

GDO Kâr U¤runa Sofralar›m›zdaki Dehfletin Ad› GDO’ya dönecek olursak, Geneti¤i de¤ifltirilmifl organizmalarla yedi¤imiz besinler d›fl etmenlere karfl› (haflereböcek-virüs) daha koruyucu ve dayan›kl› hale getirilerek üretilen tohumlar›n verimlili¤inde art›fl hedefleniyor. GDO’lu ürünlerin üretim verimini bir veya iki kat›na ç›kar›lmas› hedeflenmektedir. Buradan yola ç›kt›¤›m›zda sermayenin düflledi¤i karlar› düflündü¤ünü görebiliyoruz. Bu ürünler elde edilirken geçtikleri aflamalardan ve nas›l elde edildiklerini inceliyelim: Transgenik (yani GDO’lu) bitkilerin alan olarak yüzde77’si herbisite (ot öldürücü ilaçlar) dayan›kl›l›k, yüzde 15’i böceklere dayan›kl›l›k, yüzde8’i her ikisine dayan›kl›l›k, yüzde 1’den az› ise virüslere dayan›kl›l›k içeriyor. Toplarsak yüzde 85’i herbisite dayan›kl›l›k göstermektedir. Bilmeyenler için biraz açal›m. Herbisitler otlar› öldürürken, ana bitkiye de (örne¤in pa-

Kapitalizmin kârlar›n› artt›rma iste¤ine ba¤l› olarak yaflad›¤›m›z ekolojik y›k›m, kapitalizmin kazayla ortaya ç›k›veren bir yan etkisi de¤ildir. Bu özellik, sistemin DNA’s›na kaz›nm›flt›r. Bu özelli¤in do¤uraca¤› ekolojik y›k›mlar, kaderine terk edilmifl yoksullar›n daha da yoksullaflmas›na ve de do¤acak ekolojik felaketlerden bu kesimin daha da fazla etkilenmesine yol açacakt›r.” muk veya m›s›r) zarar vermektedir. GDO’lu tohumu üreten ayn› zamanda herbisiti de üretmektedir.üretilen ürünün içerisinde bar›nd›rd›¤› toksik etkileri ve yarataca¤› alerjik reaksiyonlar düflünülmeksizin,kar marj›n›n artt›r›lmas› yönünde h›zla ço¤alan bu ürünler evlerimize kadar girip sofralar›m›zda yer buluyor. Tüketti¤imiz g›dan›n ne oldu¤unu, genlerinde neleri tafl›d›¤›n› gördü¤ümüzde dehflet içerisinde kal›yoruz. ‹nsan sa¤l›¤›n›n hiçe say›larak üretilen bu tohumlar›n genlerinin ne kadar tehlikeli sonuçlar do¤uraca¤› ve bilinmeyen kayg›lar yarataca¤› ortada, öylece durmaktad›r.

GDO Do¤an›n ve Sa¤l›¤›n Düflman›d›r Toprak tüm canl›lar›n besin ve hayat kayna¤›d›r. Bitkiler, insan ve hayvanlar›n, toprakta bitkilerin besin kayna¤›d›r. Çünkü bitkiler ihtiyaç duydu¤u inorganik besin ve suyu topraktan al›rlar. Topra¤›n canl›lara sa¤lad›¤› faydalardan biri de yer alt› sular›n›n süzülerek canl›lar›n kullanabilece¤i hale getirilmesidir (do¤al ar›tma). GDO’ nun bu yaflamsal alan›n kirletilmesinde bafl rolü ald›¤› kesindir. Uyguland›¤› alanda ciddi tahribatlara neden olan genlerinde tafl›d›¤› virüsler ve kimyasallardan kaynakl› topra¤›n kullan›labilirli¤ini azaltmas›, biyolojik çeflitlili¤in k›s›rlaflt›r›lmas› ve ar›t›lmas› beklenen içilebilir sular› içilemez hale getirdi¤i göz önüne al›nd›¤›nda GDO’ nun do¤urdu¤u zararlar›n telafisi mümkün olmayacakt›r. Canl›lar ile canl› varl›klar aras›nda ve canl›lar ile cans›z varl›klar aras›nda bir madde al›fl-verifli

iliflkisi ve uyumu tabiatta hayat bulur. Örne¤in, ormanlarda tüm bitki, hayvan ve mikroskobik canl›lar uyum içinde yaflar fakat bu ürünler tek kullan›ml›k olarak üretildi¤inden, do¤ada sürdürülebilirli¤ini koruyamaz. Böylelikle bir sonraki ekim zaman›nda ise üretici çiftçinin tohumlar› alabilmesi için patent sahibi devasal flirketlere ba¤›ml› k›lar ve kölesi haline getirir. Tar›m ürünlerinde kendi kendine yeten bir ülke olma potansiyelinde olan; fakat egemenler taraf›ndan endüstriyel tar›m ve GDO gibi tar›m politikalar›na teslim edilen Türkiye devletinin sermaye ile efl güdümlü çal›flmalar› bu potansiyeli ortadan kald›rmakla kalm›yor,yaflam alanlar›m›z› kirleterek bizleri daha kötü hayat flartlar›na mahkum ediyor. Toprak canl›l›¤›n temel unsurlar›ndan birisi iken metalaflma sürecinde kullan›m hakk›n›n bizlerden al›nmas› ve tekelleflen sürece girmesi, kullan›m aflamalar›nda da kendine ba¤›ml› k›lan ne oldu¤u belli olmayan ucube ürünlerle karfl›m›za ç›k›yor.

Tutmazsak Düflecek Dünya Bunca sald›r›ya karfl› flimdi hiç vakit kaybetmeksizin gelecek nesillerimize kuflaktan kufla¤a aktaraca¤›m›z ekolojik yaflamsal alanlar›m›z için mücadeleyi toplumsal bir alternatif haline getirebilmek, kapitalizme karfl› örgütlü mücadeleyi harekete geçirecek devrimci odaklar yaratmakt›r. Ekolojik y›k›ma karfl› eylemliliklerin t›rmand›r›ld›¤› bir sürece girilmesi gerekmektedir. Bizler ‹nsan hayat›n›n ve ekolojik yaflam›n sürdürebilirli¤ini Özgürlükçü Gençlik olarak önümüze koyuyor ve eylemliliklerimize tüm halk›m›z› ve yoldafllar›m›z› ça¤›r›yoruz.


(Ekoloji) özgürlükçü GENÇL‹K

21

‘Modernite’ ad› alt›nda, insanlar›n, içinde umars›zca hareket ettikleri yeni bir dünya düzeni yüceltilip, tap›nç nesnesi haline getirildi. Modernizm sermayenin himayesi alt›nda geleneksel toplumlar› parçalad›, onlar› milyonlarca “birey”den oluflan yaln›zlar toplulu¤u haline getirdi. ‹nsanlar› bedenlerinden yani topraktan kopard›, kentlere y›¤d›. ‹nsanlar›n yaflamlar›ndaki anlam›, bütünlü¤ü, tutarl›l›¤› yuttu.

KAP‹TASL‹ST AKILCILIK YAHUT AKILSIZLIK ÜZER‹NE Hasan Durkal

O

rtaya ç›kt›¤› dönemlerde kapitalizm, toplumsal meflruiyetini pozitivist felsefe ve ak›lc›l›k (rasyonalizm) ile sa¤lad›. Toplumu ve do¤ay› kendi rasyonalitesi için dönüfltürmesi, araçsallaflt›rmas› için kendi mant›k(s›zl›k)›n› topluma dayatt›. E¤itim sistemi, devlet bürokrasisi ve di¤er tüm devlet ayg›tlar›n› toplumun ve do¤an›n kendi istekleri do¤rultusunda dönüfltürmek için kulland›. “Modernite” ad› alt›nda, insanlar›n, içinde umars›zca hareket ettikleri yeni bir dünya düzeni yüceltilip, tap›nç nesnesi haline getirildi. Modernizm sermayenin himayesi alt›nda geleneksel toplumlar› parçalad›, onlar› milyonlarca “birey”den oluflan yaln›zlar toplulu¤u haline getirdi. ‹nsanlar› bedenlerinden yani topraktan kopard›, kentlere y›¤d›. ‹nsanlar›n yaflamlar›ndaki anlam›, bütünlü¤ü, tutarl›l›¤› yuttu. Marx’›n da vurgulad›¤› gibi “‹nsanlar›n dünyas›n›n de¤ersizleflti¤i ölçüde, nesneler dünyas› de¤er kazand›.”

Kapitalizmin Krizi Kapitalizme B›rak›lamaz! Tüm bu dönüflümlerin özünde yatan “de¤er ve kâr yasalar›” kapitalizmin biyosferik düzeyde ekolojik tehdit yaratan ilk toplumsal sistem olmas›n›n bafll›ca nedenidir. Kar, verimlilik, h›z, rekabet gibi yönelimler sermayenin hayatta kalmas› için olmazsa olmaz kurallard›. Sermaye ayakta kalmak için kar›n› maksimize etmek zorundad›r. Bunu yapmak için üretimin verimlili¤ini teknolojiyle ve yo¤un emek sömürüsüyle artt›rmaya do¤al bir e¤ilimi vard›r. Bugün içerisinde bulundu¤umuz koflullarda, kapitalizmin krizinin geçmiflte yaflanan krizlerden ay›ran önemli bir özelli¤i vard›r: Sermayenin afl›r› birikim süreci ve azalan karlar›n›n do¤urdu¤u krizleri aflan ve bu krizleri de içerisine alan bir tarihsel kriz söz konusu. Kapitalizmin içsel yasalar›n›n neden oldu¤u krizlerin tarih içerisinde olgunlaflmas›, insan›n yabanc›laflmas›n›n art›k tahammül edilemez boyutlara varmas›, sermayenin

ilerici, uygarlaflt›r›c› misyonunun çoktan ortadan kalkmas›, art›k gericileflmesi ve belki de en önemlisi sermayenin do¤al s›n›rlar›na ulaflmas›; birikim ve de¤ersizleflme süreçleriyle birleflerek bu tarihsel krizi do¤urdu. Biyosferik düzeyde bir çevre ve insanl›k krizi tabi ki bu anarflik ve mant›ks›z üretim sisteminde kaç›n›lmaz oldu. Onun içsel yasalar›n› irdelemek bu bak›mdan önemlidir.

“Kapitalizm Gölgesini Satamad›¤› A¤ac› Keser” Yasas› Kapitalizm do¤aya elde edilmesi için meta üreten emek harcanmas› gerekti¤i ölçüde, bir de¤er atfeder. De¤er biçimi do¤ay›, yararl› ve hayat veren karakteristiklerinden soyutlar. Bu çeliflki kapitalizmin do¤al çevresini talan etme e¤ilimini aç›klar bizlere. Para ekonomisiyle kapitalizm, kullan›m de¤erlerini evrensel olarak metalaflt›rma ve sat›n al›nabilir k›lma yönünde bir e¤ilime sahiptir. Bu e¤ilim ayn› zamanda do¤ayla toplumun sürdürülebilir ve insani bak›mdan arzu edilir bir birlikte evrimi lehine de¤il, özel mülkiyet konusu olarak üretilme ve sat›labilme yetene¤inde olan kullan›m de¤erlerinin üretilmesi yönünde ifller. Bu durum bitkilerin, hayvan kürklerinin, tüylerinin, kemiklerinin, suyun, topra¤›n ve art›k günümüzde havan›n (Bak›n›z Kyoto Protokolü) nas›l birer kulan›m ve de¤iflim de¤eri yüklenerek metalaflt›r›ld›klar›n› anlam›m›za yard›mc› olur. Bu durum ayn› zamanda do¤adaki di¤er canl›lar›n afla¤›lanmas›n› da temsil eder.

“Ekmek Bulam›yorsan›z Otomobile Binin” Yasas› Asl›nda biraz esprili bir bafll›k olarak sunsak da bu durum bir insanl›k ay›b›n› temsil eder. Gereksiz olan› üretmenin, hayati olan› üretmenin önüne geçti¤i ilk üretim sistemi kapitalizmdir. Önceden konulmufl ihtiyaçlar yerine, kar getirenin ihtiyaç olarak yarat›ld›¤› ve üre-

tildi¤i kapitalist sistemde fazla kar, fazla do¤a ve emek sömürüsü anlam›na gelir. Fazla emek sömürüsü ise fazla yoksulluk demektir. Dünyada yaflayan her 5 kifliden birinin günlük geliri 1 dolar›n alt›ndad›r. Dünya nüfusunun yar›s› günde 2 dolardan az kazan›yor. Dünyada ihtiyac›n kat be kat üzerinde g›da oldu¤u halde y›lda 15 milyon insan açl›ktan ölüyor. Her y›l önlenebilir veya tedavi edilebilir hastal›klardan 4 milyon çocuk yaflam›n› yitiriyor. (Bu çocuklar›n afl›lanmas› için gereken para y›ll›k 1.3 milyar dolar, öte yandan dünyada silahlanma için y›lda harcanan para miktar› y›ll›k 700 milyar dolar›n üzerindedir). Bir yandan yoksulluk içerisinde olan y›¤›nlar açl›ktan k›r›l›rken, öte yandan bu insanlar›n besin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak yerine, ekilebilir alanlar endüstriyel bitkilerin yetifltirilmesi için kullan›lmaktad›r. Özellikle dünyada petrol rezervlerinin azalmas›yla flirketlerin biyolojik yak›tlara yönlemesiyle ekilebilir alanlar biyoyak›t için kullan›lan bitkilere ayr›lmaktad›r. Böylece insanlar›n g›da ihtiyaçlar›n› karfl›lamak yerine 4x4 araçlar›n yak›t ihtiyac› karfl›lanmaktad›r. Asl›nda daha az benzin tüketen otomobiller üretmek de mümkün. Ama bak›n Henri Ford ne diyor: “Küçük otomobiller küçük karlar getirir.” Spor otomobiller ve güçlü motorlar, daha fazla kazand›r›yor. Dolay›s›yla sermayenin yönelimi büyük motorlu otomobil üretimi olmufltur.

“Yar›n› Yar›n Düflünsün!” Yasas› Kapitalizm miyoptur. Uza¤› göremez. Asl›nda uza¤› görmek ifline gelmez. Para kazanma dürtüsüyle art arda gelen kuflaklar zincirinin yaflamsal gereksinimlerini hesaba katmaz, do¤a üzerinde uzun vadeli tasarruflar› hesaplamaz. Dünyan›n kaynaklar›n›, elementlerini, hemen flimdi tüketme e¤ilimindedir. Dünyan›n kaynaklar›n›n tüketilme h›z›, onlar›n kendilerini yenileme h›z›n›n üze-

rinde seyretmektedir. Öte yandan tükenebilir kaynaklar›n tüketilme h›z› yine alternatif kaynaklar›n ortaya ç›kar›lma h›z›n›n çok üzerinde seyretmektedir. Gelecek kuflaklara nelerin kalaca¤› kayg›s› yerine kar yapma, rekabet etme, ayakta kalma kayg›lar›n› ye¤ler. Bu kayg› öylesine büyüktür ki, 1 joule enerji üretmek için ortalama 7 joule enerji harcamay› ak›lc› bulur, bununla da yetinmez bizi de bunun gerekli oldu¤una inand›r›r. Bu ak›ls›z ak›lc›l›¤›n toplumun egemen ideolojisi olmas›yla ekonomik ve ekolojik krizler bugün tüm gezegenin tehdidi haline gelmifltir. Bugün hidroelektrik santraller, nükleer santraller, termik santraller neden olabilecekleri felaketler hesaplanmaks›z›n, kime kazanç sa¤layacaklar› sorgulanmaks›z›n, enerjinin gerçekten ihtiyaç olup olmad›¤›na bak›lmaks›z›n biraz da ulusalc› bir süslemeyle (ülke kalk›nacak, güçlenecek, güçlenmesini istemeyenler var, d›fl mihraklar vs.) önümüze konulmaya çal›fl›l›yor. Kapitalizme de¤inmeyecekseniz, ekolojik krizden, flovenizmden, faflizmden, yoksulluktan lütfen bahsetmeyiniz! Olay›n kilit noktas› da burada. Tüm bu, içi içe geçmifl birbirlerini besleyen tahakküm iliflkileri gücünü sömürü düzeninden almaktad›r. Yeryüzündeki canl›lar›n ve yaflam›n devam› aç›s›ndan, insan› kuflatan ve onu gezegenle birlikte yok olufla sürükleyen “yabanc›laflmadan” kurtulmak için, gerçek anlamda bir hümanizmay› yaratmak için tüm bu tahakküm iliflkileriyle hesaplaflmak zorunludur. Hep mistik bir müdahaleyle dünyan›n daha iyiye gidece¤ini beklemek yerine var olan durumun fark›na varmak, vard›rmak, bu alanda müdahil olmak gerekmektedir. Zira “Do¤a ve insan haklar›n› ihlal edenler asla cezaevine girmezler. Onlarda cezaevlerinin anahtarlar› vard›r.”* *Eduardo Galeano


özgürlükçü GENÇL‹K

(Felsefe)

RA

SAG K A N O A

22

S

Yunanlar›n tanr› olarak kabul etti¤i günefle, “atefl y›¤›n›ndan oluflan tafl parças›” dedi¤i için tanr›s›zl›kla suçlanarak ölüme mahkûm edilir. Bu karar› “Do¤a çoktand›r Atinal›lar ve benim için de ölüm karar›n› vermifl bulunuyor” diyerek karfl›layan Anaksagoras, ö¤rencisi ve ayn› zamanda kral olan Perikles taraf›ndan affedilerek serbest b›rak›l›r.

A

naksagoras, M.Ö 500 y›l›nda Klazomenai’de (‹zmir-Urla yak›nlar›ndaki Gül Adas›) do¤mufltur. Kendisi flehrin soylu ailelerinin birisinden olmas›yla birlikte, bütün servetini bilime ve felsefeye adam›flt›r. Atina’ya yerleflmek için gelen ilk filozof olan Anaksagoras, daha sonra Perikles, Euripides ve Sokrates’in ö¤rencileri olaca¤› felsefe okulunu açar. Yunanlar›n tanr› olarak kabul etti¤i günefle, “atefl y›¤›n›ndan oluflan tafl parças›” dedi¤i için tanr›s›zl›kla suçlanarak ölüme mahkûm edilir. Bu karar› “Do¤a çoktand›r Atinal›lar ve benim için de ölüm karar›n› vermifl bulunuyor” diyerek karfl›layan Anaksagoras, ö¤rencisi ve ayn› zamanda kral olan Perikles taraf›ndan affedilerek serbest b›rak›l›r. Bunun üzerine Anaksagoras Atina’dan ayr›l›p “Öteki dünyaya giden yollar›n uzunlu¤u her tarafta ayn›d›r.” diyerek ‹yonya’daki Lampsakos (Çanakkale-Lapseki) flehrine sürgün gider ve M.Ö 428’de yaflam›n› yitirir.

Evreni meydana getiren ve onu harekete geçiren “Nous”tur Anaksagoras’a göre, varl›¤›n temelini tohumlar oluflturmaktad›r. Bu tohumlar, sonsuza kadar bölünebilir ve birleflebilirler. Bu yüzden sonsuz küçük ve sonsuz büyük vard›r tohumlarda. “Zira küçü¤ün en küçük de¤il, daha

küçü¤ü vard›r. Çünkü var olan›n sonsuza kadar bölünerek sona ermesi mümkün de¤ildir. Ancak büyü¤ün de daima daha büyü¤ü vard›r ve nicelikçe küçü¤e eflittir; asl›nda her fley hem büyüktür hem küçük.” Tohumlar hiçlikten oluflamayaca¤› gibi, var olanlar da yok olamazlar. Tohumlar ya birleflirler ya da ayr›l›rlar. “Yunanl›lar “olufl” ve “bozulufl” sözcüklerini do¤ru kullanm›yorlar. Zira hiçbir fley oluflmaz ya da bozulmaz, tersine var olan fleylerden bir kar›fl›m öte yandan da bir ayr›fl›m vuku bulur. Böylece oluflu hakl› olarak (maddelerin) kar›flmas› ve bozuluflu da ayr›lmas› diye tan›mlayabilirler.” Bafllang›çta bütün tohumlar bir arada ve bütün olarak bulunmaktayd›. Bundan dolay› bir fleyi oluflturacak flekilde birlikte de¤illerdi ve fark edilemezlerdi. “Temel maddelerin ayr›lmas›ndan önce, yani her fley henüz bir aradayken, renkleri fark etmek de mümkün de¤ildi. Çünkü maddelerin, nemli ile kurunun, s›cak ile so¤u¤un, ayd›nl›k ile karanl›¤›n kar›fl›m› bunu engelliyordu, ayr›ca bu kar›fl›mda birçok toprak ve birbirine hiçbir bak›mdan benzemeyen sonsuz say›da tohum vard›. Zira öteki fleylerden de hiçbiri di¤erine benzemez. Bunun böyle oldu¤u yerlerde toplam kütlenin tüm maddeleri içerdi¤ini kabul etmek gerekir.” Bu bütünlük Anaksagoras’›n Nous (ruh, ak›l) ad›n› verdi¤i hareket ettirici

nedenin hareket etmesiyle bozulur. “Evreni meydana getiren ve onu harekete geçiren “nous” tur.” Nous, bütün di¤er her fley üzerine gücü vard›r. Bundan dolay› di¤er her fleyden ayr›d›r, ar›d›r. Hep kendi kendisine eflittir ve kendi kendine hareket eder. “ “Nous” gücünü kendinden al›r ve hiçbir fleyle kar›flmam›flt›r. O her fleyi bafltanbafla dolaflarak nesneleri düzene koyan güçtür.” Nous, her fleyin bir arada bulundu¤u bu kar›fl›k durumu bozarak, her fleyi düzene sokar. Bu düzene girmeyle, tohumlar bir araya gelerek görgüsel nesneleri olufltururlar. Bu nesnelerde her tohumdan bir parça bulunur ve nesne hangi tohum bask›n ise onun ad›n› al›r. “Durum ve koflullar böyle olunca, birbirleriyle birleflen tüm maddeler de pek çok ve her çeflit maddenin mevcut oldu¤una ve fleylerin tohumlar›n›n her çeflit tat, renk ve biçime sahip olduklar›na inanmak gerekir.”

Görünen fleyler, görünmeyen fleyleri gösterirler Anaksagoras’a göre duyular›m›z zay›ft›r ve do¤ruyu gösteremezler: “Duyular›m›z›n zay›fl›klar› nedeniyle hakikati idrak edecek durumda de¤iliz.” Anaksagoras, benzer fleylerin benzerlerini alg›layamad›¤›n›, z›t fleylerin

Caner Malatya alg›lamay› sa¤lad›¤›n› söyler: “Bizim kadar s›cak olan veya bizim kadar so¤uk olan bir fley bizi ne ›s›t›r ne so¤utur.” Ama görünen fleyler sayesinde görünmeyen fleylerin bilgisine ulaflabiliriz: “Görünen fleyler, görünmeyen fleyleri gösterirler.” Anaksagoras, sadece felsefeyle de¤il, ayn› zamanda astronomi, anatomi ve matematikle de ilgilenmifltir. Gökyüzündeki tüm cisimlerin yeryüzündeki ayn› maddeden geldi¤ini öne sürüyor, baflka gezegenlerde de hayat oldu¤unu düflünüyordu. Hayvanlar›n anatomisini de inceleyen Anaksagoras, bal›klar›n solungaçlar› nefes ald›klar›n› keflfetmiflti.

Telos Anaksagoras, Nous’u evreni biçimlendirici kuvvet olarak belirleyerek felsefeye telos (bilinçli erek) düflüncesini sokmufltur. Fakat Anaksagoras genel olarak fleylerin neden olarak kullan›rken, Nous’u bir fleyin zorunlu oldu¤unu aç›klamada kullan›r. Bu da Anaksagoras ile birlikte Yunan düflüncesinin de kar›fl›kl›ktan sisteme geçiflinin sanc›lar›n› göstermektedir. Keza Anaksagoras’ta yine Herakleitos’un ortaya oydu¤u diyalekti¤in maddeyle birleflmesinin ilk filizlerini görürürüz. Böylece Anaksagoras’ta sinyalleri gelmeye bafllayan sistemli düflünce Sokrates’te olgunlaflarak kendisini Platon ve Aristoteles’te gerçeklefltirir ve Antik Ça¤’›n büyük felsefe düflüncesini oluflur.


(Teknoloji) özgürlükçü GENÇL‹K

23

ÖZGÜR YAZILIM

C

copyleft

Mevcut iflle(me)yifle bir alternatifi sunmakla geçiyor hayat›m›z. Bu alternatif merak› bizi yaz›l›m alan›nda da yakal›yor. Yaz›l›m ve alternatifin ne alakas› var diye düflünenler olmufltur san›r›m. Çok da haks›z say›lmaz böyle düflünenler. Akl›m›za yaz›l›m dedi¤imizde birkaç “tekel”den baflkas› gelmiyor ço¤u zaman. Fakat biraz araflt›r›nca alternatifi bulmakta çok zorlanm›yoruz..

Diyar Saraço¤lu

M

evcut iflle(me)yifle bir alternatifi sunmakla geçiyor hayat›m›z. Bu alternatif merak› bizi yaz›l›m alan›nda da yakal›yor. Yaz›l›m ve alternatifin ne alakas› var diye düflünenler olmufltur san›r›m. Çok da haks›z say›lmaz böyle düflünenler. Akl›m›za yaz›l›m dedi¤imizde birkaç “tekel”den baflkas› gelmiyor ço¤u zaman. Fakat biraz araflt›r›nca alternatifi bulmakta çok zorlanm›yoruz. Üstelik bu alternatifin ad›nda da tan›d›k bir kelime yer al›yor. Çok uzatt›m fark›nday›m. Art›k özgür yaz›l›mdan bahsetmenin zaman› geldi.

Özgür Yaz›l›m›n Tarihçesi Bilgisayar endüstrisindeki ve kullan›c›lardaki kültür de¤ifliminden rahats›z olan Richard Stallman, 1983 y›l›nda GNU “GNU’s Not Unix- GNU Unix de¤ildir” projesini bafllatt› [1]. 1985 y›l›nda FSF Özgür Yaz›l›m Vakf›’nin kurulmas›yla beraber Özgür Yaz›l›m ve Copyleft görüflleri de Stallman taraf›ndan ortaya konmufltur. Copyleft’den bahsedince akl›m›zda bir fleyler ça¤r›fl›m yap›yordur. O da bir dairenin içinde “C” harfi olarak simgelenen Copyright kavram›d›r. Hemen belirtelim Copyleft Copyright’›n karfl›t›d›r. GNU’ya göre; Copyleft, bir program› veya baflka bir çal›flmay›, tüm de¤ifltirilmifl ve geniflletilmifl sürümleri ile birlikte özgür yapmak demektir. Bu kavram GNU taraf›ndan Genel Kamu Lisans› (General Public License-GPL) ile garanti alt›na al›nmaktad›r [2]. Unutmadan belirtelim Copyleft daire içinde ters bir “C” harfi ile simgelenmektedir; 1985 y›l›ndan itibaren Özgür Yaz›l›m Hareketi gitgide büyümüfltür. 1991 y›l›nda Linus Torvalds “Linux” ad›n› verdi¤i iflletim sistemi çekirde¤ini gelifltirmifltir. 1992 y›l›nda Linux ile GNU

araçlar›n›n birlefltirilmesiyle özgür bir iflletim sistemi olan GNU/Linux ortaya ç›km›flt›r. Günümüzde küçük çapl› uygulamalardan iflletim sistemlerine kadar birçok uygulama Özgür Yaz›l›m olarak gelifltirilmektedir.

Özgür Yaz›l›m Nedir? Özgür yaz›l›m kavram›, kullan›c›lar›n, yaz›l›m› çal›flt›rma, kopyalama, da¤›tma, üzerinde çal›flma, de¤ifltirme ve gelifltirme özgürlükleriyle ilgili bir kavramd›r. Bir program›n özgür yaz›l›m olabilmesi kullan›c›ya afla¤›da s›ralanan dört hakk› tan›mas› gerekir [3]: 1-Her türlü amaç için yaz›l›m› çal›flt›rma özgürlü¤ü. 2-Program›n nas›l çal›flt›¤›n› inceleme ve kendi gereksinimleri do¤rultusunda de¤ifltirme ve uyarlama özgürlü¤ü. 3-Program kaynak koduna eriflim bunun için bir ön flartt›r. Yeniden da¤›tma ve toplumla paylaflma özgürlü¤ü, böylece komflular›n›za yard›m edebilirsiniz. 4-Program› gelifltirme ve geliflmifl haliyle topluma da¤›tma özgürlü¤ü, bu özgürlü¤ün amac› tüm toplulu¤un gelifltirmelerden yararlanmas›n› sa¤lamakt›r. Program kaynak koduna eriflim bunun için de bir ön flartt›r. Burada önemle belirtilmesi gereken bir nokta da özgür yaz›l›m ile aç›k kayna¤›n ayn› fleyler olmad›¤›d›r. Aç›k kaynak iflin ticari ve teknik k›sm›n›n ön planda oldu¤u bir harekettir. Hatta birçok kez flirketlerin yaz›l›m giderlerini azaltmak için bir çözüm olarak sunulmaktad›r. Özgür yaz›l›m ise yaz›l›m alan›nda toplumsal vurgu yapan bir alternatif düflüncedir. Yaz›l›mlar›n özel mülkiyet haline gelmesine karfl›t olarak kullan›c›lar›n kulland›klar› yaz›l›m üzerindeki özgürlükleri tan›mlar.

Copyleft Copyright’›n karfl›t›d›r. GNU’ya göre; Copyleft, bir program› veya baflka bir çal›flmay›, tüm de¤ifltirilmifl ve geniflletilmifl sürümleri ile birlikte özgür yapmak demektir. Bu kavram GNU taraf›ndan Genel Kamu Lisans› (General Public License-GPL) ile garanti alt›na al›nmaktad›r.

Richard Stallman

Özgür Yaz›l›m Neden Önemlidir? Say›sal bilgi teknolojisi, bilginin güncellenmesini ve kopyalanmas›n› kolaylaflt›rarak insanl›¤a katk›da bulunmaktad›r. Bilgisayarlar bu ifllemleri hepimiz için daha kolay hale getirmeyi vaat etmektedirler. Bu kolaylaflt›rma, herkes taraf›ndan istenmemektedir. Telif haklar› sistemi bilgisayar yaz›l›mlar›n›n birer sahibi olmas›n› getirmekte ve bu “sahipler”in ço¤u, ilgili yaz›l›mlar›n potansiyel faydalar›n› kamu ile paylaflmak istememektedirler. Kulland›¤›m›z yaz›l›mlar›n yaln›zca kendileri taraf›ndan kopyalanabilir ve de¤ifltirilebilir olmas›n› istemektedirler [4]. Öyle ki bir kullan›c› olarak yaz›l›mlar›n› temin ettikten sonra “yandaki komfluya vermek” bile yasakt›r. Hatta kullan›c›n›n yaz›l›m› hangi amaç için kulland›¤›na bile müdahale ederler. Bu noktada binlerce y›ld›r biriken bilimsel, teknolojik bilgiye kendileri sahip ç›karak, özel mülkiyet anlay›fl›n› yaz›l›m alan›nda da oturtmaya çal›flmaktalar. Yaz›l›m üzerinde oturtulmaya çal›fl›lan bu özel mülkiyet anlay›fl›na karfl›n özgür yaz›l›mlar gelifltirim aflamas›ndan bafllayarak paylafl›m› esas al›r. Birçok özgür yaz›l›m gelifltiricisi gönüllü olarak özgür yaz›l›m gelifltirmektedir. “Özel mülkiyet” ad› verilen h›rs›zl›k karfl›s›nda böylece bir birliktelik oluflturmaktad›rlar. Bizler biliyoruz ki tekellerle bafla ç›kabilmenin tek yolu elbette özgür yaz›l›m de¤ildir. Çünkü büyük flirketlerin sahip oldu¤u büyük sermaye yaz›l›m alan›nda kendisine elbet bir ç›kar yol bulabilir. Bu noktada yaz›n›n bafl›nda da belirtti¤imiz gibi alternatif

bir dünya mücadelemizde özgür yaz›l›m da bizler için bir araçt›r. Sonsöz olarak anlatt›klar›m›z sadece sözde kalmamal›, “özgür yaz›l›m”› çevremizdekilerle de paylaflmay› unutmayal›m. Özgür Yaz›l›m Örnekleri: -Open Office -Ubuntu -Apache

KAYNAKLAR: [1] Tahir Emre Kalayc›, Özgür ve Aç›k Kaynak Kodlu Yaz›l›m, HYPERLINK “http://yzgrafik.ege.edu.tr/~tekrei/dosyalar/yayinlar/EM435_Emre.pdf” ELEKTR‹K MÜHEND‹SL‹⁄‹ SAYI 435 [2] Vikipedi, Copyleft, HYPERLINK “http://tr.wikipedia.org/wiki/Copyleft” HTTP://TR.W‹K‹PED‹A.ORG/W‹K‹/COPYLEFT [3] GNU, Özgür Yaz›l›m Tan›m›, HYPERLINK “http://www.gnu.org/philosophy/free-sw.tr.html” HTTP://WWW.GNU.ORG/PH‹LOSOPHY/FREE-SW.TR.HTML [4] Richard M. Stallman, Yaz›l›m›n neden sahibi olmamal›d›r?, HYPERLINK “http://www.gnu.org/philosophy/why-free.tr.html” HTTP://WWW.GNU.ORG/PH‹LOSOPHY/WHY-FREE.TR.HTML

YARARLI OLAB‹LECEK BA⁄LANTILAR: “http://www.gnu.org/” “http://www.fsf.org/” “http://en.wikipedia.org/wiki/Free_software”


özgürlükçü GENÇL‹K

(Sanat)

24

‹MGELEM “‹mgenin insan›n alg›s›yla, geçmifliyle ve gelecek hayalleri ile oluflturdu¤u kendisine özgü dili, bireyin kendi kifliselli¤inin, karakterinin oluflmas› sonucuna götürür bizi. Yani bu beynin mant›ksal sürecinin, iliflki kurma ve sonuç üretme kabiliyetinin bafllang›c›d›r. ‹mgelerin farkl› düzen içerisinde yan yana getirilerek oluflturdu¤u imge dilidir, imgelem.” Salih Ürek

Bireyin kendisinin ve ruhunun yap›tafllar›: Levhalar Hayal gücümüzde bize (geçmiflten ve gelecekten) birtak›m görüntüler sunan ve tüm duyular›m›z›n harmanlanmas›ndan oluflan bir evrene sahibiz. Kimimizin, hayal, gerçekd›fl›, safsata olarak; kimimizin de tüm anlar›n› dolduran, yaflamas›na, nefes almas›na neden olan bir evren. Ne olursa olsun insan›n tüm düflünsel ve eylemsel süreçlerine katk›da bulunan bu evrende mutlak olan sadece kendi gerçekli¤idir. Buraya ne saf bir iyilik abideli¤i, ne de fleytani bir kötülük hâkimdir. Sadece ait oldu¤u insan›n de¤erlerini, geçmifl ve gelecek tahayyülleri ile sentezleyen ve kendisini, çevresini gözlemlemesini sa¤layan levhalarla doludur; yani ait oldu¤u insan›n kendisinin, ruhunun yap›tafllar› levhalarla… Burada Sabahattin Ali’den al›nt›lad›¤›m levha kelimesinin ayr› bir önemi mevcuttur. Onun “‹çimizdeki fieytan” adl› roman›nda karakterlerin hayal etme süreçlerinin hepsinde geçen bu kavram, insan›n imgelemini aç›klamakta gayet anlafl›l›r ve betimleyici bir kavram olmaktad›r. Levha iki boyutlu ön yüzüyle görüntüye ve hacimsel olarak da di¤er tüm duyular›m›za hitap edebilmektedir. Levha olarak betimledi¤imiz imgelem, bize eylemsel ve düflünsel olarak tüm yaflam sürecimizde efllik etmektedir. Bilincimizde dönüp duran ve levhadan levhaya geçifllerle bize mant›k, eylem, harekete geçme, duraksama, sezgi, gözden geçirme vs. yetiler kazand›ran imgelemimizdir. ‹mgenin insan›n alg›s›yla, geçmifliyle ve gelecek hayalleri ile oluflturdu¤u kendisine özgü dili, bireyin kendi kifliselli¤inin, karakterinin oluflmas› sonucuna götürür bizi. Yani bu beynin mant›ksal sürecinin, iliflki kurma ve sonuç üretme kabiliyetinin

bafllang›c›d›r. ‹mgelerin farkl› düzen içerisinde yan yana getirilerek oluflturdu¤u imge dilidir imgelem. Duygular›m›z› ise bunlar›n bilinçsiz ve biçimsiz bir varyasyonudurlar. Onlar bizim mant›ksal bir yan›m›z olan iflah olmaz biçim verme yetene¤imizin ürünü olmamakla insan ruhunu tutkuya, ihtirasa götürebilecek düzeyde derinden bir ak›flla etkilerler.

Foto¤raf, ‹mgelem ve Toplumsall›k ‹mgelem bu yönleriyle asl›nda biraz duygudan kopma sürecidir. fiöyle ki, alg›m›zda levha olarak biçimlenen imgelem, duygu durumlar›nda bulan›klaflmaya bafllar. Bizler, tutkuyla ba¤land›¤›m›z nesneleri, kiflileri hayal edemez oluruz. Bu yönüyle ço¤unlu¤u imgelem sayesinde ve bizzat imgelemin kendisiyle oluflan sanat eseri de sürekli, bir öncekine dönüfltüremeyece¤imiz yeni bir imgelem aramaya ve bozulan› unutmaya yönlendirir alg›y›. Bu sanatsal tahrip ise foto¤raf›n do¤ufluna kadar özellikle resimde kendisini hissettirmifltir. Foto¤raf, tam da resmin kendisi üzerinde fazlal›k hissetti¤i k›l›flardan flikâyetçi oldu¤u anda ortaya ç›km›flt›r. Yani toplumun imgeleminin de¤iflti¤i bir anda ortal›kta gözükmüfltür. Bu yüzden A. Bazin foto¤raf›n do¤uflunun flans eseri olmad›¤›n›; toplumsal yap›n›n büyük bir de¤iflim içerisinde oldu¤u bir evre ile eflzamanl› ortaya ç›kt›klar›n› belirtiyor. Nesnenin toplumsal yaflamda kendisini belirgin bir flekilde hissettirmeye bafllad›¤› bir dönemdir bu. Bu nesneler geçmiflte, ne olursa olsun bir insan eme¤inin, hayal gücünün ürünü olmufl, insan ona kendi imgeleminden bir fleyler katm›flt›r. Sanayileflmenin ve tekni¤in nesneye katk›s› ise insan›n imgeleminden oldukça az, hatta fazlas›yla s›n›rl› bir imgelem istemesidir. Bu nesneleri betimleyecek resim, edebiyat, müzik, vs. ise bu makineleflmifl,

insan teri yerine makine ya¤› kokan, kendisine ayk›r› bir hammaddeye sahip bu nesnelerle ilgilenmeyeceklerdir. Toplumsal gerçekli¤in sürekli aranmas›n› bilinçalt›nda sürekli sakl› tutan sanat ise flekli, biçimi, üretim flekli ne olursa olsun bu nesneleri betimlemek isteyebilecek bir araç arzulayacakt›r. Bu da beklendi¤i gibi nesnenin üretimiyle, hatta bu nesneyi üreten fabrikadaki insan›n imgelemiyle örtüflen yani mekanikleflmifl bir araçla olacakt›r. Burada ne bir küçümseme ne de tamam›yla kabullenme söz konusudur. Ne olursa olsun, sonuçta foto¤raf, di¤er sanatlarla ayn› öze sahip olacakt›r, yani insan imgelemine. De¤iflense sadece onu üretme, a盤a ç›karma yönteminde ve toplumsal imgelemin onu kabullenme fleklinde olacakt›r. Bu, flu an içinde bulundu¤umuz dijital ya da manipüle sanatlarda da de¤iflmeyecektir. Roland Barthes’in foto¤rafa bakarken ruhunun delinmesini hissetti¤i gibi, sanat eseri ne olursa olsun insan› de¤iflmeyen bir, eserden etkilenme sürecine sokacakt›r; paylafl›m ve paylafl›lan anlar›n fliirsel etkisi, tekni¤in bize dayatt›klar›n›n aksine, kendi özümüzün, hayal gücümüzün d›flar›ya fütursuzca ve korkusuzca yans›mas›d›r. Foto¤raf›n etki gücü ise, milisaniyelerde imgeleme vuracak görüntülerin baflka hiçbir sanatta olmayacak kadar h›zl› esere dönüflmesidir. Böylece geçmifl yüzy›l›n bafl›ndan itibaren pik noktas›na ulaflm›fl modern sanatlarla beraber insanl›k görüntünün kolay dili ile yeni-

den ma¤ara duvarlar›ndaki özgür dillerine ulaflm›fllard›r. ‹mgelem harflerin, soyut biçimlerin karmaflas›ndan kurtulmufl ve görmek, bakmak ve hayal etmek üçgeni yeniden görüntü üzerinden yükselmesi sa¤lanm›flt›r. Bu görüntüler öyle bir ruh halinin ürünüdürler ki, sadece oluflan görüntünün hissettirdikleri ve duygu k›v›lc›m›d›rlar. Ve tüketimin canavarl›¤›ndan bahsedildi¤i günümüzde hiçbir güç insanlar›n bu anl›k ruhlar›n› tüketecek güce sahip de¤ildir ya da bu güç, insanlar›n anl›k durumlar›n› dahi nesnelefltirip tüketecek denli canavard›r. *Tüm sanatç›lar›n –imgelem radyasyonu ile en çok onlar oynad›¤›ndan ötürü- yaflamlar›n›n ilerleyen bölümlerinde sürekli insan gibi yaflayamad›¤›ndan, normal bir insan gibi sevinemedi¤inden, vs. den yap›tlar›nda bir flekilde flikâyet etmesini normal imgelemini sürekli olarak bozmas›n›n ve yeniden biçimlendirmesinin ürünü olarak görebiliriz herhalde. Ve bu bozup yeniden yaratma süreçlerinin deneyimlerle desteklenmesi neticesinde ise dâhilerin ortaya koydu¤u yeni imgelemler Dünya’ya yol gösterici olmas› ne denli zorlu bir süreçten, çilecilikten kaynakland›¤›n› gözler önüne serer. Kaynaklar: - Roland Barthes – Camera Lucida - Andre Bazin – Ça¤›m›z›n Dili, Foto¤rafik Görüntüsünün Varl›kbilimi - John Berger – Görme Biçimleri - Walter Benjamin – Pasajlar - Yaratmada ‹lk Ad›m: ‹mge ve ‹mgelem – Yrd. Doç. Dr. R. Suat Ifl›ldak

Foto¤raf›n etki gücü, milisaniyelerde imgeleme vuracak görüntülerin baflka hiçbir sanatta olmayacak kadar h›zl› esere dönüflmesidir.


(Sinema) özgürlükçü GENÇL‹K

25

Devrim öncesindde dini liderler sinemay› ya reddetmifl ya da hiç yokmufl gibi davranm›flt›r. ‹slamc›lar yönetimi ele geçirdikleri vakit sineman›n gücünün yads›namayaca¤› bilinciyle sinemay› denetimleri, alt›na alma ve siyasi amaçlar› do¤rultusunda kullanma yoluna gitmifllerdir. Humeyni’ye göre sineman›n benimsenmesi Pehlevi kültürüyle mücadelede ideolojik bir araca dönüflmüfltür. Geçmiflte kaypak üst yap›n›n bir parças› olarak reddedilmifl olan sinema, ‹slami kültürün altyap›s›n›n temel bir parças› olarak sahiplenilmifltir.

‹RAN S‹NEMASI Haydar Umut Alparslan

ran Sinemas›n›n s›n›rlar›n› çizen siyaset, din ve milli kültür bask›s› ilk film çal›flmalar›n›n bafllamas›ndan itibaren var olagelmifltir. Hem hükümet, hem de dini çevreler gösterime girecek filmler üzerinde denetimi elde tutma arzusunda olmufllard›r. 1907 y›l›nda ilk sinema salonu aç›ld›¤›nda dini liderler, sinemay› ahlak bozucu ve yozlaflt›r›c› olmakla mahkûm etmifllerdir. ‹ran sinemas›n›n ilk filmi Ovans Ogenyen adl› bir Ermeni taraf›ndan çekilen “Abi ve Rabi”dir (1930). Bu filmden de anlafl›laca¤› üzere ‹ran’da ilk sinema çal›flmalar›n› yapanlar›n dini az›nl›klar olmas›, ‹ran sinemas›n›n ne denli dar ve zorlu bir geçitten ilerleyerek geçti¤inin göstergesidir. Her ülke sinemas›nda patriar-

Her ülke sinemas›nda, patriarkaya, yüksek oranda iflsizli¤e, daralan ifl imkânlar›na, siyasi istikrars›zl›¤a ve muhtemel bir savafla karfl› tepkilerin sürdü¤ü dönemlerde rahatlat›c› ve uyutucu görevlerini yerine getirmek üzere erkek merkezli romantik aflk filmleri ve seks temal› filmler kufla¤› bafllar.

kaya, yüksek oranda iflsizli¤e, daralan ifl imkânlar›na, siyasi istikrars›zl›¤a ve muhtemel bir savafla karfl› tepkilerin sürdü¤ü dönemlerde rahatlat›c› ve uyutucu görevlerini yerine getirmek üzere erkek merkezli romantik aflk filmleri ve seks temal› filmler kufla¤› bafllar. Bu tür filmler 1950 ve 1960’l› y›llarda ‹ran’da film jaheli (Cahil Filmi) bünyesinde ortaya ç›km›flt›r. (Türkiye’de Yeflilçam, Amerika’da Hollywood). Jahel, patriyarkan›n en afla¤›l›k özelliklerinin cisimleflmifl hali olan “onur”un, kad›n›n akrabalar›n›n namusuna do¤rudan ba¤l› bir erkek flovenizmini temsil etmekteydi. Fakat hem nitelik, hem de düflünsel yönden baflar›s›z olan böyle giriflimler 1960’lar›n ‹ran sinemas›n›n karakteri-

ni oluflturamayacakt›. 1962 y›l›nda Füru¤ Ferruhzad’›n cüzam hastal›¤›n› ele alan Kara Ev filmi toplumsal gerçekçi ak›m›n habercisi niteli¤indeydi. 1969 y›l›na girildi¤inde Daryufl Mehrcyi’nin Golam Hüseyin Saidi’nin k›sa bir öyküsünden uyarlanan “Gav” (‹nek) filmi ‹ran Sinemas›nda 盤›r açt›. Ve 1979 y›l›ndaki ‹slami Devrime kadar sürecek Yeni Dalga ak›m›n› da bafllatm›fl oldu. Sinemada bu geliflmeler yaflan›rken halk, siyaset arenas›nda R›za fiah’›n ordu, polis ve ‹stihbarat Teflkilat› (Savak) üçlüsünün bir yans›s› olan modern laik güçlü ‹ran’›n kanl› saltanat›na tan›kl›k etti. 1979’a evrilen süreçte fiahl›k yanl›s› ikinci bir partiye bile tahammül edemeyen yönetim, protesto eylemlerini bast›ramaz hale geldi

ve büyük bir halk hareketiyle devrim gerçekleflti. Devrim sonras›, Mehdi Bazergan baflbakan ve Beni Sadr’›n geçici devlet baflkan› oldu¤u, flahl›k yanl›lar› hariç herkes için geçerli olan sekiz dokuz ayl›k özgürlük döneminde devrimin renginin “k›z›l m› yeflil mi” olaca¤›n›n mücadelesi veriliyordu. Sol yaflad›¤› iç bölünmeler ve yanl›fl siyasi tutum yüzünden büyük bir hezimete u¤rad›. Liberal Bazergan yönetimini Amerika’n›n ve bat›n›n etkisinde olmakla suçlayan sol güçler, emperyalizme karfl› büyük ittifak yönelimiyle sonradan kendi cellatlar› olacak radikal ‹slamc›larla birlikte liberal hükümetin ömrünü k›saltmak için ellerinden geleni yapt›lar. Bu yanl›fl tutum itibariyle ‹slam Devrimi gerçekleflmifl oldu.

1979 ‹slam Devrimi Sonras› Sinema Devrim öncesi dönemde dini liderler sinemay› ya reddetmifl ya da hiç yokmufl gibi davranm›flt›r. Fakat ‹slamc›lar yönetimi ele geçirdikleri vakit sineman›n gücünün yads›namayaca¤› bilinciyle sinemay› denetimleri, alt›na alma ve siyasi amaçlar› do¤rultusunda kullanma yoluna gitmifllerdir. Humeyni’ye göre sineman›n benimsenmesi Pehlevi kültürüyle mücadelede ideolojik bir araca dönüflmüfltür. Geçmiflte kaypak üst yap›n›n bir parças› olarak reddedilmifl olan sinema, ‹slami kültürün olmazsa olmaz altyap›s›n›n bir parças› olarak sahiplenilmifltir. Dönemin kültür ve ‹slami ‹rflad Bakanl›¤› müsteflar›n›n sözleri ‹slami rejimin sinemay› bir propaganda arac› olarak kulland›klar›n›n göstergesidir: “Kültürün bir toplumu idaresinin tüm veçhelerini destekleyen bir yap› oldu¤u inanc›yla dairemiz tüm gayretini sinema faaliyetlerine ve film yap›mc›l›¤›na tim yasa, kanun, sistem

ve düzenlemelerde yer verilmesini temine sevk etmifltir.” Hükümet bu ifadeye sad›k kalarak bir dizi sansüre gitmifltir; filmlerde rol alacak kad›nlar›n yak›n çekimde gözükmeleri, makyaj yapmalar›, dar veya renkli elbiseler giymeleri, kötü karakterler haricinde erkeklerin kravat veya k›sa kollu gömlek giymeleri, bat› kaynakl› müzik ve yak›n ›fl›k kullan›m› yasakt›r. Montaj dahi ‹slami normlara uygun olmal›d›r. Bu yasaklar›n yan› s›ra filmin senaryosunun geçer izni alabilmesi için bir dizi bürokratik iflleme tabi tutulmas› gerekmektedir: Senaryo ilk önce senaryo araflt›rma konseyinden geçmek zorundad›r. Bir sonraki durak projeye yeflil veya k›rm›z› ›fl›k yakacak olan senaryo denetleme konseyidir. Senaryonun onaylanmas›n› takiben film yap›mc›s›ndan oyuncu kadrosu ve çekim ekibinin isimlerinin s›raland›¤› yap›m izinlerini, filmin son halinin onay›n› ve filmin

gösterime girece¤i sinema salonlar›n›n belirlendi¤i gösterim izinlerini almas› istenmifltir. Bu yasaklar sebebiyle yönetmenler çektikleri filmlerden ötürü sistem karfl›t› damgas› yememek için çat›flmal› ve toplumsal içerikli filmler yapmaktan kaç›nm›fllard›r. Bu bask›c› ortam, film yap›mc›lar›n› da yarat›c› faaliyetlerinin ve elefltirel d›flavurumlar›n›n önüne ilave engeller ç›karacak ölçüde otosansürü körüklenmifltir. Bu otosansürden ötürü ‹ran sinemas› politik unsurlar› yans›tabilme yetisini yitirmifltir. Filmlerde resmedilen politik temalar ya geçmiflte vuku bulmufl hadiselerdir (önceki rejimin ideolojileri gibi) ya da bir biçimde çözüme kavuflturulmak suretiyle toplumun gündeminden ç›km›fl marjinal meselelerdir (karfl› devrimci guruplar gibi). Di¤er bir deyiflle, sinema ‹ran’›n siyaset sahnesine ayna tutma vasf›n› yitirmifltir.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Sanat)

26

DEVR‹M’cili¤imiz’ ve SANAT’ç›l›¤›m›z ÜZER‹NE

Avangard; bir tehdit, bir meydan okuma biçimidir. Egemen olana; siyasi, felsefi, sosyal vb. içerik ya da biçimlerle karfl› ç›k›fl› teflkil eder, öncü vedevrimci tutumunu kurulmufldüzendeki yerlefli¤ekarfl› bir tepki ve -varoluflunu daim k›lacak esas unsuralternatif sunmas›yla gerekçelendirir. Göksel Ilg›n

“Sanatç›ya iki göz yetmez” Alphonso de Lamartine

N

e zaman tart›flt›¤›m›z konu sanata k›vr›lmaya bafllasa –ço¤unlukla baflka bir konudan k›vr›larak orta(m›)m›za düflmese, sanat› kolaydan sofram›za davet etmeyiz; aç›z, tokun hali hiç aflikar de¤il–

Sanat›n “Sa¤”› “Sol”u “Kim” ya da “Ne” için sanat yap›lmas› gerekti¤ini sorgulayan bafl döndürücü doktrinler aras›nda bir öte bir beri vurup duruyoruz; ç›kard›¤› sesle kimi neye ça¤›rd›¤›ndan habersiz kilise çanlar› gibi. Haliyle, bir çan sesi kendi bafl›na ne kadar sanat ihtiva ediyorsa o kadar sanatç›lafl›yoruz a¤z›m›zda sanat› sak›z ederek içine düfltü¤ümüz kavgalar› herkesi bafllad›¤› noktada, görecelilik girdab›na terk etti¤imizde. Modern ça¤da, uçlar› aras›ndaki mesafenin iyice aç›ld›¤›na flahit oldu¤umuz sanat, s›n›fl› toplumlarda yafl›yor oluflumuzun da en çarp›c› resmini sunuyor bize. Ayn› tablonun sa¤ taraf›nda; kuramsall›klar› üzerinden akademi okyanuslar›nda zerrelerine kadar irdelenen modern, post-modern ya da gelenekçi ak›mlar ve bu ak›mlardan do¤an ürünlerin sergilendi¤i, büyük metropollerin göbe¤inde ikamet eden

ama adreslerini (her nas›lsa) bilmedi¤imiz büyük sanat galerileri; di¤er taraf›nda ise, sanat›n halktan uzaklaflmas›n› içlerine iyi niyetlice sindiremeyen ve bu sebepten dolay› bilinenden, denenmiflten, var olandan pek uzaklafl(a)mayan, velakin bu haliyle de kitlelerin sanattan al›mlad›klar›n› iyi vakit geçirme veya e¤lenme arac› olmaktan ileri götür(e)meyen sanat deneyimleri göze çarp›yor ve kimine göre maalesef, kimine göreyse iyi ki devrim yolunda sanat› da toplumsal bir argüman olarak görenler tablonun “SOL” taraf›nda yer ediniyor.

Kavram Olarak Avangard 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda sanat›n topra¤›na düflen ve 20. yy’›n ortalar›nda yefleren “Avangard” terimi, asl›nda bugünküyle oldukça yo¤un benzerlikler tafl›yan bir döneme isyan biçiminde do¤du. Kimi otoritelere göre gereksindi¤i toplumsal ivmeyi, 1968 ö¤rencilerinin ayaklanmas› sayesinde edinmiflti. Askeri terminolojiden anlam› fazla tahrip görmeden sanat diline yerleflen avangard “öncü, yeni, ileriye sevk eden” gibi anlamlar› karfl›l›yor. Ç›k›fl itibariyle sanat›n kurumsallaflmas›n› düflman bilen bu kavram, yerleflik sanat anlay›fllar›na atefl açan, sanat ve yaflam aras›ndaki muhtelif s›n›rlar› bertaraf etmeyi hedefleyen birçok sanatsal olgunun isim bafl› olmufltur.

“ ‹flçilere herhangi bir belirli düflünce ya da yap›c› bir ö¤reti bulunmaks›z›n ça¤r›da bulunmak... …bir yanda kendisine gökten vahiy inen bir peygamber, öte yandaysa yaln›zca esneyen eflekler bulundu¤u farz edilerek onursuzca giriflilmifl, beyhude bir vaaz verme oyunudur”

Avangard; bir tehdit, bir meydan okuma biçimidir. Egemen olana; siyasi, felsefi, sosyal vb. içerik ya da biçimlerle karfl› ç›k›fl› teflkil eder, öncü ve devrimci tutumunu kurulmufl düzendeki yerlefli¤e karfl› bir tepki ve varoluflunu daim k›lacak esas unsuralternatif sunmas›yla gerekçelendirir. “Yeni” avangard›n hem varl›k alan› hem de gere¤idir ancak her “yeni” (daha a盤› her biçimsel de¤ifliklik ya da radikal teflebbüs) avangard› temsil etmez. Bu husustaki belirleyici olan yaratt›¤› dönüflüm ile sanat üretimi aras›ndaki iliflkidir. Ne yaz›k ki tarihsel aç›dan avangard sanata ufak bir göz atan›n görece¤i, tan›mlan›fl› için s›ralanan görkemli iddialar›n›n büyük k›sm›n›n hayatta gerçeklik kazanamam›fl olmas›d›r. Gerçek isyanlardan ç›k›fl gücü alan avangard bertaraf etmeyi planlad›¤› hayat ve sanat aras› s›n›rlar› daha da geniflletmifl, yeniyi içerikten çok biçimde aram›fl, zira zaman içinde içeri¤i biçime indirgemifl, vaat etti¤i somut devrimleri sanat›n tül duvarlar› aras›nda gerçeklefltirirken, gerçek devrimlerin k›rmaya çal›flt›¤› tel örgülerin d›fl›nda soyut kalm›flt›r. Sanatla hayat aras›ndaki ba¤› kuvvetlendirmek için biçimde de¤ilse bile içerikte yaflamsal gerçekleri tafl›man›n -dönemsel- zorunlulu¤u, avangard›n tarihi ilerleyiflinde aç›kça ispata ermifltir.

Karfl› Koyma Biçimi Olarak Avangard Ancak kavramsal anlamda avangard; yani “karfl› koyma biçimi olarak yeni” içinde bulundu¤umuz dönemin de ihtiyac›d›r. Yozlaflmakta s›n›r tan›mayan, günbegün daha da piyasalaflan ve sat›m gücü ya da medyatiklik kriterleriyle de¤er biçilen sanat; tüm bunlara karfl›n toplumun sinir uçlar›n› tutma potansiyelinin daim olmas› nedeniyle toplumsal devrimlerin yol ha-

ritas›nda yer edinebiliyorsa; salt ajitasyondan, sloganik söylev ve biçimlerden ibaret üretimlerin yerini sanat›n; içeri¤in (toplumsal gerçeklerin ve diyalekti¤in) ve biçimin de hakk›n› vermeyi amaçlayan ürünler var edilmeli. Sözgelimi, Naz›m Hikmet’i “Naz›m” yapan sadece eserlerinde politik ifadelere ve toplumsal gerçekli¤e bolca yer vermifl olmas› de¤il, ayr›ca yaz›n alan›nda yapt›¤› devrimler; biçime ve edebi bak›fla getirdi¤i yeniliklerdir. Bu ba¤lamda, avangard taraf›yla da gelece¤e aç›lacak yollar miras edebilmifltir. Yoz olan› (veya yoz olmasa da halktan uzak tutulan›) elefltirmek için “toplum için sanat” kurban ederek k›s›r tart›flmalar›n içinden hiçbir alternatif do¤urmayan kolayc› tutum (‘devrim için’ sanatta ajitasyonun ve sloganik yap›n›n dönemsel veya konumsal bir ihtiyac› karfl›layabilece¤ini de yads›madan denebilir ki) mücadele prati¤inde, kitleleri sadece ajitasyonla devrime iteklemeyi ummaktan farks›zd›r. Bu flekilde, “sanat” ve/veya “toplum” için sanat sorgusuna seçti¤imiz terazi, kefeleri sahibinden yana kald›rmakta hile görmez; nihayetinde çamur: su ve toprakt›r!.. Karl Marx’›n kitlelere yaklafl›m aç›s›ndan sarf etti¤i; “‹flçilere herhangi bir belirli düflünce ya da yap›c› bir ö¤reti bulunmaks›z›n ça¤r›da bulunmak... …bir yanda kendisine gökten vahiy inen bir peygamber, öte yandaysa yaln›zca esneyen eflekler bulundu¤u farz edilerek onursuzca giriflilmifl, beyhude bir vaaz verme oyunudur”* ifadeleri, sorgulay›fl›m›za manidar bir katk› sunacakt›r. Elde olanlarla, ihtiyaç duyulan aras›nda kurulmas› gereken köprü, -özellikle sanat perspektifinden bak›ld›¤›nda- “kim/ne için” sor(g)usundan çok “ne yapmal›” sor(g)usuna muhtaçt›r. * “Marx, Engels, Werke Bd. 37 s.118”, Karl Marx Biyografi, s. 105, Sorun Yay›nlar›


(Kültür) özgürlükçü GENÇL‹K

27

D‹LLER‹ “LAL” KONUfiAMAZLAR D‹LLER‹ VAR fiAKIMAZLAR... Emir Hasan Bereketo¤lu

T

ürkiye Cumhuriyeti’nin statükocu -Türkçü- anlay›fl›, ‹ttihat Terakki cemiyetinin politikalar›na dayan›r. Osmanl› döneminde Arapça-Farsça ve Türkçeden oluflan Osmanl›ca, devletin resmi diliydi. 20.yüzy›l›n bafl›ndan itibaren Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’ in bafl›n› çekti¤i “Yeni Lisan” hareketiyle yavafl yavafl devlet taraf›ndan “hiç” mertebesinde kabul gören Türklerin dili ön plana ç›kar›lmaya bafllar. Bu ak›m›n savunucular› ve gelifltiricileri, ‹ttihat Terakkiciler ve onlar›n devamc›lar› olan Cumhuriyet kadrolar›d›r. Günefl Dil teorisi ile saçmal›¤›n daniskas›na imza atan bu kadrolar, milliyetçilikte s›n›r tan›mad›lar. Mezopotamya’n›n kadim dili Kürtçe baflta olmak üzere tüm Anadolu dillerini (hatta dünya dillerini) Türkçe’ye ba¤lad›lar. Esas›nda Kürtler bir Türk boyu, Kürtçe de Türkçe’nin ‘da¤l›’s›d›r zokas›n› y›llarca yutturmaya çal›flt›lar. Buna inanmayanlar› para cezas›, kötek cezas› ve can-mal cezas› ile korkuttular.

Her Türkçe Konuflan Vatandafl Türk Mü? Türkiye’ de “vatandafl Türkçe konufl”, Diyarbak›r Cezaevinde “Türkçe Konufl Çok Konufl” kampanyalar›na ra¤men, Kürtçe ve di¤er diller ayaktad›r. Topall›yorlar evet, ama ayaktad›rlar. ‹yimser bir yaklafl›m bu elbette... Türkiye’de konuflulan dilleri dünya dilleri üzerine kapsaml› çal›flmalara yer veren “ethnologue.com’un” Türkiye raporuna göre Türkiye’de Türkçe’yle birlikte 36 dil konufluluyor. Ancak Ethonologue’un rakamlar› da birçok dil için eski. Ço¤u 1980’lere ya da 1990’lara ait. Bu durum, Türkiye’nin dilleri için de güncel çal›flmalara ihtiyaç oldu¤unu gösteriyor.

Evet, Türkiye ‘de dillerin da¤›l›m› her fleye ra¤men “kültür zenginli¤ini” iflaret ediyor. Ama “devlet” ve “devletlü”ler bu zenginli¤i f›rsat bilip “ana dil” e¤itimini önemseyeceklerine meflreplerine uygun flekilde sadece bir dili görüyorlar: Türkçe. Ya di¤erleri: Arapça, Kürtçe, Çerkesçe, Lazca, Süryanice, Hemflince, Ladino, Rumca, Abhazca, Ermenice, Gürcüce, Arnavutça...

Hâkim Diller Egemenli¤ine Do¤ru Yolculuk... Dünyada 2100 y›l›na gelindi¤inde Unesco’ ya göre biz dünyal›lar›n katletti¤i dil say›s› 3000 tane olacak. Bugün hâlihaz›rda var olan dillerin % 4 ‘ünü dünyal›lar›n % 96’ s› kullan›yor. Türkiye’de ise süreç daha h›zl› ilerliyor. Günümüzde çok az konuflan› olup da, yok olma tehlikesi alt›nda olmayan diller çok az. Bu diller ya yak›n›nda rakip olacak hakim bir dil ve

Dünyada 2100 y›l›na gelindi¤inde Unesco’ya göre biz dünyal›lar›n katletti¤i dil say›s› 3000 tane olacak. Bugün hâlihaz›rda var olan dillerin % 4 ‘ünü dünyal›lar›n % 96’ s› kullan›yor. Türkiye’de ise süreç daha h›zl› ilerliyor.

kültür olmad›¤›ndan (mesela Yeni Gine’de oldu¤u gibi), ya da do¤a koflullar› itibar›yla cazip olmayan bölgelerde konuflulmaktad›r, (da¤l›k bölgeler, çöl ve kutup bölgelerindeki diller gibi).Türkiye ‘de bütün dillerin yegane rakibi ve katili konumunda olan “Türkçe” monarflik saltanat›na do¤ru h›zla ilerliyor Ekonomik küreselleflme, k›rsaldan kentlere göçün sebep oldu¤u mega kentleflme, art›k vazgeçilmez bir ayg›t olan televizyon, di¤er medya araçlar› ve ‹nternet gibi faktörler az›nl›k dillerinin yok olmas›n› h›zland›rmaktad›r.

Türkçeyi De¤il, Az›nl›k Dillerini Kurtaral›m Hakim kültüre biat, hayranl›k ve imrenme, d›fllanma korkusunu da beraberinde getirdi¤inde “birey” kendi ana diline s›rt›n› dönebilmekte; bunu yaparken de gayet do¤al bir kompozisyonun parças› olarak “rolünü” oynamaktad›r. Bugün diline “küfür” ederek hâkim kültürle kendini var eden kendini bilmez köksüzler etraf›m›z› sarm›fl durumda... Gençler bu süreci daha yak›ndan biliyor... Art›k ço¤u genç anadilini “e¤lenmek” için günlük dilde kullan›yor... Ya küfretmek için, ya da tesadüfen akl›nda kalan birkaç deyimi kullan›yor bugün anadilini bilmeyen gençler... Hele ki kendi dillerini (Arapçay›-Kürtçeyi vs.) konuflmaktan aciz olanlar›n, Türkçe’ yi iyi konuflmaya çal›flmalar›, Türkçe’yi ‹ngilizce’nin etkisinden kurtar-

Günefl Dil teorisi ile saçmal›¤›n daniskas›na imza atanlar, milliyetçilikte s›n›r tan›mad›lar. Mezopotamya’n›n kadim dili Kürtçe baflta olmak üzere tüm Anadolu dillerini (hatta dünya dillerini) Türkçe’ye ba¤lad›lar. Esas›nda Kürtler bir Türk boyu, Kürtçe de Türkçe’nin ‘da¤l›’s›d›r zokas›n› y›llarca yutturmaya çal›flt›lar. maya çal›flmalar›n› anlamak mümkün de¤ildir. Bir kere binlerce çal›flan› olan Türk Dil Kurumuyla, yüze varan üniversitede var olan Türkoloji bölümleriyle, Milli e¤itimde 8 y›l boyunca okutulan zorunlu Türkçe dersleriyle, onlarca TV ve radyo kanal›yla, günlük gazeteleriyle vs. kendini her gün var edebilme f›rsat› bulabilen bir dile sahip ç›kmaya çal›flmak aymazl›kt›r.

Tek Dil Tek Dünya Karanl›¤›n› Reddediyoruz! Bir insan›n ana dilini ö¤rendikten sonra, ikinci bir dil ö¤renmesi daha sa¤l›kl› oland›r. Sadece hakim dili çocuklar›na ö¤reten, ana dili ise ö¤renmeyi güçlefltirir diye ö¤retmeyen anne-babalara bu gerçe¤in ulaflt›r›lmas› gerekiyor. Hiçbir dil ilkel de¤ildir. Ama geri zihniyetler vard›r. ‹nsan beyni onlarca dili ö¤renebilme-konuflabilme kapasitesine sahiptir. Dünyan›n birçok ülkesinde de zaten insanlar en az iki dil bilir. Ama bu gerçe¤i de ülkemizde az kifli bilir. Bu ülkenin gelece¤i, dilleri “lâl” eden zihniyetle de¤il; dilere özgürlük veren onlar› gelifltiren zihniyetle kurtulur. Unutmayal›m ki bildi¤imiz kelime kadar düflünebiliriz. Bu gerçe¤in ›fl›¤›nda halklar›n diline sahip ç›kma mücadelesini önemsemeliyiz.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Halklar Bahçesi)

28

“Ne Pitay Starilo, Ami Pitai”

POMAKLAR

Anadolu, tarihi boyunca yüzlerce, binlerce halka misafirlik etmifl, Nuh’a beflikler vermifl bir co¤rafyad›r. Bu co¤rafya halklar›n kardeflli¤ine tan›k oldu¤u gibi, halklar›n sessiz ac›lar›na da tan›k olmufltur. T›pk› tarihi Balkanlar’dan Anadolu’ya uzanan Pomak halk›n›n bir atasözünde dedi¤i gibi : Ne pitay starilo, ami pitai patilo* *Yafll›ya de¤il, derdi çekene sor.

Caner Malatya

A

nadolu co¤rafyas› tarihi boyunca yüzlerce, binlerce halka misafirlik etmifl, Nuh’a beflikler vermifl bir co¤rafyad›r. Bu co¤rafya halklar›n kardeflli¤ine tan›k oldu¤u gibi, halklar›n sessiz ac›lar›na da tan›k olmufltur. T›pk› tarihi Balkanlar’dan Anadolu’ya uzanan Pomak halk›n›n bir atasözünde dedi¤i gibi : “Ne pitay starilo, ami pitai patilo” (Yafll›ya de¤il, derdi çekene sor.)

Pomaklar Kimlerdir? Pomak kelimesi Slavca “pomoçi” (yard›m etmek) fiilinin “pomagaçi” (yard›mc›) biçiminden geldi¤i ve Pomaklar, Osmanl› ak›nc› beylerine yerel savafllarda ve fütuhatlar›nda devaml› olarak “yard›mc›”l›k yapt›klar›ndan dolay› bu ad› ald›klar› ileri sürülüyor. Pomagaçi, Balkan lehçesinde “poma¤a”, daha sonra “pomak” fleklini al›yor. “Pomak” kelimesi en genel anlam›yla ise, Bulgaristan-YunanistanTürkiye-Makedonya-Arnavutluk co¤rafyas›na yay›lm›fl, Pomakça konuflan ve Slav kökenli oldu¤u üzerinde hemfikir olunan Müslüman toplulu¤unu tan›mlamak için kullan›lmaktad›r. Pomak halk›n›n kökeni konusunda herhangi bir kesin tespitin olmamas›, Pomaklar hakk›ndaki tart›flmalar›n çeflitli olmas›n› sa¤l›yor. Örne¤in Türk resmi görüflüne göre Pomaklar, Peçenek-Uz-Kuman Türklerinin devam›d›rlar. Keza Bulgar resmi görüflü de, Pomaklar içinde eriyen Müslüman Bulgarlardan yola ç›karak Pomaklar›n

Bulgar oldu¤unu söyler. Genel olarak üzerinde fikir birli¤i olunan görüfl ise flöyledir: M.S. 6. yy’da bafllayan büyük Slav göçüyle Bulgar kavmiyle birlikte Ekslavonlar Rodoplar bölgesine yerleflirler. Ekslavonlar Bogomolizm (Ortaça¤ Avrupas›nda ortaya ç›km›fl dini ak›m) inanc›na sahip olmalar›ndan dolay› bask›lara maruz kalm›fllar ve Bulgarlaflma sürecine girmifllerdir. Bu sürecin sonlar›na do¤ru, bu sefer Osmanl›n›n Balkanlara gelmesiyle yeni bir döneme girilir. Ana gövdesinde Ekslavonlar olmak üzere Pomak oluflumu bafllar. Bu oluflum, ortamdan memnun olmayan topluluklar› da ‹slamlaflman›n getirdi¤i avantaj›n yard›m›yla kendine çeker ve böylece Pomak halk› flekillenir.

Pomak Timras Cumhuriyeti 93 Harbiyle birlikte Balkanlarda egemenlikleri iyice artan Rusya ve Bulgaristan bölgede yaflayan topluluklara bask› ve katliamlar yapmaya bafllarlar. Bu bask› ve katliamlara karfl› bölgedeki Türk ve Pomaklar direnifl göstererek 16 May›s 1878’de Pomak Timras Cumhuriyeti’ni (Türk kaynaklar›nda “Rodop Muvakkat (Geçici) Cumhuriyeti” olarak geçer) kurarlar. Cumhuriyet ‘Timrafl’ ismini merkezi olan Timrafl köyünden alm›flt›r. Cumhuriyetin hükümeti ise 30 Rodoplu milletvekili ve yaklafl›k 100 nahiye müdürünün onay›n› alan Ah-

“Pomak” kelimesi, Bulgaristan-YunanistanTürkiye-Makedonya-Arnavutluk co¤rafyas›na yay›lm›fl, Pomakça konuflan ve Slav kökenli oldu¤u üzerinde hemfikir olunan Müslüman toplulu¤unu tan›mlamak için kullan›lmaktad›r.

met Timirski (Timiflli), Abdullah Efendi ve Kara Yusuf Çavufl taraf›ndan idare

edilmifltir. Cumhuriyetin ilk baflkan› da Ahmet Timirski (Timiflli) olmufltur.

Pomaklar›n Yaflad›¤› Bölgeler Pomak halk›n›n bugün Bulgaristan-Yunanistan-Türkiye-Makedonya-Arnavutluk co¤rafyas›nda yaflad›¤›ndan bahsetmifltik. Bu ülkelerdeki durumlar› ise flöyledir:

Türkiye: 93 Harbiyle birlikte Türkiye’ye göçlerle birlikte Pomak nüfusu h›zla artm›flt›r. Bugün Türkiye’de say›lar› 200.000–300.000 aras›nda de¤iflen Pomaklar flu bölgelerde yaflamaktad›rlar: Bal›kesir/Gönen-Hasan Bey Köyü (Pomakköy), Bursa, Çanakkale, Edirne, Lüleburgaz, Babaeski, Pehlivanköy, Alpullu, Katranca, Büyük Mand›ra, ‹stanbul, Eskiflehir Osmaniye Beldesi, ‹zmir, K›rklareli, Kocaeli (Konya/ Ilg›n/ Bo¤azkent köyü) Kütahya, Samsun, Tekirda¤ fialgaml› kasabas›, Çerkez Musellim kasabas›, Malkara Prafça (Ç›naralt› köyü, Hayrabolu Popköy (Kabahöyük köyü).

Bulgaristan: Pomaklar, Bulgaristan’da Smolyan, Blagoevgrad, Pazarc›k, Velingrad, Razlog, K›rcali, Gotse Delcev bölgelerinde ve Mesta Vadisi, Rodop Da¤lar›’nda s›k›fl›k alanlarda yaflamaktad›rlar. Lofça Bölgesi civar›nda ise küçük Pomak gruplar› bulunmaktad›r. Bununla birlikte Pomaklar›n %90’› Rodop da¤lar›n›n güneyinde bulunmaktad›r. Bulgar ‹çiflleri Bakanl›¤›n›n 1989’da Pomaklar için yapt›¤› çal›flmada, nüfuslar›n›n 268.971 ile toplam nüfusun %3’ünü oluflturdu¤unu ortaya koymufltur.

Makedonya: Makedonya: Makedonya’da Pomaklar Berova, Debre, Manast›r, Struga, Dolna Reka ve Üsküp civar›nda yaflamaktad›rlar. Nüfuslar› tam tespit edilememekle birlikte toplam 40.000 oldu¤u söylenmektedir.

Arnavutluk: Arnavutluk’ta Pomaklar genellikle Makedon s›n›r›na yak›n olan Golo Bardo, Gora ve Sredska Jupa civar›nda yaflamaktad›rlar. Fakat bu güne kadar Arnavutluk Pomaklar› hakk›nda çok da ayr›nt›l› araflt›rma olmam›flt›r, hatta tamamen yok say›lm›fllard›r. Tahmin edilen nüfuslar› oldukça ilgi çekicidir. Çünkü kaynaklar Arnavutluk’taki Pomak nüfusunu 80000–120000 oldu¤unu tahmin etmektedirler. Kosova’daki Pomaklar yo¤unlukla Makedonya ve Arnavutluk s›n›rlar›na yak›n olan Dragas bölgesinde yaflamaktad›rlar. Kulland›klar› dil Pomakça ile %80 oran›nda benzemektedir. Dilde S›rpça kelimeler çok fazla girmifl durumda. Fakat kendi dilerini hala yaflatmaktalar. Bölgede kendileri için 3 farkl› tan›m tap›lmaktad›r. Türkler Türk kökenli olduklar›n› (Müslüman olduklar›ndan dolay›), S›rplar Müslüman S›rplar tan›m›, Makedonlar da Müslüman Makedon tan›m›n› kullanmaktad›r. Kendileri bu tan›mlar› kabul etmemektedir ve Goranl›lar (yukar›l›-da¤l› kelimelerinden türeme) olarak an›lmaktad›r.

Yunanistan: Yunanistan’da Pomaklar, ‹skeçe ve Gümülcine çevresinde yaflamaktad›rlar. Say›lar›n›n yaklafl›k olarak 30000 oldu¤u tahmin edilmektedir. Pomaklar t›pk› di¤er halklar gibi Anadolu’ya renk katan halklardan biridirler. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada bar›fl›n da, güzelliklerin yolu da bu halklar›n çat›flmas›ndan ve asimilasyonundan de¤il; kardeflli¤inden geçmektedir. E¤er kardeflli¤i de¤il de savafl› seçersek, ne olaca¤›n› bir Pomak atasözü çok güzel aç›klamaktad›r: ‘Koito kopay grob drugimo sam pada v nego’ (Baflkas›na mezar kazan içine kendi düfler.)


(Emek) özgürlükçü GENÇL‹K

29

BEYAZ YAKALI YALANLAR Ergün Y›lmaz

E

kmek bulam›yorsan›z pasta yiyin” diyen Maria Antoinette, Frans›z Devrimi öncesinde y›k›lamayaca¤›n› sand›¤› kulesinden, açl›ktan surlara dayanm›fl çulsuzlara böyle sesleniyordu. Sonucu hat›rlad›¤›n›z üzere giyotin olmufltur. Bu söz haf›zam›za öyle kaz›nm›flt›r ki, nedeni kuflkusuz sürekli gerçekli¤ini bulmufl olmas›ndand›r. Son aylarda ö¤retmenlere yüzde elli indirimli, befl y›ld›zl› otellerde tatil vaadinde bulunan bakanl›¤›n bu ‘hay›rseverli¤i’, sözün güncelli¤ini kan›tlam›fl oluyor. Ekmek bulamayan tatile gitsin.

Ekmek Bulam›yorsan›z Tatile Gidin! Oscar Wilde ‘hay›rseverlik insan› alçalt›r, ayn› zamanda birçok günah›n da anas›d›r’ der. Hay›rseverlik, kapitalizmin çirkin yüzünü saklad›¤› maskelerden birisidir. Bu maskenin ard›ndaki yüzü görmezden gelebilir miyiz? Bir tarafta atanamayan binlerce ö¤retmen varken, maafllar standart olarak belirledikleri açl›k s›n›r›na yak›nken, toplu sözleflme haklar› gasbedilirken tatil ‘aç›l›m›’ bir küfür niteli¤inden öteye gitmezken... A¤z›na kadar dolu s›n›flar, yetersiz okullar, art›r›lan üniversite kontenjanlar›, ard arda aç›lan fakülteler, ücretli-sözleflmeli kölelik mant›¤›... Bütün bunlar›n yan›nda bütün lisans mezunlar›na formasyon verilerek ö¤retmenlik yapmalar›n›n önü aç›lmaya çal›fl›lmas›n› da ekleyelim. Maske düfltü, yüz göründü. Sonuçta kitaplar›n bile alamayaca¤› kadar yalan ve ikiyüzlülükle karfl› karfl›yay›z. Bunu üreten de ‘özü’ gere¤i neoliberalizm ve kuklalar›n›n politikalar›d›r. Di¤er taraftan sa¤l›k alan›nda yap›lmaya çal›fl›lan de¤iflikliklerde sürecin devam› niteli¤indedir. Eczac›lar›n tekellefltirilmeye çal›fl›lmas› ve doktor-

lara tam gün yasas›n›n ç›kar›lmas›. Sa¤l›kta yap›lmaya çal›fl›lan bu son tekellefltirme baflar› ile atlat›l›rsa bundan en fazla etkilenecek olan kuflkusuz yoksullar, emekçiler olacakt›r. Fiyatlarda istedikleri gibi oynan›lacakken, birkaç kodaman›n göbe¤ini biraz daha büyütmekten öteye gitmeyece¤i gibi SSGSS ile bafllayan sa¤l›¤›n paral›laflt›r›lmas›nda büyük bir ad›md›r. Ayn› flekilde tam gün yasas›yla özel muayenelerin önüne geçilmesi bir yana performans düflüklü¤üne ba¤l› olarak bu oran artacakt›r. Ayn› zamanda eme¤in sömürü oran› da artacakt›r.

Oyun Nas›l Bozuldu? Orta s›n›f veya burjuvalaflmaya yak›n olan s›n›flar konumlar›n›n sa¤laml›¤›n› güvence olarak bilir, kalifiyeli¤inden toplumsal muhalefetten uzak dururlard›. Ta ki sürekli kalifiye yetifltiren sistem k›l›c›n› ona gösterene kadar. Birden kendine gelen bu s›n›flar, kendili¤inden gözükse bile kapitalizmin de¤ne¤inin dürtmesiyle ifllerin hiç de böyle yürümedi¤inin fark›na vard›. IBM bilgisayar firmas›n›n üst düzey programc›lar›n›n iflten ç›kar›lmas›, gidiflat›n ilk örneklerinden birisidir. Ke-

A¤z›na kadar dolu s›n›flar, yetersiz okullar, art›r›lan üniversite kontenjanlar›, ard arda aç›lan fakülteler, ücretli-sözleflmeli kölelik mant›¤›... Bütün bunlar›n yan›nda bütün lisans mezunlar›na formasyon verilerek ö¤retmenlik yapmalar›n›n önü aç›lmaya çal›fl›lmas›n› da ekleyelim. Maske düfltü, yüz göründü.

za yukar›da belirtti¤imiz eczac›lar ve doktorlar›n durumu da hemen hemen ayn›d›r. Sonuçta soka¤›n ç›plak varl›¤›n› görmezden gelemeyeceklerinin fark›na varan bütün bu emek gruplar› ilk ad›mda devrimci bir öznenin öncülü¤ü olmadan sokaklara dökülmüfller, kepenk kapatarak toplumsal muhalefeti de harekete geçirmifllerdir. Kendili¤inden bir örgütlenme göze çarp›yor ilk etapta, olmas› gerekenin kendisi desek abartmam›fl oluruz. Öncesinde devrimci bir özne ile harekete ç›kmamas› devrimci bir müdahaleyle ç›tay› yükseltmeme anlam›na gelmemelidir. Bu noktada biz komünistlere düflen görev bellidir. Bütün bu ç›k›fllar› birbiriyle ba¤lant›l› olacak flekilde analiz etmek ve eyleme geçmek olmal›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n kabuk de¤ifltirdi¤ini görmemiz gerekmektedir. Hizmet çal›flanlar› h›zla proleterleflmektedir. ‹flçi s›n›f›nda niceliksel bir art›fl olmakla birlikte art›k sadece güçlü kaslara sahip sanayi iflçisi temelinde de¤ildir. Politikalar›m›zda bunun alt›n› çizmemiz gerekmektedir. Toplumsal muhalefeti örgütleyecek ve devrimci bir öznede hareket imkân› sa¤layacaksak, yenilgi ve kazan›mlar›m›z› iyi görmemiz gerekmektedir. ‹lerlerken gerilemek! Tarihsel olarak geride b›rakt›klar›m›z›, bugünün somut koflullar› aras›nda de¤ifltirirken bir taraftan da ilerlemenin içinde var edebilmeliyiz. Kendimizi var edebilece¤imiz yegâne nokta ‘hayaletin’ vücut buldu¤u bir toplumdur. Bu toplumun kurulmas› yolunda hepimizin Don Kiflot olmas› gerekmektedir. Sadece tek bir fark›m›z var ondan yel de¤irmenlerinin gerçekten yel de¤irmeni oldu¤unu biz çok iyi biliyoruz.

Sonuçta soka¤›n ç›plak varl›¤›n› görmezden gelemeyeceklerinin fark›na varan bütün bu emek gruplar› ilk ad›mda devrimci bir öznenin öncülü¤ü olmadan sokaklara dökülmüfller, kepenk kapatarak toplumsal muhalefeti de harekete geçirmifllerdir. Kendili¤inden bir örgütlenme göze çarp›yor ilk etapta. Öncesinde devrimci bir özne ile harekete ç›kmamas› devrimci bir müdahaleyle ç›tay› yükseltmeme anlam›na gelmemelidir. Bu noktada biz komünistlere düflen görev bellidir. Bütün bu ç›k›fllar› birbiriyle ba¤lant›l› olacak flekilde analiz etmek ve eyleme geçmek olmal›d›r.


özgürlükçü GENÇL‹K

(Ortado¤u)

30

HANZALA Hanzala kendini flöyle tan›t›r: Benim ad›m Hanzala. Babam›n ad› önemli de¤il. Annemin ad› Nakbah ve k›z kardeflime de Naksa ad›n› koydular. Ayakkab› numaram› bilmiyorum çünkü hiç giymedim. 5 Haziran 1967’de* do¤dum. *Birinci Arap-‹srail savafl›ndan sonra Filistin topraklar›n›n geri kalan›n›n ‹srail taraf›ndan iflgal ve ilhak›n›n duyuruldu¤u tarih.) Hasan Fehmi Taylan

L

übnan direniflinin 60 y›ll›k geçmiflinde, genel olarak Arap co¤rafyas›n›n, özelde ise Lübnan mücadelesinin 盤l›¤›, umudu, onuru ve ac›s› devrimci karikatürist Naci Hüseyin El Ali. Naci El Ali’yi anlamak için Arap co¤rafyas›na derin ve bütünlüklü bakabilmek flart.

DAM‹R‹’s SEVRE As›l ad› NAC‹ SEL‹M HÜSEY‹N EL AL‹, lakab› ise `DAM‹R‹`s SEVRE` yani Devrimin Vicdan›. O, bir karikatürist olmaktan öte hayat›n› halk›n›n davas›na adam›fl bir isim. Ad› Filistin davas›yla özdeflleflmifl Naci El Ali, 1936 y›l›nda Filistin’in kuzeyinde fiecere köyünde dünyaya gelir. 1948 y›l›nda yüz binlerce Filistinli gibi o da topraklar›ndan sürülür. Filistin topraklar›nda ‹srail Devleti kuruldu¤unda, ailesiyle birlikte Lübnan’›n güneyindeki Sayda kenti yak›nlar›ndaki Aynül Hilva Mülteci Kamp›’na s›¤›-

n›r. Kampta her Filistinli gibi ac›lar içinde yaflar. Halk›n›n çekti¤i s›k›nt›lar›n tümünü o da çeker. Halk›n›n ›zd›rab› kimli¤i olur. 1960 y›l›nda Lübnan Sanat Akademisi’ne girer. Burada bir y›l okuyabilir. Lübnan polisi sürekli peflindedir. Okulunu hapiste tamamlar. 1961 y›l›nda “Ç›¤l›k” ad›nda bir dergi yay›nlar. Hanzala karakteri o yollarda ortaya ç›km›flt›r. 1960’lar›n bafl›nda Filistin mücadelesinin önderlerinden, 1971’de Beyrut’ta öldürülen devrimci yazar Gassan Kanafani onun yetene¤ini fark eder ve bu alanda profesyonel olarak çal›flmas›n› sa¤lar. Filistin mücadelesinin Nas›rc› Arap milliyetçili¤inden devrimci bir çizgiye kaymas›nda önderlik edenlerden biri olan Kanafani onun ilk çal›flmas›n› elHürriyet dergisinde yay›mlar. Art›k çizmeyi ciddiye alan Naci el-Ali, daha sonra Kuveyt’teki Tali’a dergisinde çizer olarak çal›flmaya bafllar. 1968’den 1975’e kadar es-Siyase gazetesindedir. Bu tarihte Lübnan gazetesi es-Sefir’e geçer ve 1979 y›l›nda Arap Karikatüristler birli¤i baflkan› seçilir. Filistin topraklar›nda hüküm süren y›k›m› ve kendilerini ifade etme f›rsatlar› k›s›tl› olan Ortado¤u’daki mazlum halklar›n sesini cesur çizgileriyle yükselterek dünyaya duyurmay› kendisine görev edinir. Böylece kitleleri harekete geçirecek, politik olarak da mültecilerde kendi durumlar›n›n fark›na vard›racak bir bilinç oluflturacakt›r. Bütün olumsuzluklara ra¤men komünisttir ve sanat›n› mücadeleye adam›flt›r. Elbette ki ana ekseni Filistin ve mülteci sorunudur fakat tek derdi ‹srail de¤ildir. ‹nsana ve insanl›k onuruna özgü ne varsa sahiplenilmelidir, bu yüzden Arap milliyetçili¤iyle de bar›fl›k olamaz: “Düflüncem enternasyonalist, kayg›lar›m insani” 1987’de Londra’da faili meçhul bir cinayete kurban gider. 1987 A¤ustos’unda befl haftal›k bir koman›n ard›ndan, intifadan›n bafllang›c›n› görmeden öldü¤ünde arkas›nda 40 binden fazla eser b›rakt›. Naci el Ali’nin Hanzala gelene¤ini Ümeyye Joha isminde bir karikatürist kald›¤› yerden devam ettirmektedir.

Hanzala, Ortado¤unun Devrimci Ç›¤l›¤› Naci el ali Hanzala’y› yaratm›flt›r. Hanzala kendini flöyle tan›t›r: Benim ad›m Hanzala. Babam›n ad› önemli de¤il. Annemin ad› Nakbah ve k›z kardeflime de Naksa ad›n› koydular. Ayakkab› numaram› bilmiyorum çünkü hiç giymedim. 5 Haziran 1967’de do¤dum. (Birinci Arap-‹srail savafl›ndan sonra Filistin topraklar›n›n geri kalan›n›n ‹srail taraf›ndan iflgal ve ilhak›n›n duyuruldu¤u tarih.) Milliyetim: Filistinli de¤ilim, Ürdünlü de¤ilim, Kuveytli de¤ilim, Lübnanl› de¤ilim, M›s›rl› de¤ilim, hiç kimse de¤ilim. K›saca, bir kimlik kart›m yok ve herhangi bir memleketten olmakla de ilgilenmiyorum. Ben yaln›zca bir Arab›m. Hanzala Naci El Ali’nin bütün karikatürlerinde s›rt›n› seyirciye dönmüfl, yamal› elbiseleri, arkas›nda kavuflturdu¤u elleri ve boynunda tafl›d›¤› terk etmek zorunda kald›¤› evinin anahtar› ile küçük bir k›z çocu¤u figürüdür. Ortado¤u co¤rafyas›nda sürgün tüm çocuklar›, çocukluklar› temsil etmektedir. Sadece bir sürgünü de¤il yamal› elbiseleri ile yoksullu¤u da ifade etmektedir. Hanzala Filistin, Filistin Hanzala’d›r. S›rt› seyirciye dönüktür ve yüzünü görebilmemizin tek koflulu halk›n›n özgür olmas› evine dönebilmesidir. Naci El Ali bu durumu flöyle aç›klar: “‹srail Filistin’e sald›rd›¤›nda bütün dünya Filistin’e s›rt›n› döndü, Filistin halk› özgür oluncaya dek Hanzala’da bütün dünyaya s›rt›n› dönecektir!” Hanzala Araplar›n sessizli¤ine, ‹srail’in iflledi¤i savafl suçlar›na, geliflmifl ülkelerin ikiyüzlülü¤üne ve Arap yönetimleri ile FKÖ içindeki yozlaflmaya da s›rt›n› dönmüfltür. Hanzala, Filistin mücadelesinin direniflçi unsurlar›n› ve Araplar›n ac›s›n› temsil etmektedir, ama bir yandan da Araplar›n bölünmüfllü¤ünü ve Filistin halk›n›n ac›lar›na kay›t-

s›zl›¤›n› elefltirmektedir. Onun derdi ayn› zamanda mücadeleyi b›rakan göbeklilerledir ve bu durum gerek politik gerekse psikolojik aç›dan Naci El Ali’yi çok etkilemifltir. Hanzala’n›n kavuflturdu¤u elleri bunun sessiz protestosudur; fakat Hanzala’y› kimi zaman olaylara müdahil olurken görürüz. Çünkü sessiz protesto yetmez, o ayn› zamanda bir aktivisttir de. Hanzala bafl›na o büyük felaket geldi¤inde 10 yafl›ndad›r ve art›k onun için zaman durmufltur. O tarihten itibaren art›k hep 10 yafl›ndad›r. Çocuklar bir ülkenin gelece¤ini temsil eden imgedir ve geleceksizlikte ayn› imgede ifade bulur. Hanzala gelece¤i çal›nan milyonlarca çocu¤un 盤l›¤›d›r. Ayn› 盤l›¤› Feyruz’un seslendirdi¤i “fiadi” ve Mersel Khalife’nin seslendirdi¤i “Ken Fi Marra T›fl’›z¤ir” flark›lar›nda ve topluma mal olmufl bir çok sanatç›n›n çal›flmas›nda iflitebiliriz. Bütün bu olumsuzluklara ra¤men Hanzala bu tablodan s›yr›labilmifl ve Naci El Ali’ye dikenli tellerden bile umut devflirmeyi ö¤retmifltir. Ali Hanzala’y› yaratm›flt›r ama onu korkudan, y›lg›nl›ktan koruyan Hanzala olmufltur. Hanzala mücadeleye sad›kt›r ve yenilginin, umutsuzlu¤un Ali’yi sürüklemesine izin vermemifltir. Ali bu korkuyu her zaman yaflam›flt›r: ‘S›n›rlamalardan korkmuyorum ve hiç hesab›n› yapm›yorum. Tek korktu¤um yeisin kalbime ulaflmas›.’ Hanzala Naci El Ali’nin devrimci yönüdür ve net duruflu sayesinde Ali intifaday› görmeden öldürüldü¤ünde bile bu durum Hanzala’n›n Filistin direniflinin sembolü olmas›na engel olamam›flt›r. Art›k Hanzala bütün Ortado¤u co¤rafyas›nda direniflin, devrimcili¤in simgesidir ve mücadele sürdükçe Hanzala 盤l›¤›yla bize çocuklar›n, yoksullar›n, Araplar›n ve ezilen bütün halklar›n mücadelesini hayk›racakt›r…

Hanzala bütün Ortado¤u co¤rafyas›nda direniflin, devrimcili¤in simgesidir ve mücadele sürdükçe Hanzala 盤l›¤›yla bize çocuklar›n, yoksullar›n, Araplar›n ve ezilen bütün halklar›n mücadelesini hayk›racakt›r


(Tarihimizden) özgürlükçü GENÇL‹K

31

Ali Cabir

MEHMET LAT‹FEC‹ KARDEfiL‹⁄‹N ve D‹REN‹fi‹N S‹MGES‹ ehmet Latifeci, Denizler, Mahirler, Sinanlar ve devrim yolunda flehit düflen nice önder gibi k›sac›k ömrüne bir tarih s›¤d›rd›. Latifeci flahs›nda K›z›ldere ve tüm devrim flehitlerini anarken, Latifeci’nin Türkiye Devrimci Hareketi ve Hatay Arap halk› için ne anlama geldi¤ini anlatmaya çal›flaca¤›z.

M

devrimcilerin üzerine daha da bir vahflice gelmeye bafllam›flt›r. Çünkü Sosyalizm art›k yenilmiflti ve onlara göre tek gerçek bir sistem vard›: Kapitalizm. Bu yenilgiyi de kullanarak insanlar›n üzerine umutsuzlu¤u inançs›zl›¤› ve korkuyu yayan sistem, Samanda¤ özelinde konuflmak gerekirse hiç beklemedi¤i bir fleyle karfl›laflt›: Latifeci ve yoldafllar›...

Buras› K›flla De¤il!

Samanda¤’a Dönüfl

Latifeci’nin ‹lkokul arkadafl›yla yap›lan bir sohbette o dönemde bile Latifeci’nin bizim için bir farkl›l›¤› vard›, diyor ve ekliyor: “O dönemde de pek rahat durmaz, haks›zl›¤a u¤rayan biri oldu¤unda çabucak yan›nda biterdi. Sürekli hareketliydi. Ve en önemlisi dersleri hepimizinkinden iyiydi.” Latifeci, lise y›llar›nda derneklere gidip gelmeye bafllam›flt›. Sistemin çeliflkilerini, ekonomik eflitsizli¤i ve halklara yaflat›lan zulmü kavramaya bafllad›¤› y›llarda bir gün, din kültürü dersi gibi zorunlu derslerden biri olan Milli Güvenlik dersinde askeri hava estiren komutana: “Buras› k›flla de¤il, burada istedi¤in gibi davranamazs›n” diye ç›k›flm›fl ondan sonrada haliyle disiplin cezas› alm›flt›.

Latifeci Samanda¤’a geri döndü¤ünde burada da faaliyetlerine ara vermeden h›zla devam etmifltir. O dönemde Latifeci ve yoldafllar› Hatay üzerinde oynanmas› planlanan birçok oyunu sezmifl, teflhir etmifl ve bofla ç›karm›flt›r. On y›llard›r Hatay topraklar›nda özelliklede Samanda¤’da bar›fl ve kardefllik içinde yaflayan baflta Arap H›ristiyan ve Ermeni olmak üzere tüm halklara karfl›, halklar aras›ndaki paylafl›m› ve huzuru y›kmak ad›na bir sürü oyun oynand›. Bunlardan en önemlisi de asimilasyon politikalar›yd›. Bu dönemde, Refah Partisi’yle birlikte Samanda¤’da gerici bir zeminde örgütlenme bafllat›lmaya çal›fl›lm›fl ama baflar›lamam›flt›r. Latifeci yazd›¤› yaz›larla Arap Alevi (Nusayri) kimli¤ine yönelik sald›r›lar› teflhir ederken, ayr›ca sosyalizme olan inanc› ve sistemin farkl› kimliklere açt›¤› savafl› geri püskürtmek ad›na bir Arap olarak Kürt halk›yla dayan›flmak ad›na Samanda¤’da yoldafllar›yla birlikte DEP’i kurmufl ve baflkanl›k yapm›flt›r. Kürt ve Arap halklar›n› birbirinden kopar›p farkl› farkl› politikalarla asimile etmeye çal›flt›klar› dönemde “Yaflas›n Halklar›n Kardeflli¤i” fliar›yla at›lan bu hamle sistemi ayr› bir zorlu¤a sokmufltur. Çünkü ortak ac›lar› paylaflm›fl bu iki ay› halk birbirine kenetlenirse kendileri aç›s›ndan çok daha büyük bir tehlike teflkil edecektir.

Üniversite Y›llar› Üniversite ö¤renimi için Burdur’a gifden Latifeci, burada Türkiye Devrimci Hareketiyle birebir iliflki kurma flans› yakalam›flt›r. Burdur’da Ö¤renci Derne¤i kurma çal›flmalar›na bafllam›fl, faflistler de buna engel olmak için çal›flm›fl, dolay›s›yla da bu durum faflistlerle ciddi çat›flmalara yol açm›flt›r. Bu gergin ortam, Latifeci’nin mücadele arkadafl›n›n çat›flmalarda flehit düflmesiyle birlikte daha da artarak devam etmifltir. Bundan sonraki süreçte yo¤unlaflt›r›lan eylemliliklerin ve tarihe “Burdur Direnifli” olarak geçen direniflin önderli¤ini yapm›flt›r. 88–95 dönemi, 12 Eylül darbesinin çok yo¤un bir flekilde kendini hala hissettirdi¤i dönemdir. Devletin farkl› dillere inançlara karfl› yo¤un sald›r›s›, çok sert bir flekilde devam etmektedir. Haliyle o dönem de sokakta Arapça konufltu¤unda bölücülükten, arkadafllar›yla birlikte piknik yapt›¤›nda devleti çökermeye yönelik planlar yapmaktan, sokakta arkadafl›n› gördü¤ünde selam niyetine göz att›¤›nda ideolojik bak›flmaktan gözalt›na al›nd›¤›n› bir dönem. Süreç 1993’e do¤ru akt›¤›nda da Sovyetler Birli¤inin da¤›lmas›yla birlikte sömürücü sistem savunucular› halklar›n,

Gizli ama kitlesel! Latifeci ve yoldafllar› tüm bu olaylar› gören bir yerden hareketle halk› devrimci bir zeminde örgütlemifl ve bilinçlendirmifllerdir. O dönemde k›raathaneler iskambil oynama yeri olmaktan ç›km›fl toplant› salonlar›na çevrilmifltir. Ayr›ca sokaklar da kültür sanat alanlar›na çevrilmifl, her köfle bafl›nda Arapça tiyatrolar, fliirler, halkoyunlar› içerikli etkinlikler düzenlenmifltir. Tüm toplant› ve etkinliklerin düzenlenifl flekli de asl›nda Latifeci’nin karakterini ortaya koyuyo: gizli ama kitlesel. Tabii tüm bu eylemlilikler yap›l›rken karfl› cephede farkl› süreçler planlan›p örülü-

yor. Çamur atmalar, gözalt›lar, komplolar...

Katiller ‹fl Bafl›nda! Süreç 1995’e do¤ru akarken sistem taraf›ndan haddinden fazla gergin bir ortam yarat›lm›flt›r art›k. Çünkü hiçbir fley planland›¤› gibi gitmiyordu.12 Eylül’ünün bilindik uygulamalar›yla Latifeci ve yoldafllar›n›n önderli¤indeki halk›n örgütlü gücünü kaybetmesini sa¤lamaya çal›flt›lar. Onu da baflaramay›nca ve takvim sayfalar›nda tarih 30 Mart 1995’i gösterdi¤inde karanl›k güçler ifl bafl›na geçti. Kendi pis ifllerini güvence alt›na almak için karanl›k güçlere kendini kulland›rtan bir adam katliam› gerçeklefltirmek için kullan›ld›. Halk›n ve yoldafllar›n›n davalar› takip etmesi, ayr›ca karanl›k güçlerin katillere vaatlerini yerine getirememesi sonucunda, katiller süreci ayr›nt›l› bir flekilde anlat›lar. Katliam›n arkas›nda, Susurluk’ta, Sivas’ta, Çorum’da, Gazi’de, Marafl’ta, Hrant cinayetinde oldu¤u gibi bir çete ç›kt›. Geçmifle günümüz penceresinden bir bakmak gerekirse Latifeci ve yoldafllar›n›n bu hakl› davas› sayesinde karanl›k güçlerin o günlerde Samanda¤ özelinde; k›y› kenar çizgisi, fiaho davas› vb. gibi olaylarla bizi bizim topraklar›m›zdan tecrit edecek politikalar› hayata geçirmelerini engellemifllerdir. 88-95 süreci bize korkular›n› yaratan korkaklar›n, korkular› içinde kaybolacaklar›n›, ama korkulara ra¤men dimdik duran örgütlü bir halk› hiç bir gücün yenemeyece¤ini göstermifltir. fiimdi kendi yaratt›¤›m›z korkular›n gölgesinde s›yr›l›p günefle sar›lma zaman›. fiimdi geçmiflimizi s›rtlay›p bugüne müdahale etme zaman›. fiimdi harekete geçme zaman›d›r!

“Yan›lm›yorsam 1992 idi. ‹flçiler dört bir yandan Ankara’ya yürüyor. Biz Burdur’da açl›k grevi eylemindeyiz. 44 eylemcinin hemen hepsi bitkin ve uykuda, gece saat 2–3 sular›. Uyand›m, mutfaktaki t›k›rt›ya yöneldim, Latifeci. Sevgili ev arkadafl›m, yoldafl›m; mutfakta bir eli çenesinde m›r›ldanarak ve seri bir flekilde volta at›yor. Rahats›z etmeden onu izledim kap›dan, beni görmüyordu. M›r›ldanmalar›n› çözünce dehflete düfltüm: Ankara’ya yürüyen iflçilerden devrim müjdesi bekliyordu ve olas› durumda Burdur’daki hareket fleklini planl›yordu. Evet, aram›zdaki ‘deli’ o idi. O gün oldu¤u gibi o büyük ve tertemiz yüre¤ini sayg›yla öpüyorum.”


‹fiGAL‹N ‹fiARET ETT‹KLER‹ Tekel direniflinin gündemde yer ald›¤› ancak AKP’nin, baflbakan›n çeflitli aç›klamalar›yla eylemi bofla düflürmeye bafllad›¤› bir zamand›. Tekel direniflinin 65. günüydü. 1 Nisan’a kadar zaman vermiflti Tayyip. Ya imzalars›n›z ya da da¤›t›r›m sizi, iflsiz kal›rs›n›z. Tekel iflçilerinin dirayetini k›rmaya yönelik her fley yap›l›yordu. Ancak flunu iyi biliyorduk ki, Tekel’in kazan›m› herkesin kazan›m› olacakt›. Direnifl ortakt›. Bunun için bir fleyler yap›lmal›yd›.

u Emrah Ar›kuflflu

T

ekel iflçileri Ankara’da 78 gün direndi. Özlük haklar›na sahip ç›kmak, kazan›mlar›n› geri vermemek, iflsiz kalmamak için ülke gündemini de iflgal ederek kendini gösterdi. Tekel direniflinin gündemde yer ald›¤› ancak AKP’nin, baflbakan›n çeflitli aç›klamalar›yla eylemi bofla düflürmeye bafllad›¤› bir zamand›. Tekel direniflinin 65. günüydü. 1 Nisan’a kadar zaman vermiflti Tayyip. Ya imzalars›n›z ya da da¤›t›r›m sizi, iflsiz kal›rs›n›z. Tekel iflçilerinin dirayetini k›rmaya yönelik her fley yap›l›yordu. Ancak flunu iyi biliyorduk ki, Tekel’in kazan›m› herkesin kazan›m› olacakt›. Direnifl ortakt›. Bunun için bir fleyler yap›lmal›yd›. Sokaklara ç›k›lmal›, hep anlatt›¤›m›z fleyleri s›nava tabi tutmal›yd›k. S›n›fa moral verecek ve direnifllerine umut tafl›yacakt›k. Karanl›¤a karfl› k›v›lc›m çak›lmal›yd›.

ordu- sermaye çat›flmas›n›n taraftarlar›n›n genelde toplumda, özelde iflçilerde yaratt›¤› bilinç bulan›kl›¤›n› durultan bir eylem oldu. Militan eylem tarz›, eylemde okunan bas›n metni, at›lan sloganlar “Tekel kazan›rsa, hepimiz kazan›r›z”, “Tekel iflçisi, kardeflli¤in simgesi” fliar› eylemin niteli¤ini göstermektedir. Tekel direniflini ekonomizm bata¤›nda bo¤mak isteyenlere siyasal alandan bir uyar›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n öncülü¤ünü görerek hükümete karfl›, 4-C’ye karfl›, özellefltirmelere nihayetinde kapitalizme karfl› yap›lan bu eylem sosyalizmi iflaret etmektedir. Bu eylem bir tane bile (ki daha fazla oldu¤unu biliyoruz) Tekel iflçisinde umut olabildiyse bile baflar›l›d›r. ‹flgal, Tekel direniflinin tekrardan haf›zalara ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Ayr›ca dünya bas›n›nda da yer alan eylem uluslararas› kamuoyu yaratmaya yönelik mütevaz› bir katk›d›r. ‹spanyollar kendilerini tehdit alt›nda hissettiklerinden (suçlar› var demek ki) eylemin hemen ard›ndan SDP ve TÖP temsilcileri ile görüflerek “Neden ‹spanya, bizle ne probleminiz var” diyerek telafllar›n› göstermifltir.

Militan eylem tarz›, eylemde okunan bas›n metni, at›lan sloganlar “Tekel kazan›rsa, hepimiz kazan›r›z”, “Tekel iflçisi, kardeflli¤in simgesi” fliar› eylemin niteli¤ini Ve ‹flgal… göstermektedir. Ve iflgal… Cervantes Enstitüsü SDP ve TÖP taraf›ndan Tekel iflçilerinin eylemine Tekel direniflini, destek vermek için iflgal edildi. Eylem esnas›nda oradaki kursiyerler d›flar› ç›kar›ld›, kiekonomizm milerini ikna etmesi zor oldu, kal›p bizimle Korkaklar›n Kabusu Eylemin di¤er bir yönünü ise, sol içindeki destek vermek istediklerini bile söybata¤›nda eyleme tart›flmalar› teflkil ediyor. Solcu arkadafllar›lediler. Asansörler kapat›ld›, merdivenlere bo¤mak barikatlar kuruldu. Balkondan pankart sal- m›z›n eylemi de¤erlendirmelerinde her türlü ayr›m› görüyoruz. Kimilerinde kar›n a¤r›s›, land›r›ld›, ard›ndan sloganlar at›ld›. Devrimisteyenlere siyasal ciler, Tekel direniflinin yan›nda oldular. Ser- kimilerinde k›skançl›k ve rekabet olurken, kimileri ise eylemi yoldaflça selamlad›lar. karfl› “Tek-El Tek Yumruk” oldular alandan bir mayeye Bafllayal›m… Eylem sonuç alamayacak ve devlete gereken cevab› verdiler. tarzda sansasyonelmifl. Nas›l bir sonuç ister uyar›d›r. ‹flçi Bu eylem, Tekel iflçilerinin eylemini gündebu arkadafllar, kendileri yapt›¤›nda sonuç al›me baflka bir flekilde tafl›d›. Bu baflkal›k devs›n›f›n›n rimcilerin iflçi s›n›f›n›n eylemlerinden yana, c› olsun mümkünse ki sonuçlar›n› yukar›da anlatmaya çal›flt›k. burjuvaziye karfl› tav›r al›fl› oldu. Kölece yaöncülü¤ünü flam koflullar›n› dayatan 4-C’ye karfl›, insan- ‹spanyollar neden oras›n›n seçildi¤ini sordular, bizim arkadafllar›m›z da ayn› soruyu çal›flma koflullar› isteyen Tekel iflçilerinin görerek hükümete ca sordular. Ne alaka yani flimdi ‹spanya’n›n direnifllerini selamlama eylemi oldu. Sadece kurumunu iflgal etmek? ‹spanya zaten em‹spanyol Kültür Merkezi iflgali de olmad›. ‹zkarfl›, 4-C’ye peryalist ülke de¤il ki ne gerek var? Ama zamir’de ‹ktisat sempozyumu bask›n›, Denizkarfl›, li’de sokak eylemi, Eskiflehir’de Burger King ten biz rutin (bildiri, afifl) ifllerimizi yap›yorduk, nereden ç›kt› flimdi bu iflgal tarz› eylem çat›s›nda sallanan pankart, Adaözellefltirmelere binas›n›n diye düflünmüfllerdir. na’da zincirleme ve pankart asma… ‹flgaller Son nokta ise yap›lan iflleri elefltirmekten bas›n aç›klamalar›, yürüyüfller… nihayetinde baflka “siyasal ak›l düzeyine” sahip olmayan ‹flgal eyleminin foto¤raflar› iflçiler taraf›nkapitalizme karfl› dan çad›rlara as›ld›. Ankara’daki arkadaflla- sayg›de¤er Aydemir Güler hocam›z›n eylemle ilgili de¤erlendirmeleri k›ymete de¤er. Eyr›n aktarmalar›na göre ise iflçiler aras›nda yap›lan bu eylem mutluluk yaratan eylem bu anlam›yla baflar›- lemin üzerinden 1 ay geçmesine ra¤men eyyaratt›¤› kar›n a¤r›s› geçmemifl ki, sosyalizmi iflaret ya ulaflm›flt›. Ancak bir de siyasal ajitasyon lemin baflka bir yaz›y› yazarken arada da bize bir ilkesi gere¤i, s›n›fa devrimci bilinç tafl›ma etmektedir. yönünde ad›m at›lm›fl oldu. Di¤er yönüyle tak›m “ufuk aç›c›” elefltiriler yöneltmifl saba-

h›n 7 buçu¤unda. Bu eylemi yapanlar›n siyasal ak›l düzeyi düflükmüfl. “ Bu solcu türünün ciddi ifllere kar›flmamas›n›n daha hay›rl› olaca¤› kesin de¤il mi?” diye sorarak ciddiyetsiz oldu¤umuzu söylüyor. Valla biz gayet ciddiydik, polisi de karfl›m›za ald›k, devleti de, ‹spanya’y› da... Tekel meselesi ciddiydi çünkü. Sabah kalk›p rahat yata¤›nda bizi ciddiyete davet ederken hele bir soka¤a ç›k da boyunu görelim. O kadar kendinize “Ne Yapmal›c›lar” dediniz durdunuz. Hiç mi siyasal ajitasyon bölümünü okumad›n›z. ‹flçi s›n›f›n›n kendili¤inden hareketi, ekonomik mücadele ve devrimcilerin siyasal ajitasyonunun önemini anlayamad›¤›n›z ortaya ç›k›yor. Amerikan temsilciliklerinin de¤il de, üçüncü s›n›f kapitalist ülkenin kurumunun tercih edilmesi AKP’ye yarayacakm›fl. ‹stikrars›z bir ortam her yerde yap›lacak eylemler neden AKP’ye yaras›n. Ama eylemlerin TKP’ye yaramad›¤› kesin. Ayr›ca ‹spanya m› 3. s›n›f kapitalist ülke. Peki yar›n bir gün Amerikan temsilciliklerini iflgal etti¤imizde ne diyeceksiniz? 68’lerde ABD’nin 6. filosunu Dolmabahçe’den denize dökmek için ileri at›lan Denizlerin önüne barikat› ilk kuran polis de¤ildi. ‹lk barikat T‹P’liler taraf›ndan kuruldu. “Aman sert eylemler yapmayal›m faflizm gelir” diyerek devrimci gençli¤in enerjisini tüketmeye çal›flt›lar. T‹P’lilerin kâbuslar›n› Aydemir Güler de görmüfl olacak ki ayr›nt›lar› atlamadan eylemi gereksiz, baflar›s›z, hofl olmayan, keyifli olmayan flekilde görebilmifltir. Çünkü devrimci gençli¤e, direnen Tekel iflçisine moral veren iflgal eyleminde Güler kendi kâbusunu görmüfltür. Mahirler, ‹bolar, Denizler nas›l onlar› o dönemde tecrit ettilerse flimdi de s›ra bizde. Bu çok lafç› az ifl yapanlara, korkak süprüntülere gerçekleri gösterme zaman›. Ayr›ca ça¤r›m›z genç TKP’lilere. Bu ve bunun gibi adamlar›n yan›nda ne ifliniz var? Devrimcilik yapmak isteyen beri gelsin. Direnifle yemek da¤›tmak d›fl›nda ve yap›lan eylemleri elefltirmekten baflka bir fley yapmam›fl olan bu arkadafllar kusura bakmas›nlar ama yoksunuz bu iflte. Tekel iflçisi bize direnifli ö¤retti. Kasveti üzerimizden atmam›z› sa¤lad›. “Ey sol silkelen de kendine gel” dedi. Kendimize gelelim ve iflimize bakal›m. Devrim için sosyalizm için kavgaya, örgütlenmeye…


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.