Ekonomi Ajandası Dergisi

Page 1

www.ekonomiajandasi.net

FİYAT: 5 TL YIL:2 / SAYI:6 / MAYIS / 2012

Yeni Teşvik Yasası’nın Ayrıntıları Kentsel dönüşüm neler getirecek? Proje Taşımacılığı Dosyası Plastik Dosyası

Sektörün önde gelen sigorta acentesi Yıldırım Analiz Sigorta’dan çarpıcı açıklamalar.

Ömür Şeker Yıldırım Analiz Sigorta Genel Müdürü

Nakliye ve Lojistik Sektöründe Artan Sigorta Primlerine Dur Demek Lazım...








Cansın Ajans Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Cengiz TEPEBAŞ cengiz.tepebas@ekonomiajandasi.net Genel Koordinatör ve Reklam Müdürü Abdurrahman ÇINAR a.cinar@ekonomiajandasi.net Editör Şule DÖLEK editor@ekonomiajandasi.net Ankara Temsilcisi Cem ÖZTÜRK İran Temsilcisi Esmaeil Alipour Görsel Yönetmen Erhan AYDIN DANIŞMA KURULU Akademik Danışman Prof. Dr. Şenay YALÇIN Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Lojistik Sektör Danışmanı İsmail YILDIZ Organik Gıda Sektör Danışmanı Mehmet Tunçay AKYOL Teknoloji ve İnternet Danışmanı Kayıhan TURGUTOĞLU Finansal Danışman Salih EKİNCİ Mali Müşavir Otomotiv Sektör Danışmanı Salih ATILGAN MUSİAD Otomotiv Sektör Başkanı Sigortacılık Sektör Danışmanı Ömür ŞEKER omur@yildirimanaliz.com.tr EKONOMİ AJANDASI DERGİSİ Aylık Süreli Yayındır Cansın Ajans, Haznedar Mah. Park Sok. No:17 Güngören-İSTANBUL info@ekonomiajandasi.net İHLAS MATBAACILIK DÜZ OFSET TESİSLERİ İhlas Holding Plaza Medya Blok 29 Ekim Cad. No 29-B/3 Yenibosna-İSTANBUL Tel : 0212 454 35 08 Faks : 0212 454 34 94 www.ihlasmatbaacilik.com Cansın Ajans tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan; yazı, fotoğraf ve tarafımızca yapılan ilanların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Ekonomi Ajandası Dergisi Basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

8

Mayıs 2012

Editörden Şule Dölek / editor@ekonomiajandasi.net

2023 Yolunda Türkiye ve Dünya Ekonomisi Türkiye’nin Dünya’daki konumunu ve Dünya ticaretindeki yerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. 2011 yılı itibariyle dünyanın GSYH’sı cari fiyatlarla 70 trilyon dolar. Aynı yılda dünya nüfusu 7 milyar kişi. Buna göre dünyada kişi başına yıllık ortalama gelir 10.000 dolar ediyor. Türkiye’nin GSYH’sı 736 milyar dolar, nüfusu ise 73 milyon kişi. Buna göre kişi başına geliri yıllık ortalama olarak 10.080 dolar ediyor. Türkiye, GSYH büyüklüğü olarak dünyada 17. sırada, nüfus büyüklüğü olarak 19. sırada, kişi başına gelir düzeyi olarak da 63. sırada yer alıyor. Demek ki Türkiye, dünya nüfusunun yüzde 1,1’ine ve dünya GSYH’sının yüzde 1,1’ine sahip bulunuyor. Türkiye’de kişi başına düşen gelir ise dünya ortalamasının biraz üstünde yer alıyor. Gelir dağılımında eşitsizliği ölçmekte kullanılan Gini Katsayısı 2010 yılı itibariyle Türkiye’de 0,40 düzeyinde hesaplanmış bulunuyor. Türkiye bu oranla 140 ülke arasında (en kötü Gini Katsayısına sahip ülke 1 numaradan başlamak üzere) 62. sırada yer alıyor. Dünyada 2011 yılsonu itibariyle ortalama yıllık enflasyon (tüketici fiyatları cinsinden) yüzde 4,6. Türkiye’de aynı yılın sonunda enflasyon yüzde 10,5. Yani 2011 yılında Türkiye fiyatlar dünya ortalamasının iki katından daha hızlı artmış bulunuyor. Cari açık için dünya ortalaması alınamaz, çünkü sonuçta açıklarla fazlalar birbirine ya eşittir yani toplamı sıfırdır ya da istatistiksel ölçüm hataları nedeniyle sıfıra çok yakındır (birinin açığı ötekinin fazlasını oluşturacağı için.) Buna karşılık Türkiye’nin de aralarında yer aldığı gelişme yolundaki ekonomilerin cari açık ortalaması alınabilir. 2011 yılında bu ortalama yüzde 2,4 olarak hesaplanıyor. Türkiye’nin 2011 cari açığı ise yüzde 9,9 olarak açıklandı. Türkiye, içinde bulunduğu ülkeler grubunun 4 katından daha fazla bir cari açığa sahip durumda. Türkiye’nin aralarınada bulunduğu Dünya ticaretine göz atarsak, ABD kaynaklı kriz, Avrupa odaklı bir finansal krize dönüştü. Güçlü AB imajı sorgulanır hale geldi. Bugünlerde bütçe açıkları, ekonomide toparlanmaya dair en büyük endişe kaynağı. AB ülkelerini etkileyen, bu çalkantının bir süre devam edeceği görülüyor. BRIC kavramı son yıllarda ön plana çıktı. Başta Çin,Brezilya, Rusya ve Hindistan oluşturuyor. Doğu’ya doğru gerçekleşen eksen kayması, Türkiye’nin de pastadan pay sahibi olması önemli , ancak kalıcı bir ekonomik toparlanma için, kriz öncesinde olduğu gibi 27 çeyreklik yüksek ve sürekli büyüme temposunun yeniden yakalanması gerekiyor. Kalıcı bir büyüme ve kalıcı bir ekonomik istikrar için, işsizlik oranlarının en azından tek haneli rakamlara indirilmesi yani istihdam yaratılması gerekiyor. Türkiye’nin yükselen ekonomiler arasında yer alabilmesi için; üreten, ihraç eden, yatırım yapan ve yapısal reformlara kaldığı yerden devam eden bir kimliğe bürünmesi gerekiyor. Türkiye’nin büyüdüğü zaman yeniden rekor cari açık ve dış ticaret açığına sahip olmasının önüne geçmesi gerekiyor. Tekrar çift haneli faiz oranlarıyla ve enflasyon oranlarıyla karşılaşılmaması gerekiyor. Tekrar siyasi istikrarsızlığın, ekonomik istikrarın önüne set çekmemesi gerekiyor. Özelikle Arap baharı ile başlayan ortada doğu ülkelerinde yaşanan dalgalanmalar ticaretimizi olumsuz etkilediği kesin. Türkiye ekonomisinin önü açık ancak Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere, yıllardır revize edilmeyi bekleyen birçok düzenlemenin de gerçekleşmesi şart. 2023’te eğer ülkemizin küresel bir güç olması ve 500 milyar dolar ihracat yapması hedefleniyorsa; Yeni parolamız, daha fazla ve yüksek katma değerli ihracat, daha fazla üretim ve daha fazla yatırım olmalı. Ülkemiz ekonomisinin büyük bir çoğunluğunu oluşturan KOBİ’lere ekonomik programlarda yer verilmesi, KOBİ envanterinin çıkartılması ve ihtiyaçlarının belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Dünya ticaretinden aldığımız payın artması için, yüksek katma değerli ürün üretimine, markalaşmaya, fark yaratmaya, inovatif ürünler oluşturmaya, yeni pazarlar keşfetmeye, pazardaki müşterilerin ihtiyaçlarını bilmeye ihtiyacımız var.


10 “Sektörün içinden geldim sorunlarını biliyorum”................13 Kentsel dönüşüm neler getirecek?............................................. 18 “İstanbul’un nüfusu 60 milyona çıkabilir”..........................20

Çağlayan büyüme hedefi çıtasını yükseltti ............................

22 Metsan Group 20 yılın tecrübesini müşteriyle paylaşıyor....23 Lojistikçiler kontrat değil “Ölüm fermanı” imzalıyor....... 24 Staja yerleştirilmeyen öğrenci kalmadı................................26 Ertan Gümrükleme tüm ihtiyaçlara cevap veriyor............

28 Hareket Nakliyat anahtar teslim taşıma yapıyor...................30 Ekol’ün dünya markası hedefine uluslararası CEO desteği...........31 Çobantur yılların tecrübesiyle yollarda.....................................32 “Sanayi geliştikçe proje taşımaları da artar”............................

33 YEDPA’dan 112 Acil İstasyonu ....................................34 Neden yerli otomobilde ısrar ettiklerini açıkladı........ 36 Rockwell aslında 20 yıldır Türkiye’de........................37 Elmanın Hikayesi.................................................................

38 ICCI 2012 15 bini geçti, 18 yılın rekoru kırıldı..................40 Kıbrıs’taki petrol aramaları bölgeyi alevlendirecek........41 Vestas dünya liderliğini sürdürüyor........................................42

Sayısal Takograf..........................................................................

43 Plastik Ürünleri Sanayii Raporu....................................................44 Naksan Plastik kaliteden ödün vermiyor................................46 Esen Plastik, ortaklığa açık............................................................ 48 Aldesa doğalgaz dönüşümüne hazır.........................................

İçindekiler 54 Kiler: Önümüz açık, büyümeye devam edeceğiz ..................58 Ülker yabancı şirket avına çıktı..................................................59 Türkiye- İtalya Ticari ilişkileri.....................................................64 “Akcor havadan sudan kazanç sağlıyor”.................................

Mayıs 2012

9


EKONOMİ

Yeni Teşvik Sistemi neler getirecek?

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Yeni Teşvik Sistemi çerçevesindeki uygulamalar kapsamında yatırımcılara; KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primi işçi ve işveren hissesi desteği, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, gelir vergisi stopajı desteği ve KDV iadesi destekleri verileceğini belirtti. Bakan Çağlayan, ‘’Yeni getirilen, asgari ücret üzerinden hesaplanan Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği ve Gelir Vergisi Stopajı Desteği sadece 6. bölgedeki bölgesel, büyük ve stratejik yatırımlar için geçerli olacak’’ dedi. Bakan Çağlayan, yeni teşvik sisteminin, çeşitli sektörlerden 800’e yakın talep dikkate alınarak hazırlandığını söyledi. Mevcut teşvik sisteminin bölgesel ve sektörel ayrıma dayandığını, genel, bölgesel ve büyük ölçekli yatırımların teşviki uygulamalarından oluştuğunu hatırlatan Bakan Çağlayan, Türkiye’nin yeni hedeflerine ulaşmak için 3 temel ihtiyaç bulunduğunu kaydetti.

10

Mayıs 2012

Bakan Çağlayan, bu ihtiyaçları, ‘’Yatırım-Üretim-İstihdam-İhracat politikaları arasında bütünlüğün sağlanması, ithalata bağımlı olduğumuz ara mallarının ve hammaddelerinin Türkiye’de üretiminin sağlanması, ihracatta, emek-yoğun teknolojiden bilgi-yoğun teknolojiye doğru geçişin sağlanması’’ şeklinde sıraladı. Türkiye’de üretimi hiç olmayan veya çok az olan mallar ile Türkiye’de üretilen ancak talebi tam olarak karşılayamayan malların ithalatının, toplam ithalatın yaklaşık yüzde 84’ünü, yani mal ithalatının yaklaşık 202 milyar dolarını oluşturduğunu anımsatan Bakan Çağlayan, 2011 yılı sonu itibariy-

le Türk sanayinin ithalata bağımlılık oranının yüzde 43 olduğuna işaret etti. Türk sanayisinin 6 sektördeki temel ithalat bağımlılık oranlarına değinen Bakan Çağlayan, bir taraftan bu oranları düşürecek bir taraftan da Türkiye’nin orta ve yüksek teknolojili ürün ihracatını artıracak bir üretim sistemine geçilmesi gerekliliğinin altını çizdi.

Sistem 4 ana bileşenden oluşuyor

Yeni teşvik sistemini, Ekonomi Bakanlığının kurulması, kamu ve özel sektördeki paydaşların görüş ve taleplerinin alınması ve bu taleple-


EKONOMİ rin değerlendirilmesi şeklinde 3 aşamada hazırladıklarını vurgulayan Bakan Çağlayan, bu çalışmalar doğrultusunda oluşturulan yeni teşvik sisteminin 4 ana bileşenden oluştuğuna dikkati çekti. Bu aşamaları, ‘’Genel, bölgesel, büyük ölçekli yatırımların teşviki ve stratejik yatırımların teşviki’’ şeklinde sıralayan Bakan Çağlayan, ‘’Bu uygulamalar kapsamında yatırımcılara; KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primi işçi ve işveren hissesi desteği, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, gelir vergisi stopajı desteği ve KDV İadesi destekleri verilecek. Söz konusu desteklerin tamamından veya bir bölümünden yatırımın büyüklüğüne, bölgesine ve konusuna göre değişen oran ve sürelerde yararlanma imkanı getirildi’’ diye konuştu.

Sigorta Primi İşçi Hissesi ile Gelir Vergisi Stopajı Desteği sadece 6. bölgede’’

Yeni getirilen, asgari ücret üzerinden hesaplanan Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği ve Gelir Vergisi Stopajı Desteği’nin sadece 6. bölgedeki bölgesel, büyük ve stratejik yatırımlar için geçerli olacağına dikkati çeken Bakan Çağlayan, şunları kaydetti: ‘’Genel teşvik uygulamaları kapsamında, ülke genelinde teşvik edilmeyecek yatırım konuları ile diğer teşvik uygulamaları dışında kalan ve asgari sabit yatırım tutarı ve kapasiteleri üzerindeki bütün yatırımlar, KDV İstisnası ve Gümrük Vergisi Muafiyeti destekleri ile desteklenmeye devam edilecek. Bu yatırımların 6. bölgede yapılması halinde ayrıca, yatırımcıya yeni sistem ile getirilen asgari ücret üzerinden hesaplanan Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği ve Gelir Vergisi Stopajı Desteği sağlanacaktır. Bölgesel teşvik uygulamalarının temel amacı, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, yatırım havzalarının oluşturulması, sektörel işbirliklerinin ve kümelenmenin teşvik edilmesidir. Bu çerçevede, yeni bir bölgesel harita oluşturduk, desteklerin sürelerinde ve oranlarında değişiklik yaptık, bölgesel sistem kapsamında desteklenecek sektörleri gözden geçirdik. 6. Bölgede yapılacak yatırımlar için yeni ve cazip destekler sağladık. Öncelik verdiğimiz bazı yatırım konularına daha yoğun destekler sağladık.’’

Amaç, emek yoğun sektörleri 6. bölgeye çekmek

Bölgesel Teşvik Uygulaması kapsamında yatırımcıların, KDV İstisnası, Gümrük Vergisi Muafiyeti, Vergi İndirimi, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği, Faiz Desteği (1. ve 2. Bölgeler hariç) ve Yatırım Yeri Tahsisi desteklerinden yararlanacaklarını anlatan Bakan Çağlayan, ‘’Yatırımın 6. bölgede yapılması halinde ise, bu desteklere ilave olarak yatırımcımıza çalışanların asgari ücretleri üzerinden hesaplanan Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği ve Gelir Vergisi Stopajı Desteği de sağlanacak’’ şeklinde konuştu. Bakan Çağlayan, bu sistemle amaçlarının emek yoğun sektörlerin bu bölgedeki yatırımlarını artırmak olduğunu, Bölgesel Teşvik kapsamında getirilen en önemli yeniliğin ise, yeni bir bölgesel haritanın oluşturulması olduğunu da sözlerine ekledi. Bakan Çağlayan, il bazlı yeni bölgesel ayrımda 1. bölgenin, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi itibariyle ilk sıralarda olan Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Muğla illerinden oluştuğunu belirtti. Bakan Çağlayan, ‘’6. bölge ise, eko-

nomik ve sosyal olarak görece az gelişmiş 15 ilimizi kapsıyor. Bu bölgede Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van illeri yer alıyor’’ dedi. Bakan Çağlayan, yeni bir bölgesel haritanın oluşturulması sorunun yeni teşvik sisteminde ortadan kaldırılması için, Kalkınma Bakanlığının ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyine ilişkin 61 değişken kullanarak, 2011 yılında, ‘’İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması’’ çalışmasını yenilediğini kaydetti.

Bölgesel ayrım

Bu çalışma ile illerin 6 bölgeye ayrıldığını anımsatan Bakan Çağlayan, ‘’Yeni bölgesel ayrım, mevcut sistemdeki il gruplarını ve onların sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerini dikkate almak yerine, bizzat illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerini esas almak suretiyle oluşturuldu. İllerin bölgesel dağılımdaki yerlerinin, Kalkınma Bakanlığı tarafından yapılacak periyodik çalışmalar sonucunda elde edilecek veriler çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi de mümkün’’ diye konuştu.

Mayıs 2012

11


EKONOMİ

Alman devinden sürpriz yatırım Hükümetin açıkladığı yeni teşvik sisteminin ilk müşterisi Alman devi Bosch oldu. Başkent’te yatırım yapmak için başvuran Bosch, yaklaşık 250 milyon dolarlık yatırımla 8 bin kişiye istihdam sağlayacak. Türkiye’de üretilmeyen bir otomotiv yedek parçası üretecek olan Bosch, böylece 2 milyar dolarlık ithalatın da önünü kesecek. Ürünler, Avrupa, Rusya ve Ortadoğu’ya da ihraç edilecek. Yeni teşvik yasası, yerlilerin yanı sıra yabancı yatırımcının da ilgisini çekti. Alman sanayi devi Bosch, Ankara’da otomotiv yedek parça fabrikası kurmaya karar verdi. Ankara teşvik yasasında 1. bölgede yer almasına karşın, organize sanayi bölgesi içindeki yatırımlar 2. bölge teşviklerinden ya-

rarlanıyor. Ancak Bosch’un yatırımı, Türkiye’de üretilmeyen ve ithalatı önleyecek türden ‘stratejik’ yatırım kapsamında değerlendirilebileceğinden, 5. bölgenin teşviklerinden yararlanacağı tahmin ediliyor.

OSB’NİN DÖRTTE BİRİ İSTİHDAM

Bosch, 250 milyon dolarlık yatırımı için 200 dönüm yer talebinde bulundu. Yatırımın gerçekleşmesi halinde Bosch’un yedek parça tesisi Sincan OSB’deki en büyük fabrika olacak. Yaklaşık 150 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulması öngörülen fabrikada 8 bin kişi istihdam edilecek. Bu sayı, 32 bin kişinin çalıştığı OSB’deki çalışan sayısının yüzde

25’i anlamına geliyor. Halen Sincan OSB’deki en büyük fabrikada 1600 kişi çalışıyor. Bosch’un istihdam sayısı bu fabrikanın 5 katı büyüklüğünde olacak.

İhracat nisanda geriledi ‘zor yıla’ dikkat çekildi siyle, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2.9 azalışla 11 milyar 407 milyon dolar oldu. Yılın ilk 4 ayında ise ihracat yüzde 8 artışla 46 milyar 773 milyon dolara yükseldi. Türkiye’nin son 12 aylık ihracatı ise yüzde 13.62 artarak, 138 milyar 395 milyon dolar olarak gerçekleşti. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Bu yıl Nisan ayı geçen yılın aynı ayına göre bir iş günü eksiktir. Bu durum ihracat rakamlarına yansımıştır” dedi. Büyükekşi, dış talebin de azaldığına dikkat çekerek, bu yıl ihracatın ‘zor’ olacağını vurguladı.

Avrupa geriledi Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, nisanda ihracat, 23 Nisan’ın resmi tatil olmasının da etki-

Nisan ayında da Avrupa pazarlarına olan ihracatta gerilemeler yaşanırken, yeni pazarlarda yakalanan ihracat artışı devam etti. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Afrika ülkelerine ihracatı-

mız yüzde 38, Ortadoğu bölgesine yüzde 11, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine yüzde 8 artış gösterdi. AB ülkelerine ihracatımız ise yüzde 18 geriledi” dedi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, bu yılın, krizden sonra ihracat için zorlu yıllardan birisi olması beklendiğini belirterek, şunları söyledi: “Çünkü bütün ülkeler yavaşlayan iç pazarları nedeniyle ihracata ağırlık vermeye çalışıyorlar. Ülkemizde de sanayi üretimindeki büyümenin durağanlaştığını, iç talepteki yavaşlamanın hissedilmeye başladığını görüyoruz. Bu yıl ekonomide ılımlı bir büyüme bekleniyor. Enerji zamlarının maliyetlerimizi artırdığını yeniden hatırlatmak isterim. Vergi gelirlerinin azalması, faiz oranlarındaki artış bütçe dengelerini olumsuz etkiliyor. Dış talep zayıf. Bunun için ihracat artışında da performans düşüyor.”

2013’te Yatırım Patlaması Olacak Amerikalı üç dev şirket, Türkiye’de yatırıma hazırlanıyor. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ihracatçı birlikleri ve sektör kuruluşlarının üst düzey temsilcilerinden oluşan bir heyetle başlattığı Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika ziyaretlerinin New York ayağında büyük şirketlerin yönetim kurulu başkanları ile görüştü. Çağlayan ‘Türkiye’nin ekonomik başarısı nedir’ sorularına cevap verdi, Türkiye’deki istikrar ve güven ortamına vurgu yaptı.

12

Mayıs 2012

‘’2013 uluslararası yatırım patlaması yılı olacak’’ diyen Çağlayan, Amerikalı üç şirketin Türkiye’deki yatırımlarını büyütmeyi hedeflediğini söyledi. Zafer Çağlayan, teşviklerin yürürlük tarihiyle ilgili tartışmalara da son noktayı koydu. Bakan Çağlayan; ‘’Tarih konusunda da Başbakanımızın ifadesi 1 Ocak 2013,bu kesindir. Ciddi promosyon ve tanıtım sistemine gideceğiz. Hemen hemen her dilde örnekler vererek olacak’’ dedi.


Ayın Konuğu

“Sektörün içinden geldim sorunlarını biliyorum”

Ömür Şeker

-Mesleğe giriş hikayeniz nedir?

Yıldırım Analiz Sigorta Genel Müdürü Ömür Şeker ile yaptığımız söyleşide, sektörde yaşanan sıkıntıları ve yapılması gereken uygulamalar hakkında konuştuk. Sorularımıza samimi cevaplar veren Ömür Şeker, lojistik sektörünün sigortaya bakışını değerlendirdi.

Uzun yıllar nakliye ve lojistik sektörüne hizmet vermiş bir aileden geliyorum. Sigorta acentesi olmamızın temelinde, bu sektörün sorunlarının tam olarak ortaya konulup, çözüm yollarının bulunamaması var. Sektörümüzün sigorta ile ilgili yaşadığı sorunları ve ihtiyaçlarımızı masaya yatırdık. Acente olduktan sonrada sürekli bu sorunlar doğrultusunda çözüm yolları aradık. Sektör ile ilgili poliçelere sürekli yeni teminatlar eklettirdik. Bulduğumuz çözüm yollarını da meslektaşlarımız olan diğer nakliye ve lojistik firmalarıyla paylaştık. Geçtiğimiz on yıl boyunca da kendimizi geliştirdik, poliçelerimizin içeriğini arttırıp fiyatlarını makul seviyelerde tutmaya çalıştık. Kendimizi nakliye ve lojistik sektörünün sigortalarında uzmanlaştırdık. Bu sektörün poliçeleri gerçekten uzmanlık istiyor, yapılması da yapıldıktan sonraki verilen hizmeti de zorlu bir süreç. Bu sayede şuan sektörün en önemli firmala-

rının işlerini yapıyoruz, müşterilerimiz tüm sektör tarafından saygı gören takip edilen başarılarını kanıtlamış firmalar, onları bize ihtiyaçlarını anlatmaları için uğraştırmadan kendileri için önceden hazırlanmış çözüm yollarını önlerine koyuyoruz, aynı dili konuştukları bir acente ile çalışmak onların işlerini kolaylaştırdığı gibi sağladığımız güvende içlerini rahatlatıyor.

Lojistik ve Nakliye sektörünün poliçelerinde yaşanan zorluklar nelerdir?

Özellikle son birkaç yıl içerisinde büyük ticari araçların sigortalarını yapmak çok zorlaştı. Sigorta şirketleri kesinlikle bu araç gamında poliçe yapmaya sıcak bakmıyor. Önceleri poliçe üretim rakamlarını arttırma peşinde olan sigorta şirketleri, bu ticari araçların poliçelerini yapıyordu. Ancak son yıllarda, özellikle de yabancı yatırımcıların sektöre girmesiyle birlikte sigorta sektörü taMayıs 2012

13


Ayın Konuğu

mamen karlılığa odaklandı. Artık sigorta şirketleri raporlamalarında sürekli zarar görünen bu araç gruplarını portföylerine dahil etmek istemiyorlar. Sigorta şirketleri şu anda tamamen kar odaklı çalışıyor, fiyatların artması, nakliye lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaların poliçe yaptıramayacak durumlara gelmesi, poliçesiz çalışılması durumunda karşılaşılabilecek kötü senaryolar kesinlikle onları ilgilendirmiyor, bu şirketler ‘’bu işi biz yapmazsak ne olur? bu şirketler işlerini nasıl sürdürür?’’ diye de düşünmüyorlar. Yani böyle bir sosyal sorumluluk üstlenmiş değiller. Çok basit bir dille kar etmediğimiz işi yapmayız diyorlar. Sanırım kar etmek isteyen bir şirkete hiç kimsenin kızmaya hakkı yok, hepimiz işimizi para kazanmak kar etmek için yapıyoruz. Ancak ben sigorta şirketlerine kar etmek için yeterince çalışmadıklarını düşündüğüm için kızıyorum. Bana göre karlılığın yolu

14

Mayıs 2012

sadece poliçe primlerini arttırmaktan geçmiyor, bu prim artışları yakın zamanda poliçelerin yapılamaz fiyatlara ulaşmasına neden olacak. Kesinlikle alternatif çözüm yolları var ve bunların üzerine düşülmeli. Diğer taraftan bu sektörde yaşanan hasarlar genellikle büyük ve sıkıntılı hasarlar oluyor. Hasar durumunda bizlere düşen görev; Bir şekilde müşteriyi memnun ederek, sigorta şirketini fazla zarara sokmayarak, işlemleri çok hızlı bir şekilde yürütmek oluyor. Haklı olarak araçları hasar gördükten sonra firmaların beklemeye tahammülü olmuyor. Bunlar ticari araçlar ve bekledikleri her gün zarar yazıyor. Bir an önce işlemlerinin bitip işlerine devam etmeleri gerekiyor. Tabi diğer taraftan hasarın bir işleyiş süreci var, bu sürecinde devam etmesi gerekiyor. İşte iki tarafında arasında bu diyalogları sürdürebilmek, dosyaları bir an önce sonuçlandırabilmek bizlere

düşen zorlu görev oluyor. Geride bıraktığımız on yıl içinde bunu başarmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Poliçelerin yapılması ile ilgili yaşanan zorluklarda sigorta sektörünün ettiği zararda Nakliye Ve Lojistik sektörünün hiç payı yok mu?

Olmaz olur mu? Tabi ki var. Genelleme yapmak istemiyorum ama sektörde öyle firmalar var ki; bunlar poliçeye ödediği paradan daha fazla hasar tazminatı almamışsa zarar ettiğini düşünebiliyorlar. Paralarının boşa gittiğini düşünüyorlar. Böyle yanlış bir düşünce şekli olabilir mi? Verdiğiniz tüm paranın karşılığında keşke bir kuruş bile hasar almasanız, bu demektir ki; siz müşterileriniz için kaza yapmayan, yükünü sağ salim ve zamanında teslim eden bir firmasınız. Araçlarınızın kaza yaptığında tamirhanelerde geçireceği zamanı, sizin için çalış-


Ayın Konuğu maya devam ederek geçirmesini istemez misiniz? Araçlarınızın kazadan dolayı değer kaybetmemesi sizin için önemli değil mi? Sigorta şirketlerinin hasarsız geçen yılınızın arkasından primlerinize indirim yapması sizin için daha büyük bir kazanç değil mi? Bir de bu firmaların ben kaskomu yaptırmışım hasarımı en pahalı yerlerde ve de hiçbir taviz vermeden yaptırırım düşüncesinden kurtulması lazım. Firmaların araçlarını tamir ettirirken sanki kaskosu yokmuş ,tüm parayı kendi cebinden ödeyecekmiş gibi hareket etmeleri lazım. Tamiri mümkün olduğu halde sırf parasını kasko poliçesini yapan şirket ödeyecek diye değiştirilen ve çöpe giden parçalar, sigorta şirketlerinin zararlarını arttırdıkça arttırmaktadır. Özellikle yetkili servisler parça satabilmek için bu konuda yangına körükle gitmekte ve eksperleri, acenteleri zor durumlara düşürmektedir. Tamiri mümkün olan parçaları değiştirmek için müşterileri yanlış yönlendirmektedirler. Bu şekilde bindikleri dalı kestiklerinin ve kasko poliçesinin sonunu getirdiklerinin farkında değiller. Bu böyle devam edemez bu bağlamda herkes üzerine düşen görevi yapmak zorunda. Aksi takdire zaten sigorta şirketlerinin yapmaktan imtina ettiği, büyük ticari araçların kasko prim bedelleri çok hızlı bir şekilde yükselecek ve yaptırılması el yakan fiyatlar seviyesinde olacaktır.

ki araç değerlerinden tutun çekme ve kurtarma masraflarına kadar her şeye dikkat etmeliler. İçeriğe ve muafiyet oranlarına, kapsam alanlarına ve poliçeyi yaptırdıkları şirkete bakmalılar. En ucuz poliçeyi yaptırmak en iyi poliçeyi yaptırmak anlamına gelmez. Üçüncü şahıslara verebilecekleri muhtemel zararlar için mutlaka yüksek teminatlar almalılar, bunlara manevi tazminat taleplerini de ekletmeliler. Çalışanları için sorumluluk sigortalarını yaptırmalı bunların teminatlarına ve kapsam alanlarına dikkat etmeliler. Trafik sigortaları zaten zorunlu sigortalar ancak serbest piyasa koşullarında fiyat araştırmasını iyi yapmalılar. İşyerlerine varsa lojistik depolarına mutlaka gerekli yangın ve sorumluluk sigortalarını yaptırmalılar. Yurtdışına çıkan araçlar yeşil kart ve CMR poliçelerini mutlaka yaptırmalılar.Bu konu çok uzun ve önemli bir konu, bu bahsettiklerim buzdağının sadece görünen kısmıdır. O nedenle bu sektördeki firmaların poliçelerini, mutlaka bir uzman acente desteği alarak yaptırmaları çok önem arz etmektedir. Benim tüm müşterilerime söylediğim bir söz vardır bugün primlerini ödeyebileceğimiz poliçeler günü geldiğinde bizi ödeyemeyeceğimiz tazminatlardan kurtarabilir.

Nakliye ve Lojistik Sektörü başlıca hangi Poliçeleri yaptırmalı ve nelere dikkat etmeli ?

Genel olarak hedefimiz baştan beri bahsettiğim gibi sektöre uygun poliçeler geliştirmek ve bunların uygun fiyatlarla satın alınabilmesini sağlamak. Tabi sonrasında hep hizmet hep destek gece gündüz ihtiyaç olduğu her anda. Biz acente olarak zaten sürekli projeler üretmenin peşindeydik. Şu anda en büyük sorunumuz olan çekici kaskolarını istediğimiz şartlarla uygun fiyatlara yaptırabilmek için sigorta şirketlerine poliçe paketleri oluşturuyoruz. Hasar prim oranları iyi olan firmalardan havuzlar oluşturup bu havuzları sigorta şirketlerinin yapmaya istekli oldukları ürünlerle destekleyip günün sonunda kar elde edecekleri bir oluşum sağlıyoruz. Yani kısaca poliçelerin yapılabilirliğini sağlıyoruz. Çok önemli bir sorun olan yurt dı-

Bir kere önce aracısını çok iyi seçmeli. Bu sektörde deneyimli, bilgili ve kendisine, poliçe yapıldıktan sonra da gerekli hizmeti sağlayabilecek bir aracı kurumla çalışmalı, altını çizerek söylüyorum, bu aracı kurum mutlaka acente olmalıdır, ana faaliyet konusu sigortacılık olmayan diğer kurumlarla çalışılması risk almak anlamına gelir. Bu sektöre sigorta hizmetini tam manasıyla konu hakkında uzman bir acenteden başka hiç kimse veremez . Taşıdıkları yüklerle ilgili sorumluluklarını çok iyi bir şekilde öğrenmeli ve bunlara uygun taşıyıcı sorumluluk sigortalarını yaptırmaları gerekmektedir. Kasko poliçelerinde poliçelerinde-

Hedefleriniz projeleriniz nelerdir?

şında üçüncü şahıslara verilen zararların ödenmesi ile ilgili özel poliçeler çıkarttık, yurt içinde zaten bu risk ile ilgili çok geniş teminatlı poliçeler düzenliyorduk bu riskin yurtdışında da ödenmesini sağladık. Özellikle yurt içinde taşınan emtialarla ilgili nakliyeci sorumluluk sigortalarına, köprüye çarpma, yükün kazasız düşmesi gibi özel maddeler eklettik, araç başı taşınan risk bedellerini arttırdık,hırsızlık teminatlarının detaylarını genişlettik.Bireysel çalışan nakliyeci arkadaşlarımıza plaka bazlı nakliyat emtia sigortaları yapmalarını sağladık Çok uygun fiyatlarla ve iyi şartlarla işveren mali mesuliyet poliçelerinin yapılabilmesini sağladık Şuanda özellikle sağlık sigortalarının yüksek fiyatlarına karşı alternatif olabilecek küçük herkes tarafından rahatlıkla alınabilecek bir ürün üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Daha bunlar gibi burada saymamızın mümkün olmadığı birçok özel teminatı ve poliçeyi sektörün hizmetine sunduk ve sunmaya devam ediyoruz. Bu işi yaparken her şeyden önce de sunulan ürünün satılabilirliğine önem verdik çünkü çok iyi biliyoruz ki Türkiye’nin en önemli sektörlerinden biri olan nakliye ve lojistik sektörü çok zor şartlarda ve inanamayacağınız kadar düşük kar marjlarıyla çalışıyor. Tüm çalışmalarımızı bu bilginin doğrultusunda sürdürüyoruz. Özetlemem gerekirse, kendimizi nakliye ve lojistik sektörünün en doğru poliçeleri daima en iyi şartlarla ve en uygun fiyatlarla yapabilmesine adadık. Bu konuyla ilgili şimdiye kadar gösterdiğimiz çabayı tüm gücümüzle göstermeye devam edeceğiz. Hem sektörü hem sigortayı çok iyi bilen bir kurum olarak müşterilerimizin tüm haklarını sonuna kadar koruyacağız tabi ki bu arada sigorta şirketlerinin de haklarının savunucusu olacağız sonuçta bir her iki tarafında ortasında süreci yönetmekle görevli tarafsız bir kurumuz. sigorta şirketleri ile sektör arasındaki köprü vazifemizi sürdürmeye devam edeceğiz.Ancak bu süreçte herkesin üzerine düşün görevleri de yerine getirmesini isteyeceğiz.El ele verip hepimizin ortak menfaatleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürmesi için üzerimize düşen görevi yapmaya devam edeceğiz.

Mayıs 2012

15


Yrd. Doç. Dr. Umut H. İNAN T.C. Haliç Üniversitesi Tolga Batur KANDİLLİ T.C. Haliç Üniversitesi

VERİMLİLİK YÖNETİM SİSTEMİNİN BİR STANDARD OLARAK ENDÜSTRİYEL İŞLETMELERDE UYGULANMASI Üretim kaynaklarını israf etmeden dengeli bir şekilde kullanması ve en az girdi ile en çok çıktı elde etmeleri işletmeler açısından arzu edilen bir durumdur. Aslında bu durum bizlere en basit anlamıyla verimliliği anlatmaktadır. Fakat işletmeler içerisinde değerlendirilmesi gereken birçok girdi, birçok farklı değişken vardır. İşgücünün yanı sıra başka üretim girdileri de kullanılmaktadır. Bu girdilerin tek tek ya da topluca üretim düzeyi ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. İşgücünün yanında diğer girdilerin, üretimle ilişkilerini belirleyen kendi verimlilik oranlarının bilinmesi ve bunların değişik koşullar altında eğilimlerinin izlenmesi, gerektiğinde niceliklerini değiştirip en iyi girdi bileşimi ile en yüksek üretim düzeyine ulaşılmasına imkân sağlamaktadır. Daha ayrıntılı bakılacak olursa işletmeler verimliliğe, üretim sürecinde kullanılan ilk madde ve malzeme, işgücü, arazi, bina, makine, donanım ve enerji gibi kaynakların ne ölçüde etkin kullanıldığını belirleyen bir gösterge olarak bakmaktadırlar. Bu çalışmanın bir standart haline getirilmesindeki amaç, işletmelerin istenilen iç ve dış verimlilik seviyelerine ulaşması içindir. Çünkü standartlaştırma, ekonomik fayda sağlaması üzere bütün ilgili tarafların yardımı ve işbirliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemidir. Ayrıca, insan zihninde oluşturulan ve ilkel ilişkilerle karakterize edilen belirsizlikleri ve şans faktörünü elimine etmiştir. Dolayısıyla standardizasyon, tüm insanların anlaşabilmeleri ve birbirlerini algılayabilmeleri bakımından ayrı

16

Mayıs 2012

bir öneme sahiptir. Verimlilik yönetim sisteminin benimsenmesi, kuruluşun stratejik bir kararı olmalıdır. Kuruluşun verimlilik yönetim sisteminin tasarımı ve uygulanması, çeşitli ihtiyaçlardan, özel hedeflerden, sunulan ürünlerden, çalışan proseslerden ve kuruluşun büyüklüğü ve yapısından etkilenir. Verimlilik yönetim sisteminin yapısındaki tek tipliliğin veya dokümantasyonunun tek tipliliğinin uygulanması bu standardın amacı değildir. Bu standardın geçerliliği onaylandığı takdirde belgelendirme kuruluşları da dahil olmak üzere, iç ve dış taraflarca kuruluşun kendi şartlarını karşılamadaki yeterliliğini değerlendirmek için kullanılabilir. 2.Verimlilik Yönetim Sistemi Bu standart, işletmelerin hem içeride-

ki hem de dışarıdaki tüm faaliyetlerini bir standart haline getirerek verimlilik düzeylerini ölçülebilir bir duruma getirmeyi amaçlar. Ayrıca işletmelerin verimliliklerini arttırmak için verimlilik yönetim sisteminin geliştirilmesi uygulanması ve etkinliğinin iyileştirilmesinde proses yaklaşımının benimsenmesini teşvik eder. Proses yaklaşımının avantajı, proseslerin oluşturduğu hem prosesler sistemi dahilindeki bireysel prosesler arasındaki bağlantı ve hem de bunların birleşimi ve etkileşimleri üzerinde sürekli bir kontrol sağlamasıdır. Böyle bir yaklaşım verimlilik yönetim sisteminde kullanıldığında; a) Şartların anlaşılmasının ve yerine getirilmesinin, b) Proseslerin değer katma açısından dikkate alma gereksiniminin,

Geri besleme

Çıktı

Girdi


c) Proses performans ve etkinliğinin sonuçlarının elde edilmesinin ve d) Objektif ölçüme dayanan pro-

seslerin sürekli iyileştirilmesinin önemini vurgular. Verimlilik döngüsünün ilk adımı verimlilik düzeylerinin belirlenmesidir. Bu düzeyler “Verimlilik Ölçme” çalışmalarıyla belirlenebilir. Verimlilik düzeyleri ölçüldükten sonra sonuçlar değerlendirilmelidir. Bu aşamada, “Verimlilik Sorunlarının Teşhisi” çalışmaları yapılarak; planlanan hedeflerden sapmaların nedenleri irdelenmelidir. Değerlendirme aşamasından sonra, kısa ve uzun vadeli planlamalar yapılmalıdır. Bu aşamada “Verimliliği Artırma Programları” tasarlanmalıdır. Verimlilik döngüsünün son adımında, planlanan hedeflere ulaşmak için “Verimliliği Artırma Programı” kapsamında çeşitli verimliliği artırma teknikleri uygulanır. Verimliliği artırma programları uygulandıktan sonra, planlanan hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını görmek için verimlilik düzeyleri tekrar ölçülmeli ve diğer adımlar aynı şekilde tekrarlanmalıdır. İşletmeler bu döngüyü uygulayarak verimliliğini artırabilir. Verimlilik döngüsü, işletmede “verimlilik yönetimi” uygulandığı sürece süreklilik arz eder. Şekil 2’de gösterilen proses temeline dayanan verimlilik yönetim sistemi modeli araştırma yapılan verimlilik sisteminin proses bağlantılarını gösterir. Bu gösterim şartların girdi olarak tanımlanmasında personelin önemli bir rol oynadığını gösterir. Personel performanslarının izlenmesi, personelin çalışma düzeni ile ilgili bilgilerin ve kuruluşun verimlilik gereklerinin karşılanıp karşılanmadığının değerlendirilmesini gerektirir. Şekil 2’de gösterilen model, bu stan-

dardın tüm şartlarını kapsar, ancak bu prosesleri detaylı seviyede göstermez. Bu standart, bir kuruluşun; a) Sistemin sürekli iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve yürürlükteki mevzuat şartlarına uyulduğu güvencesinin verilmesi için, proseslerde dahil olmak üzere, sistemin verimli uygulanması amacına yöneldiği durumlarda, b) Yürürlükteki mevzuat şartlarını karşılayan, verimliliği düzenli bir şekilde sağlama yeteneğini gösterme ihtiyacı olduğunda, verimlilik yönetim sistemi için karşılanması gereken şartları belirler. Bu standart kurumun, verimlilik gereklerini ve yürürlükteki mevzuatın gereklerini yerine getirebilecek yeteneklere sahip olduğunu göstermek amacı ile uygulanabilir. Ayrıca; proses iyileştirme de dahil olma üzere kurumda verimlilik artışının sağlanabilmesi için yapılması gereken çalışmalarla ilgili şartları kapsamaktadır. 3. Sonuç Kuruluşlar için verimlilik kavramının, ne gibi bir anlam içerdiği ve nasıl bir öneme sahip olduğu daha önceki bölümlerde vurgulanmıştır. Bu bağlamda işletmelerin verimlilik düzeylerini saptayabilecek ve daha verimli çalışmaya yöneltebilecek bir

araştırma ortaya konulmak istenmiştir. Bu standardın bütün şartları genel olup, tiplerine, büyüklüklerine ve sağladıkları ürünlere bakılmaksızın bütün kuruluşlarca uygulanabilir olması amaçlanmıştır. Söz konusu araştırma işletmelerin verimliliklerine bir sistem çatısı altında bakabilmelerini sağlamaktadır. İşletmeler, bu standardın öngördüğü şartlara uygun olarak bir verimlilik yönetim sistemi oluşturmalı, dokümante etmeli, uygulamalı, sürekliliğini sağlamalı ve bunun etkinliğini sürekli iyileştirmelidir. Bu standardın bazı şartları, kuruluşun ve ürünün yapısı nedeniyle uygulanamadığından, bu durum bir “hariç tutma” olarak düşünülebilir. Sonuç olarak, piyasadaki araştırma ve deneyimler sonucu verimlilik kavramının işletmelerin en önemseyeceği kavramlar arasında olduğu saptanmıştır ve bu duruma yönelik bir sistem tasarlanmıştır. İşletmelerin kendi bünyelerine kolayca adapte edebilecekleri bir standart oluşturulmuş, kuruluşların yaptıkları faaliyet sonuçlarını ölçüp analiz edebilmeleri ve bu analizlerin sonuçları doğrultusunda hedefleri ile ne kadar doğru orantılı gidebildiklerini anlayabilmeleri adına bu standardın bir rehber olabileceği düşünülmüştür.

Mayıs 2012

17


KENTSEL DÖNÜŞÜM

Kentsel dönüşüm neler getirecek?

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, kentsel dönüşümün ince ayrıntılarını açıkladı. Bayraktar, dönüşüm çalışmalarının apartmanlarda “sorunlu” kişilere kurban edilmeyeceğini söyledi Acaba benim binam da yıkılacak mı, sorusuna yanıtı Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar verdi. Bayraktar, 6.5 büyüklüğündeki depreme dayanamayacak tüm binaların yıkılacağını açıkladı. “Kentsel Dönüşüm Yasamızın ruhu, lafzı, mantığı can güvenliğidir. Vitrine yaşam hakkını koyuyoruz” diyen Bayraktar, mülkiyet hakkının vazgeçilmez olduğunu ama ondan daha önce yaşam hakkı geldiğini söyledi. Trabzon’da yapılan Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kurulu toplantısı sonrası bir grup gazeteciyle sohbet eden Bayraktar, kentsel dönüşümle ilgili kafalardaki soru işaretlerine açıklık getirdi. Bakan Bayraktar, kentsel dönüşümde hangi binaların yıkılacağına oluşturulacak bilimsel heyetin ka-

18

Mayıs 2012

rar vereceğini belirtti. Bayraktar “Heyet binanın tehlikeli olduğunu raporlayacak. Yetkilendirilmiş kuruluşlar ölçecek, bina gerçekten örneğin 6,5 şiddetinde bir depreme dayanamayacaksa, mühendislik veya inşaat tekniği yönünden kötüyse, malzeme hatası varsa yıkılmasına karar verecek” diye

Erdoğan Bayraktar

konuştu. Evlerin yıkımının illa idareler tarafından yapılması gerekmediğinin altını çizen Bayraktar, “Sel, yangın, deprem, çığ düşmesi gibi doğal afetler kaçınılmazdır. Önemli olan afet yaşandığında insanların o çürük binalar yerine sağlam binalarda yaşıyor ol-


KENTSEL DÖNÜŞÜM masıdır. Düzenlemeyle çürükleri yıkalım, yenisini yapalım, diyoruz. İsterse vatandaş kendi arasında anlaşıp, kendisi de yıkıp, yenisini yaptırabilecek” dedi.

İstanbul’a en az 400 km metro

Kentsel dönüşümle kentlerin altyapısının da yenileneceğini vurgulayan Bayraktar, bütün kentleri kendi özelliklerini ön plana çıkaracak şekilde taradıklarını anlattı. Bayraktar, “Şehirleşme olgusu geriye döndürülemez. İstanbul, Ankara, İzmir’e göçü önleyemezsiniz. O halde kentlerdeki büyümeyi iyi planlamak gerekiyor. Örneğin İstanbul’a 400 km metro yapmadan olmaz” dedi.

Vatandaş anlaşamazsa

Bayraktar, kendi arasında anlaşamayan olduğunda ise anlaşmaya yanaşmayan kişinin hissesinin başka şahıslara satılabileceğini; satılamıyorsa kamulaştırılacağını duyurdu. “Örneğin 10 daireli bir apartman, depreme dayanamayacağı bilimsel raporla tespit edilmiş. 9 daire anlaşmış; bir dairenin

sahibi ‘yıktırmam’ diyor. Buna izin vermeyeceğiz” diyen Bayraktar, o kişinin hissesinin bir başka şahsa satılabileceğini, satılamazsa kamulaştırılacağını söyledi. Vatandaşın bu dönüşümü destekleyeceğine inandığını belirten Bayraktar, “Eğer sosyal anlayış içindeyseniz, siyasi görüşü ne olursa olsun halk size inanıyorsa başarırsınız” dedi.

Körfez, kaparosunu yatırdı

Yabancılara mülk satışı önündeki sınırları kaldıran yasanın Türkiye’den gayrimenkul almak isteyenleri harekete geçirdiğini anlatan Bayraktar, özellikle İran, Dubai ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden gelen yatırımcıların alacakları ev ve arsaları seçtiklerini, hatta yasa çıkınca almak üzere kaparosunu bile verdiklerini söyledi. (Hürriyet) Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar “Kentsel Dönüşüm Yasamızın ruhu, lafzı, mantığı can güvenliğidir. Vitrine yaşam hakkını koyuyoruz” diyen Bayraktar, mülkiyet hakkının vazgeçilmez olduğunu ama

ondan daha önce yaşam hakkı geldiğini söyledi. Bayraktar, kentsel dönüşümle ilgili kafalardaki soru işaretlerine açıklık getirdi. Bakan Bayraktar, kentsel dönüşümde hangi binaların yıkılacağına oluşturulacak bilimsel heyetin karar vereceğini belirtti. Bayraktar “Heyet binanın tehlikeli olduğunu raporlayacak. Yetkilendirilmiş kuruluşlar ölçecek, bina gerçekten örneğin 6,5 şiddetinde bir depreme dayanamayacaksa, mühendislik veya inşaat tekniği yönünden kötüyse, malzeme hatası varsa yıkılmasına karar verecek” diye konuştu. Evlerin yıkımının illa idareler tarafından yapılması gerekmediğinin altını çizen Bayraktar, “Sel, yangın, deprem, çığ düşmesi gibi doğal afetler kaçınılmazdır. Önemli olan afet yaşandığında insanların o çürük binalar yerine sağlam binalarda yaşıyor olmasıdır. Düzenlemeyle çürükleri yıkalım, yenisini yapalım, diyoruz. İsterse vatandaş kendi arasında anlaşıp, kendisi de yıkıp, yenisini yaptırabilecek” dedi.

Mayıs 2012

19


KENTSEL DÖNÜŞÜM

“İstanbul’un nüfusu 60 milyona çıkabilir” Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) İnşaat Sektör Kurulu Başkanı Mahmut Asmalı, kentsel dönüşümün memleket meselesi olduğunu söyledi. Asmalı bu konuda şunları söyledi; MÜSİAD olarak biz kentsel dönüşümün bir memleket meselesi olduğunu ve ülkemizin çözmesi gereken en önemli konulardan birisi olduğunu uzun süredir her ortamda ifade etmekteyiz. Bu konuda bir çok panel ve raporlar hazırladık.

Yanlış Algıların Giderilmesi Gerek

MÜSİAD olarak bu konuda bazı başlıklar hakkındaki düşüncelerimizi ifade etmek isteriz, Kentsel dönüşüm yasası ile ilgili toplumda oluşabilecek yanlış algıların giderilmesi, vatandaşların bu konuya mesafeli durmasını önleyecektir. İnsanları yıllardır yaşadığı konut ve çevrelerden taşınması veya bölgelerinde yapılacak kentsel dönüşüm uygulamaları gerek-

20

Mayıs 2012

li bilgilendirmelerin önceden yapılması gerekmektedir. Kentsel dönüşüme karşı çıkabilecek bazı haksız muhalif seslerin kesilmesi de genel olarak bu şekilde sağlanacak ve bilinçli toplum ile bilinçli kentsel dönüşüm başarı ile gerçekleştirilecektir. Bununla birlikte kentsel dönüşüm için gereken finansal kaynaklara ait modellerin, vatandaşlarımızın da kolaylıkla anlayabileceği ve ulaşabileceği

sistemler üzerine kurulması gerektiğine inanmaktayız.

Vatandaşlar Psikolojik ve Sosyal Yönden Hazırlanmalı

Gecekondu bölgelerinde yapılacak kentsel dönüşümde ise; dar gelirli vatandaşlarımızın yeni şehirleşmeye psikolojik ve sosyolojik yönden hazırlanmaları de işin uzmanlarının görev alanı içinde olmalıdır.


KENTSEL DÖNÜŞÜM Enerji Verimliliği ve Temiz Çevreye Dikkat Edilmeli

Kentsel dönüşüm ile yapılacak yeni ve modern binaların yeşil bina sertifikasına sahip olmalarının zorunlu olması sayesinde mevcut enerji kullanımında önemli miktarda tasarruf sağlayacaktır.

İstanbul’da Altyapı ve Ulaşım Yenilenmeli

İstanbul’da yapılacak kentsel dönüşüm çalışmalarında, öncelikle mevcut altyapı ve ulaşım sisteminin de mutlaka yenilenmesi gerekmektedir. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) İnşaat Sektör Kurulu tarafından düzenlenen “Kentsel Dönüşüm” konulu panelde konuşan İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürü Prof.Dr. Emin Birpınar, Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm uygulamasını Bakanlık olarak tasvip etmediklerini söyledi ve bu tarz rant ve emsal artışları ile İstanbul’un nüfusunun 60 milyona çıkabileceği uyarısında bulundu. Birpınar bu konuda şunları söyledi; Bakanlık olarak Fikirtepe’deki uygulamaya karşıyız. Rant ve emsal artışından kaçınılsın. Emsal artışı artan teknik ve sosyal altyapı ile çevre sorunları meydana gelecektir. Bu emsal kötü bir örnektir. 1-4 daire verilmesi yanlıştır. Bu tarz uygulamalar

İstanbul’un nüfusunu 60 milyona çıkartır” Birpınar, 1980’lerde İstanbul’a yeni bir göç dalgası geldiğini ve kaçak yapılaşmanın arttığını ifade ederek, “İstanbul dünyanın en yeşil metropolü ama ormanlar hep kuzeyde, insanların yaşadığı yerler ise güneyde” diye konuştu. Marmara depremine atıfta bulunan Birpınar, “Deprem kaçınılmaz, derdimiz insanları sağlam binalarda oturtmak” dedi. Birpınar, Van depreminin ardından kentsel dönüşümün yeniden gündeme geldiğini belirterek, İstanbul’daki binaların yüzde 27’sinin acilen yıkılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de başlatılan kentsel dönüşüm hareketinde rant ve emsal artışından kaçınılacağını vurgulayan Birpınar, emsal artışlarının altyapı ve çevre sorunlarını çoğaltacağını kaydetti. Mehmet Emin Birpınar, “Kentsel dönüşüm Türkiye’nin büyümesi adına bir fırsat” ifadesini kullandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Müdürü İdris Atabay da kentsel dönüşümün kentsel korumayı yok saymadığını, kentlerin zaman içinde dönüştüğünü ve bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğinin önemli olduğunu söyledi. Kentsel dönüşümün yapılıp yapıl-

mamasının tartışıldığını dile getiren Atabay, “Kentsel dönüşümün yapılıp yapılmaması değil, nasıl yapılması gerektiği tartışılmalı” dedi. Atabay, yeniden canlandırma, iyileştirme ve onarma kavramlarının kentsel dönüşümle karıştırıldığını ifade ederek, kentlerde değişen ve yeni oluşan ihtiyaçların da kentsel dönüşümü gerekli kılabildiğini anlattı. Kentsel dönüşümün kentin tedavi araçlarından biri olduğunu belirten Atabay, kentsel dönüşümün kolay olmadığını kaydetti. Atabay, kentlere ve topluma en az zarar veren yöntemler belirlenerek kentsel dönüşümün gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayarak, Türkiye’de tüm kentleri 5-10 yılda dönüştürmenin mümkün olmadığını, bunun uzun yıllara yayılan bir süreç olduğunu ifade etti. İdris Atabay, “Türkiye’de ve İstanbul’da ne zaman olacağı belli olmayan deprem tehdidi ile karşı karşıyayız. Deprem tehdidi olan ülkeler ve kentlerde kentsel dönüşümün ertelenmesi mümkün değil” diye konuştu.İstanbul’da şiddeti 7’nin üzerinde olan bir deprem durumunda kent genelindeki yapı stokunun yüzde 3’nün çok ağır ve ağır hasar alacağının öngörüldüğünü dile getiren Atabay, deprem riski göz önüne alındığında kentsel dönüşümün önemli olduğunu vurguladı.

Mayıs 2012

21


LOJİSTİK

Ertan Gümrükleme tüm ihtiyaçlara cevap veriyor Ertan Gümrük Müşavirliği; bünyesinde Denizli merkez ofis ve İzmir Şube olmak üzere Gümrük müşavirlik hizmeti, bunun yanında dış ticaret danışmanlık ve Ertan Ülkelerarası Taşımacılık Bünyesinde ise uluslararası ile yurtiçi eşya taşımacılık organizatörlüğü faaliyetlerini sürdürüyor. Ertan Gümrüklemem Yönetim Kurulu Başkanı Ertan Kesgin, sektörde verdikleri hizmetlerin fark yarattığını kaydederek, “Bizi geleneksel bir lojistik şirketinden farklı kılan özelliklerden en önemlisi, uluslararası taşımacılık yönetiminden yerel tedarik zinciri çözümlerine kadar, lojistik süreçler içerisindeki tüm ihtiyaçlara karşılık verebilecek ürün yelpazesine sahip olmamızdır” diye konuştu. Ertan Kesgin, sektörde sundukları gümrük işlemleri faaliyetlerinin yanı sıra; yatırım teşvik belgesi alınması, kapatılması, revize ve ek süre işlemleri, dahilde İşleme izin belgesi alınması, kapatılması, revize ve ek süre işlemleri, ithal lisansı alımları, gözetim belgesi ve İSGÜM, EPDK Kontrol belgeleri alınması, konularında danışmanlık hizmeti de verdiklerini ve yukarıda belirtilen tüm işlemler için gerekli bilgi ve belgelerin kendilerine ulaşmasından sonra Ankara’dan takibi ve sonuçlandırılmasını sağladıklarını kaydetti. Lojistiğin artık sadece malların bir noktadan bir diğer noktaya ulaştırılmasını sağlamak olmadığını söyleyen Kesgin, “Lojistik; üreticilerin, sanayicilerin ve ülkelerin küresel pazarlardaki rekabette ne oranda güçlü olacağını belirliyor. Bu gerçekle yola çıkan Ulaştırma Bakanlığı’mızın, söz konusu “500 milyar dolarlık ihracat” hedefini gerçekleştirebilir kılmak maksadıyla düzenlemiş olduğu

22

Mayıs 2012

Ertan Kesgin

10. Ulaştırma Şurası’nda da belirtilen hedefler çerçevesinde öne çıkan; Türkiye’nin intermodal master planın hazırlanması ve buna bağlı olarak intermodal taşımacılık altyapılarının oluşturulması ve mevcutların geliştirilmesini teminen, kamu özel katılımlı işbirliği modelinin uygulanması, Kombine taşımacılığın yaygınlaştırılmasının sağlanması çok önemli bir hale geldi” dedi Kesgin, “Fakat henüz lojistik sektöründe tam anlamıyla gereken değeri görmemiş demiryolu hatlarının intermodal taşımacılıktaki payının arttırılması gibi maddeleri hatırlayacak olursak önümüzdeki süreç lojistiğin kombine olarak geliştirilmesi ve alternatif hatların ön plana çıkartılmasını getirecektir. Bu bağlamda da dünyadaki çok hızlı değişim sürecine ayak uydurabilmek, her sektörün teknolojik, organizasyonel ve

yönetsel yenilikler ortaya koyması ile mümkün olabilecektir. Özellikle teknolojik gelişmeler süreçsel faaliyetlerin etkinliğini azami düzeyde arttırmaktadır. Bu nedenle de lojistik faaliyetlerin performans düzeyini arttıracak altyapısal yenilik ve değişimlere adaptasyonun sağlanmasının önemi büyüktür. Şirket olarak gelecek planlarımıza bu çerçevede yön vermekteyiz” şeklinde konuştu. İnanç ile her yeni günde gerçekleştirmeye gayret sarf ettiğimiz mesleğimizde en iyisini ortaya koymak endişesi ile çalıştıklarını vurgulayan Kesgin, “Bu uğurda tüm gücümüz ile ağırlaşan koşullar ile baş etme gayretimizi sürdürmeye çalışmaktayız. Bu vesile ile önümüzdeki yılların ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diler tüm camiamıza sağlık ve mutluluklar dilerim” ifadelerini kullandı.


LOJİSTİK

Metsan Group 20 yılın tecrübesini müşteriyle paylaşıyor Müşterilerine sunduğu kaliteli ve hızlı hizmetle sektörde adından söz ettiren Metsan Gruop, deneyimli ve konusunda uzman kadrosuyla yaptığı çalışmalarla müşterilerinin de beğenisini topluyor. Metsan Group bünyesinde 1994 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Metsan Uluslararası Lojistik Hizmetleri; taşımacılıkta havayolu, karayolu, denizyolu, demiryolunu aktif bir şekilde kullanıyor. Bunun yanında karma taşımacılık modlarını da kullanan firma, müşterilerine maliyet ve zaman tasarrufu sağlıyor. Metsan Group bünyesinde 20 yıldır; gümrükleme, depolama ve sigorta faaliyetlerini de gerçekleştirerek müşterilerine “door the door” kapıdan kapıya teslim şeklinde tüm lojistik hizmetleri verdiklerini kaydeden Metsan Pazarlama, Kalite ve Gıda Yönetmeni Sabri Ergenecoşar, “Unutulmamalıdır ki, ithalat veya ihracat yapan firmalarının rakipleri ile pazardaki rekabetinde avantaj, malını pazara ilk sokan firmadadır. Biz gümrük departmanı olarak özel mallar dışında 48 saat taahhüdü ile hizmet vermekte ve bu süreci daha da hızlandırmak için gerekli çalışmaları yapmaya devam etmekteyiz” şeklinde konuştu. Lojistikte tüm süreçleri tek bir merkezden yönettiklerini söyleyen Ergenecoşar, “Bununla beraber müşterilerimizin maliyetlerini minimuma indirerek hem zamandan hem de maliyetten avantaj sağlayarak tüm aşamaları titizlikle planlayarak eğitimli ve konusuna uzman personelimizle en verimli hale getirerek müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutmayı 20 yıldır kendimize prensip edinmiş durumdayız” ifadelerini kullandı. Dünya’nın birçok yerinde geniş bir acente ağına sahip olduklarını ifade eden Ergenecoşar, “Müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre acente ağımız sayesinde tüm taşıma modlarını en uy-

Sabri Ergenecoşar

gun şekilde kullanıyoruz. Proje taşımacılığı olarak Türkiye’nin pazar payı yüzde 20 civarlarında görülmekte. Bu oran her geçen gün müşterilerimizin komşu ülkelerde yaptığı inşaat ve aldıkları ihalelerle artmakta ve bu da hem bizim açımızdan hem de ülkemiz açısından memnuniyet verici bir hale gelmekte” diye konuştu. Metsan olarak, çevreye duyarlı bir şirket olduklarının altını çizen Sabri Ergenecoşar, “Yeşil Lojistik kapsamında yapmış olduğumuz çalışmalar haricinde, ‘Yeşil Ofis’ uygulamalarıyla da enerji tüketimini minimuma indirdik. İntermodal taşımacılık yaparak da hem müşterilerimize daha ekonomik bir süreç sağlıyoruz, bunun sonucu olarak çevreye daha az karbon salınımı yaparak doğayı korumanın bilinciyle

hareket ediyoruz” ifadesinde bulundu.Bu konuda diğer taşma modalarını katarak yapmış oldukları İntermodal ve Multimodal taşımaları genelde proje taşımalarında da kullandıklarını anlatan Ergenecoşar, “İşimizi en iyi hizmet kalitesi, en hızlı ve en az maliyetle yapabiliyoruz. Müşteri memnuniyetinin maksimum seviyede tutulmasının önemini bilen kadromuz ile; gümrük, sigorta, lojistik ve depo hizmetlerinde her zaman hem enerji tasarrufu hem de maliyetlerin düşürülmesi konusunda çalışmalar ve toplantılar yaparak müşterilerimize alternatif çözümler sunmakta en ince detayları bile atlamadan yapmış olduğumuz bu çalışmalar ile ‘Sorunsuz Lojistik Zincirini’ müşterilerimize sunmaktan mutluyuz” diyerek sözlerini tamamladı.

Mayıs 2012

23


LOJİSTİK

Lojistikçiler kontrat değil “Ölüm fermanı” imzalıyor Türk taşımacılık ve lojistik sektörünün çatı kuruluşu UTİKAD’ın düzenlediği ve Yeni Türk Ticaret Kanunu ile lojistik sektörüne yansımaları masaya yatırıldığı seminerde konuşan UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Erkeskin, sektöre yönelik önemli açıklamalarda bulundu. bir “ölüm fermanı” niteliğinde olduğu ve sözleşmenin hemen hemen tüm maddelerinin hizmet alan tarafı korur biçimde düzenlendiği biliyoruz. Tüm ulusal ve uluslararası mevzuatlara aykırı olan ve çoğunlukla kendi içerisinde bile çelişkiler içeren bu sözleşmeler maalesef lojistik firmalarımız tarafından bilinçsizce imzalanmaktadır. Ulusal ve uluslararası mevzuatları çok iyi bilen, global firmalar dahil, son yıllarda sektörümüzde oluşan bu bilinçsizliğin farkına varmış olacaklar ki, açmış oldukları ihalelerde tüm dünyada yapmış olduklarının tersine, Türkiye’ye özel sözleşmeler hazırlamaya ve lojistik firmalarına imzalatmaya başlamışlardır.”

Turgut Erkeskin

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda şirketlere yönelik genel hükümlerin yanında özellikle taşımacılık sektörüne yönelik önemli değişikliklerin yer aldığının altını çizen Turgut Erkeskin, ağır rekabet koşullarının yaşandığı günümüzde lojistik şirketlerinden beklentilerin hızla arttığını, şirketlerin talepler doğrultusunda çok büyük yatırımlar yapmaları ve ciddi bir istihdam yaratmalarına rağmen kar marjlarında iyileşme olmadığını vurguladı.

Sözleşmeler “Ölüm Fermanı” gibi

Sektörde dış ticaret şirketlerinin baskısının giderek ağırlaştığını, bazı şirketlerin rekabet uğruna kazanılmış haklardan taviz verdiğini ve ancak bu sözleşmelerin şirketlerin “ölüm fermanı” olduğu değerlendirmesinde bulunan Erkeskin, şunları söyledi: “Son yıllarda lojistik firmalarının önüne getirilen lojistik hizmet sözleşmelerinin adeta

24

Mayıs 2012

“Haksız ve tek taraflı talepler dayatılıyor”

Türk lojistik şirketlerine yönelik haksız ve tek taraflı taleplerin, hasar ve gecikme durumunda taşıtanın uğrayacağı tüm zararlardan taşıyıcının sorumlu tutulmak istenmesi, cezai müeyyidelerin tek taraflı olarak işletilmesi, taşıtanın yapacağı hatalardan sorumsuz olması, taşıtanın istediği zaman sözleşmeyi sebepsiz olarak fesih hakkının verilmesi ancak taşıyanın aynı haklara sahip olmaması, sözleşmeden doğan tüm vergi ve harçların taşıyana yüklenmek istenmesiyle sınırlı kalmadığını söyleyen UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin, “Tüm bu maddelerin içerisinde bize göre en tehlikeli olanı dolaylı zararlardan taşımacının sorumlu tutulmak istenmesidir. Zira dolaylı zararın maddi bedelinin ne olabileceği meçhuldür.” dedi.

“Kazanılmış haklardan taviz vermeyiz”

Lojistik şirketlerinin kanunlar ve taraf oldukları konvansiyonlarla tanınmış bazı haklar ve sorumlulukları olduğunun ve bunlardan taviz verilmesinin mümkün olmadığını dile getiren

Turgut Erkeskin, konu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu ve sektör şirketlerine bu konuda dikkatli olmaları çağrısını yineledi : “Örneğin, uluslararası taşımacılıkta kapların içeriğinden değil dış görünüşünden sorumluyuz. Ancak görüyoruz ki bazı şirketler kapların sorumluluğundan da sorumlu olacak şekilde imzalar atıyor. Ancak daha sonra bunlar tazminat olarak bize geri dönüyor. Hatta direkt olarak değil dolaylı olarak maddi hasarlardan sorumlu olacak şekilde kontratlar yapıldığını da görüyoruz. Yapmış olduğunuz bu tip kontratlarda maddelere çok dikkat etmemiz ve kanun ve konvansiyonlarla bize verilmiş haklardan asla taviz vermemiz gerekiyor. Bu tür sözleşmelerle, lojistik firmaları kazançları ile hiç de orantılı olmayacak şekilde her türlü dolaylı zararlardan sorumlu tutulmaya çalışılmaktadır. Ancak maddi değeri ölçülemeyecek ve yönetilemeyecek bu tür zararların kabul edilmesi, lojistik firmalarının çok büyük riskleri üzerlerine alması anlamına gelmektedir. Bunu yapmaya devam ettiğimiz sürece sektörümüz çok büyük sorumluluklar altına girecek.”

“Sorumluluk sigortası yaptırın”

Lojistik şirketlerine taşımalarında kontrat yaptırmaları, tekliflerde ve kontratlarda UTİK kurallarına atıfta bulunmaları konusunda uyarıda bulunan Turgut Erkeskin, şirketlerin sorumluluk sigortası ile risklerini sigorta kapsamına almalarının hayati önem taşıdığını söyledi. Erkeskin, şöyle konuştu: “UTİKAD’dan temin edeceğiniz FIATA FBL, FIATA FCR ve IATA AWB konşimentoları, kargonun ziyan, hasar ve gecikmesine ilişkin yasal sorumluluklarda, hata ve ihmale ilişkin yasal sorumluluklarda, meydana gelen hasara ilişkin ortaya çıkan masraflarda ayrıca para cezaları ve harçlara ilişkin yasal sorumluluklar için de şirketlere ciddi güvenceler sağlayacaktır.”


LOJİSTİK

Uluslararası hızlı hava taşımacılık ve lojistik sektörünün küresel pazar lideri DHL’in sosyal sorumluluk stratejisinin bir parçası olarak oluşturulan Afet Müdahale Ekibi, İstanbul Kemerburgaz’da düzenlenen eğitim programında bir araya geldi.

DHL Afet Müdahale Ekibi İstanbul’da eğitim aldı DHL’in havaalanı lojistik yönetimindeki becerilerine dayanarak afet müdahalesi için lojistik kapasitesi sağlamak amacıyla, kurumsal sosyal sorumluluk stratejisinin bir parçası olan “Yaşam Sorumlulukları” başlığı altında kurulmuş olan girişimi “DHL Afet Müdahale Ekibi”, 16 eğitmen ve 32 gönüllüden oluşan bir grupla İstanbul’da bir araya geldi. Kemerburgaz’da, afet bölgelerinin deneyimini sunmak üzere kurulan alanda konaklayan ekip, “Ekip Çalışması” ve “Lojistik Destek” eğitimleri aldı. Türkiye ve Orta Doğu bölgesinden gönüllülerin katılımı ile gerçekleşen eğitimde DHL Afet Müdahale Ekibi; kurulan temsili havaalanı girişleri ve depolama alanlarında, gerçek hayatta karşılaşabilecekleri tüm durumlara karşı hazırlık çalışmaları yaptı.

ve Bangladeş gibi ülkelerde toplam 9 havaalanında bu programı uyguladı. 2010 yılında Haiti, Şili, Guatemala ve Pakistan’a 105 kişilik ekip ile 83 günlük çalışma sonucunda 7.000 ton yardım malzemesi ulaştıran DHL

Afet Müdahale Ekibi; 2011 senesinde ise Yeni Zelanda ve El Salvador’da görev yaptı. Dünya genelinde 400 eğitimli profesyonelden oluşan ekip 2005 yılından bu yana 20 afet bölgesinde görev yaptı.

DHL Afet Müdahale Ekibi kimdir?

Deutsche Post DHL’in kurumsal sorumluluk stratejisinin önemli bir parçası olan “Afet Yönetimi”; havalimanlarının afetlere hazırlanması, Afet Müdahale Ekibi ile ihtiyaç bölgelerinde yürütülen çalışmalar ve DHL çalışanlarının bağışları ile afetten zarar gören insanlara yardım yapılması olmak üzere üç ana alandan oluşuyor. DHL ekibi bugüne kadar Endonezya, Nepal

Mayıs 2012

25


LOJİSTİK

Staja yerleştirilmeyen öğrenci kalmadı

Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Kavacık Yerleşkesinde Yrd. Doç. Dr. Emine Koban kontrolünde Dış Ticaret Kulubü tarafından organize edilen “Sektörel Uygulama Günleri” sektörün önde gelen firmalarının etkinliğe katılımı ile gerçekleşti. Mars Logistics, Havi Lojistik, Ran Lojistik, Sanset Gıda, L’oreal yetkilileri sektör ve firmaları hakkında bilgilendirdikleri öğrenciler ile staj görüşmeleri

26

Mayıs 2012

de yaptılar. Yapılan görüşmeler iş görüşmesi formatında yapılarak öğrencilerin bir iş görüşmesi sırasında nasıl davranmaları gerektiği konusunda da tecrübe kazandılar. Bu konuya ilişkin Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Endüstriye Dayalı Öğrenme ve Staj Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Emine KOBAN, Koordinatörlük tarafından başarı ile yürütülen faaliyetleri ve tüm mesleki eğitim öğretim

veren Yükseköğretim Kurumları için örnek olabilecek uygulamaları bizimle paylaştı: Henüz kuruluşunun ilk yılında Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu’nun Birimleri arasında Endüstriye Dayalı Öğrenme ve Staj Koordinatörlüğü’nün yapılandırılması önemli bir başlangıçtı. Koordinatörlük tarafından öğrenci almaya başlanılan ilk yıldan itibaren planlı ve sistemli bir şekilde ve bütünüyle kurumsal çizgide yürütülen staj yeri olanağı yaratma ve devamında işe yerleşme süreçleri ile mezunların kariyer planlarını yönlendirmeye katkıda bulunma çalışmalarının sonuçları hızla alınıyor. Yaz döneminde de kendileri tarafından işyerlerine yönlendirilen her öğrencinin takipçisi olduklarını, staj yükümlülüğü olan 700 öğrencilerinin bulunduğu ve bunların tamamına sektörün öncü kuruluşlarında staj olanağı sağlayacak şekilde staja kabul onayı aldıklarını önemle vurguladı. Geçtiğimiz yıllarda da staj yapması gereken öğrencilerin iki katına yakın seçenekli staj yeri olanağını öğrencilere sunulduğuna da dikkat çekildi



PROJE TAŞIMACILIĞI

“Sanayi geliştikçe proje taşımaları da artar” UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin, Türkiye’nin proje taşımalarında gelecekte daha iyi bir yer geleceğini kaydederek, geleişen sanayiyle birlikte yapılan işlerde artacak dedi. Proje taşımacılığı gabari dışı, ağır yüklerin taşınmasını ifade eden özel bir taşıma şeklidir. Proje taşımacılığı tanımı itibariyle genellikle sanayi ürünlerinin taşınmasını kapsamakta olup, ülkemizin sanayileşmesine paralel bir gelişim sürdürmektedir. Türkiye’nin sanayi gücünü artırmasıyla beraber endüstriyel alanda her geçen yıl daha fazla yapılan yatırımlar, proje taşımacılığı potansiyelini arttırmaktadır. Özellikle enerji, madencilik, çimento, kağıt, rafineri gibi alanlara yapılan yatırımlarda proje taşımacılığı önemli bir rol oynamaktadır. Proje taşımacılığı sektöründe büyük ölçüde; Alman, Hollandalı, İsveçli, Fransız ve ABD’li firmaların ağırlığının hissedildiğini kaydeden Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenler Derneği (UTİKAD) Genel Başkanı Turgut Erkeskin, “Sanayinin gelişmiş olduğu ülkelerde doğal olarak sektör de büyük oluyor. Ancak Türk firmaları bu sektörde giderek daha iddialı hale gelmekte ve rekabet gücünü artırmaktadır. Türkiye’deki proje taşımacılığı firmaları artık dünya çapında rekabet ediyor ve çokuluslu proje taşıma işleri organizatörlerine rahatlıkla rakip olabiliyorlar. Sadece Türkiye ile ilgili değil, Türkiye ile doğrudan ilgisi olmayan birçok projede de üyelerimiz hizmet veriyorlar” şeklinde konuştu. Proje taşımacılığında firmaların karşılaştığı başlıca sorunları anlatan Erkeskin, “Proje taşımacılığı yapılırken diğer yükler için kullanılan güzargah ve taşıma yöntemlerinin haricinde ve daha ayrıcalıklı bir taşımacılığa ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak ülkemizde özellikle altyapıda yaşanan eksiklikler sektör açısından büyük bir sorun oluşturmaktadır” dedi.

“Altyapı eksikliği var”

Erkeskin, “Karayolu ile yapılan proje taşımalarında, altyapı eksikliği ve

28

Mayıs 2012

plansız yapılan bağlantı yolları, otoyollar ve bu otoyolların üzerindeki üstgeçitler, yaya geçitleri, tabela ve gişeler büyük sorunlar oluşturmaktadır. Karayolları üzerinde oldukça alçak inşa edilmiş yaya üst geçitleri mevcut olduğundan bazı durumlarda bu üstgeçitlerin sökülmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Güzergah üzerindeki engellerin kaldırılmasında, birkaç farklı kuruluş ile (Trafik, Elektrik idaresi, Türk Telekom) ayrı ayrı çalışılması gerekmektedir. Bu durumda ise; bürokratik engeller oluşmakta ve taşıma süresi uzadığı gibi maliyetler de yükselmektedir” şeklinde konuştu.

Limanlar özelleşti kalite arttı

Denizyolu ile yapılan proje taşımalarında ise; limanların özelleşmesiyle birlikte hizmet kalitesinde büyük artışlar görüldüğünü kaydeden Erkeskin, “Ancak özelleşmeyle beraber özellikle proje yükleri için bazı limanlarda alınan hizmetlerde ciddi fiyat artışları olmuştur. Üyelerimiz fi-

yatlarda yaşanan bu artışları yurtdışındaki müşterilerine açıklamakta zorluk çekmektedirler. Ayrıca; sadece fabrika – liman arası taşımanın altyapının uygun olmamasından dolayı neredeyse deniz navlunu kadar olduğunu gören müşteriler; firmaların verdiği teklifi kabul etmemekte ve bu durum Türk sanayi üreticisinin dünya pazarındaki rekabet gücünü olumsuz olarak etkilemektedir” ifadelerini kullandı. Altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve bürokratik işlemlerin hız kazanmasının olukça önemli olduğunu ifade eden Erkeskin, “Ayrıca maliyetlerin de minimize edilmesi gerekmektedir. Tüm bu sorunların çözüme kavuşturulmasıyla proje taşımacılığı yük hacmi de artış gösterecektir. Sektörde faaliyet gösteren ve çoğunluğu derneğimiz üyesi olan firmaların geleceğe yönelik olarak kalifiye personel, bu tür taşımaya uygun ekipman ve bilişim altyapısına yatırım yapmaları yerinde olacaktır. Global rekabet koşulları da bunu gerektirmektedir” dedi.



PROJE TAŞIMACILIĞI

Hareket Nakliyat anahtar teslim taşıma yapıyor Sektörde uzun yıllardır hizmet veren Hareket Nakliyat, yaptığı proje taşımalarında kullandığı ekipman ve uzman kadrosuyla müşterilerine anahtar teslim hizmet sunuyor. 1957 yılından bu yana faaliyet gösteren Hareket Nakliyat; ağır taşımacılık, proje taşımacılığı, vinç hizmetleri, mekanik montaj ve elektronik montaj hizmetleri veriyor. Yaptıkları taşımalar konusunda bilgi veren Hareket Nakliyat Kalite Yönetim Temsilcisi Kahraman Akaydın, “Rüzgar santrallerinde üreticinin limana getirdiği ürünleri limandan alıp gümrükleme yapıldıktan sonra, santrali kendi ekipmanlarımızla gemilerden tahliye ediliyoruz. Uzatmalı dorselerle sahalara taşıyoruz. Sahalarda montajını yapıyoruz. En son aşamada da elektrik montaj ekibimiz devreye giriyor. O ekip son montajı yaptıktan sonra anahtar teslim şekilde müşterilerimize sunuyoruz” dedi. En çok öne çıkan özelliklerinin projenin baştan sona tüm aşamalarını tamamlayarak müşterilerine tek kalemde teslim etmek olduğunu söyleyen Akaydın, “Bu da bizi daha tercih edilebilir bir konuma getiriyor. Müşterilerimiz tek kişiyle iletişim kurarak tüm işini yaptırabiliyor” şeklinde konuştu. Akaydın, proje taşımacılığında en önemli unsurlardan birini keşif ve yolların uygunluğu olduğunu vurgulayarak, “Büyük tonajlı ve gabari dışı taşımalarda gidilecek sahadaki yol durumu çok önemli. Yolların uygun genişlikte açılmış olması gerekiyor. Uygun olmayan yollarda dönme mesafelerinde sıkıntı yaşanıyor. Bu işi yapan ekibinizin iyi çalışması gerekiyor ki, sizde sahaya girdiğinizde rahatça çalışabilesiniz. Zorluklar var tabi ki ama biz müşterilerimize bu sorunları en az seviyede hissettirecek şekilde çözüyo-

30

Mayıs 2012

Kahraman Akaydın

ruz” ifadesini kullandı. Firma olarak en çok önem verdikleri konulardan birinin ekip ve kullanılan ekipman olduğunu kaydeden Akaydın, “Burada bir durum ortaya çıkıyor. işi tam komple ve güvenli yapabilmeniz için hem ekipmanınızın hem de ekibinizin iyi olması lazım. İkisi de aynı seviyede olacak ki işinizi aksatmadan yapabilesiniz” diye anlattı. Rüzgar santralleri, trafolar, jeneratörler, petrokimya tesis malzemeleri ve endüstriyel tüm malzemeleri taşıdıklarını ifade eden Akaydın, “Dü-

şünebileceğiniz her türlü büyük gabari dışı ürünleri taşıyoruz. Sektörde son dönemlerde özellikle rüzgar taşımalarımız ağırlıkta. Türkmenistan’da taşımakta olduğumuz ve ödül aldığımız 566 tonluk malzemeler ve 220 tonluk malzemeler var. Bu taşımalarla bir ödül alık. Bunu taşırken 1 kilometrelik bir konvoy oluştur. 566 tonluk taşımadan 1250 kilometre gittik. Şuanda aynı zamanda Türkmenistan’ devam eden başka taşımalarımızda mevcut. Bunun yanında Marmaray Projesi’nde vagonların taşımasını yapıyoruz” dedi.


PROJE TAŞIMACILIĞI

Ekol Lojistik’in dünya markası olma hedefine uluslararası CEO desteği

Tayfun Öktem

Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük entegre lojistik şirketlerinden Ekol Lojistik’in CEO’luğuna Türkiye ve yurt dışındaki önemli uluslararası şirketlerde uzun yıllar üst düzey yöneticilik yapan Tayfun Öktem getirildi. Ekol Lojistik, müşteri portföyüne kattığı global markalarla birlikte Ekol Almanya’nın ardından 2011 yılında kurduğu Ekol İtalya ve Ekol

Romanya ile küresel bir lojistik firması olma hedefine hızla ilerliyor. Ekol, yoluna dünyanın farklı ülkelerinde üst düzey yöneticilik yapmış bir isim olan Tayfun Öktem ile devam ediyor. Özel Darüşşafaka Lisesi’nden 1982 yılında mezun olan Tayfun Öktem, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki İş İdaresi eğitimini 1986’da tamamladı. ABD’nin Minnesota Üniversitesi’nde master yapan Öktem, tezini Uluslararası Satış/Pazarlama konusunda verdi. Öktem, Türkiye’ye döndükten sonra sekizer yıl yurt içi ve yurt dışında Unilever (İstanbul ve Prag)

ve Reckitt Benckiser’de (İstanbul, Londra, Kopenhag), 5 yıl da Ülker International’da üst düzey pozisyonlarda çalıştı. 2004’de Reckitt Benckiser’de İskandinavya’dan Sorumlu Bölgesel Genel Müdür olarak görevliyken Ülker Grubu’na katılan ve grubun ihracat şirketi İstanbul Gıda’nın Genel Müdürlük ve Dış Yatırımlardan Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüten Öktem, son olarak Suudi Arabistan’ın saygın gıda şirketi Almunajem C.S. Co.’nun CEO’luğunu yürütüyordu. İngilizce ve Almanca bilen Öktem, evli ve bir çocuk babası.

Mayıs 2012

31


PROJE TAŞIMACILIĞI

Çobantur yılların tecrübesiyle yollarda Çobantur Nakliyat BOLTAS GMBH’nin Araç Planlama ve Filo Yönetmeni Yavuz Yılmaz, firmanın 1978 yılında Almanya’ da faaliyete geçmesinden sonra 1982’de Türkiye’de aile şirketi olarak hizmete başladığını ve kurulduğu tarihlerden bu yana filodaki araç sayısını artırarak zaman içerisinde hızla büyüdüğünü söyledi.

Yavuz Yılmaz

Avrupa ve Ortadoğu pazarında anlaşma sağlanan forwarder firmalarla ortak projelere imza atıldı ve özellikle Avrupa’dan gelen önemli projelerde büyük roller üstlenildi diyen Yılmaz, “Firmamız 34 seneden beri profesyonel hizmet ve kalite anlayışı, sürekli yeniliğe açık yönetimi ile hizmet kalitesinden ödün vermemiş ve müşteri portföyü daha da artmıştır” ifadesinde bulundu. Kurulduğumuz günden beri uluslararası taşımacılık ve depoculuk konusundaki deneyimimizin yanı sıra international proje taşımalarını da yapıyoruz diyen Yavuz Yılmaz, “Proje taşımacılığı ciddi sorumluluk ve dikkat gerektiren bir iş. Taşıma esnasında tahmin edilemeyen birçok problemle karşılaşmak mümkün.Taşıma yapılacak malzeme veya ürünün cinsi, ağırlığı ve ölçüleri çok önemlidir. Yanlış alınan bir bilgiyle yapılan masraflar çok ciddi rakamlara çıkabilir ve teslim süreleri 4 – 5 hafta uzayabilir. Bunun

32

Mayıs 2012

dışında kullanılacak güzergâhın da önemi de var. Bu sebeple firmamızda önce hangi güzergâhların kullanılacağını ne kadar masraf olabileceği ve ne kadar zaman alabileceği daha proje aşamasındayken etüt ediliyor ve yol izin süreleri için gerekli makamlardan özel izinler alınıyor. Söz konusu yükün özelliğine göre kara – deniz, deniz-deniz, kara-uçak gibi tüm taşıma şekillerini kullanıyoruz. Nehir güzergâhı ile taşıma yaptığımız projeler de mevcut” şeklinde konuştu. Gerektiğinde yol güçlendirmesi, ek köprü kurulması, özel ekipman yaptırılması gibi taşımacılığa ek hizmetler sağladıklarını ve projenin maliyet aşamasından, tesisin kurulup işler hale gelmesine kadar tüm aşamalarda uzman ekibimizle birlikte müşterilerimize hizmet verdiklerini kaydeden Yılmaz, “Biz sadece tesis kurulumu yapmıyoruz. Standart dışındaki tüm malların kara, hava, deniz, tren sevkiyatlarını da organize ediyoruz. Bu tek bir makinede olabilir standart dışı ölçüye sahip plaka da olabilir” diye anlattı. Standardın dışındaki tüm işlere proje hassasiyeti gösteriyoruz diyen Yılmaz, “Bu yüzden her türlü yatırımın içerisinde yer alabiliyoruz. Fakat yoğun olarak yeni fabrika kurulumuyla alakalı proje taşımalarımız olu-

yor. Çalıştığımız sektörler yatırımlara göre değişiyor. Herhangi bir destinasyon sınırlamamız yok. Kısaca proje taşımacılığı için gidilebilecek her noktada varız. Mevcut ve potansiyel müşterilerimize ihtiyaçlarına yönelik kaliteli hizmet veriyoruz. Gelecekte de proje taşımacılığında yeni yatırımlarımız ve projelerimizle müşterilerimize daha kaliteli ve daha iyi hizmet vererek ilerleyişimizi sürdüreceğiz” diye anlattı.

Şube sayısı: 4 Şube Araç sayısı: 449 Çalışan Sayısı: 360 Uzmanlık alanı: Ulaştırma ve Depolama Yıllık Büyüme Oranı: 2011 yıllık ciro: 36 milyon 500 bin Euro 2012 ciro hedefi: %15 büyüme hedefleniyor.


PROJE TAŞIMACILIĞI

Elmanın Hikayesi

Genç çocuk bahçenin içinde sırasıyla ağaçlardan sulu, kırmızı, tatlı, natürel elmaları toplamaya devam etti. Kasaların içinde dallarından kopartılmış elmalar güneş ışığı ile çok güzel gözüküyorlardı. Kasalarda ki elmaları diğer bir görevli adam listesine kasaların adet ve kilolarını tartarak yazıyor ve irsaliyesini verdiği kamyonlara dolduruyordu. Hiçbir katkı maddesi bulunmayan doğal olarak yetiştirilen elmalarla dolan kamyonlar deponun yolunu tutuyorlardı.

tır şoförlerine veriyor ve son kontrolcü kontrol işlemini bitirdikten sonra gidecekleri adreslere zamanında ulaşması için yüklenen TIR’ı gönderiyor ve diğer sırada bekleyen TIR’ı çıkış bölmesine alarak aynı süreci tekrar yapıyorlardı. Depodan aldığı elmaları hız sınırları içinde götürmeye çalışan tır şoförü beklenmedik bir durumda merkez ile irtibata geçecek bir telsiz bilgisayar sistemi ile GPRS sistemi ile donatılmış TIR’ını en güvenli şekilde kullanıyordu. Merkezde masa başında bilgisayarına bakan operasyon elemanı harita üzerinde farklı renklerde ışıklı plaka numaraları gözüken tırların çıkış noktasından varış noktasına kadar izleyebiliyor ve müdahale etmesi gereken nokta olursa tır şoförü ile bağlantıya çok rahat geçebiliyordu. Fabrikaya varan tırlar fabrikanın boşaltma yerinde sıraya giriyor ve fabrika görevlilerinin tırları boşaltmasını izleyerek çaylarını yudumluyorlardı. Fabrikada görevli kontrol memuru gelen kasaların adet ve kilolarını kontrol ederek içeriye forklift ile alıyor ve fabrikanın deposunda istiflenen kasalar buradan ürettim bandına gönderilerek üretimde çalışan görevlilere teslim ediliyordu. Üretimde ki görevli gelen kasalarca elmayı üretimde kullanılan sistemler ile temizliyor, soyuyor, şoklu yor vs. Fabrikada üretimden çıkan elma yeni bir formatta gerekli paketlemeler yapılmış, koliler içinde son tüketim ta-

rihi yazılı bir şekilde soğuk zincir ile muhafaza edilecek şekilde özel frografik TIR’lara son kontrolcünün gözetiminde paletler halinde yüklenerek şehirlerdeki büyük depolara doğru yola koyulur. Şehirdeki depoya gelen tır, depo elemanın kontrolünden sonra (soğuk depo) depodaki yerlerine paletler halinde istiflenir. Gelecek olan siparişlere göre dağıtımının yapılmasını bekleyen koliler burada sıkı bir kontrolden geçirilerek son adres olan restoranlarına gidecekleri günü beklerler. Restoranda ki görevli verdikleri siparişe göre gelen ürünlerin arasından aldığı koliyi depodaki soğuk depoya taşıyarak depodaki İĞİÇ’ e göre yerleştirir. Elmalı turtasını yiyen masadaki müşteri yediği turtanın masasına gelene kadar ne süreçlerden geçtiğini bilmeden tatlısında ki lezzetin tadını çıkarmaktadır. Çok basit bir şekilde tarlaya tohumun ekilmesinden masamıza elmalı turta olarak gelen elmanın Tedarik zincirini anlatmaya çalıştım. Bu sürecin içine giren tam zamanında teslim, kolilerin hazır olması, üretimdeki aşamalar gibi bir sürü Tedarik zincirini etkileyen konuları bu sürecin dışında tutmaya çalışarak anlatmaya çalıştığım “Tedarik zincirini yönetmenin” ne kadar önemli olduğu ve bu sürecin iyi bir planlama gerektirdiğinin altını çizmeye çalıştığım. Birden fazla süreci planlamanın ve maliyetleri minimize etmenin ne kadar önemli olduğunu umarım size anlata bilmişimdir. Afiyet olsun!

Depodaki kontrol görevlisi gelen kamyonların irsaliyelerinde ki kilo ve adetlere göre elmaları İGİÇ (İlk Giren İlk Çıkar) yöntemi ile depolara istifliyor. İstiflenen elma kasaları forkliftler ile deponun başka bir yerinde elleçleme elemanlarının çürük ve sağlam elmaları ayıra bilmeleri için götürüyor. Elleçlenen sağlam ve çürük elma kasalarını kontrol listesine kaydeden elemanın direktifleri ile depodaki yerlerine taşıyorlardı. Depoda elleçlenen elmalar sabaha karşı TIR’lara yükleniyor. Yüklenirken yine kilo ve kasa adetleri kontrol edilerek yüklemeleri yapan kontrol görevlisi irsaliyeleri keserek Mayıs 2012

33


OTOMOTİV

YEDPA’dan 112 Acil İstasyonu

YEDPA Ticaret Merkezi ticari faaliyetlerinin yanı sıra sosyal faaliyetlere de verdiği önem göstererek yaptırdığı sağlık ocağının yanı sıra 112 Acil İstasyon açılışını yaptı. 112 Acil Servis İstasyonu açılış töreninde konuşan YEDPA Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu başkanı Salih Atılgan YEDPA’nın sadece bir ticaret merkezi olarak değil, camisi, külliyesi, aşevi, sağlık ocağı ve açılışını yaptığımız 112 acil servis istasyonuyla aynı zamanda sosyal proje olarak da faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi. Atılgan, “Bunun yanında otel ve konaklama projelerimiz de var. Kendimize ait arsamızda bu projeyi de önümüzdeki dönemlerde gerçekleştireceğiz. Sağlık ocağının yapımında masrafları YEDPA’da faaliyet gösteren Musta-

34

Mayıs 2012

fa Alemdar karşıladı. Bu vesileyle de kendisine teşekkür ediyoruz. Buraya bizim kurucu üyelerimizden olan merhum Saffet Alemdar adını verdik. Bugün burada açılışını yaptığımız bu 112 sağlık istasyonunun hem Yedpalılar ve hem çevre için hayırlı olmasını diliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. Törende bir konuşma yapan İl Sağ-

lık Müdür Yardımcısı Niyazi Özüçelik de, “Burada çok güzel bir konsept var. Bir okulunuz eksik gördüğüm kadarıyla. Biz sağlıkta dönüşümle ilgili Türkiye çapında yoğun bir çalışmalar yürütüyoruz. Aile hekimliğine geçtik. 112 acil servis istasyon çalışmalarımız var. Özellikle İstanbul’da yaptığımız çalışmalarda 161 istasyon var. Hedef 300. Buna kısa zamanda ulaş-

Salih Atılgan


OTOMOTİV

maya çalışıyoruz. Çünkü İstanbul’un nüfusuna bu sayıda yetmeyecek. Bu projede emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Şuanda il sağlık müdürlüğü olarak 112 acil istasyonu bağışı alabiliyoruz. Bunun yanında 112 ambulans bağışı da alıyoruz. Hayırseverlerin adı araçların üzerinde yazacak şekilde bize bağışta bulunabilirler” şeklinde konuştu. Daha sonra söz alan Ataşehir Kaymakamı Turgut Çelenkoğlu da, “Sağlık önemli bir hizmettir. Hepimizin her an ihtiyaç duyabileceği bir durum. YEDPA’nın bölgeye ilçemize ve İstanbul’a olan katkısını biliyoruz. Ama buranın kuruluş aşamasında yaşanan bazı sorunların hala çözülememiş olması sizler kadar bizleri de üzüyor. Çözülmesi için bizde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Temennimiz bu sorunlar kısa sürede çözülür. Çözülmesine yardımcı olmak için de birde okul yaptırırsanız belki belediye bu işe biraz daha sıkı yaklaşır bu iş çözülür. İstanbul’un birçok yerinde benzer sorunları yaşıyoruz. Bir müddet önce fa-

aliyete geçen ve şimdi açılan 112 acil servis istasyonumuz hayırlı olsun” dedi. Daha sonra 112 Acil Servis İstasyonunun açılışı yapıldı ve hep birlik bina gezildi. Açılış töreninden sonra genel kurul toplantısı yapılmak üzere merkez binaya geçildi. YEDPA Genel Kurul Toplantısında konuşan YEDPA Genel Başkanı Salih Atılgan, “Ataşehir ilçesinin en büyük ticaret merkezi konumundadır. Caddeleriyle, kapalı ortak alanlarıyla ve 12 bin çalışanıyla en büyük yaşam ve ticaret merkezidir. Amacımız hep birlikte çalışarak elimizdeki bu değeri daha ne kadar ileri götürebiliriz onun düşüncesinde olmalıyız. YEDPA gerek çevresinde gelişen yerleşim alanıyla gerekse kendi içindeki dinamiklerle büyümesini sürdürecektir. Amacımız burayı İstanbul’un hatta Türkiye’nin ticaret merkezlerinden biri haline getirmek. Bu anlamda yaptığımız çalışmalarda da bu hedefimizi gözeterek çalışmalarımızı büyük bir titizlikle sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı.

Niyazi Özüçelik

Turgut Çelenkoğlu

Mayıs 2012

35


OTOMOTİV

Neden yerli otomobilde ısrar ettiklerini açıkladı Zafer Çağlayan, yerli otomobil üretimi konusundaki ısrarın sebebini anlattı. İstanbul’da düzenlenen basın toplantısıyla, “Design Turkey Tasarım Ödülleri”ne başvurular başladı. 3’üncü kez düzenlenen endüstriyel tasarım yarışması, Turquality’nin markalaşma çalışmalarını desteklemek için iki yılda bir düzenleniyor. Türk tasarımcıların, marka sahibi firmaların katılımına açık olan yarışmaya en fazla iki yıl önce üretilmiş ve piyasaya sürülmüş ürünler katılabilecek. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, son bir kaç yılda marka ve endüstriyel tasarım başvurularında Türkiye’nin ciddi bir ilerleme kay-

dettiğini söyledi. Zafer Çağlayan markalaşma konusunu anlatırken, yerli otomobil, uçak ve helikopter ısrarının nedenini de açıkladı. Çağlayan, “Yerli otomobil, yerli uçak, yerli helikopter bunların her birisinde sanmayın ki ulusalcılık, milliyetçilik duygularıyla ifade ediyorum. Bunun sebebi bilhassa yerli tasarımın yerli üretimin yapılması, Türkiye’nin teknolojik dışa bağımlılığını ortadan kaldıracaktır. Otomotiv sektörü bugün başımızın tacı, otomotiv sektörü ihracatımızın lokomotifi konumunda. 21 milyar dolar otomotiv ihracatı gerçekleştiriyoruz ana ve yan sanayiinde.” dedi.

Yerli oto işini sulandırmayalım! Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, “yerli otomobil” konusunu “sulandırmamak” gerektiğini belirterek, “Biz hiç kimseden hiçbir parça almayalım, cıvatasını bile biz yapalım demiyoruz” dedi. Hükümetin teşvikleri ve yerli otomobil konusundaki açıklamaları değerlendiren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’de yerli otomobil konusunu sulandırmaya kimsenin hakkı olmadığını belirtirken,

özellikle tasarım ve Ar-Ge konusunda nakit teşvikler verildiğini kaydetti. Otomotiv şirketlerinin yöneticileri, geçtiğimiz günlerde yaptıkları değerlendirmelerde Japonya’da bile tamamen yerli üretimin söz konusu olmadığını, son açıklanan teşviklerde nakit desteğinden söz edilmediğini belirtmişlerdi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bloomberg HT televizyon kanalında, bu konulara açıklık getirdi.

Türkiye otomotiv pazarı, geçen yılı arıyor

Geçtiğimiz 2 yılı üst üste rekorlarla kapatan Türkiye otomotiv pazarı, 2012’de vites küçülttü. Geçen yıl etkisini sınırlı da olsa gösteren ekonomiyi soğutmak için alınan önlemler, bu yıl pazarda önemli oranda daralmaya sebep oldu.

36

Mayıs 2012

Bu yılın ilk 2 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre toplam pazar, yüzde 31 küçülürken, hafif ticari araç pazarındaki yüzde 40’lık daralma daha fazla dikkat çekiyor. Avrupa’nın hafif ticari araç üretimi üssü haline gelen, bir dönemde satışlarda 3’üncü sıraya kadar tırmanan Türkiye pazarı, 2012’deki küçülmenin etkisiyle hızla irtifa kaybediyor. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD)verilerine göre ocak-şubat döneminde Türkiye, Avrupa otomobil satışları sıralamasında 8’inci sırada yer aldı. Türkiye otomotiv pazarına ilişkin açıklamalarda bulunan ODD Genel Koordinatörü Hayri Erce, bu yılın ilk iki aylık sonuçlarında en büyük geri-

lemenin hafif ticari araç satışlarında olduğunu kaydetti. Erce, ticari araç satışının ekonomik aktivite ile birebir ilintili olduğuna işaret ederek, ekonomik aktivitenin hızlandığında ticari araç satışının arttığını, ekonomik aktivitenin yavaşladığında da ticari araç satışlarının gerilediğini belirtti. Bu yıl iki aylık hafif ticari araç satışındaki gerilemenin nedenlerinden birinin de Türkiye’nin ekonomik aktivitesinde bir miktar yavaşlamadan kaynaklandığını ifade eder Erce, diğer bir nedenin de geçen yıl kasım ayında hafif ticari araçlardaki yüzde 5’lik ÖTV artışından kaynaklandığını, bu artışın olumsuz etkisinin bu yıl görülmeye başlandığını söyledi.


TEKNOLOJİ

Rockwell aslında 20 yıldır Türkiye’de Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Ceylan, 90’lı yıllarında başında Allen-Bradley ürünleriyle girdikleri Türkiye pazarında aslında o yıldan bu yana faaliyette olduklarını kaydetti. 1990’lı yılların ortasından bu yana endüstriyel otomasyon sektöründe çalışan Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Cenk Ceylan, sektörde firmasının ana rakiplerinin çoğunda çalışmış. 2008 yılından bu yana da Rockwell’de Automation’da şimdiki görevinde devam ediyor. Rockwell Automation’ın piyasada Allen-Bradley ismiyle daha çok bilindiğini kaydeden Ceylan, “Bu firma Amerika’da 1903’te kuruldu. Bir çok otomasyon ürününü dünyada icat eden bir firma. Rockwell adı altında ürünlerimiz Allen-Bradley olarak geçiyor. Rocwell Automation 1990’lı yılların sonunda holdingin kararıyla Allen Bradley’i satın alarak Rockwell Automation adı altında topladı. 2007 yılında Türkiye pazarının gelişmesiyle pazar oyuncusu olarak bazı satış kanallarımızı oluşturarak bir yatırım programına başladık. Bende o safhada şirkete dahil oldum” şeklinde konuştu. Türkiye’de son 4 yıldır her yıl 3 haneli rakamlarla büyüdüklerini söyle-

yen Ceylan, “Ürünlerimiz çok iyi tanınıyor zaten. Örneğin bayi kanalımız yoktu onu oluşturduk. Şuanda müşterilerimizin Türkiye’nin tüm illerinde bizim ürünlerimizi temin edebilecekleri bayilerimiz var. Sistem işi yapan, entegratörlerle anahtar teslimi proje işi yapıyoruz. Kendimiz önceden taahhüt işleri yapmıyorduk. Entegratörlerimiz dışında bu işe kendimiz girmeye başladık. Büyük firmalara anahtar teslimi projeler sunuyoruz” şeklinde konuştu. 2007’de sektörde oyuncu olmaya karar vermelerindeki en büyük nedenlerden birinin Türkiye’nin dünya ekonomisindeki yerinin çok değişmesi olduğunu kaydeden Ceylan, “Ülkemizin de dünya pazarında pazarlanması çok daha iyi yapıldı. Dışarda ülkemiz çok güzel anlatıldı. Dışardan bakıldığında Türkiye daha güvenilir bir ülke haline geldi. Bunun nedenleri arasında ekonomik stabilitesini 10 yıl kadar sürdürmesi, uluslararası piyasada kredi notunun yükselmesi, Çin’den sonra en çok büyüyen ülke olması vardı. Bunları üst üste koyduğumuzda Türkiye cazip bir ülke haline geldi. Bunlara ek olarak Türkiye’nin çevre ülkelerle olan iş potansiyelini de düşündüğümüzde çok büyük bir coğrafyaya hitap eden bir ülke konumunda olduğumuzu yurtdışındaki merkeze bildirdik. Onlarda benimsediler ve daha etkin bir oyuncu haline geldi Rockwell Automation ”diye anlattı.Türkiye’de yürüttükleri faaliyet arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) yaptıkları bir sosyal sorumluluk çalışmalarının da olduğunu söyleyen Cenk Ceylan, “3 yıl önce İTÜ’nün danışmalar kuruluna katıldık. Her yıl ders içerikleriyle ilgili çalışmalar yapılıyor, bizde oraya katkı sağlıyoruz. Şuanda İTÜ’den mezun olan bir mühendisin diploması dünyanın her yerinde geçerli oluyor. İTÜ’den bize bir rica geldi. Biz dersleri uygularız ancak altyapı konusunda yardımcı olun dediler. Şuanda 600 bin dolarlık bir laboratuvar kuruyoruz İTÜ’ye. Bu laboratuvar dünyada Rockwell Automation’nın kurduğu Çin’den sonra ikinci laboratuvar olacak. Teknolojimiz evrensel

Cenk Ceylan

bir teknoloji. Mezunlar bizim ürünlerimizle eğitim görmüş olasalarda her markada başarılı olacaklardır” ifadesinde bulundu. Ceylan, bu laboratuvardan yaralanacak bir öğrencinin mezun olmadan önce bir sanayi projesini yapmış olacağını vurguladı. Rockwell’in Amerika’da her eyalette bir üniversitede bu çeşit bir faaliyet yaptığını belirten Ceylan, “Türkiye’yi saymazsak Amerika kıtası dışında yalnızca Çin’de bu partner programı uygulandı. Bu iki ülkeden sonra sadece Türkiye’de yapılıyor. Bu da firmamızın Türkiye’ye olan bakış açısını gösteriyor. Laboratuvarda teknolojinin güncellemesine de yardımcı olacağız. Bu laboratuvarın bizim bütçemizin içinde her sene bakımı, güncellemesi ve yeni ürünler çıktığında değiştirilmesi de var. Bunun yanında 10 tane öğrenciye öğrenim hayatlarınca burs ve Amerika’daki şirketimizde staj imkanı sağlıyoruz. Ayrıca firmamızın işbirliği içinde olduğu üniversitelerde değişim programları da yapıyorlar” diye anlattı.

Mayıs 2012

37


Sayısal Takograf

Adil Masaracıoğlu

Geçmişte ve birçok araçta halen kullanılmakta olan analog takografın aksine sayısal takograf sadece araçlara takılan bir birim değil kart çeşitlerinden başlayıp elde edilen bilgilerin belirli bir alt-yapıda saklanması için kurulan sisteme kadar entegre bir sistemdir. Araçlarda kullanılacak olan takograf cihazı, karayolu araçlarının hareketinin ve sürücülerinin belli çalışma sürelerinin detaylarını otomatik veya yarı otomatik olarak göstermek ve kaydetmek için karayoluyla taşımacılık yapan araçlara monte edilmesi tasarlanan kayıt cihazıdır ve aracın vites kutusundan hareket bilgisini alır.

Sayısal Takograf Birimi Nedir ?

Takograf cihazı, araç kullanım sürelerini, hızını ve kanunun belirttiği sınırlar içinde aracın kullanımını denetler. Denetlediği kayıtları hafızasında tutar. Hafızasındaki kayıtları grafik veya ya-

38

Mayıs 2012

Uzun yıllardan bu yana belirli bir tonajın üzerinde ve yine belirlenen özelliklere sahip araçlarda takograf kullanılması zorunluluk arzetmekle birlikte dönemin teknolojisi ile gerçekleştirilen birimlerin kullanılabilirliği ve faydası son zamanlarda tartışma konusu haline gelmiştir. Özellikle, ülkemizdeki trafik kazalarının önemli bir bölümünün aşırı hıza dayalı olması araçların kullanımının denetlenmesinin önemini arttırmıştır. Özellikle profesyonel sürücülerin davranışlarının ve mevcut kurallara aykırı hareket tarzının kayıt altına alınması, sürücülerle eşleştirilmesi ve sonrasında eğitim faaliyetlerinin düzenlenebilmesi için bilgilerin elektronik ortamda saklanması değerlendirilmiş ve “digital tachograph” kullanımı belirli araç tiplerinde zorunluluk kolarak uygulanmaya başlanmıştır. zılı rapor olarak verir. Mekanik ve elektromekanik takograf cihazları yerine, 1 Mayıs 2006 tarihinden itibaren AB’ye üye ülkelerde Avrupa Birliği’nin ilgili mevzuatı uyarınca karayolu taşımacılığında kullanılan yeni araçlarda sayısal takograf kullanılması zorunlu hale gelmiştir. Sayısal takograf cihazı ile aracın kat ettiği mesafe, aracın hızı, sürüş zamanı, diğer çalışma veya hazır bulunma

süreleri, çalışma aralarını ve günlük dinlenme süreleri kaydedilmektedir.

Regülasyon ve Otorite

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü, “Türkiye Ulusal Otoritesi (TR-A)” olarak Sayısal Takograf Sistemini ülkemizde zamanında uygulayarak, kurumlar arası koordinasyon ile teknik, idari ve organizasyonel tüm görevleri yerine getirmektedir. T.C. Ulaştırma Bakanlığı Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü, Ulusal Oto-


kartıdır. Şirket kartı, şirketi tanıtır ve şirket tarafından kilitlenen veya herhangi bir şirket tarafından kilitlenmeyen takograf cihazında hafızaya alınan verinin görüntülenmesini, yüklenmesini ve yazdırılmasını sağlar.

Servis Kartı:

Bir takograf cihazı imalatçısına, bir araç imalatçısına veya servis ve montajcıya ülkenin yetkili kuruluşları tarafından verilen bir takograf kartıdır. Servis kartı kart hamilini tanıtır ve takograf cihazının testini, kalibrasyonunu ve/veya indirilmesini sağlar. ritenin yetkisi altına giren bazı teknik iş ve işlemleri yerine getirmek üzere Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ni (TOBB) “Türkiye Kart Verme Otoritesi (TR-CIA)”, “Türkiye Sertifika Üretim Otoritesi (TR-CA)” ve “Türkiye Kart Kişiselleştirme Organizasyonu (TR-CP)” olarak yetkilendirmiştir. Bu yetki çerçevesinde, takograf kartlarına ilişkin başvuruların alınması, değerlendirilmesi, kartların sertifikalandırılması, kartların kişiselleştirilmesi ve sahiplerine dağıtılması süreçlerindeki iş ve işlemleri Bakanlığın denetimi altında TOBB gerçekleştirmektedir. TOBB, TR-CA ve TR-CP görevlerini projenin başlangıç aşamasında yürütmek üzere, sistemin kurulumunu da gerçekleştiren TÜRKTRUST Bilgi İletişim ve Bilişim Güvenliği Hizmetleri A.Ş. ile sözleşme imzalamış ve TÜRKTRUST’ı ilgili konularda görevlendirmiştir. Türkiye Ulusal Otoritesi olan T.C. Ulaştırma Bakanlığı Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan Türkiye Sayısal Takograf Sistemi çerçevesinde, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın yetkilendirdiği servislerce usulüne uygun olarak kalibre edilmiş sayısal takograf cihazları takılı, yeni tescil edilecek ve uluslararası taşımalarda kullanılacak yük ve yolcu araçları, TOBB tarafından verilecek “sayısal takograf sürücü kartları” bulundurarak AB üyesi ve/veya AETR’ye taraf ülkelere taşıma yapabileceklerdir. 31 Aralık 2010 tarihinden sonra sayısal takograf kartı bulundurmak zorunlu olup, sayısal takograf kartı olmadan araçlar taşıma yapamayacaklardır. Türkiye’de Başbakanlık tarafından “Ulusal Otorite” olarak tayin edilen Ulaştırma Bakanlığı; “Kart Verme Otoritesi”, “Sertifikalandırma Otoritesi” ve “Kart Kişiselleştirme” sistemlerinde yer alan bazı teknik işlemleri

yerine getirmek üzere TOBB’u yetkilendirdi. Yetkilendirmeyle ilgili Ulaştırma Bakanlığı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü ile TOBB arasında 16 Nisan 2010 tarihinde bir protokol imzalanmıştır.

Kartlar

TOBB, bu protokol çerçevesinde yetkilendirildiği hususların bir kısmının veya tamamının yerine getirilmesi işlevini Bakanlığın onayı ile alt yüklenicilere (Subcontracters) veya hizmet sağlayıcılara (Service Providers) verebilecek. Yapılan Yetki Devri Protokolü çerçevesinde; uluslararası yük ve yolcu taşımacılığı alanında hayata geçirilecek sayısal takograf sistemi için verilecek akıllı takograf kartlarına ilişkin başvuruların alınması, değerlendirilmesi, kartların sertifikalandırılması, kartların kişiselleştirilmesi ve sahiplerine dağıtılması sürecindeki iş ve işlemler Bakanlığın kontrol ve denetimi altında TOBB tarafından gerçekleştirilecektir. TOBB ile yapılan protokol gereğince, ilk kartın dağıtımına 1 Eylül 2010 tarihinde başlanmıştır. Sayısal takografta kullanılacak 4 farklı akıllı karttan birini (Sürücü kartı, Polis kartı, Firma kartı ve Atölye kartı) almak isteyen kişi, kurum veya kuruluşlar; TOBB’un önceden ilan edeceği il merkezlerindeki (ilk bir yıl için en az 15 merkezde) TOBB’a bağlı Ticaret veya Ticaret ve Sanayi Odaları’na doğrudan başvurması gerekmektedir.

Sürücü Kartı;

Belirli bir sürücüye verilen takograf kartıdır. Sürücü kartı sürücüyü tanıtır ve sürücü faaliyeti verisinin hafızaya alınmasına yarar.

Şirket Kartı;

Takograf cihazı takılı araç sahiplerine veya hamillerine verilen bir takograf

Denetim Kartı;

Ulusal yetkili denetim otoritesine verilen takograf kartıdır. Denetim kartı denetim otoritesini tanıtır ve veri hafızasında veya sürücü kartlarında hafızaya alınmış veriyi okumak, yazdırmak ve/veya indirmek için bu veriye erişmek amacıyla kullanılır.

Sistemin üç tane temel fonksiyonu bulunmaktadır;

Bunlar veri indirme, veri saklama ve veri analizidir. Dijital takograf cihazlarından toplanan verilerin analiz edilmesi ile birlikte firmalar filo yönetimlerini çok daha etkin bir şekilde gerçekleştirebilecekler. Sistem raporlamalarını kullanarak sürücülerin ya da araçların ister günlük, ister dönemsel veya hata bazlı raporlamaları alınabilecek. Mobiliz tarafından geliştirilen sistem ile araçların ve sürücülerin bilgileri uzaktan elde edilebilecek ve aynı zamanda araç takip sistem özelliklerine sahip olunmaktadır. Araçların toplanarak kartların okunması yerine bilgiler on-line olarak elde edilebilmektedir. •Sayısal takograf entegrasyonu sayesinde araç ve sürücü verileri araca gitmeden online olarak izlenebilecek. •Araca gitmeden uzaktan elde edilen veriler sayesinde işgücü kazancı sağlanabilecek. •Araç ve sürücü verileri saklanabilecek ve geçmişe yönelik raporlar alınabilecek. •Sürücülerin çalışma ve dinlenme süreleri, hız ihlalleri verileri izlenebilecek. •FiloTürk’ün müşterilerine sunduğu Mobiliz Araç Takip ve Filo Yönetim Sistemi sayesinde kullanıcılar, tek bir sistem üzerinden hem araçlarını izleyebilecek ve araçları ile ilgili çok çeşitli raporlar alabilecek hem de dijital takograf verilerine anında ulaşabilecektir. Mayıs 2012

39


ENERJİ

ICCI 2012 ziyaretçilerinin sayısı 15 bini geçti, 18 yılın rekoru kırıldı

Sektörel Fuarcılık tarafından düzenlenen ICCI 2012 – 18. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı, birbirinden önemli konuklarını ağırladığı 3 günlük maratonun ardından sona erdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız tarafından törenle açılan ICCI 2012 konferanslarına Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanları Mehmet Recai Kutan ve Dr. Mehmet Hilmi Güler Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı Hasan Köktaş, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, MÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, Dünya Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Dr. Fatih Birol gibi önemli isimler katıldı. Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki en büyük ve en kapsamlı enerji fuarı ve konferansı olan ICCI 2012’de 7 panel ve 39 oturum düzenlendi. Fuar boyunca yaklaşık 200 akademisyen, özel sektör temsilcisi, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri yaptıkları su-

40

Mayıs 2012

numlarla enerji gündemindeki önemli konuları tartışma imkanı buldu. Sektörel Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Bulak, ICCI 2012 sonrasında yaptığı değerlendirmede, Türkiye ve dünya enerji sektörü liderlerinden 300 firmanın ICCI 2012’de yer aldığını belirterek, ICCI Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansının her yıl biraz daha büyüdüğünü ve geliştiğini kaydetti.

18 yılın ziyaretçi rekoru

Türkiye’nin bulunduğu bölgedeki en geniş kapsamlı ve en büyük enerji fuarı olduğuna dikkat çeken Süleyman Bulak, “ICCI 2012, 15 bin kişiyi aşkın ziyaretçisiyle 18 yıllık tarihinin ziyaretçi rekorunu kırmayı başardı.

Bu Türkiye’nin enerji konusunda ne kadar önemli bir merkez haline geldiğinin de bir göstergesidir” dedi.

Enerji Ödülleri heyecanı

Sektörel Fuarcılık olarak fuar ve konferans etkinlikleri yanında, Türkiye’deki enerji sektörünün büyümesi ve gelişmesi için de faaliyetler yürüttüklerinin altını çizen Süleyman Bulak, “Bu yıl enerji sektörünün Oscar ödülleri olarak bilinen Enerji Ödülleri’ni ikinci kez vereceğiz. Enerji sektöründeki şirketlerden büyük bir ilgi ve katılım var. Sektördeki örnek uygulama projelerinin Oscar’lar için yarıştığı Enerji Ödülleri 2011 için de heyecanlı geri sayım başladı” diye konuştu.


ENERJİ Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği’nden Dr. Sohbet Karbuz uyardı:

Kıbrıs’taki petrol aramaları bölgeyi alevlendirecek giriş yapıldığını söyleyebiliriz. Burada en önemli sorunların başında belirsizlikler, siyasi sorunların geldiğini görüyoruz. Hazar Denizi’nde yaşanan sorunlar Doğu Akdeniz’de de yaşanacak” dedi.

Akdeniz’de sıcak günler

Dr. Sohbet Karbuz

ICCI 2012 - 18. Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı kapsamında “Doğalgaz, Petrol Piyasalarına Bakış ve Türkiye’deki Gelişmeler” başlığı ile bir oturum düzenlendi. Oturum başkanlığını İGDAŞ Genel Müdürü Bilal Aslan’ın yaptığı oturuma Özkan Ağış (TÜRKOTED–Türkiye Kojenerasyon ve Temiz Enerji Teknolojileri Derneği), Barış Şanlı (EPDK), Devrim İldiri (Exxon Mobil), Dr. Sohbet Karbuz (Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği-OME), katıldı. Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği’nden Dr. Sohbet Karbuz, Akdeniz Bölgesi’nin petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 5’ine sahip bir bölge olduğunu söyleyerek, bölgede doğalgaz kullanım talebi her geçen gün artığına dikkat çekti. Kıbrıs açıklarında, Doğu Akdeniz’de bulunan rezervlerden dolayı yeniden hareketlilik yaşanacağına inandığını aktaran Karbuz, “Özellikle jeopolitik önem, siyasi gelişmeler ve ekonomik değer göz önüne alındığında sıcak bir döneme

Kıbrıs’ın Türk ve Rum kesimi, Türkiye, İsrail ve hatta Yunanistan bölgede daha aktif olmaya çalışacaklarını belirten Karbuz, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı üstlenmesiyle tartışmanın alevleneceğini tahmin ettiklerini aktardı. Dr. Sohbet Karbuz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Doğu Akdeniz’de deniz bölümünde henüz araştırılmamış bölgeler olduğunu göz önüne almamız gerekiyor. Bu bölgede her kaya parçacığı ülkeler açısından büyük öneme sahip ve değerleri gün geçtikçe daha da artacak. Kıbrıs açıklarında bulunan gaz Türkiye’nin AB üyeliğini etkileyecek siyasi bir sürecin yaşanmasına neden olabilir. Aynı şekilde AB içinde aynı şey geçerli olacaktır. Enerji Akdeniz’de ilişkileri geliştiren değil gerginleştiren bir rol oynuyor.

2023’te 85 milyar m3 doğalgaza ihtiyacımız var

Türkiye Kojenerasyon ve Temiz Enerji Teknolojileri Derneği Başkanı Özkan Ağış ise doğalgaz tüketiminin her yıl yüzde1,7 büyüyor ve dünyada yılda 3.3 trilyon metreküp doğalgaz kullanıldığı bilgisini verdi. Doğalgaz rezervleri ve mevcut kaynaklar incelendiğinde doğalgazın yakın zamanda biteceği korkusunun yersiz olduğunu açıklayan Ağış, “Doğalgaz temiz, verimli bir yakıt türü. Türkiye’de doğalgaz kullanımının yaygınlaşması şehirleşme olgusunun değişmesine ve iyileşmesine katkıda bulunuyor. Türkiye’de doğalgazın yüzde 51’i elektrik tüketiminde, yüzde 17’si evlerde, yüzde 32’si de sanayide kullanılıyor. Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlayacağımız 2023 yılında 85 milyar metreküp doğalgaz ihtiyacımız olacak. Şu anda 45;8 milyar metreküp kullanabileceğimi doğalgazımız olduğuna göre geleceğimizi planlamamız gerekiyor” diye konuştu

Arap Baharı petrol ülkelerine sıçrarsa

EPDK Kurul Üyesi Barış Şanlı ise petrolda yaşanan önemli fiyat değişikliklerinin gelişmiş ülkelerde ekonomik kriz risklerini artıran bir unsur olduğuna dikkat çekerek, “Arap Baharı eğer petrol üreten ülkelere sıçrarsa sonuçları ekonomiler için iyi olmayacaktır” şeklinde konuştu. Şanlı şöyle konuştu: “Dünyada gaz kullanım oranları ve talebine baktığımız zaman değişim olduğunu görüyoruz. Bu değişimin ana unsurunu Asya ve Çin oluşturuyor. Çin’de eğer ekonomik bir çöküş yaşanırsa doğalgazda fiyatların ucuzlaması kaçınılmaz olacaktır. Buna karşın unutulmaması gereken nokta şu; Çin’de doğalgaza olan talep artışı devam ediyor. Önemli doğalgaz üreticisi olan Rusya şu anda Asya pazarına odaklanmış durumda.”

Doğalgaz’da 250 yıllık rezerv var

Exxon Mobil’den Devrim İldiri de konuşmasında 2040 yılında nüfus artışıyla beraber enerji ihtiyacında da artış olacağını kaydederek, “Enerjiye hangi türden olursa olsun çok ihtiyacımız olacak ama en önemli konu enerji verimliliği olacak. Petrol, doğalgaz ve kömür 2040 yılına gelindiğinde yine en çok kullanılan üç yakıt türü olacak. Burada sadece doğalgaz üçüncü sıradan ikinci sıraya ilerlemiş olacak. Petrolün hep biteceği söyleniyor ama incelendiğinde hali hazırda petrol kaynaklarının yüzde 45’inin kullanıldığını ve kullanılmayan yüzde 55’lik bir rezerv olduğunu görüyoruz. Doğalgazda ise 250 yıllık rezerv olduğunu söyleyebiliriz” dedi. Mayıs 2012

41


ENERJİ

Vestas rüzgar enerjisi sektöründe dünya liderliğini sürdürüyor Son yapılan pazar araştırmaları, rüzgar enerjisi sektöründe Vestas’ın dünya liderliğinin altını çiziyor. Rüzgar enerjisi sektör araştırma firmaları BTM Consult ve MAKE’in yayınladığı pazar araştırmaları, HIS Emerging Energy Research (EER) şirketinin yaptığı açıklamanın ardından, 2011 yılında Vestas’ın rüzgar enerjisi sektörünün dünya lideri olduğunu teyit etti. Danışmanlık firmaları BTM ve MAKE, 2011 yılındaki kurulum ve şebeke bağlantısı bazında, Vestas’ın dünya çapındaki pazar payının % 12.9 olduğunu açıkladı. Yayınlanan raporlar, EER’ın Vestas pazar payının %12.7 olduğu açıklamasını destekleyerek Vestas’ın pazar payının arttığını gösteriyor. Üç araştırma firması da 2011 yılında Vestas’ı en büyük on pazar arasında yer alan en az beş ülkede ilk üç oyuncu arasında konumlandırıyor. EER raporuna göre ise Vestas en büyük on pazarın dokuzunda ilk üç oyuncu arasında yer alıyor. Üç danışman firmaya göre, Vestas’ın ilk üç oyuncu arasında yer aldığı en büyük on ülke arasında Fransa, İtalya ve İspanya bulunuyor. Vestas Akdeniz Bölge Başkanı ve Vestas Rüzgar Sistemleri Yürütme Konseyi Üyesi, Juan Araluce, danışman firmaların raporlarını memnuniyetle karşıladığını belirtti. “BTM’in yaptığı araştırma gösteriyor ki zorlu ekonomik koşullara ve rüzgar enerjisi tedarikçi pazarı koşullarına rağmen, Vestas liderliğini sürdürüyor. Vestas’ı yeniden yapılandırırken, rüzgar endüstrisinde küresel lider olmasında etken olan müşteri taleplerinin yerine getirilmesi hedefimize odaklanmaya devam edeceğiz.” Araluce sözlerine şöyle devam etti, “2012 yılı Vestas ve rüzgar endüstrisi için zorlu bir yıl olacak. Meksika’da Mareña Renovables adlı firmadan aldığımız rekor sayılabilecek 396 MW büyüklüğündeki sipariş ile yıla güzel başladık. Ürün kalitemiz, enerji maliyeti ve geniş ürün gamımız sayesinde rüzgar endüstrisinde lider konumumuzu sürdüreceğimize olan güvenim tamdır.”

42

Mayıs 2012


ENERJİ

Aldesa doğalgaz dönüşümüne hazır Aldesa Otogaz Sistemleri Satış ve Pazarlama Müdürü Timorci, sektörde uzun yılların vermiş olduğu tecrübeyle CNG ve LPG dönüşüm sistemlerini başarıyla uyguladıklarını belirterek, CNG konusunda araç dönüşümlşerine hazır olduklarını belirtti. Aldesa Otogaz Sistemleri 1978 yılından beri sektörde faaliyet gösteriyor. O yıldan beri çeşitli yasaklamalarla LPG sektöründe TSE Belgesi’ni alan ilk yerli üretimi yapan firma konumunda. Şuanda hem LPG hem CNG segmentinde faaliyetlerini sürdürüyor ve 40 ülkeye ihracat yapıyor. Bunun yanında yurt içinde de 372 bayimiz var. Tamamıyla yüzde yüz yerli bir firma.

Yaklaşık 6 senedir Aldesa’dayım

Daha önce otomotiv sektöründe iş hayatına başlayan Aldesa Otogaz Sistemleri Satış ve Pazarlama Sorumlusu Oğuz Timorci, 6 yıldır Aldesa ailesinde yer aldığını belirterek, “Yurtiçi hem satış hem de pazarlamadan sorumluyum. Önümüzdeki dönemde mevcut bayilerimizin sayılarını arttırmayı hedefliyoruz. Yeni gündemimizde olan CNG sistemi var. Yani doğalgaz dönüşüm sistemleri. Biz ona hazırız. Şuanda sadece yurt dışına ihraç ediyoruz ama yaklaşık 2 senedir çalışmaları devam ediyor ve yurtiçinde de CNG dönüşüm sistemleri başlayacak. Biz hem sıralı, hem karbüratörlü konusunda her firma için geçerli olan elektronik ürünler dışında tüm parçaları kendimiz üretiyoruz. Yaklaşık 170 kişilik bir işletme içerisinde Maltepe Samandıra bölgesindeki fabrikamızda faaliyet gösteriyoruz” dedi. Türkiye’deki pazar paylarını da değerlendiren Timorci,Ülkemizdeki pazar payımızı karbüratörlü sistem ve sıralı sistem olmak üzere iki ana başlık altında toplayabiliriz. Yurt dışı ağırlıklı olduğu için yurtdışındaki pazar payımız yüzde 25 civarında, iç pazar yüzde 75 civarında seyrediyor” şeklinde konuştu. Timorci, “Türkiye’de bu sektörde ilk var olan firmayız. Tamamen yüzde yüz ve tamamıyla elle yapılan üretimler yapıyoruz. Otomasyonun devreye girdiği noktalar var ama el emeği yoğun çalışan bir firmayız. Nasıl ki yüksek fiyatlı araçlar elle yapılıyor ve fi-

Oğuz Timorci

yatları yüksek, bizimde aynı titizlikle çalıştığımızı söyleyebilirim” dedi. LPG ve otogaz sektörünü de değerlendiren Timorci,“Artık tamamıyla LPG’den doğalgaza dönüşüm yoluna girdi sektör. Dizel araçlarla ilgili çalışmalarımız çok yoğun. Yurt içinde birkaç belediyeyle test çalışmalarımız var. Onların araç parkındaki mevcut olan çöp kamyonlarını doğalgaza dönüştürme konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Bu araçlarda yakıt sarfiyatı çok fazla. Dizel araçların dönüşüm sistemleriyle ilgili çalışmalarımız da var. Yaklaşık yüzde 17 ye yakın bir tasarruf yapıyor. 2013 senesinde tamamen filo halinde bu araçların montajlarını yapmış olacağız” ifadesinde bulundu. Sektör nereye gidiyor sorusu üzerine Timorci, “Sektör nereye gitmeli aslında onu konuşmamız gerekiyor. Takdir edersiniz ki akaryakıt fiyatları yükseliyor. Bu durum göz önünde bulundurulursa siz yaklaşık yüzde 40’lık bir avantajı gözden kaçırıyorsunuz. Acaba tehlikeli midir düşüncesi var. Bu ürünlerin belgeleri var, testleri yapılıyor. Hiçbir tehlikesi ol-

madığı halde bu kadar tasarruf edecekken neden insanlar hala motorin ve benzinde ısrar ediyorlar anlamıyorum. Burada bu konunun çok iyi anlatılması lazım” şeklinde konuştu. Şunu çok iyi anlatmalıyız diyen Timorci, “Nasıl ki diğer yakıtlarla çalışan araçların periyodik bakımları varsa LPG ile çalışan araçlarda da bu bakımlar normal bir şekilde devam eder. LPG taktıran kullanıcılar taktırdıktan sonra bakımı unutuyorlar. Sonuçta LPG de bir yakıttır ve belli periyotlarda araç için bakım gerektirir” ifadesinde bulundu. LPG’nin araç sahiplerine faydalarını da anlatan Timorci, “LPG ile aracı yakıt konusunda kandırıyorsunuz ve daha az maliyetle aynı yolu gitmiş oluyorsunuz. Maddi olarak avantajı çok dezavantajı olmayan bir ürün. Hem çevre için çevre dostu bir ürün çok daha ekonomik oluyor. Halen karbüratörlü ve şimdiye kadar LPG yapılmayanı araçlar var. Bunların yenilenmesi ve tadilatları var. LPG ile ilgili zamanın daha uzun olduğuna inanıyorum. Daha yapılacak çok iş dönüştürülecek çok araç var. Mayıs 2012

43


PLASTİK

Plastik Ürünleri Sanayi Raporu Mevcut durum: Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de plastiğin, geleneksel malzemeler olan demir, cam, kağıt, tahta gibi malzemeye alternatif olarak ortaya çıkması hızla plastik tüketimini artırmıştır. Geçmişi ancak 1960’lara uzanan Türk plastik endüstrisi oldukça gençtir ve en hızlı büyüyen pazarlardan biri olarak dikkat çekmektedir. VII. Plan döneminde(1996-2000) plastik sanayii üretimi yılda ortalama yüzde 12,5 oranında artmıştır. ihracat artışı 13,2, ithalat artışı ise 14,9 olmuştur. Kişi başına toplam plastik tüketimi 1995 yılında 14 kg. civarında iken 1999 yılı sonu itibariyle 30 kg.’a ulaşmıştır. 1995 yılı itibariyle plastik işleme sektörünün kapasitesi 986.186 ton/ yıl iken, 1999 yılı sonunda 2.630.580 ton/yıl’a ulaşmıştır. Sektörde kapasite kullanımı 2001 yılında % 61,4 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye 2.2 Milyon Ton tüketimi ile Avrupa’da İspanya’dan sonra 6’ncı sırada gelmektedir. Plastik sanayii üretimi 2000 yılı itibariyle 1.900 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. 2001 yılında plastik ürünleri ithalatı 570,6 milyon US Dolar, ihracatı ise 478,7 Milyon US Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2000 yılı itibariyle alt sektörler bazında incelendiğinde: Plaka levha, tüp ve profiller Ambalaj Malzemeleri İnşaat Malzemeleri Diğerleri Toplam

İhracat 50,5 21,6 9,2 18,7 100.0

Yurt içi talebin karşılanmasında yerli üretimin payı 2000 yılında yüzde 85,5 düzeyinde olmuştur. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2000 yılında yüzde 57,5’dir. Sektör, kapasite ve teknoloji düzeyi açısından çok çeşitlilik arz etmekte ve ülkemizde bu sektörde 7.000’in üzerinde firma olduğu ve 120 binden fazla kişinin istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Türkiye’deki plastik sektöründe faaliyet gösteren firmaların yüzde 95’i KOBİ niteliğindedir. Bu firmaların sadece yüzde 10-15’i Avrupa düzeyinde teknolojiye sahip işletmelerdir. Diğerleri orta ve küçük boy işlet-

44

Mayıs 2012

meler olup, daha ziyade yurt içi tüketime yönelik çalışmaktadırlar. Plastik işleme sanayiinde üretimin tamamı özel sektör tarafından yapılmaktadır. Türkiye’nin coğrafi olarak Avrupa ile Asya’nın buluştuğu noktada yer alması Türk plastik endüstrisine ihracatını giderek arttırmada avantaj sağlamaktadır. İhracat portföyünü her türlü ambalaj malzemesi, borular, mobilyalar, tekstil ürünleri, ayakkabı, mutfak ve ev gereçleri ile orijinal ekipman parçaları oluşturmaktadır. Türk plastik ürünleri dünyada 124 ülkeye ihraç edilmektedir. Ana pazarlar AB, Eski Sovyet Cumhuriyetleri, Doğu Avrupa, Afrika ve Ortadoğu ülkeleridir.

PLASTİK ÜRÜNLERİN KULLANIM ALANLARI:

En önemli tüketici sektörler ambalaj ve inşaat malzemeleri sektörleridir. Son yıllarda hızla gelişen ihracat ve değişen tüketim alışkanlıkları ambalaj sektörünün hızla gelişmesine yol açmıştır. Diğer yandan plastik komponentlerin yaygın olarak kullanıldığı dayanıklı tüketim ve otomotiv sektörlerinin de hızla büyümesi sayesinde bu sektörlere yönelik sürekli yeni yatırımlar yapılmaktadır. Türkiye’nin ihracatında önemli yer tutan bazı sektörlerdeki plastik katkısı önemli boyutlardadır. İthalat 30,9 21,7 8,3 39,1 100.0

Üretim 46,8 27,3 7,2 18,7 100.0

Otomotiv, elektrikli cihazlar, beyaz eşya, ayakkabı sektörleri çok yoğun plastik komponentlerin kullanıldığı sektörlerdir. Televizyonlar, buzdolapları, çamaşır makineleri, bilgisayarlar gibi cihazların yanısıra fiber optik iletişim kabloları ve klasik güç dağıtım kabloları elektrik ve elektronik sektöründe plastiklerin kullanıldıkları ürünler olarak karşımıza çıkmaktadır. Form verme kolaylığı, elektrik izolasyon özelliği ve alev almayacak şekilde modifiye edilebilmeleri plastikleri bu sektör için vazgeçilmez kılmıştır. Tarımsal ürünler açısından çok zengin olan ülkemizde sera örtüleri, fide

örtüleri ve sulama boruları başlıca plastik uygulamalarıdır. Ambalaj sektörü Türkiye’de plastiklerin yoğun olarak kullanıldığı sektörlerin başında

gelmektedir. Kullanılan ambalaj malzemelerinin değer olarak üçte birini plastik olanlar oluşturmakta ancak bunların ağırlıkları sadece %15 pay tutmaktadır. Son on yılda plastik teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde plastik ambalajlar ünite başına % 28 hafiflemiştir. Türkiye’de üretilen plastik ambalaj uygulamaları arasında oryente edilmiş filmler, stretch filmler, shrink filmler, palet örtüleri, torbalar, poşetler, bigbagler, dokuma çuvallar, ipler, termoform ile üretilmiş katı ve sıvı yiyecek – içecek kapları, gazlı ve gazsız içecek şişeleri, endüstriyel bidonlar, deterjan ve kozmetik ürün şişeleri, köpük kaplar ve ambalaj formları sayılabilir. Türkiye inşaat malzemeleri sektöründe de plastikler yoğun olarak kullanılmaktadır. Sağlam, dayanıklı, bakım gerektirmeyen ve korozyona dayanıklı olan plastik ürünler pencere ve kapı profillerinden pis ve temiz su borularına, izolasyondan iç döşemelere, su depolarından çatı ve cephe kaplamalarına kadar birçok uygulama için üretilmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır.


PLASTİK

Plastik sektörü, Avrupa’daki yükselişini sürdürüyor Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinden plastik, 2012’in ilk çeyreğinde yüzde 11 büyüdü ve geçen yılın aynı dönemine göre üretimini 1,9 milyon tona çıkardı. Bu dönemde sektörün ihracatı da 1 milyar doları aştı. Plastik sektörünün üretim kapasitesinin yılsonunda 7,5 milyon tona ulaşması ve Avrupa’daki yükselişini sürdürmesi bekleniyor. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) tarafından hazırlanan 2012 yılı ilk çeyrek sektör değerlendirme raporuna göre; plastik üretimi ile birlikte ihracatta da artış yaşandı. Hammadde dahil plastik ve mamulleri ihracatı, 2012 yılının ilk üç ayında, 2011 yılının aynı dönemine kıyasla yüzde 12 artarak 1 milyar 70 milyon dolara yükseldi. Kimya sektörünün en önemli ihracat kalemlerinden biri olan plastikler, kimya ihracatında yüzde 25 pay ile ikinci sırada yer alıyor. 2012’nin ilk çeyreğinde, plastik sektörünün ihracattaki en büyük pazarlarını Irak, Almanya ve Rusya Federasyonu oluşturdu. Bu üç ülkeyi sırasıyla; İran, Azerbaycan, Fransa, İtalya, İngiltere, Romanya ve Bulgaristan takip etti. Yılın ilk üç ayını 1,9 milyon ton üretim ile tamamlayan plastik sektörünün ürün dağılımına baktığımızda; ambalaj, inşaat ve beyaz eşya sektörlerinde plastik kullanımının ilk sıralarda yer aldığı görülüyor. PAGEV’in yayınladığı veriler, plastik sektörünün en büyük sorunu olan hammaddede ithalata bağımlılığın bu yıl da devam ettiğini ortaya koydu. 2012’nin ilk üç ayında 2,5 milyar dolarlık hammadde ithal eden sektörün, 2012 sonunda ithalatını 10 milyar do-

Mehmet Uysal

ların üzerine çıkarması bekleniyor. Suudi Arabistan, Almanya ve Belçika, Türk plastik üreticisinin en fazla hammadde aldığı ilk üç ülke arasında yer alırken, hammadde ithalatında Avrupa ülkelerinin ağırlıkta olduğu dikkat çekiyor. Plastik sektörü hammadde ihracatı da bu dönemde artış trendi gösterdi. 2011 yılında 894 milyon dolar olan plastik hammadde ihracatı, 2012 yılının ilk üç ayında 316 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2012 yılı sonunda ihracatın yüzde 41 artışla 1,3 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Almanya, İtalya ve İran, Türkiye’nin en çok hammadde ihracatı yaptığı ülkeler arasında ilk üç sırayı alıyor. Plastik sektöründe dikkat çeken önemli bir konu da makine ve teçhizat yatırımının her yıl gösterdiği artış ivmesi. 2003 yılında 288 milyon dolar olan makine yatırımı, 2011’de 885 milyon dolar olarak gerçekleşirken, 2012 yılının ilk üç ayında top-

lam 197 milyon dolara ulaştı. Türk plastik sektörünün, Avrupa’daki krize rağmen büyümesini sürdürdüğünü ve ihracatını her yıl artırmayı başardığını belirten PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Uysal, Avrupa liderliğini hedeflediklerini söyledi. Sektörün yıl sonu büyüme beklentisini yüzde 11 olarak açıklayan Uysal, plastik üreticisinin önündeki en büyük engelin hammaddede yüzde 87 oranındaki ithalat bağımlılığı olduğunu ifade etti. İthalatın azaltılabilmesi için yeni yatırımların şart olduğunu vurgulayan Mehmet Uysal, yeni teşvik sisteminde cari açığı azaltacak yatırımların, ‘stratejik yatırım’ olarak tanımlanmasının plastik sektörüne yeni yatırımlar getireceğini sözlerine ekledi. Uysal, sektöre 1 milyar dolarlık ilk yatırımın geçtiğimiz günlerde yapıldığını hatırlatırken, önümüzdeki aylarda başka yatırımların da sinyallerini aldıklarını dile getirdi. Mayıs 2012

45


PLASTİK

Naksan Plastik kaliteden ödün vermiyor

Saadettin Korkut

Naksan plastik Genel Müdürü Sadettin Korkut, 1979’dan bu yana sürdürdüğü plastik ambalaj alanında üretici olarak hizmet vermeye başlayan NAKSAN Plastik, endüstriyel shrink film, strech film, palet örtüleri, ağır hizmet torbaları, sera örtüleri, malç filmleri, ev tekstili ambalajları, fleksibıl ambalajlar ile her türlü baskılı baskısız torba ve poşetlerin üretimini gerçekleştirebilmektedir.

46

Mayıs 2012

Naksan Plastik’in çalıştığı firmalarla ölçek farkı gözetmeksizin aynı kalite ve hizmet anlayışını uygulamayı başlıca hedef edindiklerini ve sınai, tarım, hizmet sektörlerinin tamamının tedarikçisi durumunda oluklarını kaydeden Korkut, “Naksan Plastik bu anlayışı ile gerek yurt içinde gerekse yurtdışında pek çok irili ufaklı şirketin en önemli iş ortağı olmayı başarmıştır. 1995 yılından beri Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşundan biri olarak sektör liderliğini sürdüren Naksan Plastik ve Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş., sektörde yer alan pek çok firmanın aksine, organizasyonunu yalnızca üretim değil, üretim sonrası gerekli tüm hizmetleri verebilecek şekilde oluşturmuştur ve şirket bu felsefesi ile yakaladığı üstün kalitesini ise TSE-EN ISO 9001 2000 belgesi ile ispatlamıştır” şeklinde konuştu. Naksan Plastik’in faaliyetlerini 170 bin metrekaresi kapalı alan olmak üzere, toplam 330 bin metrekarede sürdürdüğünü kaydeden Korkut, “Gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında, pek çok şirketin en önemli am-

balaj tedarikçisi konumunda bulunan Naksan Plastik, ASD (Ambalaj Sanayicileri Derneği), FASD (Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği) üyeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca, üretim kapasitesi olarak Ortadoğu ve Doğu Avrupa’nın en büyük üreticisi olan Naksan Plastik, Avrupa genelinde ise ilk üç arasında bulunmaktadır. Kuruluşundan bu yana kendi geri dönüşümü gerçekleştiren çevre dostu Naksan Plastik, 2006 yılında, doğada çok kısa sürede çözülen “Biodegradable” ürünleri ile “Altın Ambalaj” ödülüne layık görülmüştür. Naksan Plastik, bulunduğu konumun verdiği sorumlulukla, çalışmalarını özveri, istikrar ve kararlılıkla yürütmektedir” ifadesinin kullandı.

Naksan plastik Genel Müdürü Sadettin Korkut şöyle konuştu:

“Naksan Plastik, ülkemiz plastik ambalaj pazarında kapasitesi ve yenilikçi teknolojileri ile en büyük paya sahip olan kuruluştur. 2011 yılında 66 Milyon USD’nin üzerinde ihracat gerçekleştirdik. 5 Kıtada 50’nin üzerinde ül-


PLASTİK keye ihracat yapıyoruz. İhracatımızda Euro Bölgesi %50 ile önemli paya sahip olup; İsrail, Almanya, İngiltere ilk üç arasında yer alan ihracat pazarlarımızdır. Kurum olarak çevre kültürü ve bilinci açısından üst seviyede olduğumuzu söylemeliyim. Bu işin temeli insanları bilinçlendirmekten geçiyor. Plastik kötüdür, çevre açısından sakıncalıdır gibi bilinçli olmayan bir yaklaşımın, eylemin, faaliyetin aslında konunun bilimsel anlamda derinliğine inilmeden, yeterli araştırmalar yapılmadan bilinçli bir dezenformasyon şeklinde sunulduğunun farkındayız. Bunun neticesinde alınan bir takım yanlış kararları görüyoruz. Plastik poşetlerin yasaklanması, plastiğin kötülenmesi gibi. Dünyada plastik endüstrisindeki gelişmeleri takip edip, konuyla ilgili gerekli araştırmaları yaptıktan sonra bu tip kararların yanlış olduğu anlaşılacaktır. Yaşadığımız modern dünyada plastiksiz bir hayatın olması mümkün değildir. Bu gün Avrupa da üretilen her türlü ürünün %50’sinden fazlası plastik ambalajlar içerisinde nihai tüketiciye ulaşmaktadır. Düşük ağırlıkları dolayısıyla plastikler toplam ambalaj sektörünün hacmen yüzde 17’sini oluşturuyor. Bu durum daha az malzeme ile daha çok ürün taşınacağı, saklanacağı ve ambalajlanabileceği anlamına geliyor. Özellikle gıdaların ambalajlarında ürünün sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaşması anla-

mında plastiklerin çok önemli işlevleri vardır. Plastik, üretimi ekonomik ve zararsız bir maddedir. Taşıma ve nakliye açısından sayısız avantajları söz konusu. Plastik malzemelere karşı güçlü bir lobi var ve hemen herkes çevreci kimliği altında bu değerli ürünü karalamakta. Çevre elbette insanlar ve tüm canlılar için çok çok önemli. Çocuklarımızın geleceğini riske atmamız düşünülemez. Çevreye karşı oldukça duyarlıyız. Ülkemizde oxo-biodegradable poşetleri 2006 yılından bu yana ilk üreten şirket Naksan Plastik dir. Bu ürünüyle 2006 yılında TSE Altın Ambalaj ödülünü almıştır. Naksan olarak doğaya ve temiz çevreye katkı sunmak temel ilkelerimizden biridir. Naksan, tümüyle yok olabilen ve zararlı madde içermeyen ürünleri pazara sunmaktadır. Özel katkı maddeleri kullanarak ürettiğimiz tümüyle yok olabilen plastik malzemeler, torbalar sağlam poşetler olup; giysi, market ürünleri gibi bir çok ürünü taşıyabilecek şekilde tasarlayıp üretilmektedir. Söz konusu ürünlerimiz, tekrar kullanım ve çöp poşeti gibi bir çok alanda kullanıma uygundurlar. Poşetlerin yok olma süreci başlangıcı öncesi dahi geri dönüştürülebilmektedir. Ürünler çöp olarak atıldığında ise oksijen, ısı ve mekanik faktörler sonucunda 12 ile 24 ay arasında yok olmaktadırlar. Rastgele atılan ürünler bile güneş ışığı ve mekanik faktörler sonucunda 12

ile 24 ay sürecinde yok olmaktadırlar. Bu süreçte, hiçbir zararlı madde ve zehir ihtiva eden elementin doğada bırakılmadığını önemle belirtirim. Yapılan araştırmada, dünyanın giderek en önemli gündem maddelerinden biri haline gelen katı atık konusunda da plastik torbaların daha az atık oluşturduğu ve bu bakımdan daha çevreci olduğu görülüyor. Raporda, 1000 adet plastik torbanın 4,7 kg katı atık oluşturduğu buna karşılık aynı adetteki kağıt torbaların ise bu rakamın yaklaşık 7 katı kadar yani 33,9 katı atığa neden olduğu belirtiliyor.

yı hedefliyoruz” ded

Türkiye’nin ve yakın coğrafyamızın, plastik ve ambalaj sektörünün kapasite ve iş hacmi açısından en büyük kuruluşu olan Naksan Plastik, yukarıda belirtilen tüm konularda hassas, titiz Ar-ge ve inovasyon çalışmalarıyla ülkemiz ekonomisine ve tüketicimizin yararına olan katkılarını arttırarak devam ettirmektedir.” Sadettin Korkut, “Naksan, hep yatırım yaparak büyümüş ve dünyadaki değişim ve gelişmelere hemen ayak uydurabilmiş bir kuruluş. Önümüzdeki dönemde; mevcut teknolojisi, kapasitesi, insan gücü ve yeni konulara yatırım potansiyeli anlamında sağlam mali yapısıyla sektörde daha da etkin, öncü olması için bakış açımızı ve birikimlerimizle sektöre katkılarımızı arttırma-

Mayıs 2012

47


PLASTİK

Esen Plastik, ortaklığa açık Plastik boru ve PVC kapı pencere sektörünün önemli oyuncularından biri olan Esen Plastik, hazırlıklarında son aşamaya geldiği halka açılma planlarını dondurdu. Mevcut ekonomik ortamda halka arzdan beklentilerini karşılayamayacağını düşünen Esen, stratejik ortaklıklar, satın almalar, birleşmeler konusunda uluslararası kuruluşlarla görüşmelerini sürdürüyor. Bu yılın ilk yarısında halka açılma hedefiyle hazırlıklarını tamamladıklarını dile getiren Esen Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Esen, şimdilik bu projeyi durdurduklarını ama bölgesel güç olma hedefiyle uluslararası şirketlerle stratejik ortaklık, satın alma, birleşmeler konusunda görüşmelerinin sürdüğünü belirtti. İzmir ve Adana’daki tesisleri ile altyapı, inşaat ve tarım sektörüne yönelik borular ve PVC profil üretimi yaptıklarını dile getiren Esen, “Bu yıl ilk yarısında halka açılma hedefimiz vardı. Bununla ilgili altyapı çalışmalarını da başlatmış, bağımsız denetim çalışmalarımızı yapmıştık. Ancak ekonomideki belirsizlik bu projeyi beklemeye almamıza neden oldu. Ekonomide taşların yerine oturmaması nedeniyle istediğimizi alamayacağımızı düşündük. Bu nedenle projeyi dondurduk” diye konuştu. Türkiye pazarında güçlerini korurken bir yandan da bölgesel güç olmayı amaçladıklarını anlatan Esen, “Dünyanın her tarafından sektördeki firmalarla işbirliği amaçlıyoruz. Türkiye’nin cazibesi arttıkça, bizim değerimiz de artıyor. Acil finansman ihtiyacımız da yok. Ailenin ikinci jenerasyonunun işin içine girmesi de bize güç veriyor. Hedefimiz Türkiye içinde kalan değil, bölgesel güç haline gelmiş, dünya ölçeğinde bir firma olmak” ifadesini kullandı. Şu an üretimin yüzde 18’ini ihraç ettiklerini vurgulayan Esen, “Altyapı sektörüne yönelik CTP boru, PVC boru, PPRC’den mamul tesisat boru ve ek parçaları en başta gelen ihraç kalemlerimiz. 50’nin üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Irak pazarındaki hareketlilik, Libya ve Suriye’deki tıkanıklıkları aşmamızda bize büyük katkı sundu. Tesisimizin Adana’da olması bu açıdan büyük avantaj sağlıyor. Önümüzdeki dönemde Rusya’ya biraz daha ağırlık vereceğiz. Yeni ürünlerimizle buraya ihracatımız gittikçe artacak” diye konuştu. İhracatta en büyük sıkıntılarının havaleli ürünlerden kay-

48

Mayıs 2012

naklanan navlun maliyetlerinin yüksekliği olduğunu dile getiren Esen, “Son zamanlarda bu dezavantajı ortadan kaldıracak yatırımlara öncelik verdik, Hedefimiz üretimin en az yüzde 25’ini ihraç etmekti. Buna çok yaklaştık. 2011’de 20 milyon dolarlık ihracat yaptık. Bu yıl sonu hedefimiz 25-30 milyon dolar ve ilk 3 aylık rakamlar bu hedefe ulaşılacağını gösteriyor” açıklamasını yaptı.

2012 büyüme hedefi % 20

2011’i kapasite kullanımı açısından memnuniyet verici şekilde kapattıklarını belirten Esen, “Türkiye’nin büyüme oranının 2.5 kat fazlası kapasite artışı yakaladık. Karlılıkta bir miktar gerileme oldu ama ciro artı-

şı bunu telafi etti. 2012 hedefleri için de dış konjonktürü takip etmek gerekiyor. Arap baharı mı kışı mı hala anlayamadığımız gelişmeler en önemli belirleyici olacak. Biz, pazar çeşitlendirme çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu amaçla yıl içinde Cezayir, Rusya, Libya ve bazı Orta Afrika ülkelerinde fuarlara katılacağız. 2012’de yüzde 20’lik bir büyüme oranı elde etmeyi planlıyoruz. Ürün çeşitliliğimizin her gittiğimiz yerden iş almamıza büyük katkısı oluyor. Tek yerden bütün ihtiyaçların karşılanması müşteriye de cazip geliyor. Biz de bu avantajımızı iyi kullanıyoruz. 7 bin kalem ürünümüz var ve hepsini de kendimiz üretiyoruz” diye konuştu.


PLASTİK

Türk plastikçilerden Çin’e yakın markaj Türkiye ekonomisinin lokomotiflerinden Türk plastik sektörü, geçtiğimiz yıl Avrupa’nın en büyük üçüncü üreticisi konumuna ulaştı. Avrupalı rakipleri küçülürken, üretim kapasitesini artıran sektör, 2012 yılında da büyüme ve ihracattaki başarısını sürdürmeye kararlı. Dünya ekonomisindeki belirsizlikler nedeniyle ihracat rotasını değiştiren Türk plastik üreticileri, Şanghay’da yapılan Chinaplas 2012 Fuarı’na katılarak potansiyeli yüksek Uzakdoğu pazarına Çin üzerinden girmenin yollarını aradı. Dünya ekonomisinin yeni güçlerinden Çin, gelişen iç pazarı ile kimya ihracatçısı için büyük fırsatları barındırıyor. Son yıllardaki ihracat artışıyla da dikkat çeken Çin, Uzakdoğu pazarına açılan kapı olarak niteleniyor. Ülkedeki potansiyeli gören Türkiye’den 16 plastik firması, dünyanın en büyük plastik buluşmalarından biri olan Chinaplas 2012’de milli katılımla yerlerini aldılar. Fuarın milli katılım organizasyonu İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (AKİB) ortaklığı ve Türk Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) işbirliği ile ikinci kez gerçekleştirildi. Guangzhou ve Şanghay şehirleri arasında dönüşümlü olarak düzenlenen Chinaplas, bu yıl 35 ülke-

den 2 bin 700’den fazla katılımcı firmaya ev sahipliği yaptı. Fuara katılan firmalar; üfleme kalıp makineleri, kimyasallar, hammaddeler, yan ve yardımcı maddeler, enjeksiyon kalıp makineleri, bilgisayar destekli ürünler, ön hazırlık ve geri dönüşüm makine ve araçları gibi ürünlerini sergiledi. Asya’nın en büyük plastik fuarı, 100 binin üzerinde ziyaretçiyi buluştururken, ihracatta yeni pazarları hedefleyen Türk plastik üreticileri de kendilerini tanıtma ve yeni iş bağlantıları kurma fırsatı yakaladı. Geçtiğimiz yıl 4,8 milyarı direkt, geri kalanı ihracatçı sektörler kanalıyla olmak üzere 10 milyar dolara yakın ihracat yapan Türk plastik sektörü, 2012 yılının ilk üç ayında da 1 milyar doların üzerinde ihracatla kimya sektörünün en çok ihraç edilen ikinci alt sektörü olmayı

sürdürdü. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, kimya sektörünün en çok ihraç edilen ikinci ürün grubunun plastikler olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin önemli bir üretim üssü haline geldiğini söyledi. Chinaplas Fuarı’nın Türk firmalarının Asya’daki ihracat potansiyelini görmeleri açısından önem taşıdığını vurgulayan Akyüz, “2012 yılında kimya sektörü ihracatımızda Çin’in ağırlığı artmaya devam ediyor. Plastik sektörü açısından da önemli bir potansiyel olduğunu görüyoruz. Chinaplas Fuarı’na ikinci kez milli katılım düzenlememiz, firmalarımızın Çin pazarına olan ilgisini gösteriyor. Türk ihracatçısının mutlaka bu ülkedeki fırsatları değerlendirmesi gerekiyor” diye konuştu.

Mayıs 2012

49


PLASTİK

Arkem plastik sektöründe tecrübesini konuşturuyor

Uzun yıllardır kimya sektöründe önemli işlere imza atan Arkem, plastik sektöründe de her türlü talebi karşılayarak, gerek ürün çeşidiyle gerekse tecrübeli kadrosuyla sektörde adından söz ettiriyor.

Semih Aytöre

Kimyasal hammadde sektörünün lider firmalarından Arkem Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. dökme ve ambalajlı kimyasalların tedarik, depolama ve dağıtımı alanlarında entegre bir biçimde hizmet verdiklerini kaydeden şirketin Plastik Departmanı Müdürü Semih Aytöre, “Şirketimiz teknik alt yapısı, problem çözmeye dayalı hizmet anlayışı ve uzun yıllardır bir arada çalışan profesyonel kadrosu ile hem yerel ve bölgesel pazarda hem de uluslararası alanda faaliyetine devam ediyor. İstanbul merkezimizin yanı sıra İzmir Ege Bölge Müdürlüğümüz, Bulgaristan Sofia, Çin Shangai, Amerika Houston, Hollanda Utrecht, İsviçre Basel’de bulunan Yurt dışı Şirket ve ofislerimizle müşteri ve tedarikçilerimize yakın işbirliği içinde çalışmaktayız” şeklinde konuştu. Şirketimizin kimyasal madde tedarik sektöründeki geçmişi 1987 yılına dayanmakla birlikte 1992 yılından itibaren fiili olarak ülkemizde hizmet vermeye başladı diyen Aytöre, “1992 yılı sonunda 6 değişik kimyasal madde ile

50

Mayıs 2012

16,000 ton olan satışımız bugün ise 200’ün üzerinde değişik kimyasal madde ile 300,000 ton üzerinde satış hacmi seviyesine ulaşmış bulunmaktayız” diye konuştu. Arkem, sektörden gelen talepler üzerine mevcut ürünlerinin yanı sıra 2010 yılının son çeyreğinde başladığı çalışmaları sonuçlandırarak Plastik Bölümünü 2011 yılının ilk aylarından itibaren faaliyete geçirdi diyen Aytöre, “Ambalaj ve diğer ilgili sektörlerdeki geniş müşteri ağını da kullanarak, tedarik tarafındaki güçlü ilişkilerinin de katkısıyla, ilk yılında ciddi bir gelişme kaydetmiştir. Şuan için yalnızca Polietilen ve Polipropilen tedarikini sürdürmekteyiz. 2011 yılında yaklaşık 20 bin ton ve 30 milyon dolar üzerinde bir satış hacmine ulaştık. Yurtdışı ofislerimiz aracılığı ile şuan için yalnızca Balkan Ülkeleri pazarına hitap etmekteyiz” ifadelerini kullandı. 2011 yılındaki yatırımlarımızın başında Altıntel Liman işletmelerine yaptığımız

7 milyon dolarlık kapasite artırımı geliyor açıklamasını yapan Aytöre, “Yurt dışı ofislerimizin açılması ile yatırımlarımız devam etmekte, ofis sayımızın artması ile hem tedarik gücümüzü hem de uluslararası ticaret yapabilme kabiliyetimizi arttırmaktayız. Özellikle Plastik hammadde ve özel kimyasallar alanında yeni ürünlere girmiş olmamız nedeniyle 2011 yılında istihdamı arttırmış ve 5 yeni arkadaşımız Türkiye’deki ofislerimizde çalışmaya başlamıştır” diye anlattı. 2012 Yılı bütçesi itibariyle Arkem Plastik Departmanı’nın 45 milyon dolarlık satış cirosunu hedeflediğini ifade eden Aytöre, “Bu bağlamda departmanımıza yeni arkadaşların katılımı ile ürün yelpazemizi de olabildiğince genişletmek amacındayız. Daha öncede belirttiğim gibi yurtdışı Şirket ve ofislerimiz hem ithalat hem de ihracat kabiliyetimizi arttırmaktadır. Amacımız, ürünlerimizin tedarikini gerçekleştirdiğimiz depolarımızın sayısını arttırarak müşterilerimizin tedarik sürelerini kısaltmak ve fiyat değişimlerinden en az etkilenip en yüksek faydayı sağlamaları için gayret etmektir” şeklinde konuştu. 2012 yılı planlarımızda sektöre dair üzerinde çalıştığımız değişik ürün ve projelerimiz de var diyen Semih Aytöre, “Kimyasal hammadde tedarikinde bulunduğumuz müşterilerimizin tükettikleri plastik hammaddelerine daha fazla yoğunlaşıyoruz. Bünyemize yeni katılan Arkadaşlarla özellikle Plastik Hammaddelerin teknik destek gerektiren türlerini geliştirmekteyiz. Bu bağlamda Yurtdışındaki tedarikçilerimiz ile temaslarımızı artırmak ve yeni anlaşmalar yapabilmek için çok sık seyahatler yapmaktayız. Ayrıca, yüksek tüketimi olan hammaddelerin dökme olarak tedarikini geliştirip bu ürünlerin istenildiği şekilde – dökme, big bag veya torbalı olarak - depolarımızdan müş-


PLASTİK

terilerimize ulaşımını sağlamak suretiyle bir katma değer oluşturmak amacındayız” diye anlattı. 2011, Plastik sektörü için ilginç bir yıl oldu diyen Aytöre, “İlk 5 ay sürekli yükselen bir fiyat eğiliminde seyreden pazar, haziran ayının başlarından itibaren tam tersi bir süreç ile düşme eğilimine girdi. Bu nedenle ilk 5 ayını karlı geçiren üretici, dağıtıcı ve tüccar firmalar takip eden 4 ay boyunca ciddi zararlara uğradılar. Ekim ve Kasım aylarında fiyatları biraz daha stabil tutmaya çalışan üreticiler maalesef başarılı olamadı. Ancak bu yıl Ocak ayından itibaren yeni artışlar yapmağa başladılar ve bu süreç içinde bulunduğumuz Nisan ayına kadar devam etti. Gelecek aydan itibaren de fiyatların istikrarlı bir yapıya kavuşarak yükseliş eğiliminin duracağını düşünüyoruz” ifadesinde bulundu. Sektörün her yıl yüzde 10-15 arasında bir büyüme gösterdiğin söyleyen Aytöre, “Geçen yıl 6 buçuk milyon tonu geçen tüketim hacminin bu yıl Avrupa borç krizi etkisi ile % 8 civarında kalacağı öngörülmektedir. Günü-

müzde Dünyanın birçok ülkesini ciddi anlamda etkileyen bu durgunluğa rağmen Ülkemizde toplam tüketim bu yıl da 7 milyon tona yaklaşacaktır. Ülkemizdeki plastik üretiminin yetersiz olması nedeniyle sektörün daha uzun yıllar dışarıya bağımlılığı kaçınılmazdır. Ancak işlenmiş plastik ürün ihracatımız 3 milyar doları geçmektedir. Plastikten mamul eşya ihracatı ise en fazla Avrupa ülkelerine yapılmaktadır. Bu nedenle Avrupa’daki borç krizi nedeni ile sektör ihracat hedeflerinde bu yıl sıkıntılar yaşamaktadır. Yılın ilk aylarında yaşadığımız ağır kış koşulları da Avrupa ve Ülkemizde plastik imalat sektörünü etkilemiştir” şeklinde konuştu. Sektörün bitmiş, işlenmiş plastik ürün olarak rekabet düzeyinde oldukça iyi bir yerde olduğunu söyleyen Aytöre, “Otomotiv, beyaz eşya başta olmak üzere diğer sektörlerin de ihtiyaç duyduğu hemen hemen her çeşit plastikten mamul parçalar, ülkemizde üretilmekte ve ihraç edilmektedir. Türkiye plastik pazarı; dinamik, gelişen ve top-

lam tüketim açısından Avrupa’da oldukça önemli bir pazar olması nedeni ile hammadde üretici ve dağıtımcı firmalar için cazip yatırım imkanlarına sahiptir. Diğer yandan üretime dönük olarak da özellikle Avrupalı yatırımcı için imkanlar geniştir. Ülkemizin, petrokimya ve plastik hammadde kaynakları olan Ortadoğu, Suudi Arabistan ve son yıllarda gelişen İran pazarına yakın olması da ciddi bir avantaj sağlamaktadır” diye anlattı. Sektörün şu anda en önemli gündem maddesinin ülke ihtiyacının yaklaşık yüzde 80 oranında dışa bağımlı olması olduğunu ifade eden Aytöre, “Türkiye, 2015 yılında yaklaşık 10 milyon ton plastik hammaddeye ihtiyaç duyacaktır. Ancak, şu anda yeterli yatırım plan ve projeleri olmadığı için dışa bağımlılık daha da artacaktır. Sektörün hızlı bir şekilde üretime dönük yatırımlara ihtiyacı vardır. Her zaman üretimin önemine inanan ve bu konuda yüksek potansiyeli bulunan Arkem Kimya olarak bizlerde bu tür yatırımların parçası olmaktan mutluluk duyacağımızı belirtiriz” dedi.

Mayıs 2012

51


KİMYA

Kimya ihracatı 2012 yılı içinde 5 milyar 860 milyon dolara ulaştı Kimya sektörü, ihracattaki istikrarlı ilerlemesini sürdürüyor. Nisan ayında 1 milyar 502 milyon dolarlık ihracat ile otomotiv sektörünün ardından yine ikinci sırada yer alan kimyacılar, yılın ilk dört ayında ise yüzde 12’lik artışla 5 milyar 580 milyon dolarlık ihracat elde etti. Arap Baharının bölgedeki etkisi azalırken; Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak, kimya sektörünün en büyük ihracat pazarları olarak dikkat çekiyor. Ekonominin gizli güçlerinden kimya sektörü, Ocak - Nisan ayında en fazla ihracatı yüzde 121’lik artış ve 647 milyon dolarla Mısır’a yaptı. Mısır’ı 446 milyon dolarlık ihracatla Birleşik Arap Emirlikleri takip ederken; Irak, yüzde 25 artış oranı ve 307 milyon dolarlık kimya ihracatıyla üçüncü sırada yer aldı. Ortadoğu ülkeleri en çok ihracat yaptığımız ülkeler olmayı sürdürdü. Yılın dört ayında en çok kimya ihracatı gerçekleştirdiğimiz diğer ülkeler ise şöyle sıralandı: Almanya, Çin Halk Cumhuriyeti, İtalya, Hollanda, Malta, Rusya Federasyonu ve Togo. 2012 yılının ihracattaki sürpriz ülkelerinden Çin, kimya ihracatındaki yerini sağlamlaştırmaya kararlı görünüyor. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, yavaşlayan iç pazarlar ve Avrupa’daki olumsuz hava nede-

niyle Nisan ayında hız kesen Türkiye ihracatında, kimyanın önemini koruduğuna dikkat çekti. Yeni pazarlarda kimya ihracatı artışının devam ettiğini belirten Akyüz, dünya ekonomisinde yaşanan gelişmelere bağlı olarak ihracatçı için zor bir yıl olacağını ifade etti. Kimya ihracatında önemli bir paya sahip olan Ortadoğu ülkelerinin, yılın ilk dört ayında yerini koruduğunu vurgulayan Murat Akyüz; “Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak’ın en çok kimya ihracat yaptığımız ülkeler olması tesadüf değil. Değişen ihracat rotasının bir sonucu olarak ortaya çıkan bu durumu kimya ihracatçımızın lehine çevirmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yeni pazarlara ulaşmak açısından çok önemli olan dünyanın önemli fuarlarına yaptığımız milli katılım organizasyonları tüm hızıyla sürüyor” diye konuştu.

Murat Akyüz

Ocak – Nisan 2012 döneminde kimya ihracatı

2011-2012 Ocak – Nisan Fark (%) Ocak – Nisan Ocak – Nisan 2010 2011 2012 Mal Grubu Değer ($) Değer Değer ($) Değer ($) Gliserin bitkisel mamulleri 146.552 -88,78 579.974 65.083 Mineral yakıtlar yağlar 986.879.392 20,63 1.851.049.440 232.829.328 Anorganik kimyasallar 291.510.397 14,74 385.017.738 441.758.982 Organik kimyasallar 153.695.163 -2,13 217.645.837 213.013.283 Eczacılık ürünleri 164.482.779 12,61 186.341.519 209.834.226 Gübreler 56.529.487 -21,96 72.282.804 56.413.008 Boya, vernik, mürekkep 173.777.251 10,87 182.771.215 202.646.857 Uçucu yağlar, kozmetikler 153.154.102 8,54 170.783.057 185.363.694 Sabun yıkama müstahzar. 210.264.390 7,53 233.536.028 251.126.109 Yapıştırıcılar, tutkallar 28.503.366 17,41 38.970.516 45.754.638 Barut patlayıcı maddeler 2.375.256 2,44 2.764.305 2.831.771 Fotoğraf sinema ürün. 4.320.532 23,27 5.962.973 7.350.816 Muhtelif kimyasal mad. 103.610.740 13,13 121.631.579 137.601.631 Plastikler ve mamulleri 1.053.363.537 9,66 1.335.563.340 1.464.567.369 Kauçuk, kauçuk eşya 261.888.436 6,62 383.973.500 409.407.974 İşlenmiş amyantlar 931.066 -66,87 195.568 64.796 Genel Toplam 3.645.432.447 12,94 5.189.069.393 5.860.629.565

52

Mayıs 2012


MAKİNE

Kümsan: “Sektörde haksız rekabetin önüne geçilmeli” Kümsan Vinç Sistemleri Pazarlama ve Satış Müdürü Reel, sektörde merdiven altı diye tabir edilen üretimlerin kendilerini olumsuz etkilediğini belirterek, bu konuda belli bir standardın olması gerektiğini ve devletin denetimlerini attırarak koyduğu kuralları için yaptırım uygulaması gerektiğini belirtti. Kümsan Vinç Sistemleri Pazarlama ve Satış Müdürü İlhan Reel, “Kümsan olarak en büyük özelliğimiz 38 yıllık sektörel deneyimiz ve Avrupa standartlarında üretim yapmamızdır. Hiçbir şekilde kaliten ödün vermiyoruz. Sahip olduğumuz belgeler açısından çok geniş bir yelpazede sertifikalara sahibiz. Dolayısıyla ürün kalitemiz Avrupa ile rekabet edecek düzeyde” dedi. Firma olarak ihracatın genel cirolarının yüzde 20’sini oluşturduğunu kaydeden Reel, “Orta Doğu, Kuzey Afrika, Türki Cumhuriyetler dikkat çekiyor. Ama şimdi dış ticaret bölümünde yeni bir yapılanmayla yeni bir ekip kurduk. Bu ekiple sene sonuna kadar yüzde 30’ları yakalamış olacak. Buna yeni ülkelerde katılacak. Çok farklı kıtalara da çok daha fazla ülke içeriğinde aktivite içerisindeyiz. İnşallah yakın dönemde bunun sonuçlarını da alacağız” şeklinde konuştu. TEVİD’in kalite oluşturma çabalarını desteklediklerini kaydeden Reel, “Zaten derneğin kurulmasında ön ayak olan firmalardan biriyiz. Zaten yönetim kurulu başkanımız aynı zamanda TEVİD’in de yönetim kurulu başkanı. Olması gereken bu sektörde özellikle standarttan yoksun, mühendislik planlamasından yoksun , merdiven altı dediğimiz çok firma var. Bizim amacımız belli normlarda bu kadar önem arz eden bir noktada yapılan ürünlerin pazara sunulması. Zaten bu olmadığı zaman sektörde haksız bir rekabet oluyor. Çünkü elma ile elmayı karşılaştıramıyorsunuz. Baktığımız zaman aynı kalitede ve aynı fiyatlarda ürünleri sunmak müşterinin menfaatine olacaktır” ifadelerini kullandı. Kümsan olarak bütün belgelerini aldıklarını kaydeden Reel, “Ona bağlı kalite bölümü oluşturuyorsunuz. Yatırım yapıyorsunuz. Diğer taraftan bir kişinin birden fazla görevleri al-

İlhan Reel

dığı firmalarla rekabet ediyorsunuz. Bunların kalitesi aynı olmuyor tabi. Pazarda fiyat olarak onlarla rekabet edemiyoruz.Devletinde bu konuda yaptırım uygulaması ve takipçi olması gerekiyor” ifadesini kullandı.

“Devlet yaptırım uygulamalı”

Her önüne gelenin vinç imalatı yapmamamsı gerektiğini belirten Reel, “Firmalar belli belgelere tabi olmalı. Bunlara sahip olan firmalar iş yapmalı. Mal satabilme gücüne sahip olmalı. Aksi takdirde mal satabilme imkanına sahip olmamalılar. Bugün bir berber, kendi federasyonuna gidip izin aldıktan sonra faaliyetine geçebiliyor. Orda o işle ilgili belli standartlar var. Onları yerine getirmesi lazım. Burada iş güvenliği var. Üretim stan-

dartları var. Üretilen malzemenin belli bir kalitede olması gerekiyor. Kaliteli ürünü alması uzun vadede tüketicilerin faydasınadır. Uzun vadede kazanacaklardır. Böyle bakmak lazım. Devlet hem ilk satın almada hem de kullanım sürecinde yaptırımları sıklaştırmalı. Belli kurallar var ama bunlar yaptırım haline dönüştürülmeli ve takip edilmeli. Kuralı koyuyorsunuz ama takip etmediğiniz sürece gerçekten uzak kalıyorsunuz ve herkes kendine bir yol çiziyor ve başka noktaları kayıyor. Bunları belli kurallar içerisine sokmak lazım. Bunları ciddi cezalarla önünün kesilmesi lazım. Önemli olan kuralı koyduktan sonra uygulanmasını sağlamak. Bizim vinç sektöründeki en büyük sıkıntımız budur” şeklinde konuştu.

Mayıs 2012

53


İNŞAAT

“Akcor havadan sudan kazanç sağlıyor” Akcor Yönetim Kurulu Başkanı Zalma, iş alanlarının iklimlendirme ve havalandırma olduğunu söyleyerek, “Yani havadan sudan işler yaparak ekmeğimizi kazanıyoruz” dedi. 1956 İstanbul doğumlu olan Akcor Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Zalma, yurtdışında muhasebecilik üzerine liseyi bitirdikten sonra Türkiye’ye geldi. O zamanlar üniversitelerde sorunlar vardı diyen Zalma,sağ-sol çatışmaları vardı ve üniversitelerin güvenli olmadığını söyledi. Zalma, “Amacım bir işe girip gece iktisat kurslarına gitmekti. 2 sene eğitim gördüm. Ofis boy olarak başladım. Kısa zamanda muhasebe müdürü oldum. Ondan sonrada elektronik parça üzerine bir şirket kuruldu, askere giderken başarımdan dolayı kıdem tazminatı yerine hisse verildi. 1981 yılında kendi şirketimi kurdum ve iş hayatına öyle başladım” şeklinde konuştu. Akcor’un 1995 yılında 2 ortaklı kurulan şirketolduğunu kaydeden Zalma, “2001 yılında diğer ortağın küçülmeye gitmesiyle hisselerin tamamını alarak bir aile şirketi hüviyetine dönüştürdük. İklimlendirme, havalandırma yani havadan sudan işlerden ekmeğimiz kazanmaya çalışıyoruz. Yüzde yüzü Avrupa ülkeleri olan 7 tane distribütörlüğümüz var. Ortalama 25 bin metrekare olarak değerlendirirseniz, biz 175 bin metrekarelik bir üretim alanının Türkiye temsilcisiyiz. Bütün dünyada bu firmaların distribütörleri var. Şirket olarak stratejimiz, yaşanan küresel sorunları yakından izlemek ve duruma göre hareket etmek. Küresel ısınma, enerji sorunları, doğal kaynakların hızla tükenmesi, ona göre de üretim bantlarını oluşturup bu üreticilerle işbirliğine gitmek bizim çalışma prensibimiz” diye anlattı. Avrupa’nın 1970’li yıllarda güneş

54

Mayıs 2012

Nedim Zalma

enerjisinden yararlanmaya başladığını ifade eden Zalma, “Ajda Pekkan’ın bir şarkısı vardı, Petrol diye. O şarkı bir krizin arkasından gelmişti. O dönemde Avrupa ülkeleri dedi ki enerji bağımlılığımızı azaltmamız lazım. Onun temelinde yatan neden tamamen ekonomikti. Bu sıkıntılar farklı araştırmalara da yöneltti ülkeleri. Özellikle İskandinav ülkeleri çok hassaslar bu konuda. Çünkü o ülkelerin su seviyesinin yükselmesi direk etkiliyor. Zaten Hollanda’nın bir bölümü su seviyesinin altına bile indi. Dolayısıyla oralarda bilimsel araştırmalar daha fazla bu konularda. Biz Türkiye olarak biraz hevesliyiz ama tam iştirakçisi değiliz. Kyoto sözleşmesine imza attık ama tam hayata geçiremedik” ifadesinde bulundu. Sundukları ürünlerin yaklaşık yüzde 70’inin LEED Sertifikası alabilecek

ürünler olduğunu kaydeden Zalma, “İsveçli Swegon markasıyla çalışıyoruz. Bütün LEED kriterlerine uyan ve bu kriterleri yukarı taşıyan bir firmayla çalışıyoruz. Bizim ürünlerimiz tercih edenlerin dikkat etikleri konular var. Bunlar, enerji tasarrufu sağlamak isteyenler, yatırımcıların daha prestijli binalar üretmesi, marka değerini arttırıp daha fazlaya satabilme düşüncesiyle bizim ürünlerimize yöneliyor firmalar” diye konuştu. Kısa vadeli düşünen yatırımcılarda LEED sertifikasına doğru bir yönelme yok diyen Zalma, “Orda da devletin itici gücü çok önemli. Biz bazı derneklerde 70’li yıllardan bu yana alternatif enerji ve enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapıyoruz. Devletinde bu konuda teşvik etmesi ve firmaları bu kanallara yönlendirmesi gerekir” dedi.



GIDA-TARIM

Muş’ta üretilen lale kolonyasının ihracatı başladı Muş’ta üretilen lale kolonyası, yurt dışına ihraç edilmeye başladı. Kolonya üreticisi Hamit Aslan, AA muhabirine, Muş Ovası’nda yetişen ve Muş’un simgesi olarak bilinen, ilkbaharda eşsiz güzelliğiyle doğaya renk katan Muş lalesinden elde edilen kolonyaya, büyük rağbet olduğunu söyledi. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı’na (DAKA) sunduğu projenin kabul edilmesiyle, 2009 yılı nisan ayında kolonya üretimine başladığını belirten Aslan, fabrikasında başta lale kolonyası olmak üzere, günlük 3 ton evsel temizlik malzemesi ürettiğini kaydetti. Hedeflerinin günlük 10 ton üretim yapmak olduğunu kaydeden Aslan, şöyle devam etti: ‘’Başta deterjan olmak üzere evsel temizlik ürünlerini burada üretiyoruz. Bunun yanında ıslak mendil ve özellikle lale kolonyası üretiminde çok iddialıyız. Muş lalesinden, kolonya üretimimiz devam ediyor. Hem Muş’un tanıtımına katkıda bulunmak hem de laleyi dünyaya tanıtmak için, yeni bir ürün ortaya çıkarma girişimde bulunduk. Ürettiğimiz ürünler, iç piyasa ve yurt dışında rağbet görüyor. Hedefimiz büyük ancak mekanımız çok küçük. Daha büyük bir yer tahsis edersek, daha fazla ihracat yapabiliriz. Hedefimiz 2012 yılında ihracatta, 1 milyon doları yakalamak. İnşallah Sayın Valimizden biraz daha destek alır ve yer tahsisi yaparsak, hedefimize ulaşma imkanımız olacak.’’

’’Gürcistan’da kolonya mağazası açtık’’

Muş lalesinden üretilen kolonyanın, Türkiye’nin İstanbul, İzmir, Kuşadası gibi illerinde satışa sunulduğunu dile getiren Aslan, kolonyanın iç piyasada

olmayan ve ilk defa üretilen bir ürün olması sebebiyle büyük rağbet gördüğünü kaydetti. Gürcistan’da ilk kolonya mağazasının açtıklarını belirten Aslan, şunları ifade etti: ‘’Lale kolonyası insan sağlığına zararlı değil. Aksine bu kolonya, alerjiye karşı etkili olduğu için, çok tutuluyor. Gürcistan’da ilk kolonya mağazamızı açtık. Çünkü Gürcistan’da bugüne kadar kolonya kültürü yoktu. Kolonya kültürünü, oraya biz götürdük. İnsanlar orada kolonyanın ne olduğunu bilmiyorlardı. İlk etapta bunun zorluklarını yaşadık ama şu anda müthiş derecede geri dönüşü var. Bu da bizi oldukça mutlu ediyor. Hedefimiz Azerbaycan ve Ermenistan ile ihracatı daha çok geliştirmek. Şu anda bu ülkelere ihracatımız var ama hedefimiz daha da ileriye götürmek.’’ Sıcak satış yapmak adına mağaza açma hedeflerinin olduğunu bildiren Aslan, geçtiğimiz günlerde Muş Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) heyetiyle, Gürcistan’a gittiklerini ve ziyaret kapsamında, Batum’da ilk mağazalarını açtıklarını ifade etti. Aslan, ‘’İnşallah Tiflis ve Bakü de mağaza açmayı düşünüyoruz. Bunları yaparken, işe 3 kişiyle başladık. Şu anda 26 kişiyle çalışıyoruz. Fabrikamızı daha geniş bir yere taşırsak bu sayıyı 40 kişiye çıkaracağız. Bu da Muş için büyük bir istihdam olacak’’ dedi.

’’Muş’ta daha güzel yatırımlar olacak’’

Muş’taki Kolonya Fabrikası’nı gezen ve fabrika hakkında bilgiler alan Muş TSO Başkanı Şihmus Sinecem ise Yeni Teşvik Yasası’nın çıkmasıyla Muş’ta çok daha güzel yatırımların

olacağını söyledi. İş adamlarıyla yurt dışına gezi düzenlediklerini kaydeden Sinecem, Aslan’ın Gürcistan’da mağaza açtığını, toptan satış yapmak için bayilik aldığını ifade etti. Aslan, şöyle konuştu: ‘’İnanıyoruz ki bu imalat, çok yakın zamanda iyi yerlere gelecek. Hedefimiz sadece Türkiye değil, dünyanın her yerine açılmaktır. Artık tüketici değil, üretici olacağız. Muş’ta tekstil ve mobilya sektöründe ihracat devam ediyor. Yeni Teşvik Yasası’nın, kente çok iyi yatırımcı getireceğine inanıyoruz. Bölgemiz her zaman üretken. Ancak şartlar el vermedikçe, bazı zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz. Devletin verdiği destekle, Muş’un bölgede çok iyi yerlere geleceğini göreceğiz. Orta Doğu’ya ihracat yapacak sanayimizin alt yapısı, çok güzel oluştu. Bölgeye çok ciddi bir yatırım gelmesi şart. 2023 hedefini yakalayabilmek için, Yeni Teşvik Yasası büyük katkı sağlayacak. Bugün giyim sektöründe, Amerika, Almanya, İsviçre ve Fransa’ya ihracat yapılıyor. Bunun daha da gelişmesi için çaba sarf ediyoruz.’’

Balda sahteciliği önleyecek yöntem Balda “taklit ve tağşiş (gıdanın saflığını bozan yabancı madde karıştırma, katıştırma)“ olaylarını önlemek için Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde yeni bir düzenlemeye gidiliyor. Değişiklik öngören taslağa son şekli verilirken, değişiklikle balda tağşişi önlemek amacıyla, balın arılar tarafından yapıldığının ölçütü olan “prolin” miktarı artırıldı. Buna göre daha önce balda kilogramda en az 180 mi-

56

Mayıs 2012

ligram belirlenen prolin miktarı “en az 300 miligram”a çıkarıldı. Değişikle; tebliğe balın kontrollü koşullarda homojen kristalleşmesiyle elde edilen sıvı bala göre akışkanlığı azalmış, sürübelir kıvamdaki bal olarak ifade edilen “krem bal” tanımı da eklendi. Bala gıda katkı maddeleri dahil dışarıdan hiçbir madde katılamayacak. Bal doğal bileşiminde bulunmayan organik ve/veya inorganik maddelerden ari olacak.


GIDA-TARIM

Selva, eşsiz lezzetlerini “Yerel Zincirler Buluşuyor” da tattıracak Haliç Kongre Merkezi’nde 25-26 Nisan tarihlerinde gerçekleşen Yerel Zincirler Buluşuyor (YZB) organizasyonuna ikinci kez katılan Selva Gıda, organizasyon kapsamında düzenlenen fuarda; sade makarna, Anadolu Lezzetleri, Şipşak Makarna, un, sade ve meyveli irmik ürünleriyle yerini alıyor. Selva, fuar süresince ziyaretçilere eşsiz lezzetlerini de tattıracak. Sektörünün yenilikçi firması Selva

Gıda, Yerel Zincirler Buluşuyor organizasyonuna katılıyor. Türkiye Perakendeciler Federasyonu tarafından düzenlenen ve 25-26 Nisan tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen “Yerel Zincirler Buluşuyor” (YZB) organizasyonuna, ikinci kez katılan Selva Gıda, organizasyon kapsamında yapılan fuar süresince standını ziyaret eden katılımcılara eşsiz lezzetlerini tattıracak.

Hurda traktör için teşvik yolda

25 yaş üstü traktörlerin hurdaya çıkması için yeni teşvik paketi hazırlanıyor. Buna göre, yaşlı traktörler trafikten

çekilirken, çiftçiye “hurda bedeli” ödenecek. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı hurda traktörün ekonomiye etkisini hesapladı. Yıllık yakıt kaybı 1.54 milyar TL Bu traktörler yılda fazladan 472 milyon litre yakıt ithalatına sebep oluyor. Bakım-Onarım kaybı 800 milyon TL iken, performansı düşen daha az kapasite ile çalışan traktörlerin iş kaybı olarak ekonomiye zararı ise 3.4 milyar TL olarak hesaplandı.Toplamda ise yıllık kayıp 5.7 milyar TL’yi buluyor.

Bir traktörün ortalama çalışma süresi yıllık 12 bin saat olarak hesaplanıyor. Avrupa’da ortalama yıllık 1000 saat çalışan traktör ömrü 10-12 yıl. Bir traktörün Türkiye’de çalışması ise 500 saat ortalamasında kalıyor. Bu sebeple traktörlere 22-23 yıl ömür biçiliyor. mAncak Türkiye’deki uzun yıl süresine rağmen 1 milyon 377 bin traktörden 674 bini 24 yaş üzeri yani hurda statüsünde. Bakanlık, hurda teşvikinin yerli traktör ile değişim kapsamında verilmesini de planlıyor.

Türkiye’de ilk Canlı Hayvan Borsası açıldı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği öncülüğünde düzenlenen Trakya Hayvancılık Kongresi Edirne’de yapıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, üreticilerle işbirliğini arttırarak devam edeceklerini söyledi. Arzu, ‘’Siz Türkiye’yi tarımda dünyada 11. likten 7. liğe getirdiniz ve Avrupa da 1. liğe getirdiniz. Bu başarı sizin başarınızdır. Türkiye’de aynı topraklar üzerinde 23 milyar dolar üretim yaparken tarımda gayri safi milli hasılada son 10 yıl içerisinde siz bunu 63 milyar dolara getirdiniz bu sizin başarınızdır.’’ dedi. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da tarım ve hayvancılığın eskiden karın doyurmak için yapıldığını belirterek günümüzde bu işten para kazanıldığını anlattı. Hisarcıklıoğlu, ‘’Dünyada en çok fiyatı artan 10 emtiadan 3 tanesi hayvan-

cılıkla ilgili. Onun için burada müthiş bir potansiyelimiz var, müthiş bir imkanımız var. Para kazanmak istiyorsak önümüzdeki dönemde nasıl toptancı tüccar ol sanayici ol falan derler

tam tersi önümüzdeki dönem tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar çok para kazanacak.’’ diye konuştu. Konuşmaların ardından Türkiye’de bir ilk olan Canlı Hayvan Borsasının açılışı yapıldı. Mayıs 2012

57


PERAKENDE

Kiler: “Önümüz açık, büyümeye devam edeceğiz”

Nihat Özdemir

2011 finansal sonuçlarını değerlendiren Kiler Perakende Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kiler: “2011 yılında finansal açıdan dört mevsim yaşadık ve pek çok ilki gerçekleştirdik. 2012 yılından korkmuyoruz, büyüyeceğiz.” diye konuştu. 2011 yılında yatırımlarına hız kesmeden devam eden Kiler Perakende Grubu; yaptığı altyapı yatırımları, yeni mağazaları, iki şirketinin halka arzı ve verimlilik odaklı çalışmaları ile 2012’de yüzde 16 büyüme hedefliyor. Kiler Holding Perakende Grubu, 2011 yılı finansal sonuçlarını Kiler Perakende Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kiler ve Genel Müdür Nihat Özdemir’in ev sahipliğinde düzenlenen bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı.

“2012 yılından korkmuyoruz, büyüyeceğiz.”

2011 yılının finansal olarak dört mevsimin bir arada yaşandığı bir yıl olduğunu belirten Kiler Perakende Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kiler “Kiler olarak 2011 yılında iki önemli adım attık. Bildiğiniz gibi 2011 yılının ilk ayında

58

Mayıs 2012

Ümit Kiler

Kiler’in halka arzını gerçekleştirdik. Bir süre sonra da bir başka şirketimizi, Kiler GYO’yu halka açtık. Her iki halka arz da bizim için son derece önemliydi. O zaman halka arzdan elde edilecek geliri yeni yatırımlarda kullanacağımızı belirtmiştik. Aynen dediğimizi yaptık. 2005 yılında Ankaralı Canerler marketlerin yüzde 50’sini almıştık. 2011 yılında kalan yüzde ellisini de satın aldık. Daha önce bulunmadığımız bölgelere ve illere gireceğimizi, yeni mağazalar açacağımızı söylemiştik, bu söylediğimizi de gerçekleştirdik. 2011 yılında 55 milyon liralık yatırım yaptık. Kiler olarak 2012 yılından korkmuyoruz. Şu an 2012’nin içindeyiz ve ilk 3 ayda korkulacak hiç bir şey olmadığını hep birlikte görüyoruz. Kiler olarak büyümemize hız kesmeden devam edeceğiz.” diye konuştu.

Kiler’in 2011 yılı faaliyetleri

2011 faaliyetleri ve 2012 hedefleri hakkında bilgi veren Kiler Genel Müdürü Nihat Özdemir, “2011 çeyrek rakamlarına baktığımızda 173 milyon TL ile kapattığımız 1. çeyreğin ardından 2. çeyrekte 191 milyon TL ile 2010 yılını yakaladığımızı görüyoruz. 2011 yılının son iki çeyreğinde ise rakamlar 2010 yılının üzerine çıkarak 207 milyon TL civarında oldu. 2010 yılında 153 milyon TL tutarında olan öz kaynaklarımız 2011’de 208 milyon TL’ye ulaşırken 2010 yı-

lında 602 milyon TL olan aktif büyüklüğümüz 2011’de 736 milyon TL oldu. 2011 yılında mağaza sayımızı 172’den 193’e yükselttik. 2010 yılında 26 olan il sayımızı 2011 yılında 32’ye çıkarttık. Satış alanımız ise 153 bin metrekareden 165 bin metrekareye yükseldi. 2010 yılında 4.595 olan çalışan sayımızı 2011 yılında 5.017’ye çıkarttık. 2011 yılı altyapı çalışmalarına ağırlık verdiğimiz bir yıl oldu. Kiler Perakende olarak 2011 yılında çok fonksiyonlu kasa sistemine geçtik. IBM Genius Open isimli bu proje kapsamında tüm mağaza kasalarını yenileyerek kasalarda ve merkezde çalışan uygulamayı değiştirdik. Artık Kiler mağazalarında bulunan 866 kasa merkezi olarak yönetiliyor, müşteri talep ve eğilimleri merkezden rahatlıkla görülebiliyor. 2011 yılında uygulamaya geçen bir diğer yenilik ise Kiler Tek POS... Türkiye perakendesinde bir ilk niteliğinde olan bu uygulama ile Kiler kasalarında bulunan farklı banka POS’ları yerine, tüm özellikleri aynı cihazda toplayan Tek POS devreye alındı. Banka ve kredi kartı işlemleri bu uygulama ile daha kolay yönetilir oldu. Yaklaşık iki yıldır süren çalışmalar sonucunda Denizbank ile ortak markalı kredi kartı KilerBonus’u oluşturduk. Hem Kiler Kazanç Kart özelliklerini taşıyacak hem de Bonus’un tüm ayrıcalıklarından yararlanma fırsatı sunacak KilerBonus’un Mayıs 2012’deki lansmanı için hazırlıklarımız devam ediyor” dedi.

“2012’de yüzde 16 büyüme hedefliyoruz.”

2012 yılı hedeflerini açıklayan Genel Müdür Nihat Özdemir “2012 büyüme hedefimiz yüzde 16. 2012’de 25 yeni mağaza açmayı hedefliyoruz, bunlardan 7 mağazanın sözleşmesi imzalandı. Ayrıca, kiralama görüşmeleri devam ediyor. Açılacak mağazalarla birlikte 600 yeni istihdam oluşturmayı planlıyoruz. Yeni mağazalar ve mevcut mağazalarda yapılacak revizyonlarla birlikte 2012 yılında yaklaşık 25 milyon TL toplam yatırım planlıyoruz.” diye konuştu.


PERAKENDE

Ülker yabancı şirket avına çıktı

Çikolata üretimi yapan şirketlerle yakından ilgilendiklerini açıklayan Ülker’in çatı şirketi Yıldız Holding CFO’su Cem Karakaş, “Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da kek ve çikolata üretimi yapan 3-4 şirketle satın alma görüşmeleri yapıyoruz” dedi. Dünyanın önde gelen çikolata şirketlerini satın alan Ülker’i bünyesinde bulunduran Yıldız Holding, yeni şirketler almak için harekete geçti. Ülker’in çatı şirketi Yıldız Holding CFO’su (Mali İşlerden Sorumlu Direktör) Cem Karakaş, “Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da kek ve çikolata üretimi yapan 3-4 şirketle satın alma görüşmeleri yapıyoruz” dedi.

450 milyon dolarlık

TÜSİAD’ın Birleşme ve Satın almalar konulu toplantısında konuşan Karakaş, şu bilgileri verdi: “Baktığımız

şirketlerin en küçüğünün cirosu 4050 milyon dolar, en büyüğünün ise 400-450 milyon dolar. Rotamızı yurtdışına çevirmek zorundayız. Grubumuz dünya geneline ihracat yapıyor. Ama özellikle Ortadoğu ve Afrika pazarında hızlı büyümeye devam ediyoruz. 10 yıldır bu pazarlara çok yoğun yatırım yapıyoruz.”

Mevcut işe katkı yapmalı

Birlikten kuvvet doğması için ölçekten ziyade firmaların stratejik kabiliyetlerinin uygunlaştırılmasının önemli olduğunu dile getiren Cem karakaş, şunları söyledi: “Değişik fırsatlara bakarken, ‘falanca pazarda şöyle bir fırsat var, gidip bunu alalım’ demek yerine, ‘biz o varlığa ne katabiliriz, o varlığı alarak işlere ne gibi katkıda bulunabiliriz’e bakıyoruz. Yatırımlara bakarken mevcut işleri daha iyi yapmamıza imkan tanıyacak ve kabiliyetimizi ön plana çıkaracak alanları seçiyoruz.”

Mısır operasyonu tamam

Karakaş, bisküvi ve çikolatada pazar lideri oldukları Suudi Arabistan’da geçen hafta içinde dağıtım ağını satın aldıklarını, aynı şekilde Mısır’da

da dağıtım ağını kurduklarını belirterek, “Dünyanın çok değişik yerlerinde, çok dağınık coğrafyada ama her bölgede çok küçük cirolarla faaliyet gösterme imkan ve kabiliyetini Godiva operasyonu ile öğrendik. Birleşmeden her zaman kuvvet doğmayacağını, birliğin daha ziyade tarafların ortaya koyacağı kabiliyetlerin birleşmesiyle ortaya çıkacağını düşünüyorum” dedi.

Ülker Bisküvi kâr payı dağıtacak

Ülker Bisküvi Yönetim Kurulu’nun, 2011 yılında elde edilen brüt 280 milyon liranın nakden dağıtılması konusunda Genel Kurul’a teklifte bulunulmasına karar verdiği bildirildi. Ülker Bisküvi Sanayi A.Ş.’den Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada, “2011 yılı net dönem kârının olağanüstü yedekler hesabına alınması, şirketimizin mevcut pay sahiplerine, tamamının olağanüstü yedeklerden karşılanmak üzere, brüt 280 milyon liranın 28 Mayıs 2012 tarihinden itibaren nakden dağıtılması hususlarının Genel Kurul’a teklif edilmesine karar verilmiştir” denildi. 1 TL nominal değerli beher paya dağıtılacak nakit kâr payının brüt 0.818710 TL, net 0.695910 TL olduğu da belirtildi.

Mayıs 2012

59


KÜLTÜR

Topkapı Sarayı Harem Sergisi’ne ev sahipliği yapacak Bilintur/BKG ile Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve TAV Havalimanları’nın ana sponsorluğunu üstlendiği Harem-i Hümayun Sergisi 13 Haziran’da kapılarını açıyor.

Türkiye’de ve dünyada Harem konusunda oluşan eksik ve hatalı bilgilerin düzeltilmesi amacıyla hazırlanan Harem-i Hümayun Sergisi, Topkapı Sarayı Müzesi’nin II. Avlusunda yer alan Has Ahırlar Sergi Salonu’nda ziyaretçilerle buluşmaya hazırlanıyor. Bilintur/BKG ile Topkapı Sarayı Mü-

zesi Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve TAV Havalimanları’nın ana sponsorluğunda gerçekleştirilecek sergi, Harem’in hiç bilinmeyen yönlerinin

gerçeğe uygun olarak anlatılmasını amaçlıyor.

Padişahın Evi Harem

Dört ana bölümden oluşacak serginin ilk bölümünde Harem’in inşa dönemleri minyatürler, gravürler ve planlar eşliğinde anlatılırken, ikinci bölümde yine mimarideki hiyerarşik düzene uygun olarak Harem’in koruyucuları ve hizmetlileri olan haremağaları ve cariyeler teşkilatı anlatılacak. Üçüncü bölümde has odalıktan hasekiliğe ve nihayetinde valide sultanlığa yükselen padişah kadınları, kız ve erkek çocukları ile kız kardeşlerinden oluşan hanedan üyelerinin Harem’deki yaşamları, eğitimleri, hiyerarşideki yerleri vurgulanacak. Sergi, Harem’de günlük yaşamın, eğlencelerin ve geleneklerin yine başyapıtlarla ve görsellerle anlatılacağı dördüncü bölümle sona erecek. Avea ve BTA’nın da destek verdiği serginin açılışı, TC Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından yapılacak.

60

Mayıs 2012


KÜLTÜR

Kıvanç Tatlıtuğ ve Songül Öden’e Dubai’de Büyük İlgi! 9-29 Haziran tarihleri arasında ikincisi düzenlenecek olan İstanbul Shopping Fest (ISF) ‘in yurtdışı tanıtım yüzleri Kıvanç Tatlıtuğ ve Songül Öden Dubai’ye yapılan tanıtım gezisinde halktan ve basın mensuplarından büyük ilgi gördü. Ortadoğu`da fenomen haline gelen Gümüş dizisinin Muhannad ve Noor isimleriyle başrol oyuncuları Öden ve Tatlıtuğ, bir kez daha Dubai’yi kasıp kavurdular.

Ortadoğu’yu fetheden Tatlıtuğ ve Öden’i hayranları basın toplantısının yapıldığı mekana gelerek kapıda yoğun ilgi ve heyecanla karşıladı. Şimdilerde Kuzey ve Güney dizisiyle adından sıkça söz ettiren Kıvanç Tatlıtuğ ve ilgiyle izlenen Umutsuz Ev kadınları dizisinin başrol oyuncularından Songül Öden Dubai’deki hayranlarını ayağa kaldırdılar. İstanbul Shopping Fest tanıtımı için yapılan basın toplantısının ardından Türk büyükelçisinin verdiği kokteylin konuğu olan yıldızlar, kokteyl’e katılan konuklar tarafından da çok büyük bir ilgi gördü. Geçen sene de ISF’nin yurtdışı tanıtım yüzü olan Tatlıtuğ ve bu sene festival kapsamında tanıtım çalışmalarına katılan Öden, İstanbul Shopping Fest’in yurtdışı yüzü olmaktan duydukları mutluluğu dile getirirken alışveriş ve eğlence festivali İSF için tüm hayranlarını İstanbul’a davet ettiler. Mayıs 2012

61


TURİZM

Türkiye, 200 milyar Eeuro’luk termal turizm pazarından Güral Afyon ile pay alacak NG Hotels & Resorts İcra Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür, Türkiye’nin ilk kez 200 milyar Euro‘luk termal turizm pazarından Güral Afyon ile pay alacağını söyledi. NG Hotels & Resorts’un, 50 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirdiği Türkiye’nin en büyük termal oteli Güral Afyon Wellness & Convention hizmete girdi. 21,5 Aylık bir sürede tamamlanan otelin dekorasyonunda, toplam 85.000 m2 seramik kullanıldı. NG Grubu’nun üçüncü oteli olan Güral Afyon Wellness & Convention hizmete girdi. NG Hotels & Resorts İcra Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür, 200 milyar euro büyüklüğünde olan dünya termal pazarından şu ana kadar Türkiye’nin hiç pay almadığını söyledi. Gür, “Güral Afyon ile Türkiye ilk kez termal turizm pazarından pay alacak. Hedef kitlemiz Avrupa ve bu tür turizme ilgi duyan Orta Doğulu kesim” dedi. 29 Ekim’de Afyon’da açılması planlanan havaalanı ile termal turizm meraklısı yabancı turist sayısında artış beklendiğini belirten Gür, Güral Afyon’un aynı zamanda fizyoterapi merkezi olarak da hizmet vereceğini söyledi. Gür sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de termal alanda yüzlerce tesis var Türkiye’de. Bunlardan hiçbirisi gerekli sağlık ve hijyen şartlarını ta-

62

Mayıs 2012

Hediye Güral Gür

şımıyordu. Afyon’da 9 bin 500 metrekarelik termal alanıyla bölgenin en büyük tesisini inşa ettik. Yerli turistler gibi Avrupalı turistlerin de artık güney sahillerine gider gibi Güral Afyon’a geleceğini göreceğiz. Çünkü dünya, termal turizmin önemini keşfetti. Yabancı turistler, deniz turizmi yerine, dinlenebilecekleri bir tatil arayışındalar. Güral Afyon’da da bunu en iyi şekilde başaracağımıza eminiz.”

Afyon yeni wellness destinasyonu olacak

Güral Afyon 428 oda ile aynı anda 1.028 kişiye hizmet sunabilecek. Top-

lam 9.500 metrekare alana sahip SPA merkezi, bir tanesi 1.500 kişi kapasiteli olmak üzere toplam 13 toplantı salonu, yaz kış aynı sıcaklıktaki şifalı termal suyu ve 2.200 metrekareye yayılan eğlence ve sosyal alanlarıyla Güral Afyon Wellness & Convention Türk turizminin parlayan yıldızı olurken, dünyanın önde gelen wellness destinasyonları arasına da girecek. İlk etapta 265 kişinin istihdam edildiği otelde, açılış öncesi personel eğitimlerine büyük önem verildi. Personelin yaklaşık %50’si iş tecrübesi bulunmayan adaylar arasından seçilerek, personel başına 25 gün olmak üzere toplam 6.710 gün eğitim verildi.



YAKIN PLAN

Türkiye- İtalya Ticari ilişkileri

Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen ülkelerin başında gelen İtalya, Türkiye’nin ikinci ticaret ortağı ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi yılda yüzde 20’nin üzerinde artış gösteriyor. İtalya, aynı zamanda Türkiye’deki en büyük beşinci yabancı yatırımcı konumunda bulunuyor.

64

Mayıs 2012

Türk-İtalyan ilişkileri son yıllarda sürekli bir artış kaydediyor. İtalyan Ticaret Odası’dan yapılan açıklamalara göre, Türkiye İtalya için Çin, Rusya veya Brezilya’dan çok daha önemli bir yatırım ve ticaret ortağı konumunda. Bunun başlıca nedenleri arasında Türkiye’nin İtalya’ya yakın olması ve komşu olduğu pazarlara ulaşım için önemli bir merkez noktası oluşturması. Avrupa Birliği’nin en gelişmiş ekonomileri arasında yer alan İtalya ile Türkiye arasındaki ilişkiler birbirini tamamlar nitelikte. Tekstilkonfeksiyon, deri, makine imalat, gıda işleme, kimyasallar direkt İtal-

yan firmalarının işbirliğine açık alanlar. Bu sektörlerin yanı sıra ambalaj, madencilik, mobilya, otomotiv yan sanayi, elektronik, güvenlik sistemleri, mücevherat, haberleşme, mühendislik, lojistik, metal işleme, gemi inşa, enerji – ulaştırma - çevre projeleri, savunma sanayi, sağlık, finansal hizmetler ve turizm sektörleri de gelişmeye oldukça açık.

Ticaret rakamları artıyor

Türkiye ile İtalya arasında gerçekleşen ticaret rakamlarında her yıl önemli bir artış izleniyor. 2008 yılı ilk 8 ayında İtalya’ya olan ihracat, 2007 yılı aynı dönemi ihracatı olan 4,7 mil-


YAKIN PLAN yar dolardan yüzde 24’lük bir artışla 6,5 milyar dolara yükseldi. Aynı dönemde ithalat 5,8 milyar dolardan 8,2 milyar dolara yükselerek, yüzde 26 oranında arttı. 2008 yılı ilk 8 ayı toplam ticareti ise 2007 yılı aynı döneme oranla yüzde 25 artarak 17,4 milyar dolar seviyesine ulaştı. Türkiye’nin İtalya’ya ihraç ettiği ürünler arasında kara ulaşım araçları, tekstil elyafı ve mamulleri, taşkömürü katranı ve ham petrolden ürünler, giyim eşyası ve aksesuarları, sebze-meyve, demir, çelik gibi ürünler geliyor. Türkiye’nin İtalya’dan ithal ettiği ürünler arasında ise makine ve cihazlar, kara ulaşım araçları, tekstil elyafı, enerji makineleri, vitaminler, plastik mamulleri bulunuyor. Türkiye’deki İtalyan sermayeli firmaların sayısı 600’e ulaşıyor. Türkiye’de faaliyet gösteren İtalyan firmaların sektörel dağılımına bakıldığında ise, hizmetler ve imalat sanayinin ön sırada geldiği dikkat çekiyor. İmalat sanayinde ağırlıklı olarak gıda, hazır giyim, kimyasal ürünler, elektrik-elektronik, makine imalat, mobilyada yoğunlaşan İtalyan şirketlerin, hizmetler sektöründe ise ticaret, turizm, haberleşme, bankacılık ve yatırım finansmanı alt sektörlerinde yoğunlaştıkları görülüyor.

tajlarından faydalanmak için acente, şube ya da temsilcilik ofislerinin tercih edilmesi gerekiyor. Bu tür organizasyonlar İtalyan kanunlarına göre yurt dışındaki şirketin uzantısı olarak algılanıyor ve yalnızca İtalya’da kazandıkları gelir üzerinden vergiye tabi tutuluyor. Gelir ve karların ana şirkete transferinde herhangi bir kısıtlama bulunmuyor. İtalyan hükümeti serbest girişim ve serbest ticareti teşvik ediyor. Yatırım yapmak isteyenler içinse, faaliyet alanı ve şirket türlerine göre yatırılması gereken minimum nominal sermaye miktarı belirleniyor. Banka ve sigorta şirketleri ile hisse senedi, yatırım aracı kuruluşlarının AB Direktifleri ile belirlenen kriter ve koşulları karşılaması zorunluluğu bulunuyor. Yabancı yatırımcılar mevcut teşvik mekanizmalarından yaralanabiliyor Ancak bunun için anonim (s.p.a) veya (s.r.l) limited şir-

ket statüsünde örgütlenmiş olmaları gerekiyor. İtalyan pazarında başarılı olmak isteyen Türk şirketlerinin özellikle katma değeri yüksek bir ürün sunmaları gerekiyor. Yatırımcıların pazarı iyi tanıması da önem taşıyor. Yeni yatırımlar için bölgesel teşvikler veriliyor. Belirli sektörlerde yerel şirketlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla KOBİ’lere yönelik bir dizi yardım programları yürütülüyor.

Türkiye-İtalya arasındaki ticaret anlaşmaları

Uluslararası Karayolu Taşımalarına İlişkin Anlaşma 30.06.1971 Ekonomik, Endüstriyel, ve Teknolojik İşbirliği Anlaşması 16.12.1976 Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması 27.07.1990 Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması 22.03.1995

Lüks pazarı önem kazanıyor

Bugün İtalya’nın Türkiye’ye olan ihracatının yüzde 75’ini sanayi ürünleri oluşturuyor. Geleneksel olarak Türkiye’ye makine ihraç eden İtalya, son dönemde İtalyan yaşam tarzını oluşturan moda, kozmetik, ayakkabı, kuyumculuk ve mobilya sektörleri ile Türk pazarındaki konumunu genişletmeyi hedefliyor. İtalyan Ticaret Odası tarafından yapılan açıklamaya göre bunun başlıca nedeni son dört sene içinde ekonomik açıdan çok önemli değişimler gerçekleştiren Türkiye’nin, İtalya’nın lüks ürünlerini ithal etmeye hazır bir konuma gelmesi. Lüks ürünler arasında tekstil, mücevher, ayakkabı, ev ve aydınlatma gereçleri, gıda ürünleri, şarap, motosiklet ve otomobil yer alıyor.

AB’ye açılmak isteyen Türk şirketleri için önemli bir kapı

İtalya ikili işbirlikleri açısından önemli fırsatlar sunun bir ülke. Özellikle de Avrupa’ya açılmak isteyen Türk şirketleri için. İtalya ile ilişkiler acente ve distribütörlük şeklinde sürdürülüyor. Vergi avan-

Mayıs 2012

65


ABONE KUPONU Adı Soyadı: ............................................... Firma Adı: ............................................... Tel: ............................................... Fatura Adresi: ............................................... Vergi Dairesi ve Vergi No: ............................................... Derginin Gönderileceği Adres: ........................................................ ........................................................ ........................................................ EKONOMİ AJANDASI DERGİSİNE yıllık abone olmak için, 60 TL’lik abone ücretini Garanti Bankası IBAN: TR98 0006 2000 3490 0006 6641 19 no’lu hesaba yatırılması ve abone formuyla birlikte dekontun info@ekonomiajandasi.net e-posta adresine veya aşağıdaki adrese gönderilmesi gerekir. Cansın Ajans Yayıncılık Ekonomi Ajandası Haznedar Mah. Park Sok. No:17/4 Güngören - İSTANBUL

66

Mayıs 2012




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.