Ekonomi Ajandası

Page 1

www.ekonomiajandasi.net

“Otomotivde markamız olmalı”

FİYAT: 5 TL YIL:2 / SAYI:5 / NİSAN / 2012

LPG ve OTOGAZ Özel Dosyası

Ayın Konuğu: Adil Masaracıoğlu








Cansın Ajans Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Cengiz TEPEBAŞ cengiz.tepebas@ekonomiajandasi.net Genel Koordinatör ve Reklam Müdürü Abdurrahman ÇINAR a.cinar@ekonomiajandasi.net Editör Şule DÖLEK editor@ekonomiajandasi.net Ankara Temsilcisi Cem ÖZTÜRK İran Temsilcisi Esmaeil Alipour Görsel Yönetmen Erhan AYDIN DANIŞMA KURULU Akademik Danışman Prof. Dr. Şenay YALÇIN Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Lojistik Sektör Danışmanı İsmail YILDIZ Organik Gıda Sektör Danışmanı Mehmet Tunçay AKYOL Teknoloji ve İnternet Danışmanı Kayıhan TURGUTOĞLU Finansal Danışman Salih EKİNCİ Mali Müşavir Otomotiv Sektör Danışmanı Salih ATILGAN MUSİAD Otomotiv Sektör Başkanı Sigortacılık Sektör Danışmanı Ömür ŞEKER omur@yildirimanaliz.com.tr EKONOMİ AJANDASI DERGİSİ Aylık Süreli Yayındır Cansın Ajans, Haznedar Mah. Park Sok. No:17 Güngören-İSTANBUL info@ekonomiajandasi.net İHLAS MATBAACILIK DÜZ OFSET TESİSLERİ İhlas Holding Plaza Medya Blok 29 Ekim Cad. No 29-B/3 Yenibosna-İSTANBUL Tel : 0212 454 35 08 Faks : 0212 454 34 94 www.ihlasmatbaacilik.com Cansın Ajans tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan; yazı, fotoğraf ve tarafımızca yapılan ilanların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Ekonomi Ajandası Dergisi Basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

8

Nisan 2012

Editörden Şule Dölek / editor@ekonomiajandasi.net

Dış ticaret açığı geriledi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen yıl şubat ayında 7 milyar 460 milyon dolar olan dış ticaret açığının bu yılın şubat ayında 5 milyar 936 milyon dolara gerilediğini bildirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan 2012 Şubat ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı. Buna göre, geçen yılın şubat ayında 10 milyar 60 milyon dolar olan ihracat, yüzde 17,1 artarak bu yılın şubat ayında 11 milyar 777 milyon dolara yükseldi. İthalat ise yüzde 1,1 artarak 17 milyar 520 milyon dolardan 17 milyar 713 milyon dolara çıktı. Dış ticaret açığı bu dönemde yüzde 20,4 azalarak 7 milyar 460 milyon dolardan 5 milyar 936 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 57,4’ten yüzde 66,5’ye yükseldi. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre, 2012 yılı Şubat ayında ihracat önceki yılın aynı ayına göre yüzde 13,2 artarken, ithalat ise yüzde 2,9 azaldı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre de ihracat şubat ayında bir önceki aya göre 6,7, ithalat yüzde 0,2 arttı.


10 KOBİ’ler de yabancı yatırımın merkezi olabilir................12 Filotürk sektörde ilklere imza atıyor...................................... 14 Yerli oto markası olmalı.........................................................16

Barter’da güven kapısı TÜRK BARTER ............................

20 Lojistikçilerin “KDV” kabusu sona erdi..........................24 Kasko Poliçenizi yaptırdınız, peki Okudunuz mu?....... 26 Test usulü meslek seçimi........................................................28 “Mobilyanın Başkenti MODOKO”....................................

30 LPGDER üyeleriyle birlikte sektörün önünü açıyor............32 Okt Trailer Gas Turkey 2012 Fuarı’nda yerini aldı................35 Sektörde ilklerin markası İpragaz...........................................36 Ekol proje taşımacılığında profesyonel hizmet sunuyor......

37 Akaryakıt sektörünün en hızlı büyüyen ismi: “STARPET” ....38 LPG ihracatında ilk sıra serbest bölgelerin............................... 39 Ambalaj sektörü 9 milyar dolar büyüklüğe ulaştı.............40 Gasitaly 2012’de büyümeyi hedefliyor.....................................

42 Ağaoğlu ve Vestas’tan 21 mw’lik anlaşma...........................43 Rüzgar enerjisinde dünya lideri Vestas .................................44 TCDD için Türkiye’nin en büyük süpürgesini üretti..........48 Ağaoğlu enerjide de büyüyor...................................................

50 Onur Market’ten Bomonti’ye yeni mağaza...............................54 AVM’ler tehdit altında....................................................................55 Cadde ve sokaklarda pazar devri kapanıyor............................ 56 İTÜ’DE 600 bin Dolar değerinde otomasyon laboratuarı kuruyor...

İçindekiler 58 Türkiye – Almanya Ticari ve Ekonomik İlişkileri....................60 81 ilde aynı anda meydanlarda yarım saat kitap okundu .....62 ‘İstanbul’ ismi nereden geliyor...................................................63 Ever Grup 5 yılda 12 otelle büyüyecek..................................64

İnşaat ‘istihdam’dan umutlu....................................................

Nisan 2012

9


EKONOMİ

Barterda güven kapısı TÜRK BARTER Barter Sisteminin Türkiye’de ve Avrupa’daki lider ve en güvenilir şirketi olan Türk Barter International A.Ş global kriz ile birlikte geleceğin iş modeli olarak gösterilen Barter sisteminin, ülkemizde de hızla gelişmesini sağlamaktadır. Sağlam öz sermayesi ve güçlü finans ve teknik alt yapısı ile sektörde her zaman liderliğini koruyan Türk Barter üye firmalarına güvenli işlemler yapmasını sağlamaktadır. Türk Barter, firmaları Bar-

ter sistemini kullanmaya davet ederken firmaların işlem kapasitesi ve arzlarını analiz ederek Barter sistemine dahil etmektedir. Firma sisteme üye olmadan önce kredi risk durumu ve işlem kapasitesi değerlendirilmektedir. Türk Barter, konusunda uzman profesyonel ekibi ile sektör farkı gözetmeksizin çok sayıda firmayı Barter ortak pazarında buluşturabilme, ulusal ve uluslararası Barter işlemleri yapabilme, alternatif bir finans modeli olarak kullanabilmeyi sağlar. Üye firmaların alım-satım projelerinde fizibilite hazırlanarak analiz eder. Kredili işlemlerde firmanın riskini minimuma düşürür. Üye firmaların iletişim, pazarlama stratejilerinin ve reklâm hizmetlerinin planlama ve uygulanmasında üyelerin stratejik iş ortağı olarak hareket eder. İşlemlerin kolay takibini sağlar. Türk Barter, her müşteriye ayrı bir çözüm üretir. Dünya Barter Birliğine ( IRTA) üye ve Yönetim Kurulu Üyesi olan tek Barter şirketi Türk Barter gerçekleştirdiği tüm işlemlerinde firmalarına güven teminatlarını sunmaktadır İşlemler bankalar nezdinde yürütülen cari hesaplarla kayıt altına alınarak ödeme araçlarında yine Türk Barter sisteminde kullanılabilecek Barter çek ile Ak-. çek ile yapılabilmektedir. Barter çek üye firmaların sistemden gerçekleştirdikleri alışverişlerin neticesinde sistemde kullandıkları ödeme aracıdır. Bu sistem ile alıcı üye

10

Nisan 2012

ile satıcı üye işlemlerini gerçekleştirdikten sonra satıcı üyeye işlem miktarı kadar Barter çeki yazar ve sadece Türk Barter’ın kullanmış olduğu Online sistem ile işlemin onay kodu alınarak işlem tamamlanır. Böylelikle bir firmanın bakiyesinden miktar düşülür, bir firmanın bakiyesine alacak kayıt edilerek işlem sonlandırılır. Bir diğer ödeme aracı ise Ak-çek’tir. Üye firmalar işlemlerinde yetki kodu almaya gerek duymadan nakit para gibi alışverişlerinde Ak-çek kullanabilmektedirler. Türk Barter sisteminde Ak-çek tekstilden, inşaata, turizmden, medya hizmetlerine ve sağlık hizmetlerine kadar geniş bir yelpazede kullanılabilecek bir ödeme aracıdır. Türk Barter Yönetim Kurulu Başkanı M. Sırrı Şimşek: “Firmalara sağladığımız tam güven ve ticaret potansiyelimiz ile ve uluslararası arenada üstlendiğimiz ve akredite edilmiş görev ile bu sistemi en mükemmel şekilde ilerletiyor ve büyütüyoruz. Son zamanlarda gözlemlediğimiz kadarıyla kontrolsüz olarak birçok Barter şirketi kuruluyor. Uluslararası literatürde hiçbir bağlantıları olmayan, akreditasyonu IRTA( Dünya Barter Birliği) tarafından kabul görmemiş ve firmalara geri dönüşlerde ciddi zararlar verebilen Barter şirketleri, sektöre olan güveni de sarsabilmektedir. Barter Sistemi, mutlak bir Barter şirketi garantörlüğünde işletilebilir. Barter Şirketleri güçlü fi-

M. Sırrı Şimşek

nansal araçlar ile teknolojik alt yapıya, uluslararası sertifika ile belgelendirilmiş kurucular, tecrübeli ve yetişmiş personele sahip olarak hizmet verebilirler. Karşılıksız verilebilecek krediler Barter Sistemine ileriye dönük olarak çok ciddi zarar verebilir. Barter şirketi kurulumundaki mevzuat eksiliğinden faydalanarak bu tip şirketler oluşmuştur. Barter Sistemi modelini kapsayan bir mevzuatın olmamasından kaynaklanan yeni oluşumların siz değerli firmalarımıza zarar vermesi söz konusu olabilir. Türk Barter, kurulduğu günden bu yana Barter mevzuat oluşumuna yönelik olarak Tebliğ, Yönetmelik ve Kanun Taslakları hazırlamış ve sırasıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Hazine Müsteşarlığına, Dış Ticaret müsteşarlığına, sunulmuş ve bir an önce Barter sistemiyle ilgili mevzuatın hazırlanarak yürürlüğe girmesini istiyoruz ” dedi.


EKONOMİ

EXPO 2020 için özel kanun Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İzmir’in de aday olduğu EXPO 2020 için özel kanun çıkaracaklarını söyledi. Buna göre EXPO 2020 için İzmir’in İnciraltı bölgesi imara açılıyor. Bakan Yıldırım şöyle konuştu: “Her EXPO gündeme geldiğinde, EXPO nerede yapılacak burada olacak mı olmayacak mı

İnciraltı’nda yer vardı, yer yoktu. Kavgası bitmiyor. Onu da çözdük. Şimdi İnciraltı’nda EXPO için özel kanun çıkarıyoruz. Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı. Buraya gelmeden evvelsi gün ilk imzayı da attık. İşi yoluna koyduk... Özel imar düzenlemesi yapıyoruz. Bu kanun sadece Expo için çıkıyor. 2023’te de bitiyor.”

DenizBank 2011 yılsonu finansal verilerini açıkladı DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş: ” DenizBank, 2011 yılında sektör %10 küçülürken net kârını %72’lik artışla 1 milyar 61 milyon TL’ye ulaştırarak kâr artışında şampiyon oldu” DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş, ”2011 yılında 88 yeni şube açarak tüm bankalar arasında en çok şube açan ve 1.199 yeni banka ça-

lışanı ile en çok istihdam yaratan özel banka olduk ve Türkiye’nin 80 ilinde ve yurt dışındakilerle toplam 600 şube ve 10.826 kişilik çalışan kadrosuna ulaştık. Büyürken, yarattığımız işgücü ve finansman desteğiyle ekonomiye de katkı sağlamaya devam ediyoruz. DenizBank yönetiminin ortak aklıyla kaydettiği bu başarı, bankacılık tarihine düşülecek bir not niteliğindedir.” dedi

Hakan Ateş

İSTKA’dan, İstanbul’a 97.5 milyon bütçeli hibe programı İstanbul Kalkınma Ajansı, bu yıl 97.5 milyon lira bütçesi olan üç mali destek programı ve bir doğrudan faaliyet desteğinden oluşan dört adet hibe programı için ilana çıktı. İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA), 2012 yılında Mali Destek Programları kapsamında 97.5 milyon bütçesi olan dört adet hibe programı için teklif çağrısında bulundu. Hibe programları; “Bilgi Odaklı Ekonomik Kalkınma”, “Küresel Turizm Merkezi İstanbul” ile “Çocukların ve Gençlerin Girişimcilik, Beceri ve Geleceklerini Destekleme” temalarında üç Mali Destek Programı ve bir Doğrudan Faaliyet Desteğinden oluşuyor. Nisan 2012

11


EKONOMİ

KOBİ’ler de yabancı yatırımın merkezi olabilir Türkiye’nin ilk hile denetim şirketi Fraud Research Corporation (FRC) Yönetim Kurulu Üyesi Baki Toraman, etkin iç ve dış denetim sağlayabilen KOBİ’lerin değerinin artarak, yabancı sermayenin odağı haline geleceğini savundu. Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile küresel anlamda kabul görmüş finansal raporlama ve denetim ilkeleri yürürlüğe kondu. Kanunun 397 ile 406’ıncı maddeleri arasında yer alan denetim ile ilgili hükümler, şirketlerin bağımsız denetimini zorunlu kılıyor. Yeni TTK’ya göre özel denetim, büyük ölçekli şirketlerde bağımsız denetleme kuruluşu, KOBİ’lerde yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapabilecek. Ayrıca Kanun, pay sahiplerinin konumunu güçlendirmek adına denetçi ve risk komitesini zorunlu hale getirerek, özel denetim isteme hakkını da veriyor. Küresel piyasaların dili Konuyla ilgili açıklama yapan Fraud Research Corporation (FRC) Yönetim Kurulu Üyesi Baki Toraman, yeni TTK’nın getirdiği hükümlerle, etkili iç ve dış denetim sağlayabilen şirketlerin, artık küresel piyasaların dilini konuşmaya başlayabileceğini söyledi. Pek çok şirkette finansal raporlamaların ve denetimlerin daha önce dünya standartlarında olmadığını dile getiren Toraman, “Yeni TTK ile ilgili süreç, yabancı sermayenin ülkeden gitme tehdidiyle hızlandırıldı. Türk şirketleri yabancı yatırımcının ilgisini çekmiyordu. Çünkü etkin denetimin yapılmadığı yerde, kurumsallık da yoktu. Artık özel denetim sayesinde, kaliteli mali bilginin oluşumuna imkan veren KOBİ’ler de yabancı yatırımın merkezi olabilir” dedi. Baki Toraman özel dene-

12

Nisan 2012

tim işlevinin, güvenilir bilgi sağlamasının yanı sıra, aynı zamanda yol gösterici ve şirketin bir nevi kılavuzu olacağına da dikkat çekti.

Ek maliyetler, hile kayıplarının yanında devede kulak değil! Yeni TTK ile getirilen kurumsallaşma sürecinin, ek maliyetleri de beraberinde getireceğini kaydeden Toraman, bu maliyetin şirketin ölçeğine göre, 25 ila 35 bin avrodan başlayacağına ve milyon avroları bulabileceğine değindi. Şirketlerin bu ek maliyet yükünü taşımakta güçlük çekebileceğini dile getiren Toraman, “Ancak 01 Temmuz 2012 sabahı öncesinde hile yolu ile kaybettikleri rakamın yanında, denetimin yükü devede kulak bile olamaz” yorumunu yaptı. Toraman, bu maliyetleri yönetmenin en doğru yolunun kurumsal yönetim ilkelerini bir bütün olarak uygulamakla mümkün olacağını kaydetti. “Gelişen İşletmeler Piyasası KOBİ Destek Programı” ile borsaya açılan KOBİ’lere 100 bin liraya kadar devlet desteği verileceğini de hatırlatan Toraman, KOBİ’lerin yüzde 50 ila 60 oranlarına varan bu destek yardım programını mutlaka yakından takip etmeleri gerektiğini anlattı.

Özel denetim tamamen bağımsız olmalı Toraman bu süreç konusunda bir uyarıda bulunarak, özel denetim yapacak kişilerin özelliklerini de

Baki Toraman

şöyle anlattı: “Özel denetim yapan kişiler, şirkete yaklaşımları açısından ciddi yaptırımları beraberinde getirdiği için, bu iş profesyonelce olmalı, yani kişinin esas işi bu olmalı. Çünkü özel denetim yapmak için, tarafsızlık sağlanması gerekiyor. Özel denetim yapan kişinin şirketten hiçbir menfaati olmamasına çok büyük özen gösterilmeli. Bu noktada denetimci, adli muhasebeciler gibi bir muhasebe bilgisinin yanı sıra, hukuk, işletme yönetimi, psikoloji, suç bilimi, bilgisayar uygulamaları alanına da hakim olmalı. Yani bir dedektif gibi olayların arkasındaki gerçeklere bakabilecek donanıma sahip olmalı.”


EKONOMİ

Aile İşletmelerinde Yönetim Sorunları -Yeniden YapılanmaAile işletmeleri, adından da anlaşılacağı gibi bir ailedeki bireylerinin sorumluluğu veya ortaklığı içerisindeki işletmelerdir. Bu yüzden en önemli yönetim sorunu ailedeki yönetici konumunda olan kişilere olan bağımlılık yani merkeziyetçilik konusunda çıkmaktadır. Burada aile bireylerinin doğaldır ki yıllara dayanan deneyim ve tecrübeleri söz konusudur. Fakat işletmenin gelecekteki başarısı açısından profesyonel yönetim gereklidir. Bunun Aile işletmeleri, adından da anlaşılacağı gibi bir ailedeki bireylerinin sorumluluğu veya ortaklığı içerisindeki işletmelerdir. Bu yüzden en önemli yönetim sorunu ailedeki yönetici konumunda olan kişilere olan bağımlılık yani merkeziyetçilik konusunda çıkmaktadır. Burada aile bireylerinin doğaldır ki yıllara dayanan deneyim ve tecrübeleri söz konusudur. Fakat işletmenin gelecekteki başarısı açısından profesyonel yönetim gereklidir. Bunun yanında aile isletmeleri içerisinde görülen iletişim sorunu ve yeni yetişecek eleman sorunu gibi bir takım problemler de görülebilmektedir. Aile isletmelerinde görülen yönetim sorunlarını çözebilmek amacıyla yeniden yapılanma yaklaşımı kullanılabilir. Yeniden yapılanma konusunun ne olduğu ve ne gibi yararlar elde edilebileceği ise aşağıda açıklanmıştır. Yeniden yapılanma 1990’lı yılların ilk yıllarına dayanan bir konudur (Glasson, 1994). Konunun kimin icat ettiği konusunda bazı tartışmalar olurken; “ Yeniden Yapılanma” tanımı ilk olarak 1990’larda Harvard Business Review’da ortaya çıkmıştır. (Coulson- Thomas,1994): “Yeniden yapılanma otomatikleştirme, yok et”. Hammer daha sonra James Champy’nin de katıldığı kitabında yeni bir konu geliştirmiştir: Kurumun Yeniden Yapılanması (Coulson-Thomas, 1994). Yeniden

yapılanma ile ilgili değisik kaynaklarda çeşitli tanımlarına rastlamak olasıdır. Bunlardan bazıları aşağıda sıralanmıştır: -Yeniden Yapılanma, stratejik önemi olan ve katma değer yaratan isletme süreçlerinin ve bunların dayandığı tüm sistemlerin, politikaların ve organizasyonel yapının, verimliliği artıracak ve iş akışında optimumu sağlayacak şekilde kökten ve hızlı bir biçimde yeniden tasarlanmasıdır (Klein, 1996). Yeniden yapılanma; maliyet, kalite, servis ve hız gibi çağdaş performans göstergelerinde, çarpıcı gelişmeler elde etmek için iş süreçlerinin radikal biçimde yeniden düşünülerek yeniden dizayn edilmesidir ( Coulson-Thomas, 1994). -Yeniden Yapılanma, müşteriler nezdinde işletmenin ürettiği mal ve hizmetlerin saygınlığını artırmak, kalite, maliyet ve zaman konularında köklü gelişmeler sağlayabilmek için, işletmenin organizasyon yapısı, kullanılan tüm süreçler ve bunları destekleyen bilgi akış sistemlerinin hep birlikte yeniden yapılandırılmasıdır (Koçel, 1999). -Yeniden Yapılanma, işletmelerin son derece hızlı değişen ve giderek artan rekabet ortamında, temel görev ve sorumluluklarını, faaliyetlerini sürdürebilmek için gerçekleştirdikleri tüm işlerini, adeta-kuruluş aşamasındaki bir işletmede olduğu gibi, yepye-

Yrd. Doç. Dr. Umut H. İNAN Believe Academy Kurucusu

ni bir bakış açısı ve titiz bir sorgulama ile ele alarak, iç ve dış çevresel gelişmelerin ışığında, müşterilerine daha fazla değer yaratacağına inandıkları, tamamıyla süreçlere odaklı bir yapılanma çerçevesinde temelden yeniden düşünmeleri ve yeniden tasarlamalarıdır (Seymen, 2002). -Yeniden Yapılanma, her şeye sıfırdan başlamak, eskiden işin nasıl yapıldığını unutup, şu anda en iyi nasıl yapılabileceğini saptamak, bu işi neden yapıyoruz diye sormak, süreç odaklı olmak, mevcut iş süreçlerini geliştirerek değil, tamamen ortadan kaldırarak ve yerlerine yenilerini koyarak ani çıkışlar yapmak, küçük gelişmelerle yetinmeyecek, büyük sıçramalar yapacak kadar hırslı olmak, mevcut iş kurallarını yıkmak, bilgi teknolojisinden yaratıcı amaçla yararlanmak, daha az kullanıp, daha çok yapmaktır (Sarıhan, 1998). Nisan 2012

13


AYIN KONUĞU

Filotürk sektörde ilklere imza atıyor Ar-Ge’ye yaptığı yatırımlarla dikkat çeken Filotürk, cirosunun yüzde 20’sini bu alana yatıran nadir firmalardan biri. Yaptığı çalışmalarda tamamen müşteri odaklı hareket eden firma, başarısının arkasında yatan en önemli nedenlerden birinin çalıştığı sektörün taleplerini dikkate alarak onlara sunduğu çözümler olarak ortaya koyuyor.

Adil Masaracıoğlu

Araç takip sistemleri konusunda Türkiye’de ilkleri gerçekleştiren Filotürk, her geçen gün gerçekleştirdiği Ar-Ge ve ürünlerle sektörde adından söz ettiriyor. Şirketin Genel Müdürü Adil Masaracıoğlu, “Mobiliz ve Filotürk olarak sektörde iki firmayla yer alıyoruz. Mobiliz aslında 20 yıldan fazla tecrübesi olan iki arkadaşın 2004 yılında kurduğu bir firma. Mobiliz tamamen bir teknoloji firmasıdır. Şuanda kendi cirosunun yüzde 20’sini Ar-Ge’ye ayıran Türkiye’de eşi benzeri zor görünen bir firmadır. Bünyesinde yaklaşık 25 kişi çalışıyor. Bunların tamamı Ar-Ge departmanında yer alıyor. 2 Yerimiz Ankara

14

Nisan 2012

Cyberpark Bilkent’tedir. İki tane önemli Tübitak projesini tamamladık. Bunun yanında organizasyon anlamında Türk Telekom’un iki tane büyük projesini yaptık. Şuanda 6200 tane aracı, 300 bin tane cihazı bizim sistemimiz üzerinden takip ediliyor. Türk Telekom, organizasyon anlamında da ülkemizin önemli firmalarından birisi konumunda. Bunun yanında filo takip ve yönetim sistemi diye bir sistem tasarladık. Bu şuanda kontrollerinde olan 8 binden fazla araçtan oluşan filolarını sözleşmesinden başlayıp yan haklarına kadar giden 15 tane modülü Türkiye çapında yürürlüğe alabilecek tek organizasyon konu-

munda. Ama bize söyledikleri, 40 tane proje yürütüyoruz, en iyi sizinki yürüyor, zamanında işliyor şeklinde. Türkiye’de özellikle yazılım ve donanım alanında 10 yıl tecrübeyi tutmak ve yürütmek çok zor bir iştir. Biz firma olarak bunu başarıyoruz ve gelecekte de çalışmalarımızı daha da ilerletip daha başarılı projelere imza atacağımızdan herkes emin olabilir” şeklinde konuştu.

İlk mobil takip sistemi 2008 yılında Türkiye’nin ilk mobil takip sistemi olarak kurulduklarını belirten Masaracıoğlu, “Tamamen iyi hizmet vermek mantı-


AYIN KONUĞU ğıyla hareket eden Filotürk’ü kurduk. 2011 yılı sonunda toplam işlem hacmi 20 milyon TL’nin üstünde oldu. Bugün itibariyle 62 personelle, 81 ilde faaliyet gösteren bir grup şirketi haline geldik. Ticari başarılar anlamında, son 3 yılda Deloitte’in en hızlı büyüyen ilk 50 firmasında yer aldık. Peş peşe 3 sene bu listeye girmek çok zor bir iştir. 2008-2011 yıllarında en hızlı büyüyen sektör bağımsız şirket olarak Türkiye 25’incisi şirket olduk. Bunun yanında Mobiliz 3 sene önceki ilk Deloitte ödülünü aldığımızda Türkiye dördüncüsü olduk” diye anlattı.

İki firmamızı birbirinden ayırdık Biz bu iki firmayı birlikte yürütmek istemediklerini belirten Masaracıoğlu, bunun sebebini ise şöyle açıkladı: “Ar-Ge’nin konsantrasyonu tamamen teknolojidir. Ama müşteriye hizmet vermek durumunda olduğunuz zaman oranın teknolojik ihtiyaçlarının önceliğiyle müşterinin taleplerinin önceliği farklı oluyor. O yüzden şuan Filotürk bünyesinde 81 ilde, yaklaşık 110 bin araca hizmet veriyoruz. Bu araçların 80 bini kendi bünyemizde izleniyor. Her ay bin müşterimizi arayıp sorunları olup olmadığını soruyoruz ve sıkıntılarına çözümler sunuyoruz. Bu açıdan iki firmanın konsantrasyon alanı çok farklı. Bu yüzden biz bu iki oluşumu ayırmayı uygun gördük” şeklinde konuştu.

Müşteri talepleriyle Ar-Ge’yi birleştirdik Masaracıoğlu, “Bundan 20 sene önce dünyada şöyle bir kavram vardı. Ya müşterinin talepleri teknolojiyi, ya da teknoloji müşterinin taleplerini belirlerdi. Son 10 yıldır ikisi beraber yürüyor. Olması gerekende budur zaten. Bu durumun en bariz örneğini GSM sektöründe görebiliriz. Cep telefonu olmasaydı bu kadar talep, bu kadar yatırımların yapıldığı bir sektör ortaya çıkmayacaktı. Ne kamera, ne akıl-

lı telefonlar bu sistemde buluşmayacaktı. Arabalarla cep telefonları entegre olmayacaktı. Ar-genin konsantrasyonuyla talepleri ve teknolojiyi beraber harmanlamaktayız. O da bizim Ar-Geci olupta pazara o gözle bakmamızla doğru orantılı” diye aktardı.

yaparken o yolda gerçekleşen değişkenleri de göz önüne almamız gerekiyor. Belli bir saatin yoğunluğuyla günün yoğun olmayan bir saatinin durumu aynı olamaz. Biz ölçümlerimizi 81 ilde ana yollarda ve bu yollara başlanan ara yollarda gerçekleştiriyoruz” diye anlattı.

Takofrafta yeni yöntem

Ford için proje yürütüyoruz

Takograflar konusunda da çalışmaları olduğunu kaydeden Masaracıoğlu, “Müşteri tarafı da biraz çeşitlendi. Müşteri sadece firma sahibi değil. Firmanın müşterileri de o firmayı yönlendirerek bir talep meydana getiriyorlar ve müşteri firmamızda o kendisine gelen talepleri de dikkate alarak bizden isteklerde bulunabiliyor. Örneğin kağıtta izlenen takograf işlemleri suiistimallere çok açık. Dijital takograftan sonra, halkın sağlığı, yakıt harcaması, çevre regülasyon, halkın can güvenliği ve daha pek çok nedenle müşterimiz tamamen araç sahipleri konumundan çıkmış durumda” ifadesini kullandı. Önümüzdeki dönemde yeni bir hizmet açacaklarını anlatan Masaracıoğlu, “Araçların konumlarından trafik verisi sağlayabiliyoruz. Şuanda Türkiye’nin 81 ilinde dakika bazında güncellenen trafik durumunu görebiliyoruz. Örneğin taksilerdeki taksimetrelerle entegrasyonumuz var. Taksimetre açıkken biliyoruz ki yolcu var ve yolun yoğunluğunu bu şekilde göstergelere yansıtabiliyoruz. Bir yolda değerlendirme

Bir başka projelerini de, Ford Otosan ile yaptıklarını anlatan Masaracıoğlu, “Bu çalışmada 3 tane bilgiyi değerlendiriyoruz. Birincisi son kullanıcıya verilecek olan bilgiler. Arabanın arızası olmadan önce ve olduktan sonra da arızanın ne olduğunu Ford’un servisine gönderiyoruz. İkincisi, kendisinin servisi firmalarını, yani müşterinin haberi olmadan, bilgilendirerek yolda kaldığı zaman sorun yaşamaması için firmanın harekete geçmesini sağlıyoruz. Bir diğeri, Ford’un kendi Ar-Ge departmanı var. Arabalardan bazı bilgileri merkezi olarak topluyorlar ve ürünü geliştirirken de ondan faydalanıyorlar. Bizim burada sağladığımız sağlıklı verilerle Ford’un üreteceği bir sonraki ürün daha sağlıklı ve işlevli bir şekilde ortaya çıkıyor. Sonuç olarak biz tüm çalışanlarımızla, ArGe departmanımızla, 81 ildeki yapılanmamızla sektörde firmaların yanındayız. Önümüzdeki dönemlerde de gerek sektörün gereksinimleri ve gerekse çalıştığımız firmaların talepleri doğrultusunda onlara yaratıcı ve etkili çözümler sunmak amacıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz” ifadesini kullandı. Nisan 2012

15


YERLİ OTOMOTİV

“Otomotivde markamız olmalı” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, otomotiv sektöründe Türk mallarının bulunduğunu, ama markaları olmadığını bildirerek, ‘’Biz, bu büyük sektörün içine marka da koymamız lazım. Çok güçlü bir yan sanayimiz var, markamız yok’’ dedi. Ergün, otomotiv sektörünün, çok medyatik bir sektör olduğunu ve herkesin ilgisini çektiğini ifade ederek, bunun nedenlerinden birinin Türkiye’deki insanların, otomobil sahibi olmak istemelerinden kaynaklandığını söyledi. Otomobil sahipliğinde Türkiye’nin dünya ortalamasının altında bulunduğunu kaydeden Ergün, ‘’Arzumuz çok yüksek, ama otomobil sahipliğinde dünyada bin kişiye 140 otomobil ortalama düşüyor, Türkiye’de bin kişiye 130 otomobil düşüyor, Bulgaristan’da bin kişiye 300, Almanya’da bin kişiye 600 otomobil düşüyor, bu sayı da daha da gün geçtikçe artıyor’’ dedi. Türkiye’nin otomobil sektöründe iyi bir yerde olduğuna dikkati çeken Ergün, sektör olarak üretimde 1 milyon 200 bin rakamının yakalandığını, iç pazarda 900 bin rakamının satışlarda aşıldığını söyledi. Ergün, şöyle konuştu: ‘’1 milyona geliyoruz. Bunun 600 bini otomobil, iç pazardaki satışların 600 bini otomobilden oluşuyor, yaklaşık 600 bini, yani birkaç bin oynar, 900 bine aşkın iç pazar var, hafif ticari, ağır ticari, işte otobüs, kamyon vesaire. Fakat, 600 bin otomobilin 450 bini ithal, sadece 150 bini Türkiye’de üretilen otomobiller. Türkiye’de üretilen ürünleri Türk malı sayıyoruz. Yani Türk malı başka bir şey Türkiye’de üretilen ürünler açısından baktığımızda, markası başka bir şey. Türkiye’de üretilen yabancı marka araçlar aslında Türk üretimi ama Türk markası değil. Biz, bu büyük sektörün içine marka da koymamız lazım. Çok güçlü bir yan sanayimiz var, markamız yok. Mar-

16

Nisan 2012

Nihat Ergün

ka niye yapmadık? Yapmayı denedik, bence çok da geçerli olmayan nedenlerle, biraz işin üstüne gitmediğimiz için, biraz da öbür teklifler daha cazip geldiği için, markalaşmanın önemini zamanında belki çok iyi kavrayamadığımız için yarım bıraktık markalaşma çabalarımızı. Halbuki çok da iyi mesafe almaştık bence. Hani Devrim otomobilini bir kenara bırakıyorum, seri üretime geçmediği için onun üzerinde durmuyorum. Ama üretime geçtiğimiz süreçler var, mesela Anadolu, burada üretiyorduk, motorla ilgili anlaşmayı Ford’la yapmıştık, Ford’dan motorunu alıp Anadolu üretimini yapıyorduk.’’

Dünyanın her yerine yedek parça ve motor parçası gibi otomobil parçalarının satıldığını ifade eden Ergün, ‘’Bir otomobilin bütün parçalarını Türkiye’de üretiyoruz ve dünyanın bütün markalarına, bu parçalardan veriyoruz. Böylesine güçlü bir yan sanayimiz var’’ diye konuştu. Türkiye’nin çok güçlü bir yan sanayisinin, sermaye birikiminin, müteşebbis gücünün, her büyüklükteki yatırımı yapabilecek imkanı ve büyüyen bir iç pazarının olduğunu anlatan Ergün, içeride üretilen ürünlerin tüketiciyi tatmin etmediğini, yeni marka ve modellere yöneldiğini ve iyi arabaların istendiğini söyledi.


YERLİ OTOMOTİV

“Otomotiv sektörü diğer sektörler için de lokomotif bir sektör” Salih Atılgan, “Yerli otomobile daha önceler karşı çıkanlar şimdi belli bir noktaya geldiler ve ‘tamam bizde yapabiliriz’ demeye başladılar. Yerli araba demek tüm parçalarının Türkiye’de üretilmesi demektir” açıklamasını yaptı.

Müstakil Sanayici ve İş

Adamları Derneği Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı ve YEDPA Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan yerli otomobilin konuşulduğu bu dönemde dergimize önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’de otomotiv sektörü özellikle 2000’li yıllar itibariyle çok büyük bir gelişme gösterdi ve devamında ihracatta otomotiv sektörü birinci sektör haline geldi. 2011 yılında da birinci sektör oldu. Bu kapsamda yerli otomobilin ülkeye yapacağı katkıları anlatan Salih Atılgan, “Otomotiv sektörü diğer yan sektörler açısından da lokomotif bir sektör. Demir, çelik, kimya, lastik gibi ana sektörlerin en büyük sürükleyicisi ve teknolojinin gelişimi konusunda itme

gücü yaratan bir sektör. Otomotiv sektörü geliştikçe makine sektörü de gelişme açısından önemli yatırımlar ve yeni ürünler ortaya koyuyor. Bu tip işlerle bağlantılı olarak 10 milyar dolara yakın bir hacme sahip. Ağırlıklı olarak katma değeri yüksek bir sektör yaratıyor. Kısacası yerli oto diğer sektörler açısından da, istihdam oranında da önemli değişiklikler ortaya koyacak” şeklinde konuştu.

lar, otomotiv sektörünün altyapısını kullanıyorlar. Böylesine son derece etkili bir sektörün Türkiye’de de 1 milyon adetlere yakın adet satışlara yaklaşıyor. Ülkemizin kendi iç pazar potansiyeli var. Ayrıca ihracatta da Türkiye’de üretilen araçların yarıdan fazlası yapılıyor. Bu araçlarla ilgili herhangi bir kalite sorunu ortaya çıkmadı. Geri çağrılan bir tane araba yok” diye anlattı.

“Teknolojiye yatırım yapıyor”

“Kendi markamızı yaratmalıyız”

Bunun yanında otomotiv sanayisinin geliştiği ülkelerde savunma sanayisi için bir altyapı oluşturuluyor vurgusunu yapan Atılgan, “Gelişmiş ülkeler durup dururken bir savunma sanayisi kurmuyor-

Son dönemlerde Türkiye’de üretilen araçlarda yerli parça oranının sürekli düştüğünü kaydeden Atılgan, “Şuanda otomotiv sektörü tarihinde ilk defa dış ticaret açığı verdi. 200 milyon gibi bir ra-

Nisan 2012

17


YERLİ OTOMOTİV kam bu. Ama böyle devam ederse büyüyebilir. Bütün bu etkenler Türkiye’nin kendi markasının olmasını gerekli kılıyor. Dünyada otomotiv sektöründe hem böyle gelişmiş hem de otomotiv markası olmayan ülke yok gibi. Bunun nedeni yaklaşım içerisinde global markalar özelilikle Türkiye’de yer alırken bir takım şeyleri stratejik olarak böyle planlıyorlar. Birde şöyle bakmak lazım. Türkiye’de otomotiv sektörü 50’li yıllardan itibaren gelişme gösteren bir sektör. Büyük markaların Türkiye’ye girdiği dönemlere denk geliyor. Bu markaların yüz yılı aşkın sürelerdir belli altyapıları oluşmuş. Ama bunun tersi olan Uzakdoğu ülkeleri de var. Bir Uzakdoğu markası bizdeki Anadol gibi bir araç üretmiş ve hatta bizdeki Anadol o markadan daha önce piyasada yer alıyordu. Ancak biz geliştiremedik ve o marka kendini dünya çapında bir markaya dönüştürdü ve şuanda dünyadaki en önemli markalardan bir tanesi. Bizdeki Anadol’un ise 80’li yılların başında üretimine son verildi. Bunun ana nedenlerinden biri bizdeki otomotiv sektörünün kendi ulusal stratejisinin olmamasından kaynaklanıyor. Bu açıdan düşündüğümüzde biz de kendi markamızı yaratmalıyız” ifadesinde bulundu. Bilindiği üzere Türkiye’de Devrim arabası vardı diyen Atılgan, “Bu araba Devrim senesinde yapıldı, 1961. O araç Türk mühendislerinin büyük bir başarısı olarak yapıldı. Devrim otomobillerinin üretimi büyük bir başarıydı. Rahmetli Necmettin Erbakan’ın büyük bir katkısı vardı. O zaman pancar motoru kullanılan motorları kullanmışlardı bu araçlarda. Motoru yapıldıktan sonra arabayı niye yapamayalım diye düşünülüp yola çıkılan bir projeydi. Tabi bu tür işlerde gelişme süreci çok önemli. Yapıldı ama geliştirilmedi. Bunun nedenlerinden biri de o zaman ekonomi devlet merkezliydi. Bu iradeyi ortaya koyan askeri rejim hakimdi. Araba Cumhuriyet Bayramı törenine getirildi. O dönemin Cumhurbaşkanı Cemal

18

Nisan 2012

Salih Atılgan

Gürsel arabaya bindi ve yüz metre sonra araba durdu. Benzin konulmadığı için duran araba başarısız olarak nitelendirildi ve projeye son verildi” diye konuştu. Bunun yanında bazı lobiler ve unsurlar bu projeyi itibarsızlaştırma kampanyası yürüttüler diyen Salih Atılgan, “O zamanki değeriyle o projeye 1000 lira gibi bir para ayrıldı. Aynı senede atların ıslahı için 20 milyon gibi bir para ayrılmıştı. Hatta Devrim arabasına ayrılan o 1000 liranın bir kısmını da vermemişlerdi. Böyle bir bütçeye bile karşı çıkanlar olmuş. Bu vatana ihanettir, paralar çarçur edildi diyenler ortaya çıkmış ve bunun gibi gazetelerde manşetler atılmıştı. Ancak atların ıslahına ayrılan o parayı kimse gündeme getirmedi. Burada hakim unsurlar muhtemelen Türkiye’yi pazar olarak kullanmak isteyen lobilerdi. Bunlar Türkiye’ye yol haritası çizmişler. Türkiye belli noktalarda üretim yapmasın biz orayı pazar olarak kullanalım. Biz kendi markamızı üretelim. İstediğimiz zaman fabrikalarımızı taşıyalım. Böyle bir yaklaşım ortaya koydukları için engel oldular.

Daha açıkçası bu firmaların Türk ortakları da buna göz yumdular, milli düşüncelerle hareket etmemeleri de etkili oldu. Ecevit hükümeti döneminde Türkleştirme çalışmaları yürüttüler ama uzun vadede bir siyasi istikrar olmadığı için uzun vadede başarı elde edilmedi” şeklinde konuştu.

“Yerli oto için yeni fabrikaya gerek yok” Türkiye’nin şuanda parça ve araba üretmesi için ayrıca bir fabrika kurmasına gerek yok vurgusunu yapan Atılgan, “Türkiye’de üretilen araçların parçalarının yüzde 85’i yine Türkiye’de üretiliyor. İç pazar olarak 1 milyonlara dayanmış bir potansiyel var. Kişi başına düşen araç sayısı gelişmiş ülkelere oranla 4’te bir oranında. O yüzden büyük markalar Türkiye’yi çok önemsiyorlar. Avrupa’da pazar daralırken Türkiye çok önemli bir potansiyel olarak gözüküyor. Bunun yanında Türkiye’de eski model araçlar hala trafikte yer alıyor. Bu araçlarında yenilenme sürecine girmesiyle birlikte potansiyel çok daha yukarılara çıkıyor” ifadelerini kullandı.


YERLİ OTOMOTİV

TAYSAD yerli otomotiv için hazır TAYSAD Başkanı Celal Kaya, otomotiv yan sanayicileri olarak bir otomobilin her şeyini yapabileceklerini söyledi. Kaya, “Elimizi taşın altına koyuyoruz. Her şey tamam. Bize sadece bir tane organizatör lazım. Bu da sermaye demektir. Sonrası zaten kolay” dedi. Yapılması düşünülen yerli otomobilin dinamosu konumunda bulunan otomotiv yan sanayicilerinin çatı kuruluşu TAYSAD yerli otomobil üretimi için hazır olduklarını söyledi. Sanayi Bakanı Nihat Ergün ile gerçekleştirdikleri kritik görüşmenin ardından açıklama yapan TAYSAD Başkanı Celal Kaya, yerli otomobil üretimi için Türkiye’nin hazır olduğunu söyledi. Yerli otomobil üretimi ile ilgili gelişmeleri ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün ile gerçekleştirilen görüşmenin detaylarını anlatan Celal Kaya, Eylül’ün 15’inden sonra Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) tarafından açıklanacak olan ‘raporu’ beklediklerini söyledi. Celal Kaya, Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün de otomobil raporunu beklediğini aktaran Kaya, otomotiv sanayicileri için büyük önem arz eden Test Pisti’nin Kocaeli’ye kurulması için girişimlerinin devam ettiğini de kaydederek, “Bu talebimizi Sayın Bakanımızı da ilettik. Şayet Kocaeli’ye kurulmasını sağlayabilirsek bölge olarak büyük bir kazanım elde etmiş oluruz” diye konuştu. Şuan boyut olarak elimde bir değer yok ama Almanya’da gördüğüm bir test pisti var diyen Kaya, “Bir stadın bo-

yutunda, bir yer dışında ve ortasında yollar var. Kötü yollar var. Çıkış iniş yani böyle bir alandan bahsediyoruz. Tabi ki bizim istediğimiz daha da büyük bir alan sebebi şu biz sadece kamyon test edilsin demiyoruz. Otobüs, kamyon, traktör, otomobil kimin neyi varsa orda test edebilsin. Bu çok önemli. Şimdi siz Türkiye’ye araç getirdiğiniz zaman ABS sistemi var değil mi araçlarda. Onun da test edilmesi lazım. Çin’den araç getiriyor vatandaş nerede test ettirecek, kim test edecek. Böyle bir mekanizma, böyle bir sistem yok şu anda Türkiye’nin hiçbir yerinde yok” ifadesini kullandı. Biz Avrupa’nın kendi normlarına da tabiyiz vurgusunu yapan Kaya, “Avrupa normlarına göre test edilmemişse Türkiye bunu reddeder. Olay bu. Dolayısıyla test pisti dediğimiz olayı sadece otomotive yönelikte düşünmeyin. Biz bu konu ile ilgili TSE’yi de ziyaret ettik. TSE başkanımız da bize bu konu da çok ciddi destek verdi. Onlarda test pisti ile ilgili yatırım yapabileceklerini, rüzgar tünelini kurabileceklerini söyledi. TSE başkanımız sağ olsun test pisti ve diğer yatırımlar ile ilgili çok ciddi bir bütçeyi resmen ayırmışlar. Parayı hazırlamışlar yani.

Celal Kaya

Yatırım için bütün alt yapı hazır. Sanayi Bakanlığı ile iç içe çalışmalarını sürdürüyorlar. Bakan Beyin kararını bekliyorlar. Uygun bir yer bulunmasını bekliyorlar” ifadelerini kullandı. Tabi biz maliyeti önemsiyoruz da asıl önemsediğimiz olay test pisti diyen Kaya, “Birde projede şöyle bir sorun var. Test için araçlar 4-6 ay sıra bekliyor. Bu da projede zaman kaybına neden oluyor. Diyelim yan sanayi olarak biz aracı yaptık x firmaya verdik araçta Almanya da test olacak biz 6 ay bekliyoruz. Bu pist bizim burada olsa Türkiye’de olsa her şey daha farklı olur” diye anlattı. 100 binin üzerinde bir üretim yapılması şart diyen Kaya, “O raporu bildiğim kadarıyla uluslararası bir kuruma hazırlattırıyorlar. Ciddi bir rapor geliyor. İsmi de zamanı gelince güzel bir şekilde bulunur. Mesela Anadol nasıl bulundu, büyük bir anket yapıldı. Yani orada biz bir şey söyleyemeyiz. Bu rapor hazırlanacak otomotiv sanayicileri tarafından. Biz TAYSAD olarak şunu söylüyoruz ve aslında en önemli şeyi söylüyoruz. Diyoruz ki; biz bir otomobilin her şeyini yapıyoruz. Buna varız diyoruz. Elimizi taşın altına koyuyoruz. Her şey tamam, sadece bir tane organizatör lazım. Bu da sermaye demek. Sonrası zaten kolay” şeklinde konuştu. Nisan 2012

19


MODOKO

“Mobilyanın Başkenti” MODOKO 1969 yılında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının desteği ve üyelerinin günün zor koşullarına rağmen büyük katkılarıyla bugünlere gelen, bugün ise mobilya üretimi konusunda ülkemizin seçkin Mobilyacılar Sitesi olan MODOKO, hizmet vermeye devam ediyor. MODKO, İstanbul ‘da bir yılda yapılan 80 bin konutun mobilya ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamasının yanı sıra, ülkemizin diğer şehirlerine de hatırı sayılır miktarda mobilya sevk etmekte ve firmalarının yurt dışına yaptıkları satışlarla ülke ekonomisine katkı sağlanmaktadır. MODOKO, bünyesindeki yüzlerce mağazasıyla 150 bin metrekarelik alanda dünya standartlarında üretilen mobilyalarla haftanın 7 günü hizmet veriyor. MODOKO Yönetim Kurulu Başkanı Etem Özçelik MODOKO hakkındaki sorularımızı yanıtladı. Modoko’nun mobilya sektörü içerisindeki konumu hakkında bilgi verir misiniz? 1969 yılından bugüne sürekli genişleyen yapısıyla, günümüze kadar yaklaşık dört yüz ortaklı bir kuruluş haline gelen Modoko, bugün kendi içerisinde beş bin kişiye istihdam sağlayan bir iş hacmi var…Logomuzun altında “Mobilyanın Başkenti” yazısı var…Orta Doğu’nun ve Balkanlar’ın en büyük en modern mobilya merkeziyiz. Bu büyüklükte bir arada mobilya üretimi ve satışı yapılan başka bir merkez yok. Bu nedenle biz Modoko’ya ‘Mobilyanın Başkenti’yiz diyoruz. Şu güne baktığımızda da o isme layık olduğumuzu görüyorum. Çünkü eskiden modellerimizi yurtdışındaki fuarlardan alırken, bugün bizim modellerimizi dışarıdaki insanlar üretmeye başladı. Teknolojiyi yakından takip ediyor en üst teknolojiyi kullanıyoruz. İnsan gücü ola-

20

Nisan 2012

Etem Özçelik

rak bugün Modoko’yu kuran bizler öncülüğünü yaptık. Sıra ikinci nesillerde, bizden sonraki kuşakların mobilya sektörünü daha da ileriye götüreceğine inanıyorum.

komşularımızdan Irak, İran gibi ülkelere ihracatlarımız bulunmaktadır. Ayrıca Afrika ülkeleri de revaçta.

Modoko’dan hangi ülkelere ihracat var?

Türkiye’nin mobilya sektörünün dünya pazarındaki yeri nedir?

Avrupa’nın çeşitli ülkelerine ve

Avrupa mobilya sektörü son gün-


MODOKO lerini yaşıyor. Eskisi gibi mobilyayı üretecek işçi bulamıyor. Pahalıya geliyor. Bu yüzden de imalatını Çin’e kaydırdı. Çin üzerinden siparişlerini yaptırıyor. Biz bunu Türkiye’ye getirebilirdik. Ama inanıyorum ki, mobilyanın dünyadaki en büyük pazarı Türkiye olacaktır. Tabii ki, bunun bir devlet politikası ile olması gerekiyor. Mobilya üretimini 3-4 merkezde değil, Türkiye geneline yaymak gerekiyor. Belirli şehirler sadece sanayi kolunda üretim yapan merkezler haline getirilmeli. Mesela Kayseri denince sadece mobilya üretimi, Bursa denince sadece hazır giyim üretimi akla geliyor. Türkiye’de şehir şehir sektörler oluşturulmalı. Böylece yurtdışından ihracatçılar geldiği zaman nereye gideceğini de bilecek. Bugün Çin, şehir şehir merkez kuruluşlarının oluştuğu bir yer haline geldi. Bizlerde bunu Türkiye’de yaparsak daha çok verim alırız.

Mobilya ihracatının pahalıya mal olduğu söyleniyor, sizin bu konudaki düşünceniz nedir? Şimdi bir konteynır yüklemeye kalktığımız zaman çok büyük rakamlar çıkıyor. Ama geçmişe göre bugünkü hükümetimizin bize çok kolaylıkları var. Bugün gümrük kapıları eskisi gibi değil.

Türkiye’den, dünyanın birçok yerinde düzenlenen mobilya sektörüne yönelik fuarlara katılım var. Bu katılımların ülkemizde düzenlenen fuarlar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

dolduruyoruz. Her sene daha yukarı çıkan fuarımız, dünya çapında aranan bir organizasyon haline dönüşmüştür. Bu sayede ihracat açısından her geçen gün daha fazla siparişler alınıyor. Bu yüzden de bu fuara gereken önemin ve desteğin verilmesi gerekiyor. Şu an CNR da bulunan fuar alanı bize yetmiyor. Daha kapsamlı ele alınmalı. İstanbul’un içi olması gerekmiyor. Türkiye’ye gelen ihracatçının rahat edebileceği oteliyle, ziyaret alanlarıyla… Daha donanımlı geniş alanlara sahip bir fuar merkezi yapılmalı. Çünkü biz mobilyada her geçen gün daha fazla yol alıyoruz. Bugün yurtdışında firmaların aradığı markalar haline geldik.

“Kelebek Mobilya’nın bugünkü durumu tamamen işletmecisinin hatasıdır” Bir dönem mobilya sektöründe yatırımları, reklamları ve kam-

panyalarıyla sürekli gündemde olan bazı firmalar artık piyasada gözükmüyor. Mesela Kelebek Mobilya gibi… Kelebek Mobilya, Türkiye’nin ilk büyük mobilya üreten markasıydı. Aranan bir markaydı. Ne zamanki el değiştirdi, Kelebek Mobilya geri sıralara düştü. Kelebek Mobilya’nın bugünkü durumu tamamen işletmecisinin hatasıdır. Kelebek Mobilya, ne yazık ki işi bilmeyenlerin eline geçtiği için böyle, yoksa Kelebek çok iyi bir marka.

Milano, Fransa, İtalya ve Almanya da düzenlenen fuarları Türk yatırımcıları her sene ziyaret ederek, yenilikleri takip etme ve daha iyilerini üretme çabasındalar. Şu an Avrupa da düzenlenen fuarlar müşteri azlığından, eskisi gibi arz talep oluşmamasından şikâyetçi. Biz, bu boşluğu bu sene sekizincisi düzenlenecek olan mobilya fuarımızla

Nisan 2012

21


MODOKO “Cari açığı önlemek için yerli malı kullanmalı ve üretimini artırmalıyız”

Başbakanın, Türkiye’de her alanda %100 yerli üretim yapılması konusundaki yaklaşımını nasıl görüyorsunuz? Modoko olarak bunu ilk gündeme getiren biziz. Türkiye’de üretilen ürünlerin yurtdışında üretilen ürünlerden daha kaliteli ve aranan olduğunu gördüğüm için gündeme getirmiştim. Mobilya sektörü olsun, tekstil veya otomotiv sektörleri olsun bizler teknolojiyi yakından takip ediyoruz. Ancak buna rağmen halen büyük inşaat firmaları içi döşeli daireleri için yurt dışından mobilyasını getirttiriyor. Soruyorum; ‘Daha iyileri burada üretilirken, neden Türkiye’den almıyorsunuz, neden para dışarı çıksın? Cari açığı önlemek için yerli malı kullanmalı ve üretimini artırmalıyız. Özellikle mobilya sektörü için söylüyorum; büyük inşaat firmaları ihtiyaçlarını yurtdışından ziyade, yurtiçinden tedarik ederse nakit çıkışına engel olmuş olur. Ayrıca işsizlik açısından, sektör büyüyeceği için daha fazla istihdam sağlanmasına neden olur. Bugün mobilya sektöründe yerli malı çok kaliteli…

Hükümetin icraatlarından memnun musunuz? Ben ticaret yapan bir insanım. Artık parti ayrımından ziyade başarılarına bakarım. Yapılan icraatlara baktığımız zaman, rahmetli Özal’dan sonra en güzel yatırımlara ve en iyi dünya görüşüne sahip olan bir hükümet var. Ben kendi adıma memnunum. Eskiye göre mobilya sektörü olarak hükümet ile daha fazla ilişki ve paylaşım içerisindeyiz. Eğer bir yerlere geleceksek burada kılavuzumuz devlet olmalıdır. Biz bir eliz, devlet bir eldir. İki el birleştiği zaman çok güzel ses getirir. Bilhassa mobilya sektörü için devletin bazı kurumlarını uyarması gerekiyor. TOKİ

22

Nisan 2012

bile bugün kullanılacak ana malzemede adres gösteriyor. Mesela mutfakta İtalya’nın bir malzemesini söylüyor. En azından bunların önüne geçilmesi lazım. Her ürünün Türkiye’ye girmesine engel olsunlar. Kalite açısından aradığını bulamıyorsa o zaman tamam ithal edilsin, ancak daha iyisi burada varken basit ürünlerin ithal edilmesine, paranın dışarıya çıkmasına karşıyım. Türkiye’nin öyle sokağa atacak parası yok.

ğazalarda aldığı ürünü bir sonraki ev taşımasında kullanamayacağını bilmiyor. Vatandaşlarımızın mobilya alırken kaliteli ve uzun ömürlü olmasına dikkat etmelerini öneriyorum. Ve bu çerçevede vatandaşlarımıza yerli ve kaliteli ürün tercih etmelerini tavsiye ediyoruz. Yabancı merkezli zincir mağazalar kaliteli ürün getirsin ve gerçek anlamda rekabete girelim. Kalitesiz ömrü kısa ürünlerle rekabet yapılmamalı.

IKEA ve KOÇTAŞ gibi büyük marketlerin açılması sizin açınızdan bir dezavantaj oluşturdu mu?

IKEA ve KOÇTAŞ sizden ürün alıyorlar mı?

Yalnızca yurtdışından getirdikleri ürünleri satmak değil ürün portföylerinde yerli ürünlere de yer vermelerini bekliyoruz. Şu bir gerçek, tüketicilerimiz, bu ma-

Hayır. Maallesef bizden ürün almıyorlar. Sözü geçen zincir mağazalar farklı kategoride toplam dört yüzü aşkın ürün satıyor. Türkiye’den aldığı ürün ise beş on kategoriyi geçmiyor.


MODOKO

X Design Mobilya müşteriye özel ürünler üretiyor MODOKO Mobilyacılar Sitesi’nde yer alan X Design, müşteriye özel ürettiği el yapımı mobilyalarla, gelenekselle modern anlayışı birleştiriyor.

Hüseyin Gülen

X Design’ın sahibi Hüseyin Gülen, 1968 yılından beri mobilya işiyle uğraşıyor ve MODOKO Sanayi Sitesi’nin kurucu üyelerinden biri. Gülen, “Yaklaşık 28 yıldır MODOKO’dayım. Piyasanın farklı alanlarında fabrikasyon ürünlerin çıkmasıyla beraber kendimizi tüketiciye anlatamıyoruz. İnsanlar fazla araştırmıyorlar. Ürünlerde kullanılan malzemelerin kanserojen etkilerini tam olarak bilmiyorlar. Tüketiciler herhangi bir ürünü alırken en ufak detayına kadar araştırıyorlar ama iç içe yaşadığı mobilyayı tam olarak araştırmadan alıyorlar ve fiyat açısından zararlı olan ürünlere yönelebiliyorlar” şeklinde konuştu. Büyük markaların seri üretim yapmakta zorlandığı ve emek yoğun ürünler konusunda uzman olduklarını kaydeden Gülen, “Müşterinin siparişinin alınması ve

üretimi konusunda birebir ürüne özel çalışıyoruz. Seri üretimde ürünler standarttır ve her ölçüye uymaz. Biz mobilyalarımızı müşterinin evindeki yerine göre dizayn edip ona göre üretiyoruz” diye anlattı. Büyük markalarla rekabet edemedikerini belirten Gülen, “Büyük markalar reklamlarla, kampanyalarla kendilerini ön plana çıkartıyorlar. Müşteriyi çekebiliyorlar ama müşteriler ürünü ne kadar kullanacaklarını ve ürünün ne denli kullanışlı olduğunun farkında değil. Bizim içinde bulunduğumuz yapı olan MODOKO’nun da böyle çalışmalar yapması gerekiyor. Büyük markalar reklam yaparken MODOKO kendi kabuğuna çekilmiş durumda. Bizi bilen gelsin mantığıyla hareket ediyor. Bu da ileriye doğru getirisi olmayan bir durum. Bir arayış içerine girmi-

yor. MODOKO potansiyelinin yüzde 20’sini kullanıyor. Bunun için tanıtım yapması, fuarlara katılması gerekiyor. Kısacası bizde işlerimizin daha iyi olasını ve yönetimin daha aktif olmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı. Ulusal markaların MODOKO’da yer alarak kendi pastalarından pay alamaya çalıştıklarını belirten Gülen, “Ulusal markalar her mahalle arasında var. Burada yer almalarının sebebi bizim potansiyelimizden faydalanmak. Müşteri geliyor kıyaslama yapıyor. Bizim el işçiliğiyle özel olarak ürettiğimiz ürünleri ulusal markalarla kıyaslıyorlar. Hatta bizim fiyatlarımızı yüksek bulup orda bile daha ucuz diyerek o markaları gözerlinde büyütüp yüksek fiyatlara sıradan ürünler alıyorlar. Bu bizi çok üzüyor. Bu konuda şuan için yapabilecek bir şeyimiz yok” şeklinde konuştu. Nisan 2012

23


LOJİSTİK

Lojistikçilerin “KDV” kabusu sona erdi Taşıma işleri organizatörlerinin kabusu haline gelen ve şirketleri ağır para cezaları ile karşı karşıya bırakan KDV istisnası sorununa köklü çözüm GİB’den geldi. Lojistik sektörünün çatı örgütü UTİKAD’ın uzun zamandır gündeminde yer alan ve derneğin Gelir İdaresi Başkanlığı ile yürüttüğü işbirliği çabaları sonuç verdi. 2010 yılında İzmir’de uluslararası karayolu ve denizyolu taşımacılığın yapan 142 şirkete eksik evrak nedeniyle kesilen ağır para cezalarının ardından sektörün en sancılı sorunu haline gelen KDV istisnasına Gelir İdaresi Başkanlığı son noktayı koydu. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, dün yayımladığı 61 nolu Uluslararası Taşımacılık İstisnasının Kapsamı ile İstisnanın Tevsiki ve İade İçin İbrazı Gereken Belgeler Hakkında 61 Seri No’lu KDV Sirküleri ile yüzlerce sektör şirketini zora sokan uygulamayı kökten çözmüş oldu. Kesilen ağır para cezaları nedeniyle yüzlerce lojistik şirketinin kapanma riski ile karşı karşıya kaldığı süreçte sorunun çözümünde etkin rol oynayan ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı ile sürekli teması sürdüren UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Erkeskin, konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “ Sonunda sektör şirketleri KDV kabusundan kurtulmuş oldu. Lojistik sektörü adına son derece önemli ve sevindirici bir gelişme” dedi. Erkeskin:“Çabalarımız sonuç verdi” Lojistik sektörünün kanayan yarası haline gelen KDV istisnası sorununun UTİKAD tarafından her platformda dile getirile-

24

Nisan 2012

Turgut Erkeskin

rek çözüme kavuşturulmasından dolayı büyük mutluluk duyduklarını kaydeden UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin, şunları söyledi: “Organizatörlerin yaptığı işler KDV istisnası kapsamında ve organizatörlerin mevzuat çerçevesinde bu istisnadan yararlanma hakları var. Ancak, istisna kapsamındaki işlerin gerçekleştirilmesinde geçmişe dönük belgeleri ibraz etmeleri mümkün değildi. Organizatörlere geriye dönük eksik evrak nedeniyle cezalı vergi tarhiyatları yapılması ise sektör şirketlerimizi zor durumda bırakmıştı.İstisna hakkımız olmasına rağmen bunu belgeleyemediğimiz için ciddi zararlar söz konusuydu. UTİKAD’ın Maliye Ba-

kanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ile gerçekleştirdiği yoğun temaslar, Gelir Yönetimi Daire Başkanlığı ve Grup Başkanı ile yaptığımız görüşmeler ve derneğimizin mali danışmanının da büyük katkılarıyla konunun çözümüne yönelik önerileri çerçevesinde yapılan çalışmalar sonunda meyvesini verdi. Ve lojistik sektörü şirketleri sonunda rahat bir nefes almış oldu. Sorunun sektör lehine çözümüne en büyük katkıyı veren ve dün yayınladığı 61 nolu KDV Sirküleri ile şirketlerimizi girdikleri kısır döngüden çıkmasının önünü açan Gelir İdare Başkanlığı’na teşekkür etmek isterim. Bu sirkülerle taşıma işleri organizatörleri büyük bir yükten kurtulmuş oldu.”


LOJİSTİK

BLMYO öğrencilerine kariyer günleri düzenledi Öğrencilerine sunduğu burs imkanlarıyla ve onlara iş bulma konusunda yaptığı çalışmalarla öne çıkan Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu (BLMYO), bu yıl dördüncüsünü düzenlediği Kariyer Günleri Etkinliği’nde öğrencilerle sektörün önde gelen isimlerini bir araya getirdi. Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Girişimcilik ve İşletme Kulübü’nün düzenlediği etkinliğe; dergimizin yazarlarında ve aynı zamanda Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu mezunu olan Metsan Lojistik Pazarlama Koordinatörü Sabri Ergeneçoşar, UTİKAD Başkanı Turgut Erkeksin, JMS Lojistik Ceo’su Murat Özel, Armada Lojistik Ceo’su Cihan Özkal, Biota Ceo’su Cihat Dündar, Omsan Kalite Sistem Müdürü Bilge Baykut Özkes, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ve SVR Hologram Genel Koordinatörü Murat Batur konuşmacı olarak katıldı. “İyi bir eğitim ve öğretim şart” Toplantıda söz alan UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin, öğrencilere kendi kariyeri hakkında bilgiler verdi ve sektöre girdiklerinde yapmaları gereken konularda tavsiyelerde bulundu. Erkeskin, “Biz bir elemanı işe alırken biz öncelikle iyi bir eğitim almış olmalarını çok önemsiyoruz. Ayrıca iyi bir öğretimden de geçmiş olması gerekiyor. İyi bir eğitim aileden alınır. Bu özellikler ilk dikkati çeken özelliklerden biri. Disiplinli olması gerekiyor, sonuç odaklı olması gerekiyor. Çünkü yapmış olduğu işte iyi bir sonuç alması için gereken özellikleri taşıması gerekiyor adayın. İyi bir dil eğitimi almış olması gerekiyor. İngilizceyi iyi derecede bilmesi gerekiyor. Hatta yapabiliyorsa ikinci bir yabancı dili de bilmesi büyük bir avantaj sağlıyor” şeklinde konuştu.

“Yapabildiğiniz kadar staj yapın” Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu mezunlarından ve aynı zamanda dergimizin de lojistik yazarı Sabri Ergenecoşar da okul hayatında ve meslek hayatında kariyer hikayesini anlattı. Ergenecoşar, “Okul hayatımda son derece aktif olmaya çalıştım. Her öğrenci için staj çok önemli bir deneyimdir. Ben okul hayatımda staj yaptım, bunun yanında bugün dördüncüsünü düzenlediğimiz kariyer günleri etkinliğini başlatan öğrenciydim. Mezun olduktan sonra bir çok yere başvurdum ve neredeyse yüzde 99’undan cevap bile alamadım. İlk başlarda yeni mezun olduğum için de-

neyim konusunda çok sıkıntı yaşadım. Benim size tavsiyem okul hayatınızda staja çok önem verin. Gidin size zorunlu tutulan staj süresini dikkate almadan yapabildiğiniz kadar uzun süre sektörde bir firmada staj yapın. Dil öğrenin ve bunu mesleki terimlerle güçlendirin” şeklinde konuştu. Konuşmacılar arasında yer alan sektörde önemli bir noktada bulunan JMS Lojistik Üst Düzey Yöneticisi Murat Özel, Armada Lojistik Üst Düzey Yöneticisi Cihan Özkal, Biota Üst Düzey Yöneticisi Cihat Dündar, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni hakan Güldağ ve SVR Hologram Genel koordinatörü Murat Batur deneyimlerini paylaştılar ve yapmaları gerekenler konusunda tavsiyelerde bulundurlar. Nisan 2012

25


LOJİSTİK

KASKO POLİÇENİZİ YAPTIRDINIZ, PEKİ OKUDUNUZ MU? Bu sayımızda sigorta sektörünün lokomotif poliçelerinden kasko paket sigorta poliçesini ele alıyoruz. Sigorta şirketleri ne onunla ne de onsuz yapamadığı bir sigorta poliçesidir kasko. Maalesef sigorta şirketlerinin hepsi kasko branşında ya zarardadır ya da kıl payı karda. Ama hiçbir şirket kasko poliçesi olmadan büyük prim üretimlerine ulaşamaz ,sektörde üst sıralarda yer almak istiyorsa mutlaka bu poliçeyi yapmak zorunda kalırlar. Kasko poliçesi ile sigortacı, sigortalının karayolunda kullanılabilen motorlu veya motorsuz taşıtlarının poliçede verilen teminatlar ve limitler doğrultusunda uğrayacağı maddi zararları teminat altına alır. Kasko poliçesi içeriğinde birden fazla sigortayı barındıran birleşik bir sigortadır. Kasko poliçesi aracımızın gerek hareket, gerekse durma halinde iken, aracı kullananın iradesi dışında, araca ani ve harici etkiler neticesinde, sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazaları, üçüncü kişilerin kötü niyet veya muziplikle yaptıkları hareket sonucu oluşan zararları, Aracın yanması, Aracın çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi,durumunda aracın göreceği zararları teminat altına alır. Ayrıca,ek teminatlarla; * Grev, Iokavt, kargaşalık ile halk hareketleri ve bunları önlemek ve etkileri azaltmak üzere yetkili organlar tarafından yapılan müdahaleler sonucunda meydana gelen zararlar * Deprem veya yanardağ püskürmesi nedeni ile meydana gelen zararlar(muafiyet oranına dikkat edilmelidir.) * Sel ve su baskını ile meydana

26

Nisan 2012

gelen zararlar,(muafiyetine dikkat edilmelidir) *Enflasyondan korunma,sigara ve benzeri madde yanıkları,çekme ve çekilme sıranda oluşabilecek hasarlar,anahtar ile çalınma,anahtar kaybı,gibi ek teminatlar poliçede yazan limitler dahilinde kasko poliçesiyle teminat altına alınır. Bunların dışında kasko poliçesi ile alabileceğimiz çok önemli teminatlardan biri de İhtiyari Mali Mesuliyet teminatıdır. Aracımız ile kusurlu olarak üçüncü kişilere maddi ve bedeni olarak hasar verebiliriz. Bu hasarlar önce zorunlu trafik sigortamızdan karşılanacaktır, ancak buradaki limitler yeterli olmadığında, zorunlu trafik sigortasının limitleri dahilinde karşıladığı tazminat bedellerinden artan kısımlar için kasko poliçemizin içerisindeki ihtiyari mali mesuliyet teminatı devreye girecektir. Günümüzde tazminat bedelleri çok yüksek kazalar maalesef çok fazla olduğundan, Kasko poliçesinin bu kısmında teminat bedellerinin mümkün olan en yüksek rakamlardan satın alınmasını öneririm. Tabi ki bu teminat yükseldiğinde poliçe primimizde yükselecektir. Ancak ödeyebileceğimiz bedellerde ki primler, günün birinde başımıza bir felaket geldiğinde, bizi ödeyemeyeceğimiz tazminatlardan kurtarabilir. Ayrıca ihtiyari mali mesuliyet teminatına manevi tazminat taleplerinin de ödeneceği ibaresini koydurmayı sakın unutmayın. Zorunlu trafik sigortası teminatına girmeyen manevi tazminat taleplerini teminat altına alabileceğiniz başka bir poliçe teminatı yoktur.

Ömür Şeker info@ekonomiajandasi.net

Kusurun sizde olduğu ve sonucu tedavi, sakatlık ya da ölümle sonuçlanan her bir kazada tarafınıza birde manevi tazminat talebi ile dava açılma ihtimali çok yüksektir.İhtiyari mali mesuliyet sigortası ile ilgili son olarak zorunlu trafik sigortanız yoksa, ihtiyari mali mesuliyet teminatının trafik sigortanızın ödeyeceği limitler kadarlık kısmını ödemeyip sadece artan kısmıyla ilgili ödeme yapabileceğinizi hatırlatmak isterim. Sonuç olarak bu teminat trafik sigortası şartları ile trafik sigortası limitlerinin üstüne çıkan tazminat taleplerinde kasko poliçesinde ki yazan limitlerle devreye girer ve ancak ilaveten alınmış ise manevi tazminat taleplerini de limitler içerisinde öder. Kasko poliçelerindeki teminatlardan biride ferdi kaza teminatıdır. Bu teminat araç içerisindeki sürücü ve yolcuların ölmesi, sakat kalması ya da tedavi giderleri ile ilgili tazminatları, poliçede satın alınan limitler dahilinde öder. Ayrıca hukuksal koruma teminatı


LOJİSTİK (karışılan kaza ili ilgili hukuki bir süreç başlatılırsa, bunlarla ilgili masrafları poliçede verilen limitler dahilinde ödeyen teminat) ve asistans teminatı (acil yardım,ikame araç,konaklama gibi) poliçede satın alınan limitler dahilinde karşılanır. Genelde Kasko poliçeleri sigorta şirketlerinin sürekli zarar ettiği bir poliçe türüdür. Bunun en önemli nedeni araçların onarım maliyetlerinin çok yüksek olmasıdır. Özelliklede değiştirilmesi gereken parçaların yüksek maliyetleri sigorta şirketlerinin bu branşta zarar etmesine, dolayısıyla bunları poliçe fiyatlarına yansıtmalarına ve sonuç olarak ta sigortalıların fazla para ödemelerine neden olmaktadır. Burada tek kazançlı çıkan parça satan kurumlardır. Aracımızın değerinin düşmesine de neden olan parça değişikliğinden mümkün olduğu kadar uzak durmalıyız. Düzeltilmesi mümkün olan parçaların mutlaka düzeltilmesini talep etmeliyiz. Bu hem sigorta şirketlerinin zarardan kurtulmasını ve dolayısıyla da poliçe primlerinin düşmesini sağlayacak, hem de aracınızın ikinci el değeri daha yüksek kalacaktır.Ayrıca sökülüp atılan her parçanın milli servetimizin çöpe atılması anlamına geldiğini de unutmamalıyız. Günün birinde kasko poliçesinin yapılamayacak rakamlara ulaşmasını istemiyorsak he-

pimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. Poliçeye para verdim her şeyin en pahalısı neyse onu yaptırırım düşüncesinden kurtulmalıyız. Unutmayın ki kasko poliçenizden hasar tazminatı almak değil almamak asıl marifettir. Bu ayrıca sizin ne kadar iyi bir araç kullanıcısı olduğunuzunda ispatıdır. Hasarsız geçirdiğiniz her yıl için bir sonraki yılda kullanmak üzere indirim kazanacağınızı ve şirketlerin hasarsızlık indirimi olan poliçeleri yapmak için birbirleriyle yarıştıklarını bilmelisiniz. Mümkünse ufak tefek hasarlarınız için hiç dosya açtırmamanız bunları herhangi bir serviste kendi imkanlarınızla yaptırmanız, poliçenizi yenileme döneminde ödeyeceğiniz paradan daha fazla parayı kesin olarak size kazandıracaktır. Ayrıca Hasarlarınızı illa ki yetkili servislerde ya da anlaşmalı servislerde yaptırmak zorunda değilsiniz. İşinin ehli herhangi bir serviste de çok rahatlıkla aracınızın onarımını yaptırabilir böylece sigorta şirketinizin çok daha az hasar tazminatı ödemesini sağlayabilirsiniz. Ancak cam hasarlarında mutlaka sigorta şirketlerinin ANLAŞMALI CAM SERVİSLERİNE müracaat etmelisiniz, aksi taktirde hasarsızlık indiriminiz bozulabilir ya da ödeme-

niz kesintili olabilir. Burada anlaşmalı cam servisi, anlaşmalı yetkili servisle kesinlikle karıştırılmamalıdır. Cam değişimi ile ilgili doğru adres anlaşmalı cam servisleridir. Kasko poliçeleri fiyat olarak ta şirketler arasında önemli farklılıklar gösterir. Öyle ki bir şirketin 1.000 TL prim istediği bir poliçeye, bir başka şirket 3.000 TL prim isteyebilir. Bu sebepten mümkün olan en iyi teminatları en uygun fiyatla satın almak için acentenizin detaylı bir araştırma yapmasını mutlaka isteyin. Size verilen teklifi mutlaka iyice okuyup anlamadığınız bir yer varsa acentenizden yardım isteyin.Poliçenizi acente haricinde başka bir aracı kanalından almayın.Bankalar kanalıyla sizlere satılmaya çalışılan poliçelerinizle ilgili sıkıntı yaşayacağınızı,başınıza bir hasar geldiğinde gereken desteği ve hizmeti alamayacağınızı düşünüyorum. Sigortacılık işi bankaların ana faaliyet konusu olmadığı için bu gibi hizmetleri bir sigorta acentesinin sağlayacağı titizlik ve hassasiyette sunamayacaklarına inanıyorum. O nedenle en doğru poliçeyi ve en iyi hizmeti sadece acentenizden alabileceğinizi belirtirim,unutmayın ki işlerinizi siz, risklerinizi biz acenteler yönetiriz.Bir sonraki sayıda, yeni bir konu ile buluşmak üzere Kazasız Belasız ve Bol Kazançlı günler dilerim.

Nisan 2012

27


LOJİSTİK

Test usulü meslek seçimi Eskişehir İŞKUR Müdürlüğü yeni bir uygulamaya başladı. Meslek eğitimi almak isteyen kişileri test’e tabi tutarak hangi mesleğin ona uygun olup olmadığını tespit edecek olan bu yeni sistem, kişinin özelliklerini ortaya çıkaracak ve bu doğrultuda mesleki sertifikalı eğitime sokarak kişiye uygun eğitim verilecek. Meslek seçimi, hayatın önemli dönemeçlerinden birini oluşturuyor. Seçilen meslek mutlu bir geleceğe kapı aralayabileceği gibi, aksi durumlar da mümkün. Sizi bu noktada ayıran tek şey yanlış işaretleyeceğiniz bir sorunun sizin yerinize seçeceği yeni bir meslek. Tabi testi çözerken cevaplayacağınız yanlış bir şık ile kaderinizi belirleyeceksiniz. Testlerin kaderimizi belirlediği ülkemizde yıllar önce ABD hava kuvvetlerinin uyguladığı iddia edilen bir uygulamayı Tür5kiyede denemeye karar vermiş ve hava kuvvetlerinde ki pilot eğitimini test çözümüne göre yapılandırmıştık bu eğitimin sonucunda 4 uçağımız düşmüştü ve sistemi hemen iptal etmiştik. Hayatımızda mihenk taşı diyeceğimiz kararları aldığımız zaman döngüsü içindeki süre saniyeler ile ölçülmektedir. Bazı zamanlar yol ayrımlarında verdiğimiz kararların arkasında saniyelerin onda biri kadar süre geçmektedir. Okullarda yapılan testlerde soruyu okumak ile cevap şıkkını işaretlemek arasında gecen süre ortalama 35 saniyedir. İlkokuldan lisans mezunu olana kadar her sınavda mutlaka karşımıza çıkan testler hayatımızdaki önemini korumaya devam ediyor. Üniversite sınavında bile bir sorunun yanlış işaretlenmesi uzun zamandır bu sınava hazırlanan kişinin koca bir yılına mal olmakta, zaman haricinde maliyet olarak da ekstradan külfet yaratmaktadır. Üniversiteyi kazanan genç arka-

28

Nisan 2012

daşlar ise istedikleri bölümü değil puanlarının tuttuğu bölüme girmekte istemedikleri bölümü bitirmek için yeniden sınavlarda testler çözmektedir. Ortaokuldan itibaren öğrenim hayatı boyunca test çözerek sorulara cevap veren beynimiz hayatımızı idame ettirirken de aynı şekilde çözüm bulmaya odaklanmış bir şekilde yanıtların arasından kendine göre doğru olanı seçmek için saniyeler içinde çözüm üretmekte. Mesela kaderin oyunları doğrultusunda doğru kişiyi bulduğunu düşünen kişi şu cevaplardan birini seçerek kararını vermektedir. a)Evet doğru kişi b)Hayır doğru kişi değil c)Acaba başkasını mı seçsem

Sabri Ergenecoşar info@ekonomiajandasi.net

d)Aman boş ver bekarlık sultanlıktır Markette alışveriş yaparken alacağınız ürünü seçerken de yukarıdaki cevaplara göre karar vermemiz gerekmektedir. Umarım bu İŞKUR un testleri de birçok kişinin canını yakmaz.


LOJİSTİK

Kayra, gümrük müşavirliğinde butik hizmet veriyor Sektörde verdiği butik hizmetle sektörde firmaları müşterisi değil, partneri olarak gören Kayra Gümrük Müşavirliği, firmanın bir departmanı gibi çalışarak işlerin yolunda gitmesi konusunda profesyonel çözümler sunuyor. Kayra Gümrük Müşavirliği iki kurucu ortağında biri olan Özgür Serfidan, firmalarının hizmete 10 sene önce 4 kişyle başaladığını, bugün geldikleri noktada 20 kişilik uzman bir ekiple firmalar hizmet verdiklerini kaydetti. Serfidan, “Firmamız 10 senelik ancak sektördeki yerimiz açısından en az 20 yıllık bir tecrübemiz var. Biz hedeflediğimiz büyümenin bir kısmını yakaladık, ancak sektördeki hizmet kalitesini aşağı çeken firmaların sektörü geriye götürmesi noktasında yaşadığımız sıkıntılar bizim büyüme oranlarımızı baltalıyor. Ama çalıştığımız firmaların işlem hacimleri büyüdükçe bizde büyüyoruz. Ama ilk kurulduğumuzda sadece 4 kişiydik. Şimdi geldiğimiz noktada 20 kişiyiz. Zaten olması gereken noktaya geldik. Asıl bundan sonraki büyümeler çok önemli bizim için. Bunun üzerine her koyduğumuzda firmamız büyüdü diyeceğiz. En önemli avantajımız yetişmiş biz kadromuz var ve kendi alanlarında uzman bir ekiple çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Ekonomi iyi durumda değil Serfidan, “Piyasa koşulları şuanda bilindiğinin aksine çokta iyi durumda değil. Ekonomik göstergeler firmaların gerçek durumunu yansıtmıyor. Bu birazda çalıştığınız sektörle de ilgili. Sanayici firmalar çok fazla etkilenmiyor krizden. Ancak dış ticaretle uğraşan firmalar yaşanan krizlerde çok çabuk etkileniyorlar. Bu anlamda

Türkiye’de hiçbir firma önünü rahat göremiyor ve bu da bizi çok büyük beklentiler içine sokmuyor. Bizde verdiğimiz hizmetlerle, çalıştığımız firmalarla kendimizi ayakta tutuyoruz” ifadesinde bulundu.

Standardın olması gerekiyor Sektörde yaşadıkları sıkıntıları da anlatan Özgür Serfidan, “Bizim gümrük müşavirliği yapan bir firma olarak en önemli sıkıntımız, sektörde hizmet bedelleri açısından belli bir standardın olmamasıdır. Bir firmaya gittiğiniz zaman, firma öncelikle şunun hesabını yapıyor, ben aldığım hizmetin aynısını alabilecek miyim, alamayacak mıyım? Bunun kesinlikle ve kesinlikle ikinci planda olması gerekiyor. Ben hizmeti daha iyi yapsam bile firmanın önceliği fiyat oluyor. Elinde ucuz fiyat veren bir firmanın teklifini koz olarak kullanıyor. Benim önüme farklı firmaların tekliflerinin konduğunu çok gördüm. Ancak beklentilerine bakıyorum firmanın, o fiyata o hizmetleri alamayacaklarını tahmin edebiliyorsunuz. Ancak firma bunu bilmiyor. O teklif ancak firmanın elinde bulundurduğu bir koz oluyor. Örneğin bir firmaya gidip biz size iki yıldır zam yapmıyorum zam istiyorum dediğinizde firma size hemen rakiplerimizin tekliflerini koyuyor. Bizde elimizdeki müşterimiz kaybetmemek için biraz durup düşünüyoruz” diye anlattı. Verdikleri hizmetler açısından kendileri-

Özgür Serfidan

nin en önemli farkının butik hizmet olduğunun altını çizen Serfidan, “Bizim hizmetlerimizi belli bir çerçeve içine alamız mümkün değil. Bu bizim için kimi zaman hem avantaj, bazen de dezavantaj olabiliyor. Avantajı, bir müşteriyle konuşulduğunda biz o kadarını yapmayız demiyoruz. Çünkü biz de öyle bir cümle yok. Biz müşterinin hizmet açısından bütün isteklerini karşılıyoruz. Biz işlerimizi yaparken firmanın maliyetlerinin artmaması için gerekirse firmayı sıkıştırıyoruz. Bazı işleri normalde firmanın kendi departmanlarının yapması gerekiyor. Bu konuda biz işini yaptığımız firmanın bir departmanı gibi çalışarak onun en az maliyetle işlerini halletmesini ve kar elde etmesini sağlıyoruz. Yani müşavirlik kelimesinin karşılığını dolu dolu veriyoruz. Biz de bu bizi ilgilendirmez cümlesini hiçbir zaman kullanmıyoruz. Firmanın sorumluluğu bizim sorumluluğumuz. Hiçbir firma bizim müşterimiz değil partnerimiz” ifadesinde bulundu. Nisan 2012

29


LOJİSTİK

Ekol proje taşımacılığında profesyonel hizmet sunuyor 1990 yılında faaliyetlerine başlayan Ekol, daha ilk günden itibaren dünya çapında bir marka olmayı hedefleyerek yola koyulmuştur bir firma. Uluslararası taşımacılıkta yük organizasyonu ile başlanılan noktadan, üçüncü parti entegre lojistik hizmetleri sunan bütünleşik bir yapıya ulaşmış durumda. Ekol bugün yarattığı know-how, kalifiye insan kaynakları ve ileri teknoloji uygulamalarıyla çok farklı sektörlerde bulunan yerli ve yabancı müşterilerine entegre lojistik hizmetleri ve tedarik zinciri çözümleri tasarlamakta ve sunmakta. Ekol Lojistik Proje Taşımacılığı Yöneticisi Sevinç Abaş, Türkiye’de 400 bin metrekare kapalı alanı aşan dağıtım merkezleri; Almanya, İtalya ve Romanya’da bulunan ofisleri, 2 bin araçlık filosu ve 3 bin 800 çalışanıyla Türkiye’nin ve Avrupa’nın öncü entegre lojistik hizmet sağlayıcılarından biri olduğunu söyledi. Sevinç Abaş, proje taşımacılığı konusunda sorularımızı yanıtladı. Proje taşımcılığında sunduğunuz hizmetler nelerdir? Ekol Proje Taşımacılığı hizmetleri ile; müşterilerine sunduğu kapsamlı ve yüksek kaliteli hizmet yelpazesinde gabari dışı kabul edilen ağır ve hacimli yükleri de optimum zaman ve maliyetler dahilinde istenilen noktaya ulaştırmaktadır. Sahip olduğu deneyimli ve uzman kadrosuyla; proje sürecini müşteriye özel çözümler ile planlamakta; her gabari dışı taşımanın dinamiklerine uygun proje planı geliştirmekte, projenin sorunsuz ve başarılı yönetimini sağlamakta ve güvenle istenilen noktaya ulaşımını sağlamaktadır. Ekol, proje taşımacılığı alanında hizmet sunar-

30

Nisan 2012

ken; müşterilerine aynı zamanda dış ticaret mevzuatı desteği vermekte ve yerel bilgilendirmeler sunmaktadır. İklim ve coğrafi koşulları değerlendirerek rota ve lojistik senaryoları planlayan Ekol; müşterisine uygun olan kara, hava, deniz, demiryolu ve intermodal taşıma seçeneklerini sunmaktadır. Müşterilerine sunduğu şeffaf fiyat politikası ile izlenebilir maliyetler yaratarak, müşterilerinin ihtiyaçları doğrultusunda çözümler üretmektedir.

Herhangi bir proje taşımasında taşıyıcı firmanın sahip olması gereken özellikler nelerdir? Proje Taşımacılığında; ağır ve büyük ölçülü kargolar, detayları açısından özen gerektirdiğinden bu alanda başarıya ulaşmanın yolu doğru ön hazırlık yapmaktan geçmektedir. Proje Taşımacılığı alanında profesyonel kişilerce ele alınmalı; tüm avantajlar ve riskler önceden belirlenmelidir. Her çözüme özel güçlü ve güvenilir partnerlerle birlikte izlenebilir süreçler ise proje taşıma yönetiminde fark yaratmaktadır.

Proje taşımacılığında ağırlıklı olarak hangi ürünleri taşıyorsunuz ve destinasyon sınırlamanız var mı? Ekol’ün Proje Taşımacılığı alanında uzman ekibi, yenilikçi ve müşteriye özel çözümler üreterek iş planlarını ortaya koymakta ve kaynak yönetim stratejilerini geliştirerek uygulamaktadır. Enerji, endüstri, inşaat, petrol ve gaz sektörlerinde proje taşımacılığı hizmeti veren Ekol; teknik bilgisi ve güçlü partner ağı ile baş-

Sevinç Abaş

ta Avrupa ve Ortadoğu olmak üzere her noktaya taşıma hizmeti gerçekleştirmektedir.

Son olarak varsa eklemek istedikleriniz... Şube sayısı: Yurtiçinde 23 fark-

lı noktada sahip olduğumuz dağıtım merkezleri ve İstanbul, Ankara, Bursa, Denizli, Adana, Mersin, İzmir’deki ofislerimizle hizmet verilmektedir. Yurtdışında ise sahip olduğumuz geniş ve güçlü acente ağımızın yanı sıra Almanya, İtalya ve Romanya’daki şirketlerimiz ve yurtdışı ofislerimizle hizmetlerimizi sürdürülmektedir. Araç sayısı: Ekol Lojistik’in filosu; 2.000 araçtan oluşmaktadır. Çalışan Sayısı: Ekol Lojistik’in 2012 itibarıyla 3.800 çalışanı bulunmaktadır. Uzmanlık alanı: Ekol Lojistik; çok farklı sektörlerde bulunan yerli ve yabancı müşterilerine entegre lojistik hizmetleri ve tedarik zinciri çözümleri tasarlamakta ve sunmaktadır. Yıllık Büyüme Oranı: Yılda ortalama %35 oranında büyüme kaydedilmektedir. 2011 yıllık ciro: Ekol Lojistik olarak 2011 yılında satış hedeflerimizin üzerinde bir başarı yakalayarak yılı 222 milyon euro ciro ile kapattık. 2012 ciro hedefi: 2012 yılı için Ekol olarak ciro hedefimiz 301 milyon Euro’dur.



LPG-OTOGAZ

LPGDER üyeleriyle birlikte sektörün önünü açıyor Türkiye LPG Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selim Şiper, derneğin faaliyetleri ve kuruluş amacı hakkında dergimize önemli bilgiler verdi. Dünya LPG Birliği (WLPGA) üyesi olan Türkiye Likid Petrol Gazcılar Derneği; 28 Mart 1972’de kurulmuş bir organizasyon. Derneğin; Aygaz, İpragaz, Mogaz, Margaz, Ergaz, Akpet Gaz, Gesan, Kongaz, Yıldırım Petrol, Güneygaz, Karadeniz Tüpgaz ve Aytemiz Gaz gibi firmalarından müteşekkil 12 üyesi bulunuyor. Derneğin üyesi şirketlerin Türkiye LPG pazarında toplam payı yüzde 50’nin üzerinde bir pazar payına sahip durumda. 2012’de 40. yılını tamamlayan derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Selim Şiper, LPG ile ilgili mevcut yasal mevzuat ve standartların iyileştirilmesi, geliştirilmesi, ulusal ve uluslararası düzeyde resmi kurum ve kuruluşlarla birlikte çalışmalar yapılması, LPG piyasasında faaliyet gösteren üyelerin ve sektörde çalışanların teknik ve mesleki bilgilerini arttırılması maksadıyla, yurt içinde ve dışındaki gelişmeleri dikkate alarak araştırmalarda ve çalışmalarda bulunduklarını kaydetti. Selim Şiper, LPG’nin ülkemizde 1960 yılından beri kullanıldığını ve yaklaşık 10 milyon hane ve iş yerinde yemek pişirme, sıcak su temin etme ve ısınma, sanayi işletmelerinde ısıtma, kurutma, vb. amaçlı olarak tüketildiğini söyledi. Şiper, bunun yanında yaklaşık 3 milyon araçta ise otogaz LPG’den yakıt olarak faydananıldığını sözlerine ekledi. LPG, elektrikten sonra dünyada kullanılan en temiz yakıt türüdür diyen Şiper, “Günümüzde gelişen çevre bilincinden dolayı enerji ürünleri içersinde önemli bir yere sahiptir. Endüstride kullanılan LPG standart ve kurallara uygun kullanıldığında ve kontrol altında tutulduğunda kulla-

32

Nisan 2012

Selim Şiper

nıcılara büyük faydalar sağlamaktadır. LPG’nin depolanması, doldurulması, taşınması, kullanılması esnasında olası riskler ve bu risklere karşı alınması gereken önlemlere riayet edilmesi önem ifade etmektedir” şeklinde konuştu.

Selim Şiper sözlerine şöyle devam etti: “LPG kesinlikle zehirli değildir fakat LPG havadan ağır bir gaz olduğu için sızıntı ve kaçaklarında yere çökerek zeminden itibaren


LPG-OTOGAZ

yukarıya doğru birikir. Bu esnada tüketicinin birikmiş bu LPG içinde kalmaması hava ile irtibatın kesilmemesi gerekir. LPG’nin patlaması için de bu gazın hava içinde hacimce en az %2, en çok %10 sınırları dahilinde karışmış olması gereklidir. Bu sınırların altında veya üstünde patlama olayı kesinlikle gerçekleşmez. Yanma olayının oluşabilmesi için de yakıt ile havanın eşdeğer miktarlarda karıştırılmış olması gerekir. LPG temiz ve yaşanabilir bir dünya için en sağlıklı ve çağdaş enerji türlerinden biridir. LPG, güvenli olduğu kadar, muadil yakıtlarla kıyaslandığında çevreyle en dost yakıtlardandır. Günümüzde iklim değişikliği ile ilgili duyarlılığın artmasıyla LPG’nin çevreci niteliğinin kamu otoritesi ve kamuoyu gündeminde ön sıralara taşınacağına inanılmaktadır. Propan, bütan ve bileşiklerinden meydana gelen LPG, dünyada hem doğal gaz kuyularından hem de ham petrol rafinaj işlemleri sırasında elde edilebilmektedir, doğalgazdan elde edilen LPG toplam üretimin yaklaşık %55’i ni oluşturmaktadır ve bu oran düzenli olarak artmaktadır, yani LPG bilinenin aksine petrol değil doğal-

gaz kaynaklı bir ürün olmaktadır. LPG temini konusunda kaynak sıkıntısı da yoktur. Dünyanın dört bir tarafında birçok üretici bulunmaktadır bu nedenle enerji güvenliği açısından istikrarlı temin anlamında güvenilir yakıttır. Doğal gaz kaynaklarının çoğalmasıyla LPG’nin arzının gelecekte daha da artacağına kesin gözüyle bakıldığından LPG’nin daha çok tasarruf sağlayan bir yakıt olacağı öngörülmektedir. LPG ülkemizde doğalgaz gelişimine rağmen yurt çapına yayılmış yaklaşık 11 bin tüplü bayi, yine bu bayilere bağlı olarak çalışan 10 bini aşan yetkili satıcı ile tüplü segmentteki hizmetle, yaklaşık 10 milyon hanede yemek pişirme, sıcak su temin etme ve ısınma amaçlı olarak tüketilmektedir. 3 milyon araçta ise otogaz segmenti olarak yakıt olarak faydalanılmakta ve de sanayide kullanılmaktadır. Küçük ve orta ölçekli yaklaşık 15.000 dökme LPG kullanıcısı bulunmaktadır. LPG sektörü ülkemizde yaklaşık olarak 150.000 kişinin istihdamı ile 450 bin kişinin geçinmesine olanak sağlanmaktadır. Toplam ciro yaklaşık 12 milyar ABD $ mertebesindedir. Vergi hacmi ise 4 mil-

yar ABD $ civarındadır. Ülkemizde LPG sektör pazarı, doğal gazın kullanım oranının yükselmesi tüplügaz ve dökmegaz pazarlarında küçümsenmeyecek daralma yaratmış olsa da otogazın gelişiminin artması ile bağlantılı olarak 3,7 milyon tonluk yıllık tüketimle, Avrupa’da ikinci büyük LPG pazarı konumundadır. EPDK tarafından yayımlanan 2011 yılı LPG sektör raporu verilerine göre; 2010 yılında 3.659.361 ton olan LPG pazarı 2011 yılında % 2.2 oranında artış göstererek 3.739.909 tona yükselmiştir. Tüplü LPG pazarında % 6.20 oranında, dökme LPG pazarında ise % 2.42 oranında daralma yaşanırken otogaz pazarındaki artış devam etmiş, bir önceki yıla göre %5.96’lık artış gerçekleşmiştir. Sıvılaştırımış Petrol Gazı (LPG), ADR kapsamındaki diğer tehlikeli maddelerden farklı özellikler taşıması sebebi ile ADR’e uyum süreci içinde farklı bir bakış açısı ile ele alınmalıdır. 50 yıldır ülkemizde yürütülen bu aktivitenin yasal mevzuat kapsamında bir boşluğu bulunmamasına ve kontrol altında olmasına rağmen, “ADR’e uyum sürecinin” mevcut sistemdeki personel eğitimleri, operas-

Nisan 2012

33


LPG-OTOGAZ

yon ve ekipmanların daha yüksek standartlarda olmasını sağlaması açısından tüm sektör tarafından desteklenmesi gereken bir sistemdir. Yalnız; ADR’ye uyum sürecinin LPG sektörüne, etkilendiği konulara göre 5 ile 20 yıl arasında değişen bir uyum süresi ve en az 4 milyar avroluk bir maliyet getirebileceği öngörülebilir. Çevreci bir yakıt seçeneği sunması açısından LPG’nin ülkemizin enerji havuzunda son derece değerli olduğuna inanıyorum. 2012 yılında gündemimizin ağırlığını yine mevzuatlarla ilgili değişikliklerin oluşturacağını düşünmektyim. LPG sektöründe bugün kanun, yönetmelikler ve standartlar ile tüm uygulamalar tanımlanmıştır. Ancak, yasal mevzuatın gelişen teknoloji ve pazar koşulları çerçevesinde, güncellenmesi ve revizyonu gerekmektedir. Gelecekteki sağlıklı pazar koşulları için gerekli yasal ve stratejik altyapının bugünden ve hızla oluşturulması büyük önem taşımaktadır. LPG, ülkemizin enerji havuzunda değerli ve gerekli bir alternatif kaynaktır. LPG dönüşümü yapılan araçlara yönelik muafiyetler ile sosyal anlamda LPG kullanımına yönelik gereken yönlendirici ve özendirici düzenlemelerin yapıl-

34

Nisan 2012

ması gibi teşvik edici politikaların yalnızca sektörümüzün gelişimine değil, aynı zamanda ülkemizin çevreyi koruma çalışmalarına katkı sağlayacağına inanıyorum. Türkiye’de LPG sektörünün yaşadığı en büyük sıkıntı tüplü segmentin her geçen gün gittikçe daralıyor olmasıdır. Tüplü LPG kullanımı tamamen doğalgazın ulaşamadığı kırsal alan ve varoşlara kaymıştır. Tüplü LPG kullanımı, sosyal amaca yönelik politikalar dahilinde doğalgaz ile parelelik içerisinde görülüp, kalorifik bazlı vergilendirmeye konu edilebilirse; dar gelirli tüketicilerin tezek ve benzeri iptidai yakıtlar yerine LPG kullanmasına olanak tanınabileceğine inanılmaktadır. Ayrıca, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kuruluşundan bu yana sürdürdüğü çabalarıyla sektörün önemli birçok sorunu çözüm yoluna girmiştir. Kamu otoritesinin kararlılıkla yürütmeye devam edeceği denetimlerle lisanssız otogaz istasyonları ile kaçak tüp dolumları gibi olumsuz uygulamaların tamamen ortadan kalkacağı sektörümüz temsilcilerinin genel beklentisidir. LPG tüketicileri temel olarak otogaz LPG gereksinimlerini lisanslı otogaz bayi istasyonlardan tüplü

LPG ihtiyaçlarını ise dağıtım şirketleri ile sözleşmesi bulunan yetkili tüplü bayilerinden karşılamalıdırlar. Dağıtıcı firmanın garantisini taşımayan ürünlerin kullanılması ayrıca bilhassa illegal bir faaliyet olan otogaz istasyonlarında tüp dolumuna itibar etmemesi büyük önem ifade etmektedir. Halkın can sağlığı ve mal güvenliği açısından risk doğruran oluşumların ayrıca ülkemizin vergi kaybetmesine yol açtığı da gözardı edilmemelidir. WLPGA’nın raporlarında katı yakıt kullanımı verilerine en iyi örnek oluşturan ülkelerden biri Türkiye... Ülkemizin özellikle kırsal alanlarında sıkça kullanılan tezek, kalitesiz kömür ve odun gibi yakıtlar, halen bu yakıtları kullananlar için kurtulmak istedikleri bir zorunluluk. Söz konusu bölgeler, hem ekonomik kısıtlar hem de çevresel şartlar nedeniyle bu zorlu yakıtlara mahkum yaşıyor. Oysa kırsal alanda kalkınmanın temeli doğru enerji kullanımından geçiyor. Çevre kirliliği gibi olumsuz sonuçlar da doğuran tezek ve benzeri yakıtlara alternatif olarak çevre dostu yakıtlardan LPG’nin kullanılmasının devletimiz tarafından teşvik edilmesi önem taşıyor.”


LPG-OTOGAZ

Okt Trailer yeni kurumsal kimliğiyle Gas Turkey 2012 Fuarı’nda yerini aldı 1981’den bugüne yenilikçi ve öncü kimliğiyle sektöre ilkleri getiren, Türkiye ve dünyanın önde gelen ülkelerinde farklı sektörlere sunduğu çözümlerle bilinen OKT Trailer, Gas Turkey 2012 Fuarı’na yepyeni kurumsal kimliğiyle yerini aldı.

OKT Trailer; 29 Mart – 01 Nisan 2012 tarihleri arasında, İstanbul CNR Expo Fuar Alanı’nda yapılan “GAS TURKEY 2012/ 5. ULUSLARARASI LPG, CNG, LNG FUARI”na katılan ziyaretçileri iddialı standı ve yepyeni kurumsal kimliğiyle karşıladı. Son dönem, “Bir Gün Gelir Her Şey Değişir” mottosuyla sürdürdüğü teaser kampanyasıyla sektörde büyük merak uyandıran OKT Trailer, kampanyanın lansmanına da GAS TURKEY 2012 Fuarı’yla başladı. OKT markalı LPG tankerlerde

öne çıkan özelliklerden biri, diğer pek çok firmanın dışarıdan aldığı şasinin OKT Trailer’da kendi üretimleri olması. OKT markalı bu şasi aynı zamanda 2007/46 tip onayını almış olan tek tanker şasisi konumunda. Dünya standartlarında üretimleriyle bilinen firma, aracın şasisini 98/91 ADR onayıyla kullanıcıya sunuyor. Bunun yanı sıra hafiflik avantajı sağlayan ve korozyona karşı dayanıklılık gösteren malzemeden üretilen LPG tankerlerin gövdesinde dahi ADR’li üretim bulunuyor. OKT marka-

lı bu tankerlerin devrilme dengesi ile ilgili ECE R 111 regülasyonu kapsamında R 111 tip onayıyla sunulduğu biliniyor. Aracın piyasada bulunan diğer araçlardan farklı olan tasarım özellikleri ilk bakışta göze çarpıyor.

Nisan 2012

35


LPG-OTOGAZ

Sektörde ilklerin markası: İpragaz 1961 yılında Türkiye’de ilk LPG dolumunu yapan firma olan İpragaz, 1962 yılında ise, İzmit Yarımca’da, Türkiye’nin ilk resmi Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) dolum tesisini ve dolum istasyonlarını faaliyete geçiren bir firma. Şirket, bu güne kadar LPG sektörünün gelişimini sağlayacak ilk dökme hizmetin verilmesi, ilk resmi otogaz istasyonunun açılması gibi uygulamalarla pek çok yeniliğe imza attı. İpragaz, 1996 yılında Türkiye’de ilk resmi otogaz istasyonu’nu açarak bu tarihten itibaren de özel ve ticari otomobillerde kullanılan otogaz segmentinin ülkemizde gelişimine öncülük eden önemli firmalardan biri. Ülke genelinde İpragaz, Exengaz ve Bizimgaz olarak 3 farklı otogaz markası adı altında, yaklaşık 900’ün üzerinde otogaz istasyonu ile hizmet veren firma, bunlara ek olarak denizciler için geliştirilen Marinegas ise tasarruflu olduğu kadar çevreci özelliği ile de dikkat çekmektedir. İpragaz AŞ, Geliştirme ve İnovasyon Müdürü Birim Akbaba dergimize firması hakkında önemli bilgiler verdi. İpragaz’ı rakiplerine göre farklı bir yere koyan özellikleri nelerdir? İpragaz’ı rakiplerine göre farklı bir yere koyan en önemli özelliği içinde bulunduğu her sektörde öncelikle emniyetli ve kaliteli hizmeti ile müşteri memnnuniyetini hedeflemesidir. Bütün çalışmalarını bu temel ilkeler üzerinde oluşturarak müşterilerine ulaştırdığı ürünleri ve hizmetleri dünya standartlarındaki ekipmanlarıyla, İpragaz’ın deneyimli ve uzman personeli tarafından kontrol ederek İpragaz güvencesiyle sunar. LPG araç dönüşüm segmenti ile ilgili faaliyetlerimize bakarsak, bu sektöre girişimizin ilk yılı içerisin-

36

Nisan 2012

Birim Akbaba

de 165 adet bayi ile Türkiye geneli bayi ağı oluşumumuz tamamlanmıştır. Sektörün LPG’yi ve uygulamalarını daha iyi tanıyarak sağlıklı gelişimine katkı bulunulması adına, LPG dolum ve depolama tesislerimizde bayilerimiz elemanlarına yönelik olarak bölgesel teknik eğitim toplantıları düzenlenmiş ve sektörün LPG’yi daha iyi tanıması, standartları ve uygulamaları daha iyi görmesi sağlanmıştır.

2011 yılı sizin için nasıl geçti, orta ve uzun vadede İpragaz’ın hedefleri nelerdir? LPG kiti dönüşüm sektörü için konuşursak döviz kurlarındaki aşırı değerlenme sonucu kit fiyatlarının artması ve global ekonomik durgunluğun ülkemiz üzerindeki negatif etkileri neticesinde kit dönüşüm pazarının 2011 yılında önceki yıla oranla %50 daraldığı düşünülmektedir. Prins’in ürettiği yüksek teknolojili sistemlerin hedef kitlesinin üst segment grubu araçlar olması neticesinde, satışlarımız pazar gelişimi kadar olumsuz etkilenmemiş ve geçen yılki satışlarımızın üzerinde ancak, %20 oranında hedefimizin altında yılı kapatmamız ile sonuç-

lanmıştır. Sektörde orta vadede potansiyel hedef kitlemizi geliştirmek adına Prins’in yeni bir kitini piyasaya sürmeyi planlamaktayız. Bu ürün ile orta ve orta üstü segment araç kullanıcılar da Prins kalitesindeki ürünü kullanmaları ve teknoloji farkını görmeleri sağlanacaktır. Birim akkaya, “Bildiğiniz üzere LPG çevre dostu bir yakıttır. Gaz emisyon değerlerinin benzin ve dizele göre oldukça düşük olması bu yakıtın gelişmiş ülkelerde kullanımının hükümetler tarafından teşvik edilmesine neden olmaktadır. Ülkemizde bu konuda LPG’nin kullanımının yaygınlaşmasını sağlayacak ilave desteklerin Avrupa ülkelerinde olduğu üzere verilmesini beklemekteyiz” şeklinde konuştu.


LPG-OTOGAZ

Gasitaly 2012’de büyümeyi hedefliyor Ekipgaz, İtalya merkezli ve dünya genelinde Gasitaly LPG ve CNG sistemlerinin pazarlamasını yapan Gasitaly Srl firmasına bağlı ve kurulduğu 2008 yılından itibaren faaliyetlerini sürdürüyor. Ekipgaz, LPG&CNG dönüşüm kitleri ve ilgili ürünlerin ithalat, ihracat ve dağıtımını yapıyor. Türkiye’deki üretici firmalara ithal girdi ve yarı mamul tedariki ve bunun yanı sıra montaj servislerine Gasitaly LPG&CNG dönüşüm kitlerinin pazarlamasını gerçekleştiriyor. Ekipgaz Genel Müdürü Selat Metin, “Gasitaly LPG Sıralı Otogaz Sistemleri, Gasitaly CNG Sıralı Otogaz Sistemleri, Gasitaly LPG Karbüratörlü Otogaz Sistemi olmak üzere Otogaz Sistemi olarak üç grupta ürünümüz bulunuyor. Bunun yanı sıra Flashlube Elektronik Yağlama Sistemini müşterilerimizin hizmetine sunuyoruz. LPG sistemlerini F1, F1 Compact, F3, F5 OBD II ve Gastialy Karbüratörlü modelleri olarak Türkiye pazarında, tüm segmentteki araçların dönüşümünde kullanılıyor. Flashlube Elektronik Yağlama sistemimiz ise araçların subaplarını koruma amaçlı Türkiye pazarına sunduğumuz diğer bir ürünümüz. Özellikle Yeni ürünümüz Gasitaly F5 OBD II ürünümüz ile yeni nesil OBD’li araçlar segmentinde iddialıyız” şeklinde konuştu. Gasitaly markamızın ve ürünlerimizin tanıtımı adına memnuniyet verici bir 2011 geçirdiklerini söyleyen Metin, “Pazarı çok iyi analiz edip, pazarın ihtiyaçlarını tespit ettik ve bu tespitler doğrultusunda hizmetler sunduk. Ulaştığımız bayi

Selat Metin

sayısı ve son kullanıcıları göz önüne aldığımızda hedeflerimizi tutturduğumuz bir yıl oldu. 2012 yılında ise tüm Türkiye’de 120 bayiye ulaşmayı hedefliyoruz. Yine Türkiye pazarında 12 bin adet otogaz dönüşüm sistemi satmayı hedefliyoruz. 2012 yılında sene en çok satan ithal markalar arasında yerimizi alacağımıza inanıyoruz” diye konuştu. Orta ve uzun vadede palanlarını anlatan Metin, “Biz Gasitaly ailesi olarak İtalya merkezli bir firmayız. Orta ve uzun vadeli planlarımız Türkiye odaklı değil dünya odaklı. Bildiğiniz gibi Gasitaly‘nin şu an kendisine ait İtalya, Yunanis-

tan, Tayland ve Türkiye‘de ofisleri bulunmakta. Türkiye’de Ekipgaz olarak biz temsil ediyoruz. Gasitaly’nin uzun vadede Çin, Hindistan ve Güney Amerika‘da ofisler açma hedefleri mevcut. Dolayısıyla dünya çapında büyümeyi hedefleyen bir stratejinin bir parçasıyız. Türkiye üssümüzü hem Türkiye pazarında hem de Ermenistan, Gürcistan, İran gibi civar ülke pazarlarındaki pazarlama faaliyetlerimizi yürütmek amaçlı kullanıyoruz. Bildiğiniz gibi sattığımız ürünler teknik ürünler ve montaj eğitimi, satış sonrası hizmet, reklam gibi yan hizmetleri de içinde barındırmaktadır.” ifadesinde bulundu.

Nisan 2012

37


LPG-OTOGAZ

Akaryakıt Sektörünün En Hızlı Büyüyen İsmi: “STARPET” Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında yer alan yüzde 100 yerli sermayeli akaryakıt şirketi Starpet, hizmet çeşitliliğini artırmaya devam ediyor. Akaryakıt ve madeni yağ alanındaki faaliyetlerine LPG hizmetini de ekleyen Starpet, uyguladığı tüketici dostu indirim kampanyalarıyla da tüketicilerin en çok tercih ettiği markalar arasında yerini alıyor… Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında yer alan Starpet, 70 ilde 400’e yakın istasyon sayısı ile hizmet veriyor. 2011 Ocak ayından itibaren LPG satış ağını StarLPG çatısı altında toplayan marka, böylece hizmet çeşitliliğini de artırmış oldu. Şu anda Türkiye çapında 60’a yakın istasyonda StarLPG adı altında satış yapmaya başlayan Starpet, yılsonuna kadar bu noktalarının sayısını yükseltmeyi hedefliyor. Özellikle Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde başlayan yönetim karşıtı hareketlerin akaryakıt sektörünü olumsuz etkilediği dönemde kararlı şirket politikaları ile büyümeye devam eden Strapet’in akaryakıt, madeni yağlar ve LPG alanında hızlı büyümeye devam edeceğinin altını çizen Starpet Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Okalin, “Orta Doğu’da yaşanan olaylar ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK)’nun aldığı kararla Ocak ayından itibaren promosyon uygulamalarının kaldırması akaryakıt sektörünü harekete geçirdi. Ancak biz sektörün yaşadığı tüm sıkıntılara karşın 400 is-

38

Nisan 2012

tasyon sayısına ulaşarak, 70 ilde hizmet vermeye başladık” diyor. Bu uygulamayla kaliteli hizmet anlayışını farklı bir kulvara taşıdıklarının altını çizen Okalin, “Fiyat politikalarımız için yaptığımız kampanyaları diğer hizmetlerimize de yansıtmak istedik. Ücretsiz araç bakım tetkiklerini içeren ‘pit stop’ hizmetimiz tüketicilerden hak ettiği ilgiyi görüyor” dedi. Starpet, enerji sektöründe faaliyet gösteriyor olması nedeniyle, başta enerjinin verimliliği olmak üzere, tüm doğal kaynakların tasarruflu kullanımı konularında farkındalık oluşturmak için de önemli çalışmalar yürütüyor. Bu amaçla “Verimli Tüketim Hareketi” adlı bir proje başlatan Starpet, tüm ekip ve bayilerini çevre duyarlılığı konusunda eğitiyor. Starpet hakkında daha fazla bilgi almak için www.starpet.com.tr adresi ziyaret edilebilir. Starpet istasyonlarının %76’sında Otogaz hizmeti verilmektedir. Ocak 2011 tarihinde faaliyete başlayan Star LPG, 70 bayilikte LPG Otogaz yatırımlarını tamamlamış, 60 bayiliğin EPDK tarafından Otogaz bayilik lisansı yayınlanmıştır. Star LPG bayileri 62 ilde Otogaz hizmet sunmakta, hedefimiz; 1 yıl içinde Türkiye’nin tüm illerinde (81 ilde) hizmet kalitesi yüksek olan Star LPG olarak tüketicilere hizmet vermektir. Şu ana kadar hizmet veren hizmet

Murat Okalin

veren 60 bayiliğimizde, ürün kalitesi ve müşteri memnuniyetinin yüksek olması, bünyemizde bulunan istasyonlardaki Star LPG ye dönüşüm taleplerini artırmıştır. 2012 yılında LPG Otogaz yatırımlarına hız kesmeden devam eden şirketimiz, belirli program çerçevesinde her ay ortalama 5-6 bayiliğin sürekli olarak Star LPG ye dönüşümü gerçekleşmektedir. LPG otogazın ekonomik ve çevreci özelliği ile LPG Otogaz pazarı her yıl sürekli olarak büyümektedir. LPG sektöründe, Tüplü ve Dökme gaz segmentinde her yıl düşüş gerçekleşmesine rağmen, Otogaz daki süregelen artış ile Toplam LPG pazarı her yılı artış ile kapatmaktadır.


LPG-OTOGAZ

LPG ihracatında ilk sıra serbest bölgelerin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) 2011 yılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, LPG’li ürünlerde otogazın payı yüzde 70′i geçti, 15 ülkeden 3 milyon tonluk LPG ithal edildi ve ihracatta ilk sırada Serbest Bölge yer aldı

2011 yılında toplam LPG tüketimi 3 milyon 746 bin ton, üretimi ise 739 bin 224 tona ulaştı. Otogazın toplam tüketim içindeki payı yüzde 70′in üzerine çıktı. Yine geçen yıl 15 farklı ülkeden, toplam 3 milyon 47 bin 948 ton LPG ithal edildi. Dağıtım şirketleri ve TÜPRAŞ tarafından, serbest bölgeler de dahil edildiğinde toplam 105 bin 159 tonluk LPG ihracatı yapılırken, ihracat yapılan ülkeler arasında ilk sırada yüzde 43′lük payla Serbest Bölge yer aldı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2011 yılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, 2011 yılında yurt içi tüketim rakamları tüplü LPG’de yüzde 6, dökme LPG’de ise yüzde 3 oranında azal-

dı. Buna karşılık otogaz LPG tüketimi yüzde 6′lık bir artış sergiledi. 2011 yılında toplam LPG tüketimi 3 milyon 746 bin ton oldu. Bunun 981 bin 170 tonu tüplü LPG, 122 bin 182 tonu dökme LPG, 2 milyon 642 bin 133 tonu ise otogaz oldu. Otogazın toplam tüketim içindeki payı ilk yüzde 70′in üzerine çıktı. Tüplü LPG’nin payı yüzde 26.21, dökme LPG’nin payı ise 3.26 oldu. 2011 yılı içerisinde tüplü bayi sayısı bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 3ç4 azalarak 9 bin 883, dökme kullanıcı sayısı ise yaklaşık yüzde 25ç3 azalarak 12 bin 633 oldu. 2011 yılında toplam 739 bin 421 ton LPG üretimi gerçekleştirildi. Bir önceki yıl ile 2011 yılı üretimini karşılaştır-

dığımızda 2011 yılı üretiminin bir önceki yılda gerçekleştirilen üretim miktarından 88 bin 224 ton fazla olduğu görüldü. Üretimin yaklaşık 348 bin tonu İzmit, 298 bin tonu İzmir, 93 bin tonu ise Kırıkkale Rafinerisi’nde gerçekleşti.

2011′de 651 lisans iptal edildi 2005 yılında yürürlüğe giren LPG Piyasası Lisans Yönetmeliği ile lisanslama süreci de başlamış oldu. 2011 yılında 7 adet dağıtıcı lisansı, 3 adet depolama lisansı, 11 adet taşıma lisansı, 4 adet tüp muayene, tamir ve bakım lisansı ve bin 242 adet otogaz bayilik lisansı olmak üzere toplam bin 267 adet lisans verildi. Nisan 2012

39


KİMYA

Ambalaj sektörü 9 milyar dolar büyüklüğe ulaştı Ürünün giysisi ambalaj 300 milyar dolarlık ekonomik hareketi sağlayarak ihracatın temelini oluşturuyor.

Sadettin Korkut

Ambalaj Sanayicile-

ri Derneği (ASD) Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Korkut, 2005 yılında 4.75 milyar dolar büyüklüğü olan ambalaj sektörünün ülke ekonomisinden daha hızlı büyüyerek, 2011 yılında 9 milyar dolar büyüklüğe ulaştığını söyledi. Korkut, ASD’nin 20. kuruluş yıl dönümü nedeniyle yapılan basın toplantısında ki konuşmasında şunları kaydetti: “Ambalaj sektörümüzün büyüklüğü 9 milyar dolar ama 300 milyar dolarlık bir ekonomik hareketliliği etkiliyoruz. Ambalaj bir ürünün giysisidir. Ürününüz ne kadar iyi olursa olsun giysisi iyi değilse satmanız zor olacaktır. Türkiye’de mevcut ve son yıllarda gelişme eğilimi gösteren sanayi dallarında üretilen çeşitli tarım ve gıda ürünleri ile diğer gıda dışı ürün-

40

Nisan 2012

lerin amaca yönelik pazarlanmasında, özellikle ihraç mallarında ambalaj giderek daha önemli bir yer tutmaktadır. Ambalaj ürünün tüketiciye en ekonomik yolla ulaşmasını sağlar, depolama kolaylığı yaratır. Önemli bir görevi de taşıdığı bilgilerle tüketiciye seçim ve kullanım kolaylığı sağlamasıdır.” 20 yıl önce, 24 Ocak 1992 tarihinde Türkiye Ambalaj Sektörünün gelişmesi için 39 ambalaj sanayicisinin bir araya gelerek Ambalaj Sanayicileri Derneği’ni kurduğunu belirten Korkut, bugün Derneğin 200 üyesi bulunduğunu söyleyerek; “Dernek üyeleri üretilen ambalajın ana malzemesine göre gruplandırıldığında 13 alt grubu kapsamaktadır” dedi. Türkiye’de ambalaj sektörünün gelişimi konusunda çalışmalarını sürdüren

ASD başta WPO (Dünya Ambalaj Örgütü) ve IAPRI (Uluslararası Ambalaj Araştırmaları Enstitüleri Birliği) gibi dernek ve birliklere üye olarak sektörü uluslararası arenada da temsil ediyor. Sadettin Korkut, sektöre aynı heyecan ve özveriyle hizmet etmeye devam edeceklerini; Ambalaj Müzesi oluşturmayı ve uygun bir lokasyonda Ambalaj İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurmayı planladıklarını; ayrıca, Ambalajın Toplumdaki Algısını Kuvvetlendirme çalışmalarına da ağırlık vereceklerini söyledi. ASD; İstanbul Ambalaj Fuarı, Ambalaj Bülteni dergisi, Ambalaj Ay Yıldızları Yarışması ve Yaşam Boyu Eğitim faaliyetleri gibi birçok alanda yaptığı çalışmalarla Türkiye Ambalaj Sektörünün gelişmesi için hizmet vermektedir.


KİMYA 3 milyar dolar ihracat

İlk binde 53 şirket

Türkiye’de ambalaj sektörünün dünya ortalamasının üstünde bir büyüme elde ettiğine dikkat çeken Korkut şöyle konuştu: “Türkiye’de 2006’da 1,5 milyar dolar olan ambalaj ihracatımız, 2011’de 3 milyar dolara çıkmış durumda. Dünyada 180 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2011’de en çok ambalaj ihraç edilen ülkelerin başında Almanya, İngiltere, Irak, Fransa, İran, Hollanda, İtalya, İsrail, Rusya ve Yunanistan geliyor. Bu ihracatta yüzde 69’luk oranla en fazla payı plastik ambalaj alıyor. 500 milyar dolar ihracat hedeflenen 2023 yılında ise, sektör olarak hedefimiz ihracatımızı 10 milyar dolara çıkararak 30 milyar dolarlık bir sektör büyüklüğüne ulaşmak.”

Ambalajın ihracatı mümkün kılan en önemli stratejik araç olduğunu kaydeden Korkut, “Türk ambalaj sanayi, ülkedeki imalat sanayindeki genişlemeye cevap verecek durumdadır. İstanbul Sanayi Odası (İSO) en büyük 1000 şirket araştırmasında 2009 yılında 50 ambalaj sanayi şirketi yer aldı. 2010 yılında bu rakam 53’e çıktı. Bu 53 şirketin 22’si derneğimiz üyesi. Türkiye’nin en büyük 1.000 firmasının % 5,3’ü ambalaj sektöründe faaliyet göstermektedir.”

109 dolar kişi başı tüketim Ambalaj sanayinin yaklaşık 3.000 işyerinde 90.000 – 100.000 bin kişiye istihdam sağladığını hatırlatan Korkut şöyle devam etti: “Türkiye’de ambalaj sektöründe büyümek için halen büyük bir potansiyel var. 2011’de dünyada kişi başı ambalaj tüketimi 78 dolar. Bu rakam Türkiye’de 109 dolar iken, Avrupa Birliği (AB) ortalaması 250 dolar, ABD ve Kanada ortalaması 350 dolar. Ambalajın en yoğun kullanıldığı Japonya’da ise kişi başı tüketim 550 dolar oldu. Sektör olarak hedefimiz Türkiye’de kişi başı ambalaj tüketimini 2023’e kadar 300 doların üzerine çıkarmak.” Ambalaj sektörünün gelişmişliği ve kişi başına ambalaj tüketimi genel olarak “yaşam standardı ve ekonomik faaliyetlerin göstergesi” olarak da değerlendirilmektedir. Ambalaj üretiminin yaklaşık %50’sinin günlük ihtiyaç maddeleri arasında büyük ağırlıkta da gıda ürünleri olduğu ve %20 -30’unun diğer gıda dışı tüketim malları ve keza %20-30’unun ise endüstriyel ambalajlar olduğu WPO (Dünya Ambalaj Örgütü) tarafından ele alınmakta olan değerlerdir.

2014’te 600 milyar dolara yaklaşacak Dünya ambalaj sanayisindeki gelişmelere de değinen Sadettin Korkut şu bilgileri verdi: “2008’de başlayan küresel kriz sürecinden önce dünyada ambalaj endüstrisi 500 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahipti. 2009’da pazarın büyüklüğü 429 milyar dolara indi. Bundan sonra ise sektörde her yıl yüzde 3,5 büyüme kaydedildi. 2014’de sektör büyüklüğünün 597 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor.”

Kaynak azaltma çalışmaları ile sürdürülebilir üretim Bugün ambalaj üretiminde mümkün olan minimum malzeme kullanımı konusunda çok detaylı çalışmalar yapıldığına dikkat çeken Sadettin Korkut; “Böylelikle mümkün olan minimum hammadde, doğal kaynak ve ener-

ji kullanımı ile sürdürülebilir üretimi sağlıyoruz. Büyük bir üretici 10 yıl önce kullandığı hammadde ile bugün de aynı miktar hammadde kullandığı halde çok daha fazla üretim yapabilmekte ve bunun sonucunda da kaynaklarını verimli kullanarak karlılığını artırabilmektedir” dedi.

Ambalaj Atıklarına Çöp Muamelesi Yapmayalım “Ambalajlar geri dönüşebilir/geri kazanılabilir malzemelerden üretilmektedir, kesinlikle çöp değildir” diyerek sözlerine devam eden Sadettin Korkut “Tüketici olarak çoğu zaman içtiğimiz bir meyve suyunun, yediğimiz bir gıdanın veya aldığımız yeni bilgisayarımızın ambalajlarını evsel atıklarımızla birlikte aynı kutuya atarız. Oysaki kullanım sonrası oluşan ambalaj atıkları birçok sektörde ikincil hammadde olarak kullanılabilecek, maddi değeri yüksek malzemelerdir. Bizler ambalajın bu değerinin farkında olmazsak, her gün ellerimizle ülkemizin ve dünyamızın doğal kaynaklarını da yok etmiş oluruz. Günümüzde sınırlı sayıda olan düzenli depolama tesislerinin de evsel atıklarımız ile hızla dolduğu düşünülürse, daha kalıcı bir çözüm arayışı başlaması kaçınılmazdır. Ülke ekonomisine katkı ve doğal kaynakların daha verimli kullanılması için tüm değerlenebilir atıklarda olduğu gibi ambalaj atıklarını da diğer atıklardan ayrı olarak biriktirmeliyiz. Ambalaj atıklarına çöp muamelesi yapmayalım. Onların yeniden hammaddeye dönüştürülmeleri için gereğini yapalım” dedi.

Nisan 2012

41


ENERJİ

Ağaoğlu enerjide de büyüyor İnşaat sektöründe önemli projelere imza atan Ağaoğlu, enerji konusunda da ülkemizin önde gelen firmalarından biri konumunda. Ağaoğlu Enerji Grubu Genel Müdürü Ersan Gülay, enerji sektörünün son yıllarda devletin enerjide özelleştirme çalışmalarına hız vermesiyle gündeme geldiğini kaydederek, “Bizde bu sektördeki boşluğu görerek girmeye karar verdik. İş dünyasında yapılan araştırmalarda hem yatırım anlamında hem karlılığı yüksek olan sektör, enerji sektörü olarak görülüyor. Üst düzey yöneticiler arasında yapılan bir araştırmada, enerji sektörü herkesin ilk önce yatırım yapmak istediği bir alan olarak görülüyor. Öncelikle yenilenebilir enerji yatırımları konusunda firma sahibimiz Ali Ağaoğlu, 2008 yılında proje satın alarak bu işe başladı. Böylece satın alınan bu rüzgar enerjisi projesiyle sektöre adım atmış olduk. Daha sonraki süreçte pekçok projemiz oldu” diye konuştu. Ersan Gülay, “Şu anda bitmiş olan, 2010 yılında devereye aldığımız Mersin’de 33 megawat (mw) rüzgar santrali, 2011 Bandırma’da 93 mw ile toplam 126 mw’lik santrallerimiz var. Bu santraller Türkiye’nin en verimli 3 santralinden ikisi. Bu santrallerimizde kapasiteyi arttırma çalışmalarımız var. 21 mw’lik bir ek yapıyoruz. Onun dışında Bandırmada Edincik projemiz var. Şu anda imar planı için başvuru yaptık. 30 mw’lik bir proje. İzmir Seferihisar’da rüzgar projemiz var. Proje onaylandıktan sonra imar çalışmalarına başlayacağız. Rüzgar olarak toplamn 11 projemiz var. 2’si faaliyette 9’u proje aşamasında. Hem lokasyon çalışmalarımız var hemde resmi izinleri bekliyoruz. Aslında işi yapmak ölçümler ve resmi izinlerin alınmasından daha kısa sürüyor. 11 proje toplam 525 mw, hatta

42

Nisan 2012

genişlemeyle birlikte 600 mw’lik rüzgar projemiz var. Bunun 126’sı gerçekleşti, geri kalan kısmınıda 2015 yılına kadar bitireceğiz” şeklinde konuştu.

HES projleri de devam ediyor Bunların yanında Hidroelektrik santral (HES) projelerinin de olduğunu kaydeden Gülay, “Bu alanda 5 tane projemiz var. Amasya’daki 20 mw’lik projemiz başladı. 1 buçuk yıl sonra tamamlayacağız. Türbün siparişini verdik. Ayrıca Gürcistan’da 3 tane projemiz var. Buradaki kapasitemiz toplam 48 mw. Gürcistandaki projemiz içinde 30 Nisan’a kadar inşaat ruhsatımızı alacağız ve 1 Mayıs itibariyle inşaatına başlayacağız. Bingölde durusu Duru Hes 46 mw ve Apdalan Hes 16 mw, o projeleri de geliştirme sürecindeyiz. Ayrıca Şırnak’ta 79 mw’lik Yüksekkaya Hes projesi var.Yani toplam 200 mw’lik hes projemiz var. Bunun şuanda 70 mw’lik kısmının inşaatına başladık. Kalan 130 mw’lik kısmıda 2015 yılına kadar bitireceğiz. Ancak daha öncede olabilir” ifadelerini kullandı. Amaçlarının özellikle yenilenebilir enerji konusunda yatırımlar yaparak ülkenin kendi doğal kaynaklarını elektriğe dönüştürmesini sağlamak olduğunu ifade eden Gülay, “Doğalgaz bağımlılığını azaltmak, karbon emisyonlarını azaltmak, Kyoto anlaşmasına taraf oluğumuz için bu konularda ülkenin yararına olacak yeni durumlarda ortaya çıkıyor. Uluslararası anlamda karbon ticareti konusunda ülkemizin bu anlamda limitlerini aşağı çekerek kar-

Ersan Gülay

bon hakkı ticaretinde avantajlı duruma geçmeside ülkemizin yararına olacaktır” diye anlattı. Yaptğımız inşaatlarda binaların kendi enerjisini üretmeleri konusunda hayata geçirmeyi palanladığımız kojenerasyon projelermiz var diyen Gülay, “Kendi kuracağımız tesisten sağlamak için bu sistemeleri hayata geçireceğiz. Binanın hem eletriğini hem ısıtmayı, soğutmayı bu proje kapsamaında bu tesislerden sağlayacağız” ifadesinde bulundu.

Güneş enerjisi projeleri Güneş enerjisi konusunda şuanda altyapı çalışmaları kapsamında saha bulma çalışmaları olduğunu kaydeden Gülay, “Uygun yeri bulduktan sonra çalışmalara başlayacağız. Mersin’de bir saha için başvuru yaptık. Orada ölçümler yapıyoruz. Önümüzdeki yıl lisans başvurusunda bulunacağız. Güneş tarlası deniyor buna. 1 mw için 20 dönüm arazi gerekiyor. Yani amacımız 2015 yılında minimum bin mw’nin üzerinde yatırım yaparak bu alanda da hedeflerimiz gerçekleştirmek için çalışacağız” diye konuştu.


ENERJİ

Ağaoğlu ve Vestas’tan 21 mw’lik anlaşma Ağaoğlu ve Vestas şirketleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Murat Mercan ile Danimarka Krallığı Ticaret ve Yatırım Bakanı Pia Olsen Dyhr’ın katıldığı törenle iki santralde toplam 21 MW’lık kapasite artışı için anlaşma imzaladı. 4 Eylül 2010 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılan 33 MW Kurulu gücündeki Mersin RES ile 2011’de devreye alınan 93 MW kapasiteli Bandırma Şah RES’te, toplam 21 MW’lık kapasite artışı yapılmasına yönelik anlaşma, 1 Mart 2012 Perşembe günü saat 16:00’da İstanbul Point Otel’de düzenlenen ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Murat Mercan ile Danimarka Krallığı Ticaret ve Yatırım Bakanı Pia Olsen Dyhr’ın da katıldığı törenle imzalandı. İmzalanan anlaşma ile Ağaoğlu Enerji Grubu’nun toplam kurulu gücü 147 MW’a yükselirken halihazırda yıllık toplam 504 milyon kWh olan elektrik üretim miktarı da 580 milyon kWh’e çıkmış olacak. Yılda 132 milyon kWh enerji üreten ve 33 MW kapasite-

li Mersin RES’te 9 MW’lık kapasite artışı ile öngörülen yıllık üretim miktarı 166 milyon kWh olacak. 93 MW’lık Bandırma Şah RES’te ise 372 milyon kwh öngö-

rülen yıllık üretim miktarı ise 12 MW’lık kurulu güç artışıyla 414 milyon kWh’e ulaşacak. Ayrıca bu iki tesis yılda 360 bin ton karbon emisyonunu engellemiş olacak.

Siemens ve Güriş’ten Dinar’a dev rüzgar enerjisi yatırımı Siemens’in, 2.3 MW’lık ve 108 metre kanat çapına sahip türbinlerinin kullanılacağı Dinar Rüzgar Enerjisi Santrali, 50 MW kurulu gücüyle bölgenin enerji üretim kapasitesini güçlendirecek. Siemens Türkiye ile Güriş Holding A.Ş.’nin iştiraki Mogan Enerji Yatırım Holding (MEYH) A.Ş., Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde kurmayı amaçladığı yeni rüzgar santrali bölgenin enerji ihtiyacının karşılanması için büyük önem taşıyor Dinar Rüzgar Santrali’nde Siemens’in teknolojisiyle 2.3 MW gücünde tam 22 türbinin kurulumu gerçekleştirilecek. 108 metre kanat çapına sahip türbinler, özel tasarımları sayesinde düşük

ve orta güçteki rüzgarlarda bile yüksek güç üretebilme özellikleriyle farklılaşıyor. Gerçekleştirilen imza töreninin ardından bir açıklama yapan Siemens Türkiye CEO’su Hüseyin Gelis; 50 yılı aşan geçmişiyle Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlayan Güriş Holding ile uzun yıllardır pek çok alanda birlikte çalıştıklarını belirterek, Güriş’in yenilenebilir enerji vizyonununda da aynı işbirliğini sürdürmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Nisan 2012

43


ENERJİ

Rüzgar enerjisinde dünya lideri Vestas Vestas, teknolojik yenilik ve rüzgar santralleri çözümleri geliştirme, üretme, devreye alma ve yüksek performans ve yüksek kalitede bakım ile ilgili 30 yılı aşkın tecrübesi ile rüzgar teknolojisinde dünya lideri konumunda. Vestas’ın 1984 yılında ilk türbinini kurarak Türkiye’de operasyonlarına başladığını belirten Vestas Türkiye Genel Müdürü Olcayto Yiğit,2008 yılının Ocak ayında İstanbul’da yeni bir ofis kurduklarını belirtti. Yiğit, “Vestas Türkiye olarak, Türkiye’deki tüm satış, kurulum, servis ve bakım faaliyetlerini yürütüyoruz. 3 ana bölgede depo ve servis merkezlerimiz yer alıyor. Trakya Bölgesi’ni kontrol etmek amacıyla Hadımköy’de, hem Marmara hem de Ege Bölgesi’ni desteklemek için Balıkesir’in Bandırma ilçesinde servis ve bakım merkezlerimizi kurduk. Diğer bir merkezimiz ise Hatay’da bulunuyor” şeklinde konuştu. Olcayto Yiğit, “Rüzgar enerjisi sektöründe en büyük AR-GE tesisine sahip olan Vestas, her tür rüz-

44

Nisan 2012

Olcayto Yiğit

gar segmenti ve koşullarına uygun türbinler üretiyor. Düşük hızlara uygun türbinlerden tutun, şebekeye uyumlu, verimli kanat tasarımlarına sahip rüzgar türbinleri ile yüksek teknolojisini kullanan Vestas’ın Türkiye’de 2011 yılı sonundaki kurulu gücü 503 MW’a ulaştı” ifadesinde bulundu. Türkiye’de rüzgar enerjisi sektörü hızla büyüyor diyen Yiğit, “Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği verilerine göre, 2011 yılında Türkiye’nin toplam rüzgar kurulu gücü 1.799 MW’a erişti ve ülkemiz, rüzgar enerjisinden elektrik üretimini yüzde 36 artırarak Avrupa’da ilk 10’a girdi.Büyüme trendinin bu yıl da devam edeceğini öngörüyorum. Türkiye 2023 Strateji Belgesi’ne göre, 2023 yılında tüketilen enerjinin yüzde 30’unun yenilenebilir enerjiden kaynaklanması hedefle-

niyor.Bu da rüzgara bağlı kurulu gücün 20 bin MW’a ulaşması hedefini beraberinde getiriyor. Bu hedef, EPDK’nın yeni bir lisanslama sürecini başlatmasını gerektiriyor” şeklinde konuştu. Vestas olarak birinci önceliğimiz pazardaki lider konumumuzu sürdürmek ve bunu yaparken de maksimum müşteri memnuniyetini ön plana çıkarmak diyen Yiğit, “Servis organizasyonumuza büyük önem veriyoruz ve bu organizasyonumuzda büyümeye devam edeceğiz. 7/24 müşteri memnuniyeti çerçevesinde kurulmuş olan bir sistemimiz bulunuyor. Bunu daha da geliştireceğiz. Türbinlerden olabildiğince fazla yararlanabilmek için çalışmakta olan bir rüzgar santralinin servis görmesi ve etkin bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.


ENERJİ

Nabucco için kamulaştırma Nabucco Gas Pipeline International, Türkiye’de kamulaştırma çalışmasına başlayacak. Nabucco Gas Pipeline International, ‘’kamu yararı kararı’’ doğrultusunda, Türkiye sınırları içerisinde bulunan boru hattı güzergahı üzerindeki kamulaştırma çalışmalarına başlayacak. Şirketin yazılı açıklamasına göre karar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 14 Şubat tarihinde onaylandı. Güzergah kamulaştırması faaliyetlerinin başlaması için ön koşul olan bu karar, projenin kamu yararı bulunduğunu tescil ediyor. Nabucco Gas Pi-

peline International, karar çerçevesinde boru hattı rotası üzerinde bulunan istasyon ve tesisler ile ilgili kamulaştırma çalışmalarını başlatmayı planlıyor. Kamulaştırma faaliyetleri güzergahın geçeceği Ardahan, Kars, Erzurum, Gümüşhane, Erzincan, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ, Kırklareli, Malatya, Adıyaman, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak illeri ile bu illere bağlı ilçelerdeki köy ve/veya mahallelerde gerçekleştirilecek.

Shell&Turcas, madeni yağda beşinci kez lider

PETDER’in (Petrol Sanayi Derneği) açıkladığı 2011 verilerine göre madeni yağlar sektöründe lider ko-

numunu koruyan Shell & Turcas başarısını yineleyerek, toplam madeni yağlar satışında üst üste 5’inci kez pazar lideri oldu. Shell & Turcas, 2011 yılında yüzde 25.2 oranında pazar payına ulaştı. Shell, küresel ölçekte de 5 yıldır madeni yağlar pazar liderliğini sürdürüyor. Üst üste beşinci kez Türkiye pazar lideri olarak, rekor bir performansa ulaşan Shell & Turcas, PETDER’in açıkladığı 2011 yılı verilerine göre yüzde 25.2 oranında pazar payına ulaştı. Toplam madeni yağlar pazarının

yaklaşık %65’ini temsil eden Petder üyeleri içerisinde Shell & Turcas 71,1 ton yıllık madeni yağlar satış rakamı ile pazardaki en yüksek madeni yağ satışını gerçekleştirmiş oldu. Shell, Türkiye’de gösterdiği pazar performansını küresel ölçekte de yakalayarak, örnek bir başarı modeli oluşturdu. Uluslararası danışmanlık ve araştırma şirketi Kline’ın küresel madeni yağ pazarına yönelik her yıl yaptığı çalışmaya göre 5 yıldır “Dünyanın 1 Numaralı Madeni Yağ Tedarikçisi” Shell seçiliyor.

Akaryakıta ‘kaçak’ ambalaja ‘eksik’ cezası Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, hem ambalaj hem de akaryakıt sektöründe yaptığı denetimlerde onlarca firmaya yüklü miktarda ceza kesti. Bakanlık, akaryakıt istasyonlarındaki denetimlerde 1.5 milyon TL; gıda ve gıda dışı ambalaj denetimlerinde ise 267 bin TL ceza yazdı. Bakanlık, petrol ve LPG piyasasına yönelik olarak lisans, ulusal marker, kaçak tüp dolumuna yarayan aparatlar ile akaryakıt ve LPG sayaçlarının miktar ve damga denetimini yapıyor. 2011 yılında petrol ve LPG piyasasında yapılan 14 bin 815 ulusa marker

denetimi sonucu 145 marker ölçümünde aykırılık tespit edildi. Bu sayede tespit edilen kaçak akaryakıtlar, İl Özel İdarelerine teslim edilirken, uygunsuz sayaç ve tanklar mühürlendi. Kaçak akaryakıtlarla ilgili cezai işlemler ise Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından uygulandı. Geçen yıl ayrıca 74 bin 397 akaryakıt ve LPG sayacının damga ve miktar kontrolü yapıldı. 152 sayacın damgasına müdahale edildiği, bin 201 sayacın damga süresinin geçtiği, 235 sayacın da eksik akaryakıt verdiği ortaya çıktı. Nisan 2012

45


MAKİNE

Yerli vinç imalatçılarından Türk sanayisine çağrı

Ahmet Tekin Çelikbilek

TEVİD’in yapılan 1. Çalıştayında; yerli vinç imalatçılarının sesiyiz, TEVİD olarak sektörün sorunlarını tespit ettik şimdi çözüm zamanı, denetimsiz kalitesiz vinç imalatı önlenmeli… TEVİD’e imalat denetim yetkisi verilmeli, gelin hep birlikte gereksiz vinç ithalatını önleyelim , yerli vinç imalatçılarını destekleyin gibi mesajlar verildi. Denetimsiz imalatı önlemek, sektöre uluslararası standartlar getirmek amacıyla 100 milyon dolarlık sektörün yüzde 65’ini temsil eden 8 yerli vinç imalatçının kurduğu TEVİD ilk çalıştayını yaptı. Ekonomi Bakanlığı Ürün Denetim ve Güvenliği Genel Müdürü Mehmet Cömert, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Sorumlusu Abdullah İlgen’in konuşmalarıyla başlayan 1. TEVİD

46

Nisan 2012

Çalıştayı’na Kardemir, Ford ve Ereğli Demir Çelik gibi sanayinin ilk 500 kuruluştan yaklaşık 250 temsilci katıldı. Sanayiye yerli vinç kullanımı çağrısının yapıldığı 1.TEVİD Çalıştayı’nda, vinç imalat sektörünün öncelikli desteklenmesi gereken sektörler arasına alınması talep edilirken, özellikle yerli vinç alımında KDV istisnasının dışında alıcıların primle desteklenmesi çağırısı yapıldı.

Yerli Vinç İmalatçılarının Sesi Olacağız Türkiye Elektrikli Vinç İmalatçıları Derneği Başkanı Ahmet Tekin Çelikbilek, sektörde standartlara uygun imalat yapmayan firmaların denetlenerek, imalat koşullarının iyileştirilmesi ya da men cezası ile karşı karşıya kalmalarını sağlayacak yasal yetki düzenlemeleri yerleştirmeyi amaçladıkla-


MAKİNE

rını söyledi. TEVİD’e imalat denetim yetkisinin verilmesinin sektörün standartlarını arttırması yönünde olumlu ilk adımı olacağını belirten Çelikbilek şunları söyledi. “Sektörde şimdiye kadar kalitesiz ithal ürünlerin Türk pazarına fazlasıyla girmesinin ve haksız rekabet şartlarının altında güç birliğinden, örgütlenmeden uzak; denetimsiz imalat, bilinçsiz imalatçı ve bilinçsiz alıcılar yattığı kanaatindeyiz. Bu amaçla yerli vinç imalatçılarının sesi olmak üzere bir araya geldik.”

Gereksiz Lüks İthalat Önlenebilir Vinç sektörünün geçen yılı 2010’a göre daha başarılı bir yıl olarak geçirdiğini hatırlatan Çelikbilek, “ülkede istikrar ve yatırım olduğu zaman sanayinin görünmeyen kahramanları vinç sektörünün de önü açılıyor” dedi. Türkiye’de yabancı marka bağımlılığı nedeniyle geçen yıl yaklaşık 60 milyon dolar civarında ithalat yapıldığını söyleyen Çelikbilek, 2010’da 47 milyon 573 bin dolar ihracat gerçekleştirilirken 164 milyon dolarlık ithalat yapıldı-

ğına, 2011’de ise 98 milyon 700 bin dolar ihracata karşılık 204 milyon dolar ithalat yapıldığına dikkat çekti. Son 2 ayda yaklaşık 8 milyon dolarlık vinç ithalatı yapıldığının altını çizen Çelikbilek şöyle devam etti: “Bu siparişleri bizler alsaydık sektör adına 2012 daha iyi başlayacaktı. 2012 yine kolay bir yıl değil. Yine de 2011’den daha iyi olacağını umuyorum. Vinç sektörü olarak 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye’nin vinç ithalatı yerine yerli vinç kullanımıyla dış ticaret açığının kapatılmasında önemli bir katkısı olacağı kanaatindeyiz.”

gezer köprülü ve portal vinç imalatçılarını derneğimiz çatısı altında buluşmaya çağırıyorum. Yerli imalatçılar olarak sorunlarımıza hep beraber çözüm geliştirelim endüstrinin belkemiği sektörümüzün önünü uluslararası platformlara gelin birlikte açalım” dedi.

Sorunları Tespit Ettik Şimdi Çözüm Zamanı Çelikbilek, “Dernek olarak 1,5 yıllık yolculuğumuzda sanayinin belkemiği olan vinç imalat sektörünün sorunlarını tespit ettik. Şimdi çözüm zamanı. Yerli vinç sektörünün desteklendiğinde sektörü dünya standartlarına taşıyacağımıza inanıyoruz. TEVİD çatısı altında sorunlarımızı birlik beraberlik içinde çözmek birincil hedefimiz… Yurt içinde her türlü vinç,

Nisan 2012

47


MAKİNE

TCDD için Türkiye’nin en büyük süpürgesini üretti Dünyanın bir çok ülkesinde demiryollarının temizliğini yapan makineyi, TCDD için Sakarya’nın Karasu ilçesinde faaliyet gösteren bir Türk şirketi üretti. Sakarya’da endüstriyel temizlik makineleri ve sistemleri alanında faaliyet gösteren Tektem, demiryollarının kullanılmak üzere TCDD için Türkiye’nin en büyük süpürgesini üretti. Tektem Makine Genel Müdürü Hamit Bektaş, yüksek vakumlu ray temizlemem makinesinin proje üretimi 1 yıl içinde tamamladıklarını ve TCDD’ye teslim ettiklerini söyledi. Bektaş, “Demiryolları hattında derz ve hendeklerde oluşan; taş, toprak ve çöpler kürek ile temizleniyor. Bu da çok zor ve zaman alıyor. Dünyanın bir çok ülkesinde demiryolu hatlarının temizliği yüksek vakumlu temizlik makineleri ile yapılıyor. Biz de TCDD için bu makineyi yerli olarak yaptık. 24 metre boyunda ve Türkiye’nin en büyük yüksek vakumlu temizlik makinesinin üretimini 1 yılda tamamladık. Sakarya Karasu’da bulunan fabrikamızda ürettik ve TÜVASAŞ Adapazarı tesislerinde montajını tamamladık” diye konuştu. Basınlı yıkama da yapıyor Makine yaklaşık 15 metreküplük bir depo hacmi ve 100 bin vatlık emiş gücü ile demiryolu hattında derz ve hendeklerde zamanla biriken taş, toprak ve çöpleri kısa sürede hava ile toplayıp kendi tankına aldığını aktaran Bektaş, “Bu makineyi arıca su birikintilerini de çekebiliyor. Yaklaşık 20 santim çapında emiş borusu sayesinde 20 santimden geçebilecek taş, toprak gibi her türlü çöp ve atıkları temizlenebiliyor. Temizlenen yerde su ile yıkama yapmak gerekiyorsa 5 tonluk su tankı sayesinde bunu da yapabiliyor. Bu temizleme aracını karayolları için de projelendirmeyi planlıyoruz. Bu konuda AR-GE çalışmalarımız devam ediyor” açıklamasını yaptı.

48

Nisan 2012

Tektem Makine Genel Müdürü Hamit Bektaş, karayolları için de böyle bir ürün geliştirmek için çalışmalarını yürüttüklerini söyledi.


MAKİNE

Pompa sistemleri sektörünün dev kuruluşundan üniversite öğrencilerine armağan!

WILO, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde “Pompa teknolojileri Eğitim Merkezi” kurdu Dünyanın en büyük pompa ve pompa sistemleri markalarından biri olan WILO, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) “Pompa Teknolojileri Eğitim Merkezi” kurdu. WILO’nun YTÜ’ye armağan ettiği eğitim merkezinin 9 Mart 2012 tarihinde gerçekleşen açılışını, WILO Pompa Sistemleri A.Ş. Genel Müdürü Ercüment Yalçın ile YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek yaptı. Türkiye’de bu yıl 20. yılını kutlamanın heyecanını yaşayan WILO, eğitim merkezlerini üniversitelere de taşıyor. Pompa sektöründe teknik eğitime en çok önem veren marka olarak dikkat çeken WILO Türkiye, TuzlaOrhanlı’daki yeşil binasında faaliyete geçen uygulamalı eğitim merkezinden sonra üniversitelerde de pompa laboratuvarı kurmaya başladı. İlk olarak İstanbul Beşiktaş’taki Yıldız Teknik Üniversitesi’nde hayata geçen “Pompa Teknolojileri Eğitim Merkezi”nin açılışına WILO Pompa Sistemleri A.Ş. Genel Müdürü Ercüment Yalçın, YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek ile YTÜ öğretim görevlileri, öğrencileri ile sektör profesyonelleri katıldı. Açılışta Genel Müdür Ercüment Yalçın, WILO Türkiye olarak eğitime verdikleri önemi belirterek “Bildiğiniz gibi sektörümüzde eğitimin çok önemli olduğunu çeşitli platformlarda dile getiriyoruz ve bu konuda gerek merkezimizde gerekse il il dolaşarak verdiğimiz seminerlerle bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. Şimdi çıtayı biraz daha yukarı taşıyarak teknik eğitimin yanına uygulamalı eğitimleri de koyuyoruz. Yıldız Teknik Üniversitesi ile yaptığımız işbirliği ile geleceğin mühendislerinin teorik bilgilerini uygulamalı eğitimlerle pekiştirmeyi, böylece bilgi ve başarı seviyelerinin

artırmasına destek olmayı hedefliyoruz” dedi. Üniversite-Sanayi işbirliği çerçevesinde WILO’nun YTÜ’deki özellikle mühendislik fakülteleri öğrencileri için kurduğu “Pompa Teknolojileri Eğitim Merkezi”nde; sirkülasyon pompaları, endüstriyel hidrofor grupları, domestik hidroforlar ve

kontrol panoları gibi bir çok konuda öğrenciler, çalışır pompalar üzerinde eğitim alacak. 100 bin TL’lik bir yatırımla hayata geçirdiği “Pompa Teknolojileri Eğitim Merkezi”ni YTÜ’ye armağan eden WILO Türkiye, aynı eğitim merkezini farklı üniversitelere de kurmayı planlıyor.

Nisan 2012

49


ÜNİVERSİTE-SANAYİ

İTÜ’DE 600 bin Dolar değerinde otomasyon laboratuarı kuruyor Dünyanın en büyük endüstriyel otomasyon şirketlerinden Rockwell Automation, Türkiye’de yaptığı yatırımlar ve özel projeler ile adından söz ettiriyor. Mayıs ayında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 600 bin dolar değerinde endüstriyel otomasyon, motion kontrolü ve safety laboratuarı kuracak olan Rockwell Automation, kurumsal sosyal sorumluluğunu yerine getirerek iş hayatına atılmadan önce geleceğin mühendislerine otomasyon sistemlerinin nasıl uygulandığının öğretilmesine katkıda bulunacak. Türkiye’de 1997 yılında kurulan ve ABD’nin otomasyon konusunda lider şirketi Rockwell Automation, Türkiye’de hem global markalara hem de 2008 yılından beri yerli markalara hizmet veren fabrika otomasyonlarında lider bir şirket. Dünyada 80’den fazla ülkede faaliyet gösteren, 6 milyar dolar global cirosuyla hızla büyümeye devam eden ve 21.000 kişiye istihdam sağlayan Rockwell Automation, aynı zamanda dünyanın en büyük endüstriyel otomasyona ve bilgiye adanmış şirketi unvanına sahip. Komple bir tesis otomasyonundan yönetim bilgi sistemlerine kadar geniş bir yelpazeye sahip olan sistem ve çözümleri sunan Rockwell Automation, tüketici ürünleri imalatı ve ağır sanayi alanlarında hemen her tür endüstriye çözüm üretiyor. Otomasyon sektöründe yazılım geliştirmeye de önem veren Rockwell Automation Türkiye, sadece kontrol yazı-

50

Nisan 2012

lımlarını değil aynı zamanda yönetim, üretim, planlama, optimizasyon, kalite ve performans yazılımları da üretmekte.

Rockwell Automation Türkiye olarak en hızlı büyüyen ülke ödülü Rockwell Automation merkezi yönetimi, 2011 yılında Rockwell Automotion Türkiye’yi en hızlı büyüyen ülke olarak ödüle layık gördü. Bu sayede Türkiye’deki yatırımlarını artırdıklarını belirten Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Cenk Ceylan konuyla ilgili şu açıklamaları yapıyor; “Gerçekleştirdiğimiz büyüme performansı ile Rockwell Automation Türkiye olarak dünya merkezinin ilgi odağı haline geldik ve Rockwell Türkiye olarak en hızlı büyüyen ülke ödülünü aldık. Geliştirdiğimiz otomosyon sistemleri Türkiye’de farklı sistemler ve farklı markalar ile entegre olarak çalışabilme özelliğine sahip. Bu sayede çalıştığımız müşterilerimize hem maliyet avantajı sağlıyoruz hem de istenilen her ihtiyaca yönelik hizmetler sunabiliyoruz. Türkiye’de ilk olarak global markalara hizmet vererek çalışmalarımıza başladık. 2008 yılından beri ise Türkiye’nin önemli markalarına hizmet vermekteyiz. Büyük müşterilerimiz arasında dünya devleri Coca Cola,Good Year,P&G, Nestle, Unilever gibi

Cenk Ceylan

önemli firmalar yer alıyor. Tüm bu çalışmalarımız ile merkezimiz ABD tarafından onaylanan 600 bin dolarlık bir laboratuvar bağışının İTÜ’ye yapılması konusunda da onay aldık.”

İTÜ’ye yeni otomasyon laboratuarı 2011’de 6 milyar dolar global cirosuyla faaliyet gösteren Rockwell Automation, Türkiye’de yaptığı desteklerini de artırıyor. Türkiye’nin büyüme potansiyelini gören ve Türkiye’deki teknik eğitimin kalitesini önemseyen Rockwell Automation, 600 bin dolarlık bir yatırımla İTÜ’de otomasyon laboratuarı kuruyor. Mayıs ayında hayata geçirilecek proje yatırımıyla birlikte üniversite öğrencileri, uygulamalı olarak otomasyon sistemlerinin işleyiş şekillerini öğrenebilecek.


ÜNİVERSİTE-SANAYİ

Aktaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şahap Aktaş:

“Üniversite Sanayi İşbirliği Türkiye’nin Büyümesi için gerekli Hava süspansiyon körüğü üretiminde dünyanın en büyük firmalarından bir tanesi olan Aktaş Holding, kuruluş yeri Bursa’da Uludağ Üniversitesi ile “Üniversite Sanayi İşbirliği Protokolü” imzaladı. Dünyanın dört bir yanında üretim tesisleri bulunan, 80’den fazla ülkede ürünleri satılan, bağımsız yedek parça grubunda dünyanın en geniş ürün gamına sahip, küresel güveni, yerel samimiyetle birleştiren, hava süspansiyon körüğü sektöründe Türkiye’de lider, dünyada da ilk üç firma arasında bulunan Aktaş Holding ile Uludağ Üniversitesi arasında işbirliği protokolü törenle imzalandı. Uludağ Üniversitesi Rektörlük Tören Salonu’nda yapılan protokol törenine Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamil Dilek, ÜSİGEM Genel Müdürü Prof.

Dr. Sedat Ülkü, Aktaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şahap Aktaş, iş dünyası temsilcileri ve çok sayıda akademisyen katıldı. Törende ilk konuşmayı yapan Üniversite Sanayi İş Birliğini Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr. Sedat Ülkü, üniversite ve sanayi arasında yapılması gereken işbirliğinin çok önemli olduğunu ifade ederek; “Özellikle akademik birikim ve sanayideki uzmanlık bir araya geldiğinde büyük bir sinerji doğuyor. Bugün Aktaş Holding ile yapacağımız

protokol ile üniversite öğrencilerine staj, AR-GE konusunda karşılıklı bilgi alışverişi, sanayicinin iş geliştirme süreçlerine bilgi destekleri ve öğrenciler için firma gezileri gibi birçok alanda işbirliği başlatıyor olacağız” dedi.

Üniversite Sanayi işbirliğinde örnek bir çalışma Sabancı Üniversitesi ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası işbirliği ile oluşturulan Bilişim Teknolojileri Meslek Edindirme Programı – BİTMEP gençlere yeni bir pencere açıyor Sabancı Üniversitesi ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), gençlere istihdam yaratmaya yönelik örnek bir çalışmaya imza attı. Üniversite sanayi işbirliğine güzel bir örnek oluşturan çalışma “Bilişim Teknolojileri Meslek Edindirme Programı – BiTMEP” adını taşıyor. BİTMEP, sanayi odaları, üniversite, özel şirket ve eğitim ile ilgili faaliyet gösteren vakıflar olmak üzere çeşitli oluşumların bir araya gelerek oluşturdukları sinerji ile toplum yararını gözeten önemli çalışmaların hayata geçirilmesine hem iyi bir örnek hem de bu örneğin Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılması bakımından da önemli. BİTMEP, lise mezunu

gençlere meslek, bilişim sektörüne de iş gücü kazandırmak amacıyla kurulmuş bir program. Matematik altyapısı bulunan gençlerin 6 aylık bir dönem sonucunda yazılım altyapısı kazandırılarak sektöre iş gücü sağlanması, işsiz gençlerin istihdam edilmesi hedefleniyor.

BİTMEP’in ilk tohumu, Bursalı işadamı Osman Canik’in harekete geçmesi ve inisiyatifi ile atılmış. BTSO’nun finansal desteği sağlanmış, Sabancı Üniversitesi Bilişim Teknolojileri Yüksek Lisans Programı öğretim üyeleri verilen eğitimin tasarım ve uygulamasını gerçekleştirmiş, BTSO Eğitim Vakfı (BUTGEM) Eğitim Merkezi’nde de ilk olarak 40 gencin eğitimine 2011 Ekim’de başlanmış. Matematik alt yapısı güçlü olan lise mezunu her gencin başvurabileceği programa kabul edilmek için yazılı ve sözlü sınavda başarılı olmak şartı aranıyor ve her dönem yalnızca 40 öğrenci kabul ediliyor.

Nisan 2012

51


TEKNOLOJİ

Avea 2011’de hat-trick yaptı Avea, düzenlediği değerlendirme toplantısı ile 2011 finansal sonuçlarını açıkladı. Elde edilen sonuçlar açısından değerlendirildiğinde, 2011’in Avea için hat-trick yılı olduğunu belirten Avea CEO’su Erkan Akdemir;“2011’de her sahada oynadık ve kazandık. Faturalı abone sayısında yüzde 20, toplam abonede yüzde 10 büyüdük. Toplam abone tabanımız 12,8 milyona, faturalı abone tabanımız ise 5,6 milyona yükseldi. Faturalı abone oranımız, 2010’da yüzde 40’dan, 2011 sonu itibariyle yüzde 44’e yükseldi. Sektörün en yüksek faturalı hat oranına sahip şirketiyiz. 2011’de yenilikçi tekliflerimizle, sektörümüzde çığır açarak, cebe dost olmaya devam ettik. Bunun karşılığını da numara taşımada liderlik koltuğunu oturarak gördük” dedi. GSM sektörünün en genç ve dinamik operatörü Avea; 2011 yıl sonu finansal rakamlarını, Avea CEO’su Erkan Akdemir ve Türk Telekom Grubu CEO’su Hakam Kanafani’nin ev sahipliğinde Çırağan Otel’inde düzenlenen basın toplantısı ile açıkladı. 2011 yılında gelirlerini yüzde 16 oranında artırarak 3081 milyon TL’ye çıkaran Avea, numara taşımada da net 626 bin kişilik kaza-

nımla liderlik koltuğuna oturdu. Avea, yılın son çeyreğinde abone başına konuşma süresini bir önceki yıla göre yüzde 18 artırarak 269 dakikadan 316 dakikaya çıkararak, en çok konuşturan operatör unvanını 2011 yılında da korudu. Avea, 2011 yılının son çeyreğinde de 300 bin yeni abone kazanarak, toplam abone sayısını 12,8 milyona yükseltti.

316 dakika ile Türkiye’nin en çok konuşturan operatörü Avea, 2011 yılında faturalı abone sayısında yüzde 20, toplam abonede yüzde 10 büyürken, faturalı abone oranını yüzde 44’e çıkararak sektörde en çok faturalı aboneye sahip operatör oldu. 12,8 milyon abonesinin 5,6 milyonu faturalılardan oluşan Avea’nın faturalı abone sayısı ve gelirlerdeki artışla abone başına aylık gelir rakamı (ARPU) ise yıllık ortalama 18.6 TL’den 20.4 TL’ye çıktı. 2011 yılında, bir önceki yıla oranla faiz amortisman vergi öncesi kârlılığını (EBITDA) yüzde 15 artırarak 383 milyon TL’ye yükselten Avea, bağlı bulunduğu grubun hedeflerine de kritik anlamda katkı sağlamış oldu. Data geliri yüzde 146 yükseldi 148 milyon TL’lik 3G yatırımı

Erkan Akdemir

Hakam Kanafani

ile 3G kapsamını yaklaşık yüzde 80’e çıkartan Avea’nın data geliri ise bir önceki yıla göre yüzde 146 artış ile 220 milyon TL olarak gerçekleşti. Türk Telekom Grubu CEO’su Hakam Kanafani: “Mobil müşteride 1,1 milyon net yeni müşteri kazanıldı” Basın toplantısında yaptığı konuşmada Avea’nın; 2011 yılında gelirlerini yıldan yıla yüzde 16 artırdığını ve mobil pazardaki yoğun rekabete rağmen, faaliyet performansını iyileştirdiğini vurguladı. Hakam Kanafani, “Mobil müşteri tabanımızı 2011 yılında 1,1 milyon net yeni müşteri kazanarak yüzde 10 artırdık” dedi.

Avea uzun vadeli fayda peşinde Her Eve, Herkese Çok Hızlı İnternet konulu 6. Telekomünikasyon Zirvesi’nde Türkiye’de yapılması gerekenlerin masaya yatırıldığı oturumda Avea CEO’su Erkan Akdemir: “Tüketicilere uzun vadede sağlayacağımız faydaya odaklanmalıyız, bu da rekabetin yenilikçi hizmetlere odaklanmasıyla olacak” 6. Telekomünikasyon Zirvesi, “Her eve, herkese çok hızlı internet” ana temasıyla, 16 Mart Cuma günü İzmir Crowne Plaza Oteli’nde gerçekleşti. Zirve kapsamında, telekomünikasyon sektörünün liderleri, Türkiye’de yüksek hızlı inter-

52

Nisan 2012

netin geniş kitlelere yayılabilmesi için yapılması gerekenleri tartıştı. Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği’nden (TELKODER) tarafından organize edilen toplantıya, yurt dışından da çok sayıda kamu ve özel sektör temsilcisi katıldı. Türkiye’de 2023 yılında 14 milyon haneye 1Gbit erişim sağlanabilmesi için yapılması gerekenler, yatırım modelleri, AB ve diğer ülke uygulamaları, başarılı ve başarısız örneklerin tartışıldığı oturumda, konuşma yapan Avea CEO’su Erkan Akdemir, günümüzde artık hem dünyada hem

de ülkemizde mobil iletişim sektörünün gündemine datanın oturduğunu belirterek, “Kendi şebekemize baktığımızda, 2011’de data trafiğimizin yüzde 250 arttığını, bir başka ifadeyle 2010 yılındaki değerin 3,5 katına çıktığını görüyoruz” diye konuştu.


TEKNOLOJİ

160 bin aracı takibe aldı, hedef 200 bin Araç takip sistemleri üreticisi Arvento araç takibi yaptığı ülke sayısını 35’e, takip sayısını ise 200 bine çıkarmayı hedefliyor. Şirket kurulduğundan itibaren geçen 9 yılda 140 bini Türkiye’de olmak üzere toplam 20 ülkede 160 bin aracı yakın takibe aldı. Arvento Mobile Systems Genel Müdürü Özer Hıncal, “Aralarında Mısır, Suriye, Iran, Arap Yarımadası, Türk Cumhuriyetleri, Moldova ve Romanya’nın da bulunduğu 20 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ciromuzun yüzde 10’u ihracattan kazanıyoruz. 3 yıl sonra bu raka-

mın yüzde 50 olmasını planlıyoruz” dedi. 20 ülkede gerçekleştirdikleri faaliyetler ile ilgili bilgi veren Hıncal, Türkiye’den sonra Azerbaycan’da da pazarın önemli bir bölümüne sahip olduklarını vurguladı. Dünya pazarında da önemli oyunculardan biri haline geldiklerini belirten Özel Hıncal, “Ruslar, araç takip sistemini yoğun olarak kullanıyor çünkü araçlar sürekli çalınıyor. Arap dünyasında suiistimaller ve Afrika’da güvenlik sorunları nedeniyle artık bu bölge-

Özer Hıncal

deki şirketler de araç takip sistemlerini tercih etmeye başladı” dedi.

Türkiye’nin yıldızı parlayan iş kolu: Sap Danışmanlığı

Medyasoft, hazırladığı eğitimlerle yüzlerce gence yeni iş fırsatları yaratmaya devam ediyor. Dünya genelinde 120 ülkede 109 bin şirketin kurumsal kaynak planlamasında vazgeçilmezi olan SAP için

2006 yılında kurduğu SAP Akademi ile danışmanlık eğitimine başlayan Medyasoft, sektöre 770’den fazla danışman kazandırdı. Dünya devlerinin yazılım ve donanım çözümlerini kişi ve kurumların hizmetine sunan, hazırladığı katma değerli eğitimleriyle pazarda fark yaratan Medyasoft, SAP danışmanlık eğitimleriyle yeni iş fırsatları yaratmaya devam ediyor. Kurumsal iş çözümleri alanında dünya lideri olan SAP için 2006 yılında ‘SAP Akademi’ çatısı altında danışman yetiştirmeye başlayan Medyasoft, sektöre 770’den fazla danışman kazandırdı. Kurumsal kaynak planlamasında dünyada 109 bin, Türkiye’de ise binin üzerinde şirketin geleceğini SAP çözümleriyle planladığını vurgulayan Medyasoft Eğitim

Projeleri Müdürü Hayrettin Üçüncü, “Şirket ve kurumların bir anlamda geleceğine yön veren SAP uygulamalarının, projelendirilmesi, tüm şirket içine yaygınlaştırılması, sürecin yönetilmesi SAP uygulama ve teknoloji danışmanları tarafından yapılıyor. Türkiye’de gıda, otomotiv, perakende, finans, bilişim ve kamunun de yer aldığı öncü kuruluşların yüzde 85’i süreçlerini SAP üzerinden yürütüyor. Büyük ölçekli şirketlerin yanı sıra orta ve küçük ölçekli şirketlerin de operasyonlarını daha iyi yönetmeleri, karlılıklarını artırıp, sağlıklı bir büyüme yakalamaları için eşsiz bir fırsat sunan SAP’nin uygulama ve teknoloji danışmanları dünyada ve Türkiye’de IT başta olmak üzere 25 sektörde istihdam şansı buluyor” açıklamasını yaptı.

Bulgar devine Turkcell talip Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ, Bulgarian Telecommunications Company AD’nin (Vivacom) yüzde 93,99 oranında hissesinin satın alınması için teklif verilmesini kararlaştırdı. Turkcell’in Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yayımlanan açıklama-

da, ‘’Şirketimiz Yönetim Kurulu, Bulgaristan’da faaliyet gösteren telekom operatörü Bulgarian Telecommunications Company AD’nin (Vivacom) yüzde 93,99 oranında hissesinin satın alınması için teklif verilmesine karar vermiştir’’ denildi.

Nisan 2012

53


PERAKENDE

Onur Market’in Bomonti Mağazasını Mustafa Sarıgül açtı Alışverişte Onur Sözü’ sloganını ilke edinen Onur Market’in ŞişliBomonti’deki 51. mağazasını Şişli Belediyesi Başkanı Mustafa Sarıgül açtı. Sarıgül, binlerce kişiye istihdam olanağı sağlayan Onur Market’in Şişli halkına hizmet verecek olmasından dolayı mutlu olduklarını söyledi. Bünyesindeki Onur Market ve Onurex zincirleri ile yerel perakendenin öncüsü ve sözcüsü olmayı hedefleyen Özen Grup, hizmet ağını genişletmeye devam ediyor. Gıda perakendeciliğine 1997 yılında İstanbul- 4. Levent’te açtığı ilk Onur Market mağazasıyla başlayan Özen Grubu’nun Şişli-Bomonti’deki mağazası törenle hizmete açıldı. Bomonti Mağazası’nın açılış törenine Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Şişli Belediye Meclis Başkanı Bayram Özata, Özen Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Özen, Özen Grup Yönetim Ekrem Özen, Özen Grup CEO’su Cemal

Özen, Onur Market yöneticileri ve çok sayıda davetli katıldı. Onur Market Şişli’de fark yaratacak Açılış töreninde konuşan Şişli Belediye Meclis Başkanı Bayram Özata, Onur Market’in bölgede çok iyi hizmet vereceğini inandığını belirtirken, Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ise, binler-

ce kişiye istihdam sağlayan Onur Market’in Şişli halkına hizmet verecek olmasından dolayı mutlu olduklarını söyledi. Onur Market’in hizmet kalitesine güvendiğini anlatan Sarıgül, “Bomonti’de açılan Onur Market’in hizmet kalitesi ile ilçemizde fark yaratacağına inanıyorum” dedi.

Sabancı Carrefour’daki durumunu değiştirmek istiyor Sabancı Holding CEO’su Zafer Kurtul, 2012 yılında perakende sektöründe büyümek istediklerini, Carrefour’daki mevcut durumlarını değiştirmek istediklerini belirtti. Holding’in Yıllık Paylaşım Toplantısı’nda konuşan Kurtul, 2011’de perakende sektöründe satışlarını yüzde 17, faaliyet karlılıklarını ise yüzde 70 arttıklarını açıkladı ve “Carrefour’daki mevcut durumumuzu değiştirmek istiyoruz. Bu süreçte görüşmelerimiz olacak. Ne olacağına değerlendirmelerimiz sonrasında bakacağız. Nasıl olacak, bakıp göreceğiz. Gıda perakende sektöründe büyümek istiyoruz. Organik ve inorganik büyümeleri değerlendirmek isteriz” dedi. Kurtul, gazetecilerin Sabancı

54

Nisan 2012

Holding’in Migros’la ilgilenip ilgilenmediği yönündeki sorularına ise net yanıt vermeyip, organik ve inorganik büyümelere açık olduklarını yineledi. Sabancı Holding, 2011’de CarrefourSa ve DiaSA ile organize gıda perakendeciliği alanında 3. büyük şirket konumunda olduklarını da açıkladı. Yıllık Paylaşım Toplantısı’nda, 2011’de konsolide net satışların 22.9 milyar dolar olduğu, 2010’a kıyasla satışların yüzde 17 arttığı da belirtildi. Şirket konsolide net karı 4.3 milyar TL olurken, bankacılık sektörü dışındaki faaliyet kârı 1.1 milyar TL oldu. Kurtul, şirketin 2011’de bankacılık dışı sektörlerde yüzde 70 kâr

Zafer Kurtul

ettiğini açıkladı. Sabancı Holding’in 2011’deki özkaynak artışı ise yüzde 29’un üzerinde bir artışla, 14 milyar TL’ye yaklaştı. Şirketin İMKB’de işlem gören 12 şirketinin, borsanın piyasa değerinin yüzde 12’sine denk geldiği de ifade edildi. Sabancı Holding’in net aktif değeri ise 13 milyar dolar olarak gösterildi.


PERAKENDE

AVM’ler tehdit altında E-ticaret ile oyunun kuralı artık değişiyor. Türkiye AVM Potansiyeli Raporu’na göre; Türkiye’de aktif 265 AVM bulunuyor. 55 il ise henüz AVM ile tanışmadı. 2012 yılında 40 yeni AVM’nin açılması beklenirken, bu sayının 2013 yılında 29’a, 2014 yılında ise 13’e düşmesi bekleniyor. 2012 yılı Şubat ayı itibarıyla Türkiye genelinde var olan 288 AVM’nin 23 tanesi AVM fonksiyonunu yitirerek toplam rakamı 265’e düşürdü. Bu durum sektörün bir yandan büyürken, bir yandan da kan kaybettiğini ortaya koydu. Çoğunluğu

İstanbul’da olmak üzere Ankara ve Kocaeli illerinde alışveriş merkezleri fonksiyonlarını yitirdiler, kapandılar veya başka amaçlarda kullanılmak üzere dönüştürüldüler. İllere göre bakıldığında İstanbul’un 81 aktif alışveriş merkezi ile lider olduğu görülüyor.

Osmaniye ve Bilecik ilk kez Bu yıl ilk kez AVM açılan iller, Osmaniye ve Bilecik. Sunulan raporda İstanbul’da hâlâ AVM ihtiyacı olduğu belirtiliyor. Kağıthane, Küçükçekmece, Bağcılar,

Sultangazi, Gaziosmanpaşa, Fatih, Ataşehir, Beyoğlu, Avcılar ve Güngören ihtiyacı olan ilçeler. E-ticaretin ülkemizde gelişmesi ile AVM’lerin tehdit altında olduğuna da değinilen raporda; AVM’lerin değişime ayak uydurmak zorunda olduğu belirtildi.

Creavit’ten tüm hanımlara 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için Creavit’in hediye önerisi, birbirinden farklı renk ve modeldeki Minimal Lavaboları... İster geleneksel Türk hamamının o şık kurnalarını özleyin, ister kıpkırmızı bir kalp hep elinizin altında bulunsun isteyin, ister siyahın asaletinde berrak suyun akışını gözlemleyin. Ya da Victoria dönemindeki gibi derin bir porselen kâsenin önünüzde durduğunu ve yüzünüzü her sabah orada yıkadığınızı hayal edin. Cetvelle çizilmiş gibi düzgün hatları da olabilir düşlediği-

niz lavabonun, dairesel, dörtgen veya elipsoid bir şekli de. Dahası, kadına has görsel estetik arayışınıza da yanıttır her biri. Minimal Lavabolar uyumlu banyo mobilyaları ve armatürlerle kullanıldığında son derece ergono-

mik bir ürün. Üstelik bu uyum sadece montajda değil, kullanımda ve dekorasyonda da geçerlidir. Hijyene ve temizliğe önem verenler için kolaylık, lavaboların da modası olduğunu bilenler için şık bir dekorasyon tercihidir. Hangisi beğenilerinize hitap ederse etsin, Creavit’in bu set üstü Minimal Lavabolar’ından biri mutlaka sizin için. Neden? Çünkü siz kadınsınız, zarifsiniz, yuvayı yapan dişi kuş ve hep en iyisi için çabalayan annesiniz.

Dünyanın en büyüğü Türk şirketini satın aldı Ciro liginde dünyanın en büyük şirketi olan Walmart, Türk şirketi GAAT’ı satın aldığını duyurdu. GAAT’ın ürettiği George marka konfeksiyon ürünleri, Walmart’ın İngiltere’de sahip olduğu 532 mağazalı Asda adlı marketlerde satılıyor. Dünyanın en büyük şirketi Walmart, Türkmen Grubu’na ait GAAT’ı satın aldı. Türkmen Grup Yönetim Kurulu Başkanı Atila Türkmen, Türkiye, Mısır ve Sri Lanka’daki 80 üreticiyle Walmart’ın İngiltere’deki süpermarketi Asda’nın konfeksiyon markası George için üretim yaptıkları-

nı söyledi. 421 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın en büyük şirketi olan Walmart, Türk tekstil şirketi GAAT’ı bünyesine kattı. Walmart’ın İngiltere’deki süpermarket zinciri Asda’nın konfeksiyon markası George, Türkmen Grup’a ait tedarik zinciri yönetimi şirketi GAAT’ı bünyesine katmak üzere anlaşma imzaladıklarını açıkladı. Satış fiyatı açıklanmazken, hisse devrinin yılın ikinci yarısında tamamlanacağı ifade edildi. Süpermarket modasının öncü markası olan George, tasarım ürünü giysileri yüksek kalite ve uygun fi-

yatla satmasıyla tanınıyor. İngiltere genelinde 532 Asda süpermarket zincirinde satılan George ürünlerine, internet üzerinden de ulaşılabiliyor. Nisan 2012

55


GIDA-TARIM

Cadde ve sokaklarda pazar devri kapanıyor Cadde ve sokaklara gelişigüzel kurulan semt pazarları hem araç hem de yaya trafiğini olumsuz etkiliyor. Bugüne kadar belediye başkanlarının uhdesine verilen ‘pazaryeri açma ve kaldırma’ yetkisi, 15 Mart’ta yürürlüğe girecek ‘Pazar Yerleri Yönetmeliği’ ile sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğu komisyona devrediliyor. Yönetmelikle artık cadde ve sokaklara semt pazarı açılamayacak. Kayıt dışılığın da önüne geçilmesini hedefleyen yönetmeliğe göre, sokak aralarında seyyar sebze ve meyve satışı da yasak. Uygulama yaklaşık 330 bin pazarcıyı ve 3 bin 150 belediyeyi etkiliyor. Türkiye Sebzeciler Meyveciler ve Seyyar Pazarcılar Federasyonu Başkanı Mehmet Çakman, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile sektör temsilcilerinin yönetmelik üzerinde uzun süre çalıştığını kaydetti. Çakman şu bilgileri verdi: “Önceden mahalle muhtarları pazaryeri istiyordu, belediye başkanı da ‘şuraya kurun’ diyordu. Artık bu uygulama son buluyor. 5957 sayılı Haller Yasası’na istinaden hazırlanan ‘Pazaryerleri Yönetmeliği’ ile pazaryeri kurmak belediye bünyesinden belediye başkanının veya başkan vekilinin başkanlığında kurulacak bir komisyon marifetiyle yapılacak. Semt pazarları kurma ve kaldırmaya karar verecek komisyon, illerde Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME),

tarım müdürlüğü, sağlık müdürlüğü, meslek odası, mimarlar odası, tüketicileri koruma derneği gibi 8 kurum başkanının katılımıyla kurulacak. Sivil toplum temsilcilerinin ağırlıklı olarak bulunacağı komisyon, pazaryerindeki esnafların kayıtlı mı değil mi, vergi mükellefi olup olmadığını da inceleyecek.” Türkiye’de 330 bini tezgâh sahibi olmak üzere pazarcılığın bir milyona yakın istihdam oluşturduğuna dikkat çeken Çakman, yönetmelikle birlikte pazar yerlerinde meslek odalarına kayıtsız esnafın tezgâh açamayacağını söyledi. Öncelikle tezgâh sahipleri ve çalışanları eğitime tabi tutulacağını ve sertifika alacaklarına işaret eden Çakman, sertifikası olmayanların pazarda tezgâh açmasına ve tezgâhta çalışmasına izin verilmeyeceğini dile getirdi.

Sokaklarda meyve sebze satılmayacak Pazarda tezgâh açan her esnafın vergi mükellefi olacağını anlatan Çakman, 330 bin pazar esnafından sadece 48 bininin vergi mükellefi olduğunu dile getirdi. Ülke genelinde 150 bin kişinin ziraat odalarından alınan üretici belgeleriyle faaliyet göstererek kayıt dışılığı ve haksız rekabeti tetiklediğini savunan Çakman, saksıda çiçek yetiştirecek kadar toprağı olmayanların bile bu belgeleri aldığını ileri sürdü.

Yönetmelikle birlikte pazaryerlerinde vergi mükellefi olmayan esnafların tezgâh açamayacağını vurgulayan Çakman, cadde ve sokak aralarında sebze-meyve satışının da yasaklandığını açıkladı. Çakman şunları kaydetti: “Traktöre patates, karpuz, kavun, domates doldurup sokak aralarında satılamayacak. Yönetmeliğin öncelikli hedefi kayıt dışılığın önüne geçilmesidir.” Yönetmelikle birlikte kaldırımları ve işyeri önlerini işgal eden işletmecilere de ağır cezalar geldiğini aktaran Başkan Çakman, bir yıl içerisinde üç kez ihtar edilip ceza yazılan işletmelere kapatmaya varacak cezaların uygulanacağını kaydetti. Köylüler için de üretici pazarların kurulacağını vurgulayan Çakman, “Üretici köylülerin de mağdur olmaması için üretici pazarları kurulacak. Buralarda sadece haksız rekabeti engellemek için o yörede yetiştirilen ürünlerin satışına izin verilecek. Her köylü 100 kilodan fazla ürün getiremeyecek. Köylüler, fazla getirdiği ürünü halde satabilecek.” diye konuştu.

Tarımda 2023 hedefi 150 milyar Dolar Eker, 2023 yılında 150 milyar dolarlık tarımsal hasıla hedeflendiğini söyledi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Marmara bölge toplantısına katıldı. Mehdi Eker, “Türkiye tarımsal hasıla bakımından dünya ülkeleri içinde 11. sırada yer alıyordu. Ne kadar üretimle? 23 milyar dolarlık hasılayla. Bugün dünya ülkeleri içinde sıralamamız

56

Nisan 2012

7’ye çıktı. 62 milyar dolar 2010 yılı içinde Türk çiftçisi 62 milyar dolarlık ürün hasılası ortaya koydu.’’ dedi. Mehdi Eker, tarımsal üretimdeki yeni hedefi de şu sözlerle açıkladı. ‘’Nasıl ki 23 milyar dolarlık tarım hasılasını 62 milyar dolara çıkardık. 2023’teki hedefimiz de 150 milyar dolara çıkaracağız ve bunlar uçuk hedefler değil, gerçekçi hedefler, hatta mütevazi hedefler.”


GIDA-TARIM

Bal reklamlarına büyük darbe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, aylardır çeşitli televizyon kanalları aracılığıyla devam eden bal satışını incelemeye aldı. İl müdürlüklerini uyaran Bakanlık, denetimlerini artırdı. Gümrük Bakanlığı, RTÜK ve Reklam Özdenetim Kurulu da devreye girdi. Konuyu TBMM’ye de taşıyan MHP Milletvekili Varlı ‘Bizzat tattım, karakovan balıyla alakası yok’ dedi. Son dönemde medyada sıkça karşılaşılan bal reklamlarına, Ta-

rım Bakanlığı ‘dur’ dedi. Bakanlık, bal reklamlarının takibi için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, RTÜK ve Reklam Özdenetim Kurulu ile koordinasyon halinde çalışma başlattı. Bakanlık, teşkilatını da uyardı. İnternet siteleri, radyo ve televizyon kanalları ve internetten yapılan satışların takip edilmesi, tüketiciyi yanıltıcı reklamların tespiti halinde ilgili kurumlara bildirimde bulunulması talimatını verdi.

Fındığın tahtını sallıyor

Fındıktan daha fazla gelir getiren kivi, Karadeniz’de hızla yaygınlaşıyor. Karadeniz Bölgesi’nde, çay

ve fındıktan sonra en önemli ürün kivi oldu. Yetiştiriciliği yaygınlaşan kivinin üretim teknikleri konusunda çiftçiler eğitiliyor. Giresun’un Keşap ilçesinde açılan kivi yetiştiriciliği kursuna ilgi yoğun. Çiftçilere kursta, kivi yetiştiriciliği ve budama konularında önce teorik, sonra da pratik eğitimler veriliyor. Kursun sonunda başarılı olan çiftçilere sertifika verilecek. “Fındıktan 10 Kat Daha İyi Gelir

Getiriyor” Konuya ilişkin bilgi veren Keşap Ziraat Odası Başkanı Abdullah Özdemir; “Kivi fındıkla kıyaslandığında, normal şartlarda en az 5 kat, ortalama 10 kat, fındığa göre gelir sağlayan bir ürün. Çifçilerimizin kivicilikle ilgili özellikle budama konularında büyük eksikliği var. Bizler de bu eksikliği gidermek için kivi yetiştiriciliği ve budama kursu düzenledik” diye konuştu.

Uzmanlara göre meyve sularının sayısız faydası bulunuyor…

Meyve Suyu Hakkında Bunları Biliyor musunuz? Meyve sularının sağlıklı beslenmede özel bir yeri olduğunu söyleyen Erciyes Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, “Sofranızdan meyve suyunu eksik etmeyin” dedi. Hastalıklardan korunmanın ve sağlıklı bir yaşam için güçlü bir bağışıklık sistemi gerektiğini belirten uzmanlar, güçlü bir bağışıklık sistemi için de bol bol vitamin, antioksidan ve mineral açısından güçlü meyve sularının tüketilmesini öneriyor. Meyve sularının sağlıklı bir di-

yette özel bir yeri olduğunu kaydeden Erciyes Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç meyve sularının özelliklerini ve sağlığa yararlarını anlattı. Portakal Suyu: Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacını karşılıyor. Potasyum, folat, B1, B2, B6 vitaminleri ve çeşitli mineralleri içeren portakal suyunun, kanser hücrelerinin gelişimini önlediği ve kılcal damarları güçlendirdiği biliniyor.

Nisan 2012

57


İNŞAAT

İnşaat ‘istihdam’dan umutlu

2011 yılında yüzde 10,6 büyüme oranı yakalayan inşaat sektörü, bu yılki ekonomik büyümede yavaşlama beklentisine rağmen istihdam konusunda iyimserliğini koruyor. Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden olan ve geçen yıl yüzde 10,6 ile ekonomik büyüme rakamlarının üzerinde bir büyüme oranına ulaşan inşaat sektörü, bu yılki ekonomik büyümede yavaşlama bek-

lentisine rağmen istihdam açısından 2012 yılına iyimser bakıyor. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yıl inşaat sektöründe istihdamın azalacağına ilişkin değerlendirmeler yapıldığının hatırlatılması üzerine, inşaat sektörünün bugüne kadar Türkiye ekonomisinin lokomotifi olduğunu, bundan sonra da bu özelliğini koruyacağını söyledi. Türkiye ekonomisinin 2011 yılının 3’ncü çeyreğinde yüzde 8,2 büyürken, inşaat sektörünün yıl sonunda birçok sektörü ve Türkiye ortalamasını geride bırakarak yüzde 10,6 büyüdüğünü anımsatan Koçoğlu, ‘’Yüzde 10,6’lık büyüme, 200’e yakın yan sektörle beraber, ekmek kapısı inşaat olan milyonlarca aileyi de yakından ilgilendiriyor’’ dedi. Bu yılın bütün dünya ekonomisi için zor bir yıl olacağını belirten Koçoğlu, buna karşın ‘’kriz yıl-

larını bile fırsata çevirmiş ve çok ciddi bir birikim kazanmış olan Türk inşaat sektörünün 2012 yılından da alnının akıyla çıkacağını’’ kaydetti. ‘’Sektör adına, karamsar olmak için bir neden görmüyorum’’ diyen Koçoğlu, Türkiye’nin, krizlerle boğuşan Avrupa ve Amerika’nın ortasında sağlıklı ekonomisiyle bir ‘’vaha’’ gibi ayakta kalmasının da umudunu artırdığını ifade etti. Doğru adımlar atılması ve sektörün önünün açılması halinde ifade ettiği beklentilerin hepsinin gerçeğe dönüşebileceğini anlatan Koçoğlu, sektördekilere ‘’yatırımdan korkmamaları’’ ve ‘’yatırımlarını doğru seçmeleri’’ tavsiyesinde bulundu. Fizibilitesi doğru yapılmamış her yatırımın risk taşıdığını vurgulayan Koçoğlu, ‘’2012 yılında riskleri azaltmak, herkesin birincil önceliği olmalı. Kısacası sektöre ‘sağlam adımlarla yürüme’ çağrısında bulunuyorum’’ diye konuştu.

İstanbul’da bir Ege kasabası kuruluyor Türkiye gayrimenkul sektörü liderlerinden Sinpaş GYO’nun iştiraki olan Eviya Gayrimenkul, huzur dolu bir yaşam arayışında olanlara ilk projesi EgeBoyu ile cevap veriyor. Türkiye gayrimenkul sektörünün yeni oyuncularından aynı zamanda Sinpaş GYO iştiraki olan Eviya Gayrimenkul, ilk projesi EgeBoyu’nun tanıtımını gerçekleştirdi. Projenin yer aldığı Sancaktepe’deki satış ofisinde gerçekleştirilen basın toplantısında projeyi, Eviya Gayrimenkul Genel Müdürü Seba Gacemer tanıttı. EgeBoyu’nun Eviya’nın ilk ve prestij projesi olduğunu söyleyen Gacemer, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri hiç şüphesiz ancak her gün trafikle boğuşmak, kalabalık ve gürültü de üzerimizdeki stresi ve baskıyı artırıyor ve insanların yaşam

58

Nisan 2012

kalitesini düşürüyor. Biz bu nedenle tıpkı Ege’de olduğu gibi insanların mutlu ve neşeli vakit geçirebilecekleri bir proje yapmayı hedefledik. Amacımız insanlara evlerindeyken bile tatil havasını yaşatmak, Ege’nin huzurunu hissetmelerini sağlamak, onlara kaliteli bir hayat sunmaktı ve böylece ortaya EgeBoyu projesi çıktı” dedi. EgeBoyu projesinin konut ve ticari alanlardan oluşan bir proje olduğunu söyleyen Gacemer, projenin toplam ciro değerinin de yaklaşık 240 milyon lira olduğunu sözlerine ekledi. Seba Gacemer, Sinpaş GYO projelerinde de olduğu gibi Eviya olarak öncelikle kendi portföylerine projeyi sunduklarını ve projenin büyük beğeni toplayarak kısa sürede 200 konut satışıyla yaklaşık 60 milyon TL’lik ciro yaptıklarını söyledi.

Anadolu yakasının yeni gözdesi, az katlı ve yeşil oranı en yüksek ilçelerden Sancaktepe’de, 40.500 metrekare alan üzerinde yükselecek olan EgeBoyu’nun Sinpaş’ın yüksek kalite ve farklılık anlayışına sahip olduğunu belirten Gacemer, projede 584 konutun ve içinde 75 farklı daire seçeneğinin yer alacağını söyledi.



YAKIN PLAN

Türkiye – Almanya Ticari ve Ekonomik İlişkileri Türkiye’nin en önemli ekonomik partnerlerinden olan Almanya, Yıllık 12 milyar Euro’luk ticari hacmiyle de en büyük iş hacmine sahip ülke konumunda. Ayrıca Almanya, 4.2 milyar Euro dış yatırımıyla Türkiye’de yabancı sermaye sırlamasında üçüncü sırada yerini alıyor.

Almanya, siyasi, eko-

nomik ve kültürel açılardan Türkiye’nin en önemli partnerlerinden biridir. Yılda 12 Milyar Euro’luk ticaret hacmiyle Almanya bir numaralı ticaret ortağımız olup, 4.2 milyar Euro’luk dış yatırımıyla ülkemizdeki yabancı sermaye sıralamasında üçüncü sırada gelmektedir. Üç milyonu aşkın Alman turist ülkemizi ziyaret etmektedir. Mali ve teknik işbirliği konularında da Almanya Türkiye’nin bir numaralı partneri konumundadır. Yukarıdaki alanlardaki yoğun ilişkilerimizin yanı sıra, bu ülkede yasayan 5 milyon dolayındaki Türk toplumu, Türk-Alman ikili münasebetleri-

60

Nisan 2012

ni diğer ülkelerle ilişkilerimizde esine rastlanmayacak ölçüde özel bir konuma sokmaktadır. Ulusal ve uluslararası istatistiklerde ortaya koyuyor ki, Almanya – sınırları içinde yaşayan 5 milyona yakın Türk nüfusunun da etkisiyle – Türkiye’nin ihracat-ithalat ve yatırımlar konusunda en önemli ekonomik partneri konumundadır. Türkiye’nin ihracatında 1.sırada, ithalatında ise Rusya’dan sonra 2. sırada olması nedeniyle Almanya, Türkiye için en önemli ticaret ortağı durumundadır. Bununla birlikte Türkiye Almanya’nın ithalatında halen 20. sırada, ihracatında ise 17. sırada bulunmaktadır.

Almanya’yla ticari ilişkilerimizde Türkiye’den 5000’in üzerinde firma ya da kuruluş tarafından ihraç edilen ürünlerimizin, tekstil, konfeksiyon ve elektronikten gıda maddelerine kadar çok geniş bir yelpaze içinde yer aldığı görülmektedir. Almanya’ya ihracat yıllar itibariyle en az %80 oranında sanayi mamullerinden %20 ’ye yakın oranda ise tarım ve madencilik ürünlerinden oluşmaktadır. Sanayi ürünleri ihracatı içinde makinalar ve ulaşım araçları ile giyim sanayi ürünleri ana ihraç kalemlerini oluşturmaktadır. Tarım ürünleri ihracatı içinde ise meyve-sebzeler ve tütün-tütün mamulleri ana ihraç kalemlerini oluşturmaktadır. İhracatımızda başlıca maddeleri; giyim eşyası ve aksesuarları, kara ulaşım araçları, tekstil elyafı ve mamulleri, meyve ve sebzeler, haberleşme cihazları, enerji üreten makine ve cihazlar, elektrikli makine ve cihazlar, metallerden nihai ürünler, kauçuk ve mamulleri oluşturmaktadır. Türkiye’nin Almanya’ya ihracatında halen önemli bir paya sahip olan tekstil ve konfeksiyon sektörünün, zamanla diğer ülkeler lehine kayacağı öngörülmekte olup, Türkiye’nin katma değeri yüksek olan diğer ürünlere ağırlık vermesi beklenmektedir. Alman firmalarının son yıllarda üretim ve ithalatlarını Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerine kaydırmaları ve son iki yıl içinde bu ülkelere yönelik vergi ve kotaların kaldırılması ihracat artışımızda bir yavaşlamaya neden olmuştur.


YAKIN PLAN Almanya’dan ithalat yıllar itibariyle en az %90 oranında sanayi mamullerinden %10’a yakın oranda ise tarım ve madencilik ürünlerinden oluşmaktadır. Sanayi ürünleri ithalatı içinde kimyasallar ile makinalar ve ulaşım araçları ana ithal kalemlerini oluşturmaktadır. Tarım ürünleri ithalatında ise, dokumaya elverişli lifler ile hububat ve mamulleri ana ithal kalemlerini oluşturmaktadır. İthalatımızda başlıca maddeleri ise; kara ulaşım araçları, sanayi kollarında kullanılan makine ve cihazlar, elektrikli makine ve cihazlar, plastik ve plastikten mamul eşya, enerji üreten makine ve cihazlar, demir çelik, eczacılık ürünleri ve organik kimyasal ürünler oluşturmaktadır. Alman ekonomisinin kalbini imalat sanayi ve ilgili hizmet sektörleri oluşturmaktadır. En önemli imalat sektörleri sanayi makineleri, otomotiv ve kimya sanayi iken son yıllarda telekomünikasyon sektörü de önde gelen faaliyet alanlarından biri haline gelmiştir. Diğer sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi Almanya’da da hizmetler sektörünün önemi giderek artmıştır. Türkiye’de faaliyette bulunan Alman menşeli firmaların sektörel dağılımına bakıldığında, hizmetler ve imalat sanayiinin yatırımda en fazla tercih edilen sektörler olduğu görülmektedir. İmalat sanayinde gıda, hazır giyim, kimyasal ürünler, elektrik­ elektronik, makine imalat, taşıt araçları imalat ve taşıt araçları yan sanayii ön plana çıkmaktadır. Hizmetler sektöründe ise Alman yatırımcıların ticaret, turizm, haberleşme, bankacılık ve yatırım finansmanı gibi alt sektörlerde yoğunlaştıkları görülmektedir. Diğer taraftan 1960’lı yıllarda Almanya’ya “misafir işçi” olarak giden Türk vatandaşları, özellikle 1980’li yıllardan itibaren girişimciliğe yönelerek kendi iş yerlerini kurmuş ve işveren konumuna gelmişlerdir. Almanya, pazar gözetimi ve denetimi konularında AB ül-

kelerine rehberlik eden, ciddi denetim ve yaptırım mekanizmaları olan bir pazar görünümündedir. Ülkeye yapılacak ihracatta Alman kurumlarınca belirlenen prosedürler eksiksiz takip edilmelidir. Almanya’nın bir kurallar ve standartlar ülkesi olduğu ve belirlenen yasal çerçevenin dışında iş yapmanın mümkün olmadığı unutulmamalıdır. 2010 yılında Türkiye ile Almanya arasındaki ticari ve ekonomik işbirliği hızlı bir şekilde artmıştır. Türkiye’de yabancı sermayeli şirketler arasında Almanlar yaklaşık 4500’le ilk sıraya yerleşmiştir. Türkiye’nin en büyük ticari ortağı olan Almanya ile dış ticaret hacmi, yaklaşık 30 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye’nin, Almanya ile ekonomik ilişkilerinin 2010’daki hızıyla artmaya devam etmesi halinde, 2015’de Almanya’nın en büyük 10 ticari ortaklarından birinin Türkiye olması beklenmektedir.

Sorunlar: Türk Alman ekonomik ilişkilerinin vize sorunundan kurtulması gerekmektedir. Vize ile ilgili yaşanan sorunlar şu şekilde sıralanabilir: Bir ay sonrasına varan randevu süreleri, Vize başvuru formuna eklenmesi gereken 15 belge ve ek belge taleplerinin yarattığı aşırı bürokratik işlem 60 avro vize işlemi ile aracı kurumların talep ettikleri ek ücretler nedeniyle artan maliyet yükü Diğer Schengen devletlerine kı-

yasla reddedilen vize başvuruları oranının yüksek sayısı Vize başvurusunun reddine ilişkin gerekçelerde şeffaflık olmaması ve red durumunda vize ücretlerinin iade edilmemesi. Orta ve uzun süreli vizelerde kısıtlayıcı uygulamalar yapılması, bir yıldan uzun süreli vizelerin nadiren tahsis edilmesi ve başka ülkeler tarafından uygulanan bir yıllık vize alanlara diğer başvurularında uzun süreli vize tahsis edilmemesi. Birçok yatırım girişimi, vize başvurularının reddedilmesi veya çok kısa süreli vize verilmiş olması nedeniyle gecikmekte veya sonuçsuz kalmaktadır. Almanya’nın mevcut vize uygulaması, sadece Türk iş adamları tarafından ciddi bir ticari engel olarak algılanmakla kalmamakta, onların Alman iş ortakları da mevcut uygulamanın ikili ticari ilişkiler açısından giderek daha ciddi bir engel oluşturmaya başladığını ve Almanya’nın Türkiye pazarındaki payının gerilemekte olmasının nedenlerinden birini oluşturduğunu düşünmektedir. Bu çerçevede vize konusunda bazı acil düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler arasında bekleme sürelerinin kısaltılması, ibraz edilecek evrakların azaltılması, örtülü giderlerin düşürülmesi, daha uzun süreli vizelerin düzenlenmesi, yetkili kabul mercilerinin artması, yüksek olan reddedilme oranlarının düşürülmesi, reddetme nedenlerinde şeffaflık olması, daha iyi bir bilgi akışının sağlanması ve resmi temsilciliklere doğrudan ulaşılabilmesi vb. sayılabilir.

TÜRKİYE­ALMANYA DIŞ TİCARETİ (Milyar Dolar ) İHRACAT İTHALAT DENGE HACİM 2010 10.321.698 15.361.127 2009 9.783.225 14.096.963 2008 12.951.755 18.687.197 2007 11.993.232 17.539.955 2006 9.686.235 14.768.220 2005 9.455.050 13.633.888 Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı

-5.039.429 -4.313.738 -5.735.443 -5.546.723 -5.081.985 -4.178.838

25.682.824 23.880.188 31.638.952 29.533.187 24.454.455 23.088.938

Nisan 2012

61


KÜLTÜR-SANAT

81 ilde aynı anda meydanlarda yarım saat kitap okundu Kütüphane Haftası dolayısıyla 26 Mart 2012 Pazartesi günü 81 il merkezinde, aynı anda yarım saat kitap okuma etkinliği düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile Türk Kütüphaneciler Derneği işbirliğiyle düzenlenen etkinlikte, toplumun kitap ve kütüphaneye ilgisini çekmek, okuma alışkanlığı konusunda farkındalık meydana getirmek için toplumun her kesimindeki insan birlikte kitap okudu. 48. Kütüphane Haftası kitap okuma etkinliği ‘Bilgi, Toplumu Çoğullaştırır’ temasıyla yapıldı.

En iyi ‘kısa’lar belli oldu Akbank 8. Kısa Film Festivali’nin yarışma bölümüne başvuran 372 film arasında yapılan değerlendirme sonucunda, “En İyi Kurmaca Film Ödülü”nü “Sessiz” ile L. Rezan Yeşilbaş, “En İyi Belgesel Ödülü”nü ise “Ben Geldim Gidiyorum” ile Metin Akdemir kazandı.Bu yıl 19-29 Mart 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen Akbank 8. Kısa Film Festivali, 10 gün boyunca sinemaseverlere yine dopdolu bir program sundu. 20 ülkeden 110 film, 40 seans, 11 söyleşi ve atölye çalışması, sinema dünyasından 21 konuğun yer aldığı Festival, farklı renkler, coğrafyalar, kültürler ve düşünceleri izleyiciyle buluşturdu. Akbank 8. Kısa Film Festivali jürisi, her yıl olduğu gibi bu yılda üç farklı kategoriden oluştu. “FESTİVAL KISALARI” bölümüne katılan eserler; Belgesel Yönetmeni Emel Çelebi, Kurgucu Bora Gökşingöl ve Yönetmen Selim Evci’den oluşan ön eleme jüri ku-

62

Nisan 2012

rulu tarafından değerlendirildi. Kurmaca Kategorisi Jüri Kurulu bu yıl; Yapımcı Zeynep Özbatur, Oyuncu Uğur Polat, Sinema Yazarı Cüneyt Cebenoyan, Yönet-

men Seren Yüce ve Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı’dan oluşuyordu. Festival’in “En İyi Kurmaca Film” ödülünü L. Rezan Yeşilbaş “Sessiz” ile kazandı.


KÜLTÜR-SANAT

‘İstanbul’ ismi nereden geliyor Ayasofya Müzesi Başkanı ve tarihçi Haluk Dursun, “İstanbul” kelimesinin kökeni olan “Stinpolis”nin Rumca ve “şehre doğru” kelimelerinin bozulmuş hali olduğunu ifade etti. Yenikapı’da bulunan kalıntılarla tarihi 8500 yıl önceye dayanan ve “dünya üzerinde 3 imparatorluğa başkentlik eden tek şehir” olan İstanbul, tarihi boyunca değişik isimlerle anıldı. Osmanlı İmparatorluğu, 1004 yıl “Byzantion”, 1116 yıl da “Konstantinopolis” olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isminin ne olacağı konusunda tartışmaya girmedi. Osmanlı döneminde “Konstantiniyye”, “Stanpolis”, “Dersaadet”, “Asitane”, “Darülhilafe” ve “Makarrı Saltanat” olarak da adlandırılan şehrin adı Cumhuriyet’in ilanından sonra “İstanbul” olarak kabul edildi. Yenikapı’da bulunan kalıntılarla tarihi 8500 yıl önceye dayanan şehre, MÖ 667’de Antik Yunanistan’daki Megara’dan gelen Dorlu Yunanlı yerleşimciler bir koloni kurdu ve yeni koloniye kralları Byzas şerefine “Byzantion” adını verdi. Kente, 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilince Latince “Yeni Roma” anlamına gelen “Nova Roma” adı konuldu, ama bu isim çok benimsenmedi. 337 yılında İmparator I. Konstantin’in ölümüyle kentin adı onun şerefine “Konstantin’in kenti” anlamına gelen “Konstantinopolis”e çevrildi. Konstantinopolis, Bizans İmparatorluğu boyunca kentin resmi adı olarak kaldı. Osmanlı İmparatorluğu 1004 yıl “Byzantion”, 1116 yıl da “Konstantinopolis” olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isim kavgasına girmedi. Ayasofya Müzesi Başkanı ve tarihçi Haluk Dursun, yaptığı açıklamada, İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden sonra bir sürü

ismi olduğunu belirterek, bazı resmi isimlerin çok az kullanıldığını, bazılarının ise halk tarafından benimsendiğini söyledi. Osmanlı padişahlarının asla isim üzerine takılıp kalmadığını vurgulayan Dursun, “Bunun bir istisnası var. Sultan 3. Mustafa hattı hümayunlarında özellikle ‘İslam şehri’ anlamına gelen İslambol’u kullanıyor” dedi. Dursun, Osmanlı döneminde en çok kullanılan ismin Konstantinopolis’in Arap diline çevrilen şekli “Konstantiniyye” olduğunu belirterek, halk arasında mutluluk şehri anlamına gelen “Dersaadet” ve büyük dergah anlamında “Asitane”nin çok kullanıldığını kaydetti.

Kelimenin Kökeni “İstanbul” kelimesinin kökeni olan “Stinpolis”nin Rumca ve “şehre doğru” kelimelerinin bozulmuş hali olduğunu ifade eden

Dursun, şöyle konuştu: “Şehir denilince akla, surun içindeki İstanbul geliyor. Bana göre İstanbul’un adının nereden geldiğinden İstanbul’un neresi olduğu daha önemli. O dönemde surun içindeki bölümün dışındaki yerlere asla İstanbul demiyorlar. Şu anda en çok karıştırılan ve en çok yapılan ortak hata bu. Eyüp’ü, nefsi İstanbul’dan ayırıyor, karşı denildiği zaman akla asla Kadıköy değil, Galata geliyor. Karşıya geçmek denildiği zaman Karaköy’den Galata’ya, Galata’dan Kuledibi’ne bir hat var. Taksim daha yok, bir de Üsküdar var. Bunun dışında mevsimlik olarak kullanılan Adalar ve Boğaziçi’ndeki köyler var. Yani Boğaziçi, İstanbul sayılmıyor. Halk içinde Şeher’dir. ‘İstanbul’a gideceğim’ denildiği zaman surun içini kasteder ve ayırır. Kadıköy’deki birisi ‘Bugün İstanbul’a gideceğim’, Taksim’deki birisi ‘Bugün İstanbul’a ineceğim’ der. Bunları daha önemli görüyorum.”

Nisan 2012

63


TURİZM

Ever Grup 5 yılda 12 otelle büyüyecek Savunma, otelcilik ve medikal sektörlerinde 12 yıldır faaliyet gösteren Ever Grup 2012 yılından itibaren otelcilikte büyüme kararı aldı ve ilk anlaşmayı İzmir’deki yatırımı için Ramada Encore ile imzaladı. Bugüne dek savunma sanayi, otelcilik ve medikal sektörlerinde çeşitli projeleri hayata geçiren Ever Grup, otelcilikte büyüme kararı aldı. Hedefini 5 yılda 12 şehir oteli açmak olarak belirleyen Ever Grup bu alanda yaklaşık 190 milyon Euro’luk bir yatırım gerçekleştirecek. İlki İzmir Balçova’da yapılacak otel toplam 402 yataklı ve business konspetinde olacak. Otel için dünyanın önde gelen markalarıyla görüşen Ever Grup, Ramada Encore ile anlaşma imzaladı. Otelcilik yatırımları hakkında bilgi veren Ever Grup Yönetim Kurulu Başkanı Selen Ersü, “2006 yılında Ankara’daki Mega Residence Hotel ile otelcilik sektörüne adım atmıştık. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde dünyanın önemli otel zincirleri ile anlaşmalar yaparak Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde farklı konseptlerde 12 otel yatırımı yapmayı hedefliyoruz. İlk anlaşmamızı Wyndham Grubu ile İzmir’deki otel için yaptık” dedi. Ramada Encore Hotel İzmir 2013’te hizmete girecek Ramada Encore Hotel İzmir için anlaşma Ever Grup Yönetim Kurulu Başkanı Selen Ersü ile Ramada Encore’u bünyesinde bulunduran Wyndham Hotel Group CEO’su Eric Danziger arasında imzalandı. 107 milyon Euro’luk bir yatırımın parçası olan Ramada Encore Otel İzmir’in tadilatının 10 milyon Euro’ya mal olacağının altını çizen Selen Ersü, otelin İzmir Balçova’daki Ege Park Alışveriş Merkezi üzerindeki 22 katlı binada 402 yatak kapasitesiyle busi-

64

Nisan 2012

ness otel konseptinde olacağını belirtti. Ersü, Mart ayında başlayacak tadilat ve yenileme çalışmalarının ardından 2013’ün ilk aylarında otelin hizmete başlayacağını söyledi. Ersü, otel yatırımlarındaki hedeflerinin bölgelerin ihtiyaçlarına uygun konseptler geliştirmek olduğuna değinerek, Ramada Encore Hotel İzmir’in iş dünyasının ve turizmin ihtiyaçlarına göre geliştirildiğini sözlerine ekledi. Ramada Encore markasını bünyesinde bulunduran Wyndham Hotel Group CEO’su Eric Danziger ise Ever Grup ile imzaladıkları anlaşmanın Türkiye’ye duydukları güvenin bir göstergesi olduğunu belirtti. Danziger, “Türkiye

hem ekonomik hem de siyasi anlamda çok önemli bir başarı gösterdi. Özellikle küresel ekonomik kriz koşullarının hakim olduğu bir konjonktürde Türkiye güçlü ekonomisiyle güven veriyor ve yatırım çekmeye devam ediyor. Biz de bu sebeple Türkiye pazarındaki markalarımızı arttırmayı hedefliyoruz. Bu anlamda Ever Grup ile Ramada Encore Hotel İzmir için yaptığımız anlaşma önemlidir” dedi.Havaalanına ve limana 15 dakika mesafede bulunan Ramada Encore Hotel İzmir’de toplantı salonları ve fitness center olanaklarının yanı sıra Egepark AVM’de yer alan food court ve bowling salonu da misafirlerin ilgisini çekecek.



ABONE KUPONU Adı Soyadı: ............................................... Firma Adı: ............................................... Tel: ............................................... Fatura Adresi: ............................................... Vergi Dairesi ve Vergi No: ............................................... Derginin Gönderileceği Adres: ........................................................ ........................................................ ........................................................ EKONOMİ AJANDASI DERGİSİNE yıllık abone olmak için, 60 TL’lik abone ücretini Garanti Bankası IBAN: TR98 0006 2000 3490 0006 6641 19 no’lu hesaba yatırılması ve abone formuyla birlikte dekontun info@ekonomiajandasi.net e-posta adresine veya aşağıdaki adrese gönderilmesi gerekir. Cansın Ajans Yayıncılık Ekonomi Ajandası Haznedar Mah. Park Sok. No:17/4 Güngören - İSTANBUL

66

Nisan 2012




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.