Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın Günümüz Türkçesi İle Sadeleştirilmiş
Kur’an-ı Kerim
Meali Baskı ve Cilt Dergah Ofset Bağcılar - İstanbul 0212 489 33 33 Dizgi Mizanpaj Erdem Bİlgin © Suhuf Yayıncılık - Her Hakkı Saklıdır.
D Mushaf Sırasına Göre Sure İndeksi d 1) FATİHA SÛRESİ 2) BAKARA SÛRESİ 3) ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ 4 ) NİSÂ SÛRESİ 5) MÂİDE SÛRESİ 6) EN’ÂM SÛRESİ 7) A’RÂF SÛRESİ 8) ENFÂL SÛRESİ 9) TÖVBE SÛRESİ 10) YÛNUS SÛRESİ 11) HÛD SÛRESİ 12) YÛSUF SÛRESİ 13) RA’D SÛRESİ 14) İBRAHİM SÛRESİ 15) HİCR SÛRESİ 16) NAHL SÛRESİ 17) İSRÂ SÛRESİ 18) KEHF SÛRESİ 19) MERYEM SÛRESİ 20) TÂHÂ SÛRESİ 21) ENBİYÂ SÛRESİ 22) HAC SÛRESİ 23) MÜMİNÛN SÛRESİ 24) NÛR SÛRESİ 25) FURKÂN SÛRESİ 26) ŞUARÂ SÛRESİ 27) NEML SÛRESİ 28) KASAS SÛRESİ 29) ANKEBÛT SÛRESİ 30) RÛM SÛRESİ 31) LOKMÂN SÛRESİ 32) SECDE SÛRESİ 33) AHZÂB SÛRESİ 34) SEBE’ SÛRESİ 35) FÂTIR SÛRESİ 36) YÂSÎN SÛRESİ 37) SAFFÂT SÛRESİ 38) SÂD SÛRESİ
4 5 29 42 56 66 78 90 95 105 111 119 125 128 131 134 142 148 154 158 163 168 172 177 182 185 192 196 202 206 209 211 212 217 221 224 227 232
39) ZÜMER SÛRESİ 40) MÜMİN SÛRESİ 41) FUSSİLET SÛRESİ 42) ŞÛRÂ SÛRESİ 43) ZUHRUF SÛRESİ 44) DUHÂN SÛRESİ 45) CÂSİYE SÛRESİ 46) AHKÂF SÛRESİ 47) MUHAMMED SÛRESİ 48) FETİH SÛRESİ 49) HUCURÂT SÛRESİ 50) KÂF SÛRESİ 51) ZÂRİYÂT SÛRESİ 52) TÛR SÛRESİ 53) NECM SÛRESİ 54) KAMER SÛRESİ 55) RAHMÂN SÛRESİ 56) VÂKIA SÛRESİ 57) HADÎD SÛRESİ 58) MÜCÂDELE SÛRESİ 59) HAŞR SÛRESİ 60) MÜMTEHİNE SÛRESİ 61) SAF SÛRESİ 62) CUMA SÛRESİ 63) MÜNÂFİKÛN SÛRESİ 64) TEĞÂBÜN SÛRESİ 65) TALÂK SÛRESİ 66) TAHRÎM SÛRESİ 67) MÜLK SÛRESİ 68) KALEM SÛRESİ 69) HÂKKA SÛRESİ 70) MEÂRİC SÛRESİ 71) NÛH SÛRESİ 72) CİN SÛRESİ 73) MÜZZEMMİL SÛRESİ 74) MÜDDESSİR SÛRESİ 75) KIYAMET SÛRESİ 76) İNSÂN SÛRESİ
235 240 245 248 251 255 257 259 261 263 266 267 269 271 272 274 276 278 280 282 284 286 287 288 289 290 291 292 293 294 296 297 298 299 300 301 302 303
77) MÜRSELÂT SÛRESİ 78) NEBE SÛRESİ 79) NÂZİÂT SÛRESİ 80) ABESE SÛRESİ 81) TEKVÎR SÛRESİ 82) İNFİTÂR SÛRESİ 83) MUTAFFİFÎN SÛRESİ 84) İNŞİKÂK SÛRESİ 85) BURÛC SÛRESİ 86) TÂRIK SÛRESİ 87) A’LÂ SÛRESİ 88) ĞÂŞİYE SÛRESİ 89) FECR SÛRESİ 90) BELED SÛRESİ 91) ŞEMS SÛRESİ 92) LEYL SÛRESİ 93) DUHÂ SÛRESİ 94) İNŞİRÂH SÛRESİ 95) TÎN SÛRESİ 96) ALAK SÛRESİ 97) KADİR SÛRESİ 98) BEYYİNE SÛRESİ 99) ZİLZÂL SÛRESİ 100) ÂDİYÂT SÛRESİ 101) KÂRİA SÛRESİ 102) TEKÂSÜR SÛRESİ 103) ASR SÛRESİ 104) HÜMEZE SÛRESİ 105) FÎL SÛRESİ 106) KUREYŞ SÛRESİ 107) MÂÛN SÛRESİ 108) KEVSER SÛRESİ 109) KÂFİRÛN SÛRESİ 110) NASR SÛRESİ 111) TEBBET SÛRESİ 112) İHLÂS SÛRESİ 113) FELÂK SÛRESİ 114) NÂS SÛRESİ
304 305 306 307 308 308 309 310 311 311 312 312 313 313 314 314 315 315 315 315 316 316 316 317 317 317 317 317 318 318 318 318 319 319 319 319 319 319
D Sunuş d
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, bütün yaratıkların yaratıcısı ve sahibi olan Allah’a olsun. Salât ve selam da, O Yüce Yaratıcının kitabını bize açıklayan, öğreten kulu ve elçisi Muhammed’e (s.a.v.) olsun. Son yıllarda ülkemizde Kur’ân-ı Kerim’e yoğun bir ilgi ve alaka gösterilmektedir. Bunun çeşitli sosyal, kültürel, siyasal vb. nedenleri vardır. Bu yoğun ilginin ortaya çıkardığı ihtiyaçtan dolayı ülkemizin yüz akı âlimlerinden biri olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirinde yer alan meâl bölümünü, sadeleştirerek okuyucuların istifadesine sunuyoruz. Her meâlin bir tefsir olduğu düşünülürse, sayıları gitgide artan bu alandaki çalışmaların önümüzdeki yıllarda daha kaliteli, daha nitelikli eserlerin ortaya çıkmasında önemli bir yer tutacağında kuşku yoktur. Elinizdeki çalışma hazırlanırken şu noktalar göz önüne alındı: 1. Elmalılı, tefsirinin meâl bölümünde, zaman zaman kimi gerekçelerle, ayetlerin anlamını Arapça söz dizimine göre yapmıştır. Biz, bu tür durumlarda cümle içinde kelimelerin sıralanmasını, Türkçe cümle yapısına göre yeniden düzenledik. 2. Müfessir, kelimelere çok güzel Türkçe karşılıklar verirken, bazen de Arapça kelimeyi mealde, olduğu gibi bırakmıştır. Bu durumlar, az değildir. Biz, bunların Türkçe karşılıklarını verdik. 3. Elmalılı’nın kendi zamanında kullanılıp da günümüzde kullanılmayan kelime ve deyimleri, bugünün kullanımına uygun hale getirdik. 4. Anlam bütünlüğünden dolayı bazen birden fazla ayet, birleştirilerek sadeleştirildi. 5. Allah’ın isimlerinin, zamirlerinin ilk harfleri büyük harfle yazıldı. 6. Kimi zaman, dipnotlarda ayet veya kelimelerin açıklamalarına yer verildi. 7. Müfessirin metne bağlılığından dolayı, kimi durumlarda kendisinin verdiği anlam yetersiz kaldığı için parantez içinde ilaveler yapıldı. 8. Bazen meâldeki ifade değil de, tefsirdeki açıklama göz önüne alındı. 9. Hem meal, hem de tefsir bölümünde anlamı açık olmayan yerlerin açıklamasında Celâleyn tefsirinden yararlandık. Rabbimden, meâli hazırlarken tarafımızdan meydana gelen yanlışlıkları bağışlamasını diler, merhum müfessire Cenab-ı Allah’ın ihsan ve ikramda bulunmasını niyaz ederim. Doç. Dr. Mustafa Özel Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 22. 06. 2006
D 1-Fatiha Suresi d Mekke’de inmiştir, 7 ayettir. 1. Bismillâhirrahmânirrahîm. 2-4. Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm, ödül ve ceza gününün sahibi olan Allah’ındır. 5. Yâ Rab! Kulluğu sadece Sana ederiz, yardımı sadece Senden dileriz. 6. Bizi doğru yola ulaştır, 7. Kendilerine gazap edilenlerin ve sapıtanların değil, nimet verdiğin mutluların yoluna.
D 2-Bakara Suresi d Medine’de inmiştir, 286 ayettir. Bismillâhirrahmânirrahîm. 1. Elif, lâm, mîm. 2. İşte o kitapta şüphe yoktur, o korunacaklar için hidayetin ta kendisidir. 3. Onlar gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. 4. Onlar hem sana indirilene, hem de senden önce indirilene iman ederler. Bunlar aynı zamanda ahirete de şüphesiz ve kesin bir şekilde inanırlar. 5. İşte bunlar, Rablerinden bir doğruluk üzerindedirler ve işte yine bunlar, kurtuluş muradına erenlerdir.
6
D 2-Bakara Suresi d
6. O küfre saplananları ha uyarmışsın, ha uyarmamışsın, onlara göre eşittir, imana gelmezler. 7. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine bir perde inmiştir. Bunların hakkı, büyük bir azaptır. 8. İnsanlar içinden, “Allah’a ve son güne iman ettik” diyenler vardır. Oysa onlar, mümin değildirler. 9. Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar, hâlbuki sadece kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar. 10. Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah hastalıklarını artırmıştır. Yalancılık ettikleri için bunlara can yakıcı bir azap vardır. 11. Hem bunlara, “Yeryüzünü fesada vermeyin” denildiği zaman, “Biz ancak düzelticileriz” derler. 12. Dikkat edin, doğrusu bunlar ortalığı karıştıranlardır. Ancak bunlar, şuurları olmadığından (yaptıklarının) farkında değillerdir. 13. Yine bunlara, “İnsanların iman ettiği gibi iman edin!” denildiği zaman, “Biz o beyinsizlerin iman ettikleri gibi mi iman edelim?” derler. Dikkat edin, beyinsizler kendileridir, ancak bilmezler. 14. Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı, “İnandık!” derler. Kendi şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında, “Emin olun, biz sizinle beraberiz! Fakat biz (onlarla) sadece alay etmekteyiz” derler. 15. (Gerçekte) Allah, onlarla alay ediyor da azgınlıkları içinde bocalarlarken kendilerini (cehennem ateşine) sürüklüyor. 16. İşte bunlar, doğruluğa karşılık sapıklığı satın alıp da ticaretleri kâr etmeyen kimse-
lerdir. (Aynı zamanda) doğru yolu bulmuş da değillerdir. 17. Bunların durumu, bir ateş yakmak isteyen kimsenin durumuna benzer. Ateş tam çevresindekileri aydınlattığında, Allah ışıklarını yok edip onları karanlıklar içinde bırakıverir. Artık bunlar görmezler. 18. (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık bunlar dönmezler. 19. Yahut gökyüzünden boşanan ve içinde karanlıkların, gürlemenin ve şimşeğin bulunduğu bir yağmur gibidir. Onlar, yıldırımlardan ölüm (gelir) korkusuyla kulaklarını parmaklarıyla tıkarlar. Allah, kâfirleri kuşatmıştır. 20. Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek, önlerini aydınlattı mı ışığında yürüyorlar, karanlık üzerlerine çöktü mü dikilip kalıyorlar. Allah dileseydi, elbette işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphe yok ki Allah, her şeye daima gücü yetendir. 21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbinize kulluk ve ibadet ediniz ki, korunanlardan olasınız. 22. O, öyle bir lütufkâr ki, sizin için yeri bir döşek, gökyüzünü de bir bina yaptı. Gökyüzünden sizin için bir su indirdi de onunla türlü ürünlerden size bir rızık çıkardı. Siz de artık bilerek Allah’a ortaklar koşmayın. 23. Eğer kulumuza parça parça indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphedeyseniz, haydi onun ayarında bir sûre meydana getirin, Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın. Eğer sözünüze bağlıysanız, (bunu yapın). 24. Yok yapamazsanız –ki, hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde çırası insanlarla taşlar olan o ateşten sakının. O, kâfirler için
D 2-Bakara Suresi d
hazırlanmıştır. 25. İman edip salih amel işleyenlere müjdele: Kendileri için altından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlardan herhangi bir üründen bir rızık rızıklandıkça, her defasında onlar, “İşte bu, bizim daha önce rızıklandığımız şeydir” diyecekler. Oysa bu, ona (önceki verilene) benzer olarak verilmiştir. Kendileri için orada tertemiz eşler de vardır, hem onlar orada ebedi kalacaklardır. 26. Bilmeli ki, Allah bir sivrisineği, hatta daha üstününü örnek vermekten sıkılmaz. İman edenler, onun kesinlikle hak olduğunu, Rablerinden geldiğini bilirler. Küfre sapanlar ise, “Allah böyle bir örnek ile ne kastetmiş?” derler. Evet, Allah onunla birçoğunu şaşırtır. Yine onunla birçoğunu yola getirir. Hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır. 27. Onlar Allah’a verdikleri sözü, anlaşma ile (Ona) bağlandıktan sonra bozarlar, (akraba, eş-dost ziyareti gibi) Allah’ın uygulanmasını emrettiği şeyleri terk ederler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar, hep o hüsrana düşenlerdir. 28. Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Ölü idiniz, O sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra sizleri yine diriltecek. Sonra da döndürülüp Ona götürüleceksiniz. 29. O, yeryüzünde her ne varsa, hepsini sizin için yaratandır. Sonra iradesini göğe yöneltip onları yedi gök halinde düzene koydu. O, her şeyi çok iyi bilendir. 30. Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde muhakkak bir halife yapacağım” dediği vakit, (onlar cevap olarak) “Biz hamdinle tesbih eder ve Seni ululayıp dururken, orada bozgunculuk yapacak ve kanlar akıtacak bir
7
varlık mı yaratacaksın?” dediler. O, “Şüphesiz Ben, sizin bilmeyeceğiniz şeyler bilirim” buyurdu. 31. Ve Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o âlemleri meleklere gösterip, “Haydin davanızda doğruysanız, Bana şunları isimleriyle haber verin!” buyurdu. 32. “Sübhânsın, ya Rab! Bizim, Senin bildirdiğinden başka bir ilmimizin olması ne mümkün! Her şeyi en iyi şekilde bilen, yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunan Sen, şüphesiz Sensin!” dediler. 33. “Ey Adem! Bunlara, onları isimleriyle haber ver!” buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki: “Size Ben her durumda göklerin ve yeryüzünün bilinmeyen yanını bilirim, açığa vurduklarınızı ve gizlediklerinizi bilirim” demedim mi? 34. Ve o vakit meleklere, “Adem için secde edin!” dedik, derhal secde ettiler. Ancak İblîs dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi. 35. Ve dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cenneti mesken edinin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın ki, haddi aşan zalimlerden olmayasınız.” 36. Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları yerden çıkardı. Biz de “Haydi bazınız bazınıza düşman olarak inin. Size yerde bir zamana kadar bir konaklama ve bir nasip alma, faydalanma var” dedik. 37. Derken Adem, Rabbinden bir takım kelimeler aldı, yalvardı, O da tövbesini kabul buyurup ona yine baktı. Gerçekten tövbeleri
8
D 2-Bakara Suresi d
çokça kabul eden ve çokça bağışlayan Odur. 38. “Hepiniz oradan inin, sonra Benden size ne zaman bir yol gösterici gelir de, kim yol göstericimin izince giderse, onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar, onlar değildir” dedik. 39. Küfre saplananlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise, işte bunlar cehennemliktirler, onlar onda sonsuz kalacaklardır. 40. Ey İsrail oğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözünüzü yerine getirin ki Ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Benden korkun artık, Benden! 41. Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirdiğim Kur’ân’a iman edin, ona inanmayanların birincisi olmayın, Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Benden sakının artık, Benden! 42. Hakkı batılla karıştırmayın, bile bile hakkı gizlemeyin. 43. Hem namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. 44. İnsanlara iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Hâlbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz? 45. Bir de sabır ve namaz ile yardım isteyin. Gerçi bu, saygılı kimselerin dışındakilere ağır gelir. 46. Onlar kendilerini gerçekten Rablerine kavuşuyor ve O’na dönüyor sayarlar. Böyle bir huşu ile kılarlar. 47. Ey İsrail oğulları! Size verdiğim nimetimi ve vaktiyle sizi âlemlerin üstüne geçirdiğimi hatırlayın. 48. Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse başka biri adına bir şey ödeyemez, kimseden
şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz. Hem onlar kurtarılacak da değillerdir. 49. Bir zamanlar sizi Firavun ailesinden kurtardığımızı hatırlayın. Sizi azabın kötüsüne uğratıyorlardı. Oğullarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı hayatta bırakmak istiyorlardı. Bunda Rabbiniz tarafından size büyük bir imtihan vardı. 50. Bir zamanlar sizin için denizi yardık, sizi kurtuluşa erdirdik, Firavun ailesini sizler bakıp dururken boğduk. 51. Bir zamanlar Musa’yla kırk gece için sözleşmiştik. Sonra siz onun arkasından zulmederek danaya tutuldunuz. 52. Sonra bunun arkasından da sizi affettik. Şükretmeniz gerekirdi. 53. Bir zamanlar Musa’ya o kitabı ve egemenlik gücünü verdik. Doğru yolu bulmanız gerekirdi. 54. Bir zamanlar Musa, halkına “Ey halkım, o danaya tutulmanızla siz gerçekten kendinize zulmettiniz, gelin Yaratanınıza dönün, tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız, Yaratanınız yanında sizin için daha hayırlıdır” dedi. Bu şekilde tövbenizi kabul buyurdu. Gerçekten tövbeleri çokça kabul eden ve çokça bağışlayan Odur. (Müfessir ‘nefislerinizi öldürün’ ifadesinde üç yorum bulunduğunu belirtmektedir: 1) Cümlenin gerçek anlamı: Herkesin kendisini öldürmesi, yani intihar etmesi; 2) Örfi anlam/hakikat-ı örfiye: Birbirinizi öldürün; 3) Mecazi anlam: Nefislerinizi öldürünüz, günahınıza pişman olunuz. Müfessir ayette birinci anlamın kastedilmediğini, sonuncusunun işari, tasavvufi anlam olduğunu,
D 2-Bakara Suresi d
müfessirlerin çoğunluğunun ikinci anlamı tercih ettiklerini söylemektedir.) 55. Bir zamanlar “Ey Musa, biz Allah’ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız” dediniz. Bunun üzerine o yıldırım, bakınıp dururken sizi yakalayıverdi. 56. Sonra sizi, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından dirilttik. 57. Ve üstünüze o bulutu gölgelik çektik, “Size verdiğimiz rızıklardan yiyin” diye üzerinize hem kudret helvası, hem de bıldırcın indirdik. Onlar bize zulmetmediler, ancak kendilerine zulmediyorlardı. 58. Bir zamanlar “Şu şehre girin de nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve secdeler ederek kapıdan girin ve “hıtta” (Bizi bağışla!) deyin ki size, günahlarınızı bağışlayıverelim, iyilik edenlere ise daha da artıracağız” dedik. 59. Derken o zulmedenler sözü değiştirdiler, kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Biz de o zalimlere işledikleri günahtan dolayı gökyüzünden korkunç bir azap indirdik. 60. Bir zamanlar Musa, halkı için su istemişti de Biz, ‘Asan ile taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her grup insan kendi su alacağı kaynağı bildi. Allah’ın rızkından yiyin, için de yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. 61. Bir zamanlar “Ey Musa, biz tek bir yemeğe, imkânı yok katlanamayacağız, artık bizim için Rabbine dua et, bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın” dediniz ya, o, “Hayırlı
9
olanı, o daha aşağı olanla değiş(tir)mek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o zaman size istediğiniz var” dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgası basıldı. Sonunda Allah’tan bir gazaba uğradılar. Evet, işte böyle. Çünkü Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet, işte böyle. Çünkü onlar isyana daldılar ve aşırı gidiyorlardı. 62. Şüphe yok ki, iman edenler ve Yahudiler, Hıristiyanlar, Sâbiîler bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse, elbette bunların, Rableri yanında sevapları vardır. Onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar, onlar değildir. 63. Bir zamanlar (sizden) sözünüzü almıştık ve Tûr’u (başınıza iniverecek bir tarzda) üstünüze kaldırıp, “Verdiğimiz kitabı sağlam bir şekilde tutun, içindekinden gafil olmayın, böylelikle korunursunuz” demiştik. 64. Sonra onun arkasından yüz çevirdiniz. Eğer üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olurdunuz. 65. İçinizden sebt (ibadet) gününü çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Biz onlara, “Sefil maymunlar olun!” dedik. (Müfessir bu ayetteki maymuna dönüştürme konusunda, müfessirler arasında hakiki/ mesh-i tâmme ve temsili/temsîlî-kurgusal olmak üzere iki görüş olduğunu bildirmekte, ikinci yaklaşımın günümüz anlayışına daha uygun olduğunu söylemektedir. Sebt: Yahudilikte Cumartesi günü kutsaldır, bugüne saygı göstermek, o günü ibadete ayırmak, başka şeylerle uğraşma-
10
D 2-Bakara Suresi d
mak gerekmektedir. Oysa onlar bunu ihlal edip çiğnemişler ve bu yüzden azaba çarptırılmışlardır.) 66. Bu cezayı önlerindekilere ve arkalarındakilere bir ibret dersi ve korunacaklara da bir vaz ü nasihat olmak üzere verdik. 67. Bir zamanlar Musa, halkına “Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor” demişti. “Ay, bizi eğlence yerine mi koyuyorsun?” dediler. “Öyle cahillerden olmaktan, (insanlarla alay eden cahiller güruhuna katılmaktan) Allah’a sığınırım” dedi. 68. “Bizim için Rabbine dua et, onun ne olduğunu bize açıklasın!” dediler. O, “Rabbim onun ne yaşlı ne de genç, ikisinin arasında güçlü kuvvetli dinç bir sığır olduğunu buyuruyor. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın!” dedi. 69. “Bizim için Rabbine dua et, onun rengini bize açıklasın” dediler. “Rabbim onun sapsarı bir sığır olduğunu, renginin bakanlara sevinç verdiğini buyurmaktadır” dedi. 70. “Bizim için Rabbine dua et, onun ne olduğunu bize açıklasın! Çünkü o sığır bize karmaşık geldi, Allah dilerse biz elbette (doğru yolu) buluruz” dediler. 71. “Rabbim onun ne (çifte) koşulup toprak süren, ne de ekin sulayan, salınık (bağsız), hiç alacası olmayan bir sığır olduğunu buyurmaktadır” dedi. “İşte, şimdi gerçeği söyledin” dediler. Bunun üzerine o sığırı boğazladılar, az kaldı yapmayacaklardı. 72. Bir zamanlar birini öldürmüştünüz de, hakkında birbirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız. Hâlbuki Allah sakladığınızı çıkaracaktı. 73. Onun için, “O sığırın bir parçasıyla o
öldürülen kişiye vurun!” dedik. İşte Allah ölüleri böyle diriltir. Size delillerini gösterir ki, böylelikle akıllanasınız. 74. Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi, hatta daha duygusuz. Çünkü taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi de var ki Allah’a olan korkusundan düşüp yerlerde yuvarlanıyor. Allah sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir. 75. Şimdi bunların size iman edivereceklerini ümit mi ediyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki Allah’ın sözünü işitirlerdi de akılları aldıktan sonra onu (anlamını), bile bile değiştirirlerdi. 76. Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı, “İnandık!” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında, “Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil getirsinler diye mi tutup Allah’ın size bahşettiği gerçeği onlara söylüyorsunuz? Aklınız yok mu be!” dediler. 77. Onlar neyi gizleyip neyi ilan ederlerse, Allah’ın bunların hepsini bildiğini bilmezler mi? 78. Bunların bir de ümmi kısmı vardır, kitabı, yazmayı bilmezler, sadece bir takım kuruntu yığını hayaller kurarlar ve yalnızca zan ardında dolaşırlar. 79. Kendi elleriyle kitap yazıp sonra biraz para almak için, “Bu, Allah tarafındandır” diyenlere yazıklar olsun, onlara o ellerinin yazdığı yüzünden yazıklar olsun, onlara kazandıkları günah yüzünden yazıklar olsun. 80. Bir de “Bize sayılı birkaç gün dışında asla ateş dokunmaz” dediler. “Allah’tan bir söz mü aldınız? Böyle ise Allah sözünden