Bakmak ve Görmek

Page 1

07.03.2012

BAKMAK VE GÖRMEK–1

Mevlüt ÇELİK


(Günümüzde kavramlar olduğundan farklı anlamlar yüklenmiş , içleri boşaltılmıştır. Bu sebeple anlam kargaşaları oluşmakta, doğru ve yanlışın anlaşılması zorlaşmaktadır.)

Y

aratılmış canlı ve cansız varlıklara baktığımızda hep bir amaç doğrultusunda ve içinde bulunduğu şartlara göre donanmış olduğunu görmekteyiz. Halen daha keşfedilememiş yüzlerce canlının var olduğu düşünülmektedir. Böyle olunca da insan ilk başta kendisini sonrasında ise etrafındaki canlı ve cansız varlıkları inceleme isteği ve ihtiyacı hissetmiştir. Günlük hayatta kullandığımız pek çok eşya doğadan benzetme yoluyla yapılmış araç ve tasarımlardan ibarettir. Bu gelişmeler ışığında yıllardır çözülememiş olaylar gün yüzüne çıkmış. Çıktığı dönemde önemleri bilinmese de sonraları baş tacı edilmişti. Tüm bunları yapabilmek için iyi bir gözlemci olmak, görebilmek gerekliydi. Görmek için ise bakmak. Bakabilmek…

Zaman akıp gittikçe akıllardan bir türlü atılamayan kavramlardır, doğru ve yanlış. Neye göre doğru, neye göre yanlış. Kocaman bir soru işareti. Bu yüzdendir ki insan aklının o ücra köşelerinde bulunan bu kavramları atamaz. İlginçtir ki insanoğlu sevdiği ve korktuğu şeyleri unutmaz, unutamaz. Hani bir deyim kullanırız “Bence” diye söze başlarız, arkası gelir. Söylemiş olduğu sözlerde onun kokusu vardır. Onun tadı, neşesi, üzüntüsü. İşte insanın korktuğu cümle başı. Size sorular yöneltirler: ”Bugün nasıl olmuşum “ diye. Hani nezaketen sormak vardır ya bizim kültürümüzde. Bu yüzden sorulur belki sorular. Soran kişinin gözlerine baktığında “Ne olur güzel olmuşsun de” edası vardır. Kendin beğenmemiş olsan dahi aynı nezakette cevaplarsın soruyu, isteği gibi. Neresi şimdi bunun doğru, neresi yanlış. Doğru, istenildiği zaman kolayca değişen bir kavram mıydı? Yoksa daha karışık, üzerinde uzun bir süre uğraşılacak kadar zor bir kavram mı? Dilerseniz bir yolculuğa çıkalım sizlerle. Kütüphanemizin o nadide varlıkları, kitaplarımıza doğru. Bilmem hatırlar mısınız, eski okul yıllarını? Öğretmenimiz tahtaya çıkar. Bir elinde tebeşir, diğer elinde kitap. Yazar bir şeyler kara tahtaya. Bir süre sonra döner, bakar yüzümüze ve şöyle seslenir: “Gün gelir ben yanlış bir şey söyleyebilirim. Olur ya hani, insanlık hali. Hemen söylediklerime inanmayın. Önünüzdeki kitaplara bakın. Orada gerçek doğruları bulacaksınız. ” der. Asıl konumuza döndüğümüzde “Bakmak ve Görmek”. Bu olaya iki açıdan bakmak gerek, sonra karar. İlk önce öğrenci gözünden bakalım. Öğrenci öğretmeninin bu sözleri karşısında hayal kırıklığı veya belirsizlik içine girebilir. O zaman öğretmenin derste anlattıklarını yanlışmış gibi düşünebilir. Peki aslında olay böyle midir? Öğrenci bakıyor fakat göremiyordur gerçeği. İşte burada devreye öğretmen giriyor ve ona nasıl bakmasını öğretiyor. Biz öğretmenlerin yaptığı da bu değil midir? Onlara gerçekleri söylerken, onun nasıl gerçek olduğunu göstermek, gösterebilmek. Neden kitaplar gerçek


bilginin, doğrunun kaynağıdır? İşte burada olayın ikinci boyutu devreye giriyor. Öğretmen bu sözleri söylerken aslında kendisinin tek bir kişi olduğunun vurgusunu yapıyor. Kitaplar (Daha çok bilimsel nitelik barındıran kitaplar) bir kişinin ürünü değildir. Birçok kişinin düşünceleri ve uygulamaları bir araya getirilir ve sonrasında kitap halini alır. Böylece ulaşılmak istenen doğruya en yakın hale gelir. Tam doğru olamamasının sebebi; her geçen gün keşfedilen yeni bilimsel olaylar ve uygulamalardır. Bu yazımızda “Doğrular ve İnsan” alt başlığı adı altında olaylara nasıl bakmak gerektiği ve buna bağlı olarak da gerçekleri görebilmeyi işledik. Bir sonraki yazımızda kaldığımız konudan devam etmek dileğiyle…

Mevlüt ÇELİK


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.