Kayıp Ruh Yitik Beden | Ön Okuma

Page 1

AYLA KOCA

Kay覺p ruh yitik beden



1. bölüm

Babaannemin yumuşak ve buruşuk elleri başımı okşarken, mis gibi güven kokuyordu. Huzurlu sesiyle tüm gün biriktirdiğim stresimi ve sıkıntımı alıyordu. Gözlerimi kapattım. Bedenimin gevşeyip uyku hâline geçmesini bekliyordum. Uyku hâli diyorum çünkü; annemin her sabah rüya tabirlerine baktığı gibi hatırlanır rüyalar görmek yerine sadece yattığım yerde bedenim kalırken ben ruhum ile gezintilere çıkabiliyordum. Daha sonrasında da direkt yaşamın içinde kendime geldiğim, yabancı bedenleri kıyafet gibi giydiğim olaylar yaşıyor, her seferinde başka maceralara atıldığım bir çeşit yolculuğa çıkıyordum. Bu anlamda ilk ciddi yolculuğumu on yedi yaşındayken Brezilya’da koruyucu bir ailenin bakım parası için evlat edindiği sekizinci çocuğun bedenine yaptım. İlk gece ıslak ve üşümüş olarak bedenine girdiğimde, o karanlık bir sokakta köşeye sıkışmıştı, kaçmaya çalışıyordu. Koşuyorduk, peşimizde devasa 5


büyüklükte çirkin ve ürkütücü bir köpek vardı. O da koşmaktan dolayı dişlerini öne çıkartmış avının kaçmasından dolayı öfkeli ve sabırsızdı. Geceye gözleriyle ışık saçıyormuş gibi görünüyordu ve ben nereye kaçarsam kaçayım o ışıklar beni bulacak gibiydi. Yıllar geçmesine rağmen hâlâ köpeğin nefesini ve dişlerini ensemde hissediyorum. Tam pes edip dizlerimin üzerine yere düştüğüm an kendi bedenime dönmüş yatağımdan yere hızla kapaklanıp, ağlayarak yerden fırladım. O an ki ruh hâlim tam anlamıyla şoktu. Korkum beni esir almıştı. Hayalle gerçeklik arasında sıkışıp kalmıştım, mekân algım kaybolmuştu. Etrafı telaşla inceleyip nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Evimde olduğumu anladığım saniyelerde bile bedenime yabancı gibiydim. Saatlerce etkisinden kurtulamamıştım. On beş yaşındaydı. Adı Corajoso’ydu. Annesi hırsızlıktan sabıkalıydı, doğacak bebeği cesur olsun kimseden korkmasın diye Corajoso (Portekizce cesur) ismini koymuştu, doğumdan bir hafta sonra bıçaklanıp ölmüş, Corajoso ise devlet korumasına alınmıştı. Pek çok ev ve bakımevi gezmişti. En son Santoro Ailesi’nin yanına yerleştirilmişti. Son dört senedir bu aileyle yaşayan Corajoso diğer aile fertleri gibi yemek yiyebilmek ve yatacak yere sahip olmak için yeteneklerini kullanmak zorunda kalmıştı. Allah’tan annesinden belki de birazda babasından geçen hırsızlık genleri sayesinde hırsızlık yaparken zorlanmıyordu. Ama zorlandığı başka şeyler vardı bazı geceler açlık onu hırpalıyordu. Bu gece de o gecelerden farklı değildi. Yine aç ve çaresizdi. Sabaha karşı eve dizleri tutmaz bir halde, elinde bir avuç Reali (Brezilya para birimi) ile dönmüştü. 6


Yorgunluktan perişan bir hâlde gözleriyle kendine yatacak yer aradı. Küçücük yatak odasında yan yana sıralı yataklarda boş bir yer kalmamıştı. O kadar yorgundu ki lüks arayacak hâlde değildi. Kardeşinin sarıldığı yastığın ucuna tüneyerek uyumaya çalıştı. Kardeşi her zamanki gibi erkenden büyük paralarla dönmüş ve horlamaya çoktan başlamıştı. Corajoso fark edilmemek için dua ederek gözlerini kapattı. Eve gizlice girmişti yoksa o parayla eve girmesi mümkün değildi. Elleri iki dizinin arasında, dizleri karnında cenin pozisyonunda ne kadar uyuduğunu bilmeden yattığı sırada birden beyninde ışık patlaması ve uğuldama ile sıçradı. Gözlerini açtığında üvey babası Cladio yine kan çanağı gözleriyle üstüne eğilmiş, her zamanki gibi nereye denk geldiğini önemsemeden tekme ve yumrukla vücudunu örseliyordu. Sıçrayarak kalktı yorgun olmasına rağmen oradan uzaklaşması tek kurtuluşuydu. Daha önce gizlice girdiği camdan can havliyle dışarı atlayıp sokaklara tekrar döndü. Bu kez yeminliydi o lanet yere tekrar dönmeyecekti. Koşmaya çalışıyordu ama kemikleri o kadar ağrıyordu ki artık çabalamadı ve ilk gördüğü ıssız yere çöktü. Kendine sarılarak durdu. Nefesinin düzelmesini bekliyordu. Sürekli giymekten yer yer yırtılmış rengini bile hatırlamadığı kazağı da onu ısıtmıyordu. Soğuk havada nefesi buhar olup uçarken hırlama sesiyle köpeği fark etti. Kalkıp tekrar koşmaya başladı. Ben tam da o an bedenine girmiştim koşuyorduk. Yakalanacağını fark ettiğim de ise onu orada bırakarak bedeninden ayrılmıştım. Yaşadıklarımı babaanneme ağlayarak anlatıtım. Tekrar dönmem gerektiğini söylememe rağmen babaannem izin vermedi. 7


Neden oraya gittiğimi bilmeliydim. Görevimi bulmalıydım, aslında biliyordum, görevim Corajoso’yu kurtarmaktı. Oradan kaçtığım için kendimi çok suçluyordum oraya daha doğrusu o ana dönüp Corajoso’yla beraber kaçmalıydım ama babaannem soğukkanlılığını koruyarak “Hayır” dedi. Ona göre bu çözüm değildi. Bedende hareket etmem sadece o fiziğe bağlıydı yani gerçek hayatta iyi bir koşucu olmam başka bir bedende de böyle olacağım anlamına gelmiyordu. Göreve mantıklı yaklaşmam gerekiyordu. Plan yapmaya başlamıştık belki de bakıcı aileyi şikâyet etmeliydik. Sorunun kaynağını bulup çözdükten sonra asıl kurtuluş planını yapmalıydık. Babaannem anlattıkça olaya daha mantıklı bakmaya başlamıştım fevri ve duygusal davranmamalıydım. Asıl sorun Corajosu’yu köpekten kurtardıktan sonra ne olacağıydı. Corajoso’yu orada yalnız bıraktığım için huzursuzdum. Gündüz okula gittiğim hâlde derslere adapte olamadım aklım sürekli çok uzaklarda Brezilya’da ki Corajoso’ya kayıyordu. Okul zili çalar çalmaz eve koştum. Büyük bir şevkle anneme yemek hazırlığına yardım ettim. Gözüm sürekli saatteydi. Nihayet yatma vaktim geldiğinde süt ısıtıp babaannemi yanımda çekiştirerek odama çekildim. Uyumadan önce sıcak süt içip gideceğim ortamdaki soğuk hava, açlık gibi kafamı karıştıracak duygulardan arınmaya çalıştım. Corajosu’nun yanına gitmeden önce fiziksel ve bedensel olarak hazır olmalıydım. Babaannemin sabır çekmesine neden olacak kadar hızlı ve heyecanla odada dolaşıyordum. Sütümden bir yudum alıyor, yatağa oturup tekrar kalkıyordum. Sütü elimden kapan babaannem “Deli kız yat artık başım döndü” deyince itiraz etmeden kendi yatağının yanına yaklaştırdığım tek kişilik yata8


ğıma zıpladım. Hemen üstümü örttüm. Sonra tekrar ayağımla pikeyi üstümden fırlatıp attım. Çok heyecanlıydım. Yatağıma yatıp babaannemin dualarıyla gevşemeyi bekledim ve o an gelince bedenimin hafiflemesine müsaade ettim. Tüm yolculuklarımda olduğu gibi ellerimi karnımda birleştirip derin derin soluk alıp verdim. Odamda hafif, yüzümü yalayan ılık bir rüzâr başladı. Rüzgârla beraber hareket etmeye başladığımı bedenimin titremesinden anlıyordum. Birbirlerinden her ayrılışlarında ruhum mutluyken, bedenim korkar gibi kendini sıkar ve isyanla titrerdi. Değişimin başladığını hissedince soluğumu düzenledim. Ruhum havaya karışıncaya kadar bekledim. Hareketlenme bir bedene çarpıncaya kadar devam eder ve bedenle buluşunca dururdu. Havadaydım, heyecanlıydım ama beklediğim kavuşma gerçekleşmedi. Birden yataktan düşer gibi hızla kendi bedenime çarptım yatağıma dönmüştüm. Üç defa daha denedim gidemiyordum, bu da benim daha çok hata yapmama neden oluyordu. Havaya her yükselişimde bedenime daha hızlı ve daha sert geri dönüyordum. Bedenim yataktan havalanıp ruhu yakalıyordu ama bu bana fiziksel bir acı veriyordu. Sanki tüm vücuduma keskin iğneler batıyordu. Sonra çaresizlikle yeniden çabaladım, o an hızla havaya karıştım ve akıma girdim. Sonra akım bitti fakat her yer karanlıktı. Beklediğim çarpma gerçekleşmedi. Ruhum boşlukta hareketsiz duruyordu. Gireceğim bedeni yani Corajoso’yu bulamıyordum. Tekrar denedim o an sanki babaannemin sesi kulaklarımda çınladı ve bana fısıldadı “Acil durumlarda misafir olarak bedenlere birkaç dakikalığına girebiliyoruz bunu unutma’’ dedi.

9


Soluk alıp beynimle hissettiğim ilk bedene girdim. Burnuma yoğun bir ilaç kokusu geldi, etraf aydınlandı. Tüm duyularım hareketlendi. O an sedyede yatan Corajoso’yu gördüm. Çelimsiz bedenine sargılar sarılmıştı, o kadar çok kan vardı ki sargılar artık beyaz değil kırmızıydı. Nefes bile almıyor gibiydi. Kendimi böyle bir olaya hazırlamadığım için girdiğim bedenle beraber yığılıp kaldım. Galiba bir hemşire bedenindeydim, etrafımda bir sürü doktor beni hemen bir sedyenin üzerine aldılar ama çırpınıyor Corajoso’yu görmeye çalışıyordum. Hemşirenin bedeninden ayrılmadan önce neler olduğunu öğrenmeliydim. Ama tekrar hızla bir akıma kapıldım. Kendime geldiğimde ise tekrar kendi bedenimde ve yatağımdaydım. Çabaladım ama dönemedim. Olmadı. Uykumdan alınmıştım ve ne olduğunu öğrenememiştim. Babaannem telaşla üstüme eğilmiş, elini başıma koymuş yüksek sesle dua ediyordu. Çırpınmayı bıraktım babaannemin şifalı ellerine teslim oldum. Sakince düşüncelerimin netleşmesini bekledim. O ana tekrar dönüp zihnimde ki eksik noktaları birleştirmeye çalıştım. Zihnim boşalmıştı. Ne kadar düşünsem de o anı bir türlü kafamda canlandıramıyordum. Birden aklımda tek cümle belirdi “Çocuk öldü, Hemşire Hanıma bakalım.” Çığlıklar atarak ağlamaya başladım. Çığlıklarımı duyan annem ve babam koşarak odama girdi. Beni perişan ve yarı delirmiş bir hâlde görünce çok korktular. Nasıl korkmasınlar? Kızları yatakta çırpınıp yabancı bir ismi çağırıp, ağlıyordu. Annemler hemen ambulansla beni hastaneye götürüp, sakinleştirici iğne yaptırıp daha sonrasında yarı baygın eve getirdiler. 10


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.