Çukurova Kimya TEKNİK ve ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ

Page 1

KİMYA

MANİSA

TEKNİK ve ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ

Çukurova EML Yayın organıdır. Ücretsizdir.

ANADOLU TEKNİK ve ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ MANİSA 2008


İstiklal Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl! Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım, Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl

Mehmet Akif ERSOY


Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere,

memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bî-

tap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! 3


MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜMÜZ

AZİZ ERSOY İLE OKULUMUZ DERGİ GRUBU SÖZCÜLERİNİN SOHBETİ

Değerli gençlerimizi sportif aktivite-lere teşvik ettik. Bir önceki yıl 18,000 öğrenci sportif aktivitelere, sosyal gezi-lere, Anıtkabir’i , Çanakkale Şehitliği’ni ziyaret gibi, katılmıştır. Yöresel kültürlerin tanıtımına yönelik birer gece düzenlenecektir. Ben öğrenciyken ilkokulu kasabada, ortaokulu şehir merkezinde okudum. İmkânlar bugünkü gibi değildi. Siz de her türlü imkân var. İlkokulu gaz lambasıyla okuduk; ama o zamanki eğitime herkes çok önem verirdi; eğitim öğretimi, okumuş insan olmayı desteklerdi. Aile ve çevre de şu anki imkânları iyi kullanmıyor. Yeni nesil tüketici bir nesil. Bilgiyi, teknolojiyi tüketiyoruz. Dikkatinizi çekerim; paylaşmıyoruz; ama tüketiyoruz. Eskiden teknoloji tüketimi yavaştı; ama bulduğumuzla da mutlu oluyorduk; tatmin oluyorduk. Şimdi bir tatminsizlik söz konusu. Bu durum uyumlu insan tipini bozuyor. Mesleki eğitimde Manisa çok hızlı

4

gelişiyor. % 56 seviyeye ulaştı. Meslekteki amaç daha kaliteli insan gücü. Polinas, Çukurova olsun daha kaliteli, çağdaş duruma getirmek için var. Sanayi ile işbirliği yaparak, iyi adapte olundu. Elginkan Vakfı’nı tanıyın; bu konuda siz öğrenciler bilgi sahibi olun. Meslek eğitimi yeni alanların oluşumuna fırsat verir. Bu sayede daha teknolojik bir ortam oluştu. Pek çok proje gerçekleştiriliyor. Okuma saatleri projesi, okula kitap kazandırma projesi, anne baba eğitimi projesi, öğrencimi izliyorum projesi… Veliler, çocuklarını takipte yetersiz kalıyor. Üniversite sınav sistemi değişti. Sadece dershane yeterli değil. Okul ortamında istediğimizi almalıyız. Artık meslek liseleri bir kat daha önemli. Siz gençler avantajlarınızı iyi kullanın. Bu, geleceğiniz için çok önemli. Bu sohbet için hepinize çok teşekkür ederim; başarılarınızın devamını dilerim.

AZİZ ERSOY KİMDİR? Manisa Milli Eğitim Müdürü Aziz ERSOY 1954 Akdağmadeni doğumlu. İlkokulu ve ortaokulu Yozgat’ta tamamladıktan sonra 1972’de Tokat Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Bir süre öğretmenlik görevinde bulunduktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Eğitim Bölümü’nü bitirerek ilköğretim müfettişi olarak atandı. Adana ve Amasya’da ilköğretim müfettişliği, Gaziantep ve İstanbul illerinde ise milli eğitim şube müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1993 yılında İzmir’e İlköğretim Müfettişler Kurulu Başkanı olarak atandı. Bir süre aynı görevde çalıştıktan sonra Haziran 1994’te Aydın Milli Eğitim Müdürü görevine atandı. Bu görevde altı yıl çalıştıktan sonra 10 Mayıs 2000’de Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atandı. Sakarya’da beş yıl çalıştıktan sonra 7 Eylül 2005 tarihinde Manisa Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atandı. Manisa’da beş ay çalıştıktan sonra 15 Şubat 2006 tarihinde Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atandı. Bu görevi de iki yıl yürüttükten sonra Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Genel Müdür Yardımcılığı görevine atandı. Halen aynı görevi yürütmekte olup Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevini sürdürmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır.


ÇUKUROVA KİMYA YÖNETİM KURULU ÜYESİ

SABRİ ACAR:

“İmkânlarımız doğrultusunda okulumuza

desteğe devam edeceğiz.”

Bize kendinizden bahseder misiniz ?

Hacetttepe Üniversitesi’nden 1996’da mezun oldum. Bir yıl devlet hizmetinde işletme bölümünde çalıştım. Topçu yedek subay olarak askerlik yaptım. 1969’da Mersin’de bir şirket kuruldu. Yabancı sermayeli gübre fabrikasında yedi yıl çalıştım. Adana’da Efes Pilsen bira fabrikasında kuruculuk görevi aldım ve iki yıl çalıştım. Daha sonra Çukurova Kimya’ya kuruluşundan itibaren bölüm müdürü olarak işe başladım. 1982-1993 yıllarında genel müdür yardımcılığı görevini ifa ettim. Ardından 1993’ten 2008 yılının Ağustos ayına kadar genel müdürlük yaptım. Daha sonra terfi ederek yönetim kurulunda görev aldım. İki çocuk babasıyım.

Okulumuzun yapılışı aşamasında hangi zorluklarla karşılaştınız? Bu şirket 1972de kuruldu ve büyük bir sorun vardı. Mühendis, kimyager var; ama ara eleman yoktu. Gazetelere ilan verdik; başvurular oldu, çoğu ilkokul mezunuydu. Onlara üç ay kurs

verdik ve barılı olanlarını işe aldık. Bu sıkıntılardan sonra şirket para kazanmaya başladığında okul yaptıracağımıza dair söz verdik. Otuz yıl sonra sözümüzü unutmadık ve tuttuk. Manisa’ya bir eser bıraktık. Her şeyi devletten beklemek anlamsız; bizlerin de yardımcı olması lazım.

Bugüne kadarki yardımlarınız ve hamiliğiniz için çok minnettarız. Bundan sonra ne gibi yardımlarınız, destekleriniz olacaktır ? Yaptık bıraktık demiyoruz. Yönetim vb. yönlerden yardımda bulunacağız. İmkânlarımız doğrultusunda desteğe devam edeceğiz.

İsminizi taşıyan okulumuzdan ne gibi beklentileriniz olabilir ?

Başarı Türkiye ölçütünde en başarılı, en çok üniversite öğrencisi veren okul olmasını isterim. Türkiye’de mühendisle bir alt kademede çalışan arasında çok ücret farkı var. Aileler sırf üniversite mezunu olsun diye çocuklarını herhangi bir bölüme gönderiyorlar. Gerekirse

ortaöğretim mezunu olup iyi bir maaş alın. Ara elemana tatmin olsun ki işini severek yapsın. Çok sayıda üniversite mezunu olacağına iyi maaşlı orta eleman olsun; işsizlik olmasın.

Bugünlerde fabrikanızın personeli okulumuzda bilgisayar kursu görmekte; başka hangi kursların açılmasını istersiniz ?

Yönetime danışmam gerek. Diksiyon olabilir. Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile ilgili bir kurs olabilir. Holdinginizin okulumuz öğrencilerine burs verme imkânı olabilir mi ? Şu anda yok; ama Turkcell bu holdingin bir kuruluşudur. Turkcell 5000 öğrenciye burs vermekte; özellikle doğudaki zeki öğrencilere burs verilmekte. İleride okulumuz öğrencilerinden holdinginizde iş bulma olasılığı nedir ? Holdingde iş bulma imkânı kuvvetli. Emekli olanların yerine eleman alınacak. Eğer başarılı olursa Japonya’da olduğu gibi emekli olana kadar çalışabilirler.

5


ATA’MIZIN

BİZ GENÇLERE ÖĞÜTLERİ

6

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım. Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir. Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.


Okulumuz Manisa’mızın kimya alanında sanayinin can damarı konularda başarılı çalışmalarıyla ön plana çıkan Çukurova Kimya Endüstri A.Ş. tarafından yaptırılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. 2008-2009 öğretim yılından itibaren Kimya Teknolojisi, Gıda Teknolojisi ve Biyomedikal Cihaz Teknolojileri alanlarında eğitim – öğretime açılan okulumuzda halen 9 ve 10. sınıf düzeyindeki öğrencileri ile eğitim öğretime devam etmektedir. Manisa’ da gelecek yıllarda yoğun talep ile karşılaşacağımızı düşündüğümüz alanlarımız ülkemiz sanayinin ihtiyacı olan bilgili ve kalifiye ara eleman ihtiyacını karşılaması yanında yüksek öğretime yönlendirmede motor kuvvet olarak dikkati çekecektir. Ülkemizin kalkınmasında ve gelişmişlik düzeyinin yükseltilmesinde çok önemli bir misyon yüklenen mesleki ve teknik eğitim, bu görevini yıllar bazında daha iyi duruma getirmek için büyük çaba harcamaktadır. Günümüzde gelinen noktada büyük

aşama kaydedildiğini göstermesine rağmen, sanayideki rekabetçi ortam her geçen gün daha iyi niteliklere sahip ve yetişmiş eleman talepleri artmaya devam etmektedir. Atatürk’ün ifade ettiği “Muasır medeniyet seviyesine” ulaşma, bilgili ve becerikli insan gücü yetiştirilmesi ile mümkün olabilecektir. Türk Milli Eğitiminin temel amaçları doğrultusunda; büyük bir vizyon sağlama yolunda ülkesini çok seven ve işini en iyi biçimde yapan insanlar yetiştirmek temel amacımız olacaktır. Okulumuzun Manisa’ da yüklendiği misyonu gelecek yıllarda okulumuzdan mezun olacak öğrencilerimiz eliyle en iyi şekilde temsil etmeye başlayacağız. Bununda okuldaki tüm personel, öğrenci ve velilerimizle beraber, Çukurova Kimya Endüstri A.Ş. ve çevre imkanlarını da arkamıza alarak sağlayacağımızı umut ve temenni ediyorum. Saygılarımla… Hasan YÜZEN Okul Müdürü

Okulumuzun Manisa’ da yüklendiği misyonu gelecek yıllarda okulumuzdan mezun olacak öğrencilerimiz eliyle en iyi şekilde temsil etmeye başlayacağız.

7


ECEM KUYUMCULUK


Çanakkale geçilmez, Çanakkale unutulmaz… Çanakkale tarihin en unutulmaz anlarına şahitlik etmiş bir şehirdir. Atalarımız, bu büyük zafer için çok uğraşmış ve kanlarının son damlasına kadar mücadele etmişlerdir. Gururlu ve bu gururunda da çok haklı olan Türk Ordusu bu kalleş savaşın tüm zorluklarına rağmen asla yılmamış ve bu zafer uğruna kendi namuslarını, canlarını ortaya koymuşlardır. Savaşı kazanacaklarına dair duydukları inançlarını asla yitirmemişlerdir; çünkü bu savaşta haklı olan bizlerdik. Dönemin tüm fiziki ve ruhsal olumsuzluklarına rağmen başarıya giden yolda yılmadan ilerlemişlerdir. Biliyoruz ki bu zafer hiç de kolay elde edilmedi. Günümüzde bu tarihi anları ve olayları sıradan bir şeymiş gibi gören ya da göstermek isteyen kişiler olabilir. Bunlara verilecek en anlamlı ve yeterli cevap ulu önder Atatürk’ümüzün nutku olacaktır. Belki de onlar geçmişleri hakkında

Merve SANÇ

yeteri kadar bilgiye sahip değillerdir. O zamana gidebilme şansları olsaydı, o günleri keşke bizzat yaşayabilselerdi… Bence türkiye’deki tüm okulların Çanakkale Şehitliği’ni ziyaret etmeleri gerekir. Bugün hâlâ bu aziz topraklar üzerinde bir yaşam sürebiliyorsak unutmamalıyız ki bunu tarihin bekçileri olan ve geçmişine, geleceğine sahip çıkmış atalarımıza borçluyuz. 9


BAYRAK

Okan YILDIRIM

Bayrak ülkemizi, bağımsızlığımızı temsil eder. Bayrak bizim ülkemizi sembolize eden en önemli milli değerlerimizdendir. Bu milli değer bizim kardeşliğimizin, ortak kültürümüzün, tarihimizin, birli ve beraberliğimizin dost, düşman herkese bir göstergesidir. Toplum içindeki milli değerlerimiz arasında belki de en önemlisidir; çünkü içerdiği derin anlam bir sayfanın arka ve ön yüzü gibi birbirinden ayrılamaz. Bayraksız bir millet, millet olabilme özelliğine sahip değildir; bunun aksi asla düşünülemez. Siz hiç komutanı olmayan bir ordu gördü10

nüz mü? Varsa, zaten o ordu kaybetmeye mahkumdur. Bayrak sadece bir bez parçası değildir. O, derinde yatan bütün ulvi değerlerin simgesidir. Vazgeçilmezler listesinde en baş sırada yer alır. Unutmayalım ki, vazgeçilmesi zor olan bu yüce değerler öyle kolayca ele geçirilmemiştir. Bize düşen daima serinkanlı olup değerlerimize sahip çıkıp bayrağımızı, dolayısıyla bağımsızlığımızı müdafaa etmektir. Bunun için ‘’ Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.’’


AZİZ ŞEHİTLERİMİZ ! Seher ÇETİNTAŞ

Şehit, Allah huzurunda vatanı, milleti, inancı uğruna canını verenlere denir. Onlar şimdi haksızlığın olmadığı, bir daha asla kara yüreklerin, ellerin ulaşıp dokunamayacağı yerdeler. Allah huzurunda şehadet şerbetini içmekteler. Arkalarında gözü yaşlı, yüreği yaslı anne babalarını, eşlerini, çocuklarını, sevdiklerini; uğruna canlarını fedâ ettikleri her şeyi, herkesi bıraktılar. Dünyada kalanlar mecazen ölmeye devam ediyor. Yine de o anne, babalar ki övgülerin en güzelini hak ediyor. Canlarından, kanlarından bir parça olan evlatlarını hain terör yüzünden kaybetmiş olmalarına rağmen metaneti, sabrı; dillerinden de ‘’ Vatan sağ olsun’’ deyişini düşürmüyorlar. Hangi memlekette, hangi aile bu dik , onurlu duruşu sergileyebilir ve hangi dilde, dinde, millette bu durum böyle yüce bir anlam içerebilir? Şimdi, o mübarekler sayesinde vatan sağ; ama kan ağlamakta. Geride kalan herkesin Allah yardımcısı olsun. Üzülmeyin; çünkü biz

biliyor ve inanıyoruz ki ‘’ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ.’’ Onlar görevlerini layıkıyla ve de fazlasıyla yerine getirdi. Biz de okuyarak, çalışarak Atatürk’ün söylediği gibi ilimde ve fende; güzel olan her alanda ilerleme gösterip, başarılı olmalıyız. Ben bunun bir vatan borcu olduğuna inanıyorum. Bu şekilde olursa o zaman davulla, zurnayla, kınalar yakıp gönderdiğimiz vatan evlatlarının hakkını belki de birazcık ödemiş oluruz. 11


Neşat HACIOĞLU

ALIŞKANLIKLAR! Alışkanlıklar, özellikle kötü alışkanlıklar, aileden uzaklaşarak oluşmaya başlar. Bu durum kişiyi yaşadığı ortamdan, ailesinden, yakın çevresinden uzaklaştırır. Kişinin ailesi bu durumdan tedirgin olup kaygılanır. Karşılıklı olarak birbirine duyulan güvenler azalır; hatta kalmaz. Aile durumu kurtarmak adına çocuk üzerindeki otoriteyi artırıp durumu dengelemek ister. Her iki kesimde baskı artar. Bu baskı davranışlarda hataya sebep olur. Çocuk ve 12

aile birbirinden uzaklaşır. Arkadaş çevresi işte tam bu anda iyice önem kazanır. Olumsuz tüm davranışlar, sigara, alkol, uyuşturucu gibi bağımlılıklar en çok ergenlik döneminde başlar. Kişi özentili tavırlar sergiler. Öykündüğü, model aldığı kişiler, olaylar değişir. Standartlar düşer; kişi artık tehlikededir. Aile ve toplumda kabul görmeyen tüm davranışlar bu yeni arkadaş çevresinde onay görür. Kişi mutludur; ancak bu mutluluk sahte ve yapmacıktır.

Kişi, ailesine, çevresine, en önemlisi de kendisine zara verdiğinin farkında değildir. Aileler bu hassas dönemde iş işten geçmeden çocuklarına doğru ve yapıcı bir yaklaşım içinde olmayı başarabilmelidirler.


BEN OLSAYDIM! Tüm gençler adına yazıyorum bu yazıyı. Ben babam olsaydım, babamdan daha iyi bir baba olmak isterdim. Beğenmediğim yönleri var; ama ben çocuğuma böyle davranmayacağım. Kendi sağlığımı ve aileme karşı sorumluluklarımı asla unutmazdım; mesela sigara içmezdim. Spor yapar, kendimi önemserdim. Çocuğumun okuldaki durumunu sadece notlarla ölçmezdim. Onunla iletişim kurmaya çalışır,onun başarısızlıklarımın sebeplerini birlikte bulmaya çalışırdım. Ailemin, özellikle babamın benden çok fazla beklentileri var; bazen bunlara yetişemiyorum. Kendimi baskı altında hissediyorum. Beni olduğum gibi kabul etmelerini isterdim. Söz söylediğimde ya da verdiğimde bunu yerine getirirdim. Biz, hoşgörülü, anlayışlı velilerimiz olmasını diliyoruz; emin olun ben bu sözümün arkasında duracağım. Yine de onlar benim ailem. Amacım kötü sözlerle ailemi yermek değil, sadece daha fazla ortak nokta bulmaya çalışıyorum. Bunu yaparken de hiçbir zaman reklam filmlerindeki gibi kusursuz bir aile ve hayata sahip olamayacağımı biliyorum. BİR GENÇ 13


BOYALI SÖZLER Kapına geldiysem, sanma dilenci Sadaka değil, kalp istiyorum. Zehirli bir ok gibi yakma bedenimi Aşkıma senden aşk istiyorum; Kovma beni kapından, Mecnun isen Leylâ’n olayım. Yağmur olup ak gözlerimden, Bedenimle sana toprak olurum. Hep seni düşündüm ölesiye Bakışlarını ve aşkını, Duygularımı astım dar ağacına Sadece gözlerin kaldı gözlerimde Ellerini bile tutamadım senin, Oysa seni ölesiye sevmiştim. Sana anlatabilmek tek isteğim, Sana duyduğum özlemi, hasreti; Gururumu bile ayaklar altına alarak.... Gülşah BOYALI

14


BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? Anıl ÖZALP

• • • • • • • • • • • • • • •

Kurtların yiyeceklerini 30 km taşıyarak yavrularına götürdüğünü Kır kurtlarının en sevdiği yiyeceğin kavun olduğunu Pirananaların üç ısırışta insan elinin bileğini koparabileceğini Dişi mavi balinaların 34 m boyunda olduklarını ve günde 3 milyon kalori aldıklarını Edison’un ampule konulacak maddeyi bulabilmek için 3000 deneme yaptığını Birinci Dünya Savaşı’nda 2.5 milyon atın kullanıldığını Yapılan bir deney sonucunda sigara içindeki katran maddesinin bir farenin sırtına sürüldükten sonra farenin sırtındaki o bölgede kanser oluştuğunu Peru’da hiç umumî tuvalet olmadığını Herhangi bir okyanusun ren uzak olduğu noktanın Çin olduğunu Sadece dişi sivrisineklerin ısırdığını Dünyada her dakika düşük şiddette depremin olduğunu Polonya Kralı August’un 350 çocuğunun olduğunu Köpeklerinin ter bezlerinin ayaklarının altında olduğunu Salatalığın % 96’sının su olduğunu Rusya’nın dörtte birinin ormanlarla kaplı olduğunu ve bu alanın Türkiye’nin yüzölçümüne eşit olduğunu 15


DEYİMLERİN İLGİNÇ HİKÂYELERİ

ABAYI YAKMAK

Aba,dövmek yünden değişik kalınlıklarda yapılan bir tür kumaşın adı olup genellikle beyaz renkte imal edilir Siyah renklisine ise kebe denir Bu cins kumaşın kullanıldığı pek çok yer olmakla beraber aba denilince genellikle dervişlerin giydiği hırka anlaşılır Vücudun tamamını örtecek kadar geniş ve uzun yakasız ve yensiz dikilen abanın özelliği, düşmesiz olup kuşak ile kullanılmasıdır Abanın tekke mensupları ve tasavvuf ehli olanlar yanın da diğer insanlar tarafından da kullanılan bir giyecek olması,aba hakkında dilimize pek çok deyim ve atasözü kazandırmıştır Abalı:Fakir,kimsesiz Abacı: (Mecazen) Hazıra konmayı seven,bedavacı Abası kırk yerinden yamalı:Yırtık pırtık giyecek kadar fakir Alaca abalı:Hırkası yamalıklarla dolu olacak kadar fakir Abaya bürünmek:Tasavvuf yoluna girmek Başını abaya çekmek: (Mecazen) Ölmek Aba da bir kaba da bir giyene (Güzel de bir çirkin de bir sevene):inandığı şey adına her şeyi hoş gören;inceleyip sık dokumayan,meşrebince yaşamak için başkalarının ayıplamalarını hiçe sayan Aba vakti yaba; vakti aba (olmaz):Her iş uygun bir araç veya yol yordam mevcuttur (Yaba,harmanda ekin savurmaya yarayan dört çatallı tırmık çeşidi olup aba giymiş bir insan tarafından kullanılması zordur

16

Abanın kadri yağmurda bilinir:Aba insanı yağmurdan kurduğu gibi abaya bürünen insanlar da belâ yağmurlarından korunur (mu? diye rivayet olunuyor!) Aba yeninden yıldız gösterir:Maddi zenginlik veya manevi kudret ile dileyeni muradına erdirecek kudrete sahip kişileri anlatır. Bir aba var atarım; nerde olsa yatarım:Gezginci dervişlerin halini anlatan bu söz,taşa toprağa,oduna tahtaya,çula çaputa ehemmiyet vermeyen kişilere özgü anlayışın ifadesi olup gönül zenginliğini anlatır Zeyl: Aba ile alâkalı olarak üç deyim daha kaldı Tam da zamanımızı anlatıyorlar:Birincisini Vur abalıya!ıdiye kullanıyorlar ikincisine Aba altından sopa göstermek ı diyorlar ki derviş geçinme iddiasında iken dervişliğe yakoşmayan işler yapmaktan kinaye olarak çok masum gibi görünüp de zorbalığa soyunma karşılıyor

BİZE DE Mİ LO LO…

“Başkalarının hakkını yiyiyorsun, yamuk yapıyorsun, bari bize yapma ” manasında. Bir gün adamın biri pazarcıyla bir sebepten münakaşaya başlamış ve kahramanımız sonunda kendini tutamayarak pazarcıya okkalı bir küfür savurmuş. E tabi pazarcıda arkadaşı mahkemeye vermiş. Adam ettiğine bin pişman, pazarcıdan özür üstüne özür diliyor ama pazarcı yumuşamıyor. Adam ümitsiz durumu bir arkadaşına anlatmış. “Mahkemelerde itibarım iki paralık ola-

cak” diye hayıflanmış. Arkadaşı: “Ben seni bu dertten kurtarırım ama on altın isterim” Adam çaresiz kabul etmiş. “Ne yapmam lazım söyle, ben bu davadan yırtayım on altının lafı olmaz “ demiş. Arkadaşı: Mahkemeye çıktığında hiç konuşma, sadece “lo lo lo” de. Hakim seni dilsiz sanınca davada kendiliğinden düşer” Duruşma günü gelmiş arkadaşının dediğini yapınca beraat etmiş, sevinç içinde eve dönerken arkadaşı çevirmiş yolunu: “Hani bizin on altın?” adam rolüne kendisini o kadar kaptırmış ki “lo lo” diye cevap vermiş. Arkadaşı da, “Ulan demiş, bize de mi lo lo…

ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ

Bolu dağlarında yaşayan Köroğlu efsanesini duymayanımız yoktur. Bir sabah Köroğlu kalktığında atını bağladığı yerde bulamamış. Düşünsenize; Köroğlu gibi biri için Attan mühim ne olabilir ki! Önce bütün Bolu’nun, sonra da civar illerin altını üstüne getirmiş Köroğlu ama atını bir türlü bulamamış. Tesadüfen İstanbul’un Avrupa yakasındaki bir at pazarını gezerken atına rastlamış. Atta onu tanımış tabi ki. Köroğlu bindiği gibi yıldırım hızıyla uzaklaşmaya başlamış pazardan, satıcıda tabi peşinden. Kıyıya ulaştığında hemen bir tekne bulup atıyla beraber Üsküdara doğru yoluna devam etmiş Köroğlu. Satıcı beyimiz kıyıya vardığında Köroğlu çoktan Üsküdara varmış. Durumu gören biride o ünlü sözü patlatmış: “Boşuna uğraşma beyim, atı alan Üsküdar’ı geçti”


BETİMLEME

Ayça AYAZ Transatlantik’te çok lüks bir balo hazırlığı sürmekte. Gelen sosyetik kişiler ilk önce kamaralarına çekilip yorgunluk atacaklar. Daha sonra nefes kesici bir balo için yardımcıları tarafından hazırlanacaklar. Elizabeth geldiği gibi lalası Alice ile odasına çıktı. Oldukça endişeliydi. Geçen gün ivan’la birlikte sosyeteye fena yakalanmıştı. Bu konunun herkes tarafından konuşulma olasılığı bile onu kaygılandırıyordu. İnkar edilebilecek bir durum yoktu. Bu birliktelik sosyetede kabul görmüyordu. Şu an tek istediği İvan’ın baloya gelmemesiydi. Saçına tokasını da taktıktan sonra artık balo salonuna inebilirdi. Elbisesinin kuyruğunu

tutarak merdivenlerden inmeye başladı. O da ne… Oradaydı, bu İvan’dı; hizmetliye paltosunu veriyordu. Hemen balo salonuna yöneldi; arkasından onu İvan takip etti. Balo salonuna beraber girmiş görüntüsü verdiler. İvan frak içinde çok yakışıklı görünüyordu. Elizabeth ne kadar gizlemeye çalışsa da ondan hoşlanıyordu; fakat bunu kendisine bile itiraf edemiyordu. Elizabeth mahçupluğundan yüzünü elindeki küçük yelpaze ile örtmeye çalışıyordu. Sazendeler ve hanendeler balonun çalıp söylemeye başladı. İlk dans ve valsler yapıldı. Elizabeth İvan’ın gözlerinden birkaç saniye içinde yanına gelip kendisini dansa kaldırma

teşebbüsünde bulunacağını sezip etrafındakilere hafifçe gülümseyip oradan ayrıldı. Yemek almak bahanesiyle masaya yanaştı. Oradaki birkaç kişinin kendisi hakkında konuştuklarına kulak misafiri oldu. Gözlerden uzak bir yer bulup koltuğa ilişti. Burada yalnızdı; huzur bulabilirdi. İvan’ın kendisine doğru yöneldiğini görünce ayağa kalktı; daha bir şey konuşamadan ve oradan sıvışamadan İvan’ın dudaklarını dudaklarında hissetti. Birkaç saniye içinde onlarca düşünce geçti aklından. Kendilerini gören olmuş muydu; olduysa bu durumu nasıl izah edebilecekti…

17


KUŞAK ÇATIŞMASININ NEDENLERİ Oğuzcan KARABACAK

Bence asıl sebep gençlerle yetişkinler arasındaki iletişim kopukluğundan kaynaklanıyor. Yetişkinler hem gençlere zaman zaman kendi başına karar vermelisin, sen artık büyüdün, artık sorumluluk almayı bilmelisin derler hem de zaman zaman senin aklın ermez, senin buna tecrüben yetmez şeklinde hitap ederler. Bu bir çelişki değil midir? Genç kendisini kendisine, etrafına, ailesine bir ispat yarışı içindedir. Bu durum 18

onu çeşitli davranış biçimlerine iter, bazen bu kendine ve çevresine isyana dönüşür. Genç, bu dönemde anne babasını beğenmez, onları inkara bile çalışabilir. Tabi, ben bunu doğru bulmuyorum. Aile baskısı veya baba, anne otoritesi onu sıkar;ya da ona öyle gelir. Bugün kızlı erkekli kurulan arkadaşlıklar çoğu ailenin arkadaşlık anlayışına uymayabilir; çatışmanın bir sebebi de budur. Dünya hızla değişirken gençler bu değişime bizzat ayak uy-

durur, ebeveynler ise biraz yavaş kalır bu aşamada. Mesela cep telefonlarından biz gençler inanılmaz hızla mesaj atarız. Büyükler eski usul, hâlâ mesaj yazabilmek için işaret parmaklarını kullanır. Her ne sebeple olursa olsun bu kuşak çatışması kaçınılmazdır; ancak aileler bu aşamada daha hoşgörülü, gençler de biraz daha özenli olursa sorunun en az hasarla atlatılabileceğine inanıyorum.


KÜÇÜK; AMA SEVİMLİ

Oğuzcan KARABACAK

Manisa’dan bahsediyorum, şehzâdeler şehrinden, mesir ve lâle diyarından… Sanayisiyle de göz dolduruyor. Dünyada gelişmeye ve geliştirilmeye en müsâit bir organize sanayiye sahip. İzmir’in gölgesinde kaldığını düşünenler de var; ama yine de özel bir şehir. Tarihî bir mirasa ve kimliğe sahip. Daha fazla turistin gelmesi en büyük isteğim; özellikle mesir şenlikleri zamanı. Bu şehirde eksik olan tek şey deniz. Ulaşım sorunu yok İstanbul gibi. Eğitim yönünden de çok şanslıyız. Mesela şu an benim okulum olan Çukurova Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi buna en güzel örnek. Üzümüyle, pamuğuyla, Spil Dağı ile bu memleket benim, bizim. 19


Zeynep KİRİŞ

Aşk.. konuşurken ya da düşünürken içine işler insanın. Şiir ya da ağıt gibi gelir kulağa bazen. Sözcükler dudaklardan dökülürken, güle serenad yapan bir bülbülün ötüşündeki güzellik sarar yüreğimi. Bir sandık dolusu hazine gibi parlar her şey.Aşk; kolay değil bunu tarif etmek. Mangaldaki kor gibi yakar insanın her yerini. Kadehteki içki gibi saf görünür; ama çarpar adamı. Bir tür alışkanlık bu; sarhoş eder insanı. Ruhun kapana kısılmış bir kuş gibi çırpınır. Uğruna ölümü bile göze aldığın olur. Her şeye razı olursun. 20

farzları çok ağır. Kolay değil elbette; ancak onu güzel ve özel kılan da bu değil midir? Hatıralar köşe bucak seni bekler; döver seni hep bir suçlu gibi. En sonunda âşıklar yalAslında bir cinayet bu, ölen varmaya başlar Allah’a, de öldüren de sen. Hüküm kurtuluş, bir çare ümidiyle. verilemez, karar alınamaz; Son çırpınışlar, son göz yaşı. çünkü davalı sen, davacı Deva bulamamışsa seven sen. Genç, yaşlı; zengin, artık hayat bitmiştir, çünkü fakir; ölüm gibi gelir , ayırt artık konuşamaz, duyamaz etmez kimseyi. Geliş ve gidiş o. Son kez bakar o gözlerle zamanı belirsiz; kaçak güre- giden sevgilinin ardından. şir ve hep mağlup eder seni. Ruh bedeni yatırır toprağa İlham perisinin içine daldığı ve şöyle seslenir: ‘’ İyi uykukaynaktır o. İbadet sayılır, lar…’’


SPORDA SEVGİ VE

FANATİZM

Selma ÜSTÜN

Spor, hayatımızın fevkalade önemli bir unsuru haline gelmiştir. Ağır koşullar altında yaşam mücadelesi veren bireyler ekonomik sorunların da ortaya çıkardığı bunalımları bertaraf edebilmek, durağan yaşamı bir nebze canlandırabilmek, saanayi ve şehir kültürünün sebep olduğu olumsuzlukları en aza indirebilmek, hatta mümkünse yok edebilmek için ya doğa fark edilmeye ya da sporu günlük hayatımızdaki aktivitelerden biri haline getirmeliyiz. Bilimsel olarak hazırlanmış kurallar dahilinde yapılan ve insan ruh ve beden sağlığına yararlı her türlü bedensel harekete ‘Spor’ diyoruz. Bu aktivite bireysel olarak yapılabildiği gibi yarışmalar aracılığıyla topluca da gerçekleştirilebilir. Spor yapmak bir sevgi işidir, bir standartı yüksek, kaliteli bir yaşam biçimidir. Böyle olduğu müddetçe de kişiye ve kişinin yaydığı pozitif enerji sayesinde

de etrafa faydalıdır. İnsanlar imkanları el verdiği ölçüde spor yapmalı ve bununla ilgili etkinliklere katılıp daha da sosyalleşmelidir; ancak daha çocukluktan itibaren sporu bu yönleriyle değil de sadece kazanma hırsını körükleyen, tek amacın birinci gelmek, rakibi ezip geçmek olduğu bir anlayış hakim olunca o zaman sporun ulvi amacından da sapılmış olur. Amaç, olimpiyatların babası addedilen Baron Pierre De Coubertin sözleriyle daha da açık olarak ortaya konulabilir: ‘’ İnsanların birbirlerini sevmelerini istemek ütopik bir düşünce olur; ancak gençlerimizi dört yılda bir, bir araya getirebilirsek, birbirlerini saymalarını sağlayabiliriz. Bu şekilde arzu edilen barış içinde yaşayan bir dünyaya kavuşuruz.’’ Bu ifadelerden anlaşılacağı üzere spor, insan sağlığına, her anlamda, yaralı olması kadar bu

dünyada ‘’ Barış, kardeşlik, dostluk’’ ortamını oluşturmak için en büyük organizasyondur. Günümüzde insanlar sporu bu yönüyle algılayıp kabul edebiliyor mu? Sporla ilgili aktivitelerde bu felsefenin gereklerini yerine getiriyor mu? Olimpiyatlardaki bu felsefeyi uyguluyor mu? Aşırı sevgi hatta tutku fanatizmi hortlatıyor. Bu durumda spor araç değil amaç oluyor. İnsanların sporu stresten arınma mekanizması olarak algılaması çeşitli üzüntülü olaylara sebep olur. Spor dil, din, ırk ayrımını reddeder. Fanatizm ve şiddet olaylarını yok etmek istiyorsak spor sevgisini bu olumlu felsefe dahilinde küçük yaştan bireylere aşılamalı ve öğretmeliyiz. Bu bir eğitim ve zihniyet meselesidir. Yazılı ve görsel basının sporu özendirir ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirir yönünü vurgulaması gerekir. 21


Merve SANÇ

ÖĞRENİMİN ÖNEMİ

Öğrenim yıllardan beri bilindiği gibi ailede başlar ve okulda gelişir. Ailede temel olarak saygı, sevgi, hoşgörü öğrenilir ve okulda bunları ayrıntılarıyla geliştiririz. Öğretmen, ailemizden sonra hayatımıza yön veren en önemli rehberdir. Bu rehber hayatımıza yön verir ve ömür boyunca yapacaklarımızın sorumluluğunu bizlere kavratır. İyiye ya da kötüye yönelmek bizim tercihimize kalmıştır. Rehber iyiyi, güzeli anlatır, temsil eder; ama bunlardan birini seçim meselesi bize kalmıştır. Yani bu aslında kader değildir.Öğret22

menlerin hayatımızdaki yeri çok başkadır. Öğretmen gibi insanı olumlu ya da olumsuz etkileyen bir etmen de arkadaştır. Aileye, büyüklere anlatılmayan, anlatılamayan sorunlar arkadaşlarla paylaşılır. Büyüklerimizin söyledikleri, nasihatleri dönem dönem sıkıcı gelse de onlar bu hayatı tecrübe etmişlerdir. Amaçları bizleri sıkmak, bizlere üstünlük sağlamak değil yardımcı olmaktır. Gerçeklerle karşılaşmaya başladığımızda bu öğütlerin ne kadar yapıcı ve bizlere yön gösterici olduğunu anlarız, ki ancak o zaman bunların doğruluğunu kesin-

likle kabul ederiz. Sonuç olarak ailenin ne kadar önemli bir kurum ve destekçi olduğunu, doğru arkadaşlıklar kurmanın hangi kötü olaylardan bizleri alıkoyduğunu, öğretmenlerimizin emeklerinin ödenemeyeceğini ve büyüklerimizin öğütlerinin bize yol gösterip yolumuzu aydınlattığını itiraf etmekten başka bir yol göremiyorum.


STAJYER ALIMINDA KENDİ

ÖĞRENCİLERİMİZE ÖNCELİK TANIYACAĞIZ

ÇUKUROVA KİMYA GENEL MÜDÜRÜ TÜRSEN DEMİR DERGİ TEMSİLCİLERİMİZİN SORULARINI YANITLADI Bize kendinizden biraz bahseder misiniz? Kimya mühendisiyim . 1988 den beri Çukurova Kimya endüstrisinde çalışıyorum. Araştırma Geliştirme Müdürü olarak işe başladım. Daha sonra Genel Müdür Yardımcısı oldum. Altı aydır da Genel Müdür olarak görev yapmaktayım. Okulumuzun yapılış aşamasında hangi zorluklarla karşılaştınız? İşin finansmanını sağlayan kuruluş ihaleyi alan yapımcıyla ilişkileri sürdürmekteydi. Milli Eğitim Bakanlığı arsayı sağlama bakımından yardımcı oldu. Gerekli protokoller uygulandıktan

Manisa da sizden başka kimya lisesi yok. Bu okul kurulmadan önce stajyer ihtiyacımızı Celal Bayar Üniversitesi ve İzmirli öğrencilerden karşılamaktaydık. Şimdi ise kendi öğrencilerimize öncelik tanıyacağız. Mart ve haziran aylarındaki stajlar zorunlu ; biz zorunlu staj isteyen sonra işleme başlandı. Tüm yasal değildir öğrencilerimize öncelik tanıyor konular Milli Eğitim Müdürü ve başvurularını değerlendiriyoruz. valinin yardımlarıyla binayı eksiksiz olarak zamanında tamamOkulumuzda hangi kursların lamaya çalıştık. açılmasını istersiniz? Firmanızın ismini taşıyan Becerilerini arttırabilecek okulumuzun öğrencilerinden kurslar kendi eğitim planınızın ne gibi beklentileriniz vardır? kapsamında yürürlüğe konursa memnun oluruz. Öğrencilik görevlerini en iyi şekilde yürütmelerini ve bu okul Firmanızın öğrencilerimize meslek lisesi olduğu için mezun burs verebilme olanağı nedir? olduktan sonra mesleklerin en Hedefimiz de olan bir şey; iyi şekilde yerine getirmelerini fakat ekonomik kriz nedeniyle isterim. burs verebilme gibi bir olanaÇukurova Kimya öğrencileri ğımız söz konusu değildir; ama olarak sizin bizlere vereceğiniz gelecekte gözden geçirebileceğiiş olanaklarını merak ediyoruz, miz bir konu. Bizlere bu röportaj bu konu da bize nasıl yardımcı imkânını sunduğunuz için size olabilirsiniz? çok teşekkür ederiz.

23


BİLEBİLECEK MİSİN BAKALIM! 1-Uzadıkça kısalan şey nedir? 2-Ali, sepetteki elmaların yarısını ve bir yarım elmayı Ayşe’ye; sonra kalan elmaların yarısını ve bir yarım elmayı Ahmet’e ve yine kalan elmaların yarısını ve bir yarım elmayı da Hasan’a veriyor. Sonuçta sepette sadece bir elma kaldığına göre başlangıçta kaç elma vardı? Not: Elmalar bölünmeden paylaşılıyor. 3- Bir avcı otobüse binmek ister. Yalnız, otobüse boyutları en fazla 1mt. olan eşyalar alınmaktadır. Avcının tüfeği ise 1,5 mt.dir. Tüfeğin şeklini bozmamak şartı ile otobüse nasıl biner? 4-Bir tabakta 7 tane portakal var. Bu portakalları, 7 çocuğa birer tane bütün portakal vererek paylaştırın ve hâlâ tabakta bir portakal kalsın? 5- Dünyanın çevresini ekvatordan geçecek şekilde bir ip ile bağladığımızı kabul edelim.(yaklaşık 40 bin km.) Bu ipi her noktadan 1mt. havada tutabilmek için, ne kadar daha ip ilave etmeliyiz? 6- 6 adet kibrit çöpü ile 4 adet ‘eşkenar üçgeni’ nasıl elde edebiliriz? 7- Bir duvarın üzerinde 5 adet kuş duruyor. O sırada oradan geçmekte olan bir avcı, tüfeğini ateşleyip ikisini vuruyor. geriye kaç kuş kalır? (Cevap ‘hiç’ değil) 8- İki kişi yolda karşılaşıyorlar. Küçük olan, Büyüğün öz oğludur. Ancak büyük olan küçüğün babası değildir. Bu nasıl olur? 9- Bir çocuk, 7 elmanın ikisi hariç hepsini yerse, kaç elma kalır? 10- Bir satranç tahtasında kaç tane ‘kare’ vardır? ( 64 değil !) 11- Yılın kaç ayında ‘otuz’ gün vardır? 12- Ali ile Veli 100 metre yarışı yapıyorlar. Ali, Veli’yi 5 metre farkla geçiyor. Yani Ali yarışı bitirdiğinde Veli 95. metrededir. Tekrar yarışmaya karar veriyorlar. Fakat bu sefer Ali, başlangıç çizgisinden 5 metre geriden başlıyor. Aynı hızla koştuklarını kabul edersek bu yarışı kim kazanır? 13-B - İ - Ü - D - ? Soru işareti yerine hangi harf gelmelidir? 14- A, B, C, D VE E birbirlerinden ve sıfırdan farklı tamsayılardır. ABCDE x 4 = EDCBA ise A=? B=? C=? D=? E=? 15- 2 + 2 + 2 = 244 Bir işareti değiştirerek eşitliği sağlayın. 16- Bir tüccar, sattığı mala %10 zam yapar. Ancak zamdan sonra satışlar düşmeye başlar. Fiyatı, yeni fiyatın %10 altına çeker. İlk duruma göre kârda mıdır, zararda mıdır? 17- Üç kedi, üç fareyi üç dakikada yakalarsa dokuz kedi, dokuz fareyi kaç dakikada yakalar? 18- 2 - 8 - 18 - 32 - 50 - ? 19- Bir tartı aletinde iki kutu ayrı ayrı tartılıyor. İlk kutu 5kg, ikinci kutu da 6kg geliyor. İki kutu beraber tartıldığında ise ibre, 12kg’ı gösteriyor. Yanlış tartıldığı belli olan kutuların gerçek ağırlıkları nedir? 20- Bir kalem ve bir silginin toplam fiyatı 110 TL’dir. Kalem, silgiden 100 TL daha pahalı olduğuna göre herbiri kaçar liradır? (Cevabı akıldan veriniz) CEVAPLAR: 1- Hayat veya Ömür. 2- 15 elma 3- Avcı tüfeğini boyutları 1 mt. olan bir kutuya koyar. Küpün en uzak iki köşesinin uzunluğu, yaklaşık 1.73 mt. dir. 4- Son kalan çocuğa portakal, tabakla birlikte verilir. 5-6,28 mt. Çapı 40bin km. olan bir daire düşünürsek, yarıçapı sadece 1 mt. arttırmamız gerektiği anlaşılır. (Çevre=2pr ise r yerine (r+1) yazılır. O da 2p farkeder.) 6- Üçgen Piramit: 7- Vurulan ‘iki’ kuş kalır. Diğerleri kaçar. 8- Demekki ‘annesi’dir. 9- İkisi hariç ise tabi ki ‘iki’ tane kalır. 10-204 kare vardır. Bütün 1x1(64 adet), 2x2(49 adet), 3x3(36 adet), 4x4(25 adet), 5x5(16 adet), 6x6(9 adet), 7x7(4 adet), 8x8(1 adet) ölçülerindeki kareler 204 tanedir. 11- Şubat hariç bütün aylarda ‘otuz’ gün vardır. 12- Ali, Veli’ye 95. metrede yetişeceğinden, son 5 metreyi, hızlı olan Ali önde bitirir. 13-Bir, İki, Üç, Dört, Beş... Yani B 14- A=2 - B=1 - C=9 - D=7 - E=8 15- +’lardan birini 4 yaparız. 16-%1 zarardadır. 17- ‘Üç’ Çünkü herbirine bir fare düşer. 18- 72 (Genel terim:2n²) 19- İlki 6, ikincisi 7 kg 20- Kalem=105 TL, silgi=5 TL

24


Çukurova Kimya Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Müdür Baş Yardımcısı Kadir

1964 İzmir doğumluyum. Evli ve iki çocuk babasıyım.1987 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi mezunuyum. Mezun olduktan sonra 1992 yılına kadar çeşitli fabrikalarda çalıştım.1992 yılında öğretmenlik hayatıma başladım. İzmir, Diyarbakır ve Konya illerinde öğretmenlik yaptım.2005 yılında Manisa ilinde Makine-Resim Öğretmenliği görevime başladım.4 Eylül 2008’de okulumuzun kurucu müdürlüğü görevine başladım.15 Şubat 2010 yılında Çukurova Kimya Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ndeki görevimi sonlandırdım.

AKMAN

Okulumuzun adını taşıyan Çukurova Kimya A.Ş bütün maddi konularda yardım edeceğine dair söz verdi. Bu sözünü tuttu ve destekleri hala devam etmektedir. Okulumuzun kuruluşunda birçok zorlukla karşılaştık; fakat gerek meslektaşlarımız, gerek öğrencilerimiz okulun faaliyete geçmesinde çok emek harcadılar. Olan bütün aksiliklerin üstesinden geldik ve bugün birçok öğrenci rahat bir şekilde öğrenim görmektedir. Takım ruhu hem öğretmenler hem de öğrenciler arasında gerçekten önemliydi ve bunu başarabildiğimiz için mutluyum. Katkısı bulunan herkese teşekkür ediyorum. 25


EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Başarı tesadüf değildir; başarısızlık da kader değildir. Sebepler aramak, bahaneler uydurmak aslında bir kaçıştır. Neyden mi? Kendinden, sorumluluklarından, hayatın zorluklarından. Mesele, inanmaktır. Kendine, dinine, ailene, dostlarına, milletine. İnsan kendisine bir öncelikler listesi çıkarmalı ve bunu uygulamalı. Olumlu düşünce melankoliyi siler. Aksi halde bir süre sonra farkında olmadan ıstıraptan zevk almaya başlarsın. Bu negatif tutum önce davranışlarında, giyim kuşamında kendini hissettirir. Hayat satranç oyunu gibidir; oyundaki taşların hareket kabiliyetleri bellidir; ancak hamleyi sen yaparsın. Şah-mat… Ömrünüzün üçte birinden fazlasını okumak için harcarız. Tamam da ne için? Bu sorunun cevabını ne kadar erken bulursak gideceğimiz yolu o 26

kadar erken belirleriz ve yola koyuluruz. Amaç belli, niyet de samimi olduğunda işte o zaman a plânı; b plânı fark etmez; yöntem değişir; hedef şaşmaz. Şuurlu insan yetiştirme çabasıdır bütün eğitiminöğretimin amacı. Neyi niye yaptığını bilmek. Gerektiğinde fayda sağlayıcı tüm bilgileri akıl-mantık süzgecinden geçirebilmek; her şeyi olduğu gibi değil , bazen cımbızla ayıklar gibi bütünün içinden faydalıyı çekip alabilmek. Bu ayıklama işini sağlıklı yapabilmek için de sağlam bir tarih, din, millet şuuruna sahip olmak gerekir. Ailen, sosyal çevren, öğretmenin, eşin-dostun, sevgilin hatta servis şoförün hep bir beklenti içinde senden!

Ya sen, ne beklemektesin kendinden?


SABIR ÖLÇER SABIR ÖLÇER SABIR ÖLÇER SABIR ÖLÇER SABIR ÖLÇER SABIR ÖLÇER YANG’IN DOLABINI AÇMA; YANG SANA ÇOK KIZAR BEN YÜRÜYELİM DİYORUM, GERARD DEPARDİO. SAYILARIN ARASINDA EN HIZLI SAYI 10’MUŞ; ÇÜNKÜ 10’UN ARABASI VAR. ALO! ASLI YOK MU? ASLI YOK; FOTOKOPİSİ VAR. ADAM HİNDİSTAN SOKAKLARINDA GEZERKEN BALKONUN BİRİNDEN BUDA HEYKELİ DÜŞMÜŞ; ADAM ‘’ BAŞIMA BU DA MI GELECEKTİ’’ DEMİŞ. GEÇEN GÜN FIRINDA PATATES YİYORDUK; FIRIN SICAK GELDİ, DIŞARI ÇIKTIK. SAATİN ÇALIŞIYOR MU? EVET. BENİMKİNE İŞ BULSANA BEBEĞİNİZİN ALTINA YAPMASINI İSTEMİYORSANIZ, ÇEVİRİN ÜSTÜNE YAPSIN. ARKADAŞLAR, TELEFONLAR DİNLENİYORMUŞ. İYİ, DİNLENSİNLER; ZATEN ÇOK YORULMUŞLARDI.

27


ÇUKUROVA KİMYA TEKNİK VE ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ

BİYOMEDİKAL CİHAZ TEKNOLOJİSİ Biyomedikal cihaz teknolojisi programının amacı: Tıpta ve biyolojik bilimlerde kullanılan alet ve cihazların montajı, kullanımı, bakım ve onarımları alanında çalışacak ara elemanları yetiştirmektir. Biyomedikal cihaz teknolojisi programına girmek isteyenlerin fen bilimlerine ve özellikle fiziğe ilgi duymaları, şekil-uzay ilişkilerini ve

mekanik ilişkileri algılama yeteneğine sahip, insanlara yardım etmekten hoşlanan, sorumluluk duygusu güçlü kişiler olmaları beklenir. Programda Okutulan Belli Başlı Dersler: Bu programda matematik, fizik, kimya gibi temel bilim dersleri, elektrik devreleri, biyofizik, biyokimya, biyomedikal teknoloji, fizyoloji, genel tıp cihazları ve X-Ray cihazları gibi dersler okutulur. Biyomedikal Cihaz Teknolojileri alanı programında; Tıbbi Görüntüleme Sistemleri,2. Tıbbi Laboratuvar ve Hasta Dışı Uy-

gulama Cihazları,3. Yaşam Destek ve Tedavi Cihazları,4. Fizyolojik Sinyal İzleme Teşhis ve Kayıt Cihazlarıdalları yer almaktadır Çalışma Alanları: Biyomedikal cihaz teknikerleri, resmi ve özel hastanelerde, dispanserlerde ve laboratuarlarda görev alabilirler. Biyomedikal Cihaz Teknolojileri sektörünün, gelişen tıp teknolojileriyle beraber evrensel gelişimi tüm dünyada ve ülkemizde sürekli değişen, gelişen bir pazar ve rekabet ortamı oluşturmuştur. Bu rekabet ortamında Biyomedikal cihazların üretimden sonraki en büyük payını da teknik servis hizmetleri oluşturmaktadır. Gelişen

28

Biyomedikal Cihaz Teknolojileri teknik servis desteğiyle beraber üretim, ithalat, yan sanayi ve sektörleriyle ülke ekonomisine ve hizmet sektörüne katkıda bulunmaya devam edecektir. Ülkemizde (son yıllarda) özel firmaların yanında, kurumsal düzeyde Biyomedikal cihazların teknik servis desteğinin arttırılmasına yönelik Sağlık Bakanlığının da çalışmaları vardır. KİMYA TEKNİSYENLİĞİ : Her türlü kimyasal ham madde üretim, kalite kontrol ve analizlerinde, araştırma ve geliştirme labaratuarında Kimya Mühendislerinin ve Kimyagerlerin yanında çalışan kişidir. ÇALIŞMA ALANLARI : Kimya teknisyenleri , kimyasal maddelerle mamül veya yarı mamül ürünler üreten ( Çimento , cam , kil , seramik , azot , gübre , demir , çelik , yağ , sabun , deterjan , boya , tuz , ilaç , selüloz , kömür , metalurji , plastik , elyaf , gıda , petrol , tekstil , akü , içki , kozmetik v.s. ) endüstri alanlarının araştırma geliştirme ve kontrol laboratuvarlarında , Hastanelerde ve özel klinik laboratuvarlarında

, İl Hıfzıssıhha kuruluşlarında ( İlaç , hava , kozmetik , su , gıda , çevre sağlığı , zehir araştırma , mikrobiyoloji laboratuvarlarında ) , Belediye Laboratuvarlarında , Kamu kuruluşlarının laboratuvarlarında , Sağlık kuruluşu bulunan bankalarda görev alırlar. Gıda Teknisyenliği : TANIM :Her türlü gıda maddesinin üretimini , işlemlerini , kimyasal ve mikrobiyolojik analizlerini yapabilen gıda mühendislerinin yanında çalışan kişidir. Gıda teknolojisi bölümü mezunları , her türlü gıda sanayinde “Teknisyen” olarak görev alabildikleri gibi , çeşitli işletmelerin kimya ve mikrobiyoloji laboratuarlarında “laborant ” olarak çalışabilirler. Gıda maddeleri üreten ve kullanan firmalarda , İl Hıfzıssıhha kuruluşlarında Belediye Labaratuarlarında İl Sağlığı Labaratuarlarında İlaç ve kozmetik sanayinde Görev alırlar.


29


30


31


HAKTAN Mobilya ve Doğrama Hazır Mutfak Mobilya Kapı Dekorasyon Aydın TOPLU Tel: (0236) 233 36 79 Cep: (0532) 332 52 01

Kenan Evren Sanayi Sitesi 1224/14 MANİSA

Vela Sigorta Süreyya BURÇAKOĞLU 1. Anafartalar Mh. 1620 Sk. No: 1/A (Kitapsatay Girişi Karşısı) - MANİSA Büro Tel: 0 236 238 40 08 - GSM: 0 539 811 55 77 Faks: 0 236 238 60 03 www.velasigorta.com vela@velasigorta.com


Hedef Başarmaktır

Tel: 0 236 239 48 30 (Pbx) Gsm: 0 532 509 65 64 Fax: 0 236 231 51 15 II. Anafartalar Mah. Tümen Cad. No: 15/1 MANİSA www.hedefdersaneleri.net


Yarhasanlar Mah. Konuk Cad. No:101 Manisa/TÜRKİYE Tel: 0 236 23 50 397


Yıl 1998 … Birey, etkin ve tam öğrenme modeline dayalı dershaneciliği başlattı. Öğretim ilkelerinden ödün vermeden doğru yöntemlerle yürüdü. Hem dershanecilikte, hem de yayıncılıkta bir marka oldu. Ve bugün … Yaygın şube ağı ve geniş yayın yelpazesiyle yükselişini sürdürüyor. Aynı ilke, disiplin ve kararlılıkla…



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.