Ekim Bülteni

Page 1

DAYANIŞMA BÜLTENİ EKİM 2014

lar t s o d , r a Komşulerdik el ele v ı

ımız mızı bostan lanma alanı afet topet Ayvalıtaş Mehm nı’mızı tardık! r a u d y k e ı z ı M arkım sahil p


Bir bostan hikayesi

Moda Gezi Bostanı’nı otopark yapma planı, mahallelinin ve Dayanışma’nın direncine tosladı.

Mahalle Evi’nin işgalinden sonra yapılan ilk forumlardan birinde iki arkadaşımızdan arka bahçeyi bostan yapama fikri gelmişti. Amaçları hayatımızın her alanına giren bu betonlardan, ufak da olsa yeşilliklere ulaşabilmekti. Belediyenin çirkin beton saksılarına çilek ekmeyi bile düşünüyorlardı. Betondan kurtularak ilerleyen küçük çiçekler her zaman umut verir insanlara. Onlar da bu umudu yeşertmek istiyordu. Ancak bahçe toprağının verimli olmaması ve güneş almaması nedeniyle farklı alanlar aramaya başladık. Bir süre sonra Moda Muhtarlığı’nın yanındaki Afet Toplanma Alanı’nın bu iş için çok elverişli olduğuna karar verildi. Hemen atölye kuruldu, çalışma başladı, toprakla uğraşmak için insanlar bir araya geldi. Afet Toplanma Alanı’nın küçük bir kısmını bostan yapmak üzere boş vakitlerimizde, akşam demeden, soğuk demeden toprağı çapaladık, belledik.

Bostana can suyu

Mayıs’ın ilk haftasına geldiğimizde pek çok farklı yerden gelen tohumlarımız ve fidelerimiz ile Moda Gezi Bostanı’nın Ekim Şenliği’ni gerçekleştirdik. Çocuklar toprağa ilk kez belki de orada dokundu. Can suyu denilen şeyi belki de ilk kez hepimiz orada öğrendik. Yeni ekilmiş ufak bir domates fidesine can suyunu belki de hepimiz ilk kez verdik. Ekim Şenliği’nin ardından yeni doğmuş bir çocuk olan bostanımızı aralıklarla, planlı ama bir o kadar da amatörce büyütmeye çalıştık. Gün geçtikte boy atan birer çocuk gibi, fideler bizim boyumuza yetişti. Ektiğimiz domatesler, biberler, fasulyeler lezzetli olmakla kalmıyor kolektif bir emeğin ürünüyüm ben diye çığlık atıyorlardı. Süreç boyunca bostanın önünden geçerken “Dur şuradan biraz fasulye toplayayım’’ diyen komşular yaptıkları yemeklerin fotoğraflarını bizlerle paylaştılar. Ön Kapak İçi


“Nasıl bıraktılar size burayı?”

Mayıs’tan Temmuz’a doğru geldiğimizde Hasat Şenliği günü yaklaşmıştı. 20 Temmuz günü kalan hasatımızı da topladık. Torun tombalak, konu komşu hepsiyle paylaştık. 30 Temmuz günü bostanda daha yeni yeşermeye başlamış olan domateslerimiz sularken birisi yanımıza geldi: Yok mu buraya müdahale etmeye çalışan kimseler, nasıl bıraktılar size burayı, dedi. Biz de, şu ana kadar bir şey olmadı ancak gelecek ne gösterir bilemeyiz, dedik. Ertesi gün, bostanın bulunduğu alanı otopark yapmak için kiralayan kişiler, bir dozerle Afet Toplanma Alanı’mıza girmeye çalıştı. Başlayan süreç herkes için yorucu, yıpratıcı ama umut vericiydi. Afet Toplanma Alanı’nın imara açılabileceğine dair uyarıları Hasat Şenliği’nde yapmıştık. Bunun iki hafta sonrası iş makinesi ile alana girmeye çalışan kiracı zat bizleri tehditlerle alandan çıkartmaya çalıştı. İş makinesinin geldiği gün çadırlarımızı, imza masalarımızı kurduk ve direnişe başladık. “Afet toplanma alanımız imara açılamaz!’’ şiarı ile yola çıktık. Alanı İBB’den kiralayan ve Kadıköy Belediyesi’nin de onayı ile çalışmaya başlama umudunda olan kiracı kişi müthiş bir direnç ile karşılaştı.

Direne direne kazandık

Orada yaşamaya başlayan bizler, alanı Kadıköy Belediyesi’nce gönderilen 12 tane kiraz ağacı ile yeşillendirdik. Kadıköy Belediyesi komşuların istemediği bir şeyin olmayacağına dair sözünü verdikten sonra, komşular ve Caferağa Dayanışması ile birlikte ilerlemeye karar vermiş olsa gerek, pek çok talebimizi yerine getirdi. Yaklaşık 1 ay süren direniş olumlu sonuç verdi. Sekiz bine yakın imza ve komşuların ve Dayanışma’nın inatçı direnci sonucu, son Afet Toplanma Alanı’mızın olduğu gibi kalacağına dair kararlar çıktı, imzalar geri çekildi. Hem bostanımız, hem afet toplanma alanımız, hem de yeşilimiz beton âşıklarından kurtulmuş oldu. Kiracı ne oldu derseniz, bizler de bilmiyoruz. Kendisine ufak bir söz de buradan söylemek isteriz: “Aklına geleni işleme, her ağacı da taşlama.’’

1


Kadın dayanışması güçleniyor!

Kadınlar eril sisteme karşı mahalli bir örgütlenme için Mahalleler Kadın Forumu’nda biraraya geliyor. Mahalleler Kadın Forumu, yeryüzündeki tüm mekanlardan, düşünce ve davranış biçimlerinden ataerkinin soyutlanmasını arzu eden kadınların politika ürettiği bir alan. Gündelik yaşantının ve karma olarak politika ürettiğimiz alanın cinsiyetçi kalıplardan uzak olmasını mümkün kılmak, mahalle ölçeğinden başlayarak, kadınların birbirleriyle dayanışma ağını genişletmek için, deneyimleri ve bilgi paylaşımını temel alarak bir araya geliyoruz.

Yaklaşık 3 aydır süren forumda, Caferağa ve Yeldeğirmeni mahallesi kadınları olarak, gündelik hayat pratiği eril şiddeti her gün önümüze koyduğu için, bu sorunu temel alarak toplanmaya ve kararlar üretmeye başladık. Otonom yerel bir örgütlenme biçiminde, kadınların karşılaştığı pratik sorunlara çözüm mekanizmalarının, kadınlar tarafından belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şimdiye kadar birbirimizi tanıyarak, mahallemizdeki sorunlara çözümler üretmeye çalışarak, olayları, durumları irdeleyerek zaman geçirdik. Önümüzdeki süreçte de çözüm mekanizmalarını uygulamaya devam edeceğiz.

Teori ve pratiği harmanlıyoruz

Bunun yanında, diğer özgürlük ve hak mücadelelerinin, kadın mücadelesi ile ilişkilerini konuşmak, tartışmak istiyoruz. İşçi hareketi ve kadın hareketi... Kent hareketi ile göçmen dayanışması arasındaki bağlantılar ve bu hareketler içerisindeki kadınların mücadeleleri… gibi. Makaleler okuyup, yaptığımız okumalar üzerinden tartışacağız. Yaratıcı eylemlilik biçimlerini konuşacak ve eyleme geçeceğiz. Bir nevi atölye çalışması gibi olacak yer yer. Teorinin ve pratiğin dengeli biçimde harmanlandığı… Forumları her Cuma saat 20:00’de Caferağa Mahalle Evi’nde, bazen de hava güzelse Moda Gezi Bostanı’nda yapıyoruz. Tüm kadınları foruma ve eylemeye bekleriz!

2


Erkekler ataerkiyi konuşuyor

Dayanışma’dan erkekler, erkek egemen sistemi sorgulamaya kendilerinden başlıyor.

Mahalleler Kadın Forumu üç ay önce hayat buldu. Bunun üzerine Caferağa Dayanışması erkekleri olarak biz de ataerki ve erkek egemen sistemi konuşmak, belirlediğimiz konularla ilgili okumalar yapıp bunları toplanmalarda tartışmak için bir ataerki / erkeklik atölyesi yapmaya karar verdik. Toplanmalarımızda patriyarkayı, erkek egemen sistemi, onun bize aşıladığı dil ve davranışları konuşarak, okumalar yaparak, kendi çevremizde de olan biten bu tür davranışları gözlemleyerek, bir nevi gördüklerimiz ve yaptıklarımızla kendi içimizde bir farkındalık yaratma çabamız var.

Kendinden başla!

Tabii bunu yaparken de kendi davranışlarımız, birikimlerimiz ve kendimizle yüzleşme de ilk adımımız. Bazen çok fazla normalleşen erkek egemenliğine dayanarak sergilediğimiz cinsiyetçi, homofobik, erk olan hal, tavır, söylem ve davranışlarımızla kendimizi de masaya koyup tartıştırdığımız bir atölye çalışması. İlk toplantılarda, erkeklerin bu konuda kadınlardan destek beklemeden önce, kendilerini değiştirmek için somut adım atması gerektiğini konuştuk. Çevremizde yaşanan kadına şiddet olaylarını tartışıp kendimizi sorguladık. Dayanışma’nın forumlarında kadınların moderatör, erkeklerin yazman olmasını önerdik ve hayata geçirdik. İşgal evindeki ortak mutfak, temizlik, çocuk bakımı gibi etkinliklerde cinsiyetçi işbölümünü kırma yönünde adımlar attık. Kadın erkek herkese açık olan atölye çalışmalarımız Salı akşamları işgal evimizde. Sen de davetlisin!

3


Nasıl bir Caferağa istiyoruz?

Caferağa öncelikle bir konut alanıdır ve bütün düzenlemeler bu önceliğe göre yapılmalıdır.

Gezi’den bu yana örülen dayanışma ağlarının merkezinde hep, nasıl bir kentte yaşamak istediğimiz sorusu oldu. Türkiye ölçeğinde kendiliğinden ortaya çıkmış bu isyan farklı ve kalıcı bir örgütlenme biçimine dönüşmeliydi: Bunun ilk örneği Gezi Parkı direnişinin son günlerinde başlayan park forumları oldu. Bu süreçte, tek tek kentsel sorunlara müdahil olma ihtiyacından ‘kent dayanışmaları’ ortaya çıktı. Caferağa Kent Dayanışması da mahallenin sorunlarını mahalle sakinleriyle tartışıp, çözüm üretmek için kuruldu. Caferağa Dayanışması’nın bugüne kadar merkezi çalışmalarından olan ‘sokak gönüllülüğü’ yapılanması temel alınarak daha odaklı bir çalışma yürütme amacıyla kurulan bu ağ, hem yeni hem de sürecin birikiminin bir ürünü.

5 yıllık plana öneriler

Kent Dayanışması ilk somut iş olarak önüne, Kadıköy Belediyesi’nin hazırladığı 5 yıllık stratejik plana Caferağa sakinlerinin talep ve önerilerini taşımak için forumlar düzenlemeyi koydu. Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda 4 forum düzenledik: • • • •

4

14 Haziran 2014 - “Nasıl Bir Caferağa İstiyoruz?” 27 Haziran 2014 - “İlerleyen Yaşlarda Nasıl Bir Caferağa İstiyoruz?” 28 Haziran 2014 - “Kadınlar Nasıl Bir Caferağa İstiyor?” 5 Temmuz 2014 - “Doğal ve Kültürel Mirasımızı Nasıl Koruruz?” (forum öncesi rehberli mahalle gezisi yapıldı)


Forumların amacı, Caferağa Dayanışması’nın mahalle sakinleri ile bağlarını güçlendirmek ve Caferağa Mahallesi’ndeki her tür değişiklik ve planlamanın karar verici aktif özneleri olmak için biraraya gelerek tartışmayı gelenek haline getirmekti. Bu forumlar yoluyla, ortak bir yaşam alanı için ihtiyaçların ne kadar farklılaşabildiğini, ama birlikte konuşulduğunda nasıl ortak çözümler üretilebildiğini gördük.

Talepler rapora dönüştü

Bu forumları düzenlerken bir yandan da, Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği toplantılara katıldık ve katılmaya devam ediyoruz. Toplantılardan edindiğimiz bilgi ve görüşlerimizi birbirimizle paylaşarak, yaptığımız forumlardan ve bir mahalleli olarak kendi deneyim ve bilgilerimizden çıkan talep ve çözüm önerilerini olgunlaştırmaya çalışıyoruz. Bu süreci Belediye’ye “5 Yıllık Stratejik Plana Caferağa Dayanışması’ndan Öneriler” başlıklı bir rapor sunarak tamamladık. Raporda da belirttiğimiz üzere, Caferağa Kent Dayanışması olarak kentsel dokunun kapitalizmin özellikle sermaye birikimi süreçlerinde can alıcı bir önem taşıdığını ve aynı zamanda mülksüzleştirme politikalarının önemli bir dinamiğini oluşturduğunu biliyoruz. Buradan hareketle, Caferağa Mahallesi öncelikle ve kesinlikle konut alanıdır ve yapılacak bütün düzenleme, iyileştirme, ruhsat verme girişimleri bu önceliğe göre düşünülmelidir. Bu ortak ilkeler çerçevesinde, Caferağa Kent Dayanışması da diğer tüm dayanışma ağları gibi dinamik, şeffaf, katılımcı yapısıyla sınırları Caferağa Mahallesi ile çizilmiş ancak bu sınırların ilişkili olduğu tüm komşu mahalle ve kent sorunlarına da duyarlı olarak varlığını sürdürmeye çalışacaktır.

5


Daha çok otopark çözüm değil

Ayvalıtaş Meydanı ve tenis kortuna otopark projesini, seri bir kampanyayla 17 Temmuz’da iptal ettirdik.

Caferağalılar olarak, mahalli bir soruna yine hızlı tepki göstermeyi başardık ve sonuç aldık komşular. Biliyorsunuz İBB, Mehmet Ayvalıtaş Meydanı ve Moda Tenis Kortu’na yeraltı otoparkı yapmaya karar verdi. Planlar sessiz sedasız askıya çıktı. Caferağa Dayanışması mail grubundaki kısa bir sohbetin ardından, 26-29 Nisan günlerinde semtin çeşitli noktalarında imza masası açtık. 2576 imzayı 30 Nisan günü İBB’ye teslim ettik. Öte yandan, change.org sitesinde de konuyla ilgili bir kampanya başlatıldı. Sonuçta bostan gibi Ayvalıtaş Meydanı ve tenis kortunu da kurtardık birlikte! Dilekçemiz sayesinde, İBB yeraltı otoparkı planlarını 17 Temmuz’da iptal etti.

Kadıköy Taksim’leşiyor

Doğru, mahallemizde park sorunu var, var olmasına. Ama asıl çözümün toplu taşıma kanallarını geliştirmek olduğunu düşünüyoruz. Plansız, gelişigüzel otopark inşası sadece özel araç kullanımını özendirecek, dışarıdan daha fazla arabayı mahalle ortasına kadar sokacak. Trafiği iyice kilitleyecek, gürültü ve egzozu artıracak. Bahariye ve Moda giderek Taksim’leşiyor: Her yerde mağaza, restoranlar açılıyor ama kitapçılar birer ikişer kapanıyor. Mahalle dokusu bu gidişle yok olacak. Merkezi yerlere yapılan otoparklar bu değişimi iyice hızlandıracak. Mahalleli olarak kendi çözümümüzü üretmeli, bunu da ortak akılla yapmalıyız.

6


Kadıköy Soma için sokaktaydı!

Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamından sonra gerçekleşen eylemlerin bir merkezi de semtimizdi.

13 Mayıs günü yaşanan Soma faciasının ardından Caferağa Dayanışması ve Kadıköy forumları olarak bu işçi katliamını gündemde tutmaya çabaladık. Devlet ve özel sektörün birlikte oluşturduğu ancak kamuoyuna kader ve ihmalkarlık olarak yansıtmak istediği kâr hırsı ve kapitalist açgözlülüğü teşhir ettik. Bu açgözlülük, yıllardır işçi ve emekçi düşmanı politika ve düzenlemelerle kurgulanan, muhafazakarlıkla örülmüş bir neoliberal politika şeklinde uygulanıyor. Hiçbir şey beklenmedik bir kaderin eseri değil: Tersine, işçilerin ölümüne giden taşlar, bu iktidar ve kapitalist çevreler tarafından madenin yoluna yıllardır acımasızca döşendi. Bu farkındalığı ve tepkiyi, İstanbul ve Kadıköy bölgesinde arttırmak için bir dizi eylem yaptık. “Susma haykır, taşerona başkaldır” 16 Mayıs Cuma akşamı Kadıköy forumları olarak Bahariye Caddesi’nde oturma eylemi düzenledik. Başlarında baret, yüzünde kömür karasıyla eyleme gelen Kadıköylüler, tramvay yolu boyunca mumlar yakarak, sessiz ama öfkeli, Soma’da katledilen işçileri andı. 18 Mayıs Pazar günü Kadiköy forumları dört koldan fenerli yürüyüş gerçekleştirdi: Rıhtımda buluşup anma yaptık. 19 Mayıs akşamı Ayvalıtaş Meydanı’ndaki geniş forumda, yapacaklarımıza komşularımızla karar verdik. 27 Mayıs akşamı Kadıköy forumları olarak, Bahariye Caddesi’ni işgal ettik! Yavuz Özkan’ın 1978 yapımlı “Maden” filminin gösterimini gerçekleştirdik. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümünde de, Kadıköy rıhtımda “Soma için el ele” diyerek insan zinciri oluşturduk. Zincire Kadıköylüler ve yoldan geçen birçok insan katıldı. Yaklaşık yarım saat boyunca sloganlarla Soma katliamını protesto ettik. Ayrıca Soma konulu duvar gazetemiz de gerek işgal evlerine gerek semtin çeşitli noktalarına asıldı. Kadıköy forumları ne Soma’yı unutacak, ne de taşeron düzenine başkaldırmayı!

7


İcraatın içinden!

İlk bültenimizin üzerinden 5 ay geçti. Bu sürede Mahalle Evi’nde epey iş yapmışız.

Mahalle Evi’miz ağır hasarlı bir çatıya sahipti. Ayrıca aydınlatma konusunda eksiklerimiz vardı. Çatımızı kapsamlı bir tadilattan geçirerek, hem sağanaklarda içeri su dolmasını hem çürüyen çatı ya da tavan parçalarının çevreye zarar vermesini engelledik. İki güneş panelini de çatıya monte ettik: Paneller aydınlatma ihtiyacımızı karşılayacak. Çatı onarımı öncesinde tuvalet ve mutfağı elden geçirmiştik, ancak boya işleri ve mutfak dolapları eksik kalmıştı. Çatı onarımı sonrası yaptığımız kapsamlı temizlikte, tuvalet ve mutfağa el atmamız gerektiği konusunda “ikna” olduk. Eve geldiğinizde, daha kullanılabilir bir tuvalet ve daha fazla dolaplı bir mutfak, üstelik (tescilsiz) duvarları boyanmış halde karşınıza çıkacak. İhtiyaç odası taşındı Evin üçüncü katında bulunan ihtiyaç odasını ikinci kattaki daha küçük odaya taşıdık. Şu an eşyalar daha düzenli ve daha az tozlanıyor. Bildiğiniz gibi giriş katında, arka cepheye bakan odayı kütüphane olarak belirlemiştik. Kütüphaneyi düzenleyecek arkadaşlarımız kitap raflarını monte ettiler. Dayanışmamızın yoğun desteğiyle toplanan kitaplar şu an bu raflarda düzenlenmeyi bekliyor. En kısa süre içerisinde kütüphanemiz içeride kitap okunup, ders çalışılabilecek hale getirilecek. Karanlık oda kıpır kıpır Evin ikinci katında ancak dikkatli gözlerin tespit edebileceği bir karanlık oda var. Zaman mefhumunun ortadan kalktığı bu odaya, fotoğrafçılıkla ilgilenen tüm arkadaşları bekliyoruz. Karanlık Oda Atölyesi yaz aylarında boş durmadı ve çalışmalarına devam etti. Yakın

8


zamanda ilk çalışmalarının meyvelerini “Kent Suçları” adlı sergide sunacaklar. Henüz geç değil: Sen de bu etkinliğe fotoğraflarınla katılabilirsin. Yine ikinci katta, dikkatsiz gözlerin dahi görebileceği bir oda daha var: Marangoz odası. Türlü odunu yontarak toplumun hizmetine sunan bu odayı marangoz atölyesi kullanıyor. Sizler de topluma faydalı odunlar yontmak istiyorsanız, bekleriz. Odunlarımızı yaşamsal faaliyetini kaybetmiş ağaçlardan temin ediyoruz; bunu bir nevi organ nakli olarak görebilirsiniz. Çocuk odası geliyor! Yakın dönemde almış olduğumuz karar doğrultusunda ikinci katta sol köşedeki odayı çocuk odası olarak düzenleyeceğiz. Mahallemizin çocuklarının rahatlıkla kullanabileceği, doğum günlerini kutlayabilecekleri, daha da önemlisi, anneleri eylemlere giderken babaları ya da Dayanışma’mızın erkekleri ile zaman geçirebilecekleri bir oda olacak bu. Henüz kararı taze olduğu için fikir, oyuncak ve fiziksel güç desteğine çok ihtiyacımız olacak. Yine ikinci katta yoga odası var. Yazın bostanda yapılan yoga, havalar soğuyunca Mahalle Evi’ne dönecek. Oda yaratıcı yazarlık atölyesi ve toplantılar için de kullanılmakta. Yaratıcı yazarlık atölyesi sonbaharda tekrar başlayacak; dahası bir de felsefe atölyesi planlanıyor. Pankartlarımızı ikinci kattaki son odada hazırlıyorduk. Son düzenlemeyle, pankart odası üçüncü kata alındı. Ortak mutfak, yeniden Aslında, mermerden şahane bir evyemiz vardı. Bize de maksadımızı aşmadıkça yetiyordu bu. Ama maksadımızı aştık ve “Ortak Mutfak” kurmaya karar verdik. Yaklaşık bir ay boyunca dayanışmamızdan insanlar yaptıkları yemekleri Mahalle Evi’yle paylaştı. Her gün yaklaşık otuz kişinin karnı doydu böylelikle. Baktık bu Ortak Mutfak önemli bir ihtiyaç, biz de mutfağımızı genişletme kararı aldık. Yemeklerimizi artık Mahalle Evi’nde yapacağız. Çatı onarımı öncesinde yaptığımız kapsamlı temizlikle bahçemizi daha kullanılabilir hale getirdik. Bahçemiz, söyleşi ve benzeri buluşmalarda elli kişi ağırlayacak durumda. Bilirsiniz yazlar kısa sürer. Kısa bir yazı daha geride bıraktık. Havaların soğuması, günlerin kısalması can sıkıcı şeyler ancak bizler bu sıcak, uçarı günler bir an önce bitsin diye sabırsızlanıyoruz. Zira, yaz sonu ülke çok şeye gebe. Bu lanet sistem, biz boş bıraksak dahi kendi krizini çıkarmadan duramıyor. Daha dün Moda Afet Toplanma Alanı’nda, bugün Validebağ Korusu’nda başımıza gelenler hep bundan. Ve biliyoruz ki, yaz bitmeden insanlar hayatın o kurşun ağırlığındaki gerçekliğiyle yüzleşemiyor. Biz ısrar ettik ve bahardan güze o ince, o gergin hattı bağladık. Pek çoğunuzun başka hayallere kulaç açtığı o geçici dönemi sıcak bir kışa çevirdik ve işte buradayız. Yeni bir güz, yeni bir mücadele yılı: Hepinizi Mahalle Evi’mize, mücadeleye bekliyoruz.

9


“Haydar diye otel mi olur, ayol?”

Haydarpaşa Garı’na yönelik rant projelerine geçit yok; Haydarpaşa gardır, gar kalacak!

Kentsel dönüşüm rüzgarları Kadıköy’de şiddetlenerek esiyor. Semtimizin yeni bir Beyoğlu’na dönüştüğünü görüyoruz: İnsan, doğa, tarih arka plana itiliyor; araba, mağaza, AVM, her tür meta öne çıkarılıyor. Bu dönüşümün başlıca hedefi ise semtin sembolü Haydarpaşa Garı. Haydarpaşa Garı, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bir tür şov mahiyetinde, Yüksek Hızlı Tren hattı için açıldı. Biz de Haydarpaşa Dayanışması ve Kadıköy Kent Dayanışması’ndan dostlarımızın çağrısıyla sokağa indik, Boğa’dan garımıza yürüdük. Caferağa Dayanışması olarak “Haydar diye otel mi olur, ayol!” pankartımızın ardındaydık. Pamukova’da meydana gelen ve 39 insanımızın hayatına mal olan “hızlandırılmış” tren faciasının yıldönümünde iktidarı bir kez daha uyardık. Kent belleğimize saldırıyorlar YHT, Marmaray ve Haydarpaşa Gar Dönüşüm projesi ile Haydarpaşa Garı işlevsiz bırakılıyor. Haydarpaşa ile bağı kopartılan sadece banliyö hattı değil, bütün bir kültür ve kent belleğimiz. Klasik trenlerin çalışmaması nedeniyle halk seçeneksiz bırakılıp, pahalı YHT’lere mahkûm ediliyor. Marmaray inşaatı sebebiyle banliyö hattındaki tarihi ve tescilli istasyonlara onarılamaz hasarlar verildi bile. Ayrıca hat güzergahında binin üzerinde ağaç kesildi. Tam bir yasa tanımazlıkla, ben yaptım oldu anlayışında bir kamulaştırma politikası izlendi, insanların özel arazine girildi. Yapılanların, organize bir cinayet olduğunu biliyoruz: Bütün Kadıköylüleri Haydarpaşa Garı’na ve semtimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.

10


Upuzun bir gönül köprüsü Ağrı Taşlıçay’dan bir arkadaşımız Caferağa Dayanışması’na telefonla ulaştığında, kurdukları Gençlik Merkezi’ndeki kütüphaneye dair istedikleri destek bizim için kolay, elimizin altında olan, onlar için ise ulaşılması zor olan bir şeydi. Bir çalışma grubu kurup kollar sıvadık. 3 aylık bir çabanın ardından 1000 kitap, 100 kollu sandalye, 2 bilgisayar sağladık ve Taşlıçay’a gönderdik. Taşlıçaylı gençler Caferağa Dayanışması’na şöyle teşekkür etti:

“Değerli yoldaşlar! ...Kardeş kütüphane şiarıyla yapmış olduğunuz çalışma İstanbul’dan Taşlıçay’a upuzun bir gönül köprüsü oldu. Bizler bu çalışmanızla çok uzaklarda her an bizlerle dayanışma içinde olabilecek arkadaşlarımızın olduğunu gördük ve inandık, sizlerin de Ağrı Dağı’nın eteklerinde sizlerle her zaman dayanışma içinde olacak arkadaşlarınızın olduğunu bilinmesini isteriz. ...Sizleri Taşlıçay halkları ve özellikle gençleri adına en içten duygularla ve dayanışmanın yarattığı ruhla selamlıyor ve saygılarımızı sunuyoruz. Sizlerle birlikte Ağrı/Agırî/Ararat Dağının eteklerinde kardeşlik sofrasında buluşabileceğimizin umuduyla esenle kalın. Emeği geçen tüm arkadaşlara tekrar tekrar teşekkürler… Sevgi ve Saygıyla!” Taşlıçay Gençlik Kültür Sanat Derneği

Hapishane kapılarını kitaplarla döv!

Hayatın içinde hücrelere koydular hepimizi. Ev tipi, iş tipi, okul tipi hücrelere… Duvarlar ördüler sokağa açılan kapılarımıza. Duvarlarda yarıklar açanlarımızı da F Tipi hücrelere… Bizse yarıklar açmaya devam ettik her tip hücrenin duvarında. Gezi Direnişi’yle birlikte sokağa yeniden ve hep birlikte çıkmaya, sokağı birlikte tanımlamaya, birbirimizin gözüne bakmaya, hatırlamaya başladık yeniden. “Karanfillerin rengini canlı tutmak gerek, sokağa çıktık bir kere, hücrelere geri dönmemek gerek,” dedik ve Dışarıda Deli Dalgalar İnisiyatifi, Wernicke Korsakoff ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi, Caferağa ve Yeldeğirmeni dayanışmaları olarak 29 Haziran’da Mahalle Evi’nde buluştuk. Hummalı bir işbirliği ile kitapları ayırdık, paketledik ve büyük koliler hazırladık. Herkes çalışmadan keyif aldı; Deli Dalgalar, etkinliği burada bir kez daha yapmak istediklerini belirtti. Biz de, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” ve bir sonraki sefer görüşmek üzere diyoruz!

11


Susuz nereye kadar; yetti buraya kadar! 5 günlük su kesintisi, keyfi tamirat planları Kadıköy’ü yağmurlu havada susuz bıraktı, 5. gün dayanışmanın çağrısıyla bornozunu alan sokağa indi.

Hükümet 2. Dünya Savaşı koşullarında, 40’lı yıllarda karneyle dağıtılan ekmeğini anlatadursun. Eylül’ün son günlerinde Kadıköy’ün bir çok semtinde marketlerde ve sokaklarda su kuyrukları oluştu. Marketlerdeki litrelik sular tükendi, 5. günde belediye tankerlerle kullanma suyu dağıtmaya başladı. Çarşamba sabah saatlerinde başlayan kesinti, Kadıköy’ün merkez semtlerinin hemen hemen hepsini etkiledi. Binlerce şikayete ve uyarıya rağmen tamirat doğru düzgün organize edilemediği gibi, her gün 1 saatliğine verilen sular da ilan edilen saatlerden ziyade gece yarılarında verildiği için semt sakinleri daha da mağdur oldu. Yüzlerce insanın sosyal medya hesaplarından ve diğer iletişim kanallarından ilgili kurumları göreve çağırmasına rağmen, çalışma 5 gün sürdü. Bunun üzerine dayanışmanın inisiyatifiyle 28 Eylül Pazar günü saat 15:00’te mahalleli Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda toplandı ve tamiratın yapıldığı yere kadar yürüyüp ilgili kurumları uyaran ve göreve çağıran bir açıklama yaptı. Yüzlerce mahallelinin katıldığı eyleme, pencere ve balkonlardan da yoğun bir destek vardı. İSKİ’nin sorumluluklarını yerine getirmediği ve doğru bir onarım organize etmediği vurgulandı. “Susuz nereye kadar; yetti buraya kadar”, “Tomaya değil; mahalleye su ver”, “Susma sustukça, sular hiç gelmeyecek” gibi muzip sloganların da atıldığı eylemin ardından 2 saat içerisinde onarım bitirildi ve mahalleye su verildi. Eylem haricinde birçok vatandaş da bireysel olarak onarımın yapıldığı bölgeye geldi ve süreci hızlandırmak için yetkililere gün boyu baskı yaptı.

12


Kobane herkesindir

Kobane’yi duydun mu? Duyduysan nasıl bilirsin? Urfa ve Antep’e bir saat mesafedeki bu yerleşim yerinde yaşananlardan haberdar mısın? Geçen yıl Gezi’de var mıydın? Ya da hiç, nasıl bir dünyada yaşadığını düşünüp, adaletsizliklere, eşitsizliklere isyan etmişliğin oldu mu? Kendi sokağın, cadden, mahallen ve kentin hakkında söz hakkın olmasını arzuladın mı? Her gün itiş kakış bindiğin ulaşım araçlarının ücretsiz olması gerektiğini, o araçlarla ulaştığın işyerinde günde elli bin saat çalışmak istemediğini hayal ettin mi? Kadınların ve çocukların, sokaklarında, parklarında özgürce gezdikleri, eğlendikleri, gece eve kaygısızca döndükleri bir kent, gençlerin yollar, kanallar boyunca, ağaçların altında sere serpe, dilediklerince yaşayabildikleri bir mahalle, ana-baba ve yaşlıların, engellilerin, LGBTİ bireylerin hiçbir kısıtlamaya uğramadan, ötekileştirilmeden, toplumla barışık ve toplumun içinde kendini var edebildiği bir coğrafyada yaşamayı hiç düşündün mü? İşte Kobane, yani sana hiç de uzakta olmayan, burnunun dibindeki bu kent, tüm bu sayılan hayalleri, arzuları kurmaya, üretmeye çalışıyor. Başarıyor da. Ancak onun tepesinde, gölgesinde hayaller kurup yeni yaşamlar üreteceği güneş parlamıyor. İnsanları, işyerlerine ücretsiz ulaşacakları araçlara binemiyor, çocukları o özgür parklarda, sokaklarda, özgürce oynayamıyorlar. Hemen her şey onların; yer, gök, su, toprak, hepsi orada yaşayan halkların elinde; izinsiz, emirsiz kullanabilirler ancak bunu yapamıyorlar. Yapamıyorlar, çünkü tepelerinde parlaması gereken o güneşi, vahşetin ve barbarlığın bombaları gölgeliyor. Kobane yaklaşık beş gündür, Ortadoğu coğrafyasını ve içinde binlerce yıldır yan yana yaşayan halkların hayatını zindan eden katliamcı bir çetenin, IŞİD’in kuşatması altında. Üç yıl içerisinde dünyanın en zengin terör örgütü olabilen, her nasılsa tanka, topa dahası uçağa bile sahip olabilen, tüm güney sınırımızı otobana çeviren, pek çok kente hiçbir direnişle karşılaşmadan elini kolunu sallayarak giren bu çete, her nedense, yangından mal kaçırırmış gibi, tüm gücüyle Kobane’ye saldırıyor şu an. Sanki birilerine teslim etmesi gereken son bir ödev kalmış gibi. Sonrasında emekli olacakmış gibi. Saldırı Kobane’ye değildir, senin hayallerinedir. Senin devriminedir. Kobane eşit, özgür ve kardeşçe yaşanması gereken bir dünyanın en gerçek, en somut örneğidir şu an. Etrafınıza bir bakın. Kitaplar, atlaslar açın bir bakın. Rantın, rekabetin, yasakların, engellerin olmadığı neresi kaldı? Bunları bulmak için illa Hindistan deltalarına, Karadeniz ormanlarına mı kaçmanız gerekiyor? Delta, orman sizinle konuşacak mı, aradığınız yanıtı verecek mi peki? Kobane ve Rojava gerçek yerleşim yerleridir. Kanlı canlı insanlarla dolu, parkları, yolları, binalarıyla bir bütün kentlerdir. Ve kurdukları yaşam da gerçektir. Kobane’nin farkında ol! Bu saldırı özgürlüklere, insanlığa yapılmaktadır. Kobane senindir, Kobane herkesindir! Arka Kapak İçi


Sevgili Hacı Şükrü, Dr. İhsan Ünlüer ve yakın sokak sakinleri, 3 yıldır sokaklarımızda yaşadığımız, hayatı bize çekilmez kılan, geceleri uyutmayan, evimizin önünde yüksek sesle müzik çalınmasından tutun da yakın zamanda tanıklık ettiğimiz şiddet olaylarına varana kadar bizi canımızdan bezdiren sorunlar hepinizin malumudur. Bu sorunlara karşı 3 haftadır astığımız afişlerle, yaptığımız toplantılarla, sokaklara kurduğumuz masalarla bir çalışma yürütüyoruz. Kısa dönemde yaptığımız bu çalışmalardan çok başarılı sonuçlar aldık. Sokaklarımızda gürültü azaldı, daha rahat uyuyabilir olduk, şiddet olayları yaşanmaz oldu. Bu çalışmaların devam etmesi için, sorunların tekrar etmeyip temelli çözülebilmesi için, sizin desteğinize ihtiyacımız var. Sokağımızın sorunlarını her pazar günü saat 17:00’de Caferağa Dayanışması Mahalle Evi’inde yaptığımız forum toplantılarıyla ele alıyoruz. Sizi de bu toplantılara katılmaya, çözümün bir destekçisi olmaya çağırıyoruz.

caferagadayanismasi @direncaferaga


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.