Video Blog Rehberi

Page 1



Yeni başlayanlar için “Video Blog” rehberi Video çek, hikayeni paylaş!.. Video Blog fikirleri. Kendi televizyon kanalına sahip ol!.. Internet videosundan gelir elde edilebilir mi? Hayatını video ile paylaş!..

Jay Dedman ve Ryanne Hodson’un önsözleri ile; Gökçen Karan’dan Video Blogging konulu ilk Türkçe kitap


Sevgili oğlumuz Atilla Kaan Karan’a;


TEŞEKKÜRLER................................................................................................................................................................7 MASTER’S FOREWORD................................................................................................................................................ 8 USTALARIN ÖNSÖZÜ (AÇIKLAMA)......................................................................................................................... 10 USTALARIN ÖNSÖZÜ................................................................................................................................................... 12 YAZARIN ÖNSÖZÜ........................................................................................................................................................ 14 TÜRK VIDEO BLOGGERS GRUBU............................................................................................................................15 1 - NIÇIN VIDEO?........................................................................................................................................................... 16 VIDEO HERŞEYI DEĞIŞTIRECEK......................................................................................................................................17 VIDEO BLOG NEDIR ?..................................................................................................................................................... 20 Başlangıçta sadece yazı vardı .................................................................................................................................. 20 SIZDE ARTIK BIR “MEDYASINIZ”..................................................................................................................................... 21 2 - VLOGGER OLMAK ..................................................................................................................................................22 3 - FIKIR BULMAK?...................................................................................................................................................... 23 İSTIKRAR........................................................................................................................................................................ 24 YAPABILECEĞINIZ ŞEYLER..............................................................................................................................................25 Vlog aslında kişisel bir gazeteciliktir........................................................................................................................25 Vlog showları ............................................................................................................................................................25 Tonunuz ..................................................................................................................................................................... 25 Video bana para kazandırır mı?............................................................................................................................... 26 4 - NELER YAPABILIRIM ?.......................................................................................................................................... 27 TÜRKIYE’DE ŞU ANA KADAR SAPTAYABILDIĞIM EN ÇOK YAPILAN VIDEO KATEGORILERI: ..............................................27 Komedyenlik ve Taklit ............................................................................................................................................... 27 Arka plan müziği eşliğinde komik danslar................................................................................................................29 Resim Slayt Gösterileri ............................................................................................................................................. 29 Küfürler .................................................................................................................................................................... 29 Televizyondan capture yapıp yerli bir siteye üstüne kendi adını basarak yüklemek................................................. 31 Youtube’dan alıp yerli bir siteye yükleme yapmak....................................................................................................31 TÜRKIYE’DEN İYI ÖRNEKLER......................................................................................................................................... 32 Yemekevi.Tv............................................................................................................................................................... 32


Yazar Hakkında Gökçen Karan, 18 senedir bilişim sektörünün önde gelen firmalarında yazılım geliştirici, sistem analisti, bilgi işlem yöneticisi, proje yöneticisi gibi görevler aldı. Özellikle web tabanlı uygulamalar ile portal sitelerinin geliştirilmesi konulu 80’e yakın yazılım projesinde çalışan Karan’ın daha önce yayınlanmış 6 adet kitabı bulunuyor. -

Microsoft Foxpro for Windows Visual Basic ile Veritabanı Uygulamaları Visual Basic.Net XML Microsoft Sharepoint Services Anne Babalar için Internet Rehberi

Bilgisayar Magazin, PC Magazine ve BYTE dergilerinde Microsoft teknolojileri üzerine köşe yazarlığı yaptığı dönemde 100’ün üstünde makalesi yayınlandı. Microsoft Sitebuilders Türkiye grubunun kurucularından ve Microsoft Yazılım Geliştiriciler Grubu’nun üç kurucusundan birisidir. Microsoft teknolojileri konusunda seminerler verdi. Developer Days I ve Developer Days II’de konuşmacı olarak yer aldı. Özellikle çocuğu olduktan sonra çocukların gelişimi, teknoloji ile birlikte nasıl yaşayacakları ve eğitimlerinde teknolojinin kullanımı konusunda çalışmalar yapmaya başladı ve 6 ncı kitabı bu çalışma neticesinde ortaya çıktı. 2005 yılbaşında 7 senedir çalıştığı Sabancı Telekom’dan ayrılarak İBB (İstanbul büyükşehir belediyesi) projesinin başına geçti ve siteyi bugün kullanılan haline getirdi. Gökçen Karan; son 2.5 yıldır Türkiye’de Türkçe video içeriğinin geliştirilmesi konusunda çalışmalarda bulunuyor. Bu kitapta bu çalışmalarının neticesinde ortaya çıkmıştır. Karan, halen yurt içi ve yurt dışı video içerik projelerinde çalışmakta. Eşi Saadet Dinç Karan ve oğulları Atilla Kaan Karan ile beraber İstanbul’da yaşıyorlar. Yazara http://www.gokcenkaran.com web adresinden veya gokcen.karan@gmail.com e.posta adresinden ulaşabilirsiniz.


Teşekkürler Öncelikle bu kitabın basılması konusunda kitabın konusuna inanıp karar veren Erko yayıncılığa ve Erdal Erkut’a; Kitabı baştan sona okuyan ve yüzlerce hatamı düzelterek sizlere daha iyi bir kitap sunmamı sağlayan sevgili eşim Saadet Dinç Karan’a; Yine bir kitap yazma sezonunda onunla akşamları ve hafta sonları niçin oynamadığımı anlayamadığı için zaman zaman bana kızan sevgili oğlum Atilla Kaan’a sabrı için; Kitaptaki çekimler sırasında bana yardımcı olan; Ceren Tuncer ve “Saku” ‘ya; Modellik yapan Ayşegül Dinç’e; Kitabın kapak tasarımı için Çizgi Reklam ve Pınar Dinç’e; Bundan 2.5 yıl önce tesadüfen tanıştığım ve sonra irtibatı hiç koparmadığımız, Video blogging konusunda kendisinden çok şey öğrendiğim ve kitabıma önsöz yazdığı için Jay Dedman’a; Arkadaş olduklarını bilmeden kontak kurduğum ve yine kendisinden çok yararlandığım ve yine kitabıma önsöz yazdığı için Ryanne Hodson’a; Böyle güzel bir organizasyon kurdukları için www.witness.org’a; Ve bugüne kadar Video Blogging konusunda fikir alışverişinde bulunduğum ve birlikte projeler geliştirdiğimiz burada adını yazmadığım herkese; Çok teşekkürler.


Master’s Foreword

Ryanne Hodson & Jay Dedman

Videoblogging began as a consistent act in 2004, when a small group of video geeks realized that the blog was the distribution tool we had always been looking for. It was also a time when broadband internet in the United States had become fairly common in people’s homes, which made watching videos through the browser easy. The motivation of this first group of videobloggers was to have people around the world record their lives, distribute these videos through blogs, and archive them online for all to search. It was an extremely exciting time. Commercial websites like Youtube.com have bring videoblogging into the mainstream. It is now so easy to get started. Videoblogging is amazing for several reasons. First, it is a way to let anyone with an internet connection see a video. Second, it allows others to comment on the video and create a conversation. Third, the blog automatically archives your videos. Fourth, by adding a text description, the blog makes all the videos searchable so people can find your work. Fifth, by using RSS creators can create their own “channel,” and deliver videos to thousands and thousands of people at no cost. What this means is that you now have the power. The good news is that you are not alone. The videoblogging community online is extremely supportive. When videoblogging was still unknown to the mainstream, this tight-knit group of people attracted new members each day through word of mouth. Video geeks around the world are thrilled to find a way to get their videos distributed to a wider public. For so long, many of us made videos that sat in our closets. We embrace new members and help them in any way we could through email and chat. Since we were an international group, we encourage personal documentation so we can get to know each other. Everyday you see artists, mothers, college students, et cetera make videos for each other. We reach out to people in different countries and included all languages.


Gokcen Karan is an important part of this network being the first videoblogger in Turkey, he has opened up a window for others to see inside such a rich, intelligent country. This book helps educate people to be their own media. Videoblogging can make you famous to millions of people. It can help you document and share important events in your community. Or you can just make videos for that one important person to you wherever that person may live on Earth. Web video is breaking down all geographic and cultural boundaries. We need to remember that effective change always comes slowly and usually through small, motivated groups. In three short years, there are now videoblogs on every continent (including Antarctica!). YouTube, with its enormous resources, is making web video popular around the world. Once a new videoblogger comes online, enlightened video creators cross over the usual boundaries, find each other, and make entirely new connections. The real challenge now is simply asking what it is we want to do now that we can show each other anything. And it all begins with picking up a camera and showing who you are. We are so glad that Gokcen Karan wrote this book on videoblogging. His knowledge is great and deeply understands how videoblogging is a powerful tool for individuals. Welcome to the commmunity! Ryanne Hodson Jay Dedman


Ustaların Önsözü (Açıklama) Spesifik bir konuda bir kitap yazdığınızda eğer kitabınızın önsözünde ve kitabın oluşumunda o konuda sizden yıllarca önce o işe başlamış ve tabiri caiz ise “usta” seviyesine gelmiş kişilerin bulunması çok mutluluk verici birşeydir. İşte bu kitabımda da önceki sayfalarda orjinalini bulacağınız bir “usta”nın önsözü bulunuyor. Bu önsözü yazanlar ise video blog konusunda “usta” olarak kabul gören iki insandan geliyor. Jay Dedman ve Ryanne Hodson, dünya üzerinde video blogging denince akla gelen ve öne çıkan ilk isimlerden. Jay Dedman’ın bazı projeleri aşağıdakiler şeklindedir;

1. CNN International: associate producer/writer from 1998-2000. 2. Freelance photographer in The Democratic Republic of Congo 3. mnn.org: Head of producer training 4. Fireant, cofounder, one of the first video aggregators. Sold in 2007. Read here too. 5. Teaching in Dharmashala/Access SF 6. SpinXpress.com: Software for distributive video production projects. Most proud of Get Media, a way to easily search for Creative Commons Media. 7. Helped establish Coworking space at HatFactory Aşağıdaki projelere de destek olmaktadır.

1. Alive In Baghdad 2. Sustainable Route 3. Unmediated Eğer bugün Google’da video blog diye ararsanız (uluslararası İngilizce olarak arama yaparsanız) karşınıza çıkan sonuçlar aşağıdaki gibidir;

Gördüğünüz gibi Ryanne’nın web sitesi olan http://ryanedit.blogspot.com dünya sıralamasında 3 ncü sırada çıkmaktadır.


Yakın zamanda, üzerinde uğraştığım ve Türkiye’de ilk olacak olan video blogging semineri için, aynı zamanda Amerika’da büyük ilgi gören Pixeladion ‘un düzenleyicilerinden olan, bu iki usta vloggerı zaten davet etmiş bulunuyorum. Eğer sponsor ve bütçe konusundaki bu sorunları çözebilirsek, bu iki ‘online arkadaşım’ ile yüz yüze de konuşma imkanı bulacağım. Çünkü bu zamana kadar sadece Gtalk üzerinden görüştük kendileri ile. Ve şimdi size Jay Dedman ve Ryanne Hudson’un kitabım için yazdıkları önsözün Türkçe’sini sunmak istiyorum; teşekkürler Jay ve Ryanne 


Ustaların Önsözü

Ryanne Hodson & Jay Dedman

Videobloglar, 2004 yılında küçük bir grup video meraklısının, blogun tam aradıkları dağıtım aracı olduğunu farkettiklerinde başladı. Evlerde hızlı İnternet kullanımı yaygınlaşmış, tarayıcı kullanarak video seyretmek kolaylaşmıştı. İlk video bloggerları harekete geçiren şey dünya çapında insanların hayatlarını kaydetmeleri, bu videoları blogları aracılığı ile yayınlamaları ve herkes tarafından erişilir kılmak için online ortamda arşivlemeleriydi. Çok heyecan verici bir dönemdi. Youtube.com gibi ticari siteler videobloggingi halka yaydı. Videoblogginge başlamak artık çok kolay. Videoblogging bir kaç nedenden dolayı müthiştir. Birincisi, İnternet bağlantısı olan herkesin video seyretmesini mümkün kılar. İkincisi, seyircilere video hakkında yorum yapmalarını sağlayarak bir diyalog başlatabilir. Üçüncüsü, blog otomatik olarak videolarınızı arşivler. Dördüncüsü, bir açıklama metni ekleyerek, video bulunabilir hale gelir böylece insanlar videonuza ulaşabilir. Beşinci olarak da RSS kullanarak kendi kanalınızı oluşturabilir, videolarınızı binlerce insana ücretsiz olarak ulaştırabilirsiniz. Bu, gücün artık sizde olduğu anlamına gelir. İyi haber yalnız olmadığınızdır. Online videoblogging grupları desteklemek için ellerinden geleni yaparlar. Videoblogging, halk arasında henüz yaygınlaşmamışken, bu birbirine çok bağlı gruplar sadece kulaktan kulağa yayılarak her gün yeni üyeler kazanmışlardır. Bugün tüm dünyadaki video meraklıları, videolarını kitlelere yayabilmek için bir yol buldukları için çok mutlular.


Uzun zamandır, sadece raflarda duran videolar çektik. Yeni üyelere kapımız her zaman açık ve email ve chat yolu ile her zaman elimizden gelen yardımı yaparız. Uluslararası bir grup olduğumuz için, kişisel videoları görmek isteriz ki birbirimizi daha iyi tanıyabilelim. Her gün sanatçıları, anneleri, üniversite öğrencilerini, vs. birbirleri için video hazırlarken görebilirsiniz. Değişik ülkelerdeki insanlara tüm dillerde erişmekteyiz. Gökçen Karan bu ağın önemli bir parçasıdır. Türkiye'deki ilk videoblogger olarak başkalarının bu zengin ve zeki insanlarla dolu ülkeyi tanıması için bir pencere açmıştır. Bu kitap insanları kendi medyaları olmaları için eğitir. Videoblogging sizi milyonlarca insanın tanımasını sağlayabilir. Çevrenizdeki önemli olayları paylaşmanıza yardımcı olur. Yada dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun, sizin için önemli olan, o tek insan için video yapmanıza imkan verir. Internet'de video bütün coğrafi ve kültürel bariyerleri alaşağı eder. Hatırlamamız gerekir ki değişim her zaman yavaş olur ve genelde küçük, meraklı gruplar tarafından getirilir. Üç kısa yılda, Antartika da dahil olmak üzere her kıtadan videobloglar oluşmuştur. Devasa kaynakları ile YouTube Internet'de videoyu tüm dünyada yaymaktadır. Yeni bir videobloggler Internet'e bağlandığında, aydınlanmış video yaratıcıları alışılagelmiş sınırları aşar, birbirini bulur, ve tamamen değişik bağlantılar yaparlar. Önümüzdeki asıl sorun, bu noktada ne yapmak istediğimiz ve birbirimize ne öğretebileceğimizdir. Herşey, elimize kamerayı alıp kendimizi tanıtmakla başlar. Gökçen Karan videoblogging hakkında bu kitabı yazdığı için çok sevinçliyiz. Konu hakkında bilgisi tamdır ve videobloggingin bireyler için nasıl güçlü bir alet olacağının sonuna kadar farkındadır. Ve sen bu kitabı okuyan; Aramıza hoş geldin! Ryanne Hodson Jay Dedman


Yazarın Önsözü Aslında önsöz yazmayı çok seviyorum ama bu kitapta yazacak çok birşey bulamadım. Sanırım bu kitabı şunun için yazdım; Türkiye’de insanlara son 2-3 senedir video içeriği üretmelerinin aslında kendileri için ne kadar yararlı olduğu, bunu yaparlar ise pek çok yönden gelişebileceklerini, kendi demokratik haklarını bile bununla daha rahat bir şekilde ifade edip savunabilecekleri konusunda karşıma kim gelirse, kimde potansiyel hissedersem onunla oturup saatlerce bu video konusunu konuştum ve konuşuyorum. Ama bireysel olarak insanlara tek tek ulaşmam hem çok zaman alıyor hemde çok külfetli. İşte bu yüzden 2-3 yıldır insanlara anlatmaya çalıştığım herşeyi burada yazıya döktüm. Bu kitabı aldığınıza göre büyük olasılıkla bu konuya ilgi duyuyorsunuz, umarım tanışırız. Çünkü bizlerden çok fazla yok. Bu kitabı rafta çekip alırken neler düşünüyordunuz, okuyup bitirdikten sonra neler düşüneceksiniz bilmiyorum. Ama umarım birşeyler üreten birisisiniz ve biz beraber üretmenin bir yolunu mutlaka bulacağız. Video bu kadar niçin önemli? Çünkü yapması ve yayması çok kolay ve tarafsız bir gözle anlaşılabiliyor. Şöyle bir örnek vereyim; Bir dilenciyi gördüğünüzde ne hissedersiniz? Acırmısınız? Yoksa çalışsın niye çalışmıyor deyip kızar mısınız? Ama o hep ayn dilencidir. Yani dilenci sizin iç dünyanızda bir anlam ile eşleşir ve siz o kişiye karşı bir duygu ileri sürersiniz. Ama önce görmeniz gerekir. Yoksa bir dilenciyi size yazı ile anlatırsam o anlatım zaten benim kendi duygularımın dışa vurumudur. Asla tarafsız olamam. Ama bir video olarak size dilenciyi gösterirsem siz yine yolda görmüş gibi ne hissedecekseniz onu hissedersiniz. Elbette bir videoda kurgulanarak yönetmenin yorumunu yansıtabilir ama burada sivil insanların çektiği ve bizim Video Blogging dediğimiz şeyden bahsediyoruz. Sanırım videoyu en çok bu yalınlığı ve gerçekciliğinden dolayı seviyorum. Epey birşeyler yazdım, çizdim, umarım hoşunuza gider. Eğer gitmezse para iadesi yok gerçi ama bana yazıp bu olmamış diyebilirsiniz. Eğer bu kitabı okuyarak yönetmen olmayı umuyorsanız zaten çok geç henüz parasını ödemediyseniz rafa geri koyun, ama amacınız Video Blog yapmak ise kredi kartınızı hazırlayın çünkü isabetli bir seçim yaptınız. Bu benim 7 nci kitabım ve bana kalırsa fena olmadı, en azından okuduğunuzda göreceksiniz ki sizi bu konuya kesin heveslendirecek. Bana ulaşmak için aşağıdaki yolları kullanabilirsiniz.; Web : http://www.gokcenkaran.com E.posta : gokcen.karan@gmail.com SKYPE : gokcenkaran Şimdi sizi 7 nci ve son kitabım olan “Yeni başlayanlar için Video Blog rehberi” isimli kitabım ile başbaşa bırakıyorum. İyi çekimler; “Güç sizinle olsun” Gökçen Karan, İstanbul, 2 Ekim 2007


Türk Video Bloggers Grubu

Türk Video Bloggerları bir araya toplamak için bu kitabın yazılmasının başlangıcında bir grup fikri ortaya çıktı. Şimdilik henüz bir kaç üyesi olan bu gruba sizi de davet ediyorum. Bu grubun amacı hem video blog üretiminde içeriğin pazarlanması konusunda size rehberlik ve ücretsiz danışmanlık yapmak hemde sizlerin birbirleri ile tanışmasını amaçlamaktadır. Sizleri de aylık olarak düzenlenen toplantılarımızda aramızda görmek beni çok sevindirir. Aşağıdaki adreslerden TVLoggers Grubu’na ulaşabilirsiniz. http://tvloggers.ning.com/ Ve Facebook kullanıyorsanız; http://www.facebook.com/group.php?gid=20000971816 Ve her halikarda buraya üye olmanızı öneriyorum. Bu adres ise Türk Blog yazarları grubudur. http://blogyazarlari.ning.com/


1 - Niçin Video? Öncelikle herkese merhaba. Bu kitabı yazmaya tam bu sayfadan başlıyorum ve şu anda bir teknedeyim ve sol tarafımda İstanbul boğazı manzarası bulunuyor. Size bu manzarayı çok iyi betimleyerek anlatabilirim, denizin nasıl sakin olduğundan, boğazın nasıl güzel gözüktüğünden bahsedebilirim. Ama bunun için hem dilbilgisi gücümün hemde bunları anlatabilecek hayal gücümün ve dahası bunu ifade edebilecek kelime ve yazarlık yeterliliğimin çok iyi bir seviyede olması gerekir. Ama size bulunduğum yeri ifade etmek için ne kadar detaya inersem o kadar çok tamlama ve tanımlama yapmam ve bunları sizi sıkmayacak ve bulunduğum ortamı size ifade edecek edebi dili o kadar ustaca kullanmam gerekecektir. Veya sadece boğazda bir gemideyim diyebilirim. Ama daha önce İstanbul boğazını görmediyseniz bu size hiçbir şey ifade etmeyecektir. Ama bu kadar çaba yerine şu adrese bakabilirsiniz ( XXXX.COM ) Bu adreste bu kitabı yazarken çekilmiş videoyu seyredebilirsiniz. Üstelik tüm detayları ile. :-) Nasıl daha kolay değil mi?

Kabul etmeliyiz ki yazar olmak kolay bir iş değildir. Bu yüzden pek çok kitap olmasına rağmen (daha çok edebi eserleri kastediyorum burada) sadece içlerinden pek azı sivrilip meşhur olabilirler. Bu kitabın konusu sizin kendi hikayenizi paylaşabilmeniz ile ilgili olduğuna göre, kendinizi ifade edebilmeniz için size bir yol göstermemiz gerekiyor öyle değil mi? Kendinizi ifade edebilmek için yazı yazmanız çok iyi bir yoldur. Ama yazı yazmak bir beceri ve deneyim gerektirir. Tamam, kabul ediyorum tüm işler bir deneyim ve beceri gerektirecektir. Ama birilerine paragraflar veya sayfalarca yazılarınızı okutabilmek daha fazla beceri ve deneyim gerektirecektir. Ama siz bir kitap yayınlamak istemiyorsunuz. Sizin istediğiniz kendinizi ifade etmek, hikayenizi başkaları ile paylaşmak, yanlış olduğunu düşündüğünüz bir durumu veya olayı kamuoyuna duyurmak, üstelik bunu yaparken mümkün olduğunca subjektif davranmak (davranmak istemeyebilirsiniz tabi, bu sizin tercihiniz) ise yazı ile bunu yapmaya kalktığınızda herkes tarafından aynı şekilde anlaşılabileceğinizden tam olarak emin olmanız gerekmektedir.

Yazının başında belirttiğim, kitabı yazdığım yer hikayesine dönelim. Ben şu anda baktığım şeyi yazı ile ifade edebilmek için kendimde yeterli yetiyi bulamıyor olabilirim. Ve belkide bunu


istemiyorum. Çünkü istediğim aslında sadece gördüğüm şeyi sizinde görmeniz. Halbuki yazı dediğiniz şey benim biliçaltım ve algımın, yazı yazma bilgi seviyem ile harmanlanmış ve hayal gücümün ulaştığı, gördüğümü ifade edebilme yetimin yettiği kadar üretebildiğim bir çıktıdır. Yani benim anlattıklarım tam olarak (Orhan Pamuk gibi biri değilsem) gördüğüm olmayabilir veya siz yazının sonuna gelmeden tamlamalarımdan veya verdiğim detaylardan sıkılabilirsiniz veya bambaşka bir şey anlayabilirsiniz. Örneğin bir arkadaşım ile beraber çocuğunun okuduğu okulda izleme fırsatı bulduğum çocukların yaptığı bir müsamerede çok hoşuma giden bir ufaklığı diğer insanlar ile de paylaşmak istiyorum. Çünkü bir fıkrayı anlatışı çok hoşuma gitti. Bunu yazsanız bile o çocuğun sesi, esprisi veya hareketlerini başka birinin gözünde canlandırmanız çok zor olacaktır. Peki videoyu deneyelim, kayıt tuşuna basın, temel video çekme kurallarına uyun. Işık ve ses konusunda bir itina gösterin, fıkra bitti mi? Kendiniz bir yorum eklemek istiyor musunuz? Video kamerayı kendinize çevirin, kendinizi çekin yorumunuzu ekleyin veya sadece sesiniz ile yorum yapın çekim yaparken. Kayıt bitir tuşuna basın. Bitti!.. Artık sizin gördüğünüzü, eğer yayınlarsanız herkes görecek ve tam olduğu hali ile o fıkrayı dinleyecek. Ne dil bilgisi gücünüz, ne yazarlık deneyiminiz hiç birine gerek kalmadı. Bunları küçümsüyor veya gereksiz buluyor değilim, neticede şu anda bir kitap okuduğunuzu unutmayın bende bir yazar olduğumu unutmuyorum elbette. Ama eğer hikayenizi paylaşmak istiyorsanız sizce de video yazı yazmaktan daha net ve bir o kadar kolay değil mi? Şimdi bu konuda anlaştığımızı ve niçin video üzerinde bu kadar durduğumuzu (eh bir kitap yazmak o konu üstünde epey durmak sayılabilir) anladığınızı sanıyorum. Şimdi video'nun başka güçleri üzerine konuşalım. Çünkü video çekmeye, video blog oluşturmaya başlamadan önce aslında ne kadar büyük bir güce sahip olduğunuzu çok iyi anlamanız gerekiyor. Zira bu kitabı aldığınızda tek derdiniz bir video günlük tutmak olabilir ama bitirdiğinizde daha farklı bir video işinde bulabilirsiniz kendinizi. Size, videonun aslında ne kadar büyük bir güç olduğunu ve bu gücün doğrudan sizin parmaklarınız arasında olduğunu anlatmam gerekiyor. Video Herşeyi Değiştirecek Video gerçekten herşeyi değiştirecek ve değiştiriyor. Türk televizyonlarında kanun dışı olayları araştıran Arena isimli bir program var biliyorsunuz. Bu programın sunucusu Uğur Dündar gizli veya doğrudan açık kamera ile bir çok olayı tespit ettikten sonra bu olayların çözümü konusunda nasıl üstlerine gidildiğini, gizli kamerada kadın ve uyuşturucu satanların daha sonrasında gizli olmayan kameraya karşı nasıl masum bir tavır sergilediklerini hatırlayın. Veya New Mexico'da kadın tüccarlarının çekildikleri gizli kameralar sayesinde Amerikalı sınır görevlilerinin de işin içinde olduğunun ortaya çıkması üzerine Amerikan hükümetinin nasıl önlemler aldığını hatırlayın. Veya....bu örnekler çoğaltılabilir. Dünyanın her yerinde gizli kameralar veya açık kameralar ile pek çok uygunsuz durum saptanmış, kamuoyu ile paylaşılmış ve bunların çoğuna çözüm bulunmuş ve/veya hükümetlerin dikkatini çekmeyi becermişlerdir. Elbette hepimiz haberci olup, mafyanın içine sızıp bu tip haberler yapıp videolar çekmeyeceğiz. Ama ben kendime ait bir anıyı anlatmadan geçemeyeceğim. Belki bu sayede videonun gücü konusunda ufak bir fikriniz olur.


Ben Çengelköy, İstanbul'da oturuyorum. Haftada 3 gün çöp günü vardır. Bu çöp günlerinde (eve yeni taşınmıştık) evimizin önü bir çöp dağına dönmekteydi. Çünkü bizim evimiz bir sokağın başındaydı ve bu sokağın içindeki tüm ahali çöpünü gelip gelişi güzel bizim evimizin önüne atıyordu. Komşularımıza sorduk, bu durumu belediyeye bildirmişler daha önce ama bir gelişme olmamış, komşulara (çöpleri atması muhtemel olanlar) söylemişler hiçbir şey değişmemiş. Bu arada mahallede bir çöp konteyneri yoktu ve söylentiye göre içlerine bomba konur diye koymuyorlarmış. Ben bir video çektim ve İngilizce altyazı ile bunu hem kendi sitemde, hem YouTube'da yayınladım ve videonun linkini de Üsküdar belediyesine gönderdim. Videoyu göndermemden 1 hafta sonra belediye mahalledeki sokaktaki tüm evleri tek tek dolaşarak çöplerini çöp günleri kendi önlerine koymalarını istedi ve artık evimin önü çöp günleri temiz oluyor. Beni de arayıp videoyu kaldırmamı rica ettiler, bende sorun ortadan kalktığı için videoyu kaldırdım.

Çocuğunuzun okulunda tuvaletler çok mu pis? Bu konuda okul idaresi hiçbirşey yapmıyor mu? Milli Eğitim konunun üstüne eğilmiyor mu? Bir müfettiş gönderip baktırmaları aylar mı sürecek? Bunu da, yani okula gizlice girip tuvaletleri çekip yayınlamayı düşünebilirsiniz. Ama okul kamuya açık bir alan olmadığı için dava edilebilirsiniz. Bu yüzden videoyu birşeyleri anlatmak için kullanmak en iyisi, şantaj yapmak için kullanma yoluna gittiğinizde (ki bu sizin kişisel tasarrufunuzdur, ama bu kitapta kesinlikle bu tavsiye edilmemektedir) başınızın ağrıyacağı garantisini unutmayın sakın. Elbette video her zaman iyi niyetli ve iyi şeyler için kullanılmaz, sevgilisi ile sevişmelerinin videosunu internete yayanlar da bunun bir nevi pornografik bir haber olduğunu düşünüyor olabilirler, ama biz bu tip şeyleri elbette tasvip etmiyoruz. Bizim tasvip etmememizi bir yana bırakın, bu tip şeyler zaten yasadışıdır. Video çok güçlüdür. Video bir atom bombası kadar zararlı olabilir, video aynı zamanda çok iyi bir ilaç kadar yararlıdır. Bu yüzden videoyu kullanırken birkaç kere düşünmeli ve ne yaptığınızdan kesinlikle emin olmalısınız.


Bağdat'tan canlı veya kayıt edilmiş video yayınlayan vloggerlar sayesinde dünya oradaki yıkımın CNN'den gösterildiğinden daha fazla olduğunu görebildi. Bir şey yapıldı mı? Hayır. Neticede Video çok güçlüdür ama bunu yayınlayacağınız ve seyredecek olan toplumun her zaman ilgisini çekmeyebilir veya yeterince insanı harekete geçirmeyebilir. Bu yüzden yaptığınız haberlerin her zaman (bu her konu için geçerlidir) insanlara ulaşabileceği garantisi bulunmamaktadır. Bu şuna benzer; çok iyi bir roman yazdınız ama yayıncınızın dağıtım ağı sadece 2 kitabevi ile sınırlı ve gazetelere reklam vermiyor, fuarlara katılmıyor. Bu durumda kitabınızın satışlarının iyi gitmemesi çok doğal olacaktır. Bu yüzden videonuzu nerede yayınladığınız çok önemlidir. Özellikle bu işe yeni başlıyorsanız bu konu çok daha fazla önem kazanmaktadır. Bu kitapta size videonuzu maksimum kişinin seyredebilmesi ile ilgili ipuçları ve önerilerde bulacaksınız. Video gerçekten herşeyi değiştirecek. Kendi toplumumuz açısından örnek vermek gerekir ise kendimizi ifade edebilmemiz için gerçekten çok önemli bir araç video. Bu, aynı zamanda demokratik haklarımızı kullanabilmemiz, düşüncelerimizi yayabilmemiz içinde bize çok büyük bir güç ve kolaylık sağlıyor. Fikirleriniz herkes ile aynı veya farklı olabilir ve bir gazete (neticede gazeteler ticari kurumlardır ve başlarında bir genel yayın yönetmeni ve mal sahibi vardır) kendi politikasına uymuyor ise yazınıza yer vermeyebilir ve buna zaten hakkı vardır. Bu durumda internete yerleştireceğiniz bir video eğer yeteri kadar etkili ise 1-2 akşam sonra bir televizyonun (yerli veya yabancı) ana haber bültenlerinde yer alabilir. Benim mensup olduğum kuşak kendi düşüncelerini ifade edebilme konusunda biraz korkak sanırım. Böyle yetiştirildik. Benim çocukluğum tam 12 Eylül darbesi zamanına denk geliyor. Şu anda yapabildiklerim o zamanlar için bir hayaldi ve yapabileceğimi bile düşünemezdim. Ülkemiz aslında demokratik haklar konusunda epey gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Ama bu konuda yapacak, yazacak, çizecek ve videoya çekecek daha çok şey var ve sizlerin katkısı çok büyük olacaktır. Bu konuda özellikle yine bu kitapta bulacağınız “Mücadeleci Video” başlıklı bölümün ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Elbette video sadece politika veya siyaset için kullanılmıyor hatta bu konularda çok az kullanılıyor. Video sizi de değiştirecek. Eskiden günlük tutardı insanlar ve günlüklerin kapaklarında kilitler vardı, kimse okumasın diye. Daha sonra bu günlükleri insanlar ile paylaşmak için “Blog” adı verilen bir kavram ortaya çıktı. Artık insanlar kendi günlüklerini yazarak internet üzerinden milyonlarca insan ile paylaşmaya başladılar. Daha sonra internet hızının artması ve yazılım/donanımların gelişmesi ile video işin içine girdi. Çünkü yukarıda anlattığım gibi yazı yazmak bir yerden sonra epey bir zaman ayırmak ve ustalık gerektiriyordu. Takip edenler açısından da 1-1.5 sayfalık bir metni okumak için gün içinde belli bir zaman dilimini ayırmak gerekiyordu. Halbuki anlatacaklarınızı 3 veya 5 dakikalık bir videoda pekala çok rahat bir şekilde anlatabiliyorsunuz. Bu yüzden Blog'lardan “Vlog” 'lar üremeye başladı. Şu sıralar ise 24 saat canlı yayın yapan Live Log'lar moda. Ama bu biri bizi gözetliyor programından farklı olarak o kişinin başına, omzuna monte kablolu veya kablosuz bir kameradan onun hayatını onun gözlerinden size gösteren yeni bir akım. Örneğin, burada kısaca bahsedeceğim GoMedia bu tip girişimlerden birisi. (www.gomedia.tv) adresinden ulaşabileceğiniz bu yeni nesil tv kanalı düşüncesinden hoşlanacağınızı ümit ediyorum. Yine bu kitap içinde kendi internet televizyonunuzu nasıl oluşturabileceğiniz konusunda da bilgiye kavuşacaksınız.


Video Blog Nedir ? Bugünlerde herkes kendi internet televizyonuna sahip olmaya çalışıyor veya kendi videolarını internete yüklemeye başladı. Ve herkes bu yaptığına ki genelde hepsi aynı şey olsa da değişik isimler veriyorlar. Bu isimler; vlog, vodcast, vidlog, vidcast, videoblog, video blog, vodblog, vodlog, video podcast, vcatch ve daha aklınıza gelen üretilebilecek pek çok isim sayılabilir. Genel olarak video veya vid ile başlayan ve sonrasında egzantrik bir isim ile biten pek çok kombinasyon üretilebilir bu iş için. Aslında video blog’un ne olduğunu anlamak için, işin en başına gitmek gerekiyor. Video’dan biraz öncesine. Başlangıçta sadece yazı vardı Tarih tekerrürden ibarettir derler. Internet üzerinde de bu iş bu şekilde gelişti. Tarih tekerrür etti. Herşeyden önce sadece yazı yani text vardı. İlk önceleri insanlar herhangi bir web adresinde kendi isimlerinde bir alana bazen tek bir sayfaya sahiptiler ve bu onlara yeterliydi. Burada text olarak girilen bilgi bazı durumlarda aylarca değişmeden kalabilirdi. Herhangi birşeyi değiştirebilmek en temel bazda HTML bilgisine sahip olmayı gerektiriyordu. Resim ve ses henüz bu sayfalarda yerlerini almamıştı. Sonrasında insanlar kendi isimlerinde sayfalar açmaya başladılar ve internet kullanıcı sayısı arttıkça başka insanlar ile paylaşma ihtiyacı da doğdu. Bu durum ise web sitelerine yüklenen içeriğin ara sıra güncellenmesi ihtiyacını doğurdu. O sıralar google filan yoktu zaten. Sonrasında resim, bu sayfalarda yerini aldı ve blogların ilk örnekleri kişisel web sitesi adı altında görülmeye başladı. Bu sene yani 2007 yılında bende Altın Örümcek Web ödülleri jurisindeydim. Ve juri toplantısında bile kendi aramızda kişisel web sitesi ile blog arasındaki farkı tartışıyorduk. Bir çok tanımı olabilir bunun ama bana soracak olursanız( ki benim kitabımı okuduğunuza göre mecburen bana soracaksınız gibi geliyor ), kişisel web sitesi ile blog arasındaki fark güncellenmesi ve verinin dağıtımının ve takibinin rss veya başka bir yöntem ile kolaylaştırılabilir olmasıdır. Neyse biz hikayemize geri dönelim; Bloglar başladı birgün. Artık HTML bilmenize gerek yoktu. Bazı araçlarda kolay bazılarında zorda olsa resim yükleyebiliyor, yazdığınız makalelere anahtar kelimeler verebiliyordunuz. Ama sonraları sadece resim kesmemeye başladı. Yazarak herşeyi anlatabiliyordunuz ama yazı bazı durumlarda yeterli olmuyordu. Bu bölümün en başında anlattığım şekilde işin içine duygular girdiğinde eğer net olarak duygularınızı ifade etmek istiyorsanız başka birşey daha olmalıydı. Sadece resim yazıyı desteklemeye yetmiyordu artık. Ve en çok Apple’ın iPod cihazında dinlenmesinden kaynaklanan, podcasting adı verilen ses ile blog tutulması devreye girmeye başladı. Yurt dışında insanların akşamları download edip sabah işe giderken, tuvalette, otobüste veya çalışırken radyo gibi dinledikleri bu yöntem aşırı ilgi gördü. Ama Türkiye’de nedense hemen hemen hiç yaygınlaşmadı. Bunun altındaki neden, yine ‘söyleyecek birşeyiniz olması gereği’nden kaynaklanıyor olabilir. Tıpkı blog yazarlarının bile bir avuç olduğu bir ülkede, ses ile düşüncelerini paylaşacak insanların çok olmasını beklemenin pek mantıklı olmaması gibi. Bu ses işi epey bir süre devrede kaldı ama sonunda sadece ses de işe yaramadı. Yani ses var görüntü yok şeklindeydi. Konuşan adam veya kadını görmek gerekiyordu. Tıpkı televizyonun radyoya karşı sağladığı üstünlük gibi flash yazılımının da gelişmesi sonucu video sahneye çıktı. Videonun yaygınlaşmasında Youtube ve benzer sitelerin tabiki çok etkisi oldu. Ama eğer içerik olmasaydı bu araçların hiç birisi bir işe yaramayacaktı.


Ve sonra kehanet gerçekleşti; “Content is King” – “Kral içeriktir” Ve video, daha doğrusu internet videosu dünyada pek çok şeyi değiştirdi. Politikacıların seçim kampanyalarından tutunda, firmaların ürünlerini pazarlama stratejilerine veya insanların doğum günlerini sevdiklerine duyurmalarına kadar kişisel bazda pek çok yeni alışkanlık kazandırdı veya mevcut alışkanlıklarımıza yenilerini ekledi. Sizde artık bir “Medyasınız” Video Blog tutmaya başladığınız andan itibaren, bir bakıma kendi televizyon kanalınıza sahipsiniz manasına geliyor bu durum. Artık sizde bir “medyasınız”. Yolda çektiğiniz, işyerinizde, arkadaşlarınz ile beraber veya evinizde çektiğiniz videolar, eğer bir istikrar sağlayabildiyseniz, bir süre sonra ciddi bir izleyici kitlesine sahip olmaya başlıyor. Bu içeriklerin bir kısmı “gerçek” bir kısmı ise “kurgu” olabiliyor. Bunun manası şu; bu showların (özellikle yurtdışı için bu geçerli, çünkü yurt içi showlar zaten yok denecek kadar az) bazılarının yapılmaya başlanma amacı belli bir ürün veya hizmeti gizli reklam yaparak tanıtmak olabiliyor veya en başında belli bir marka bu showa sponsor oluyor ve viral reklam, yani yayılan reklam adı verilen, kuruluş maliyeti normal televizyon reklamlarının nerede ise binde biri civarında, ama etkisi nerede ise daha fazla olan bir reklam tarzı uygulanıyor. Diğerleri ise gerçek showlar. Yani insanların kendilerini ifade etmek, belli konulardaki yeteneklerini sergilemek (komedyenler, şarkıcılar, standupçılar vb.) için açtıkları showlardan oluşuyor. Her iki halde de eğer seyrederken hoşunuza gidiyor ise bir zararı yok bence :-) Evet bu giriş kısmından sonra size video'nun sihirli dünyasına hoş geldiniz demek istiyorum. Bu öyle bir dünyaki bir kere içine girdiğinizde artık video çekmeden duramayacaksınız. Ama iyi bir vlogger olmak için bilmeniz gereken bazı ön şartlar var. Bu kitapta bir Türk vlogger olarak bugüne kadar edindiğim bilgileri ve bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Amacım Türkiye’den de video içeriği üreten, özgür bireylerin çıkması ve onlara bunu yapmalarında rehberlik etmek. Bu yüzden bu kitabı sadece satın alıp okuduğunuz bir kitap olarak düşünmeyin lütfen. Kitabı okurken veya bitirdiğinizde yeni başlayacağınız her türlü video projesinde sizlere yardımcı olmak benim kişisel bir misyonum. Bu yüzden başlayacağınız her türlü video projesi öncesinde bana kitabın başında verdiğim iletişim yollarından veya en kestirmesi gokcen.karan@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.


2 - Vlogger Olmak Vlogger kelimesi Video Blogger'dan geliyor. Türkçe'ye çevirirsek video ile günlük tutan kişi olarak ifade edebiliriz aslında. Bugün bana mesleğim sorulduğunda yazar, vlogger ve proje yöneticisi olarak ifade ediyorum kendimi. Yani vlogger'lık hem amatör hemde profosyonel olarak yapılabiliniyor. Ve bana sorarsanız yakın gelecekte iyi bir meslek tercihi bile olabilir. Zira eğer işinizi İngilizce olarak yapmaya başlarsanız müşteri kitleniz (izleyici kitleniz) bir anda tüm dünya'dan video izleyicileri olabiliyor. Bu kitabı aldığınıza göre vlogger olmayı en azından düşünüyor ne olduğunu öğrenmek istiyor olmalısınız. Veya sadece vlog tutmak istiyorsunuz. Çünkü temele indiğinizde eğer yaptığınız sadece Youtube'da (veya benzer yerlerde) yayınlanmış bir videoyu alıp (size ait olmayan bir videoyu kastediyorum) kendi sitenize yerleştiriyorsanız siz daha çok bir video koleksiyoncusu sayılırsınız. Vlog'un mantığı üretimdir. Bir vlogger herşeyden önce gözlemci bir insandır. Belli konularda ya uzmandır ya da uzmanlaşmayı hedeflemekte veya bu konuda çalışmalar yapmaktadır. Veya bir çok konuda belli seviyelerde fikir sahibidir. Okur yazar ve en önemlisi iyi bir online video izleyicisidir. Görsel konularda standart seviyenin üstünde birisidir. İçinde kesinlikle bir yönetmen yaşamaktadır. Hep en iyi yapacağı video çekiminin, bulacağı enteresan haberin veya ilgilendiği konu ile ilgili gelişmelerin peşindedir. Genellikle yanında sürekli video çekebileceği bir cihaz taşır. Geniş bant internet en çok özlem duyduğu şeylerden (Türkiye'de özellikle) birisidir. Vlogger çevreci bir insandır. Sadece yeşili değil, gerçekten çevresini korur. İnsan haklarına düşkündür (çoğunluğu). Ve pek çok vlogger zaten birer insan hakları savunucusudur. Kısaca vlogger olmak kolay gözükmekle birlikte belli bir ölçüde yaşantınıza farklılıklar getirecek ve iyi yönde sizi değiştirecek ve geliştirecektir. Vlogger teknoloji meraklısı bir insandır. Zira yeni ve gelişmiş teknolojiler kullandıkça yaptığı işten daha çok zevk almaya başlayacaktır. Kısaca vlogger yeni nesil bir tanımdır. Bir vlogger olduğunuzu size kimse söyleyemez. Yüzlerce vlog oluşturduğunuz halde kendinizi bir vlogger gibi göremeyeceğiniz gibi ilk video çekiminiz ile beraber artık bir vlogger sayılabilirsiniz. Buna siz kendiniz karar vereceksiniz. Ama rehberlik isterseniz hem bu kitabı kullanabilir hemde bana gerek duyduğunuzda bana e.posta atabilirsiniz. ---


3 - Fikir bulmak? Bir video kameranız, fotoğraf makinanız veya benim tercih ettiğim gibi bir cep telefonunuz var. Yani videoyu yakalayabilmek için gerekli techizat hazır. Bir önceki bölümde anlattığım şekilde kendinize internette bir yerde edindiniz. Peki şimdi ne yapacağız?!.. Video blog'daki en önemli sorun fikirdir. Ne üstüne bir video blog yapacaksınız. Genelde bloglar için de aynı şey geçerli olmakla birlikte, görsel malzeme minimum ölçüde gerektiğinden, blog yazanlar sadece ne yazacaklarını düşünürler ve hiç bir görsel malzemeleri olmasa da bloglarını oluşturabilirler. Şunu ifade etmek istiyorum. Zoraki bir video blog yapmak zorunda değilsiniz. Örneğin uzmanlık dalınız Microsoft C# dili üzerine ise video blogunuzu bunun üstüne kurabilirsiniz. Veya siz ziraat mühendisliği veya çocuk eğitimi üzerine uzmansanız size tavsiyem vlogunuzu kendi uzman olduğunuz konuda yapmanızdır. Böylece çok daha kolay malzeme üretebilirsiniz. En azından artık çekecek bir şey kalmadığından kendinizi çekerken söyleyecek birşeyleriniz olabilir. Örneğin video bloglarınız eğitici veya sosyal konuları içeriyor olabilir. Aşağıdaki örnekte kuş gribi hakkında eğitici bir video görüyorsunuz. Örneğin gündemi takip ederek gündeme uygun rehberlik videoları hazırlayabilirsiniz.


Elbette her vlogun, aynı şekilde her blogun, mutlaka bir teması olmak zorunda değildir. Örneğin www.gokcenkaran.com yani benim kişisel vlogum hayata kendi penceremden bakışımı simgelemektedir ve belli bir konusu yoktur. Ama en temel konusu video blogging ile ilgilidir. Yani kişisel vlogumda hemen her konu ile ilgili birşeyler bulabilirsiniz ama temele indiğinizde asıl ifade etmek ve insanlara göstermek istediğim şey vlog nedir ve ‘bakın vlog ile neler yapılabiliyor’ düşüncesini yaymaktır. Yani tamamen konusuz olduğunu söyleyemeyiz. Ama siz tamamen konusuz, o günkü düşüncelerinizi, arkadaşlarınız ile konuştuklarınızı, markette gördüğünüz ürünü veya otobüsteki bir tartışmayı veya sevgilinizin o günkü saçlarını (mesela) çekmek ve bunları yayınlamak isteyebilirsiniz. Yani tamamen serbest konulu bir vlog yapmanızda mümkündür. Vlog yaparken bunun izlenmesinin nihai sonuç olduğunu unutmamak gerekir. Tüm vloggerların meşhur olması, medya patronu haline gelmesi, sitelerine binlerce dolarlık reklamların yağması beklenemez ve olmayacaktır. Aralarından bazı iyileri ve elbette bunu yapmak isteyenler sıyrılacaklardır. Ve bu sıyrılanların nerede ise tamamı belli bir temaya sahiptirler ve öyle olacaklardır. Bu yüzden eğer vlog yaparken tek derdiniz kişisel ego ise o zaman zaten hiçbir kaygınız yok demektir. Ama vlog yaptığınızda bunun izlenmesini (ok meşhur olmak istemeyebilirsiniz ama en azından izlenmesini) istiyorsanız size kişisel tavsiyem belli bir tema (veya belli temalar) üzerinden hareket etmenizdir. Örneğin hergün haberleri sunabilirsiniz kendi yorumunuz ile, veya yerel hava durumunu. Veya her hafta 5 dakika haftanın değerlendirmesini dilediğinizce yapabilirsiniz (siz yinede özgürlük rüzgarına çok kapılmayın ve kendizi dava ettirecek yorumlardan uzak durun). Veya hergün dünyadaki teknoloji haberlerini sunabilir veya 2 günde sadece çok komik bir fıkra anlatabilirsiniz. Veya populer şarkıların eşliğinde dans edebilir veya yayınlanmama ihtimalini göze alarak striptiz yapabilirsiniz...bu örnekler çoğaltılabilir. Bazıları Türkiye için uygun gitmeyebilir bazıları ise beklenmedik bir şekilde çok ilgi görebilir. Ama kesin olan bir şey var ise, vlogunuzu belli bir konu veya tema üzerine oturtursanız daha çok ilgi göreceğidir. Eğer neler yapılabileceği konusunda hala kafanızda birşeyler oluşmadı ise bu kitapta bulacağınız “Neler yapabilirim” başlıklı bölümü okumalısınız. Bu kısımda, hem mevcut uygulamalar hem de yeni neler yapabilirsiniz bunların üstünde durmaya çalıştım. İstikrar İlk vlogunuzu yaptınız ve internette bir yere yerleştirdiniz. Beklentiniz videonuzu veya video blogunuzu yüzlerce kişinin izlemesi ve yorumlar gelmeye başlaması. Ama oda ne bir bakıyorsunuz ki videonuzu ilk ay kimse izlememiş :-( Eğer bundan bir ümitsizliğe kapılır ve sonrasında devam etmezseniz bu sefer gerçekten video blogunuzu kimse izlemeyecek demektir. Bu yüzden video bloggingde ilk başta hiç bir şey olmayacak ve büyük olasılıkla ilk zamanlar kimse gelmeyecektir. Tabi herşey tersine dönebilir ve ilk videonuzda aniden çok meşhur olabilirsiniz ama bu çok ender karşılaşılan birşeydir.


İstikrar ve devamlılık video bloggingde en önemli şeydir. İlk seferdeki seyredilme oranlarınızı hiç dikkate almadan yapmak istediğiniz doğrultuda devam etmelisiniz. Bir süre sonra (bu sürenin kararını yine siz vermelisiniz) güncelleme periyodunuza göre ne durumda olduğunuzu değerlendirebilirsiniz. Tabi bir video blog oluşturmaya başladığınızda seyredilmeme nedeniniz sadece yaptığınız şeyin iyi olmaması olmayabilir, kimsenin sizi bulamaması veya haberdar olmaması da oldukça büyük bir etkendir. Bu yüzden bilinir ve bulunabilir bir yerde olmanız sizin için çok önemli olacaktır. Eğer zaten blog tutuyor ve aralarına video bloglar sıkıştıracaksanız ve blog okunurluğunuz iyi durumda ise olduğu yerde devam edin derim. Ama henüz işe yeni başlıyorsanız o zaman şanslı gününüzdesiniz, çünkü sizi dizaynında benimde görev aldığım Türkiye'deki ilk video blog araçlarından birisi ile yine bu kitapta tanıştıracağım. Pikniktube.com'dan bahsediyorum; bu sayede bilinirliğiniz oldukça artacak demektir. Çünkü Youtube'da yükleyeceğiniz bir video diğer yüzmilyon videonun yanında kaybolacaktır. Yerli video sitelerinin çoğu da Youtube'un izinden gittiğinden, gruplaşma ve kategori bazında ayrışma çok fazla olmadığından ve vlogun şartlarını sağlayacak bir ortam oluşmadığından, bulunabilirliğiniz yine çok yüksek olmayabilir veya amacınız çok net anlaşılamayabilir. Hiç merak etmeyin, sizi tek bir yere mahkum etmeyeceğim, bu kitapta video blogunuzu nerede tutmanız gerektiği ile ilgili olarak, birden fazla öneri bulacaksınız. Yapabileceğiniz şeyler Vlog tutmaya başladığınızda bir tema oluşturmanız üzerine konuştuk, istikrardan da bahsettik. Peki bu temaların üst başlıkları neler olmalı? Yani vlog tutarak aslında ne yapacaksınız? Bunlara kısaca değinmek istiyorum. Vlog aslında kişisel bir gazeteciliktir Size, vlog yazmaya başladığınız an, artık bir medyaya sahip olduğunuzdan bahsetmiştim. Sadece kendiniz için, kendi özgün gazetenizi çıkarmak için vlog tutabilirsiniz. Hesabını kendinize verirsiniz. Vlog showları Vlog showları her zaman çok ilgi çekmiştir. Hergün (veya kendi belirleyeceğiniz bir güncelleme periyodunda) belli bir plan dahilinde kendi showunuzu yapabilirsiniz. İsterseniz konuklarınızı davet ettiğiniz kendi talk showunuzu yapabilir veya her cuma günü yeni çıkan filmlerin kritiklerini verebilir (filmlerin tanıtım videolarını montajlayarak mesela, güzel olurdu gerçekten) veya her akşam saat 8'de bir sonraki günün hava durumunu sunabilirsiniz. Veya hiç mesaj kaygısı gütmeden sadece kendinizi anlatabilir veya şiir okuyabilirsiniz. Her ne yaparsanız yapın, eğer inanarak ve süreklilik sağlayarak yaparsanız tutacaktır.

Tonunuz Tonunuzdan kasıt video blogunuzdaki sizi seyredeceğini düşündüğünüz insanlarla kuracağınız iletişimin biçimidir. Ciddi misiniz? Onları da showun veya vlogun içine davet ediyormusunuz? İnteraktif misiniz yoksa kendi başınıza mı takılmak istiyorsunuz? Bunu video gücünüz, mimikleriniz, yazılarınız, sesiniz veya bunlara yardımcı olan ama pek tercih etmeyeceğimiz vlogu oluştururken web sayfasına metin girerek sağlayabilirsiniz.


Ama şunu unutmamalısınız( bu konuya daha sonrada değineceğiz gerçi ama yeri gelmişken söylemem lazım), eğer birşeyi göstererek anlatabiliyorsanız, yerli magazin programları gibi birde onun için altyazı, veya web sayfasına vlogun altına, yanına yazı olarak bunları girmeyin. Unutmayın, vlog izleyicisi ortalama bir tv seyircisinden bir miktar daha zekidir :-) Fikir bulma konusunda size bu bölüm ile bağlantılı olan Neler Yapabilirim başlıklı bölüm yardımcı olacaktır. Video bana para kazandırır mı? Video size kesinlikle para kazandırabilir. Evet internet videosu yaparak veya kısaca video blog yaparak gerçekten para kazanabilirsiniz. Sadece bu paranın size gelme süresi ve miktarı, yaptığınız video bloga ve bunu nerede yayınladığınıza göre değişecektir. Ülkemizde henüz yeni yeni başlayan bu akım, giderek bir düzene oturacak ve zamanla yurt dışındaki örnekleri düzeyine gelecektir. Yine bu kitapta bulacağınız “Internet videosundan para kazanmak” başlıklı bölüm size bu konuda sanırım rehberlik edecektir.


4 - Neler yapabilirim ? Video blog iyi hoş birşeymiş diyebilirsiniz. Ama sorun şu, video kameranız veya cep telefonunuz hazır ve karşısına geçtiniz, peki şimdi ne yapacaksınız? Şimdi gazete köşe yazarlığının ne kadar zor birşey olduğunu anlayabiliyor musunuz? Hergün bir konu bulmak ve bu konu üstüne detaylı yazı yazmak oldukça zor olmalı, ama sizin işinizde hiç kolay değil doğrusu...Düşünsenize, hem görsel olarak hem konu olarak öyle birşeyler hazırlamalısınız ki, seyredenler bundan bir haz alsınlar... Zaten videonuzu seyreden ya çok beğenecektir yada nefret edecektir. Ama her ikisi içinde sorun yok, örneğin ben sevmediğim köşe yazarlarının bile yazılarını okurum hergün, ne yazmışlar diye . Gerçekten ne yapabilirim? Tamam tamam konumuza geri dönelim. Ne yapacaksınız? Şimdi ben aklımdaki bazı video blog önerilerini sizinle paylaşmak istiyorum. Bunların hepsini veya bir iki tanesini yapabilir veya hiç birisini beğenmeyip yapmayabilirsiniz. Ama size kesinlikle fikir vereceğinden eminim. Yalnız bundan önce, şu ana kadar Türkiye’de daha çok ne tip şeyler yapılmış, bunlara bir göz atalım. Şimdilik sadece içerik bazında bunları inceleyeceğiz, çünkü kitabın içinde, Türkiye’de kendi çapında Internet meşhuru olmuş kişiler ile yapılmış söyleşileri bulacaksınız zaten. Türkiye’de şu ana kadar saptayabildiğim en çok yapılan Video kategorileri: Komedyenlik ve Taklit Türkiye’de video paylaşım sitelerinde en çok rastlanan durum budur. Daha çok mevcut komedyenlerin, Beyaz, Cem Yılmaz, Ata vb. ünlülerin yaptıkları esprilerin tekrar tekrar yapılmaya çalışılmasından oluşurlar. Çok azı seyredilebilir veya komik olan bu çalışmaların çıkış noktasının kitabın bu bölümünün ana konusunu oluşturduğunu düşünüyorum. Yani bunu yapan arkadaşların (herşeyden önce ellerine sağlık demek lazım) genelde bu videoları tek bir amaç için ürettiklerini düşünüyorum. Herhangi bir tv programı tarafından farkedilmek. Yani ya kendilerinde olduğunu düşündükleri yeteneği göstermek için (bunun için kendi özgün esprilerini ve showlarını yapsalar daha iyi olurdu aslında) yada sadece tv’de gözükmek amacı ile yaptıklarını düşünüyorum. Aşağıda bu kategoriye ait bulduğum (rasgele arama yaparak) bazı videoları sizinle paylaşmak istiyorum.


Örneğin yukarıdaki videoda Cem Yılmaz’ın sesinden bir küfür eşliğinde düşen Penguen seslendirilmiş, aman ne komik ve yaratıcı?!..

Bir başka Şahan taklidi...eminim kendisi yeni birşeyler yapsaydı daha komik olurdu?!..


Arka plan müziği eşliğinde komik danslar Arka plana herhangi bir popüler şarkıyı koyarsınız ve önüne grup halinde veya tek başınıza geçip komik danslar yaparsınız. Bunların çoğu komik olmaktadır. Bu arada bir yanlış anlama olmaması için bir düzeltme yapayım, hem az önce bahsettiğim kategoride hem de bu dans hikayesinde ve sonra anlatacaklarımın nerede ise tamamı, tüm video paylaşım sitelerinde en çok seyredilen videolar arasına yerleşmişlerdir. Ama zaten alternatif olmadığından seyirci özgün ne bulabiliyorsa onu seyretmekle yetinmektedir. Eğer alternatifler ve gerçek video çalışmaları üretilmeye başlarsa, o zaman seyirci “tercih” hakkını kullanmaya başlayacaktır merak etmeyin.

Resim Slayt Gösterileri Kendilerine ait veya başkalarına ait fotoğrafların slayt şov şeklinde tercihen arka plana müzik konularak video paylaşım sitelerine yüklenmesidir. Aslına bakıldığında yukarıdaki her iki kategoriden de daha iyi bir çalışma diye yaklaşıyorum ben bunlara, tabii resimleri en azından kendilerinin çekmiş olmaları kaydı ile  Küfürler Biz nedense halk olarak çok küfür ediyoruz. Şimdi kimse kalkıp aksini iddia etmesin lütfen, ben İstanbul’da yaşıyorum ve İstanbul’un merkezinde bile insanlar bu kadar küfür ediyorlarsa küfür ediyoruz demektir. Bazı talihsiz videolara rastlıyorum internette. Özellikle yabancı video paylaşım sitelerine yükleniyor bunlar. Çünkü en azından (tanrıya şükür) yerli video paylaşım siteleri küfürlü videoları yayına almıyorlar. Bu videolara hiç bir anlam veremiyorum ve bir yorumda yapmıyorum. Sadece şu ana kadar Türkçe üretilen video içeriği kategorisi olarak yer alıyor hepsi bu.



Televizyondan capture yapıp yerli bir siteye üstüne kendi adını basarak yüklemek Bazı yerli video paylaşım siteleri bunlar seyredildiği için zaten önemli haberleri, dizilerin bazı önemli anlarını (genelde videolar max.5-6 dakika olduğu için tamamı pek konmaz), maçların önemli gol anlarını vb. şeyleri sitelerine koyarlar. Ancak bunu koyarken zaten nereden çektikleri vs. çok bellidir ve bunu zaten gizlemezler. Ancak benim gözlemlediğim, bazı diziler veya yukarıda saydığım tarz içeriği, bazı arkadaşlar çekiyorlar ve üstüne kendi isimlerini basarak yayınlıyorlar. Bu tip yayındaki asıl amaç, genelde Google Adwords adı verilen ve küçük metin tabanlı reklamların yayınlanabilmesi için, gerekli ziyaretçi trafiğini yaratma amaçlı olmaktadır. Sonuç itibarı ile özgün ve kendi tarafından üretilmiş bir video içeriği ortada bulunmamaktadır. Youtube’dan alıp yerli bir siteye yükleme yapmak TV’den çekeceğine daha da hazıra konmakta, Youtube veya diğer yabancı (bazen yerli) sitelerden videoları aşırıp (kendi bilgisayarına indirip) çoğu kez üstlerinde düzeltme yapıp tekrar başka bir yerli veya yabancı video paylaşım sitesine yüklemektir. Bunu niçin yaptıklarını tam olarak anlayabilmiş değilim. Yani o sitede zaten var olan bir videoyu tekrar başka bir siteye daha yüklemenin tam mantığı nedir anlayabilmiş değilim. Neyse birde bu tip bir kategori bulunuyor. Buraya kadar saydığım kategoriler şu ana kadar Türkçe video içeriklerinin %80’ini oluşturmakta. Bu durumda bu kitabın yazılma sebebi de çok açık ortaya çıkıyor. Türkiye’de ne yazıkki özgün video içeriği bugüne kadar çok fazla üretilememiştir. Bunun bir nedeni biraz bizim tembelliğimiz ve Türkiye’de taklitciliğin, benzer olmanın yeterli olması, insanların kendilerine has özelliklerini ortaya koymalarına yönelik pek bir yarışma veya benzeri birşeyin bugüne kadar yapılmamış olması veya doğrudan eğitim sistemi olabilir. Hep birilerine benzemek veya birilerine ait olan birşeylerin bizim üzerimizde nasıl durduğu şeklinde değerlendirmelerin yapıldığı pop şarkıları, dünyanın en amatör mizahçısının bile, yazsa daha komik yazabileceği veya yapabileceği, hesapta yeni komedyen üretme amaçlı yapılan, ama hiç komik olmayan programlar.... Neticede bu videoları izleyenlerde tv’ye çıkmak daha doğrusu o şekilde kısa yoldan kendilerini kurtarmak istiyorlar. Ama, eğer bu kitabı, kısa yoldan para nasıl yaparım tv’ye beni çıkartacak bir videoyu nasıl yaparım, diye aldıysanız boşuna, benim ne böyle bir amacım var, ne de bu tür bir bilgim. Tabi buradaki değerlendirme, benim kişisel fikirlerimden oluşuyor. Şöyle diyebilirsiniz, çoğunluk bu küfürlü, çalıntı ve özgün olmayan içerik ile ilgileniyor ve bu da yeterli, niye daha fazlası için zahmet edelim? Cevabı çok basit; video işi henüz Türkiye için gerçekten çok yeni. Diğer ülkelerdeki internet kullanıcıları, önce blog yazıp ve okuyup, ardından podcast ile tanışıp (ses ile blog tutma diye düşünebilirsiniz) ardından video bloga geçmiş durumdalar. Yani oradaki kullanıcı ve içerik üreten için bir temel zaten var. Ve hem Amerikalı hemde Avrupalı’ların bizden daha çok kitap okuduklarını ve içerik açısından hem daha çok tüketici hemde üretici konumunda olduklarını düşünürsek bu bir evrim manasına geliyor.


Türkiye’deki internet kullanıcısı ise, birden bire video ile karşılaştı. Önceki evrimi yaşamadan, onun için bile birşey üretemeden. Ve videonun aslında üretimi çok kolay olduğu için ve blog ve podcast’a göre üretimi için bir kültür birikimi gerektirmediğinden en kolay yoldan gitti doğal olarak. Ama bu maximum 1-2 yıl içinde normal haline dönecek ve sonunda izleyiciler artık hep aynı şeyi görmekten sıkılacaklar ve belli bir doygunluğa ulaşacaklar. Bu durumda eski çalıntı ve kendisinin olmayan işi yapanların bir hükmü kalmayacak. Bu yüzden eğer profosyonel veya amatör olsun video blog yapmayı düşünüyorsanız, bana kulak verin ve tavsiyelerimi uygulayın derim. Ama size daha iyi bir haberim var. Sadece Internette düzgün bir video şovu ile tv’ye yakın paralar kazanabilirsiniz. Şimdi hazır olun size bunun sırrını veriyorum; kitabın en çok para edecek satırına hazır mısınız? “Kendiniz olun ve özgün olun” Türkiye’den İyi Örnekler Peki Türkiye’de iyi örnekler yok mu? Olmaz olur mu çok güzel ve iyi örnekler var. Peki bunlar kimler? Şimdi isterseniz gelin, hem video blog açısından iyi örnekler oluşturan, hem de Türk Internet camiasında ünlü olmuş Türk Vloggerları sizlerle tanıştırmak istiyorum. Az sonra okuyacağınız şekilde eğer özgün olup, kendinizde zaten mevcut bulunan yeteneğin ortaya çıkmasına izin verirseniz, ne kimseyi taklit etmenize gerek kalacak nede size benzemeyen sizin olmayan şeyleri tekrar özgün sahibine benzemeye çalışarak icra etmek zorunda kalmayacaksınız. Yemekevi.Tv Yemekevi.tv Türkiye’den çok güzel bir örnek olarak karşımızda duruyor. Yemekevi.tv’nin yapımcısı ve sahibi Fatoş hanım ile sizin için kısa bir roportaj gerçekleştirdim.

Öncelikle yemekevi.tv fikri aklınıza nasıl geldi? Bu girişimin gerçekleşme sürecini anlatır mısınız? Yemekevi.tv eşim Fuat Şahin ve benim birlikte projelendirdiğimiz bir internet televizyonu. Biz yemek yapmayı, yemek yemeyi ve güzel yemeklerin olduğu kalabalık bir sofrada sohbet etmeyi seven karakterde insanlarız. Yemeğe olan ilgimizle birlikte her ikimiz de yaptığımız işlerden büyük keyif alıyoruz. Eşim kameraman ben de yeme içme ve turizm sektöründe çeşitli dergilerde yazı işleri müdürlüğü yaptım. Yemekevi.tv, hobimiz ve mesleğimizin buluşma noktası oldu. Yemekevi.tv’den önce aslında bir yemek programı projemiz vardı. Ama televizyon programlarını kaçırdığınız zaman tekrarı yok, takip etmek çok mümkün olmuyor. Özellikle çalışan insanlar için bu programlar çok da çekici değil. Dolayısıyla biz yayını hiç bitmeyen bir yemek televizyonunu neden internet ormanına taşımayalım düşüncesinden yola çıktık. Yemeğe olan ilginin artması, insanların artık yemeği bir hobi olarak görmesi yeni projelere olan ihtiyacı da beraberinde getirdi. Biz de bu ihtiyaca cevap vereceğini düşündüğümüz siteyi hayata geçirdik. Bu site, aslında güzel bir birlikteliğin yaratıcı fikirlerle buluşması…


Site henüz yayına girmeden 1 ay önce çekimleri yapmaya başladık. 5 yıldızlı oteller projemize büyük destek verdi ve mutfaklarını açtılar, en özel yemeklerini bizler için yaptılar. Zaten bu işin içindeyiz, her şeyi düşünmüştük. Site açılmadan önce en ince detaylarına kadar çekimlerin nasıl olacağını planlamıştık. Eşim yıllardır bu işi yapıyor, ben de sektörün içindeyim. Her ne kadar televizyoncu olsak da, internet ortamında insanlara nasıl daha rahat ve basit olarak anlatabiliriz diye düşünüp video çekim formatlarımızı ona göre belirledik. Kısa bir sürede insanlara yemek tarifi verebilmeliydik. Biz bir taraftan yemek çekimlerini yaparken, diğer taraftan sitenin tasarımı yapılmaya başlandı. İnsanları sıkmayacak, göze hitap edecek ve videolu bir site olduğunu gösterebilecek bir tasarım yaptık. Videolu tarifler Youtube destekli mi? Çekimleri kendiniz mi gerçekleştiriyorsunuz? Evet. Bir televizyon kanalında kameraman olarak çalışan eşim haftasonları hem yemek çekimlerini hem de yönetmenliğini yapıyor. Televizyonda yayınlanacakmış mantığıyla, büyük bir titizlikle çekimleri gerçekleştiriyoruz. Profesyonel kamera ve ekipmanlarla yaptığımız çekimlerin montajını da profesyonel montaj setlerinde yaptırıyoruz. Tarifleri izlemek için üye olmak gerekiyor mu? Bundan herhangi bir ücret alınıyor mu? Hayır gerekmiyor. Üye olmak için de herhangi bir ücret alınmıyor. Proje ne zaman hayata geçti ve şu ana kadar gelen tepkiler nasıl? 2007’nin başında böyle bir fikir aklımıza geldi ve hemen projelendirme aşamasına geçildi. Çekimler, sitenin tasarımı, içeriğin oluşturulması için start verildi ve isim belirlendi. Biz “tv” uzantılı bir isim seçtik. Çünkü yemekevi, internetin ilk yemek televizyonu olma özelliğini taşıyor. 7 Şubat 2007’de “Aşk Yemekleri” ile yayın hayatına başlayan www.yemekevi.tv, hem yeme içme sektörü hem yemekseverler hem de basın tarafından büyük ilgi gördü. Yemekevi.tv, “Kıyma kaç gramdı? Kremayı nasıl karıştırdı? Hay Allah Kaçırdım, görüyor musun bak!” gibi yakınmaları gerilerde bıraktı. Kağıt kalem hazırlamanıza gerek yok. İstediğiniz yemek programını dilediğiniz kadar izleyebiliyor ve dilediğiniz yerde durdurabiliyorsunuz. Yemekevi.tv, internette bir devrim, Youtube halkasının son halkası olarak değerlendiriliyor. İnternetin, televizyonun tahtını ele geçireceği varsayımının ilk örneği olarak gösteriliyor. Yemekevi.tv’den önce neler yapıyordunuz? Şu an için başka iş kollarında da faaliyet gösteriyor musunuz? Ben yaklaşık 5 yıldır yeme içme sektörünün içindeyim. Yeme içme ve turizm sektörlerine yönelik çeşitli dergilerde yazı işleri müdürlüğü, web sitelerinde editörlük yaptım. Yemekevi.tv, yayın hayatına başladığında bir yayın grubunda yazı işleri müdürü ve turizmle ilgili bir web sitesinde editörlük yapıyordum. Bu görevimden ayrıldım ve artık yemekevi.tv’nin başındayım. Şu an aynı zamanda www.gurmeguide.com isimli bir web sitesinin editörlüğünü yürütüyorum. Eşim Fuat Şahin, ulusal bir kanalda kameramanlık görevine devam ediyor. Çekimleri haftasonu, eşimin bir günlük tatilinde çekiyoruz. Yemekevi.tv’nin içeriği nedir, bu sitede neler bulunuyor? İçeriği nasıl oluşturuyorsunuz? Yemekevi.tv, internetin ilk yemek televizyonu. Yeme içme ile ilgili her şeyin yer aldığı video destekli bir internet sitesi. Bu sitede çok çeşitli kategorilerde yemek tariflerinin yanında pratik bilgiler, dünya mutfakları, yöresel mutfaklar, makaleler, mekan tavsiyeleri, yemek okulu ve izleyicilerimizden gelenler gibi içerikler de var. Yemek tariflerinin ötesinde çok zengin bir yemek televizyonu… İçeriği oluşturmada izleyicilerimizden gelen talepleri değerlendiriyoruz. Bunun yanında mevsime ve özel günlere göre çalışmalar yapıyoruz. İzleyicilerimiz her türlü soru, öneri ve taleplerini bizlerle paylaşabiliyorlar, biz de onları dikkate alıyoruz.


Siteyi oluştururken 5 yıldızlı otelleri dolaşıp mutfak şeflerinden, ödüllü aşçılardan yemek tarifleri aldınız. Kaç otel ve aşçıdan tarif aldınız, bunlar kimler? Bunları neye göre belirlediniz? Yaklaşık 60 aşçıdan çok özel tarifler aldık. İstanbul’daki 5 yıldızlı otellerin çoğunda çekim yaptık. Mövenpick İstanbul, Polat Renaissance, Çırağan Palace Kempinski, Ramada Plaza İstanbul, Eresin Crown Hotel, Crowne Plaza Hotel, Sürmeli Hotel… (Polat Renaissance İstanbul Hotel’in Mutfak Şefi Yücel Dereyayla, Ramada Plaza İstanbul Hotel’in Executive Chef’i Mehmet Uzunöz, Çırağan Palace Kempinski Hotel Tuğra Restaurant Executive Chef’i Uğur Alparslan, Mövencik İstanbul Hotel Azzur Restaurant Sous Chef’i Orhan Demirok…) Ayrıca Feriye Lokantası, Akmerkez Home Store Cafe, Binbirdirek Sarnıcı gibi İstanbul’ün gözde mekanlarında ustalardan yemek tarifi aldık. (Feriye Lokantası’ndan Birkan Erköylü, Home Store Cafe Mutfak Şefi Ali Kılıç…) Sofra Dergisi’nin Yemek Danışmanı Elmas Yetgin de tariflerini yemekevi.tv ile paylaştı. Sektörün içinde olduğumuz için otellerin mutfaklarını ve aşçılarını yakından tanıyoruz. Türk şefler son zamanlarda uluslararası yarışmalarda da büyük başarılar elde ediyorlar. Dolayısıyla biz de ödüllü mutfak şefleri ve genç aşçıları sitede buluşturuyoruz. Sadece sizin sitenize özel aşçıların oluşturduğu tarifler var mı? Site zaten çok özel bir günle yayın hayatına başladığı için yemek tarifleri de siteye özel oldu. Mutfak şefleri sadece yemekevi.tv’ye özel yemekler hazırladı. Özellikle Sevgililer Günü, Anneler Günü ve çocuk yemekleri, sitemizin en özel yemekleri arasında yer alıyor. Çünkü bu yemekler başka hiçbir yerde yok ve sunumlarıyla da çok dikkat çekici… Sebzeli Aşk Salatası, Aşk Mantosu içinde Orman Mantarları, Marmara Sahillerinde Aşk Başlangıcı, Ay Köfte… İlk olarak Sevgililer Günü konseptiyle yayına başladınız? Bundan sonra böyle özel konseptler olacak mı? Tabi ki olacak. Hatta Anneler ve Babalar Günü’ne özel yemek çekimleri yaptık. Ayrıca yaz tatlıları ve kalorisi az olan yaz yemekleri ile sıcak yaz günlerinde serinleten tatlar sunduk. Bunun yanında çocukların zevkle yiyecekleri, besin değeri yüksek yemek çekimleri gerçekleştiriyoruz. Yaklaşan Ramazan Ayı için de şimdiden çekimlere başladık. Ramazan’a özel yemeklerle izleyicilerimizle buluşacağız.


Sitede şu an için kaç videolu tarif bulunuyor? Hedefiniz ne kadar? Yaklaşık 100 yemek videolarla tanıtılıyor. Hedefimiz bu senenin sonunda 250 videoya ulaşmak. Bundan sonra gelecek projeleriniz neler? Siteye daha başka yenilikler eklenecek mi? İki yeni farklı projemiz daha var. Altyapısı tamamlandığında onları da faaliyete geçireceğiz. Yine yemek içme ve turizm sektörüyle ilgili projeler olacak. 2008 yılında da sitenin İngilizcesi’ni hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bunların yanında yemekevi.tv’de, yakında yarışmalar başlayacak ve ünlü isimler yemek tarifleriyle sitemize renk katacak. Yemekevi.tv, internet ortamında düzenleyeceği bir yarışmayla Türkiye’nin “aşçı starlar”ını seçecek. Bu siteyi ve içeriği oluşturmak çok maliyetli bir iş mi? Bu alanda faaliyet göstermek isteyen girişimcilere ne önerirsiniz? Maliyetli bir proje, çünkü içinde ciddi bir prodüksiyon var. Maliyetin yanında, bilgi ve birikim gerektiren bir iş. Televizyonculuğu, yayıncılık mantığını bilmek, bu konuda deneyimli olmak gerekiyor. Yoksa video destekli sitelerde yayınlanan amatör çekimler gibi olur. Kamera, montaj, kameraman, ışık, ses, ulaşım, iletişim, web editörlüğü, web tasarımı gibi maliyet kalemları var. Bunların yanında yeme içme sektörüyle ilgili backround gerekiyor. Bu alanda faaliyet göstermek isteyen girişimciler, yapacakları internet sitesinin içeriğini iyice araştırmalı. Benzerleri var mı yok mu, varsa da nasıl farklılaşabilir? Yeni bir şey ortaya koyduğunuz için insanların kabullenmesi, alışkanlıklarını değiştirmesi zaman alacaktır. İlk cep telefonu çıktığı zaman bir lükstü sonra ihtiyaç olmaya başladı. Şu anda internetten videolu yemek tarifi lüks gibi gelse de bilgisayar kullanımı ve internet ağının gelişimi ile birlikte ihtiyaç haline geleceğini düşünüyoruz. Biz sade, profesyonel ve amacına direk ulaşacak bir web tasarımı yaptık. Tasarımla birlikte bütün çekimler televizyonda yayınlanacakmış mantığıyla yapıldı. Sade, anlaşılır olmasına özen gösterildi. Fikir ortaya çıktığı andan itibaren her şeyin profesyonel olması gerektiğini düşündük ve çekimlerin, montajın, tasarımın, içeriğin nasıl olması gerektiğini belirlemiştik. Türkiye’de video blogun gelişimini nasıl buluyorsunuz? Sizce özgün içerik niçin üretilemiyor? Türkiye’de video blog kavramı daha çok yeni. İnsanların buna alışmaları biraz zaman alacaktır diye düşünüyorum. İnsanların alışkanlıklarını değiştirmek biraz güç çünkü. Resimli bloglardan video bloga geçiş her ne kadar güç gibi görünse de bundan kaçış yok. Youtube’la birlikte video devri başladı. Biz de www.yemekevi.tv projesini hayata geçirirken bu gerçeği görerek yola çıktık. Türkiye’de video bloglar çok kısa sürede büyük ilgi görecektir. Çünkü teknolojiye ve internete çok meraklı bir nesil var. Ayrıca internet altyapısı iyice gelişmeye, bilgisayar ve internet bütün evlere girmeye başladı. İnsanlar artık internette haber izliyor, sohbetini internette yapıyor, araştırmasını internette yapıyor, internette acıkıyor, internetten sipariş veriyor. İnternetten yemek yapmayı öğreniyor. Dolayısıyla spesifik internet kanalları ve video blogları oluşmaya başladı. Video bloglarında özgün içerik üretilememesi bana göre olanaklarla sınırlı. Video, biraz daha prodüksiyon gerektiren, maliyetli bir iş gibi görünüyor. Sanki bu sadece belirli kişiler tarafından yapılabilecekmiş gibi algılanıyor. Ayrıca “video”ya karşı sanki biraz çekimser bir duruş sözkonusu. Okurlarımıza video blog yapmak isteyenlere önerileriniz neler? Video blog yapmak isteyenler öncelikle çok yaratıcı bir proje oluşturmalılar. İyice araştırmak, bu konula neler yapıldığını, daha iyi neler yapılabileceğini, nasıl farklılık yaratılabileceğini derinlemesine irdelemek gerekiyor. Basılı ve görsel medyada nasıl ki görsellik çok önemliyse video bloglar için de bu geçerli. Görüntülerin kaliteli olması bence çok önemli. Eğer ki ciddi bir prodüksiyon yapılamıyorsa en azından görüntü, ışık ve kadrajlar belli bir standartta olmalı. Çok geniş bir kitleye ulaşmak için, her şekilde farklılığınızı ortaya koymalısınız.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.