Nogayturkdergisi 3 sayı

Page 1


TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93 0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg KONYA – KULU Nogaytürk – 0 2

Reklamlardan ücret alınmamıştır


Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir. Nogaytürk – 0 3


NOGAY TÜRKLERİNİN SESİ OLMAK ÇABASINDAYIZ

EDİTÖR Hakan BENLİ İRTİBAT ADRESİ nogayturkdergisi@hotmail.com Dergimiz Basın Ahlak ve İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir. NOGAYTÜRK DERGİSİ YURTİÇİ VE YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLERİ Temsilcilerin iletişim bilgileri için – nogayturkdergisi@hotmail.com ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI İSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK ANKARA İlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : Elif YILMAZ Ankara- Keçiören : Asım PEKCAN - Erhan ÇAĞDAŞ Ankara - Balgat : Derya POLAT Ankara - Demetevler : Eyüp TANATAR Ankara - Sincan : Yahya ALTINKAYA Ankara- Etlik : M.Burak TAŞKIRAN Ş.KOÇHİSAR ( merkez ): Turhan BAYAR Ş.KOÇHİSAR- Akin Köyü : Adem ESENBAY Ş.KOÇHİSAR- Doğankaya Köyü : Elif YILMAZ Ş.KOÇHİSAR- Şeker Köyü : Kasım KIZILTAŞ GÖLBAŞI ( merkez ) : Abdulhamit ÖZCAN GÖLBAŞI- Ahiboz Köyü : Z.Sebla ALSAÇ HAYMANA-Cingirli Köyü : Yavuz ÇİFTÇİ POLATLI (Merkez): Kevser KIZILDAĞ POLATLI -Tatlıkuyu Köyü : Özgür NAYMAN KONYA Merkez : Serkan TANDOĞDU KULU ( merkez ) : Hakan BENLİ KULU - Seyitahmetli Köyü : Murat BENLİ KULU - Ağılbaşı – (Mandıra)Köyü : Recep DEĞİRMENCİ KULU - Boğazören Köyü ( Köstengil ) : Engin GÜNER KULU - Kırkkuyu Köyü : Selman YILMAZ AMASYA Kader TANATAR

ESKİŞEHİR

Cihan TANRIBAK

YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLER K.K.T.C : C.Giray ERGİN HOLLANDA : Mehmet PEKCAN AVUSTURYA : Hacer TAŞYARAN – Rukiye TEKER ALMANYA : Fatih POLAT

Nogaytürk – 0 4


İ KÜNYE

TEMSİLCİLİKLER

……….…………..04

KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Orhan DEMİRCİ

Hollanda Nogay Vakfı

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

...........................22

… .……….…………..05

EDİTÖRDEN Hakan BENLİ

MERHABA

Ç İ N D E K İ L E R

……………….…………..07

DERNEKLERİMİZ Hakan BENLİ

Ilgın Nogay Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği ……………………..08 NOGAY EDEBİYATI Necdet ÖZEN

Ilgın Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği .............................23 KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Y.Mansur AKYOL

Eskişehir Nogay Türkleri Derneği ……………24

Ertengilerimizde Giriş Bölümleri…………………..……………..11 MAKALE Hakan BENLİ

Kültürel Dayanışma mı, Etnik Uyanış mı ? ……………………….13 KÖŞE YAZISI Akif KARA

NEDEN FEDERASYON ………..………18

KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Abdurrahman BERKCAN

Konya Nogay Türkleri Derneği ………………25

KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Cemil SÜTBAŞ

Federasyona Hazırlık

...........................26

NOGAY EDEBİYATI ERTENGİ Necdet ÖZEN

KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Ömer AKTÜRK

Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu

KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Uğur KAN

KOŞANAY

…………………….……28

...........................19 NOGAY KÜLTÜRÜ Hasan BENLİ

NOGAYCA ATASÖZLERİ …………………..29

KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Musa ÜNAL

Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği ...........................20 KAPAK KONUSU Nogay Dernekleri Federasyonu Ramazan CAN

İstanbul Nogay Türkleri Derneği ……......21

NOGAY EDEBİYATI ŞINLAR Alp YILMAZ

NOGAY ŞINLARI ……………………………30 GENÇLİK Muhammet YILDIZ

POPULİZM VE GENÇLİK ……………………32

Nogaytürk – 0 4


İ RÖPORTAJ Hakan BENLİ

Ç İ N D E K İ L E R

GENÇLİK NOGAYTÜRK

CEMAL SAFİ ile Röportaj…………………34 ERGENLİK VE UYKU SORUNU……….… 55 DİN SAYFASI NOGAYTÜRK

BİRLİK VE BERABERLİK ………………44 AVRUPA’DAN Rukiye TEKER

TURİSTLER  ….……………………… 47 TEKNOLOJİ NOGAYTÜRK

PARDUS Anadolu Parsı

……………… 48

MÜZELERİMİZ NOGAYTÜRK

KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ

………… 57

NOGAY MUTFAĞI NOGAYTÜRK

NOGAY ÇAYI …………………………….… 60 TARIM SAYFASI Burcu IŞIK

PANCAR

……….…………………………..61

ŞİİR Mehmet TAŞKIRAN

CASLAR

ŞİİR ……………………………… 50 Bayram TAY ÖZÜM NOGAY

NOGAY EDEBİYATI ERTENGİ Hakan BENLİ

….…………………….……63

NOGAY BÜLTEN NOGAYTÜRK

BEYBOREK …………………………… 51 NOGAYLARDAN HABERLER .……..……64 TAZİYE NOGAYTÜRK

SAĞLIK Op.Dr.Erkan ESKEN

BEL FITIĞI VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ ………………………… 53

BAŞIMIZ SAĞOLSUN ...................................73

Dergi için yollanan yazılar ve resimler iade edilmez. Yazılardan Yazarları sorumludur.

Nogaytürk – 0 5


E

D İ T Ö R D E N Hakan BENLİ

N

ogaytürk Dergisi, Nogay Gençleri Derneği, kendini tasfiye ettikten sonraki ilk sayısını

yayınlamakta. Derginin adını değiştirmeden 3. Sayı olarak numaralandırdık. Zira aynı temelden güç almakta aynı kaynaktan beslenmekteyiz. İlk sayımızda sizlere bazı sözler vermiştik ve sözlerimizin arkasındayız. Aynı inancı ve aynı görevi taşımaktan memnuniyet duymaktayız.

Bu yeni sayımızda Nogay Dernekleri ‘nin geldiği bir noktaya dikkat çekmek arzusundayız. Nogay dernekleri açısından henüz tam olarak olgunlaşmamış ve emekleme safhasını tam manası ile aşamamış bir sürece şahitlik etmekteyiz. Nogaylar olarak on yılı aşkın bir zamandır Nogay derneklerinin faaliyetlerini görmekte, izlemekte, kimi zaman tebrik kimi zaman tenkit etmekteyiz. Geldiğimiz bu noktada ise daha farklı bir sürece girmek üzereyiz. Nogay Dernekleri Federasyonu…

Derginin içerisinde bu konuda yetkin ve

sorumlu olan kişilerin, kendilerinin ve temsil ettikleri kurumların düşüncelerini okuyacaksınız. Temennimiz o ki benlik ve koltuk kavgasına düşmeksizin her bir derneğin olumlu bir tavır takınarak Federasyon kurma yolunda çalışmasıdır.

Dergimizi

bu sayıdan itibaren internetten yayımlayacağız. Bu nedenle sayfa kaygısı olmaksızın mümkün olduğunca geniş bir içerik ile karşınızda olmak istiyoruz. Sizden en büyük beklentimiz ise sizlerin de Derginin içeriğini zenginleştirecek yazı ve eserlerinizle bize ulaşmanızdır. Sevgilerimizle…

Nogaytürk – 0 7


D

E R N E K L E R İ M İ Z Hakan BENLİ

Mutlaka, insanlar bir ürün yaratırlar ya da yeni bir şey icat ederler, üretirler ve ürettikleri eşyaya bir marka alırlar bizde Ilgın’ da bir marka yarattığımızı, insanlara nasıl bir topluluk olduğumuzu ispat etmiş olduk. ( Ilgın Nogay Türkleri Kültür ve Dayanışma Dernek Başkanı Uğur KAN )

Nogaytürk : Sn. Başkanım öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz ? Ben Uğur Kan, 1970 Ilgın doğumlu, ilkokul mezunu 3 çocuk babasıyım. Market işletmekteyim. Nogaytürk : Peki Başkanım nereden aklınıza geldi böyle bir girişim ? Abdurrahman Berkcan Ağabey ile tanışmamızdan sonra onun bizzat bizimle yakından ilgilenmesi ve bize tavsiyelerde bulunması sonucu bu işe soyunduk. Daha önce ılgın gibi 50.000 nüfuslu bir ilçede sıradan bir vatandaş olarak gösteriliyorduk. Şu an derneğimiz sayesinde Ilgın halkı tarafından da Nogay Türkleri olarak tanınmaya başladık. Nogaytürk : Sn. Başkan, Ilgın Derneği ne zaman ve hangi ihtiyaçla kuruldu ? Nogaylardan bu yönde bir talep var mıydı ? Resmi olarak 1 Aralık 2008. Ama ön çalışmalarımız mayıs 2007 de başladı. Bizim halk bu konuda biraz bilgisizdi. Biz Derneğin amacını ve bize ne gibi artılar getireceğini anlattık. Bu arada Abdurrahman Ağabey de sıkca gelerek bizleri aydınlattı. Halkımız tarafından benimsenince bu yola çıktık. Nogaytürk : Ilgın Derneği’nin kuruluş amacını kısaca özetleyebilir misiniz? Daha önceleri Ilgın halkının gözünde hani bizim Nogay halkının çocuklarına ‘’ bala ‘’ diye hitap etmesi babalarımıza da ‘’ akay ‘’ dememiz sonucu Ilgın ilçe halkı da bize ‘’ balalar ‘’ ya da ‘’akaylar ‘’ diye hitap ediyordu. Hani bu bize sıkıntı değildi ama bazı çevrelerce basit geliyordu. Nogaytürk : Peki bu ayrım gibi miydi ? Bir nevi işin kötü yanı bala & akay kelimesini bilmeyen halkın bir kesimi bizi başka gözle görüyordu, bizim Ilgın ‘ da. O kadar nüfusa karşı 500 kişi de olsak birlik ve beraberliğimizden dolayı Ilgın halkı bizden çekinirdi ama Dernek sayesinde kendimizi şu an ispat etmiş bulunmaktayız. Geçenlerde bir beyaz eşya mağazasında karşılaştığımız Ilgın Emniyet Müdürü Sn. Bilal Yılmaz Bey bizi gördüğünde ‘’ işte doğu Türkleri ‘’ dedi.. Sadece Emniyet Müdürü değil , İlçe Kaymakamı, Belediye Başkanları ve siyasi parti ilçe başkanları, mülki amir ve bürokrasi insanları bizi daha yakinen tanıdı. Nogaytürk : Bir yerde dernek kurulduktan sonra daha etkili bir nüfuza sahip olundu yani Evet. Ve bu tür organize işlerinde, herhangi bir toplantıda bürokrasi insanları bizi daha yakinen tanıdı.

Nogaytürk : Bir yerde dernek kurulduktan sonra daha etkili bir nüfuza sahip olundu yani Evet. Ve bu tür organize işlerinde, herhangi bir toplantı ya da etkinliklerde bizi de aralarına hep almak istediler. Seçimlerden önce parti başkanları bizzat gelerek bizden bir insanı encümenliğe almak istediler. Buna bizat M.H.P Milletvekili Sn. Faruk Bal, A.K.P Milletvekilleri Sn. Sami Güçlü, Orhan Erdem teklif sundular. Bunun yanında Sami Güçlü düğün yemeğimize katılarak Nogay milli çorbası olarak Sorpa çorbamızı içerek, bunları resim çektirerek not almıştı. Bu resimler halen şu an A.K.P. Ilgın İlçe teşkilatlarında mevcuttur. Nogaytürk : Peki sayın başkanım, derneğin kurulmasında bunların haricinde Nogay kültürünü kollamak ve yaşatmak amacı var mıydı ? Tabi ki , bizim 2008 Sabantoyu’ na katılmamızdan sonra eve geldiğimizde çocuklarımızın mahallede oyun oynarken bile Nogay oyunu Kanakiyi arkadaşlarına öğreterek onları da oyuna alarak oynamaları bizzat dikkat çekici bir unsur oldu. Zaten ki , biz bu zamana kadar hiçbir örf ve töremizden ödün vermedik. Töremizin ve atalarımızın getirdiği gibi sahibiz. Hala dışardan kız alıp vermemiz yok. Büyüklerin yanında çocukları sevme… Nogaytürk : Derneğin kaç üyesi var, faaliyetleriniz nelerdir ? Şu an 50. Bizim maddi sorunlarımız oluyor, kış aylarında özellikle. Biz şu an derneği yeniden yapılandırma yaparak üye sayımızı artıracak ve derneğe yeni bir ivme kazandıracağız faaliyet olarak. Bizim diğer Nogay halklarından, Türkiye ‘ de yaşayan Nogay halkı diyelim, bir meslek dalımız var el sanatlarına ilişkin. Şu an da yeni çıkan bir projeye istinaden bu işleri daha organize ve kazançlı hale getirebilmek için Konya’ da Selçuk Üniversite’sinde doçent ve Profesör hocalara yaptıracağımız projeler ile halkımıza hem geçim kaynağı sağlayacağız bu arada, en kısa zamanda. Nogaytürk : Boğazören' deki Sabantoy' daki standınızda gerçekten çok güzel el işi çalışmalarınız vardı. Ilgın Belediye Başkanı Sn H.ibrahim Oral sayesinde Ilgın’ da bir Nogay gecesi düzenlemek kendimizi daha anlamlı ve iyi ifade edebilmek adına orada. Aslında biz eksik geldik asıl el işçiliğimizi görünce gerek belediye başkanları gerekse milletvekilleri ve diğer bürokrasi insanları pişmanlık duyacaklar bize bu zamana kadar sahip çıkmadıkları için çünkü biz bir nevi.

Nogaytürk – 0 8


D Nogaytürk : Sayın başkanım bu konuya tekrar döneceğiz. Bunun haricinde Nogay kültürünü yaşatmak tanıtmak adına çalışmalarınız oldu mu dernek çatısı altında ? Daha önce bizi ziyarete gelenler oldu biz dedelerimizden olsun akaylarımızdan olsun mesela Selçuk üniversitesi’nde okuyan bir bizimle alakalı bir çalışma yaptı ona doğrultusunda.

bunlara büyük örnekler verdik öğrenci gelerek verilen ödev

Nogaytürk : Ne tür bir çalışmaydı Başka topluluk adına bir ödev verilmiş oda bizimle alakalı bizden kesitler verdi. Konuşmalarımız dilimiz yani giyim ve kuşamlarımız hatda bunun yanında çok yakın zaman önce kaybettiğimiz dünürümüz vardı ondan bir şınlama kesiti aldı. Bunun yanında düğün ve diğer yaşantı ve örf ve adetlerimiz sordu araştırdı ve çok memnun kalarak gitti. Burada her sene düzenlenen kaplıca festivalinde belediye başkanımız bizden de bir etkinlik istedi. O gece final gecesi diyelim festivalin son gecesi ünlü sanatçı gelir ya genel olarak Songül Karlı vardı. Bu sanatçı çıkmadan önce benden bir nevi Nogay halkına yönelik bir oyun yada kültürümüzü tanıtacak bir etkinlik istedi fakat bizim işimiz icabı yaz aylarında fazla insan kalmıyor Ilgın’ da. Herkes yurdun dört tarafına dağılıyor. sadece 3 ay gibi bir süre kalabalık olabiliyoruz. Nogaytürk : Tiyatro gibi mi Ya, tiyatrodan ziyade halk oyunu ekibi gibi yada Kanaki oynayabilecek bir ekip istedi Nogaytürk : Halk oyunu oynayabilecek bir ekibiniz var mı sayın başkanım ? Yok çünkü işin garibi Kanaki oyununu biz bile Sabantoyu’nda gördük bunu da Ilgın’ da diğerlerine yansıtmak zor oluyor. Nogaytürk : Bilenler var mı ? Yok. Nogaytürk : Anladım.Ankara' da Nogay Gençleri Platformu bu konuda bir kurs başlattı, Türkiye de ilk.. Evet , bana email geliyor sürekli. Biz dediğim gibi tabi bu sistem kurulup düzen alırsa bizde talep edeceğiz. Nogaytürk: Sizin bu gelenek ve görenekleri yazılı sesli ve görsel olarak kayıt altına alma çalışmalarınız oluyor mu ? Şu an böyle bir çalışmamız yok. Nogaytürk : Ilgın’ da yaşayan Nogaylar hakkında bize bilgi verebilir misiniz ? Kültürel ve sosyal yaşamları nasıldır, nüfusları ne kadar tahminen ? Kültür olarak aynıyız diğer Nogaylarla. Belirli bi nüfus sayamıyoruz, nedeni sürekli işimiz dışarda olduğu için. Nogaytürk : Ilgın' da nerede yaşıyorlar, belli, bir yerde mi dağınık mı ? Bizim ilçenin belirli bir yerinde aynı mahallede ve komşu olarak hepsimiz bir aradayız.Evlerimizin arasında hiç yabancı yoktur. Nogaylardan başka 100 hanenin üzerinde belirgin olamamakla beraber 700 – 800 nüfüsumuz var .Kış aylarında

E R N E KL E R İ M İ Z Hakan BENLİ

bu sayı 1,000 i buluyor Nogaytürk : Nereden geldiğiniz hakkında tarihi kayıtlar var mı , ya da bilginiz ? İlk göçümüz dedelerimizin anlattığı üzere Türkiye ye, Koban’ dan. Nogaytürk : Ilgın' ın haricinde başka yerlerdeki Nogaylarla akrabalık bağları var mı Var, Eskişehir Alpu, Denizli Çivril ilçesi Beyköyü. Bunun dışında Ilgın’ dan göç edip de İstanbul . Ankara , Adana, İzmir, Antalya, Samsun ve bir kaç yerde kalan akrabalarımız var ki onların özel günlerinde mutlaka gideriz Nogaytürk : Peki Ilgın’ da başka yerlerde Nogay köy ya da köyleri var mı bilginiz dahilinde ? Varmış, bunu biz bilmediğimiz halde bize gelip kendilerinin Nogay halkı olduğunu söyleyenler oldu. Konarı, Tuzlukçu köylerinde bize 40 km uzak olan Akşehir ilçesinde de Nogay olduğu hatda onların da dernek açma üzere olduklarını duyduk.Köy komple ama onlarla tam teşekküllü bir iletişimimiz olmadı. Nogaytürk : sizin yardımlarınız oluyor mu onlara bu konuda veya onların talebi oluyor mu ? Görüşemiyoruz. Şu ana kadar talep gelmedi sadece seçim çalışmalarında bir akayımız geldi bize. Bir partiyi desteklememizi önerdi. Seçimden sonra ne yazık ki onlar da siyasetçiler gibi toz olup gittiler. Nogaytürk : Ilgın’ daki Nogayların Derneğe yaklaşımları nasıl ? Dernek orada Nogaylık bilincini verebilmekte midir ? Bu konuda çalışmalarınız veya projeleriniz var mı ? Şimdi açık konuşmak gerekirse bizim insanlar fazla bilgi sahibi değil, ilkokul mezunu ama herhangi bir toplantı yada faaliyet alanında gerek bizzat benim başkanlığıma benim bu konuda en büyük yardımcım aynı zaman da dernek başkan yardımcısı dayım Yunus Çakır’ ada her türl ü desteği verirler. En azından bizim yalnız olmadığımızı, arkamızda büyük bir kitlenin olduğunu gösterirler. Nogaytürk : Diğer derneklerle birlikte yapmış olduğunuz çalışmalar var mı, bu konuda bilgi verebilir misiniz ? Yaz aylarında belediyenin bir daveti vardı dernek başkanlarına yönelik. O toplantıya katıldım.Bizim Ilgın’ da faaliyet gösteren ilçe çarşı içinde birahane olarak çalışan mekanların orada bayan da çalıştırdıkları için bunun da halk geleceği için düzen bozduğunun kararı alıp imza kampanyası başlattık diğer derneklerle. Bu kampanyada en fazla imzayı da bizim dernek topladığı için takdir almıştır. Nogaytürk : Peki Ankara - İstanbul, Kulu, Konya, Eskişehir’ deki derneklerle çalışmalarınız oluyor mu ? Elbette ama bize açıkçası sıcak gelen Kulu ve Konya Derneği olmuştur ve bizdeki sıkıntıyı da en çok Konya Dernek Başkanı Abdurrahman Berkcan ağabey çok iyi bilmektedir. Abdurrahman Berkcan ağabeyin bir sözü vardır, *Men Nogay’nın tuvgan balasına beşik ,ölgen kartına da mezar bolurman, dedi, İşte bizde öyle bir toplumuz Ilgın’ da. Burada istenilen ve davet edilen hiç bir yerden kaçmadık.

Nogaytürk – 0 9


D Bu arada , hatırlatmadan geçersem çok büyük hata ve haksızlık etmiş olurum, biz geçen ramazan ayında bize yarı katkıda bulunarak ve bizzat bu fikri vererek, Ilgın ‘da çok güzel bir iftar yemeği verdik. O zamanlar Hollanda Dernek Başkan Yardımcısıydı. Şu an Hollanda Dernek Başkanı Orhan Demir ağabeyimize teşekkürü borç biliriz. Ve de o etkinliğimizde o sene Ilgın içerisinde verilen en güzel yemek oldu. İlçe Garnizon Komutanı ,Emniyet Amiri, Belediye Başkanı, 120 kişilik bir katılımla ve de bu yemeğimiz uzun süre takdir topladı. Bizim saydığımız dışardan gelen yani protokol dediğimiz şahıslar 120 kişiydi. Bunun yanında kendi topluluğumuz ve tabi ki biz bunu bir lokanta da verdik. Oraya müşteri olarak gelenleri de misafir ettik ve de bir ilk olarak biz lokanta menüsüne evimizde Şır Böreği hazırlatıp katkıda bulunduk. Şır Böreği’ni de gelen misafirlere tanıtmış olduk. İlçe Garnizon Komutanı daha sonra bizzat gelerek bizden Şır Böreği yapmamızı istedi. Nogaytürk : Diğer Dernek Başkanları ile telefon görüşmeleriniz oluyor mu ? Sadece Abdurrahman Berkcan ve Cengiz Ergen Ağabeyle, Ankara Dernek Başkanı Celaleddin Beyle konuştuk. Nogaytürk : Derneğin kurulduğu günden bu güne kat ettiği aşamaları ve çalışmalarınızı yeterli görüyor musunuz ? Bu konuda bir eleştiri yapabilir misiniz ? Mutlaka, insanlar bir ürün yaratırlar ya da yeni bir şey icat ederler, üretirler ve ürettikleri eşyaya bir marka alırlar bizde Ilgın’ da bir marka yarattığımızı, insanlara nasıl bir topluluk olduğumuzu ispat etmiş olduk. Nogaytürk : Bunu kimsenin böyle güzel ifade ettiğini duymamıştım. Mesela, şu an mevcut Belediye Başkanımız seçim çalışmalarında bizim Derneğimize geldi öyle bir dizaynımız vardı ki çiçekler masada herkes hizalı bir şekilde onları dışlarda karşılayıp çok iyi bir misafirperverlik gösterdik. O da bize orada şöyle dedi, Ben şu ana kadar 10’a yakın kahve toplantısına gittim ama bu kadar ilgi alaka ve dürüstlük görmedim. Ben kahveye gidiyorum insanlarala tokalaşmak için adam bir elinde kağıtla zoraki tokalaşıyor, dedi. bizdeki bu olayı görünce çok Hayret etti. Çünkü o şahıs Ilgın’ a 3 ay önce tayin olan bir kişiydi. Nogaytürk : Peki sayın başkanım dernek olarak Nogay kültürüne yönelik neler yapmayı düşünüyorsunuz. ? Az önce anlattığımız marka olayı var ya, onu tescil ettirmek. Yani çıtayı yükseltmek anlamındaydı, öncelikli olarak. Nogaytürk : Bundan sonrası için Ilgın ‘ da yaşayan Nogaylara neleri yapmak istediğinizi buradan açıklayabilir misiniz ? Şu an bizim halkımız çok fakir durumda az önce anlattığımız hoş şeylerin karşılığını biz diğer karşı taraflardan alamadık. Elimizde altın gibi bi sanatımız olmasına rağmen şu an 150 200 den fazla sadece gençler bunlar, boşta geziyor. Bizim ürettiğimiz malzemelerin piyasada oluşan rekabet ve özellikle Çin mallarının piyasada kurduğu hakimiyetten dolayı çökmüş durumdadır. Gerek iç gerekse dış piyasa ile rekabet edebilmek için şu an bizde ilkel sayılacak döküm atölye ve araç gereçlerinin modernize edilmesi gerek.

E R N E K L E R İ M İ Z Hakan B E N L İ

Nogaytürk : Bunu derneklere ilettiniz mi onlarla birlikte müşterek birşeyler yapılamaz mı, onlar adına da ? Bizim Ilgın’ da yaşayan Nogay halkının çok farklı bir özelliği vardır diğer Nogay halkımızda kesin öyledir, ama biz mahsus kaderimize razı bir şekilde yaşamaya alışmışız. Gidip de bir insan dan bir istekte bulunmadık. Ama hiç bir gün prensiplerimizden ödün vermedik. Biz sorunlarımızı kendi aramızda hallettik. Cebimizdeki bir paket sigarayı bile paylaşacak kadar… Nogaytürk : Başkanım, Nogaylar arasında dernek kurulmadan önceki Nogay kültürüne bakışla, dernek kurulduktan sonra Nogay kültürüne bakış nasıl ? Bizim içimizde aynı sayılır ama dış dünyaya elbette çok farklı bir görüntü oluştu. Kendi içimizde bazı insanlarımız derneğe sahiptir ve bunun mutlaka bir gün bize bir getiri saylayacağını düşünmektedir. Benim şahsi olarak, ilk olarak bir dernek başkanı olarak, eğer biz bir topluluk isek, aynı topraklardan göç edip bu gurbet elde buluştuysak, nasıl benim atalarımın dedelerimin şu an Konya,Kulu, Ankara, İstanbul, Eskişehir ve diğer Türkiye’ de yaşayan Nogay halkının Koban da bıraktığı mezarlıkta yatan dedeleriyle komşuysa ve de biz burada kader arkadaşlığı yapıyorsak, aynı dili, aynı örfü ve geleneği sürdürüyorsak, bizden konum olarak yukarıda olan ağabeylerimizden, buraya nokta koyalım, bu maddi anlamda değil, idari mülkü olarak bizden yüksekte olan ağabeylerimizin toplanarak bizi bir araştırmalarını isterim. Ya da bir ekip olarak bizzat bizi ziyaret ederek bizim yanımızda olduklarını göstererek, burada gerek Belediye Başkanı’na gerekse Kaymakam Bey’e anlatmaları. Bizde okuyan insanın az olması,kendimizi ifade etmemiz anlamında zorluk çekiyoruz. Ama bu gün bir Mustafa Altıntaş, İstanbul Vali Yardımcısı Ağabeyimizin, Sayıştay Daire Başkanı Fehmi Başaran Ağabeyimizin gelip burada bizi onore etmesi ve de onlarla yapacağımız bir ziyaret bize çok şey kazandıracaktır. En azından ılgın nogay halkına bir vitrin olacaktır. Nogaytürk : Peki sayın Başkanım, dernek kurulmadan önce Diğer bölgelerdeki nogayların varlığından haberiniz var mıydı ? Hayır, çünkü hep biz kendimizi tatar olarak tanıtıyorduk, bir de hani belki biz diğer Nogaylardan daha çok tutucuyuz. Mesela örf ve adetlerimize o kadar sadığız ki, çıkıp da babalarımıza, dedelerimize biz nerden geldik, ne yaptık diye soramamışız. O yüzden dolayı Nogay tarihi ve geçen zamandaki bilgi eksikliğimiz mevcuttur. Nogaytürk : Oradaki Nogayların yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerinizi gençlere yazdırma şansınız yok mu ? Çocuk oyunlarını, yemeklerinizi, kız isteme vb. Var, yazdırabilirim. Nogaytürk : Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı ?

Bizde sorun çok, daha anlatacağımız çok şey var. Eğer bize gerçekten önem veriyorsanız en azından biri duyar da bize sahip çıkar. Hani bazen, zaten insan bu sevdadaysa doluyor, bende duygulandım ve dondum. Teşekkür ediyorum ilgi ve alakanızdan dolayı. Bana ve Ilgın Nogay halkına gösterdiğiniz ilgi ve alaka ile ayırdığınız bu kıymetli dakikalar için. Nogaytürk : Biz teşekkür ediyoruz..

Nogaytürk – 10


N OGAY

EDEBİYATI Necdet ÖZEN

Bu gün artık evlerde,toplantılarda söylenmeyen Ertek,Ertengi veya Bir zaman, olarak adlandırdığımız masallarımız Nogay sözlü halk edebiyatının yaratıcılığını bizlere en güzel şekilde anlatmakta ve hatırlatmaktadır.Teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanmamız gereksede,unutulmaya yüz tutmuş sözlü edebiyatımız olan ertek’lerden vazgeçmemiz veya unutmamız söz konusu olmadığı ve bunların yazılı hale getirilmesi sonucuda bir nebze olsun hatırlamamız gerektiği düşüncesindeyim.

Y

ayınına, çıkarılan iki sayı sonucu maddi olanaksızlıklar sonucu ara verilen Nogay Türk dergimizin İnternet ortamında tekrar yayınlanıp devam ettirilmesi için girişimde bulunan kardeşimiz Hakan BENLİ’nin bu girişimine bir nebze olsun destek olabilmek amacı ile erteklerimizin giriş bölümleri ile ilgili olarak, ertekler konusunda bir başlangıç yapmak istedim. Bu gün artık evlerde,toplantılarda söylenmeyen Ertek,Ertengi veya Bir zaman, olarak adlandırdığımız masallarımız Nogay sözlü halk edebiyatının yaratıcılığını bizlere en güzel şekilde anlatmakta ve hatırlatmaktadır.Teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanmamız gereksede,unutulmaya yüz tutmuş sözlü edebiyatımız olan ertek’lerden vazgeçmemiz veya unutmamız söz konusu olmadığı ve bunların yazılı hale getirilmesi sonucuda bir nebze olsun hatırlamamız gerektiği düşüncesindeyim. Sözlü edebiyatımızın vazgeçilmezi olan Ertek (Ertengi,Birzaman) leri merakla okuduğumda ve yine küçüklüğümüzde bizlere anlatılanlardan hatırımda kalanların giriş bölümleri dikkatimi çektiği için derleyebildiğim kadarı ile bunları aşağıya çıkarmaya çalıştım ve yine masalımsı olduğunu zannedip daha önce yazdığım bir şiirimide aşağıya yazdım. Bilindiği gibi masallar genellikle gerçek olmayan, abartılı,fakat eğitici özellikleriyle bilinirler.Bizim halk masallarımızda giriş bölümlerinin Nogay sözlü halk edebiyatının gerçek yaratıcılığın en güzel örneklerinden olduğuda bunlarda açıkça görülür. MASAL ADI

GİRİŞ BÖLÜMÜ

1-Tülki men Bödene

Erte erte zamanda,kanatsız kuşlar uşkanda,yapraksız terekler yemiş bergende,tuzsuz as asılganda,tütünsüz ot cagılganda,taydın yamanı at bolganda,dostun yamanı cat bolganda. 2-Börü’dün korluğu Erte erte zamanda,handın kızı kadı zamanda,dorbadın avuzu kiyiz zamanda,kargadın avuzu müyüz zamanda,bagana avıp,suv agıp,biydaydın bası kıyılgan zamanda. 3-Tüye’din şögüvü Burın burın zamanda,yan-yanuvarlar,kurt- kumurskalar edem tilimen söyleytagan bolganlar. 4-Obırgus’tun manka boluvu Burın,burın zamanda,ötürük sözdün örkeni yok,öksüz kızdın törkini yok zamanda,tanıgan yerde bas sıylı,tanımagan yerde ton sıylı bolgan zamanda aydap bilmegen at öltürgende,söyleybilmegen söz keltirgende 5-İyt’tin Mışık’tı süymevligi Argımak arık boldu dep,tay-kunanga bergende,yigit yarlı boldu dep,onuda kem körgende,kadirin bilmegen kardaştan,kairin bilgen yat yakşı bolganda ası yoktun isi yok bolganda,isi yoktun ası yok bolganda 6-Mankagustun yavabı Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,buzga biyday pitken zamanda,tavga tarı pitkende,tarsıldatıp organda,suv kaynap kaynak bolgan zamanda, kumırska koy bolup küntöske yayılgan zamanda. 7-Mışıkka-Şışkan,yılanga-in Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,karatorgay kadı zamanda,şımşık torgay supı zamanda. 8-Saban tübü-sarı altın Burın burın zamanda yavırını yayday,yarlı yigit. 9-Eyleci tülki Erte erte zamanda,abızdın avızı yırtık zamanda 10-Azrayıldın akında Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,tastan suv şıkkanda,bir künlük yolga ketkende,yeti lünge as aketkenge 11-Koyan’nın kulağının akında Erte erte zamanda,yakşıdın yakşılığı könüldü yasartkanda,yamandın yamanlığı betti kara etkende.

Nogaytürk – 1 1


N OGAY

12-Nogay em şaytan 13-Aşşı namartlık uvdan aşşı 14-Baspakşıdın yigitligi 15-Kazadan kurtkargan kök tuyaklı. 16-Hatın bele-töte yala 17-Yahşılıkka-yahşılık 18-Nepsiz kurtka 19-Alal kosak 20-Yolavşıdın yavabı 2l-Aleliy’men-Baleliy

22-Berde akay

EDEBİYATI Necdet ÖZEN

Burın burın zamanda, Edil yılgadın boyunda. Burın burın zamanda,kızıl kar yavganda,mışıkka müyiz pitkende,şışkan tüyediy bolganda. Erte erte zamanda,yarlı kisi aşık zamanda,asıklı yilik ankayganda,tobuklu yilik tonkayganda,yanındagın alganman yakkanda,yalgız üyü şonkayganda Erte erte zamanda,eşki börte zamanda,kara torgay kadı zamnda,kandın kızı cadı zamanda,boz torgay suvda zamanda. Erte erte zamanda,kargadın avızı müyiz zamanda,bir tınıslıkta,bir kıyınlıkta,bir bolgan,bir bolmagan Erte erte zamanda,eşki börte zamanda Erte er zamanda,hannın kızı kadı zamanda,karatorgay yadı zamanda,buzga zamanda,kargadın avızı müyiz zamanda. Burın burın zamanda,iyttin kuyruğun keskende koy bolganda,kırk atlı ölgende,kırk doslu aman kalganda,baydın tösegi is zamanda,yarlıdın tösegi kis zamanda. Birev aytadı bolgan dep,birev aytadı bolmagan dep,men esitkenimdi aytaman. Ertegi ertek ekende,börtegi börtek ekende,suv canıp balık küygende, Kumırska biyday şalıp şiren üygende,sokur akay mıltıkman koyan Öltürgende,topal bike sır cuvurup cürgende. Etegi ertek zamanda,Börtegi börtek zamanda,kandın kızı kadı eken,kara torgay cadı eken,Kaplı kuplu bakalar kanatlangan uşmaga,Suvdakı balıklar kira tutkan kaşmaga.

ADANAS’IMA ÖTÜRÜK ÖŞEKLER

Bir kucur boldu bizim kartlar Cıyılssalar,emen öşek aytadılar Aytkanlarındın tutası ötürükten Mende saga aytayım,tınla;külmeden

Kumırska tüsken Akbayır’dın coluna Eki şeltek algan eki koluna Şeltek şeltek suv tasıgan Sokur şışkandın toyuna

Bir tayakta kırk koyan öltürgen Börtemir akay Sabanga,at kasına tülki cekken Zöyür babay Bunday ötürük bolamıeken dep soradım. Uşundur;mende kördüm dedi,Kerim şokay

Bürşe cekkenler arabaga Sap tasıganlar armanga Kara şubun düven aydagan Torgay kelgen, tınaz şaşmaga

Orak ayında kar cavdı Kelkaya’ga Şoban akam bin koydu tıktı bir saya’ga Sıyganmıeken dep özüm ketip karadım Saya’dın yarısı tolmagan taga.

Bödene delirgen,baylaganlar direkke Kaplıbaka yuva yasagan terekke Tırmasıp şıgıp cımırtkasın men aldım Sıtıp pisirdim,as boldu milletke

Menay akay şirkiy soygan Arana’lar etmen tolgan Süyeklerin itke bergenler Talasıp cep,bir ongan

Nogaytürk – 1 2


M

A K A L E Hakan BENLİ

Etnik bilinçten uzak yaşayan Nogayların toplumsal yapıları sıkı sıkıya örf ve adetlerine bağlıydı. Toplumsal hiyerarşi bu örf ve adetlere göre şekillenir ve belirlenirdi. Ne var ki eğitimli ve okumuş kesimin olmaması, kültürel aktarımın sadece görerek ve töreler gereği öğrenilmesine yol açmıştır. Bu durum Nogaylık bilincinin oluşmasına engel teşkil etmiştir.

Bulunduğumuz coğrafya içerisinde yaşayan toplumlar, ilki Osmanlı İmparatorluğu’nda olmak üzere, ikinci kez etnik milliyetçiliğin etkisini yaşıyorlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma sürecinden önce bu etkiyi hızlandıran en önemli etken eğitim sisteminde yaptığı değişikliklerdi. Osmanlı’da medreseye dayalı eğitim sistemi din ağırlıklı idi. Oldukça sistemli olmasına karşın karışık gibi algılanan bu sistem topluma, dine dayalı şer’i hükümleri empoze eder yapıdadır. Bu yapı sayesinde İmparatorluk topraklarında yaşayan halk, Avrupa’dan Hindistan’a kadar uzayan coğrafyadaki halkların maruz kaldığı kast ya da aristokrat sistemlerin keskin hiyerarşilerinden uzak ve eşit yaşadılar. Bu eşitliğin temeli bir tek dine dayandırılmakla birlikte herkes kendi şer’i hükümlerine bağlı idi. Bu adilane yaklaşım aynı zamanda tebaa’ dan etniğe geçişte bir set oluşturuyordu. Gerileme dönemine gelindiğinde, batılılaşma adına veya kapitülasyonların baskısı ile ve daha ziyade , iyi hissiyatlarla eğitim sisteminde yapılmak istenen bazı değişimler desteklenmiş ve ortaya çıkan bazı aksaklıklara göz yumulmuştur. Çağdaş eğitim kurumlarına sahip olunmak için devlet eli ile kurulan okulların yanı sıra eğitimde önemli bir yere sahip olmaya başlayan yabancı menşeli okullar açılmağa başlanmıştır. İmparatorluğun hemen her yerine yayılan bu yabancı menşeli okullar, uyguladıkları müfredat nedeni ile ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuşlardı. Müfredatlarının asıl farklılığı verdikleri çağdaş eğitim değil, kullandıkları dildi. Hiç şüphesiz ki, verdikleri eğitim seviyesi yüksekti ancak tek tercih sebebi bu değildi. Burada belirleyici olan İngilizce, Fransızca , İtalyanca veya Almanca eğitim vermeleriydi. Bu okulların tamamen misyonerlik amacıyla kurulduğunu tek başına söylemek mümkün değildir. Elbette misyonerlik faaliyeti içerisinde olanlar vardı ancak ana gaye bu değildi. Bu okulların açıldığı yerlere bakıldığında, zaman içerisinde etkilerinde görüleceği gibi, İmparatorluk içerisinde yaşayan farklı etnik kökendeki milletlerin – Osmanlı tebaası - yoğun olarak bulunduğu yerlere açılmıştır. Mütemadiyen eğitim müfredatları içerisinde yabancı dil ile eğitimin yanı sıra, bulundukları yerdeki milletlerin dili ile de eğitim vermeye başlamışlardır. Bu durum hiç şüphesiz ki, tebaadaki bazı zümrelerin milliyetçilik adına davranışlar sergilemesine yol açmıştır. Bu uyanış – uyandırma - zamanla bu zümrelerin önderliğinde, sistematik bir propaganda ile halk katmanlarına kadar yayılmış ve kalabalıklara ulus bilincini aşılamıştır. Özelde durum buyken, yine aynı tarihlerde genelde de, yani dünya üzerinde ulusları hızla etkisi altına almaya başlayan etnik bir yapılanmayla, sonuçlanma sürecine giren milliyetçi akımların izleri görülmekteydi. Bu bağlamda, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını hızlandıran sürece girilmiş olunmaktadır. Balkanlardaki Sırp milliyetçilerinin ayaklanmalarından örnek ve cesaret alarak takip eden diğer ayaklanmalar ve ardı sıra gelen bağımsızlıklar, sistemin yapısını bozmuş ve kimyasına yeni milliyetçi akımlar enjekte etmiştir. Toplumsal yapıdaki tebaadan etnik millete geçişte, bu eğitim zaaflarının ve misyonerlikten ziyade, milliyetçi duyguları uyandırarak körüklendirmeyi misyon edinmiş okulların etkisi yadsınamaz. Yaşananlar imparatorluktaki ilk ulus - millet eksenli, milliyetçi isyanlardı ve neticesi yıkım olmuştu. Etkisi o denli güçlü olmuştur ki, sadece gayrimüslim toplumları değil, aynı zamanda hilafet bayrağı altında yaşayan ve aynı dini paylaşan müslüman milletleri de etkisi altına almayı başarmıştır. Araplardaki ulus anlayışı biraz daha kabile anlayışına yatkın olduğundan onlarda, uluş devlet yerine kabile temelli soy kültürlü isyanlar göze çarpmaktadır. Balkanlar’da yaşanan yoğun başkaldırıların sonuç vermesi sonucu ortaya çıkan milliyetçi ve etnik kökene dayanan devletçikleri Anadolu’daki Ermeni ve Kürt isyanları ve Ortadoğu’daki Arap isyanları takip etmiştir. Parçalanma sonucu geride kalan ve yeni bir devlet olarak ortaya çıkan cumhuriyet Türkiye’si de milliyetçi temellere dayandırılmıştır.Burada bir parantez açmak gerekir, şöyle ki ;

Nogaytürk – 1 3


M

A K A L E Hakan BENLİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin dayandırıldığı milliyetçilik, ham milliyetçilik değildir. Faşizan ve şovenist bir yapı olarak ortaya çıkmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ nun yıkılma sürecinde dikkat çeken bir stratejiler silsilesi vardır. İsyanların ve savaşların az öncesinde uygulanan temel strateji tebaaya dayandırılmaktaydı. Yani din ve millet gözetmeksizin tüm Osmanlı tebaasının mevcut yapısının bozulmaması gerektiğini savunan merkezi yönetim savıydı. Bu savın mevcut konjonktürde yer bulamamasının ardından ümmetçilik kavramıyla özdeşleştirilen ve hilafet makamıyla ilişkilendirilen bir devlet yapısı anlayışı benimsendi. Bu yapının mevcut Müslüman unsurlar tarafından şiddetle ve kanla reddedilişinin ardından son olarak daha merkezci olan bir başka tavır benimsendi. Bu tavır Turancılık adıyla daha milliyetçi ve şovenist bir yapıda teşkil ve tesis edilmeye çalışıldı. Gözden kaçan unsur ise, Fransız ihtilalinden sonra ve devam eden süreçte ortaya hangi alternatif konulursa konulsun dünyadaki siyasal ve sosyal değişimlerin karşısında duramayacağı gerçeğiydi. İmparatorluğun gayri resmi yıkılışına müteakiben aynı yarımada üzerinde inşa edilen yeni devletin benimsemiş olduğu kavramlar ise biraz daha farklılıklar arz etmekteydi. Dini İslam olmasına karşın laik bir sosyal yapıyı benimseyen yeni devlet, milliyetçilik kavramına da sahip çıkarak yeni bir yorum getirmişti. Etnik milliyetçiliği değil, halk bilincini tercih etmişti. Üniter bir yapıya sahip , yönetim biçimi olarak sosyal katılımı tercih ederek seçimini cumhuriyetten yana kullanmıştı. Dini yapıdan sıyrılmış olarak laik, sosyal, halkçı ve milliyetçi bir doku ile ortaya çıkan yeni devlet içerisinde de üniter yapısından ötürü farklı etnik kökenler vardır. Bu farklı etnik kökenlerin en önemlisi Kürtler’dir. İlk milliyetçi akımların devamı sayılabilecek din temelli ve şeriat eksenli isyanlara ev sahipliği yapmıştır Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları coğrafya. Cumhuriyetin kararlı ve iradeli yaklaşımı ile bu isyanlar bastırılmış ve Misak – ı Milli sınırları içerisindeki ilk milliyetçi isyanların – ve aynı zamanda ilk din temelli isyanların -son halkası da zaafa uğratılmıştır. Burada özellikle şunu ifade etmek gerekiyor ; Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki Kürt isyanlarının dokusu tam olarak etnik milliyetçilik değil din merkezli – şeriat eksenli milliyetçiliktir. İkisinin arasında keskin düşünce ve kavram farklılıkları vardır. Ülkemizde yükselen ikinci milliyetçi akımların başlangıç tarihi, terör örgütü – bilinen adı ile- PKK’nın eylemleriyle örtüşür.Belirli bir etnik kökene dayandırılmak istenen bu terör eylemleri, beslendiği kaynak olan Kürtlerin etnik - milliyetçi duygularını harekete geçirerek, bir isyan özlemi çekmektedir.Henüz 80’li yıllarda prensipte benimsenen bu düşünce 90’larda siyasal alana çekilme gayreti içerisindedir. Bu tavır değişikliği 2000’lerde pekişmeye başlayarak hem terör eylemleriyle hem de siyasal organlarıyla kendini göstermiştir.Dün terör eylemlerinden öteye geçemeyen bu tavır elbette ki etnik - milliyetçi dokulara sahip bir isyan olarak addedilemez. Dolayısı ile, özelikle bu nedenle, yükselen milliyetçi akımları olarak nitelendirilmektedir. Terör örgütünün seslendiği mecraları sükunete çağırmak ve beslendiği kaynakları kurutmak amacı ile birçok yasalar çıkarılmış ve bunda da kısmen başarılı olunmuştur. Gerek Kürtçe’nin kullanılması gerekse aynı dilde yazılı ve görsel yayınlara izin verilmesi ve siyasi yolun açılması, terör eylemlerinin milliyetçi bir kimliğe bürünmesinin önünü kesmiştir. Ancak ne var ki, bu uzlaşmacı yaklaşımlar ve tanınan haklar, yeşermeye başlayan bilincin körelmesine yetmemiştir. Görünen odur ki, çevremizde gelişen siyasi ve coğrafi konjonktür uzun bir süre daha buna izin vermeyecektir. 2010 yılına gelindiğinde ise durum çok daha farklı bir hal almıştır.Terör örgütünün saçtığı etnik milliyetçilik tohumları mecralarında kök salmayı başarmış ve gerek dağda gerek sokakta gerekse mecliste kendine yer bulabilmiştir. Gelinen noktada bu gün Kürt milliyetçiliği olgusu var olan bir gerçektir. Yukarıda aktardıklarımızı özetlemek gerekir ise ; Osmanlı Devleti içerisinde hayatlarını idame ettiren farklı etnik kökene sahip milletler önce eğitim yolu ile kültürel dayanışmayı öğrendiler. Ve ardından kültürel dayanışmanın verdiği pozitif enerji ile ve o dönemin siyasi konjonktürü ile milliyetçili tavra büründüler. Bu tavır neticesinde milliyetçi isyanlar içerisinde yer aldılar. Cumhuriyet Türkiyesi içerisinde buna benzer ağır travmalar yaşanmadı. Ancak safhalar dikkate alındığında, sıralamanın pek değişmediği müşahede edilebilir. Bu girizgahtan sonra değinmek istediğimiz konuya temas edebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti’ ni oluşturan unsurlar elbetteki oldukça fazladır. Bu unsurların içerisinde azımsanmayacak ölçüde Nogay nüfusu da barınmaktadır. Osmanlı sınırları içerisinde, çeşitli nedenlerle göç eden veya göçe maruz bırakılarak yurtlarından sürülen Nogayların iskanı için yerler tahsis edilmiştir. Bu tahsis edilen yerler, İmparatorluğun yıkılışından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ nin sınırları içerisinde kalmıştır. Sınırların dışında kalan yerlerdeki diğer Türkler gibi Nogaylar’da yapılan anlaşmalar ve tehcirlerle ülke sınırları içerisine yerleştirilmişlerdir. Nogaylar, iskan edildikleri bölgelerin bir kısmına kalıcı olarak yerleşirken bir kısmını ise terk etmiştir. Bu nüfus hareketliliği neticesinde yer yer , kendi aralarında kopmalar ve uzaklaşmalar başlamıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının yol açtığı ; sürekli olarak değişen ve genellikle dışarıdan gelen siyasi ve ekonomik değişimlerin getirdiği ve ülke sınırları içerisinde şiddetle hissedilen

Nogaytürk – 1 4


M

A K A L E Hakan BENLİ

ekonomik zorluklar ve sonrasında yaşanan siyasi çalkantılar tüm toplumu etkilediği gibi Nogayları da etkilemiştir. Her ne kadar ülke içerisinde yaşanan siyasi ve sosyal gerilimlerden – şiddet, baskı, kültürel kısıtlama vb. - Nogaylar özel bir pay almamış olsalar bile bu değişim Nogayların zaten pasif olan kültürel çalışmalarını daha da pasifize etmiştir. Bu noktada önemli bir konuya temas etmekte ayrıca fayda var. İlk geldikleri sıralarda Nogaylar her nereye yerleştirilmiş olsalar da bulundukları yerdeki diğer halklarla kaynaşmamışlardır. Genellikle dışarıya kapalı komin bir yaşamı tercih etmişlerdir. Bunda muhacir olmalarının etkisi büyüktür. Aynı zamanda diğer muhacirlere uygulanan ve resmi olmayan bir toplumsal baskı altında olmaları da vardı. Devletin kendilerine toprak tahsis etmesi, kaynaşmaları için yardımda bulunması başkalarınca bu baskıyı artırmaktadır. Geldikleri yerdeki yaşamın benzerini sürmek istemeleri nedeniyle şehirlerden uzakta köylerde yaşamayı tercih ettiler. Kendi aralarında kültürel ve sosyal yaşantılarını sürdürmekteydiler. Toplum olarak sürgün ve kıyımlarla geçen bir zamanın etkisi bilinçaltında travmalara neden olmaktaydı. Bunun en büyük belirtisi ise ne ticaret amacıyla ne de eğitim amacıyla dışarıya açılmamalarıdır. Bunun sıkıntısını daha sonra yaşayacaklardır. Diğer yandan ülke içerisinde, yakın tarihlerde yaşanan darbeler ve sonrasında gelişen sıkıyönetim ve değişen anayasalarla kültürel hak ve sosyal – sivil oluşumların kısıtlanması, dernekleşme faaliyetlerinin askıya alınması gibi olumsuzluklar Nogaylarda benlik bilincini zayıf düşürmüştür. Henüz yakın bir zamana kadar Nogaylar, kendilerinin Nogay olduklarının bilincinde bile değillerdi dersek mübalağa etmiş sayılmayız. Kendilerini Tatar olarak lanse eden ve o şekilde tanıtıp, tanınan bir kalabalık yığını olarak varlığını sürdürüyorlardı. Bu gerçek ; gizli veya açıkca uygulanan bir asimilasyonun sonucu değil, kültürel erozyonun sonucuydu. Bunu altını çizerek belirtmekte fayda var. Bu erozyonun nedenleri, gelişmesi, süreci ve sonucu tamamen sosyolojik olarak incelenmesi, araştırılması gereken bir vakadır. Nogaylardaki bu kültürel bilinç erozyonunun temel nedeni aidiyetlik duygusudur. Tarihlerinde birçok kez kıyıma, katliama ve soykırıma maruz bırakılan halk, bunun neticelerinde ya sürgün edilmişlerdir ya da vatanlarını terke mecbur bırakılmışlardır. Bu psikolojik yıkım içerisinde sığınacakları bir ve tek yer vardı. O dönem içerisinde Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında onun varisi olan Türkiye Cumhuriyeti. Dolayısıyla, vatansız kalan bir milletin, kendilerine sığınacakları bir yer veren bir devleti – ki aynı soy aynı dil ve aynı dine mensuplardır – sahiplenmeleri ve vatan olarak kabul etmelerinden daha doğal bir şey olamaz. Bu psikolojinin vermiş olduğu ve bilinçaltına yerleşen sorumluluk ve minnettarlık duygusu bu toplumun benci yerine bizci bir anlayışı hüküm sürmesine neden olmuştur. Aynı aidiyetlik duygusu ile savaşlarda ve barışta üzerine düşen yükümlülükleri ziyadesiyle yerine getirmekten geri kalmamıştır. Ancak, bu psikolojinin vermiş olduğu ve bilinçaltına yerleşen sorumluluk ve minnettarlık duygusu aynı zamanda aynı toplumun benlik duygusunu köreltmesine de neden olmuştur. Yukarıda az önce vurgulandığı gibi, Nogaylar henüz on yıl öncesine kadar Nogay olduklarının bilincinde değillerdi denilebilir. Yaşadıkları bölgeler içerisinde köyler ve kasabalar oluşturan Nogaylar, gündelik yaşam içinde sosyal aktivitelerini kendi örf ve adetleri üzerine yapıyor , kendi dillerini kullanıyor ve herhangi bir kısıtlamaya yada baskıya maruz kalmaksızın kültürel aktarımlarını yapabiliyorlardı. Ne var ki bu özgürlük, Nogayların sosyal ve kültürel zenginliklerini ve farklılıklarını bilinçli bir şekilde yaşamalarını sağlamaya yetmemiştir. Bu elbetteki tamamen sistemden kaynaklanan bir çarpıklık değildir. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz psikolojik bilinç, Nogay toplumunun, kendi kendini - açıklanması zor bir biçimde – asimile etmesine bir şekilde neden olmuştur. Hem kendi kültürlerini yaşamak imkanına sahip olan hem de Nogay olduğunu bilmeyen bir sosyal vaka ortaya çıkmaktadır. Bu durumun elbette psikolojik, sosyolojik, kültürel , ekonomik ve de siyasal boyutları vardır. Etnik bilinçten uzak yaşayan Nogayların toplumsal yapıları sıkı sıkıya örf ve adetlerine bağlıydı. Toplumsal hiyerarşi bu örf ve adetlere göre şekillenir ve belirlenirdi. Ne var ki eğitimli ve okumuş kesimin olmaması, kültürel aktarımın sadece görerek ve töreler gereği öğrenilmesine yol açmıştır. Bu durum Nogaylık bilincinin oluşmasına engel teşkil etmiştir.

Türkiye 60 ve 70’li yılların ekonomik , sonrasında 80’ li yılların darbe sendromlarını yaşarken Nogaylar hala ticaretten uzak, tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir toplumdular. O yıllarda köylerden kentler henüz belirgin bir göç yoktu. Köylerde Kültürel aktarım yüzyıllardır olduğu gibi sözlü yapılmaktaydı ve yine eğitimli kesim azdı.

Nogaytürk – 1 5


M

A K A L E Hakan BENLİ

Turgut Özal’ın iktidarının başladığı yıllarda toplumda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler Nogayları da derinden etkiledi. Köyler hızlı bir şekilde boşalmaya ve gerek Avrupa’ ya gerekse büyük şehirlere ekonomik amaçlı göçler başladı. Köyler boşaldıkça kültürel kopmalarda o denli hızlı olmaktadı. Komin yaşama alışmış olan Nogaylar gittikleri yerlerde adaptasyon için çoğunlukla kendi kültürlerini terke mecbur kaldılar. Yetişen yeni nesiler ise bu kültürden her seferinde daha az nasipleniyorlardı. 2000’ li yıllara gelindiğinde ise Nogay kültürü sadece köylerde yaşanır olmaya başlamıştı. Şehirlerdeki genç nesil Nogaylar ise kültürlerine aşina olmakla birlikte yaşamaktan uzaktılar. Yine aynı dönemde olgunluk çağına gelmiş olan okuyan kesimden bazı aydınlar, kaybolan Nogay kültürünü yaşatmak adına dernekleşme çalışmalarına başladılar. Derneklerin küçük çaplı Sabantoy organizasyonları zamanla büyük ilgi görmeye başladı. Halk arasında eskiye duyulan özlemle tekrar bir kaynaşmanın yaşanması yeni derneklerin oluşmasına da yol açtı. Teknolojik gelişmelerin yardımıyla insanların oturdukları yerden birbirleri ile haberleşebilmeleri ve bilgi alışverişinde bulunmaları özellikle gençler arasında Nogay kültürüne yeniden bir ilginin olmasını da sağladı. Bu bilinçlenme neticesinde kaybolmaya başlayan kültürün kurtarılması için çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı. Kültürle ilgili araştırmalar yapılmaya, yazılar yazılmaya, dergiler çıkarılmaya başlandığı sıralarda zihinlerde yeni bir terim telaffuz edilmeye başlandı, diaspora !... Bu terimin telaffuz edilmesi Nogaylara yönelik algıyı değiştirebilecek güçte olmasıdır. Nitekim öyle de olmuştur. İçişleri Bakanlığı Nogay derneklerinde – Nogay Türkleri – kelimesini yasaklamıştır. Bu yasaklama, bahsettiğimiz algının değişmesinden kaynaklanmaktadır. Nihayetinde bu yasaklama kaldırılmış olsa bile yazının başında yazmış olduğumuz süreçlerin bir benzerinin yaşandığından endişe edildiği muhakkaktır. Bir etnik uyanış !... Peki şu an yaşanan süreç bizi nereye götürecek, bir kültürel dayanışmaya mı yoksa etnik uyanışa mı ?... Hangisi olursa olsun ikisinde de düşünülen amaca ulaşmak için tıpa tıp aynı yoldan yürümek gerekiyor. Birinden birine giden yolda yöntemler ve teknikler değişmiyor. Henüz kültürümüzü kurtarmaya muktedir olamamışken bunun bir üst safhası olan diasporal düşüncenin telaffuz edilmesi birçok kişi de, kurumda ve toplumda tereddüt oluşmasına yol açmaktadır. Buna bir çok yerde şahit olmuşsunuzdur. ‘’ siz de mi ‘’ tarzı manidar sorular, bizden beklenilmeyen bir yaklaşımın beklenildiğini ortaya koymaktadır.Bu durumda önce bunu kendimize sormalıyız, beklentimiz nedir? Millet içinde bir halk olmak mı halkın içinde bir toplum olmak mı ?.. Günü geldiğinde devlet içerisinde asli unsur olarak kabul görmek düşüncesinde olabilir miyiz ?.. Kürtçe okulların açıldığı bir dönemde Nogayca okullar isteyecek miyiz? Tıpkı Kürtçe yayın yapan tv ve radyoların olması karşısında bizim de çoğumuzun aklından geçen TRT Şeş gibi Nogayca yayın yapan bir tv’ nin olmasını istememiz gibi. Belki biz istemeyeceğiz ama bizden sonra gelen nesillerin istemeyeceğini de garanti edemeyiz. Bunun iki nedeni var. İlki, bizler de Kürtler gibi bulunduğumuz topluma tam olarak adapte olamadık ama ayrı da yaşamadık…Ancak biz Nogay Türkü olduğumuzu kabul ediyor bu minval üzeri yaşıyoruz. İkincisi ise biz de Kürtlerin yaptıkları gibi temelde aynı ama şu an çoğu kere düşüncede farklı olarak kültürel çalışmalarla bağlarımızı korumaya, kendi benliğimizi muhafazaya, Nogaylık bilincini yaymaya uğraşmaktayız. Bu yazının tepki alacağını ve genelde yazdıklarımın süreç olarak farklı olduğunun bilincindeyim. Ne var ki, bu duygu ve düşünceleri dile getirmek durumundaydım. Zira tarihe baktığımız zaman göreceksiniz ki, her milletin benzer çalışmaları ya kültürünü muhafaza ile sonuçlanmıştır ya da kültürünü muhafaza ile birlikte etnik bir uyanışa da yol açmıştır. İkisinin arasında keskin bir uçurum olmasına karşın aralarında kıl kadar fark vardır.

Nogaytürk – 1 6


TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93 0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg KONYA – KULU Nogaytürk – 1 7


KÖŞE

YAZISI Akif KARA

Nogay Dernekleri Federasyonu Yazıya şöyle başlamak istiyorum, dünya üzerinde dernek, federasyon, konfederasyon ve sendikalar niçin kurulmuş, sebebi neydi ? Şunun için kurulmuş; bireysel uğraşıların, sosyal faaliyetlerin, karşı çıkmaların ve hatta bireysel protesto ve eylemlerin bir netice vermediğini görünce, toplumlar artık bir araya gelip beraber faaliyette bulunmak, beraber protesto, grev ve sosyal dayanışma yapmak için ilk önce lokal olarak dernekleşmeye gitmişler ve epey bir müddet böyle devam etmişler. Fakat toplum büyüdükçe meseleler büyümüş, artık kurulan derneklerin, bu işlerin üstesinden gelemeyeceği anlaşılınca mevcut dernekler birleşip bir federasyon çatısı altında toplanmışlar. Bir müddet böyle gitmişler, bakmışlar sorunlar daha da büyüyor, bu sorunların üstesinden gelemeyeceği anlaşılınca mevcut dernekler birleşip bir federasyon çatısı altında toplanmışlar. Bir müddet böyle gitmişler bakmışlar sorunlar daha da büyüyor bu sorunların üstesinden gelmek için sivil örgütlerin de büyümesi lazım ki o işlerin üstesinden gelinsin. İşte o zaman da birkaç federasyon birleşip konfederasyonlar oluşmuş. Gelelim asıl konumuza. Mazisi yakın olsa da yaptıkları faaliyetlerle seslerini dünya Nogaylarına duyurabilen Tuz Gölü ve Karacadağ bölgesi Nogayları da bu faaliyetleri yapmak için mevcut dernekleri kurmuşlar ve hala da devam etmekteler. Fakat son bir senedir mevcut derneklerin bazıları rölantide çalışırken bazıları da durmuş vaziyette, sadece tabelası kalmış. İşte ben şahsen Hollanda’ da 30 senedir takip ettiğim dernekçiliğin nereye kadar olduğunu görerek örgütçülüğün nereye kadar olduğunu görerek Türkiye’de ki Nogay derneklerinin birleşip bir çatı altında federasyon olmazlarsa akıbetlerinin pek parlak olmayacağını söylemeye çalışıyorum. Acizane tavsiyelerim şöyle, biz Hollanda’ da dernekçilikten federasyonlaşmanın faydalarını gördük diyorum. 74’lü yıllarda kurulan lokal dernekler iki üç sene içinde çeşitli dedikodular, çekememezlikler, sen yapamıyorsun, beceremiyorsun, ben daha iyi yaparım ayakları ile çalışamaz duruma gelince o zaman yapılan toplantı üstüne toplantılar neticesinde federasyonlaşmaya gidilme kararı alındı. Bu fikre karşı çıkıp biz lokal dernek olarak kalacağız diyen bazı dernekler 3- 4 sene sonra dernek yöneticilerinin birbirini suçlayan iddiaları neticesinde mahkemelere düşüp kapandığı veya gelip federasyona üye olduklarını gördük. İşte o gün kurulan federasyonlar bu gün Türkler için dasima kurulu altında birleştiler. Bu gün hükümetle masaya oturup lokal derneklerin meselelerini tartışabiliyorlar ve hükümete tavsiye mektupları sunabiliyorlar. Lokal dernekler de problemlerin ağır yükünü federasyona attığı için dedikodusuz, başı ağrımadan çalışıyorlar. 2 ay evvel yazdığım bir yazı yanlış anlaşılmış galiba, dernekler birleşip federasyon kurulurken lokal derneklerin fesih edilmesi diye bir şey yok. Onlar yine lokal yani kuruluş gayesi neyse ona göre çalışmalarını devam ettirecekler. Yani lokal dernekler kendi yörelerinde faaliyet gösterecek, federasyon ise ülke ve dünya çapında faaliyet gösterecek. Aslında federasyon derneklerin sorununu azaltacak, dernekçiliği kolaylaştıracaktır. Bunun argümanlarını burada anlatmaya kalksam sayfalar kifayet etmeyeceğinden kısa kesiyorum. Benim acizane tavsiyem mevcut dernek yöneticileri ve dernek üyeleri bu konuyu bir daha gözden geçirirlerse iyi olur diyorum. Biz bunları yaşadık. Dernekçilik uzun soluklu bir iştir. Bu derneklerde gönüllü hizmet vermek zaman gelir insanı usandırır. Zaman gelir yıpratılır, küskünlükler dargınlıklar olur fisebililah çalışmak çok meziyetli bir iştir. Yalnız birileri bunu çekemez, kendi bu işi beceremediğinden sana da çelme takıp oradan uzaklaşmana çalışır. Bu da en çok lokal derneklerde olur. Çünkü herkes birbirini tanıyor ve birbirinin zaafını biliyor. Bu da kişileri yıpratmakta kolayca kullanılıyor. Ama eğer dernekler bir federasyon çatısı altında ise yükün çoğunu atmıştır. Daha rahat hareket edebilirler. Tabi bunlar benim kişisel görüşlerim, her görüşe de saygım vardır. Kurulur , kurulmaz ona bir şey diyemem, tavsiyem kurulmasından yanadır. Olmasa sadece üzülürüm bir fırsat kaçtı diye. İsmini duyup hali hazırda görmediğim Nogay Dergisine de başarılar diliyorum. Hazırlayanlara ve dergiyi okuyanlara da sağlıklı mutlu günler diliyorum. Nogaytürk – 1 8


K

A P A K

K O N U S U Ömer AKTÜRK

Nogay Dernekleri Federasyonu Öncelikle Değerli Nogay Kamuoyunu, Sayın Dernek Başkanları ve Yöneticilerini, İnternet Siteleri yöneticilerini Nogay Sevdasına kendisini adamış Nogay Sevdalılarını ve Değerli Nogay Halkımızı Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu olarak saygıyla selamlıyoruz. Sivil Toplum Kuruluşları; resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan politik sosyal kültürel hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda hizmet veren çalışan üyelerini ve yöneticilerini gönüllülük usulüyle alan kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve üye aidatları ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil Toplum Kuruluşları günümüz dünyasını şekillendiren, İnsanının sorunlarını çözüme kavuşturan ve Sivil toplumu devlet bazında temsil eden kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nokta da mevcut Nogay Derneklerinin birleşerek bir an önce Nogay Türkleri Dernekleri Federasyonunun kurulmasını tabiî ki Platform olarak istemek en başta ve en ciddi talebimizdir. Ciddi bir federasyonun temsil ettiği insanlara ne kadar faydalı olacağı tartışılmazdır. Netice itibariyle Derneklerimizin Nogay Türklerinin Kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesi bakımından birinci derecede öneme haizdir. Nogay Türkleri Dernekleri acilen Federasyon kurulması konusunda görüşmeye ve istişarelerini yapmaları için bir araya gelmeleri gerekmektedir. Federasyonun kurulması gereklidir çünkü; Nogaylarla alakalı geneli ilgilendiren sorunların çözümü noktasında böyle bir güce ve Dernekler üstü bir kuruma ihtiyaç duyulmaktadır. Karar verecek uygulatacak bir Kurum! Şu an en belirgin sorunumuz Sabantoy’un olup olmayacağıdır! Bu noktada hiçbir derneğin, bireyin,kurumun ve kuruluşun sahiplenmediği Sabantoy’umuzun çözümü şu an için en önemli konuların başında gelmektedir.Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu olarak bütün Dernek başkanlarına,yöneticilerine,Nogayların önde gelenlerine sesleniyoruz! Nogay Türkleri Dernekleri Federasyonunun kurulması için gerekli istişarelerin gerekli görüşmelerin yapılması en azından gerekli açıklamaların bir an önce Kamuoyuna yapılmasını talep ediyoruz. Federasyon konusunda bütün derneklerin uygun gördüğü bir adayın veya adayların teker teker değerlendirilerek başkanlığı getirilmesi,Yönetim ve Denetim Kurullarının belirlenmesi ve Yönetim kadrolarında her dernekten birer veya ikişer temsilcinin kendi Derneklerini ve bölgesindeki insanları temsilen Federasyon Yönetiminde bulunmasını öneriyoruz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da gençlerin önünün açılması gerektiğini savunarak, kurulacak Federasyon yönetimine bir iki arkadaşımızın görevlendirilebileceğini belirtiriz. Platform olarak üstümüze düşen görevleri layıkıyla yapacağımızı ve taşın altına ellerimizi sokmaya hazır olduğumuzu da belirtiriz. Bu Başıboşluğun, karamsarlığın ve belirsiz gidişatın bizlere örnek olmamasını diliyor şevkimizin azmimizin kırılmaması için bütün büyüklerimizin gerçek manada bizlere örnek olacak birleşmelerde, kaynaşmalarda, iş birliklerinde,hareketlerde ve eylemlerde bulunmalarını istirham ediyoruz. Ve bütün bu anlatılanların hepsini üst üste koyduğunuz zaman Gerçek manada Dernekler üstü bir kurumun yani Nogay Türkleri Dernekleri Federasyonunun kurulması gerçekten gerekli ve bir o kadar da önemlidir!... Savlukban kalınız…

Nogaytürk – 1 9


K

A P A K

K O N U S U Musa ÜNAL

Nogay Dernekleri Federasyonu Değerli Nogay Kardeşlerim ,soydaşlarım... Bildiğiniz gibi 1998 - 2010 yılları arasında , "Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği "nin ,önce kurucu başkanlığı, daha sonrada genel başkanlığı olmak üzere 12 yıl görevde bulundum. Beni bu şerefli ve ulvi göreve uygun gören ve yardımcı olan tüm halkımıza Yüce Allah'ın huzurunda en samimi duygularımla teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletirim Görevde bulunduğum sürece öz halkımın değerlerine sahip çıkmaya kayıp olan güzelliklerini muhafaza etmeye, bulunduğum her ortam da Nogay halkımın tarihini ,kimliğini, ahlaki değerlerini ve asaletini vurgulamaya özen gösterdim. Türk Dünyasının tarihi içinde Nogayların kimliğinin ve Nogay Hanlığının tanınmasına, bilinmesine çaba gösterdim. Nogayların ; Türk toplumunun ayrılmaz-bölünmez bir parçası olduğunu sarsılmaz bir inanç ve imanla savundum. Yurt içi ve yurt dışı toplantı ,gösteri ,seminer ve konferanslarda bulunduğum her ortamda müslüman bir Nogay Türkü olmamla kıvandım , onurlandım. Bu çalışmalarda görev paylaşımın da bulunduğum tüm arkadaşlara yardımlarından ve emeklerinden dolayı teşekkürlerimi iletirim. Değerli Soydaşlarım, örgütlü olmak, örgütümüze sahip çıkmak derneklerimize omuz vermek katkıda bulunmak vatandaş olarak ortak sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Küreselleşen dünyada insanlar aynı potada eriyor ve toplulukların karakteristik değerleri, özellikleri kayıp oluyor. Bizim Nogaylarımızın dili,kültürü, ananeleri, örfleri gelenekleri de bu kayboluşdan nasibini alıyor ve yok oluyor. Yurt dışından gelen araştırmacılarla yapmış olduğumuz söyleşilerde özellikle vurguladıkları " ne kadar çaba gösterirseniz gösterin dünyada ki değişime engel olamazsınız, ve en çok elli yıl içinde hem diliniz hem kültürünüz kayıp olacak" diye bizi uyarmaya çalıştılar. Bizlerde yaşayarak görmüyor muyuz ; dilimizi bilen, eski oyunlarımızı oynayan, eski yemeklerimizi yapabilen ,örf adetlerimizi devam ettiren kaç aile var çevremiz de ? Ve var olanlarda gün günden azalmıyor mu? Eski Nogay dilimizi tam olarak bilen ve bütün yaşamını nogay diliyle ,nogay gelenekleri ile devam ettiren bir insanımız kaldı mı çevremizde ? Ne yapmalıyız ,ne yapabiliriz diye kendimize sorduğumuz da,şunu görüyoruz; "değişmeyen tek şey değişim". O halde bu değişimden kaçamayız, ama hiç olmazsa kaybolmakta olan varlıklarımıza sahip çıkalım. Toplumumuza özgü kültürel değerleri yazıya dökelim, kayıt altına alalım, olabildiğince gelecek nesillere aktarmaya çalışalım. Evlatlarımıza torunlarımıza göstermeye, öğretmeye çabalayalım. Kimliklerini ata değerlerini ,kültürlerini

ananelerini, örflerini öğrenmelerine katkıda bulunalım. Biliyoruz ki tarihini ,kimliğini bilmeyen toplumların yarınları olmayacak ve gelecek nesilleri, kimlik bunalımına düşecek ve başkalarının kimliği altında yok olacak tarih sahnesinden silinecektir. Bu noktada Derneklerimize ,birliklerimize ,büyük görevler düşmekte ve onlar söz sahibi olma durumuna gelmektedirler. Bu gün tüm dünya da örgütlü toplumlar,varlıklarını kabul ettirebilmekte ve Devleti yöneten irade tarafından dikkate alınmaktadırlar " bilinirsen tanınırsın ve dikkate alınırsın". 1998 yılında Türk Ocaklarını Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğimizi tanıtım amacı ile yapmış olduğumuz ziyarette Değerli abimiz Sayın Yücel Hacaloğlu Türk Ocakları Genel Sekreteri olarak bize şunu söylemiş idi hiç unutmam :"Biz Nogayları biliyoruz ama nogaylar tanınmıyorlar. Önce varlığınız bilinecek, sonra kimliğinizi tanıtacaksınız ve sonra sizin varlığınız kabul görecek" demişti. Bu Bizim derneğimizin şiarı oldu.O günden sonra Nogayın varlığını bildirmek ,kimliğini tanıtmak için yılmadan usanmada çabaladık,Türk Dünyası ile ilgili her etkinliğe katılmaya çaba gösterdik. Yüce Mevlama şükürler olsun ki o günden bu güne çok şeyler değişti , bir çok yerde Nogaylarımız ses verdiler bizde burdayız ,bizde Nogayız diyerek ,Türkiyenin her ilinden ilçesinden seslerini yükseltiler, pek çok yerde yeni yeni nogay derneklerimiz kuruldu ve insanlarımız bu çatı altında toplanmaya kimliklerini aktif olarak yaşamaya başladılar. Türkiye yetmedi Dünyanın pek çok ülkesinden soydaşlarımız seslendiler varlıklarını dirliklerini haykırdılar .Ve bizler bu meşaleyi ateşleyen insanlar olarak ,çıkan sesden yükselen sedadan kalabalıklığımızın farkına vararak kıvandık ,gögsümüz kabardı,gururlandık. Bunlar yeter mi elbette değil ,daha organize olmalıyız yeni yapılanmalara yeni derneklerin oluşumuna katkıda bulunmalıyız ama hep birlik olmalıyız ayrımız gayrımız olmamalı. Elbette fikir ayrılıklarımız olacak; ki bu ayrılıklardan yeni düşünceler, fikirler ortaya çıksın ve bu fikir sahipleri birbirlerini kırmadan fikirlerini çarpıştırsınlar,doğrular ve yaratıcı düşünceler buradan çıksın. Kadınlarımız kızlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız hep birlikte örgütlenmeliyiz derneklerimizi federasyonla ,federasyonumuzu konfederasyonlarla sağlamlaştırmalıyız ki gücümüz hep artsın ,birlikteliğimiz pekişsin. Biz güçlü canlı ve diri olduğumuz zaman hem bu günümüzü hem yarınımızı daha iyi aydınlatır ,geleceğimizi daha sağlamlaştırır ve yarınlara daha güvenle bakarız. Gelecek nesillerimiz daha sağlıklı,kim olduğunu nereden geldiğini bilen ,tarihi ile övünen ve öz güvenleri daha yüksek birey olarak yüce Türk Topluluğu içindeki yerlerinde daha aydınlık,mutlu ve muktedir insan olurlar,yarınlara güvenle bakarlar. Yüce Mevlam bütün insanlarımıza yardımcı olsun.

Nogaytürk – 2 0


K

A P A K

K O N U S U Ramazan CAN

Nogay Dernekleri Federasyonu 18 Kasım 1858 yılından itibaren Batı Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına gelen Nogaylar, Konya ili ve çevresine yerleştirilmişlerdir. Bu tarihten son on yıl öncesine kadar Nogaylarımızın dernek, vakıf ve bunun gibi sosyal yardımlaşmayı hedef alan örgütlenmelerde birleşemedikleri gözlenmiştir. 1858 yılından itibaren yerleştikleri bölgede kalan halkımız çevre ile gerekli iletişimi kuramamış, kendilerini yaşadıkları bölge halkına tanıtamamış, dar bir çevre içerisinde yaşamaya devam etmişlerdir. Köylerimizde yaşayan Nogaylarmız ulusal kimliklerini korumuşlar, adetlerinden ayrılmamışlardır. Yaşanan ekonomik zorluklardan dolayı Bir kısım insanımız bölgelerinden bağlarını koparmadan şehirlere yerleşmişlerdir. Bu dışa açılım 1960’lı yıllara kadar sarkmıştır. Bu da biz Nogayların sosyal bir çatı altında toplanmamızı geciktirmiştir. Son on yıla kadarda böyle bir oluşuma ihtiyaçta duyulmamıştır. Şehirlere yerleşen Nogaylarımız sivil toplum örgütlerinden etkilenmişler, kimliğimiz, nereden, nasıl, hangi yıllarda ve hangi şartlarda geldiğimiz gibi sorulara cevap aranmış ve bu amaçla da farklı şehirlerimizde Nogay Türkleri dernekleri kurulmuştur. Kurulan bu Nogay Türkleri dernekleri faaliyete geçtikleri andan itibaren her şeyden önce biz Nogaylara, Nogaylığımızı hatırlatmışlardır. Tarihimiz hakkında bilgi ve belgelere ulaşarak, araştırarak, çeşitli kurumlar vasıtası ile Nogay kamuoyunu aydınlatmaya çalışmışlar ve bu çalışmalarda devam etmektedirler. Derneklerimizin düzenlediği gelenekselleşen Saban Toyu etkinlikleri ile de halkımızı yaşadıkları bölgelerde, bölge halkına kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi yerel televizyonlar ve çıkarılan dergiler vasıtası ile tanıtmaya devam etmektedirler. Saban toyu etkinlikleri ile Nogaylarımızın bölge halkı ile kaynaşmasını, birlik, beraberlik ve barış içerisinde yaşamasını sağlamada önemli rol oynamıştır. Bu biz Nogaylara olduğu kadarda bölge halkı içinde bir gereksinimdir. Mevcut derneklerimizin yapmış oldukları faaliyetler ile çeşitli ülkelerde yaşayan Nogaylarımız arasında geçmişte olmayan bir iletişim ağı kurulabilmiştir. Ancak bu yeterli değildir ve olmamalıdır. Düzenlenen Saban toyu etkinliklerine eksiklerimiz, hatalarımız ve noksanlarımız olmuştur. İyi niyetle yapılan bu tür organizasyonlarda her zaman eksikliklerin olabileceği varsayılmalıdır. İşte bu tür hataların asgari düzeye inebilmesi içinde her Nogayımızın birlikte hareket etmesi ve konuyu sahiplenmesi gerekmektedir. Bu anlamda Nogay derneklerimize büyük görevler düşmektedir. Bundan sonraki süreçte derneklerimizin birlikte hareket etmesi ve federasyonlaşma sürecinin hızlandırılması gerekmektedir. Genel anlamda Nogayların kültürünü, dilini, tarihte yaşamış oldukları mezalimleri, sürgünleri, Ata yurdundan koparılışlarını, yaşamak zorunda bırakıldıkları sıkıntılarını, katledilişlerini federasyonlaşma ile ülkemiz ve dünya kamuoyuna anlatmamız, tanıtmamız mümkün olacaktır. Bu bilinçle İstanbul Nogayları olarak kurulabilecek Nogay Türkleri Federasyononu’nun özleminde olduğunun içerisinde olacağını, destekleyeceğini, katkı sağlayacağının bilinmesini tüm Nogay kamuoyuna saygıyla bildiririz.

Nogaytürk – 2 1


K

A P A K

K O N U S U Orhan DEMİRCİ

Nogay Dernekleri Federasyonu Değerli Nogay Dernek başkanlarına saygı ve selamlarımı sunarak, federasyon hakkındaki görüşlerimi kısaca dile getirmek istiyorum. Hollanda birinci kurultayında federasyon konusu gündeme gelmiştir. O zaman dernek sayımız yetersizdi. Şu anda yeni kurulan İstanbul Nogay Derneği ile sayımız sekiz olmuştur. Topluluklar önce birlik olmayı sonrada dernek veya vakıf olmayı, daha sonrada federasyon olmayı arzular. Biz Nogaylar olarak ilk ikisini başardık. Tabi ki bunu hayata geçirmekte en büyük görev kuskusuz sayın dernek başkanlarına ve yönetimlerine düşmektedir. Biz Hollanda Nogay Vakfı yönetim kurulu olarak, böyle bir çalışmada üzerimize düsen görevi yerine getirmeye hazırız. Şahsım ve yönetim kurulu adına, Nogaylık için yapılacak çalışmalarda, maddi ve manevi desteği vereceğimizden değerli Nogaylarımızın şüphesi olmasın. Federasyon konusunu hayta geçirmek için, sayın dernek başkanlarımızın bir an önce toplanıp istişare etmesinde fayda olacaktır. Eksiklerimize rağmen bu işi başarmak en büyük temennimiz.

Nogaytürk – 2 2


K

A P A K

K O N U S U Uğur KAN

Nogay Dernekleri Federasyonu Nogay kardeşlerimin de selamlarını iletmekten gurur duyarım, 2006 yılında Konya Nogay Türkleri dernek başkanı sayın Abdurrahman Berkcan ağabeyimizi tanımamızla birlikte , dernek girişimlerine başladık ve 2007 yılında resmi açılışımızla birlikte derneğimizin faaliyetlerine başlamış olduk ,Derneğin açılmasından önce bizi tanımayan insanlar derneğimizin sayesinde bizi tanımış oldu , 50,000 nüfuslu bir ilçede 1,000 e yakın olan nüfusuyla var olan Nogay halkı birlik ve beraberlikleri sayesinde ilçe halkına da örnek olmuştur ,Bunun en büyük örneği de hala evlerimizin iç içe olması ,aynı mahallede yaşamamızdır, hala ılgın da yaşayan Nogay Türkleri dışarıdan olan birisiyle çocuklarını evlendirmezler, 50,000 nüfuslu bir yerde azınlık olmak bazen de sıkıntı yaratmaktadır, bu tür azınlık olaylarında her zaman baskı ve eziyet altında kalmaya mahkumsunuzdur, biz ise bunu birbirimize olan kenetlenmemiz sayesinde avantaja dönüştürmüşüzdür , acı ve sevinçlerimizi hep Nogay halkımızla paylaşırız, Genelde geçim kaynağı olarak kendi ürettiği hediyelik eşyaları dışarıda pazarlayarak sağlayan ılgın Nogay halkı haliyle çoğu zaman ilçede bulunmaz, Olası bir cenaze ve düğün ve diğer buna benzer toplum olaylarında Türkiye’nin neresinde olursa olsun elinde ne işi varsa bırakır mutlaka ılgına gelerek üzerine düşeni yapar, Eğer bu kenetlenmemiz olmasa haliyle bizde çok baskı ve zulüm altında kalırdık ,derneğimizin açılışından sonra bu birlik ve beraberliğimiz daha da önem kazandı ki , açılışımızda bunun bir örneğiydi ki , ilçe kaymakamı ilçe belediye başkanı ve civar köylerin belediye başkanları ile mülki amirlerin yanında siyasi parti temsilcileri ile birlikte ilçe esnaf ve halkı da çok sayıda bir katılımla bizi onore etmişti ,derneğin açılmasından önce kabuğuna çekilmiş ve kaderine razı bir yaşam sürdürmekte olan Nogay halkımız bundan sonra daha duyarlı olmuştur ,ve ilerleyen zamanlarda AKP Konya milletvekili sayın SAMİ GÜÇLÜ ve MHP milletvekili FARUK BAL derneğimizi bizzat ziyaret etmişlerdir ,bizim bu birlik beraberliğimiz haliyle seçimlerde sandıklara fazlasıyla yansır, bunu da ilçe siyasi partilileri çok iyi bilirler ,bu örnekleri vermemdeki gayem birlik ve beraberliğin önemini vurgulamak içindir, derneğimizin açılışından sonra ılgın da yaşayan Nogay halkı daha fazla ivme kazanmıştır ,daha önce bizi sade bir Nogay halkı görenler , zamanla Abdurrahman Berkcan ağabeyimizin sayesinde bizi daha yakinen tanıyıp bizim sadece ılgın da yaşayan bir toplum değil de Türkiye de var olan bir Nogay halkı mensubu olduğumuza kanaat getirmiştir, 2008 yılında gerçekleşen Boğazören Köyü Sabantoy şenliğine o zaman ki belediye başkanımız sayın H,HÜSEYİN AKINCI bizzat gelerek konuşma yapmıştır , bunun yanında katılamayan çoğu insanda mesajla kutlama yapmıştır,buradan yapmış olduğumuz şenlik töreni çekimlerini ılgın da bazı kurum ve şahıslara verdik ,burada görüntülerde geçen Nogay halkımızın saygıdeğer insanlarını ve o kalabalığı görenler anlamış ki bu ılgın da yaşayan Nogay halkıyla kalmadığını ve diğer il ilçe ve bölgelerde de yaşayan Nogay halkı olduğunu anlayarak yalnız olmadığımızı anlamışlardır ,bizde yeri geldiğinde sayın Fehmi Başaran ağabeyimizi sayın İstanbul Vali yardımcısı Mustafa Altıntaş ağabeyimizi gurur ve saygıyla telaffuz etmişizdir, Dernekle başlayan serüvenimiz inşallah oluşacak olan federasyon ile daha büyük bir saygı ve sevgi kazanacaktır ,işte biz bu yüzden bu birlikteliğimizin sadece Ilgın Konya Kulu değil bütün Türkiye deki Nogay halkı ve kardeşlerimizle paylaşmayı isteriz ,hatta ve hatta Koban da yaşayan Nogay halkımızla da kucaklaşmayı hasretle beklemekteyiz,bunun için şimdiden emeği geçen ve geçmekte olan tüm ağabey ve dernek başkanlarımıza teşekkürü borç bilirim, çağımızda gelişen milliyetçilik kavramından neden biz yararlanmayalım , çünkü ben şuan 40 yaşına geldim ve anladığım tek şey bizim bizden başka dostumuz olmayışı yada çok az olmasıdır ,ondan dolayı zamanı ve çok iyi kullanarak birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek bu adımı bir an önce atmalıyız, inşallah bunda da başarılı oluruz ve ben buna cani gönülden inanıyorum,bir kişi kendi başına hiç bir şey ifade etmez, ama toplum olduğun zaman ses demektir ,bizde bu toplumu en layıkıyla gerçekleştireceğiz , atalarımızın bir lafı vardır , ölügde toyugda tabınman bolur , diye işte bu laftan çıkarak bu federasyonu kurar ve bizlere ulaşamayan insanlara ulaşır onlara da yardımcı oluruz , ben ılgında yaşayan Nogay halkının da desteğini alarak , Ilgın Nogay Türkleri dernek başkanı olarak bu oluşumda olacağımı ve üzerime düşen görevi yapacağımızın imzasını sizlerle paylaşacağımı bildirir , herkese saygı ve sevgilerimi sunarım

Nogaytürk – 2 3


K

A P A K

K O N U S U Y. Mansur AKYOL

Nogay Dernekleri Federasyonu Türk kültür birliğinin önem kazandığı şu günlerde;ben kimim ? Neden buradayım ? Buraya nereden geldim ? sorularını çoğaltmak ve sorulara tarihsel süreç içinde bilimsel olarakdoğru açık anlaşılabilir cevaplar bulabilmek için önce merak etmek sormak,araştırmak derlemek,analiz - sentez yapmak ulaşılan sonuçları doğru, tarafsız bir şekilde ilgililere ulaştırmak gereklidir. Tarihini yabancı kaynaklardan öğrenmek zorunda kalan Türkler için bu hiçte kolay olmamıştır. Gözümü açtığımda ,duyduğum anamın dilinin yanında,içinde büyüdüğüm( Ev,aile soy - sop ) ortamda insanların birbirleri ile ilişkileri,günlük yaşam , toplumsal yaşam bizi diğerlerinden farklı kılan folklorumuz adetlerimiz toylarımız,anma toplantılarımız yemeklerimiz,giyimlerimiz, saç tıraşımız kısaca bizi biz yapan değerlerimiz. Değerlerimize sahip çıkmak,onları korumak kollamak,yozlaşmadan gelecek nesillere devretmek, her yeni doğana öğretmek ancak ve ancak bu şuuru taşımakla mümkündür. Bugün için ise; Ait olmanın onurlu şuuruyla birey olmaktan toplum olmaya, topluluk olmaya geçmek, bu inancı yüreğinde,beynin de taşıyan bireylerin bir araya gelmesi ( örgütlenme ) ile mümkündür. Örgütlenmenin ilk adımı da dernekleşmedir. Dernekleşme çatısı altında beyinle ,kol gücünü ve ekonomik gücü birleştirmektir.

Nogayların unutulmuşluk ve yalnızlık duygusunu yok etmek için ilişkileri güçlendirmek şarttır.Bunun içinde gerekli dinamizmi yaratmak gerekir. Hedefe ulaşmak için Federasyon kurmak ve gençleri motive etmek çok önemlidir. " Birlikten güç doğar " Güzel ülkemizin değişik yerlerinde yerleşik nogayların, kurdukları derneklerin bir araya gelmesi ( federasyon ) formatında birleşmeleri,örgütlenmesi,Nogaylar arasındaki bağları güçlendirecek,bölgeler arası ilişkiler gelişecek, unutulmuş ,unutturulmuş değerlerimiz hatırlanacak,Nogay olmanın onuru tüm bireyleri saracaktır. Dernek eliyle yapılamayan işler Federasyon gücüyle yapılacak, tüm dünyadaki diğer Nogaylarla ilişkiler kurulacaktır, o ülkelerden gelecek soydaşlarımızla kültür birliğiköprüleri kurulacak,Nogay tarihi hakkında toplantılar paneller - Bilgi şölenleri kurulacak hepsinden önemlisi Devletimiz , karşısında Nogay Türkleri hakkında konuşabileceği bir muhatap bulacaktır. Bizim asla siyasi bir talebimiz yoktur, olmayacaktır bizim istediğimiz " Türklerin orijinali olan Nogaylara itibarının verilmesidir ve bu konuda araştırma yapacaklara devlet imkanlarının verilmesi, Nogay Türklerinin birbirlerini tanımasıdır. Atatürk ilkelerinin ve inkılaplarının savunucusu olan Nogay Türklerinin onurunun yeniden yüceltilmesidir.

Nogaytürk – 2 4


K

A P A K

K O N U S U Abdurrahman BERKCAN

Nogay Dernekleri Federasyonu İnşallah federasyon sanal durumdan kısa zamanda kanuni olarak gerçek işlevine kavuşur. Konya derneğimiz olarak üzerimize düşen her görevi yapmaya her an her zaman hazır durumdayız. Hatta son kongremizde Nogay federasyonuna katılma kararı bile almış bulunmaktayız. Konya Derneğimiz yönetim kurulu olarak sanalda olsa şu anki federasyonun başına acizane görüşümüz olarak tüm Sabantoy akalarımız NOGAY TÜRKLERİ FEDERASYONUNU kurmak oluşturmak için çaba sarf etmelerini arzu etmekteyiz. Derneklerimizi bir araya getirip acilen federasyonu sanal ortamdan reel ortama geçirilmesini canı gönülden arzu etmekteyiz. Ayrıca Konya Derneğimiz olarak üstümüze düşen her sorumluluğu da yükümlülüğü de almaya hazırız. Nogaylarımızın başlattığı derneklerin organizesi olan--SABANTOYU--- 2010 YILI SABANTOYUMUZUN yapılması ve diğer sorunlarımızın çözümü noktasında sanalda olsa NOGAY SANAL FEDERASYON YÖNETİMİ YETKİLİ OLMALIDIR… bunun başlangıcını da Cemil kardeşimiz başlattı ve arkası gelmesi temennisi ile tüm Nogay camiamıza hayırlı uğurlu olsun der..selam ve saygılarımızı arz ederiz. NOGAY FEDERASYONU -Dünyadaki, ata yurdumuzdaki ve Türkiye’deki Nogaylara hitap edecektir. -Tüm Nogay derneklerinin üstünde bir karar mekanizması olacaktır. -Nogayların birlik ve beraberliğini oluşturacaktır. -Nogayların, her platformda sesleri daha güçlü çıkacaktır -Federasyonun temsil gücü yüksektir -Yerel yönetimler, siyasetçiler ve bürokratlar kamu, Federasyonunun isteklerini daha dikkatli dinlemektedir. -Nogaylarımızın yaşadığı köylerimize ekonomik ve sosyal yönden fayda sağlar -Kültürel faaliyetler, daha bilinçli düzeyde ve doğru olarak yapılabilecektir -NOGAYLIK kültürünün tanıtımı, federasyonda

yapılacak eğitimlerden geçmiş kişiler tarafından yapılacağından standartlar belirlenmiş olacak ve çarpıklıklar giderilecektir. -NOGAY SABAN TOYU[2010 yılından başlamak kaydıyla] Faaliyetlerini tanzim edecektir. -Üyelerinin ve üye derneklerinin özgüveni artacaktır. -Federasyon güçlendiğinde NOGAY TÜRKÜ olup ta bunu ifade etmeyenler, bende NOGAY TÜRKÜYÜM diyebilecektir. -Nogaylarda var olan ait olma duygusu daha da gelişecektir -Tüm Nogay köylerinin bir araya gelmesini ve birlikteliğini sağlayacaktır -Üyelerinin Siyaset ve Bürokraside güçlü bir destekçisi olacaktır Dernek faaliyetlerinin maliyetleri azalacaktır -Siyasi ve toplumsal açıdan yaşadığımız yerlerde güç yaratacaktır -İl ilçe köy ve mahalli düzeyde kamuyu yönetenlerle etkin diyalogları yaptırım gücü olan talepleri kabul noktasında etkili olacaktır. -Nogay Türklerinin geleceği nezdinde çalışma yapacak olanlar, bu sayede muhatap bulabileceklerdir, -Sorunlar, istekler ve öneriler ilgililere güçlü bir ses tarafından bildirilecektir, -Oluşan NOGAY güç birliği, potansiyel üyelere ulaşımı ve onlarla olan iletişimi kolaylaştırır, -NOGAYLAR arasında iletişim tarafsız olarak artacaktır, -Federasyonun arkasında sayısal güç vardır ve temsilde daha yararlı, etkili olur. ÖRNEK: Bir çeşme yapmak gerektiğinde, bazı köylülerimiz aralarında para toplayarak yaparken, bazıları ise DSİ nde tanıdığı bir bürokrat ya da nasıl müracaat edildiğinde çeşmeyi devletin yaptığını bilen birisi sayesinde, kamunun imkanlarından yararlanarak yaptırmaktadır. -Yörelerimizde, kamu imkanlarından yararlanma oranı artar. -NOGAYI VE NOGAYLARI düşünen beyinler bir arada olacaktır. -VESAİRE VESAİRE SAYMAKLA BİTMEZ..

Nogaytürk – 2 5


K

A P A K

K O N U S U Cemil SÜTBAŞ

Nogay Dernekleri Federasyonu Federasyonun kurulması hususu ilk defa 11 Şubat 2007 tarihinde, Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği (Ankara), Konya Nogay Türkleri Derneği ve Nogay Türkleri Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneğinin (Kulu) katılımıyla yapılan İstişare Toplantısında görüşülmüş ve görüşme sonucunda, Nogay Türk Dernekleri Federasyonunun kurulmasına resmen karar verilmişti. Dernekler Mevzuatı incelendiğinde, Nogay Türk Dernekleri Federasyonunun kurulmasının önünde hukuki bir engelin bulunmadığı ancak kuruluşun tamamlanması için Derneklerimizce bazı çalışmaların yapılmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Dernekler Mevzuatında federasyonların, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin bir araya gelmesi ile kurulacağı belirtilmekte olup mevcut derneklerimizin sayıca yeterli olduğu görülmektedir: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7.

Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği (Ankara) Nogay Türkleri Derneği (Konya) Nogay Türkleri Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği (Kulu) Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Ankara) Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği (İstanbul) Nogay Türkleri Derneği (Eskişehir) Nogay Türkleri Derneği (Ilgın)

Federasyon Kurulması İçin Yapılacak İşler: 1) Tüzüğünde federasyon kurulması veya kurulmuş olan federasyona üye olunması hususunda madde bulunmayan Derneklerimiz, Genel Kurullarını toplamalı ve tüzük değişikliği ile ilgili Genel Kurul kararı almalıdır. 2) Derneklerimiz, Yönetim Kurulu kararı ile kurucu dernek temsilcilerini belirlemelidirler. 3) Dernek temsilcilerinin katılımıyla Nogay Türk Dernekleri Federasyonu Kuruluş Komitesi oluşturulmalıdır. Federasyon komitesince Federasyon tüzüğü hazırlanmalıdır. 4) Hazırlık çalışmalarının tamamlanmasından sonra aşağıdaki belgelerle, Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğüne kuruluş başvurusu yapılmalıdır: a. Dernek tüzüklerinin; amaç, federasyon kurma ve üye olmaya ilişkin maddelerinin bulunduğu bölümün yönetim kurulu başkanlarından onaylı ve kaşeli sureti b. Kurucu dernek temsilcilerinin, derneği temsil etmekle yetkilendirildiğine ilişkin, ilgili dernek yönetim kurullarının karar örnekleri c. Kurucu dernek temsilcileri tarafından imzalanmış iki adet federasyon tüzüğü d. Kurucu dernek temsilcileri tarafından imzalanmış iki adet Federasyon Kuruluş Bildirimi e. Geçici yönetim kurulu üyeleri ile yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste veya yazı Nogay Türk Dernekleri Federasyonunun bir an evvel kurulması temennisiyle, Başkanlar ve Yönetim Kurulu üyelerinin bilgilerine sunulur

Nogaytürk – 2 6


Nogaytürk – 2 7


E RTENGİ Necdet ÖZEN

Ertegi

ertek ekende,börteği börtek ekende,orak ayında kar cavganda,suvlar bayırdan avganda,şirkiy kave tüygende,şubun şiren üygende üyken tavlardın artında üyken bir Nogay avulunda oturgan akayman onun şalışkan bir bikesi bar eken.Bikesi bek aruv bolsada azakay tevekkel bolganga onun, tüsünde körgen şiyleri akırında körgenindiy boladı eken.Künlerden bir kün tüsünde: Ak börkü basında,ak tonu cavurnunda, ak sakalı kökregine gadar tüsken kart akay görünüp: -Mendenn ne tiliysin dep soganda,koy tiliymen degenimen; (Koy bassın üyündü,koy bassa üyündü,koymay bassın üyündü) dep aytıp coytulgan.Ondan sonda köp koyları bolgan.Kel zaman ket zaman koyları köp,vakıtları aruv bolsada bir kırlı balaları bolmağan.Akayıda bikeside buga turmay aşuvlanganlar.Künlerden bir kün akayı bikesine: -Bizge koylarımızdın köp bolayıgın aytkan ak sakkalı kart tüsünde birttaga saga körünse bir bala tilesen bolurmu eken degende yene künlerden bir kündün keşesinde tevekkel bikedin tüsünde ak sakallı kart akay körünüp;(Tile menden ne tiliysin) degen.Tevekkel bikede: -Üy bolganımız köp boldu,köp koyumuz bar,bay kisilerden bolduk ama bir balamız bolmadı degenimen.Ak sakallı kart : -Cuvuk vakıtta bir ulunuz bolayık ama bu ulunuzdu elalem tuyganday etip tutas kalktın kasında bep köp süymeniz.Bılay etiyik bolsanız azrayil kelip onu sizden burun alıp keter dep aytıp coytulgan.Tevekkel bike akayına bir ulları bolayığın aytkandan son vakıtı kelgende bir aruv bala tapkan:Akayı bek süyüngen.Koyları köp,bay kisi bolganga.Birköp koy soyup avuldun kalkın şakırıp bir aruv loksa toy yasaganlar.Artından kırk şıgarıp,tırnak toyun,tis müsürün,türsüldegenin gene aynı etip koylar soyup kalktı şakırıp adetlerin yasaganlar.Akayı balasın bek süygen,avuldun işine akaylardın kasına şıgıp oturganda.Kış catağında, keşeleri üy kıdıruvlarında turmay balasın maktap: -Menim ulumday ul yok.Menim ulum Koşanay’ım dep süyünüp turmay balasın maktaydı eken.Bir kün bikeside oga ak sakallı karttın aytkanı esine tüsüp -Ulumuzdu,Koşanayım dep köp süyesin,mende süyemen ama bunu avuldun kalkına aytmasan aruv etersin.Bek köp süygenindi kalktın kasında aytabersen azrayildin kelip onun bizden alayığın ayttı manga körüngen ak saakallı kart.Dep aytkanda:

-Canım bikem men balamdı süymiyikmenmi.Erkeslerdin balası özüne şikar tuvulmu,azrayil keliyiktiy bolsa onkın alayığına menikin al dep aytarman.Koşanay’da taga cas ya taslap keter.Menikin alsada bir şiy etmez.Men yaşayığım gadar yaşadım.Koşanay’ga tiyme dermen degen.Bunu bir kış vaktında avuldun bikelerimen cıyılsıp oturganda bikesi maktanıp üyerdeki bikelerge aytkan. Kış künlerinde bikelerde bunu öşek etip kelip üylerinde akaylarına balalarına aytıp külgenler. O avulda özü biraz kuytlu,közaşık bir cas bareken.Oda bunu tuyup özündün akranı caslarga aytkan.Bunlardan dörtevi bu akay kaytip azrayilge özümdün canımdı al Koşanayımdı tasla dereken dep külüskenler.İşlerinden bu cas ciğitte onlarga : -Menip esime birşiy keldi ama sizge aytayımda keliniz bunu yasayık. azrayil kelse Koşanay!dı alaman dese atası kaytiyik eken kulağımızman tuyarmız degen.Onlarda ne etiyiklerin üyrengen son.Avulda özü köşüp korantası cıgılıp curtluk bolup kalgan birevdin üyünde keşe suvuktan buyukkan bir kökökmiyav tutkanlar.Kanatlarına tiymiy,ayvandın bavrundan biraz tüklerin culkup ayvandı bavurundun astındakı terisi köründendiy etkenler.Suvuk bir kış kününde bu akaydın üyündün artına kelip tınlaganlar.Bu akay gene balasın: -Aynanayım közünden koşanayım.Azrayil kelse menim canımdı alsın.Kim degen menim Koşanayımdın canın alayık dep süyüpyatkanda.Kışları suvuk bolgan bu avulda üylerdin sırt betlerinde tereze bolmay,terezeler kıblaga tuvra yasalıp sırt bette ava alayıktay kişkene tögerek tesikler taslanganga bununda üyü onday eken.Caslardan birevi üyndün sırt betinde kalgan,anabirevleride üydekilerge tuyguzmay terezedin aldına pısıp catkanlar.ydün negizine tırmaskan cas bala sırt betteki tesikte tıkavlı bezdi alıp işkerge kökökmiyavdı tesikten cibergen.Oturulgan cerden yümsekte bolgan tesikten işkerge ayvan tüsüyatıp kanatların kakkanıman işkerde negizge kagıvlı lamba ayvandın kanatındın celinden söngen.Üydün işi karangı bolgan.Bikesi uşkalalaklanıp korkup : -Azrayil keldimi naşşiy dep aytkanda,akayıda kökökmiyavdı azrayıl bellep, aldına alıp süyüyatkan balasın cerge taslap : -Mına Koşanay,mına sen.Ne etiyik bolsan eteviyde maga tiyme dep bakırgan.tısyaktakı caslar bunu tuyup külüp kaşkanlar ama avulda bunu tutas kalkta öşek etip aytıp külüskenler.Bu akayda gene balasın Koşanayım dep süygen ama birtta azrayildin atın avzuna almagan.

Nogaytürk – 2 8


N

O G A Y

K Ü L T Ü R Ü Derleyen : Hasan BENLİ

At mingendin kılış kuşangandın

At binenin kılıç kuşananın

At iyesinin astında kişner

At sahibinin altında kişner

At tuyağına tay basar

Atın ayak izine yavru tay basar

İt iyesine karap ürür

Köpek sahibine bakarak havlar

İt itdi cesede öpgesini cemez

Köpek köpeği yese de öfkesini yiyemez.

Ten tenimen teke müyüzümen

Yaşıt yaşıtıyla, teke boynuzuyla

Celkeden as bolmaz cengeden dost bolmaz

Enseden yemek yengeden dost olmaz.

Aruv gızdı el maktar.caman gızdı anası maktar

İyi kızı başkası kötü kızı anası över.

Anası maktagan kızdı tasla gaş el maktagan gızdı al gaş

Annesinin övdüğü kızı bırak kaç, başkasının övdüğü kızı al kaç

Castı camanlaganda maktaganda yalır

Genci yeren de öven de utanır.

Anasını kör gızını al ayagını kör şayını iş

Annesini gör kızını al tasına bak çayını iç.

Camandan caksı tuvar ozbak üşün caksıdan Caman tuvar Kötüden iyi doğar yükselmek için, iyiden kötü tozmak üşün doğar yok olmak için. Haram guştun helal cımırtgası bolmaz

Haram kuş un helal yumurtası olmaz.

Toyga barsan toyup bar

Düğüne gidersen tok git.

Cemaatin sokur bolsa gözündü cım

Cemaatin körse gözünü yum

Toy toyga ölşenmez ton tonga ölşenmez

Düğün dügüne ölçülmez. Ton tona ölçülmez.

Tentek toy etken töründe özü oturgan

Deli düğün yapmış başköşeye kendi oturmuş

Kol koldu kol betti cuvar.

El eli yıkar el yüzü yıkar.

Elden gelgen övün bolmaz ,bolsa as bolmaz

Başkasından gelen övün olmaz olsa yemek olmaz.

Otsuz üy bolmaz

Ateşsiz ev olmaz.

Baysız bike padişah

Kocasız kadın, padişah

Satıp algan savutga çukbaz.

Satın alınan kabı doldurmaz.

Satıp ağlan kul bolmaz özünden tuvmağan ul bolmaz

Satın alınan kul olmaz,kendinden doğmayan oğlan olmaz.

Ağaş keşsen uzun keş kısalır.temir keşsen Kısa keş uzar.

Ağaç kesersen uzun kes kısalır,demir kesersen kısa kes uzar

Nogaytürk – 2 9


NOGAY

EDEBİYATI ALP YILMAZ

Caşlık başka musibet, avesli koymay, Ölecekmen dünyanın zevkına toymay. Kara kurma kestane kel aşayık Biz eşikte siz törde şınlaşayık

Caşlık başka bir kelir, eki kelmez, Kaytgıp kelip dünyanın zevkın sürmez.

Kartka caşka şınlamak tuvul ayıp Bir eki şın aytayın hatırın sayıp

Çınlap çınçı tuvulman, çınlasam yalmam; Çınçılarga baş koşup, karap ta kalmam.

Arpa sapka koy caydım boydan boyga Kel ekimiz şınlayık toydan toyga

Ah dedim, vah dedim tizimni kaktım, Kimden körüyüm, yok eken bahtım.

Şınlap şınşı tuvulman şınlaycakman Tan aşılmay kun tuvmat kaytmaycakman

Ah di, vah di cürer de ölermiz, Cer bavuru suvuktur, tönülermiz.

Baban saga şal algan borşka batıp Şın bilmesen ne keldin cer kapatıp Koy işinde cüresin karşıdan karşı Menim cürgen columa kapınız karşı

Eki Kara koçanay emdi anasın, Cayrap catkan çeçeknin ber manasın. Eki Kara Koçanay, tüsleri kunduz; Cayrap catkan çeçeknin manası yıldız.

Molla tuvul kartbabam erensiz soyum Kayda barsam caraşır selvi boyum Sen tişlegen elmadan men tişliyim Sen bolmagan cıyında men nişliyim

Peygamber Efendimiz kadım baskan, Kudretinden eşyanı çıpsiz askan. Cetegen yıldız Ülker'den kaber sora, Ten mezarga kirgende, can kayda tura?

Akşam catsak barabar saba tursak Eki cürek bir bolup ömür kursak Eki başlı üyüm bar ortası kiler Seni küzde bakliyler bizimkiler

Bu ne kadar süyüşmek, bır görüşte, Ya eren bar soyunda ya ferişte. Molla tuvul kartbabam, erensız soyum; Kayda bolsa çaraşır, fidan boyum.

Eşitemen kaberin alaman elden Seni men künliymen esken celden

Tögerek yıldız töbemde, Ay karşımda; Türlü kasavetler bar garib başımda. Cevabından zar boldum, koralmayman, Bir tüsünü bermesen cüralmayman

Nogaytürk – 3 0


SADECE İSTANBUL’ DA DEĞİL ANKARA, İZMİR , KONYA VE TÜRKİYE’ DEKİ TÜM İL VE İLÇELERDE UYUŞTURUCU DENEME/ KULLANIM YAŞI 15’ E VE DAHA DA AŞAĞISINA KADAR DÜŞTÜ. SİGARA VE ALKOL DENEME/ KULLANIM YAŞI DA UYUŞTURUCUYLA AYNI. 15 !..

Nogaytürk – 3 1


G

ENÇLİK

Muhammed YILDIZ

sosyal bir yaşamdan uzaklaştırmış oluyor. Dolayısıyla sosyal değerleri gençlere aktarmada problem yaşıyoruz. Gençler de sosyal değerler konusundaki bu boşluğu internet ya da televizyonlardaki olumsuz yayınlarla doldurmaya çalışıyorlar. İnternet ya da televizyonlardaki bu olumsuz yayınlar gençlerin psiko-sosyal gelişimlerini olumsuz etkiliyor.

Neler yapılabilir

"2000'li yılların gençliği önceliği paraya veriyor, sevgi ikinci sırada geliyor." "Popstar yarışmalarına gençliğin büyük ilgi göstermesi, ön elemelerde İzmir'de yarışmaya katılmak için 4 bin kişinin sabaha kadar kuyrukta beklemesi, son yıllarda gençliğin değer yargılarındaki değişimi tartışmaya açtı." Yukarıdaki yazı Zaman Gazetesi'ndeki bir haberden alıntı. Üzerinde durulan konu: Gençliğin değerlerinin değişmesi. Yazının devamında şu ifadeler yer alıyor: "Gençler üzerinde 1980'den bu yana yapılan anket çalışması, Popstar yarışmasına gösterilen ilginin daha önce "dev-genç" sonra "sevgenç" olan gençlik profilinin 2000'li yıllarda "bengenç" (paracı ve egoist) şeklinde değişmesinden kaynaklandığını ortaya koydu." Yapılan anketlere göre uzmanlar, daha önceki genç kuşağın toplumsal değerlere, vatana, millete sahip çıkan, bilinçli ve sorumlu, eşitliği ön planda tutan bir yapıda olduğunu ifade ediyorlar. Günümüz gençliğine baktığımızda zamanının çoğunu tv ve bilgisayar karşısında geçiren bir gençlik karşımıza çıkıyor. Yeni teknolojiler ve eğlence endüstrisi aile yapısını değiştirmiş durumda. Günümüzde gençler ve çocuklar daha çok yalnızlık içinde kalıyor; çünkü evdeki tv, bilgisayar ve internet, giderek konuşma ortamını kaldırıyor. Bu durum da gençlerimizi

.

Öncelikle konuyla ilgili değer kavramını netleştirmeye çalışalım: Değerler; ideal davranış biçimlerini veya yaşam amaçları hakkındaki inançlarımızı, davranışlarımıza yön veren standartları ifade eder. Değer toplumdan topluma ya da kültürden kültüre farklılık gösterebilir, zaman içinde de bir toplumda ya da kültürde değişime uğrayabilir. Hayatımızda bizleri yönlendiren pek çok değer türü vardır: güzel-çirkin gibi estetik değerler, iyi-kötü gibi ahlaki değerler, sevap-günah gibi dini değerler, doğru-yanlış gibi mantıksal değerler... hayatımızın her yerinde, her zaman çoğunlukla bilinçli olmasak da- zihnimizdeki çeşitli değerleri davranışa dönüştürürüz. Örneğin; büyüklerimize göstermiş olduğumuz saygı, misafirperver davranışlarımız bizim değerlerimizi yansıtır. Değerler; sosyal yaşamı düzenler, bireyler arası bağlılığı arttırır. Farklı değerlere sahip kişiler arasında veya kuşaklar arasında oluşan farklı değerlerden kaynaklanan çatışmalar ortaya çıkabilir. Değerlerimizi

Gençlere

Nasıl

Aktarabiliriz?

Değerlerin öğrenilmesi, sosyal bir öğrenmedir. Bir çocuk ya da genç değerler bilincini internet, bilgisayar veya tv karşısında istenilen seviyede öğrenemez. Belirli bir düzede öğrenme gerekleşebilir; fakat bu durumda da toplumun benimsemediği, gençlerin psiko-sosyal gelişimi açısından olumsuz yayınlardan etkilenme durumuyla karşı karşıya kalınabilir. Dolayısıyla değerlerin aktarılabilmesi için sosyal bir ortam şarttır.

Nogaytürk – 3 2


G ENÇLİK Muhammed YILDIZ

Peki sosyal bir ortamı nasıl sağlayabiliriz? Öncelikle bilgisayar, internet ve tv konusunda dengeli olmak gerekir diye düşünüyorum. Aile bu konuda çocuğuyla konuşarak dengeyi sağlamaya çalışmalıdır. Tabi bu konuda uygun bir dil kullanılmalıdır; çünkü özellikle ergenler emir cümlelerinden pek hoşlanmazlar. Ergenlik döneminde, arkadaş çevresi önemli bir değer sistemi oluşturur. Bu dönemde gençler duygusal olarak aileden uzaklaşıp arkadaşlarına daha yakın olurlar. Örneğin; çocuk, sırrını aileyle paylaşır, ergen ise bu konuda daha çok arkadaşlarını tercih eder. Burada aile bu uzaklaşmayı olumlu karşılamalıdır. Fakat arkadaş seçimi konusunda gençlere yardımcı olmak gerekebilir. Ergenlik döneminde, aileler, değer sisteminin gelişmesinde çocukları üzerindeki etkileri azaldığından dolayı, sahip oldukları değerlerini çocuklarına yeterince aktaramadıklarını düşünebilirler. .

Bu konuda önemli bir sosyal kurum olan okullar devreye giriyor. Sosyal bir ortam olan okullarda çocuklar davranış ve tutumları sonucunda çevrelerinden gelen tepki ve yorumlarla değerlerini geliştirirler. Değerlerin aktarılması ve çocukların sosyalleşmesi adına öğretmenlere önemli görevler düşmektedir. Örneğin; öğretmenler grup ödevleri vererek bu konuda çocuklara yardımcı olabilirler. Yine okul gezileri, piknikler öğrencilerin sosyalleşmesini sağlayabilir. Ayrıca hoşgörü, sevgi, işbirliği, önyargısız yaklaşma, dürüstlük saygı gibi değerler, tarihten örneklerle aktarılabilir. Örneğin; sevgi konusu Mevlana'dan örneklerle tiyatro, doğaçlama ya da sözel anlatım yoluyla öğrencilerimize aktarılabilir. Gençlere değer aktarımı konusunda öğretmenlere, anne-babalara ve diğer yetişkinlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Çünkü gençler ve hatta çocuklar dünyadaki değişmelere bizden daha önce erişip, bu değişmelerden daha çabuk etkilenmektedirler. Dolayısıyla bizlerin de dünyadaki değişmeleri, yeni gelişmelerden nasıl etkilendiğini fark etmemiz gerekmektedir

Nogaytürk – 3 3


R

Ö P O R T A J Hakan BENLİ

Şiire başlamanıza, şiire yönelmenize vesile olan şahıslar var mıydı, ailenizde, çevrenizde ? Cemal SAFİ: Şimdi, geçen gün TRT’ de program yaparken , program yapıyordum birinci kanal da orada da aynı suali yönelttiler ; nasıl şair oldunuz , nasıl şair olunur ? Şair olunmaz , şair doğulur!... Şair doğulur , herkes aynı yetenekte değil. Cenab – ı Allah kimisine çok cömert davranmış ,kimisine az vermiş , kimisine daha az vermiş Ben bunu şöyle yorumlarım ; çeyrek şair , yarım şair , tam şair... Şimdi tam şairin verdiği eseri, yarım şairin iki misli çalışarak vermesi gerekiyor.Çeyrek şairin dört misli çalışarak vermesi gerekiyor. şimdi şair doğmuşuz, çocukken, okuma yazma bilmezken dahi kulağım ahenkli seslere aşina. Ve babam da, rahmetli kendisi yazmazdı ama okuduğu şiiri unutmazdı, keyifli olduğu zaman devamlı şiir okurdu evde .Oradan da bir kulak yatkınlığı var. Sn. Cemal SAFİ , sizi tanıyabilir miyiz ? Cemal SAFİ : Merhaba , ben Cemal SAFİ.,1938 Samsun doğumluyum.Merhumlar Mehmet Safi ve Ayşe Hanım’ ın oğluyum. Tahsil hayatıma Samsun Sakarya İlk Okulu’ nda başladım, sanat enstitüsünde noktaladım. 1959 yılında Ankara’ ya yerleştim. 1962 Yılında Şükran Hanım’ la evlendim. Bu evlilikten Mehmet Akif, Peyami Safa ve Ebru adlarında üç evladım var. Şiir tutkum henüz çocukluk çağlarında başladı. Fakat aileme olan sorumlulukla, çocuklarımın yarınını düşünmekten, duygularımı dile getirme fırsatını bulamadım. Duygularımın şiir çeşmesini ancak otuz sekiz yaşından sonra açabildim. Şiirlerimin şarkı oluşu sayın Orhan Gencebay’ la başladı. Bu güne kadar çeşitli bestekarlar tarafından yüzün üzerinde şiirim bestelendi. 1989 Yılında sayın Zekai Tunca’ nın bestelediği Kürdili Hicazkar şarkı ‘ İmkansız ‘ la , yani ‘ Rüyalarım Olmasa’, 1990 yılında sayın Selçuk Tekay’ ın bestelemiş olduğu Uşşak şarkı ‘ Vurgun’ la Hürriyet Gazetesi’ nin Altın Kelebek, Milliyet Gazetesi’ nin Yılın En Sevilen On Şarkısı birincilik ödüllerini aldım. 1991 Yılında yine Zekai Tunca’ nın bestelediği ‘ Gözüm Kesmiyor ‘ şarkısıyla Milliyet Gazetesi‘ nin , 1991 yılında TRT’ nin açmış olduğu yarışmada yine ‘ İmkansız ‘ şarkısıyla En İyi Türk Sanat Müziği ödülünü aldım. Sonuncusunu 24.05.1992 ‘ de Ana Mecmuası’ nın layık gördüğü başarı şildi olmak üzere çeşitli tarihlerde gerek edebiyat dergilerinden gerekse kaset yapım firmalarından değerli ödüller aldım. 1990 Yılında Gürsoy Yapım firması adına içinde on dokuz şiirim bulunan müzikli bir şiir kasedi ( y.n : Bu Gece Kalıyorum ) çıkardım. Şiir kitabıma gelince 1993 yılının baharında ilk şiir kitabım olan Vurgun’ u çıkardım.

Okumayı yazmayı öğrendim, şiir kitapları almaya başladım. Kütüphanede Yunus Emre olur, Karacoğlan olur, Emrah olur , Dadaloğlu olur, efendim Orhan Cahit Gökyay olur, Halil Soyuer olur, Bekir Sıtkı Erdoğan , Behçet Kemal Çağlar, Cahit Sıtkı Tarancı ,efendim Filozof Rıza ‘dır, efendim Rıza Polat Akkoyunlu ‘ dur, devamlı bunların şiirlerinin içindeyim, kah ağlıyorum kah gülüyorum falan… Bunlar ilgilendiriyor beni, kimsenin hayatına bakmıyorum. Demek ki genimde var ki şairlik, şiirle ilgileniyorum. Derken on bir on iki yaşlarında şiir yazmaya başladım. Ve enteresandır , başladığım an zaten hece vezni başlamışım şiire. O gün bu gün aruz da denemelerim vardı ama bu günkü Türkçe ile aruz biraz yavan oluyor. Sade Türkçe ile aruz yavan oluyor. Aruzun kökeni zaten Farslardan alınma. Türk şiiri hece vezni şiiridir ve hece veznine karar kılmama etki yapan şair de rahmetli Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı’dır. Aşkı tanıdıktan sonra ‘ Al eline kalemi , yaz başına geleni Cemal Safi ‘ dedim ve o gün bu gündür yazıyorum işte. Edebiyat mecmuaları bizi tespit ettiler. Ve Orhan Gencebay’ ın ilgisini çeker şiirlerim. Bu mecmualar kendisine gidermiş, aboneymiş… Israr üzerine, birkaç kere haber geldi, Orhan Gencebay şiirlerinizi istiyor diye. 1985 yılında bir gittiğimde İstanbul’ a, bir dosyada otuz – kırk kadar şiir vardı, verdim. Ve o yıl bestelemeye başladı, Sayın Safi, neden hece veznini tercih ediyorsunuz ? Cemal SAFİ: Şimdi , demek ki benim karakterim daha çok , hece veznine göre yaratılmışım.Yazı karakteri olarak hece veznini çok seviyorum. Sevdiren kişide , bakın şurada resmi var, Filozof , esas adı , Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı.

Nogaytürk – 3 4


RÖPORTAJ Hakan BENLİ Tâlihin kahrı var her hevesimde, Boğulmuş figanlar titrer sesimde, O nazlı ismini son nefesimde Anıp da bahtiyâr ölmek isterim. İşte bu şiiri yazan Filozof Rıza, o kadar etkili yazıyor ki, kitabını hayatını okuyorum, hece vezninde, yani serbest vezinde yapılmayacak vurguları, şiddeti , etkiyi, melodiyi, ritmi hece vezninde yakalamış ve hayran oldum. Demek ki dedim, hece vezninde dilerse, şairse,şair de dilerse, mükemmel şekilde duygularını anlatabilir.Marifet zorda güzeli yakalamak, kolay güzel olmaz. Zor güzeldir, onun için hece veznine girmişim, ben de Allah’ a şükür bütün duygularımı hece vezninde, siz de biliyorsunuz yüzün üzerinde şarkım var benim, anlattığımı zannediyorum. Aleviyim Ben

böyle ? İç yüzünü bilmiyordum olayın. Öyle bir konu… Şimdi aşk kendini şöyle anlatmış; O gece başladım trende, şöyle diyor aşk ; kitabımın da ilk şiiri oldu zaten.. Tek hece koyduk ismini .. TEK HECE

Aşkıyla tutuştum dost cemalinin

Var mı beni içinizde tanıyan? Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Pir Sultan Abdal’ın can eviyim ben Hasan Hüseyin’in, İmam Ali’ nin

Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğine Toros’ lardan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim...

Yaktığı ateşin aleviyim ben. Kahi bir damlayım, kah okyanusum

Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim tac ile tahtı, Akıl almaz hünerlerim var benim...

Maddeden ziyade maneviyim ben Bazı Hacı Bektaş bazı Yunusum Mevlana yolunda Mevleviyim ben Demişiz. Bunu gel de serbest yaz. Sayın Safi, aşk şiiri denilince ilk akla gelen şairlerdensiniz. Aşkın nerdeyse her türünü yazdınız. Bu ilham nereden geliyor ? Cemal SAFİ : Aşk , evet.. derler ki bu devirde bu çağda, o eski aşklar olmaz, yaşanmaz. Bal gibi olur. Çünkü bunu ben biliyorum, benim çektiğim en güzeliydi, en uçuğuydu kara sevdanın. Yani biz bu gün yaşıyorsak biraz tesadüfe bağlı biraz da irademiz sağlammış demek ki…ben yaşadığım için biliyorum, yaşayanlara sordum, okudum, büyüklerimizin fikirlerini aldım. Erkek de gerçek aşkı dört yıl sürüyor, bayanda iki yıl sürüyor. Yani duyduklarımda beni teyit etti çünkü aynı şekilde yaşadım. Benim ki dört yıl sürdü, aşkı bana tanıştıran hanımefendininki iki yıl sürdü. Ama o iki yıl daha görkemli oluyor, daha ihtişamlı oluyor onların aşkı. Tabi bizim şiirdeki başarımız da aşkı yakinen tanımamıza bağlı. Ben aşkı tanımadan evvel niçin yazamıyordum

Kamil iken, cahil ettim alimi, Vahşi iken, yahşi ettim zalimi, Yavuz iken, zebun ettim Selim'i, Her oyunu bozan gizli zor benim... Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadı çaremi. Aslı icin kül eyledim Kerem'i. İbrahim'in atıldığı kor benim... Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di. Hatrım için yüce dağlar delindi. Bilek gücüm, Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim... İlahimle Mevlana'yı döndürdüm. Yunus'umla öfkeleri dindirdim. Günahımla çok ocaklar söndürdüm. Mevla'danım, hayır benim, şer benim... Benim için yaratıldı Muhammed Benim için yağdırıldı o rahmet

Nogaytürk – 3 5


RÖPORTAJ Hakan BENLİ Evliyanın sözündeki muhabbet Enbiyanın yüzündeki nur benim

Tevfik Fikret’in Mezarında Dediler ki ıssız kalan türbende

Kimsesizim, hısmım da yok, hasmım da Görünmezim, cismim de yok, resmim de Dil üzmezim, tek hece var ismimde Barınağım, gönül denen yer benim

Vahşi güller açmış dermeye geldim O cennet bağının akine bende Hasretle yüzümü sürmeye geldim.

Barınağım, gönül denen yer benim.

Dediler ki sana emel bağlayan

Hadi bakalım bunu serbest nazımda nasıl yazılır, yazılır mı ?

Kabrinde diz çöküp bir dem ağlayan

Az önce konuşmalarınızda farklı şekillerde ifade ettiniz ama ben yine de soru olarak yönelteyim, şiirlerinize etki eden şairler ve faktörler nelerdir ? Cemal SAFİ : Etki deyince, şimdi Dante diyor ki, şair Dante, güzel bir şiirde binlerce sperm vardır, her güzel şiir bana şiir yazdırır. Şöyle söyleyeyim, beni etkileyen şiir benden tepki görür. Başka şiir doğurtturur bana, yazdırır. Yaşıyorum bunları çokça… Bir şarkı dinledim mesela, o şarkının içindeki sözler beni vurdu diyelim, hemen bir şiir çıkar, iki şiir çıkar bakarsınız hiç ona benzemez, etkilenirim. Beni yazmaya mecbur eder ve şiir yazarım. Filozo Rıza’ya gelince, şiirlerini ve hayatını okudum ve etkilendim. O’nun Tevfik Fikret’in mezarında yazdığı bir şiir vardı. Sürgünden döner, Tevfik Fikret vefat etmiştir. Kabrine gider ve ağlayarak başladığı bir şiiri vardır. Bu şiiri beni çok vurmuştur, etkilemiştir. Şimdi düşünebiliyor musunuz serbest şiirde şimdi okuyacağım şiirdeki etkiyi vurguyu yapabilir misiniz ?

Berhumad olurmuş bende bir zaman Ağlayıp murada ermeye geldim O hicran yılının son baharında Jaleler titrerken çemenzarında Gün doğmadan evvel ben mezarında Matem çiçekleri dermeye geldim. Seni andım bütün ah çekenlerle Aşk , hak uğruna yaş dökenlerle Sarı gonca veren şu dikenlerle Taşına bir çelenk örmeye geldim Yağdın ölüm gibi bir sırımdan Neşe-i sevda mı bu isyanım Ruhumda ne füsun eyledin bilmem Bu gün sana gönül vermeye geldim Diyor. Şimdi nasıl inkar edersiniz hece vezninin güzelliğini. Döktürüyor adam. Hangi duygu var ki hece vezniyle anlatılmamış.O kadar şarkım var benim, ben o an ki duygularımın resmini çizmişimdir. Resim bile bir çerçeve içersindedir değil mi ?... kalıbı vardır, ölçüsü vardır, ömrümüzün ölçüsü vardır, bir matematiği vardır yani. Matematiksiz hiçbir şey yoktur… Mesela benim ‘ Telefonda Sen ‘ diye bir şiirim vardır, on altı kıtadır. Ben hemen söyleyim size, altı artı beş tarzındadır bu şiir, yedi yüz dört tane sesli harften imal edilmiştir. Sayın isterseniz, bir tane fazla bir tane noksan çıkarsa iddiaya girerim ne isterseniz.. Şu teybi, benim teybi size vereyim sizde sizin teybi bana verin… ( gülüşmeler… )

Nogaytürk – 3 6


RÖPORTAJ Hakan BENLİ Ne kadar zulmetsen ah etmem sana Her iki cihanda gül kana kana Seninle cehennem ödüldür bana Sensiz cennet bile sürgün sayılır. Demişiz. Şimdi orada şarkıda geçmeyen bir dörtlük daha var. Ne diyor orda , Armağan ettiğin kutsal mendile Akarken içimi dağlayan çile Manavgat denilen çağlayan bile Kısaca şiir bir fotoğraf diyorsunuz…

Benim gözyaşımdan durgun sayılır.

Cemal SAFİ : Evet, şiir bir fotoğraf… Şiir duygu bakımından ne kadar yüklüyse , nasıl etki yapıyorsa teknik bakımından da melodi bakımından da kulağında aynı etkiyi duymalısın. Ben bilmiyor muydum yarım kafiye ile şiir yazmasını, takıları kafiye yapmasını, takıdan kafiye olmaz, sözcüğün kendi içinde olacak kafiye… Yani ‘ lar’,’ ler ‘ böyle ekler kafiye değildir. Sözcüğün kendisi kafiyedir. Mesela ; Gözlerim uykuyla barıştı sanma Sen gittin gideli dargın sayılır Bu ‘dargın ‘ kafiye silsilesini yaratmıştır orda… Ben de bir zamanlar sevildim amma Senin ki düpedüz vurgun sayılır.. Yalan mı söyledim göz göre göre Ne zaman dolacak verdiğin süre Gönülden gördüğüm takvime göre Aldığım her nefes bir gün sayılır. Bakın orada bir kurnazlık var ‘ bir gün’ ü , ‘ vurgun’ la kafiye yapmışım.

‘dağlayan çile’, ‘ çağlayan bile’ Sayın Safi, Mehmet Akiflerden günümüze Türk şiirinde neler yaşandı, günümüz şiiri hakkında neler düşünüyorsunuz ? Cemal SAFİ : Evvela benim oğlumun ismi de Mehmet Akif, orda resmi var deniz subayı oğlum, benim hayranı olduğum, biraz evvel atladım galiba şair Mehmet Akif’ i… Bu kadar milli duygusu gelişmiş bu kadar dini duygusu çağdaş, ileri; bu kadar geleneklerine bağlı, muhafazakar, bu kadar mükemmel bir insan… Cumhuriyet dönemiyle bizim bizim beşer arasındaki en büyük fark, bizim beşer kolayı basiti yeğliyor. Fazla düşünmeyi, fazla uğraşmayı edebiyatla, boşa geçen zaman mı sayıyor, ne yapıyor ise… Müzisyenlerimiz de öyle, çoğu müzisyenimiz çalıyorlar. Niye bizim adımız hırsız çıksın ya… Niye adımız korsan çıksın ? Yani biz duygusuz muyuz ? Dünyanın en duygulu milletiyiz belki. Kabiliyetsiz miyiz ? Yo, ecdadımdan belli kabiliyetli olduğumuz ; Fuzuli’den belli, Karacoğlan’dan belli , Dadaloğlu’ndan, Emrah’tan belli, efendim Yunus Emre’den belli ne kadar kabiliyetli olduğumuz. Değil mi , demek ki kabiliyetliyiz, yaparız. Efendim, müzikte yine Itri’ den belli, bizim padişahlarımız bile müzisyen şair. Üçüncü Selim,Kanuni Sultan Süleyman, (Ulvi AAAA)‘dir mahlası Sultan Süleyman’ın… Yavuz Sultan Selim…

Armağan ettiğin kutsal mendile Akarken içimi dağlayan çile Manavgat denilen çağlayan bile

Efendim , bunu şiire adapte edersek ; Türk şiiri şuan bir çıkmazda mı ? Cemal SAFİ: Yok, gençler yetişiyor . Şöyle tespit ettim, tabi biz örnek olacağız en güzel şeyle örnek olacağız.

Benim gözyaşımdan durgun sayılır.

Nogaytürk – 3 7


RÖPORTAJ Hakan BENLİ Bahsettiğimiz söz yazarları değiliz, o popçulara söz verenlerden değiliz. Tabi bunların hepsini ben kınamıyorum ama çoğunu kınamamak mecburiyetindeyim çünkü bestekar diyor ki, bestekar, güya bestekar yani. Bir müzik bulmuş bir yerden, diyor ki, bunun sözü kulağa ters gelecek kulağı tırmalayacak bir şey yaz diyor. Biraz da müstehcen olsun diyor, çok tutar bu şarkı , para kazanırız diyor. Şimdi zaten maddeyi düşünüyor, parayı düşününce sanat zaten olmaz. Madde, mana… Mana gelmez maddeye. Yan yana olmaz, zeytin yağı nasıl suyla olmaz, karışmaz öyle… Maddeyi düşünerek manayı yakalayamazsın. Ben parayı düşünerek şiir yazabilir miyim, mümkün mü ? Bu mümkün değil. Evet, Mehmet Akif’e demişler ki Osmanlıyı yerici şiir yaz. Eski hilafeti, padişahı, eski yöneticileri yerici aşağılayıcı, tahkir edici şiir yaz… O’ da şöyle yazmış :

Herşeyim tamam da bir sendin noksan ! Yağmur yaş demeden yollara düştüm, İçim ürperiyor ya evde yoksan !...

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla övemem,

Elbisem gündelik, papucum delik,

Gelenin keyfi için geçmişe asla sövemem !...

Haberin olsa da sobayı yaksan.

Ben de kimsenin keyfi için Türk şiirine leke düşüremem. Düşürenleri kınıyorum çünkü… Efendim dedim gibi Allaha şükür… Bu şirin mayası, şiirin özü duygudur ve kafiyedir, değil mi ?... Duyguları kaleme almaktır en güzel şekilde. Onun için bizim çok iyi müzisyenlerimiz var mükemmel müzisyenlerimiz var. Niçin yani biz, niçin tenessül edelim , niçin tenezzül edelim; yabancı müzikleri çalalım , yabancı sözleri çalalım ?... Bunu hazmedemiyorum bir türlü… Ve protesto ediyorum yani…

Yağmur iliklerime geçti üstelik !

Peki efendim, şiirin fotoğrafını çektik… Şiirin şiir vasfına sahip olması için sizce neler gerekli ? Cemal SAFİ : Şimdi dediğim gibi , şiir duyguların fotoğrafıdır. O fotoğrafı en güzel çeken iyi şairdir. Şimdi, biraz evvel yine dediğim gibi serbest olsun, aruz olsun , hece vezni olsun, hangi tarz olursa olsun şiirin şiirselliği önemlidir. Şiir olması önemli. Düz yazı mı nesir mi şiir mi ?... Şiirde ne aranır ? Samimiyet ve duygu aranır. Samimiyetsizlik oldu mu o şiir biter. Mesela ‘ Ya evde yoksan ? ‘ diye bir şiirim var. Şu camın önünden geçiyordu bir arkadaş, ıslanmıştı yağmurda. Onun peşinden baktım , adres arar gibiydi … Hep kapılara numaralara bakıyordu. Etkiledi beni. Bir adamın geçişiydi, tanımam etmem… Peşinden baktım, kaybolana kadar peşinden baktım…İki yıl oldu. Ya dedim, sevgilisini arıyorsa diye düşündüm… Ve sabaha kadar oturdum hem ağladım hem şiiri yazdım. Ya Evde Yoksan ! Aşkınla ne garip hallere düştüm !

İçim ürperiyor ya evde yoksan !... …………… Samimiyet, duygu, etki, o duyguları canlandırıyor. Yani şiirde önce duygu gerek, samimiyet gerek, teknik gerek, melodi gerek, aleterasyon dediğimiz ses uyumu gerek. Yani öyle sıradan olmayacak, ben şiirim diyecek. Kendisi söyler şiir olup olmadığını. Artık bir yerden sonra eleştirici olmuşuz yani…Ben on yıldır şiir yarışmalarında jüri başkanlığı, jüri üyeliği yapıyorum. Ve aynı zamanda Türkiye Şairler ve Bestekarlar Festivali’ nin kurucusuyum ben. Bunu Akçay ‘ da yapıyorum, geleneksel hale geldi. Anladım, peki bir sorum daha olacak, şiir yazanlara ne gibi tavsiyelerde … Cemal SAFİ : Pardon sözünü kestim, şimdi şiir gönül ve mekanın birlikte hazırladığı, birlikte imbikten geçirip damıttığı bir duygu yüküdür. Bu ikiliyi liyakat sahibi bir sakinin sunması lazım. Siz dünyanın en pahalı şampanyasını şurdan, sokaktan geçen bir simitçiye gel bu şampanyayı dağıt dersen ne yapar bu adam, elbette eline yüzüne bulaştırır ve şampanyadan da vazgeçersiniz siz. Diyeceğim sunucu çok önemli. Sanat dünyası içerisinde bir çok sunucu , tiyatrocu arkadaşım var. Bozkurt Kılıç, Semih Sergen, Aykut Sözeri, Sönmez Atasoy, Tomris Çetiner bunlar ağabeylerimiz, kardeşlerimizdir. Ama bu ara yeni jenerasyondan bir isim tespit ettim,sunucu Bedirhan Gökçe.

Nogaytürk – 3 8


RÖPORTAJ Hakan BENLİ Zaten kendisi diksiyon öğretmeni. Ses de fevkalade bir de duygusunu katıyor, şiiri çok seviyor… Şiiri sevdirecek nitelikte kişilerin şiiri okuması gerekir. Aşıklarıdır şiirin ismi. Şimdi bana geliyorlar ve soruyorlar, ‘ Hocam nasıl yazalım , ne önerirsiniz daha başarılı olabilmemiz için ‘ diye. Ben de önce o şiiri okuyun sonra benim de diyeceklerim var diyorum, gidiyor onu okuyor. Orda şöyle diyor ; Demler o dem, o günmüş Baki kalan o imiş.

yazdığına bak !... ‘ derler sonra.Benim neslim böyle mi olacaktı, bu hallere mi düşecekti demezler mi ? Biraz önce bahsettik, sözlerini çalmak, müziklerini çalmak… Ben utanıyorum sonra. Yunanistan’ da güzel bir müzik çıkıyor, adamları var orda hemen yolluyorlar bunlara sonra aman bunu kaçırmayalım, Aysel Gürel abla hemen buna bir söz yaz… Şehrazat buna bir söz yaz… Hatta geçen gün bir karikatür gördüm. O kadar güzel ki , Aysel Gürel Bakırköy’de elinde kağıt kalem, deliler konuşuyor bu bir şeyler yazıyor.. Çıkarken de ‘ İyi, Allah’a şükür bu günde üç beş şarkılık şiir çıktı ‘ diyor. Peki ikisinin arasındaki fark nasıl ?

Onlar ki , bin düşünmüş Bir tane söylemişler. Aldın mı ordan bir ders ? Aldım… Bende diyorum ki ; ‘Kırk tane karga üretmektense bir tane şahin üretin, evladır… ‘ Yüz kitap oku, yüz roman oku bir şiir yaz… Çünkü bir şiir bir romanın özetidir. Bir şiir bir roman yazdırır sana. Hani şiir nedir dediğimiz zaman , roman dilse şiir dil yazdırır. Sayın Safi, birçok şiirinizin bestelenmesi nedeniyle siz şairden çok şarkı sözü yazarı olarak tanınıyorsunuz… Cemal SAFİ : Evet bu çok söylenir…

Şimdi şarkı sözü ile şiirin farkı… Şarkı sözü melodisini üstünden çıkardığın zaman kıçının üzerine oturur. Ayakta duramaz, ben eserim diyemez. Şiir böyle değildir. Her zaman ayakta kalır. Eğer şiirse ayakta durur, eserdir. Şarkı sözü müziğini aldığın zaman zavallı kalır, aciz kalır. Müziği giydirdiğinde sağlığına kavuşur, ayağa kalkar yoksa kıçının üzerine oturur. Bakın şimdi ; Rüyalarım Olmasa Yıldızlara baktırdım, fallara çıkmıyorsun, Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa. Pencereden bakmıyor, yollara çıkmıyorsun;

Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?

Seni görmem imkansız rüyalarım olmasa…

Cemal SAFİ : Şimdi söz yazarı daha ziyade bestekarın güdümündedir. Söz yazarı maalesef maddeyi düşünerek yazar. Bu şarkı olsun , ben para kazanayım diyerek yola çıkar. Bu nedenle pek etkili bir şey bulamazsınız. Biz bundan sıyrılmışız. Biz parayı sevseydik zaten şair olmazdık. Paradan bahis geçince, benim öyle kaygılarım olmadı, zengin çocuğuydum ben. Söylemek ayıptır ama buradaki ilk galeri benimdi, bir çok gayrimenkulum vardı… Parayı sevseydik o işi yapardık. Bizim yaptığımız bir güzellik, denize atıyoruz balık bilmiyor, Allah biliyor. Tarzımız, sanat karakterimiz şarkıya yatkın şiir yazıyor. Biraz önce dedim ya, kafiyeye dikkat ederim, duyguya, samimiyete, melodiye ve ritme … O güzelliği, o duyguları ; o melodi içinde o armoni içinde anlatmak marifet. Öyle değil mi ? Başıboş değil, gelişi güzel değil yani . Şimdi birisi başıboş, çapulcu eşkıya, birisi de normal asker… Hangisi başaracaktır ? Tabi ki asker başaracaktır. Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz diyor. Onun için kabiliyetini ve kültürünü uç noktasına kadar zorlayacaksın kendini ve güzelliği yakalayacaksın. Ne yapacaksın ? Ecdadına layık olmak için en güzelini yapmaya mecbursun. Yoksa şair ecdadının kemikleri sızlar toprakta. ‘ Çocuklar ne yapıyor böyle, şunların

Zor mu geldi kalbinde bana sevgi saklamak ? Yakıp gittiğin yeri dönüp bir kez yoklamak ? Değil sabaha kadar seni öpüp koklamak, Seni sarmam imkansız rüyalarım olmasa… Diye devam ediyor… Yine o ara hit olan başka bir parça var, bakın ; Bana her şey seni hatırlatıyor Beraber gezindik biz bu yollarda Beraber ıslandık yağan yağmurda Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda Bana her şey seni hatırlatıyor.

Nogaytürk – 3 9


RÖPORTAJ Hakan BENLİ Şimdi tekniğe bak ; yollarda, yol ; yağmurda, yağmur ; biri yol biri yağmur diğer biri de, şarkılarda… son sözcükler bunlar, öbürleri takı. Kafiye ve anlam yok yani… Cemal SAFİ : Yok… Kafiye var mı ? Hayır hepsi takı… Ne olmuş burada önemli bir şey mi olmuş ? Sıradan bir şey bu… Peki, şiirlerinizden seçtiğiniz, sevdiğiniz şiirleriniz var mı ?En sevdiğiniz şiir hangisi ? Cemal SAFİ : En çok sevdiğim şiir, şimdi hangi evladını daha çok seviyorsun gibi oluyor. Şiirlerimi severim ben mesela ‘ Vurgun ‘ benim iki buçuk saatte yazdığım bir şiirdir, dört kıt’adır. ‘ Git ‘ diye bir şiirim vardır, sekiz ayda bitmiştir.‘ Sensiz Olmadı‘ onaltı kıt’ a, yedi yüz dört tane sesli harften müteşekkil şiirdir. O yirmi günde bitti, çoğu şiirlerim bir gece de biter de ; bir gece de temel atılır sütunlar çıkar, süsleme ve rütujları da birkaç gün sürer. Ne kadar fazla duyduysam o kadar güzel olur şiir. O Olayı ne kadar fazla hissettiysem şiir de o denli iyi olur. Peki sizi böyle etkileyen bir şiir hangisi ? Cemal SAFİ : Mesela Ayşen’ i ben tanımam, çok severim o şiiri. Ayşen Behçet hastalığından mustarip, kara sevdadan dolayı oldu. O olayı anlattılar burada bana, sevdiğim bir delikanlı. Ağlayarak anlattı bana durumu ; bunlar ortaokuldan beri tanışıyorlar iki arkadaş, ortaokul biter lise biter bunlar karasevdalar birbirlerine. Oğlanın babası gider kızı isterler ama aristokrat aile, Ayşen’ in ailesi, anne baba Avrupalarda tahsil yapmışlar, varlıklı bir aile. Çocuğun ailesi fakir, memur bir yerde, vermezler. Kız kaçmağa kalkar, bunu anlarlar ve hemen bir başkasına verirler, evlendirirler. Zavallı çocuk, istemediği bir çocuk dünyaya gelir ve Behçet hastalığına yakalanır. Bunları anlattığında çok duygulandım, dayanamadım, ağladım. Harbiden yaşıyorum olayı. Onlar gittiler, arkadaşlar. Ben hemen olayı yazdım hemen , çalakalem. ‘Ayşen ‘, Orhan’ ın en çok istek alan şarkısı… ‘ Git ’ i çok severim, ‘ Telefonda Sen’ i çok severim, ‘ Ya Evde Yoksan ‘ ı çok severim Yani özellikle şu falan diye ayıramıyorum, diğerleri darılır belki .

çocuklarımın annesi.İyi bir valide iyi bir ev kadını. Ama şair karısı kadar zor bir iş yok. Çok zor durumda, ne zaman gelir eve ne zaman gider hiç bilmez kadıncağız. Bütün gece uyumaz, gelecek mi gelmeyecek mi ? Dün gece eve gitmedim mesela… Dedim ya şair gibi yaşarım. Sevdiğim ortamda olmak isterim. İlham alabileceğim, duygu alabileceğim ortamda olmak isterim. Çok tanıdığım var, kimseyi de kıramam. Bu gün seninleyim, yarın öbürüyleyim. Sabahta kalkar işe gidersin falan ama bize göre vasat bir hayat bu yani. Şairin derinde olması için renkli yaşaması lazım. Bu kitapta iki yüz şiir var, kitabın haricinde yine otuz kırk şiir oldu, ben böyle renkli yaşamasam bunlar nereden çıkar ? Değil mi, monoton hayatta çıkar mı bunlar ? Çıkmaz, mümkün değil. Kitap demişken, bunca yıldır neden sadece bir kitap ? Cemal SAFİ : Şimdi, neden sadece bir kitap ? Ben buna ticari emtia olarak bakmıyorum zaten her şeye… Çok ısrar olduğu için çıkardım kitabı. Yoksa ticari düşünseydim kırk elli şiiri koyardım, bir fiyat alırdım ; bakıyorum kitaplar ekseriyeti öyle… Atilla İlhan’ ın kitabına bakıyorum, öyle. Şiir de değil çoğu. Bir iki tane şiir koyuyor içine, öbürleri hep hani kaset olur ya, bir tane lokomotif şarkı olur, öbürleri sıradan, fason çalışmalardır, ona benziyor. Ama Yahya Kemal’ in bir lafı var, kitap çıkaramadan öldü. Neden bir kitap diyorsun ; O’ nun da aşırı titizliği, kitap çıkarmadan öldü. ‘ Mısra benim haysiyetimdir ‘ diyor adam. Bir adam böyle düşünürse, o adam hatalı yazar mı, en güzeli yazmağa mecbur değil mi ? Haysiyetimdir diyor benim mısra ! Şairden şaire, şiire karşı, sanata yaklaşım da değişiyor. Kitap çıkaramıyor, akşam matbaaya verirmiş, ısrar olurmuş, sabahlara kadar uyuyamazmış. ‘ Ya, şu sözcüğü değiştirseydim kara yerine siyah yapsaydım onu… ‘ Serin selviler demiş mesela on iki yıl sonra, siyah selviler diye geçen bir satırı, on iki yıl sonra onu serin selviler yapıyor.

Peki efendim, sizin sanat yaşantınızdan bir kesit sunabilir misiniz bize ? Cemal SAFİ : Sanat yaşantım benim, şimdi bilemiyorum öbür şairleri de ben şair gibi yaşarım. Şairce yaşarım. Ne duyduysam onu yaşarım. Yani aileme çok düşkünüm, çocuklarımı çok severim. Eşim dünyanın en iyi insanlarından biri. Hem kadınım hem

Nogaytürk – 4 0


RÖPORTAJ Hakan BENLİ O kadar titiz. Defalarca matbaadan düzeltmek amacıyla kitabı almış… Kitap çıkaramadan ölmüş adam. Şimdi öyle de gençler var geliyor ‘ Hocam önsöz yaz bana ‘ diyor. Beş kitap çıkarmış otuz yaşında. Kardeşim bu ne bereket bu ne fırtına !... Olağanüstü bir durum… Sordum, dedim ki, adam önsöz istiyor ; sanatçı karakterini, kişiliğini anlatmam için bir yazı istiyor. Nasıldır dedim Afyon’ lu bir bestekara ‘ Ağabey sen yazma O’ na, gerçek şair olsa beş kitap çıkarır mı ? ‘ dedi. Adam otuz yaşında beş kitap çıkarıyor, diğeri ölüyor kitap çıkaramıyor. Şair – i Azam ‘ dır Yahya Kemal’ de … Sayın Safi, sanat dünyasına şiirin haricinde başka katkılarınız oluyor mu; yeni yetişen şairlere katkılarınız, yardımlarınız oluyor mu ? Cemal SAFİ : Sanat alanında yani nereye bir arkadaşımız bir şiir yarışması, bunu daha ziyade edebi mecmualar yapıyor ; jüri başkanı oluyorum, jüri üyesi oluyorum. Efendim ya bizzat çağırıyorlar ödül dağıtmaya, katılıyorum, ödül dağıtıyorum. Arada bir şiirlerimle katılıyorum, teşvik ediyorum. Yardımlaşmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Devamlı sokaktayım onun için. Efendim, Akçay’ da geliştirdiğimiz konu, Geleneksel Şairler ve Bestekarlar Festivali az şey değil. Sayın Safi bize göre yeriniz belli ama size göre Cemal Safi’ nin yeri nedir ? Cemal SAFİ : Valla onu şiir sevenler, sanat sevenler takdir edecektir. Yani kendini övmek Allah’ a mahsus. Biz bir parça bir şey veriyorsak Allah’ ın sayesinde. Benim kabiliyetimde Allah vergisi. Gönlüm, duygusallığım da Allah vergisi. Yani bütün yeteneklerim Allah vergisi. Bana göre verilmiştir ben belki daha iyi yazıyorumdur ama Allah vergisidir yani. Aşkın olağanüstü bir duygu olduğunu biliyorum, tanıyorum aşkı. Yani cenab- ı Allah’ın kullarına bahşettiği en tatlı duygu. O’ ndan bahsederken, aşktan hepsini unutacaksın, başka bir şey değil. Duyguların en büyüğü, en derininden… Bütün sevgilerin iptal olur etrafında…Onlara karşı verdiğiniz sevgileri de bütün hepsini toplayıp, çocuğunuza duyduğunuz sevgide dahil hepsini bir kişiye kanalize ediyorsunuz o sevgiyi. Anlatabildim mi ? Akü oluyor size ve muazzam bir değişiklik oluyor. Tipinde, konuşmanda, her şeyinizde, dünya anlayışınızda, zevk anlayışınızda engin bir değişme oluyor. O’ ndan bahsederken, öyle muhteşem bir duygudan bahsederken destur demek lazım, ecdadına layık olmak lazım, böyle eserler vermek lazım. Böyle yola çıktık, ben hiç düşünmedim ki, günün birinde ben böyle şöhret olacağım, benim şiirlerim başrolde şarkılar olacak, ölümsüz eserlere imza atacağım…

Israrlarla falan bu işe girdik. Basınla ilk tanışmamda ’79 sonu, ’80 başlarıydı. Tesadüf olmuş yani… O gün bu gün gazetelerde, mecmualarda basında çıkmaya başladım. Orhan Gencebay’ a da bu mecmulardan gidiyormuş. Orhan’ da kardeşimin sınıf arkadaşı, küçüğümün . Beni şahsen tanır, şair olduğumu falan bilmiyor. Orhan çevresinde ‘Cemal Safi diye bir şair var, beni derinden yaralıyor. Acaba kim bu Cemal Safi, benim sınıf arkadaşımın ağabeyi var Cemal Safi, acaba O mu ? Ama o şair değil ki… ‘ diyor. Yazdığımı bilmiyor. Tanımıyor etmiyor öyle, o zaman yaş farkı çok önemli, Orhan’ la benim aramda beş yaş var. O zaman o on iki yaşında çocuk ben on yedi yaşında delikanlıyım. O dönem ‘ Hadi, sen daha çocuksun ‘ der onla konuşulmazdı. O ‘ da konuşmaya cesaret edemezdi. Orhan’ dan bana haber gelmeye başladı. Birkaç kez davet olunca bir dosyaya koydum otuz, kırk kadar şiir, 1985 yılının baharıydı her halde, gittim İstanbul’ a . Levent’ te tek katlı bir villa kiralamış orada oturuyordu o zaman. Neyse girdik içeriye sarıldık, öpüştük falan ‘ Cemal Ağabey, sen ne büyük şairsin ‘ dedi, ‘ Estağfurullah, Allah büyük… ‘ dedim. Hemen bestelemeye girdi. İlk benden yaptı. Ben çobandım sen yıldızım Gökyüzünden kaymak niye ? Unutulmak alın yazım Dilden dile yaymak niye ? Sonra, ‘ Kal Sağlıcakla’ , ‘ Dön ‘ gibi şiirler… Ondan sonra da zaten Orhan’ ı sevenler beni de tanıdı. Orhan arabayla İstanbul’ da dolaşırken soruyorlarmış ‘ Orhan Ağabey, Cemal safi’ den kaç parça var, daha fazla parça yap ‘ falan diye. Peki Hocam, şiir yazan gençlere neler tavsiye edersiniz ? Cemal SAFİ : Şimdi, Biraz evvelde o konuya temas ettik. Yani aşkı tanımadan aşk şiirinde başarılı olmak, bence imkansız. Yine gençlere tavsiyem, ben aşkı tanımıyorum diye aşk şiiri yazmayacak mıyım, yazacaksın tabi. Gençler daha duygusal olur, duyguları yıpranmamıştır daha. Bizim duygularımız biraz daha yıpranmıştır, yine de sağlam gönlümüz var, götürüyoruz Allah’ a şükür. Çok okuyup az yazsınlar, çok okuyup az yazsınlar… Şiir yazacağım diye oturmasınlar, bir şiir beni yaz der zaten , o zaman yazmaya başlasınlar. Gece uyutmaz, nasıl şimdi bir tavuğun karnında yumurta birikir,

Nogaytürk – 4 1


RÖPORTAJ Hakan BENLİ yumurtlamadan yapamaz, her nereye olsa yumurtlar yani. Bir çaresini bulur yumurtlar. Şiirde böyledir. O duygu geldiği zaman kendini ifade edebildiysen, samimi ve derinden aktarabildiysen. Onu hemen aktarabilmelisin, o duygu gidince aklından o sözler de gidiyor. Bu nedenle başında kağıt kalemle yatarmış eski şairler. O duygu geldiği zaman duygulandığı zaman hemen lambayı yakar, yazarlarmış. Gençler için başka ilave edebileceğimiz, sadece şiir mi okusunlar ? Hayır, edebi eserleri de okusunlar, güzel romanlar, hikayeler. Onlar da güzel meyve verecektir yani . Şaire malzemedir. Teşvik eder, hem de kelime hazinesi genişler. Espri kabiliyeti genişler, zekası artar. Efendim uygun kişilerle beraber olsunlar. Güzel eserler okusunlar. Yalan yanlış şeyleri okumasınlar. Yanlışa saparlar… Siyasi fikre katiyen kapılmasınlar öyle. Siyasete alet etmek şiiri, bence günahların en büyüğü. Siyasete ama yapıcı siyasete alet edelim. Birleştirici, barıştırıcı, tamam mı ? Oraya alet edelim ; kavga edici, vurucu, kırıcı, bölücü değil… Yazdığın zaman yani birleştirici yazalım. Sevgiye , güzelliğe..

ibadettir. Yine orda barıştırıcı yola çıktım ki ‘ Aleviyim Ben ‘ diyorum. Mecaz anlamda söylersem, kendimin aleviyim diyorum ben… Kendimin ışığıyım, ateşiyim gibi… Cemal SAFİ : Tabi… Buyrun ; Aşkıyla tutuştum dost cemalinin Pir Sultan Abdal’ ın can eviyim ben Hasan, Hüseyin’ in, imam Ali’ nin Yaktığı ateşin, aleviyim ben Kahi bir damlayım, kah okyanusum Maddeden ziyade, maneviyim ben Bazı Hacı Bektaş, bazı Yunus’ um Mevlana yolunda Mevleviyim ben

Cemal SAFİ : Evet, Odur bence, yani. Bazıları çok büyük şairdir ama karakter olarak hiç güzel değil yani… Memleketi bölmek için, rejimini yıkmak, değiştirmek için… Hem de Atatürk’ ün kurduğu bu güzel cumhuriyeti yıkmak ve onun yerine kominizmi getirmek için çabalar sarf etmişlerdir. Şiiri oraya alet etmişlerdir ve ölüp gitmişlerdir, yazık olmuştur yani. Telef olmuşlardır, değil mi ? Onun için sevmiyorum, siyasete katiyen girmesinler. O güzel duygularını da yıpratmasınlar öyle saçma sapan işlerle. Çünkü politika ikiyüzlülük demek, siyaset değil mi ? Böyle şeylere şiiri, o güzel duyguları, o asil duyguları oralarda heder etmesinler. Onları birleştirici, barıştırıcı, ileriye götürücü efendim milli şiirlerde yine öyle işte… Bayrağı yüceltici, ordumuzu yüceltici, polisimizi yüceltici esnafımızı, tüccarımızı… yani her şeyimizi yüceltici, yerici değil de yüceltici … Yani bir insana kırk kez deli dense ne olur… Onun için hep güzel diyelim ki, güzel olsun. Ya bu adam iyi değil, ya kardeşim iyi diyelim de iyi olsun derim yani… Şu adam senin için şöyle dedi, olsun desin ya… Bana polyanna derler, o yönden genişimdir biraz, itimat etmekten, inanmaktan insanlara… Yine de birleştirici olmak lazım, yalan dünya…. Yunus gibi olmak lazım, Mevlana gibi olmak lazım Hacı Bektaş gibi olmak lazım… Okuduk ya burada ‘ Aleviyim Ben ‘ , Alevilerin ben çok ikramını görmüşümdür. Niye yani Alevilik gavurluk gibi anlatılmıştır, dinsizlik gibi… Zaten Ali’ yi sevmemek, takdir etmemek inançsızlık demektir yani… bence… Hz. Peygamberimizin değer verdiği damadı, torunlarının bir defa babası, öyle değil mi ? Allah’ ın övgüsünü almış. Ali’ yi sevmek kafirlikse ben de kafirim o zaman !... Öyle mi ? Aliyi sevmek de

Niye ? Biz buyuz !... O’ da bizim canımız, O’ da bizim canımız, O ‘ da bizim canımız… Öyle değil mi ?... Öbür tarafta Ali ilim adamı aynı zamanda. Hem dünyanın en büyük cengaveri, kılıcından biliyorum O’ nu ben. Kılıcını iki elinle kaldıramazsın, o kılıç elinde atının üzerinde, atı da Düldül, katırdır. O zaman at da mesele, katır daha mücadeleci, madenlerde onun için kullanılır. At beceremez, at zarif olur. Düşünebiliyor musunuz Ali o katırın üstünde sağ elinde kılıç kafiri çalıyor. Ve yorulma bilmiyor. Kılıcının kabzası kösele, delinmiş, avucunda delinmiş kösele. Manda derisi galiba, kalın bir şey, aşına aşına delinmiş kösele. Ve o kılıcı iki kişi ancak kaldırıyor. Düşünebiliyor musun, özel yaratılmış. Peygamberimizin kılıcı da var, Hz. Ömer’in kılıcı da var, normal, bizim insanların kullanabileceği kılıçlar. Ali’ nin ki başka. O’ nu sevmek ibadet bence. Sevilmez mi ya, içim dolar benim. O haksızlık, o rezalet ( Y.N: Aleviler ve kızılbaşlık hakkında ) Yahudilerin oyunudur bence… Benim ‘ Gelin Birlik Olalım ‘ diye bir şiirim var, Bedirhan belki okumuştur.… Şöye geçer bir dizesinde ; Asırlardır dinmedi bir Yahudi ninnisi Aynı dinden değil mi Alevisi, Sünnisi ?... Bin kere lanet olsun Yezid denen deliye, Muhabbetle bağlıyız Muhammed’ e, Ali ‘ ye… Diye geçer. Bu son yazdığım şiirlerden

Nogaytürk – 4 2


RÖPORTAJ Hakan BENLİ GELİN BİRLİK OLALIM :

Siyah, beyaz kavgası nasıl ilginç değil mi ?

Gelin birlik olalım, yarın çok geç olmadan,

Bizim mezhep kavgamız daha gülünç değil mi ?

Gelin dirlik bulalım, vazgeçin öç almadan

Geçin o sınıfları geçin, kardeşim, geçin !...

Nefreti yok edelim, gel, sen de katıl bize,

Barışta buluşalım mutlu Türkiye için.

İntikam eşkıyası sevgiyle gelir dize.

Düşman sevindirmenin ne alemi var şimdi ?...

Yedi düvel elinden kim kotardı bu yurdu,

Milletçe kenetlenip, sarılmamız şart şimdi.

Mehmetçik değil miydi Lazı, Çerkezi, Kürdü

Demişiz…

Hangimizin ecdadı feda olmadı yurda ?... Hangi bahçeden bir gül solmadı bu uğurda ?...

Sayın Safi, çok vaktinizi aldık, tam iki saat oldu başlayalı. Teşekkür ediyorum o nedenle. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı, bir mesajınız ?

Düne kadar Bosna’ da kırılırken soydaşın, Sana senden başka dost çıktı mı , düşün, taşın ? Asırlardır dinmedi bir Yahudi ninnisi Aynı dinden değil mi Alevisi, Sünnisi ?

Cemal SAFİ : Bitti mi ?... Peki, bütün sevenlere sevgilerimi saygılarımı sizin aracılığınızla iletiyorum. İnşallah başka bir gün başka bir röportajda beraber olmak üzere hoşça kalın diyorum. İyi günler.

Bin kere lanet olsun Yezid denen deliye,

Hakan BENLİ : Ben teşekkür ediyorum. İnşallah tekrar bir röportaj yaparız.

Muhabbetle bağlıyız Muhammed’ e, Ali’ ye.

Cemal SAFİ : İnşallah.

Satılır

Diye

Adını kâğıda yazamıyorum, Gün olur yerlere atılır diye. Ellerim tutmuyor çizemiyorum, Resmini görenler tutulur diye...

Aşkın bedelliyse peşin öderim. Sen infaz edersen ipe giderim. Kapında bir ömür kulluk ederim; Bastığın yerlerde yatılır diye...

Gençliğim aksa da ömür çeşmemden, İçemem, korkarım dile düşmenden! Yaşını gizlerim dosttan düşmandan, Duyanlar gülmekten katılır diye...

Önceden kölenin suçunu göster, Sonra'da al götür pazarla ister, Kaç para derlerse saçını göster; Bunun bir teline satılır diye! ...

Uğrunda kaç kalbi kırık bıraktım! Kırk yıllık dostları nârına yaktım! Tek senin incinip küsmenden korktum; O hilâl kaşların çatılır diye...

Cemal Safi

Nogaytürk – 4 3


D

İ N S A Y F A S I NOGAYTÜRK

Dinimizde birlik ve beraberlik içinde olmanın yeri nedir? (Toplulukta, birlik ve beraberlikte rahmet var, ayrılıkta ise azab-ı ilahi vardır.) [Beyheki]

İnsan, fıtratı gereği daima mutluluğu aramaktadır

Kişinin aradığı mutluluğa kavuşabilmesi ve onu huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için toplum hayatına ihtiyacı vardır Toplu yaşamaktan başka alternatifi olmayan insanın huzuru ve mutluluğu da, toplumun huzur ve mutluluğuna bağlıdır İnsan, karşılaştığı sıkıntıları, içinde yaşadığı toplumun bireyleri ile paylaşma ihtiyacını hisseder Çünkü, insan karşı karşıya kaldığı bazı problemleri, kişisel imkan ve gayretiyle her zaman aşması mümkün olmayabilir İşte bu noktada, bir çok değişik mesleklerden ve farklı yetenek sahibi kimselerden teşekkül etmiş olan birlik ve dayanışma içerisindeki bir toplum büyük önem arz etmektedir Farklı görüş ve özelliklere sahip, çeşitli bireylerden oluşan toplum fertlerinden hiç birinin üslendiği görev, diğerine kıyasla küçümsenemez Toplumda âlim-cahil, zengin-fakir bütün kesimleriyle tam bir birlik-beraberlik oluştuğunda birlikte yaşamanın bir anlamı olabilir Birlik Ve Beraberliğin Önemi İnsanlığın mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz İslâm, Tevhid dinidir Tevhid, tek Allah inancı etrafında birleşmektir Bilindiği gibi “‫هللا ا ال الال ه‬ Allah’tan başka ilah yoktur”sözü, bu tevhidin özünü teşkil etmektedir İslâm dininin üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi, mutluluğun vazgeçilmez şartlarından olan birlik ve beraberliktir Birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır Dünya ve âhirette mutlu olmak ancak Allah’ın Kitabına sarılmak, birlik ve beraberlik içinde olmakla mümkündür Bu gerçeği Yüce Allah şöyle dile getirmektedir:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur'ân’a) sımsıkı sarılın Parçalanıp bölünmeyin Allah’ın size olan nimetini hatırlayın Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran, 3/103) Yüce Allah bu uyarının ardından birlik ve beraberliğin ihmal edilmemesini:

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın İşte onlar için büyük bir azap vardır “ (Al-i İmran, 3/105) ayetiyle hatırlatmaktadır Sevgili Peygamberimiz (s a v) ise

Nogaytürk – 4 4


D

İ N

S A Y F A S I NOGAYTÜRK

“… Size cemaati tavsiye ederim Ayrılıktan sakının Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur İki kişiden uzak durur Kim cennetin ortasını dilerse, cemaatten ayrılmasın Kimi yaptığı hayır sevindirir ve kötülüğü de üzerse, işte o, mü'mindir”

“Mü’minin mü’mine karşı durumu yekpare bir binayı meydana getiren, perçinlenmiş kayaların birbirlerine karşı durumu gibidir”

‫ى‬

‫ب‬

‫أل‬

‫ب‬

“Sizden biriniz, kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz” buyruklarıyla cemaatten uzaklaşmamayı sık sık hatırlatmış ve her vesile ile birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır İslâm dini, âyet ve hadislerle temellendirdiği kardeşlik bağıyla, toplumda ilişkilerin sağlıklı ve düzgün olmasını hedeflemiş ve aynı zamanda bunu imanla ilintilendirmiştir Tek bir Allah’a, aynı Peygambere ve aynı Kitaba inanmış olan Müslümanların Kur'ân’ın etrafında birleşmeleri, “birlikte dirlik vardır ” ilkesine sarılmaları, asla bölünüp parçalanmamaları öğütlenmiştir Tarihe baktığımız zaman görürüz ki, birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişlerdir Bölünüp parçalanan ve bölücülüğün pençesine düşen milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY : “Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez, Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır Milletler için, işte kıyamet o zamandır” dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir Tevhit inancına dayalı birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayan, en temel asgari müştereklerde bile bir araya gelemeyen milletler kendi sonlarını hazırlamış olurlar Bu sebeple Yüce Rabbimiz:

‫ب‬ “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider Sabırlı olun Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir ” buyurmakta, ( Enfal, 8/46), Sevgili Peygamberimiz (s a v) de

"Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür" öğütleriyle, ilahi beyanı açıklamaktadır Nogaytürk – 4 5


TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93 0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg KONYA – KULU Nogaytürk – 4 6


A

V R U P A ‘ D A N Rukiye TEKER

İlk Turistlerimiz 1969-70 lı yıllarda Avrupa´ya göç etmeye başlamışlar. Şüphesiz ki en çok zorluğu onlar çekmiş.Avrupa’nın bütün sıkıntılarına onlar katlanmış. Gerek ´dil´ gerek ´kültür´ açısından ve en önemlisi ise ´hasretlik´ açısından en zor zamanları onlar atlatmış.

B

izim köyde bu şekilde adlandırılırdı yurtdışında yasayan Nogaylarımız, benim babamda bir turist olmasına rağmen, ben „Turistin“ ne demek olduğunu bile anlayamayacak kadar küçüktüm o zamanlar. Meğer baya eskilere dayanırmış bizim bu Turistlerin hikayesi.  İlk Turistlerimiz 1969-70 li yıllarda Avrupa´ya göç etmeye başlamışlar. Şüphesiz ki en çok zorluğu onlar çekmiş. Avrupa’nın bütün sıkıntılarına onlar katlanmış. Gerek ´dil´ gerek ´kültür´ açısından ve en önemlisi ise ´hasretlik´ açısından en zor zamanları onlar atlatmış. Anneyi, babayı ,esini , çoluğunu çoçuğunu bırakıp ekmek parası diye cıkmışlar yola .Harita üzerinden sorulsa belki de yerini bile gösteremeyecekleri , dilini, dinini bilemedikleri bir ülkeye gelmek aslına bakarsanız o kadar da kolay değil (o zamanın şartlarında...) Bu cesur Nogaylarımız :) Avrupa’ya gelerek ,neleri göze almışlar , neler yaşamışlar kısaca bir değinelim; Her şeyden önce Avrupa’ ya gelen ilk nesil oldukları için azınlıktaydılar buda her anlamda hayat şartlarını zorlaştırmaya yetiyordu. O zamanlar ne bir Türk marketi , ne bir Cami nede derdini anlatabileceğin bir yer varmış.Bir kaç aile kendilerince birbirlerine destek olmaya çalışıyorlarmış ama en güzel yanı da buymuş zaten birlik ve beraberlik, son derece kuvvetliymiş ilk kuşağımızda... Maalesef yavaş yavaş yitirmişiz o değerlerimizi. :( İlk kuşağımızın ardından, 2.nesil, 3.nesil derken Avrupa’daki Nogaylarımız gittikçe çoğalmaya başladı. Ve artik baya bir çekik gözlü Nogaylarımızdan görmek oldukça mümkün bu gurbet elde :).

İlk nesil ve son nesil arasında dünyalar kadar fark var diyebiliriz.Şimdiki Nogaylarımızın Avrupa’da hemen hiç bir konuda sıkıntı çektikleri söylenemez aslında, yalnızca yağmur yağdığı zaman burcu burcu kokan TOPRAK hasreti dışında... yani VATAN hasreti... Şu an Avrupa Nogay gençlerinin kaçıncı nesil olduklarını tam olarak adlandıramam belki ama su bir gerçek ki ,kesinlikle Avrupa’daki son nesil değiliz.... Aslına bakılırsa Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimiz gerek Türk olsun gerek Nogay olsun hemen hepsi ayni sorunu yaşayıp ayni sıkıntıları çekmişler. Yani buradaki gurbetçilerimizi Nogaylar su şekilde Türkler bu şekilde sıkıntı çekmiş diye ayırmayı pekte doğru bulmuyorum. Ama biz Nogaylarımız her nerede yasarsak yaşayalım , ne Kültürümüzden ,ne yemeklerimizden , ne de çayımızdan vazgeçmiş değiliz :) Burada şüphesiz ki en çok dikkat çeken Türk toplumuyuz , nasıl derseniz; ilk önce çekik gözlerimizden dolayı; Avrupalılar bizi bir Japon , bir Koreli yada bir cinli zannederken biz göğsümüzü gere gere „Türk’üz biz Nogay Türküyüz“ dediğimizde yüzlerindeki o şaşkınlık görülmeye değer doğrusu :) Kısa bir şaşkınlık ve hayranlıktan sonra başlıyoruz Avrupalılarla Nogay Türkleri hakkında sohbete . Çayımızın rengi aslında İngiliz çayından dolayı tanıdık geliyor onlara .Yalnız bizimki tuzlu oluyor dediğimizde yüzlerinde küçük bir eksime oluyor :) „was mit salz oder „ :) „tuzlumu nasıl yani“ … Hala ilk görüşte Türk mü yoksa Asyalı mı acaba diye ayırt edemeseler de tam olarak :) Avrupa toplumu o kadar benimsemişler ki bizi artik , hiç bir şekilde yabancılık çektiğimiz söylenemez Avrupa topraklarında... Avrupa’dan kucak dolusu sevgilerle

Nogaytürk – 4 7


T

E K N O L O J İ NOGAYTÜRK

2003 yılı Yazı'nda, bir ulusal işletim sistemi dağıtımı oluşturmanın yerinde bir karar olduğu sonucuna varılarak somut düzeyde planlama işine girişildi. Pardus adı, Anadolu Parsı'ndan, Panthera pardus tulliana'dan geliyor. Anadolu Parsı, Leopar alttüründeki büyük kedilerin Anadolu’daki son temsilcilerindendir. Boyu 200-250 cm, ağırlığı dişilerde 35-50 kg, erkeklerde 45-70 kg civarındadır. Yaklaşık ömrü 20 yıldır. Son derece çevik olan Anadolu parsı, etoburdur ve geyik, yaban keçisi, yaban domuzu, küçük memeliler ve kuşlar gibi birçok hayvan avını oluşturur. 2003 yılının önemli bir bölümünde ulusal bir dağıtımın gerekliliği, dünyada benzer uygulamalar, yazılım endüstrisinin mevcut durumu ve eğilimleri araştırıldı. Ülkenin bilgi teknolojisi alanındaki insan kaynağı, yerel yazılım sanayinin yetenekleri ve rekabet unsurları incelendi. Tüm bulgular ışığında, 2003 yılı Yazı'nda, bir ulusal işletim sistemi dağıtımı oluşturmanın yerinde bir karar olduğu sonucuna varılarak somut düzeyde planlama işine girişildi. Mevcut işletim sistemleri, başta Linux olmak üzere incelendi, açık kaynak yazılım metodolojisi ve felsefesi ayrıntılı olarak çalışıldı. Hedef, bir dağıtım oluşturmanın ötesinde, bu dağıtımı sürekli kılabilecek organizasyonel yapıyı da kurmak olduğundan yazılım endüstrisinde, özellikle açık kaynak çerçevesinde, kullanılabilecek iş modelleri irdelendi

.Bu

incelemeler sonrasında, 2003 yılı Güzü'nde, Linux temelli, açık kaynaklı, olabildiğince GPL lisanslama yöntemini kullanan bir işletim sistemi dağıtımı oluşturulmasına karar verildi. Pardus projesinin hayata geçmesi 2004 yılı başında teknik ekibin çekirdeğinin oluşturulması ile başladı. Bu aşamada Türkiye'nin Linux geçmişi, mevcut ve planlanan dağıtımlar, açık kaynak ve Linux camiası ve girişimleri de göz önüne alınarak, var olan bilgi birikimi ve deneyimden en üst düzeyde yararlanmanın yolları arandı. Sonuçta ulusal işletim sistemi geliştirilmesinde görev alması en uygun kişiler Türkiye'nin dört bir yanından seçilerek TÜBİTAK UEKAE bünyesinde katıldılar. 2004 yılının önemli bir kısmı teknik alternatiflerin değerlendirilmesi ile geçti. Farklı Linux dağıtımları incelendi, mevcut dağıtımlardaki eksiklikler, olası gelişim alanları, yapılması gerekenler ve bunların iş gücü ve kaynak gereksinimleri irdelendi. Hedef kitlenin kim olacağı üzerinde beyin fırtınaları yapıldı, bunun sonucu olarak yol haritası alternatifleri belirlendi. ihtiyaçlarını hedefleyen” bir işletim sistemi olmasına, 2004 yılı Ekim ayında bu teknik değerlendirmeler sonuçlandı ve yayınlanan Proje

Nogaytürk – 4 8


T EKNOLOJİ NOGAYTÜRK Ana Sözleşmesi ile amaç, yöntem ve takvim belirlendi. Pardus'un “bilişim okur-yazarlığına sahip bilgisayar kullanıcılarının temel masaüstü “mevcut Linux dağıtımlarının üstün taraflarını kavram, mimari ya da kod olarak kullanmasına”, ancak “otonom sisteme evrilebilecek bir yapılandırma çerçevesi ve araçları ile kurulum, yapılandırma ve kullanım kolaylığı sağlamasına” karar verildi. Teknik hedefi ve yöntemi belirlenen proje hızla ilerlemeye başladı ve 1 Şubat 2005 tarihinde ilk ürün olan Pardus Çalışan CD 1.0 yayımlandı. Projenin amaçları ve teknik yaklaşımı hakkında Linux camiası ve kullanıcıları bilgilendirmeyi amaçlayan Çalışan CD beklenenin üzerinde ilgi gördü. Sonrasında geliştirme daha çok özgün yenilik projelerine yoğunlaştırıldı ve nihayet 26 Aralık 2005'te Pardus'un ilk kurulabilir sürümü olan Pardus 1.0 Web üzerinden yayımlanmaya başlandı. Pardus 2009, Pardus'un temel teknolojileri olan PiSi ve COMAR'da birçok yeni özelliği desteklerken, daha sorunsuz bir kurulum için YALI'nın güncellenmiş sürümünü kullanıyor. Pardus açılış sisteminde yapılan iyileştirmelerle Pardus kullanan sistemlerin açılışı hızlanırken, uzak dosya sistemleri altyapısı için de bir çok iyileştirme Pardus 2009 ile birlikte gelen yenilikler arasında göze çarpıyor. Bütün Pardus yönetim araçları yeni KDE4 teknolojileri ile uyumlu çalışacak şekilde gözden geçirildi. Hızlıca bağlanılan ağı değiştirebilen Ağ Plasma Programcığı, sistem servislerini yönetme ve durumlarını masaüstünden takip etmeye yarayan Servis Plasma Programcığı öntanımlı olarak kurulu geliyor.

Öntanımlı olarak delta paket desteğinin açık olduğu Pardus 2009'da paket kurma ve güncelleme işlemleri daha az ağ bağlantısı kullanıyor ve çok daha hızlı yapılıyor. Paket bileşenlerindeki değişiklikler ile artık Paket Yöneticisi'nde istenilen araçları bulmak çok daha kolay. Yalı ve PiSi'de yapılan iyileştirmeler ile kurulum hızı 2 kat artan Pardus 2009, ortalama bir bilgisayara 15 dakikada kurulabiliyor. Ayrıca kurulu sisteminizde son yapılan güncellemeleri geri almak, silinen önyükleyiciyi tekrar yüklemek vb. kurtarma ve sorun giderme işlemleri de yeni Yalı ile yapılabiliyor. Uzun zamandır bir çok Pardus kullanıcısının tercih ettiği, KDE ailesinin yeni ürünü KDE4 artık öntanımlı masaüstü ortamı olarak geliyor. Pardus için yapılan geliştirme ve iyileştirmeleri içeren en son kararlı KDE sürümü, Pardus 2009 ile öntanımlı olarak geliyor. Ayrıca tüm KDE yazılımları da yeni KDE ile uyumlu en güncel sürümleri ile Pardus depolarında yer alıyor. Yeni sürüm KDE ile Pardus kullanıcılarına yepyeni bir masaüstü tecrübesi sunuyor. Her bileşenin maaüstünde herhangi bir yere konumlanabildiği ve özelleştirilebildiği Plasmoid teknolojisi, masaüstü ile tam uyumlu Strigi masaüstü arama teknolojisi, masaüstü ortamı ile bütünleşik masaüstü efektleri, uzaktan erişim vb. pek çok özellik içeren yeni nesil dosya yöneticisi Dolphin, kullanıcılarımızı bekleyen yeniliklerden sadece birkaçı.

Yepyeni Pardus aracı Sistem Yöneticisi ile artık sistem genelinde klaye haritası, sistem dili, zaman dilimi gibi temel ayarları çok daha rahat yapılabiliyor. Geliştirilen önbellek sistemi ile Paket Yöneticisi ve PiSi artık çok daha hızlı çalışıyor. PiSi'nin paketleme sisteminde yapılan iyileştirmelerle artık paketler ortalama %20 daha küçük.

Nogaytürk – 4 9


Ş İİR Mehmet TAŞKIRAN

CASLAR Ak caslar akıllı caslar, Nogayga Nogay kerek, Ak basında kekilli caslar, Nogayga Nogay kerek.

Tiliniz ayaman aguv, Lapınız biyik,esiginiz enkuv, Sizsiz bolmaz biyikke şıguv, Nogayga Nogay kerek. Kaleminiz ak cazsın, Artınızga pek cazsın, Birbirinizge kerek cazsın, Nogayga Nogay kerek. Ölüm birev,ömirde, Şürür bolsa temirde, Birbirinzidi taslamanız şamırda, Nogayga Nogay kerek. Azakay aytıp,köp anlanız, Cırımızdı birge tınlanız, Mamet ininizdi ınanız, Nogayga Nogay kerek,

Nogaytürk – 5 0


ERTENGİ Hakan BENLİ

Kaynak : Minübe GÜNER Derleyen : Ö. Hakan BENLİ Tarih : 25.02.2008

Bır bar eken, bır cok eken; cok demesi pek günah eken. Evvel zaman işinde bır kartman bır kurtga bar eken. Bu kartman kurtgadın da bır gızı bar eken. O kart, zavallı bır fakir eken bir fakir eken, mal güdediken. Bır kündün bır berinde karttın kurtgası öledi. Gızman kart kaladı. Karttın yaşadıgı cerge yakın bır de dul bır bike bar eken. O da kurtga eken. O kurtga aytadı işte; kurtga künde kabar ciberedi buga, kartga. - İlla meni alsın men üyleniyikmen, men onuman üylenmek isteymen, diydiken. Men onun gızına kararman diydi. Kart da kabar ciberip aytadı: - Erten üylensek, analık bolur menim gızımga karamaz diydi. Kurtga: - Kararman diydi, bır söz beredi. En nihayetinde kart, kurtgadı bike etip aladı özüne. Karttın üyüne keledi, kurtga. Ondan sona bır gun bulay, eki gun bulay, gızman zıtlaşıp baslaydı, analık ya... Kart aytadı: - Zormunan keldin amma şimdi gızımga dirlik bermeysın diydi. Kurtga künde aytadı gızdın babasına: - Gızın naday etedi, gızın anaday etedi, dep aytadı zavallıga. Ondan sonra, mal güder eken ya babası, babası avruydu. Babası avruduktan sonra gızdı mal güttürmege ciberedi analık. Mal gütmege ketedi, ketgen zamanda bu maldı küdedi, Analıgı gızdın koluna da bır kazak beredi eken. Künde bunu ör diydiken. Hem mal güt hem bunu ör. diydiken. Bu gız zavallı cılaydı, cılaydı, cılaydı... Hem mal şeviredi, hem bır karıs öremaydı. Bırde karaydı, maldı şevireyim degende, bir kümale körünedi buga. O kümalege ketedi, ketse işinde bır kurtga oturu. O da Hıdırilyas eken amma gız bunu bilmeydi. Baradı: - Netesin aye? diydi. - Ke gızım. Ne eteyim, oturuman diydi, işgerde kurtga. Ne eteyim, oturuman yavrum. diydi. Bırtikiy gonuşadılar, sonra bır ara kurtga gızga: - Nav yerdi bır sıpıraş, diydi. Bu kurtgadın kümalesini aruv etip sıpıradı. Kurtgadı kuşaklaydı, süyedi:

- Ah ayem, aynı menim anamday kokuysun. diydi. Menim bır analıgım bar diydi. Babam aruv edi, mal güdetan edi. Şimdi O avurdu, men güdemen maldı. Hem mal güdemen bir de menim kolumga kazak bedri, onu öremen diydi. Öremen öremen bolmaydı, üyge barganda da analıgım azarlaydı, zopalaydı meni diydi. Cılaydı gız. Kurtga aytadı: - Yavrum sen ör, bu öser diydi. O mubarek de Hıdırilyas eken. O öredimöredi, kurtgadın yanından ketedi. Üyge barıyatrıkende gocaman kazak boladı bu. Aketedi anasına beredi. Neyse, olay olay derken, bunun babası da öledi, bu zavallı kaladı. Bır zaman keşedi, bır cas buga aşık boladı. O’nın atı da Beybörek eken. Gızdı analıgından ayttıradı, ayttıradı bermeydi... Ayttıradı, ayttıradı bermeydi. Bike, bermeydi Allah bermeydi. Anav ekövü süyedi ya birbirini, bermeydi. O cerde bir padişahtın da bır ulu bar eken. Allah tarafından heş balası bolmaydıken. Bolgan balası da bala tuv, cılan bolup tuvadıken. Padişahtın kenşeginin balası cılan bolup tuvganu üşün casga gız aladıkenler. Gızdın bargan günü padişahtın ulu cılan bolup şakıp öltürediken. Bargan kenşekti, bargan künü şagıp öltürediken; tanga ölediken, bargan gızlar. Bunu bike esitedi, analıgı. Diydi ki: - Menim bır arüv gızım bar, keliniz menim gızımdı bereyim, alınız diydi. Bunlar tüngür kelediler, neyse bu gızdı aladılar cılanga. Gız analıgına cılap cılap: - Barmayman men O’ga! diydi. Analıgı: - Baryaksın! diydi. - Meni öltürür O, men de ölyükmen endi diydi. Analıgı gene: - Bayraksın! diydi. Bu gız cılaydı, cılaydı, cılaydı. Kene o kümale ketedi. Kümalege barganda o kurtgadı gene oturbyatırkende köredi. Kurtga gızdın cılaganını körüp soraydı: - Ne üşün cılaysın yavrum? diydi. Gız, kurtgaga: - Ne cılayım aye. diydi. Bir padişahtın ulu bar, meni O’ga ayttıradılar. O da algan gızdı şagıp öltürediken. Meni de erten aketiyikler, men de ölüyükmen. diydi. Barmayman, barmayman dep aytaman, analıgım bolyak bike meni zorman beredı diydi.

Nogaytürk – 5 1


ERTENGİ Hakan BENLİ Menim de süydügüm bir cas bar, Beybörek dep. Meni O’ga bermeydiler, anavga berediler dep aytıp aytıp cılaydı. Neyse, bu olay degen sonra gayrı kurtga kızga: - Yavrum heş cılama dep aytadı. Cılanbeg’den üşün; O öyle aruv bır cas, öyle gözel bır cas O. diydi. Heş zannetbiyiksin, O senin Beybörek’inden gözel birövü. diydi. Sen kenşek bolup bardımıydı O, keşe canınga cılan bolup keliyik, tilge kelip o zaman saga dösekge cat dep aytıyak. diydi kurtga. O saga olay degende sen de oga çeşinde kel koynumga. dep ayt diydi. O zaman kırk kabak kiyimi bar onun. Cenab-ı Allah da olay yaratgan O’nu, cılan bolup yaratgan, sabid amma cılan tuv O. diydi. Saga şeşin dedikce, sen de oga şeşin de kir koynumga. dep tembihleydi. Bunu kırk sefer ayt O’ga, Cılanbeg her seferinde şırpınır bir kabıgınu atar, her seferinde bır kabıgını taslap, sonunda bir cas bolur… bır cas bolur… gözel mi gözel. Heş de seni öltürmez. diydi. Kız neyse turup üyüne ketedi. Ertesi kün kelip gızdı aketediler, zavallıdı. Üylenediler, keşe bolganda cılan bunun canına kelip, tilge keledi: - Şeşinip dösekge cat. diydi. Kenşek de Cılanbeg’ge: - Men şeşinirmen, sen şeşin de kir koynumga. diydi. Cılanbeg bir kat kabıgını atadı. Gızga bırtta: - Şeşinip tösekge kir. diydi. Kız da kene Cılanbeg’ge: - Men şeşinirmen, sen şeşin de kir koynumga. diydi. Cılanbeg üstünden bır kat taa kabıgını atadı. Bunu kırk kez yasaydılar. En son kabıgını atıyatırkende Cılanbeg şırpınadı, şırpınadı, şırpınadı. Kırk kabat kabıgını attıktan sona babaciğit, gözel mi gözel bir cas bolup şıgadı... Ertesi kün castı körgen padişah babası, anası süyünedi. Camsan gızdı körgen anav analık yanadı da tutuşadı. Zaman keşedi kenşektin Cılanbeg’den bır gızı boladı. Analık kene bır dertge tüsedi. Gız ölmedi ya. Karaydı padişahtın yanında gızdın rahatı cerinde, sarayda yaşap ketedi. Ne eteyim, ne eteyim diydi. Aklına Beybörek keledi. Baradı Beybörektin yanına. Onu fitnelep baslaydı: - Sen gızımdı o gadar süydün de, ne O’nu Cılanbeg’ge taslap kettin. Menim gızım seni bek süyedi. Sen bunu akaş. diydi. Beybörek gızdın özünü süygenını üyrengen son Cılanbeg’ge baradı: - Gızdı almaga keldim, illa gızdı alyakman, O’nu maga beriyiksin. dep aytadı. Berirsin, bermezsin, berirsin, bermezsin... derken ekövü töbelesedi.

Bu gız da halen süyediken Beybörekti. Beybörekmen gız kaşadılar. Kenşek kızını Cılanbeg’de taslap kaşadı. Anav padişah, kolu uzun, ne yasap ne etip bu kaşganlardı ıslaydı. Barırsın, barmazsın, derken... Ne etiyik, ne etiyik diydi, o uyerdeki komşuları. Bundan gızı bar, navdu da süyedi ekövü birbirinı diydiler. Ne eteyik aşe? diydiler. O zaman caslarga aytadılar: - Bu gızdı bir tarlaga aketiyisiniz, eki atmınan kovalap iyice coryaksınız sıcakta. diydiler. Ekönüz de eki destidi alyaksınız kolunuzga, kaysınızdan avel su tilerse gız onun gayrı. diydiler. Sonumunan; bikedi aladılar ketediler, üken bir tarlaga taslaydılar. Caslardın ekövü eki yaktan atlardın üstünde, aldılarına bikedi katıp cuvurtadılar, cuvurtadılar, su tolu testiler de kollarında... Kenşek sıcakta küneştin astında, cuvurup cuvurup cigeri susuzluktan canadı, terleydi, cılbırap kaladı. Kenşek bır yaktan da: - Allah’ım men ne eteyim şindi. dep cılaydı. Cılanbeg’den su tilesem gızım bar, sabi. Beybörek’ten su tilesem canımdan köp süyemen. Men bunlardı kaytiyikmen ya Rabbim. dep düşünedi. Kenşek bır yaktan bulay düşünübyatır ekende, anav caslar da atlardın üstünde bunu kovalaydıkenler. Kenşektin tili tamagı kurugan, közünün aldı kararıp ketediken. Gayrı dayanyak güşü kalmagan, cerge cıgılıp kalgan. O arada caslardan birövüne ünlegen: - Cılanbegim, Cılanbegim... Bır su ber aslan begim... dep calvaradı. Kenşektin Cılanbeg’ten su tilegenini esitgen Beybörek haman atından atlaganıman kenşektin canına baradı. Kolundaki testidi kenşekge uzatıp beredi. Kenşek Beybörek’din uzatganı destidi alıp kana kana su işedi. Cigerindeki cangındı söndüredi. Cılanbeg atının üstünde onlarga olay karap kaladı, nutgu tutuladı. Avzuna bir şiy kelip de aytamaydı. Kenşek suvunu işip bolgan sona Beybörek atının cularından ıslap, atına minedi. Kenşekti kuşaklap atına mindiredi, mindirgenimen arkasına bile karamay kenşekti alıp kaşadı. Beybörekminen O gız üylenediler, balaga şagaga karısıp şıkadılar. Cılanbeg de arkada gızıman olayca kaladı. Analıgı bolıyak kurtga da buga dayanamay köp geşmeden öledi. Beybörekminen gız onadı, ösedi, muradına geşedi, bu ertengi de bu cerde bitedi.

Nogaytürk – 5 2


S

A Ğ L I K Op.Dr. Erkan ESKEN

Bel fıtığında en sık şikayet ağrıdır. Hastalar ters bir hareketle veya travma sonrası aniden ya da kendiliğinden yavaş yavaş ortaya çıkan bel ağrısından yakınırlar. Kişinin bel hareketlerini kısıtlayıcı nitelikte olan bu ağrı kendiliğinden ya da yatak istirahati ve medikal tedavi ile 2-3 hafta içerisinde geriler. Nadiren de olsa direkt bel bel ve bacak ağrısı şeklinde bir öykü de olabilir. İyileşmeyen bel ağrısına bacak ağrısı eklenir. Bir çok hasta bacak ağrısını, baskı altındaki sinir köküne ait duyusal dağılım alanında tarif eder. Ağrı hareketle, öksürmekle, hapşırmakla, ıkınmakla artar, yatak istirahati ile azalır. Ağrıya eşlik eden ikinci bulgu sıklıkla bacaklarda olan uyuşmadır. Uyuşukluk bası altındaki sinirin görev yaptığı yerdedir. Kuvvet kaybı ise daha az karşılaşılan bir şikayetdir. Bel fıtığının ileri dönemlerinde refleks kayıplarıda ortaya çıkmaktadır.

Bel fıtığının diğer ismi lomber disk hernisidir. Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak insanların haraket aktivitelerinin azalması, bel ağrılı hastaların sayılarının artışındaki en önemli nedenlerden biridir.Lomber disk hernisi en sık iş gücü kaybına neden olan hastalıklardan birisidir. Bel denilen bölge 5 adet lomber adı verilen omurgadan oluşur ve bunların her biri L1 'den L5 'e kadar numara alır. Yapılan çalışmalar insanların %80'ninin hayatının her hangi bir aşamasında bel ağrısından şikayetçi olduklarını göstermektedir. Bel ağrılarının en sık nedeni bel fıtığıdır.

Tanı yöntemleri içinde manyetik rezonans (MR) görüntüleme en sık tercih edilen yöntemdir. Kapalı yerde kalma korkusu olan ve kemik yapılara ait patoloji düşünülen hastalarda lomber CT tercih edilebilir. Bel kaymaları ve kırık şüphelerinde direk grafiden de yararlanılmaktadır. Bel fıtıklarında tedavi yöntemleri iki kısma ayrılabilir: 1- Konservatif tedavi 2- Cerrahi tedavi

Vücut ağırlığının büyük kısmını lomber omurgalar taşır. Bu nedenle fıtık bel bölgesinde daha sık görülür. Lomber bölgede bu oran %95 hastada L4-5 ve L5-S1 arasındaki bölgelerdedir. Hastaların %90'ında hiç bir tedavi yapılmaksızın bir ay içerisinde ağrı şikayeti geçtiği ya da azaldığı için birçok hasta hekime başvurmaz. Bel ağrılı hastaların tüm yaşamları boyunca bel fıtığı olma riski %5'dir. Bel fıtığı oluşması için risk faktörleri, genç-orta yaş, erkek cinsiyet, ailesel yatkınlık, çevresel faktörler, geçirilmiş travma ve sigara içmek sayılabilir. Yaşla birlikte bel ağrısı sıklığında artışla beraber bel fıtığı oluşma oranında azalma görülmektedir. Nedeni diskin yapısında bulunan sıvı kaybının olması ve sertleşmesidir. Çevresel faktörler; aşırı mekanik zorlama, sedanter yaşam, tekrarlayan vibrasyonel etkilere maruz kalma şeklinde özetlenebilir.

Nogaytürk – 5 3


S

A Ğ L I K Op.Dr. Erkan ESKEN Bel ağrılı hastaların sık başvurduğu diğer bir yöntem ise korse kullanmaktır. Ancak kas zayıflığına neden olduğu için günümüzde kullanımı önerilmemektedir.

Lomber disk hernisine bağlı ağrıların doğal seyrinde hastaların büyük bir çoğunluğunda bir kaç ay içerisinde ağrılar kaybolur. Bu da ilk basamak tedavinin konservatif olma gereğini ortaya koyar. Konservatif tedavi en az 6 hafta en fazla 6 ay olmalıdır. Bu tedavi süresince kısa yatak istirahati, ağrı kesici ve kas gevşetici uygulanması, ardından önce pasif hareketler daha sonra ise kademeli olarak egzersiz programları uygulanmalıdır.

Eğer hastada ilerleyici kuvvet kaybı, konservatif tedavinin yarar sağlamaması, tekrarlayan ağrılar, tekrarlayan nörolojik defisit, dar kanal zemininde fıtık varsa veya hastanın sosyal hayatı ileri derecede etkileniyor ise cerrahi tedavi düşünülmelidir. Eğer hastada, idrar veya gaita kaçırma, düşük ayak (ayak bileğini çekememe) gibi bir bulgu varsa 24 saat içerisinde cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Cerrahi yöntemler - Standart lomber diskektomi - Lomber mikrodiskektomi - Artroskopik mikrodiskektomidir.

Nogaytürk – 5 4


G

E N Ç L İ K NOGAYTÜRK

. Ergenlik çağındaki çocuğunuzun rutin haline gelmiş olan yemek saatlerine, haber dinleme saatine ve yatma vaktine ayak uydurmasını sağlayın. Ergenlik çağındaki gençlerin uyku problemleri birçok çalışmaya ve konferansa konu olmuştur. Ergenlik döneminden geçen gençler uykusuzluk sorunu ile karşı karşıyadır. Peki, bu sorun onları nasıl etkiler? Uyku bozuklukları hafızayı zayıflatır, yaratıcı düşünme kapasitesini azaltır ve öğrenmeyi olumsuz etkiler. Ergenlik döneminden geçen gençler zaten yoğun stres ve duygusal sorunlarla boğuşmak zorundadır. Bir de buna uyku düzensizlikleri eklenince, gençlerin yaşadığı sorunlar artmaktadır. Ergenlik çağındaki gençlerde sık sık sinirlilik hali, güven eksikliği ve duygusal dalgalanmalar yaşanır. Ancak uyku düzensizlikleri yaşanan bu sorunları daha da karmaşık bir hale getirir. Kronik uyku düzensizliğinin bir sonucu da depresyondur. Uykusunu yeteri kadar alamayan bir gencin bağışıklık sistemi zayıflar ve ciddi hastalıklara karşı dirençsiz hale gelir. Uykusuzluk gençlerin karar alma mekanizmalarını da zayıflatır. Gençler hayatlarında ilk kez ergenlik çağında kendi kararlarını verme zevkini tatmaktadır. Karar alma mekanizmalarını gerektiği şekilde kullanamayan gençler bu fırsatı da gerektiği şekilde kullanamamaktadır. Bisiklete binme ve araba kullanma gibi son derece dikkat edilmesi gereken aktivitelerde gerektiği anda gereken kararı vermekte zorlanan gençler ciddi “güvenlik sorunları” yaşamaktadır.

Trafik kazalarının %55′i ergenlik çağındaki gençleri kurban etmektedir. Bu kazaların birçoğu akşamları yalnız başına dışarı çıkan gençler yüzünden yaşanmaktadır. Birçok uzmana göre, trafik kazaları uykusuzluğun neden olduğu uyuşukluk ve durgunluk hissi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Yapılan yeni bir araştırmaya göre, ergenlik çağındaki gençlerin vücut ritimleri çocukların ve yetişkinlerin vücut ritimlerinden daha farklıdır. Ergenlik çağı, gençlerin yatış ve kalkış saatlerini de değiştirir. Ergenlik çağını yaşayan bir çocuğu zorla erken yatırmaya çalışmak, vücut ritmini değiştirmeyecektir. Çocuğunuzu zorla erken kaldırmanız da bir işe yaramayacaktır. Bu durum çocuğunuzun kendisini daha uykulu ve daha huzursuz hissetmesine yol açacaktır. Uyku düzensizliği yaşayan gençlere yardım edebi İleceğiniz konular m Çocuğunuzun fiziksel faaliyetlerini yakından takip edin. Çocuğunuz okuldan geldikten sonra spor yapıyorsa, bir müzik aleti çalıyorsa, part-time bir işte çalışıyorsa, gençlik klüplerine gidiyorsa, işi bir hayli zor demektir. Yapılan her bir faaliyetin ayrı bir günü ve saati olmalıdır. Birçok genç aynı anda birden fazla faaliyetle ilgilenerek zaman geçirmeyi sever ancak bu yoğunluk çocuğunuzun

Nogaytürk – 5 5


G ENÇLİK NOGAYTÜRK uykusunu kaçırıyorsa, hafifletilmesi gerekmektedir. Çocuğunuzla öyle bir program yapın ki bir günde hem ödevlerine, hem sosyal hayatına,hem de uykuya ve dinlenmeye gereken zamanı gerektiği şekildeayırabilsin. Ergenlik çağındaki çocuğunuzun rutin haline gelmiş olan yemek saatlerine, haber dinleme saatine ve yatma vaktine ayak uydurmasını sağlayın. Çocuğunuzun yatma saati aileniz için planladığınız yatma saatinden daha geç ise, kendisi ile bir anlaşma yaparak gece yatış saatleriniz arasında bir denge kurmaya çalışın.

Çocuğunuz okula gitmek için, çok mu erken kalkıyor? Bazı okullarda dersler sabah çok erken saatlerde başladığından, gençler bu tempoya ayak uydurmakta güçlük çekmektedir. Bu da günümüz gençlerinin sıklıkla yaşadığı sorunlardan biridir. Bir genç eğer 6,5 saatten daha az bir zaman diliminde uyuyorsa, sabah derslerinde konsantre olabilme kapasitesini ancak %50 oranında kullanabilir. Kısacası, uykusunu alamayan çocuklar yeni şeyler öğrenmekte güçlük çekmektedir. Okul müdürü ile konuşarak, kendisini ders saatlerinin daha makul saatlerde başlaması konusunda ikna etmeye çalışın.

Çocuğunuzun beslenme düzenine dikkat edin. Çocuğunuz akşam saatlerinde çok fazla miktarda kola ve kahve gibi kafeinli içecekler tüketiyorsa, geceleri uykuya dalmakta zorlanacaktır. Kafeinli içecekler -mümkünse akşamüstü saatlerinden sonra içilmemelidir. Çocuğunuza alkolün uykuyu olumsuz etkileyeceğinden bahsedin. Yatmadan önce bilgisayar başında gerek ders çalışarak gerekse oyun oynayarak zaman geçirmek de çocuğunuzun uykusunun dağılmasına neden olabilir. Uyku saatlerinde çocuğunuz ile kavga etmekten kaçının. Tam da uyku öncesinde ailesinden azar işiten bir çocuk kendisini sinirli ve gergin hissedeceğinden uykuya dalmakta zorlanacaktır. Çocuğunuz uyurken televizyonu ve ışıkları kapalı tutun. Sabah çalar saat çalmadan önce perdeleri açın. Bu şekilde daha sağlıklı bir uyku döngüsü kurmuş olursunuz. Hafta sonları çocuğunuza daha geç yatması konusunda taviz vermiş olsanız bile, çocuğunuzun yatağa girdiği saatin normal yatış saatini 2-3 saatten fazla aşmamasına özen gösterin. Aksi takdirde çocuğunuzun biyolojik saati düzen dışı kalacaktır.

Nogaytürk – 5 6


M

Ü Z E L E R İ M İ Z

Ankara - Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası)

NOGAYTÜRK

Ankara ‘ da yaşayanların bir çoğunun kimi gün defalarca kimi zaman ayda bir de olsa Ulus’ a işleri düşer. Her Ulus’ a gidenlerin çoğu Atatürk heykelinin karşısında Türk mimari tarzında yapılmış bir binayı her seferinde görürler. Görürler görmesine ama gördüklerinin ne olduğunu bilirler mi o şüpheli !... İşte bir binanın hikayesi ve bir milletin kaderinde ne kadar etkili olabileceğinin güzel bir göstergesi… Binanın Tarihçesi

Binanın Bölümleri

Ankara Ulus meydanında bulunan I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının inşaasına, 1915 yılında başlanmıştır. İlkin İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış binanın planı evkaf mimarı Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret etmiştir.

Koridor Koridorun sol tarafında ve odalarda 1918-1923 yılları arasındaki olaylar, tarih sıralamasına göre yağlıboya tablo, fotoğraf, belge, bazı objeler, harp silah araç gereçleri ve modelleriyle anlatılmaktadır.

Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı (ANDEZİT) kullanılmış olmasıdır.

Koridorun sağ tarafında ve odalarda ise Meclis çalışmaları birinci ve ikinci dönem mebuslarına ait fotoğraf, yağlı boya tablo, belge, hatıra eşyaları ve bazı objeler sergilenmektedir.

Meclisin, 23 Nisan 1920'de bu binada toplanması kararlaştırıldığında henüz bitirilmemiş olan bina, milli bir heyecanın eseri olarak milletin katkısıyla tamamlanmıştır. 23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında I. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüş, 1952 yılında Maarif Vekaletine devredilmiş, 1957 yılında ise müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmıştır. Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmıştır. Atatürk'ün doğumunun 100. yılını kutlama programı çerçevesinde, 1981 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon Ve teşhir-tanzim çalışmaları sonucu 23 Nisan 1981 tarihinde "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adıyla yeniden ziyarete açılmıştır.

I. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılışı 23 Nisan 1920'de Meclis etrafında binlerce kişi büyük bir kalabalık halinde Meclis' in açılışını beklemişlerdir. Gerekli törenlerden sonra Meclis 115 temsilci ile ilk toplantısını yapmıştır. Meclisin ilk açılış konuşmasını ise Meclis Başkalığı'na seçilen en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey gerçekleştirmiştir.

Riyaset Divanı-Bakanlar Kurulu Odası Girişte, koridorun solundaki ilk odadır. Burası icra vekilleri heyeti odası olarak kullanıldığı gibi,Riyaset Divanı odası olarak da kullanılmıştır. Burada Sivas Kongresi'nde kullanılan başkanlığa ait masa, ortada uzunca bir masa ile sandalyeler teşhir edilmekte, odanın duvarlarında ise Cumhuriyet'in ilanından sonraki ilk Bakanlar Kurulu üyelerinin fotoğrafları bulunmaktadır. Oda ilk hali korunarak teşhir edilmektedir. Encümen Odası (Komisyon Odası) Koridorun solundaki ikinci oda olup, mecliste çeşitli konuların komisyonlar tarafından incelendiği odadır. Odada Mondros Müterakesi'nden başlayarak Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ve Misak-ı Milli belge, fotoğraf ve bazı objelerle anlatılmaktadır. Odada sergilenen en önemli eser Erzurum Kongresi'nde kullanılan mühürdür

Nogaytürk – 5 7


M Dinlenme Odası Koridorun solundaki üçüncü odadır. Meclis kulisi olarak kullanılmıştır. Odada Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelişini anlatan bir yağlı boya tablo yer almaktadır. Meclisin açılışı, Sevr ve Lozan anlaşmalarına göre Türkiye'nin durumu 1. ve 2. İnönü muharebeleri fotoğraf, belge ve haritalarla anlatılmaktadır. Ayrıca Kurtuluş Savaşı'nda kullanılan telefon santralı, bazı harp araç ve gereçleri Gümrü Antlaşması sırasında Kazım Karabekir Paşa'ya hediye edilen gümüş yemek takımı sergilenmektedir. Şer'iye Encümeni Odası Koridorun solundaki dördüncü odadır. Bu odada yasa tekliflerinin anayasaya uygunluğu görüşülürdü. Kurtuluş Savaşı'nın son aşaması olan Büyük Taarruz fotoğraf, belge ve haritalarla anlatılmaktadır. Odada Misak-ı Milli'yi temsil eden sembolleri taşıyan bir halı, istiklal madalyaları, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Meclis balkonunda gösteren yağlıboya tablo sergilenmektedir. İdare Odası Koridorun solundaki beşinci oda Meclis idare odası olarak kullanılmıştır. Odada İstiklal Marşımız, Kurtuluş Savaşı'na katılan komutanların fotoğrafları, Mudanya Mütarekesi, Lozan Barış Antlaşmaları ile ilgili belgeler, Ankara'nın Başkent oluşu, Cumhuriyetin ilanı, Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra meclisteki konuşması ve Cumhurbaşkanı iken çekilen fotoğrafı, Mustafa Kemal'e ait baston, mavzer mühürler ile Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'nda kullandığı dürbün, üniforma örnekleri, 23 Nisan 1920'de meclis binasına asılan Recep Peker imzalı bayrak, Büyük Millet Meclisi'ne Hanımlar Esirgeme Derneği'nin hediye ettiği üzeri yazılı örtü sergilenmektedir.

Ü Z E L E R İ M İ Z NOGAYTÜRK

Meclis Toplantı Salonu Koridorun sağında yer alan büyük salon toplantı salonudur. Burası ilk haliyle teşhir edilmektedir. Salonun ortasında Başkanlık ve Divan üyeleri kürsüsü, kürsünün arkasında eski yazıyla "Hakimiyet Milletindir" yazısı yer almaktadır. Kürsünün karşısındaki sıralar Bakanlar Kurulu, yanlardaki sıralar milletvekilleri, sağdaki balkon kordiplomatik, soldaki balkon dinleyiciler, balkon altları ise yerli ve yabancı basın temsilcileri yeri olarak kullanılmıştır. Meclisin 23 Nisan 1920'de toplandığı bu salonda bulunan kürsü, Ankaralı bir marangoz tarafından yapılarak meclise hediye edilmiş, sıralar Ankara Öğretmen Okulu'nun uygulama sınıfından, iki petrol lambası ile sac sobalar civar kahvehanelerden, büro malzemeleri ise resmi dairelerden getirilerek, Ankara'da kurulmakta olan ve millet egemenliğine dayanan ilk meclis binasının temelleri milletle birlikte burada atılmıştır. Mescit Müze girişinin sağındaki ilk odadır. Sade bir görünümü olan bu odada seccade ve Kuran rahleleri teşhir edilmektedir. Reis Odası (Meclis Başkanı Odası) Sağdan ikinci oda olup Mustafa Kemal'in Meclisteki çalışma odasıdır. İlk hali korunarak teşhir edilmektedir. Sade bir görünümü olan bu odada çok önemli kararlar alınmıştır. Bu odada milli bayramlarda zaman zaman sergilenen Cumhurbaşkanlığı mührü müzenin en önemli ve en seçkin eserleridir.

İdare Odası Koridorun sağındaki beşinci ve altıncı odalar meclisin idari odaları olarak kullanılmıştır. Bugün altıncı oda müze idare odası olarak kullanılmaktadır. Beşinci odada ise birinci ve ikinci dönem mebuslarına ait fotoğraflar, hüviyet vesikaları, TBMM tarafından mebuslara hediye edilen mavzerler, istiklal madalyaları, rozetler, belgeler ve özel hatıra eşyaları sergilenmektedir. Alt Kat Müzenin alt katı bugün fotoğrafhane, eser depoları ve sergi salonu olarak kullanılmaktadır

Kaynak : Kültür Bakanlığı

Nogaytürk – 5 8


TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93 0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg KONYA – KULU Nogaytürk – 5 9


NOGAY

MUTFAĞI NOGAYTÜRK

Nogay çayı çayın sütte kaynatılmasıyla / karıştırılmasıyla yapılan bir içecektir. Tatar çayı veya ayak şay olarak da bilinir.

Hazırlanışı ve sunumu Nogay çayı Nogay mutfağının en vazgeçilmez lezzetlerinden biridir. Kimi köylerde hem sabah kahvaltısında , hem de öğle, akşam ve gece yatarken yenen yemeklerde sofrada kendine yer bulur. Yapılışı ve sunumu kolay olmasına karşın süt ve çay dengesinin iyi tutturulması ve çayın renginin bu kıvama göre oluşması biraz tecrübe gerektirmektedir.

Çayın karışımı kaynamaya yakınken içerisine tuz ve karabiber eklenir. Tuz miktarı çok fazla olmamakla beraber çaya tadını verecek kadar ilave edilip iyice karıştırılmalıdır. Karabiber ise çok fazla olmayıp çayın üzerine hafifçe serpiştirilir. Çoğu kereler Nogay çayı diye basit olarak hazırlanmış olan içecek yapılır. Bu, kaynamış süt içerisine eklenen demlenmiş çay, farklı bir yöntemle hazırlandığı için Nogay çayı olarak anılmaz. Aynı şekilde demlenmiş çayın içerisine soğuk olarak dökülen sütle oluşturulan içecek de tam olarak Nogay çayı olarak adlandırılmaz. Sofrada oturanlara sıcak olarak servis edilen Nogay çayı tostakay adı verilen kaselere koyulur., üzerine isteğe bağlı olarak ufak bir parça tereyağı veya az bir parça kaymak konulabilir. Türklerin kahvaltıda içtikleri veya keyif çayı olarak içtikleri çaydan ayrı olarak Nogay çayı istisna olarak keyif çayı olarak içilmesine karşın daha çok kahvaltı ve yemeklerde çayın yerinden farklı olarak, bir nevi eş yemek veya aş malzemesi olarak tüketilir. Nogay çayına ekmek, kalakay, açma, börek, bazlama, gözleme gibi gibi çeşitli hamur ürünlerinin banılabilir. Bu nedenle Nogay mutfağının vazgeçilmeyen tek ve yegane içeceği Nogay çayıdır.

Nogay çayının asıl içeriği süt ve çay yapraklarından oluşmaktadır. İyice ısıtılmışkaynamış çayın içine eklenen süt, rengini iyice verene kadar ateşte tutulur.

Nogaytürk – 6 0

Afiyet Olsun 


T

A R I M

S A Y F A S I Burcu IŞIK

Şeker pancarı endüstrisi bitkileri içinde birim alandan yüksek oranda gelir getirebilen bitkilerden biridir. Ancak, birim alandan yüksek gelir elde edilmesi, üretimde kullanılan tarım tekniklerinin yerinde ve zamanında uygulanmasıyla mümkün olacaktır. Şeker pancarının bu zamana kadarki üretiminde, alışkanlıklarımızdan kaynaklanan birtakım yanlış uygulamalar mevcuttur. Bu yanlış uygulamaların önemlilerinden biride azotlu gübrelerin verimi artırdığı inancıdır. Halbuki, azotlu gübrenin fazla verilmesi masrafı artırdığı, verim ve kalitede düşme yaptığı gibi,önemli bir çevre kirlenmesine de sebep olmaktadır.Azota gereksinim ilk yetişme dönemindedir.Kükürt(S), fosfor(P), potasyum(K) içeriği yüksek gübreler kullanılmalıdır.HÜMİK ve FÜLVİK ASİT toprağın organik madde miktarını arttırması açısından önemlidir. SONBAHAR HAZIRLIĞI: Ekim-Kasım aylarında 2025 cm derinliğinde tarlalar 1-2 defa pullukla sürüm yaptırılır.Sürüm yapılmadan önce toprağın tava gelip gelmediği kontrol edilir. Sürüm kuru olarak yada ağır tavda yapılmamalıdır. Sonbahar yağışlarının geciktiği yıllarda imkan varsa sulama yapılmak suretiyle toprak tava getirilip sürüm yapılmalıdır. Sulama imkanı olmayan yağışı düzensiz bölgelerde bir önceki ürün hasadını müteakip gölge tavında veya yağış durumuna göre gecikmeden sürüm yapılır. Üç yılda bir defa dip kazan pulluğu ile 30-40 cm derinliğinde sürüm yapılmalıdır. Bu sürüm (patlatma), aynı derinlikte pulluk ile yapılan sürüm ile oluşan sert tabanı kırmaya yarar.

İLKBAHAR HAZIRLIĞI: Mart-Nisan aylarında bölgelerin iklim ve toprak yapısına göre değişmekle beraber tarlalar çiftçilerle kontrol edilir. Toprağın 7-8 cm derinliğinin tava gelmiş olması gerekir. Toprağın tava gelip gelmediğini tecrübeli bir tarımcı tarlada yürürken anlar. Toprak basıldığı yerde halı üzerinde yürür gibi esner. Avuç içine alınıp sıkılıp atıldığında parçalanır. Bakıldığında örümcek ağı gibi bir şekilde görülür. İlkbaharda tohum yatağı hazırlamak için kültivatörle 78 cm derinliğinde toprak karıştırılır. Kültivatörle azotlu gübre ve çıkan yabancı otların da imhası sağlanır. Kombi kürümler ile üst toprak parçalanır ve sıkıştırılır. Yabancı otlara karşı ekim öncesi atılan ilaç, kombi kürümler ile toprağa karıştırılır. Sıkıştırılma işlemi yeterli değil ise, merdane çekilir. İlkbaharda toprak tavının korunması için, tarlada tarım aletleriyle fazla işlem yapılmamalıdır GÜBRELEME: Yanmış ahır gübrelerinin sonbaharda toprağa atılması ve bekletilmeden toprağa karıştırılması gerekir. Ahır gübresi bitki besin maddesi ilavesi yanında toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını düzeltme gibi faydaları da vardır. EKİM:Sıra arası 45 cm ve sıra üzerinde tekleme sonucunda 22 cm de bir pancar istenir. Dekarda 9.000 bitki idealdir. ÇAPALAMA: Şeker pancarı bir çapa bitkisidir. Tarlada ekilen tohumların çimlenmesine müteakip 4-6 yapraklı devreden sonra çapalamaya başlanır. SULAMA: İlkbaharı kurak geçen yıllarda ekim yapıldıktan sonra tohum tavda değilse veya ekimin üzerine yağış alınmamışsa intaş sulaması(ekimden sonra yağış alınmaması toprağın tavını kaybetmesi halinde) yapılır. İntaş için bir defa sulamak kafi değildir. Bu sulamada kural, kısa süreli fakat sık sık intaş gerçekleşene kadar sulamaya devam edilir.Pratik olarak sabah tarlaya bakıldığında yapraklar solgun yayılmış durumda ve rengi koyu yeşil vaziyette ise sulamaya başlamak gerekir.Toprak yapısı, yağış durumu, rakım ve bitkinin gelişme durumuna göre değişir. Sulama suyu kalitesi içme suyu kalitesine yakın olması gerekir. Çok soğuk yada çok sıcak olmamalıdır. Ph 6-7 civarında olmalı, tuzlu veya yüksek alkali değerde olmamalıdır. Sulama akşam serinliğinde başlayıp, gece boyunca devam etmelidir. Gündüz öğle saatlerinde sulama yapılmamalıdır.Pancarda ilk suyun biraz geç verilmesi, pancar köklerinin derinlerde su araması nedeniyle yumru konik yapısı düzgün teşekkül eder. İlk su pancarda stres yaratmaması için, az verilir. İkinci suya fazla ara vermeden başlanır. Bitkinin ihtiyacı kadar sulama yapılır. Damlama sulama kullanımı yaygın hale getirilmelidir.Sökümden 15 gün önce sulamaya son verilmelidir. Pratik olarak bitkiyi gözlemleyerek ihtiyaç duyuluyorsa sulama yapılmalı, aşırı sulamadan

Nogaytürk – 6 1


T AR

kaçınmalıdır.Damla sulama sistemine geçilmesi durumunda pancar, mısır ve ayçiçeği üretiminde çiftçi şartlarında yaklaşık %30 gibi önemli oranda su tasarrufu sağlanabilecektir.(Yrd.Doç.Dr. Mikdat Çakır, Pankobirlik Genel. Md. )Salma sulamada, sulama masrafları düşüktür. Ancak çok fazla su gerektirir ve yağmurlama sulamaya göre etkisi azdır. Salma sulama ile sulanan tarlaların çoraklaşmasının önlenmesi için drenajlarının çok iyi yapılmış olması gerekir. SULAMA NASIL YAPILMALIDIR? -Şeker pancarı, ekiminden hasat dönemine kadar belirli aralık ve miktarda suya ihtiyaç duymaktadır. -Pancarın sulama dönemleri çıkış, gelişme ve mevsim sonu sulaması olmak üzere üç dönemdir. -Gelişme sulaması genellikle haziran sonu ile eylül ortalarına kadar yapılmaktadır. -Öğle sıcağından solan yapraklarda akşam üstü solgunluk devam ediyorsa hemen sulamaya başlanması gerekir. -Sulama sayısı bitkileri gelişmeye bağlı olarak 4-6 civarında olmalıdır. -Salma, yağmurlama ve damla sulama metotlarıyla sulama yapılmaktadır. Damla sulama en gelişmiş ve tercih edilenidir. -Şeker pancarında aşırı ve yetersiz sulamadan kaçınmalıdır. -Aşırı sulama kaynak israfı yanında kök çürüklüğü ve bazı hastalıklara neden olmaktadır. -Yetersiz sulamada, bitki, gelişimini yeterince tamamlayamadığından önemli verim kayıplarına neden olmaktadır. -Yeraltı suları, tahlil ettirilip sulamaya uygun olduğu öğrenilmeden pancar sulamada kullanılmamalıdır. Münavebeli olarak üretilen ve aynı alana dört yılda bir ekilebilen pancarın diğer bitkilere göre daha fazla su tükettiği gibi bir yaklaşım da çok doğru değildir. Çünkü pancar alanlarında münavebe bitkisi olarak yetiştirilen Buğday, Mısır, Ayçiçeği ve Fasulye vb. gibi bitkilerin sulamaya ihtiyaç duydukları vegetasyon dönemleri şeker pancarından kısa olmasına rağmen su tüketimleri birbirine oldukça yakındır. Ayrıca,pancar posası silajı yapmak gereklidir.Bu şekilde pancar posası hem daha faydalı bir yem haline getirilmiş, hem de bozulma ve zaiyatlar önlenmiş oluyor.Pancar posası silajı usulüne uygun yapıldığı zaman besin değerini kaybetmeden uzun süre ve bozulmadan muhafaza edilebilir. Silaj ise çok kolay ve az masrafla yapılabilir.

Nogaytürk – 6 2

I M

S A Y F A S I Burcu IŞIK


Ş

İİR

Bayram TAY

ÖZÜM NOĞAY Mına dünyada arbir halktın öz vatanı elı bar Öz keşmişi, öz tarihi, öz atası, dini bar Er kım özü örüp şıkkan tabınını bılmelı Atasından ibret alıp, el kayğısın bölmelı Ey müslüman ümmetine mensup Noğay mılletım Öz dinine baş urmaysın, Bu köp fene ılletin Berilğensın nav dünyadın kazancına malına Neğe nail boldun mınday bak mılletnın halına Hanlarımız tamğalı Noğay sancak astında Karaşaydan, Dağısatandan yaşap yaratkanlar halkında Din ibatet mınen tekmil etken ar insan Noğay tılde yanğırağan cemiyettte hoş lisan Bır mıllet kı hanlıktın tavunda şölünde Asıl bolup halknın karışıp öz tılınde Curt bolsa Turkiye de tuvup diyar sayılğan Arasından dalgalanıp karadeniz cayılğan Noğay halkı bolğan uşun Noğay Tatar değenler Amma ar kım atası kım bolğanın bılğenler Mında ilim sürğen ulemalar, şairler İbadetke kuvvattır dep yazğanlar ilahiler Bız öz curtumuzdu körğen tuvulmuz Mındakı mılletımız cestan mınan comboylukpuz Karsıkan coytulğan mıtılğan tabınımız Aruv kunde ken hep barabarmız. Nogaytürk – 6 3


N

O G A Y

B Ü L T E N NOGAYTÜRK

NOT : Haber sayfalarında eski haberlere de güncelmiş gibi yer verildi.

İstanbul Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği kuruldu.

Nogay Gençleri Platformu Büyük Düşünüyor

İstanbul’ da yaşayan Nogay Türkleri, dernekleşme çalışmalarını tamamlayarak Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği’ ni kurdular. Dernek yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, bir süredir yapılan çalışmaların sonuçlandırılarak derneğin kurulduğu bildirildi. İstanbul merkezli kurulan derneğin kurulma amacının, İstanbul’ da yaşayan Nogayların eğitim, kültür ve sosyal yönlü sıkıntılarına yardımcı olmak için teşkilatlandığı anlatıldı. Kurulan dernekle birlikte Türkiye Nogaylarının kurmuş olduğu dernek ve vakıf sayısı 8’ e ulaştı.Dernek adına resmi internet sitesi de açacak olan yönetim kurulu www.istanbulnogayturkleri.org adresini kullanacak. Kurucu Yönetim Kurulu : Başkan : Ramazan CAN Başkan Yardımcısı : Veysel DEMİR Sayman : Suat ESENBAY Üye : Cengiz ŞEN Üye : Sezer ESENBAY Üye : Murat ALTINTAV Üye : Mesut PEKCAN Üye : Abdurrahim ÇAĞLAYAN

KONYA DERNEĞİ 2010 YILI TAKVİMİ

Konya Nogay Türkleri Derneği’ nin 2010 yılı takviminin basımı tamamlandı ve dağıtımına başlandı.

Konya Nogay Türkleri Derneği, gelir sağlamak ve tanıtım yapmak amacıyla her yıl bastırdığı takvimlerinin dağıtımına başladı. Dernek merkezinde dağıtımı yapılan Türk dünyası temalı takvimlerin istek halinde şehir dışındaki adreslere de postalanabileceği bildirildi.

Ankara merkezli Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu projelerini gerçekleştirmek için çalışmalarını arttırdı. Kısa adı NGBP olan Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu Başkanı Ömer Akyurt ve Avrasya İşadamları ve Yöneticileri Genel Merkezi’ nin müşterek düzenledikleri yemekli toplantıda NGBP’ nin projelerini gerçekleştirebilmesi için nelerin yapılabileceği tartışıldı. Yemeğe Başbakanlık Türk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yurtiçi ve Yurt Dışı İlşk. Daire Bşk.lığı Şb. Md.Ayhan Küçükaslan, AB ve IMF Projelerinden sorumlu rektör danışmanı Eğitimci Salih Kaya,Türk Moldova Dostluk Derneği Gn. Bşk. Rafet Köksal, AB Hibe Projeleri hakkında Ar-ge Danışmanlık hizmetleri veren Dr.Mehmet Coşkun,TürkBirdev Ankara Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Soner ve davetli diğer bürokrasi KONYA DERNEĞİ ve STK temsilcileri katıldı. 2010 YILI TAKVİMİ Gecenin açılış konuşmasında Akyurt NGBP’ nin kuruluş amacını ve hedeflerini değerlendirdi. Yapmak istedikleri projelerin maddi sorunlar nedeniyle geciktiğini dile getiren Akyurt ‘ Nogay kültürüne hizmet verebilmek için projelerini AB odaklı olarak hazırlayacağız ‘ dedi.

NOGAYTÜRK DERGİSİ’ Nİ PDF OLARAK OKUYABİLİRSİNİZ

Nogaytürk Dergisi’ nin 1 ve 2. sayılarını internette verilen linklerden indirerek artık PDF formatında okuyabileceksiniz. Bilgi için : nogayturkdergisi@hotmail.com

Nogaytürk – 6 4


N HALK OYUNLARI KURSU BAŞLADI

O G A Y

B Ü L T EN

NOGAY FORUM DA KÖŞE YAZILARI

Nogaylarla ilgili ilk sitelerden biri olan ve gençleri bir araya getiren en önemli site olan Nogay Forum ‘ da bundan sonra köşe yazıları da yer alacak. Nogay Kültürünün kaybolan halk oyunlarını yeniden yaşatmak için aylardır araştırmalar yapan Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Kanaki Kursu başlatıyor Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Başkanı (NGBP) Ömer Akyurt konu ile ilgili yaptığı açıklamada, ‘ Yaklaşık 6 aydır halk oyunları konusunda araştırma yapmaktayız. Gittiğimiz köylerde bir çok kişiden sormamıza karşın Nogay Halk Oyunlarını bilip öğretecek kimseye rastlayamadık. ‘ dedi. Kafkas Dernekleri Federasyonu (KDF) ile işbirliği yaptıklarını belirten NGBP Başkanı Akyurt, Burcu Işık, M.Melike Atay ve Emrah Eryiğit ile birlikte yürütülen çalışmalardan sonra KDF binasında kobuz eşliğinde Kafkas oyunları ve Kanaki oyunu öğreteceklerini ifade etti. Halk oyunu ekibi kurmak ve Nogay Halk oyunlarını yeniden yaşatabilmek için bu kursu başlattıklarını söyleyen Akyurt,’ En az 5 kız 5 erkekten oluşacak ekiple gerektiğinde çeşitli organizasyonlarda gösteri yapabileceğiz ‘ dedi. Kurs kayıtlarının başladığı ve ilginin olmasını beklediklerini dile getiren Akyurt, kursa katılmak isteyenlerin Şenyuva Mah Meriç Sokak No:44 Beştepe Ankara (Konya yolu üzeri Tes-İş Sendikası arkası Kaf-der binası) adresine ve 0 312 223 51 59 ve Ö.Akyurt : 0 549 574 01 28 -0 544 780 07 26 nolu numaralarla temasa geçmelerini söyledi.

BOĞAZÖREN KÖYÜ DERNEĞİ’ NİN İNTERNET SAYFASI AÇILDI.

Kulu Boğazören Köyü Derneği ‘ nin resmi internet sitesi ziyaretçilerinin beğenilerine açıldı.

Nogay Forum yöneticilerinden Burak Taşkıran’ ın fikriyle hayata geçen çalışmada bir çok Nogay genci köşe yazısı yazmaya başladı. Nogay Forum, Nogay kültürü, tarihi, sosyal yaşamı ve köyleri hakkında bir çok sayfayı barındırıyor. Forum sitesinde gençlerin Nogay yaşamına, kültürüne bakışlarını, dünya görüşlerini, fikirlerini paylaşacakları bu bölümle Azız Özil, Burak Taskıran, Cemil Akdağ, Erdem Günay, Giray Ergin, Hacer Taşyaran, Esra Güner, Kübra Ergin, Kübra Polat, Dilek Ertan ve Şaban Akdağ yazılarını kaleme almakta. Nogay forum sitesine erişmek için www.nogayforum.com adresini kullanabilirsiniz.

NOGAY TÜRKÇESİ GRAMERİ HAKKINDA KİTAP YAYINLANDI

Nogay dili hakkında büyük bir eksikliği kapayacak olan Nogay Türkçesi Grameri isimli kitap yayınlandı.

Nogay kültürü hakkında yaptığı araştırmalarla adından sıkça bahsettiren Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dilek Ergönenç AKBABA’ nın yeni kitabı yayınlandı. Nogay Türkçesi grameri hakkında yaptığı araştırmaları kitap haline getiren Akbaba’ nın bu alanda büyük bir eksikliği giderdiği belirtiliyor.

Yakın bir tarihte faaliyete başlayan Kulu Boğazören Köyü Derneği ‘ nin resmi internet sitesi hizmete girdi. Sitenin içeriği hakkında bilgi veren Köy Muhtarı Şenol Demirkıran,’ Sitemizde Köy hakkında bilgilerin yanı sıra Nogay kültürü, adetleri ve yemekleri ile ilgili bilgiler de bulunacak ‘ dedi. Siteye www.bogazorendernegi.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Nogaytürk – 6 5


N NOGAYTÜRK VE KARDEŞ KALEMLER KUCAKLAŞTI

Nogaytürk ve Kardeş Kalemler Dergileri birbirlerine destek olma yolunda adım attılar. Nogaytürk Dergisi ile Kardeş Kalemler Dergisi arasında Ankara’ da yapılan görüşmede, Nogaylar ile ilgili yayınlanacak yazılar konusunda müşterek çalışılması kararı alındı. Görüşmeye Nogaytürk Dergisi adına Hakan Benli, Kardeş Kalemler Dergisi adına Cem Arslan ve dergiler arasında irtibatı sağlayan Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Başkanı Ömer Akyurt katıldı. Görüşmede Nogaytürk’ te yayınlanan veya yayaınlanacak olan yazıların bir kısmının aynı zamanda Kardeş Kalemler Dergisi’nde yayınlanması kararı alındı. Ayrıca Hakan Benli’ nin Nogay yazarlar ile Kardeş Kalemler arasında köprü görevi üstlenmesi prensipte benimsendi. Cem Aslan, Kardeş Kalemler hakkında bilgi verirken ‘‘ Türk dünyasına yönelik yayın yapan bir dergiyiz. Dört yıldır iki ayda bir yayınlanmaktayız. Yazılarımız Türkçe ve Türklerin yaşadığı pek çok ülke, bölge ve yerden yazarların gönderdikleri yazılarını yayınlamaktayız. Bu güne değin Nogaylar ile ilgili özel bir yazı yayınlanmadı ‘‘ dedi. Nogaytürk Dergisi adına konuşan Hakan Benli, Nogaytürk hakkında ‘’ Dergiyi amatör olarak çıkarmaktayız ve Türkiye’ deki Nogaylara yönelik , geniş kitlelere ulaşmak isteyen tek dergiyiz. Nogay Türkleri’ nin kültürünü, tarihini, sosyal yaşantılarını, gelenek ve göreneklerini yaşatmak, kaybolmaya yüz tutanlarını kurtarmak, kaybolanlarını açığa çıkarmak adına çalışmalar yapmak istiyoruz. Nogay toplumunda gerektiğinde muhalefet görevi üstlenecek, gerektiğinde dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarını göreve çağırmak amacındayız. ‘’ dedi. NGBP Başkanı Aktürk ise, bu işbirliğinin Nogay Türkleri için hayırlı olmasını dileyerek her iki dergi temsilcisini tebrik etti.

O G A Y

B Ü L T EN

JAPON TÜRKOLOG NOGAYLAR HAKKINDA ARAŞTIRMA YAPMAK İÇİN TÜRKİYE’ DEYDİ

Japonya Osaka Üniversitesi Araştırma Enstitüsünden Türkolog Doç. Dr. Huziie HİROAKİ, 20 Aralık’ta Türkiye’ye geldi. Kıpçak Dilleri konulu araştırma çalışmasının kapsamının "Canlı Nogayşa" ve "Ertengiler"in oluşturduğu ifade edildi. Japon Türkolog iki haftalık araştırma kapsamında Ankara, Eskişehir, Konya ve Kulu’ da temaslarda bulundu. Türkiye’ de Nogayların konuştukları ‘ Canlı Nogayca ‘ ve ‘ Ertengiler ‘ hakkında araştırmalar yapan Hiroaki’ ye Nogay dernekleri büyük ilgi gösterdi. 2006 yılında da Türkiye’ de araştırmalar yapan Hiroaki, bu yıl ki gezisi kapsamında Ankara, Eskişehir, Konya ve Kulu Nogay dernek başkan ve yetkilileriyle de görüşmeler yaptı. Eskişehir’ de Rıfkiye ve Işıkören, Kulu ‘ da ise Şeker ve Akin Nogay köylerine giderek araştırma çalışmalarında bulunmuştur. Çalışmalarını tamamlayan Hiroaki 5 Ocak 2010 tarihinde ülkemizden ayrıldı.

ANKARA NOGAY TÜRKLERİ DERNEĞİ BOZOK ÜNİVERSİTESİ’ NDE DERS VERDİ

Yozgat Bozok Üniversitesi’ nde Nogay Dili ve Kültürü ile ilgili olarak öğretim üyesinin nezaretinde öğrencilere bilgi mahiyetinde ders verildi. Bozok Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Çağdaş Türk Lehçeleri dersine katılan Yrd. Doç. Dr. Mecit AKSU ve Oğuzhan ERBAY Nogay Dili ve Kültürü ile ilgili olarak öğretim üyesinin nezaretinde öğrencilere bilgi mahiyetinde ders verdi. Ekim 2009 tarihinde gerçekleşen çalışmada öğrencilere Nogay dili, kültürü ve yaşayışları, Türkiye ve Kuban Nogayları hakkında görsel ve yazılı materyallerle aydınlatıcı bilgiler verildi.

Nogaytürk – 6 6


N ABDULLAH KIZILDAĞ BİR KEZ DAHA M.H.P KULU İLÇE BAŞKANI SEÇİLDİ

O G A Y

B Ü L T EN

TEKVANDO MÜSABAKASINDA DÜNYA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ

Ankara’ daki Dünya Tekvando Poomse müsabakalarında Mevlüt Pekcan Dünya üçüncüsü oldu.

Kulu M.H.P ilçe teşkilatının seçiminin galibi Abdullah KIZILDAĞ oldu. 18 Haziran 2009 Perşembe günü yapılan Kulu MHP ilçe teşkilatı seçimlerinde aday olan Abdullah KIZILDAĞ rakibi Neşet ERDEM ' e büyük fark atarak Kulu MHP ilçe başkanlığına tekrar seçildi.164 üyenin oy kullandığı seçimde Abdullah Kızıldağ 136 ; Neşet Erdem 25 oy aldı.

Aralık 2008 tarihinde Ankara’ da yapılan Dünya Tekvando Poomse Şampiyonasında Türkiye’ yi temsil eden Mevlüt Pekcan dünya 3. olma başarısını gösterdi. Kulu – Akin Köyünde doğan milli sporcumuzun Avrupa Gençler klasmanında da Avrupa Şampiyonluğu bulunmakta. Müsabakalarda Türkiye genel klasmanda 4. sırada yer aldı. Mevlüt Pekcan’ın bazı uluslar arası başarıları : 2008 Ankara, Dünya Taekwondo Poomse Üçüncüsü 2006 Kore, Dünya Taekwondo Poomse Pair Üçüncüsü 2005 Finlandiya, Avrupa Taekwondo Poomsea Şampiyonu 2003 Fransa Corsika, Avrupa Taekwondo Poomse Şampiyonası ferdi ikincisi, pair ikincisi, sencron ikincisi, mix üçüncüsü 2001 Almanya Avrupa Taekwondo Poomse Ferdi üçüncüsü, Sencron takım ikincisi 1999 Belçika Uluslararası Taekwondo Poomse Şampiyonası ikincisi 1997 Gençler Poomse Taekwondo Avrupa Şampiyonu Poomse Nedir : Poomseler birbirine benzer hareketlerden oluşan fakat tamamen ayrı manalara gelen temel beceri hareketleridir.Taekwondodaki temel hareketlerin sanatlsal bir yaklaşımla KARAM anlatımı, ‘ DA taekwondo SAMİ NOGAY felsefesi ve etiğinin kompozisyon şeklinde ifade edilmesidir. NOGAY’ LARLA İLGİLİ KONFERANS VERDİ

ANKARA ‘ DA NOGAY’LAR HAKKINDA KONFERANS VERİLDİ Kulu ve Şereflikoçhisar’ a bağlı Nogay köylerine gidenler fark etmişlerdir ki, buradaki köylerimizde ağaç ya çok azdır ya da hiç yoktur. Kimi köylerde toprağın ağaç ekimi için elverişli olmadığı iddia edilse de hemen her toprak türü için uygun ağaç türlerinin olduğu da ayrı bir gerçektir. Nogay halkı olarak ağacı ve yeşili sevmiyor oluşumuz burada etkin rol oynamaktadır. Doğal yetişen ağaçların haricinde çok az fidan dikimi yapılmaktadır. Bu önemli konu ile ilgili olarak köy muhtarlarının köy halkını teşvik etmeleri ve yeşillendirme çalışmaları yapmaları hem çevre açısından hem de köy açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Karadeniz Araştırmaları Merkezi’ nde Sami Nogay tarafından Nogay Türkleri Hakkında konferans verildi. Ankara Mithat Paşa Caddesindeki Karadeniz Araştırmaları Merkezinde 26 Aralık 2009 tarihinde, eğitimci yazar Sami Nogay tarafından Nogay Türkleri hakkında konferans verildi. Daha önce de çeşitli konferanslarda Nogaylar hakkında konuşmalar yapan Sami Nogay, bu konferansta da katılımcılara Nogaylar hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi.

Nogaytürk – 6 7


N AV. MUSTAFA OKÇU KARATAY BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCILIĞINA SEÇİLDİ

O G A Y

B Ü L T EN

ESKİŞEHİR OSMAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ’ NDE NOGAY SUNUMU YAPILDI

Eskişehir Nogay Türkleri Derneği ‘ Osmangazi Üniversitesi’ ndeki sunuma katkılarıyla katıldı.

Şeker Köyü’ nden Av. Mustafa Okçu Konya Karatay Belediye Başkan Yardımcılığına seçildi. Uzun yıllardır Konya’ da yaşayan ve Karatay Belediyesi’ nde avukatlık ve Teftiş Kurulu Müfettişliği yapan OKÇU, Ağustos 2009 tarihinde görevine başladı.

Eskişehir Nogay Türkleri Derneği, araştırmayı yürüten Prof. Dr. Erdoğan BOZ ile birlikte Osman Gazi Üniversitesi’ nde sunum yaptı. Eskişehir Alpu İlçesi Rıfkiye Köyü’ nde Nogay Ağzı ile ilgili araştırmalar yapan Prof. Dr. Erdoğan BOZ, Rıfkiye Köyü’ ndeki Nogay ağzı ile ilgili araştırma sonuçlarını Osman Gazi Üniversitesi’ nde Kasım 2009 tarihinde düzenlenen bir etkinlikle, katılımcı ve konuklara sundu.

Başkan Yardımcısı OKÇU ‘ nun yetkisi altına İnsan Kaynakları ve Eğitim Md.lüğü, Yazı İşleri Md.lüğü,Sağlık İşleri Md.lüğü,Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Md.lüğü Kültür ve Sosyal İşler Md.lüğü, Sosyal Yardım İşleri Md.lüğü, Hukuk İşleri Md.lüğü ve Teftiş Kurulu Md.lüğü bağlandı.

NOGAY GENÇLERİ EL ELE

21 Şubat 2010 Pazar günü 5 Nogay Köyünün Gençlerinden yaklaşık 25 kişilik bir grubun katılımıyla gerçekleşen Estergon Kalesindeki Tanışma ve İstişare toplantısında Gençler adına önemli kararlar alınmıştır.

Nogay Gençleri el ele' sloganıyla 21 Şubat 2010 Pazar günü birarya gelen Sitemizde ve Nogay Forum sitesinde aktif faaliyet gösteren üyelerden 25 kişilik bir grubun katılımıyla geniş çaplı bir toplantı yapılmış olup, yapılan Toplantıda uygulanacak aktivitelerle birlikte Ankara'da bulunan Nogay gençleri ve Çevre illerden ve Köylerden katılımcı Nogay Gençlerinin kendi kültürlerini tanıtma imkanı sağlanacaktır.Alınan en önemli karar da ortak çalışma ve dayanışma kararı olmuştur, bu bağlamda gençlerle farklı konularda çalıştaylar düzenlenecektir.

Nogaytürk – 6 8


N

O G A Y

B Ü L T EN

İSTANBUL DERNEĞİ’ NDEN NOGAY GENÇLERİNE ARMAĞAN

Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin 6.Olağan Genel Kurulu,Demet Lalegül Kavşağı Semt Hali No:77 İstanbul Restaurant' da 07/02/2010 Pazar günü Saat:12:00 da yapıldı

İstanbul Nogay Türkleri Derneği tarafından Nogay Gençlerini Birleştirme Platformu’ na hediye olarak gönderilen Dombra'yı Platform Başkanı Ömer Aktürk tüm Nogay Gençleri adına teslim aldı. Öztürk, teşekkür açıklamasında ‘’ Değerli Başkanın gençlere olan güveni ve desteğini her fırsatta dile getirmesi ve Göndermiş oldukları bu güzel hediyeden ötürü öncelikli Sayın Başkan Ramazan Can ve Yönetim kuruluna teşekkür eder bundan sonraki çalışmalarında da kendilerine başarılar dileriz.’’ Dedi. Hediyeyi tüm Nogay Gençleri adına teslim aldığını ifade eden Aktürk şunları dedi " Geçmişini, tarihini, kültürünü bilen özüne ve geçmişine sahip çıkan ve bunu da gençlerine aktarabilen toplumlar ilelebet yaşama hakkına sahiptirler. Nogay Gençleri olarak her fırsatta dile getirdiğim gibi artık gençlerin önünün açılmasını ve gençleri dikkate alan ve gençlere değer veren Sayın başkan Ramazan Can gibi ağabeylerimizin artık daha çoğalmasını temenni ediyorum. Gönderdikleri hediyeyi de tüm Nogay Gençleri adına aldım, kendilerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum" dedi.

Yapılan seçim neticesinde Dernek yönetiminde değişiklikler yapıldı. Nogay Gençleri Birleştirme Platformu Başkanı ve Nogay Türkleri Kültür ve Yard. Derneği Gençlik Kolları Başkanı Ömer Aktürk değişen ve yeniden kurulan Dernek Yönetim Kurulunda Genel Sekreterlik görevine getirildi. Nogaytürk dergisi olarak Nogay Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Sekreteri Sayın Ömer Aktürk' e ve yeni seçilen Yönetim Kurulu Üyelerine yeni görevlerinde başarılar dileriz. Yönetim Kurulu Üyeleri : 1- Sami NOGAY - Dernek Başkanı 2- Lütfü SOYCAN - Başkan Yardımcısı 3- Ömer AKTÜRK - Genel Sekreter 4- Ahmet Tanatar - Muhasip Üye 5- Erol Arıkan - Üye

ULUSLAR ARASI BİN NEFES BİR SES TİYATRO FESTİVALİ KONYADA YAPILDI . Konya Devlet Tiyatrosunun 3. kez düzenlemiş olduğu “Bin Nefes Bir Ses” Uluslar Arası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali yapıldı. Konya Devlet Tiyatrosunun 2010 yılı 3.sünü Düzenlemiş olduğu “Bin Nefes Bir Ses” Uluslar Arası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali Çerçevesinde Bu yıl AZERBAYCAN, BAŞKURDİSTAN, BULGARİSTAN, FRANSA (KONUK ÜLKE), GAGAVUZYA, KAZAKİSTAN, K.K.T.C,KOSOVA, MAKEDONYA,TÜRKİYE Tiyatro oyunları ile katılıyor Bu yılki etkinliklere ayrıca Rusya Fedarasyonu’ ndaki Nogay Türkleri ise Gözlemci ülke sıfatıyla

Konya Nogay Türkleri Derneği’nin gayret ve çabalarıyla resmi olarak davet edildiler. Kuban Nogayları Muhtariyeti Başkanı ve Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti Başbakan Yrd. NOGAY Valeriy KAZAKOV ve Dağıstan Cumhuriyeti Terekli Mektep Nogayistan Valiliği Yardımcısı Şamil Hacıkaytarov katılacaktır. Etkinlik 14 Nisan 2010 tarihinde saat:09.00 da Atatürk Anıtına Çelenk koyulduktan sonra katılımcı ülkeler ile birlikte Festival yürüyüşü düzenlenecektir. Akşan saat:19.00 da ise Konya Devlet Tiyatrosunda Festival Açılış Merasimi ve açılış oyunu sergilenecektir .Oyun Bitiminde ise Konya Ve Türkiye’den Dünyanın Her köşesinden Gelen ülkelerin katılımı ile festival galası düzenlenecektir.

Nogaytürk – 6 9


N

Lahey`de, 1. Türk Dünyası Nevruz Şenlikleri, opera salonunda yapıldı. Şenliğe Hollanda`nın değişik kentlerinden binden fazla kişi katıldı.

UNESCO tarafından insanlığın bozulmamış kültürel mirası ve sözel başyapıtı olarak ilan edilen Nevruz, bahar ayının başlangıcı olan Mart ayında, bütün Türk dünyasında doğanın insanlığa sunduğu ortak nimetleri iyimserlik ve kardeşlikle paylaşmanın ön plana çıkarıldığı bir bayram olarak kutlandı. Bu güzel bahar bayramını kutlamak için Hollanda Azerbaycan Kültür Derneği, Nogay Türkleri Vakfı, Batı Trakya Terkleri Derneği, Uygur Türkleri Derneği, Kerkük Türkmen Tanış Derneği, Bulgaristan Türkleri Derneği, Makedonya Türkleri Derneği, Kazan Türkleri Derneği, Kırım-Tatar Türkleri Derneği birlikte hareket ederek, `1.Türk Dünyası Nevruz Şenliği` organize ettiler. Nevruz şenliğinde günün anlam ve önemi dair şiirler okunarak, halk dansları oynandı, müziklerin eşliğinde halaylar çekildi. Nevruz Şölenine 1 dakikalık saygı duruşunun ardından İstiklal Marşının okunmasıyla başlandı. Salondaki bütün katılımcılarca hep birden söylenen İstiklal Marşından sonra günün anlam ve önemine değinen Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın, Nevruzun yüz yıllardır Türk boyları arasında kardeşçe ve birlik içersinde kutlandığını ve bugün Lahey`de kutlamakta olduğumuz bu Nevruz kutlamamızda buna bir örnektir, dedi.

O G A Y

B Ü L T EN

Henüz yeni kurulmuş olan DOĞANKAYA KÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ’ nin çabaları ve katkılarıyla Doğankaya Köyü’ nde ağaçlandırma çalışması yapıldı. .

Henüz yeni kurulmuş olan DOĞANKAYA KÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ’ nin çabaları ve katkılarıyla bozkır görünümünde olan Doğankaya Köyü’nde ağaçlandırma çalışması yapıldı. Diğer Nogay köyleri için de örnek bir çalışma yapam Doğankaya köylüleri, köylerinin yeşillendirilmesiiçin seferber oldu. Kurmuş oldukları dernekle birlikte gelecek yıllarda da aynı şekilde ağaçlandırma çalışmaları yapacaklarını belirten köylüler bu ve benzeri konularda derneklerine sahip çıkacaklarını belirttiler. .

Nogaytürk – 7 0


N

O G A Y

B Ü L T EN

Hollanda Nogay Türkleri Vakfı Başkanı Orhan Demirci , Vakfın kuruluşundan bu güne yapmış oldukları çeşitli faaliyetler hakkında dergimiz Nogaytürk’ e bilgilendirmede bulundu. Hollanda Nogay Vakfı ‘ nın 2006 yılında Adnan Berkcan tarafından kurulduğunu hatırlatan Demirci , Vakıf başkanlığını 2008 yılından beri devam ettirdiğini belirtti. Demirci, Vakfın amacını ‘’ Hollanda’da yaşamakta olan yedi köyümüz; Ağılbaşı, Akin, Boğazören, Doğankaya, Kırkkuyu ,Seyitahmetli, Şeker halkından yaklaşık 340 hane bulunmaktadır. Nogaylarımız arasında var olan birlik beraberliği devam ettirmek üzere yaptığımız faaliyetler ve etkinliklerle yeni yetişen neslimize örf, adet ve kültürümüzü anlatmak. Tabi ki bu vesileyle buradaki Türklere ve Hollandalılara Nogaylığı ve Nogay milletini tanıtmaktır.’’ diyerek özetledi. Demirci ayrıca, ‘’Derneğimiz 4 yıllık çalışmasının meyvelerini almaya başlamıştır. Hollanda Büyük Elçiliği, Başkonsolosluk , yerel basın ve Sivil Toplum Dernek ve kuruluşları arasında saygınlık kazanmıştır. Bu saygınlık kendi aramızda da pekişmiştir. Yaptığımız etkinliklere çok sayıda katılımlar olması ve 160 üyemizden yarısının bayan ablalarımız ve kardeşlerimiz olması yönetim kurulumuzu ayrıca memnun etmektedir.’’ dedi. Vakıf tarafından yapılmış olan faaliyetler hakkında verilen bilgide ise şunlar sıralandı ; 2006 Rotterdam’da piknik 2006 Delft’de iftar yemeği 2006 Rotterdam’da her Cuma akşamı voleybol (hala devam etmektedir) 2007 Rotterdam’da Birinci Hollanda Nogay Kurultayı

2007 Amsterdam’da piknik 2007 Türkiye’de Nogay köylerimize kurban kampanyası 2008 Rotterdam’da bayramlaşma 2009 Rotterdam’da İkinci Hollanda Nogay Kurultayı 2009 Türkiye’de Nogay köylerimize kurban kampanyası 2009 Amsterdam’da bayramlaşma Ekim 2009 Tarihinde Hollanda’ ya resmi bir ziyarette bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Lahey Büyükelçiliği’nde yapılan bir görüşmede yer aldıklarını belirten Demirci, ‘’ Hollanda Nogay Vakfı olarak Sivil Toplum Örgütlerinin içinde en üst düzeyde yer aldık. Kendimizi gerek Hollanda gerekse Türk Dışişleri ve Elçilikleri nezdinde saygın bir konuma getirmeyi başardık. Bundan sonra da aynı konumda daha başarılı çalışmalar yapacağımız inancını taşımaktayız .’’ Dedi. Hollanda Nogay Türkleri Vakıfı’ nın yönetim kurulu Akif Kara (Onursal başkan), Orhan Demirci (Başkan), Adnan Berkcan (Başkan yardımcısı), Necati Karaman (Baikan yardımcısı) ,Mehmet Pekcan , Mehmet Can , Ahmet Gürcan, Ali Rıza Tosun, Saim Öztüre, Habib Koc ve Abdullah Soycan’ dan oluştuğunu hatırlatan Demirci son olarak, ‘’ Bizlere bu imkanı veren Nogaytürk Dergisi’ne Hollanda Nogay Türkleri yönetim kurulu ve şahsım adına teşekkür ederim.’’ Dedi.

Nogaytürk – 7 1


N

O G A Y

B Ü L T EN

Boğazören Köyü’nde Hıdrellez Şenliği düzenlendi. Aynı gün Şenliği düzenleyen Boğazören Köyü Derneği’ nin 1. Olağan genel kurulu da toplandı. Kulu Boğazören Köyü’nde uzun yıllardan sonra ilk kez Sabantoy’un haricinde köylülerin yoğun ilgi ve iştiraki ile bir hıdrellez şenliği düzenlendi. 8 ve 9 Mayıs günlerinde yapılan Hıdrellez şenliği’nde köylerinden ayrı olan ve başka şehirlerde yaşayan hemşehrilerin katılımı yoğundu. 8 Mayıs akşamında başlayan şenliklerde davul ve zurna eşliğinde halaylar çekildi yemekler yendi.

Şenliğin ikinci günü olan 9 mayısta ise Kulu Kaymakamı Sayın Erkaya YIRIK, Kulu Belediye başkanvekili, İl Genel meclisi üyeleri, İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Boğazören Köyü köylüleri ile çevre köylerden davet edilen misafirlerin katılımı ile yapıldı. Gün içerisinde yine davul ve zurna eşliğinde halaylar çekildi ve sohbetler yapıldı. Ayrca Derneğin 1.olağan genel kurulunda alınan kararlarla yeni yönetim kurulu seçildi. Mehmet TAŞKIRAN Musa GÖNCÜ Haşim YÜCEKÖK Abbas KAYABAŞI Bayram TAY Hamit GÜNER Murat ERGİN Abdullah KOKTAY Hüseyin KALAYCI

Nogaytürk – 7 2

Başkan Başkan Yrd. Başkan Yrd. Genel Sekreter Sayman Üye Üye Üye Üye


T

A Z İ Y E NOGAYTÜRK

Hüseyin YILDIRIM . Akin Avılından Hüseyin YILDIRIM Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Hacı Hasan ATAY Kirkkuyu Avılından Hacı Hasan Atay Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Atike ERGİN

Alaattin BAŞARAN

Ankara Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği Yönetim kurulundan Ahmet Ergin Ağabeyimizin Annesi Atike Ayye Hakk'ın rahmetine kavuştu. .Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz.Allah rahmet eylesin.

Doğankaya Avılından Alaattin BAŞARAN Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Mutlu AKIN

Şaban BOZKIR

Doğankaya Avılından Mutlu AKIN Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Kırkkuyu Avılından Şaban BOZKIR Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Mustafa AKTÜRK

Gülşen ÖZAT

Konya Nogay Derneği üyesi Mustafa AKTÜRK Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Şeker Avılından Gülşen ÖZAT Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Ayşe TEKYILDIZ

Hayrullah AKSOY

Boğazören Avılından Ayşe TEKYILDIZ Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Ağılbaşı Avılından Hayrullah AKSOY Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Nogaytürk – 7 3


T

A Z İ Y E NOGAYTÜRK

Mustafa ÇETİN

Reyhan ÇELİK

. Ahiboz Avılından Mustafa ÇETİN Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Şeker Avılından Reyhan ÇELİK Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin. İsmedullah ALTAŞ

Sultan ÖZAT Şeker Avılından Sultan ÖZAT Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Aktepe ( Rıfkiye) Avılından İsmedullah ALTAŞ Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Nuriye YELTEKİN

Hidayet ÇAKIR

Doğankaya Avılından Nuriye YELTEKİN Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Aktepe ( Rıfkiye) Avılından Hidayet ÇAKIR Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Havva ÇATALKAYA

Sevim KAYA

Boğazören Avılından Havva ÇATALKAYA Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin

Kırkuyu Avılından Sevim KAYA Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Turgut SARI Ağılbaşı Avılından Turgut SARI Hakk 'ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet Kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve taziyelerimizi bildiririz. Allah rahmet eylesin.

Nogaytürk – 7 4


Nogaytürk – 7 5


TEL : 0 332 641 41 93 CEP : 0 539 641 41 93 0 541 641 41 93 www.aluminyumkorkuluk.tr.gg KONYA – KULU


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.