ALİ ÖNAL / GENEL BAŞKAN
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
?
NERDE KALMIŞTIK Sendikamızın 1. Olağan Genel Kurul Toplantısını 18 Ocak 2014 tarihinde Sivil Memur Misafirhanesinde ülkenin her yerinden gelen üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirdik. Tek liste ile gidilen seçimler sonucunda, üyeler ASİMSEN’e 2001 yılında başkanlık eden Ali ÖNAL’ın başkanlığında yola devam dediler.
MERKEZ YÖNETİM KURULUMUZ Genel Başkan Ali ÖNAL, 1964 Faraşlı doğumludur. GATA K.lığı Genel Sekreter Yılmaz UYAR, 1963 Afyonkarahisar doğumludur. İzmir Asker Hastanesi Baştabipliği Genel Mali Sekreteri Hüseyin ÖZTAŞ, 1967 Ankara doğumludur. MSB.lığı Genel Örgütlenme Sekreteri Mehmet PEKER, 1975 Divriği doğumludur. TSK Reh. Bak. Mrk. Bşk.lığı Genel Eğitim-Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Sekreteri Şenay BABADAĞ, 1980 Keskin doğumludur. TSK Sıhhiye İkmal ve Bakım Merkez K.lığı Genel Toplu İş Sözleşme ve Hukuk Sekreteri İlhan TAN, 1967 Ardahan doğumludur. 3. HİBM. K.lığı Genel Kadın Sekreteri Özlem IŞIK, 1973 Ankara doğumludur. Merkez Orduevi
DENETLEME KURULU Bayram BAYINDIR Dz. K. K.lığı Ankara Arif KILIÇ Etimesgut As. Hst. Bştbp.liği Ankara Erdal ACER 3. HİBMK.lığı Ankara İsmail UMUT 2’İNCİ Hv. İs. İnş. Tb. K.lığı Diyarbakır Kadriye BALIKÇI Elazığ As. Hst. Bştbp.liği Elazığ
DİSİPLİN KURULU Veysel GÜNGÖR Kırıkkale İl JandarmaK.lığı Cevat TEĞİN DiyarbakırAs.Hst.Bştbp.liği Ayşen Saran Çorlu As.Hst.Bştbp.liği Kamuran ULUSOY Hv. Loj. K.lığı Salih ERBAŞ GATA K.lığı
PEKİ, YOLA NASIL DEVAM EDECEĞİZ? Sendikal mücadelede ASİM-SEN; • Örgütsel bağımlılığımızı koruyacağız. Sendika içinde kararları alırken sendika içi karar mekanizmalarını işleterek çalışmaları devam ettireceğiz. • ASİM-SEN olarak,tüm kamu çalışanlarının siyasi partilere üye olmasını ve partilerin kurullarında çalışabilmesini savunmakla birlikte,sendikamızı siyasi partilerin arka bahçesi gibi göstermek isteyen anlayışlarada karşı çıkacağız. • Sendikaları sisteme muhalif emek örgütleri olarak görmekte ve sendikalara amacı dışında görevler yüklenmesine karşıyız. • Herhangi bir siyasi parti için değil, tüm üyelerinin haklarını korumak ve yeni kazanımlar sağlamak için, tüzük ve ilkelere dayalı mücadele biçimini savunmaktayız. • Mücadelenin üç ayağı olduğunu bunların sokak, parlamento, toplu sözleşme olduğunu; bunlardan bazıları zaman zaman öne geçebileceğini ama bunlardan hiç birini mücadelede tekleştirmemek gerektiğini bilmekteyiz. 1
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
•
•
•
• •
•
Mücadele-uzlaşma-mücadele. Bir mücadele biter, diğer bir mücadele başlar ilkesi doğrultusunda mücadelenin sürekli olduğunu biliyoruz. Eylem amaç değil, bir hak alma aracıdır. Üyelerin karar alma mekanizmalarına katılmalarını savunmaktayız. Bürokratik değil, demokratik merkeziyetçiliği savunmaktayız. ”Doğrudan demokrasi” yöntemiyle seçimlerin yapılmasını yani tüm üyelerin katılımıyla seçimlerin yapılmasını savunmaktayız. Tüzüğümüz gereği sınıf ve kitle sendikacılığını savunmaktayız. Anayasanın gereği sosyal bir hukuk devleti olmanın koşullarını (Parasız eğitim, sağlık, hukuk hizmetleri vb) savunmaktayız. Bütün bu ve benzeri sorunların yani; ekonomik, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hakların kazanımı yönünde mücadeleyi benimsemekteyiz
KREŞ İstiyoruz ! ÇOCUKLARIMIZ GELECEĞİMİZDİR ancak ÇOCUK BAKIMI sadece annenin görevi olmayıp babanında eşit sorumluluğundadır. Kadının iş yaşamında geri plana kalmasının etkenlerinden biride çocukları kime emanet edeceği endişesidir. 6111 sayılı torba kanununda “Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0–6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir kreş (yurt) açılması zorunludur.” hükmü yer almaktadır. Bu maddeye istinaden TSK bünyesindeki birliklerimizde kreşlerin açılması için gerekli girişimlerde bulunacağız. Kanunda çocuk bakımının sadece annenin görevi olduğu zannedilmektedir. Halbuki çocuk yetişimi anne ve babanın eşit paylaştığı bir sorumluluktur anlayışıyla hem sayının daha aza indirilmesi hemde sadece kadın işçi olarak yapılan ayrıştımayı kaldırtacağız. Kadınların iş yaşamında ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında katılımını arttırmak amacıyla tüm işyerlerinde kreş açılması, kreş açılamaması durumunda merkezi kreşlerin oluşturulması yönünde çalışmaları yürütmeye devam edeceğiz.
eğitimlere sahibiz. Emeğimize sahip çıkmak, görevimize ait yapılan çalışmalarda söz sahibi olmak istiyoruz. Fiili Hizmet Zammını İstiyoruz! TSK’nın birçok biriminde askeri personel ile hemen hemen aynı koşullarda çalışıyor aynı riskleri birlikte yaşıyoruz. Bizlerde nöbet tutuyoruz, yurdumuzun her yerinde birlikte çalışıyor, aynı servis araçlarını birlikte kullanıyoruz ve bizlerde askeri personel kadar risk altındayız. Saldırı anında kurşun ayrım yapmıyor bizlerde yaralanıyor, sakat kalıyor hatta ölüyoruz. Bizlerde hem fiziki hemde psikolojik olarak yıpranıyoruz. Askeri personele verilen fiili hizmet zammını bizde istiyoruz. Askeri personelin görev yaptığı yer nedeniyle ek ödeme aldığı bölgelerde bizlerde aynı ek ödemelerden yararlanmak istiyoruz. Askeri personelle her koşulda ve her yerde omuz omuza çalışıyor aynı riskleri paylaşıyor ve en az onlar kadar bizlerde yıpranıyoruz. Ücret adaletsizliği ortadan kaldırılmalıdır. Memurların eğitimine göre ilerlemesi ve kadro değiştirilmesinin önü açılmalıdır. Türk-iş Ocak 2014 verilerine göre yoksulluk sınırı rakamı 3.580 TL’dir. Kamu emekçilerinin tamamına yakını yoksulluk sınırı altında çalışmaktadır. 3.580.TL taban maaş olarak belirlenmeli toplu sözleşmede maaş artışı bu rakamlar üzerinden yapılmalıdır. Her türlü ek ödeme emekli aylığına esas kazanca dahil edilmelidir.
İş, Emek ve Özgürlük için Birlik, Beraberlik, Dayanışma, Kardeşlik için 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde Haklarımızı, taleplerimizi haykırmak için alanlardaydık. 657 sayılı DMK’nın 232. ve 233. Maddelerinin kaldırılması için, Keyfi görevlendirme ve angarya işlere karşı, Çalışma barışı ve iş tanımlarının net bir şekilde yapılması için,
HAK Kayıplarımızın Giderilmesini İstiyoruz! 45 yaşını dolduran uzman erbaşlar istekleri doğrultusunda 30/06/2010 tarihinde çıkarılan 6000 sayılı kanun ile TSK’ da sivil memurluğa devam edebilmekteler. Ancak hak kaybına uğrayarak ve kısa bir süre sonra emekli edilmekteler. İş kolumuzda; birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızın 6000 sayılı kanundan kaynaklı hak kayıplarını gidermek amacıyla bir çalışma grubu oluşturarak haklarında iyileşme yapılmasını sağlayacağız.
Emeğimizin astlık ve üstlük hiyerarşisine hapsolmaması için,
Görevde Yükselmek İstiyoruz ! Savunma Hizmetleri işkolunda diğer kamu görevlileri ile aynı koşullarda iş üretmemize rağmen aynı haklardan yararlanamıyor ve işimizde söz sahibi olamıyoruz. Yürüttüğümüz görevlerin sorumluluğunu alacak bilgiye, tecrübeye ve
Onurlu ve insanca bir yaşam için,
2
Ücret adaleti için, yoksulluk sınırında yaşamaya hayır demek için, Her türlü ek ödemenin emeklilik aylığına esas kazanca eklenmesi için, Lojman, sosyal tesis, konaklama ve kamplarından eşit bir şekilde yararlanmak için,
ASKER OLMADIĞIMIZI KAMU ÇALIŞANI OLDUĞUMUZU HAYKIRMAK İÇİN ALANLARDAYDIK.
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
ASİM-SEN ANKARA ŞUBESİ 1. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI. I GÜLER ŞENGÜN Ankara Şube Başkanı 1 Mart 2014 cumartesi günü ASİM-SEN Ankara Şubesi I.Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi. Üç listenin aday olduğu genel kurul dostluk ve dayanışma İçinde geçti. Genel kurulda Güler Şengün’ün başında olduğu ekip yani Mavi Liste seçildi. Yapılan konuşmalarda birlik ve beraberliğe vurgu yapılırken listelerde göze çarpan en önemli etken kadın adaylardı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününün anlam ve önemi göz önünde bulundurulduğunda sendika mücadelesinin kadınlarsız olmayacağı ASİM-SEN ailesi tarafından bir kez daha vurgulandı.
ANKARA ŞUBE YÖNETİM KURULU Şube Başkanı: Güler ŞENGÜN Şube Sekreteri: Kemal KURŞUN Şube Mali Sekreteri: Murat KARA Şube Örgütlenme Sekreteri: Abdullah UNUDAN Şube Hukuk Sekreteri: Şenay ÇATAK Şube Eğitim Basın, Yayın ve Halkla İlişk. Sekreteri: Kemal KANTAR Şube Kadın Sekreteri: Gülçin KANIĞ
DENETLEME Ergün Bayraktar – GATA
İş kolumuzda yaşanan baskılar, ötekileştirmeler ve ayrımcılığa karşı çıkmak, kurumumuzun lojman, sosyal tesis ve servis vb. olanaklarından eşit bir şekilde yararlanmak, iş kolumuzda çalışan arkadaşlarımızın görevleri olmadığı halde her türlü ağır ve insanlık onurunu yakışmayan hizmetlerde görevlendirilmelerini, mesleklerinin göz ardı edilmesini ve değersizleştirilmelerini engellemek, THS ve yardımcı hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımızın her işe sürülmesine, Sağlık çalışanlarının sağlık ekibinin bir parçası olması gerekirken yardımcılığa dönüştürülmesinin karşısında, Nöbetler ve vardiyalar ile fazla mesai yapan arkadaşlarımızın haklarını koruyabilmek, mesleklerimize işimize sahip çıkarak söz hakkı alabilmek, karar verme mekanizmalarında bulunmak ve inisiyatif kullanabilmek, kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını çözmek, kadınlarımızı güçlendirmek için çalışacak, ekonomik ve demokratik haklarımızın alınması için mücadele edeceklerini söylediler. Ayrıca sendikanın bir “duruş” olduğu bu nedenle hangi siyasi parti ve hangi görüş iktidarda olursa olsun siyasilerden ve ranttan yana değil emekten ve emekçiden yana duruş sergileyeceklerinin altını çizdiler. Bu yüzden tüm bu emeğimizi sömüren ve değersizleştiren politikalar ve yaptırımlara, buna peşkeş çeken, sendikayı sadece bir araç olarak gören zihniyetin, tüm ayrımcı diline ve hedef göstermelerine dur demek üzere yola çıktıklarını sendikanın bir emek örgütü olduğu bilinci ile sınıf ve kitle sendikacılığını savunmaktan asla vazgeçmeyeceklerini söylediler.
Yüksel YILDIZ – Beytepe As. Hst. Bştbp.liği Mehmet ARGUN – GATA Mahsuni TAŞKIRDI – Hv. Loj. K.lığı Murat DİRAZ – GATA
DİSİPLİN KURULU Cihan TUFAN – GATA İpek AYDOĞAN – GATA Barış ARIN – Sıhhiye Orduevi Mehmet MAVİLİ –K.K.K. Ask. Mahkeme Hüseyin ÖZSEMERCİ – MSB Ekmek Fab.
Kadınların Gücü, ASİM-SEN’in geleneğinden gelen ve mücadelenin kadınlarsız asla olamayacağı bilinci ile yeniden 2013 yılında merhaba dedi. 8 Mart Dünya emekçi Kadınlar Günün anlam ve önemi dikkate alındığında, kadınların emek örgütlerinde aktif olarak rol alması oldukça sevindirici ve umut vericidir. Yeni seçilen Ankara Şube Yönetiminde üç kadın yönetime girmiştir. Ayrıca ASİM-SEN 23 Temmuz 2013 günü kurulduğunda geçici genel merkez yönetiminde üç kadın şuan ki seçilen Genel Merkez yönetiminde ise iki kadın mevcuttur. Ülkemizde hala kadınların emeği görünür değildir. Kadınlar hala seslerini yeteri kadar duyuramamaktadır. 3
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranlarının %30.8’dir. Oysa gelişmiş ülkelerde bu oran %45-50’lerdedir. Bunun nedenlerine baktığımızda öncelikle işgücü piyasasındaki talep yetersizliği görülmektedir. İkincisi ise eğitim eksikliğidir. Kadının emek pazarında ihtiyaç duyduğu vasıfları kazanmasını sağlayacak eğitim düzeyi de düşüktür. Bunun nedeni gerek ailenin gerekse işverenin kadınların eğitim ile kazanılacak beceri düzeyini gerektirmeyecek işlerde çalışmalarını öngörüyor olmalarıdır. Bunun en önemli nedeni ise kadını evde görmek isteyen ataerkil sistemdir. Ataerkil sistem kadınların iş yaşamına girmelerini uzun yıllar engellemiş, kadının emek gücünü yapısal olarak emek piyasasına uygun bir emek türü olarak görmemiştir. Kadının öncelikli ödevinin ev içi sorumlulukları yani, aşçılık, temizlik çocuk ve yaşlı bakımı vb. olduğu düşünülmektedir. Burada yatan toplumsal cinsiyet ideolojisidir. Kadınlarla ilişkilenebilecek görevler ataerkillik tarafından belirlendiği ve tanımlandığı için kadınlar kendilerine “uygun” alanlarda çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Kadınların iş yaşamında emekleri erkeklere göre daha ucuzdur. Ülkemizde kayıt dışı esnek ve güvencesiz çalışma en çok kadınları vurmaktadır. Krizlerde ilk gözden çıkarılanlarınsa hep kadınlar olduğunu biliyoruz. Günümüz politikaları ve Kadın İstihdam Paketinin bizlere gösterdiği ise kadını esnek ve güvencesiz çalışmaya zorladığı gibi kadınlık rolleri yeniden üretilmektedir. Kadınlara yönelik çoğu politika “annelik”leri üzerinden şekillenmekte ve kadının bir birey olarak yol alabilmesinin önüne sürekli engeller çıkarılmaktadır. Böylelikle erkek egemen anlayış kadınları kamusal alan dışına itmektedir.
Kadınların, emek piyasasını sorgulamalarını ve dönüştürmelerini sağlayacak olan örgütlerden biri de sendikalardır. Ancak kadınların sendikalaşma ve örgütlenme düzeyleri de düşüktür. Bu durum kadınların kamusal alandaki deneyim eksikliklerine dayandırılabileceği gibi sendikaların ve örgütlerin ataerkil yapısından da kaynaklanmaktadır. Bu gün birçok konfederasyon ve sendikada kadın yöneticisi yok denecek kadar azdır. Ancak kadın çalışmalarını çok aktif olarak sürdüren sendikaları bunun dışında bırakmak gerekmektedir. Sendikaların kadın ihtiyaç ve sorunlarını yeteri kadar kavramsallaştıramamaları kadınları bu yapılardan uzak tutmaktadır. Yerel seçimler sürecinde de iktidar ve muhalefet partisinin kadın adaylık konusunda sınıfta kaldıklarını biliyoruz. 2009 yerel seçimlerine göre, 81 ilde 301 bin 59 yerel yöneticiden yalnızca 3 bin 708’i kadındır. Ülkemizin 2 498 belediyesinde yalnızca 26 kadın başkandır. Kısaca yerel yönetimlerde kadın temsil oranı sadece %1’dir. TUİK’in 2013 verilerine göre ise kamusal alanda kadın yönetici oranı ise %9,3’tür. Ayrıca 2013 ylı verilerine göre TBMM’de kadın milletvekili oranı %14,4 olup kadın bakan ise sadece bir tanedir. İşyerlerinde; Cinsel taciz vardır, Kadınlar karar mercilerinde, yönetim mekanizmalarında yokturlar, Terfi ve eğitim olanakları eşit değildir, Kadın çalışanların büyük bölümü iş güvencesiz, örgütsüz, sendikasızdır. Sonuç olarak kadının kendini çalışma yaşamında var edebilmesi için cinsiyetçi yaklaşımın değişmesi, kadınlara yönelik eşitlikçi politikaların üretilmesi gerekiyor.
KANTER ‹Ç‹NDE Yapıcılar türkü söylüyor Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama. Bu iş biraz zor. Yapıcıların yüreği bayram yeri gibi cıvıl cıvıl ama yapı yeri bayram yeri değil. yapı yeri toz toprak. Çamur, kar. Yapı yerinde ayağın burkulur ellerin kanar. Yapı yerinde ne çay her zaman şekerli her zaman sıcak, ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak ne herkes kahraman ne dostlar vefalı her zaman. Türkü söyler gibi yapılmıyor yapı 4
bu iş biraz zor, zor ama yapı yükseliyor, yükseliyor. Saksılar konuldu pencerelere alt katlarında. İlk balkonlara güneş taşıyor kuşlar kanatlarında. Bir yürek çarpıntısı var her putrelinde her tuğlasında her kerpicinde. Yükseliyor, yükseliyor yapı kanter içinde. Nazım HİKMET
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
ASİM-SEN GÖKKUŞAĞINDAN
Mektuplar
Küçük han›mlar, küçük beyler! Sizler hepiniz gelece¤in bir gülü, y›ld›z› ve ikbal ›fl›¤›s›n›z. Memleketi as›l ›fl›¤a bo¤acak olan sizsiniz. Kendinizin Ne Kadar Önemli, De¤erli Oldu¤unuzu Düflünerek Ona Göre Çal›fl›n›z. Sizlerden Çok fiey Bekliyoruz. Cumhuriyeti biz kurduk, siz yaflatacaks›n›z... Mustafa Kemal ATATÜRK
HAKSIZLIKLAR Dünyam›zda birçok haks›zl›¤a u¤rayan insan var. Örne¤in kad›nlar, çocuklar… Erkek fliddetine ma¤ruz kal›yorlar, hepside ma¤durlar. ‹nsanlar doland›r›l›yor, h›rs›zl›¤a u¤ruyor, haklar› ellerinden al›n›yor fakat kimsenin k›l› bile k›p›rdam›yor. Baz› insanlar özgürlü¤ün s›n›rs›z oldu¤unu san›yor. Ama birinin özgürlü¤ünün biti¤i yerde di¤erinin özgürlü¤ü bafllar. Özgürlük kurall›d›r. Bunu bilmeyen insanlar hak yiyen insanlard›r. Hakk›m›z› sonuna dek savunmal›y›z. Bunun hakk›nda duyarl› bir millet oluflturmal›y›z ki özgürlü¤ümüzü k›s›tlanmadan yaflayal›m. Hakk›m›z bizim do¤dumuz anda bafllar, ve hayata göz yumuncaya kadar sürer. Biliyorsunuz, avukatlar bizim hakk›m›z› savunmak için vard›r ve gerekti¤inde onlara baflvurulmal›. Yaflad›¤›m›z sürece ne hak yiyelim, ne de hak yedirelim. Yaflam›m›z boyunca bu konuda son derece duyarl› olal›m. Tekrar söylüyorum NE HAK Y‹YEL‹M NE DE HAK YED‹REL‹M! Nazl›can IfiIK, 12 yafl›nda
23 N‹SAN Her Dinden Her Irktan Her Çocuk Geliyor Ülkemize ‹yi ki Vars›n 23 Nisan
Birlefltirdin bizi, Bar›fl getirdin ülkemize Yaflas›n 23 Nisan!!! IRMAK PEKER, 9 Yafl›nda
B‹Z‹M MEfiALEM‹Z Çocuk: özgürlü¤ü iliklerine kadar yaflamak isteyen, umudunu yitirmeyen ve hayallerine s›ms›k› tutunand›r. Bu özgürlü¤ü yaflamam›z› sa¤layan, umudumuza umut katan, hayallerimize tercüman olan o müthifl adam da Mustafa Kemal’dir. 23 Nisan’›n bir bayram olarak kutlanmas› san›r›m ki Mustafa Kemal gibi bir dâhinin alabilece¤i karard›r. Burada hem ülkenin genelinde resmiyetten ar›nd›r›lm›fl bir bayram coflkusu yaratmak amaçlanm›fl, en önemlisi de gelece¤in biz çocuklar›n elinde oldu¤u ve onlar›n sahip ç›kaca¤› afl›lanm›flt›r. Bu dünyada sadece Mustafa Kemal Atatürk gibi bir liderin baflarabilece¤i bir olay yaflat›lm›flt›r. En önemlisi de bunlara vesile olan, bizleri ayd›nlatan güneflimiz do¤mufltur. Atatürk’ümüz… Ulusal Egemenlik bayram› olarak da kutlan›lmas› ulusal ba¤›ms›zl›¤›m›z›, o damarlar›m›zda yatan özgür ruhu tüm dünya ile paylaflmam›z›, ayn› zaman da da Türk misafirperverli¤ini tüm dünyaya tan›tmam›z aç›s›ndan da bu bayram büyük önem tafl›maktad›r. Bizlerin görevi, bu meflaleyi gelecek nesillere aktarabilecek flekilde kendimizi yetifltirmek ve Mustafa Kemal’in yolunda yürüyüp toplumu her türlü kara düflünce ve hareketlerden uzak tutabilecek e¤itimi almak olacakt›r. Ekmek almaya giden çocuklar›n öldürülmesi de¤il!... Tüm dünya çocuklar›na ›rk, dil, din ayr›m› yapmaks›z›n kucak açan bu yüce bayram herkese kutlu olsun! Çünkü zaman: sevgi zaman›, birleflme zaman›… Cerensu MET‹N 5
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Son Nöbetim I MERAL ÖĞÜT ALGA Etimesgut Asker Hastanesi Hemşire Birkaç gün önce meslek hayat›m›n son nöbetini tuttum. Tam yirmidört y›l, yedi ay boyunca (ayda en az üç nöbet tuttuğum varsay›ld›ğ›nda) yaklaş›k yediyüzelli nöbet günü eder ki bu da yine yirmidört y›lda tam iki y›l boyunca geceli gündüzlü hastanede mesaide olmak demektir. Tabi ki şu an dile kolay geliyor bunca günü saati söylemek. Ancak nöbet öncesi stresi ve sonras› günün yorgunluğunu da eklerseniz kabaca hesap ettiğimiz bu nöbet say›s›n›n iki ya da üç kat›na ç›kmas› demektir.
Ben sizlerin zihnini istatistiki bilgilerle doldurmak değil, nas›l bir mesleği icra ettiğimizi özellikle nöbetlerde yaşad›klar›m›z› birkaç kesitle anlatmak istiyorum. Nöbet tutarken, hastalar›m›zla ilgilenirken ne kadar da çok rolümüz olduğunu biliyor musunuz? Kimi zaman hastalar›m›z›n annesi, kardeşi, arkadaş›, s›rdaş›, kimi zaman da onlar›n kurtar›c›s› oluruz. Nas›l m›? Nöbet tuttuğumuz baz› günlerde yat›ş› yap›lan hastam›z yemek saatini geçirmiş olur, hele ki uzak illerden gelmişse, aç ve yorgun olduğu yüzünden dahi anlaş›l›yorsa nas›l kay›ts›z kalabiliriz ki? Gerekirse yan›m›zda getirdiğimiz ekmeğimizi, suyumuzu paylaş›r›z. En s›k›nt›l› ağr›l› zamanlar›nda (genellikle de ağr›lar en çok gece yar›s›n› geçtikten sonra olur) ac›s›n› en aza indirmek için tedavilerini yapar, yanlar›nda olduğumuzu hissettiririz, bununla beraber iyi birer gözlemci olmam›z gerekir ki psikolojik iniş ç›k›şlar›n›n, tepkilerinin de kaynağ›n› bilmemiz gerekir ki, buna yönelik destek verebilelim. Kimselere söyleyemedikleri konular› bize anlat›rlar, dinleriz, yanlar›nda kimse olmaz sabahlara kadar başlar›ndan, ellerimizi üstlerinden çekmeyiz. Gerektiğinde yemeklerini yiyemeyecek olanlara yemeklerini yedirir, bak›mlar›n› yapamayanlar›n tüm bak›mlar›n› yapar, taburcu olurken de yine hem sağl›ğ›n› koruyabilmesi, geliştirebilmesi, etraf›ndaki kişilere de doğru bir sağl›k 6
eğitimi verebilmesi ve fark›ndal›k yaratmas› için eğitimlerini verip öyle göndeririz. Çocuğunu bize emanet eden annenin güvenini boşa ç›kartmamak ad›na yavrusuyla ilgileniriz. Elimizde ki malzemelerden oyuncaklar bile yapar›z, kimi zaman doğumlara, ölümlere tan›kl›k ederiz… Şunu iyi biliyorum ki hemşirelik mesleği gerçekten gönül işidir. Mayas›nda sevgi ve fedakarl›k gerektiren. Tarihin en eski mesleklerinden biridir hemşirelik. Yirmibeş y›ll›k meslek hayat›mda iyi-kötü, gülünç-ac›kl› bir sürü olayla karş›laşt›m. Özellikle anlatmak istediğim ve unutamayacağ›m bir an›m› sizlerle paylaşmak istiyorum. 2005 senesinde Ağr› Asker Hastanesinde görevliydim. Çok sevdiğim bir arkadaş›mla beraber nöbetçiydik. Hastane küçük hasta say›s› ise ogün otuz civar›ndayd›. İçimde garip bir s›k›nt› başlad›, hastalar›m›z›n akşam tedavilerini yar›m saat kadar erken yapmak konusunda arkadaş›ma ›srarc› davrand›m ve tedavilerimizi tamamlad›k. Tam da tedavileri bitirdiğimiz saatte bir telefon geldi, arayan Bölge Jandarma Komutanl›ğ›’ndan bir görevliydi ve askeri araçlar›ndan birinin pusuya düşürüldüğünü, çok say›da yaral› olduğunu ve k›sa süre içerisinde hastanemize getireceklerini söyleyip telefonu kapatt›. Arkadaş›mla bir an birbirimize bakakald›k zira hastanede sadece iki hemşire ve bir doktor d›ş›nda kimse yoktu. Süratle düşünüp harakete geçmemiz gerekiyordu. Hemen bizi arayan birliği arayarak yaral› durumunu, kaç kişi olduklar›n›n teyidini ald›k, öncelikle, amirlerimize bilgi verdik, hastane personellerinden gelmeleri gerekenleri göreve çağ›rd›k biz de bu arada haz›rl›klar›m›z› yapmaya başlad›k. Ameliyathane, ekipmanlar ve malzemeler haz›rland›, görev dağ›l›m› yap›ld› ve yaral›lar hastanemize getirilmeye başland›. Onüç askerimiz yaral› olarak getirildi ve bir kaç›n›n da durumlar› oldukça ciddiydi. Hiç bir karmaşa yaşanmaks›z›n gelen tüm yaral›lara yapt›ğ›m›z haz›rl›klar sayesinde ve h›zla müdahale edildi. Deli gibi koşturduk, büyük bir istekle ve azimle çal›şarak tetkik ve tedavilerine başlad›k. Zamanla yar›ş›yorduk adeta, bir askerimiz geldikten bir müddet sonra diğer ikisi ise sevk edildikleri GATA’da ne yaz›k ki şehit oldular. Sabah›n ilk ›ş›klar›na dek süren koşuşturmaca gelen şehit haberleriyle adeta sessizliğe büründü. Meslek hayat›mda o geceyi unutmam mümkün değildir. Benim ve diğer çal›şma arkadaşlar›m›n gösterdiği fedakarl›k ve ekip ruhuyla yaral›lar›m›z› tedavi etmek için gösterdiğimiz gayret çok anlaml›yd› benim için. Ben işimin gerçekten çok kutsal olduğuna ve ben bunca y›l bu işi çok severek yapt›ğ›ma inan›yorum. İnsanlar yapt›klar› işi asla küçümsememelidir ve birlikten güç doğduğuna inanmal›d›rlar. Bir hastabak›c›, bir hemşire, bir sağl›k teknisyeni, bir doktor, bir akademisyen, doktor hep-
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
si de zincirin, koskoca bir sağl›k zincirinin halkas›d›rlar ve eğer biri koparsa istenilen etkinliğe ulaş›lamaz, hiçbir iş tek baş›na anlam ifade etmez, bir başar› varsa başar›l› bir ekip vard›r. Unutmayal›m ki’’Bir m›h bir nal›, bir nal bir at›, bir at bir yiğidi, bir yiğit ise bir orduyu kurtarabilir’. Hemşirelik mesleği zor, meşakkatli ve fazlas› ile fedakarl›k gerektirien bir iş olmakla birlikte maalesef hak ettiği karş›l›ğ› görememektedir. Bunun çeşitli nedenleri bulunmaktad›r. Akl›ma gelen birkaç tanesi ise, ekip ruhuna uygun hareket edilmemesi, yapt›ğ›m›z işin küçümsenmesi, birçok özlük hakk›m›z› alamam›ş olmam›z, haklar›m›z›n yeterince savunulam›yor oluşu, çal›şt›ğ›m›z birimlerde çeşitli mobbinglere maruz kal›p sesimizi duyuram›yor oluşumuz (böyle bir durumda görev yerin belki değişir gelen kişiye ayn› uygulamalar devam eder, yeni görevlendirilen de çaresizce kabullenir durumu) hakk›m›zda kararlar al›n›rken genellikle fikirlerimizin al›nmamas› …bunlar›n baş›nda gelmektedir. Hastalar ve yak›nlar› doktora k›zar, sisteme k›zar kimseye bir şey söyleyemezler en yak›n›nda bulduğu hemşireye hem fiziksel hem de psikolojik bask› kurabilirler, sürekli hastalar ve hastal›klarla iç içe olduğumuz için enfeksiyonlara ve kimyasallara, radyasyona maruz kalabiliriz, hasta nakilleri s›ras›nda ambulans kazala-
r›nda, hastaya müdahale edileceğinden emniyet kemeri kullanamay›z, en çok öldürücü travmalara maalesef bizler maruz kalmaktay›z. Genelde nöbetlerde hemşire d›ş›nda ortal›klarda pek kimse olmaz, ›ss›z, sessiz koridorlarda bizler Allah’a emanet dolaş›r›z. En çok y›pranan meslek gruplar›ndan olmam›za rağmen y›pranma tazminat› alamamaktay›z. Birçok sağl›k çal›şan›n›n faydalanmakta olduğu döner sermaye ve performans ücretlerinden yararlanamamaktay›z. Askeri yükümlülüklere haiz olup da askeri tazminat alamamakta ve sosyal tesislerden de maalesef yararlanamamaktay›z bu da doğal olarak moral ve motivasyonumuzu azaltmaktad›r. Mesleğimizin hak ettiği yere gelememiş olmas›n›n bir diğer ve en önemli sebebi ise branşlaşma/uzmanlaşma konusuna yeterince önem verilemiyor olmas›d›r (bu konuda gayretler olmakla birlikte yeterli değildir). Sadece çal›şma hayat›m›za değil, tüm hayat›m›za da sirayet etmiş, onurlu bir mesleğin mensubu olarak, umut ediyorum ki hemşirelik mesleği bir gün, çal›şt›ğ›m›z kurumda, yurdumuzda ve tüm dünyada hak ettiği değere kavuşur. Tüm meslektaşlar›m›n da son nöbetlerini sağl›kla, mutlulukla ve gururla tutabilmelerini diliyorum…
Diyoruz Ki!... I ASİM-SEN 1998
Onurlu ve emeğinden başka geçimi olmayan ASİM-SEN’liler, eğer yar›nlar›m›z› hep birlikte ayd›nl›k bir gelecekte yaşamam›z gerekiyorsa, diyoruzki; Bu ülkenin gerçek sahibi üretmek ve hizmet vererek yaşayan emekçi halk›m›zd›r. Bu noktada ülkemizin gerçek sahipleri olan emekçilerin demokratik ve sendikal örgütlenmesine var güçleri ile engel olan kesimin ülkeye düşmanl›k maskelerinin düşeceğinin endişelerine kap›lmalar›ndan gazl›, köpekli, coplu sald›r›lar›n› art›rmaktad›rlar. İşte bu anlamda emekçi kesimin her geçen günden daha fazla örgütlenmesi, örgütlülüğümüzün dayan›şmas›n› uluslararas› emek cephesinde birleştirmek, emekten yana bas›n›m›z› oluşturmak, ülkemizi ve dünyay› yöneten söz karar sahibi olmam›zdan başka çaremiz olmad›ğ› bilinci ile diyor ki! YAŞASIN İŞ-EMEK DEMOKRASİ MÜCADELİMİZ YAŞASIN ULUSLARARASI EMEKÇİLERİN DAYANIŞMASI YAŞASIN ASİM-SEN
ÜLKEMİZDE BİR TÜRLÜ OLUŞMAYAN DEMOKRATİK KURALLAR VE HUKUKUN İŞLEYİŞİ, DEMOKRATİK HAKKIMIZ OLAN SENDİKAL MÜCADELEYE İNAT VE İNANÇLA DEVAM EDİYORUZ. 7
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
‹fi KOLUMUZU KAZANIYORUZ I HÜSEYİN ÖZTAŞ Genel Mali Sekreter TSK da çal›şan biz kamu çal›şanlar 1992 y›l›nda başlayan sendikal mücadelemizde 2013 y›l›n›n Temmuz ay›nda yay›nlanan Anayasa Mahkemesi karar› ile yasal sendika hakk›m›z› 21 y›lda kazand›k ve sistem bize 01 “Büro ve Bankac›l›k” işkolunda örgütlenebilirsiniz dedi. Peki İş Kolu ne demek?
İşçilere uygulanan yönetmelikteki tan›mlamalar ve belirlemeler; işçilerle ayn› iş yerlerinde ve ayn› işlerde çal›şan kamu çal›şanlar›na da birebir uymas›na rağmen ayr› bir iş kolu tan›mlanmamaktad›r.
İş kolunun sözlük anlam›na bakt›ğ›m›zda karş›m›za “Ekonomik etkinliklerin s›n›fland›r›lmas› sonucu birbirine benzeyen veya ayn› nitelikte olan çal›şma dallar›ndan her biri ve bu dallar›n herhangi birinde çal›şanlar›n bütünü.” tan›m› ç›kmaktad›r. Bu aç›dan 01 “Büro ve Bankac›l›k” iş kolunu değerlendirdiğimizde birçoğumuzun meslek grubu bu işkoluna uymamakta olduğu göze çarpar. Yasada tan›ml› diğer iş kollar›n› incelediğimizde TSK da çal›şan tüm kamu çal›şanlar›n› kapsayan bir iş kolu olmad›ğ›n› görmekteyiz.
Kald›ki ASİM-SEN Çal›şma Bakanl›ğ›n›n uyar›s›na rağmen konuyu gerekirse mahkemeye taş›mak ad›na, Olağan Genel Kurulunda alm›ş olduğu karar gereğince Tüzüğün 5 nci maddesinde belirtilen “MSB Milli Savunma Bakanl›ğ›, Genel Kurmay Bşk.l›ğ›, K.K.K.l›ğ›, Hv.K.K.l›ğ›, Dz.K.K.l›ğ›, Jn.Gn.K.l›ğ› ve Sahil Güv.K.l›ğ› karargah ve bağl›lar›nda görev yapan kamu görevlilerini kapsar.” alan›n› değiştirmeden tekrar göndermiştir. Mart 2014 tarihli çal›şma bakanl›ğ›n›n tüzüğümüzü incelemesi onucunda 5 nci maddeye yönelik bir görüş bildirmemiştir. Bu bile ASİM-SEN’i diğer sendikalardan ay›ran bir özelliktir.
Birlikte çal›şt›ğ›m›z işçi statüsündeki arkadaşlar›m›z›n sendika iş koluna bakt›ğ›m›zda; 19. İş Kolu “ savunma ve Güvenlik” olarak tan›mlanmaktad›r. 19. İş kolu işçi sendikalar›na yönelik işkolu belirlenmesine yönelik yönetmelikte “Milli Savunma, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanl›ğ› ile ilgili her türlü askeri işyerleri (uluslararas› ve yabanc› askeri işyerleri dâhil) subay, astsubay kulüpleri, gazinolar› ve otelleri, orduevleri, askeri hastaneler, okullar, askeri bas›mevleri ve Milli Savunma Bakanl›ğ›nca işletilen diğer işyerlerinde yap›lan işler” olarak tan›mlan›r.
İş kolumuzu kazanacağ›z; 4688 say›l› Sendikalar Kanunu’nda belirtilen 01 büro ve bankac›l›k hizmetleri iş yerimiz ve yapt›ğ›m›z işin niteliğini karş›lamamaktad›r. Sendikal birlik, beraberlik ve dayan›şma anlay›ş›m›z›n gelişebilmesi ortak dil ve aidiyetin 4688 Say›l› Sendikalar Kanunu’na 12 nci İş Kolu olarak SAVUNMA HİZMETLERİ İŞ KOLUNUN eklenmesi yönünde gerekli mücadele nin verileceğinden, gerekli direncin gösterileceğinden hiç kimsenin şüphesi olmas›n, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ.
KAMU H‹ZMETLER‹ ENTERNASYONAL‹ (PSI) PSI Dünyadaki en eski uluslararas› sendika örgütlerinden birisidir. 1907 y›l›nda, Avrupa'da kamu hizmeti veren kuruluşlarda çal›şan işçiler aras›ndaki dayan›şmay› geliştirmek amac›yla kurulmuştur ve bugüne kadar dünya ölçeğinde tüm kamu hizmet alanlar›n› kapsayacak biçimde genişlemiştir. Dünyada 147 ülkede örgütlü, 603 üye sendikaya sahip PSI'n›n üye say›s› 20 milyonu aşmaktad›r. PSI amaçlar› kuruluşundan bu yana büyük oranda ayn› kalm›şt›r; bu amaçlar: * Üye örgütler aras›nda sosyal adaletin sağlanmas›na yönelik aktivitelerin koordinasyonu için işbirliğini geliştirmek, amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesinde karş›l›kl› desteği artt›rmak, 8
* Kamu hizmetlerinde çal›şanlar›n ç›karlar›n› uluslararas› otoriteler karş›s›nda temsil etmek ve savunmak. * Kamu hizmetlerinde çal›şanlar›n kendi haklar›n› ve ç›karlar›n› korumak üzere profesyonel veya sendikal örgütlenmeler kurmalar›n› ya da var olanlara kat›lmalar› sağlayacak haklar› garanti alt›na almak. * Kamu çal›şanlar›n› temsil eden örgütlerin özgür görüşmeler yaparak çal›şma koşullar›n› belirleme süresine kat›l›m haklar›n› desteklemek. * Kamu çal›şanlar›n›n durumlar›n› iyileştiren ILO anlaşmalar›n›, önerilerini ve kararlar›n› hayata geçirmek için kampanyalar düzenlemek.
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Yorumsuz
SENDİKALAR NASIL DÜZELİR? I YILDIRIM KOÇ Öğretim Görevlisi
Türkiye sendikac›l›k hareketi bugün dip noktalarda. İşçi ve kamu çal›şanlar› sendikalar›n›n büyük bölümü mevcut sisteme uyum sağlam›ş ve hatta bu sistemden ufak tefek yararlar sağlamay› umut eder durumda. Sendikalar›n hiçbiri kapitalizmi aç›kça sorgulam›yor ve kapitalizme karş› ç›km›yor. Sendikalar›n bugün kapitalizme karş› mücadelenin araçlar› olmalar›n› beklemiyoruz; ancak kapitalist sömürünün sürdüğü koşullarda en az›ndan aç›klamalar›nda kapitalist sömürüye karş› ç›kmalar› beklenebilir. Sendikalar›n çok büyük bölümü emperyalizme karş› aç›k tav›r alm›yor ve hatta emperyalistlerle çeşitli biçimlerde işbirliği yap›yor. Bu işbirliğinin en kötü biçimi, proje ad› alt›nda tek tek emperyalist ülkelerden ve Avrupa Birliği’nden para al›nmas›. Sendikalar›n önemli bir bölümü AKP yandaş› durumunda. Memur-Sen, Hak-İş ve Türk-İş, AKP’nin politikalar›na karş› ç›km›yor ve hatta bunlara çeşitli biçimlerde destek veriyor. Teslimiyet niçin? Kapitalizmi, emperyalizmi ve AKP’yi savunan sendikac›lar›n herhalde bir bölümü bu tavr›nda samimi; ancak büyük bölümü ç›kar hesaplar› ve korku nedeniyle bu tavr› sürdürüyor. Ç›kar hesab› ve korku niçin? Sendika yöneticiliğini kaybetmemek için. Sendika yöneticiliği bu kadar önemli bir yer mi? Eğer dünyaya ç›kar gözlükleriyle bak›yorsan›z, kocaman bir EVET. Sendikac›l›k bir dönem külfet kaynağ›yd›; günümüzde nimet kap›s›. Sendikac›l›k nas›l nimetler sağl›yor? Geliri iyi bir sendikada yöneticiyseniz, iyi bir ücret al›yorsunuz. Bu ücret, ikramiye ve harc›rahlarla destekleniyor. Ayr›ca hizmet ödeneği ad› alt›nda da dört y›lda bir yüz binlerce lira al›yorsunuz. Servet niteliğindeki hizmet ödeneğinin esas›nda k›dem tazminat› tavan›na bağl› olduğunu yazm›şt›m. Ayr›ca alt›n›zda tüm masraflar› sendika taraf›ndan karş›lanan bir araç oluyor. Bu araç birkaç y›lda bir değiştiriliyor ve eski araç, düşük fiyatlarla, yak›ndaki baz› kişilere sat›l›yor.
Yurtd›ş› gezilere gidiyorsunuz. Bazen sendikan›z›n başkanlar kurulu, Yol-İş örneğinde olduğu gibi, İspanya’da toplan›yor. Giderleriniz sendika taraf›ndan karş›lan›yor, cebinize bir de diş kiras› konuyor. Sağlanan bütün bu olanaklardan sonra bile yolsuzluğa bulaşacak kadar çukursan›z, y›lda 376 gün harc›rah al›yorsunuz, faturalar üzerinde tahrifat yaparak işçinin size emanet ettiği paray› çal›yorsunuz. Sendikadaki etkinizi kullanarak siyasal partilerle ilişkiye geçiyor ve milletvekili seçiliyorsunuz. Kafas›nda böyle hesaplar› olan bir sendikac› iyi bir sendikac› olabilir mi? Kapitalizme, emperyalizme ve AKP’ye kararl› bir biçimde karş› ç›kabilir mi? Cevap ortada. Nimete tenezzül etmeyenler sendika yönetimlerine Peki, sendikac›lar aras›nda gerçekten böyle kayg› ve amaçlar› olmadan işçiye ve vatana hizmet duygusu ve inanc›yla hareket edenler yok mu? Var, tabii. Ancak onlar›n önleri genellikle kesiliyor; üst görevlere gelmeleri, gelebilirlerse buralarda kalabilmelerinin önüne bir sürü engel ç›kar›l›yor. Sendikalar›n güçlenmesinin önündeki en önemli engel de sendikay› nimet kap›s› olarak görenler. Eğer işçi sendikal eğitimle bilinçlenirse; sendikac›y› sorgulayacakt›r. Sendika eğitim yaparsa, farkl› işyerlerindeki işçiler birbirleriyle tan›şacak, eleştiri ve önerilerini birbiriyle paylaşacakt›r. Sendika yeni işyerlerinde örgütlenirse, sendikan›n iç dengeleri değişebilecek, sendikac›n›n geleceği tehlikeye girebilecektir. Sendika patronlarla, emperyalistlerle ve AKP ile mücadele ederse, sendikac›n›n para, kad›n, içki ve kumar konusundaki zaaflar› ortal›ğa dökülecektir. Bu kayg›lar› art›rabilirsiniz. Sendikalar nas›l iyileştirilir. Birinci yan›t, sendikac›l›ğ›n nimet kap›s› olmaktan ç›kar›lmas›, sendikac›l›ğ›n külfetini inanc› nedeniyle üstlenecek işçilerin ve kamu çal›şanlar›n›n sendikalar›n baş›na geçmesiyle. 9
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
HUKUK MÜCADELEM‹Z I İLHAN TAN Genel TİS ve Hukuk Sekreteri Türk Silahl› Kuvvetlerinde çal›şmak, değir kurumlar›n çal›şma şartlar› aç›s›ndan hem iş anlay›ş› yönünden hem de çal›şma koşullar› yönünden farkl›l›k göstermektedir. Çal›şt›ğ›m›z kurumda Askeri personel ile birlikte Memurlar›n ve Harb-İş Sendikas›na bağl› işçilerin çal›şmas› nedeniyle askerler gibi görülmekte, ancak maaş ve özlük haklar› yönünden tamamen bunun d›ş›nda b›rak›lmaktay›z. ASİM-SEN (Askeri İşyerlerinde Görevli Kamu Çal›şanlar› Sendikas›), Anayasam›z›n bizlere tan›d›ğ› hak ve ç›karlar› korumak, Türk Silahl› Kuvvetlerinde görevli memurlar›nda birlikte çal›şt›ğ› askeri personel ile ayn› haklara sahip olmas› için aşağ›da belirtilen konular hakk›nda hukuksal mücadele etmektedir. 1. Fiili hizmet zamm›n›n memurlara da verilmesi için gerekli yasal girişimleri yapm›şt›r. 2. Sağl›k çal›şanlar›n›n durumlar›n›n düzeltilmesi, Nöbet, Tayin, Muvafakat, Görevde Yükselme, İzin işlemleri, İcap… vb konular›n görüşülerek çözüm ortam› oluşturulabilmesi için bir çal›ş tay oluşturulmuştur. 3. Memurlar›n çal›şma hakk› olduğu gibi atama ve muvafakat alma hakk›n›n da olduğu gerçeğiyle memurlar›n yer değiştirmesinde kolayl›ğ›n sağlanmas›, yasal düzenlemelerin yeniden yap›lmas› için gerekli girişimlerde bulunulmuştur. 4. Birçok kurumda halen askerler gibi memurlar da içtimaya ç›kmakta, yazd›ğ›m›z dilekçelerle içtima konusu birçok birlik ve karargâh’ta giderilmiştir. 5. Savunmas› al›nan personelin disiplin ve yüksek disiplin kurulunda dilekçelerinin incelenmesi için dilekçeler yaz›lm›ş ve ald›klar› cezalar bu kurullar taraf›ndan iptal edilmiştir. 6. Çeşitli konularda yaz›lan dilekçeler ile iş kolu arkadaşlar›m›z›n sorunu çözülmüş ve buna istinaden yaz›lan dilekçeler www.asimsen.org.tr adresinde yay›nlanm›şt›r. 7. Türk Silahl› Kuvvetlerinde görevli memurlar›n orduevleri, askeri gazinolar, sosyal tesisler yönetmeliğinin 10’uncu maddesinin, Anayasam›z›n eşitlik ilkesi ayk›r›l›k teşkil ettiğinden iptal edilerek Memurlar›nda bu kurumlardan faydalanmalar› için MSB.l›ğ›na müracaat edilmiş, hukuksal olarak gerekli girişimler başlat›lm›şt›r. 10
8. Memurlar›n izin devir işlemi baz› kurumlarda yap›lmamaktad›r. 657 say›l› Devlet Memurlar› Kanununun 102’nci maddesi gereği girişimlerde bulunularak memurlar›n devirli izin kullanmalar› sağlanm›şt›r. 9. Memurlar için hizmet veren Sivil Memur Misafirhanesinden, memur olmayan arkadaşlar›m›z, aile yak›nlar›m›z›n da faydalanmalar› için yaz›şmalar yap›lm›şt›r. 10. Yard›mc› Hizmetler S›n›f›nda görevli memurlar›n s›navs›z s›n›f değişikliliklerinin yap›labilmesi için 657 say›l› Devlet Memurlar› Kanununun yeniden düzenlenmesi için girişimler başlat›lm›şt›r. 11. Nöbet hizmetleri ve fazla mesai ücreti ödenmesine yönelik kurumlara dilekçeler yaz›lm›ş olup, bünyesinde Döner Sermaye olan kurumlar›n nöbet ücreti ve fazla mesai ücreti ödemeleri için kurumlara yaz›lar yaz›lm›şt›r. 12. Hastanede çal›şanlar›n döner sermayeden pay almalar› için çal›şmalar›m›z devam etmektedir. 13. 657 Say›l› Devlet Memurlar› Kanununun 101’nci maddesinde yap›lan değişiklik, halen TSK’da görevli memurlara uygulanmak istenmemektedir. Gebe ve Engelli personelin iki y›l nöbet ve gece çal›şmalar›ndan muaf tutulmas› için yaz›şmalar yap›lm›şt›r. 14. Doğu ve Güneydoğu bölgemizde görevli memurlar güvenlik nedeniyle servis araçlar›ndan yararlanamamakta, maddi kayba uğramaktad›rlar. Servis arac› ç›kar›lmas› veya toplu taş›ma araçlar›ndan faydalanmalar› için girişimlerde bulunulmuştur. 15. Türk Silahl› Kuvvetlerinde görevli memurlar›n birçoğunun kadrolar›n›n karş›l›ğ› Emekli Sand›ğ›nda bulunmamakta, Teknisyen kadrosunda görevliler Tekniker olsalar dahi emekliliklerinde Teknisyen olmakta, Uzman Memurlar görev yapt›ğ› sürece uzmanl›k maaş› almakta, emeklilikte maaş›m›z yar› yar›ya düşmektedir. Taban ayl›ğ›n›n düzenlenerek memurlar›n emeklilikte sefalet çekmelerinin önüne geçilmesi için gerekli çal›şmalar yap›lmaktad›r. 16. Sivil Memurlara sendikal hak verilmesi 1 No.lu iş kolundan olup, Büro Bankac›l›k ve Sigortac›l›k işkolu Türk Silahl› Kuvvetlerinde görevli memurlara hitap etmemektedir. “Savunma İşkolu”nun verilmesi için gerekli çal›şmalar devam etmektedir.
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
ÇALIfiMA VE EKONOM‹K YAfiAM I İLHAN TAN Genel TİS ve Hukuk Sekreteri
Çal›şma, zihinsel ve fiziksel çaba harcamay› gerektiren, insan gereksinimlerini karş›layan mal ve hizmetlerin üretimini hedefleyen ödevlerin yerine getirilmesidir. Bunun için bir meslek veya iş gerçekleştirilir. Ekonomik sistem ancak bu şekilde oluşur ve bu sistemde, sistemin düzenlenmesinden sorumlu kurumlar bulunmaktad›r. Modern toplum çal›şman›n gerçekleştiği yerde de bir kaymaya tan›kl›k etmiştir. Sanayileşmeden önce, çal›şman›n büyük bölümü evde yap›l›yordu ve ev halk›n›n büyük bölümü birlikte çal›şmay› tamaml›yorlard›. Elektrik ve kömürle çal›şan makineler gibi sanayi teknolojisindeki ilerlemeler, işyeri ile evin ayr›lmas›na katk›da bulunmuştur. Girişimcilerin sahip olduğu fabrikalar sanayinin gelişiminin odak noktalar› haline gelmiştir: makine ve ekipman fabrikalarda yoğunlaşm›ş ve mallar›n kitlesel üretimini evde üstlenen küçük ölçekli zanaatç›l›ğ› geride b›rakmaya başlam›şt›r. Çal›şanlar›n performanslar›, işçilerin üretkenliklerini ve disiplinlerini art›racak teknikleri gerçekleştirecek olan yöneticiler taraf›ndan gözetim alt›nda tutulmaktayd›. Hepimiz, yaşam›m›z› sürdürmek için gerekli olan ürün ve hizmetler bak›m›ndan, devasa say›daki öteki çal›şanlara bağ›ml›y›z. Pek az istisna ile modern toplumlardaki insanlar›n ezici çoğunluğu kendi yedikleri yiyeceği, içinde yaşad›klar› evleri ya da tükettikleri maddi mallar› kendileri üretmez. Üretimde iş bölümü ve ekonomik karş›l›kl› bağ›ml›l›ğ›n rolü büyüktür.
Çal›şma ve ekonomik yaşam içerisinde cinsiyete bağl› olarak mesleki ayr›mc›l›kta söz konusudur. İstihdam›n yap›s›ndaki değişmelerin yan› s›ra, cinsiyet rol klişeleştirmesi de mesleki ayr›mc›l›ğa katk›da bulunmuştur. “Katip”lerin prestij ve işlerinin niteliğindeki değişme bunun için iyi bir örmektir. 1850 de Birleşik Krall›kta katiplerin %99’u erkekti. 1998’de Birleşik Krall›kta katiplik işlerinin %90’›n›n, tüm sekreterlerin ise %98’i kad›nd›r. K›sacas› kad›nlar›n çal›şma hayati içerisindeki rolü giderek artmaktad›r. Kad›nlar daha çok yar› zamanl› işlerde yoğunlaşma istemişlerdir. Buna rağmen baz› meslek dallar›nda kad›nlar ile erkekler aras›nda ücret uçurumlar›n›n olduğu da bir gerçektir. Günümüzde hizmet sektörüne eğilimler oldukça fazla olmaktad›r. Kapitalist sistem içerisinde çal›şma ve ekonomik yaşant›m›z› düzenlemek gün geçtikçe önem kazanmakta ve bu doğrultuda kad›nlarda en az erkekler kadar çal›şma hayat›nda yer almaktad›r. Yeni çal›şma biçimleri pek çok kişi için heyecan verici f›rsatlar sunsa da, kendisini yoldan ç›km›ş bir dünyada yakalanm›ş gibi hissedenlerin yaşad›ğ› türden derin belirsizliklerde yaratabilir. İş gücü piyasas›, sanayiye yönelik ekonomiden, hizmetlere yönelik bir ekonomiye doğru kayman›n bir parças› olarak önemli değişiklikler geçirmektedir. Bugünlerde çok farkl› türden mesleklerde çal›şanlar, hem kendi çal›şma konumlar›n›n geleceğine ilişkin olarak hem de işyerindeki rollerine ilişkin olarak kendilerini güvenceden yoksun hissediyorlar. Genç insanlar art›k, tek bir işverenle geçirilecek garantili bir kariyere güvenemeyeceklerini, çünkü h›zla küreselleşen ekonominin giderek daha çok şirket birleşmesine ve çal›şanlar›n işten ç›kar›ld›klar› şirket küçülmelerine neden olacağ›n› düşünmektedirler. İş güvencesizliğinin etkileri gerçek işsiz kalma deneyimi kadar zay›flat›c› olabilir. İş güvencesizliği, bir çal›şan›n işinin gelecekteki güvenliği ve kendisinin işyerindeki rolü hakk›nda yaşad›ğ› kayg›d›r. İş güvencesizliği orta s›n›f aras›nda keskin bir biçimde artm›şt›r. 11
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Çocuklarda Sık Görülen Uyum ve Davranış Bozuklukları I SEVDA DENİZ ÖZDEMİR Çocuk Gelişim Uzman› Sald›rganl›k, yalan söyleme, alt›n› ›slatma, t›rnak yeme, kekemelik, inatç›l›k, DAVRANIŞ BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ Dikkat çekmek, ebeveynlere karş› güç kazanma isteği, intikam alma isteği, yetersizlik DAVRANIŞ BOZUKUĞU OLAN ÇOCUKLARDA OLUMLU İLİŞKİ NASIL KURULUR? Karş›l›kl› sayg›, çocuğa zaman ay›rmak, cesaretlendirme, sevgiyi anlatmak, paylaşmak. SALDIRGANLIĞIN NEDENLERİ Sald›rgan davran›şlar›n ebeveynler taraf›ndan ödüllendirilmesi. Çocuğun yetişkinlerden kat› ceza, anlay›şs›zl›k ve yetersiz sevgi görmesi. Televizyonun ve kitle iletişim araçlar›n›n olumsuz etkisi. Olumsuz Anne-baba tutumlar›, aile içi şiddet. SALDIRGANLIK KONUSUNDA AİLEYE ÖNERİLER Çocuğa sald›rganl›k konusunda model olmay›n, sald›rgan davran›şlara tolerans göstermeyin, sald›rgan davran›şlara kesinlikle dayakla cezaland›rmay›n, çocuk gergin ve sinirliyken onunla tart›şmay›n, sakinleşmesini bekleyin, daha sonra bu davran›ş› ile ilgili konuşun, çocuğa sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar verin, başarma duygusunu yaşamas›n› sağlay›n, çocuğun d›şarda oynamas›na izin verin. Bu çocuğun gerilimini azalt›r ve enerjisini boşalt›r, çocuğa şiddet içeren televizyon programlar›n› seyrettirmeyin, çocukla mümkün olduğunca daha çok ve kaliteli zaman geçirin. YALANIN NEDENLERİ Bask›c› ve otoriter ana-baba tutumlar›, anne baban›n olumsuz model olmas›, ailenin çocuğa üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar yüklemesi, aile kurallar›n›n çok ağ›r olmas›, çocuğa şiddet uygulanmas›, ailenin çocukla olan iletişiminin bozuk olmas›, çocuğun s›k s›k eleştirilmesi ve başkalar›yla k›yaslanmas›, çocuğun mükemmelliğe zorlanmas› gibi nedenlerden kaynaklanabilir. YALAN KONUSUNDA AİLEYE ÖNERİLER Çocuğa kötü örnek olmay›n, aş›r› tepki göstermeyin, çocuklardan başaramayacaklar› şeyler beklemeyin, bask›dan kaç›n›n ve koyduğunuz kurallarla çocuğun yaşam›n› fazla s›n›rlamay›n, çocuğu araç olarak kullanmay›n (Örn; 12
anne yada baban›n çocuğa yalan söyletmesi, annenin “ bu yapt›ğ›n›z› baban duymas›n” demesi), çocuğu başka çocuklarla k›yaslamay›n, çocuğun istek, s›k›nt›, kayg› ve endişelerini sizinle konuşabilmesini sağlay›n. ALTINI ISLATMANIN NEDENLERİ Genellikle kal›t›msald›r, organik bozukluklar; Mesane kapatisesinin yeterli olmamas›, ağ›r uyku, böbrek ve bağ›rsak bozukluklar› gibi. Psikolojik faktörler: kayg›n›n bilinçd›ş› ifade edilmesidir. Deprem, boşanma, ölüm, kaza, şiddet gibi travmatik yaşant›lar, çocuğun s›k s›k üşütmesi, yanl›ş ve bask›c› tuvalet eğitimi anne-baban›n çocuğu zaman›nda tuvalete götürmemesi ve çocuk alt›na yapt›ğ›nda dövülmesi, korkutulmas›. ALTINI ISLATMA KONUSUNDA AİLEYE ÖNERİLER Öncelikle çocuğu mutlaka bu konuda uzman bir doktora götürün (sorunun psikolojik mi biyolojik mi olduğunu belirlemek için), çocuğa karş› kesinlikle bask›c› ve cezaland›r›c› yaklaşmay›n, onunla alay edip başkalar›na söylemekle tehdit etmeyin, çocuğa bunun bir sorun olduğunu ama üstesinden gelinebilecek bir sorun olduğunu anlat›n, iletişiminizi güçlendirerek yaşad›ğ› duygular› sizinle paylaşmas›n› sağlay›n, Çocuğu başkalar›yla k›yaslamay›n, önlem amac›yla da olsa kesinlikle bez bağlamay›n. TIRNAK YEMENİN NEDENLERİ Çocuğun kendisini güvende hissetmemesi, bask›c›, cezaland›r›c› anne-baba tutumlar›, Ailede başka t›rnak yiyenin olmas›, ev ve okul ortam›ndaki gerilimler, çocuğun ihtiyac› olan güven ve sevgiyi alamamas›, çocuğun korku, stres, öfke ve heyecan durumlar›na maruz kalmas›. TIRNAK YEME KONUSUNDA AİLEYE ÖNERİLER Çocuğa karş› bask›c› ve eleştirel yaklaşmay›n. 3-4 yaş›na kadar görmezden gelin, şiddet uygulamay›n, çocuğa ellerini meşgul edecek uğraşlar verin, çocuğu bu al›şkanl›ğ›n üstesinden gelebileceğine inand›r›n, hangi durumlarda t›rnak yediğini belirlemeye çal›ş›n, çocuğun kendine olan güvenini pekiştirin, başar›l› olduğun anlara dikkatini çekin. KEKEMELİĞİN NEDENLERİ Kayg›, korku ve stres yaratan durumlar, ailede kekemelik var ise, aş›r› bask› gördüğünde ve eleştirildiğinde,
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
aşağ›land›ğ›nda, travmatik yaşant›larda, düzgün konuşmas› konusunda bask› yap›ld›ğ›nda, gelişim dönemi üzerinde sorumluluk ve olgunluk beklendiğinde vb. KEKEMELİK KONUSUNDA AİLEYE ÖNERİLER Kekemelik konusunda yaşad›ğ›n›z gerginliği ve endişeyi bir kenara iterek çocuğa nas›l yard›m edeceğinizi düşünün, çocuğun konuşmalar›n› düzeltmesi konusunda bask›c› olmay›n, çocuk konuşurken sab›rla cümlesinin bitmesini bekleyin, siz ne anlatmak istediğini onun yerine söylemeyin, çocuğa k›sa cevapl› sorular sorarak konuşmaya teşvik edin, çocuğun kekemeliği ile alay ve taklit etmeyin, konuşman›zla ve okuman›zla çocuğa iyi bir model olun, yavaş anlaş›l›r ve yumuşak bir tonda okuyup konuşun, iletişiminizi güçlü k›larak hissettiklerini sizinle konuşmas›n› sağlay›n.
İNATÇILIĞIN NEDENLERİ Anne ve baban›n çocuğa karş› tutumlar›n›n tutarl› olmamas›, çocuğun ilgi ve ihtiyaçlar›n›n zaman›nda karş›lanmamas›, çocuğa ihtiyac› olan bağ›ms›zl›k duygusunun verilmemesi. İNATÇILIK KONUSUNDA AİLEYE ÖNERİLER Çocuğa karş› öfkeli ve tepkili yaklaşmay›n, çocuğun istediklerini inatlaşmad›ğ› zamanlarda yerine getirin, çocuğun istediği şeyi neden yapamayacağ›n›z› aç›k ve anlaş›l›r bir dile anlat›n, kuralar›n›z› uygularken tutarl› ve kararl› olun, çocuğun inad› devam ettiği durumlarda dikkatini başka yöne çekmeye çal›ş›n, asla çocukla bir güç ve inat savaş›na girmeyin, çocuğa seçenek sunarak seçme şans› verin, her şeyden önce bu durumda soğuk kanl›l›ğ›n›z› korumaya çal›ş›n, derin bir nefes al›n ve içinizden “O sadece bir çocuk “ demelisiniz.
Üyemizden
SES
I ERDİNÇ KURT ASİM-SEN Üyesi Bir anda m› oldu her şey yoksa gerçekten onurlu bir ‘mücadelenin’ sonucu mu? Ya da bir lütuf gibi sunulmaya çal›ş›lan ve bedeli belli olmayan k›sm› özgürlük anlaşmas› m›? Ve bizim alacağ›m›z tav›r. Hangi mücadele değiştirdi bu yasakç› zihniyetin bir bak›ma iadei itibar›n› oysaki çal›şanlar ayn›yd› zihniyet ayn›yd› bu direncin k›r›lmas›n›n ard›nda olan ›srar›m›yd› yoksa bir anlaşmam› vard› gizli kap›lar ard›nda kalan. İrdeleyelim biraz sonuçlar›yla bir ç›kar›m yapal›m. Çünkü bu sistemin att›ğ› her ad›mda bir kuşku duymam›z› sağlayan binlerce durum var ki geçmişten gelen öyle hemen buyur etmeyeceğiz koşulsuz. Çal›ş›yoruz, emek veriyoruz, üretiyoruz, bu ülke ad›na bir değer kazand›r›yoruz. Her birimizin farkl› hayat görüşü, değer yarg›s›, siyasi görüşü olsa da ortak noktam›z bu kara parças›nda yaş›yor olmam›z ve bizleri bekleyen olas› tehlikeler karş›s›nda ortak bir duruş sergileyebilmemiz. Tüm insanl›ğ›n ortak düşman›d›r emperyalizm ve onun doymak bilmeyen yay›lmac›, sömürücü, köleleştirici politikalar›. Ülkemiz üzerinde oynanan ve planlanan yüz y›ll›k senaryolar günü geldikçe icra edilirken sessiz kalmamak tav›r almak m› siyaset yap›yorsunuz söylemlerinin gerekçesi. S›n›r›m›zda olan savaşlara, sonuçlar›na yeni üretilen kuzey komşumuzla ilgili bir düşüncemiz olmayacak m›? TSK n›n yeniden yap›land›r›lmas› konusunda sivil memur bölümü bu yap›land›r›lmaya dahil edilmiş miydi yada
hangi boyuttayd›. Anayasa mahkemesinin verdiği karar bu yap›lanman›n sivil memur ayağ›m›yd› yada birden özgürlükçü bir karar almas› için hangi şartlar değişmişti. Tabi bunlar›n her biri bir teori zaman, süreç ve uygulamalar gösterecek ne kadar hakl› olduğumuzu. Ama bu süreçte gösterilen tepkiler ve at›lan ad›mlar kuşkular›m›za ve hakl›l›ğ›m›za delil arz ediyor. Kişilerin yapt›ğ› yanl›şlar karş›s›nda kuruma tepki vermek yada hükümetlerin hatalar›n› kurumlara mal etmek bir nevi memurlar› çal›şt›klar› kurumla karş› karş›ya getirmek TSK n›n yap›land›r›lmas›ndaki sivil memur ayağ›m›? Bizler kimsenin rakibi yada düşman› değiliz haks›zl›k, eşitsizlik karş›s›nda sonuna kadar anayasadan ve hukuktan ald›ğ›m›z güçle sonuna kadar gideceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmas›n ama kapal› kap›lar ard›nda yap›lan, bize karş› planlanan her konuda da tav›r geliştireceğiz.1992 y›l›nda kurulan ve 2001 de haks›z gerekçelerle kapat›lan ve değişmeyen bu yasakç› zihniyetin bilinmeyen düşüncesiyle kald›r›lan engeller sonucunda 2013 y›l›nda ayn› tav›r, ayn› düşünce, ayn› kararl›l›k ve ayn› duruşla tekrar hayata geçirdiğimiz ASİM-SEN le beraber üyelerimizin ve çal›şanlar›m›z›n sorunlar›na çözüm ararken ülke gerçeklerinden uzak kalmayacağ›z. S›n›f sendikac›l›ğ›n›n bilinciyle ülkemizde gelişen tüm emek hareketlerine, özgürlük ve demokrasi söylemlerine katk›da bulunacağ›z. Emek, Özgürlük ve Demokrasi ad›na bu uğurda canlar›n› veren tüm şehitlerimizi sayg›yla an›yoruz. Tüm emekçilerin emek ve dayan›şma bayram›n› kutluyoruz. 13
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
ÖRGÜTLÜLÜK NED‹R? I MEHMET PEKER Genel Örgütlenme Sekreteri “Örgütlenme 21’inci yüzy›l›m›z›n en önemli konusu ve evrensel bir olgudur. Geçmiflte yasad›¤›m›z bir “Ahilik” gibi iç dinamiklerle aç›klanamaz. Örgütlenme denildi¤i zaman, dünyan›n neresinde örgütlenirseniz örgütlenin temel de¤erler ayn›d›r. Dolays›yla örgütlülük evrensel bir olgudur ve siz de o evrensel dünya içerisinde yerinizi alacaks›n›z…” diyor Yasar SEYMAN Geçmişte örgüt kelimesi geçtiğinde hemen silahl› örgüt akla gelirdi. Art›k günümüzde örgüt denilince sendikalardan tutun, hayvan haklar›, ekolojik duruma kadar bir sürü sivil örgütler akla gelir. Legal zeminde oldukça etkili ve yetkili oluna biliniyor.
Art›k insanl›ğ›n iletişim çağ›na atlad›ğ› ve karş›s›na küreselleşme olgusunun dayatmac› bir biçimde ç›kt›ğ› bir zamanda; “Biz art›k mutlaka örgütlü” olmak zorunday›z. 21’inci yüzy›lda insan› şöyle tan›ml›yorlar; düşünen, konuşan ve örgütlü insan… Eğer, örgütünüz yoksa sizi hiç kimse ciddiye alm›yor. Çünkü bireysel seslerin hiçbir anlam› yok. Onun içindir ki siz değerli arkadaşlar›m› ASİM-SEN çat›s› alt›nda, bilinçli, sorgulay›c›, üretici ve aktif üye olmaya davet ediyorum.
www.asimsen.org.tr
21. yüzy›l›n sosyal yaşam› örgütlenme üzerinde biçimlenmiştir. Sosyal yaşam›n her alan› örgütlülüğü gerektirir, yani yaşam›n olmazsa olmaz›d›r.
adresimizden üye olabilirsiniz.
Örgütlü olmayan toplumlar yenilmeye ve hatta yok olmaya mahkûmdur.
“Bizler dostluk arkadaşlık temelinde biraraya geldik.
“En kötü örgütlülük, örgütsüzlükten iyidir” anlay›ş› içinde bulunmak çağ›m›z› ne kadar karş›l›yor? Bu da irdelenmesi gereken bir konudur.
kaldırmaya elverişli bir ortam hazırlayacaktır.”
KAYITLI BAŞKA ÜYE DEĞİL, AKTİF ÜYE OLMAK
Dayanışma ve işbirliği anlayışımız sorunlarımızı ortadan ... Bizim işkolumuzda insanlar duyarsız, ilgisiz diyenler yanıldı.
Üyelikte ilk ad›m çok önemli, her şey bir küçük düşle, küçük bir ad›mla baslar. ASİM-SEN içerisinde örgüt kimliğimizi geliştireceğiz. Bunu nas›l yapacağ›z; kay›tl› üye değil, aktif üye olacağ›z. Dünyan›n her yerinde özellikle Türkiye’de insanlar örgütlere sadece kay›tl›d›r. Oysa kay›tl› üyenin örgüte hiçbir yarar› yoktur. Kay›tl› değil, aktif olacağ›z. Bunun cevab› sizde sakl›, buna siz cevap vereceksiniz.
... Bizim işkolumuzda insanlar “rabbena hep bana diyor-
Bir blok mermeri düşünün onu birilerine verirseniz kimileri peşinden sürükler, kimileri k›r›p parçalar, kimileri bloklara ay›r›r, kimileri de o mermeri bir heykele dönüştürür. İste bir örgüte üye olan insan, mermeri heykel dönüştüren yani başlad›ğ› üyeliğini aktif duruma getiren insand›r.”
yanıldı.
ÖRGÜT BİZİM İKİNCİ ADRESİMİZ OLMALIDIR İster erkek olal›m, ister kad›n demeliyiz ki, örgüt bizim ikinci adresimizdir yani bizim geniş evimiz, ikinci ailemiz… Bu hangi örgüt olursa olsun fark etmez. Çünkü çal›şma yöntemleri ayn›d›r. Bir örgüt içinde çal›ş›rken bir örgüt kimliğiniz oluşur. 14
lar” fedakar değiller diyenler yanıldı. ... Bizim işkolumuzda sendika hakkımı olurmu diyenler yanıldı. ... MSB, sizi muhatap alıp, sizinle konuşmaz diyenler ... Bizim işkolunda sendikalı olanları işten attırırlar diyenler yanıldı. Doğru zamanda doğru önder kadrolar yaratanlar ve gözünü budaktan esirgemeyen bu işkolunun ileriyi gören tabanın söz ve karar sahipliliğine inanan insanlar kazındı ve her zaman kazanacak olanlarda onlardır. Süleyman AZRAK
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
S‹V‹L MEMUR K‹ML‹⁄‹ ÜZER‹NE I SERHAT POLAT ASİM-SEN Üyesi Sivil Memur nedir? Ne işe yarar? Milyonlarla ifade edilen kamusal iş gücü içinde 40.000 kişilik bu küçük kesim ne anlam ifade eder? Efendim, sivil memur tan›m› ‘mevcut hali ile’ septisizmin (şüphecilik) derinliklerinde kaybolmuş bir statüyü ifade eder. Septisizmde nas›l genel geçer bir bilgiyi doğru kabul etmek mümkün değil ise sivil memurlar içinde genel geçer, doğru bir tan›m yap›lamaz. Çünkü bu sivil memurlar›n tan›m› da zamana, mekana, şartlara, kişilere göre değişir. İzafidir yani. Bu izafiliği neye borçluyuz peki? Her şey bir gün, Milli Savunma Bakan› olan babam›z›n bir meslek sahibi olmam›z ad›na bizi Genelkurmay Başkanl›ğ› denilen yere getirmesiyle başlad›. Babam›z dedi ki: “Evlat! Buras› art›k senin ekmek kap›nd›r. Ustan›n sözünden katiyen ç›kmayacaks›n. Ne derse aynen yapacaks›n. Onun ağz›ndan ç›kacak her kelimeyi emir telakki edeceksin.” Giderken ayn› zamanda ustam›z olan Paşa dedeye döndü ve: “Eti senin, kemiği benim ustam!” dedi. Ve gidiş o gidiş… Dayak, azar, ceza, fazla mesai derken ar› gibi çal›ş›yorduk. İşi öğrenmiştik. Evet, tüm s›k›nt›lara rağmen bir mesleğimiz vard› art›k. Y›llar geçiyordu. Saçlar›m›z ağarm›ş, belimiz bükülmüştü. İşimizin piri olmuştuk. Ama bu işte bir terslik vard›. Onca tecrübeye, meşakkate rağmen bir türlü usta olam›yorduk. Bir paşa dede ölüyor, yerine yenisi geliyordu ve biz hep ç›rak kal›yorduk. Ustalar sürekli değişiyor, biz hep ç›rakl›kta çak›l› kal›yorduk. Üstelik aç›ktan okulda okumuştuk. Boru değil efendi, üniversite diplomam›z hatta yüksek lisans diplomam›z bile vard›. Bir gün cesaretimizi toplad›k ve ustam›z olan paşa dedenin karş›s›na dikildik. Dedik ki: Usta, sizden önce onlarca usta geldi geçti biz hala ç›rağ›z. Nedir bu işin hikmeti?” Usta dedi ki: “İşçisin sen, işçi kal hadi fazla konuşma, giy dedi tulumlar›!” E bari sigortam›z› yat›rsayd›n, y›llard›r üç kuruşa sigortas›z sürünüyoruz” diyecek olduk, cevap: … oldu! En nihayetinde çilelerle dolu bir hayat›n sonunda kalplerimiz paramparça öldük. Sonra tekrar dirildik ve tekrar öldük. Hep ayn› şeyler tekrarland› durdu. O gün bugündür üstümüzden tulumu, nam›m›zdan ç›rağ› bir türlü atamad›k.
Savaş durumunda ise bizler; ne şehit ne gazi yok yoluna giden Niyazileriz. Askeri Birliklerin savaşan olmayan, günah› vebali boyunlar›nda as›l› canl› kalkanlar›y›z. Özgürken olduğu gibi, esirlikte de onbaş›l›ktan öteye değeri olmayan, potansiyel kürek mahkumlar›y›z. Kendilerine biçilen kölelik yazg›s›n›n ilahi değil, beşeri olduğu; demokrasiden, hukuktan nasibini alamam›ş talihsiz bir kesimiz. Bizler, sivilliğini asker kasaturas›n›n sivriliğine her defas›nda feda eyleyen sistemin üç kuruşa beş köfte yediği yegane kamusal iş gücüyüz. Hukuki, akli, vicdani olarak çok hakl› ve güçlüyüz. Tek ihtiyac›m›z olan şey bir ve birlikte olmak. Can ve canan›m›z›n kavgas› için, iade-i itibar›m›z için sendikal› olmal›y›z. Unutma; “sensiz bir eksiğiz.”
Şimdi gitseler ve sorsalar Genelkurmay Başkan›na: “Ey paşa dede! Kimdir bu sivil memur?” diye, “Ailemizin bir ferdidir” der. Sorsalar Milli Savunma Bakan›’na “Ey baba derviş! Kimdir bu sivil memur?” diye, “Babas›n›n bi tanesi” der. Şimdi ben söyleyeyim biz kimiz? Bar›ş durumunda tek cümle ile özetlemek gerekirse bizler; nimette memur, külfette askeriz. 15
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ KAMU ÇALIŞANLARININ
SENDİKALAŞMA TARİHİ ASİM-SEN I GÜLER ŞENGÜN Ankara Şube Başkanı beraat kararlarıyla sonuçlanmıştır. Otuz yıldan beri askıda tutulan 87 ve 151 sayılı ILO sözleşmeleri TBMM’de onaylanmıştır. ASİM-SEN Türkiye kamu çalışanları sendika mücadelesi ortamında üç yıllık çalışmalardan sonra 68 kurucu üye ile 16 Kasım 1992 yılında kuruldu. ASİM-SEN, 1993 yılının ilk aylarında Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Gölcük, Sakarya, Adana, Afyon, Balıkesir, Sivas, Kayseri ve Konya’da sendika şubelerini ve Çorlu temsilciliğini kurdu.
1990’lı yıllar Kamu Çalışanlarının Sendikal mücadelesinin en önemli yıllarıdır. Hak kayıpları için işçilerin 89 Bahar Eylemleri olarak bilinen eylemlilikler kamu çalışanlarının sendikalaşma sürecine ivme kazandırmıştır. 1990-91 yılları sendikaları kurma ve yaşatma yılları olarak tanımlanabilir. Bu dönem baskılarla ilk karşılaşılan yıllar olduğu gibi kurulan sendikaların tümü hakkında kapatma davaları açılmış, bazı yöneticiler geçici sürelerle görevden uzaklaştırılmış ve sendikalar mühürlenmeye başlamıştır. Ancak devletin bu baskısı karşısında kamu emekçileri geri adım atmamışlardır. Bir yandan hukuksal alanda girişimlerini sürdürürken, diğer yandan fiili ve meşru temelde mücadelelerine devam etmişlerdir. Tüm baskılara rağmen sendikaların mühürleri sökülerek çalışmalar sürdürülmüştür. Kamu emekçileri 15 Haziran 1991’de çeşitli illerden başlayarak 1 hafta süren yürüyüş yapmıştır. 22 Haziran 1991 tarihinde Çalışma Bakanlığı önünde yapılan eyleme ise 20.000 kamu çalışanı katılmıştır. Sendikaların taraf kabul edilerek yasal düzenlemenin yapılması, hükümetin toplu sözleşme masasına oturması talepleri ekseninde yapılan eylem, bakanların gerekli girişimlerin yapılacağı vaatlerinde bulunmalarıyla sona ermiştir. Haziran eyleminde, hükümetin verdiği sözleri yerine getirecek adımlar atmaması nedeniyle, kamu çalışanları ilk kez iş bırakmaya yönelmiştir. 15 Temmuz 1992’de “Hak Direnişi” olarak gerçekleştirilen ilk iş bırakma eylemi, kamuoyu, medya ve siyasi partilerden büyük destek bulmuştur. 1992 yılının son aylarında kamu çalışanları sendikal hareketi meşruluğunu pekiştirecek kimi hukuksal kazanımları da sağlamıştır. Sendikalar mahkeme kararlarıyla genel kurullarını gerçekleştirdikleri gibi 2911 ve 657 sayılı yasaları ihlal etme gerekçesiyle açılmış davalar 16
ASİM-SEN, ülkemizin de imzaladığı ILO’nun 87, 98 ve 151 sayılı Uluslar arası sözleşmelerden doğan haklar çerçevesinde ayrıca TC Anayasasının 90’ncı maddesi, 10 ncu maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5,10,11 ve diğer ilgili maddeler gerçeğinden hareketle Sendikal Mücadelesine başlamıştır. Ancak uluslararası sözleşmelere rağmen ASİM-SEN’in “yasal”lığı tartışıldı. 2001 yılına kadar “yasal olduğunun” mücadelesini verdi. 1993 yılında dönemin Genelkurmay 2 nci Başkanı imzası ile yayınlan bir emir ile ASİM-SEN’in yasal olmadığı, bu sendikaya üye olanlar hakkında yasal işlemin yapılacağı yayınlanmış hatta o dönem Milliyet gazetesinde haber olarak geçmiştir. Doğal olarak bu yazıya istinaden ilk olarak ASİM-SEN İstanbul Şube Başkanı hakkında Emre İtaatsizlikte Israr suçu ile Askeri Savcılığı suç duyusunda bulundu. Daha sonra sırası ile Eskişehir, İzmir, Afyon ve diğer yerlerde sırası ile davalar açıldı. Yine aynı tarihlerde Ankara 9 ncu Asliye Hukuk Mahkemesinde ASİM-SEN sendikasının yasal olmadığı bu nedenle kapatılması gerektiği savı ile dava açıldı. Mahkeme ASİM-SEN’in Ulusal ve Uluslar arası yasa ve sözleşmelerden hareketle SENDİKANIN YASAL OLDUĞU kararını verdi. Hükümet adına davaya katılan avukat mahkemenin kararını temyiz etti ve dava Yargıtay da görüşüldü. Yargıtay da mahkemenin almış olduğu kararı onayladı. ASİM-SEN’in yasal bir sendika olduğunun tescil edilme süreci 1992-1995 yılları arasında tam 3 yıl sürdü. Yargı süreci zorlu bir süreçti, o dönemde sendikal mücadeleye inanmış insanların birçoğu süreçten koptu. Baskılar devam ediyordu ve baskılara rağmen ASİM-SEN hiçbir zaman mücadelesinden ödün vermedi. Bu mücadeleler sonucunda 1994 yılında MSB.lığı Hukuk Müşavirliği “İşyerlerinde huzur ve sükunu bozucu faaliyetlerde bulunulmadığı taktirde sendika kurulabilir ve kurulmuş olan
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
sendikalara üye olunabilir” görüşünü açıkladı. Ancak yaşanan onca olumsuzluklar yaptırımlar yüzünden işkolu çalışanlarının sendikal mücadeleye katılımında bir artış yaşanmadı. Maalesef Genelkurmay 2’nci başkanının yazısı ne olursa olsun hep geçerli idi. Mecliste ASİM-SEN ve Tüm Yargı-Sen’in olmadığı Sendika Kanunu gündeme geldiği yıllarda 15-18 Haziran 1995 eylemlerinin gücü karşısında TBMM’de görüşülen Sendikalar Kanunu geri çekildi. 13 Temmuz 1995 tarihinde Anayasanın 53’üncü maddesinde yapılan değişiklikle kamu emekçilerinin sendikalaşma hakları anayasal düzeyde tanındı. ASİM-SEN’inde kurucu sendikaları içinde bulunduğu 08 Aralık 1995’te KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) kuruldu. Ancak Kamu emekçilerinin toplu pazarlık ve grev haklarını tanımak istemeyen ve sendikaların bağımsız, fiili ve meşru gelişimini kabul edemeyen siyasal iktidar ve yönetenler, sendikaları denetim altına almaya dönük yasa tasarısını 1998 Mart’ında TBMM gündemine yine getirdiler. Kamu emekçilerinin 4-5 Mart 1998’de Ankara’da ve izleyen günlerde pek çok yerleşim yerinde gerçekleştirdikleri direniş ve eylemlerle yasa tasarısı geri püskürtüldü. Ne var ki, KESK’in ve kamu emekçilerinin tüm direniş ve karşı koyuşuna rağmen, sendikaları denetim altına almayı amaçlayan, grev ve toplu sözleşme hakları gibi temel sendikal hak ve özgürlüklerden yoksun, ASİM-SEN ile Yargı-Sen’in dışında bırakıldığı 4688 sayılı “Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu” 25 Haziran 2001’de TBMM’nde kabul edildi. Böylelikle ASİM-SEN yasaklılar arasına girdi. Ancak 1998 y›l›nda işkolumuzda artık tek sendika değildik. ASİM-SEN içindeki bazı yöneticiler ve üyeler nasıl tespit ettikleri bilinmemekle birlikte ASİM-SEN’in bölücü örgütlerle bağlantısı olduğu iddiasını hem yazılı hem de sözlü olarak yaymaya çalıştılar. ASİM-SEN Üye ve yöneticilerinin içinde bulunduğu 35 kişi ASİMSEN’den ayr›l›p Türk ASİM-SEN’i kurarak o dönem Memurlar Vakfı olan bugün Türk Kamu-Sen diye tanıdığımız Konfederasyona katıldılar. Ne gariptir ki bugün bu arkadaşlardan bazıları bölünmeyelim birlik olalım derken bir zamanlar ise kendileri ASİMSEN’i bölmüştür. Bugün de olduğu gibi karalayarak ve suçlayarak. Bu suçlama ve karalamalar yüzünden İşkolu
çalışanlarına ASİM-SEN’in duruşu, bakış açısını anlatmaktan yasa takip edilemez hale gelindi. Ama ilerleyen zamanda görüldü ki birileri yasayı çok iyi takip ediyordu. TÜRK ASİM-SEN kurucularından bazıları 3’lü Koalisyon Hükümeti (MHP-DSP-ANAP) döneminde bakanlık yazı işleri müdürü, bazıları ise yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde müdürlüklere atanıverdi. 2001 yılında çıkan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile Türk ASİM-SEN’de yasaklılar arasına girdi. Ancak bazıları kendilerine yönetici kadrosunda yer bulabilmişti. ASİM-SEN tüm bu baskılar karalamalar hatta yasaklara rağmen mücadelesini sürdürmeye devam etti. 2001 yılında yasa gereğince ASİM-SEN Olağanüstü Genel Kurul Kararı alarak Yüksek Seçim Kuruluna müracaat etti. Ancak valilik müracaat sonunda genel kurul yapılamayacağını bildirdi (13 Aralık 2001). Bu nedenle ASİM-SEN, 4688 sayılı yasayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı (Şubat 2002). Bu dava 2006 yılında iç hukuk tüketilmediği için karar aşamasında anlamadığımız bir şekilde tamamlandı. Türkiye’deki dava ise Bölge İdaresi Mahkemesi sürecinden sonra Danıştay’da görüldü ve İdarenin lehine sonuçlandı. Bu tür sorunlarla 2009 yılına kadar mücadele edildi. Bu süreçte mücadelesinden ve duruşundan asla ödün vermeyen ASİMSEN eski Başkanı Süleyman AZRAK’ı saygı ile anıyoruz. Mücadelesi Mücadelemizdir ! ASİM-SEN 1992 yılından beri gelen mücadele geleneğine sahip çıkarak 23 Temmuz 2013 yılında yeniden merhaba dedi. ASİMSEN her zaman “emek” ten yana tavrını koyacak ve sınıf mücadelesinden ödün vermeyecektir. ASİM-SEN; Çalışma koşulları yönünden hiçbir işkoluna benzemeyen MSB.lığı, Genkur. Bşk.lığı, Kara Kuvv. K.lığı, Hava Kuvv. K.lığı, Deniz Kuvv. K.lığı, Jandarma Genel K.lığı ve Sahil Güv. K.lığı merkez ile taşra birimlerine bağlı askeri kurum ve kuruluşlara her türlü hizmetlerin doğrudan yada dolaylı olarak planlandığı, yönetildiği, üretildiği, eğitim ve araştırmaların yapıldığı tüm işyerleri ile hastane, kreş, yemekhane gibi eklentilerinde çalışan Sağlık, Teknik, Yardımcı, Eğitim Öğretim ve Genel İdari Hizmetlerde görev alan bizler yani ASİM-SEN İşkolu Sendikacılığını savunmakta ve 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunun 5’nci maddesinde belirtilen hizmet kollarına 12’nci Hizmet Kolu olarak “Savunma Hizmetleri”nin eklenmesi yönünde çalışmalarını ödün vermeden yürütecektir. Hayatın ve sürecin neresinde olursa olsun. “SENSİZ BİR EKSİĞİZ” Bireysel yalnızlık ve güçsüzlükleri aşmak için ASİM-SEN’e sahip çık. 17
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
HAKLI MÜCADELEDE YÜRÜYÜfi I ÖMER ATASEVEN 2001 ASİMSEN Eskişehir Şube Başkan› Değerli Dostlar; ASİM-SEN’in doğuşu asl›nda 90’l› y›llar›n ikinci yar›s›nda başlam›şt›r. O y›llarda tüm ülke genelinde sendika hakk› için kamuda çal›şan 657 say›l› Devlet Memurlar› ayaklanm›şt›r. Başta eğitimciler, sağl›kç›lar ve diğerleri, ASİM-SEN de bu süreçte Ankara’dan gönüllü bir arkadaş kitlesi başta Eskişehir olmak üzere telefon trafiği ile iletişim kurarak meşaleyi yakm›şt›r. Ben size Eskişehirde’ki süreçle ilgili aşamay› anlatmak istiyorum. Bizler ilk toplant›m›z› çok kalabal›k bir kat›l›mla yapt›ktan sonra Ankara’ya ilk memur Mitingine Eskişehir de 4 arabayla sendikan›n ad› bile yokken hak aramak için yürüdük. Dönüşümüzde hemen Eskişehir- Afyon-Kütahya’da örgütlenme çal›şmalar›na başlad›k. Gerçekten çok büyük bir kararl›l›k vard›. Ama şunu da biliyorduk önümüzde de hem Devletle hem Silahl› K›vvetlerle amans›z bir mücadele verecektik. ASİM-SEN’i kurup temsilciliğimiz açt›ktan sonra beklediğimiz gibi y›ld›rma senaryolar› başlad›. Devlet yasal değilsiniz Silahl› Kuvvetler Genel Kurmayda böyle bir yap›lanma olmaz diye her gün genelge yay›nlayarak imzalamam›z isteniyordu imzal›yorduk ama bildiğimizden de geri kalm›yorduk. Derken hem sivil hem askeri mahkeme süreçleri başlad›. Sabah 9’da sivil mahkemeye öğleden sonra 3’de askeri mahkemeye ç›k›yorduk. Askeri mahkemede ad›ma yöneltilen sorular› sizlerle paylaşmak istiyorum. Savci bana kaç çocuğum olduğunu vazgeçmezsem işten at›labileceğimi tayin olabileceğimi displin cezas› alabileceğimi Genelkurmay›n kararl› olduğunu taraf›ma söylediğinde cevab›m bunlar›n hiçbirinin beni yolumdan çeviremeyeceğini söylediğimde ald›ğ›m cevap YOLUNUZ AÇIK OLSUN belki bizlerde sendikal› oluruz cevab›n› ald›m savc›dan. YÜRÜYORDUK-ÖRGÜTLENİYORDUK. Başlang›çta gönüllü arkadaşlar›m›zdan toplad›ğ›m›z dayan›şma aidatlar›yla çal›şmalar›m›z› sürdürüyorduk üye kay›tlar›na başlam›şt›k art›k aidat topluyorduk üyelerden hiç unutmam 5 lira aidat için bir arkadaşa 4 defa gitmiştim vermese 5 inciyede gidecektim çünkü ihtiyac›m›z vard› Eskişehir’i aşm›şt›k Kütahya’da, Afyon’da, Bursa’da, İzmir’de toplant›lar yap›p ASİM-SEN’i anlat›yorduk. Gerçekten öyle bir inanm›şl›k öyle bir mücadele var18
d› ki art›k Genelkurmay PES etmişti. Çünkü Türkiye Genelinde örgütlenen ASİM-SEN her hafta başka bir hak almak için binlerce dilekçe Genel Kurmay’a gidiyordu. Amirler art›k bizlere bak›ş aç›lar›n› değiştirmişlerdi. Bir arkadaşa ceza vermek için bizim görüşlerimizi al›yor yanl›ş yapacaklar›ndan korkuyorlard› ad›m›zla hitap edenler bey demeye başlam›şlard›, mesaiye geleceksiniz diyenler gelme imkan›n›z var m› diye sormaya başlad›lar. Servislerde daha sayg›nl›k başlad›, lojman tahsisi artt›rd› Mahkemeye verilerek silahl› kuvvetler tazminat› kazan›ld› istediğimiz gibi olmasada bir misafirhanemiz oldu öyle genel kurullar yaşad› ki kat›l›m üst s›n›rda dişe diş kulisler sanki profesyonel sendika varm›ş gibi özen gösteriliyordu. Art›k herkes inanm›şt› Ülke genelinde o kadar büyümüştük ki diğer sendikalar bize g›pta ile bak›yordu. K›sa sürede o kadar büyümüştük ki, öyle bir örgütlenme yapm›şt›k ki Genelkurmay› dize getirip maaşlardan üye aidat› kesilmeye başlam›şt›. Daha da bir coşkuluyduk ama son süreçte kapat›lmas›na karar verildiğinde sanki tüm ASİMSEN’liler çocuğunu yitirmiş gibi üzülmüşlerdi. Ama ben gün gelip bu çocuğun yeniden doğacağ›n› daha da bir coşkuyla büyüceğini bu inanc›n hala var olduğu gerçeğini hiç akl›mdan ç›karmam›şt›m. Düşüncemde gerçek oldu Geçmişte tüm ASİM-SEN’e gönül verenler ad›na başta başkan›m›z rahmetli Süleyman AZRAK olmak üzere, bugün devam ettiren Genel Başkan Ali ÖNAL ve diğer süreci başlatan arkadaşlar›ma sayg›lar›m› sunmak isterim. Değerli arkadaşlar o kadar şansl›s›n›z ki önünüzde hiçbir engel yok çünkü engeller yasaklarla aş›lm›şt›r. Sizlere güvenimiz o kadar sonsuz ki tarif etmek mümkün değildir. Şunu unutmay›n mücadeleyle kazan›lan haklar ölümsüzdür. Gelecekte sayg›yla sevgiyle an›lacaks›n›z yeter ki inançl› olun sosyal faaliyetlerde insanlar› ayr›şt›rmay›n çünkü o toplumun içinde farkl› düşünce farkl› sesler olacakt›r. Sayg›yla karş›lay›n onlar› kucaklay›n inand›ğ›n›z şeyleri anlat›n bu uzun yolculukta karş›n›za engeller ç›kacakt›r. Bunlar sizi y›ld›rmas›n inad›na karş› koyun HAKLI MÜCADELE YÜRÜYÜŞÜNDE TÜM ASİM-SEN camias›na başar›lar sevgiyle kal›n…
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
ASİM-SEN KADIN I ÖZLEM IŞIK Genel Merkez Kad›n Sekreteri M a r t 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çal›şma koşullar› istemiyle bir tekstil fabrikas›nda greve başlad›. Grev esnas›nda polisin müdahalesiyle fabrikada kilitli kalan çoğu kad›n 129 işçi yanarak can verdi. Ölen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşk›n kişi kat›ld›. Bu olaydan 53 sene sonra, 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’n›n Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağl› kad›nlar toplant›s›nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikas› yang›n›nda ölen kad›n işçiler an›s›na 8 Mart’›n “Dünya Emekçi Kad›nlar Günü” olarak an›lmas› önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Velakin, 8 Mart tarihinin Dünya Emekçi Kad›nlar günü olarak an›lmas›, tam olarak 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararas› Kad›nlar Konferans›’nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaş› y›llar› aras›nda baz› ülkelerde an›lmas› yasaklanan Dünya Kad›nlar Günü, 1960’l› y›llar›n sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anmaya başlanmas›yla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aral›k 1977 tarihinde 8 Mart’›n “Dünya Kad›nlar Günü” olarak an›lmas›n› kabul etti. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü ilk kez 1921 y›l›nda “Emekçi Kad›nlar Günü” olarak kutlanmaya başlansa da, dönemin siyasi elitlerinin kad›n hareketine vurduğu darbeler yüzünden 1975 y›l›na kadar 8 Mart günü sokağa taş›namad›. K›br›s’ta ise 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü, ilk defa Yurtsever Kad›nlar Birliği taraf›ndan 1977 y›l›nda kutland›.
8
Y›l 2014 ASİMSEN Kad›nlar› olarak tacize, şiddete, tecavüze, erkek egemenliğine karş› özgürlük ve bar›ş için 8 Martta Ankara’da gerçekleşen eylemlerde meydanlardayd›k. Medeni memleketlerin birçoğunda kad›n›n seçme ve seçilme hakk› yok iken bu hakk› kad›nlara vererek kad›nlar›n iş yaşam›nda da varl›ğ›n›n kabulünde bir ad›m daha at›lmas›n› sağlayan Atatürk’e şükranlar›m›z› sunmak içinde An›tkabir ziyaretlerini gerçekleştirdik. 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ… Kad›n sorunlar›, kad›n-erkek eşitliği, kad›n haklar› konular›nda yoğunlaşacağ›m›z bir gün… Çeşitli platformlarda kad›nlar›m›z toplanacak, durum tespitleri yapacak, acil önlem kararlar› alacaklar. Sonra?
Sonra evli evine, köylü köyüne çekilecek! Daha önceden siyasi tecrübe geçirmiş olan iyi eğitimli, ayd›n ve donan›ml› olanlar “bizden bu kadar, bu ülkede, bu ortamda çal›şmak imkans›z” tavr› içinde kendi meslek alanlar›n›n veya özel hayatlar›n›n s›n›rlar›na çekilecekler. Davetli olduklar› toplant›larda konferans vermekle yetinecekler. Yönetimde kariyer mücadelesi verenler, çeşitli biçimlerde engellemeler, ortal›kta dönüp duran yüzünden yorulup tepe noktalara varma hedefinden vazgeçecekler, bulunduklar› yerde pasifleşecekler veya gerileyecekler. Kimileri evlerine, ocak başlar›na dönecekler. Aştan ve işlerinden başka bir şey düşünmeyecekler. Televizyon dizilerinin sad›k izleyicileri olacaklar. Konu komşuyla tertipledikleri bol karbonhidratl› günlerde dizi kahramanlar›n›, mankenlerin aşk dedikodular›n› konuşacaklar. Kimileri yokluk, yoksulluk dertleriyle, dert küpüne dönen aile içi sorunlarla boğuşacak. Sonra gördükleri şiddeti bir şekilde çocuklar›na uygulayacak. Hayat gaileleri aras›nda törpülenmekten kendini bile düşünemez hale gelecek. Kimileri kuaför, estetik ameliyatlar›, sauna, jimnastik salonu peşinde koşarak yeni vizyon oluşturmağa çal›şacak. Kimileri gelinim olur musun, size anne diyebilir miyim, bir y›ld›z doğuyor gibi abuk sabuk tv programlar› yoluyla şöhret ve kazanç sahibi olma cinliklerine kap›lacak. Kimileri sosyete ortamlar›nda birilerine hava atabilme yar›ş› içinde ömür tüketecek …Kimileri evin s›k›c› havas›ndan kurtulmak için derneklere kaydolarak bir şeyler yap›yorum havalar›na girecek …Neticede havanda su dövülecek. Üzerinde yaşad›ğ› gezegeni tüketen insanoğlu, uzayda yerleşim projeleri haz›rlarken dünyada ve Türkiye’de kad›nlar hâlâ yönetimlerde ağ›rl›kl› bir yer edinemeyişlerinin, kendi sorunlar›n› temelden halledemeyişlerinin s›k›nt›s›n› çekip duracak …Bugünde böyle karamsar olmak, moral bozan tablolar çizmek hiç hoş değil ama gidişat kanaatimce böyle …Kad›nlar hakl› davalar›nda kararl›l›k ve istikrarla tam bir dayan›şma ve birliktelik içinde olmad›kça mevcut sonucun değişmesi mümkün görünmüyor. Kad›nlar isterlerse ağ›rl›klar›n› koyarak dünyan›n ağlayan çehresini değiştirirler. Tabii isterlerse...
“Maruz kaldığımız haksızlıklar bizim akıl, zeka ve bilinç düzeyi gibi insanı insan yapan erdemlerin kadın cinsinde daha az bulunduğunu iddia eden feodal düşünce yapısı değişmek zorundadır.” 19
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Çal›şma Hayat›nda
Mobbing
I SERPİL TAŞTAN ASİM-SEN Üyesi betme, sevdiği şeylerden zevk almama gibi davran›ş ve düşünce şeklini değiştirerek yaşam kalitesini düşürür. Peki ya işyerine yans›yan sonuçlar› yok mudur. İşgücü kayb›, verimliliğin azalmas›, huzursuzluk ortam›. Yaşanan bunca sonuca rağmen bir çok iş yerinde önlem al›nmamas› ise bu konuda yeterince bilinçli olmad›ğ›m›z› göstermektedir.
İngilizce’de “mob” kökünden gelen aş›r› şiddete yönelmiş kalabal›k anlam›ndaki sözcüğün eylem biçimi olan “mobbing” birine karş› cephe oluşturma, duygusal sald›r›da bulunma, “psikolojik terör” olarak ifade edilmektedir. Mobbing, sosyal yaşant›n›n olduğu her yerde karş›m›za ç›kmaktad›r. Özellikle hiyerarşik bir yap›laşman›n olduğu iş yerlerinde, zay›f bir kontrolün olduğu örgütlerde daha bariz bir şekilde görülmektedir. Dünyan›n hemen her ülkesindeki işyerlerinde mobbing eylemleri olmaktad›r. Ancak biz çal›şanlar›n işyerinde karş› karş›ya kald›ğ›m›z bu eylemi anlamam›z ve etkilerini ortaya ç›karmam›z hiç de kolay olmamaktad›r. İş ortam›nda çal›şma arkadaşlar›m›z›n sinirlendiği, stresin doruk noktaya ç›kt›ğ› ve k›zg›nl›ğ›n kötü sözlere dönüştüğü, tart›şmalar›n yaşand›ğ›, s›rf bir amiri etkilemek için anl›k olarak meslektaş›n› yerici sözlerde mobbing midir? Önemli bir başar› göstermiş, amirinin övgüsünü alm›ş bir kişi, kolayca çal›şma arkadaşlar› taraf›ndan k›skan›labilir Çal›şma ortamlar›nda yaşanan bu durumlar›n mobbing olup olmad›ğ›n› ay›rt etmek de bazen çok zordur. Ancak mobbing de sistematik ›srarl› bir şekilde çal›şan›n say›s›z ve zararl› bir davran›ş›n hedefi olduğu psikolojik tacize uğrad›ğ›n› bilmekteyiz. Mobbingin yaratt›ğ› etki ise hem fizyolojik hem de psikolojik sonuçlar doğurur. İştahs›zl›k, hareketsizlik, unutkanl›k, al›nganl›k, depresyon, yaşama sevincini kay20
İnsan›n çal›şma yaşam›nda ya da örgütte en değerli varl›k olduğu bilincinin hala yerleşmemiş olmas›, insan›n varl›ğ›na ve bütünlüğüne sald›r› niteliği taş›yan “y›ld›rma” eylemleri ne yaz›k ki yaşanmakta ve anlaş›lmamaktad›r. Bunun için bizler ne yapabiliriz. Maruz kald›ğ›m›z mobbingi çal›şma arkadaşlar›m›zla paylaşmal› ve buna beraberce itiraz edebilmeliyiz. Görev tan›mlar›m›zda belirtilen sorumluluklar›m›zla hareket etmeli, bizden beklenen, istenen iş ve davran›şlar›n bunlara uygun olmad›ğ› taktirde aç›k bir dille bunu ifade edebilmeliyiz. Mobbingin gerek çal›şan gerekse çal›şma ortam›nda meydana getireceği sonuçlar›n fark›ndal›ğ›yla önlem al›nabilmesi hatta hiç yaşanmamas› temennimiz.. Ancak yaşanan durumun sonucunda hem hukuki hem de sağl›k desteğini almaktan çekinmemeliyiz. Bu konuda çal›şma arkadaşlar›m›za göstereceğimiz duyarl›l›k ve mücadele ile uygulanmak istenilen mobbingle baş etmek ancak mümkün olacakt›r. Bu sorun tüm çal›şanlar› tehdit etmekte ve önlem al›nmas› gerekmektedir. Ülkemizde bu konuda yaşanan olaylar zaman zaman dava edilse de beklenen ve istenilen duyarl›l›k ne yaz›k ki yeterli değildir.
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
1 MAYIS I YILMAZ UYAR Genel Sekreter
Dünya çapında kutlanan ve işçi bayramı olarak kabul edilen 1 Mayıs nedir? 1 Mayıs ilk defa ne zaman bayram olarak kutlanmıştır? İşte 1 Mayıs'ın bilinmeyenleri... 1 May›s İşçi ve Emekçilerin Bayram›, işçi ve emekçiler taraf›ndan dünya çap›nda kutlanan, birlik, dayan›şma ve haks›zl›klarla mücadele gününün sembolüdür. 1 May›s dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanm›şt›r. 2008 Nisan'›nda, "Emek ve Dayan›şma Günü" olarak kutlanmas› kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 May›s resmi tatil ilan edilmiştir. 1 May›s her ne kadar sosyalist/kominist ülkelerin resmi ideolojisi olarak emperyalist ve onlara yak›n duranlar taraf›ndan lanse edilse de, İlk kez 1856 y›l›nda Avustralya'n›n Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için bir yürüyüş gerçekleştirmişlerdir. 1 May›s 1886'da Amerika İşçi Sendikalar› Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün
olan çal›şma takvimine karş›, günlük 8 saatlik çal›şma talebiyle iş b›rakt›lar. ABD Chicago(Şikago)'da yap›lan gösterilere yar›m milyon işçi kat›ld›. Luizvil'de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yapt›ğ› gösteriler, gazeteler taraf›ndan, 'Böylece önyarg› duvar› y›k›lm›ş oldu' şeklinde yorumlanm›şt›. Bu gösteriler 1 May›s'› izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 May›s'ta kanl› Haymarket Olay› yarat›ld›. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Frans›z bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 May›s gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayan›şma günü" olarak kutlanmas›na karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 y›l›nda yap›labildi.
21
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
DÜNYA’DA; 1 MAYIS
TÜRKİYE’DE 1 MAYIS
1 May›s 1886, diğer Amerika işçiler sekiz saatlik iş gününün yasallaşmas› amac›yla Chicago’da büyük bir gösteri düzenlediler. Genel grev çağr›s› sonucu meydanlar› dolduran işçilerin düşmanlar› da boş durmam›şt›r.
1 May›s ilk defa 1921’de işgal alt›ndaki İstanbul’da “Hürriyeti Ebediye Tepesi”nde coşkuyla kutland›. 1 May›s 1922’de Frans›z donanmas› Mersin liman›na demir atar, teslim olun çağr›s› yapar. İlk isyan bayrağ› işçi s›n›f›ndan gelir. “Yaşas›n 1 May›s, Kahrolsun emperyalizm” sloganlar› at›l›r. O gün binlerce emekçi Mersin’de büyük bir gösteri yapar 1923’de Nisan aylar›nda başlayan tutuklamalar ve bask›lara rağmen 1 May›s’›n coşkulu bir şekilde kutlanmas› engellenemez. 1924’de de 1 May›s’›n burjuvaziyi ürküten ve o y›llar›n sendikal konfederasyonu olan “Amele Teali Cemiyeti” dağ›t›l›r. 1925’de “Takrir-i Sükun Kanunun” yürürlüğe girmesiyle 1 May›s “Bahar ve Çiçek Bayram›” olarak yasallaş›r.
İşçi gösterileri devam ediyordu ki 3 May›s günü işçilerin üzerine ateş aç›ld› ve M.C. Cormic fabrikas› önündeki bu silahl› sald›r›n›n sonucu birçok işçi öldü ve yaraland›. 8 Saatlik iş günü mücadelesi aral›ks›z gösterilerle devam ediyordu, 3 May›s’› izleyen günlerde büyük bir işçi mitingi düzenlendi ve Amerikan işçi hareketi önderleri de bu mitinge kat›ld›lar Chicago’nun Haymarket Meydan›nda düzenlenen bu mitingde işçi önderleri birer konuşma yapt›lar. Tam miting dağ›lmak üzereyken polis işçilerin üzerine sald›rd›. Oysa gösteri sona ermiş ve işçiler dağ›l›yorlard›, kimin att›ğ› belli olmayan bir bombadan bir polis öldü ve bir çoğu da yaraland›. Bu burjuvazinin bilerek düzenlediği bir provokasyondu. İstenilen sonucu ulaş›lm›ş ve işçi önderleri kovalanmaya başlanm›şt›. Bu olaydan sonra otuz kişi tutukland›. Duruşmalar sonunda 8 kişi kald›lar. Burjuvazi bu sekiz işçi önderini yok etmeye kararl›yd›. Her türlü hile ve sahtekarl›ğ›n yap›ld›ğ› yarg›lama sonunda cinayet işledikleri iddias›yla işçi önderlerinden Neebe 15 y›la, Fielden ve Schwab ömür boyu hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Louis Lingg hücresinde ölü bulundu. 11 Kas›m 1997 günü Albert PARSONS August SPİES, Adolp FİSHER ve Georege ENGEL idam edildi. 1 May›s 1886’da “SEKİZ SAATLİK İŞ GÜNÜ İÇİN İLERİ” şiar›yla başlayan genel grevde Amerikan işçi s›n›f›n›n yakt›ğ› ateş 14-21 Temmuz 1889 da Paris’te Engels’in önderliğinde yap›lan toplant›da 1 May›s’›n dünya işçilerinin birlik, mücadele, dayan›şma günü olmas› kabul edildi.
Beklenen günler, Güzel günleriniz ellerinizdedir, Haklı günler, büyük günler, Gündüzlerinde sömürülmeyen, Gecelerinde aç yatılmayan, Ekmek, gül ve hürriyet günleri. Türkiye emekçi sınıfına selam. Nazım Hikmet RAN 22
1925’den sonra işçi s›n›f›m›z 1 May›s’› değişik yollarla kutlad› ve yaşatt›. 1936’da işçi s›n›f›n›n örgütlenmesini yasaklayan 141142’nci maddelerde bu geleneği silemedi. 51 y›l aradan sonra Türkiye işçi s›n›f›, ilk kitlesel ve en büyük 1 May›s’›n› 1976’da Taksim’de yar›m milyona yak›n emekçisiyle kutlad›. Ertesi y›l 1 May›s 1977 Pazar günü sabah›n erken saatlerinde Taksim’e bayrak, pankart ve k›rm›z› karanfilleriyle yüzlerce işçi-emekçi örgütlerinin yürüyüşü ve meydanlarda yerlerini almas› bütün gün sürdü. Saat: 19.00’a kadar düzenli ve sayg›n bir şekilde devam etti. Ancak bu şölen işçi s›n›f›n›n ve emekçilerin kardeşçe dayan›şmas›n› hazmedemeyenler ve bu birliktelikten korkanlar taraf›ndan kana buland›. 1886 y›l›nda Amerika’da yaşanan olaylar›n daha büyüğü Türkiye’de sergilendi. 1977-1997 aras› 1 May›slar ülkemizin her köşesinde kutlanmaya devam etti. Ancak 1976-1977 y›llar›ndaki büyük kitlesel kat›l›m› ve coşkuyu yakalayamad›.
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
B‹RB‹R‹M‹ZE söyleyeceklerimiz var I İPEK AYDOĞAN Ankara Şubesi Disiplin Kurulu Üyesi Memur teriminin sözlüklerdeki karş›l›ğ›na hiç bakt›n›z m›.. Devlet için ücret karş›l›ğ› çal›şan kimse. Çal›ş›yorum ama DEVLET için. Devlet benim arkamda, hali ile memur devlet ad›na hareket eden kişi demektir.
istiyorum. Diyarbak›r’da, Hakkari’de, Edirne’de, Şanl›urfa’da bende görev yap›yorum. Y›pranmaksa evet.. Gerçekten y›pran›yorum. K›yafet daham› y›prat›c›.. çözümünü istiyorum.
Peki madem bu kadar s›rt›m sağlamda. Neden Sendika? Neden üye olmal›y›m? Hak, eşitlik, adalet. Devlet bana bunlar› sağlam›yor mu?. Devlet ad›na çal›ş›yorum ama devletin karş›s›na dikiliyorum. Neden…
Yak›nlar›m›, sevdiklerimi kaybettiğim zaman yas›m› tutmak için bende subay astsubay statüsündeki personel gibi vefat iznimi 10 gün kullanmak istiyorum. Neden 7 gün vefat izni verildiğini mant›k çerçevesinde bilmek istiyorum. Statü ac›y› azalt›yor yada çoğalt›yor mu?
Yapt›ğ›m işte söz sahibi olmak istiyorum. Gözlerimi kapar›m vazifemi yapar›m değil benim görev anlay›ş›m. İşim hakk›nda yolunda gitmeyen şeyleri söyleyebilmek istiyorum. Emredildiği için değil, emek harcad›ğ›m ve karş›l›ğ›nda ücret ald›ğ›m için hakk›n› vermek istediğim için çal›şmak istiyorum. Söylemek istediğim görüşlerim, düşüncelerim var. Tek baş›na beni kimse dinlemez. Haklar›m var. K›smen kulland›ğ›m, k›smen savunmak ve elde etmek için mücadele etmek zorunda olduğum. Lojman hakk›m var, ama s›n›rl›. Sosyal tesisler var, ama faydalanamad›ğ›m. Tek şehirde tek tesis. Say›s› k›rk, ellibinle ifade edilen memur say›s›na bakarak neden tek olduğunu anlayamad›ğ›m k›s›tl› fayda. Ayn› okuldan mezun olduğum arkadaş›mla ayn› ücreti almak istiyorum. 25 y›l önce farkl› kurumlarda ancak ayn› kanun kapsam›nda görev yapt›ğ›m emsallerim gibi bende yönetim kadrosunda yer almak istiyorum. Art›k Şube Müdürü, Daire Başkan› olmuş s›n›f arkadaşlar›m›n yan›nda hala sadece “sivil memur” olarak yer almak istemiyorum.
Haklar›m›z› tek baş›m›za elde etmeye çal›ş›yoruz. Bireysel mücadele ediyoruz. Otorite bizi tekil olarak dikkate alm›yor. Ve neticede başaram›yoruz. Sen, ben, hepimiz için Örgütlü mücadelenin ad› ve yeri Sendika.
Tüm emekçileri AS‹M-SEN çatısı altında mücadeleye davet ediyoruz.
İki dudak aras›ndan ç›kacak “ast verilen her emri yapar” emir kipini kabul etmiyorum. Asker değilim. Görevimi yapmak için emir verilmesine ihtiyac›m olmad›ğ›n› biliyorum. yetişmeyen işler için fazla mesaiye kalabilirim ama fazla mesai yapt›ğ›mda karş›l›ğ›n› almak istiyorum. Faydaland›ğ›m servis araçlar›ndan eşit oranda faydalanmak istiyorum. En öne kimin oturacağ›n›n yaz›l› kurallarla Asker–Sivil ayr›m›yla olmas›n› istemiyorum. Bu araçlar›n önü başka yere arkas› başka yeremi gidiyor? Ön taraf daha m› manzaral›?. Yanyana çal›şt›ğ›m , ayn› işi yapt›ğ›m Subay Astsubay statüsündeki personel y›pranma al›rken, benim y›pranma ve tazminat alamay›ş›m›n alt›nda yatan nedenleri bilmek 23
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Harran’l› m› Kalsak? Sendika’l› m› Olsak? I M. REŞAT YILDIZOĞLU ASİM-SEN Üyesi Ülkemizde Türk Silahl› Kuvvetleri kadrolar›nda görev yapan devlet memurlar› için 10 Nisan 2013 önemli bir gündü. Anayasa Mahkemesi karar›n› vermişti, art›k TSK’nde görev yapan memurlar sendikalara üye olabilecekti. Karar 12 Temmuz 2013 tarihinde Resmi Gazetede yay›mlanarak yürürlüğe girdi. Amans›z bir yar›ş başlad›, üye toplama yar›ş› ve memur arkadaşlar›n büyük bir çoğunluğu çeşitli sendikalara üye oldular. Baz› memur arkadaşlar›n kafalar›nda halen soru işaretleri vard›. Acaba Harran’l› m› kalsak? Sendika’l› m› olsak? Sendikalar üye olan arkadaşlar k›zg›n kumlardan serin sulara atlar gibi hiç düşünmeden, sorgulamadan bir sendikal açl›k hissi ile sendikalara üye oldular. Oysaki olmas› gereken böyle değildi. Bilinçli üye ve bilinçsiz üye aras›ndaki fark ile bilinçli yönetici ve bilinçsiz yönetici aras›ndaki fark bu noktada ortaya ç›kmaya başlad›. Bilinçsiz olan memurlar suya hasret kalan toprak gibi sorgulamadan, neye, kime hizmet edeceğini bilmeden, sendika tüzüğünü görmeden mevcut sendikalara üye oldular ve teslimiyetçi bir zihniyet ile adeta sendika genel merkezlerin tetikçisi gibi çal›şmaya başlad›lar. Bilinçli üyeler ise sorgulad›lar, tüzük istediler, kimsi-
niz, necisiniz ve neye hizmet ediyorsunuz gibi sorular›n cevab›n› ald›ktan sonra üyelik işlemlerini gerçekleştirdiler. Bilinçsiz yöneticiler (rantç›lar, sendika ağac›klar›) üye olsun da taştan olsun, çark›m›z dönsün yaklaş›m›yla sendika tüzüğü göstermeden h›zla üye kayd› yaparak say›sal çoğunluğa ulaşmak için mücadele ettiler. Halbuki bilmiyorlar “bir milletin büyüklüğü nüfusu ile değil, içindeki ak›ll› ve fazilet sahibi insanlarla belli olur.” Bilinçli yöneticiler ise önce memura sendikay› anlatt›lar ve sendika tüzüğünü memurun eline verdiler, oku, sorgula ve karar ver dediler. İstersen biz geliriz üyeliğinizi gerçekleştiririz. Zaman zaman ülkemizdeki birliklerde görev yapan memur arkadaşlarla yapt›ğ›m görüşmelerde hangi sendikaya üye olduklar›n› soruyorum ve ald›ğ›m cevap gerçekten çok üzücü. Cevap: BİLMİYORUM. Ayr›ca tak›m tutar gibi sendika tutmaya başlad›k biz memurlar bilinçsiz bir şekilde, ben buna da sendikal fanatizm diyorum. Bu nas›l bir sendikal zihniyettir, bu nas›l bir teslimiyetçiliktir, bu nas›l bir vurdum duymazl›kt›r… anlam›ş değilim. Bilinçli sendikac›l›k geçirmemiz dileklerimle TSK’nde görev yapan tüm memur arkadaşlar›ma sayg›lar›m› sunuyorum.
Örgütlenme Düsturu Biz ASİM-SEN’liler; İnsan onuruna yakışır, eşitlik, barış ve demokrasi adına çalışıp, halkın değişik dinsel ve ahlaki değerlerine ve kültürel geçmişine saygıyla, sosyal demokrasinin yeniliklere açık gelişimi için uğraş vereceğiz. Karşılıklı sorumluluk ve işbirliği içinde insan haklarına duyarlı, ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal ve kültürel her hakkın peşinden koşacağız. Bu hususta en yüksek ahlaki değerimiz, sendikal mücadelemiz ve buna uygun olarak herkesin tam katılımına dayalı anlayışlar, üyelerimizin vazgeçilmez vizyonu olacaktır. 24
Yüreği ASİM-SEN sevgisiyle tutuşan her katılımcımızla el ele verip, ulusal, bölgesel ve uluslararası platformlarda yükselen, sendikal mücadele içinde bulunacak, üretken olmak için her zaman çaba sarfedeceğiz. Yoksulluğun, işsizliğin, açlığın, sosyal adaletsizliğin, ayrımcılığın, savaşların, insana ve insanlığa yakışmayan kirlilik olduğu bilincimizle, beklemeden aydınlığa koşanların, kartopu olmaya ve çığ gibi büyüyerek çoğalmaya devam edeceğiz. Bu örgüt düsturumuz; demokrat, kararlı, yurtsever yurttaşlık yeminimiz olsun. ASİM-SEN 1997
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Asker Gözüyle
15-16 Haziran D‹REN‹fiLER‹ I ŞENAY BABADAĞ Genel Eğitim Bas›n Yay›n ve Halkla İlişkiler Sekreteri
“Türkiye’nin En Büyük İşçi Direnişi” 1970'te, çal›şma yaşam›n› ve temel sendikalar mevzuat›n› düzenleyen 274 say›l› Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasas› ile 275 say›l› Sendikalar Yasas›'nda değişiklik yapan tasar›, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi ard›ndan Senato'dan geçirildi. Yap›lan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde k›s›tlamakta, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi. Yasa taslağ› 11 Haziran 1970'te Cumhurbaşkan› Cevdet Sunay'›n onaylamas›yla yürürlüğe girdi. Kanunlaşan tasar› esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi ak›ş›n› önlemeyi amaçlamaktayd›. DİSK ve bağl› sendikalar yeni yasaya tepki gösterdiler. Türkiye İşçi Partisi ise söz konusu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini aç›klad› ve iptal davas› açt›. DİSK'li sendikac›lar›n ve yöneticilerin tepkileri, 15 Haziran 1970 sabah›, İstanbul'un belli başl› merkezlerine doğru yürüyüşe geçmeleriyle yeni bir evreye girdi. Son 1,5 y›ld›r baz› büyük fabrikalarda çeşitli işçi hareketleri ve direnişleri sürmekte olduğundan birçok fabrikada ve işçi semtinde gerginlik artm›şt›. 15 Haziran 1970'te patlak veren olaylar da bir nevi d›şavurum oldu. Gösterilen tepki esas olarak üyesi işçilerden geldiği halde, yürüyüşlere çok sayıda işçisi de toplu halde katıldı. Olayların birinci günü akşamı 60 günlük bir ilan etti. DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandılar ve yargılandılar. 15-16 Haziran işçi direnişi, 15 Haziran 1970’te büyük bir yürüyüş ve fabrikalarda direnişlerle başlayan Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemidir. 15 – 16 Haziran 1970 tarihinde yaşananlar bir SINIF harekatıdır. DİSK başı çekmesine rağmen TÜRK-İŞ üyeleri işçiler, gençler, sendikasız çalışanlarda katılmıştır. Olayların başlangıcında işçiler sık sık “İşçi Ordu Elele” sloganları atıyordu fakat bu ordu sevgisinin karşılığı da varmıydı? Olayları o zamanlarda genç bir teğmen olan Atilla Özsever’in anlatımından dinlemek gerekir. Asker Gözüyle 15 – 16 Haziran Atilla Özsever, 15-16 Haziran Olayları sırasında Kartal Maltepe 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı Piyade Taburu’nda Takım Komutanı olarak görev yapıyordu. Atilla
Özsever 15-16 Haziran Olayları sırasında Fenerbahçe Stadının karşısındaki küçük köprü üzerinde barikat kuran askeri birliğin komutanı. Otosan fabrikası işçileri ile karşı karşıya gelindiğinde 1. Ordu Kurmay Başkanı General Vahit Güneri’nin? ”ateş” emrini uygulamayan genç subay... “– Ordu’da olası işçi eylemleri için hazırlık var mıydı? “Vardı. Bize manevra mermileriyle birlikte gerçek mermiler de dağıtılmıştı. Birliğin dışında araziye çıkmış ordugah düzeni kurmuştuk.” – İşçilerle ilk temasınız nasıl oldu? “15 Haziran öğle üzeri Tugayın nizamiyesinde sivil polisler yürüyüş yapan işçilerden birini yakalamışlar. Üst düzey bir sivil işçinin iki yakasını tutmuş ‘Nerede ulan Rubleler? Stalin’in verdiği Rubleler...’ diye kendinden geçmiş biçimde haykırıyordu.” – İşçi ne diyordu? “Zavallı ‘vallahi billahi ben Türküm ve müslümanım’ diye inliyordu.”” Atillan Özsever yukarıda aktardıklarına 15 Haziran öğleden sonra göreve giderken tanık oluyor. İşçiler sizi nasıl karşıladılar? “Önce sevgi gösterileri yaptılar. ‘İşçi Ordu El Ele’falan... Fakat fabrikanın etrafını çevirmeye başlayınca dostluk sloganları kesildi. Bir işçi benim bulunduğum kariyerin (zırhlı personel taşıyıcı) üzerine fırladı, göğsünü açarak ‘Vurun, beni de vurun’ diye bağırmaya başladı.” – Siz ne yaptınız? “Sakin olmasını söyledim. Niye eylem yaptıklarını bildiğimizi anlattım. Araçtan indi.” 15 Haziran gecesi Atilla Teğmen, ertesi gün de olayların devam edeceğini tahmin ederek emrindeki askerleri topluyor. Arazide çadırların arasında “bugün yaşadığımız olaylar” diyerek anlatmaya başlıyor:” Siz de yarın terhis olduğunuzda bugün gördüğümüz işlerin arasında olacaksınız. Direniş yapan işçilerin sendikaları kapatılmak isteniyor. Onlar da sendikalarına sahip çıkıyorlar. Yarın emirler doğrultusunda müdahale edebiliriz. İşçileri ‘düşman’ gibi görmeyin.” 25
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
– Bu sefer ne yaptınız? “Bir türlü mermi sandığını hangi kariyere koyduğumu hatırlayamadım!!!” – Ne oldu? “İşçiler gelip bizim barikatı ‘dostça yardılar’ kariyerlerin üzerinden atlayıp yollarına devam ettiler.” – Peki Komutanlar ne dediler? “İşçiler bizim barikatı aşınca onlar da oradan ayrılmışlardı.” –Peki hiç pişman olmadınız mı, görev ihmali falan?
– Neden böyle bir şeye gerek gördünüz? “Müdahale olursa sert davranmasınlar istiyordum. Biz de sert karşılık almayalım. Çatışma çıkmasın... Böyle düşünüyordum.”
Kadın işçiler en öndeydi 16 Haziran 1970 Salı günü öğle saatlerinde işçiler Atilla Teğmen’in Kurbalıdere Köprüsü üzerine kurduğu barikata dayanıyorlar.
“Hayır. Çünkü manevra mermisi kullansaydık işçiler bunun hakiki mi yoksa manevra mı olduğunu anlayamazlardı. Çok büyük bir çatışma içine düşebilirdik. Sağduyulu bir güvenlik görevlisi benim yaptığımı yapardı. Nitekim benim bulunduğum bölgede kimsenin burnu kanamadı. Bu sonuç da doğru yaptığımın bir kanıtı değil mi?” Yaşanan olayların sonucunda 3 işçi, 1 polis ve 1 esnaf yaşamını yitirdi. Eylemle bağlantılı direnişlerde de 2 işçi daha yaşamını yitirdi. 2 gün boyunca yaşanan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayılan direniş işçi sınıfını çok daha güçlü olarak söz sahibi yapmıştır.
– Köprünün üzerini anlatır mısınız? “Zaten küçük bir köprü, iki kariyerle kestim. Önüne askerleri dizdim. Askerler gergindi. Benim de çok rahat olduğum söylenemez tabii. Henüz 21-22 yaşlarındayım.” – İşçi tarafı nasıldı? “Otosan pankartını görüyordum. En önde kadın işçiler vardı.” – Neden? “Bilemiyorum, herhalde askerler kadınlara karşı daha ölçülü olurlar diye mi düşünmüşlerdi? Bilmiyorum...” – İşçiler nereye gitmek istiyorlardı? “Kadıköy’e inip oradan vapurlarla karşıya geçmek, Avrupa yakasındaki işçilerle birleşmek istiyorlardı. Yaklaşmaya başladıklarında emir subayı geldi, ‘Teğmen manevra mermilerini dağıt’ dedi.” – Dağıttınız mı? “Ben mermileri hangi kariyere koyduğumu bulamıyorum diyerek geçiştirdim. Fakat kısa bir süre sonra emir subayı tekrar geldi ve bu sefer kesin bir dille, ‘Teğmen mermileri dağıt ve hemen ateş et, işçiler çok yaklaştı’ dedi.
ALKIŞLARLA YÜRÜMENİN ŞARKISI Alkışlar, yürüyoruz, alkışlarla yürüyoruz suskunluğa yenilmemiş ellerin çığlığıyla her avuçta bir kanat, konup kalkan bir kanat - çözülmesi bir düğümün, boşanması bir zincirin yürüyoruz sokakları çarparak sokaklara çarparak, çınlatarak alanlarını kentlerin Alkışlar bir güneşi katıyor alkışlara - parmaklarımız yansa da o güneşi her ilmik alev alev taşımıştı dokuduğumuz kumaşa, harcını o karmıştı ördüğümüz duvarın alkışlar, yürüyoruz, her adımda bir şafağın kabuklarını çatlatarak, çıkarak yeni bir sabaha Çıkarak çıkararak eylemin kozasından bunca yıldır kanımızda uğuldayan coşkuyu yürüyoruz bugünden yarına alkışlarla birimizin göğsünde hepimizin soluğu her alkış bir yolculuk emeğin özgürlüğüne yürüyoruz alkışları alkışlarla çoğaltarak Kemal ÖZER
Kaynakça 1. 2. 3.
26
http://tr.wikipedia.org/wiki/15-16 Haziran Olaylar› 18 Brumaire’den Taksim Direnişine Geziyi Soldan Kavramak Kalkedon Yayınları http://www.bianet.org/bianet/emek/2872-barikatin-ote-yaninda-15-16-haziran
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Kad›n C‹NAYETLER‹ I GÜLÇİN KANIĞ Ankara Şube Kad›n Sekreteri Her gün medyada kad›na şiddet ve cinayet haberleri duyuyoruz. 2014' ün ilk üç ay›nda h›z kesmeyen bir erkek şiddeti yaşand›. Erkekler taraf›ndan; – 60 kad›n öldürüldü, 13 kad›na tecavüz edildi, 145 kad›na şiddet uyguland›, 12 kad›n tacize uğrad›. 2014 y›l› Mart ay›nda sadece bas›na yans›yan 35 ilde 82 erkek şiddeti, cinayet, cinayete teşebbüs, taciz, cinsel şiddet , tecavüz ve yaralanma vakas› vard›. Bunu olaylardan 82 erkek şiddet vakas›nda; – 30' u Marmara, 15'i Akdeniz, 12'si Ege, 8'i Karadeniz, 5'i Güneydoğu Anadolu, 4'ü Doğu Anadolu Bölgelerinde yaşand›. 2013 y›l›nda ise erkekler taraf›ndan; – 214 kad›n ve 10 çocuk öldürülmüştür, 167 kad›n ve k›z çocuğuna tecavüz edilmiş/tecavüz girişiminde bulunulmuştur. 241 kad›n ve k›z çocuğuna ise şiddet uygulanm›şt›r. Yine 2013'te her 10 kad›ndan biri şiddet gördüğü için kolluk kuvvetlerine, mülki amirlere ve savc›lara defalarca şikayette bulunmas›na ya da koruma tedbiri karar› ç›kartmas›na rağmen ağ›r yaralanm›şt›r. Kad›nlar›n en çok kocalar›ndan şiddet görmüş olup, %15'i boşanmak istedikleri için öldürülmüştür. Kad›nlara şiddete maruz kalmalar›n›n as›l nedeni cinsiyetleri; yani "KADIN" olmalar›d›r. Kad›nlar›n cinselliğinin ve tüm benliklerinin efendi- köle ilişkisi içinde erkeğin hegemonyas›na girmesiyle içeriye hapsolmalar› yemek yapma, gebe kalma, çocuk doğurma ve bak›m›, temizlik gibi ev içi işlere itilmeleri onlar›n bedenlerinin sömürülmesine, mal olarak görülmeleriyle birlikte toplumsal olarak ikincil konuma itilmelerine neden olmuştur. Erkek egemen anlay›ş›n yaşayabilmesinin tek yolu kad›n›n emeğine ve bedenine sahip ç›kmakt›r ve en iyi denetim mekanizmas› ise "ŞİDDET" tir. Şiddet türleri; fiziksel, ekonomik, cinsel ve psikolojik şekillerde uygulanmaktad›r. Kad›n› İtip kakmak , bedenine zarar vermek, çal›şma-
s›na izin vermemek , para harcamas›n› k›s›tlamak, paras›n› elinden almak, cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel yolla hastal›k bulaşt›rmak, aşağ›lamak, küçük düşürmek, korkutmak, çocuklar›n› kullanarak kendini suçlu hissetmesini sağlamak, alay etmek, evin efendisi gibi davranmak ve kad›na söz hakk› tan›mamak hak say›l›r hale gelmiştir. Ve ne eğitimin, ne ailenin, ne çocuğun, ne maddi refah›n ne de sorumluluklar› paylaşman›n şiddetle bağlant›l› olmad›ğ› saptanm›şt›r. – İzmir' de son 8 ayda 4 bin 650 kad›n, şiddet gördüğü için devletten koruma ve s›ğ›nma talebinde bulunmuştur. – Ankara' da 3 bin 900, İstanbul' da 2 bin 800, – Antalya' da 1350, – Adana' da 950 kad›n şiddet gördüğü gerekçesiyle şikayetçi olmuştur. Yarg› ise; kad›n›n başka bir erkekle konuşmas›n›, kocas›ndan boşanmak istemesini ya da boşanmas›n›, eteğinin boyunu, yemeğin tuzunu, cinsel birliktelik yaşamak istemeyişini ve izinsiz al›ş verişe ç›kmas› ve bunlar gibi bir çok ak›l almayacak sebepleri erkekleri provoke eden davran›şlar olarak kabul etmiş; cinayet işleyen ya da şiddet uygulayan erkekleri bu anlamda hakl› bulup cezalar›nda indirime gidilmiştir. Yani mahkemeler cinayeti işleyenlerle ayn› zihniyettedir. Kad›nlar›n öldürülmelerinin vehametini düşünmek yerine, neden öldürüldüğünü düşünmeye itiliyoruz. Hatta kad›nlar›n yaşad›klar› hayatlar› didikliyor, yaşad›klar› hayat biçimi ya da davran›şlar› öldürülmelerinin gerekçesi say›lmaya çal›ş›larak öldürülmeleri meşrulaşt›r›l›yor. Şiddet ve taciz normalleştirilip eğitimsizlik sorunu olduğu fikri giderek benimseniyor / benimsetiliyor. Kad›na ciddi s›n›rlar çizilip ezilmesi ve sessiz kalmas› öğretisi benimsetiliyor. Kad›nlar maruz kald›klar› şiddet, taciz ve tecavüz karş›s›nda bile öncelikle suçu kendinde arayabilir duruma getiriliyor. Ve çoğu kez toplum taraf›ndan suçlanma ve d›şlanma korkusuyla sessiz kal›yorlar. Bu yaşan›lanlar göz önünde bulundurulduğunda as›l mücadelemiz erkek egemenliğine karş› olmal›d›r. Erkekleri yetiştiren ve bütün kimlikleri taş›yan biz kad›nlar bu bilinçle hareket etmeli ve yaşad›ğ›m›z topluma varl›ğ›m›z› ve gücümüzü kan›tlamal›y›z. 27
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
232. ve 233. maddeler Niçin Kald›r›ls›n? I VELİ BAŞARAN ASİM-SEN Kurucu Üyesi Konu başl›ğ›ndaki maddeler 657’ye tabi devlet memurlar›n›n yaln›zca TSK’da çal›şan sivil memurlar› için geçerlidir. Aşağ›da kanunu olduğu gibi sunuyoruz. Türk Silahl› Kuvvetleri’nde Çal›şan Memurlara uygulanmayacak maddeler: (Değişik madde: 23/12/1972 - KHK-2/1 md.) Türk Silahl› Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğinin, Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yarg›lama Usulü Kanununun ve bunlar hakk›nda halen yürürlükte bulunan diğer mevzuat›n uygulanmas›n› sağlama bak›m›ndan Türk Silahl› Kuvvetlerinde çal›şan sivil memurlar, sözleşmeli ve geçici personel ile işçiler hakk›nda bu kanunun; Çal›şma saatleri hakk›ndaki 99 uncu, Günlük çal›şma saatlerinin tespiti hakk›ndaki 100’üncü, Günün 24 saatinde devaml›l›k gösteren hizmette çal›şma saat ve usulünün tespiti hakk›ndaki 101 inci, fazla çal›şma ücreti hakk›ndaki 178 inci, Görevden uzaklaşt›rmaya yetkilileri sayan 138 inci, maddeleri hükümleri uygulanmaz. TSK çal›şan memurlara uygulanmaya devam olunacak hükümleri: Madde 233- bu Kanunun 7 nci bölümünde yer alan "Disiplin"e ait 124- 136 nci maddelerindeki hükümlerin Türk Silahl› Kuvvetlerinde çal›şan sivil memurlar ile söz-
28
leşmeli ve yevmiyeli personel hakk›nda uygulanmas›ndan, Türk Silahl› Kuvvetleri İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği, Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yarg›lama Usulü Kanunun ve konu ile ilgili diğer hükümleri sakl›d›r. Anayasa Mahkeme’sinin son gerekçeli karar› olmas›na rağmen yukar›da aç›kland›ğ› gibi mesai saatlerimiz, fazla çal›şmalar›m›z ve çal›şanlar›n görevden uzaklaşt›r›lmas›na ait yetkilerin nas›l kullan›lacağ› TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğine göre uygulanmaktad›r. (Bununla birlikte iflkolu çal›flanlar›m›z sürekli cezalar almakta mahkeme sürecinden sonra beraat etmektedirler.) Ülkemiz genelinde 657’ye tabi devlet memurlar› ile ilgisi olmayan 232-233. maddeler yaln›zca TSK’da çal›şan sivil memurlar› kapsamaktad›r. Çal›şma düzenini gerektiren, yani mesai saatlerimiz, fazla çal›şmalar›m›z, tatil ve izin günlerimiz 657 say›l› Devlet Memurlar› Kanununda olduğu gibi değil TSK İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğine göre düzenlenmektedir. Gerektiğinde geliş-gidiş saatlerimiz değiştirilebilir, fazla mesai yapt›r›labilir, tatil günleri çağ›r›labiliriz ve manevra, tatbikat, denetlemelerde gece-gündüz yani günlerce görev baş›nda kalabiliriz. Sonuç olarak 232. ve 233. maddeler demokrasinin gereği değildir. Kald›r›lmas› için gerekli girişimler başlat›lm›ş olup önümüzdeki yasama döneminden önce tüm partileri ay›rtetmeksizin görüşmelere devam edilmesinin bizi başar›ya ulaşt›racağ›na inanmaktay›m.
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Sendika Siyaset I GÖKSEL YEĞİN Araşt›rma Görevlisi Siyasal almay›şlar›n özgürlük sorununa bak›ş aç›s›na göre sendika-siyaset ilişkisini görebiliriz. Bir tak›m siyasal anlay›ş sendika ile siyasal örgütün organik bağ›ml› olmas›n›n gerektiğini savunur. Gene bir siyasal anlay›şa göre ise sendikalar›n siyasal ilişkilerden soyutlanmas›n›n gerekliliği benimsenir. Özgürlük sorunu s›n›flara göre değişir. Burjuvazi özgürlük denince kendi girişimci özgürlüğünü yani sömürme özgürlüğünü anlar. Kapitalizm uygulamas›nda kapitalistin girişincilik özgürlüğü ie emekçinin emeğini satma özgürlüğü bir araya gelir. Bu iki özgürlük alan› kapitalizmin gerekli ve yeterli koşullar›n› oluşturur. Kapitalist toplunlarda bu iki özgürlüğün d›ş›ndaki özgürlükler geniş kitlelerin kendi çabalar›yla örgütlü mücadeleleriyle zorla elde ettikleri özgürlüklerdir. Emekçiler aç›s›ndan bu özgürlük ele al›nacak olursa üretim, tüketim ve dağ›t›m süreçlerinde söz ve karar sahibi olmak. Bugün sendikal yap›lara bakt›ğ›m›zda genel olarak dört tarz yaklaş›m görmekteyiz. 1. SİYASETTEN UZAK SENDİKA: Sendikal mücadeleyi ekonomiyle s›n›rl› görme anlay›ş›n› savuran ve felsefeyi bilinçli bir sendikal anlay›ş haline getirenlerin düşüncelerini iyi niyetli, bir yaklaş›m olarak göremeyiz. Bu tarz yaklaş›m savunanlar bu sorunu bir rejin sorunu olarak görmeyip, s›n›flar mücadelesini reddeden, kurulu düzeni savunurlar mevcut düzen içi iyileştirmeyi öngören sendikal almay›şt›r. Bu yaklaş›m çağdaş sendikac›l›k olarak da tan›mlan›r. Sendikal mücadele ile siyasal mücadele aras›ndaki diyalektik bağ› görmezden gelmektedir. S›n›fl› toplumlşarda her s›n›f dünyaya ve tüm sorunlara kendi s›n›f penceresinden bakar. Bu pencere gerçekte s›n›flar›n ideolojisidir. 12 Eylül sonras› burjuva siyasal davran›şlara ve sol örgütlere tepki olarak sendikalar› siyasetten ve siyasal örgütlenmelerden uzak tutmak isteyen bir eğilim gelişmiştir. Sendikalar›n siyasetten uzak durma çabalar›n›n alt›nda emekçilerin iktidar›n›n göz ard› edilmesi vard›r. 2. SİYASETİN EMRİNDE SENDİKA: Baz› guruplar›n ve çevrelerin sendika siyaset ilişkisine bak›ş aç›s› tek yanl›d›r. Baz› anlay›şlar “Sendika siyasetin emrindedir” şeklinde ortaya ç›kmaktad›r. İngiltere de İşçi Partisi, İsveçte iktidar olan Sosyal Demokrat Parti Sendikalar organik olarak partiye bağ›ml›d›r. Ancak son y›llarda bu bağ›ml›l›k ilşkileri sendikalar taraf›ndan sorgulanmaya başlanm›şt›r. Siyasal örgütlerin emrindeki sendikalar›n s›n›f›n ç›karlar›n› savunmada açmaza düştüğü ve işlevsiz kald›ğ› görülmektedir. Sendikalar›n eleştirel kimliğinin korunmas› onun örgütsel olarak bağ›ms›zl›ğ›n› gerektirmektedir.
Bir partinin uzant›s› durumundaki sendikalarda o partinin ideolojik çizgisini benimseyen kişiler vard›r. Bu da sendikalar› demokratik, ekonomik mücadele veren kitle örgütlenmesinden ç›kar›r. Dar marjinal yap›lar haline sokar. Sendikalar farkl› siyasi görüşteki kişilerin ayn› demokratik ve ekonomik isteklerle bir araya geldikleri örgütlenmelerdir. 3. SİYASETİN ERTELENMESİ: Sendikal kriz nedeniyle kimliklerini geri plana iten ve kitlenin geri psikolojisine teslim olan sendikal anlay›ş› toplumsal muhalefetin bir parças› olmak yerine klasik sendikal görevlerini yerine getirmeye devam etmesidir. 4. BAĞIMSIZLIK – BAĞIMLILIK İLŞKİSİ: Sendikalar›n siyasal örgütlenmelere karş› örgütsel olarak bağ›ms›z olmas› gerektiği, sendika ve diğer demokratik kitle örgütleri ile siyasal örgütler aras›nda ancak ideolojik bir ilişkinin olacağ›n› kabul eden anlay›ş doğru anlay›şt›r. Sendikal s›n›f›n ç›karlar›n›n savunulmas›nda birinci derece öneme sahiptirler. Bu fonksiyon başka bir örgütlenme ile örneğin bir siyasal parti ile ikame edilemez. Ülkemizde 8 y›ld›r toplumsal muhalefeti üstlenen Kamu çal›şanlar› olmuştur. Bir yandan var olma mücadelesi verilmiş diğer yandan da demokrasi mücadelesini örgütlemişlerdir. Toplumsal muhalefet siyasal bir süreçtir. Emek ekseni siyasal partinin görev ve sorumluluğundad›r. Bu sorumluluğu alacak güçlü bir siyasal yap›lanman›n olmamas› Kamu çal›şanlar›n› yaln›z b›rakm›ş ve hedefi ileriye atm›şt›r. S›n›f ve kitle sendikac›l›ğ› ile yola ç›kan bizler s›n›f bilincini şu veya bu şekilde alm›ş az say›da aktif ve özverili kişilerin çabalar›yla bugünlere gelmiştir. Sendikalar›m›z ne zaman örgütlenmeyi %100 ç›kar›p üyeleriyle bütünleştiklerinde burjuvan›n yaratmak istediği edilen toplum yap›s›n› kendi lehine çevireceklerdir. Dinin siyasallaşarak partileştiği, dikkatleri o yöne çekmek bize zarar verebilir. TÜSİAD, MÜSİAD’lar›n Türkiye tahlilleri yapt›ğ›, çetelerin, korucular›n savaş tamtamc›lar›n›n ekolojik dengeyi bozan mafyan›n, cami de vaaz veren imam›n hergün siyasal aç›klama yapmalar›n›n olağan hale geldiği ülkede as›l söyleyecek sözü olan milyonlarca emekçiye ve onun örgütüne siyaseti yasaklamak bilinçli ve kurnazca bir taktiktir. Bütün bu olumsuzluklar›n hala hüküm sürmesinden bu taktiğin tuttuğunu görüyoruz. O halde biz emekçilere düşen görev ve sorumluluk bu taktiği bozmakt›r. Kitleye yüzünü dönen s›n›f›n kurtuluşunu s›n›fla yan yana durmaktan geçtiğini bilenler bu taktiği bozacaklard›r. 29
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
‹flyeri Temsilcileri Ne Yapar? I GÜLCAN DURAN ASİM-SEN İşyeri Temsilcisi
ASİMSEN olarak 22-23 Mart 2014 tarihinde Ankarada “Sendikal Faliyetler” konular›nda eğitim düzenledik. Etkili iletişim, Sendika Nedir, Sendika İşyeri Temsilcisi konular›nda eğitim ald›k. Sendika İşyeri Temsilcisi Kimdir? İşyeri Temsilcisi; Sendikay› işyerinde Sendikay› işverene, Sendikay› üyelere, Üyeleri sendikaya yönelik olarak temsil eden kişidir. İşyeri Temsilcisi Ne yapar? • Sendikas›n› tan›mal›, amaç, ilke ve kararlar›na bağl› olmal›, • Önderlik ve liderlik özelliklerine sahip olmal› • Çal›şkan ve öz disiplin sahibi olmal›, • Demokrat bir kişiliğe sahip olmal›, farkl›l›klar› anlay›şla kabul etmeli, birlikte iş yapma ve örgütlenme becerisi kazanm›ş olmal›, • Sendikas›n›n bağl› bulunduğu konfederasyon başta olmak üzere, ulusal ve uluslararas› sendikal örgütleri, sendikal hareketi, bunlar›n yap› ve işleyişini, amaçlar›n›, sorunlar›n› bilmeli, • Sendika ve iş yasalar› ile mevzuat›n›, bunlardan doğan hak ve yükümlülükleri bilmeli, • Hukuksal ve sendikal metinleri anlay›p, yorumlayabilecek ve bunlar›n işyerinde uygulanmas›n› sağlayabilecek bir donan›ma ve yeterliliğe sahip olmal›, İşyeri Temsilcisinin Önemi Nedir? • İşyeri temsilcisi, sendikan›n işyerindeki aynas›d›r… • İşyeri çal›şmalar›n›n anlam ve önemini kavramal›d›r… • Şube ya da temsilcilik ile sürekli iletişim halinde olmal›d›r… • Sendikal çal›şmalar› içselleştirmeli, benimsemeli ve üyelere benimsetmek için çaba harcamal›d›r… • Üyelerin kararlaşma süreçlerine kat›l›m›n› sağlamaya yard›mc› olmal›d›r… • İşyeri temsilciliğinde planl› ve süreklilik gereken günlük sendikal çal›şma yap›lmas› şartt›r… 30
• • • • • •
İşyerinde sendikal kurumsallaşman›n sağlanmas›na işyeri temsilcilerinin rolü büyüktür… Sendika organlar›n› zaman›nda bilgilendirme, zaman›nda bilgilenme; Düzenli işyeri toplant›lar› yapmak ve toplant›lar› birer sendikal eğitim arac›na dönüştürmek; Çal›şma ortam›na ilişkin olumsuzluklar› belirlemek, çözüm önerileri geliştirerek müdahale etmek; Sendika, sendikal mücadele ve s›n›f mücadelesine ilişkin bilgi ve bilinç düzeyini yükseltecek bir donan›ma sahip olmak; Görev ve sorumluluk üstlenmede gönüllü ve istekli davranmak…
KOMUTAN ASKERE MARŞ DEDİ Emir komuta zinciri sıktı boynumu Teammüller yok şaşırdık yolumuzu Liyakat kayboldu çaldılar ruhumuzu Talimatla emirle kırdılar kolumuzu Yaş 65 yolun yarısı diyorlar Çalışırken mezar yerini al diyorlar Maaşlar eridi kefene yetmez diyorlar Emir gelmeden ölmek yasak diyorlar Döner Sermayem kokteyllere gitti Nöbet tuttum ücreti kamuflaj giydi Çok çalıştım hep nasihat geldi Hukuka gittim mezarda emeklisin dedi MUHARREM TAMER
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
Ordu Evleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeli¤i ile Devlet Memurlar›’n›n Görevde Yükselme ve Unvan De¤iflikli¤i Yönetmeli¤i’nin
‹PTAL DAVALARI SÜREC‹N‹
BAfiLATTIK!... Değerli arkadaşlar; Bütün toplantılarımızda ve genel taleplerimize dair Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı gördüğümüz konulara yönelik hukuksal girişimlerimiz ve sorunlarımızın çözümlerine yönelik çalışmalarımızı devam ettireceğiz. YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEPLİDİR DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NA : ASKERİ İŞYERLERİNDE GÖREVLİ KAMU ÇALIŞANLARI SENDİKASI VEKİLİ : Av. Deniz AYGÜL & Av. Fatma Pelin SUBAŞI AYGÜL Meşrutiyet Cad. No: 50/10 K›z›lay/ANKARA DAVACI
DAVALI
G
L ‹ ‹R
Z E M
: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI – ANKARA
T. KONUSU : Milli Savunma Bakanl›ğ›, Genel Kurmay Başkanl›ğ› ve Kuvvet Komutanl›klar›nda Görevli Devlet Memurlar›n›n Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nin 5. Ve 9. Maddeleri ile an›lan yönetmeliğe dayal› olarak yay›mlanan MİY: 32567820-1230-14 say›l› emrin İPTALİNE, Öncelikle İleride Telafisi İmkans›z Zararlar›n Meydana Gelmemesi İçin YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA karar verilmesi talebidir. ... HUKUKSAL NEDENLER : Anayasa, Dan›ştay Kanunu ve ilgili mevzuat. KANITLAR : Milli Savunma Bakanl›ğ›, Genel Kurmay Başkanl›ğ› ve Kuvvet Komutanl›klar›nda Görevli Devlet Memurlar›n›n Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği, MİY: 32567820-1230-14 say›l› yönerge ve her türlü yasal kan›t. SONUÇ VE İSTEM : Yukar›da k›saca aç›klanan ve resen gözetilecek nedenlerle; Milli Savunma Bakanl›ğ›, Genel Kurmay Başkanl›ğ› ve Kuvvet Komutanl›klar›nda Görevli Devlet Memurlar›n›n Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nin 5. Ve 9. Maddeleri ile an›lan yönetmeliğe dayal› olarak yay›mlanan MİY: 32567820-1230-14 say›l› yönergenin İPTALİNE, Öncelikle İleride Telafisi İmkans›z Zararlar›n Meydana Gelmemesi İçin YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA, yarg›lama giderleri ile vekalet ücretinin de daval› idare üzerinde b›rak›lmas›na karar verilmesini sayg›yla vekaleten arz ve talep ederiz.
(DAVALARA YÖNELİK SÜRECİ ASİM-SEN WEB SİTESİNDEN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ.)
Benzer davalarımız devam edecek olup, önümüzdeki süreçlerde de ASİM-SEN’i takip etmeye devam edin!... 31
Nisan-May›s-Haziran 2014 • Say›: 1
MAL‹ B‹LANÇO Tüzüğümüzde yer alan "Madde 4 – Sendikanın Çalışma İlkeleri; f) Sendikanın idari ve mali denetimleri tüm üyelere açıktır". maddesine göre mali bilançomuzu tüm üyelerimiz tarafından kontrol edebilir.
32